Keçi GüzellemesiE7i%20G%FCzellemesi.pdfTürkçe Redaksiyon: Bahar Sarımehmetoğlu DizgiGrafik...

16
Doç. Dr. Ali Meydan Keçi Güzellemesi

Transcript of Keçi GüzellemesiE7i%20G%FCzellemesi.pdfTürkçe Redaksiyon: Bahar Sarımehmetoğlu DizgiGrafik...

Page 1: Keçi GüzellemesiE7i%20G%FCzellemesi.pdfTürkçe Redaksiyon: Bahar Sarımehmetoğlu DizgiGrafik Tasarım: Fatma Yeilyurt Kapak Tasarımı: Gürsel Avcı Baskı: Son Çağ Yayıncılık

Doç. Dr. Ali Meydan

Keçi

Güzellemesi

Page 2: Keçi GüzellemesiE7i%20G%FCzellemesi.pdfTürkçe Redaksiyon: Bahar Sarımehmetoğlu DizgiGrafik Tasarım: Fatma Yeilyurt Kapak Tasarımı: Gürsel Avcı Baskı: Son Çağ Yayıncılık

Doç. Dr. Ali Meydan

Keçi Güzellemesi

ISBN 978-605-364-557-3

Kitap içeriğinin tüm sorumluluğu yazarına aittir.

© 2013, Pegem AkademiBu kitabın basım, yayın ve satış hakları

Pegem Akademi Yay. Eğt. Dan. Hizm. Tic. Ltd. Şti.ne aittir.Anılan kuruluşun izni alınmadan kitabın tümü ya da bölümleri,kapak tasarımı; mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik, kayıtya da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, basılamaz, dağıtılamaz.

Bu kitap T.C. Kültür Bakanlığı bandrolü ile satılmaktadır.Okuyucularımızın bandrolü olmayan kitaplar hakkında

yayınevimize bilgi vermesini ve bandrolsüz yayınlarısatın almamasını diliyoruz.

1. Baskı: Eylül 2013, Ankara

Yayın-Proje Yönetmeni: Selcan ArslanTürkçe Redaksiyon: Bahar Sarımehmetoğlu

Dizgi-Grafik Tasarım: Fatma YeşilyurtKapak Tasarımı: Gürsel Avcı

Baskı: Son Çağ Yayıncılık Ltd. Şti.İstanbul caddesi İstanbul Çarşısı 48/48

İskitler / ANKARA(Tel: 0 312 341 36 67)

Yayıncı Sertifika No: 14749Matbaa Sertifika No: 25931

İletişim

Karanfil 2 Sokak No: 45 Kızılay / ANKARAYayınevi 0312 430 67 50 - 430 67 51

Yayınevi Belgeç: 0312 435 44 60Dağıtım: 0312 434 54 24 - 434 54 08

Dağıtım Belgeç: 0312 431 37 38Hazırlık Kursları: 0312 419 05 60

E-ileti: [email protected]

Page 3: Keçi GüzellemesiE7i%20G%FCzellemesi.pdfTürkçe Redaksiyon: Bahar Sarımehmetoğlu DizgiGrafik Tasarım: Fatma Yeilyurt Kapak Tasarımı: Gürsel Avcı Baskı: Son Çağ Yayıncılık

ÖN SÖZ

Yıllar yılı ders kitaplarında, dost sohbetlerinde, bilimsel araştırmalarda ormanın baş düşmanı olarak gösterilen keçiye bir güzelleme yazmak bir cesaret, bir de yayımlamaya kalkmak bir çılgınlık olarak görülebilir. Ancak hem Türklerin Anadolu'ya gel-meden önce ve geldikten sonra kültüründe önemli bir yer tutan hem de Anadolu'nun kadim uygarlıklarında yer alan keçi üzeri-ne yazılmış bilimsel yayınların, araştırmaların sayısı yok denecek kadar azdır. Keçiye dayalı bir kültür olan Yörük kültürü ise ge-nellikle görmezden gelinmiş, sınırlı sayıdaki öykü, hikaye ya da sosyolojik, antropolojik çalışmanın ötesine geçilip, geniş çaplı bir araştırması, hikayesi, filmi yapılmamıştır.

Cesaret edip yazmakla işin bitmediğini, 'had' sorunuyla bir-likte bir de 'hudud' sorunu olduğunu yazmaya başlayınca anlamış olduk. Keçiyi ve Yörük kültürünü yazmanın her babayiğidin işi olmadığını, bu kültürü bilmenin ve yaşamanın yetmeyeceğini ancak küçük bir pencereden bakılınca görülebilenler kadarının yazılabileceğini gördük.

