İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda...

32

Transcript of İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda...

Page 1: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...
Page 2: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

2 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERMücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.….. . . . . . . . 3Kıbrıslı işçi ve emekçiler sadaka değil özgürlüğünü istiyor! . . . . . . . . . . . 4“Sonunuz Mübarek olsun!” . . . . . . . . . . 515 Şubat’ı binlerce kişi protesto etti. . . . 6Kürdistan: Toplu olarak toprak altına konulanların ülkesi - H.Eylül . . . 7Metalde 21 yıl sonra grev kapıda! . . . . . 8Birleşik Metal-İş Eskişehir Şube BaşkanıBayram Kavak’la grev süreci üzerinekonuştuk.... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9Metalde 21 yıl sonra grev kapıda! . . . . 10Birleşik Metal-İş Eskişehir Şube BaşkanıBayram Kavak’la grev süreci üzerinekonuştuk.... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 11Sendikal bürokrasi ve taban örgütlenmeleri. . . . . . . . . . . . . . . 12Yerel işçi kurultayları hazırlıkları sürüyor ... . . . . . . . . . . . . . . 13Küçükçekmece’de kurultay çalışmaları... . . . . . . . . . . . . . . 14İzmir’de tekstil paneli .. . . . . . . . . . . . . 15Sıra burjuva diktatörlüklere degelecektir! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 16-17Ortadoğu ve Kuzey Afrika yangın yeri.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 18Halk ayaklanmalarında son sözü işçi sınıfı söyleyecek! . . . . . . 19Bielefeld’de coşkulugece.......................................................20Rotterdam’da 1 Mayıs’a yönelik polis veyargı terörü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 21“Sendikalar işçilerindir! Kahrolsun sendika ağaları!” . . . . . . . . 22Afşin’de işçi katliamı . . . . . . . . . . . . . . 23TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk’leUPS direnişi üzerine konuştuk.... . . 24-2544. yılında DİSK’in mücadele iddiası ve pratiği üzerine . . . . . . . . . . . . . . . . . 26DİSK’ten değerlendirme . . . . . . . . . . . 27Eşitsizliğe ve sömürüye karşı 8 Mart’ta alanlara! . . . . . . . . . . . . . . . . 28Dinci gericiliğin emperyalizme bağlılıkyemini: Kanlı Pazar… . . . . . . . . . . . . . 29Volkan Yaraşır’ın yeni kitabı çıktı:… . 30Mücadele Postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Molla Şeref Mahallesi,

Simsar Sokak, No: 5, D: 3 Fatih / İstanbulTlf. No: (0212) 621 74 52

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: SM MatbaacılıkÇobançeşme Mh. Sanayi Cd. Altay Sk. No 10 A Blok

Yenibosna / Bahçelievler / İSTANBUL / Tel: 0 (212) 654 94 18

Sayı: 2011/07 * 18 Şubat 2011Fiyatı: 1 YTL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Ayten ÖZDOĞANEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tan...Kızıl Bayrak’tan...

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2011/07 * 18 Şubat 2011

Gazetemizin yayına hazırlandığı saatlerde Ontexişçileri de, örgütlü oldukları sendikanın kapısınadayanmışlardı. İşçiler sendika yönetiminden, toplusözleşmenin onayları olmadan imzalanmasınınhesabını soruyorlar ve aynı zamanda işyeritemsilcisinin seçim yoluyla belirlenmesi talebini ilerisürüyorlardı. Yani Ontex işçileri “söz, yetki ve karar”hakkı talep ediyordu. Bu haklı talep karşısında isesendika şubesinin bürokrat başkanı, çareyi yalan vedolanla işçileri aldatmakta buldu. Ancak karşısındane yaptığını bilen ve hakları konusunda bilinçlenmişişçiler vardı. Bu nedenle Ontex işçileri geri adımatmadılar. Şube başkanının yalanlarına inanmadılarve taleplerinin en kısa sürede yerine getirilmesikonusunda ısrarcı oldular. Bu kararlılıkla da işlerininbaşına döndüler.

Ancak sendika bürokratları, hakları konusundabilinçli ve “söz ve karar” hakkını kullanmakta ısrarlıbu örgütlü işçi inisiyatifi karşısında paniğe kapıldı veonun hakkından gelmek için Ontex yönetimi ile elelevererek saldırıya geçti. İşçilerin sendikayagitmelerinin üzerinden ancak saatler geçmişken,mücadeleye önderlik eden öncü işçiler kapının önünekonuldular.

Fakat sınıf bilinçli Ontex işçileri, satılmışsendikacılarla patronun bu saldırısına boyuneğmediler. Çünkü böyle bir saldırıya dahazırlıklıydılar. Bu nedenle de tereddütsüz biçimdedirenişe geçtiler. “Onlar bizi savaşa davet ettiler, bizde layıkıyla gereğini yapacağız” diyen bir direnişçiişçi, bu gerçeği en duru biçimde özetliyor.

Bu satırların yazıldığı saatlerde işten atılan 15Ontex işçisi direnişlerini sürdürüyorlar. İşe geridönünceye kadar da sürdürmeye kararlılar.

Ontex işçilerinin yaşadıkları esasındasendikalardaki çürümenin en dolaysız bir ifadesi.Çünkü bu denli alçakça işlere imza atan sendikabürokratları, sendikal muhalefet iddiasında bulunanalt kademe bürokratları içerisinde de bir yertutuyorlar. Ontex örneği de gösteriyor ki, üst kademesendikal bürokrasi kadar alt kademe bürokratlar databan inisiyatifleri karşısında ölesiye korkuyorlar.

Kendilerine rağmen ortaya çıkan inisiyatifleri ezmekkonusunda en az onlar kadar pervasızlar.

Ancak bilinmelidir ki ne yaparsa yapsınlar,üstünden altına kadar sendika bürokratları, işçisınıfına hesap vermekten kurtulamazlar!

Buradan bir kez daha tüm ilerici ve öncü sınıfgüçlerini Ontex direnişiyle dayanışmaya, sendikabürokratlarından hesap sormaya çağırıyoruz.

Sosyalizm Yolunda

KKiittaappççııllaarrddaa.. .. ..

Page 3: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

Kapak Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 3Sayı: 2011/07 * 18 Şubat 2011

Ortadoğu’daki halk ayaklanmalarının yaktığıisyan ateşiyle ısınan kışın ardından, bahar döneminegiriyoruz. Hiç kuşkusuz halk ayaklanmalarınındalgası, bahar dönemine de damgasını vuracaktır. Budalganın sarsıntılarıyla uyanan emekçiler yüzlerinimücadeleye dönecek ve daha büyük bir inanç vegüvenle sokaklara çıkacaklardır.

Diktatörleri kovan Tunuslu ve Mısırlı emekçiler,hâlihazırda diktatörlüğün siyasal ve ekonomiktemellerine yönelecek hamleyi yapamadılar. Bunuyapabilmeleri, elbette ki devrimci sınıf çizgisinirehber edinmiş devrimci bir önderliğin varlığınabağlıdır. Ne yazık ki ayağa kalkan emekçi halklarınhiçbiri böyle bir örgütlenme ve önderlik düzeyinesahip değildir. Olmadıkları ölçüde de diktatörlerikovduktan sonra, diktatörlüğün kendisini yıkabilecekgücü gösteremiyorlar. Ancak unutulmasın ki, bu aynıemekçiler ayağa kalkmadan önce son derece dağınıkve mücadeleden uzak durumdaydılar. Fakat bir kezayağa kalkınca kısa sürede, mücadele içerisinde hemiç örgütlenmelerini yarattılar, hem de rejimin türlüoyunlarına karşın hedeflerine kararlılıkla yürüdüler.Hiç kuşku yok ki, ayaklanma içerisinde öğrenen,kendisine ve sınıfına güvenen işçi ve emekçiler,mevcut zayıflıklarını giderecek olanakları da hızlayaratacaklardır.

