Sunum tüketim

31
Tüketim Robert Bocock Cisi İSMAİL SARP AYKURT

description

İSMAİL SARP AYKURT

Transcript of Sunum tüketim

Page 1: Sunum tüketim

TüketimRobert Bocock

Cisi

İSMAİL SARP AYKURT

Page 2: Sunum tüketim

Modern Tüketim Kavramının DoğuşuTüketimin tarihselliği

• Yirminci yüzyılda, batı kapitalizmini etkisi altına alan sosyal ve kültürel oluşumlar , çeşitli sosyal statü grupları tarafından modern kapitalist konjonktüre taşınmıştır. Bu taşıyıcı hüviyete sahip kişiler arasında ise ilk barışsever, rasyonel ve burjuva (kentsoylu) orjinli kapitalistler de bulunmaktaydı.

• Modern tüketim çağındaki gelişmelere paralel olarak 17.yüzyılda Max Weber’in Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu eserinde Kalvenci kapitalistler üzerinde yaptığı çözümleme ve sonraki dönemlerde Veblen’in tüketim sosyolojisi ve Simmel’in metropolitan yaşam tarzı ile ilgili yaptığı çalışmalar referans olarak alınabilir.

Page 3: Sunum tüketim

▪ İngiltere’deki ilk tüketim modelleri iç savaş ertesinde yani; 17. yüzyılın ikinci yarısında belirmeye başladı. Kalvenist püritenizm, (16. ve 17. yüzyıllarda 1.Elizabeth’in İngiliz Kilisesi’nde başlatmış olduğu reformist harekete karşı çıkan Protestan doktrin) tarım ve imalat kapitalizminin ilk burjuvalarını oldukça etkilemiş ve bir serbest Pazar oluşumun altyapısını kurgulamıştı. Weber’e göre; bu yeni tarz ticari çiftçiliğe alışan, tarım işçiliği ve ticari tarımcılık ile ilgilenim düzeyi artan çiftçiler püritendi; bunlar nitelik olarak ise ne Roma ne de Anglikan katoliği idiler.▪ Püritanizm ise ekseri üretim yapan sermaye sahibi aileleri de, işlerinin büyümesine yarar sağlayacak şekilde etkilemişti. Çünkü püritanist kapitalistler kazançlarını lüks yaşam janrları oluşturmak yerine, yatırım yapmaya ve işlerini büyütmeye harcıyorlardı.

Page 4: Sunum tüketim

• İngiltere’ye nazaran püritanizm ve protestanlıktan daha az etkilenen Fransa, İtalya ve İspanya gibi ülkelerde tüketim israf ve gösteriş merkezli iken; İngiltere’de bu durum yetişkin erkek ve erkek çocuk giyim eşyalarına, pahalı yiyeceklere fazla para harcamamak eksenliydi.

• Weber’e göre çilecilik olarak tanımlanan bu durum; keyifli ve şen İngiliz yaşantısının üzerine bir buz kalıbı gibi çökmüştü. Çünkü püritenlere göre tüm batıl inançlar, dünyevi zevkler, kutlamalar, sanatsal faaliyetler ve sofuca olmayan her tür davranış bulgusu gereksiz görülmekteydi.

• Weber’e göre bu türden kültürel gelişmeler ve değerler İngiliz kapitalizminin gelişimi önündeki tüm rezervleri kaldırdı ve anamalcı sistemin kodlanmasına olanak sağladı.

Page 5: Sunum tüketim

• Modern dönemin henüz başlarında tüketiciler, tüketim nosyonunun kişisel yaşamlarında önemli bir başlık haline geldiğini ve kendilerinin diğer sosyal statü gruplarından tüketici kimlikleri ile ayırt edilebilme yollarının oluştuğuna inanıyorlardı. Gerçekten de tüketim; bu grupları oluşturan insanların toplumsal kimlik ve janr oluşturmalarına uygun zemin hazırlamıştı.