Kitapta keçi güzellemesinin yanı sıra tarihimizden kültü-rümüze, güncel olaylardan astronomiye kadar birçok yazıya yer vermeye çalıştık. Aslında yazılanlar mail gruplarından sos-yal paylaşım sitelerine, bloglara kadar birçok yerde yaklaşık on bin kişiyle paylaşıldı ve birçok dostumuzdan, arkadaşımızdan da yorumlar, eleştiriler geldi, gelen yorumlara göre içerik olarak geliştirilmeye çalışıldı. Bir anlamda yazılar on bin kişilik hakem kurulundan geçtikten sonra kitaplaştırıldı, on kişinin yüzde biri bile okuduysa yüz kişilik bir hakem kurulu söz konusudur ki çok ciddi bir kurul olduğu söylenebilir.

Kitabı ithaf ettiğim, akademik hayata girmeme vesile olan değerli hocam Prof. Dr. Akif Akkuş'a sonsuz teşekkür ediyorum. Yazmam hususunda sürekli teşvikleri olan ve yazılarımı acımasız-ca eleştiren değerli arkadaşlarımı da unutamam. Ayrıca çizimle-riyle kitaba ciddi katkısı olan değerli arkadaşım Öğr. Gör. Saliha Baratalı'ya, kitabın yayımlanması hususunda beni cesaretlendiren Pegem Akademi Genel Müdürü Servet Sarıkaya'ya teşekkürü bir borç bilirim.

Ali Meydan Nevşehir - 2013

Page 4: Keçi GüzellemesiE7i%20G%FCzellemesi.pdfTürkçe Redaksiyon: Bahar Sarımehmetoğlu DizgiGrafik Tasarım: Fatma Yeilyurt Kapak Tasarımı: Gürsel Avcı Baskı: Son Çağ Yayıncılık

Doç. Dr. Ali MEYDAN

1974 yılında Tarsus'ta doğan Meydan, ilk ve ortaokulu Tarsus - Sebil Kasabasında, Liseyi Çamlıyayla Kasım Ekenler Lisesinde 1992 yılında bitirdi. 1993 yılında kazandığı Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesinden 1997 yılında mezun olarak İstanbul - Ümraniye'ye öğretmen olarak atandı.

1998 yılında Selçuk Üniversitesinin açtığı araştırma görevliliği sı-navını kazanarak Eğitim Fakültesinde araştırma görevliliğine başladı. 2001 yılında "İlköğretim Birinci Kademe Sosyal Bilgiler Öğretimi Coğ-rafya Ünitelerinin İşlenişinde Laboratuvar ve Görsel-İşitsel Materyal Kullanımının Öğrencilerin Niteliksel Gelişimine Etkisinin Değerlendi-rilmesi" konulu teziyle yüksek lisansı; 2004 yılında "Sosyal Bilgiler Dersi Coğrafya Ünitelerinin İşlenişinde Öğrenmeyi Öğrenme Stratejilerinin Öğrencilerin Başarı ve Tutumlarına Etkisi" konulu teziyle doktorasını bitirdi. 12 Şubat 2007 tarihinde de devrin üniversite yönetimi tarafın-dan 2,5 yıl geciktirilerek yardımcı doçent kadrosuna atanmıştır.

2009 yılı Şubat ayında Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesine geçmiş, 3.5 yıl çalıştıktan sonra 2012 yılı Haziran ayında Nevşehir Üniversitesi Eğitim Fakültesinde göreve başlamıştır. 27 Haziran 2012'de Üniversitelerarası Kurul tarafından yapılan sınavı kazana-rak doçent unvanını almıştır.

2006 yılında katılımcı olarak yer aldığı "İğneada Longoz Ormanla-rı ve Gala Gölü Milli Parkında Ekoloji Temelli Doğa Eğitimi" projesin-den sonra birçok projede yürütücü, uzman, eğitmen olarak yer almış, "Beyşehir Gölü Milli Parkı ve Konya Çevresinde Ekoloji Temelli Doğa Eğitimi" projesini yıllarca başarıyla yürütmesinin yanısıra öğretmenlere yönelik "Bilimsel Proje Hazırlama Eğitim"lerinde de görev almaktadır.