Bahar dönemi, ayaklanarak diktatörleri devirenemekçi halklar için daha da ileri gitmek için birarayış ve mücadele dönemi olacak. Ama diğertaraftan da ayaklanmaların sarsıcı etkileri dalga dalgayayılmaya devam edecektir. Ayaklanarak diktatörleridevirmiş olan emekçi halkların yaptığını gören diğerülkelerin emekçileri de sokağın yolunu tutuyorlar,tutacaklar. Emperyalistlerin ve işbirlikçilerininkabaran mücadele dalgasını yatıştırmaları kolayolmayacaktır. Dalga dalga yayılan emekçi halkayaklanmalarının yarattığı rüzgar, dünyanın hemenher köşesinde işçi ve emekçilerin mücadele azminive başarma umudunu diriltmiş, ayağa kaldırmıştır.Bu ölçüde de her bakımdan sınıf mücadelesininsertleşeceği bir dönemin içerisindeyiz. Ayaklananhalkların yoluna düşmese dahi, işçi sınıfı veemekçiler sermayeye ve sömürü düzenine karşımücadeleye artık daha kararlı ve daha inançlıatılacaklardır.

Bundan kuşku duymuyoruz. Çünkü dünyanınhemen her köşesinde işçi ve emekçiler artık eskisigibi yönetilmek istemiyorlar. Çünkü emperyalist-kapitalist düzen yaşadığı büyük ekonomik krizinfaturasını onlara kesti. Bundan dolayı da dünyanınher yanında emekçiler hakları ve gelecekleri içinsokağın yolunu tutuyorlar. Bu ölçüde de sosyalmücadeleler büyüyor ve yaygınlaşıyor. Daha birkaçay önce Avrupa’nın en gelişmiş kapitalistmetropolleri grevler ve sokak gösterileriylesarsılıyordu. Bu ülkelerde burjuvazi bir biçimde işçive emekçilerin mücadelesini dizginlemeyi başardı.Ancak çok geçmeden faturanın daha ağırı sırtlarınabinen ülkelerin emekçileri, dayanılmaz hale gelençalışma ve yaşam koşullarından dolayı isyan ettiler.Onların yarattığı sarsıntıların da etkisiyle dünyasosyal mücadeleler ve ayaklanmalarla çalkalanmayadevam edecek.

Türkiye’de ise işçi sınıfı ve emekçiler halihazırda

düzeni zorlayabilecek bir mücadele düzeyi ortayakoyamıyorlar. Hatta bu bakımdan ortadaki tablo pekiç açıcı değil. Zira Ortadoğu, halk ayaklanmalarınındalgasıyla sarsılırken, ülkede işçi sınıfı ve emekçilereyönelik ağır bir sosyal yıkım paketi pek dezorlanılmadan hayata geçirilebildi. İşçi sınıfı veemekçiler cephesinden verilen mücadele son dereceyetersiz ve cılızdı. Ancak yine de bu durum yanıltıcıolmamalıdır. Çünkü mücadeledeki zayıflık işçi veemekçilerin durumlarından memnun olmasından ilerigelmiyor. Aksine işçi sınıfı ve emekçiler cephesindenderin bir sosyal öfke alttan alta mayalanmaya devamediyor. Ancak sorun bu öfkenin kendisini dışavuracağı birleşik mücadele kanallarının büyük ölçüdetıkanmış olmasından ileri geliyor. Özellikle de işçisınıfı ve emekçilerin en ileri ve mücadele deneyimibakımından en gelişkin olanlarını barındıransendikaların kötürümleştirilmiş olması bundaöncelikli bir rol oynuyor. Sermayenin saldırılarınakarşı bu tür özsavunma örgütlerinden de yoksun olanişçi ve emekçiler haliyle kararlı ve birleşik birmücadele düzeyi ortaya koyamıyorlar. Ancak Tunusve Mısır örneklerinden de görüleceği üzere,mücadele kanalları ne kadar tıkanmış olsa da, işçi veemekçilerin öfkesine hiçbir engel ket vuramaz. Öyleki Türkiye’de de her şeye rağmen sokaklarhareketliliğini kaybetmiyor, işçi ve emekçiler parçalıve saman alevi gibi sönen çıkışlarla da olsa mücadeleetmekten geri durmuyorlar. Dahası güçlü örgütlenmeeğiliminden görüldüğü üzere, mücadele kanallarınıaçmak için kararlı bir irade de ortaya koyuyorlar.

Kuşkusuz ki bugünden bu türden parçalı ve mevzihak mücadelelerinin düz bir yoldan kitleselayaklanmalara dönüşmesini bekleyemeyiz. Ancakülkede ve dünyada gelişmeler de gösteriyor ki, diptebüyüyen büyük hoşnutsuzlukların ne zaman venerede açığa çıkacağı bugünden kestirilemez. Önemliolan bu sürece hazırlık yapmak, işçi ve emekçilerinhoşnutsuzluğunu örgütlü mücadele kanallarınaakıtarak hazırlamak ve patlama gerçekleştiğinde desiyasal ve örgütsel bir güçle onu karşılayabilmekyeteneği gösterebilmektir. Bu da her şeyden önce

gelişmelerin yarın alacağı seyirden bağımsız olarak,işçi sınıfı içerisinde örgütlü olabilmeyi şartkoşmaktadır. İşçi sınıfının en ileri ve bilinçlikesimlerine dayanılabildiği koşullarda, hareketin anagövdesiyle mücadelenin yolunu tuttuğu bir durumdaona önderlik edebilecek bir kapasite de ortayakonabilir.

Sınıf devrimcilerinin bir süredir yürütmekteoldukları “haklarımız ve geleceğimiz için örgütlümücadeleye!” şiarını taşıyan kampanyası da esasındaanlamını burada bulmaktadır. Çünkü bu kampanyadatüm her şeyin gelip bağlandığı temel hedef, sınıfıörgütlemektir. Fabrika ve sanayi havzaları zeminindeişçi sınıfını örgütlemek ve mücadele sahasınataşıyabilmektir. Hâlihazırda belirgin bir tempokazanmış bulunan kampanya çalışmaları, ilk anlamlısonuçlarını da vermektedir. Doğrudan fabrika veişyeri çalışmalarının ürünü olan, örgütlenmegirişimleri ve mücadele süreçlerinin bir dizi örneğiorta yerde durmaktadır. Ayrca birçok yerelde fabrikave işyeri merkezli çalışmalarda belirgin biryoğunlaşma da dikkat çekmektedir. Dahası bir kısmıdoğrudan fabrika ve işyeri temelinde oluşturulmuşhazırlık komiteleri üzerinden yükselen kurultaylarsınıfı örgütleme iddiasının gücüne dikkat çekici birgöstergedir.

