sikb 2009 - 10

32
Sosyalizm İçin Sayı: 2009/10 13 Mart 2009 1 TL Newroz piroz be! Kürt halkına özgürlük, eşitlik, gönüllü birlik! Newroz isyandır!

description

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak sayı 2009 - 10

Transcript of sikb 2009 - 10

Page 1: sikb 2009 - 10

Sosyalizm İçin

Sayı: 2009/10 13 Mart 2009 1 TL

Newroz piroz be!

Kürt halkına özgürlük, eşitlik,

gönüllü birlik!

Newroz isyandır!

Page 2: sikb 2009 - 10

2 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLER2009 Newrozu’na giderken... . . . . . . . . . 3

TÜSİAD yeni yıkım anlaşmasının bir an

önce imzalanmasını talep ediyor... . . . . . 4

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın

Ankara ziyareti… . . . . . . . . . . . . . . . . . 5

DİSK ve KESK yerel seçimlerde

emekçilere düzeni ve boş hayalleri umut

olarak sunmaya devam ediyor... . . . . . 6-7

Rıdvan Budak “çete”sini toplamaya

çalışıyor... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 8

BDSP’nin seçim çalışmalarından… . 9-11

MEHA Tekstil işçileri hakları

için direniyor!. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 12

Makyal-Erka işçileri 8. günde

gözaltında... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 13

Hüseyin Temiz yoldaşı kaybettik... . . . 14

Hüseyin Temiz yoldaşın DESA

Direnişiyle Dayanışma Platformu adına

Desa Gecesi’nde yaptığı açılış

konuşması…. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 15

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü

alanlarda kutlandı... . . . . . . . . . . . 16-20

8 Mart etkinliklerinden…. . . . . . . . . . . 21

İşçi ve emekçi hareketinden… . . . . 22-23

Yurtdışında 8 Mart kutlamalarından..... 24

Gençlik hareketinden… . . . . . . . . . . . . 25

“Sudan ucuz” insanlık...

Kapitalizm ve su sorunu . . . . . . . . . 26-27

Sudan devlet başkanına tutuklama

kararı… . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 28

Uluslararası Gazze’ye Yardım

Konferansı… . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29

Neler oluyor? - M. Can Yüce . . . . . . . . 30

Mücadele postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Mollaşeref Mh. Turgut Özal Cd.

(Millet Cd.) No: 50/10 İstanbulTel: 0 (212) 621 74 52

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: Gün MatbaacılıkBeşyol Mah. Telsizler Mevkii Akasya Sk. No. 23/A

İSTANBUL / Tel: 0 (212) 426 63 30

Sayı: 2009/10 l 13 Mart 2009Fiyatı: 1 YTL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Gülcan CEYRAN EKİNCİEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tanKızıl Bayrak’tan

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

Yayına hazırlandığımız saatlerde acı bir haber ilesarsıldık. Bir yoldaşımızı yitirmiştik. Hüseyin Temizyoldaşımızı... Bir süredir kanser tedavisi görenyoldaşımız 11 Mart akşam saatlerinde yaşamınıyitirdi..

Kısa bir yaşamdı O’nunkisi... Ama bu yaşama çokşey sığdıran bir yürek ve bilinçti Hüseyin yoldaş. Odavasına ölümüne bağlı ve her türlü bedeli göze alanbir yiğit devrimciydi. Uzun soluklu, direngen, inatçıve sabırlı bir mücadelenin neferiydi. Ve Partisi’ne vedevrim davasına bağlıydı. Bu bağlılığını yaşamın heranında tereddütsüzce ortaya koymuştu. Devrimdavasının bu topraklarda ete-kemiğe bürünmesi içinbüyük bir coşku, heyecan ve enerji ile yıllarca çalıştıbir sıra neferi olarak... Hüseyin yoldaş, her şeydenönce bu topraklarda sınıf devrimciliğinin bilincini veruhunu taşıyordu. Duruşuyla, pratiğiyle ve eylemlitutumu ile hep bu çizginin temsilcisi ve taşıyıcısı oldu.Bu çizginin sınıf ve emekçi kitleler içinde hayatbulması için sabırla, inatla, dirençle çalıştı. Uğrundabüyük bedeller ödeyerek ve nice fedakarlıkları gözealarak büyütmeye çalıştığı devrim davasının butopraklarda zafere ulaşması en büyük arzusuydu.

O’nun bu arzusunu, geride bıraktığı yoldaşları,dünya proletaryası mutlaka tamamlayacaktır. Buradanyoldaşımıza tüm devrimci duygularımızla son kez“Hoşçakal” diyoruz... “Devrimciler ölmez, devrimdavası yenilmez!”

***2009 Newrozu’na Kürt halkına yönelik bir dizi

sinsi planın yürürlüğe konulmaya çalışıldığı günlerdegiriyoruz. Düzen güçleri bir yandan TRT-Şeş gibisözde açılımlarla Kürt halkını yanına çekmeyeçalışırken diğer yandan Kürt çocuklarını polise taşattığı gerekçesiyle onlarca yıllık hapis cezalarınaçarptırıyor. Yerel seçimlerde Kürt halkı AKP saflarınaçekilmeye çalışılarak Kürt özgürlük mücadelesidizginlenmek ve düzen içi kanallara hapsedilmekisteniyor.

Tüm bu koşullar önümüzdeki Newroz’a ayrı birönem biçiyor. 2009 Newrozu düzen cephesinin tüm busaldırılarına ve sinsi planlarına Kürt halkı cephesindenverilmiş bir yanıt olacak. Eğer Kürt halkı özgürlük

talebi için alanlarıdoldurur vemücadele enerjisiniaçığa çıkartırsa budüzen cephesiaçısından seçimöncesi alınmış biryenilgi olacaktır.

Yaklaşan Newrozile birlikte sınıfdevrimcilerine deönemli görevlerdüşmektedir. Sınıfdevrimcileri Kürthalkının isyan veözgürlük çığlığı olanNewrozlar’akatılmalı,“Özgürlük, eşitlik, gönüllü birlik!” şiarını Newrozalanlarında haykırmalıdır.

***Düzenin seçim oyunu tüm hızıyla sürerken sınıf

devrimcileri de düzenin seçim oyununu bozmak ve tekkurtuluşun devrimde olduğunu haykırmak için tümgüçlerini seferber etmiş durumdalar. Örülençalışmayla hem yalancı düzen partileri hem de sahteumutlar yayan liberal-reformist güçler teşhir ediliyor.

Seçim gündemli çalışmalarımız düzen güçlerinirahatsız etmiş olacak ki kurumlarımıza veyoldaşlarımıza yönelik devlet terörü de artıyor. Seçimfaaliyetimizi bu saldırıların teşhirini de içerecekşekilde sürdürmeli ve saldırıya uğrayan kurumlarladayanışmayı yükseltmeliyiz.

İvmelenen seçim faaliyetimizi gerek günlük site,gerekse haftalık yayın üzerinden yansıtmak da busüreçte büyük bir önem taşıyor. Bu konuda tümyoldaşlarımızın gerekli sorumluluğu yerinegetireceklerini biliyoruz.

***Aylık Sosyalist Gençlik Dergisi Ekim Gençliği’nin

15 Mart-15 Nisan tarihli 115. sayısı çıktı. Dergininyeni sayısı Eksen Yayıncılık bürolarından vekitapçılardan temin edilebilir.

KKiittaappççıı vvee bbaayyii ii lleerrddee.. .. ..

Sosyalizm İçin

Page 3: sikb 2009 - 10

Kapak Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 3Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

Newroz yaklaşıyor. Bu yılın Newroz’unakuşkusuz yerel seçimler damgasını vuracak. Ziradüzen cephesi, Kürt illerinde AKP üzerinden eldeedilecek bir seçim başarısıyla Kürt halkını siyasal vemoral bakımdan zayıflatma hedefi çerçevesinde, tambir mutabakat içerisinde. Bundan dolayı da bir bütünolarak AKP’nin arkasında saf tutmuş bulunuyor.Devletin imkanları AKP’nin hizmetine koşuldu. Yerelidarecileri AKP’ye çalışıyor. Halkın yoksulluğukullanılarak oy avcılığı yapılıyor. Ancak devletinseferberliği bununla da sınırlı değil. Ergenekon davasıüzerinden kirli savaşın suçlarına göstermelik de olsadokunma ihtiyacı duyuluyor. Ayrıca TRT-Şeşkanalının açılmasında olduğu gibi Kürt sorununuçözmek iddiasıyla bir takım “açılımlar” yapılıyor.Daha önce bu tür açılımların sözünün edilmesine dahiyasak koyan ordu, bu kez tersine bu açılımlarıdestekliyor.

Newroz seçimler öncesinde bu politikanın ne denlituttuğuna dair bir sınav olacak. Seçimlerden bağımsızolarak Kürt halkının ulusal enerjisi ve mücadeleisteğinin düzeyini ortaya koyacak. Eğer Newrozalanları Kürt halkı tarafından büyük bir mücadelegücü ve enerjisiyle doldurulursa, bu, bugünkükoşullarda AKP ve onun temsil ettiği düzen cephesiaçısından seçimlerin öngünlerinde bir politik ve moralyenilgi anlamına gelecek. Seçimlerin sonucu neolursa olsun Newroz’un etkisi kendisinden sonrakigünleri belirleyecektir. Newroz alanları devletterörüne sahne olursa, bu ayrıca Kürt halkının düzenkarşısında cepheleşmesini kolaylaştıracaktır.

Kuşkusuz büyük anlamlar yüklenen seçimlerinNewroz’un hemen ardından gerçekleşmesi düzen içinbüyük bir handikap. Çünkü Newroz isyan ruhudur.Kürt halkı Newroz alanlarında isyan ruhunu harlıyor,özgüven kazanıyor, bir halk olarak kimliğini buluyor.

Fakat Kürt halkının en önemli sorunu hareketinburjuva reformcu bir siyasal çerçevenin içerisinehapsedilmesidir. Bundan dolayı Newrozlar’da ortayaçıkacak tablo ne kadar olumlu olursa olsun esasındaKürt halkının ulusal mücadelesinin yaşadığıtıkanıklığı aşmaya yetmemektedir/yetmeyecektir.Dahası Newroz’un ardından gerçekleşecekseçimlerden DTP’nin amacına ulaşarak çıkmasıdurumunda bu tıkanıklık tüm ağırlığıyla ayrıca açığaçıkacaktır. Çünkü ne kazanılmış parlamentermevziler, ne de belediyeler Kürt halkınınmücadelesini ileriye taşımaya yetmemektedir. Sorunbu tür mevzilerin kazanılmasından/kullanılmasındanöteyedir. Sorun Kürt halkının uğrunda mücadelesiniseferber edeceği temel siyasal hedefler sorunudur.

Sorun Kürt işçi ve emekçilerinin devrimci birtemelde kendi yolunu çizememesi, bağımsız birsiyasal hatta ilerleyerek harekette devrimci bir ağırlıkmerkezi olarak ortaya çıkamamasıdır. Hareketeegemen burjuva liberal çizgi, Kürt halkının mücadelegücü ve enerjisinin gerçek kapsamıyla ortayaçıkmasını zora sokmaktadır. Çünkü hem Kürt işçi veemekçileri sınıfsal kimlikten ve bu kimliğe dayalıbağımsız bir tutum alma iradesinden yoksundur, hemde genel olarak işçi sınıfı hareketi politik bakımdanoldukça geri bir noktada seyretmektedir.

Bunun böyle olması bugün düzen cephesindenyapılan manevraların etkili olmasına yolaçmaktadır.Zira düzenin yıllarca katı bir biçimde uyguladığıinkar ve imhaya dayalı politikasını esnettiğikoşullarda, mevcut Kürt hareketi buna güçlü bir yanıt

vermekte zorlanmaktadır. Bugün için düzeninmanevralarının basıncının göğüslenmesine yardımcıolan çıkış Ahmet Türk’ün meclis konuşması olmuştur.Daha çok burjuvazinin tutarsızlığı, samimiyetsizliğive gerçek niyetleri konusunda çarpıcı bir teşhirimkanı sağlayan bu konuşma kuşkusuz olumlu birçıkışın ifadesidir. Fakat Kürt emekçilerinin mücadeleenerjisine yanıt verecek bir siyasal ufuk ortayakonulamamaktadır. DTP’de temsil edilen Kürt ortaburjuvazisi, sınıfsal doğası gereği, hatları net olarakçizilmiş ve Kürt emekçilerinin uğruna baş koyacağıbir programla ortaya çıkamamaktadır.

Kürt büyük burjuvazisinin ise bugün ağırlıklaAKP’de örgütlü olduğu düşünülürse, AKP’nin Kürtaçılımlarının düzenle bütünleşmiş olan Kürtburjuvazisi için bir siyasal kanal açmak anlamınageldiği açıktır. Kürt büyük burjuvazisine açılan buolanak sadece Kürt hareketini tasfiye etmek amacınabağlı değildir. Esas olarak ABD emperyalizmigüdümünde Türk ve Kürt büyük burjuvazisinin tambir bütünleşme içerisinde ve bölgesel düzeyde ortakbir çizgide hareket etmeleri anlamına gelmektedir.PKK’nin tasfiye edilmesiyle, Türk sermaye devletininGüney Kürdistan yönetimiyle işbirliğinin yoluaçılacaktır. Anlaşıldığı kadarıyla ABD emperyalizmiTürk sermaye devletine bölgede, Irak ve çevresindedaha etkin bir rol biçmektedir. Bu rolün yerinegetirilmesi demek ABD’nin bölgesel dayanaklarıylatam bir işbirliği yapması anlamına gelmektedir. “YeniOsmanlıcılık” kavramıyla ifadelendirilen bu strateji,Türk sermaye devletinin Kürt sorunu üzerinden inkarpolitikasından vazgeçmesi ölçüsünde giderek ABDgüdümünde Güney Kürdistan’ı da içerisine alacaksiyasal bir etki alanı oluşturması anlamınagelmektedir.

Bu zamanında Özal tarafından gündeme getirilenbir politikaydı. Daha sonra İmralı savunmalarındaÖcalan bu politikanın altını sık sık çizmişti. Öcalan,devletin Kürt sorununda adımlar atması durumundabölgesel bir güç olmanın kapılarının açılacağını ve

giderek Türkiye’nin Güney Kürdistan’labütünleşeceğini söylüyordu. Ona göre aksi haldevarolanı da kaybetmek tehlikesiyle yüzyüzekalınacaktı. Öcalan böylelikle Kürt burjuvazisininsiyasal platformunu formüle ediyordu. BugünABD’nin gerisinde olduğu bir siyasal sürecinsonucunda Kürt büyük burjuvazisine bu olanakyaratılmıştır artık. Gelinen aşamada bu olanağınkullanılması, diğer düzen güçlerinin de tam desteğiyleKürt büyük burjuvazisinin ve onun yuvalandığıAKP’nin Kürt halkı üzerinde etkinliğinigüçlendirmek içindir.

Seçimlerden çıkacak sonuç ne olursa olsun Kürtulusal hareketinin bir bunalımla yüzyüze olduğugerçeği değişmeyecektir. Kürt emekçi halkının sosyalve ulusal enerjisi şimdilik bu bunalımın üstünü örtsebile bunu aşma imkanı bulamayacaktır. Çünkü sorun,yineliyoruz, bu mücadele enerjisinin düzeni aşacakbir siyasal strateji içerisinde değerlendirilmesisorunudur. Türk burjuvazisi ve onun üzerindenemperyalizmle bütünleşmiş Kürt büyükburjuvazisinin siyasal etkinliği ancak burjuva siyasalplatformlarının dışından bir müdahaleyle kırılabilir.Aksi halde kirli savaş suçlularının bile kısa süredeKürt halkının dostu haline getirildiği bir siyasalortamda, Kürt büyük burjuvazisinin AKP kanalıüzerinden başarı kazanması zor olmaz.

Tüm bunlar 2009 Newrozu’nu seçimleri aşan birgenel tablo üzerinden ele almak gerektiğinigöstermektedir. Bu tablodan bakıldığında,gündemdeki Newroz’un, Kürt emekçilerinin bağımsızdevrimci bir tutuma ve konumu doğru adım attığı birgün olabilmesinin apayrı bir önemi vardır.

Bundan dolayıdır ki, komünistlerin bağımsızdevrimci sınıf konumu üzerinden ortaya koyduğuiddia, Kürt burjuvazinin kurulu düzen zeminindeuzlaşmaya ve bütünleşmeye dayalı siyasalplatformunun kuyruğunda sürüklenenlerin aksine,Kürt işçi ve emekçilerinin gerçek çıkarlarını vedolayısıyla da geleceğini temsil etmektedir.

2009 Newrozu’na giderken...

Kürt emekçileri bir yol kavşağında!

Page 4: sikb 2009 - 10

Yıkım programı gündemde...4 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

TÜSİAD, hükümeti İMF ile anlaşma yapmayazorluyor. Ankara’da temaslarda bulunan TÜSİADBaşkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, BaşbakanErdoğan ile geçen ay yaptıkları görüşmedekendilerine söylenen ve kamuoyu ile de paylaşılanİMF’nin iki isteğini, kabul edilmesi mümkünolmayan konular olarak görmediklerini, anlaşmanıngecikmesini de bu çerçevede anlayamadıklarınısöyledi.

Çok kötü bir dönemden geçildiğini belirtenYalçındağ, her 4 gençten birinin işsiz olduğunu,yüzde 12’nin üzerine çıkan işsizlik oranının 2000yılından bu yana en yüksek düzeye ulaştığını, imalatsanayindeki kapasite kullanım oranının yüzde 63’egerilediğini ve bunun 1991 yılından beri en gerinokta olduğunu ifade ederek şunları söyledi:

“Bütün bu durumlarda ekonomi bu kadar kötügiderken herkes işinde, aşında, yatırımın ortasındayakalanmış, işini kaybediyor. Böyle birdurumdayken bizim bütün konsantrasyonumuz buaslında. Bu yerel seçimlerin bu kadar büyük bir olayolmasını anlamakta güçlük çekiyoruz. Bizimkonsantrasyonumuz, önceliğimiz o değil. İşadamlarının da vatandaşın da olduğunuzannetmiyorum.”

Büyüyen işsizlik, açlık ve yoksulluğun nedeni kapitalist patronlardır!

Yalçındağ işsizliğin nedenlerine dair bir açıklamayapmazken, TÜSİAD’a üye büyük sermayegruplarının sadece son dönemde binlerce işçiyi iştenattığı biliniyor.

Koç Holding bünyesinde bulunan TOFAŞ krizgerekçesiyle 1400 işçiyi işten attı. Bir yandan dayarı ücretli ve ücretsiz izinler devam ediyor. Aynıdönemde TOFAŞ CEO’su Ali Pandır, yaptığıaçıklamada, kriz döneminde bile kâr ettiklerini veyatırımlarını sürdürdüklerini söylemişti. Yine KoçHolding’e bağlı Ford’da yüzlerce işçi işten atılırken,bir yandan da izin uygulamaları sürüyor. Koç’a bağlıGrundig’de de 2008 Aralık’ı sonunda yüzlerce işçikapı önüne konuldu.

Türk-İş’in yaptığı son araştırmada çığ büyüyenişsizlik şöyle ifade ediliyor: “İşsizlik oranınıhesaplanmasındaki yetersizlik ve yöntem tercihinerağmen üç milyona ulaşan işsizlerin yüzde 17.5’ini(yaklaşık 524 bin kişi) bu dönemde işten ayrılanlaroluşturdu. İşsiz kalanların sayısı giderek artarken,işsizlik ödeneğini hak eden kişi sayısı ise sınırlısayıda (işsiz kalanların yaklaşık yüzde 10’u) kaldı.Yaygınlaşan işsizlik, ücret gelirlerindeki gerileme,gelir yetersizliği/yokluğu, dar ve sabit gelirlikesimlerin yaşama koşullarını gün geçtikçe daha dabozmaktadır.”

Yine aynı araştırmada, yoksulluğun derinleştiğide verilerle ortaya konuluyor. Şubat 2009döneminde 4 kişilik bir ailenin sadece sağlıklıbeslenebilmesi için yapması gereken gıda harcamasıtutarı 740.04 TL. Yanısıra yapılması zorunlu konut(kira, yakacak, elektrik, su vb.), ulaşım, giyim,

eğitim, haberleşme ve benzeri harcamalar da dikkatealındığında, “insan onuruna yaraşır bir yaşamdüzeyi” için gerekli tutar 2 bin 401.57 TL’dir.

Hükümetten İMF ile bir an önce anlaşmayapmasını talep eden Yalçındağ gerçekten“vatandaş”ı, onun işsizliğini, açlığını, yoksulluğunumı düşünüyor, yoksa sermayenin krizden dolayıazalan karlarını, dış borç ödemelerinde yaşadığızorlanmaları, sermayeye aktarılacak kaynakları mı?

Bu sorunun yanıtı yeterince açık. Bugüne kadarkitüm deneyimler, İMF-TÜSİAD paketlerinin işçi veemekçi kitleler için sadece yıkım anlamına geldiğiniyeterli açıklıkta ortaya koymuştur. Kar ederken bileişçileri kapı önüne atmakta tereddüt etmeyen buasalaklar, bizzat nedeni oldukları işsizliğin her geçengün büyüdüğü bir dönemde, işsizlik sigortasıfonunda biriken paralara bile göz dikecek kadararsızdırlar. İşçinin-emekçinin elinde kalmış ne kadarkırıntı hak/kazanım varsa, onun da yeni İMFpaketleri ile gaspedilmesini istiyorlar.

TÜSİAD, İMF ile anlaşma konusundaneden acele ediyor?

Yerel seçimlere kadar ufukta İMF ile yeni biranlaşmasının görünmemesi kapitalist patronlarıfazlasıyla rahatsız ediyor. TÜSİAD Başkanı’nın İMFile anlaşmanın gecikmesinin yaratacağı “kötüsonuçlar”ın altını çizmesi, İMF’nin istemlerinin“makul” olduğunu vurgulaması bu rahatsızlığın dışavurumu.

Ekonomik kriz her geçen gün derinleşiyor.Borsalardaki düşüşler sürüyor. ABD’nin açıkladığıekonomik destek paketi, kapitalist dünyaekonomisinin baş aşağı gidişini engelleyemiyor.Üretim sürekli geriliyor. Krizden en çok etkilenenülkelerden biri de Türkiye. Sanayi üretimindekidüşüşte Japonya’dan sonra ikinci sırada.Kapitalistler, İMF ile yapılacak anlaşma ileborçlarını erteletmeyi umuyorlar ve gündemde olan25 milyar dolarlık kredinin borçlarının ödenmesi,yaralarının sarılması için kullanılmasını istiyorlar.

TÜSİAD, İMF ile anlaşma konusunda aceleediyor, zira 267 milyar dolar dış borcun önemli birbölümü, TÜSİAD üyesi tekelci sermaye gruplarınınborçlarından oluşuyor. 267 milyar doların sadece85 milyar doları sermaye devletine aitken, 182milyar doları ise TÜSİAD üyesi kapitalistlerinborçlarıdır. TÜSİAD üyesi tekelci sermayegruplarının 182 milyar dolarlık dış borcunun 60milyarlık bölümü sahibi oldukları bankalara aitken,122 milyar dolarlık bölümü ise kapitalistişletmelere ait borçlardan oluşuyor.

Kapitalistler önce devasa dış borçların altınaimza attılar. Kredileri diledikleri gibi kullandılar.Şimdi ise borçlarını bir şekilde sermaye devletininüstlenmesini istiyorlar. Böyle bir borçlanmanınfaturasını ise bir kez daha işçi ve emekçilerödeyecek.

Kısacası, İMF kaynakları sermayeye, faturası iseişçi ve emekçilere!

TÜSİAD Başkanı gazetecilere İMF ileanlaşmanın gecikmesinin yaratacağı “olumsuz”sonuçlardan bahsederken, işsizliğin ve kamuborcunun artmasından dem vuruyor, üretimin vetüketimin artması için AKP hükümetinin tedbiralması gerektiğinden söz ediyor. Kapitalistlerinborçlarının, dış borçların ana gövdesinioluşturduğuna ise hiç mi hiç değinmiyor.

İMF-TÜSİAD programlarına karşımücadeleye!

Borç alınan para kapitalistlerin kasasınaakıtılırken, borcun kendisi ve faizleri ise işçi veemekçilere ödettirilecek. Dolayısıyla, İMF’yleimzalanacak yeni anlaşma, tüm dünyayı sarmış olankrizle birlikte işçi ve emekçiler için çok daha yıkıcısonuçlara yol açacak. TÜSİAD’ın İMF ile yeni biranlaşma yapılması için bu kadar ısrarcı olmasınıntemel nedeni budur.

TÜSİAD patronları İMF’den gelecek paralarıdört gözle bekliyor, sermaye hükümetinden dahahızlı davranmasını istiyorlar. “Krizin herkesivurduğu” yalanına sarılıyorlar.

AKP ise, TÜSİAD’ın çok “makul” bulduğu İMFtaleplerinin seçim öncesinde karşılanmasınıçıkarlarına uygun görmüyor. Ama seçimlerdensonra, TÜSİAD ve sermaye medyası elele vererek,işçi ve emekçilere yönelik olarak, “krizi birlikteatlatalım” kampanyasını başlatacaklardır. İştençıkarmalar, ücretlerin düşürülmesi karşısında, işçisınıfını tam bir sessizliğe davet edeceklerdir. İşçisınıfının krizin faturasını ödemeye karşı çıkması,İMF dayatmalarına karşı mücadele etmesidurumunda ise baskı ve şiddet yolunabaşvuracaklardır.

İşçi ve emekçiler İMF ile yapılan anlaşmaların neanlama geldiğini kendi deneyimlerindenbilmektedirler. Faturası işçi ve emekçilere ödettirilenİMF kredilerine her zaman işçi ve emekçilerin entemel kazanımlarının gaspedilmesi eşlik etmiştir.İMF’nin açtığı her kredi musluğunun karşılığı sosyalyıkım dayatmaları olmuştur. Sağlık ve eğitim gibi entemel hizmetlerin paralı hale getirilmesi, mezardaemeklilik, özelleştirme yoluyla kamu birikimlerininpeşkeş çekilmesinin yanısıra işsizleştirme vesendikasızlaştırma, emperyalist tekellerin çıkarlarıdoğrultusunda tarımın yıkıma uğratılması, kölelikyasası vb. ile işçi ve emekçilerin yaşam ve çalışmakoşulları her geçen gün daha da ağırlaştırılmıştır.İMF programlarını uygulayan her ülkede işçi veemekçilerin alım-gücü sürekli düşmekte,milyonlarca insan sefalete itilmekte, işsizliktırmanmaktadır.

İşçi ve emekçiler için İMF-TÜSİAD sosyalyıkım programlarına karşı birleşik-örgütlümücadeleyi yükseltmek dışında bir çıkış yolu yoktur.Krizin faturasına ve yeni İMF anlaşmalarına karşımücadelenin örgütlenmesine önderlik etme göreviise, sınıf devrimcilerinin, devrimcilerin ve emektenyana olan tüm ilerici güçlerin sorumluluğudur.

TÜSİAD yeni yıkım anlaşmasının bir an önce imzalanmasını talep ediyor...

İMF-TÜSİAD yıkım programlarına karşımücadeleyi yükseltelim!

Page 5: sikb 2009 - 10

Emperyalizm yenilecek... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 5Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın Ankara ziyareti…

Emperyalist-siyonist güçlerle suç ortaklığı pekiştiriliyor!

Ankara-Washington hattındaki uğursuz trafik,ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ınOrtadoğu ve Avrupa turunun ardından Ankara’yagelmesi ile yeniden hareketlendi. Dışişleri Bakanı AliBabacan’ın yanı sıra Tayyip Erdoğan’la da uzun birgörüşme yapan ABD’li bakan, cumhurbaşkanıAbdullah Gül tarafından da kabul edildi. Ankara’dakiher renkten Amerikancıyı pek sevindiren ziyaretin,ABD-Türkiye ilişkilerine yeni bir ivme kazandıracağıbelirtiliyor.

Barack Obama’nın başa geçmesinden sonraAnkara’daki işbirlikçilerini pohpohlayan açıklamalaryapan ABD’li görevliler, Türkiye’nin bölgeninsorunlarının çözümünde oynayacağı “önder rol”eişaret etmeye özen gösterdiler. Dinci gericiler,muhafazakârlar, liberaller, sağcılar, laikler, kısacasıAmerikancı rejimin tüm savunucuları, alçalmışruhlarını okşayan efendilerinin açıklamalarıylaheyecana kapılmış görünüyorlar. Coşkuda ilk sırayıişgal eden dinci gericiler öyle bir havaya kapıldılar ki,şefleri Tayyip’i “son Osmanlı padişahı” ilan edecekkadar zıvanadan çıkabildiler.

Hükümetin borazanlığını yapan dinci gericimedyanın kalemşör takımı, ABD’nin Türkiye’ye“önem vermesi”ni AKP ile şefi Tayyip’in “başarılar”hanesine kaydetti. AKP hükümeti ile çatışan Doğanmedya tekeli de, Washington’dan gelen “teveccüh”ükutsayarak, Amerikancılık’ta dinci gerici medya ileyarışa girişti.

“Bölge liderliği”mi, aktif taşeronluk mu?

Barack Obama dahil, önde gelen Beyaz Saraygörevlilerinin, Türk sermaye devletinin bölgede“liderlik misyonu” oynaması gerektiğini söylemeleri,“liderlik” rolünün bağımsız bir tercih olmadığının,tersine bu rolün bizzat Washington’daki haydut takımıtarafından biçildiğinin kanıtıdır. Zira bölgesinde“liderlik” yapma güç ve iradesine sahip olanların,birileri tarafından bu misyona atanması sözkonusuolamaz. Bilindiği üzere rolü biçen, aynı zamandasenaryoyu da yazar. Başkasının yazdığı senaryoyagöre rol oynayanların liderliğinden değil,taşeronluğundan söz edilebilir ancak.

Görünen o ki, Clinton’ın Ankara ziyareti, “liderlik”diye yutturulmak istenen taşeronluğun daha dapekiştirilmesini amaçlamaktadır.

Nitekim Tayyip-Clinton görüşmesinin ardındanbaşbakanlığın internet sitesinden yapılan yazılıaçıklamada, “Dost ve müttefik iki ülke arasındaki ikiliilişkilerin yanısıra başta Filistin sorunu, Irak,Afganistan ve terörle mücadele konuları olmak üzereönemli bölgesel ve küresel sorunların ayrıntılı olarakele alındığı” bildirildi.

ABD’li meslektaşıyla görüştükten sonra basınademeç veren dışişleri bakanı Ali Babacan ise şunlarısöyledi: “Türk-Amerikan ilişkileri yeni döneme girdi.Yeni yönetimle birlikte yeni döneme girdi. Bununsinyallerini alıyoruz. Kısa süre içinde üst düzey birçokABD’li yönetici ile görüştük…”

Bu gelişmeden pek memnun görünen bakan, genişkapsamlı işbirliğinin önemine dikkat çekerek şunlarısöyledi: “Kapsam olarak bizim dış politikamızda

temel önceliklerimiz tamamen örtüşüyor. İstişare veişbirliği odaklı döneme geriyoruz. Bütün noktaişbirliğinde… Onlar da ‘Afganistan’da Irak’taBalkanlar’da Ortadoğu’da birlikte neleryapabiliriz?’ diyorlar. Tüm bu konularda birlikteçalışmak istediklerini söylediler.”

Görüşmelerin ardından yapılan ortak açıklamadaki,“Türkiye ve ABD dışişleri bakanları, transatlantikilişkilere bağlı ve güçlü bir NATO bünyesinde müttefikülkeler olarak, Türkiye’nin Afganistan’a katkılarınınsürdürülmesi de dahil, Afganistan’da işbirliğinindevamını taahhüt etmişlerdi” vurgusu ise, Ankara’dakiişbirlikçilere biçilen “liderlik misyonu”nun niteliğiniortaya koymaktadır.

İki bakanın ilan ettikleri “Genç Türkiye/GençAmerika: Yeni Bir Çağ İçin Yeni Bir İlişki” adlıgirişim ise, Ankara’daki gerici rejimin, ABDemperyalizminin halklara karşı işlediği ağır suçlaradaha etkin bir şekilde katılma yönelimine işaretetmektedir.

Nisan ayının ilk yarısında Türkiye’ye gelmesibeklenen Barack Obama’nın da gündemindeAfganistan, İsrail-Filistin, İsrail-Suriye sorunları ileIrak ve İran konularının olacağının şimdidenaçıklanması, emperyalist Amerikan rejiminin, Türksermaye devletine hangi alanlarda taşeronlukyaptıracağı konusunda tartışmaya yerbırakmamaktadır.

Peki, ABD emperyalizmi, acımasız savaş makinesiaracılığıyla Afganistan’da, Irak’ta neler yapmaktadır?Her iki ülkeyi ağır bombardımanlarla harabeyeçevirdikten sonra işgal eden ABD, yıllardır her ikiülkenin halklarını kitlesel bir şekilde ve en vahşiyöntemlerle toplu kıyımdan geçirmektedir. Öte yandanABD desteği ve himayesindeki ırkçı-siyonist İsrailrejiminin Filistin’deki icraatları da gözler önündedir.İsrail savaş makinesinin Gazze’yi hedef alan son vahşisaldırısı da, ABD emperyalizmi ile diğer gerici güçodaklarının suç ortaklığı sayesinde mümkün olmuştur.

Ezilen halkların cellatlarıyla aleni suç ortaklığı!

Gazze’nin yıkımı ve Filistinliler’in kitleselkıyımından dolayı siyonist dostlarını rahatsız edeneleştirilerde bulunan Tayyip Erdoğan, dinci gericiliğinorganize ettiği bir gösteri eşliğinde “Davos fatihi” ilanedildi. Amerikancı hükümetin başı, o günden sonra herfırsatta “mazlumlardan yana” olduklarını iddia etti,yerel seçim kampanyasının bir ayağını bu sahtesöylem üzerine kurguladı. Ancak, ABD’li bakanınTürkiye ziyareti, “mazlumlardan yanayız” söylemininiğrenç bir uydurma olduğunu gözler önüne serilmesineyetti.

Mazlumlardan yana olduğunu iddia eden dincigericiliğin şefi, ABD emperyalizminin Irak,Afganistan, Ortadoğu, Balkanlar politikası konusundahemfikir olduğunu da ilan ediyor. Bu kuşkusuz Türkburjuvazisi ve onun devletinin resmi politikasıdır.Ancak, halihazırda icranın başında bulunan AKPhükümeti ile şefi Tayyip Erdoğan da, emperyalizmeuşaklığın itirafı olan bu politikanın aktifsavunucularıdır.

Gazze’nin yakılıp yıkılması, Filistin halkınınsoykırımcı bir zihniyetle katledilmesi; Irak’ta 1.5milyon insanın katledilmesi, 4 milyon insanınyerinden yurdundan edilmesi, ülkenin dört bir yanınınharabeye çevrilmesi; Afganistan’ın ağır bombardımanuçaklarıyla cehenneme çevrildikten sonra işgaledilmesi, sekizinci yılına giren işgal boyunca toplukatliamların devam etmesi… Tüm bunlar Türksermaye devleti ve AKP hükümetinin hemfikiroldukları ABD politikalarının uygulanmasından başkabir şey değildir. Bölge halkları şahsında insanlığa karşıişlenen bu ağır suçlara ortak olanların “mazlumlardanyanayız” söylemi, kaba riyakârlığın da ötesindedir.

Sermayenin hem “dinci” hem “laik” kesimlerini kullanma politikası!

