tez k ı - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01353/2003_31-32/2003_31-32_FEKRIA.pdf · Amir Ahmad...
Transcript of tez k ı - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01353/2003_31-32/2003_31-32_FEKRIA.pdf · Amir Ahmad...
tez k • ı r e
düşünce, siyaset, sosyal bilim
s a y ı 3 l -· 3 2 , m a r t 1 h a z i r a n ' O 3
MARKSlZM VE İRAN DEVRlMl DENEYiMli
Amir Alıma d F ekri
Bu çalışmada İran Devrimi'nin genellikle özdeşleştirildiği 'İslamilik' niteliği mercek aluna alınmaktadır. Devrimin 'İslamilik' özelliğinin aydınlaulması ve açıklığa kavuşturulması için iki noktadan hareket edilmektedir: İlk olarak, bu özelliğin tarihsel süreç ve devrimi çevreleyen koşullar içinde ortaya çıkmış ve şekillenmiş olan seyri ele alınmaktadır. İkinci olarak da, devrim sürecini öneeleyen entelektüel hazırlık ve canlanma sürecinin temel bir bileşeni olan düşünce ve eylem pratiği olarak Marksizmle İran Devrimi arasındaki güçlü bağlantı ele alınmaktadır. Çalışmanın temel amacı İran Devrimi'ni yeni bir yaklaşımla, diyalektik materyalizme dayalı bir kavramsal çerçevede tarif etmektir.
Anahtar Keliıneler: İslam, Devrim, Marksizm, İran Devrimi, Yeşilkuşak Politikası, Dr. Ali Şeriatİ, 'Mezhebe karşı Mezhep'
Toplumsal Mücadelelerde Düşünce ve Eylem Pratiği Rehberi Olarak Marksizm
Bu çalışma, ilk bakışta Marksizm'e karşıt gibi duran, ya da hiç değilse onunla alakası yokmuş gibi görünen bir devrimin, yani lran Devrimi'nin, dünyevi-tarihsel süreçlerle bağlantısı çerçevesinde Marksist yaklaşım ve mücadele perspektifiyle bağlantısını ortaya koymayı hedeflemektedir. Herhangi bir devrimin2 Marksizmle ilişkisinin araştırılması sözkonusu oldu-
l Bu çalışmanın A.Ü. SBF'de 'Asistanlar Toplanusı'na seminer olarak taşınıp taruşılması ve de hazırlanmasındaki ana etken ve motivasyon olan değerli hocam ve arkadaşım Dr. Şennur Özdemir'e minnettarlığımı ve şükranlarımı belirtmeliyim. Ayrıca, böyle bir sunuşu, asistanlar için bir platform olan bu seminerler dahilinde yapmamı mümkün kılan asistan arkadaşlara, özellikle de organizatörler Barış Reşat Ünlü ve Onur Karahanoğulları'na da teşekkürü borç bilirim.
2 "Devrim", düşünsel ve bilimsel bir kavram olarak da (Marksist teori), siyasal bir pratik olarak da (Marksist hareket) Marksizmden kaynaklanmaktadır. "Devrim", kavram olarak topyekün bir siyasal, toplumsal, ekonomik ve felsefi devinim ve dönüşüm anlamına gelir, ve Marksist yaklaşım göz önünde tutulursa, "devrim" olarak nitelendirilen bir çok
tezkir e, düşıiııce, siyaset, sosyal bilim dergisi, sayı 31-32, mart !lıaziraıı 2003, s.185-198
186 tezkir e
ğunda, sözkonusu devrimin açıkça Marksist bir terminoloji ve söyleme dayanıyor olup olmamasından ziyade, devrim modeli ve stratejisinin Marksist öğreti ve pratiği doğrultusunda oluşturulup oluşturulmadığının sorgulanması gerektiğidir. Kaldı ki, bizatihi Marksist düşünce açısından ulusal, dil ve din kaynaklı dinsel farklılıklardan kaynaklanan özgüllüklerin önemi kabul edilmektedir. Bu, en azından lran devrimi'nin ilham kaynağı ve modeli olan Fransız solunun Marksist yorumu açısından böyle kabul edilir.
Marksist evrimleşme dizgesine uygun olarak düşünüldüğünde, bütün toplumlann, -ilkel düzenden feodal düzene; feodal düzenden de kapitalizme, ve son olarak da kapitalizmden sosyalizme giden yolda- evrimleşrnek
durumunda olduğu ve bir Devrimle yapılanın bu evrimleşme sürecinin hızlandınlmasından başka bir şey olmadığı kabul edilir.3 Bu saptama, lran devrimi için de geçerlidir. Marksizmin ilham kaynağı olan "devrim" anlayışından kaynaklanan ve yeni çağ devrimleri olarak da nitelendirilebilecek, Fransız (Burjuva) Devrimi, 1917 Rus (Bolşevik) devrimi, Çin (Komünist)
olgu ve hareketin "devrim" olmaktan çıkması ve, reform, yeniden yapılanma/yapılandırma, ulusal devlet kurma, bağımsızlıkJıareketi/savaşı gibi karşılıklarla nitelendirilmesi gerekir. Dewim, bir yandan mevcut düz'eni zor kullanarak yıkma hazırlıklarını, düzenin yıkılmasını, aynı zamanda da yıkılan düzen yerine yeni düzeni hep birlikte ifade eder. Bir devrim üç aşamada gerçekleşir: Birinci aşama, toplumda değişiklik fikrinin, yeni fikir tohumlarının anidığı ve geliştirildiği evredir; bu, daha çok düşünürlerin ve yazarların hazırladıkhin, yön verdikleri bir devredir. Devrim fikri, halk yığınlarınca benimsenince maddi bir güç haline gelir. tkinci aşama, eylem aşaması olmaktadır. Bu aşama ihtilali ifade eder. lhtilal bazı. etkenierin innesiyle patlar. Bu patlamanın te~elinde, toplumdaki çıkarları çelişen sınıflann/grupların çauşması yatar. Bilindiği gibi ihtilal, başanya ulaşırsa yani etkili olursa meşruluk kazanır. Üçüncü aşamada ise yıkılan, bozulan düzenin yerine bir-yenisini kurmak söz konusudur. Bu yeniden kurma sürecindeki evrimleşme ile devrim sonuçlandınlmış ve başarılmış olur. Devrim, sınıf mücadelesinin en üstüh biçimidir; sosyal gelişmeyi hızlandınr. Marx tarafından alu çizildiği gibi devrimler tarihin lokomotifleridir; devrim, devrini tamamlamış olan ıiretim ilişkilerini, şiddet kullanarak ortadan kaldırarak. üretim güçlerinin serbestçe gelişmesi için gerekli ortamı yaraur. Böylece devrimler, yeni üretim tekniğine dayanan üretim güçleri ile eski üretim ilişkileri arasındaki antagonizmayı ortadan kaldınrarak toplumsaliaşma sürecini başlaurlar.