• ABD’de bununla ilgili bir araştırma yapan ve bunun ana hattını Kuzey Amerika’nın yeni zengin orta sınıfı üzerinde kurgulayan sosyolog Thorstein Veblen; bu grubun zengin üyelerini tahlil etmiş ve onları Avrupa üst sınıflarının taklitçisi yeni bir aristokrasi sınıfı olarak görmüştü. Veblen’e göre fark ise gösterişli tüketim yani “conspicuous consumption” idi. Bir diğer sosyolog Georg Simmel ise Berlin’de yaptığı araştırmada ilk modern metropol insanları üzerinde tüketimin olanaklarını araştırmıştı.

Page 6: Sunum tüketim

• Her iki sosyolog da; batı toplumlarındaki yeni yaşam şartlarını araştırdılar ve bu çalışmalarını büyük marketlerin açılmaya başladığı konjonktürde sürdürdüler. Bunun akabinde ise; Simmel “Büyük Şehir ve Entelektüel Yaşam” adlı makalesinde modern şehrin sosyolojik sonuçlar doğuran mekansal bir olgu değil, mekansal olarak yapılanmış, sosyolojik bir olgu olduğuna kanaat getirmişti. Simmel bunun dışında; modern yaşamın en büyük sorunlarının toplumsal güçlere karşı bireyin kendi varlığının özerkliğini koruma savaşından kaynaklandığını öne sürdü.

• Simmel burada; bir bireyin metropol hayatına karşı perspektifini değerlendirmiş ve bireyin sıradanlaşma korkusuna, metropolün birey üzerindeki tesir gücünün sınırlarına ulaşmaya çalışmıştır. Bireysellik burada, kendini koruma içgüdüsüyle ve büyük şehir adaptasyonunu sağlamaya çalışmak üzere kurgulanmış yeni tür insan modelidir.

Page 7: Sunum tüketim

• Veblen ise; çalışmayan sınıf ve kadının rolünü inceliyor ve şu sonuca varıyordu. “Ekonomik gelişimin seyri içinde kadının görevi evin reisine vekaleten tüketim yapmak haline geldi; kılık kıyafeti de bu amaç göz önünde tutularak düzenlenir oldu” diyerek kadına biçilen rolü aktarmıştır. O dönemde kadınlar sosyal yaşamlarının merkezine pahalı giyim ve yiyecek maddelerini koymuş, erkekler ise kadınları zenginliklerini sergileyebilecekleri bir vitrin olarak görmeye başlamışlardı..

• Sonuç olarak ise Veblen ve Simmel sosyal teoriler geliştirmeye çalışmışlar fakat; rijid bir kapitalizm eleştirisi yapmamışlardır.

• 20. yüzyılın başlarında ise yeni kapitalistler karlarını maksimize ederken yatırımlarını da ivedilikle arttırmaya başlamışlardı. Bunlardan birisi ise hiç kuşkusuz sıradan bir aile için otomobil tasarımları yapan Henry Ford idi.

Page 8: Sunum tüketim

• Marxist düşünür Gramsci tarafından Fordizm olarak adlandırılan, seri üretim ve toplu tüketim alanlarında yeni tüketici grupların üremesine alt yapı kuran akım; ABD’de önemli bir potansiyel yakaladı.

• 1950’lerden sonra ve ekseri 1970 ve 1980’li yıllarda tüketim yaşamlarında ise yeni gruplar ortaya çıktı. Giddens’a göre; yeni yeni palazlanmaya başlayan bu grupların farklılığı yalnız yaş, cinsiyet ya da sosyo-ekonomik parametreler değil, bu grupların iç dinamikleriydi.

• Bu yeni tipolojideki tüketiciler; bir kimlik oluşturmuşlar ve bu kimlikte bir müzik grubu, futbol takımı destekçisi gibi hareket etmişlerdir. Bu proses ise; 14-30 yaş arası bir evreyi kapsamakta idi.

Page 9: Sunum tüketim

Bir Teori Olarak Tüketim• Tüketim; kapitalizmin filizlendiği ilk dönemlerdeki anlamını

tedricen geliştirmiştir ve farklılaştırmıştır. Bu veriye dayanarak ve başlangıç olarak , tüketim nosyonunun 20. yüzyıl sonundaki tarihsel rolünü kavrayabilmek için tüketimi ilk olarak; anamalcı sistemin başlangıç evrelerindeki formasyonuyla çözümlemek ve daha kapsamlı bir perspektife oturtmak gerekmektedir.