İşte sınıf devrimcileri, şaşmaz biçimde bahardöneminde bu tempolu kampanya çalışmalarınısürdüreceklerdir. Bu çalışmaları halkayaklanmalarının temiz havası ile besleyeceklerdir.Ufuktaki metal grevinin ruhunu ve ateşini fabrikalarayayacak, ateşini büyüteceklerdir. Bu ölçüde de büyükölçüde Nisan ayı başı ve ortalarında gerçekleşecekolan kurultaylar hem kardeş emekçi halkların isyanruhunun ve metal işçilerinin grev ateşininyankılanacağı bir mücadele mevzisi halinegetirilecektir. Baharın devrimci günleri ise bu ölçüdesınıfsal ve tarihsel anlamına uygun kitlesellik vecoşkuyla karşılanmış olacaktır. Özellikle de işçisınıfının uluslararası birlik-mücadele ve dayanışmagünü olan 1 Mayıs tüm bu bakımlardan, elde edilenkazanımların yansıyacağı bir ayna olacaktır.

Emekçi halkların isyan ruhunu kuşanarak haklarımız ve geleceğimiz için örgütlümücadeleyi büyütelim…

Devrimci bahara yürüyelim!

Page 4: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

Kuzey Kıbrıs'ta sendikaların oluşturduğu platformtarafından 28 Ocak'ta düzenlenen miting ve özelliklemitingde açılan pankartlar Türkiye'de egemenlercephesinden büyük bir tepki ile karşılandı. İşgalcisermaye devletine karşı açıktan tutum alan pankart vetaleplere en sert tepki ise Başbakan Erdoğan'dan geldi.Erdoğan Kasımpaşalı üslubunu takınarak Kıbrıshalkına kin kustu, ada halkını besleme ilan ettiktensonra işi kirli emellerinin itirafına kadar vardırdı.

Erdoğan'ın konuşmasında dikkat çeken isegeçmişte şovenizm sosuna bulanmaya çalışılanpolitikaların açık ve net biçimde ilan edilmesiydi.Düzen güçlerinin Kıbrıs halkının taleplerine yöneliktepkisini anlamak için protestoların sebebine veadadaki gelişmelere bakmak gerekiyor.

Uşağın emperyal hayalleri

Kıbrıs'ın tarihini burada yeniden anlatmak gereklideğil. Ancak kısaca hatırlatmak gerekirse adadageçmişte özellikle Yunan komünistlerinin güçlüolduğunu, bunu yok etmek için emperyalistpolitikaların uygulandığını söyleyebiliriz. Adada Türkve Yunan devletleri tarafından sistemli bir biçimde vekanlı provokasyonlarla, Türk-Yunan milliyetçiliğinintırmandırıldığı ve 1974'te Yunanistan'daki faşistdarbenin ardından adada başlayan katliamlara karşıTürkiye'nin adaya girerek kuzeyi işgal ettiği biliniyor.

İşgalci Türkiye ordusunun da Yunan faşistlerininkatliamlarını aratmayan katliamlara giriştiği de birgerçektir. 1974'ten beri ise adada tüm dünyanıntanıdığı Kıbrıs Rum Devleti ve kukla bir devletkonumundaki KKTC birarada yaşıyor.

İşgalin ardından oluşturulan ama birkaç ülkedışında tanınmayan kukla KKTC’nin Türkiye dışındabir ülkeyle ekonomik ilişkiler kurması da mümkündeğil. Ayrıca Kuzey Kıbrıs’ın tarıma dayalı ekonomiside işgalin ardından çökertildi ve yerli halk bilinçli birpolitikayla Ankara’dan aktarılan kaynaklara bağımlıhale getirildi. Hal böyle olunca kurulan devlet,Türkiye'nin kuklası olmaktan öteye geçemiyor. Zatendüzen güçlerinin "yavru" benzetmesi de bu kuklalıkdurumunu anlatmak için bulunmuş bir tabir adeta.Kuşkusuz ki bu durum her şeyin ötesinde Kıbrıshalkının onurunu kırıyor, onu bağımlı bir ülke halinegetiriyor.

Kıbrıslı işçi ve emekçiler özellikle son yıllardabüyük bir ekonomik kriz ile boğuşuyor. Bunun temelsebeplerinden biri ise Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs'ayönelik uygulamaya koyduğu yeni politikalar.Yıllardır Kıbrıs'ı gözden çıkaramadığı için önemli birmaddi kaynağı buraya aktaran sermaye devleti bugünartık kesenin ağzını biraz kısmak istiyor. Bunun içinde Kıbrıslılar’a IMF reçetelerine benzeyendayatmalarda bulunuyorlar. Yapılan yardımlarkarşısında talep edilenler ise neoliberal politikalarıngerekleri olan çeşitli hak gaspları.

Yani sermaye devleti IMF ve Dünya Bankası'nınkendisine uyguladığı havuç sopa taktiklerini dahadüne kadar "yavru vatan" diyerek “onore” ettiği vetüm milliyetçi eğilimleri körüklemek için kullandığıKuzey Kıbrıs halkına karşı kullanıyor. Sermayedevletinin bu iş için oluşturduğu "TürkiyeCumhuriyeti Yardım Heyeti" yalnızca verilen paraların

nerede kullanılacağını değil ülkenin tüm işleyişinidenetliyor. Kurumun amacı ise kesinlikle KuzeyKıbrıs’ın öyle ya da böyle kendine yetebilecek birekonomi oluşturması değil. Aksine ülke ekonomisininbatırılması için azami çaba gösteriliyor.

Ada halkı onursuz politikalara hayır diyor!

Sermaye devletinin Kuzey Kıbrıs halkına dayattığı"kemer sıkma" politikaları, yıllardır Türkiye devletininhimayesinde yaşamaya ve aşağılanmaya tepkigösteren işçi ve ekmekçilerin öfkesinin açığaçıkmasına vesile oldu. Geçtiğimiz yıllarda da ÖmerSeyfettin'in ‘Diyet’ öyküsüne gönderme yaparakTürkiye Konsolosluğu'nun önüne kesik el maketiatılması gibi çeşitli eylemler yapan ada halkı bu kezçok daha kitlesel biçimde tepkisini dile getirmeyebaşladı.

Sendikalar ve kitle örgütleri tarafından oluşturulanSendikal Platform, grevler ve kitlesel protestolar ilesesini yükseltiyor. Platformun dikkat çeken ilk eylemi15 Kasım günü adaya giden Cemil Çiçek’inhavaalanında protesto edilmesi olmuş, eylemde“Cemil Çiçek senin maaşın ne kadar”, “Bu memleketbizim” ve “Ülkemiz satılık değil” pankartları açmıştı.

2011 yılını da “Toplumsal varoluş için mücadeleyılı” ilan eden Sendikal Platform bu iddiayla 11Ocak’tan itibaren süresiz grev başlatmıştı. Grev pekçok sektörde geniş katılımlı biçimde gerçekleştirildi.28 Ocak günü de genel grev ile birlikte kitlesel birmiting düzenlendi. Mitingde öne çıkan Türkiyemerkezli sosyal yıkım politikalarına karşı öfkeydi.Ankara'yı protesto eden pankartların açıldığı mitingdeözellikle “Ankara ne paranı ne paketini ne memurunuistiyoruz”, “Ayşe’nin parası bitti tatilde hırsız oldu”,“Ayşe evine dön bilet bizden” şiarları dikkat çekti.

Eylem Türkiye'de de gerici düzen güçlerinintepkisi ile karşılandı. Her ne kadar tepki açılanpankartlaraymış gibi gösterilse de asıl sebeponbinlerce Kıbrıslı’nın artık onursuz kuklalık rolünükabul etmiyor ve kurtarıcı pozlarındaki Türkiye'yekarşı tepkisini ortaya koyuyor oluşuydu.