Ziyaret sırasında AKP övgüsünde Bush’u sollayanAmerikalı bakan, “ılımlı İslam” söyleminden rahatsızolan kesimlerin gönlünü hoş etmeyi de ihmal etmedi.Türkiye için “laik, demokratik hukuk devleti” klişesinikullanacaklarını hissettiren Clinton, böylece Türkburjuvazisinin tüm kesimlerini bölge politikalarıdoğrultusunda seferber etme niyetlerini ortaya koymuşoldu.

Obama yönetiminin bu yeni taktiği, işbirlikçilersafında hemen karşılık buldu. Dinci gerici cenah zaferkazanmış havasına bürünürken, laik cenahınmedyadaki bazı sözcüleri, Bush yönetiminin öneçıkardığı “ılımlı İslam” söyleminin terkedilmesininbüyük bir önem taşıdığını saptamış bulunuyor.

Barack Obama’nın ziyareti ile daha bariz bir halalması kaçınılmaz olan bu Amerikancı cereyanakapılanlar, ABD emperyalizminin sarsılan imajınıdüzletme gayretine şimdiden giriştiler. Egemensınıfların farklı kanatları ile bunların medyadakisözcüleri, “birlik ruhu” içinde emperyalist zorbaları“dostumuz” gösterme seferberliğini, önümüzdekigünlerde daha pervasızca sürdüreceklerdir.

Türk egemen sınıflarının Washington’dakiefendileriyle suç ortaklığını pekiştirme çabası, anti-emperyalist mücadelenin önemini arttırıyor. Mücadele,soyut anti-emperyalist söylemin yanıltıcılığını teşhireden, ancak anti-kapitalistlerin tutarlı anti-emperyalistler olabileceğini vurgulayan bir bütünlükiçinde örülmelidir.

Page 6: sikb 2009 - 10

Konfederasyonların seçim açıklamaları...6 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

DİSK ve KESK yerel seçimlerde emekçilere düzeni ve boş hayalleri umut olaraksunmaya devam ediyor...

İşçi ve emekçilerin gerçek çözümüdevrimde, kurtuluşu sosyalizmdedir!

Yerel seçimler söz konusu olduğunda, sadece solsiyasal güçler değil kendilerini “emek ve demokrasi”güçleri olarak tanımlayan sendikalar da işçi veemekçilerin dikkatini düzen güçlerine yöneltmekte,onlara çözüm olarak mücadeleyi değil seçimsandıklarını göstermektedir.

Oysa krizin sonuçlarının her geçen gün daha fazlahissedildiği, işçi ve emekçilerin yaşam ve çalışmakoşullarının daha beter hale geldiği, dolayısıylaemekçilerdeki tepkinin arttığı bir süreçtengeçmekteyiz.

Emek güçleri krizi ve sonuçlarını önemligördüklerini döne döne ifade etmekte, kendilerine vediğer güçlere görevler biçmekte, krize karşı sosyalmücadele programları oluşturmaktadır. Ancak bunlarınhepsi kağıt üzerinde ve sözde kalmakta, pratiğe birtürlü geçirilmemektedir.

Açıktır ki, bugün sendikaların da suçladıkları, tümsaldırılardan sorumlu tuttukları düzen partilerinden vedüzenden hesap sormanın yolu birleşik, militan,siyasal bir sınıf hareketi geliştirmekten geçmektedir.Güncel planda bu ihtiyaç kapitalizmin krizine vekrizin sonuçlarına karşı kendini çok fazlahissettirmekte, imkanlarını her geçen günbüyütmektedir.

Günün görevi bu iken, DİSK ve KESK yerelseçimlere dair yaptıkları açıklamalarla merkezi veyerel iktidar ilişkisini çarpıtmakta, çözüm için sandığıişaret etmektedir. Böylece işçi ve emekçileri aldatan,onlara yalan söyleyen düzen güçlerinin yedeğinedüşmektedir.

DİSK, yerel seçimlere dair yaptığıaçıklamada,“bütün iller, ilçeler ve beldelerde emektenve demokrasiden yana, sosyal adalete, sendikal hak veözgürlüklere, toplumsal kazanımlara, eşitliğe, barışave özgürlüğe değer veren adaylar desteklenmelidir”demekte, sonrasında ise somut olarak İstanbul’daKemal Kılıçdaroğlu’na, Ankara’da MuratKarayalçın’a, İzmir’de Aziz Kocaoğlu’na,Eskişehir’de Yılmaz Büyükerşen’e oy verme çağrısıyaparak CHP’yi işaret etmektedir.

Diğer iller, ilçeler ve beldelerde, DİSK’in yerelörgütlerinin yapacağı değerlendirmeler sonucunda,“halkın sevgisini kazanmış, toplumsal desteği yüksek,seçimi kazanmaya en yakın emek dostu sosyaldemokrat ve sol adaylara oy verilmelidir. Yerel seçimsürecinde, özelleştirmeci, örgütlenme özgürlüğünüçiğneyen, ranta, yolsuzluğa ve partizanlığa dayalıuygulamaları sürdüren ve savunan, muhtaçvatandaşlara eşit ve adil sosyal yardımlar götürmek veherkesi belediye hizmetlerinden eşit yararlandırmakyerine, sadaka toplumu yaratmaya çalışan adaylarteşhir edilmeli, bunlara oy verilmemelidir”demektedir.

DİSK’in işaret ettiği kişiler, CHP gibi has birdüzen partisinden aday olmuş, onun sosyal yıkımprogramını savunan ve uygulayan kişilerdir. Diğerlerigibi CHP de TÜSİAD’cı, İMF’ci, Amerikancı’dır. Oda işçilere, emekçilere ve Kürt halkına düşmandır.CHP’nin programı özelleştirmelerin, demokratik hakve özgürlüklerin gaspının, esnek üretimin yasal halegetirilmesinin, krizin faturasının işçi ve emekçilerekesilmesinin programıdır. CHP’nin adayları da

diğerleri gibi ranta, yolsuzluğa ve çalıp çırpmaya adayolmaktadır.

DİSK’in daha somut olarak işaret ettiği İzmir adayıAziz Kocaoğlu, kadroya almayarak köle gibitaşeronda çalıştırdığı işçileri kapı önüne koyan bir işçidüşmanıdır. İzmir’de taşeron belediye işçileri ikibuçukaydır belediye önündeki direnişlerini sürdürmektedir.İş ve kadro talebiyle eylem yapan işçilerin üzerinepolisi saldırtan Kocaoğlu, hem belediye hizmetlerinitaşerona devreden sıkı bir özelleştirmeci, hem detaşeron işçileri kapı önüne koyarak işçinin insancakoşullarda çalışma ve örgütlenme hakkına saldıran birpatron olduğunu kanıtlamaktadır. Diğerlerinin maziside bu açıdan temiz değildir. Hepsi de sermayeyehizmette yarışan has düzen partisi CHP’ninneferleridir.

DİSK’in CHP’yi neden desteklediğine dairgerekçelendirmesi DİSK Genel Sekreteri TayfunGörgün tarafından dile getirildi. Görgün, 4 ildeCHP’nin desteklenmesi yönündeki kararlarınıngerekçesini “solun ortaklaşmaması” olarak ifadeederek şunları söyledi: “Ortak adayların çıkmasısağlanamadı. Bunun üzerine, her alanda demokratikkatılımcı, eşitlikçi, özgürlükten yana, sosyal adaletigözeten, örgütlenmenin yaygınlaştırılması içinçabaların yükseltilmesi çağrısını yaptık. Her ilde,kazanma şansı yüksek olan emekten ve demokrasidenyana adayların desteklenmesini istedik. Dört ilde deAKP karşısında kazanma şansı yüksek olan adaylaraoy verilmesi çağrısında bulunduk.”

Böylece DİSK’in bürokrat yöneticileri, AKP’yekarşı CHP’yi sahiplenerek ve CHP’yi “eşitlikçi,özgürlükçü, demokratik, sosyal adaletçi” vb.argümanlarla süsleyerek, işçi ve emekçilere alternatifolarak sunmaktadırlar.

Oysa CHP, kölece çalışma koşullarını daha daağırlaştıran iş yasası, işçi ve emekçilerin sağlık veemeklilik hakkını gaspeden SSGSS yasası meclistegörüşülürken, kılını bile kıpırdatmayarak nasıl bir işçidüşmanı olduğunu kanıtlamıştır. O dönemde DİSK degöstermelik açıklamalar yapmakla yetinmiş, mecliskoridorlarını arşınlayarak “yasayı kabul etmeyeceğini”

ilan etmiş, böylece kölelik yasasının meclisten geçişiniizlemekle yetinmiştir. Dün kolkola girerek işçidüşmanı yasalara geçit verenlerin, bugün işçi veemekçilere “umut” olarak sermaye uşağı,emperyalizmin ve İMF’nin hizmetinde, emekçidüşmanı bir düzen partisi olan CHP’yi göstermesindeşaşılacak bir yan bulunmamaktadır.

İşçi ve emekçi düşmanı yasa ve uygulamalara karşıbir şey yapmayarak, hatta varolan tepkileri debastırarak düzene hizmet eden sendika bürokratları,bugün yerel seçimler üzerinden benzer bir hizmetiyerine getirmektedirler.

KESK’in tutumu da DİSK’inkinden çok farklıdeğildir. KESK, merkezi ve yerel iktidar yapısını,sanki birbirleriyle hiçbir bağları yokmuş gibi ayrı elealmakta, merkezi düzeyde olmasa da yerelyönetimlerde “demokratik, eşitlikçi, adil bir işleyiş”oluşturulabileceğini ve “uygar bir kent yaşamı”sağlanabileceğini iddia etmektedir.

KESK’in yerel seçimlere ilişkin deklarasyonmetninde şunlar ifade edilmektedir:

“Kentleşme ve yerel yönetimler meselesi birçokaçıdan belki de ülkenin en temel meselesi niteliğikazanmaktadır. Türkiye’nin kentleşme serüveni,kentsel gelişkinlik düzeyinin halkımızın beklentilerinikarşılamaktan uzak olduğu; çağdaş, demokratik biryerel yönetim anlayışı geleneğinin oluşturulamadığı;kentlerimizin insanca, yaşanabilir ölçütleri maalesefsağlayamadığı bir mecrada akıp gitmektedir…

Kentlerde yaşayan yurttaşlarımızın önemli birbölümü eğitim, sağlık, barınma ve beslenme gibi temelinsan haklarından yoksun bırakılmış, en temel kentselhizmetler bile özelleştirilerek ticarileştirilmiştir.Emekçiler ve kent yoksulları yaşadıkları kentlerinsorunlarının tartışıldığı, çözüme kavuşturulduğuzeminlerden koparılmış, kamusal yaşamdan neredeysebütünüyle dışlanmıştır. Projeci belediye anlayışı adıaltında kentlerimizin doğal ve kültürel zenginlikleri,yeşil alanları, kıyıları, ormanları yok edilmekte;dağıtılan niteliksiz kömürlerle, yanlış imarplanlamalarıyla, sermayenin kirlilik yaratantesislerine verilen ruhsatlarla kentlerimiz çevresel

Page 7: sikb 2009 - 10

felakete doğru sürüklenmektedir…Yerel yönetimler, sadece altyapı meseleleri ile

ilgili, park ve bahçelere bakan, çöp toplayan ya daimar planlarıyla kentsel rantları yönetenorganizasyonlar olarak görülemez. Gelişkin birdemokrasinin temeli kentsel demokrasiningelişkinliğine bağlıdır. Kentler yurttaş katılımının entemel zemini olarak görülmelidir. Düzgün, sağlıklı vegüvenli bir kentte yaşamak, barınma olanaklarındaninsanca yararlanmak, kentin sağladığı imkanlardaneşit pay almak, yaşadığı kentte, etnik kimliğini,inancını ya da inançsızlığını özgürce yaşamakyurttaşlarımızın temel haklarıdır. Bu haklar ancakinsanlarımızın yaşadığı kentin sorunlarına sahipçıkma, onu dönüştürmek, geliştirmek için kentselsiyasete dahil olma yollarının koşulsuz açık olmasınabağlıdır.

Ne yazık ki, yaklaşan seçimlerde karşımıza çıkanadayların bir çoğu yukarıda ifade edilen kentseldemokrasi anlayışından uzak bir profilsergilemektedirler. Yürütülen seçim kampanyalarındaırkçı, milliyetçi, ayrımcı ve yurttaşlar arasında ayrılığıkörükleyen temalar halkımızın eşit, özgür ve barışiçinde çağdaş, güvenli ve gönenmiş kentlerde yaşamaözlemine yanıt vermemektedir.”

KESK bürokratları bu sorunları tespit ettiktensonra bir dizi talep sıralamaktadır. Oylarını, kentselolanaklardan herkesin eşit, kaliteli, parasızyararlanabileceğini vaad eden, kentin estetikbütünlüğüne saygılı, emekçilerin örgütlenme hakkınıtanıyan adaylara vereceklerini ilan etmektedirler.

Mevcut durumda, sermayenin sınıf egemenliğikoşullarında, KESK bürokratlarının ileri sürdüğüözlem ve talepleri yerine getirebileceğini iddia edenadaylar çıksa dahi, sanki bunun herhangi birinandırıcılığı varmış gibi, ileri sürülen bu tespitleremekçilerin bilincini bulandırmaktan, dolayısıyladüzene hizmet etmekten başka bir sonuçüretmemektedir.

Komünistlerin seçim bildirgesinde kentlerintablosu tüm açıklığıyla ve gerçekliğiyle tespitedilmiştir:

“Kapitalizmin kentleri onun aynasıdır. En temelaltyapı hizmetlerinden yoksun olarak hızla büyüyenyerleşim birimleri, zamanla kendileriyle birliktesorunları da büyütürler. Sonuçta temel hizmetlerinyerine getirilmediği, çevrenin hesapsızca yağmalanıptahrip edildiği, semtler ve bölgeler arasında korkunçbir sosyal eşitsizlik ve dengesizliğin yaşandığı,milyonlarca insanın yaşam güvencesinden yoksun birhayat sürdüğü bugünkü kentler çıkar ortaya.

Kapitalist düzende bu her zaman böyledir. Çünkübu düzende, temel insani ihtiyaçlar ile insan ve çevresağlığı değil, fakat kapitalist kâr yasası esastır. Çünkübu düzende, asalak sermaye sınıfının vurgun üstünevurgun vurup zenginliğine zenginlik katmasıdır önemliolan…

Düzenin egemenleri bu sorunları çözmek bir yana,halihazırda verdikleri sınırlı hizmetleri bile paralı halegetiriyorlar. ‘Ucuz ve kaliteli hizmet sağlamak’ vb.yalanlar eşliğinde, belediye hizmetlerini deözelleştirmiş bulunuyorlar. Ödediğimiz vergilerleyerine getirilmesi zorunlu temel hizmetler bile ücretlihale getiriliyor. Artık belediyeler birer şirket, biz isemüşteriyiz.”

DİSK şahsında olduğu gibi doğrudan düzenpartilerini ve onların adaylarını işaret edenler, KESKşahsında olduğu gibi açıktan olmasa da örtülü olarakboş vaadler yayanları işaret edenler, bulunduklarımevzileri işçi ve emekçilerin sınıf çıkarıdoğrultusunda kullanmamaktadırlar. Yerel seçimlerüzerinden yaptıkları açıklamalarla işçi ve emekçilereçözüm olarak düzen partilerini önermekte, boşvaadlerine inanmalarını istemektedirler. Bututumlarıyla düzene ve düzen güçlerine hizmetetmektedirler.

Komünistler, gösterdikleri devrimci sosyalistadaylarla, işçi ve emekçilere gerçeklerianlatmaktadırlar. Komünistlerin seçim bildirgesindemevcut iktidar ilişkileri tespit edildikten, işçi veemekçilerin sorunlarının gerçek kaynağı olankapitalist sistem mahkum edildikten sonra, onlaradevrimci sınıf mücadelesini yükseltme çağrısıyapılmakta ve şunlar söylenmektedir:

“Sorunlarımız düzenin içyüzü çoktan açığa çıkmışseçim oyunuyla çözülemez. Bir avuç asalak iktidardümenini elinde tuttuğu sürece, sömürü, baskı vezulüm üzerine kurulu bu düzen devam ettiği sürece,temel sorunlarımız çözümsüz kalacaktır.

Çözüm, tüm sorunların kaynağı olan sermayediktatörlüğünün temellerinden yıkılmasındadır.Çözüm, işçi sınıfı ve emekçilerin her alanda ve herdüzeyde iktidarı ele geçirmesindedir. Böylece bir avuçasalağın tekelindeki tüm zenginliklerin ve kaynaklarıntüm toplumun hizmetine sunulmasındadır.

Bu sosyalizm demektir, çözüm sosyalizmdedir!Sosyalizm, temel iktisadi ve sosyal sorunlarımızınçözümünü sağlamakla kalmaz, emekçiler için gerçekbir demokrasinin de koşullarını yaratır. Ancak bukoşullarda emekçiler, hiçbir engelle karşılaşmadan,temel demokratik hak ve özgürlüklerini gerçektenkullanabilirler. Ve ancak bu durumda, yerel

yöneticilerini özgürce seçmek, denetlemek vegerektiğinde görevden almak olanağına dakavuşabilirler.”

İşçi ve emekçilerin hak ve özgürlüklermücadelesini büyütmesi, sınıf çıkarları doğrultusundasınıfa gerçekleri anlatması, siyasal bir bilinçkazandırması gereken sendikalar ne yazık ki bir avuçbürokrat tarafından ele geçirilmiştir. İşçi veemekçilerin hakları söz konusu olduğunda sessizkalarak düzene hizmette yarışan sendikabürokratlarının bu pervasızlığını bozacak olan isetabandan yükselecek olan devrimci bir sınıf ve kitlehareketidir.

Burjuvazinin seçim oyununu bozmanın, bu gericiatmosferi dağıtmanın yegane yolu krize karşı militanbir işçi ve emekçi hareketi yaratmaktan geçmektedir.İşçi ve emekçilerin tüm dikkatini, güç ve enerjisinikrize karşı mücadeleye değil de yerel seçimlere,dolayısıyla sandığa çekenler, yalnızca sermayeyehizmet etmektedirler.

Sınıfın ve emekçilerin tüm öncü unsurlarına,devrimcilere, ilericilere, emekten yana olduğunu iddiaeden sendikacılara düşen görev, işçi ve emekçilereseçim sandığını gösterenleri teşhir etmek, krize karşıbirleşik ve militan bir mücadeleyi örgütleme çabasınayoğunlaşmaktır.

Konfederasyonların seçim açıklamaları... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 7Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

ESP’ye yönelik polis terörüne eylemli yanıt!

“Yaşasın devrimci dayanışma!”

10 Mart sabahı erken saatlerde İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin ve Antakya’da polis tarafındaneşzamanlı olarak gerçekleştirilen ev ve kurum baskınları sonucu Ezilenlerin Sosyalist Platformu (ESP), AtılımGazetesi, Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) ve Emekçi Kadınlar Derneği (EKD) üye vetemsilcileri gözaltına alındılar. Gözaltı terörü 11 Mart günü İstanbul’da gerçekleştirilen eylemle protestoedildi.

Saat 12.30’da İstanbul’da Galatasaray Lisesi önünde gerçekleştirilen basın açıklamasında TMY terörünekarşı ortak bir duruş sergilendi.

Çok sayıda devrimci ve demokratik kurum temsilcilerinin destek verdiği eylemde, “Bize gücünüz yetmez!/ ESP” pankartı ile “Özgürlük için politika!”, “İnsanlık için bilim! / BEKSAV” pankartları, “Baskılar,gözaltılar bizi yıldıramaz! Yaşasın kadın dayanışması! / EKD”, “Gözaltılar serbest bırakılsın! / ESP”, “TerörleMücadele Yasası iptal edilsin! / Tekstil-Sen”, “Fahriye Ilgaz, Serap Ünal, Ali Tektaş, Ozan Özyılmaz serbestbırakılsın! / SGD” dövizleri açıldı.

Basın açıklamasını ESP Sözcüsü Ersin Sedefoğlu gerçekleştirdi. Sedefoğlu gerçekleştirilen baskınlarınhukuksuzluğuna dikkat çekti. “Hak ihlallerinin adli merceler tarafından meşru görüldüğünü, kimi medyakuruluşlarının da polisin bu yaptıklarını haklı ve meşru göstermeye çalıştığını” belirtti.

Açıklamanın ardından birer konuşma yapan DTP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, Kanber Saygılı veTutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu Sözcüsü Necati Abay saldırıları protesto ederek gözaltınaalınanların derhal serbest bırakılmasını istediler.

“Söz, eylem, örgütlenme hakkımız engellenemez!”, “Toplumla mücadele yasası iptal edilsin!”, “Yaşasındevrim ve sosyalizm!”, “Gözaltılar serbest bırakılsın!”, “Devlet terörüne son!”, “Yaşasın devrimcidayanışma!”, “ESP susmadı susmayacak!” vb. sloganların atıldığı eylemin ardından, desteğe gelen kurumlarESP’nin Beyoğlu’nun merkez bürosuna ziyarette bulundular.

Yapılan konuşmalarda ESP’yle dayanışma içinde olunduğu dile getirilirken saldırılara karşı ortakmücadele etmenin gerekliliği ifade edildi. Ziyaretin sonunda birlikte neler yapılabileceği tartışıldı.

DHF, SP, Partizan, Devrimci Demokrasi, BDSP, SODAP, Alınteri, Mücadele Birliği Platformu, TÖP, DTP,SDP, KÖZ ve İHD’nin de aralarında bulunduğu çok sayıda kurum eyleme destek verdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Page 8: sikb 2009 - 10

Sendikal korucular işbaşında...8 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

Rıdvan Budak “çete”sini toplamaya çalışıyor...

Sermayenin “Budak”lı sopası bu kezsökmeyecek!

Her kriz döneminde olduğu gibi patronlar, ortayaçıkan yükü işçi ve emekçilerin sırtına yıkarak süreçtenen az zararla çıkmaya, hatta bunu kendileri açısından birfırsata çevirmeye çalışıyorlar. Bunun sonucunda dakrizin yol açtığı yıkımı esas olarak işçi sınıfı veemekçiler yaşıyor. Çığ gibi artan işsizlik, yaygınlaşanücretsiz izinler, ücretlerin aşağı çekilmesi ya da aylarcaödenmemesi, işsizlik sopası gösterilerek her türlü hakve kazanımın gaspedilmesi, öte yandan elektrik vedoğalgaz gibi en temel tüketim ürünlerine yapılan fahişzamlar işçi ve emekçilerin yaşamını bir cehennemeçeviriyor.

Halihazırda işçi ve emekçiler cephesinden krizinfaturasını ödememeye dönük güçlü bir ses çıkmış değil.Bilinç ve örgütlülük düzeyinin zayıflığı buna engeloluyor. Fakat gene de işçi ve emekçi hareketi içerisindegüçleri birleştirmeye, mücadeleyi yükseltmeye dönükçabalar, atılan anlamlı adımlar var. Yakın zaman öncegerçekleştirilen 15 Şubat İstanbul mitingi işçi veemekçilerin mücadele isteğinin bir ifadesi.

İşte böyle bir süreçte, DİSK’e bağlı Tekstil İşçileriSendikası Genel Başkanı Rıdvan Budak’ınaçıklamalarının gazetelerde yer aldığını görmekteyiz.Binlerce işçinin son süreçte işsiz kaldığı Denizli’deyayınlanan bir yerel gazetenin 4 Mart tarihli sayısınınmanşetinde Rıdvan Budak’ın “hakkınızı arayın” sözleriyer alıyordu. 8 Mart günü ise Vatan gazetesinde RıdvanBudak’la yapılmış bir röportaj yayınlandı. Röportajda,“işçilerin sembol temsilcisi” olduğu belirtilen RıdvanBudak’ın “tarihi bir çağrı” yaptığı duyuruluyordu.

Rıdvan Budak’ı tanımayanlar, ya da hala onun birsendikacı olduğunu düşünenler, söz konusu haberleriokuyunca epeyce şaşırdılar. Zira boynuna Vatangazetesi yazarı tarafından “işçilerin sembol temsilcisi”yaftası asılmış olan Rıdvan Budak, işçilere değil fakatpatronlara seslenmekteydi. “Hakkınızı arayın” dediğipatronlardı. “Gelin hep beraber hiçbir tedbir almayan,bizleri ölüme terkeden bu iktidara karşı birlikte başkaldıralım” sözlerinin muhatabı patronlardı. Ve utanıpsıkılmadan, krizin faturasını ödetmek için onbinlerceişçiyi gözünü kırpmadan sokağa atan, her türlü haklarınıbir çırpıda yok eden patronlara, birlikte yürümeyi,birlikte mücadele etmeyi öneriyordu.

Aslında bu tavır işçilere yabancı değil. Ne zaman birkriz patlak verse, sendikal ihanet çetelerinin işçi sınıfıve emekçileri denetim altında tutma misyonuylaharekete geçtikleri, “hepimiz aynı gemideyiz”,“zorlukları birlikte aşmamız gerekir”, “ikizeytinimizden birini vermeye hazırız” türünden sözlerlesınıf işbirlikçiliğinin dipsiz kuyusunda yuvarlanmayabaşladıkları biliniyor. Kaldı ki Rıdvan Budak sınıfişbirlikçiliğinin, sendikal ihanetin sembol isimlerindenbiri olarak bilindiği için bu sözlerini garipsememek degerekiyor. Eğer tam tersini yapsaydı, yani işçileri krizinfaturasını ödememeye karşı mücadeleye çağırsaydı,onlara “hakkınızı arayın” deseydi, canını dişine takarakmücadelenin örgütlenmesi için çabalasaydı, asıl ozaman garip olurdu. Rıdvan Budak asıl o zaman kendibilinen ihanetçi, işbirlikçi kimliğiyle çelişirdi.

Hafızamızı biraz zorladığımızda, eski defterleribiraz karıştırdığımızda, Rıdvan Budak’ın bugünörneklerini sıkça gördüğümüz işbirlikçi, ihanetçisendikacı tipinin daha ötesinde özelliklere sahipolduğunu, sermayenin sendikacı kılıklı bir ajanı olarak,işçi sınıfını burjuvazinin denetimi altına sokma

konusunda çok daha kritik işler yaptığını görürüz.Hiç şüphe yok ki bunlardan en önemlisi 1997

yılında bizzat MGK’nın yönlendirmesiyle oluşturulan,“beşli sivil inisiyatif” olarak tanımlanan ancak bilinçliişçiler tarafından “beşli çete” olarak isimlendirilenyapılanma içindeki rolüdür. O zamanlar Rıdvan Budak,DİSK Genel Başkanı sıfatı taşımaktaydı ve iktidarda daDYP-RP hükümeti bulunmaktaydı. Generallerinhükümet ortağı RP’ye “balans ayarı” yapmak amacıyla28 Şubat’ı tezgahladığı bu süreçte, tam da 28 Şubat’atoplumsal destek sağlamak için generallerce hizmeteçağırılanlardan biri de Rıdvan Budak’tı. “Çete” içindeRıdvan Budak dışında Türk-İş, Hak-İş, TİSK ve TOBByöneticileri de bulunmaktaydı.

Bu yapılanma bir taraftan “işçi ve işveren kesimi”nitemsilen Genelkurmay’ın telkinleri doğrultusundahükümete basınç yaparken, bir taraftan da işçi veemekçileri denetim altında tutma misyonuyla hareketediyordu. İşçi sınıfının 28 Şubat politikalarına, onunüzerinden ise sermayeye yedeklenmesinde buyapılanmanın hatırı sayılır bir rolü oldu. (“Çete”nin birdiğer elebaşısı o zamanların Türk-İş yöneticisi olanBayram Meral’di. “Beşli çete” üzerinden sunduklarıpaha biçilmez hizmet karşılığında 1999’da RıdvanBudak DSP, 2002 seçimlerinde ise Bayram Meral CHPmilletvekili olarak meclisin ceylan derisi koltuklarınaoturtuldular.)

Rıdvan Budak’ın çete arkadaşı Bayram Meral, dahasonraları “beşli sivil inisiyatif” olarak yaptıklarını şuşekilde anlatacaktı: “O dönemde Erbakan´ı defalarcauyardım. ´Sayın başbakan, bazı olumsuzluklar izliyoruz.Bakın 12 Eylül oldu; siz gittiniz, tekrar geldinizbaşbakan oldunuz, haklarınızı aldınız. Ama bizhaklarımızı hâlâ geri alamadık. Yeni bir darbeistemiyoruz. Sizden rica ediyorum, bazı partililereçekidüzen verin.´ dedim. Tansu Çiller´e ´güvenme´mesitavsiyesinde bulundum. Erbakan´la ´dost´ olarakilişkimiz sürüyor. Demokrasinin zarar görmemesi içinuyarı yaptık; ama ters anlaşıldı. Biz sivil toplumkuruluşları olarak demokrasiye sahip çıktık.”

Denilebilir ki sermaye, işçi sınıfını denetim altındatutmak için “toplumsal uzlaşma” adı verilen silahın nekadar etkili olduğunu “beşli çete”nin icraatlarısayesinde net olarak gördü. İşçi sınıfını sermayeyeyedeklemenin kurumlaşmış ifadesi sayabileceğimizEkonomik Sosyal Konsey, “beşli çete”nin ektiğitohumlardan filizlendi.

Toparlayacak olursak, bugün patronlara “hakkınızıarayın”, “ölmüş eşek kurttan korkmaz, gelin beraberyürüyelim” diyen Rıdvan Budak sermayenin işçi sınıfıiçindeki tescilli ajanlarından biridir. Bu kimliğini hemsendika yönetimlerinde hem de milletvekilliğidöneminde defalarca ortaya koymuştur.

Bugün gündemde olan son çıkışı da sahip olduğukimlikle uyum içerisindedir. “Krizin faturasınıödemeyeceğiz!” şiarının işçi ve emekçiler arasındasancılı biçimde de olsa yaygınlaşmaya başladığı sonsüreçte sermayenin “beşli sivil inisiyatif” gibi çetelereve Rıdvan Budak gibi elebaşlarına her zamankindendaha çok gereksinimi vardır. Ekonomik SosyalKonsey’in önemli ölçüde teşhir olup işlevsizleştiği biryerde Rıdvan Budak’ın yaptığı “çete”yi yenidentoparlama çabasından başka bir şey değildir.

Rıdvan Budak patronlara şöyle diyor: “Gel geçiktidarlardan, vergi salarlar diye korkarak sanayicilik

yapılmaz. Bu fabrikalar size dedenizden servet kalmadı.Bu ülkenin halkı ile beraber sizler yeteneklerinizi ortayakoydunuz. Dişinizle tırnağınızla bu fabrikaları ortayaçıkardınız. Onları batırmaya hakkınız yok. Direnin vehakkınızı fabrikalarınızı işyerlerinizi koruyun.Türkiye’nin işçileri, çalışma haklarını, fabrikalarını,ekmeklerini, aşlarını geri istiyorlar. Sanayicilerin debuna kulak vermesi, el vermesi lazım. Gelin hepberaber hiçbir tedbir almayan, bizleri ölüme terk edenbu iktidara karşı birlikte baş kaldıralım.”

İşçiler bu tür sözleri daha çok faşist Türk Metalçetesinin bugün cezaevinde olan elebaşısı MustafaÖzbek’ten çok dinlediler. Anlaşıldığı kadarıyla,patronları ve ülke sanayisini ne kadar da çokdüşündüğünü bu sözleriyle ifade eden Rıdvan Budak’ınbir diğer niyeti de patronların gözünde MustafaÖzbek’ten boşalan yere talip olmaktır. Sermaye sınıfınabu konuda mesaj vermektir. Doğrusunu söylemekgerekirse, MGK’dan ve generallerden talimat alaraksermayeye hizmet etmek konusunda deneyimli olmasıbu konuda kendisi için ciddi bir avantajdır.

İşçi sınıfı ve emekçiler bu sermaye ajanını iyitanımalıdır. Rıdvan Budaklar’ın, Mustafa Özbekler’inve diğerlerinin sermayeye hizmet konusundaki kirlisicilini bir an bile akıllarından çıkartmamalıdır. Çünküsermayenin saldırılarının giderek yoğunlaşıppervasızlaştığı, buna karşı işçi ve emekçilerinmücadelesinin alttan alta mayalandığı bir süreçte sınıfhareketini bekleyen en büyük tehlikelerden birisi de,burjuva ajanlarının sınıf hareketi içerisinde yaymayaçalışacakları uzlaşmacılık zehiridir. Patronlar ileişçilerin krize karşı birlikte mücadele etmeleri fikridir.

Oysa ki Rıdvan Budak’ın “gelin birlikte mücadeleedelim” dediği patronlar yaşanan krizin mağduru değilfakat sorumlularıdır. Kriz kapitalizmin krizidir, krizinnedeni patronların doymak bilmeyen sınırsız kâr hırsıve buna dayalı sömürü ve yağma ekonomisidir. Krizinyarattığı altüst oluş sırasında kimi patronların altta,kimilerinin üstte kalması ne krizin niteliğini değiştirir,ne de patronları ve bir bütün olarak sermaye sınıfınıkrizin sorumluluğundan kurtarır.

İşçi ve emekçilerin yapması gereken, sermayeajanlarının yalan ve demagojilerine inat birleşik-militanmücadeleyi daha da yükseltmektir.

Page 9: sikb 2009 - 10

Seçim faaliyetlerinden... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 9Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

Kurfalı’da seçim faaliyetİstanbul’da Kartal Kurfalı Mahallesi’nde

gerçekleştirdiğimiz seçim bürosunun açılış etkinliğininardından seçim çalışmalarımız hız kazandı.

Yerel güçlerin desteği ve seçim faaliyetimizinetkisiyle çalışmamıza katılan yeni güçlerimizle birliktekolektif ve çok yönlü bir faaliyet örgütlemek içinharekete geçmiş durumdayız. Tüm işçi ilişkilerimiz vegüçlerimizle birlikte planladığımız toplantılar,planlamalar ve önümüze koyduğumuz takvimseletkinlikleri gerçekleştirmiş bulunuyoruz.

Kısa bir zaman dilimi içerisinde yürüttüğümüzfaaliyet ile birlikte çevremizde belli bir ilgi yaratmayıbaşardık. İşçi ve emekçilerin şimdilik belli sınırlardada olsa seçim büromuza uğramaları bunu gösteriyor.Yanısıra seçim büromuza yakın olan diğer seçimbürolarının temsilci ve ilişkileriyle seçimler ve güncelgelişmelere ilişkin tartışmalar yürüttük.

Genel siyasal süreçler ve yerelin özgünlükleriüzerinden çeşitli gündemleri işliyoruz. Yıkımlar, kriz,krizin işçi ve emekçiler üzerindeki yıkıcı etkileri... Busaldırılar karşısında izlenmesi gereken yegâne yolunmücadele olduğunu anlatıyoruz.

Öte yandan hedefli ve planlı faaliyetimiz yoğun veetkin bir pratik çalışma olarak devam ediyor. Hedeflialanlara yönelik gerçekleştirdiğimiz her dağıtımı kapıkapı dolaşarak gerçekleştiriyoruz.

8 Mart etkinliğini ve hafta hafta planladığımızdiğer çalışma gündemlerini başarıyla geride bıraktık.Planlama çerçevesinde 7 Mart günü bazı teknikeksikliklere rağmen başarılı bir etkinlikgerçekleştirdik. Programın bütün evrelerindeçalışmamıza yeni katılmış güçler görev aldı. Müzik vesunumu yerel güçler üzerinden planladık ve başarıylagerçekleştirdik.

