Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer · 1 Turhan Selçuk ( 1922 – 2010...

20
1 Turhan Selçuk ( 1922 – 2010 ) Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer Turhan Selçuk 1922’de Milas’da doğmuştur. Babası bir subaydı. Babasının işi dolayısıyla öğrenim hayatı boyunca sürekli yer değiştirmiştir. İlk karikatürü 1939-1940 yıllarında Adana Erkek Lisesi’nde okurken, Adana’da yayınlananır. “Türk Sözü” ekinde basılır. Daha sonra İstanbul'da yayınlanan “Kırmızı ve Beyaz”dergisinde, “Şut” spor dergilerinde yayınlandı.İstanbul’a giden Selçuk burada İstanbul Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi’nde öğrenimine devam eder. Buradaki öğrenimini yarıda bırakarak kendisini basın ve karikatür işine verir. 1943'de “Akbaba”da çalışmaya başlayan sanatçı, 1948'de “Tasvir”, gazetesinde karikatürcü ve ressam olarak çalıştı. Refik Halit Karay'ın çıkardığı “Aydede”de baş çizer oldu. Daha sonra 1956’ya kadar; “Yeni İstanbul”, “Yeni Gazete”, “Akşam”, “Milliyet”, “Cumhuriyet” gazetelerinde, “Akış”, “Yön”, “Devrim”, “Toplum” dergilerinde çizdi. Kardeşi İlhan Selçuk’la birlikte “41 Buçuk” (1952), “Karikatür” (1953), “Dolmuş” (1956) mizah dergilerini çıkarmıştır. Yaşadığımız coğrafyada karikatürün tarihi epey eskidir. 1870’de ilk mizah dergisi “Diyojen” kabul edilir. Osmanlı batılılaşma sürecine girmesiyle resimin ve karikatürün gelişmesi ivme kazanmıştır. Cumhuriyet sonrası Ramiz ve Cemal Nadir bu işi yüklenen önemli isimlerdendir. 1928’de harf inkılabından sonra okuyucu kaybeden dönemin mecmuaları karikatüre daha fazla ilgi gösterirler. Savaş dönemi bunalımı, tek parti dönemi sürecinden sonra 1942-1951’deki kuşağa “Orta Kuşak” karikatürcüleri denilen oldukça verimli işler ortaya çıkartan çok sayıda karikatürcüler yetişir. Bunlar içersinde Turhan Selçuk’u ve Semih Balcıoğlu, Mim Uykusuz, Eflatun Nuri, Ali Ulvi, Oğuz Aral, Tonguç Yaşar ve adını burada sayılmamış olan bir çok üstad yetişir. Bu kişiler çok partili dönemde nispeten daha uygun ortamda ve kendi işleriyle geçinebilecek kadar ekonomik olarakta doyurucu bir ortamda çalışmışlardır. Bu kuşak karikatürü, grafik açıdan geliştirerek yazının ağırlığından kurtarmışlardır. Ve yazısız karikatürler de yapmışlardır. O dönem için büyük bir

Transcript of Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer · 1 Turhan Selçuk ( 1922 – 2010...

Page 1: Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer · 1 Turhan Selçuk ( 1922 – 2010 ) Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer Turhan Selçuk

1

Turhan Selçuk ( 1922 – 2010 )

Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz”

Hazırlayan: Serhat Özer

Turhan Selçuk 1922’de Milas’da doğmuştur. Babası bir subaydı. Babasının işi dolayısıyla öğrenim hayatı boyunca sürekli yer değiştirmiştir. İlk karikatürü 1939-1940 yıllarında Adana Erkek Lisesi’nde okurken, Adana’da yayınlananır. “Türk Sözü” ekinde basılır. Daha sonra İstanbul'da yayınlanan “Kırmızı ve Beyaz”dergisinde, “Şut” spor dergilerinde yayınlandı.İstanbul’a giden Selçuk burada İstanbul Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi’nde öğrenimine devam eder. Buradaki öğrenimini yarıda bırakarak kendisini basın ve karikatür işine verir. 1943'de “Akbaba”da çalışmaya başlayan sanatçı, 1948'de “Tasvir”, gazetesinde karikatürcü ve ressam olarak çalıştı. Refik Halit Karay'ın çıkardığı “Aydede”de baş çizer oldu. Daha sonra 1956’ya kadar; “Yeni İstanbul”, “Yeni Gazete”, “Akşam”, “Milliyet”, “Cumhuriyet” gazetelerinde, “Akış”, “Yön”, “Devrim”, “Toplum” dergilerinde çizdi. Kardeşi İlhan Selçuk’la birlikte “41 Buçuk” (1952), “Karikatür” (1953), “Dolmuş” (1956) mizah dergilerini çıkarmıştır.