3 Özgül bir Marksist devrim modeli olarak "Proleter Diktatörlüğü" nün temelinde yatan ise, kapitalist düzenin "ezilen" sınıfı olan işçi sınıfının kapitalist kurumları ve düzeni yıkarak, tarihin bir ileri aşamasına -sosyalizm- geçişi hızlandıran aktif bir aktör olarak devreye girmesi gibi genel bir çerçevedir. Üretim ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi de, iktidan ele geçiren işçi sınıfının üretim araçlarına el koyarak toplumsal, ekonomik ve si-· yasal alanlardaki yabancılaşma, yanlış bilinç ve üretim sürecindeki sömürüye son verilmesi gibi faktörleri kapsamaktadır.
Amir Ahmad Fekri 1 Marksizm ve İran Devrimi Deneyimi 187
devrimi ve tran (Islam) devrimlerinin, devrimci potansiyelleri, herşeyden önce bir model olarak ve kavramsal açıdan Marksist çerçevenin kolaylıkla uyarlanabileceği devrimlerdir. Bütün bu modellerde, sistematik bir değişim, ve öncelikle de feodalizmden kapitalizme geçişi4 temsil eden bir altüst oluş sözkonusudur: nitekim, Fransız Devrimi esas itibanyla, tarihsel bir kerte olarak tarihsel materyalizmin feodalizmden kapitalizme geçiş gerçekliğini yansıtırken; Rus Devrimi de eski fonksiyonlarını kaybeden feodal kurumların gücü altında ezilen köylü grupların bir isyanı olarak nitelendirilebilir. Çin Devrimi örneğinde de eskinin devamı olan (öncü) sosyal gruplara dayanmakla beraber, feodal kurumlarm aşılabilmesi amacıyla iktidara gelenigetirilen bir 'çağdaşlaştırıcılözgürleştirici'5 irade sözkonusudur.
Bu durumda, (Islami bir devrim olarak) tran Devrimi'nin, ortaçağ karanlığına geri dönüşü temsil etmek şöyle dursun, tran'ın ortaçağ karanlığını temsil eden geleneksel ktırumlardan kurtarılınasının bir öyküsü olduğu fikri, bu yazının ana tezini teşkil etmektedir. tran devrimi, hem periferik hem de merkezi geleneksel kurumların ilgasını eşzamanlı olarak hedeflemiştir. Feodal düzenin temel geleneksel kurumları, politik alanda tek-adam yönetimini simgelemek üzere krallık rejimleri ve sosyo-kültürel alanda da yüzyüze ilişkiler ve katı idari ve cemaat denetimine bağlı olarak yürütülen, halkın katılımını içermeyen kurallar ve üretim modelleridir: tran özelinde bu, krallıktan kaynaklanan idari kurumlar ve periferiden kaynaklananşi'a kültürüyle (din adamlannın -ulema ve ruhani grup- geliştirdikleri kurumlar, lran'a özgüdür) simgelenmektedir.
tran Devrimi, 1979 yılında gerçekleştirildiği zaman 'Islam Devrimi' -günümüzde kullanıldığı anlamıyla siyasa11s1iim'ın temelini oluşturduğu iddia edilen bir devrim olarak- diye bir niteleme yoktur. Yani, tran'daki devrim, Islami bir tepki olmadan önce, geniş toplum kesimlerinin mevcut politik düzen ve sosyo-ekonomik işleyişe karşı tepkisini yansıtır. 'tran lslam
4 Feodaliteden kapitalizme geçiş, bilindiği gibi, Marksist düşüncede bütün toplumların temel dinarnizini olu-şturur, yani bütün toplumsal yapılar için bu geçiş er ya da geç gerçekleşecek bir tarihsel 'zorunluluk' olarak nitelendirilebilir. Bu çerçevede, Asyatik Üretim Tarzinin (Divitçioğlu, 1981) geleneksel toplum yapılarında, söz konusu toplumların daha geç tarihsel süreçleri yaşayabileceklerine gösteren bir gerçeklik ve etken olabilirler ama bu toplumların bulunduklan süreçlerde kalacakları ve hiç değişmeyecekleri anlamına gelmemektedir.
5 Burada özgürleşme feodal/geleneksel kurumlardan özgürleşme anlamında kullanılmak-tadır. ·
188 tezkir e
Devrimi' nitelemesinin kurumsallaşması ve kullanılması 1981 yılından
(İran-Irak savaşının başladığı tarih) önce değildir. Vurgulanması gereken bir nokta; devrimin tarihsel gelişim süreci içinde etkili olan İran'daki sol söylem ve pratiğin, sosyalist Sovyetler Birliği ile yakınlığı nedeniyle her zaman oldukça güçlü olduğudur. Ancak, tran'da geçmişi oldukça eskilere dayanan köklü kültürü nedeniyle yerel-'ulusalcı' etkinin de her zaman çok güçlü olduğu ayrıca belirtilm~lidir.