Şimdi önümüzde, büromuzun krize karşı etkili birçalışma merkezine dönüştürülmesi hedefi var. Bukapsamda 15 Mart’ta ‘Krizin sonuçları ve işçilerinseçimi’ başlıklı bir etkinlik gerçekleştirmeyi planladık.Etkinlikte krizin sonuçlarına ve yaşanan yıkıma karşıbir mücadele hattını işçi ve emekçilere birliktetartışacağız.

Kurfalı BDSP

Pendik’te çok yönlü seçim faaliyetiAydos seçim bürosunun açılmasının ardından,

bölgedeki seçim çalışmalarımız hızlanarak devamediyor. “Yaşanabilir bir kent, insanca bir yaşamsosyalizmde!/BDSP” şiarlı afişlerle donatılanSülüntepe ve Şahintepe mahallelerinde, bir yandanBDSP’nin seçim bildirgeleri kapı kapı emekçilereulaştırılırken, öte yandan da 8 Mart Dünya EmekçiKadınlar Günü mitingi hazırlık çalışmaları yürütüldü.

Sülüntepe ve Şahintepe’de bildirgelerimizin yaygındağıtımını gerçekleştiriyoruz. Bildirgelerimizi ilgiylekarşılayan işçi ve emekçilerin düzenin adaylarındanbeklentileri kalmadığı, işsizlik ve krizin en çokemekçileri vurduğu dağıtımlar sırasında açıkçagörülüyor.

Dağıtımlar sırasında emekçilerin evlerini yıkmakiçin karşılarına çıkan hainlerin bugün oy avcılığı içinnasıl kapıları çaldığını, boş ve sahte vaatlerle işçi ve

emekçileri kandırmaya çalıştığını anlatarak, düzenpartilerinin etkin teşhirini yapıyoruz.

Bir yandan işsizliğin ve krizin, diğer yandan çocukbakımı ve ev işlerinin sarmaladığı emekçi kadınlara 8Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü anlatarak,Aydos seçim bürosunda gerçekleştirilen emekçi kadınetkinliğine davet ettik. BDSP imzalı, emekçi kadınlarınsorunlarını anlatan ve onları örgütlenmeye çağıranbildirileri Sülüntepe Mahallesi’nde kapı kapı dolaşarakemekçi kadınlara ulaştırdık. Bir yandan da 8 Martmitinginin çağrı afişlerini asarak mitingin duyurusunuyaptık, emekçi kadınlarla ev sohbetleri gerçekleştirdik.

Kurtköy sanayi havzasında ve Aydos’ta işçilerinservis noktalarında işçi ve emekçilerin sesi olanbültenlerimiz dağıtılmaya devam ediyor. Nova’danSiteco’ya, Zafer Kablo’dan Aktifmetal’e ve birçokfabrikaya ulaştırılan bültenimiz, önümüzdeki günlerdede Mart sayısıyla işçi ve emekçilere ulaşacak.

***11 Ekim günü Pendik Spor Tesisleri duvarına

“Seçim aldatmacası değil devrimci sınıf mücadelesi!Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!/ BDSP” ve“Yaşanabilir bir kent ve insanca bir yaşam içinsosyalizm!/ BDSP” şiarlı afişlerimizi yaparken,devletin sivil güçleri tarafından gözaltına alındık.

Önce Pendik Asayiş Büro Amirliği’ne götürüldük.İki saat boyunca küfür, tehdit ve hakaretlere maruzkaldık. İnce arama dayatmalarına izin vermedik.Ardından Pendik Çamçeşme Karakolu’na götürüldük.Para cezası kesilmesinin ardından serbest bırakıldık.

Pendik BDSP

İkitelli’de seçim faaliyetleriİkitelli BDSP seçim bürosu faaliyetleri bütün

hızıyla devam ediyor. Büro açılışımızın ardındanfaaliyetimizi yaygın bir materyal desteği ileyoğunlaştırdık.

“Seçim aldatmacası değil, devrimci sınıfmücadelesi! Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!”ve “Yaşanabilir bir kent için sosyalizm!” şiarlıafişlerimizi ilk olarak işçi ve emekçilerin sıklıklakullandığı güzergahlarda kullandık. AtatürkCaddesi’nin yanısıra Şahintepe’de de yaygın

kullandığımız bu afişler kitlelerin ilgisiyle karşılanıyor.Özellikle emekçilerin yoğun kullandıkları

güzergahlarda gerçekleştirdiğimiz bildirge dağıtımlarıile çevre sakinlerinin ilgisini çektik. Pazar yerlerindeyaptığımız ajitasyon konuşmalarıyla düzen partileriningerçek yüzlerini ortaya serdik.

Seçim bildirgeleri ve afişlemelerin yanısıra işçi veemekçilerin oturduğu sokaklarda gazete satışlarımızıgerçekleştiriyoruz. Yaklaşan seçimler üzerindendüzenin teşhiri ile devrim ve sosyalizm propagandasınıbirlikte sürdürüyoruz.

Son olarak Söğütlüçeşme semtindegerçekleştirdiğimiz BDSP seçim bildirgesi dağıtımı iledağıtım ağımızı genişletmiş olduk.

Küçükçekmece BDSP

Sefaköy’de seçim çalışmalarıKüçükçekmece’de yürüttüğümüz seçim çalışması

bir dizi gündemle içiçe geçirilerek devam ediyor.Planlı bir çalışma sürdürmek amacıyla bir seçimkomitesi oluşturduk.

BDSP’nin 8 Mart vesilesi ile çıkardığı özel sayıyıİnönü Mahallesi’nde dağıttık. Dağıtım sırasındayapılan ajitasyon konuşmalarıyla emekçi kadınlaradüzen partilerine oy vermeme ve hesap sorma çağrısıyaptık.

BDSP’nin seçim bildirgesinin dağıtımını daajitasyon konuşmaları eşliğinde yaygın olarakyapıyoruz. Emekçiler alkışlarla ve sözlü desteklerleçalışmamıza olan ilgilerini ortaya koyuyorlar. Bildirgedağıtımlarımız devam ediyor. Yanısıra, BDSP imzalıiki çeşit afişi de semtin içinde ve Sefaköy merkezdekullanmaya başladık. Bu faaliyetlere özellikle çevreçeper ilişkilerimizi katarak deneyim kazandırıyoruz.

Seçim çalışmamızın en önemli ayaklarından biriolan ev toplantılarını düzenlemeye başladık.Toplantılarda BDSP ve onun bağımsız adaylarınınseçim platformunu tanıtıyor ve tartışıyoruz. Oldukçacanlı ve verimli geçen tartışmaların yapıldığıtoplantılarda, çözümün başkalarının değil bizimelimizde olduğunu belirterek bağımsız sosyalistadaylara verilecek her oyun soyalizme ve mücadeleyeverilecek oylar olduğu vurguluyoruz. Yine Sefaköy

BDSP’nin seçim çalışmalarından…

“Yaşanabilir bir kent, insanca bir yaşam

sosyalizmde!”

Page 10: sikb 2009 - 10

Seçim faaliyetlerinden...10 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

bölgesinde birçok ev toplantısı yapmayı planlıyoruz.Bölgemizde Kızıl Bayrak gazetesinin satışlarını iki

katına çıkarmış bulunuyoruz. Merkezi noktalardayapılan gazete satışlarında belli bir sistematiğekavuştuk. Önümüzdeki süreçte ulaştığımız sayıyı ikiyekatlama hedefimiz var.

Her Cuma yaptığımız film gösterimleri de devamediyor.

Küçükçekmece BDSP

Sultanbeyli seçim bürosunayeniden saldırı…

BDSP İstanbul Büyükşehir Bağımsız SosyalistBelediye Başkanı adayı Melek Altıntaş’ın 7 Mart günüSultanbeyli’de açılan seçim irtibat bürosunun camlarıaynı gecesi gerçekleştirilen saldırı sonucu kırılmıştı.Bu saldırının ardından 9 Mart gecesi yeni bir saldırıdaha yaşandı. Kırık halde olan seçim bürosununcamları 9 Mart gecesi yeniden taşlandı.

BDSP, Bağımsız Sosyalist Belediye Başkan adayıMelek Altıntaş’ın da katıldığı ve seçim irtibatbürosunun önünde gerçekleştirilen bir basınaçıklaması ile saldırıyı protesto etmişti. BDSP, yenisaldırının ardından yaptığı açıklamayla, bu saldırılarındevrimci faaliyete yönelik olduğunu belirterek, hiçbirbaskı ve faşist terörün devrimci siyasal faaliyetiengelleyemeyeceğini vurguladı.

Açıklamada, büronun bulunduğu alanın bir işçi veemekçi mahallesi olduğuna işaret edilerek, saldırıyıgerçekleştirenlerin kendi sınıfına ihanet edereksermaye sınıfına hizmet ettikleri dile getirildi.Açıklamada, tüm baskı ve engellemelere karşı işçisınıfını kendi ideolojisi ile buluşturma çabasınınkesintisiz olarak devam edeceği vurgulandı.

Bursa’da seçim faaliyetiBursa’da devrimci seçim faaliyetini Bursa

Büyükşehir Bağımsız Sosyalist Belediye Başkan adayıÖzkan Ünal etrafında ören BDSP’liler yerel seçimgündeminin hızlanmasıyla birlikte faaliyetlerine hızveriyorlar.

Bursalı işçi ve emekçilere taşınan devrimci seçimfaaliyeti, BDSP’nin seçim bildirgesinin seçim irtibatbürolarının bulunduğu Başaran ve Teleferikmahallelerinin yanısıra Hürriyet, Esenevler, Panayır veKestel’de işçi ve emekçilere ulaştırılmasıyla sürüyor.

Devrimci seçim çalışmasıyla birlikte ele alınan 8Mart gündemli faaliyet çerçevesinde bildiri dağıtıldıve afişlerle çağrı yapıldı.

“Yaşanabilir bir kent ve insanca bir yaşam içinsosyalizm / BDSP” ve “Seçim aldatmacası değildevrimci sınıf mücadelesi! Çözüm devrimde kurtuluşsosyalizmde / BDSP” afişleri de merkezi güzergahlarayapılıyor.

Düzenin kolluk güçlerinin devrimci faaliyetedönük tahammülsüzlüğü kendini gösteriyor.Afişlerimiz polis ve zabıta eliyle çok kısa sürede tektek sökülüyor. Ayrıca afiş yapan bir arkadaşımız dagözaltına alınarak para cezasına çarptırıldı.

Devrimci seçim çalışmamızı, devrim vesosyalizmin bayrağını Bursa’daki işçi ve emekçileretaşımaya devam edeceğiz.

Bursa BDSP

Manisa’da seçim faaliyetleriManisa BDSP olarak başlattığımız seçim

çalışmalarımız, 1 Mart günü seçim büromuzunaçılışıyla birlikte, yükselen bir tempoyla devamediyor. Çalışma alanlarımızdaki işçi ve emekçilere,seçimlere ilişkin bakışımızı anlatarak, düzenpartilerinin teşhirini yaparak, işçi ve emekçilerinseçimlerde alması gereken tutumu anlatmayaçalışıyoruz.

Günlük pratik faaliyetimize işçilerin servislerebindikleri duraklarda sabah ve öğleden sonra

bildirgelerimizi ulaştırarak başlıyoruz. Ardındanhedeflediğimiz emekçi semtlerine yöneliyoruz. Şu anakadar yaklaşık 4500 adet seçim bildirgesi dağıttık.“Yaşanabilir bir kent ve insanca bir yaşam içinsosyalizm” şiarlı BDSP imzalı afişlerimizi ManisaTren İstasyonu, Otoban köprüsü, Öğretmen Evi Lisesi,Kültür Sitesi ve seçim büromuzun çevresine yaygınbir şekilde yaptık.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiylegerçekleştireceğimiz etkinlik çağrısını da bildirgedağıtımlarıyla birlikte gerçekleştirdik. Ayrıca 14Mart’ta KESK Manisa Şubeler Platformu’nundüzenleyeceği “Krizin bedelini ödemeyeceğiz” mitingive 15 Mart günü gerçekleştireceğimiz aday tanıtımtoplantısı çağrısını da bildirgelerimizle birlikte işçi veemekçilere ulaştırdık.

8 Mart günü seçim büromuzda gerçekleştirdiğimizetkinlik öncesi, dağıttığımız el ilanları dışında çevre veçeper ilişkilerimize giderek 8 Mart için çağrıdabulunduk.

Etkinlik günü seçim büromuzu, “Emekçi Kadınlar!Eşitlik ve özgürlük için bir adım öne çık!” ozalitpankartı ve ‘Emekçi Kadın Köşesi’ panosuyladüzenledik. Etkinliğimiz saygı duruşuyla başladı.Ardından 8 Mart’tın tarihçesi, kapitalizmde emekçikadınların maruz kaldığı cinsel, ulusal, sınıfsal,saldırılara değinilen bir konuşma gerçekleştirildi.Manisa İşçi Birliği Derneği üyesi işçilerin sunduklarışiir dinletisiyle etkinlik sürdürüldü. Ardından “Ekmekve Gül” belgeseli izlendi.

Etkinlikte Manisa Bağımsız Sosyalist BelediyeBaşkan Adayı Ahmet Subaşı da bir konuşmagerçekleştirdi. BDSP’nin seçimlere ilişkin bakışınıanlattı.

Manisa BDSP

Buca seçim bürosuna saldırı İzmir Buca’da seçim çalışmamız hızlanarak devam

ediyor. Bir taraftan bölgede yaygın bir şekilde afiş vebildirilerimizi kullanırken, diğer taraftan ev ve kahvetoplantıları için çalışmalar yürütüyoruz. Hafta sonuBuca seçim bürosunda Büyükşehir BağımsızSosyalist Belediye Başkan Adayı Şafak Özdoğan’ında katılacağı panelin çalışmaları da fabrika dağıtımlarıve işçi toplantıları ile devam ediyor. ÇamlıkuleMahallesi’nde gerçekleşecek olan kahve toplantısınınçalışmaları da yoğun bir şekilde sürüyor.

Buca’da yoğunlaşan seçim çalışması ile birliktefaaliyete tahammül edemeyen güçler de kendinigösterdi. 10 Mart akşamı büronun ön tarafındabulunan “Bozuk düzende sağlam çarkolmaz!/ BDSP” imzalı pankart faşistler tarafındanparçalanarak yerinden kopartıldı.

Saldırının ardından pankartı onararak aynı yereastık. Buna benzer saldırıları daha önce de defalarcayaşadık. Bu saldırılar hiçbir zaman devrimciçalışmamızı engelleyemedi, engelleyemeyecek.Buca’da devrimci seçim çalışmamızı yükseltmeye,devrim ve sosyalizm çağrısını işçi ve emekçilere

taşımaya devam edeceğiz.Buca BDSP

Ankara’da mücadele çağrısı29 Mart yerel seçimleri yaklaşırken Ankara’da

sınıf devrimcileri olarak düzenin seçim oyununubozma iddiasıyla faaliyetimizi sürdürüyoruz. Ankaraadayımızın seçim toplantılarını kitle çalışmasına konuediyor, seçim bildirgelerimizi yaygın dağıtıyoruz.Dağıtımlarımız sırasında emekçilerle kriz ve seçimgündemli sohbetler gerçekleştirmenin olanaklarınıyaratıyoruz. Bu hafta içinde Sincan’da sabahservislerine bildirgelerimizi Kızılay’da isetoplantılarımızın çağrısının olduğu el ilanlarımızıdağıttık.

OSTİM’de işçilere “İşçiden İşçiye Bülteni” ilebirlikte seçim toplantılarımızın çağrılarını ulaştırdık.Sermaye partilerinin seçim propagandalarıylasersemletilmiş işçi ve emekçilere ulaştırdığımız herbildiri, her el ilanını daha işlevli kullanma çabasıiçerisindeyiz.

Seçim süreci boyunca BDSP’nin işçi sınıfınındevrimci programını işçi ve emekçilerle tartışacağımevziimizin açılışını 10 Mart günü gerçekleştirdik.Önce BDSP adayı Evrim Erdoğdu BDSP’nin seçimfaaliyetine bakışını anlatan bir konuşma yaptı.Tartışmaların ardından açılış toplantısı sona erdi.

Ankara BDSP

Adana’da seçim çalışmalarındanAdana’da seçim büromuzun açılışının ardından

bölgedeki faaliyetimizi de güçlendirmiş olduk. Baştabüromuzun bulunduğu Meydan Mahallesi olmak üzereişçi ve emekçilerin yoğun olarak bulunduğualanlardaki çalışmalarımızı, gerek materyallerimizinkullanılması gerekse de politik kitle faaliyetimizbakımından güçlendirdik.

Haftalık olarak gerçekleştirdiğimiztoplantılarımızda alanın özgünlüğü üzerindenyapabileceklerimizi ve seçim dönemi boyuncayürüteceğimiz politik faaliyeti planlıyoruz.

Bu planlama doğrultusunda seçim bildirgelerimizişimdiden tüketmiş olduk. Meydan, Dumlupınar,Emek, Mirzaçelebi, Gülpınar, Gülbahçesi, Yurt veYeşilyurt mahallelerinde 10 bine yakın bildirgekullandık.

“Yaşanabilir bir kent ve insanca bir yaşamsosyalizmde /BDSP” şiarlı afişlerimizi de yapmayabaşladık. Yeni gelen afişlerimizle birlikte çalışmaalanlarımızın tamamında seçim çalışmamızın şiarlarınıişçi ve emekçi kitlelere taşımış olacağız.

Bu materyallerin kullanımının yanında düzenliolarak gazete satışı yapıyor, kitle ilişkilerimizlebağımızı politikleştirmeye, çalışmamızın yerelayaklarını oturtmaya çalışıyoruz.

Önümüzdeki günlerde Mart ayı katliamlarınınişleneceği politik bir etkinlik gerçekleştirmeyiplanlıyoruz.

Meydan Mahallesi Seçim Komisyonu / Adana

Page 11: sikb 2009 - 10

Seçim faaliyetlerinden... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 11Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

Esenyurt Köyiçi’nde seçim bürosuaçılışı

Kıraç’taki seçim büromuzun ardından ikincibüromuz 6 Mart günü Esenyurt Köyiçi’nde açıldı.Açılış etkinliği Esenyurt İşçi Kültür Evi şiirtopluluğunun okuduğu şiirlerle başladı.

Komünistlerin seçimlere bakışaçısını anlatan BDSPtemsilcisinin ardından söz alan İstanbul BüyükşehirBağımsız Sosyalist Belediye Başkan adayı MelekAltıntaş işçi ve emekçilerin bugün karşı karşıyaoldukları sorunları ve saldırıları dile getirdi. Busorunların hiçbirinin çözümünün sermaye iktidarıkoşullarında mümkün olmadığını, dolayısıyla burjuvapartilerinin dile getirdikleri vaatlerin birer yalan vealdatmacadan ibaret olduğunu vurguladı.

Ardından kürsü işçi ve emekçilere bırakıldı.Etkinlik söyleşi biçiminde devam etti. Çok sayıda işçive emekçi söz alarak destek ve düşüncelerini ifadeettiler. Kentsel dönüşüm, ulaşım sorunu, sağlık veeğitim sorunu, işsizlik gibi sorunlar üzerindetartışmalar yürütüldü.

Yapılan canlı tartışmaların ardından Esenyurt İşçiKültür Evi Müzik topluluğu “Uyanışın Sesi” bir dinletisundu. Müzik dinletisi ile etkinlik sona erdi. Açılışetkinliğine 70 kişi katıldı.

Esenyurt BDSP

Terazidere’de seçim bürosu açılışıTopkapı Terazidere’deki seçim büromuzun açılışını

7 Mart günü gerçekleştirdik. Açılış etkinliğimiz “Devrimci bahara yürüyoruz”

isimli sinevizyon gösterimiyle başladı.Ardından sunumlara geçildi. BDSP adına yapılan

açılış konuşmasında kapitalist sistemin derin kriziçerisinde olduğu ve işçi sınıfının omuzlarındaki yüküngiderek arttığı bir dönemde seçim sürecine girildiğisöylendi. Komünistlerin geniş kitlelere sisteminçözümsüzlüğünü teşhir edebilmek ve sosyalizmalternatifini gösterebilmek amacıyla seçimlere işçisınıfının programıyla katıldıkları belirtildi.

Ardından sözü İstanbul Büyükşehir BağımsızSosyalist Belediye Başkan adayı Melek Altıntaş aldı.Altıntaş konuşmasının başında kapitalistlerin sondönemde sınıfa yönelttikleri saldırılara değindi. Krizinfaturası işçilere ödetilirken sessiz kalan burjuvapartilerin ise yalan vaatlerle oy avcılığı yaptığınısöyledi. İşçi emekçi kitlelerin gerçek kurtuluşununkendi mücadelesinde, devrim ve sosyalizmde olduğunuvurguladı.

BDSP adına yapılan konuşmada ise bölge üzerindenbelirlenen hedefler anlatıldı. Seçim bürosunun krizkarşısında sınıfın mücadele kanallarını yaratmak içinkullanılacak bir “kriz bürosu” olarak kurgulandığı,etkinliklerin bu doğrultuda belirlendiği belirtildi.

Tartışmaların ardından Topkapı İşçi Derneği müziktopluluğu devrimci marşlardan oluşan bir dinletigerçekleştirdi.

Topkapı BDSP

Esenyalı’da seçim bürosu açılışıPendik-Esenyalı seçim irtibat büromuzun açılış

çalışmasını yaygın bir şekilde yürüttük. Açılışa daveteden ozalitleri çeşitli noktalara asmanın yanısıra binadet el ilanını kapı kapı dolaşarak dağıttık. Kahvelerdede ajitasyonla dağıtım yaparak semt emekçilerini

açılışadavet ettik. “Yaşanabilir bir kent,insanca bir yaşam için sosyalizm/BDSP” yazılıafişlerimizi yaygın olarak kullandık.

8 Mart’ta Kadıköy’de gerçekleştirilen mitinginhemen ardından seçim büromuzun açılışı içinEsenyalı’ya doğru hareket ettik. Esenyalı Ahmet YeseviMahallesi’nin girişinde araçlarımızdan inerek kortejoluşturarak yürüyüşe geçtik. “Amerikancı-İMF’cidüzen partilerine oy verme hesap sor!/BDSP” yazılıpankartımızı açarak seçim büromuza kadar sloganlarlayürüdük. 7 Mart gecesi Sultanbeyli büromuza yapılansaldırıya ilişkin adayımızın suç duyurusundabulunması nedeniyle açılış etkinliği daha geç bir saattebaşladı.

Devrim şehitleri anısına yapılan saygı duruşundansonra ilk sözü BDSP temsilcisi aldı.

Sermaye partilerinin seçim yatırımları ve sahtevaatler teşhir edildi. Bu partilerin programınıntekleşmiş olduğu vurgulandı. Ardından BDSP’ninseçim programı anlatıldı.

İstanbul Büyükşehir Bağımsız Sosyalist BelediyeBaşkan adayı Melek Altıntaş ise komünistlerinseçimlere dönük yaklaşımını açıkladı. Seçimsürecinden devrimci amaçlarla faydalanmak içinseçime girildiğini vurguladı. Tartışmaların ardındanetkinlik sona erdi.

Pendik-Esenyalı Seçim Komitesi

Sultanbeyli’de seçim bürosu açılışıİstanbul’un Anadolu Yakası’nda yoğunlaşan seçim

faaliyetlerine Sultanbeyli’de gerçekleşen seçimbürosunun açılış etkinliği eklendi. 8 Mart DünyaEmekçi Kadınlar Günü gündemli olarak yapılanetkinlikle beraber gerçekleştirilen seçim bürosuaçılışına İstanbul Büyükşehir Bağımsız SosyalistBelediye Başkan adayı Melek Altıntaş katıldı.

Etkinliğin düzenleniş amacının anlatılması ve şiirdinletisiyle başlayan etkinliğin serbest kürsübölümünde ilk sözü Melek Altıntaş aldı. İçindengeçilen kriz, seçim ve 8 Mart süreçlerine değinerekmücadele çağrısı yaptı. Daha sonra soru cevapbiçiminde tartışmalar sürdürüldü. Son olarak seçimbürosunun işçi sınıfının mücadelesini geliştirmek içinkullanılacağı söylenerek mücadeleyi büyütmeye çağrısıile etkinlik bitirildi.

Kızıl Bayrak / Ümraniye

Yerel seçimler: Ne yapmalı?

Yüksel Akkaya

Yerel seçimler, kentlerin sorunlarının, kentselçelişkilerin, sınıf mücadelesinin de daha net olarakgösterileceği olanaklar sunmaktadır. Bu nedenle,devrimciler, sosyalistler bu süreci birpolitikleştirme süreci olarak değerlendirebileceklerigibi, kentlerde yaşayanları toplumsal muhalefetin,mücadelenin ayrılmaz bir parçasına dadönüştürebilir. Zira, kentte yaşayanlara hizmetvermek için görevlendirilmiş olan yerel yönetimörgütleri, kentsel yaşam koşullarının iyileştirilipgeliştirilmesi kadar toplumsal değişme ve gelişmesürecinde de önemli olanaklara ve rollere sahipbulunmaktadır. Ne var ki yerel yönetimler buolanakları iyi değerlendirip, rollerini gereğinceyerine getirmemenin ötesinde sermaye için bir“hizmetçi belediye” kimliğine bürünmekte desakınca görmemiştir. Bu “hizmetçi belediye”emekçilere ve kent yoksullarına yönelik olmadığıiçin de, kentsel altyapı hizmetleri sadece elektrik,kanalizasyon, ulaşım gibi alanlarla sınırlı tutulmuş,eğitim, kültür ve benzeri gereksinimleri dekapsayan altyapıya yönelik hizmetlerdenkaçınılmıştır. Oysa, emekçiler ve kent yoksullarıiçin eğitim, sağlık, kültür olanaklarına erişilebilirlikve ulaşılabilirlik de önemlidir.

Yerel seçimlerde stratejik kentsel mal vehizmetlerin üretiminde temel amaç, emekçiler ilekent yoksullarının çıkarlarını gözetmek içinbelediyelerin altyapı yatırımlarının ağırlıklı olarakemekçilerin ve kent yoksullarının yaşadıklarıyerlere kaydırması talep edilmeli; örneğin ulaşımdaoluşan haksız kârların ortadan kaldırılması içintoplu kamu taşımacılığının geliştirilmesi içinönemli faaliyetlerde bulunulmalıdır.

Beslenmede un, ekmek ve diğer temel besinmaddelerinin üretim ve dağıtımının özel sektörünelinden alınıp kamulaştırılması talep edilmelidir.Emeğin kendini yeniden üretmesinin gereklerindenbiri olan barınma, salt nicel boyutu olan konutsorunu olarak değerlendirilmemelidir. Konutunbarınmayı karşılayan bir araç olma niteliği ücretdüzeyinin belirlenmesinde ve ücret taleplerininbaskı altına alınmasında etkin olmaktadır. Sorun,herkesin ev sahibi olarak görülmemeli, TOKİ vebenzeri politikalar sağlıklı bir eleştiriye tabitutulmalıdır. Bu “modern gecekondular olanTOKİ”lerin yaşam hakkı ve barınma hakkıaçısından sağlıksız, beton yığını özellikleri gözlerönüne serilerek, reddedilmelidir. Zira, “moderngecekondular olan TOKİ”ler aracılığıyla emekçilerve kent yoksulları mekansal hareketliliğini yitirerekdüşük ücretlere razı olmaya zorlanmaktadır.Devasa kâr alanlarına dönen ulaşım maliyetlerininde artması bu arada ikinci olumsuz etkiyi devreyesokmaktadır: Bir yandan emek hareketliliği ortadankaldırılarak düşük ücrete tabi kılınmakta, diğeryandan barınma yerinden işyerine ulaşabilmek içinyüksek ulaşım maliyetleri ile karşılaşılmasına yolaçılmaktadır. Burada talep edilmesi gereken, düşükücretli kiralık konutlar olmalıdır.

Kuşkusuz bütün bunları, bu düzenin yerinegetiremeyeceğini göstermek için yapmakgerekmektedir. Tersi bir yaklaşım kapitalist sistemve onun yerel yönetimlerinin bu sorunlarıhalledebileceği yanılsamasını yaratır ki, bu en sonyapılması gereken şeydir.

7 Mart 2009 / Topkapı

BDSP bürolarınınaçılışlarından…

Page 12: sikb 2009 - 10

Zafer direnen işçilerin olacak!12 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

ATV-Sabah greviyledayanışma büyüyor!

Türk-İş’e bağlı Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS)ATV-Sabah’ta 13 Şubat 2009 tarihinde başlattığı grevledayanışma büyüyor.

Basın emekçilerine 7 Mart günü Deri-İş Sendikası,Devrimci İşçi Hareketi, TMMOB Ücretli-İşsiz MühendislikKomisyonu, DİSK Basın-İş ve Dev Sağlık İş destek ziyaretindebulundu.

Deri-İş Sendikası, ziyaret öncesinde kitlesel bir yürüyüşgerçekleştirdi. Deri-İş Sendikası Genel Başkanı Musa Serviziyarette yaptığı konuşmada, bu mücadelenin emekçilerin ortakmücadelesi olduğunu belirtti.

“İşçiyiz, haklıyız, kazanacağız!” pankartıyla ziyaretgerçekleştiren Devrimci İşçi Hareketi adına yapılan açıklamadagrevde olan basın emekçilerinin yanında olunduğu belirtildi.

Ardından TMMOB Makine Mühendisleri Odası İşsiz veÜcretli Mühendisler Komisyonu, “Üreten biziz yöneten de bizolacağız!”, “İş güvencesi, örgütlenmenin önündeki engellerkaldırılsın!”, “Kapitalizm kriz üretir, çözümü biz üreteceğiz!”dövizleriyle grev alanına geldi. Yapılan konuşmada basınemekçilerinin mücadelesine destek verildiği ifade edildi.

Yine aynı ziyarette konuşan Dev-Sağlık İş Genel Başkanı,Kızılay Çapa Kan Merkezi ve Kadıköy Belediyesi’nden iştenatılan işçilerin aynı mücadeleyi verdiklerini belirterek,mücadelelerin birleşerek büyüyeceğini söyledi.

Çeşitli basın kuruluşlarından kadın emekçiler değişiksaatlerde ziyaretler gerçekleştirirken, Maltepe ÜniversitesiÖğretim Görevlisi Atilla Özsever de destek ziyaretindebulundu.

7 Mart akşamı gerçekleştirilen meşaleli yürüyüşle birlikteüçüncü kez gerçekleştirilen eylem bir kez daha anlamlı birdayanışmaya sahne oldu. Kitlesel ve coşkulu biçimdegerçekleştirilen yürüyüş saat 19.00’da Taksim TramvayDurağı’nda meşalelerin yakılmasıyla başladı. “Grev gözcüsü”önlüklerini giyen basın emekçileri her hafta çıkardıkları ‘grevgazetesi’nin dağıtımını yaptılar. Sloganlar eşliğindegerçekleştirilen yürüyüş Galatasaray Lisesi önünde yapılanbasın açıklamasıyla sona erdi. Açıklamada, Sabah gazetesininATV-Sabah’taki grev sürecine dönük sansürü işlendi, tümgazeteciler suskunluklarını bozmaya çağrıldı.

9 Mart günü Denizciler Sendikası Genel Merkezi ve bağlışubeler, 10 Mart günü Petrol-İş Sendikası Genel Merkezyöneticileri ve İstanbul 1 ve 2 No’lu şubeler destek ziyaretlerigerçekleştirdi.

Ziyarette konuşan Petrol-İş Sendikası Genel BaşkanıMustafa Öztaşkın, süren grevi kendi grevleri olarakgördüklerini ve 22 bin Petrol-İş üyesiyle birlikte TurkuvazGrubu’na bağlı gazete, dergi ve televizyonu takip etmedikleriniduyurdu.

Basın emekçilerini 11 Mart günü Herkese Sağlık GüvenliGelecek Platformu (HSGGP), Emek Partisi İstanbul İl Örgütü,IBM çalışanları ve TEKSİF İstanbul Şubeleri ziyaret etti.

HSGGP’nin ziyareti sırasında konuşan Nebat Bükrek grevedestek verilmesi çağrısında bulundu. ATV-Sabah’taki grevibulundukları her yerde anlatacaklarını sözlerine ekledi.

Sloganlar eşliğinde ATV-Sabah önüne gelen EMEP üyelerive yöneticileri grev başarıya ulaşana kadar desteklerininsüreceğini ifade ettiler.

Her Çarşamba günü ATV-Sabah önünde bilişim sektöründeçalışanlara örgütlenme çağrısı yapan Beyazyaka ÖrgütlenmePlatformu 11 Mart günü de grev yerindeydi. Sendikalaşmaçalışmalarını sürdüren IBM çalışanları adına konuşan TonguçKoç, Sabah ve ATV’deki örgütlenme deneyiminin tüm medyasektöründe yaygınlaştırılmak zorunda olduğunu söyledi.

Grevcilere gıda yardımında bulunan TEKSİF İstanbulŞubeleri adına konuşan Hukuk Danışmanı Selçuk İkizoğlu, 100bin tekstil işçisinin desteğini ve selamını getirdiklerini söyledi.Menderes Tekstil işçileri de “Ben işten atıldım çünküörgütlendim” yazılı önlüklerle ziyarete katıldılar.

Kızıl Bayrak / İstanbul

GOP Elmabahçesi’nde kurulu bulunan MEHATekstil işçileri haklarının gaspedilmesi üzerine 5Mart günü fabrika önünde direnişe geçtiler.

İşçilere 9 aydır fazla mesai ücreti ve asgarigeçim indirimi vermeden çalıştırma dayatmasındabulunan MEHA Tekstil patronunun budayatmalarını işçiler kabul etmedi. Bunun üzerine105 işçinin işine hiçbir hakkını vermeden sonverdiğini açıklayan MEHA Tekstil patronu işçilerintepkisiyle karşılaştı.

MEHA Tekstil patronunun işçileri fabrikadışına çıkarmaya çalışması üzerine işçiler 5 Martgünü direnişe başladılar. İhbar, kıdem tazminatları,maaş ve mesai ücretleri ödenene kadar direnişlerinisürdüreceklerini ifade eden işçiler, ilk eldenyapılması gereken hukuki işlemleri başlattılar.Ardından kendilerini temsil edecek komiteyiseçtiler. Patronun makineleri kaçırma ihtimalinekarşı gece nöbetçilerini belirlediler.

Direnişi fabrika önünde kurdukları çadırlasürdüren MEHA Tekstil işçileri, direnişlerininsesini kamuoyuna duyurmak ve destek çağrısıyapmak için 6 Mart’ta bir basın açıklamasıgerçekleştirdiler.

MEHA patronunun tek derdinin krizi fırsataçevirmek olduğunun vurgulandığı açıklamada,direnişin kazanımla sonuçlanana kadar süreceği vedayanışmanın bu süreçte önemli olduğu ifadeedildi.

Basın açıklaması baştan sona coşkulu birhavada gerçekleşti. Eylem boyunca “Krizinfaturası patronlara!”, “Zafer direnen emekçininolacak!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraberya hiçbirimiz!” sloganları sıklıkla atıldı. GOP İşçiPlatformu ve BDSP’nin de katılarak destek verdiğieylem halaylarla sona erdi.

MEHA tekstil işçileri 7 Mart günü, MEHATekstil’in iş yaptığı büyük tekstil tekellerinden biriolan LCW’nin Şirinevler’de bulanan mağazasıönünde bir eylem gerçekleştirdi. Şirinevler’debuluşarak pankart ve dövizlerini açan MEHATekstil işçileri alkış ve sloganlarla mağaza önünegeldiler. Eylemde “Emeğimiz ve onurumuz içindireniyoruz! / MEHA Tekstil İşçileri” pankartı ve“Yaşasın direnişimiz!”, “Krizin faturasını bizödemeyeceğiz!”, “Sadaka değil iş istiyoruz!”, “Lafdeğil iş istiyoruz!”, “Mücadelemiz onurumuzdur!”dövizleri taşındı.