Yaşadığımız coğrafyada karikatürün tarihi epey eskidir. 1870’de ilk mizah dergisi “Diyojen” kabul edilir. Osmanlı batılılaşma sürecine girmesiyle resimin ve karikatürün gelişmesi ivme kazanmıştır. Cumhuriyet sonrası Ramiz ve Cemal Nadir bu işi yüklenen önemli isimlerdendir. 1928’de harf inkılabından sonra okuyucu kaybeden dönemin mecmuaları karikatüre daha fazla ilgi gösterirler. Savaş dönemi bunalımı, tek parti dönemi sürecinden sonra 1942-1951’deki kuşağa “Orta Kuşak” karikatürcüleri denilen oldukça verimli işler ortaya çıkartan çok sayıda karikatürcüler yetişir. Bunlar içersinde Turhan Selçuk’u ve Semih Balcıoğlu, Mim Uykusuz, Eflatun Nuri, Ali Ulvi, Oğuz Aral, Tonguç Yaşar ve adını burada sayılmamış olan bir çok üstad yetişir. Bu kişiler çok partili dönemde nispeten daha uygun ortamda ve kendi işleriyle geçinebilecek kadar ekonomik olarakta doyurucu bir ortamda çalışmışlardır. Bu kuşak karikatürü, grafik açıdan geliştirerek yazının ağırlığından kurtarmışlardır. Ve yazısız karikatürler de yapmışlardır. O dönem için büyük bir

Page 2: Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer · 1 Turhan Selçuk ( 1922 – 2010 ) Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer Turhan Selçuk

2

yenilik olup ilk okuyucu tepkisi yazının unutulmuş olduğu şeklindedir. Bunun bir eksiklik değil yenilik olduğu espirili bir şekilde daha sonra anlatılmıştır. İşte “Orta Kuşak”ın en önemli özelliği “çizgiyle mizah”ı başlatmasıdır. Bugünlerden daha heyecanlı ve üretken bir kuşaktı denebilir.

Turhan Selçuk hikaye yazarı Füruzan ile evlenir, Aslı adında bir kızı vardır. Bugün Milas’ta Selçuk adına düzenlenen bir uluslararası karikatür festivali her yıl sürmektedir

.

Turhan Selçuk’un kendisiyle yapılan söyleşide “yazısız karton” tarzı çizimin kendisi üzerine etkisine yönelik şöyle demiştir;

“... Yurt dışından en cok beğendiğim karikatüristler olarak Saul Steinberg’i, Flora’yı David Levin’i ve Siné’yi gösterebilirim...Modern karikatürün babası sayılan Steinberg’in çizgiye yönelişi, büyük kentlerde yaşamakta olan insanın eşyayla olan ilintisini ve bunalımını veriş ustalığını beğeniyorum. Flori’yı ise, grafik anlatım gücüyle, David Levin’i portre karikatüründe ulaştığı etkin anlamla, Siné’yi ise, az rastlanan türde başkaldırışı ve yerleşik düzene karşı çıkış biçimiyle seviyorum.” (Milliyet Sanat Dergisi, Sayı 7, 1972; Aktaran; Sipahioğlu Ahmet, “Türk Grafik Mizahı 1923-1980”, Dokuz Eylül Yayınları, sayfa 117, İzmir 1999.)

Turhan Selçuk’un bundan sonraki yaşamını özetleyecek olursak; 1957’de Milliyet gazetesinde çizmeye başladığı Abdülcanbaz dizisi ile tanınan sanatçının bu karakteri tiyatro ve sinemada canlandırıldı. Ayrıca Abdülcanbaz 1991 yılında PTT tarafından bir posta pulu basıldı.

Page 3: Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer · 1 Turhan Selçuk ( 1922 – 2010 ) Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer Turhan Selçuk

3

Daha sonra Türkiye ve Avrupa’da birçok müzede karikatürleri sergilenen sanatçının “İnsan Hakları” konulu karikatür sergisi “Avrupa Konseyi” önerisiyle ilk kez “Strazburg”da açıldı ve dünyanın birçok ülkesinde sergilendi. (1992-1997). “Barış ve Kitap” konulu karikatürü 1992’de “Avrupa Konseyi”nin başlattığı kitap okuma kampanyasının afiş ve logolarında kullanıldı. Çizer Turhan Selçık, en son “Cumhuriyet” gazetesinde çizmekteydi. Acıbadem Maslak Hastanesi’nde geçirdiği bir ameliyat sonrası 11 Mart 2010’da İstanbul’da yaşamını yitirmiştir.

Turhan Selçuk’ta Steinberg etkisinin önemi nedir acaba?. Buna yönelik bir parça şöyle bir açıklama yapmak mümkündür;

“... Steinberg, “Orta Kuşak” çizerlerimizi neden bu ölçüde etkilemiştir? Bunun yanıtı, Steinberg’in çizgilerinde ince bir toplumsal eleştiri, bir tür “apokaliptik öngörü” olmasında gizlidir. “Orta Kuşak” çizerlerin hemen tümü, zamanın Sosyalist eğilimli gençleriydi. Hiç yazı kullanmadan, salt çizgiyle yapılan bu tür metaforik eleştiri biçimi çizerlere bu yönden cazip gelmiş olmalıdır...Fakat “Çizgide Mizah” karton üslubunun, ülkemiz çizerlerinin özgün bir yaratısı olduğu savı tümüyle yanlıştır. Üstelik, sanatta “yabancı bir kaynaktan etkilenme” hiç de küçümsenmemesi gereken, doğal bir olgudur.” (Sipahioğlu Ahmet, “Türk Grafik Mizahı 1923-1980”, Dokuz Eylül Yayınları, sayfa 113, İzmir 1999)

Ülkemiz çizgi ve mizahın kazanmış olduğu yazısız kartonla gelişen ince ve sadeleşmiş çizgide ki bu üsluba “Çizgide Mizah” denmiştir. Bu adı 1955 yıllarında açılan sergilerde konulmuştur. Dönemin çizerlerinden Eflatun Nuri bu üslubun başını çeker.