Eyleme karşı ilk tepki de Başbakan'dan geldi veErdoğan bir sömürge valisi pozlarına bürünerek adahalkını aşağılama seferberliğine girişti. Kıbrıslılar’ınTürkiye'ye "defol" deme hakkı olmadığını söylediktensonra "Ülkemizden beslenenlerin bu yola girmesimanidardır" ifadesini kullanarak Kıbrıs halkına

besleme diyen ilk başbakan oldu.Bununla da yetinmeyen Erdoğan şunları söyledi:

"Sen kimsin be adam. Şehidim var gazim var, stratejikolarak ilgiliyim. Kıbrıs'ta Yunanistan'ın ne işi varsaTürkiye'nin Kıbrıs'ta stratejik olarak o işi var." Busözler geçmişte vatan-millet edebiyatı ileyutturulmaya çalışılan işgalin nasıl emperyalist birpolitika olduğunu ve tek gerekçesinin sermaye devletiile efendilerinin çıkarı olduğunun itirafından başka birşey değil.

Başbakan'ın arsızlığını KKTC’den sorumluBaşbakan Yardımcısı Cemil Çiçek de sürdürdü ve“Bize hakaret ediyorlar, iki gün sonra gönderdiğimizparayı alıyorlar” diyerek ada halkını aşağılamafuryasına katıldı.

"Kırbaçlı vali" cezası

Kıbrıslılara karşı pervasız açıklamalar ileyetinmeyen sermaye devletinin ikinci adımı ise Kıbrısbüyükelçisini değiştirmek oldu. Türkiye'nin Kıbrıspolitikalarına yönelik eleştirileriyle tanınan vekendisini IMF temsilcisine benzeten Büyükelçi KayaTürkmen geçtiğimiz hafta görevden alındı. Yerine isehayli manidar bir isim olan Halil İbrahim Akçagetirildi.

Akça'nın Büyükelçi olarak atanması Türkiye'yetepki gösteren Kıbrıs halkına karşı atılmış küstah biradım anlamına geliyor. Çünkü Halil İbrahim Akça,Cemil Çiçek’in ‘müsteşar’ yetkisiyle atadığı veKıbrıs'ta karşı çıkılan "reform"ları yürütmekle görevlikişiden başkası değil. Yani sendikaların protestoettikleri “Türkiye Cumhuriyeti Yardım Heyeti”sorumlusu, eski görevlerinin yanısıra bir de Büyükelçisıfatı ile adada görevlendirilmiş oldu.

Akça göreve geldiği ilk günlerden itibaren adahalkının tepkisini çeken bir isim olmuştu. Yalnızcasermaye devletinin sözcüsü olması nedeniyle değil,pervasız açıklamalarından dolayı da işçi ve emekçilerAkça'ya karşı büyük bir tepki duymaktaydı. Akça'nındaha göreve geldiği ilk günlerde KKTCCumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nu makamında ziyaretederek “Artık Kıbrıs Türkü’nün cezalandırılmasıgerek. Bunun için iktidar partisi UBP’ye talimatvererek bu operasyonu başlatmalısınız” ifadelerinikullandığı basına yansımıştı. Akça büyük eleştirilerekonu olan bu sözleri yalanlama gereği dahiduymayarak Ankara'nın KKTC cumhurbaşkanına

Gündem4 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/07 * 18 Şubat 2011

Tescilli Amerikan uşakları Kuzey Kıbrıs halkına efeleniyor…

Kıbrıslı işçi ve emekçiler sadaka değil özgürlüğünü istiyor!

Page 5: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

Gündem Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 5Sayı: 2011/07 * 18 Şubat 2011

Tunus diktatörü Zeynel Abidin Bin Ali ayaklananemekçiler tarafından kovulduğunda ne TayyipErdoğan ne müritleri açıklama yaptı. Kuzey Afrika veOrtadoğu’da yeni bir dönemi başlatan bir olayhakkında konuşma cesareti gösteremeyenler, Mısır’lailgili konuşma cesaretini nereden buldular?

Obama’nın emireri olmakla hava atıyorlar

Mısır’daki isyan dördüncü gününde halkayaklanması düzeyine sıçradığında, Ankara’dan tıkyoktu. Zira bu ayaklanma olmasaydı, Tayyip Erdoğan11-12 Şubat’ta kovulan diktatör Hüsnü Mübarek’legörüşmelerde bulunacaktı.

Tedirginlikle Mısır’daki ayaklanmayı izleyen AKPşefiyle müritleri, Barack Obama’dan emir gelenekadar sus pus kaldılar. Zira Beyaz Saray’dakiefendiler bu konuda vazife vermeden konuşmakkolay değildi. Ayrıca “etkin taşeronluk” için rüştünüispatlama çabasını zora sokacak bir tutuma girmektenduyulan korku da bunu gerektiriyordu.

Washington’daki savaş baronlarını diken üstündebırakan Mısırlı emekçilerle gençlerin ayaklanması,birkaç günde Amerikan uşağı diktatör Mübarek’itamamen gayr-ı meşru duruma düşürdü. BöyleceWashington nezdinde sadık uşağın miadı dolmuşoldu.

Mübarek’in arkasında durmanın mümkünolmadığını gören Obama, Türkiye, İsrail, SuudiArabistan ve Ürdün’deki işbirlikçilerini arayarak,Mısır diktatörünü gözden çıkardığını ve ona göretutum almaları gerektiğini bildirdi.

İşte Tayyip Erdoğan, ancak Obama’dan emiraldıktan sonra Mısır’daki ayaklanma hakkındakonuşabildi. Washington’dan verilen görevi ifa edenAKP şefi, arkadaşı Mübarek’e, “halkın sesine kulakver, hepimiz faniyiz, artık çekilmen gerek” türündentavsiyelerde bulundu. Dolayısıyla, Mübarekkovulunca “öngörülü davrandık, risk aldık” türündenböbürlenmeler tam bir arsızlık örneğidir. Ortadoğu’yusarsan bir olay hakkında fikrini söyleme cesaretigösteremeyen, ancak efendisinden emir aldıktansonra konuşabilen birinin, bu tutumu övünç kaynağısayması utanç vericidir.

Bu arada, AKP borazanı medyadaki görevlikalemşör takımı da, Tayyip ve müritlerine methiyelerdöşenerek, nemalandıkları kaynağa sadakatlerinikanıtlama fırsatını kaçırmadılar.

Kimlere hizmet ediyorlar?

Diktatör arkadaşına “halkın sesine kulak ver”nasihati veren AKP şefi Tayyip Erdoğan ve başındabulunduğu hükümet, acaba kimin sesine kulakveriyor, kimlere hizmeti esas alıyor?

Bu sorunun yanıtı AKP hükümetinin icraatlarındamevcuttur.

Sermayenin ve emperyalistlerin çıkarlarını temelalan politikalar izleyen dinci gericilik odağı hükümet,pratiği ile kime hizmet ettiğini, kimlerin sesine kulakverdiğini tekrar tekrar ortaya koymaktadır.

İlk günden beri AKP’nin bütün icraatları işçi sınıfıve emekçileri vurmuş, ilerici devrimci hareketesaldırmış, özgürlük için mücadele eden Kürt halkına

inkarı dayatmış, demokratik Alevi hareketineırkçılıkla yanıt vermiş, kadını çalışma yaşamındansürüp eve kapatmayı esas almıştır.