• Kuşkusuz tüketim; modern kapitalizm içerisinde holistik bir bileşen olmuş ve kapitalizmin gelişme hızı ile doğru orantılı olarak ilerleme olanağı bulmuştur. Bir nosyon olarak tüketim, eleştiriler almasına karşın modern kapitalizm için bir temel ve entelektüel bir alan oluşturmuştur.

Page 10: Sunum tüketim

• Karl Heinrich Marx; çalışmalarına yapılan her türlü eleştiriye karşın kapitalizmin çözümlemesi ve anlamlandırılması konusunda entelektüel bir kaynak ve referans noktasını oluşturmuştur. Marx; döneminin kapitalist gelişim düzeyini esas alarak oluşturduğu kuramsal modelinde; meta üretimi ve yabancılaşma terimlerini kurgulamıştır. Şüphesiz; Marx’ın yaşadığı konjonktür tüketim olgusunun tam olarak irdelenmesine ve hatta bu olgunun altyapısına, kökenine dahi tam olarak ulaşılabilmesine imkan sağlamıyordu. Bocock’a göre; “modern tüketim, Marx’ın meta üretimi olarak adlandırdığı olgunun, kendisinin sayısal olarak hayal edemeyeceği boyutlarda gelişmiş şekli olarak düşünülebilir.”

• Marx’a göre önemli olan ise, malların tüketiminden çok üretimin biçimiydi. Tüketim malı ise; doğrudan kullanım ve tüketim amacı ile değil, pazarda satış amacıyla üretilen üründü.

Page 11: Sunum tüketim

• Marx’ın bahsettiği meta; herşeyden önce insanın bir ihtiyacını karşılayan, ikinci olarak da, birinin kendi bireysel tüketimi için değil, mübadele(satış) amacıyla üretilen bir insan emeği ürünüydü. Meta üretimi kapitalist üretimden eskiydi ve feodal toplumun dağılma döneminde basit meta üretimi kapitalist üretimin doğuşunun temelini oluşturmuştu.

• Peki modern kapitalizm bir tüketim malları modeli olarak , neden coğrafyalar arası farklılıklar gözeterek gelişmişti? Yani; sistemin bazı bölgelerdeki ivedi gelişiminin sebebi ne olabilirdi? Buradaki yakıcı soru tam anlamıyla buydu. Weber’in deyişi ile rasyonel kapitalizm; ilk geliştiği Kuzey Batı Avrupa’da hazır bulunan etkenlerin çoğunun, tarihin başka dönemlerinde ve diğer medeniyetlerinde de bulunduğunu öne sürer. Bu etkenler Weber’e göre; servet, para sistemi, rasyonel bir bürokrasi ve ticaret modelini muhafaza edecek bir silahlı güç idi.

Page 12: Sunum tüketim

• Weber’e göre bütün bunların olduğu bir coğrafyada gerekli koşullar sağlanmış oluyordu fakat tek eksik yan ise kültürel etkendi. Bu kültürel etken örneğini ise İngiltere’de görülen kalvenist yapı içerisinde aramak olanaklıdır. İngiltere’de tamamlayıcı etken kalvenist püritenler olmuşlardı. Kısaca; bir din, inanış bu gelişime katkı sağlamıştı.

• Bocock’a göre; Weber’in modern kapitalizmin gelişiminde kültürel değerlere biçtiği rol ve değer, Marx’ın incelemesinin yerini alabilecek bir çalışmadan çok, ona eklemlenebilecek bir çalışma olarak değerlendirilmelidir.

• Modern kapitalizmin ilk evrelerinde kişinin kimlik hissini tüketim kalıpları oluşturmamaktaydı. Genelde yaşam, iş koşullarının otoritesi altındaydı ve bu pozisyon, çekirdek bir toplumsal kimlik duygusunu empoze ediyordu. Günümüzde ise; tüketimcilik insanların hayatına tam olarak kanalize edilmiş durumdadır.