Marksist Devrim teorileştirmesinde dışlama (exclusion) konusu oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Zira, devrimler esas olarak toplumsal ve politik dışlamanın sonucu olarak gerçekleşmektedir: Marx, siyasal ve toplumsal dışlama tiplerini farklı kategoriler olarak değerlendirerek, toplumsal dışlamaya çok daha büyük bir rol atfeder. Buna göre, 'insan' olarak dıŞlanma 'vatandaş' olarak dışlanmaktan; 'insani yaşantı' da 'politik yaşantıdan' çok daha hayatidir. Böyle olduğu için de Marx, insani alanı kapsayan alandaki başkaldmnın çok daha hayati olacağı saptamasım yapmaktadır Marx (1956).6
lran Devrimi'nin heı:p. politik hem de sosyo-kültürel dışlamaya yönelik tepkilerin bir bileşimi olduğu söylenebilir. Tek adam yönetimi ya da Krallık rejimi olarak şahlık, toplumun büyük bir çoğunluğun u siyasal karar al-
\ .
ma süreçlerinin dışında tutarken, sosyo-kültürel açılardan, batılılaşma an-lamındaki modernleşme projesinden kaynaklanan yeni kamusallık çerçevesinde geniş kitlelerin değer, inanç ve alışkanlıklan küçümsenmek ve aşağılanmak suretiyle bu kesimlerin çağın sosyal etkinliklerinden dışlanması sözkonusuydu. Devrimin, sonraları 'İsla.m' devrimi olarak nitelendirilmesinin esrarı da herşeyden önce bu sosyo-kültürel dışlamada aranmalıdır; zira, İslam dini, dışlanan grupların inanç, değer ve sosyo-kültürel pratiklerini en kapsamlı bir bi,çimde batılılaşmacı modem pratikler karşısında temsil etme özelliğine sahipti.
YereliMilli Bir Çözüm Olarak YereliKültürel Sol
Güçlü yerellik vurgusu, İslam dininin toplumda oynadığı önemli rol, doğrudan Sovyet solundan kaynaklanan sola karşı duyulan bir tepkiyle birleştiği bir bağlamda, kendi kültürel dokusuyla uyumlu bir sol inşa etme öde-
6 Bakınız Marx, 1956: 237; Art.II,l844,MEGA l/3,p.21.
AmirAhınad Fekri 1 Marksizm ve İran Devrimi Deneyimi, 189
vi daima lran solunun gündeminde olmuştur. Sovyetler Birliği'ne karşı duyulan tepki, özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında, tran'da Sovyetler Birliği'nin güdümünde kurulan Kürdistan Demokratik Cumhuriyet'i ve Azerbaycan Demokrat Cumhuriyeti'ne karşın, Ingiltere ve Amerika'nın desteğinde, Iran'ın merkezinde (Fars eyaleti) Bahtiyari ve Kaşkayılar, güneyinde ise (Khuzistan eyaleti) petrol bölgesinde Arap kökenli etnik grubun özerklik istemlerini takip eden ayaklanmalar ve hareketlerin başlan;ıasıyla daha da güçlenmiş tir. Bu iki süper güç arasında, petrol havzası üzerinden yaşanan güç savaşının bir uzantısı olarak, sıkışıp kalan Iran'ın yerel-ulusal çıkarlar doğrultusundaki arayışı daha da belirginleşmiştir.
Ulusal savaşımı simgeleyen ve Muhammed Musaddık'ın önderliğinde kurulan Cephe-yeMelli'nin (Milli Mukavemet Cephesi) kuruluşunu hazırlayan koşullar bunlardır. Bu, temelde dört güçlü örgütü bir araya getiren kitlesel bir harakettir (Abrahamian, 1983). Bu dört örgüt, Iran Partisi (Dr. Karim Sandjabi'nin önderliğinde), Pan-lranist Parti (Mohsen Pezeşkpour'un liderliğinde), Mücahedin-e Esiarn Örgütü (Ayetullah Kaşani'nin önderliğindeki), ve Hezb-e Zahmatkeşan-e Iran'dır (Muzaffar Bakayi önderliğindeki). Nisan 195l'de kurulan bu c~phenin etkinlikleri sonucu iktidara gelen ve bu hareketin başını çeken Dr. Musaddık'ın en önemli icraatı, petrolün ulusallaştınlması olmuştur. Petrolden çıkarı olan Ingilizlere ve de Sovyet güdümlü Tudehcilere7 karşı savaşım veren ilk ulusallider Mosaddeq'ın iktidardan devrilmesinin (1953) nedeni de bu ulusalcı-bağımsızlıhçı özelliğidir. Bir Amerikan müdahalesi olan Mosaddeq'ın devrilme hareketi (Ajax Harekatİ), aynı zamanda Sovyet güdümlü sol partinin (Tudeh Partisi) de oldukça zayıftatıldığı bir dönem oldu.
Bu dış müdahaleler, ulusal karaktere sahip hareketi ve arayışları daha da güçlendiriyordu. Ingiltere-Amerika ve Sovyetler kıskacındaki Iran için, ulusal bir model arayışını içeren entellektüel çalışmaların kaynaklandığı ve yürütüldüğü ortam Fransa oldu. Zira Fransa, Iran üzerinde aktüel çıkarla-
7 TUDEH partisiyle ilgili yakın tarihli iki detaylı çalışma için bakınız Digard, 1996 ve Abrahamian, 1983: Sovyet güdümlü olmakla birlikte, tran'daki politik etkinliği ve nüfuzu nedeniyle Tude partisi'nin konumuz için ayrıca önemi vardır. Bu partinin kurucuları Marksist ve Sovyetlerin fanatik taraftarları oldukları halde, ulusal tepkilerden çekinerek (bir taraftan ulemanın tepkisi, diğer taraftan da 1932 Anayasası'nın ' meram-e Eşteraki'yi' yasaklamış olması sebebiyle) kendilerini asla komünist ve/ veya Marksist olarak nitelendirınediler. Bu durum yerel-ulusalcı duyarlılığın, özellikle de Sovyet kaynaklı bir sol karşısındaki önceliğini, çok iyi yansıttığı için önemlidir.
190 tezkir e
n sözkonusu olan bir ülke olmadığı gibi, feodaliteden kapitalizme geçiş modeli itibariyle krallığın lağvedilmesine dayanan bir çağdaşlaştıncı model olduğu kadar, tarihsel materyalizmin diyalektiksel bir bilimsel gerçeklik modeli olarak da tran'lı entellektüellere yakın geliyordu. Şunu da ayrıca belirtmek gerekir ki, bütün yaşananlardan sonra İran için, Amerikan Devrimi, Ingiliz Devrimi ve Sovyet Marksist-Leninist veya Stalinist devrim modelleri anlamsızlaşmıştır, ve bu ortamda bu isimlere karşı bile yoğun bir tepki gelişmiştir. Bu yüzden İran (devrimci) aydınlan "aydınlamna" süreci sonucunda şekiilenecek bir modeli tercih ederek Fransa'ya yöneldiler.