İşçilere ve emekçilere işsizlik ve yoksulluğu revagörmüş, genç kuşaklara geleceksizliği dayatmış, hakarama mücadelesini yükseltenleri ise polis terörü ilebastırmaya çalışmıştır. Polise sokak ortasında cinayetişleme yetkisi veren yasalar çıkaran AKP hükümeti,yüzlerce cinayet işleyen tetikçilerine kalkan olarakceza almalarını da engellemiştir. Tıpkı HüsnüMübarek gibi polis devletini günden güne tahkimeden Erdoğan ve hükümeti, ilerici devrimci harekete,işçi sınıfına, kamu emekçilerine, öğrenci gençliğe,Kürt halkına karşı polis ordusu ile saldırıya geçmekte,böylece muhalif sesleri boğmak için çırpınmaktandır.

Emekçilere bunu dayatan AKP şefi ve müritleriise sülalece zenginleşmiş, iktidarda olmanın“nimetlerini” devşirerek, işçi sınıfı ve emekçilerinürettiği artı-değerin yağmalanmasında en büyük payıkendileri ve yandaşları almaya başlamıştır.

Sermayenin palazlanmasına bağlı olarak, ABDemperyalizmi nezaretinde bölgede “etkin taşeronluk”rolüne talip olan sermaye iktidarı, füze kalkanına evsahipliği yaparak, ezilen halklara karşı emperyalizmintetikçiliğine devam etmeye kararlı olduğunu dönedöne kanıtlamaktadır.

İşçi ve emekçilere zorbalık!

AKP şefleri ile medyadaki görevli borazan takımı,hükümetin icraatlarına “ileri demokrasi” yaftasıasarak, meşruluk kazandırmaya çalışıyorlar.Riyakarlıkta sınır tanımayan bir zihniyetintemsilcileri o kadar pervasız ki, “ileri demokrasi”sahtekarlığını ortaya serenlere dört koldan saldırıyor,yazılı-görsel medyada teşhir etmeye çalışanlarısusturmak için polis ve savcıları harekete geçiriyorlar.

AKP’nin “ileri demokrasi”sinin, işçi sınıfı,emekçiler ve tüm ezilenler ile sermaye ve dincigericilik odakları için farklı anlamlar taşıdığındankuşku duyulmamalıdır. Ülke nüfusunun eziciçoğunluğunu oluşturan işçi sınıfı ve emekçilerüzerindeki baskı ve zorbalık arttığı ölçüde,sermayenin özgürlük alanları genişler. Zira sömürü veköleliğin önündeki engeller devletin zoruylatemizlendiği ölçüde, sermayenin hareket alanlarıgenişlemekle kalmaz kendini daha güvendehissederek azgınlaşır. Bu azgınlığı ancak işçi sınıfıhareketi durdurabileceği için, sermayeye özgürlük,emekçilere zorbalık olarak yansır.

İcraatlarına bakıldığında, AKP hükümeti ile şefiTayyip Erdoğan, Hüsnü Mübarek ve rejiminden özedair bir farklılık taşımıyor. Buna rağmen dincigericiliğin şeflerinin Mısır yönetimi ve kovulandiktatöre nasihat verme cüreti nereden geliyor? Bucüretin kaynaklarından biri Washington’dan gelenemirdir. Daha önemli kaynağı ise, Türkiye işçi sınıfıve emekçilerinin, geleceksizliğe mahkum edilen gençkuşakların, henüz “Tayyip sonun Mübarek olsun!”şiarını hayata geçirecek durumda olmamalarıdır.

Türkiye’li işçi ve emekçiler Mısırlı emekçilerinisyanını kuşandığında, bu şiarın gerçekleşeceğindenkuşku duymamak gerek.

Emperyalistlerin yankısı olmaktan öteye gidemeyen

ikiyüzlüler…

“Sonunuz Mübarek olsun!”

bakışını da göstermişti.Akça bunun yanısıra ülkedeki işçi ve emekçilerin

haklarına yönelik açıklamalarıyla biliniyor. Emeklimaaşlarının yüksekliğinden sıklıkla dem vurarakbunlardan kesinti / vergilendirme yapılmasınısavunuyor. Sendikaları sıklıkla yerden yere vurarak"Birçok yasada sendikal hakların daraltılmasına vekullanım şeklinin düzenlenmesine ihtiyaç var" diyor.

Akça bu haliyle Yunan basınının kendisine taktığı"kırbaçlı vali" ismini hak ettiğini gösteriyor.Büyükelçi sıfatına da sahip olmasıyla birlikte Akçaada halkına yönelik yeni sosyal saldırıların dasimgesi olacak gibi duruyor.

Özgürlük özlemi sindirilemez!

Kıbrıs halkı gelinen yerde on yılları bulanTürkiye tahakkümünü üzerinden atmak için önemlibir mesafe katetmiş gibi görünüyor. SendikalPlatform'un yaptığı değerlendirmede TC'nin bugünekadarki politikaları şu sözlerle isabetli biçimde tespitediliyor: “1980’li yıllardan beri Türkiye

Cumhuriyeti’nin başına gelen hükümetlerin Kıbrıslı

Türkler’in askeri, ekonomik ve siyasi işlerine

karışarak kendi kendini yönetmesine ipotek koyan,

Kıbrıslı Türkleri üretimden kopararak gelişmesini

engelleyen, dayatma neo-liberal sömürü paketleri ile

kazanılmış haklarına saldıran, Kıbrıslı Türkleri

Avrupa Birliği sürecinde buzdolabında rehin tutan

bir zihniyetin ürünü”

Ancak Kıbrıs bugün hayli kritik bir konumdabulunuyor. Bu nedenle işçi ve emekçiler kuklahükümetlere, emperyalizmin taşeronu Türkiye veYunanistan devletleri gibi gerici güçlere ve bizzatemperyalist odaklara karşı mücadele verme görevi ilekarşı karşıya bulunuyorlar. Bunu yaparken deKuzey'de ya da Güney'de olsun tüm Türk ve Rumemekçilerin muktedirler tarafından körüklenenönyargıları gömerek birleşik mücadeleyiyükseltmeleri gerekiyor. Hem Türkiye ve Yunanistansermaye devletleri, hem de ikisinin de hamisi olanABD emperyalizmini asıl korkutan da adada yenidenyükselecek devrimci bir dalgadan başka bir şeydeğil.

ABD emperyalizminin 2003 yılında başlattığıIrak işgali sırasında her türlü düşkünlüğügöstererek suç ortaklığına soyunan AKPhükümeti, asker göndermek üzereyken 1 Marttezkere kazasına uğramıştı. Bu nedenle suçortaklığını asker gönderme aşamasınaulaştırmayan AKP hükümeti, efendisi karşısındason derece zor durumda kalmıştı.

Ama, gerçek buyken medya yardımı vegöstermelik şovlarla bu tarihsel gerçeklerin üstüörtülmeye çalışıldı. Fakat gerçeklerdenkaçılmıyor.

İşte zamanın Bush hükümetinin SavunmaBakanı Donald Rumsfeld’in anılarını anlattığıkitabın yayınlanmasıyla bu dönem yaşananlar dayeniden konuşulmaya başlandı. Dahasıbilinmeyen bazı gerçekler de deşifre oldu.Rumsfeld’in anlatımlarına göre Irak işgalisırasında Türk devleti, “Amerika İslam’a karşısavaş yürütüyor” propagandasını yalancıçıkarmak için bir noktada Irak’a iki tümen (20bin) asker göndermeyi kabul etti.