Page 13: Sunum tüketim

• Yaşamın süreklileştirilmiş bir alışveriş ve tüketim deneyimlerinin artarak artması olarak yaftalandığı bir konjonktürde, insanların üzerindeki etkin ideolojinin kapitalizm, kapitalizm içerisindeki en güncel formasyonun da tüketimcilik olduğunu görmek için etraflıca düşünmeye gerek dahi duyulmamalıdır.

• Tüketim ve tüketici fikirlerinin oldukça yoğun olarak tartışmalara konu olduğu ve satılacak ya da satın alınan ürün görselliğinin son derece önem taşıdığı günümüzde, tüketimin yeni bir insan modeli kodladığına ve bunu semboller, göstergeler ve belirli kalıp ya da şablonlar aracılığı ile tüketici kesime ulaştırdığına önem atfetmek gerekmektedir.

Page 14: Sunum tüketim

Tüketim ve sembol analojisiArzular-Cinsiyet ve Kimlik Üzerine• Fark edileceği üzere; 20. yüzyılın sonunda kapitalist sistem,

dünyanın bir çok coğrafyasında ekonomik, kültürel, sosyal ve ideolojik açıdan hakim bir toplumsal hüviyet haline evrilmiştir. Sistemik gelişim açısından eşitsiz bir gelişim göstermiş ve büyük bir endüstriyel güçten yoksun bulunan ülkelerde bile insanlar; kapitalizm ürünlerini, mallarını tüketmek için yarışır hale gelmişler, bunun için önemli bir arzu yoğunluğuna ulaşmışlardır. Bocock’a göre; genç insanların arzuları dünya tarihini değiştiren bir olgu olmuştur.

• O halde; kapitalizm ürünlerinin albenisini arttırmak ve bir tüketici olabilmek için bir dizi özel kültürel değer ve sembolün de öğrenilmesi gerekmektedir. Bocock; bu durumun dinsel bir motifle de süslenebileceğini ve tüketim kalıplarının gelişimine dinin de etkisinin olabileceğini vurgulamıştır.

Page 15: Sunum tüketim

• Modern tüketimcilik, Bocock’a göre; kendine has bir dizi değerin yeterli sayıda insan grubu arasında geçerli ve anlaşılabilir hale gelmesine ve böylece tüketim ürünlerinin satışının yapılabilmesine bağlıdır. Bu doneye dayanarak, modern tüketimi çevreleyen değerlerin de dikkate alınması gerektiği ve arzuların çok önemli fakat tek şart olmadığını anlıyoruz. Çünkü tüketimcilik, satmayı hedefler ve bunun için de ürünlerin potansiyel tüketici için cazibesini arttırmanın yollarını arar. Kellner’e göre ise; satışların gerçekleştirilebilmesi için, reklam ve promosyonların, potansiyel tüketicinin arzularına seslenmesi gerekir.

• Bu nedenlerle; alışveriş turları yapılmalı, ürünler şirketler aracılığıyla cazibeli hale getirilip arzulara hitap edilmeli, tüketiciler satın alma hususunda ikna edilmeli ve bu ikna yolları ayrıntılandırılmalıdır.

Page 16: Sunum tüketim

• Modern tüketim üzerindeki araştırmalar yapısalcılık olarak lanse edilen bir tür kopuşu da temsil etmektedir. Yapısalcılık ise vülger bir biçimde; bir kültürde anlamı ortaya çıkaran alt birimler arasındaki ilişkileri holistik bir perspektifle ele alan yaklaşımdır. Bu yaklaşım; Dosse’ye göre; 2.Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra, özellikle Fransa’da , yapısalcılığın, kendi ülkesindeki birçok entelektüel tarafından Sartre’dan esirgenen entelektüel prestiji “kazanmasıyla” oluşmuştu. Bu nosyonun en önemli gurularının ise; Saussere, Jacobson ve Chomsky olduğu söylenebilir.

• Yapısalcı analiz; Claude Levi-Strauss’un sosyal grupların kültürleri ve dilleri üzerine uyguladığı metodu ve Barthes’in bir yemek sahnesini örnekleyerek analizini yaptığı gibi; mantık kelimesini bir kriter olarak görmüyor ve olgucu anlamda deneysel verilerin ya da felsefi anlamda akıl yürütmenin hakemlik ve otorite üstlenmesini reddediyorlardı.