Gaziosmanpaşa İşçi Platformu da dövizleriylekatılarak eyleme destek verdi. TKP de eyleme

destek sundu.Mağaza önünde MEHA Tekstil işçileri adına

yapılan açıklamada MEHA’daki süreç özetlendi.Açıklama şu sözlerle sona erdi: “Yıllardır buişyerinde emek veren biz MEHA Giyim İşçileri içinürettiğimiz değerlerin karşılığını almak sıradan birücret meselesi olmaktan çıkmıştır ve onurmeselesine dönüşmüştür. Buradan ilan ediyoruz!Emeğimiz ve onurumuz için en temel haklarımızıMEHA Giyim patronu Habib Kuruahmet’ten alanakadar direneceğiz. Duyarlı basın ve kamuoyunu dabaşlattığımız bu emek ve onur mücadelesindebizlerin yanında olmaya çağırıyoruz.”

Avukatın hukuki sürece dair bilgi vermesininardından eylem sona erdi.

MEHA Tekstil işçileri Şirinevler LCW önündegerçekleşen eylemin ardından GaziosmanpaşaElmabahçesi’nde yürüyüş gerçekleştirdiler.Komanteks önünden başlayan yürüyüş İlbek, SadıkMetal, Semeteks, Marka Moda, RSA gibi birçokfabrikanın önünüden geçilerek devam etti. İştenatma saldırılarının yaşandığı diğer fabrikalarınönünde durularak işçilere mücadele çağrısı yapıldı.

Fabrikaya yaklaşıldığında, MEHA Tekstilpatronunun oğlunun fabrikanın tabelasınısöktürdüğü haberi alındı. Fabrika önünde sivil veresmi polis yığınağı vardı. Sivil polisler patronungerekli ödemeyi yapacağını, işçilerin dağılmasıgerektiğini belirtti. İşçilerin tutumu direnişalanından ayrılmamak oldu.

11 Mart günü MEHA patronu açıklama yapmakiçin kapı önüne çıktı. Bahçede işçi olmayanlarınolduğunu söyleyerek, GOP İşçi Platformutemsilcisini fabrika bahçesinden çıkarmaya çalıştı.Temsilcinin kararlı tutumu ve işçilerinsahiplenmesi sonucu bu girişim boşa düşürüldü.Konuşmasında tehditler savuran Habib Kuruahmet,işçilerin yaptıkları eylemle bütün kredi imkanlarınıyok ettiğini, para bulduğunda maaş ve mesaiödemelerini yapacağını ifade ederek herkesin evinegitmesini söyledi. “Kıdem tazminatı hakkı”sorulduğunda ise, vermeyeceğini ifade etti ve“mahkemeye gidin!” dedi.

İşçilerin haklarını alana kadar direnişlerinidevam ettireceklerini ifade etmeleri üzerineKuruahmet fabrikaya geri döndü. Fabrikayagirerken yuhalamala ve alkışlarla protesto edildi.

Kızıl Bayrak / GOP

MEHA Tekstil işçileri hakları için direniyor!

Page 13: sikb 2009 - 10

Zafer direnen işçilerin olacak! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 13Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

İşten atıldıkları için direnişlerini açlık grevinedönüştüren Makyal-Erka işçileri, 10 Mart günü, açlıkgrevinin 8. gününde ERKA patronunun bürosuönünde oturma eylemi gerçekleştirdiler. Pankart açıpsloganlar atarak işyeri önüne gelen işçiler, karşılarınabir muhatap çıkıp net bir açıklama yapana dek buradabekleyeceklerini ifade ettiler.

Eyleme Sİ-DER, DHF ve Eğitim-Sen’in içindeyer alan Sendikal İnisiyatif Platformu da destekverdi. İşçiler yaptıkları konuşmalarda haklarınıngaspedilmesini ve yaşadıkları sıkıntıları anlattılar.

İşçilerin bekleyişi sırasında ERKA patronu birbasın metni dağıttırdı. Yaşanan süreçle kendisinin biralakasının kalmadığını, asıl sorunun Amerikanfirması olan TUSEG’den kaynaklandığını, hattakendisinin de mağdur olduğunu söyledi. İşçiler adınakonuşan Ahmet Pekyen’in de kendi işçisi olmadığınıiddia etti. Kendisinin de iflas ettiği, bu yüzdenyapacak bir şeyi kalmadığı yalanıyla işin içindençıkmaya çalıştı.

Bu açıklama işçiler tarafından tepkiyle karşılandı.İşçiler ellerinde olan maaş bordroları ve vizitekâğıtlarını gösterdiler. Belgelerin altında Makyal-Erka imzasını gösteren işçiler, işvereni yalansöylemekle suçladılar.

İşçilerin kararlı bekleyişinin sürmesi üzerine birkomiser işçilerin yanına gelerek, beklemeninanlamsız olduğunu, gidip yasal yollarabaşvurmalarını söyledi. Buna tepki gösteren işçiler,hakları için burada olduklarını, suç işlemediklerini,bekleyişlerini sürdüreceklerini söylediler.

Bunun üzerine ERKA patronu yeni bir oyunabaşvurarak işçiler aleyhinde savcılığa suçduyurusunda bulundu. Adını verdiği 9 işçinin, kendibünyesinde çalışan işçiler olmamasına rağmen işyeri

önünde eylem yaptıkları ve kendisine hakaretettiklerini söyleyerek, buna engel olunmasını talepetti. Polisin bu 9 işçinin ifadesini almak içinemniyete götürüleceğini söylemesi üzerine işçileravukatlarını ve basını aradılar.

İşyeri önüne gelen avukat, ERKA patronununyalanlarını bir kez daha ortaya koydu. Sabahsaatlerinde Amerikan firması olan TUSEG ilegörüştüklerini söyleyen avukat, firma tarafındangönderilen metni de basına dağıttı. Yazıda TUSEG’inMakyal-Erka ila anlaşma yaptığı, bu anlaşmanıngereği olarak işçilerin bu iki firma tarafındançalıştırıldığı ve işçilerin her türlü sorumluluğunun dabu iki firmaya ait olduğu ifade ediliyordu.

Avukat açıklamasında, ERKA patronununşikâyeti üzerine işçilerin gözaltına alınacağını,işçilerin haklı bir mücadele yürüttüklerini, patronunise bunun karşısındaki acizliği nedeniyle bu yolabaşvurduğunu dile getirdi.

Gözaltına alınacak işçilerin 8 gündür açlıkgrevinde olmaları nedeniyle diğer işçiler,arkadaşlarının götürülmelerine tepki gösterdiler.Gözaltı sırasında, bugüne kadar direnişin önünde yeralan ve işçilerin sözcülüğünü üstlenen AhmetPeyken, gerek açlık grevinin etkisi gerekse yaşanansürecin yarattığı stres nedeniyle kriz geçirdi. Peykenambulansla hastaneye götürülürken, haklarında suçduyurusu yapılan diğer işçiler gözaltına alındılar.

Emniyette ifadesi alındıktan sonra serbestbırakılan işçiler ile hastaneden çıkan AhmetPekeylen açlık grevini sürdürüyorlar.

Gözaltına alınan işçiler serbest bırakıldıktansonra, akşam bir ziyaret gerçekleştirildi. Ziyaret,söylenen türkü ve marşların ardından sona erdi.

Kızıl Bayrak / Adana

Sinter ve Gürsaş direnişlerindemücadele kararlılığı…

“Direne direnekazanacağız!”

Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi Sinter ve Gürsaşişçilerinin fabrikaları önünde sürdürdükleri direnişleridevam ediyor.

Sinter ve Gürsaş patronlarının sendikalörgütlenme mücadelesine dönük saldırılarına karşıdirenişin yolunu tutan işçiler mücadele kararlılıklarınıçevre fabrikalara, mahallelere yayma çabası içindeler.Bu çerçevede direnişlerini gündemde tutmak,örgütlülüklerini sağlamlaştırmak isteyen işçiler birsüredir hazırlıklarını sürdürdükleri yürüyüşlerini 5Mart günü gerçekleştirdiler.

Yürüyüş öncesinde Sarıgazi’deki siyasi partileri,sendikaları, demokratik kitle örgütlerini ve devrimcikurumları dolaşarak direnişlerine destek isteyen Sinterve Gürsaş işçileri, 5 Mart günü ailelerin ve destekçikurumların katılımıyla Organize Sanayi Bölgesi’ndenSarıgazi Meydanı’na kadar coşkulu ve uzun biryürüyüş gerçekleştirdiler.

Birleşik Metal-İş flamaları, direniş önlükleri vepankartlarıyla saat 17.00’de Sinter Metal direnişalanından yürüyüşe geçen işçiler, sloganlarla Gürsaşdireniş yerinden geçtiler.

Yürüyüş boyunca mahalle içlerinden sloganlarlageçen işçiler dağıttıkları bildirilerle de direnişlerikonusunda işçi ve emekçilere bilgilendirdiler. Kollukgüçlerinin yürüyüş boyunca kitleyi panzerlerle veakreplerle terörize etmek istemesi dikkat çekti.

Ses aracından yapılan anonslarla Sarıgazi halkınadirenişlerle dayanışma çağrısı yapılırken, “Yaşasınörgütlü mücadelemiz!”, “Direne direnekazanacağız!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “İştenatılmalar yasaklansın!”, “Sınıfa karşı sınıf savaşı!”sloganları atıldı.

Sarıgazi Cumhuriyet Meydanı’na yaklaşıldığısırada, eyleme destek veren kurumlar flamalarıyladirenişçi işçileri karşıladılar. BDSP, OSİM-DER,UİD-DER, Partizan, Demokratik Haklar Derneği,ESP, Kaldıraç, TKP, DTP, ÖDP, EMEP ve SDP’ninde destek sunduğu eylem Sarıgazi Meydanı’ndayapılan konuşmalarla sürdü.

Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı AdnanSerdaroğlu konuşmasında, Sinter ve Gürsaşişçilerinin direnişini selamladı. Sinter ve Gürsaşişçilerinin sendikalaşma haklarını kullandıkları içinişten atıldıklarını ve 74 gündür direnişte olduklarınıbelirten Serdaroğlu, Çalışma Bakanlığı ve hükümetinpatronların hukuksuzluklarına müdahaleetmediklerini söyledi.

DİSK Yönetim Kurulu üyesi Nakliyat-İşSendikası Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğluda eylemde bir konuşma yaptı.

Eyleme Genel-İş Sendikası’nın örgütlü olduğuSarıgazi Belediyesi’nden işçiler anlamlı bir desteksunarken, Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu ABB veGU fabrikalarından da katılım oldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Makyal-Erka direnişi ile dayanışma büyüyor!

Adana merkezinde ve ERKA firması önünde birçok eylem yapan Makyal-Erka işçileri 2 Mart’tan itibarendirenişlerini açlık greviyle sürdürüyorlar.

5 Mart günü direnişçi işçileri Adana Sanayi İşçileri Derneği (SİDER) ve KESK Adana ŞubelerPlatformu ziyaret etti.

Ziyarette konuşan KESK Adana Şubeler Platformu dönem sözcüsü, işçilerin haklı mücadelesinin herzaman yanında olacaklarını söyledi. Yapılan sohbetlerin ardından destek ziyareti sona erdi.

SİDER’in gerçekleştirdiği destek ziyaretinde ise işçilerle sohbet edildi, direnişin sorunları ve ihtiyaçlarıtartışıldı. Hep birlikte türküler söylenerek halaylar çekildi. Konuşmalarda dayanışma ve mücadele vurgusuyapılarak somut deneyimler anlatıldı.

Ayrıca SİDER tarafından Makyal-Erka işçileriyle dayanışmayı büyütmek ve direnişi desteklemekamacıyla kampanya başlatıldı.

Devrimci 8 Mart Platformu da 6 Mart günü Makyal-Erka işçilerine destek ziyareti örgütledi. KESKtarafından düzenlenen meşaleli 8 Mart yürüyüşüne “Direnen Makyal-Erka işçisi kazanacak” pankartıylakatılan platform bileşenleri, eylemin ardından direnişçi işçilerin açlık grevini sürdürdüğü Genel-İşSendikası’na kadar sloganlarla yürüdüler. Sendika önünde işçiler tarafından yapılan konuşmanın ardındanhep birlikte sendika binasına çıkıldı. Burada yapılan konuşmaların ardından ziyaret sona erdi.

Makyal-Erka işçilerine her gün çeşitli kurumlar tarafından destek ziyaretleri gerçekleştirilirken, DİSK’ebağlı Genel-İş Sendikası İstanbul Anadolu Yakası Bölge Başkanlığı ve bağlı şubeler adına bölge başkanıVeysel Demir, yaptığı yazılı açıklama ile, açlık grevlerinin 7. gününe giren işçilerle dayanışma içindeolduklarını belirtti.

Kızıl Bayrak / Adana

Makyal-Erka işçileri 8. günde gözaltında...

Erka patronu yalan ve saldırıda sınır tanımıyor!

Page 14: sikb 2009 - 10

Hüseyin yoldaşın ardından...14 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

Hüseyin Temiz yoldaşımız 1964 yılında Tunceli’ninNazimiye ilçesinde doğdu. Emekçi bir ailenin çocuğuolan yoldaşımız kısa denebilecek yaşamına çok şeysığdırdı. Bir süre önce akciğer kanserine yakalananHüseyin Temiz yoldaş, 11 Mart akşamı yaşamını yitirdi.

İstanbul Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu çalışanıve Küçükçekmece İşçi Platformu sözcüsü olan Hüseyinyoldaş, yıllardır enerji sektöründe çalışan bir işçiydi.Yaşamının büyük kısmı işçilikle geçen yoldaşımızdevrimci mücadeleye adım atmasını şu sözlerle ortayakoymuştu: “Sömürüyle, baskıyla, yoksullukla çok erkenyaşta tanıştım. Adına kapitalizm denilen bu sisteminyıkılması gerektiğini, bu gerçekleşmeden işçi veemekçilerin en basit sorunlarının dahi kalıcı bir çözümekavuşmayacağını çok erken yaşta gördüm, öğrendim. Ozamandan bu yana devrimci mücadelenin içindeyim.”

Hüseyin Temiz yoldaş 12 Eylül yenilgisinin ardındandevrimci hareketin yeniden toparlanması sürecinde etkinbir çaba harcadı. Özellikle devrimden ve devrimciörgütlü mücadeleden kaçan “devrim kaçkınlarını” vesınıf-dışı yönelimleri mahkum ederek Marksizm-Leninizm davasını cepheden savundu. Bu sürecinardından yeni proleter devrimler çağınıntopraklarımızdaki öncüsü Ekim Hareketi ile tanışarakdevrimci mücadelesini sürdürdü. Ekim’den Parti’yegiden sürecin en ön saflarında yürüyen Hüseyin Temizyoldaş, bu uğurda her türlü bedeli ödemesini bilen yiğitbir devrimciydi.

Türkiye topraklarında dosta düşmana karşıyükseltilmiş bayrak, bir savaş ilanı olan Parti KuruluşKongresi’ni büyük bir heyecan ve coşku ile karşılamış,devrim davasının bu topraklarda yenilmezliğinin ifadesibu adımı selamlamıştı. Kuruluş Kongresi sürecininhemen ardından düşman saldırısının yarattığı tahribatınsarılması sürecinde, anlamlı bir emek ve çabaharcamıştı. Uzun yılları bulan inatçı ve inançlı bir çabaile devrim davasının büyütülmesine önemli katkılarısunmuştu.

Sınıf mücadelesinin farklı alanlarında uzun yıllarçalışma yürüten yoldaşımız, ‘90’lı yılların sonundaKızıl Bayrak gazetesi Gebze temsilciliği yaptı. On yılıaşkındır, Küçükçekmece bölgesinde bir sınıf devrimcisiolarak inatçı, ısrarlı, enerjik ve soluklu bir faaliyetyürütmekteydi.

Hüseyin Temiz yoldaş, son yıllarda Küçükçekmecebölgesinde yürütülen devrimci sınıf çalışmasınınörgütlenmesinde etkin bir rol oynadı. Bölgedeki birçokdirenişin örgütleyicisi ve önderiydi. Oktaş, GüvenElektrik, Texim ve Desa’da sınıf mücadelesinin vedirenişlerin örgütlenmesinde etkin bir rol oynamıştı. Veyaşamının son anlarına kadar da bu çalışmanınörgütleyicilerinden biriydi.

2 yılı aşkın süredir kanser tedavisi gören yoldaşımız,çalışmalarından bir an bile geri durmadı. 2007 yılı genelseçimlerinde İstanbul 3. Bölge’den işçi sınıfınındevrimci programının temsilcisi olarak bağımsızsosyalist devrimci aday olarak seçimlere katılanyoldaşımız, sağlık sorunlarına rağmen seçim sürecininyoğun ve ağır temposu karşısında bir an bileduraksamadı, kararlılıkla sınıfın devrimci programınıtemsil etti.

Hüseyin yoldaş o süreçte seçimlere katılmasını iseşu sözlerle tanımlıyordu: “Her şeyden önce biz sınıf

devrimciyiz. İşçi sınıfını bu topraklarda programıyla,eylemi ile temsil eden tek oluşumun rehberliğindemücadele eden insanlarız. Sınıfımız bugün çok yönlüsaldırılarla karşı karşıya olmasına rağmen ortaya güçlübir direnç koyamıyor. Sınıf hareketinin dibe vurduğu birortamda kitleleri kendi güncel ve temel sorunlarıüzerinden örgütlü mücadeleye çekmeye yönelik kesintisizbir faaliyet yürütüyoruz. Burjuvazi kendi siyasal krizineçözüm bulmak, en azından bu krizi bir süre içindindirmek amacıyla seçim oyunu ile kitlelerin karşısınaçıkıyor. Sandığın sonucu ne olursa olsun, sosyal yıkımsaldırılarına kalındığı yerden devam edileceği kesin. Bizkitleleri uyarmak, seçimin de meclisin de işçi veemekçiler için çözüm olmadığını, kurtuluşun devrimdeve sosyalizmde olduğunu söylemek sorumluluğuyla karşıkarşıyayız. Bu sözü ancak biz devrimci sınıfınprogramına sahip olanlar söyleyebilir. Bunu bizsöyleyeceğiz, bunu söylemek için aday oldum.”

Ne karşı devrimin zulmü ve zorbalığı, ne devrimkaçkınlarının yaşadığı yılgınlık, ne de küçük-burjuvadevrimciliğinin ufuksuzluğu onu işçi davasına duyduğuderin bağlılıktan alıkoydu. Yaşamının son anına kadar budavanın yılmaz ve yiğit bir neferi olarak Parti ve partilimücadeleye sadık kaldı. O işçi sınıfının devrimcidavasına büyük bir bağlılığın ve derin inancın taşıyıcısıbir yiğit komünistti.

Sömürüyle, yoksullukla, baskıyla, işkenceyle vemücadelenin zorluklarıyla geçen 45 yıllık yaşamınbedeliydi akciğer kanseri… Ama yoldaşımız son anınakadar inancını diri tuttu, mücadeleci ruhuyla vücudunusaran kansere karşı da dirençle ve inatla savaştı. Neyazık ki uzun bir tedavi sürecinin ardından yenidennükseden rahatsızlığı atlatması olanaklı olmadı.

Hüseyin yoldaşın anısı önünde derin bir saygı vesevgiyle eğiliyoruz.

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu

Hüseyin yoldaş ölümsüzdür!Hüseyin Temiz yoldaş 12 Eylül yenilgisinin ardından devrimci hareketin yeniden toparlanması sürecinde etkin

bir çaba harcamıştı. 12 Eylül karşı-devrim saldırısının yarattığı yılgınlık ve kaçış koşullarında devrim davasınabağlı bir nefer olarak kaldı. 12 Eylül yenilgisinin etkisinin adım adım geride bırakıldığı ve küçükburjuvadevrimciliği ile hesaplaşmanın bir sonucu olarak siyasal yaşama adım atan Hüseyin yoldaş, Ekim saflarındamücadelesini sürdürdü.

1998’de Türkiye topraklarında dosta düşmana karşı yükseltilmiş bayrak ve bir savaş ilanı olan Parti KuruluşKongresi’ni büyük bir heyecan ile karşıladı. Devrim davasının bu topraklarda artık yenilmez bir dava olarakgüvence altına alındığının ifadesi olan bu adımı tüm benliği ile selamladı. Devrim tarihimizde bir kilometre taşıolan bu adımın atılmasının hemen ardından yaşanan düşman saldırısının yarattığı tahribatın sarılması sürecindeanlamlı bir emek ve çaba harcadı. Uzun yılları bulan inatçı ve inançlı, soluklu ve direngen bir çaba ile devrimdavasının büyütülmesine önemli katkıları sundu.

Hüseyin Temiz yoldaş, bir sınıf devrimcisiydi. Bilinciyle, yüreğiyle ve aklı ve emeği ile...Uzun yıllar işçi sınıfıdavasının bu topraklarda ete-kemiğe büründürülmesi için üzerine düşen her türlü sorumluluğu ve göreviomuzladı.

Hüseyin yoldaş, Lyon barikatlarında sermaye sınıfına karşı savaşan işçilerin ruhunu taşıyan nadir sınıfdevrimcilerinden biriydi. Sınıfın 170 yıllık mücadelesinden güç alan koca bir yürekti o. İşçi sınıfının devrimcidavasına büyük bir bağlılığın ve derin inancın taşıyıcısı bir yiğit sınıf devrimcisiydi.

Ne karşı devrimin zulmü ve zorbalığı, ne devrim kaçkınlarının yaşadığı yılgınlık ve teslimiyet, ne devrimdavasına ihanet, ne de küçük-burjuva devrimciliğinin ufuksuzluğu ve soluksuzluğu O’nu işçi davasına duyduğuderin bağlılıktan alıkoyabildi. Son nefesini verene kadar bu davanın yılmaz ve yiğit bir neferi olarak Parti vepartili mücadeleye sadık kaldı.

Bir yoldaşı

Hüseyin Temiz yoldaşı kaybettik...

Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!

Page 15: sikb 2009 - 10

Hüseyin yoldaşın ardından... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 15Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

Desa Direnişiyle Dayanışma Platformu olarak direnişçi işçileriselamlıyoruz.

Selam olsun Desa’nın kadın direngen işçisine, selam olsundirenen işçilere!

Selam olsun özgür bir Türkiye, sınıfsız, sömürüsüz bir dünyaiçin mücadele edenlere! Selam olsun işçi sınıfına!

İşçiler, emekçiler!Son iki yıldır birbiri ardına tek tek direnişler gelişiyor. Bir

direniş bitiyor bir diğeri başlıyor. Direnişlerin temel amacı nedir:Hak alma mücadelesi!

Nerede bir sendikal mücadele varsa, nerede işçiler kötüyemeklere, çalışma koşullarına ve düşük ücretlere karşıörgütlenmeye gidiyorsa, patronların düzeni işçileri kapı dışarıediyor. Diyorlar ki, “Bu ülkede sendikalı olmak anayasal haktır,yasalar tüm yurttaşlar içindir.” Gerçekten öyle mi? İşçisendikalaşınca kapı dışarı ediliyor. İşçi sendikalaşıyor, anasındanemdiği süt burnundan geliyor. İşte bölgemizde; Güven Elektrikişçileri 2 yıldır sendikalaşma mücadelesi veriyor. İşte DESAişçileri! Sefaköy DESA’daki mücadele 3. ayına girdi. 6 aydırDüzce’deki işçiler direniyor. Ama ne yapılıyor: Hak-hukuk yok!Anayasada diyor ki, “sendikalı olmak hak”tır. Yerin dibine batsınsizin anayasanız. Anayasa işçileri, emekçileri temsil etmiyor.Ancak işçi sınıfı direnirse, mücadele ederse hakkını alacaktır.

İşçiler, dostlar! Bu savaş açıktan bir sınıf savaşımıdır. Burada direnişte olan

Emine Abla’nın direngen tutumu bizlere yol gösteriyor. İşçisınıfına tutması gereken yolu gösteriyor. İşçi sınıfı birliktedavranmadığı sürece, patronların sömürüsüne, zorbalığına,baskısına karşı direnmediği sürece hiçbir hakkı elde edemez.Bunun yolu örgütlü mücadeleden geçiyor. Örgütlü olmak sadecesendikalarda örgütlenmek değildir. Evet görüyoruz; işçiler iyi biryaşam, iyi bir ücret için sendikalarda örgütleniyor ama binbirçeşit engel çıkıyor karşılarına. Örgütlenmenin önündeki engellerdizboyu. O zaman ne yapacağız? Her zaman örgütleneceğiz.İşyerimizde yemekler mi kötü, örgütlenelim. Bizi Cumartesi-Pazar mı çalıştırıyorlar, örgütlenelim! Düşük ücretler mi var,örgütlenelim. Örgütlenip işverenin karşısına toplu çıkalım.Türkiye işçi sınıfının tutması gereken yol budur. Kuşkusuz saldırısadece direnişteki işçilerle sınırlı değildir. Saldırı çok boyutludur.Uluslararası planda saldırı var. Bakınız dünya geneline! Hertarafta direnişler var. İşçilerin, emekçilerin onyıllardır mücadelevererek, bedeller ödeyerek kazandıkları haklar ellerinden alınıyor.Kölece iş yasaları, özelleştirmeler, genel sağlık sigortasısaldırıları, işten atmalar tümüyle meşru hale gelmiş durumda.Ama işçi sınıfının hareketliliğinin yükseldiği bir dönemegiriyoruz. Sadece bizde değil dünya genelinde işçilerin,emekçilerin sermayenin iktidarına, kapitalist dünyaya karşımeydan okuyacağı bir döneme giriyoruz. Bugün Desa’da,Çapa’da, E-Kart’ta, Tega’da, Novamed’te, Yörsan’da yaşananbudur. Bu, işçi sınıfının gelecekte sermayenin saldırılarına karşısessiz kalamayacağının ilk göstergeleridir. Kuşkusuz yeterlideğildir bu.

İşçiler, gençler. kardeşler!Bize diyorlar ki; kapitalist dünya, liberal dünya her şeyi

çözüyor. Bunlara başkaldırmayın. Amerika’da, kapitalizminkalesindeki krize bakın. Jet hızıyla Asya’ya, Avrupa’ya yayıldı.Bizde de sürüyor. Demek ki kapitalizm gerçekten sorunlarıçözmüyor. Tam aksine bugün işsizliğin, yoksulluğun, yıkımın,savaşın sorumlusu kapitalist sömürü düzenidir. İşçi sınıfınınmücadelesi tek tek işyerlerinde patronlara karşı olamaz. İşçi sınıfıkapitalist düzeni yıkmak zorundadır. İşçi sınıfı bunu yıkabilecekgüçtedir. Bu inançta, bu deneyimdedir. İşçi sınıfının 160 yıllık

tarihi bunu göstermiştir. Söyledim: Saldırı sadece iştenatmalarla sınırlı değil. Bakın “sosyal güvenlik reformu”adı altında yasa çıkardılar. 1 Ekim’de yürürlüğe girdi.Neydi bu yasa? Mezarda emekliliği dayatıyor. En sonkalan haklarımıza göz diktiler. Sağlığı paralı halegetirdiler. “Kentsel dönüşüm” adı altında Ayazma’dainsanları evlerinden, yurtlarından ettiler. BuradaAyazma’dan insanımız var, birazdan konuşacak. Kölelikyasalarını getirdiler. Şimdi de kıdemtazminatına göz dikmiş bulunuyorlar.Kuşkusuz, bu saldırıları kolayındangeçirmelerinin sebebi de işçi sınıfınınörgütsüz oluşudur. Eğer bugünDESA’daki direnişe bu kadar polisbaskısı varsa, Desa direnişi patronlartarafından çok yönlü kırılmakisteniyorsa, bunun nedeni işçisınıfının eylemindenkorkmalarıdır.

İşçiler, kardeşler!Diğer bir eksiklik tek tek

işyerlerinde yaşanandirenişlerle sınıfdayanışmasındakizayıflıktır. İşçi bir yerdedireniyor. Diğerfabrikadaki işçi “bana ne,benim başıma gelmedi”diyor. Yanıbaşımızdafabrikalar yoluna bakın.Yüzlerce fabrika var.Hepsinde duyarlılık, tek tekilgi var. Ama işçi direnişin kendisinitemsil ettiğini bilebilmelidir. Sınıfdayanışma içerisinde olabilmelidir.Sadece ziyaretlerle değil, eylemlerle sınıfdayanışması içinde olabilmelidir.

Biz bugün burada Desa Direnişi’yleDayanışma Platformu olarak (ÖDP, EHP,BDSP, Küçükçekmece İşçi Platformu, Alınterive Halkevleri) bölgemizdeki direnişe dışarıdanduyarlılığı arttırmak, direnişi işçilerin ve emekçikitlelerin gündemine sokabilmek için bir gecedüzenledik. Bundan önce de faaliyetlerimiz oldu.Bildiri dağıtımları ve işçi toplantılarıdüzenlemek…Bu tür örnekleri yaymak lazım.Sadece işçiler içerisinde platformlar kurmaklaolmuyor. Nerede direniş varsa orayı gerçekten direnişkalesi haline getirelim.

İşçiler, gençler!Başlangıçta konuşmacı arkadaş “işçi sınıfı adım

adım geliyor” dedi. Evet geliyor işçi sınıfı. Sömürüsistemi böyle gitmeyecektir. Patronların sömürü vesaltanatı eni sonu yıkılacaktır. Biz bugün tek tekdirenişlerin yarın siyasal birleşik bir direnişedönüşeceğinden eminiz. Bundan kuşkuduymuyoruz. Birleşirsek, birlikte davranırsak güçlübir işçi sınıfı ordusu olarak baskıya ve sömürüyeson verebiliriz.

DESA Direnişi’yle Dayanışma Platformu olarakgecemize katıldığınız için teşekkür eder, saygılarsunarım.

Hüseyin Temiz yoldaşın DESA Direnişiyle Dayanışma Platformu adına DesaGecesi’nde yaptığı açılış konuşması…

“Birleşirsek, güçlü bir işçi sınıfı ordusuolarak baskıya, sömürüye son verebiliriz!”

Page 16: sikb 2009 - 10

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü alanlarda kutlandı...16 H Kızıl Bayrak H Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

CMYK

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kadıköy’degerçekleştirilen mitingle, tarihsel anlamına vedevrimci özüne uygun olarak kutlandı. Mitingeyaklaşık 5 bin işçi ve emekçi katıldı.

Eylem katılımcıların Tepe Nautilus önündekortejlerini oluşturması ile başladı. Kortejlerinoluşturulmasının ardından Kadıköy otobüs duraklarınadoğru yürüyüşe geçildi. Coşkulu sloganlar eşliğindegerçekleştirilen yürüyüşte en önde “Cinsel, ulusal,sınıfsal, sömürüye, emperyalist saldırganlığa,yoksulluğa, gericiliğe ve ezilmeye karşı kadınlarmücadeleye!” şiarlı ve katılımcı kurumların adlarınınyazılı olduğu ortak pankart açıldı.

Ortak pankartın arkasında ise sırasıyla PSAKDMarmara Şubeleri, Alevi Bektaşi Gençlik Platformu,Odak, Partizan, Deri-İş, KESK’li Kadınlar,Demokratik Kadın Hareketi, ÇHD, HKM, TKP, BDSP,Divriği Kültür Derneği, Halk Cepheli Kadınlar,Devrimci Hareket, Kaldıraç, PDD, Devrimci PartiMücadelesinde Devrimci Komünistler, ProletaryanınKurtuluşu, Köz yer aldı.

Kortejlerde genel olarak 8 Mart’ın sınıfsal özünüvurgulayan sloganlar, dövizler ve pankartlar dikkatçekiyordu. “Kadın-erkek elele mücadeleye!”, “8 Martkızıldır, kızıl kalacak!”, “Her gün 8 Mart her günkavga!” ve “Yaşasın devrimci dayanışma!” kortejlerinbüyük bir bölümünde öne çıkan sloganlar oldu. “Jinjiyan azadi!”, “Kadına yönelik şiddete son!”, “Erkekegemen zihniyete son!”, “Özgür kadın örgütlükadındır!”, “Kimsenin namusu olmayacağız!”sloganları da gerek yürüyüş boyunca, gerek mitingsırasında atılan sloganlar oldu.

Yürüyüşte DESA’nın direnişçi kadınları da tümcoşkularıyla yer aldılar. “Biz kadınlar Deri-İş’e üyeolduk, DESA’dan kovulduk! 313 gündür Düzce’de,249 gündür Sefaköy’de direnişteyiz! / Türkiye Deri-İşSendikası” pankartının ardında toplanan direnişçikadın işçiler sloganlarıyla eylemin en coşkulukortejlerinden birini oluşturdular. “Yaşasın 8 MartDünya Emekçi Kadınlar Günü! / KESK’li kadınlar”pankartı açan kamu emekçileri de coşkulusloganlarıyla alanda yerlerini aldılar.

BDSP: “Kadının kurtuluşu devrimde,sosyalizmde!

Komünistler eyleme “Kadının kurtuluşu devrimde,sosyalizmde! / BDSP” ve “Yaşamın yarısındankavganın yarısına... Özgürlük ve eşitlik içinyürüyoruz! / Emekçi Kadın Komisyonları”pankartlarıyla katıldılar. BDSP kortejinin en önündetarihe adını yazdırmış kadın devrimci önderlerlerden

Alexandra Kollontai, Clara Zetkin, Rosa Luksemburg,Nadezhda Krupskaya ve TKİP Ölüm Orucu şehidiHatice Yürekli’nin fotoğrafları taşındı.

BDSP kortejinde emekçi kadınların temeltaleplerinin yer aldığı “Doğum izni hakkımızıistiyoruz”, “Eşit işe eşit ücret istiyoruz”, “7 saatlik işgünü, 35 saatlik çalışma haftası istiyoruz”, “Krizinbedelini ödememek için yürüyoruz”, “İnsanca biryaşam için yürüyoruz”, “İşten atmalara ve ücretsizizinlere karşı yürüyoruz”, “Kayıt dışı çalışmaya karşıyürüyoruz”, “Kölece çalışma koşullarına karşıyürüyoruz” dövizleri yeraldı.

Kızıl bayrakların da taşındığı kortejde “Emekçikadınlar sokağa, eyleme, özgürleşmeye!”, “Kadınınkurtuluşu sosyalizmde!”, “8 Mart kızıldır, kızılkalacak!”, “Sınıfsal, cinsel, ulusal sömürüye son!”,“Kadın-erkek elele örgütlü mücadeleye!”, “Kadınlarpartiye, devrime sosyalizme!”, “Yaşasın 8 Martyaşasın sosyalizm!” sloganları sıklıkla atıldı. BDSPadayı Melek Altıntaş’ın Sultanbeyli’de açtığı seçimbürosuna gerçekleştirilen faşist saldırının kortejeduyurulmasının ardından kitle “Faşizme karşı omuzomuza!” sloganını haykırdı.

“Kadınların kurtuluşu sömürüsüz bir dünya kurmaktan geçiyor!”

Tüm grupların miting alanına girmesinin ardındanmiting programı yapılan açılış konuşması ile başladı. 8Mart’ın tarihinden ve sınıfsal özünden bahsedilerektüm emekçi kadınlara “Merhaba” diyen konuşmadadevrimci mücadele içerisinde şehit düşen kadınlarıtemsilen isimler sayıldı ve tüm devrim şehitleri adınasaygı duruşu çağrısı yapıldı.