Yılın belli dönemlerinde öğrencileri ve meslektaşlarıyla doğa gezileri ve arazi çalışmalarında bulunan Meydan, bilimsel yayınları-nı daha çok Coğrafya Eğitimi, Sosyal Bilgiler Eğitimi ve Çevre Eğiti-mi alanlarında sürdürmektedir.

Halen Nevşehir Üniversitesi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölüm Başkanlığını yürüten Meydan, aynı zamanda Sosyal Bilgiler Anabi-lim Dalı Başkanlığı, Fakülte Kurulu üyeliği, Fakülte Yönetim Kurulu üyeliği ve Tiyatro Topluluğu akademik danışmanlığı yapmaktadır.

Page 5: Keçi GüzellemesiE7i%20G%FCzellemesi.pdfTürkçe Redaksiyon: Bahar Sarımehmetoğlu DizgiGrafik Tasarım: Fatma Yeilyurt Kapak Tasarımı: Gürsel Avcı Baskı: Son Çağ Yayıncılık

İçindekiler

Nisan’ın Türk Tarihi Açısından Önemi ......................................... 1On İkiye Beş Var ............................................................................... 3Venüs...................................................................................................6Mersini Ağaçlar Kirletiyor ............................................................... 12Humbaba’nın Sedirleri ..................................................................... 17 Akrebin Kalbi Antares ..................................................................... 27Zilin Tarihsel Gelişimi ve Öğretmen Yetiştirmedeki Önemi ...................................................................... 32Türk Tarihinde Çanakkale ............................................................... 35Leyleklerin Uçuşu ............................................................................. 43Su Medeniyetlerinin Yerinde Artık Su Savaşları Var ................... 52Coğrafya Araştırmalarında Niye İnsan Yok? ................................ 59Hayal-Et Şehir: Çamlıyayla ............................................................. 65Sınıf Öğretmenlerinin Büyük Zaferi .............................................. 79Keçi Güzellemesi .............................................................................. 83Tarsus Üniversitesi............................................................................ 95Arazi Çalışması ................................................................................. 103Anadolu Köylüsünün Kaderi Hititlerden Beri Aynı .................... 1148 Mart ................................................................................................. 121Düşünmeme Gerek Yok! ................................................................. 124Olba Krallığı ...................................................................................... 136Sevgide Özgürlük, Saygıda Mecburiyet..........................................146

Page 6: Keçi GüzellemesiE7i%20G%FCzellemesi.pdfTürkçe Redaksiyon: Bahar Sarımehmetoğlu DizgiGrafik Tasarım: Fatma Yeilyurt Kapak Tasarımı: Gürsel Avcı Baskı: Son Çağ Yayıncılık

25 NİSAN’IN TÜRK TARİHİ AÇISINDAN ÖNEMİ

Her milletin tarihinde kaderini belirleyen dönüm noktala-rı vardır. Türk tarihi açısından olaya bakıldığında Kür Şad İhtiha-li, Malazgirt Zaferi, Miryakefalon Zaferi, İstanbul’un Fethi, Viyana Bozgunu, Prut Savaşı, Çanakkale, Kurtuluş Savaşı gibi pek çok zafer ya da yenilgi sayılabilir. Mesela Fatih İstanbul’u fethetmese bir son-raki kuşatmada fethedilebilirdi diye düşünülebilir. Yavuz Sultan Se-lim Mısır’ı almasa belki de Kanuni Sultan Süleyman alacaktı. Ancak 1683 Viyana bozgunundan sonra başlayan geri çekilmenin son nok-tası olan Çanakkale kaybedilseydi bugün Türkiye Cumhuriyeti’nden söz edilemezdi.

Çanakkale Savaşları söz konusu olduğu zaman aklımıza gelen ilk tarih 18 Mart 1915’tir. Nedense Anadolu’da 1000 yılda 100 bü-yük zaferin en büyüklerinden olan ve Mustafa Kemal Atatürk’ün

Page 7: Keçi GüzellemesiE7i%20G%FCzellemesi.pdfTürkçe Redaksiyon: Bahar Sarımehmetoğlu DizgiGrafik Tasarım: Fatma Yeilyurt Kapak Tasarımı: Gürsel Avcı Baskı: Son Çağ Yayıncılık

2 Keçi Güzellemesi

askeri dehası ile kazandığımız 25 Nisan 1915 Arıburnu ve Seddülba-hir Zaferi, 9–10 Ağustos 1915 Anafartalar ve Conkbayırı Zaferi pek de aklımıza gelmez.