Page 17: Sunum tüketim

• 1960 ve 1980’li yıllarda Pierre Bourdieu ve Jean Baudrillard üzerinde etkili olan yapısalcılık, semboller ve göstergeler hakkında çalışmalar yapan bu iki düşünürü Harland’ın ifadesine göre ; post-yapısalcılığın kıyısına sürüklemiştir. Post yapısalcılık; dilin ve diğer kültürel motiflerin, sembollerin yapıtaşını meydana getiren bileşenleri kabul etmiş ve genel hattı sahiplenmiştir.

• Bourdieu; tüketim mallarının, yemeklerin, ev eşyaları ve iç dekorasyonun, belirli statü grupları ve sosyo-ekonomik sınıflar tarafından farklı yaşam standartlarını ortaya çıkarmak ve bunun detaylı bir tahlilini yapmak istemişti. Bunun için de seçilmiş alan Fransız toplumundaki üst düzey farklılıklardı.

• Baudrillard ise; Bourdieu ‘nin takip ettiği Weber sosyolojisi ile Marksizm’den türetilmiş olan formatından epistemolojik bir kopuşu ifade etmektedir. Baudrillard’a göre; tüketimde sınır yoktur ve tüketimi yatıştırmak veya ihtiyaçlar için normalleştirici bir ilişki ağı oluşturma arzusu saf ve saçmadır.

Page 18: Sunum tüketim

• Bu durum yorumlanacak olursa ; değişen ve ilerleyen serbest erkinci düzende pazarlama ve tüketim farklı misyonlar üstlenebilmektedir. Bu nedenle; verili hayatta tüketme arzusunun da bu datalar dahilinde geriletilmesinin olanakları oldukça dar ve yetersiz görülmelidir. Modernizmdeki düzen kontrolünün de postmodernizmde kaotik düzensizliğe ve ivedi bir biçimde tüketim çılgınlığına yol açtığı gerçeği yadsınamaz bir fenomene dönüşmüştür.

• Kişilerin tüketme ihtiyacının artarak artan bir ivme izlediği konjonktürde, bu tüketme arzusunun ekonomik resesyon dönemlerinde azalma tandansı göstermesi pek gerçekçi değildir. Tabi; bu durum stokastik olarak da değerlendirilebilir.

Page 19: Sunum tüketim

• Peki semboller tüketim içerisinde nasıl değerlendirilebilir? Bocock’a göre; bir sembolün taşıdığı kavramı çağrıştırdığı söylenebilir fakat semboller soyuttur ve göstergeler somut olana bağlıdır. Bu durum; sembol kullanımının en belirgin şeklinin lenguistik olduğunu ve bunun göstergeler ile semboller arasında bir angajmanı temsil ettiğini görmekteyiz.

• Amerikan felsefecisi Langer; insanların yalnızca göstergeler değil, semboller oluşturmada da bir kapasiteye ve birikime sahip olduğunu düşünüyordu. Bunu da; gereksinimler açısından değerlendiriyor, yaşam ötesi bilinci harekete geçiren sembolleştirme gereksinimi olarak tanımlıyordu.

• Marksistler ise duruma sınıf bilinci perspektifi ile yaklaşmış, sembollere önem atfetmemişlerdir. Sembol; marksistler için; tüketim kültürünün ve tabiki kapitalizmin bir öğesi iken; bilinç kavramı ise insanı diğer canlılardan ayıran özellik idi.

Page 20: Sunum tüketim

• Bilindiği üzere postmodernizm; tüketici ve iletişimin ön planda olduğu ve teknolojinin önsel koşul taşıdığı ve yerleşiklik kazanmış olduğu toplumların konumunun irdelendiği modernist anlayışı tenkit eden bir kuramdır.

• Postmodern dünya ise; görsel kültürün egemen olduğu bir dünyadır ve bu dünyada geçerli olan anlayış ise; imge, sembol ve göstergelerin hayati ve yakıcı bir öneme sahip oluşudur.