Açılış konuşmasının ardından ortak basın metniokundu. Ortak metinde 1857’den başlayarak emekçikadınların verdikleri mücadele ve 8 Mart’ın doğuşuanlatıldı. Konuşmada emperyalist saldırganlık, Kürtkadınının yaşadığı ulusal ezilmişlik, emekçi kadınınyaşadığı sınıfsal sömürü, SSGSS ile birlikte yaşananhak gaspları, devlet terörü ve işkence ele alındı.

Konuşma şu sözlerle sona erdi:“8 Martlar’ıyaratanlardan bugünlere direniş geleneğini mirasbırakanlar, bizlere izlenmesi gereken yolugöstermektedir. Hak ve özgürlüklerimizi kazanmanınyolu mücadeleden, direnmekten, bedel ödemeyi gözealmaktan geçmektedir. Kadınların gerçek kurtuluşuolan sınıfsız, sömürüsüz bir dünyayı kurmaktır.

Bizler devrimci, ilerici, demokratik kurumlarolarak emekçi kadınları emperyalizme, şovenizme,ırkçılığa, gericiliğe, sömürüye ve ezilmeye karşıbirleşik mücadeleye çağırıyoruz!”

Ortakkonuşmayı Filistin Kadın Araştırma veGeliştirme Merkezi adına Meryem Abu Dagga’nıngönderdiği mesajın okunması izledi. Gazze’de İsrail’inuyguladığı vahşeti anlatan mesajda Filistinli kadınlarınyaşadığı sorunlar özetlendi ve mücadele çağrısıyapıldı. Mesajın okunmasının ardından kitle siyonizmkarşıtı sloganlar attı.

Direnişçi kadınlar kürsüde!

Program, kürsünün direnişçi işçilere bırakılmasıyladevam etti.

Bu bölümde ilk olarak direnişte olan ME-HAtekstil işçilerinin 8 Mart mesajı okundu.“Direnişimizin sıcaklığıyla 8 Mart Dünya EmekçiKadınlar Günü’nü selamlıyoruz!” denilen mesajınardından direnişçi Gürsaş işçilerinden birinin yakınısöz aldı. “Gürsaş işçisi yalnız değildir!” sloganları ileplatforma çıkan konuşmacı, Gürsaş işçilerinin 75gündür sendika hakkı için direndiğini belirtti.Direnişleri büyütme çağrısının yapıldığı konuşma,Gürsaş işçileri adına emekçi kadınlar günününkutlanması ile son buldu.

75 gündür direndiklerini belirten Sinter direnişçisi,“erkeklerle birlikte, kardeşlerimizle birlikte elele,omuz omuza mücadele veriyoruz” sözleriyle sınıfdayanışmasına vurgu yaptı. Direnişçi işçininkonuşması tüm katılımcıların direnişe destek olmayaçağrılmasıyla son buldu.

Gürsaş ve Sinter adına yapılan konuşmalarınardından, bir yıla yakın süredir direnişte olan DESAişçisi kadınlar adına Gülhan Akyüz söz aldı. Düzce’de314, Sefaköy’de 249 gündür direndiklerini belirtenAkyüz, direnişte kararlı olduklarını ve direnmeyedevam edeceklerini vurguladı. Konuşmasını, DESAdirenişiyle desteğin yükseltilmesi çağrısı ilesonlandırdı.

Direnişçi kadınlara 8 Mart’ın anısına kızılkaranfiller armağan edildi.

Konuşmaların ve mesajların ardından hep birağızdan “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “Kadınlarmücadeleyle özgürleşecek!”, “Özgür kadın örgütlükadındır!” sloganları atıldı.

Miting Grup Munzur’un ezgileri eşliğinde çekilenhalaylar ile sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Kadıköy 8 Mart’ta bir kez daha kızıla boyandı!

“Kadın-erkek elele örgütlümücadeleye!”

8 Mart 2009 / Kadıköy

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü alanlarda kutlandı...

“Her gün 8 Mart, her gün kavga!”

Page 17: sikb 2009 - 10

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü alanlarda kutlandı... Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009 H Kızıl Bayrak H 17

CMYK

Devrimci ve ilerici güçler 8 Mart günü İzmir’degerçekleştirdikleri eylemle 8 Mart Dünya EmekçiKadınlar Günü’nü kutladılar. Son dört yıldır 8Martlar’ı tarihsel anlamına, sınıfsal ve devrimciiçeriğine uygun kutlayan devrimci ve ilerici güçler buyıl da günler öncesinden biraraya gelerek bildirileriyle,afişleriyle 8 Mart’a çağrı yaptılar.

5 Mart günü İzmir’de Kemeraltı girişinde birarayagelen Alınteri, BDSP, Demokratik Kadın Hareketi,Halk Cepheli Kadınlar, Kaldıraç, Mücadele BirliğiPlatformu ve Partizan 8 Mart’ta alanlara çıkma çağrısıyaptı. Eyleme belediye önünde direnişte olan taşeronişçileri de destek verdi. Açıklamanın ardından ortakbildiriler dağıtıldı. Konak Postanesi’nden devrimcikadın tutsakların 8 Mart Dünya Emekçi KadınlarGünü’nü kutlayan kartlar postalandıktan sonra,direnişteki belediye işçilerine toplu ziyaretgerçekleştirildi.

8 Mart günü saat 14.00’te Konak’taki Telekom’unyanında toplanmaya başlayan bileşenler, coşkulusloganlarla yürüyüşe geçtiler. En önde ortak imzalı“Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!”pankartıyla 8 Mart’ın güncel çağrısının yeraldığı“Emperyalizme, şovenizme, sömürüye karşıbirlikte mücadeleye!” şiarlı ortak pankart taşındı.Ardından eylemi örgütleyen bileşenler ile eylemedestek veren Köz, PSA Çiğli Şube, PSA BornovaŞube, işten atılan belediye işçileri yürüdü. Emekli-Senüyeleri de eyleme destek verdiler.

Yürüyüş sırasında ana yol tek taraflı olarak trafiğekapatıldı. Coşkulu sloganların atıldığı yürüyüş eskiSümerbank önünde son buldu.

Program devrim mücadelesinde yitirilenlerinanısına saygı duruşuyla başladı. Açılış konuşmasında 8Mart’ın tarihçesi özetlendi. Daha sonra Ayışığı SanatMerkezi Tiyatro İşçileri Atölyesi’nin hazırlamış olduğubaşkaldıran bir kadının sesinden yükselen isyanıanlatan şiir drama seslendirildi. Egemenlerin 8 Mart’ınsınıfsal özünü karartmaya ve sistem içine çekmeyeçalışmasına rağmen, 8 Mart’ın, emekçi kadınlarınsömürücü sisteme karşı seslerini yükselttikleri birbaşkaldırı günü olduğu ifade edildi. Ardından eylemiörgütleyen devrimci kurumların 8 Mart’ın tarihselanlamı ve güncel çağrısı üzerine hazırlamış olduğuortak metin okundu.

Emperyalizmin yarattığı yoksulluk ve şiddetten,işgal ve savaşlardan yine en çok kadınların etkilendiğidile getirildi. Ortadoğu’yu kan gölüne çevirenemperyalistlerin işgal ettikleri ülkelerin halklarınındirenişlerini bastırabilmek amacıyla her türlü insanlıkdışı yaptırımları uyguladığı, Irak’ta, Filistin’de bupolitikaların en ağır bedellerini yine kadınların veçocukların ödediği söylendi.

Benzer saldırılardan Kürt kadınının da nasibinialdığı ifade edildi. Emeğin sesi olan devrimci vekomünist kadınların tecrit ve işkence ilecezalandırıldığı dile getirildi. Kapitalizmin krizininyine en fazla kadınları etkilediği söylendikten sonra

sınıf mücadelesinin mihenk taşlarından olan 8 Mart’taçifte ezilmişliğe, sömürüye, faşizme, şovenizme veemperyalizme karşı, Sivas’ta yakılan, Bursa’dadokuma fabrikasında sigortasız olarak çalıştırılırkenyanan, Ceylanpınar’da tarım işçisi olarak kamyonkasasında boğulan, Novamed’te, Desa’da direnen,cezaevlerinde ölüm oruçlarında çocuklarıyla birliktedirenen, tecride karşı bedeniyle yanıt olan, grevçadırlarında bazen grev gözcüsü bazen de direneneşlerine yoldaş olan emekçi kadınların haykırışı ilebugün alanlarda olunduğu vurgulandı.

Ortak metnin ardından Ayışığı Sanat Merkezi’ndenbir kadının okuduğu şiir mücadele içerisindekikadınlara armağan edildi.

Daha sonra kürsü direnişte olan taşeron belediyeişçilerinden birinin eşine bırakıldı. İşçi eşi 61 gündürdirenişte olan eşinin yanında olduğunu vurguladıktansonra yaşadıkları sorunları anlattı. Konuşma “Yaşasınsınıf dayanışması!” sloganıyla karşılandı.

Halk Cephesi’nin hazırlamış olduğu Ege yöresineait oyunun ardından hapishanelerde oğullarıyla,kızlarıyla, eşleriyle birlikte mücadele eden ve bumücadelede öne çıkan analar adına bir konuşmayapıldı. Program, Grup Günışığı’nın seslendirdiğitürkü ve marşlar eşliğinde tüm alanı saran halaylarla vesloganlarla sona erdi.

Komünistler eyleme “Emperyalizme, şovenizme,köleliğe karşı mücadeleye!/BDSP” pankartı, kızılbayrakları ve coşkulu sloganlarıyla katıldılar.

Yaklaşık 500 kişinin katıldığı eylem boyunca“Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!”,“Kadın-erkek elele örgütlü mücadeleye!”, “8 Martkızıldır, kızıl kalacak!”, “Yaşasın devrimcidayanışma!”, “Devrimci tutsaklar onurumuzdur!”,“Emperyalizme, şovenizme, sömürüye hayır! Yaşasınörgütlü mücadelemiz!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İzmir

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü sınıfsalözüne ve tarihsel anlamına uygun bir şekildekutlamak için oluşturulan Ankara Devrimci 8 MartPlatformu’nun eylemi 8 Mart günü gerçekleştirildi.

Alınteri, BDSP, DHF, Halk Cephesi, Partizan veOdak tarafından düzenlenen eylem için saat 11.30’daSakarya Caddesi’nde buluşuldu. Mithatpaşa Caddesitrafiğe kapatılarak buradan eylemingerçekleştirileceği Abdi İpekçi Parkı’na doğruyürüyüşe geçildi. Yürüyüşte en önde “Emperyalizme,çifte sömürüye, işsizliğe, yoksulluğa karşı emekçikadınlar mücadeleye!” şiarlı Devrimci 8 MartPlatformu’nun ortak pankartı taşındı.

BDSP ise eyleme “Kapitalizm kriz, açlık, çiftesömürü, eşitsizlik demektir! Kadının kurtuluşusosyalizmde!” pankartıyla ve “Kadın-erkek elele

örgütlü mücadeleye!”, “Cinsel, ulusal, sınıfsalsömürüye son!”, “Eşit işe eşit ücret!”, “Eşitlik veözgürlük için mücadeleye!”, “Soyguncu, rantçısermaye partilerine oy verme hesap sor!” yazılıdövizler ve flamalarla katıldı.

Abdi İpekçi Parkı’ndaki program devrim şehitleriadına saygı duruşuyla başladı. Ardından Devrimci 8Mart Platformu adına ortak metin okundu. Krizin yolaçtığı işsizlik, yoksulluk gibi ağır sonuçlardankadınların daha fazla mağdur olduğu, yanısıra kadınüzerinde ağır sonuçlar yaratan emperyalist savaş,devlet terörü vb. vurgulanarak şunlar söylendi:

“Bizler, kadını sömürenin, ezenin onu köleliktenkurtaramayacağını biliyoruz. Mücadele edenkadınların işyerlerinden hapishanelere, evlerdendağlara, okullardan işgal altındaki topraklara kadar

bulundukları her alanda bu denli saldırıyauğramalarının nedenini biliyoruz. Aynı zamandakadının kurtuluşunun tüm halkın kurtuluşu ile birliktegerçekleşeceğini biliyor; kadın- erkek birlikte omuzomuza mücadelemize devam ediyoruz. Çiftesömürüyü, köleleştirilmeyi, ucuz işgücü olarakgörülmeyi, cinsel bir meta olmayı, yozlaşmayı kabuletmiyoruz! Emperyalizme ve ‘çifte sömürüye’ boyuneğmeyeceğiz! Krizin faturasını ödemeyi reddediyoruz,faturayı krizi yaratanlar ödesin diyoruz.”

Ardından Mamak İşçi Kültür Evi Şiir topluluğukısa bir şiir dinletisi sundu. Eylemde söz alanTAYAD’lı bir ana da Engin Çeber’in katledilmesinilanetleyerek, hesap sorma çağrısı yaptı. Ananınkonuşması sırasında “Engin Çeber ölümsüzdür!”,“Anaların öfkesi katilleri boğacak!” sloganları atıldı.Eylem çekilen halaylarla coşkulu bir şekilde sonlandı.

Eyleme yaklaşık 400 kişi katıldı.Kaldıraç, Umut Kültür Derneği, Halk Kültür

Merkezi ve ÇHD pankartlarıyla eyleme katılarakdestek verdiler.

Kızıl Bayrak / Ankara

İzmir’de kızıl 8 Mart!

“Emperyalizme, şovenizme, sömürüyekarşı birlikte mücadeleye!”

Ankara’da 8 Mart eylemi…

“Emekçi kadınlar mücadeleye!”

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü alanlarda kutlandı...

“Her gün 8 Mart, her gün kavga!”

Page 18: sikb 2009 - 10

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü alanlarda kutlandı...18 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

8 Mart’ın örgütlenmesi sürecinde yaşananayrışmanın bir ürünü olarak bu yıl da iki farklı 8 Martörgütlendi. Adana Devrimci 8 Mart Platformu, 8 Mart’ıtarihsel anlamına ve sınıfsal özüne uygun bir şekildekutlamak için oluşturduğu faaliyet programı üzerindenbir eylem hayata geçirmeye çalıştı.

Bu planlama doğrultusunda eylemin ön hazırlıksürecinde Adana’nın belirlenen emekçi mahallelerindeve şehir merkezinde ortak bildiri dağıtımları ve mitingeçağrı afişleri yapıldı. Dağıtılan binlerce bildiri ve asılanyüzlerce afişle emekçi kadınlar 8 Mart’ta alanlaraçağırıldı. KESK bileşenlerinin örgütlediği 6 Mart’takieyleme de katılan platform, ayrıca direnen Makyal-Erka işçilerine bir destek ziyareti gerçekleştirdi.

Yürütülen çalışmanın ardından, 8 Mart günü 5Ocak Meydanı’ndan başlayarak İnönü Parkı’na kadarsüren bir yürüyüş gerçekleştirildi. Oldukça canlı geçenyürüyüşte Çakmak Caddesi trafiğe kapatıldı. Eylemde,“Kadın erkek elele, özgürleşmeye!”, “8 Mart kızıldır,kızıl kalacak!”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm!”, “Jinjiyan azadi!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!” sloganlarıatıldı.

KESK Adana Şubeler Platformu da Devrimci 8 MartPlatformu arkasında kendi pankartını açarak eylemekatıldı.

İnönü Parkı’na gelindiğinde platform adınahazırlanan basın metni okundu. 8 Mart’ı yaratan tarihselsüreç içinde işçi kadınların mücadelesine ve II.Enternasyonal’e bağlı Sosyalist Kadınlar Konferansı’nınaldığı karar gereği 8 Mart’ın dünyanın dört bir yanındakutlanmaya başlanmasına değinilen konuşmada, bugünün işçi ve emekçi kadınların sokağa çıkarakmücadele ettikleri bir gün haline geldiği ifade edildi.

8 Mart’ın devlet tarafından içi boş bir kadınlargününe indirgenmeye çalışıldığının belirtildiğikonuşmada buna izin verilmeyeceği ve yaratılanmücadele geleneğine sahip çıkılarak, sınıfsız vesömürüsüz bir dünya talebini haykırmak için alanlaraçıkıldığı söylendi.

Açıklamanın devamında şunlar söylendi: “Çürümüş,kokuşmuş bu köhne düzen varlığını koruduğu sürece

işçi-emekçilere ve yaşamın diğer yarısıolan kadına yönelik saldırılar da artarak devamedecektir. Kadının toplumsal üretime bu derece yoğunkatılması onun siyasal bilincinin gelişmesini ve onuntoplumsal mücadeleye katılmasının, özgürleşmesininyolunu açtı. Yaşamın yarısı olan kadın, kavganın dayarısı olduğunu daha ileri bir bilince çıkardı. Tek başınafabrika önünde direnişiyle kazanan DESA işçisi EmineArslan bunun örneğidir. …

Bizler Devrimci 8 Mart Platformu bileşenleri olarakdiyoruz ki; kadınlar, kadının üstündeki lanetli örtüye birörtü daha ekleyen, insanlığa açlık, sefalet ve zulümdenbaşka hiçbir şey vermeyen gerici, baskıcı bu sistemekarşı, ancak ve ancak devrim ve sosyalizm mücadelesiniyükselterek kurtulacaklardır.”

Alınteri, BDSP, ÇHKM, Halk Cepheli Kadınlar,Kaldıraç, Mücadele Birliği Platformu, Partizantarafından örgütlenen ve 250 kişinin katıldığı eylembasın metninin okunmasının ardından sloganlarla sonaerdi.

Kızıl Bayrak / Adana

Adana’da 8 Mart eylemi…

“Cinsel, ulusal, sınıfsalsömürüye son!”

KESK’ten coşkulu 8 Mart yürüyüşü…

“Kadın erkek elele, özgürleşmeye!”8 Mart öncesinde geçmiş yıllarda yaşanan ayrışma bu yıl da yaşandı, iki farklı 8 Mart süreci örüldü. Geçmiş yıllardan farklı olarak, gerek tabandan devrimcilerin ve ileri sendika yönetimlerinin baskısı gerekse de

KESK içinde yaşanan tartışmaların etkisiyle, KESK bu yıl farklı bir tutum aldı. Önceki yıllarda yurtsever hareket,reformistler ve feministlerin düzenlediği eylemliliklere katılan KESK bileşenleri bu yıl her iki eyleme de çağrıyaptılar.

KESK yönetiminin aldığı kararlardan biri olarak, 6 Mart günü 5 Ocak Meydanı’ndan başlayarak İnönüParkı’na kadar süren meşaleli yürüyüş gerçekleştirildi. Kadın ve erkek katılımıyla gerçekleştirilen yürüyüşeDevrimci 8 Mart Platformu pankartıyla katılırken, 8 Mart Kadın Platformu bileşenleri katılmadılar.

Saat 18.00’de başlayan ve oldukça canlı geçen yürüyüşte Çakmak Caddesi trafiğe kapatıldı. Yürüyüş boyuncaemekçi kadınların haklı mücadelesini anlatan konuşmalar yapıldı. “Kadın erkek elele, özgürleşmeye!”, “8 Martkızıldır kızıl kalacak!” sloganları atıldı.

KESK kortejinin ardında Devrimci 8 Mart Platformu kendi pankartıyla yürüyüş kolunda yerini aldı. Kadınınkurtuluş mücadelesinin yanısıra direnen Makyal-Erka işçileriyle dayanışma vurgusu öne çıktı.

İnönü Parkı’nda yapılan açıklamada 8 Mart’ın tarihçesine değinildi. Sendikasızlaştırma politikalarına,sürgünlere, cezalara inat sendikalarda, alanlarda, işyerlerinde mücadele etmeye devam edecekleri söylendi. 8Mart eylemine katılım çağrısı yapıldı. Yürüyüşe yaklaşık 200 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Adana

Tokat’ta 8 Martetkinliği

Tokat Eğitim-Sen Kadın Komisyonutarafından hazırlanan 8 Mart programının ilkiEğitim-Sen Tokat Şubesi’nde film gösterimişeklinde gerçekleşti. 7 Mart günü Persapolis adlıfilm gösterimi yapıldı. Film oldukça ilgi çekti.Ardından katılan emekçilerle sohbet edildi.Etkinliğe 40’ın üzerinde emekçi katıldı.

İkinci etkinlik 8 Mart günü Tokat ÖğretmenEvi Konferans salonunda gerçekleşti. Salonungiriş kısmına “Emekçi Kadınlarımız” sergisiaçıldı. Programın açılış konuşmasını Eğitim-SenTokat Şube Başkanı yaptı. Ardından“Kadınlarımızın Yüzleri” adlı sinevizyongösterimi gerçekleştirildi. Sinevizyonu 8 Mart’ınemekçi kadın mücadelesindeki önemini anlatankonuşma izledi. Konuşmada 8 Mart’ın emekçi vedirenen kadına ait olduğu vurgusu yapıldı.

Ardından Eğitim-Sen Kadın Komisyonutarafından hazırlanan, New York’ta ölen 129 kadınişçinin direnişini anlatan oyun sergilendi. Oyunoldukça ilgi çekti.

Diğer bir sunum da kriz ve krizin emekçikadınlara yansıması üzerine yapıldı. Sunumda“Krizin faturasını ödemeyi reddedelim!” vurgusuönplandaydı. Program şiirlerle de zenginleştirildi.Müzik grubunun dinletisiyle etkinlik sona erdi.

Etkinliğe 120’nin üzerinde emekçi katıldı.Sosyalist Kamu Emekçileri / Tokat

Kadın işçilerşenliktebuluştu!

Toplumsal Araştırma ve Eğitim Merkezi’nin,Basın-İş, Birleşik Metal-İş, Dev Sağlık-İş, Deri-İş, Hava-İş, Kristal-İş, Petrol-İş, Tek Gıda-İş, TezKoop-İş sendikalarıyla beraber 8 Mart öncesindedüzenlediği “Kadın İşçi Şenliği”ne birçokişyerinden kadın işçiler katıldı.

ATV-Sabah’ta grevde olan TGS üyesi kadıngrevciler, Düzce’de DESA Deri’de direnişlerinisürdüren Deri-İş üyesi kadınlar, E-Kart’ta grevdeolan Basın-İş üyesi kadınlar, Sinter Metal’dedirenen Birleşik Metal-İş üyesi kadın işçiler, 7Mart günü gerçekleştirilen şenliğe katılımsağladılar.

Açılış konuşmasını Dev Sağlık-İş SendikasıGenel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun yaptığışenlikte DİSK Kadın İşçi Komisyonu üyeleri deyer aldı. Etkinliğe Deri-İş, Birleşik Metal-İş,Petrol-İş, Tez-Koop-İş ve Türkiye GazetecilerSendikası yöneticileri de katılım sağladılar.

Petrol-İş Sendikası’nda örgütlü Mecaplastişçilerinin oluşturduğu işçi tiyatrosu tarafındanDario Fo’nun “Boyalı Kuş” isimli oyunusergilendi.

Kürsünün ve sahnenin kadın işçiler tarafındanda kullanıldığı etkinlikte, işçi kadınların krizkarşısındaki talepleri ve mücadele çağrılarıyinelendi.

Şenlikte Günyüzü Müzik Topluluğu ve sanatçıNurcan Eren de sahne aldı.

8 Mart 2009 / Adana

Page 19: sikb 2009 - 10

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü alanlarda kutlandı... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 19Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

Bursa’da 8 Mart8 Mart günü Bursa’da devrimci güçler tarafından 8

Mart eylemi gerçekleştirildi. Osmangazi Metroİstasyonu önünden başlayan eylemde KentMeydanı’na kadar yüründü. Burada bir basınaçıklaması yapıldı. 8 Mart’ın tarihi ve bugün emekçikadınların yaşadığı sorunlar anlatıldı.

“Cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye son! Yaşasın 8Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” pankartınınaçıldığı eylem, BDSP, Partizan, DHF, TuncelililerDerneği, Eğitim İşçileri Örgütlenme Girişimi veEğitim Emekçileri Derneği tarafından örgütlendi.

Sınıf devrimcileri bu ortak eylemin dışında ayrı bir8 Mart etkinliği düzenlediler. Etkinliği önceleyengünlerde, yapılacağı yer olan Başaran Mahallesi’ndeBDSP’nin 8 Mart bildirileri dağıtıldı, mahalle içineetkinlik afişleri yapıldı ve birçok ev kapı kapıdolaşılarak etkinlik davetiyeleri ulaştırıldı.

Yaşanan teknik aksaklıklardan dolayı etkinlikkatılımcılarla yapılan bir sohbet şeklindegerçekleştirilebildi. Sohbette kadınların tarihselezilmişliği ve kökeni, 8 Mart’ın ortaya çıkışı, emekçikadınların bugün yaşadığı sorunlar tartışıldı ve kadınsorununun ancak sosyalizmle çözülebileceğivurgulandı. Hep beraber türkü ve marşlar söylenereketkinlik sona erdirildi.

Kızıl Bayrak / Bursa

Eskişehir’de 8 MartEskişehir’de Dünya Emekçi Kadınlar Günü 8 Mart

günü gerçekleştirilen eylem ve etkinlikle kutlandı. 8Mart gündeminin kriz ve seçimlerle birleşen bir tarzdaişlenmesi, bu süreçte sağlanan birikimin ileriyeaktarılması açısından ön açıcı oldu.

Eskişehir’de önceki yıllarda feminist vereformistlerin etkisi alında geçen 8 Mart eylemleri, 2yıldır devrimci, demokrat yapıların ortak örgütlediğieylemlerle sınıfsal özüne uygun bir şekilde kutlanıyor.Bu yıl da üniversitelerde ve işçi-emekçi semtlerinde, 8Mart’ın sınıfsal özüne, kadın ve erkeğin birliktemücadelesine vurgu yapıldı.

Süreç 8 Mart günü yapılan basın açıklaması veetkinlikle sonlandırıldı. Sağlık İl Müdürlüğü önündenAdalar Migros önüne kısa bir yürüyüş gerçekleştirildi.Migros önünde yapılan açıklamada 8 Mart’ın tarihselanlamından bahsedildi. Kadınların cinsel, ulusal vesınıfsal kimliği üzerinden yaşadığı sömürü anlatılarak,kriz döneminin bedelini en ağır biçimde ödeyeninyine kadınlar olduğu belirtildi.

Mücadele içinde özgürleşen kadınlar şahsında EmineArslan’ın direnişi selamlandı ve kadınların devrimmücadelesindeki yeri vurgulandı. Kadınınkurtuluşunun devrimde olduğu, 8 Martlar’ın kadın veerkeğin omuz omuza devrim ve sosyalizmmücadelesinde yer almasıyla kızıllaşacağı belirtildi.Açıklamanın ardından halaylar çekildi.

BDSP, DPG, DHF, Eskişehir Gençlik Derneği,Mücadele Birliği ve ODAK’ın örgütlediği eylemeyaklaşık 100 kişi katıldı.

Basın açıklamasından sonra KESK toplantısalonunda bir etkinlik gerçekleştirildi. Etkinliğin ilkbölümünde 8 Mart’ın tarihini anlatan kısa birkonuşma yapıldı ve saygı duruşunda bulunuldu.Emekçi Kadın Komisyonları ve Demokratik KadınHareketi temsilcilerinin konuşmalarının ardındansoru-cevap kısmıyla kısa bir tartışma yapıldı. İkincibölümde “Değişim” adlı oyun sergilendi. Şiir vemüzik dinletisiyle etkinlik sona erdi.

BDSP, DPG, DHF, Mücadele Birliği ve ODAK’ınörgütlediği etkinliğe 100’ü aşkın kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Eskişehir

Kütahya’da baskı ve yasaklar8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde

Kütahya’da düzenlenmesi planlanan etkinliklerdepolis ve belediyeninengellemeleriyle/yasaklamalarıyla karşılaşıldı. Bunarağmen 8 Mart Kütahya’da üç farklı etkinliklekutlandı.

Saat 13.00’te üniversite öğrencileri ve Eğitim-Senbir basın açıklaması yaptı. 60 kişinin katıldığı basınaçıklamasında “Biji 8 Adare!”, “Jin jiyan azade!”,“Cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye son!”, “Kadın erkekelele örgütlü mücadeleye!” ve “Kadınlar örgütlü dahagüçlü!” dövizleri açıldı. 8 Mart’ın tarihçesininanlatıldığı, yaşanan kriz ve seçimlerin ele alındığıbasın metni ilgiyle dinlendi.

Ardından Öğrenci Kolektifleri sokak tiyatrosusergiledi. Oyunda, kadının maruz kaldığı şiddet,işyerinde uygulanan haksızlık, cinsel kimliğindenkaynaklı uğradığı taciz ve kadın öğrencilerin

yaşadığızorluklar anlatıldı.

Aynı saatlerde Halk Cephesi Eğitim-Sen’de birsalon etkinliği gerçekleştirdi.

Saat 14.30’da ise Genç-Sen’in düzenlediğifotoğraf ve resim sergisi Küçük Park önünde bir basınaçıklamasıyla açıldı. Açıklamada, kadın veya erkekemekçiler üzerindeki sömürünün ancak bu sisteminyıkılıp yerine sınıfsız sömürüsüz bir toplumyaratılmasıyla kalkacağına vurgu yapıldı. Fotoğraf veresimlerin bulunduğu panoda kadınları anlatan şiir veyazılara yer verildi. Sergi ve basın açıklaması ilgiyleizlendi.

Kızıl Bayrak / Kütahya

Trabzon’da 8 MartTrabzon’da ön sürecini YDG ve Ekim Gençliği

olarak stant, imza kampanyası, emekçi kadınlarlayapılan röportajlar ve kadınlar pazarında bildiridağıtımları ile ördüğümüz 8 Mart etkinliği ve basınaçıklamasını Meydan Park’ta gerçekleştirdik.

Etkinlik emekçi bir kadının 8 Mart’ın tarihçesinianlatan sunumuyla başladı. Ardından Emekçi 8 MartPlatformu (YDG, Halk Cephesi ve Ekim Gençliği)tarafından basın açıklaması yapıldı. Basınaçıklamasına 60 kişi katıldı. Halkın ilgisi oldukçayoğundu.

Eylemde “Emekçi kadınlar emperyalizme,

8 Mart eylemlerinden…

“Yaşasın Dünya Emekçi Kadınlar Günü!”

8 Mart 2009 / Eskişehir

8 Mart 2009 / Kütahya

Page 20: sikb 2009 - 10

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü alanlarda kutlandı...20 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

şovenizme, krize, yoksulluğa, şiddete, tacize karşıörgütlü mücadeleye!” pankartı açıldı. “8 Martkızıldır, kızıl kalacak!”, “Kadın erkek elele,emperyalizme karşı mücadeleye!”, “Çayda,fındıkta sömürüye son!”, “Yaşasın dünya emekçikadınlar günü!” sloganları atıldı. “Kadınınkurtuluşu sosyalizmde!”, “8 Mart kızıldır, kızılkalacak!”, “Eşit işe eşit ücret!”, “Emperyalistsaldırganlığa, cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüyekarşı mücadeleye!” dövizlerinin taşındığı eylemeİHD de destek verdi.

Basın açıklamasının ardından İHD’ninaçıklaması gerçekleştirildi. Kemençe vehoronlarla etkinlik sona erdi.

Trabzon Ekim Gençliği

Kocaeli’de 8 Martİzmit Kadın Platformu’nun Kocaeli’de

gerçekleştirdiği 8 Mart kutlaması hem politikiçeriği hem de katılım yönünden zayıf geçti.Belediye İşhanı önünde saat 14.00’te başlayanyürüyüş, İnsan Hakları Parkı’nda okunan basınaçıklaması ile son buldu. İzmit Kadın Platformuadına okunan metinde 8 Mart’ın tarihçesinden vekadının metalaşmasından bahsedildi. Ağırlıklıolarak Kürt kadınlarının karşı karşıya kaldığıişkence, tecavüz, göç ve töre cinayetlerine vurguyapıldı, emekçi kadının sömürüsüne dikkatçekildi. Kutlama, politik içeriği yönündenburjuva-feminist bir arka plana sahipti.

Bizler de, 8 Mart Dünya Emekçi KadınlarGünü’nün sınıfsal anlamını ifade eden “8 Martkızıldır, kızıl kalacak!”, “Kadının kurtuluşusosyalizmde!” sloganlarını haykırdık.

Kocaeli Ekim Gençliği

Edirne’de 8 MartEdirne’de bir hafta boyunca, 8 Mart Dünya

Emekçi Kadınlar Günü ile ilgili olarak, KESKEdirne Şubeler Platformu, DİSK, Genç-Sen,Ekim Gençliği, SGD, Genç Kurtuluş, DGH,TÜÖD tarafından faaliyet örgütlendi.

İlk olarak 1 Mart’ta “Kadın, kriz ve şiddet”başlıklı bir panel düzenlendi. 3 Mart’ta “Tekbaşına” isimli, kadınların işyerlerinde yaşadıklarısorunları ve mücadelelerini anlatan bir filmgösterimi yapıldı. 6 ve 7 Mart’ta SaraçlarCaddesi’nde gün boyu fotoğraf sergisi açıldı.

Son olarak 8 Mart günü belediye binasıönünde toplanılarak PTT önüne yüründü veburada basın metni okundu. Ardından şiirdinletisi gerçekleştirildi.

Eyleme yaklaşık 300 kişi katıldı. EylemdeDİSK, KESK, Ekim Gençliği, Sosyalist Parti,TKP, EMEP, DTP, Genç Kurtuluş, SGD, EmekGençliği, DGH, TÜÖD yer aldı.

Edirne Ekim Gençliği

Kayseri’de 8 Mart8 Mart günü Kayseri Merkez Postane önünde

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ile ilgilibasın açıklaması gerçekleştirildi. Eğitim-Sen,SES, BES, CHP, EMEP, ESP, TKP, PSAKD,Kayseri Hacı Bektaş-ı Veli Derneği’nin yaptığıbasın açıklamasına yaklaşık 50 kişi katıldı.

“Yaşasın 8 Mart!”, “Cinsel, ulusal, sınıfsalsömürüye son!” sloganlarının atıldığı açıklamada8 Mart’ın tarihçesine değinildi. “Emekçi kadın”vurgusunun hiç olmadığı açıklamada, kadınayönelik şiddet, savaşların kadın üzerindekietkileri, şovenizm, gericilik, neoliberal politikalarve kriz gibi sorunlara dikkat çekildi. Sorunlarınkaynağının AKP olarak belirtildiği açıklamada,çözüm yolu olarak kadınlar mücadeleye çağırıldı.

Kızıl Bayrak/ Kayseri

İstanbul’da Kadın Platformu’ndan miting...

“Erkek egemenliğine, namus cinayetlerine, şiddete,savaşa, militarizme, yoksulluğa, SSGSS’ye karşı!”

İstanbul 8 Mart Kadın Platformu Kadıköy Meydanı’nda gerçekleştirdiği mitingle 8 Mart’ı kutladı. Tepe Natuliusönünde saat 11.00’de biraraya gelen kadınlar, ortak pankartın arkasında sıralanarak Kadıköy İskele Meydanı’nadoğru yürüdüler.

Kadın örgütleri ortak pankartının arkasında sırasıyla; Feministler, Özgür Demokratik Kadın Hareketi, EKD,Tekstil-Sen’li Kadınlar, İmece’li Kadınlar, Kadın Emeği Kolektifi, Lambda, Barış Anneleri, Feminist KadınÇevresi, KESK’li Kadınlar, DİSK Kadın İşçi Komisyonu, Anti-kapitalist Kadınlar, Öğrenci Kolektifleri, Halkevleri,Uluslararası Af Örgütü’nden Kadınlar, Tüm-İGD’li Kadınlar, Çağrıcı Kadınlar, İşçi Cephesi Kadınları, Dev-Lis’liKadınlar, Marmara Üniversitesi Öğrencileri, Bağımsız Kadınlar ile DİP, EHP, EMEP’li kadınlar, ÖDP, SDP olarakyer aldılar. Irak’taki Kürdistan Sendikalar Konfederasyonu ve Elektronik Sendikası Kadın Komisyonu’ndankadınlar da mitingte yer alanlar arasındaydı. Desa’da direnişte olan kadın işçiler de “Deri-İş’e üye olduk, işimizdenkovulduk” yazılı pankart ile mitinge katıldılar.