İtilaf Devletleri 18 Mart’ta deniz harekâtında başarısız olunca mutlaka karadan da çıkarma yapılması gerektiğine karar verdiler. Kara savaşlarında iki bölgeden saldırıya geçildi: Kuzeyde Arıburnu ve güneyde Seddülbahir. İki taraftan da karaya çıkarılan 30 biner kişi saldırıya geçti ve iki tarafta da bizim 1200 askerimiz vardı.  Alman paşası (Limon Von Sanders) Esat Paşa ve Mustafa Kemal Paşa’yı din-leseydi ve iki bölgede en az 5000’er askerle karşılık verilseydi kara savaşı da deniz savaşı gibi bir gün sürer, iki taraftan en çok 5000’er kayıpla sona ererdi. Almanların stratejisi savaşın uzamasıydı. Bunun için sahil bölgelerinde az asker bırakıldı. Askerin çoğu geride bek-letildi.

25 Nisan ayrıca Atatürk’ün askerlerine “Ben size taarruzu de-ğil, ölmeyi emrediyorum, biz ölünceye kadar geçen zamanda yeni kuvvetler yerimizi alacaktır.” sözünü söylediği gündür. Kanlı siper savaşlarının yaşandığı, iki siper arası mesafenin 8 metre olduğu ve 57. Alay’ın tümünün şehit olduğu gündür.

Türk tarihi açısından dönüm noktalarından biri olan 25 Nisan günümüzde daha çok Anzak Günü olarak kutlanmaktadır. Kutlama-ların yapıldığı Anzak Koyu ise Avustralya ve Yeni Zelanda’nın ken-dilerine tarih oluşturma çabalarının mekânıdır. Hâlbuki o mekan Arıburnu savaşlarının yapıldığı, bugün kalp damarlarımızın bağlı olduğu 57. Alay ve 27. Alay’ın yok olma pahasına düşmanı denize döktüğü ve binlerce şehidimizin yattığı bir bölgedir.

Tarihimize en çok sahip çıkmamız gereken zamanları yaşıyoruz.

25.04.2011

Page 8: Keçi GüzellemesiE7i%20G%FCzellemesi.pdfTürkçe Redaksiyon: Bahar Sarımehmetoğlu DizgiGrafik Tasarım: Fatma Yeilyurt Kapak Tasarımı: Gürsel Avcı Baskı: Son Çağ Yayıncılık

ON İKİYE BEŞ VAR

Yapılan hesaplamalar Dünya’nın yaklaşık 4,5 milyar yaşında olduğunu gösteriyor. Dünya’nın oluşumu ile ilgili genel kabul, bu bölgedeki üç yıldızın ölümü ve geriye kalanların bir araya gelme-siyle oluştuğu yönünde… Ölen yıldızların kalıntılarından oluşan ve

Page 9: Keçi GüzellemesiE7i%20G%FCzellemesi.pdfTürkçe Redaksiyon: Bahar Sarımehmetoğlu DizgiGrafik Tasarım: Fatma Yeilyurt Kapak Tasarımı: Gürsel Avcı Baskı: Son Çağ Yayıncılık

4 Keçi Güzellemesi

yaşayan bir gezegen. Sadece üzerinde canlıların yaşadığı değil, yaşa-ma da kaynaklık edecek şekilde yaşıyor olması. Dışarıdan Dünya’ya bakarsanız bir mavi bilye görürsünüz. Bu diğer bütün gök cisimle-rinden farklı bir görüntüdür. Ancak bugün Dünya’ya dışarıdan ba-kabilen insan sayısı 50’den fazla değildir.

“Gâh çıkarım gökyüzüne seyrederim âlemi

Gâh inerim yeryüzüne seyreder âlem beni“

diyen Kul Nesimi Türk ve İslam tarihinde bunu başarabilen bel-ki de tek kişidir.

Dünya’nın 4,5 milyar yıllık yaşını 1 yıl olarak değerlendirecek olsak karşımıza ilginç bir tablo çıkar. 12 aylık bir yılın yaklaşık 11 ayında Dünya bir gaz, toz bulutu halindedir. Dünya’nın katı kabuk tutması ve karasal canlıların yaşamaya başlaması 1 aylık bir mesele-dir. Kuşlar son 10 günde dünya sahnesinde yerlerini aldı. Dünya’ya 90 milyon yıl egemen olan dinozorları son 8 günde sahnede görüyo-ruz. 3 gün önce ise muhteşem bir miras bırakarak sahneyi terk etti-ler. Bugüne kadar yaklaşık 500 dinozor türü tespit edilmiştir. Ancak yeryüzünde nesli yok olan tek canlı türü dinozorlar değil. Dünya’da yaşamın başlamasından bu yana 45 toplu yok oluş tespit edildi ve bu toplu yok oluşlarda canlıların %95’i ortadan kalktı. Bu yok oluşlara büyük oranlarda asteroit ya da meteor çarpmalarının ve iklim deği-şikliklerinin sebep olduğu tahmin edilmektedir. Yok olan canlıların yerlerini yenileri aldı.