Marksist Mücadele Diyalektiğinin İran'a Uygulanışı : 'Mezhebe Karşı Mezhep' ve Harekete Geç(iril)en Diğer İç Çelişkiler
Devrim sürecini öneeleyen bu yıllar boyunca Fransa'da eğitim gören tran gençleri8, o dönem Fransa'sının radikal ve Marksist düşünürlerinin etkisiyle tran için bir devrim modeli geliştirmişlerdir. 9 Bu isimlerin başını çeken sosyolog Ali Şeriati'nin (1974: 37 ve devamı) tran için geliştirdiği modelde, artık egemen gruplann çıkarianna hizmet etmekten başka bir işe yaramayan geleneksel dini kurumlara karşı açılan savaş, bizzat kendisi tarafından 'mezhebi mezhebe karşı kullanmak'10,-elarak nitelendirilmiştir. Burada ye-
8 Fransa'ya yönelim sürecinde, buraya ekonomi konusunda uzmaniaşmak üzere giden Beni Sadr, sosyoloji ve kültür konulannda uzmanlaşan Celal Ali Ahmed, sosyolog Ali Şeriati, hukuk ve felsefe okuyan Hasan Habibi (daha sonra devrim Anayasasını hazırlayan isimlerden biridir) gibi isimler, her ne kadar Şah tarafından burslu öğrenci olarak gönderildilerse de bunlar, Şah karşıtı ve devrimci modelin geliştirilmesinde asıl rolü oynadılar. Şeriati'nin görev yaptığı Meşhed Üniversitesi'nden 1968 yılında verdiği derslerin içeriğinden dolayı atılmış olması bu karşıtlığı sergileyen en çarpıcı örnektir.
9 Hatta devrimin ilk lideri olan Humeyni'nin Fransa'ya gitıne nedeni de devrimin Fransa üzerinden yapılmasıyla ilintilidir. Devrimin önde gelenleri, Humeyni'ye, gayri resmi olarak, kendisinin değerinin, devrimi temsil etınek açısından sembolik olduğunu belirtınişler, ve Fransa'nın taŞıdığı öneme binaen de ,kendisi bu ülkeye hiç gitınerniş olsa Iran'a dönüp liderliğe getirilmesinin mümkün olaın:ayacağını ima etınişlerdir. Nitekim, devrimden sonra zamanının bütün gazete ve kitle iletişim araçlannda yer verildiği üzere, Humeyni kendisinin Kum kentine çekileceğini açıkça duyurmuş ve bütün din adamlannın da çekilmeleri gerektiğini beliruİıiştir.
10 Şeriati (1970li yıllarda), Iran'daki Şii dinselliğini, Safavi dinselliği ve Arap geleneklerinin etkisi altındaki Islami pratiklere karşı, gerçek Ali şiiliğini koymak suretiyle iki kategori içinde sınıflandırmıştır. Başka bir kültürün geleneklerini yansıttığı için topluma yabancı olan Ishirni pratiklerin ayıklanması, ve Şahlığın politik çıkarlannı temsil ettiği için de Safa\i aleviliğinin yarattığı geleneksel dinsel kururnlara (başta, Şahlığın politik gücü-
AmirAhmad Fekri 1 Marksizm ve İran Devrimi Deneyimi 191
tişen gençler tarafından Marksist sınıfsal mücadele diyalektiğinin, İran kültürü ve dinsel gruplar etrafında yeniden üretilmesi sözkonusudur. Islam dininin yürürlükte olduğu koşullarla Marksist mücadele perspektif ve pratiklerinin bütünleştirilmesi açısından Marks'ın ünlü dinin "halkın afyonu" ve "kalpsiz bir dünyanın duygusu" olduğunu ilan ettiği cümlelerinin önünde ve ardında bulunan şu ifadelere bir göz attığımızda, dinin Marks açısından taşıdığı anlam ve önemin çok anlamlılığı ve dinin farklı koşul ve konjonktürlerde üstlenebileceği dinamik ve dönüştürücü rol bütünüyle açıklık ka
zanmaktadır:
"Aslında din, insanoğlu ayaklarını evren üzerinde hissetmedikçe onun öz bilinci ve farkmdalığıdır. Fakat insan, dünyanın dışında varolan soyut bir varlık değildir. insanın dünyası, insanların, devletin ve toplumun dünyasıdır. Bu Devlet, bu toplum, ters-yüz edilmiş bir dünya bilinci olarak dini yaratır. Din, bu dünyanın genel teorisi, ansiklopedik özeti, basitleştirilmiş mantığı, manevi onur ve ilham kaynağı, moral yaptırımı, fonnal parçası, genel pekiştinne ve meşrulaştırma kaynağıdır. O, insanoğlu doğru gerçeklik bilgisine sahip olmadığı ölçüde onun fantastik gerçekleşimidir. (. .. ) Dinsel dert, aynı zamanda gerçek dert'in ve gerçek derdekarşı çıkışın bir ifadesidir. (. .. ) Hemen yapılması gereken şey, şimdi kutsal fonnundan kurtulmuş olan insan yabancılaşmasının seküler biçiminin de maskesini düşünnektir. Böylece, cennet eleştirisi dünya eleştirisine, din eleştirisi hukuk eleştirisine ve tanrıbilim eleştirisi de politika eleştirisine dönüşmektedir" (Marx, 1956: 27)
Iran toplumundaki yerleşik ve egemen üretim ilişkileri ve buna bağlı üstyapı kurumlan -dini kurum, krallık kurumu, siyasal ideoloji, kültürel yapı ve benzeri kurumlar- feodal geleneğin örneklerini teşkil etmektedir. Aynca dini kururolann doğrudan Şahlık hanedamndan beslendiği ve fetvalannı Şahlık kurumunu korumak amacıyla çıkarttığı da tartışılmaz bir husustur. Bu açıdan, dönemin tran toplumunun koşullannı Fransa'nın 17 40'lı yıllan ile karşılaştırdığımızda, pek çok ortak noktayla karşılaşılmaktadır; halkın tümünü içine alabilecek (her iki örnekte de halkın nüfusunun çoğu köylerde yaşamaktadır) siyasal bir anlayış ve bilinçlenme; ve buna par~lel
nün bir uzantısı olarak bir dini ulema yaratınası nedeniyle Rolıaııilih(Molla!ıh) lııınmııı olması nedeniyle) savaş açılması, Şeriati'nin çizdiği siyasal mücadele doğrultusu çerçevesinde, geleneksel cemaat düzeninin toplumsallaşnrılması ve siyasallaştırılması suretiyle çağdaşlaştınlması için gerekli bir ön koşul olarak belirtilmektedir.