Yürüyüşe ve mitinge DTP’li kadınların coşkusu hakim olurken, bu kortejlerden “Jin jiyan azadi!”, “KatilErdoğan!”, “Bıji bratiya gelan!”, “Savaşa hayır! Barış hemen şimdi!”, “Oy namustur satılamaz!” ve Öcalansloganları atıldı. Halaylar çekildi.

Diğer kortejlerde, “Yaşasın 8 Mart, yaşasın mücadelemiz!”, “Krizin bedelini ödemeyeceğiz”, “Kimsenin namusuolmayacağız”, “Emeğimiz, kimliğimiz bedenimiz bizimdir” vb. sloganlar atıldı.

Alana gelindiğinde açıklama Türkçe ve Kürtçe olarak yapıldı. 8 Mart’ın tarihçesine kısaca değinildikten sonrafaili meçhullerin aydınlatılması, Botaş kuyularının açılması ve sorumluların cezalandırılması istendi. Barış annelerive Cumartesi annelerinin desteklendiği ifade edildi. “Kadınlar sendika yönetimine!” çağrısı yapılırken, SSGSSyasasının iptal edilmesi de talep edildi.

DTP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel yaptığı konuşmada, ekonomik krizin faturasının kadınlara ödetilmekistendiğini, kriz bahanesiyle birçok işçinin işten atıldığını dile getirdi. ATV-Sabah’ta, Sinter’de ve Desa’da direnenkadınları selamladı.

Özlem Altun ve arkadaşları ile Grup Arzem’in sunduğu müzik dinletisinin ardından miting sona erdi.Kızıl Bayrak / İstanbul

Trabzon’da 8 Mart çalışmaları…Trabzon’da 8 Mart çalışmaları YDG ve Ekim Gençliği tarafından örgütlendi. Emekçi kadınlarla röportajlar gerçekleştirildi. Emekçi kadınların evde, aile içinde, sokakta yaşadığı sorunların

yanı sıra krizin emekçi kadınlar üzerinde etkileri röportajların ana gündemini oluşturdu. Ayrıca emekçi kadınların temel taleplerinden oluşan imza kampanyası başlatıldı. İmza kampanyası çerçevesinde

5 Mart’ta Meydan Park’ta imza standı açıldı. İlgiyle karşılanan imza kampanyası talepleri içeriyordu: “Eşit işe eşitücret!”, “Kadınların ucuz işgücü olarak sömürülmesine son!”, “Kreş hakkı!”, “Doğum izinleri arttırılsın!”,“Kadınlara iş ve sendika hakkı!”, “Kadınların ana-çocuk sağlığına zararlı işlerde çalıştırılması yasaklansın!”,“Cinsel istismarcılar yargılansın!”

Ekim Gençliği imzalı,“Krize, işsizliğe, sömürüye karşı 8 Mart’ta alanlara!” şiarlı pullama ve afişler deüniversitede yoğun bir şekilde kullanıldı.

5 Mart’ta başlattığımız imza kampanyasını basın açıklaması ile sonlandırdık. 3 gün boyunca stantta Trabzonhalkına taleplerimizle seslendik. Taleplerimizin yanısıra stant çalışması sırasında kapitalist kriz en fazla tartışılankonu oldu. Çayda, fındıkta uygulanan kota ve iş imkanlarının sınırlı olması, Trabzon’da emekçilerin en büyüksorunu olarak dillendirildi.

7 Mart günü yaptığımız basın açıklamasında, “Krizde, savaşta faturayı emekçi kadınlar değil patronlar veseçimlerde bizlerden oy isteyen düzen partilerinin sözcüleri ödesin” denilerek, fabrikada, tarlada ve evdesömürünün son bulması için kadın-erkek birlikte mücadele etmek gerektiği ifade edildi. 8 Mart eylemine çağrıyapıldı. Basın açıklaması çevreden yoğun ilgi gördü.

Trabzon Ekim Gençliği

Page 21: sikb 2009 - 10

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü alanlarda kutlandı... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 21Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

Buca’da 8 Mart etkinliğiİzmir Buca’daki seçim bürosunda yürüttüğümüz

devrimci seçim çalışmaları 7 Mart akşamıgerçekleştirdiğimiz 8 Mart etkinliği ile devam etti.

Etkinlik öncesi mahallede kapı kapı dolaşarak 7Mart’ta gerçekleştirilen etkinliğe ve 8 Mart’ta alanlaraçağrı yapan bildirilerin dağıtımını gerçekleştirdik.Aynı bildirilerle bölgedeki tekstil fabrikalarına dadağıtımlar gerçekleştirdik.

Etkinliğimizi devrim ve sosyalizm mücadelesindeşehit düşenler şahsında bir dakikalık saygı duruşu ilebaşlattık. BDSP’nin hazırladığı “Bu bahar öncekadınlar yürüyecek” isimli sinevizyonun gösterimi ileetkinlik programını sürdürdük.

Sinevizyonun ardından İzmir BüyükşehirBağımsız Sosyalist Belediye Başkan adayı N. ŞafakÖzdoğan söz alarak, emekçi kadının toplumsal yaşamve çalışma alanlarındaki çifte sömürüsü veezilmişliğinden bahsetti ve yaşananların kaderolmadığını vurguladı.

Kadınların toplumsal yaşamın tüm alanlarında sözsahibi olabileceğini belirten Özdoğan, bunungerçekleşmesinin tek yolunun mücadele etmekolduğunu hatırlattı. Direnişlerdeki işçi ve emekçikadınları örnek gösterdi.

Devamında ise krizle birlikte kadınlarınsömürüsünün ve çifte ezilmişliğinin bir kat dahaarttığına, tüm bu sorunları yaratan sermaye sınıfına veonların kuklaları olan düzen partilerine oy vermemeyeçağrı yaptı. Konuşmasının sonunda kadının asılkurtuluşunun erkek sınıf kardeşleriyle birliktemücadeleden geçtiğine işaret etti. Etkinlikten sonraseçim bürosunda emekçi kadınlarla sohbetlergerçekleştirildi.

Buca BDSP

Çiğli’de 8 Mart’a çağrıBDSP’nin Çiğli seçim bürosunda 6 Mart’ta 8 Mart

Dünya Emekçi Kadınlar Günü ile ilgili bir etkinlikgerçekleştirildi. Etkinlik öncesinde çağrı ilanları kapıkapı dolaşılarak dağıtıldı. Pazar yerinde kullanılan elilanlarıyla emekçiler etkinliğe çağrıldı.

Etkinlik saat 19.30’da devrim ve sosyalizmmücadelesinde şehit düşenler anısına saygı duruşuylabaşladı. Ardından kadının sömürüsünü ve 8 Mart’ındoğuşunu anlatan, BDSP’nin hazırlamış olduğu “Bubahar önce kadınlar yürüyecek!” isimli sinevizyongösterimi yapıldı. BDSP adına yapılan konuşmada,işçi ve emekçiler bir kez daha düzen partilerindenhesap sormaya, sınıfın bağımsız sosyalist adaylarınıdesteklemeye çağrıldı.

Şelpe tekniği ile sunulan bağlama dinletisiniBDSP’nin İzmir Büyükşehir Bağımsız SosyalistBelediye Başkan Adayı N. Şafak Özdoğan’ın kısakonuşması izledi. Güncel yaşamdan örneklerle kadınıntoplumsal yaşamın ve üretimin dışına itilmesininyarattığı sonuçlara değinen Özdoğan , kadınlarındevrimci enerjisinin karşısında hiçbir gücünduramayacağını DESA, Novamed, Aymasan’daki işçikadınların pratikleriyle anlattı. Seçim sürecine denkgelen 8 Mart’ın esas gündeminin kriz olduğunu ifadeetti. Seçimlerde ise kadınların çifte ezilmesinin vesömürülmesinin uygulayıcısı olan, tüm işçi veemekçilere kölelik koşulları dayatan düzenpartilerinden hesap sormaya çağırdı. Kadınlara devrimmücadelesinin saflarında yer alma, fabrikasında,semtinde, okulunda örgütlenme çağrısı yaptı.

Etkinlik müzik dinletisi ile sona erdi.Kızıl Bayrak / İzmir

Kayseri’de 8 Mart etkinliğiDevrimci bahar çalışmamız 7 Mart günü Kayseri

Battalgazi seçim bürosunda gerçekleştirdiğimiz 8 Martetkinliği ile devam etti.

Devrim ve sosyalizm şehitleri şahsında yapılansaygı duruşu ile başlayan etkinliğimiz, bir ev kadınınınetkinliğe dair sunumu ile devam etti. Sunumda,kadının ezilmişliğinin sadece kapitalizme özgüolmadığı, sınıflı toplumun ortaya çıkmasıyla başladığıbelirtildi. Gelinen süreçte kadın sorununun kendibaşına ele alınmaması gerektiği, çünkü işçi kadın ilepatron kadının çıkarlarının aynı olmadığı vurgulandı.Kadın sorununun erkekle “eşit” haklara sahip olmaklasınırlandırılamayacağına, bu sorunu çözmede burjuvayasalarının yetmeyeceğine değinildi.Kadın sorunununişçi-emekçi kadın sorunu olduğu ve gerçekçözümünün sosyalizmde gerçekleşeceği vurgulandı.

Başka bir ev emekçisi ise Kayseri BDSP’ninhazırladığı bildirinin sunumunu yaptı. Düzenpartilerinin kadını seçim oyununa alet ettiği, “kadıngünleri” vb. günler düzenleyerek 8 Mart’ı seçimmalzemesi yapmaya çalıştığı vurgulandı. Bunun biraldatmaca olduğu, tüm düzen partilerinin İMF’cisermaye uşağı olduğu belirtildi. Düzen partilerinin buikiyüzlülüğü karşısında işçi sınıfının tek alternatifiolduğu ve işçi sınıfının bağımsız sosyalist adaylarınındesteklenmesi gerektiği belirtildi.

Sunumların ardından İşçi Kültür Evi MüzikTopluluğu müzik dinletisi gerçekleştirdi. Dinletiyi“Kadınlarımızın yüzleri” isimli belgesel gösterimiizledi. Etkinliğimiz canlı tartışmalarla son buldu.

Kayseri BDSP

Aydos’ta emekçi kadın toplantısı6 Mart Cuma günü Aydos seçim bürosunda

Sülüntepe Mahallesi’nden emekçi kadınlarla birtoplantı gerçekleştirildi.

İlk olarak emekçi kadınların sorunları üzerineçeşitli tartışmalar yapıldı. Ardından “Ekmek ve gül”adlı belgesel gösterildi. Yıllardır ev içerisine mahkûmbırakılan ve her türlü baskıyı, eşitsizliği yaşayanemekçi kadınlar, belgeseli bir yandan örnekler vererek,bir yandan da tepkiler göstererek izledi.

Belgeselin ardından 8 Mart’ın tarihçesi ve işçikadınların mücadelesine değinilerek, kapitalizmin 8Martlar’ın içini boşaltma çabası teşhir edildi. 8Mart’ın asıl sahiplerinin emekçi kadınlar olduğuvurgulanarak, Kadıköy’de gerçekleştirilecek olanmitinge çağrı yapıldı.

Pendik BDSP

Mamak’ta 8 Martfaaliyetlerinden

Mamak BDSP olarak “Krizin faturasını ödemeyeniyetimiz, düzen partilerine verilecek oyumuz yok!”şiarıyla emekçi kadınları Devrimci 8 MartPlatformu’nun örgütlediği eyleme çağıran bir çalışmaörgütledik. Seçim ve kriz gündemlerini biraradaişlediğimiz çalışmada yaklaşık bin kadar evin kapısınıçalarak emekçi kadınları mücadeleye çağırdık.

Ev ziyaretleri ve emekçi kadınları yanyanagetirdiğimiz söyleşilerle birlikte yürüttüğümüzçalışmamızda 8 Mart gündemli BDSP bildirilerimizi,eyleme çağıran el ilanlarımızı, Mamak İşçi Kültür EviBülteni olan Mamak Türküsü’nü bir arada kullandık.

“Yaşasın 8 Mart! Emekçi kadınlar sömürüye veeşitsizliğe karşı mücadeleye! /BDSP” şiarlıafişlerimizi ve Devrimci 8 Mart Platformu’nun ortakafişlerini yaygın bir şekilde kullandık.

Mamak BDSP

Samsun’da 8 Mart etkinliği7 Mart günü Samsun Öğretmen Evi’nde SES

Samsun Şubesi tarafından 8 Mart Dünya EmekçiKadınlar Günü etkinliği yapıldı.

Saat 13.00’te başlayan etkinlikte “Krizin KadınlarÜzerindeki Etkisi” ve “Çalışma Yaşamı ve Kadınlar”konularıyla ilgili konuşmalar yapıldı. 4-B statüsündeve 657 devlet memuru statüsünde çalışan hemşire vehekimler ile taşerona bağlı hizmetli olarak çalışan birsağlık emekçisi etkinlikte söz alarak, kadınolmalarından kaynaklanan eşitsiz uygulamalardanbahsetti.

Yaklaşık 100 kişinin katıldığı etkinlik müzikdinletisi ile sona erdi.

Kızıl Bayrak / Samsun

8 Mart etkinliklerinden…

7 Mart 2009 / Buca

Page 22: sikb 2009 - 10

Sınıfa karşı sınıf!22 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

Asemat grevinde 70. günBursa’da Birleşik Metal-İş Sendikası’nın Asemat

işyerinde başlattığı grevin 70. gününde fabrikaönünde basın açıklaması gerçekleştirildi.

Prysmian, Asil Çelik, Grammer işçilerinin dekatıldığı eylemde Birleşik Metal-İş Sendikası GenelBaşkanı Adnan Serdaroğlu, BMİS Genel SekreteriSelçuk Göktaş da yer aldı. Açıklamaya BDSP dedestek verdi.

DİSK / Tekstil üyesi BFTC ve Coats işçileri deeyleme katılarak destek verdiler. Geçtiğimiz günlerde“patronlarla birleşip hükümeti uyarma” çağrısıylaburjuva basının gündemine aldığı DİSK / TekstilGenel Başkanı Rıdvan Budak’ın da yer aldığı ziyarettekonuşan BMİS Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, krizbahanesiyle TİS’te dayatılan sıfır zammı kabuletmediklerini, krize karşı kararlılıkla mücadeleedeceklerini söyledi.

Ardından bir televizyon kanalıyla il il dolaşaraksermayenin krizine çözüm arayan Rıdvan Budak sözaldı. Sanayi ve sermaye üzerine güzellemelerdebulunan Budak AKP hükümetine serzenişte bulundu.

“İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Yaşasınsınıf dayanışması!”, “Direne direne kazanacağız!”,“İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!” sloganlarınınatıldığı eyleme yaklaşık 100 kişi katıldı. Yeterlidayanışmada yoksun olan Asemat işçilerinin kararlıbekleyişi devam ediyor.

Kızıl Bayrak / Bursa

Sağlık için acil eyleme!Sağlık çalışanları “güvenli-güvenceli çalışma,

sağlık hakkı ve mesleki bağımsızlık” taleplerinihaykırmak için “12 Mart günü işe 2 saat geç başlama”eylemi ve “14 Mart sağlık hakkı yürüyüşü”gerçekleştirecekler.

12 Mart ve 14 Mart’ta gerçekleşecek eylemleröncesinde kurumlar 10 Mart günü İTO’da basıntoplantısı gerçekleştirdiler.

Basın toplantısına Türk Tabipleri Birliği (TTB)Merkez Konseyi Başkanı Gençay Gürsoy, İTO GenelSekreteri Hüseyin Demirdizen, SES Aksaray ŞubeBaşkanı Songül Beydilli, İstanbul Eczacı OdasıBaşkanı Semih Güngör, İstanbul Dişhekimleri OdasıBaşkanı Mustafa Düğencioğlu, İstanbul VeterinerHekimler Odası Başkanı Tahsin Yeşildere, İstanbulBarosu Başkanı Muammer Aydın, İstanbul TMMOBİKK Sekreteri Tores Dinçöz, İstanbul SerbestMuhasebeci ve Mali Müşavirler Odası Kazım Genç,DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün ve KESKİstanbul Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü MehmetSarı katıldılar.

Açıklamada, “Acil Eylem, 12 Mart Perşembe saat08.00-10.00 / Tüm Sağlık Kurumları” pankartı ve“AKP baskısına (faşizmine) boyun eğmeyeceğiz /TTB-İTO” dövizleri yer aldı.

Hüseyin Demirdizen’in yaptığı giriş konuşmasınınardından TTB Genel Başkanı Gençay Gürsoy söz aldı.Türkiye’nin her yerinde sağlıkta yaşanan sorunlarıkamuoyuna duyurmak ve hükümeti uyarmak içineylem gerçekleştireceklerini ifade etti. 12 Mart günüsaat 08.00-10.00 arasında eylemde olacaklarını, 14Mart günü ise İstanbul’da Tünel’den Meydan’a“beyaz yürüyüş” gerçekleştireceklerini söyledi.

Ardından KESK İstanbul Şubeler PlatformuDönem Sözcüsü Mehmet Sarı söz aldı. Sağlıktayıkıma sadece sağlık çalışanlarının maruz kalmadığını,kamu çalışanlarından da büyük oranda primler

kesildiğini ifade etti. Eyleme kitlesel olarakkatılacaklarını belirtti.

DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün ise, küreselkriz ortamından en fazla sağlık alanının etkileneceğinibelirtti. 12 ve 14 Mart’ta yapılacak eylemlere destekvereceklerini ifade etti.

Yapılan konuşmaların ardından kurumlar adınaortak basın açıklaması okundu. Basın açıklamasınıSES Aksaray Şube Başkanı Songül Beydilligerçekleştirdi.

Beydilli, Kasım 2008 ile Şubat 2009 aylarıarasında Türkiye’de 883 bin kişinin sosyalgüvencesini kaybettiğini ifade etti. 29 Martseçimlerinden sonra tablonun daha da kötüleşeceğinivurgulayarak şunları söyledi:

“Haklarımız ve geleceğimiz için birleşikmücadelenin önemine ve gerekliliğine inanan örgütlerolarak, kriz bahanesiyle ümüğümüzün sıkılmasına,işimizin, umutlarımızın ve geleceğimizin elimizdenalınmasına, haklarımızın tırpanlanmasına ve faturanınçalışanlara ve yoksul, işsiz toplum kesimlerineçıkartılmasına sessiz kalmayacağız, izin vermeyeceğiz.12 Mart 2009 Perşembe günü saat 08.00-10.00arasında sağlık hakkı için hep birlikte eylemde olacak,14 Mart 2009 günü Taksim’de yapılacak olan SağlıkHakkı Yürüyüşü’ne katılacağız.”

Açıklamanın ardından Hüseyin Demirdizen sözaldı. AKP Hükümeti’nin muhaliflere boyun eğdirmeyeçalıştığını ifade etti ve birleşik mücadeleyi yükseltmeçağrısında bulundu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Sağlık çalışanlarından eylemeçağrı!

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Sağlık ve SosyalHizmet Emekçileri Sendikası (SES) ve Dev Sağlık-İşSendikası, “İş güvencesi, can güvencesi, meslekibağımsızlık güvencesi, eşit, ücretsiz sağlık güvencesi”talebleriyle 12 Mart’ta gerçekleştirecekleri eylemöncesi, 6 Mart günü bir basın açıklaması yaptılar.

Oda ve sendikalar adına yapılan konuşmalarınardından ortak basın açıklamasını okuyan GençayGürsoy, hükümetin ve Sağlık Bakanlığı’nın “SağlıktaDönüşüm” programını uygulamakta ısrar ettiğini,bunun sonucunda, sağlık çalışanlarına yönelik

şiddetingünden güne arttığını, paran kadar sağlıkhizmet anlayışının yerleştiğini, hastanelerinticarethaneye, sağlık çalışanlarının taşeron şirketpersoneline, hastaların müşteriye dönüştürülmeyeçalışıldığını ifade ederek şunları söyledi:

“ ‘İş Güvencesi / Can Güvencesi / MeslekiBağımsızlık Güvencesi / Herkese Eşit, Ücretsiz SağlıkGüvencesi’ için ‘NO MİNUTE’ diyoruz. Bu amaçla 12Mart 2009 Perşembe günü 08.00-10.00 saatleriarasında tüm ülkede, bütün sağlık kurumlarında acilservislerin önünde toplanacağız ve görüşlerimizi,tepkilerimizi, taleplerimizi hastalarımızla vekamuoyuyla paylaşacağız.”

Kızıl Bayrak / İstanbul

İzmirli emekçiler faturayıreddediyor!

DİSK Ege Bölge Temsilciliği, KESK İzmir ŞubelerPlatformu, TMMOB İzmir İKK, 5 Mart günü krizekarşı bir yürüyüş ve eylem gerçekleştirdi. Saat15.00’te Basmane Meydanı’nda toplanan işçi veemekçiler sloganlarla yürüyüşe başladı. DİSK’e bağlısendikalardan Birleşik Metal-İş ve Genel-İş’in kitlesel,KESK’in ise sınırlı katılım sağladığı eyleme TÜMTİSde pankartıyla katıldı. İşten atılan ve büyükşehirbelediyesi önünde direnişe geçen Vira taşeron işçileride eyleme talepleriyle katıldılar.

Eski Sümerbank önüne kadar yürüyen kitle,yürüyüşün ardından Konak’ta bir basın açıklaması

İşçi ve emekçi hareketinden…

5 Mart 2009 / İzmir

Page 23: sikb 2009 - 10

Sınıfa karşı sınıf! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 23Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

gerçekleştirdi. Açıklamada, AKP hükümetinin halkıngözünün içine bakarak, krizin psikolojik ve sanalolduğunu, teğet geçeceğini iddia ettiği söylendi. Krizinişçi ve emekçilerin çalışma ve yaşama alanlarınayansımalarına değinildi ve krizin faturasını emekçilereyıkamayacakları, fedakarlık yapmayacakları söylendi.

Ortak metnin okunmasının ardından DİSK adınayapılan konuşmada krizin faturasını ödemeyecekleriifade edildi, talepler sıralandı. Ardından TMMOBİzmir İKK Başkanı kısa bir konuşma yaptı.

Olumsuz hava koşullarına rağmen eyleme yaklaşık2 bin işçi ve emekçi katıldı. Yürüyüş ve eylemboyunca krize, kapitalizme ve hükümete karşı öfkelisloganlar yükseltildi.

Kızıl Bayrak / İzmir

Vodafone önünde eylemPlaza Eylem Platformu 6 Mart günü Vodafone

Maslak Plaza önünde gerçekleştirdiği basın açıklamasıile işten çıkarmaları protesto etti.

Çağrı Merkezi Çalışanları Derneği’nin “Vodafoneişçisi yalnız değildir!” ozalitiyle yer aldığı açıklamada,“Beyaz yakalı tek güvencen örgütlenmek!”, “Beyazyakalı örgütlenmekten korkma, çocuğundan utanma!”dövizleri açıldı.

Plaza Eylem Platformu adına yapılan açıklamada,bilişim, iletişim, bankacılık ve daha birçokörgütlenmemiş beyaz yakalı işçi çalıştıran firmalardaher gün örgütsüz yüzlerce kişinin “sessizce” iştençıkarıldığı ve ücretlerin gasp edildiği dile getirildi.İşten çıkarmalardan önce kurum önünde ambulansbekletildiği ve çalışanlara sakinleştirici ilaçlarındağıtıldığı söylendi.

Örgütlenme çağrısının yapıldığı açıklamada, herÇarşamba saat 12.30’da Balmumcu’da ATV-SabahPlaza önünde olacakları, ATV-Sabah grevcileri iledayanışma gösterecekleri belirtildi. Binada bulunançalışanlar da eylemi izledi.

Basın açıklamasnın ardından Ali RızaKüçükosmanoğlu da bir konuşma gerçekleştirdi,Vodafone şirketinin keyfiliğini protesto etti.

Eylem boyunca “Vodafone işçisi yalnız değildir!”sloganı atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Kızılay çalışanları haklarını arıyorDev Sağlık-İş Sendikası’na üye oldukları için işten

atılan Çapa Kızılay Kan Merkezi çalışanları yaşananson gelişmelere ilişkin Çapa Kızılay Kan Merkeziönünde 5 Mart günü bir basın açıklamasıgerçekleştirdi.

“Sendikasız çalışmak kanımıza dokunuyor / Kızılayişçileri / Dev-Sağlık İş” pankartının açıldığı eylemdebasın açıklamasını işten atılan Kızılay çalışanlarındanFunda Keleş gerçekleştirdi. Kızılay Kan Merkezi’ndegelişen süreci özetleyen Keleş şunları söyledi: “Bizleranayasal hakkımızı kullanarak sendikaya üye olduk vebilsinler ki bizi işten çıkartarak Kızılay’dasendikalaşmaya son veremeyecekler. Gazze’de zulümgören halkın gözyaşlarını dindirmek için Türkiye’dekitüm vatandaşlarımızdan yardım toplayan KızılayYönetimi, tersinden bizi maddi ve manevi yöndenmağdur edip, kendi çalışanlarını hala vicdansızcaezmeye devam etmektedir. Kızılay yönetimini, kendiçalışanları için de aynı duyarlılığı göstermeye davetediyoruz.”

Ardından Dev Sağlık İş Başkanı Arzu Çerkezoğluda bir açıklama yaptı.

“Yaşasın örgütlü mücadelemiz!”, “Sendika haktırengellenemez!”, “Yaşasın sendika mücadelemiz!”sloganlarının atıldığı eyleme DİSK Genel Merkezyöneticileri, SES Aksaray Şubesi ve Eğitim-Sen 8No’lu Şube destek verdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Adana’dan tutuklamalara tepkiSivas’ta yaşanan devlet terörü saldırısına son

olarak Eğitim-Sen Sivas Şube Başkanı Önder Doğanile BTS Sivas Şube Başkanı Nejat Sezginer’intutuklanmasının eklenmesine KESK Adana ŞubelerPlatformu tepki gösterdi.

6 Mart günü Eğitim-Sen Şube binasındagerçekleştirilen basın toplantısında, sendikal mücadeleüzerindeki baskıların son bulması ve tutuklananyöneticilerin derhal serbest bırakılması istendi.Açıklamada şunlar söylendi:

“Yıllardır, soruşturmalarla, sürgünlerlebastırılmaya çalışılan sendikal mücadelemiz, şimdi debu tür haksız tutuklamalarla yıpratılmak istenmektedir.Sendikamız, daha önce olduğu gibi şimdi deuygulamaya konulan yeni baskı ve yıldırmayöntemlerine karşı da demokratik tepkisini en güçlübir biçimde gösterecektir. Şube Başkanımız ÖnderDoğan ile BTS Sivas Şube Başkanı Nejat Sezginer’ingözaltına alınarak tutuklanmasını kınıyor ve derhalserbest bırakılmalarını istiyoruz.”

Kızıl Bayrak / Adana

Demiryolları seçim malzemesiAdana-Mersin arasında çalışacak olan ‘raybüs’ün

açılışının Tayyip Erdoğan tarafından yapılacakolmasına karşı KESK’e bağlı Birleşik TaşımacılıkÇalışanları Sendikası (BTS) basın açıklamasıgerçekleştirdi.

6 Mart günü gar içinde bulunan BTStemsilciliğinde yapılan açıklamada, ara istasyonlarınkaldırılmasının konforlu ulaşım hakkının ortadankalkmasına yol açacağı dile getirildi. Demiryollarınayatırım yaptıklarını iddia edenlerin bunun için gerekliyasalar dahi hazırlanmadan tasfiye sürecinibaşlattıkları ve bu doğrultuda birçok trenin seferdenkaldırıldığı ve çalışanlara esnek ve kuralsız çalışmanındayatıldığı söylendi.

Açıklama, tüm demiryollarına sahip çıkma veçalışanların haklı mücadelesinin yanında olmaçağrısıyla son buldu.

Kızıl Bayrak / Adana

Hekimlerden rotasyona tepkiTürk Tabipler Birliği Merkez Konseyi, TTB-

Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu ve İstanbulTabip Odası, Yüksek Öğretim Kurulu’nun “mecburihizmet” niteliği taşıyan rotasyon kararına dair tepki veönerilerini 5 Mart günü İstanbul Tabip Odası’ndagerçekleştirilen basın toplantısıyla kamuoyunasundular.

Prof. Dr. Gençay Gürsoy, söz konusu uygulamanınkriterlerinin, amacının belli olmadığını, yetkililerinseçim yatırımı amacıyla buzdolabı dağıtır gibi, plansız

programsızhekim dağıtmaya çalıştığını söyledi veuygulamaya adaletsizce girişildiğini vurguladı.

Öneriler şöyle sıralandı: Yeni tıp fakültesiaçılmaması; altyapısı tamamlanmamış tıpfakültelerinin değerlendirilerek öğrenci almasınındurdurulması; görevlendirmelerin zorunlu değilgönüllü olması; gelişmekte olan üniversitelerdeöğretim üyelerinin özlük haklarının iyileştirilmesi veburalarda görev yapmanın özendirilmesi; öğretimüyelerine bu üniversitelerde daha iyi sosyal bir ortamyaratılması; bu fakültelerde altyapı olanaklarınıniyileştirilmesi; öğretim üyesi yetiştirme programlarıçerçevesinde kalıcı eğitici kadro yetiştirilmesi; mevcutzorunlu hizmet uygulamasından bu tıp fakültelerinekadro verilmesi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

112 Acil çalışanları için basınaçıklaması!

Eskişehir SES, 112 Acil çalışanlarının sorunlarıylailgili olarak 10 Mart günü bir basın toplantısıgerçekleştirdi. Yapılan açıklamada, acil servisçalışanlarının düşük ücrete çalıştıklarına, dönersermayeden aldıkları ücretin ise yetersiz olduğuna,Türkiye’nin pek çok ilinde 112 Acil çalışanlarınınayda 6 nöbet, Eskişehir’de ise ayda 8 nöbet tuttuğunadeğinildi.

SES Eskişehir Şube Başkanı Dr. Bülent NazımYılmaz, ücretlerin artmasını, çalışanlara risk tazminatıve yıpranma payı verilmesini talep ederken, ayda 8nöbet gibi 112 yönetmeliklerine aykırı hukuksuzuygulamaların takipçisi olacaklarını açıkladı.

Kızıl Bayrak / Eskişehir

5 Mart 2009 / Çapa

Tersanelerde 121. ölüm!Tuzla’da peşisıra yaşanan ölümlerin ardından bir ölüm haberi de Kocaeli Serbest Bölge’de faaliyet

gösteren Türker Tersanesi’nde “Korkmaz Gemi” taşeronunda çalışan Şinasi Bozkurt’ın yaşamını yitirmesiylegeldi.

Bir buçuk tonluk saç parçasını taşıyan halatların boşalması sonucu ağır saç parçasının altında kalan ŞinasiBozkurt, kaldırıldığı Gölcük Devlet Hastanesi’nde yaşamını yitirdi.

Tersanelerdeki 121. iş cinayeti üzerine Tersane İşçileri Birliği Derneği (TİB-DER) yazılı bir açıklamayaptı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“… Tuzla ölümler konusunda en bilinen bölge olmasına rağmen işçi ölümleri tersane kapitalistleriningirdiği her yerde görülüyor. Kocaeli’nden Ünye’ye, Zonguldak’a kadar her yer tersane patronları tarafındanölüm alanlarına çevriliyor. Gün geçmiyor ki yeni bir ölüm haberi ulaşmasın. Tüm bu yaşanan kuralsızlığa sonvermek, kar üzerine kurulan kapitalizmi tarihin çöplüğüne atmakla son bulabilir. Çünkü bu düzeninmerkezinde insan değil kar vardır. Bu ölüm dişlilerini parçalayacak güç işçilerin örgütlü gücüdür.

Tersane İşçileri Birliği bu gücü yaratmak ve yaşanan ölümlerin hesabını sormak için tüm tersane işçilerinisınıfa karşı sınıf şiarı etrafında örgütlemeye devam edecektir.”

Page 24: sikb 2009 - 10

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü alanlarda kutlandı...24 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

Eindhoven’da 8 Mart8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü

Hollanda’nın birçok şehrinde çeşitli kadın örgütleritarafından kutlandı. BİR-KAR Emekçi KadınKomisyonu olarak Eindhoven’da kutlamalardayeraldık.

8 Mart Günü Dünya Emekçi Kadınlar Günüenternasyonal bir şekilde kutlandı. Yaklaşık 400 kişiliketkinlik, 17 farklı kadın örgütü tarafından organizeedildi.

Etkinlik saat 13.30’da açılış konuşmasıyla başladı.11 ulustan kadınların kendi yazıp oynadıklarıtiyatronun ardından workshoplar gerçekleştirildi.

Tartışma programı kapsamında; “kadınlar gününükutlamak ne derece gerekli”, “temizlik sektöründeçalışan kadınların konumu”, “kadının mücadeledekiyeri”, “yabancı kadınların entegrasyon sorunları”,“başörtüsü sorunu”, “Tuzla tersanelerinde hayatınıyitiren işçilerin yakınları”vb. tartışıldı.

BİR-KAR Emekçi Kadın Komisyonu olarak,yaklaşık 60 kişinin katıldığı programımıza, 8 Mart’ınanlamı ve tarihçesini anlatarak başladık. Ardındantersaneler cehennemindeki çalışma koşullarına veyaşanan iş cinayetlerine dikkat çektik. TİB-DER’liarkadaşların hazırladığı İngilizce alt yazılı 20dakikalık film gösterimi gerçekleştirdik. Filmdeoğlunu tersane cehenneminde kaybetmiş iki anne ileyapılan röportaj ilgiyle izlendi.

Ardından hayatını bu zor koşullarda sürdürenkadınların durumunu tartıştık, onlara destek çağrısıyaptık. Dayanışma amacıyla BİR-KAR stantından gülve elişlerinden almaları çağrısında bulunduk.

TİB-DER ile dayanışma amaçlı hazırladığımızyemek standı büyük ilgi gördü.

8 Mart kutlamaları 20.30’da enternasyonalmüzikler eşliğinde dans edilerek bitirildi.

BİR-KAR Emekçi Kadın Komisyonu / Hollanda

Wuppertal’de 8 Mart8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Almanya’nın

Wuppertal kentinde, günün anlamına yaraşır birşekilde kutlandı.

Wuppertal’de Enternasyonal İşçiler Birliği veGençlik Merkezi ile Demokratik Veliler Birliği’nindüzenlediği ortak 8 Mart etkinliğinin hazırlıklarınayaklaşık bir ay önceden başlandı. Çalışmayı ağırlıklıolarak kadınlar yürüttüler.

Etkinliğimiz devrim şehitleri anısına yapılan saygıduruşuyla başladı. 8 Mart’ın önemi ve dünya emekçikadın mücadelesinin tarihsel akışı üzerinde duran birkonuşmayla devam etti.

“Biz hayatın yarısıyız” adlı sinevizyongösteriminin ardından emekçi kadın korosu sahnedekiyerini aldı. Yıllardır etkinliklerimize katılan dostumuzİsmet Tezcan ve Grup Kirvem emekçi kadın korosunasazlarıyla eşlik ettiler.

12 Mart askeri faşist darbesi, 16 Mart katliamı ve30 Mart Kızıldere katliamının lanetlendiği konuşma ve28 Mart’ta gerçekleştirilecek Kızıldere anmasına çağrıyapıldıktan sonra ara verildi.