Dünya’nın 4.5 milyar yılda meydana getirdiği jeolojik, ekolojik bütün mirasını tehdit eden insanın ortaya çıkışı 31 Aralık günü yak-laşık saat 21.00’dadır. İnsanın yerleşik bir hayata geçmesi, bir kültür oluşturması ise on ikiye beş kala meydana gelmiştir. Beş dakikalık süre zarfında ise sanki dünya tarihinde çok önemli bir yer işgal etmiş gibi bir davranış içine girmiştir.

Page 10: Keçi GüzellemesiE7i%20G%FCzellemesi.pdfTürkçe Redaksiyon: Bahar Sarımehmetoğlu DizgiGrafik Tasarım: Fatma Yeilyurt Kapak Tasarımı: Gürsel Avcı Baskı: Son Çağ Yayıncılık

5Doç. Dr. Ali Meydan

Son beş dakikalık zaman diliminde zaman zaman ortaya çıkan büyük firavunlar, krallar, hükümdarlar kendilerini dünyanın tek hâkimi olarak görmüşler, Tanrı olduklarını iddia edip akla hayale sığmayacak zulümlere imza atmışlardır. Bugün onlardan geriye yı-kık-dökük anıt mezarlar, kaya kabartmaları, mumyalar vs. kalmıştır. Ancak anıt mezarlar tarihi eser kaçakçıları tarafından yağmalan-mış, kaya kabartmaları avcılar tarafından tahrip edilmiş, 3 bin yıllık mumyalar mezarlardan çıkarıldığında ise bir üfleyişle dağılıp gitmiş-tir.

Yakın tarihimizde de durum değişmemiş, yeryüzünde şimdiye kadar tespit edilen 1 milyon 400 bin canlıdan sadece biri olan in-san bu durumu unutarak hem dünyanın ve diğer canlıların efendisi olmak gibi bir misyon üstlenmeye çalışmış hem de kendi türü üze-rindeki zulümlerini arttırarak devam ettirmiştir. Unutulmamalıdır ki doğadaki mücadele daha çok türler arasında değil aynı tür içinde devam etmektedir. Doğal kaynakların tahrip edilmesi, suların kir-letilmesi, ormanların kesilmesi, fosil kaynakların yok edilmesi so-nucu atmosferin yapısının bozulması, ozon tabakasının delinmesi gibi problemler ise son saniyelerde Dünya’ya verdiğimiz zararlardan bazılarıdır. Bir Kızılderili atasözü durumu çok güzel özetlemektedir: “Dünya’ daki doğal kaynaklar ihtiyaçlarımıza yeter ama hırslarımıza asla…”

Burada sözü Yunus Emre’ye bırakmakta fayda var. Şöyle sesle-niyor çağların ötesinden:

Dünyaya gelen geçer, Bir bir şerbetin içer

Bu bir köprüdür geçer, Cahiller onu bilmez

Gelin tanış olalım, İşin kolayın tutalım

Sevelim sevilelim, Dünya kimseye kalmaz

12.12.2011

Page 11: Keçi GüzellemesiE7i%20G%FCzellemesi.pdfTürkçe Redaksiyon: Bahar Sarımehmetoğlu DizgiGrafik Tasarım: Fatma Yeilyurt Kapak Tasarımı: Gürsel Avcı Baskı: Son Çağ Yayıncılık

VENÜS

Dünya’nın kız kardeşi olarak bilinen Venüs zaman zaman ak-şamları batı ufkunda gözlemlenebiliyor. Güneşin batışıyla birlikte ışıl ışıl kendini gösteren Venüs, Güneş ve Ay’dan sonra gökyüzünün en parlak cismidir ve Ay gibi evreleri vardır. Venüs’ün evre göster-diğini Galileo Eylül 1610’da yaptığı gözlemler sonucu ortaya koy-muş ve Copernicus’un Güneş merkezli modelinin doğrulanmasını sağlamıştır. Sonraki gözlemlerinde Galileo gezegenin evrelerindeki değişikliklere paralel olarak görünür boyutunun da değiştiğini göz-lemlemiş ve bu bulguları gezegenin Güneş etrafında döndüğünün kuvvetli göstergeleri olarak kabul etmiştir.