“Bilinen ve bilinmeyen” adını taşıyan kitapgöre, Türk devletinin asker gönderme kararınınuygulanmasına ise Irak yönetimi engel oldu.

Suç ortaklığısaklanamıyor

Page 6: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

Güncel6 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/07 * 18 Şubat 2011

Abdullah Öcalan’ın 1999 yılında emperyalist birkomployla Türkiye’ye getirilişinin yıldönümündegerçekleştirilen protesto eylemleri polis terörününhedefi oldu. Toplamda binlerce kişinin katıldığıgösterilere polis saldırırken, çıkan çatışmalarda çoksayıda kişi yaralandı. 146 kişi de gözaltına alındı.

DiyarbakırDiyarbakır’ın birçok ilçesinde gerçekleştirilen

protesto gösterileriyle komplo kınandı. 15 Şubat günüBDP Bağlar ilçe binası önünde aralarında BDP EşGenel Başkanı Gültan Kışanak, BDP Diyarbakır İlBaşkanı M. Ali Aydın, Diyarbakır BüyükşehirBelediye Başkanı Osman Baydemir ile ilçe belediyebaşkanlarının da bulunduğu binlerce kişi polisablukasına rağmen Emek Caddesi’ne kadar yürüdü.Emek Caddesi’ne gelen kitleyi burada ateş yakanyüzlerce kişi karşıladı. Polis Okulu’na doğru yürüyüşedevam eden kitleye polis gaz bombası ve tazyikli suile müdahale ederken kitle molotofkokteyli, havaifişek ve taşlarla karşılık verdi. Uzun süre devam edençatışmalarda, 20’yi aşkın kişi gözaltına alındı. Poliserkeklerin ellerini arkadan ters bükerek götürürkenkadınları da saçlarından tutarak karga tulumbagözaltına almıştı. Ardından yapılan operasyonlardaaralarında 9 çocuğun da bulunduğu 34 kişi gözaltınaalındı.

İstanbulGalatasaray Lisesi önünde basın açıklaması

gerçekleştirildi. Eylemde “15 Şubat uluslararasıkomployu lanetliyoruz / Barış ve Demokratik ÇözümPlatformu” pankartı ve siyah dövizler taşındı.

Açıklamayı okuyan Özlem Can, Öcalan’a yönelikkomploya değinerek, Kürt halkının mücadelesiyle 15Şubat komplosunun boşa düşürüldüğünü belirtti.Türkiye işçi sınıfına, yoksullara, emekçi halkaseslenen Can, “Komplocuları kınayın! Dağlıca’yı,Aktütün’ü, Hantepe’yi unutmayın!” dedi. Açıklamanınardından BDP milletvekillerinden Pervin Buldan veSebahat Tuncel de söz aldılar. Konuşmaların ardındaneylem sona erdi.

Akşam saatlerinde de Beyoğlu ÇukurMahallesi’nde eylem düzenlendi. “15 Şubatkomplosunu lanetliyoruz” pankartı açıldı. Hacı AhmetParkı’na yapılan yürüyüşte 15 Şubat’ı protesto etmekamacıyla 14 Şubat günü Diyarbakır’da bedenini ateşeveren Mustafa Malkoç’un fotoğrafları taşındı. Polisbarikatı ile kitlenin önü kesilirken, oturma eylemiylebu tutum protesto edildi. Uzun süre devam edenoturma eyleminin ardından polis barikatı açarakyürüyüşe izin verdi. Kitlenin önünün park girişinde dekesilmesiyle birlikte yüzünü kapatan bazı gençler,polise molotofkokteyli ve taş attı. Polisin gruba gazbombalarıyla müdahale etmesi üzerine ara sokaklardaçatışma çıktı. Çatışmaların ardından mahallearalarında kimlik kontrolü yapan polis şüphelioldukları gerekçesiyle 3’ü çocuk 8 kişiyi gözaltınaaldı.

HakkariSabah saatlerinden itibaren kepenklerin kapalı

olduğu Hakkari ve ilçede gerginlik akşam saatlerinekadar sürdü.

Cengiz Topel Caddesi üzerindeki Oslo Oteliçevresinde polis ablukası yoğunlaştırılırken, polisyürüyüşe geçen gruba basınçlı su gaz bombaları ile

müdahale etti. Yoğun kar yağışı altında gösterilerinisürdüren göstericiler de polise taş, havai fişek vemolotof kokteylleri ile karşılık verdi.

Çıkan olaylarda 2 kişi vücutlarının çeşitli yerlerineisabet eden gaz fişekleri ile yaralanırken 2 kişi degözaltına alındı. 14 Şubat günü çıkan olaylarda da 12kişi gözaltına alındı.

UrfaSuruç İlçesi’nde BDP ilçe binası önünde biraraya

gelen binlerce kişi, buradan Cumhuriyet Meydanı’nayürüdü. Yürüyüşte, Öcalan, geçen yıl bedenini ateşeveren lise öğrencisi Müslüm Doğan ve Şêx Seid’ınfotoğraflarının yer aldığı “1925’te başlayan Kürtsoykırımını lanetliyoruz” ve “15 Şubat uluslararasıkomplosunu kınıyoruz” pankartları açıldı. Polis sesbombaları atarak kitleyi taciz ederken, CumhuriyetMeydanı’nda basın açıklaması yapıldı.

Viranşehir’de, Dumlupınar İlköğretim Okuluönünde toplanan bin kişi, Öcalan posterleri, PKKbayrakları ve “Em komkujîya Kurda û KomployaNavnetevi Şermezar dikin, Kahrolsun 15 Şubatkomplosu” pankartını açtı. Kitlenin siyah kıyafetlergiymesi dikkat çekti. Cumhuriyet Meydanı’ndayapılan açıklamanın ardından kitle KaracadağCaddesi’ne doğru yürüyüşe geçti. Burada TEBBankası’na molotof atan göstericilere polis biber gazıile müdahale etti. 2’si çocuk 5 kişi gözaltına alındı.

MardinKızıltepe İlçesi’nde BDP ilçe binası önünde

biraraya gelen kitle buradan sloganlarla İpek Yolu’nayürüdü. İpek Yolu’nun bitişinde binlerce kişininkatılımıyla basın açıklaması yapıldı. Açıklamanınardından tekrar BDP ilçe binasına yürümek isteyenkitleye polis gaz bombalarıyla müdahale etti. Kitlepolise taşlarla karşılık verdi.

Derik BDP İlçe binası önünde biraraya gelenbinlerce kişi buradan Cumhuriyet Meydanı’na yürüdü.Yürüyüşün ardından yapılmak istenen basınaçıklamasına polis saldırdı. Polis kitleye gaz bombasıve tazyikli ile sert bir şekilde müdahale etti. Kitlepolise taşlarla karşılık verdi.

Gece boyunca süren çatışmalarda ilçe savaş

alanına dönerken gösterilere katıldığı iddiasıyla ikiçocuk gözaltına alındı. AKP Derik İlçe Binası ateşeverildi. Tamamen yanan bina kullanılamaz hale geldi.

Mardin’in Nusaybin İlçesi’nde BDP ilçe binasıönünde biraraya gelen binlerce kişi Barış Parkı’nayürüdü. BDP Mardin Milletvekili Emine Ayna’nıngerçekleştirdiği basın açıklamasının ardındanyürüyüşe geçen kitleye polis gaz bombalarıylamüdahale etti.