• Bu kadar yoğun bir imgelemler dünyasında, insanların bu durumdan psikolojik olarak etkilenmemesi pek de mümkün görünmemektedir. Bocock’a göre;dükkan vitrinleri, mağaza sergileri ile dergi ve gazetelerde ve hepsinden fazla da TV’lerde yer alan reklam görüntülerini de kapsayan modern tüketimcilik, işlevini kısmen görüntüler aracılığıyla göze seslenerek sürdürür ve modern/postmodern toplum yapılarında bu sıradan bilgi önemli psikanalitik kavramlar ile vurgulanır. Bu imge ve görüntüler her tür bilinçli ya da bilinçsiz arzunun önünü açar.

Page 21: Sunum tüketim

• Peki oluşan bu tüketim kültürüne cinsiyetler açısından baktığımızda ne gibi farklılıklarla karşılaşırız? Cinsiyet tüketim için bir fors majör olabilir mi?

• Kapitalizmin dünyada egemen üretim ve tüketim modeli olarak yaşamaya ve yaşlanmaya devam ettiği bir yüzyılda; post-modernist bir tarih zamanı içerisinde, arzuların ve cinsiyetlerin tüketime etki gücü oldukça kapsamlıdır. Post-modernizmi, kapitalizmin gelişmesi sırasında yaşanan bir evre olarak değerlendiren Bocock’a göre; post-modern kavramı, tüketimi önemli bir sosyal ve kültürel süreç, tüketimciliği ise bir ideoloji ve post-modernizmin niteliklerinden biri olarak analiz etmektedir. Arzuların, bir kimlik oluşmasında ve tüketim vizyonunun oluşmasındaki derinlikli rolü, cinsiyet ile birlikte psikolojik bir duruma, bir tüketim silsilesine sebep olmaktadır.

Page 22: Sunum tüketim

• Bu durum; Marcuse tarafından tüketim ekonomisi bağlamında değerlendirilmiş ve bu olgunun kapitalizmin bir politikası olduğu, insanoğlunu saldırgan ve şehvetli bir biçimde mala bağlayan ikinci bir doğa yarattığını vurgulamıştır. Modern tüketim; Bocock’a göre ise; tüketim mallarının alışveriş merkezlerinde arzu yaratacak ve arzuları uyandıracak şekilde sergilenmesine ve reklamlarının yapılmasına bağlıdır.

• Günümüz toplumunda ise bu; görsellik, sembol, gösterge, reklam, promosyon, kampanya, indirim ya da ödeme imkanlarının geniş bir yelpazede sunulmasıyla başarılabilmiş gözükmektedir. Tüketimi kişisel bir vitrin olarak görme, diğerleri tarafından ilgi ve itibar görme isteğinin bileşeni ise bir anlamda cinsiyettir. Çünkü cinsiyet; bu vitrinin oluşmasına hizmet eder ve tüketimi çağrıştırır. Kadınların geçmişte (ve tabi devam eden bir biçimde günümüzde de) bir tüketim objesi olarak düşünüldüğü akla getirilecek olursa;

Page 23: Sunum tüketim

kadın cinsiyetinin de satış, ikna, görsellik ve ilgi gibi başlıklarda önemli bir yer arz ettiği görülecektir.Fakat; 20.yüzyılın ikinci yarısında batının önemli kapitalist toplumlarında erkekler de “tüketici” oldular. Erkeklik kavramı da; arzuları yönlendirmede ve çevresel etkiler oluşturmada kullanılır hale geldi. İlerleyen yıllarda, gençler arasında değişen fikir ve stiller de belli kalıplardan sıyrılarak başka bir tüketim vizyonu yarattı. Fiske bu durumu şöyle aktarır, “Gençler tüketim malları yerine imajları ve atmosferi tüketiyorlar. Bu, duygular aracılığıyla yapılan ve kar oluşturmayan bir tüketim şekli. Bir aşağı bir yukarı dolanmanın, gerçek tüketicilerle, kanun ve düzeni sağlayanları tedirgin etmenin, içlerinden kendi farklılıklarını kabul etmenin ve tüketicilik katedralini farklı bir şekilde kullanmanın pozitif zevki, bir karşı kültürel uygulama haline gelmiştir”. Kısaca tüketim; sadece fiziksel değil, bilinçsel bir algı yaratmış, kişilere arzularının tatmin edileceği sözünü vermiştir.