192 tezkir e
olarak geleneksel kururolann (kral ve din kurumu) işlerliklerini ortadan kaldırmak üzere aydınlanma sürecinin gerçekleştirilme zorunluluğu kendisini ortaya koymaktadır. Bu nedenlerle, Iran aydın kesimi tarafından Fransız Devrimi'nin gelişim süreçleri lran toplumuna yansıtıldığı takdirde (her ne kadar arada 200 yıllık bir fark varsa da), tarihsel materyalizme uygun bir gelişme ve gelişimden sonra istenilen toplumsal formasyon, siyasal kurumsallaşma, kültürel değişim ve ekonomik yapıya. ulaşılacağı düşünülmüştür.
1957-58 dönemi, özgün bir ulusal modelin gerçekleştirilmesi yönündeki arayışların hızlandığı bir dönem oldu: devrim vb. radikal kavramların Iran düşünsel yaşamının gündemine girmesi de bu yıllara rastlar. Bu tarihten önce ise, inkılap-devrim gibi kavramlar, meşrutiyet hareketi çerçevesinde bile kullanılmış değildir. Meşrutiyeti ifade etmek için 'nehzat' kavramı kullanılmıştır. Bu kavram inkılap ve devrimden oldukça farklıdır, 'halk hareketi' anlamına gelmektedir. Devrim düşüncesi üzerinde yoğunlaşan Iran entellektüellerini meşgul eden temel soru, 'Fransız devrimi nedir, nasıl olmuştur ve Marks buna nasıl yaklaşıyor?' biçiminde olmuştur.
Fransız Devrimi kendi başına bir sosyo-kültürel ve siyasal olgu olarak ve ilaveten, Marksizm'in Fransa'nın toplum yapısı ve mücadeleleri ile ilgi-
' leurnesi ve önemli ölçude bu ortamda yeşermiş olması nedeniyle, Iran ay-dınlarına yön veren ana modeli oluşturmuştur. Böylece, tüm çalışmalar ortak bir bilincin gelişimini teşkil ed~cek üstyapısal kültür ve dini (mezhep temelli) kaynaklara yöneltilmiştir. Bu ortak bilincin "diyalektik" mantığı ise halk düşüncesinin rasyonelleştirilmesini hedeflemiştir (Şeriati, 1973). Böylece lran aydınları, üstyapıda yapılacak değişim ile altyapısal bir bilincin gelişmesini sağlamak üzere; nihai noktada geleneksel üretim ilişkilerinin sona ermesini hedefledikleri yeni bir aşama (kapitalist süreç) için harekete geçtiler (Şeriati,197l, 1970).
Iran'da bir savaşın başlaması (Iran-Irak savaşı) ve bununla atbaşı giden Iran içi etnik ayaklanmalar, ll halihazırda varolan tek birleştirici faktör olarak Islam dininin kamusal görünüdüğüne ve bilinçli olarak öne çıkarılmasına hizmet etmiştir. Bu nedenle, Iran Islam Devrimi nitelemesi de anca.k bu koşullar altında rejimin resmi meşrulaştırıcısı olarak anayasadaki yerini sağlamlaştırabilmiştir. Ayrıca, ABD'nin o dönemde geçerliliğini hala koru-
ll Kürtler, Türkmenler, Araplar, Beluçiler ve kısmen de Azeriler bağımsızlık talebiyle ayaklanmışur. Bu, IL Dünya Savaşı sonrasında iran'da patlak veren ingiliz ve Sovyet destekli ayaklanmalann bir tekran gibidir.
Amir Ahmad Fek1i 1 Marksizm ve İran Deviimi Deneyimi 193
yan Greenbeltl2 (yeşil kuşak) politikası da, Iran'daki devrimin dinsel yanını ön plana çıkartan faktörlerden bir diğeri olarak belirtilebilir.
Yeşil kuşak politikası, hem Şah rejimine karşı ayaklanan Humeyni'nin din kaynaklı itirazında, hem de topyekün bir rejim değişikliği için hazırlanan sol gruplann kendilerini Islami kılıf altında bir nevi kamufle edişinde belirleyici olmuştur. Ama bunun yanında, Marksist teorideki, geleneksel toplum düzenini çağdaşlaştırmadan sosyalizme geçilemeyeceği kuralı gereğince, Iran'da geleneksel dinsel kururolann ortadan kaldmiması gereği vardı.l3 Ve, yukanda da belirtildiği gibi Şeriatİ gibi öncü entellektüellerin bunun için bulduklan çözüm, yeni dinsel formüller geliştirmek ve 'mezhebi mezhebe karşı kullanmak' suretiyle geleneksel dini kuruıniann ve mentalitenin üstesinden gelmek biçiminde olmuştur.
Devrim sonrası evrimleşme ve kurumlaşma sürecinde ise, dünyevi otoriteyle bütünleştirilen "Allah korkusu", insaniann siyasal otoritenin baskı~ sına yönelik tepkisini "Allah korkusu"ndan dünyevi otorite korkusu olarak kanun korkusu'na dönüştüren temel etken olmuştur. Eğer, bir toplumda geleneksel kurumlar, yani üstyapısal formasyon, kendisiyle açıkça mücadele edemeyeceğiniz kadar güçlüyse, Max Weber'in de altını çizdiği yaklaşımla, 14 altyapıya da egemen bir haldeyse, yani sosyo-ekonomik alanlara da tümüyle kök salmış bir vaziyetteyse; o zaman yapılması gereken topyekün bir değişimi, bir devrimi gerçekleştirmek için onunla birlikte hareket ediyormuş izieniminin verilmesi onunla mücadelede, paradoksal gibi de görünse, etkili bir silah olacaknr.