Aranın ardından, Köln İşçi Gençlik Kültür Evi aileiçinde kadın sorunun etkili biçimde işleyen bir skeçsundu.

Son olarak İsmet Tezcan ve Grup Kirvem sahneyeçıktılar. Devrimci türkü ve marşların söylendiği gecehalaylarla son buldu. Etkinliğe 200’ü aşkın kişi katıldı.

BİR-KAR / Wuppertal

Basel’de 8 Mart8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü,

Gökkuşağı Derneği olarak 8 Mart’ta yaptığımız biretkinlikle kutladık. Ön hazırlık çalışmalarını çeşitlikurumlara, Türkiyeli işyerlerine ve merkezi noktalarahazırladığımız afişleri asmak, posta kutularına elilanlarımızı dağıtmak ve ev ziyaretleri yapmakbiçiminde sürdürdük.

Etkinliğimizi, başta New York’lu kadın işçilerolmak üzere eşitlik ve özgürlük bayrağınıdalgalandırırken şehit düşenlerin anısına bir dakikalıksaygı duruşuyla başlattık. Bunu, genç bir kadınarkadaşımızın 8 Mart’ın tarihsel, güncel ve toplumsalanlamına ilişkin yaptığı konuşma izledi. Arkadaşkonuşmasını, “Kadının kurtuluşu insanlığın kurtuluşuolan proletaryanın kurtuluşuyla içiçedir. Dolayısıylakadın ve erkek emekçiler el ele, omuz omuza mücadeleyolunu tutmalıdır“ çağrısıyla sonlandırdı.

Konuşmanın ardından BDSP’nin hazırladığısinevizyon gösterildi. İçerik ve görsellik bakımındangüçlü olan sinevizyon dikkatle izlendi. Ardından birarkadaşımızın Tanya adlı şiiri coşkuyla okumasıheyecanla karşılandı. Programımız, üç genç kadınarkadaşımızın ayrı ayrı sunduğu müzik dinletisiyledevam etti. Etkinliğimizi çekilen halaylarlasonlandırdık.

Katılımcıların etkinliğimize ilişkin dile getirdikleriduygu ve düşüncelerden de hareketle başarılı bir 8Mart kutlaması yaptığımıza inanıyoruz. Etkinliğimize70 kişi katıldı.

Basel Gökkuşağı Derneği çalısanları

Berlin’de 8 Mart8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü Berlin’de

düzenlenen ortak bir etkinlikle kutlandı.Bir-Kar, ADHK, PDD olarak düzenlediğimiz

etkinliğimize yaklaşık 40 kişi katıldı. Etkinliğimiz 8Mart’ın anlam ve önemini, tarihsel arka planıylaanlatan sinevizyon gösterimiyle başladı. Ardındanarkadaşlarımız çeşitli şairlerin (Nazım Hikmet, AhmetArif, Hasan Hüseyin, Bertol Brecht ve Ümit Altıntaş)şiirlerinden oluşan bir dinleti sundular. Beğeniyleizlenen dinletinin ardından günün anlam ve öneminedönük bir konuşma yapıldı.

Etkinliğimiz ortak söylenen türkü ve marşlarla sonbuldu.

BİR-KAR / Berlin

Bielefeld’de 8 Mart8 Mart öncesinde kentimizdeki uluslararası bir

kurumda, emekçi kadınları tarihten bugüne çeşitlicephelerden anlatan karelerden oluşan bir resim sergisihazırladık. Hatırı sayılır bir kitlenin 4 Mart’tanitibaren ilgiyle izlediği sergimiz 13 Mart’a dek devamedecek.

Bu arada 8 Mart günü gerçekleştirilmek üzere birbasın açıklaması planladık. Ancak, Alman devletininpolis devleti uygulamaları sonucu engellendi.

9 Mart akşamı ise, “Kapitalizmin krizi ve kadın”başlıklı bir seminer gerçekleştirdik. Ön çalışmanınyetersizliği ve işgünü olması nedeniyle istediğimizkatılım sağlanamadı. Etkinliğe, kadın sorununu ve 8Mart’ı tarihsel bir seyir içinde anlatan bir sinevizyongösterimiyle başladık. Ardından, kadınların özgürlükve eşitlik mücadelesini, kapitalizmin günümüzdekikrizini ve bunun emekçi kadınlara faturasını ele alanbir sunum yapıldı. Sunumun ardından kimikatılımcılar düşüncelerini dile getirdiler ve sorularsordular.

BİR-KAR / Bielefeld

Paris’te 8 Mart yürüyüşü8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Fransa’da

Paris’te sol partilerin, sendikaların ve demokratik kitlekadın hareketlerinin yanısıra Türkiyeli devrimcigrupların yer aldığı bir yürüyüşle kutlandı.

7 Mart günü Place de la bource’den başlayıp Saint-Augustin’de sona eren yürüyüş boyunca taşınan döviz,pankart ve atılan sloganlarda kriz, baskı, sömürü,eşitsizlik ve enternasyonal dayanışma işlendi.

Yaklaşık 5 bin kişinin katıldığı coşkulu yürüyüş,yapılan konuşmalarla sona erdi.

Kızıl Bayrak / Paris

Frankfurt’ta 8 Mart eylemi8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde,

Frankfurt’un en işlek caddesi olan Zeil’de öncemiting, ardından da 150 kişinin katıldığı bir yürüyüşgerçekleştirildi.

Mitingi düzenleyenler arasında MLPD, Die Linke,Demokratik Kadın Hareketi, Yeni Kadın/ATİK vardı.Saat 11.00’de başlayan miting saat 13.00’te sona erdi.Kapitalist krizin en çok kadınları vurduğuna işaretedilen konuşmaların yapıldığı eylem halaylarla sonbuldu.

Kızıl Bayrak / Frankfurt

Yurtdışında 8 Mart kutlamalarından....

Page 25: sikb 2009 - 10

Gençlik gelecek... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 25Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

Ege’de antifaşist yürüyüşEge Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 6 Mart günü,

hafta içinde 2 nolu yemekhaneye asılan afişlerinfaşistler tarafından yırtılması sebebiyle, “Ege TıpÖğrencileri” imzasıyla bir yürüyüş gerçekleştirildi.Açıklamada şunlar söylendi: “Yaklaşık elli kişilik birgrubun gerici- faşizan sloganlarla kampüsümüzegirmeleri, yemekhanedeki afişleri indirmeyeçalışmaları, amfilerin önünde öğrenciarkadaşlarımıza saldırmaları, etraftaki insanlarıtehdit etmeleri şüphesiz Ege Üniversitesi öğrencileritarafından tepkisiz seyredilemez.”

Ege Üniversitesi Ekim Gençliği

MSGSÜ faaliyetlerinden... MSGSÜ MFK Sosyal Çalışmalar Grubu, MSGSÜ

Fen Edebiyat kampüsünde 7 Mart günü “Dündenbugüne su sorunu ve değişen politikalar” başlıklı birpanel gerçekleştirdi. Panelde en temel hakkımız olansuyun ticarileşmesinin yoksul halkı vuracağıvurgulandı ve 15 Mart günü Kadıköy’de suyunticarileştirilmesine karşı yapılacak mitinge çağrıyapıldı.

MSGSÜ’de dönem başında karşımıza çıkanotomasyon ve kontenjan yetersizliği sorununa ilişkin“ses çıkarma” eylemlilikleri ve dilekçe toplayaraksürdürdüğümüz faaliyeti sonlandırdık. 23 Mart günüdilekçelerle beraber rektörlüğe gidip bu sorunlarırektörle konuşma talebimizi dile getirdik, fakatrektörün seyahatte olduğu yanıtını aldık. Kantindeaçık bir toplantı düzenleyerek, bundan sonra okuldabu soruna ve yaşadığımız diğer birçok soruna ilişkinneler yapabileceğimizi konuştuk.

MSGSÜ Ekim Gençliği

MSGSÜ’de faşizme geçit yok!6 Mart’ta MSGSÜ öğrencisi bir arkadaşımız

okulun dışında faşistlerin saldırısına uğramıştı. Aynıfaşist grup 10 Mart günü tarih kulübü etkinliği olarak“Osmanlı’nın bilinmeyenleri” adı altında bir paneldüzenlemek istemişti. Fakat okulda yapılmak istenenfaşist propagandaya karşı oluşan muhalefet üzerinepanel iptal edildi.

Gerçekleşen saldırıları ve faşist provokasyonlarılanetlemek için 10 Mart günü MSGSÜ FındıklıKampüsü ana giriş kapısı önünde bir basın açıklamasıgerçekleştirdik. Öncesinde okulda yaygın olarak“Faşizme dur de!” şiarlı bildirilerimizi ve “Dikkatokulda faşist var! Irkçılığa ve faşizme geçit verme!Unutma ki susmak onaylamaktır!” şiarlı ozalitlerimizikullandık.

Basın açıklaması okul içinde olayın teşhirininyapıldığı ajitasyon konuşmalarıyla başladı. Ardındansloganlarla ana giriş kapısı önüne yüründü.“MSGSÜ’de faşizme geçit yok!” pankartının açıldığıeylemde kapitalizmin içinde bulunduğu durumözetlendi ve sistemin faşizme her zamankinden çokihtiyaç duyduğu belirtildi.

Eylemde “Faşizmi döktüğü kanda boğacağız!”,“Soruşturmalar, gözaltılar, baskılar bizi yıldıramaz!”,“Türk, Kürt, Ermeni, yaşasın halkların kardeşliği!”,“Mimar Sinan faşizme mezar olacak!”, “Kurtuluş yoktek başına ya hep beraber ya hiç birimiz!” sloganlarıatıldı.

MSGSÜ Ekim Gençliği

Genç-Sen faturayı reddetmelidir!MSGSÜ’de hafta boyunca “Devrimci Genç-

Senliler” imzasıyla “Krizin faturasını ödemeyeceğiz /Krizin faturası kapitalistlere!” şiarlı faaliyet yürüttük.

Üniversitede talepleri içeren ozalitleri yaygınbiçimde kulandık. Genç-Sen’in merkezi düzeydebaşlattığı kampanyayı da ele alarak kampanyanıneksiklik ve zaaflarına vurgu yaptık. “Genç-Sen krizinfaturasını ödemeyi reddetmelidir!” başlıklı ozalitikullandık.

Genç-Sen’den basın açıklamasıGenç-Sen, 4 Mart günü MSGSÜ ana kampüs

kapısı önünde “Krizdeyiz yarısını öderiz!” şiarıyla birbasın açıklaması gerçekleştirdi. 20 kişinin katıldığıeylem, ön tarafında 34 GNC %50, yanlarında ise“Krizdeyiz yarısını öderiz / Ulaşımda yüzde 50indirim istiyoruz” yazan sembolik bir otobüsle müzikeşliğinde MSGSÜ ana kapısı önüne gelinmesiylebaşladı. Açıklama müzik eşliğinde çekilen halaylarlasona erdi.

MSGSÜ Ekim Gençliği

İzmir’de Genç-Sençalışmalarından…

İzmir’de Ege ve Dokuz Eylül Üniversitesi Genç-Sen şubelerinin çalışmaları sürüyor.

4 Mart günü Ege Üniversitesi’nde hazırlık birimigazetelerden kesilmiş haberlerle kriz gündemli birduvar gazetesi hazırladı. Mühendislik birimi ise haftabaşından itibaren, kriz ve diplomalı işsizlik başlıklıbildirileriyle çalışmalarını başlatacak.

Her iki üniversitede de merkezi bir kampanyayürütmek için meclis toplantıları yapılmaya devamediliyor. Her iki üniversitenin meclis toplantılarınınardından 15 Mart’ta İzmir Meclis’i toplanarakkampanyaya son biçimini verecek.

Dönem planlamasında Ege Üniversitesi’ndehazırlık biriminin “hazırlıkta kalma kaldırılsın”faaliyeti kapsamında referandum ve imza kampanyasıörgütlemesi konusunda fikir birliğine varıldı. Hazırlıkbiriminin topladığı imzaları rektörlüğe vermek içinrektörlüğe yürüyüş gerçekleşecek.

İzmir Ekim Gençliği

KTÜ’de Genç-Sen çalışmasıTrabzon Genç-Sen olarak 8 Mart Dünya Emekçi

Kadınlar Günü gündemli bir anket çalışması yaptık.Üniversiteli kadınlarla yaptığımız anket çalışmasında,ailesi ile birlikte yaşayan arkadaşlarımızın kadınolmaktan kaynaklanan sorunları, kız yurtlarındakiparmak izi uygulamaları, yurda giriş-çıkış saatleri vb.üzerine tartıştık.

Yurtta kalan öğrenciler, kız yurtlarındaki yoğun

“güvenlik” önlemlerinden rahatsız. Elinde silahlarahatça dolaşılabilen bir üniversitede yurda parmakiziyle giriş-çıkış yapmanın bir güvenlik önlemi değil.Bu düzenin kadına nasıl bir rol biçtiğiningöstergesidir. Anket çalışmasının yanı sıra bildirilerlede üniversiteli kadınları 8 Mart’ta alanlara çağırdık.

Trabzon Ekim Gençliği

Ege’de 8 Mart çalışmasıEge Üniversitesi’nde çeşitli örgütler tarafından

“Ege Üniversiteli Kadınlar” imzasıyla bir eylemgerçekleştirildi ve “kadınlar gününe” çağrı yapan birçalışma yürütüldü.

Genç komünistler olarak 8 Mart’ın tarihini anlatanve devrimci güçlerin örgütlediği eyleme çağrı yapanozalitlerimizle gençliğin karşısına çıktık. Yanı sıra,DGH ve YDG ile beraber, devrimci güçlerin ortakbildirisinin dağıtımını gerçekleştirdik.

Ege Üniversitesi Ekim Gençliği

Mülkiye Mülkiyeli’den hesapsoracak!

Ankara Üniversitesi Cebeci Kampusü’nde 6 Martgünü “Mülkiye Mülkiyeli’ye Soruyor” başlığı altındaMurat Karayalçın’ın konuk olduğu bir söyleşidüzenlendi.

Ekim Gençliği olarak Siyasal BilgilerFakültesi’nde bu sermaye uşağının gerçek kimliğiniteşhir eden bir çalışma yaptık. Ayrıca “MülkiyeMülkiyeli’den hesap soruyor!” başlıklı, düzenpartilerini ve özelinde Murat Karayalçın’ı teşhir edenbildirilerimizi yaygın bir şekilde dağıttık.

Etkinlik Murat Karayalçın’ın seçimpropagandasından ibaret kaldı. Söz alabilen az sayıdaarkadaşımız Karayalçın’ın emekçi düşmanı yüzünüteşhir etti, Kürt sorununa karşı takındığı sahtekârcatutumuna değindi. Konuşma güçlü bir şekildealkışlandı. Etkinliğin bitiminde, AKP ile CHP’nin aynıdüzene hizmet ettiği vurgulanarak düzen partilerine oyvermeme çağrısı yapılan ortak bildiriler dağıtıldı.

Cebeci Ekim Gençliği

DEV-LİS’ten basın açıklamasıGeçtiğimiz günlerde İstanbul’da DEV-LİS

üyelerine dönük polis terörü 6 Mart günü Adana İnönüParkı’nda gerçekleştirilen bir eylemle protesto edildi.

Yapılan açıklamada, 5 Mart günü İstanbul’da birDEV-LİS üyesinin faşistler tarafından tehditedilmesiyle başlayan süreç ve Antalya’da bildiridağıtımı yapan DEV-LİS’lilere saldırılması ele alındı.Bu saldırıların mücadeleyi durduramayacağı belirtildi.

Gençlik hareketinden…

Page 26: sikb 2009 - 10

Bir bardak temiz su için sosyalizm!26 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

Bunlar, Engerekler ve çıyanlardır,

Bunlar, Aşımıza, ekmeğimize

Göz koyanlardır, Tanı bunları,

Tanı da büyü... Ahmet Arif

İnsanlık geçtiğimiz yüzyılın ikinci yarısındanitibaren uzay macerasına atılırken, önce uzayaçıkmayı, ardından da aya ayak basmayı başarmıştı.İkinci bin yılda ise komşu gezegenleri keşfe çıkacaknoktaya ulaşıldı. Mars’a araçlar indirilmeye başlandı.Bu araçların aradığı ve halen aramaya devam ettiği enönemli şey ise su. Elbette milyarca dolarlıkyatırımların su aramasına ayrılması boşuna değil. Suhayatın belirtisi, onun olmazsa olmaz koşulu olarakonu aramak hayatı aramak anlamına geliyor.

İnsan vücudunun yaklaşık %75’ini oluşturan suinsan için hayati bir önem taşıyor. Yetişkin bir insanınsusuzluğa dayanabilme süresi azami üç gündür. Sukaybının insana zararını şu verilerden anlayabiliriz:

%1: Susuzluk hissi, ısı düzeninin bozulması,performans azalması

%3: Vücut ısı düzeninin iyice bozulması, aşırısusuzluk hissi,

%4: Fiziksel performansın %20-30 düşmesi %5: Baş ağrısı, yorgunluk %6: Halsizlik, titreme %7: Fiziksel aktivite sürerse bayılma %10: Bilinç kaybı %11: Olası ölüm %11: Vücut direçsizliği, ölüm, aksaklıklar

oluşur %12: %95 ölümAyrıca suyun doğada birçok işlevi vardır.

Mükemmel bir çözücü olan su doğanın dengesinisağlamakta, ısı tutma ve iletme özellikleriyle iklimdengesini ayarlamaktadır.

Suyun bu hayati önemini kavramak, su üzerindeninsan aklını zorlayan hesaplar yapan kapitalizminacımasızlığını ve vahşiliğini anlamamız için gereklidir.Beş yaşındaki bir çocuğun mantığıyladüşündüğümüzde, su ve hava gibi yaşamsal önemesahip maddelerin tüm insanlığa ait olması gerektiğinisöyleyebiliriz. Ancak yine bu mantıktan yola çıkaraksu kaynaklarının satılamayacağını düşünen varsa,kapitalizmi tanımamaktadır ya da beş yaşındaki birçocuğun mantığı ile düşünmektedir. Nitekim bugün,dünyanın dört bir yanında, suyun dağıtımıyla başlayanve su kaynaklarının tamamen özel mülkiyetegeçmesine dek varan bir süreç yaşanmaktadır:

* Bolivya’da suyun özelleştirilmesi ile başlayan,aylık geliri ortalama 50-60 dolar olan insanlara 20-30dolara dolara su satılmasına yol açan süreçte insanlarçatılarına leğen, kap kacak koyarak su toplamayabaşlamışlar, bunun üzerine meclisten çıkartılan biryasayla yağmur suyunun toplanması yasaklanmıştı.

* Hindistan’da da 26 km’lik bir nehri satın alanşirket, nehir hattına silahlı adamlar dizerek “mülkünü”korumaya almış, Hindistan’da kutsal sayılan ineklerinbile suya yaklaşmasına izin vermemiş, hatta insanlarınüzerine ateş açan şirket korumaları cinayetlerin altınaimza atmışlardı.

* Güney Afrika’da suyun özelleştirilmesi veardından gelen zamların sonucunda insanların su

ihtiyaçlarını umumi tuvaletlerden karşılamaları kolerasalgını başlatmıştı. Bu çağdışı hastalıktan çok sayıdainsan hayatını kaybetmişti.

* 1994’te Endonezya kuraklıktan yanarken,Jakarta’nın golf sahalarında saha başına günde 1000m3 su tüketilmesi sürdürülmüştü.

* Kuzey Meksika’da 1995’te kuraklıkta ötürüçiftçiye verilen su kesilirken, serbest bölgelerdekiyabancı şirketlere bir kısıntı uygulanamamıştı.

* Gelişmiş metropoller için de sorun aynı şekildeyaşanmaktadır. Londra ve Berlin’de su dağıtımınıüstlenen şirketlerin altyapıyı kârlı görmemesi büyükaltyapı sorunları yaratmaktadır. Şebeke suyunayağmur suyu karışmakta, yani su kirlenmektedir.Tersinden düşündüğümüzde de, şebekeden su dışarısızmasına izin verilerek kaynaklar heba edilmektedir.

* BM raporlarına göre, Avrupa’da yılda 11 milyardolarlık dondurma yeniyor. Oysa, bütün dünyainsanlarına temiz su ve güvenli kanalizasyon sistemisağlayabilmek için yıllık yalnızca 9 milyar dolarharcamanın yeteceği hesaplanıyor.

Suyun ticarileştirilmesi örneklerinin de çarpıcı birşekilde ortaya koyduğu gibi, burjuvazi için ne insansağlığı ne de kaynak kaybı önemlidir. Çünkü sudağıtım şirketleri bir ilke olarak sabit ücretlerleanlaşma imzalamaktadır. Yani borudan bir şekilde suaktığı sürece, onlar “Allah’ın suyunu kula sattığı”sürece, inanılmaz kârlar elde etmektedir. Bu işburjuvazi için öylesine kârlı bir alandır ki, 2007verilerine göre, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 5’isuyu uluslararası şirketlerden satın aldığı halde, buşirketlerin yıllık gelirleri dünya petrol ticaretinin yıllıkgelirinin yarısına ulaşmış durumdadır. Böyle bir ranttüm kapitalistlerin ağzının suyunu akıtmaya yetecektir.

Ülkemizde de özellikle içme suyu önemli birpazardır. Örneğin Coca Cola firması kendindenmeşrubat alan bayileri sadece kendi su markası olan“Turkuaz” suyu satma şartını getirerek bu alanda datekelleşmeye çalışmaktadır. Tüm topluma aitkaynakların üstüne konan ve buralara sembolik kiralarödeyen büyük şirketler, çok düşük maliyetlerle ürettiğive gerçekte bizim olan suları, şebeke suyunun yaklaşık1500-2000 katı fiyatlarla bize satmaktadır. Bu ağırbedele bir de çevre felaketi eklenmektedir. Bu suların

şişeleri geri dönüşsüz malzemeden yapılmakta ve 1LT’lik bir su şişesi için 17 lt su tüketilmektedir.

Tüm bunları başlatan sürecin gerisinde, her taşınaltından çıkan neoliberal politikalar var. BM’nin1972’de Stockholm’de toplanan Çevre ve İnsanKonferansı ile 1977’de Mar del Plata SuKonferansı’nda içme suyuna erişimin bir insan hakkıolduğu konusunda birleşilse de, yine BM’nin 1992’dedüzenlediği Dublin Su ve Çevre Konferansı’nda birönceki kararın tam tersi olarak “suyun meta olduğu”kararı benimsendi. Dünya Bankası da ‘90’lı yıllardasürece dâhil oldu ve özelleştirme politikalarınındayatılmasında önemli bir rol oynadı. DB üçüncüdünya ülkelerine kentsel altyapılarını iyileştirmek içinkrediler sağlarken, özelleştirmeler için gerekli yapısaldüzenlemeleri tüm kredi anlaşmalarının ön koşuluolarak dayattı.

Bu yeni düzenlemeleri tüm dünyada hakim kılanise, neoliberal politikaların anayasası GATS anlaşması(Hizmet Ticareti Genel Anlaşması) oldu. Türkiye’ninde altına imza attığı anlaşmada (1995 yılında ilkimzacılarından biri olarak Türkiye herkesi geçerekneredeyse tüm kapsamı onaylamış ve uygulamaktadır)piyasaya açılması öngörülen 11 başlıktan biri de “suiletim sistemleri, enerji ve atık su işlemehizmetleri”dir (GATS anlaşması piyasaya açılacaktemel kategoriler 4. madde).

Tüm bu yağmanın arka planında ise üç Avrupafirması duruyor. Neredeyse yerel ve uluslararası tümanlaşmalara bir şekilde Suez, Veolia (her iki şirket deFransız), RWE (Alman) isimli üç kan emicinin kalemideğiyor. Bu üç büyük tekelin ve GATS anlaşmasınınAvrupa patentli olması elbette bir tesadüf değil. ABhayalleri ile yıllardır uyutulan milyonlarca insanagösterilmeyen gerçeklerden biri de bu, kapitalizminbilindik acımasızlığı.

16-22 Mart 2009 tarihlerinde gerçekleşecekDünya Su Forumu’nun (DSF) ev sahipliğini bu yılTürkiye yapıyor. Her üç yılda bir düzenlenen DSF’debu yıl, kapitalizmin su politikasına yön verecektartışmaların yapılması bekleniyor. Yani yeni yağmaplanlarının hazırlanması, büyük başlar ve onlarınpeşinden leşe dadanacak sırtlanlar belirlenmesi de buplatformda gerçekleşecek gibi gözüküyor. İstanbul’un

“Sudan ucuz” insanlık...

Kapitalizm ve su sorunu

Page 27: sikb 2009 - 10

Bir bardak temiz su için sosyalizm! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 27Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

da 100 milyon doları aşan bir bütçe ve sınırsız birharcama yetkisiyle DSF’ye hazırlanıyor olması,Türkiye’nin buna verdiği önemi açıkça ortayakoymaktadır.

Ancak hummalı bir şekilde bu foruma hazırlananhükümet ve İBB Başkanı Kadir Topbaş geçtiğimiz yılyaşanan kuraklığı unutmuş gibi görünüyor. Oysa,İstanbul, Ankara ve İzmir’de birbiri ardına yaşanan suskandalları hafızlarımızda hala tazedir. Belediyecilikadına yaptıklarını/yapacaklarını duvarlara billboardlaraafiş yapan aday veya başkanlar, 2B yasası ile yağmayaaçılan alanlardan, rant uğruna Acarkentler’e yasadışıolarak peşkeş çekilen su havzalarından hiçbahsetmiyorlar. Bugün İstanbul’un birçok su havzasıyağmalanmış, imara açılmış durumdadır. Örneğin,içinde büyük fabrikaların bulunduğu Dudullu SanayiBölgesi planlarda su havzası olarak görünmektedir. Bualan Erdoğan’ın hocası Erbakan tarafından kurulanİMES ile başlayan süreçte yağma edilmiş ve patronlarahediye edilmişti. Bugün bu alanları geri almanın hiçbiryolu bulunmamaktadır.

Bu geri dönüşü imkânsız tahribata rağmen yenialanlar sermayenin talanına açılmaya devametmektedir. Benzer bir durum Ankara için de geçerlidir.ODTÜ’nün ormanlık arazisi 12 Eylül’ün soysuz uşağıİhsan Doğramacı’nın Bilkent Üniversitesi’ne peşkeşçekilmiş, önemli bir ormanlık alan tahrip edilmiştir.Ankara’nın altını sadece ne işe yaradığı anlaşılamayanalt geçitler için delen belediye, altyapıyı ise esgeçmektedir. Geçtiğimiz yıl patlayan boruları dahafızalardadır. Ankara susuzluk içinde debelenirken,altyapı yetersizliği nedeniyle boşa giden ve subaskınlarına yol açan bir vurdumduymazlıksözkonusudur. Ancak susuz kalmak da tek sorunumuzdeğildir. İzmir’in CHP’li belediyesinin içirdiğiarsenikli su ve tüm Marmara’nın su deposu olmasınarağmen en pahalı suyu kullanan Bursa, Türkburjuvazisinin su politikasının özetidir.

Bunların yanı sıra, boru hatlarının bazılarında insansağlığına çok zararlı olan asbest kullanılması, yeterlive doğru arıtma sistemlerinin kurulmamasındankaynaklı suyun klor gibi zararlı kimyasallar iletemizlenmesi yoluna gidilmesi gibi ciddi altyapıproblemleri vardır. Ayrıca çarpık yapılaşma ve atıklarındoğru yönetilememesi mevcut kaynakların dakirlenmesine yol açmaktadır. İşin bir başka boyutunuda suyun geri dönüşümü için hayati öneme sahip lağımve gider tesisatındaki durum oluşturuyor. Türkiye’deher yağış yaz-kış fark etmeden bir dizi yerde subaskınına yol açmaktadır. Bu baskınların simgesi Haliçkıyısındaki İstanbul Alibeyköy buna en çarpıcıörnektir. Ayrıca lağımlar ve sanayi atıkları denizlere,göllere veya akarsulara bağlanarak hem denizkirletilmekte hem de geri dönüşüm imkânları hebaedilmektedir.

Tüm bunlar GATS anlaşması ile dayatılanözelleştirmelerden ayrı düşünülemez. Zira tümbelediyeler su konusunda skandal üstüne skandalyaratırken, su her geçen gün zamlanmakta, yeniuygulamalar hayata geçmektedir. Örneğin İstanbul’dayakında kullanılmaya başlanacak kontörlü sayaçlarındeğişimi için ayrılan bütçe 1,5 milyar dolardır. Bukorkunç meblağ suyun rantının iştah açıcıbüyüklüğünü bir kez daha ortaya koymaktadır. Busayaçlarla birlikte, almadığınız hizmete para vererekbanka kasalarını dolduracak, konturunuz biterse vedoldurmasanız susuz kalacaksınız. Böylece dağıtıcıfirmanın yapacağı tüm zamlar doğrudan ve habersizolarak bizleri vuracaktır.

Su konusunda burjuvazinin ciddiyeti DikiliBelediye Başkanı’nın mütevazi girişimine verilentepkiden de okunabilir. İster Dikili gibi küçük olsunister İstanbul gibi uçsuz bucaksız olsun, artık bu düzeniçinde “yılandan” korkmadan su içmek imkânsızdır.

Bu işin tüm arka planı hazırdır ve daha da önemlisikapitalist sistem sudan elde edeceği ranta muhtaçtır.

İmzalanan anlaşmaların, yapılan hazırlıkların hepsi buyöndedir. Etkin sulama, sanayide suyun geridönüşümünün sağlanması, verimli su kullanımınınsağlanması, suyun taşınmasındaki kayıplarınazaltılması, su kirliliğini durduracak teknik önlemlerinalınması, ormanların korunması gibi basit amakapsamlı önlemlerle çözülebilecek bu sorun, rantsaldeğeri yüzünden bir paradoksa dönüşmektedir. Yanisorun teknik değil açıkça siyasi bir sorundur.

Özetle, bu işin artık düzen içi hiçbir çözüm yolu

bulunmamaktadır. Zaten hukuksal mücadele yolutükenmiştir. Danıştayca durdurulan projeler ufakdeğişikliklerle hızla tekrar uygulamaya geçirilirken,hantal yargı süreci bunun çok gerisinde kalmaktadır.Bu sorunun tek çözümü, bu düzeni temellerindensöküp atmaktır. Yani “bir bardak temiz su için bilesosyalizm!” demek, bunu hayata geçirmek gerekiyor.Rosa’nın “ya barbarlık ya sosyalizm!” sözü hiç bukadar gerçekçi, bu kadar yakıcı olmamıştır.

Toplumcu Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları

Yüksek Öğrenim Kanunu’nun 50/d maddesinedeniyle doktora öğrencilerinin asistan olarakçalışmaları yasaklanmış, pek çok asistan maaşıkesilerek işten çıkarılmıştı. Bu uygulamaya karşı birsüredir mücadele veren asistanlar, 5 Mart gecesi bukapsamda İstanbul Üniversitesi’nde kaldılar.

İstanbul Üniversitesi Araştırma GörevlisiTemsilciler Kurulu’nun çağrısı ile bir araya gelendoktora öğrencileri ve pek çok kurum, 5 Mart günüİstanbul Üniversitesi araç kapısı önünde saat16.30’da toplandı. “Biz kalıyoruz YÖK gitsin!”pankartının açıldığı yürüyüş Siyasal BilgilerFakültesi önünde sona erdi ve Hukuk Amfi 1’egirilerek “açık kürsü”ye geçildi. Yapılankonuşmalarda, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf ZiyaÖzcan ile yapılan görüşmelere ve hukuki sürecedeğinildi.

İÜ İletişim Fakültesi Araştırma Görevlisi DenizMavra yaptığı konuşmada, görüşmelerde YÖKtarafından asistanların “burslu” statüsündealgılanılmak istendiğine değindi. Asistanlığınardından kadroya alınacaklarını, YÖK’ün bununormal karşıladığını ve bu uygulamadan “bir takımmaduriyetler olabilir” şeklinde söz ettiklerini ifadeetti.

Konuşmaların ardından “50/d’liler” filminingösterimi gerçekleşti. Etkinlik, Serhad Raşa, AliNafili ve Tunay Bozyiğit’in sunduğu müzik ve şiirdinletileriyle son buldu.

Etkinliklerin sonunda yürüyüş hazırlıklarınageçildi, kortejler oluşturularak, meşaleler yakıldı.Kortejin iki tarafına insan zinciri oluşturuldu.

Önde “Biz kalıyoruz YÖK gitsin!” pankartı,arkasında sırasıyla, “İstanbul Üniversitesi AraştırmaGörevlileri”, “İstanbul Teknik Üniversitesi AraştırmaGörevlileri”, “Piyasaya teslim olmayacağız! /

Boğaziçi Üniversitesi Araştırma Görevlileri”, “YıldızTeknik Üniversitesi Araştırma Görevlileri”, “UludağÜniversitesi Araştırma Görevlileri”, “MarmaraÜniversitesi Araştırma Görevlileri”, “Eğitim-Sen 6No’lu Üniversiteler Şubesi” pankartları açıldı.

“Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Direne direne kazanacağız!”, “Her yerBeyazıt, her yer direniş”, “Gemileri yaktık, geridönüş yok!”, “Doktoralı işsiz olmak istemiyoruz!”,“YÖK Başkanı 50/d’ye geçirilsin!” sloganlarıyladevam eden yürüyüşün sonunda Merkez Kampüs anakapı önüne gelindi.

Burada asistanları pankartlarıyla Eğitim-Sen 6No’lu Üniversiteler Şubesi, Üniversite Konseyleri,“Okulda eğitim, üniversitede bilim güvencesizolmaz!” pankartı ile Genç-Sen ve dövizleriyleÜniversite Öğrencileri ile Emek Gençliği karşılarken,ATV-Sabah’ta işten atılan işçiler de önlükleriyleeylemde yerlerini aldılar.

Ardından Merkez Kampüs ana kapısı önündebasın açıklamaları gerçekleşti. İlk olarak, TürkiyeAraştırma Görevlileri adına Cemil Ozansü biraçıklama yaptı. Akademisyenlerin iş güvencesininüniversite özerkliğinin bir parçası olduğunu, özlükişlerinin kanunla düzenlenmesi gerektiğini söyledi.Ardından söz alan Serap Kurca ise, sorununkaynağında AKP’nin ve onun iç organı olan YÖK’ünmerkezi yerleştirme adı altındaki kadrolaşma istekleriolduğunu ifade etti.

Eylemde Üniversite Konseyleri Derneği, Eğitim-Sen İstanbul Şubeleri de birer yazılı açıklama yaptı.Basın açıklamasının ardından sloganlarla FenFakültesi’ne yürüyüş gerçekleştirildi. Asistanlar FenFakültesi’nde tiyatro, sinema, şiir, müzik gibietkinliklerle sabah saatlerine kadar beklediler.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Asistanlar hakları için üniversitede sabahladı!

“Piyasaya teslimolmayacağız!”

Page 28: sikb 2009 - 10

Dünyadan...28 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

2002 yıllında Lahey’de kurulan Uluslararası CezaMahkemesi, Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşirhakkında tutuklama emri çıkardı. Sudan’ın Darfurbölgesinde savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlemekleitham edilen El Beşir, görevi başında iken hakkında davaaçılıp mahkum edilen ilk devlet başkanı oldu. El Beşirhakkındaki soykırım suçlamaları ise yeterli kanıtolmadığı gerekçesiyle düşürüldü.