Page 12: Keçi GüzellemesiE7i%20G%FCzellemesi.pdfTürkçe Redaksiyon: Bahar Sarımehmetoğlu DizgiGrafik Tasarım: Fatma Yeilyurt Kapak Tasarımı: Gürsel Avcı Baskı: Son Çağ Yayıncılık

7Doç. Dr. Ali Meydan

Tarih öncesi dönemden itibaren Güneş, Ay, Mars, Merkür, Jüpi-ter ve Satürn ile birlikte en tanınan ve görünür hareketleri diğer gök cisimlerinden farklı olan Venüs, gökbilim için olduğu kadar astroloji için de önemli olmuştur. Birçok dilde haftanın yedi gününe adını veren gökcisimlerinden biri olarak, tarih öncesinden günümüze kültürlerdeki önemini korumuştur. Özellikle Latin kökenli diller-de Güneş’le birlikte altı gezegen gün isimlerini oluşturur. İngilizce, Fransızca ve gezegenin ismiyle sıralayacak olursak: Monday, Lundi, Moon; Tuesday, Mardi, Mars; Wednesday, Mercredi, Merkür; Thurs-day, Jeudi, Jüpiter; Friday, Vendredi, Venüs; Saturday, Samedi, Sa-türn; Sunday, Dimanche, Sun. Hintçe, Japonca, Korece gibi pek çok Asya dilinde de günlerin isimleriyle gezegenlerin isimleri benzerlik içindedir.

Venüs’ü ilk gözlemleyen elbette Galileo değildi. Babillilere ait olan ve bugün British Museum’da bulunan Ammisaduga tabletin-de de Venüs gözleminden söz edilmektedir. Daha sonraki pek çok kültürde Venüs’ün önemli bir yeri olmuştur. Eski Yunan kültüründe Phosphorus yani sabahyıldızı olarak bir gök cisminden ve Hespe-rus yani akşam yıldızı olarak başka bir gök cisminden bahsedilir-ken Pisagor bu iki yıldızın aynı yıldız olduğunu ortaya koymuştur. Venüs’le ilgili asıl görüş eski çağlardan itibaren Sümerlerde, Babil’de, Mısır’da ve Antik Yunan’da 3. kat göğe egemen olduğu şeklindedir. Gökyüzünün Güneş ve Ay’dan sonra -4 kadir parlaklığıyla en parlak cismi olan Venüs halk arasında Çobanyıldızı, Zöhreyıldızı, Sarıyıl-dız, Maviyıldız, Kervankıran gibi isimlerle anılmaktadır. Eski Türk kültüründe Tañyoldız adı verilen Venüs, çok güzel bir kızdır. Sabaha karşı doğduğu için adına Tanyıldızı denilmiştir. Bu yıldız Batı mi-tolojisinde de daima kadın güzelliğinin sembolüdür. Güney Sibirya halklarının çoğuna göre Zühre yıldızı, atların ve at sürülerinin ko-ruyucusudur. Sürü sahipleri Zühre’ye kurban keserler ve etleri ateşte yakarak Zühre’ye gönderirler.

Page 13: Keçi GüzellemesiE7i%20G%FCzellemesi.pdfTürkçe Redaksiyon: Bahar Sarımehmetoğlu DizgiGrafik Tasarım: Fatma Yeilyurt Kapak Tasarımı: Gürsel Avcı Baskı: Son Çağ Yayıncılık

8 Keçi Güzellemesi

Venüs bir akşam bakarsınız batı ufkunda güneşten sonra batan akşam yıldızı ya da sarı yıldız; bir sabah Toroslar’dan gün doğmadan önce bakarsanız göz kamaştırıcı güzellikte bir mavi yıldızdır. Akşam yıldızıyken güneşini takip eden Venüs, mavi yıldızken güneş tarafın-dan takip edilen bir güzeldir.