12 1960'lara gelindiğinde, ABD, soğuk savaş dönemi Ortadoğu politikası olarak, Sovyetler Birliği'ni güneyden kuşatmayı planlamıştır. Bu kuşatma, 1950'li yıllarda, Trumann daktrini yardımlan çerçevesinde Yunanistan, Türkiye ve lran'ı kapsamıştır. Ancak, Sovyetler Birliği'nin yayılınacı politikasının daha somut bir şekilde Ortadoğu ve Arap ülkeleri içerisinde etkili hale gelmesiyle ABD, Sovyetler Birliği'nin materyalist, Marksist-Leninist sovyet ideolojisine karşı Iran-Türkiye ve Pakistan'da Isliimi kuruıniann güçlendirilmesini 'Green Beit' politikası adı alunda desteklemiştir.
13 Fransa devriminden farklı olarak Iran'da devrimle birlikte Krallık kurumları dinsel yapı ve kurumların öne çıkarılması ve kullanılması ile ortadan kaldırıldı ve devrimden sonraki evrimleşme sürecinde geleneksel dinsel kurumların kaldırılması aşamasına geçilmiştir.
14 Bilindiği gibi Weber, özellikle de topyekün sistemik dönüşüm açısından üstyapının rolünü vurgulamakta, ve dönüşümü altyapısal dinamiklerle sınırlandıran Marksist perspektifi de asıl olarak o noktadan eleştirmektedir. Bu vurgu açısından kendisinin çalışmaları arasında Protestan Eti/ı ve Kapitalizmin Ruhu (1992) adlı çalışma özellikle önem · taşımaktadır.
194 tezkir e
Fransız Devrimini model alan entellektüeller liderliğinde tasarlanan lran devriminin ruhunu anlayabilmek bakımından bu düşünsel önderlerden felsefeci ve hukukçu Dr. Hasan Habibi tarafından hazırlanan ilk devrim Anayasa'sı (her ne kadar devrimin ilerleyen yıllarında, biraz da savaş koşullan nedeniyle bazı maddeleri askıya alınarak uygulandıysa da), Fransız Anayasasıyla önemli benzerlikler barındırmaktadır: liderliğin Humeyni ile sona ereceğine, Cumhuriyet rejimine, özgürlüklere yaptığı vurgu açısından bu ilk Anayasa metni oldukça çağdaş ve demokratik bir içeriğe ve/ve
ya hedeflere sahiptir. Genel olarak 1950'lerin tran toplum yapısına baktığımızda, bütün yaşa-.
nan siyasi tecrübeler ve gelişmelere rağmen topluma ve siyasal sisteme hakim koyu bir feodalizmin etkisini koruduğu görülecektir. Bu feodal yapının asıl sorumlusu da, bizzat Şah'ın ve yönetimin değişik kademelerinde görev almakta olan kişilerin toplumsal kökenieri itibanyle, ya büyük toprak sa-
. hiplerinin mensuplan veya arİstokTasinin temsilcileri konumunda oluşlarıdır. Nitekim, toplumun endüstriyel kanadına baktığımızda Reza Şah döneminde kurulan ve daha sonra belli başlı aristokrat ve saraya yakın ailelere adeta hibe edilen sanayi\ve fabrikalardan başka bir şey olmadığı, ve var olan işçi sınıfının da (Böyle bir sınıftan yoğunluğu ve nüfustaki yeri açısından bahsetmek olası ise) petrol endüstrisi ya cia tekstil sektöründe istihdam edildiği görülecektir. 1955-1979 aydınlanma dönemi olarak kabul edilecek olursa, 1979 sonrası dönemi de "kapitalist üretim ilişkilerine" geçiş süreci olarak kabul etmek gerekmektedir. Bu süreç, sanayileşme süreci eşliğinde bir işçi sınıfının oluşması ve bilinçlendirilmesi süreci olarak da görülebilir:
- işçinin merkezi bilinçlendirilme odağı olarak kurulan bir bakanlık (Sosyal ve Çalışma Bakanlığı) "emek", "artık değer", "sömürü" vb. kavramların ne anlama geldiğini işçilere aktarmak gibi bir işlevi dahi yerine getirmiştir.
Devrim sonrasında yaşanan bazı farklı süreçler, özellikle devrim öncesi ve sırasındaki düşüncelerin yerine başka bazı kaygıların geçmesini beraberinde getirmiştir. Bu, yukarıda sözü edilen toplumsal ve siyasal değişikliklerin uygulamaya geçirilmesi ile ilgilidir. Devrimin geçici hükümetinin başında olan Başbakan (6 Şubat 1979'da göreve başlayan) mühendis Bazergan'dan yapacağım aşağıdaki alıntı bu noktayı destekler niteliktedir:
"lran inkılabı iki harekete tabidir: Birinci hareket veya Vahdet'e yüz tutan hareket, merkeziyet; ki buna, matematik ve mekanik biliminin diliyle merkeze yönelik hareket (centrepite) diyoruz. İkinci hareket de vahdetten ya da merkezden kaçış (centrifuge) hareketidir. Birinci hare-
Amir Ahmad Fekri 1 Marksizm ve İran Devrimi Deneyimi 195
kette, halk kendi hedeflerini gerçekleştirmek için kişilerin peşinden giderdi, ve kişilerin değeri, onlann sabıkalan ve ortak hedefe hizmetleri üzerinden belirlenirdi. Ancak, devrimin kazanılmasından sonra, görece amaca ulaşılmasından dolayı, kişiler hedeflerin yerine geçti, veya hedeflerin belirleyicisi durumuna geldiler. 1lk önce ~hep beraber' sloganıvarken, sonralan 'herkes benimle' sloganı bunun yerini aldı" (Bazergan, 1984: 27).