Page 24: Sunum tüketim

• Erkekler; 1950 yılından önceki dönemlerde bir savaş ve kavga kültürü ile beslendiklerinden, doğal olarak saldırganlık eğilimine sahip bireyler olarak davranıyorlardı. Fakat; sıcak savaş konjonktürünün ortadan kalkması ile birlikte erkekler, tüketimin bir parçası olmaya ve arzuları belirlemeye başladılar. Kuşaklar, kültürler farklı coğrafyalarda , farklı içerik ve muhtevalarda yaşanmaya başlandı. Verili durumda ise; erkekler de artık kadınlar kadar modern tüketimin bir bileşeni olmuş haldeler. Bu vaziyet bize; Bocock’un da dediği gibi; “Hem toplumsal ve kültürel yaş grupları, cinsiyetler ve daha geniş çerçevede kültürel semboller aracılığıyla öğrenilen arzular ve hem de bilinçdışında yattığı ya da bilinçdışından taştığı keşfedilen arzular, postmodern kapitalizmde, tüketici kimliklerinin oluşmasında önemli rol oynamaktadır.”

Page 25: Sunum tüketim

Sonuçlar-Çıktılar

• Bocock’ göre; “Tüketim, modernizm sonu kapitalizmin ya da postmodern kapitalizmin tipik özelliklerini sergileyen bir süreç halini almıştır. Artık çoğu insanın kimlik duygusu bu insanların iş rollerinden çok, izledikleri tüketim kalıplarıyla ilgili olduğuna göre, yeni bir kapitalizm döneminin ortaya çıktığı söylenebilir.”

• Görüldüğü üzere; kapitalizm kendisini tüketim kılıfı altında pazarlayan bir formasyon halini almış, insanlar artık kendilerini tüketim objeleriyle açıklar hale gelmiş ve kimlik hissi, tüketici yaşam tarzı ile aynı noktayı işaret eder olmuştur. İnsanlar; tüketim kültürüne angaje oldukları oranda, kimlikleri başkalaşmış, kimlikler dönüştüğü oranda da, bireylerin yaşam standartları revizyona uğramıştır.

Page 26: Sunum tüketim

• Tüketim malları; bu malları satın alabilecek maddi gücü olan insanlar için önemli deneyimler olarak adlandırılır.Fakat; bu güce sahip olmayan alt gelir grubuna mensup bireyler de her ne kadar bu mallara ulaşamayacak durumda olsalar bile, onlara büyük bir sempati ve iyi bir şey diye yaklaşmışlardır. Bu; tüketim olgusunun geldiği boyutu açıklar niteliktedir.

• Bocock, kapitalist sistemin sonuna henüz gelinmediğini ve bunun için erken olduğunu deklare etmiş, tüketimciliği ise; batılı ve diğer toplumsal oluşumlarda yaşayan milyonlarca kişinin günlük yaşamında ve günlük uygulamalarında kapitalizmi meşrulaştıran , sağlam bir kapitalizm ideolojisi olarak yorumlar.Tüketim kavramını içselleştiren bir tüketim toplumu, bu etkinin kaynağını kuşkusuz ki, reklam, TV programları, filmler vb de bulmaktadır.

Page 27: Sunum tüketim

• Bocock; tüm başlıklarda özetlediği, derlediği kanılarını dinsel bir motif etrafında konsolide eder. Temel görüşü ise; bazı coğrafyalarda dinin insanlar üzerindeki etkisinin arttığı yönünde semptomlar olsa bile, henüz aşırı tüketimi sosyal ve moral yönden denetleyecek bir mekanizmanın örgütlenememiş olmasıdır. Fakat; ABD dünyanın diğer yerleriyle mukayese edildiğinde önemli bir noktada ayrılır. Bu da; aşırı tüketime eleştirel yaklaşan püritan söylemin mirasçısı olmasıdır. Bu eleştirel söylemin canlandırılıp, geniş bir kitleye mal edilmesi postmodern tüketimin kritisize edilmesini ve kontrol altına alınmasını beraberinde getirecektir.