Olympus kraliçesinin ismi olan Venüs, Yunan mitolojisinde Af-rodit, Hitit mitolojisinde İştar, Sümer mitolojisinde İnanna ile temsil edilmektedir. Sümer şairlerine göre Tanrıça İnanna; toplumun süsü, Sümer’in neşesidir. Bir tanrıçanın adını taşıyan tek gezegen olan ve %90 oranında haritası çıkarılan Venüs’ün bütün yüzey şekillerine kadın ismi verilmiştir. Venüs’ün bir zamanlar kadın olduğuna dair Araplar arasında da yaygın bir efsane vardır. Bizde de Zöhre, Zehra gibi birçok ismin kökeninde Venüs vardır.

Bir başka efsanede Zühre’nin Harut ve Marut isimli iki meleği baştan çıkartan güzel bir kadın olduğu ve bu iki melekten öğrendiği duayı okuyarak gökyüzüne ağıp yıldız olduğu anlatılıyor.

Astrolojide uyumu, dengeyi,  güzelliği ve estetiği sembolize eden Venüs; bütünleştirici, birleştirici, barışı sağlayan, uyum ve den-ge yaratan özellikleriyle evrensel dişil prensibi temsil eder.  Venüs, insanları  bir araya getirir ve bağlayıcıdır. Dolayısıyla aşk ve sevgi ile doğrudan ilintilidir.

38 milyon km uzaklıkla Dünya’ya Ay’dan sonra en yakın gök cis-mi olan Venüs’ün Güneş’e uzaklığı 108 milyon km’dir. Yarıçapı 6000 km, yoğunluğu 5.27’dir. Atmosferinin %95’i karbondioksit, %2,5’i azottur. Atmosfer basıncı Dünya’nın 100 katıdır. Bulutlar 60 km yük-seğe kadar çıkar. Sıcaklık ekvatorda 538 derecedir. Hacmi dünyanın %92’si, yüzeyi %95’i kadardır. Üzerindeki bulutlar 4 günde etrafını dolaşır. Bulutlar sülfürik asitten oluşur. Volkanik bir gezegendir ve faaliyetleri sürmektedir. Saptanabilir bir manyetik alanı yoktur.

Page 14: Keçi GüzellemesiE7i%20G%FCzellemesi.pdfTürkçe Redaksiyon: Bahar Sarımehmetoğlu DizgiGrafik Tasarım: Fatma Yeilyurt Kapak Tasarımı: Gürsel Avcı Baskı: Son Çağ Yayıncılık

9Doç. Dr. Ali Meydan

Kendi ekseni etrafında, Güneş Sistemi’ndeki diğer tüm geze-genlerin aksi istikamette döner. Bu haliyle sanki bütün sistemin den-gesini sağlar gibidir. Bir günü bir yılından daha uzun olan Venüs’ün Güneş etrafındaki dönüşü 225 Dünya günüdür. Bir Venüs günü ise 243 Dünya gününe karşılık gelir ki, dünyada herhangi bir durumla ilgili söz verirken “Bir Venüs gününde hallederim.” demek çok man-tıklı gözükmektedir.

Mitolojiye, efsanelere, dini metinlere konu olan, hakkında en çok şiirin yazıldığı, türkünün söylendiği gök cismidir Venüs.

Kul Nesimi gökyüzüne çıkıp, âlemi seyre dalıp, hayatı fazla cid-diye alanlara acırken yeryüzünde de âlemin kendisini seyretmesine göz yummaktadır. Ancak ne gökyüzündeyken âlemi takmakta ne de yeryüzündeyken âlemin kendisini takmasına izin vermektedir.

Gah çıkarım gökyüzüne seyrederim âlemiGah inerim yeryüzüne seyreder âlem beniGah giderim meyhaneye dem çekerim kime neGah giderim medreseye hü çekerim kime neKul Nesimi’ye sordular yarin ile hoş musunHoş olayım hoş olmayım o yar benim kime ne

Saim Sakaoğlu’nun “101 Anadolu Efsanesi”nde anlattığı Ker-vankıran hikâyesinde geçen yıldız Venüs’tür.