Bu bağlamda, devrim sonrası süreçte, bilinçli bir diyalektik sürecin sözkonusu olduğu ileri sürülebilir: Bu süreçte devrimi besieyecek karşıtlıkların biraz da kasıtlı olarak yaratılması sözkonusudur. Diyalektik sürecin devamı ve derinleştirilmesi bakımından, bariz biçimde müstekbirler ve mustazaflar karşıtlığı :yaratıldı; böylece yaratılan antagonistik hava eşliğinde devrim sonrası tran'ındaki sol grupların faaliyetleri de, tabiri caizse biraz da 'tslam kamuflajı' altında yürütülmüş oldu. Örneğin, Ali Şeriati'nin oğlu tbsan Şeriati'nin desteğinde kurulan Arınan-e Mostazafan15 özünde Marksist olan bu tip bir oluşumdur ve faaliyetlerinin çoğu gizlidir. Buna ek olarak, tarihsel materyalizmin ve dolayısıyla Marksizm'in temelinde yatan söyleme bakmaksızın pratiğin öneminden yola çıkan bir çok etkin Marksist de devrimci olarak yönetim kademelerine kanşmışlardır. Tabii ki bu katılımdan amaç, feodaliteden kapitalizme geçişin sağlam temellere dayandırılması, ve bu sürecin Fransa devriminde olduğu gibi gerçekleşmesini garanti altına almaktı. Ayrıca, bu sürecin (aydınlanma) tran'da gerçekleşmesi, Fransa'da ol"duğundan çok daha hızlı olmuştur; tran'daki süreç en çok 30 yıllık bir döneme sığdmlmıştır. Bu da ancak, totaliter bir rejimle ve rejimin değişmesi gereken geleneksel kurumlannın nitelikleri ile donanmış olarak yapılmıştır; geleneksel kurumların bu katı işletim sürecinde ortaya çıkan halk tepkisinin yarattığı antagonizm sözkonusu kurumların erimesini beraberinde getirmiştir.
Geleneksel kurumlardan ve onların niteliklerinden söz edilirken, esas itibanyla 'feodal' yapı ve üretim ilişkileri kastedilmektedir: buna göre, mül-
15 1979'un ortalannda kurulan bu siyasal-düşünsel örgüt başlangıçta faaliyetlerini açıkça yürütüyordu. Özellikle entelektüel açıdan hegomonik güce sahip bu grup, devrimci tüm gnıplarca destekleniyordu. Bu nedenle olsa gerek bu örgütün üyeleri, Humeyni'nin ve
· devrimi sahiplenen çevrelerin (bazaar/burjuvazi) despotik ve otoriter bir yönelim içerisinde olmaları nedeniyle faaliyetleri yasaklanarak, üyeleri 1980-1 yıllannda idam edilen ilk grup olmuştur. Bu nedenle, bu tarihten itibaren örgüt faaliyetlerini diğer bütün muhalif gruplar gibi gizlilik içinde yürütmüştür.
196 tezkir e
kiyet Allah'ındır, lmam veya Halife Allah'ın yeryüzündeki temsilcisi olmakla, bu mülkiyet hakkına sahiptir ve bu yetkiyi istediğine devredebileceği gibi başkasıyla (padişahla) da paylaşabilir. Feodalüretim ilişkilerinin ortadan kalkması, ancak, üstyapı kurumlannın yıllarca psikolojik olarak halka empoze ettikleri değer ve inanç sistemlerine karşıt bir siyasal psikolojisi ile yok edilebilirdi. Bunun anlamı, Şeriati'nin "mezhebi mezhebe karşı kullanma" prensibine de uygun olarak, geleneksel dini inan~lann koyu bir şekilde uygulatılmasına karşı halkın bu değerlere karşı tepkisinin giderek güçlenmesi ve örgütlü bir biçime gelmesini hedeflemektir. Devrim komitelerinin keyfi davranışları, kişisel özgürlüklerin kısıtlanmış olması, ve inanç adına keyfilik sergilemek suretiyle kanunsuzluk yaratmak gibi pratikler, bu tür hoşnutsuzlukların sebepleri arasında sayı:labilir. Öte yandan kültürel alanda tiyatro, sinema, müzik, ve özel ilk ve orta dereceli eğitimde yapılanlar ile, halk-kültür evlerinin kurulması ve daha bir çok pratik etkinlik karşıt bir siyasal psikoloji inşa etme çabasının örneklerini teşkil etmektedir.
tran'da devrimin gerçekleşmesi ile birlikte yaşanan politik süreçte özellikle iki grup oldukça tedbirli ve hassas davranınayı seçtiler: Birinci grup, Dr. Ali Şariati'nın, sosyo-politik yaklaşımının lran devrimine yansıtılamadığını savunmuştur. Bu durumda bu grup, O'nun görüşlerinin esasında devrimde:n sonra gerçekleşeceğine ina:ı:ıyordu. tkinci grup ise, Halkın Fedailerinin (azınlık kanadı) Marksist eğilimli kadrosunul6 oluşturan gruptur. Bu iki grup, devrim fenomeninin esas itibarıyla ancak feodal yapının bitiminden sonra sözkonusu olabileceğini; ve sözkonusu devrimin olsa olsa burjuvazinin (başlangıçta önemli ölçüde bir teknokrat ve eğitimli gruptan oluşan) önderliğindeki bir kapitalist sürecin habercisi olduğu düşüncesini paylaşıyorlardı. Her iki grup da devrimden sonraki süreçte şu veya bu şekilde toplumun geleneksel yapısının ve buna bağlı olarak altyapının değişmesi gerektiği inancındaydı. Ancak böyle bir radikal değişim hiç kuşkusuz,
16 Bu grup (Dr. Ali Şeriati taraftarlan ile paralel olarak) bilimsel Marksizm ekseninde toplanan kadro olup, Marksist söylem ve akımlara (Marksist-Leninist/Sovyetler ve Maocular) kanlmadan tarihsel materyalizmin gereği olarak devrimin gerçekleştiğine inanan gruptu. Devrimin ilk günlerinden itibaren, tüm televizyon röportajlannda kameraya sırt· çevirmek suretiyle gelişmelerin genel beklentilerin tersine gelişeceği iddiasında bulundular: bunun nedeni olarak da, tarihsel materyalizmin ortaya koyduğu bir zorunluluk olarak orta sınıf tabanlı bir burjuva sınıfının gelişmesini gösterdiler. Bu durumda, bu gruba göre, kapitalist sürecin -yeni üretim ilişkileri ve üretim güçlerinin biçim ve malıiyelini belirlemek üzere- geleneksel-dinsel kesimler tarafından sahiplenilmesi kaçınılmaz oluyordu.
Amir Abmad Fekri 1 Marksizm ve İran Devrimi Deneyimi· 197
bu devrimi izieyecek bir uzun sürece yayılı toplumsal altyapısal ve üstyapısal dönüşümleri gerektirecekti: ancak uzun vadede gerçekleşebilecek olan köklü değişimler için de merkezi ve otoriter bir hükümetin ve iktidar projesinin gerekliliğine inanılıyordu. Ayrıca sözkonusu değişim ve dönüşümlerin siyaseten bir çok 'faturası' olacağından, bu 'faturaların' hangi guruba ve kimlere çıkanlacağı sorunu da vardı: bunun doğal sonucu, aydın devrimcilerin teknokrat ve devrim mühendisleri olarak kurulan devrimci hükümette, amaçlanan değişimleri gerçekleştirmek üzere, paralel ve destekleyici bir danışmanlar ordusu olarak katılmaları olmuştur.