• Bocock; bu başlıkta yaptığı açıklamalarla klerikalist bir tutumu savunmuş ve bu tutumun tüketim toplumunun rakipsiz ve freni boşalmış bir vasıta gibi ilerleyişinin önünde bir barikat olabileceğini dillendirmiştir.

Page 28: Sunum tüketim

• Din; Bocock’a göre; tüketim şablonlarının olumlu anlamda revize edilmesinde, mal ve deneyim tüketiminin kısılmasında, dünya üzerinde etik değerleri yeniden hatırlatıp kurgulanmasında, tabiatın yeni yaklaşımlarla desteklenebilmesinde önemli bir misyon üstlenmelidir. Din adamları hususlarda öncü rol üstlenebilirler ve rehberlik edebilirler.

• Bocock; yeryüzünün daha yaşanılabilir bir hale gelebilmesi, doğa sömürüsünün geriletilebilmesi için dünya dinlerinin önemli bir referans merkezi olduğunun, insanların neredeyse tamamına yakınını etkileyen din olgusunun zamanında kalvenist püritanizmin yapabildiği gibi tüketimi çılgınlık noktasından alaşağı edebileceğini, lakin bunu yaparken etnik grupların da bu dinlerin sınırı için giriştikleri çabayı sürdürmeleri gerektiğini bizlerle paylaşmaktadır.

Page 29: Sunum tüketim

Katkı ve öngörüler• Tüketim; en güncel haliyle kapitalist sistem içerisinde bir meta

fetişizmi yaratmaktadır. Bir imgelemler, görsellikler ve vitrin dünyası yaratan özne kapitalizm iken, tüketim burada kapitalizmin meşrulaşması ve devam edebilmesi için anamalcı sisteme bir alan açmaktadır. Tüm idealara rağmen; tüketim kültürü bir kültür değil, aslında bir çıkarlar dünyasının aracısı konumundadır.

• Tüketim, insan varoluşuna sahte bir anlam yüklemekte, karşılığı olmayan ve bitmek bilmeyen bir mal silsilesi yaratarak insanları özel mal müptelası haline getirmektedir. Mikro ölçekte bir pazar olan AVM’ler ise buna verilebilecek güzel örneklerdendir.

Page 30: Sunum tüketim

• Bu başlıkta; tüketim toplumu insanları sadece satın almaya odakladığından, yarattığı toplum da herkesin birbirine müşteri gözü ile baktığı, sosyal ilişkilerin anlaşılmaz haller aldığı bir kompleks toplum olacaktır. Bunun çözümü ise; Bocock’un bahsettiği (klerikal yaşayış tarzının modern yaşama uyarlanmış şekli) formülasyon ile çözülüp çözülmeyeceğini zaman ve tarihsellik gösterecektir. Bu konudaki veriler ne yazık ki bize yakın gelecekte; bir düzelmenin olmayacağı şeklinde görünmektedir.Bocock’un salık verdiği tezlerin geçerlilik düzeyini gelecek pratiklerimizde göreceğiz.

• Tüketim toplumunun cisimleştiği yerlerin sıra ile yerle bir edilmesi; ya da büyük patronların ikaz edilmesi bu sorunu çözmeyecektir. Bunların yapılması gerekli fakat oldukça yetersizdir. Çünkü bunların yapılması tükettiğimiz doğayı bize geri getirmeyecektir.

Page 31: Sunum tüketim

• Son olarak ise; tüketim toplumu ve tüketimcilik problematiği hakkında eleştiri içeren bir pasajı aktarmak anlamlı olacaktır. Fransız filozofu Jean Baudrillard “Tüketim Toplumu” isimli eserinde şöyle demektedir : “Eski Roma’daki Pantheon gibi, bizim kendi Pantheon’umuz, bizim Pandemonium’umuz olan Süper-Alışveriş-Merkezimizde tüketimin tüm tanrıları ya da iblisleri, yani aynı soyutlamayla yok edilmiş tüm etkinlikler, tüm işler, tüm çatışmalar ve tüm mevsimler buluşuyor. Bu şekilde birleşmiş hayatın özünde, bu evrensel özette artık anlam olamaz.”