ŞırnakPolisin rastgele sıktığı gaz bombası kent

merkezinde bulunan Gazipaşa İlköğretim Okulu’na daisabet etti. 3 gaz bombasının girdiği okulda öğrencilermahsur kaldı.

Silopi ilçesinde 15 Şubat’ı protesto etmek içinbinlerce kişi BDP Silopi İlçe binası önünde toplandı.Buradan ilçe merkezine doğru yürüyüşe geçmekisteyen kitleye polis ilçe binası önünde müdahale etti.Çıkan arbede ve atılan gaz bombaları nedeniyle çoksayıda kişi yaralandı.

BDP Cizre İlçe binası önünde toplanan bini aşkınkişi ise Nur Mahallesi’ne doğru yürüyüşe geçti.Kitleye, polis gaz bombaları ile müdahale ederkenpolise taş, havai fişek ve molotofkokteyli ile karşılıkverildi. Kısa süren çatışma, kitlenin Nur Mahallesi’ninara sokaklarına dağılmasıyla sona erdi.

BatmanYılmaz Güney Sineması önünde biraraya gelen

binlerce kişi, Aram Tigran Parkı’na yürümek istedi.Bu sırada polis zırhlı araçlarla barikat kurarak, kitleyiengellemeye çalıştı. Diyarbakır Caddesi üzerindebulunan kalabalık başka bir grubun kitleye katılmakistemesi üzerine polis gaz bombaları ve tazyikli su ilemüdahale etti. Kitle, polise taşlar ve molotoflarlakarşılık verdi.

VanAralarında BDP İlçe Başkanı Derviş Polat, Başkale

Belediye Başkanı İhsan Güler’in de bulunduğu çoksayıda kişi, BDP ilçe binası önünde toplandı.Kalabalık grup, buradan çarşı merkezine yürüdü.Kürtçe ve Türkçe, “15 Şubat Uluslararası

15 Şubat protesto edildi!

Page 7: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

Güncel Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 7Sayı: 2011/07 * 18 Şubat 2011

“Onların yolunu gözleyen en azından mezarınıbilmek isteyen, en azından az önce müze halinegetiren orada gördüğümüz gibi, elbisesinden birparçayı koklamak isteyen nice anneler var, nicekadınlar var Srebrenitsa’da. Srebrenitsa’da insanlıkonuru ağır bir yara almıştır. Srebrenitsa’da Balkantarihi ve Avrupa tarihi bir kara leke almıştır.Srebrenitsa’da güvenli bölge tanımı uluslararasıbarış gücü tanımı çok ağır bir darbe almıştır”,“Bosna Hersek’te ölen her can için Türkiye’nin 81vilayetinde gözyaşı döktük, dua ettik. Saraybosna,İstanbul’un kardeşidir. Belgrad, Ankara’nındostudur. Zagreb, İzmir’in akrabasıdır. Kızılırmaknehrinin, Sakarya nehrinin, Tuna’nın tarihi ortaktır,birdir.”

Bu sözler Srebrenitsa Soykırımı’nın 15’inci anmatörenlerinde konuşan Başbakan Erdoğan’a ait.Sanırsınız ki bütün bu sözler kendisini dünyabarışına adamış birisine ait. Oysa konuşanın vekonuşturanların hüküm sürdüğü toprakların birbölümünde, toprağın kazıldığı yerden insankemikleri çıkmaya devam ediyor. Başbakan’ındeyimiyle Saraybosna’nın kardeşi İstanbul kazılsa,Belgrad’ın dostu Ankara’nın toprağı eşelense,Zagreb’in akrabası İzmir’de su için çukur açılsayerin altından tarih fışkıracak. Ama Fırat’ın veDicle’nin aktığı topraklar hafifçe bir aşındırılsaiçinden insan kemikleri, Kürt kardeşlerimizinkemikleri çıkmaktadır.

Ama elbette Saraybosna’yı, Filistin’i görengözler Kürdistan’a bakınca toplu mezarlarıgöremeyecek kadar kördür. Elbette dilleri laldir.Çünkü Kuyucu Murat Paşa’ın torunları ecdatlarınınizini sürmektedir.

Bugün Kürt halkının öfkesini anlamak, bir halkınneden tüm baskı ve zulme karşı böylesine isyankarolduğunu hissedebilmek için, topraklarının altındantarih fışkıran insanların en basit bir yolla empatiyapması yeterlidir. Annesi, babası, amcası, kardeşi,çocuğu bir sabah evden çıkıp bir daha gerigelmeyen, zindanlarda, sokakta, nefes aldığı heryerde imha ve inkar edilen, gün aşırı evi basılıptalan edilen, dışkı yedirilen, kız kardeşleri vesevdikleri tecavüze uğrayan, zorla göç ettirilen, dili,kimliği, kültürü, geçmişi, geleceği yok sayılan, “birTürk dünyaya bedel” iken “Kürtten evliya koymayaavluya” diyerek aşağılanan, dilini yasaklayıp bozukTürkçe’yle konuştuğunda kıro diye dalga geçilen birhalkın yaşadıklarının en yalın resmidir toplumezarlar.

Kendi evlatlarının toplu mezarlara gömüldüğünübilen, gören ama defin işlemlerini yapamayan,ölülerinin mezarlarını ziyaret edemeyen...Kollarında kardeşi ölen, çocuğunun gözleri önündevurulan, işkence seanslarına ailece alınan, çığlıklarıdinlettirilen bir halkın öyküsüdür toplu mezarlar.Asit kuyularında erimeye bırakılan bedenlerintrajedisidir...

Bu ülke bölünmüştür, evet; toplu mezarlarladolu başka bir ülkedir orası. Sınırları insankemikleriyle çizilidir. Bir halkın damarıdır Zilanderesi, Newala Qasaba (Kasaplar Deresi), 33kurşun... İşte o topraklar Türkiye’nin

Srebrenitsa’sıdır.Göçüklerde kalan madencilerle kaderleri de

aynıdır aslında. Toprak altında bırakılan insanlarınkardeşliğidir yaşanılan. Yazgı aynıdır. Kürt halkı,tarihin en barbarca zulmünden nasibini daha fazlaalmıştır. Adları eşkiyaya çıkmış bir halka “vur emri”hep yürürlükte kalmıştır. Devletin gizli siyasetbelgesinde, haklarında hep ölüm fermanlarıçıkarılmıştır. Mazlum bir halkın yükselen çığlığı“ferman padişahınsa dağlar bizimdir” demiş vedağlarına ve dağların barındırdıklarına sahipçıkmışlardır o sesin sahipleri. Yetmiştir buncazulüm, bunca acımasızlık. Yok sayılan bir halkınvarlığı isyanla hatırlanmıştır.

Uzak coğrafyaların uzak halkları için burkulanyürekler, kendi kardeşine yapılanları görememiştir.Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri ezen ulusa mensupolmanın vebalini kendilerine yükleyen ve yinekendisini ezen o gerçek düşmanla, sermaye sınıfıylahesaplaşamamıştır. Kendilerine düşman belletilenKürt halkıyla gerçekte nasıl bir kader birliği içindeolduğunu anlayamamıştır. Kürt halkına kendivatanları çok görülüp, onlara toplu mezarlar revagörülürken torba torba yasalar geçmiştirsömürgecilerin meclislerinden.