Turhan Selçuk kendi çağında Kafka, Çehov ve Dotoyevski’yi öğrenmiş, Nazım Hikmet’ten etkilenmiş ve oldukça entelektüel bir kapasiteye ulaşmıştır. Grafik-mizah anlayışı hakkında şunları söylemiştir;

“... Karikatür, çizgiyle mizah yapma sanatı ya da grafik-mizahtır. Karikatürün hammaddesi insandır. İnsanın çelişkileri, yanılgıları, gözlemleri ve özlemleridir. La Fontaine dahil

Page 4: Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer · 1 Turhan Selçuk ( 1922 – 2010 ) Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer Turhan Selçuk

4

hayvanları konu eden bir çok mizahçı ve mizah çizeri kahramanları yine birtakım insani ilişkiler içinde anlatmışlar ya da çizmişlerdir. İnsanı ele alış biçimlerine gelince: Toplumları ve kişileri oldukları gibi görmek, çelişkilerini, yanlışlarını gerçeklerden uzaklaşmadan değerlendirdikten sonra eleştirmektir. Evrensel çelişkilerin diyalektiğinde insan çelişkisi çizgiyle yapılan mizahın temel konusu olmak zorundadır” (Çeviker, Turgut; “Turgut Çeviker Sordu, Turhan Selçuk Anlattı”, Türkiye Yazıları, Sayı 19, sayfa 84, İstanbul 1978; Aktaran Sipahioğlu Ahmet, a.g.e, sayfa 119.)

Turhan Selçuk’un toplumcu, sosyal-demokrat bir çizgide olduğundan söz edebiliriz. Bu düşünceyi kendisinin döneminde subay babası ile memurlara özgü orta sınıf aydını olması, özellikle “Abdülcanbaz” dizisinde yaşadığı coğrafyaya “ekonomik gelişmişlik” ya da “eğitim” pespektifinden bakması onun elitist bir aydın olduğu düşüncesini güçlendirmektedir. Günümüzün “Kemalist Aydınları” ile örtüşen bu perspektif birey odaklı bir çok düşünce biçimleriyle zaman zaman çelişmekte ve hala daha güncel tartışmaların içersindedir.

Turhan Selçuk’u dönemi içersinde evrensel ölçüde belirli bir yere koymak gerekseydi belki Mel Calman ile kıyaslanabilinir;

“... Mel Calman’nın çizgilerine baktığımızda, ikisi arasındaki keskin üslup farkını bir yana bırakacak olursak, iki çizerin de çizgilerinin ekonomikliği, anlıksallığı ve kararlılığı açısından, ortak bir özelliği paylaştıklarını görürüz. Bir de tabii bunlara, karmaşık bir fikrin son derece yalın bir şekilde ifade edilmesindeki başarıyı da eklemek gerekir. Fakat iki çizer arasındaki duyarlılık farkı, aslında dikkat çekicidir: Calman, insani soruna İngiliz pragmatik tavrına özgü “birey” açısından bakarken; Selçuk, “kalabalıklar” açısından bakar. Calman’ın insanları, yalnız ve çözümsüzdür. Selçık’unkiler ise, yalnız değildir. Fakat, birbiriyle sürekli çatışma halindedirler...” (Sipahioğlu Ahmet, a.g.e, sayfa 119)

Yaşadığımız coğrafya “Özal” döneminden sonra hızlı bir şekilde belli bir şekilde liberalleşmesiyle birlikte dünyadaki değişimden etkilenmeye daha açık bir hale gelmiştir. Turhan Selçuk döneminin avangart düşününü yaşamı boyunca sürdürmekle bir çeşit “ideolojik muhafazekarlaşma”ya uğramıştır denilebilir. Ancak tabiki Selçuk’u “Steinberg’in üslubunun ülkemizdeki en mükemmel uyarlaması” olduğunu söyleyen Abdi İpekçi’ ye kulak versekte öyle olmalıdırki Selçuk aynı zamanda başlı başına bir duayendir.