Bu durum Fransız devrimi ile tran devriminin bir başka ortak yönünü de oluşturmaktadır. Zira, Fransa örneğinde görülen de, üçüncü sınıf üyesi olan tüm burjuva tabanlı katmanların benzer biçimde eski rejime karşı olmalarıdır; ve, bu savaşımı devam ettirebimek amacıyla, iç savaş, dış savaş, terör dönemi (Robespierre iktidarı), konvansiyon rejimi, direktuvar, meşruti monarşi ve Bonapartizme destek vermeleri ve her bir dönemde ayrı kılıfta ortaya çıkmışlardır. Esasında bu gelişmenin, Marksist öğretiye göre bilimselliğini ve kaçınılmazlığını irdeleyen Marksist odakların, toplumun üst yapısının geleneksel gücünün hassasiyeti karşısında, temelde Marksist söylemden uzak Marksist öğreti ve pratiklere yöneldiler. Bu pratik, yukarıda anlatıldığı gibi, eğitimli kesimin devrim mühendisleri olarak geleneksel kurumlara karşı harekete geçmesini kapsamıştır; ve bu, yine daha önce de belirtildiği gibi geleneksel siyasal güç ve etki odaklarına katılmak suretiyle gerçekleştirilmiştir. Nitekim, eski düzen (şahlık, soyluluk, eşraf pozisyonu, toprak ağalığı vb.) ve geleneksel dinsel kurumlarının (ruhani kurumlar ve Şia'nın din adamları kurumu) kaldırılması süreci de, daha önce de belirtildiği gibi, resmi ideoljinin temsilcileri (Mektebi/Müslüman ve Müteahit/Mezhebi) ve rejim üyeleri olarak mezhebi mezhebe ve kurumları kurumlara karşı (Enqelabi ve Zıdde Enqelabi) harekete geçirmek suretiyle başlatılmış ve sürdürülmüştür.
Sonuç olarak, tran devrimi 1953 yılından sonra, ta baştan belli bir sonucu hedefleyen bir süreç olarak, bilinçli ve metodik bir çalışma ile başlatılmıştır. Bu bağlamda Fransa devriminin 1770-1940 arası dönemi örnek alınmak suretiyle, bu devrimin bütün aşamaları farklı biçimlerde tran toplumunun üst ve alt yapısal mekanizmaianna yansıtılmıştır. Ancak Fransa için yüzyetmiş yıllık olan devrim sürecinin İran'daki eş süreci, Arap-lslam geleneğinin 1400 yıllık etkisi gözönünde tutularak en fazla 50 yıla sıkıştırılmak suretiyle Marx'ın öğretilerinin farklı bir biçimde pratiğe dökülmesi sağlanarak -Fransa örneği model alınmak suretiyle- uygulamaya sokulmuştur.
198 tezkir e
KAYNAKÇA
Abrahamian, Ervand (1983), Iran Between 1\vo Revolııtions (Iki Devrim Arasında Iran) New jersey: Princeton University Press.
Bazergan, Mehdi (1984) Iki Aşamada Iran Devrimi (Enqelab-e Iran Dar do harekat), Tehran: Nehzat-e Azadi yay.
Digard, jean Piem & Hourcade, Bemard & Richard, Yann (1996) ri ran Au XX Siecle, (20.YY lran), Fayad.
Divitçioğlu, Sencer (1981) Asya Üretim Tarzı ve Osmanlı Toplumu, Kırklareli: Sennet yay.
Erkilet-Başer, Alev (1999) Ortadoğu'da Modernleşme ve IsUımi Hareketler, Istanbul: Yöneliş Yay.
Gheisari, A. (1995) Iranian Intel!ectual in the 1\ventieth Centwy, Londres, I.B. Tauris. Marx, Karl (1956) Selected Writings in Sadology & Social Philosophy, Edt. by. with an
introduction and no tes, by Mr. Bottomore and Maximillien Rubel, With a foreword by Erich Fromm.
Mahdavi, A. Houshang (1994) Siyase-e Khareciy-e Iran Dar Dowran-e Pahlavi 1300-1357, Tehran-lran: Alborz Yay.
Millispaugh, Arthur C. (1946) Aıneıican:S in Persia, The Booking lnstitutions, N.Y. Sanca, Murat (1971) 100 sonıda Fransız Ihtilali, Istanbul: Gerçek Yay. Srenerny Mohammadi, A., Mohammadi, A., (19949 "Communication in Persia",
Encyclopedia Iran"ica, 1992, -Sınai! Media, Big Revolution: Comınunication, Culture and the Iranian Revolution, Minneapolis, University of Minnesota Press,.
Şeriati, Ali (1971) Safavi ve Alevi Şiivni .ÇTaşayyo-e Safavi Va Taşayyo-e Alavi), Tehran: Hoseyniyeye Erşad. · \.
Şeriati, Ali (1972) Mezhep Mezhebe Karşı (Mazhab Alay he Mazhab) Tehran: Hoseyniyeye-Erşad.
Şeriati, Ali (1973)Jsli!m'ı Tanımak (Es lam Şenasi, Dershaye Hoseyniyeye Erşad), Tehran: Hoseyniyeye Erşad.
Şeriati, Ali (1970) Dinler Tarihini Anlamalı (Taıilı-e Şenalıte Adiyan), Hoseyniyeye Tehran: Erşad.
Şeriati, Ali (1970) lslam'ı Tanımak -Meşhet Üniversitesi'nde Verilen Dersin Notları- (Eslam Şenasi, D~rslıaye Danışgalıe Maşlıed), Tehran: Hoseyniyeye Erşad.
Timur, Taner (1996) Küreselleşme ve Demalırasi Krizi, Ankara: lmge Yay. Weber, Max (1992) The Protestant Etlıic and the Spiıit of Capitalisnı. London, New York:
Routledge. Wright, Robin, 2000, Tiıe Last Great Revolution, Tunnoil and Transfonnation in Iran,