Eşyasını yükleyeli aylar olduğu halde hâlâ menzile ulaşamayan bir kervan, uzun yolculuğun verdiği sıkıntı, gecikmenin verdiği tasa ile olanca gücünü sarfederek yoluna devam etmektedir. Fa-kat mevsim, güneşin insanı yaktığı yaz, çiçek kokularının insanı sarhoş ettiği bahar değildir. Hava soğuktur, kış iyice bastırmış-tır. Tek kurtuluş çaresi ilerideki harabelere sığınmak ve orada bir müddet beklemektir. Kervanın sahibi böyle düşünür, emir verip orada konaklanacağını söyler…

Page 15: Keçi GüzellemesiE7i%20G%FCzellemesi.pdfTürkçe Redaksiyon: Bahar Sarımehmetoğlu DizgiGrafik Tasarım: Fatma Yeilyurt Kapak Tasarımı: Gürsel Avcı Baskı: Son Çağ Yayıncılık

10 Keçi Güzellemesi

Hemen bir ateş yakarlar, etrafına sıralanıp sohbete başlarlar. Sazı olan biri sazını çalmaya, sesi güzel olan biri de yanık yanık mem-leket türküleri söylemeye başlar. Böylece saatler ilerler, hava açı-lır. Fakat yola çıkmak için sabahı beklemeye karar verirler.

Nice sonra tan yerinde bir ışık görününce hepsinin gözleri pa-rıldamaya başlar. Artık sabah olmuştur. Yola çıkabilirler, mem-lekete bir an önce varabilirler. Kervan hazırlanır, kafile yola revan olur. Bir müddet gittikten sonra, tan yerinde gördükleri ışığın mavi bir yıldız olduğunu anlarlar, henüz tan vakti değil-dir. Derken yeniden deli bir fırtına esmeye, her önüne geleni sağa sola savurmaya başlar. Kervandakiler ne önlerini görebilir-ler ne de rahat nefes almayı becerebilirler. Böylece bütün kervan fırtınanın merhametsiz kolları arasında ruhlarını teslim eder.

Bekleyenler ise ümitlerini kesmezler ama onca kahredici bir kıştan sonra yolda kalan bir kervandan da hayır gelmeyeceğini bil-mektedirler. Baharın güzel günleri gelince yollara dökülürler. Bulur-lar bulmasına aradıklarını ama hiçbiri sağ değildir.

Bu olaydan sonra, kervanı aldatıp yolda telef olmasına sebebi-yet veren yıldıza Kervankıran adını verirler ve bir türkü yakarlar bu Kervankıran üzerine.

Âşık Kerem’den dinleyelim: Havalanma telli durnam uçup getme yele karşıZülüflerin tel tel olmuş döküp getme yele karşı Niye doğdun sarı yıldız mavi yıldız Evler yıkan beller büken Kanlı mı oldun kervan kıran dön…Şahinim var bazlarım var ördeğim var kazlarım varYare tenha sözlerim var ben diyemem ele karşı

Niye doğdun sarı yıldız mavi yıldız Evler yıkan beller büken

Page 16: Keçi GüzellemesiE7i%20G%FCzellemesi.pdfTürkçe Redaksiyon: Bahar Sarımehmetoğlu DizgiGrafik Tasarım: Fatma Yeilyurt Kapak Tasarımı: Gürsel Avcı Baskı: Son Çağ Yayıncılık

11Doç. Dr. Ali Meydan

Kanlı mı oldun kervan kıran dön…Türkülere Kervankıran olarak geçen Venüs, efsanelerde bir baş-

ka güzeldir. Bir Türk-Altay efsanesinde:Ne ay ne güneş varmış, insanlar uçarlarmış,Uçanlar ısı verir, ışıklar saçarlarmış.Nasıl olmuşsa bir gün, bir insan hastalanmış,Tanrı bir şey göndermiş göğün içinde yanmış.Aynaya benzer şeyler, büyümüş büyümüşler,Onların ışıkları, gökleri bürümüşler.Bunlar göklerde yanan, ayla güneş olmuşlar,Yeryüzünde yaşayan, insana eş olmuşlar.

Venüs Kırgız Türklerinde Kervan Culduz, Osmanlı’nın ilk çağ-larında Erte Yıldızı, Sagay Türklerinde Erta Solbanı gibi isimlerle bi-linirken Anadolu’nun birçok yerinde ayrıca Ak Yıldız, Kanlı Yıldız gibi isimlerle anılıp türkülerde şöyle yer alır:

Kanlı yıldız, sarı yıldız,Sunam ağlar sarı yıldız.Selam götür sen al yıldızYıldız hey, yıldız yıldız yıldız...

Sazıyla, sözüyle son söz Musa Eroğlu’nun:Yönümü kaybettim arar dururumBir umudum sende çoban yıldızıGeceyi gündüze sarar dururumBir umudum sende çoban yıldızıYağmurunan yağdım selinen çoştumGözlerim ufukta yollara düştümKendi ateşimde kavruldum piştimBir umudum sende çoban yıldızı

20.06.2013