Türkiye’de mizahın gelişimine değinirsek kısaca minyatür sanatına da bakmak gerekecektir. Minyatürün temel özelliklerinden biri olan belirli bir metne bağlı anlatımcı-öykülemeci yaklaşımı bağlamında metinsel kurguya bağlanması açısından çizgi romanla akraba olmuştur. Ayrıca anlatımın iki boyutluluğu, çizginin sadeliği ve abartıya açık oluşu ve aynı zamanda kendi içersinde yeni bir gerçeklik düzlemi yaratmasıyla yaşadığımız coğrafya çizerlerine fikirsel bir temel oluşturmuş olabilir. Çizgi roman ve mizahın ülkemizdeki serüvenine baktığımızda basılı yayın örneği olarak Abdülhamit saltanatı dönemine dayandırılabilinir. En fazla dikkati çeken örnek daha sonra Cemal Nadir ile 1925-30 yıllarında öne çıkar. Kısaca Nadir’in belli oranda etkisiyle 1950 kuşağı yetişmiş olup Oğuz Aral, Altan Erbulak, Turhan Selçuk ve adını bassetmediğimiz mizahçılarıyla bir kuşak gelmiştir. Ardından 1960’lar çeviri çizgi romanlar ile bir çok yabancı çizgi roman dizileri ile tanışılmıştır. Özetle daha sonra Oğuz Aral 1970’ten sonra çizgi mizah yayınında önemli bir şekilde ağırlık oluşturmuştur. Bu

Page 5: Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer · 1 Turhan Selçuk ( 1922 – 2010 ) Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer Turhan Selçuk

5

açıdan çizgi roman ve mizahın yaşadığımız coğrafyanın duyarlı olduğunu göstermektedir.Ve bu coğrafya dünyadaki gelişmelerin de etkisine açık olarak modern anlamda gelişmelerin kendi özgünlüğünde isimlerin yetişmesine tanıklık etmiştir. Daha erken denilebilecek bir zamanda çizgi film deneme çabaları da olmuş olsada gelişmeler teknik yetersizlikler, ülkemizin modernizasyonundaki kimi kırılma ve kesintiler ile incelemeye değer bir araştırma konusu olarak hala ilgi ve önemini korumaktadır. Çizgi roman ve mizahın teknik gelişmeler ile yakın bağlılığı onu kentli ve orta sınıf aydının bağrında ortaya çıkmasını zorunlu kılmış ise de Amerika’da 1950’lerden sonra hızlı bir gelişme gösteren çizgi roman ayrıca Amerikan politikacılarının propaganda aracı olarak kullandıkları çizgi roman ve mizah, popüler bir sanat formu olarak daha sonra “1968 kuşağının” oluşmasında önemli bir araç olmuştur. Artık çizgi roman geniş kesimlerin kolaylıkla ulaşabildikleri bir yumuşak güç aracına dönüşmüştür. Alt kültür gruplarının kendisini ifade etmesinde önemli bir öneme sahip olan çigi roman ve mizah Türkiye’de gerçek anlamda geniş kesimlere dünyadaki benzerlerine oranla kağıdın daha pahalı olmasına rağmen Oğuz Aral’ın GırGır dergisiyle, toplumla buluşmuştur. GırGır dergisinin şaşırtıcı derecede ilgi görmesi, yüzbinlerle ifade edilen basım rekoruna sahiptir. Bu açıdan bakıldığında belki yabancı çizgi romanların etkisini bir parça kırmıştır diyebiliriz. Çünkü daha İkinci Dünya Savaşı sırasında önemi farkedilen bir yumuşak güç aracı olarak çizgi roman, ülkemizde yansımasını “batının” hegomanik yaklaşımında görmüştür. Yani “batı toplumu” özellikle çizgi roman ve çizgi filimleriyle “doğu toplumu”nun üzerinde bir çeşit kültürel üstünlük kurmaya başlamıştır diyebiliriz.

Turhan Selçuk’a dönersek Yaşar Kemal Turhan için “Çehov’un edebiyatta yaptığını o çizgileriyle yapmıştır.” der.Ve şöyle devam eder; “...Çehov’la gelen insanlıktı. Katıksız, yalansız, böylesine açıklıkla göremediğimiz, ancak kaba yönleiyle büyük epopelerde tanıdığımız, ama içimizde olan, dışarıya vermek aklımızın kıyıcığından geçmeyen insanlıktı...Turhan’ı Çehov’un bir tıpkısı göstermek istemiyorum...Turhan aynasını, o bütün karanlıkları delip geçen aynasını, insanın, doğanın karanlıklarına dikmiş, bize orada var olan bilinmezi göstermiştir. Homeros’un, Cervantes’in, Dostayevski’nin, Faulkner’in de bize getirdikleri budur.” ( Milliyet Sanat Dergisi, sayfa 33, Mart, 1980 )

Ödülleri

Bordighera Altın Palmiye ( 1956 )

Gümüş Hurma ( 1962 )

Page 6: Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer · 1 Turhan Selçuk ( 1922 – 2010 ) Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer Turhan Selçuk

6

İppocampo Ödülü ( 1970 )

Sanatçılar Birliği “Halkın Sanatçısı” Ödülü ( 1973 )

Vercelli Ödülü ( 1975 )

Gazeteciler Cemiyeti “Yılın Karikatürcüsü” Ödülü ( 1983 )

Sedat Simavi Vakfı Görsel Sanatlar Ödülü ( 1997 )

Cumhurbaşkanlığı Büyük Sanat Ödülü ( 1997 )

Albümleri

“Turhan Selçuk Karikatür Albümü” ( 1954 )