Bu karar mahkemeye taraf 108 ülke için bağlayıcı.Ancak kararın dünya çapında geçerli olabilmesi için BMGüvenlik Konseyi’nin de bir kararla bu konuda ortakçağrı yapması gerekiyor. Bu ise pek kolay görünmüyor.Zira ABD ile AB’li emperyalistler karardan memnuniyetduyduklarını açıklarken, Çin-Rusya ikilisi kararın bir yılsüreyle ertelenmesinden yana.

Dünyadaki etkili gerici güç odaklarının Sudan’a dairpolitikalarının farklı olması, bu ülkedeki çıkarlarınınçatıştığının göstergesidir. Gerici güç odaklarının çatışançıkarları ise, Darfur’daki çatışmalarda işlenen ağırsuçlara bu güçlerin de ortak olduğuna işaret etmektedir.

Bazı Afrikalı liderler mahkemenin kararınatepkilerini dile getirirken, Afrika Birliği adına yapılanaçıklamada, tutuklama emrinin Darfur’daki barışsürecini olumsuz etkileyeceği belirtildi. Arap Birliği de,dava kararının Sudan’ı tam barış görüşmeleri başlamaküzereyken derin bir krize sürükleyebileceği gerekçesiyletepki gösterirken, Mısır yönetimi yine benzer gerekçeylekararın bir yıl süreyle ertelenmesi gerektiğini savunuyor.

Hakkındaki suçlamaları reddeden Sudan devletbaşkanı ise, kararı tanımayacağını ilan etti. UluslararasıCeza Mahkemesi’nin kararına sert tepki gösteren ElBeşir, kendisine destek vermek için gösteri yapanonbinlerce kişiye hitap ederken, “Sömürgecilere boyuneğmeyeceğimizi, teslim olmayacağımızı, dizçökmeyeceğimizi söylüyoruz. Teslim olmadığımız içinhedef alınıyoruz” şeklinde konuştu.

El Beşir’in danışmanı Mustafa Osman İsmailtarafından yapılan açıklamada da, kararın şaşırtıcıolmadığı ve bunun “neosömürgeci” planların bir parçasıolduğu savunuldu.

Mahkemeye konu olan Darfur’daki çatışmalar 2003yılında patlak vermişti. Çatışmaların, bölgede yaşayanMüslüman siyah kabileler tarafından, Arap nüfusunkayırıldığı ve kendilerinin ayrımcılığa maruz kaldıklarıgerekçesiyle başlatıldığı belirtiliyor. Bazı çevreler ise,çatışmaların bölgedeki yeraltı zenginliklerininpaylaşılmasından kaynaklandığını savunuyor. İkinciiddianın çatışmalarda payı olsa da, Darfur merkezlibirden fazla örgütün Sudan rejimine karşı silahlımücadeleye girişmesi, bölgede ayrımcı politikalarizlendiği iddiasını güçlendirmektedir.

Sudan devlet başkanı Ömer El Beşir’in askeri darbeile başa geçen bir diktatör olması, başa geçtikten sonraise şeriat yönetimi ilan etmesi, bu gerici rejim hakkındafikir vermektedir. Çatışmalarda 200 bin kişininöldürülüp 2 milyon kişinin mülteci durumunadüşürülmesinde (bazı kaynaklara göre bu rakamlar 300bin ila 2.7 milyondur) El Beşir rejiminin sorumluolduğuna kuşku yoktur. Hem ordu ile hem bölgedeörgütlü bulunan hükümet destekli Arap Cincavidmilitanlarını isyancıların üzerine salan Sudan yönetimi,bölgede yaşanan dramın temel sorumlusu görünüyor.Buna karşın Sudan yönetimine karşı savaşanDarfur’daki en etkili örgüt olan Adalet ve Eşitlik

Hareketi-(JEM) ile El Beşir yönetimi arasında kısa süreönce “iyi niyet anlaşması” imzalanmıştı. Ateşkesiçermeyen anlaşma, barış müzakerelerine doğru atılmışolumlu bir adım olarak değerlendiriliyor.

Sudan yönetimi, Darfur’daki güçlerin bölgedevletlerinden destek aldığını iddia ediyor. Kimi iddialarise, emperyalist güçlerinde çatışmalara dahil olduğuyönündedir. Sorunun karmaşık boyutları olmaklabirlikte, Sudan rejiminin suçlu olduğuna kuşku yoktur.Ancak, Sudan üzerinde çıkarları çatıştan emperyalistgüçlerin de, en az El Beşir yönetimi kadar suçluolduğunu belirtmek gerekiyor.

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kararına gelince,göründüğü kadarıyla bu karar emperyalist güçleriniğrenç bir oyunundan başka bir anlam taşımıyor. Aslındabu karar, Darfur’daki çatışmaların sonra ermesinisağlama ihtimali olduğu söylenen “iyi niyetanlaşması”nı da provoke edecek cinstendir. Bu da,emperyalist güçlerin çatışmaların sürmesinden yanaolduklarını gösteriyor.

Mahkemenin çifte standardı, emperyalist-siyonistgüçlerin insanlığa karşı işledikleri suçlara yöneliktutumu üzerinden de görünmektedir. Irak’ta 1.5 milyoninsanın katledilmesinden sorumlu olan eski ABDbaşkanı George Bush ve neo-faşist çetesi ile eskiİngiltere başbakanı Tony Blair hakkında herhangi birdava açılmazken, El Beşir hakkında hızla tutuklamakararı çıkartılabilmektedir. Aynı şekilde, Gazze’dedünyanın gözleri önünde kıyım gerçekleştiren ırkçı-siyonist rejimin şefleri hakkında da ciddi bir soruşturmayürütülmemektedir. Tüm bunlar, söz konusumahkemenin savaş suçlularını yargılamakla bir alakasıolmadığını ortaya koymaktadır. Belli ki bu mahkeme,emperyalist güç odaklarının bölgesel politika veçıkarlarına hizmet edecek tarzda kararlar almaktadır.

İnsanlığa karşı suç işlemek söz konusu olduğundaise, bilindiği üzere hiçbir güç emperyalist devletlerleyarışamaz. Elbette gerici bağımlı rejimlerin suçdosyaları da kabarıktır. Emperyalist güçlerden olduğukadar bağımlı gerici devletlerden de bu suçların hesabıancak, kukla mahkemeler aracılığıyla değil, halklarınbirleşik devrimci direnişi ile sorulabilir.

Bolivya’da susavaşları!

Dünya Bankası “özelleştirme yapmazsansana artık borç vermem” deyince, Bolivya’daözelleştirme başladı. Demiryolları, havayolları,telefon, hidrokarbon endüstrisi gibi pek çok şeyözelleşti ama Bolivya’nın borçları daha da arttı.Ve sonunda Dünya Bankası suyunözelleştirilmesini istedi. Gerekli yasalarçıkarıldı, su hizmetleri kırk yıllığınaözelleştirildi. Şirket (Bechtel ve ortakları) halkasadece bol, ucuz ve temiz su değil, yeterli, ucuzenerji ve tarla sulama suyu da vaat ediyordu.

Suyun fiyatına yapılan zamlar % 200’übuldu. Artan su fiyatları ile hayatları çekilmezhale gelen Bolivyalı emekçiler harekete geçti.Suyu ve Hayatı Korumak İçin Koordinasyon/La Coordinadora adında, işçi temsilcilerinin,köylülerin, çevrecilerin ve gençlerintemsilcilerinin olduğu bir örgütlenmeoluşturuldu. Böylece 2000 yılı su isyanı ilebaşladı. Genel grev Cochabamba kentini felçetti. Hükümet su fiyatlarında indirim yaptı amaeylemler durmadı. 4 Şubat günü poliseylemcilere saldırdı. 70 eylemci, 51 polisyaralandı, 200 eylemci tutuklandı.

Bu çatışmalar üzerine şirket fiyatları birazdüşürülerek Kasım ayına kadardondurulacağını ilan etti ama LaCoordinadora’nın talebi suyun tekrar kamuyadevri idi. Hükümetin bu talebi reddetmesiyleve suyun denetimini düzenleyen yeni yasalarınçıkmasıyla çatışmalar ayaklanmaya dönüşmeyebaşladı. Hükümet tarafından hareketin liderleritutuklanarak ve olağanüstü hal ilan edilerekdenetim sağlanmaya çalışılsa da çatışmalardurulmadı. 8 Nisan’da 17 yaşında bir genç birsubay tarafından ateş edilerek katledilince tepkiçok büyük oldu. Hükümet geri adım attı vehapistekileri salıverdi. Yapmış olduğuanlaşmayı iptal etti.

Oscar Olivera, Omar Fernandez ve EvoMorales su direnişinin gündeme taşıdığıisimlerdi. Morales 2005 yılında devlet başkanıseçildi. Su için savaşmaya devam eden OscarOlivera ise Cochabamba’nın kitabını* yazdı.

Bolivya halkının mücadelesi, yerel seçimlerarifesinde boş bulduğu meydanlarda yalanıdolanı süsleyen ve tüm toplumu kandırandüzen partilerine haddelerini bilmeleri içingüzel ders niteliği taşırken, bir koltuk içinyanıp tutuşan reformist cenaha bu koltuğukazanmanın bile dişe diş mücadeleden başkayol olmadığını gösteren güzel bir örnektir.

*Cochabamba: Water War in Bolivia(Cochabamba: Bolivya’da Su Savaşı)

Sudan devlet başkanına tutuklama kararı…

Uluslararası Ceza Mahkemesi emperyalistçıkarların hizmetinde!

Page 29: sikb 2009 - 10

Dünyadan... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 29Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

Uluslararası Gazze’ye Yardım Konferansı…

Filistin halkının direniş iradesini kırmasaldırısının yeni bir halkası!

İsrail’in Gazze’yi hedef alan vahşi saldırısınaaçıktan destek veren ya da sessiz kalarak onaylayanemperyalist güç odaklarıyla çok sayıda gerici devletintemsilcileri, Gazze’yi “yeniden inşa etmek” iddiasıylakonferans düzenlediler.

“Uluslararası Gazze’ye Yardım Konferansı” adıaltında Mısır’ın Şarm El Şeyh kentinde düzenlenenetkinliğe 75’e yakın devletin temsilcisinin yanısıra BMşefi Ban Ki-moon ile Orta Doğu Dörtlüsü’nün özeltemsilcisi Tony Blair de katıldı. ABD konferanstadışişleri bakanı düzeyinde temsil edilirken, Fransa-İtalya ikilisi devlet başkanı düzeyinde katılımsağladılar. Konferansa Türk sermaye devleti adınadışişleri bakanı Mehmet Ali Şahin katıldı.

Yapılan açıklamaya göre, konferansa katılandevletler, Gazze’nin yeniden inşası için 4,5 milyardolar yardım vaat ettiler. Vaatlerin yerine getirilipgetirilmeyeceği belli değil. Belli olan ise, söz konusu“yardım”ın esas olarak Gazze’nin imarındakullanılmayacağıdır. Zira ABD’nin vaat ettiği 900milyon doların sadece 300’ünün Gazze’ye, geri kalan600’ünün ise Batı Şeria’daki Mahmut Abbasyönetimine tahsis edileceği açıklanmıştır. Tabii buoranlama, vaat edilen toplam “yardım” miktarı için degeçerli olacaktır.

Filistin sorunu konusunda ikiyüzlü politikalarıayyuka çıkmış bulunan emperyalist güç odakları ilegerici devletlerin adı geçen konferansının da heryanından riyakârlık fışkırıyor. Öyle ki, Gazze’yi imaretmekten söz edenler, yıkımı kitlesel katliamlareşliğinde gerçekleştiren ırkçı-siyonist rejimin adını bileanmadılar. Üstelik, onlarca devletin temsilcisi Mısır’daiken İsrail’in Gazze’ye hava saldırısı düzenlemesi veFilistin halkını yeni bir savaşla tehdit etmesine deitiraz eden olmadı.

Riyakârlığın bir diğer kaba biçimi, Gazze’nin imarıiçin yapıldığı iddia edilmesine rağmen, Gazze’dekiyönetimden konferansa çağrılan kimseninolmamasıdır. Filistin’e “yardım” vaat eden gericigüçlerin bir küstahlığı da, gönderilecek yardımın“terörist” ilan edilen Hamas’ın eline geçmedenkullanılması için özel önlemler talep etmeleridir.

İsrail savaş makinesinin vahşi kuşatması devamederken, emperyalist güçlerle gerici devletlerinGazze’nin imarından söz etmeleri, Filistin halkıylaalay etmekten başka bir anlam taşımıyor. BirleşmişMilletler’in Gazze’deki yardım faaliyetlerindensorumlu olan John Ging bile, asıl sorunun para değilİsrail’in Gazze’ye uyguladığı ambargo olduğunusöylerken, Şarm el Şeyh’te toplanan onlarca devletintemsilcisi, kuşatmayı kaldırması için siyonist rejimebaskı uygulanmasını gündeme bile getirmediler. Oysaİsrail savaş makinesi değil inşaat malzemelerine, temelgıda maddelerinin Gazze’ye geçişine bile çoğu zamanizin vermemektedir.

Şarm el Şeyh’te biraraya gelen devletlerintemsilcilerinin tiksinti verici bu tutumları aslındaşaşırtıcı değil. Zira bunların çoğu İsrail’in Gazze’deişlediği savaş suçlarının ortağıdırlar. Bu gericidevletler, Filistin halkının iradesini kırmak amacıyladüzenlenen saldırıyı görmezden gelmekle kalmıyorlar,vaat ettikleri “yardım”ın kısmen de olsa Gazze’yeulaştırılabilmesi için, öncelikle İsrail’in ırkçıdayatmalarının kabul edilmesini de şart koşuyorlar.

Görüldüğü üzere, “Uluslararası Gazze’ye YardımKonferansı” adı altında düzenlenen etkinliğin esasamacı Gazze’nin yeniden imarı değildir. Tersine,özgürlüğü uğruna direnen halkların düşmanı olangerici güçler, vaat ettikleri sadakanın bir kısmınınGazze’ye ulaşabilmesinin temel koşulunun, siyonistişgale karşı direnişin terkedilmesi olduğunu vaazediyorlar. Vahşi saldırgana tek söz söylemezken,kurbana, “direnmekten vazgeçersen sana sadakaveririz” diyen bir zihniyetin temsilcileri, ezilenhalkların özgürlüğü önündeki en büyük engelkonumundadırlar.

Konferansı düzenleyen gerici güç odaklarınınFilistin halkının temel sorunlarıyla ilgili olmadıklarınınbir diğer çarpıcı örneği ise, İsrail’in Filistintopraklarını gaspetmenin bir aracı olarak kullandığıYahudi yerleşimleri inşa etme saldırısını görmezdengelmeleridir. Örneğin Şarm el Şeyh konferansı devamederken, Barış Şimdi örgütünün yaptığı, “İsrailhükümeti, Batı Şeria’da 73 bin 300 yeni bina yapmayıplanlıyor” uyarısı dikkate bile alınmadı. Oysa bukapsamda Yahudi yerleşiminin inşası, Filistintopraklarını silah zoruyla gaspeden yerleşimcilerinsayısının ikiye katlanması anlamına geliyor.

Görünen o ki, “Uluslararası Gazze’ye YardımKonferansı”, İsrail savaş makinesinin başlattığısaldırının devamından başka bir şey değildir. Cellat,İsrail savaş makinesi iken, konferansı düzenleyen

emperyalist güçler ile gerici devletler ise papazkılığıyla Filistin halkının karşısına çıkıyorlar.

Elbette Filistin halkı bu çirkin oyunun farkındadır.Nitekim, konferansla ilgili açıklama yapan Hamashükümetinin sözcüsü Tahir El Nunu, Gazze’ninyeniden imarı konusunun siyasi malzeme yapılmasınıve Filistin halkının haklarından vazgeçmesi için birbaskı aracı olarak kullanılmasını reddettiklerini belirtti.Filistin halkının uluslararası baskı ve şantajlara boyuneğmeyeceğini vurgulayan El Nunu, siyasi amaçlıyardımları kesinlikle kabul etmeyeceklerini ifade etti.Hamas sözcüsü Fevzi Barhum da, “Filistin halkınınkanı, hiçbir koşul altında politize edilmiş yeniden imaryardımları karşılığında satılık değildir” açıklamasınıyaparak, sadaka karşılığında direniştenvazgeçmeyeceklerini ilan etti.

Emperyalist güçler ile gerici devletlerin vaatettikleri sadakalardan heyecana kapılmış görünen vekonferansı düzenleyenlerle işbirliği içinde hareketeden El Fetih ve lideri Abbas ise, tek umutlarınınemperyalist güçler olduğunu bir kez daha ilan ederekiçine sürüklendikleri sefil durumu gözler önünesermişlerdir.

Filistin halkının temel sorunları, siyonizmdestekçilerinin sadakalarıyla değil, anti-emperyalist/anti-siyonist direniş ve enternasyonaldayanışma ile çözüm yoluna girecektir.

“Dünya’da ve Türkiye’de SuPolitikaları” paneli...

YTÜ’de 6 Mart günü TMMOB ÖğrenciKomisyonları ve YTÜ Çevre TeknolojileriKulübü’nün organizasyonu ile “Dünya’da veTürkiye’de Su Politikaları” başlıklı panelgerçekleştirildi. Geçtiğimiz hafta boyunca hemYıldız hem de Davutpaşa Kampüsleri’nde bildiridağıtımı ve afişlerle panelin çağrısı yapıldı.

Panel “Dünya Su Politikaları” ve “Türkiye SuPolitikaları” başlıklı iki oturum halindegerçekleştirildi.

İlk oturum YTÜ Çevre TeknolojileriKulübü’nden Şükran Tuncer’in sunumu ile başladı.Dünyada suyun özelleştirme süreci ve bu sürecinbaşrol oyuncuları GATS (Hizmet Ticareti GenelAnlaşması), Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletlerpolitikaları üzerinde durdu. ÇMO ÖğrenciKomisyonu’ndan Ece Soydane, suyun ticarileştirilmesinin en önemli araçlarından olan Dünya Su Forumlarıhakkında bilgi verdi. Kübra Ayçiçek (ÇMO Öğrenci Komisyonu), suyun özelleştirilmesinin dünyadakisonuçları üzerine örnekler verdi. Fuat Ercan, suyun özelleştirilmesinde kamunun işlevinin yenidentanımlanması ve kamu-özel işletme modeline vurgu yaptı. Soru-cevap bölümünün ardından ilk oturumbitirildi.

Aranın ardından suyun ticarileştirilmesinin çarpıcı sonuçlarını ortaya koyan belgesel gösterimi yapıldı. İkinci oturumda Gaye Yılmaz suyun ticarileştirilmesine karşı verilen mücadelenin sınıflar arası mücadele

olduğu vurgusunu yaptı. ÇMO Öğrenci Komisyonundan Özge Gökmen Türkiye’de su politikalarının tarihselsüreci hakkında bilgi verdi. Çorlu Su Yaşamdır Platformu’ndan Tamer Dodorga ve Edirne Su YaşamdırPlatformu’ndan Ziya Göker Küçük, suyun ticarileştirilmesinin belediyeler eliyle gerçekleştirilmesini anlattılar.

Panel, Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu’nun düzenlediği, 15 Mart’ta Kadıköy’de gerçekleşecekmitinge çağrı ile sonlandırıldı.

YTÜ Ekim Gençliği

Page 30: sikb 2009 - 10

Güney’deki gelişmeler...30 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/10 H 13 Mart 2009

Bütün dikkatler ve ilgi yerel seçimler üzerindeodaklanmışken Kürdistan sorunu eksenli gelişmelerya gözden kaçırılıyor, ya da yeterince tartışılmıyor.Oysa yerel seçimler üzerine yapılan propaganda tozbulutu kısa bir süre sonra dinecek ve bölgemizin vehalkımızın yaşadığı sorunlar ve bu nokta üzerindeyaşanan çatışmalar tüm şiddetiyle devam edecek.

İran’a giderken yaptığı açıklamada Abdullah Gül,Kürt sorunu konusunda önümüzdeki günlerde önemligelişmelerin olacağını söyledi. Kuşkusuz bu mesajıciddiye almak ve üzerinde düşünmek, olasıgelişmeleri öngörmeye çalışmak gerekir. İlk aklagelen soru, “neler olabilir” sorusudur!

Bu sorunun yanıtının ayrıntılarına geçmeden öncehemen bir noktanın altını çizmek durumundayız:İddia edildiği gibi, Kuzey Kürdistan sorunukonusunda bugünden yarına çok dramatik ve önemlibir gelişme veya gelişmeler beklemek, yanlış ve kendikendini kandırmak olur. Ama bu, hiçbir şeyinolmayacağı anlamına gelmiyor.

Son bir ayın gelişmelerine bakıldığında kimigelişmelerin ipuçlarını görmek ve bunlardan nelerinolabileceğini ve bunların kapsamını ana çizgileriylekestirmek çok güç olmasa gerektir.

Bir: TC ile Güney Kürdistan hükümeti arasındabelli bir yakınlaşmanın olduğu, bunun salt ekonomikilişkiler, Kerkük ve diğer “ikili ilişkiler” konularıylasınırlı olmadığı çok açıktır. Yine salt PKK’ye karşıişbirliği olanaklarını araştırmak ve bunun zemininigeliştirmek, ortak bir hareket yaratmak gibi noktalarlasınırlı olmadığı da bilinmektedir. Bunlarla birlikte buyakınlaşma, Kuzey’de Kürt sorununda kimi adımlaratma, “kimi açılımlar” yapma gibi girişimleriiçermektedir. Genel af veya buna benzer birdüzenleme ile PKK’yi silahsızlandırma projeleri deiçinde olmak üzere dil, kültür gibi konularda bazıadımlar atma hazırlıkları da tartışılmaktadır. GüneyKürdistan Yönetimi’ni temsilen kimi sözcülerinyaptığı açıklamalar bunu doğrulamaktadır. Anılan buyakınlaşma Güney Kürdistan Yönetimi’ni tanıma vebunun ilk adımı olarak Hewler’de konsolosluk açmagibi bir noktaya kadar uzanır mı, bu bilinmez, ama bunoktanın da tartışıldığı gözlenmektedir.

İki: TC ile Güney Yönetimi arasındakiyakınlaşmanın ve bu konuda yapılan “diplomatik”girişimlerin ABD tarafından desteklendiği ve bunungenel Ortadoğu politikalarının bir gereği olduğu çokaçıktır. Aynı konuşmasında A. Gül’ün, İsrail’ingüvenliği konusunun mutlaka halledilmesi gerektiğiyönündeki vurgusu boşuna değil, sorunun bölgeseldüzlemde algılandığının ve konulduğunun en somutifadesi olmaktadır.

Üç: TC’nin Güney hükümetiyle geliştirdiği ilişkiile TRT 6’nın açılmasıyla başlayan kimi devletdamgalı adımların aynı döneme denk getirilmesirastlantı değildir, tersine genel bir paketin birbirinitamamlayan adımları niteliğindedir. İnkârcı çizgi veyapılanmada ısrarın yanı sıra, yine onunla bellinoktalarda çelişen adımların atılması, bir paketinunsurları izlenimini veriyor.

Dört: Güney Kürdistan’da Kürt sorunuyla ilgili“Uluslararası Kürt Konferansı”nın toplanacağıaçıklandı. Bu konferans, çözüm önerilerini mitartışacak, bu öneriler ne kadar ciddiye alınacaksorularının yanı sıra, yoksa esas olarak “kamuoyuoluşturma” işlevini mi yerine getirecek sorularıyanıtlarını arıyor…

Beş: Bu noktaların ortak noktası, hemen her

aşamada ve zeminde PKK’nin dıştalanması vemuhatap alınmamasıdır! Bu nedenle anılan bugelişmeler PKK’nin büyük tepkisini çekmektedir.Belki de süreç içinde DTP doğrudan, PKK de dolaylıolarak bu sürece dahil edilebilir, ama politik tarafolarak muhatap kabul edilmeyeceği kesin gibidir!Yayınladıkları program ve son olarak 10. Kongrekararlarında da anlaşılacağı gibi, PKK için temelsorun ve mücadelenin temel gerekçesi, Öcalan’ın“özgürlüğü”dür. Kürt sorununda ise kimi kırıntılardanöte bir programatik talepleri yok. Başka bir ifadeylePKK ve Öcalan, devlete ve düzene kabul edilmeyi,bunun için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasınıistemektedirler. Bunun dışında özgürlükçü birprogramları ve pratikleri de yoktur. Bugüne kadaryaratılan birikimler ile Kürdistan sorununundinamikleri ve potansiyelleri onlar için sadece“kullanım nesneleri” işlevini görmektedir. Kimiadımlara çok büyük tepki gösteriyorlar, örneğin TRT6’ya olduğu gibi… Buradaki karşı duruşun temelnedeni ilkesel ve programatik değil, kendilerinerağmen yapılıyor, kendilerini dışlamış olmasıdır;çünkü kendilerinin de bu anlamda bir programlarıyok! Yine kısaca özetlemeye çalıştığımız gelişmeçizgilerine tepkileri, yine ilkesel ve programatik değil,dışta tutulma nedeniyledir.

Altı: Anılan gelişmelere karşılık verebilecekKuzey’de politik bir seçeneğin olmaması, KuzeyKürtler’i açısından çok önemli bir boşluk anlamınagelmektedir. Bu alanda farklı sesler, farklı çabalar var,ama bunlar henüz bir seçenek geliştirme durumundadeğillerdir. Öyle olmasına rağmen iktidar tekelinielinde tutan PKK / KCK, bu farklı seslere ve renklere,mevcut gerçekliğe ışık tutan aydın, devrimcidüşüncelere tahammül göstermemekte, infaz kararları

alıp uygulama alanına koymaya çalışmaktadır.Aslında toplumu susturma ve geleceğini ipotekaltında tutma çabası olan bu son durum, anılan genelpolitik ortam ve gelişme eğilimlerinden bağımsızdeğildir.

Yeniden başlıktaki soruya ve yanıtına gelecekolursak; belli ki bölge çapındaki politik gelişmelerbağlamında ve onun bir unsuru olarak Güneyhükümetinin de desteklediği Kuzey’e dönük bir paketparça parça, biraz da yedirile yedirile yürürlüğekonulmak istenmektedir. Bu paketin bir ucu PKK’yimuhatap almadan tasfiye etme ve bu temelde düzeneentegre etme hedefini içerirken, öteki ucunda kimikültürel ve dile dönük adımlarla ortaya çıkan politikboşluğu AKP ve onun üzerinden devlet eliyledoldurma, bunu da çözüm olarak sunma hedefinikapsamaktadır. Yine bu bağlamda Güney’le ilişkileribelli bir noktaya taşıma hedefi de bu paketin içindevar.

Peki, bunun karşılığında Güney TC’ye ne verecek?Bu, önemli bir soru… Tanınmanın karşılığıKerkük’ten vazgeçmek mi? Bu da diğer önemli birsoru, aynı zamanda birinci sorunun da yanıtını belliölçüde içinde taşıyan bir soru…

Son bir ek daha: Yerel seçimlerde ortaya çıkacaktablo, anılan gelişmelerin hızını, psikolojik ve politikortamını belli ölçülerde etkileyecektir.

Genel tablo bu… Bir kez daha vurgulamak gerekir ki, ne yazık,

yaşamını ve geleceğini doğrudan etkileyen,etkileyecek bütün bu gelişmeler karşısında politikprogramı ve hareketiyle Kuzey Kürdistan halkı birözne, özgür iradeye sahip bir taraf değil; bu, trajedinindevamı değilse nedir?

10 Mart 2009

Neler oluyor?M. Can Yüce

“Ölüm kuyuları”nın açılması ertelendi!Barış Meclisi, Silopi Cumhuriyet Savcısı’nın BOTAŞ kuyularının açılmasının süresiz bir tarihe

ertelemesine ilişkin olarak 7 Mart günü bir basın toplantısı gerçekleştirdi. Basın toplantısında konuşan Şırnak barosu avukatlarından Rojhat Dilsiz, Silopi Cumhuriyet

Başsavcılığı’nın BOTAŞ kuyularının açılmasını güvenlik sorununu gerekçe göstererek süresiz bir tariheertelediğini ifade etti. Bu durumun kendilerinde delillerin karartılabileceği kuşkusunu uyandırdığını söyleyenDilsiz, ölüm kuyularının Silopi’ye 10 km uzaklıkta 80 dönümlük bir alan olduğunu ve karakolun içerisindeolduğunu belirterek, iddia edildiği gibi güvenlik açısından sorun yaşanma durumunun olmadığını söyledi.

Barış Meclisi adına ise yapılan açıklamada ise şunlar söylendi:“Türkiye Barış Meclisi olarak, barışınunutarak değil, hatırlayarak, yok sayarak değil, açığa çıkararak, yaşananlardan dolayı bütün mağdurlardanözür dilenerek, faili meçhullerin katillerini ve mezarlarının bulunarak geleceğini biliyoruz. Yakınlarınıkaybetmiş binlerce aile bunu beklemektedir.”

Kızıl Bayrak / İstanbul

Page 31: sikb 2009 - 10

CMYK

MücadelePostası

Hacı Ali Bey Mah., Çelikel Sok., Sakarya İş Hanı Kat: 5No: 58 ESKİŞEHİR

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSATel: 0 (224) 220 84 92

EKSEN Yayıncılık Büroları Gazetene sahip çık! Abone ol! Abone bul!Adı : ........................................................................Soyadı :........................................................................Adresi : ........................................................................

.........................................................................Tel : ........................................................................

6 Aylık Yurt içi 60.000 000 TL Yurt dışı 100 Euro 1 Yıllık Yurt içi 120.000 000 TL Yurt dışı 200 Euro

Gülcan Ceyran adına,* TL için : Yapı Kredi Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 0097680-3* Euro için : İş Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 10021127094No’lu hesaba yatırdım. Makbuzun fotokopisi ektedir.

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

853. Sok. Bilen İşhanı No: 27/710Konak/İZMİR Tel-Fax: 0 (232) 489 31 23

Atılım gazetesi ve diğer devrimci kurumçalışanlarına yönelik saldırıyı protesto etmekamacıyla İsviçre’nin Bern kentinde bir basınaçıklaması gerçekleştirildi. Bern’in en işlekcaddesinde yapılan açıklamada, Türk sermayedevletinin baskıcı, faşist tutumu teşhir edildi ve

gözaltına alınanların derhal serbest bırakılmasıistendi.

Basın açıklamasına yaklaşık 50 kişi katıldı.Basın açıklamasına ILSP, ATIK ve BİR-KARdestek verdi.

BİR-KAR / Bern

Devrimci basın yayın organlarına dönük baskı ve engellemelersürüyor.

‘Emperyalizme ve Oligarşiye Karşı Yürüyüş’ dergisi 9 Martgünü yaptığı yazılı açıklama ile derginin 8 Mart tarihli 8. sayısınaİstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından el koyulduğunu vederginin yayınının bir ay süreyle durdurulduğunu belirtti.

Dergiye verilen kapatma ve el koyma kararına gerekçe olarakderginin çeşitli sayfalarında çıkan yazılarda, “16 Mart 1978Beyazıt katliamının, 12 Mart 1995’te Gazi katliamınınsorumlusunun devlet olduğu” sözleri gösterildi.

Verilen bu kararın iktidarın gerçeklere, muhalif düşünceleretahammülsüzlüğünü bir kez daha gösterdiği ifade edildi.Açıklamanın devamında şunlar belirtildi:

“Terör demagojilerinin sahibi olan devlet ve AKP iktidarımeydanlarda halkı kandırırken, bir taraftanda katilleri koruyor veyeni katliamlarında tohumlarını atıyor. Yaşanan hiçbir katliam,baskı geçmişte kalmadı, failleri hala devlet tarafından korunuyor.Biz bu gerçekleri yazmaya devam edeceğiz. Sorumlularyargılanmadıkça, halkımızın adalet arayışı sürdükçe susmamızmümkün değil. Dergimize yönelik karar işte bu gerçekleringizlenmesi içindir ve siyasi bir karardır.”

Kızıl Bayrak / İstanbul

Bu yıl 7.’si düzenlenen Bağımsız İktisat Kongresi 5-7 Mart 2009 tarihleri arasında İzmir Dokuz EylülÜniversitesi Dokuz Çeşmeler Yerleşkesi’nde gerçekleşti.Kongre, “Dünya nereye gidiyor? Sosyal ve ekonomikyönleriyle çevre” başlığı altında örgütlendi.

Her yıl üniversite öğrencileri tarafından düzenlenenİktisat Kongresi bu yıl pek çok üniversitenin katılımıyla500’e yakın öğrenciye ev sahipliği yaptı.

İçerisinde bulunduğumuz kapitalist sisteminüniversitelerinde bilimden uzak ve piyasa koşullarınagöre gerçekleşen eğitimden iktisat bilimi de nasibinialıyor. Pek çok alanda olduğu gibi bu alanda da verilidüzenin tekerini döndürecek konular ele alınıyor.

Kongrede yapılan sunumlarda kriz, krize karşıyaklaşımlar, krizin sonuçları ve insan-toplum,kapitalizm, nükleer enerji, teknolojik gelişmeler-çevrekonuları çokça konuşulup tartışılmasına rağmen, bukonulara çözüm önerileri ise kongrenin eksik kalan yanıoldu.

Ekim Gençliği / İzmir

TAYAD, Kırıklar F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunanSüleyman Erol’un intihar girişimiyle ilgili 6 Mart günüSultanahmet Adliyesi bahçesinde basın açıklamasıgerçekleştirdi. Açıklama sonrası sorumlular hakkındasuç duyurusunda bulunuldu.

Sultanahmet Adliyesi bahçesinde biraraya gelenTAYAD’lı Aileler, “Hapishanelerde tecrit ve işkenceyeson! Sohbet hakkı uygulansın” pankartı açtılar.

TAYAD’lı Aileler adına yapılan açıklamada, tecritdevam ettikçe Süleyman Erol’ların ilk olmadığı gibi sonolmayacağı ifade edildi. Adalet Bakanı ve bürokratlarıile hapishane yöneticileri hakkında tecrit politikalarınıuygulamakta ısrar ettikleri için suç duyurusundabulundukları ifade edildi. 45/1 sayılı genelgedeki“sohbet hakkı”nın derhal ve koşulsuz uygulanmasıistendi.

Eylemde, “Sohbet hakkı uygulansın!”, “Tecriteson!”, “Adalet istiyoruz!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

İzmir’de 7. İktisatKongresi…

Yürüyüş dergisine toplatma!

Bern’de devlet terörü protesto edildi

Su Platformu’ndan miting çağrısı!Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu, 7

Mart günü Taksim Tramvay Durağı’nda yaptığıbasın açıklaması ile “Su hayattır, satılamaz”mitingine çağrı yaptı.

“Su halkındır satılamaz! / Dünya SuForumu’na hayır! / Suyun TicarileştirilmesineHayır Platformu” pankartının açıldığı eylemde,basın açıklamasını TMMOB İstanbul İlKoordinasyon Kurulu Başkanı Torez Dinçözgerçekleştirdi. Dinçöz yaptığı açıklamada, 16-22Mart’ta İstanbul’da yapılacak olan Dünya SuForumu’nun asıl amacının su kaynaklarınınözelleştirilmesi olduğunu belirtti. Dünyayı geridönüşümsüz bir ekolojik yıkımın eşiğine getiren,daha fazla kar elde etmek için aşırı üretimi tekgeçerli kural sayan kapitalist-emperyalistküreselleşmeye karşı, yaşamın ve doğanınsürdürülebilir olmasını amaçlayan ekolojik politikaları desteklediklerini yineledi.

Basın açıklaması 15 Mart’ta Kadıköy’de saat 15.00’te buluşma çağrısı ile sona erdi.Kızıl Bayrak / İstanbul

TAYAD: “Tecritdevam ediyor!”

Page 32: sikb 2009 - 10