“140 Karikatür” ( 1959 )

“Turhan 62” ( 1962 )

“Hiyeroglif” ( 1964 )

“Hal ve Gidiş Sıfır” ( 1969 )

“Söz Çizginin” ( 1979 )

Abdülcanbaz

Page 7: Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer · 1 Turhan Selçuk ( 1922 – 2010 ) Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer Turhan Selçuk

7

“Abdülcanbaz”, 1957 yılında Turhan Selçuk tarafından dönemin gazetelerinden “Milliyet”te doğar. Baş kaharamanından ismini alan çizgi roman dizisinin karakteri zaman içersinde değişerek Selçuk tarafından son formunu alarak 70’li yılında tefrika halinde çıkmıştır. Daha sonra tekrar Milliyet yayınları tarafından 80’ler sonrası basılmıştır.

Abdülcanbaz 1958’de kurnaz, gözü açık bir turist rehberi karakteri olarak çizilmiştir. Aziz nesinin yazdığı hikayelerin devamı gelmeyince Selçuk Rıfat Ilgaz’dan yardım istemiştir. Ancak Selçuk daha sonra tamamen yalnız kalacaktır ve kendisi karakteri oluşturmaya başlar. Selçuk bu konuya şöyle açıklık getirir; “...Romanı tek başıma sürdürmek zorunda kalınca, onu yeniden yaratmaya, karakterini de yeniden oluşturmaya mecbur oldum. “Abdülcanbaz” giderek arınıp, sağlam bir kişilik edindi. Daha sonra, karşıtları ve yandaşlarıyla, değişik karakterlerin belirlendiği bir kalabalık oluştu çevresinde..” (Sipahioğlu Ahmet, a.g.e, sayfa 124)

“Abdülcanbaz” kendisine özgü çizgi üslubu oluşturmasıyla türünün tek örneği olmuştur. Onu bu coğrafyaya bağlayan epik özellikleriyle farklı bir anlatım dili yakalamıştır. Minyatür, Karagöz-Hacivat, Orta oyunu gibi geleneksek köklerden beslenir. Selçuğun “çizgide mizah” ve “çizgide ekonomi” gibi temel teknikleri uygulaması onu hem evrenselleşmesine katkıda bulunmuştur hem de anlatısını en kısa yoldan, etkili ve güçlü birşekilde iletmesini sağlamıştır. Belki “Abdülcanbaz” okunduktan sonra çizimleri akılda kalıcı olmayabilir. Fakat Selçuk vermek istediği düşünce ve duygusunu başka herhangibir yöntemle verilmesi mümkün olmayacak şekilde çizgilerinin duruluğunda insanın içine işletir. 32 kısım olarak yayınlanmış “Abdülcanbaz” tiyatro ve sinemada nekadar başarılı olduğu tartışmalı olarak denenmiştir.

Turhan Selçuk “Adülcanbaz”ı ilk çıktığı formunda sürdürmüş teknik olarak ofset baskının imkanlarından yeterince yararlanmamıştır. Yada sade, renksiz ve leke-çizgi karikatür tekniğinde ısrar etmeyi istemiştir. Bunlardan başka “Abdülcanbaz”ın anlatım biçimiyle ilgili şunları söylemek mümkündür;

Her sayfada ortalama en az beş pencereden oluşan bölümlenme yaparak diğer çizgi romanlardan genelde daha çok pencere oluşturmuştur. Bu pencerelerde yazı ve çizgi eşit önemdedir, bütünleşmiştir.

Çizimlerde sinematik tekniklerden pek yararlanılmamıştır; zoom, pan ve perspektif gibi anlatım tekniklerini kullanmayarak diğer çizgi romanlardan ayrılır.

Selçuk çizimlerinde “miş” gibi yapmayarak bize herdaim mürekkep ve ikiboyutlu yüzeyi hissettirir.

Çizgi dizide sıralı bir akışı kullanır ve aynı zamanda sayfayı dikine olarakta estetik ve anlatımsal olarak düzenler. Her sayfa kendi bütünlüğünde de bir denge içersindedir.

“Abdülcanbaz”, yaratıldığı tarihsel dönemden çıkarak, Osmanlı, cumhuriyetin kuruluş dönemleri, eski mısır, dönemin sosyalist ülkeleri ve uzay gibi geniş bir konu yelpazesinde geçer.Selçuk bu dizi yayını 1987’de bıraksada az bir süre 1994’de de hazırlamaya devam eder.

Page 8: Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer · 1 Turhan Selçuk ( 1922 – 2010 ) Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer Turhan Selçuk

8

Başlıca karakterleri; Abdülcanbaz; Halkının sevgisini kazanmış, dürüst, zeki iyi biridir. Fiziksel olarak kaslı, güçlüdür ve bayanların herzaman ilgilendiği çekici, yeri geldiğinde centilmen bir karakterdir. Karanfil Hoca; Bir ilim adamıdır, zeki ve saygın biridir. Bazı buluşların sahibidir. Tarzan; Temiz yürekli, cesur ve zekidir. Abdülcanbaz’ın arkadaşıdır. Fettah; Sevimli, hoşsohbettir, Abdülcanbaz’ın arkadaşıdır. Fayrabi; İyibir insandır, pehlivani gözbağcılıkta üstüne yoktur. Gözlüklü Sami Bey; Osmanlı sarayına bağlı mirasyedidir. Düzenbaz bir politikacıdır.Abdülcanbaz gibi bıyıkları yukarı doğru gürbüz bir erkektir. İlkesiz bir adamdır ve kadınlara çok düşkündür. Sürmegöz İhsan Bey: Gözlüklü Sami’nin dalkavuğudur, onun yanından ayrılmaz ve çıkarcı biridir.

Bazı “Abdülcanbaz” serüvenlerinden örnekler;

Bir Köğeğin Anıları

“Sahara Kaplanı”; Abdülcanbaz, Tarzan ve Fettah “Osmanlı”ya bağlı silah arkadaşlarıdır. Cephede kurnazlık ve şansın yardımıyla kendilerinden üstün güçleri yenmeyi başarırlar. Abdülcanbaz herzamanki gibi arkadaşları ile sıkı bir dayanışma ve kendisine bağlılık gösteren kadınlar sayesinde baş karakterdir. “Osmanlı”nın başı istanbul’da düşmanlar ile çeşitli anlaşmarı nedeniyle cephedeki başarısına rağmen Abdülcanbazı soruşturmayla mahkemede yargılarlar. Yine İstanbul’da önemli yerlerdeki bazı dostları kahramanımızı bulunduğu kötü durumdan kurtarır. Konusu itibariyle Türkiye resmi tarihinin bir anlatısı niteliğinde olup tipik bir kahramanlık hikayesidir. Sarışın kadınları, düzenbaz düşman ve işbirlikçileri, entrika ve karşısında dostlukları, karizmatik güçlü erkeklerin hep şansı yaver gitmesiyle, kötü ve iyinin savaşıdır. Ancak bu artık kurulaşmış, okuru eğitmeye yönelik bu anlatı biçimi bile Selçuk’un canlı, şaşırtıcı çizgisinde bambaşka bir zenginlik kazanır. Yeri doldurulamaz bir kült olur.

“Bir Köpeğin Anıları”; Bu çizgi dizide kentli insanların açgözlü, kolay yoldan para kazanan yönünü ele almıştır. Ülkemizde “Özal” dönemine denk düşer. İncelmiş zevkleri ile kenli tüketim toplumunun oluşmasını gözlemlerken beri yanda varoşlar ve hızla yoksullaşan bir kesime de tanık oluruz. “Abdülcanbaz”ın kadınlarındaki erotizimini burada da buluruz. Genel olarak Selçuğun kadınları başdöndürücüdür. Hikayelerinde “Binbir Gece Masalları”nda olduğu gibi insanı otantik, egzotik bir erotize edilmiş fantazyalara götürür. Belki bu

Page 9: Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer · 1 Turhan Selçuk ( 1922 – 2010 ) Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer Turhan Selçuk

9

fantazyalar yaşadığımız coğrafyada “öteki” olanların birbirlerini kabul ediş biçimi olarak, gerçekliğin yerine geçen bir çeşit sanrıdır. Bunun altında yatan bilinç-altı itki ise kişinin kendi içindeki topluluğu eleştirememesinden kaynaklı olarak başka topluluklar üzerinden fantazilerini canlandırması davranışı yatmaktadır. “Bir Köpeğin Anıları”nda adı geçen köpek, sosyal katmanlar arasında sıkışmış, insani bunalımları olan akıllı, insani erdemleriyle varoluş biçimini sorgulayan hatta konuşmaları anlayıp yazmasını bilen bir masalsı kahramandır. “La Fontaine masalları”ndaki gibi konuşan hayvanlar, insan yaşamının yazgısını bize farklı bir dilden, canlılığın varoluş biçimlerinden tekrar düşünmemizi sağlatmaktadır. Bu yönüyle evrenselleşir. Ayrıca gerçeküstü, absürd ögeler barındırarak toplumsal bilinç altını eşeler.

Kaynakça

web

www.youtube.com; http://www.youtube.com/watch?v=QAfk5uhRxrQ

www.vikipedia.com; http://tr.wikipedia.org/wiki/Turhan_Sel%C3%A7uk

kitaplar

Sipahioğlu Ahmet, “Türk Grafik Mizahı 1923-1980”, Dokuz Eylül Yayınları, sayfa 117, İzmir 1999.

“Hüriyet Gösteri Dergisi”, aralık, sayı 61, Çizgi Roman özel sayısı, istanbul 1985.

“Milliyet Sanat Dergisi”, mart, sayı 2, İstanbul 1980.

Balcıoğlu Semih, Öngören Ferit, “50 Yılın Türk Mizah ve Karikatürü”, Türkiye İş Bankası Yayınları, 3. Baskı, İstanbul 1976.

Turhan Selçuk Karikatürlerinden Örnekler

Turhan Selçuk yazısız karton çizimleriyle de oldukça başarılı “çizgide ekonomi” örnekleri vermiştir. Daha 1957’de böylesibir olgunlağa ermiştir. Ahmet Sipahioğlu’nca bu

Page 10: Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer · 1 Turhan Selçuk ( 1922 – 2010 ) Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer Turhan Selçuk

10

durum Selçuk’un , Eflatun Nuri gibi Steinberg kartonlarıyla tanışmasıyla açıklanmıştır. Hiç şüphesiz Selçuku’n erken dönem çizimlerindeki üslubla karşılaştırılırsa (1950 öncesi) bu durum bariz ortadadır. Bu basit çizgilere sahip yeni karton üslubu kökleri Paul Klee’nin ünlü “çizgiyi gezintiye çıkarmak” görüşünde yer alır. Ülkemiz okurları tarafından zor algılanmış, aydın, seçkin kesime yönelik bir sanat olarak görülmüştür.

Yeri gelmişken Sipahioğlu Hoca’nın Selçuk’un bir karikatürü üzerine analizi ele alınmıştır. Sözü geçen eser Eşarplı bir kadının kucağındaki bebekli kartonudur (resim 12.);

“...Orjinal ve gerçekçi biçim, tüm fazlalıklarından arıtılmış, indirgene indirgene, en arı haline kavuşmuştur. Yani, Rudolf Arnheim’in “Tutumluluk İlkesi” aynen uygulanmıştır...”Arı Şekillerle Düşünme”nin en önemli özelliği; algılanan bir şeyin fiziksel niteliğinin, bu şekli yada nesneyi algılayanın aklında, zihinsel bir reaksiyona yol açmasıdır.

Bu önermeyle kartonu çözümlemeye başladığımızda; diklemesine duran dikdörtgen bir çerçeveyle sınırlanmış resimin merkezinde yine yarı dikdörtgen görünümde bütünde siyah bir leke göze çarpar. Ancak onu üst kısımda enlemesine kesen, çok daha küçük boyutlarda , beyaz ve eliptik bir kitleden oluşmaktadır. Bu küçük, eliptik kütle bir kısmı siyah lekenin sınırları dışına taşmış ve bir bölümü, arka fonu oluşturan beyaz alanla birleşmiştir.

Bu iki farklı açılarda konumlanmış kütle arasında biçimsel ve lekesel durumuyla dinamik bir çekişme oluşmuştur. Potansiyel güç eliptik beyaz lekededir. Bir kısmı siyah dikdörtken lekeyi enlemesine keserek dönüştürücü bir konuma sahiptir. Ayrıca fonlada kaynaşarak genel bütünden güç alır. Ayrıca imge olarak siyah olumsuz (bilinmezlik, gece, kötülük) duygular uyandırırken beyaz olumlu ( açıklık, saflık, iyilik) duygular uyandırır.

...Algısal dinamizm, içerikle o denli bütünleşmiştir ki; kartonun aldığı nihayi biçim içerikle dolayımsız bir ilişkiye geçip bütünleşmiştir.

Bir yoruma göre; Kara çarşaflı kadın bebeğin annesidir, bebek umudu ve iyiliği temsil eder...Aslında “kara çarşaflı bir Meryem”le karşıyayızdır. Fakat bu meryem, kolaylıkla bir tür “Media” figürüne dönüşebilir. Kadının bakışları bebeğe dönük ve donuktur. Bebek de donuk bakar. Annesi bebeği taşıyor, ya da bize sunuyor ya da kaçırıyor olabilir.

Başka bir yoruma göre; Kadın burada erkek egemenliğinde eski feodal kapalı ve geri bir toplumsal dönemi simgeler. Bebek gelecek ve ileri bir dönemi işaret eder. Anne ve çocuk üzerinden geçmiş ve gelecek çekişme içersindedir, çocuk annesine de dönüşebilir. Ama anne zaten geçmişte kaldığından dönüşemez gibidir. Çekişmede belirleyici olan kız yada erkek olduğu belli olmayan çocuktur. (Sipahioğlu Ahmet, “Türk Grafik Mizahı 1923-1980”, Dokuz Eylül Yayınları, sayfa 121, İzmir 1999.)

Page 11: Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer · 1 Turhan Selçuk ( 1922 – 2010 ) Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer Turhan Selçuk

11

Resim 1.

Resim 2. Resim 3.

Page 12: Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer · 1 Turhan Selçuk ( 1922 – 2010 ) Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer Turhan Selçuk

12

Resim 4.

Resim 5.

Page 13: Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer · 1 Turhan Selçuk ( 1922 – 2010 ) Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer Turhan Selçuk

13

Resim 6.

Resim 7.

Page 14: Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer · 1 Turhan Selçuk ( 1922 – 2010 ) Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer Turhan Selçuk

14

Resim 8.

Resim 9.

Page 15: Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer · 1 Turhan Selçuk ( 1922 – 2010 ) Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer Turhan Selçuk

15

Resim 10.

Resim 11.

Page 16: Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer · 1 Turhan Selçuk ( 1922 – 2010 ) Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer Turhan Selçuk

16

Resim 12.

Resim 13.

Page 17: Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer · 1 Turhan Selçuk ( 1922 – 2010 ) Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer Turhan Selçuk

17

Resim 14.

Page 18: Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer · 1 Turhan Selçuk ( 1922 – 2010 ) Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer Turhan Selçuk

18

“Abdülcanbaz” Külliyatından Bir Örnek

Abdülcanbaz’da siyah lekeler genellikle bir kahramanın belirli bir özelliğini öne çıkarmak için kullanılmaktadır. Bu siyah lekeleri , bıyık, sakal, sarık, elbise ve bazı objeler, bunlardaki gölgeler gibi yerlerde çeşitli türden farklılıkların ifadesinde görürüz. Özellikle Fritz Lang’ın filimlerinde sinamatografik açıdan siyah - beyaz alanların kullanımı dramatik etkiyi arttırmada önemli bir unsurdur. Alman Dışavurumcu sinemanın siyah lekeyle oluşturduğu kontrasları, uzayan gölgeleriyle; ihtiras, cüretkarlık ve güç çekişmesi gibi mekan ve insanda yarattığı derinlik ile sınırlı bir alanda etkili bir anlatım dili yakalanır. Abdülcanbazın gözü açık, dominant kadınları siyah saçlıdır, erkekte ise siyahı saçın yanısıra bıyık, sakal yada erkeği temsil eden objelerde görmek mümkündür. Biçimsel unsurlardan önce Abdülcanbaz’da siyah-beyaz; pozitif-negatif alanlarda oldukça ustalıklı bir kullanımdan söz edilebilir. Abdülcanbaz’ın Kent tasviriyse göğü delen mimari yapılarında uzayan gölge lekeler kapitalist kentlerin, biriri üzerine binen kübik köşeli yapılarıyla yeni dünyanın ihtişam ve tedirginlikleriyle çelişkilerini bize gösterir gibidir. Gölgeler bazen biçimleri yuttukları gibi, bazen de biçimleri birbirleriyle ilişkilendiren, birbirleri içinde eriten, onları kaynaştıran ortam da yaratır.

Abdülcanbaz’ın Al Kapon adlı bölümünün Alman Dışavurumcu sinamatografi açısından incelenmesi;

1. 2.

Yukarıda farklı sekanslardan seçilmiş 4 resimden 1.’sinde siyah yüzeyleri ile yükselen yüksek binalarıyla büyük bir kent ve önde üç figür. Kadın biraz kısa boyuyla mafya lideri Al Kapon’nun koluna girmiş ve gerisinde liderin koruması çizilmiştir. Önde gözümüz, siyah lekeleri lamba, kadında saç, Al Kapon’da şapka altında saç ve korumasında şapka olarak takip eder. Cüretkar kadın, sevecen bir imaja sahip olan Al Kapon, tehditkar ve tekinsiz korumasını siyah lekelerle ustaca betimlemiştir. Al Kapon’un gölgesi gibi arkasından takip eden

Page 19: Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer · 1 Turhan Selçuk ( 1922 – 2010 ) Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer Turhan Selçuk

19

korumasını 2. ve 3. Resimlerde görürüz. Ayrıca özel arabasıyla kent ile kurduğu ilişki 4. resimle devam eder.

3. 4.

Aşagıdaki resimler ise zeki ve iyi kahramanımız Abdülcanbaz’la ilgilidir. 5. Ve 6. Resimlerde Al Kapon’un sevgilisi ve Abdülcanbaz arasındaki ilişki söz konusudur. Kadının boyu biraz daha alçak bakışlarıyla diğer figüre yönelir. Kadının saçlarındaki siyah leke Abdülcanbaz şapkası altında saçlarda devam edip aşağıdaki ceketiyle bütünleşir. 6.resimde siyah lekelerde iki figür arasında bir denge oluşur, bir çeşit ilişki oluşur.

Abdülcanbaz’ın siyah lekeyle verilmesi onu biricik kılar. Kendi içersinde çoklu anlatımı da barındırır. Kahramanın zeki ve iyi olmasınına karşın bir güç timsalidir. “Kirlenmek güzeldir” deyimindeki gibi hayatın içindedir. Gücünü paylaşmasını bilir, ya da gücünü dostlarından alır.

5. 6.

Page 20: Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer · 1 Turhan Selçuk ( 1922 – 2010 ) Turhan Selçuk ve “Abdülcanbaz” Hazırlayan: Serhat Özer Turhan Selçuk

20

7. resimde Abdülcanbaz’ı gölgesi gibi takip eden dosları onun aydınlık yüzüdür. Al Kapon’un “gölgesi” karanlık iken bizim kahramanımızın “gölgesi” aydınlıktır. Zerafet, doğadan kazanılmış fiziksel dirilik, gelenek ve alimlikle harmanlanmış aydınlık akıl ve zeka Abdülcambaz ekseninde birleşir. Resim 8.de ise daha önce sözünü ettiğimiz Abdülcanbaz’ın biricikliği üzerinden liderlik vasfına yönelik siyah lekeyle ayırdedilmesi söz konusu gibidir.

7. 8.

Kaynakça

Web: Çizgi Diyarı; Abdülcanbaz Külliyatı,

http://www.cizgidiyari.com/forum/b-c-c-d/1-abdulcanbaz.html