İHD Diyarbakır Şubesi, toplu mezarlarla ilgiliuzun süredir yürüttüğü ve 1989 ile 2010 yıllarınıkapsayan çalışma sonucunda hazırladığı raporuaçıkladı. Şimdiye kadar yapılan araştırmalarsonucunda içinde bin 469 kişiye ait kemiklerinbulunduğu 114 toplu mezarın tespit edildiğinedikkat çekilen bu raporda, şimdiye kadar açılan 26toplu mezarda 171 kişinin kemiklerine ulaşıldığınavurgu yapıldı. Bu rapora göre bölgede toplu mezarolayının ilk olarak 1989 yılında gündeme geldiğibelirtilmektedir.

Hala daha askeri alanlardan ve asit kuyularındankatledilen insanların kemikleri çıkmaktadır. Tüm bugerçekleri, şovenizm zehriyle bilinci köreltilmiş işçive emekçilere ulaştırmak oldukça önemlidir. ÇünküTürkiye işçi sınıfı ve kardeş Kürt halkı aynı kaderipaylaşmaktadır. Ve yakın gelecekte de aynı özgürve sömürüsüz bir geleceği yine birliktepaylaşacaklardır.

Kürdistan: Toplu olarak toprak altına konulanların ülkesi

H.Eylül

Komplosu’nu nefretle kınıyoruz” pankartının açıldığıeylem sonrası tekrar BDP ilçe binasına gitmek isteyengençlere polis müdahale etti. Emniyet Müdürlüğüönünde polisin gaz bombası ve tazyikli suylamüdahalesine gençler, havai fişek ve taşlarla karşılıkverdi. Kısa süren çatışmanın ardından eylem grubundağılması üzerine sona erdi.

AğrıBDP Ağrı İl Örgütü tarafından basın açıklaması

yapıldı. Aralarında BDP Van milletvekili Özdal Üçer,BDP Ağrı il başkanı Halil Aksoy, Diyadin BelediyeBaşkanı Celal Tanrıverdi, BDP İlçe yöneticilerinin debulunduğu çok sayıda kişi açıklamaya katıldı. BDP Ağrıil örgütü önünden Cumhuriyet Caddesi’ne kadaryürümek isteyen kitle polisin engeliyle karşılaştı. Bununüzerine açıklama BDP önünde yapıldı. Doğubayazıtilçesinde ise basın açıklamasının ardından gençlersloganlarla polis barikatının kurulduğu yöne doğruyürüyüşe geçti. Polisin burada gaz bombası ile müdahaleettiği yürüyüşe, gençler de molotof kokteyli, havai fişekve taşlarla karşılık verdi. Uzun süren çatışmalarınardından gençler, Iğdır ve Ağrı caddelerini bir süretrafiğe kapatarak ateşler yaktı.

MuşEnsafın gün boyu kepenk kapatığı Varto ilçesinde

BDP İlçe binası önünde bir araya gelen binlerce kişi, “15Şubat uluslararası komplosu halkımızın özgürlükbilincini karartamaz” ve “15’ê Sibatê şermezar dikin”pankartlarıyla Belediye Pasajı önüne kadar yürüdü.Yürüyüşe Muş Milletvekili Sırrı Sakık da katıldı.

BDP İlçe binası önünde binlerce kişi toplandı.Buradan Alparslan Caddesi’ne yürüyüş gerçekleştirildi.

AdanaMerkez Seyhan İlçesi Gülbahçesi Mahallesi

muhtarlığı önünde yüzlerce kişi toplandı. DağlıoğluMahallesi’nden yürüyüşe katılmak için gelenlere polistazyikli su ile müdahale etti. Herkesin siyahlar giydiğiyürüyüşte, “Em komploya 15 Sibatê ya navnetewîşermezar dikin”, pankartları ve yeşil sarı kırmızıflamalar açıldı.

Birecik’te Heykel Meydanı’nda yapılan basınaçıklamasının ardından sloganlar eşliğinde yürüyüşegeçen kitleye çevik kuvvet coplarla müdahale etti. Polis,bazı gençleri de tartaklayarak gözaltına aldı. BDP İlçeBaşkanı Yusuf Yeşiltepe ise, ilçe emniyet müdürününhakaretlerine maruz kaldı ve parmağı kırıldı. 5 kişigözaltına alındı.

Siirt’Kurtalan ilçesinde yağan yoğun yağmura

rağmen yüzlerce kişi basın açıklaması gerçekleştirdi.Eyleme katılanların siyah giymesi dikkat çekti.Açıklamanın ardından 5 dakikalık oturma eylemiyapıldı.

BitlisTatvan ilçesinde de kitlesel 15 Şubat protestosu

yapıldı. BDP Bitlis Milletvekili Nezir Karabaş’ın dakatıldığı eylemde göstericiler ile polis arasında kısasüreli bir çatışma yaşandı.

HatayDörtyol ilçesinde, Mezbahane Mahallesi’nde

toplanan kitle yolu trafiğe kapatırken, polis gaz bombasıve tazyikli suyla kitleye müdahale etti. Molotof kokteylive taşlarla polise karşılık verilmesi üzerine çıkançatışma yaklaşık 4 saat sürdü. Polisin mahalleye girişineizin vermeyen gençler mahalleyi kendi inisiyatifi altınaaldı.

Ankara, Siirt, Erzurum, Şırnak, Manisa, Aydın veİzmir’de basın açıklamaları gerçekleştirildi.

Page 8: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

Torba yasa 17 gün süren genel kurul görüşmelerininardından TBMM’de kabul edildi. 224 madde ve 19 geçicimaddeden oluşan tasarı mali aftan, kamu borçlarınınyeniden düzenlenmesine, öğrenci affından, 3. köprüihalesine kadar farklı konulara ilişkin bir dizi düzenlemeiçeriyor.

AKP hükümeti işçi ve emekçilere saldırının adı olan busaldırı paketini çıkarmak için her tür yöntemi kullandı.Milletvekilleri fazladan mesai yaptılar. AKP kurmaylarımilletvekillerinin oturumlara katılıp katılmadığını dahikontrol ettiler. Tüm bunlar elbette işçi ve emekçiler lehineyasalar çıkarsın diye yapılmadı, yapılmazdı.

Hangi saldırılara yasal kılıf giydirildi?

İşçi ve emekçilerin protestoları eşliğinde meclistengeçen torba yasa birçok saldırıyı içinde barındırıyor. Torbaiçerisinde yer alan ilgili maddelerle, esnek çalışma vegüvencesizlik yasallaştırıldı.

Bilindiği üzere torba yasa istihdam yaratmak yalanıylaparlatıldı. Oysa gerçekte torba yasası ile kapitalistlereönemli ayrıcalıklar sağlandı. Örneğin kapitalistler SSKprimleri yükünden kurtarıldı. Sigorta primlerinin 10 yılboyunca işsizlik sigortasından karşılanmasının önü açıldı.Böylece işsizlik fonunun kapitalistlere iç ettirilmesininönündeki tüm engeller temizlendi. Asgari ücret tümüylesefalet ücreti haline getirildi. İşçilerin çok daha ucuzaçalıştırılmasının yolu açıldı.

Meclisten geçen torba yasası ile hak gasplarının,sürgünlerin, zorla çalıştırmanın önü açılıyor. Torba yasa ilebelediyede çalışan işçiler “ihtiyaç fazlası” kabul ediliyor,Milli Eğitim Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nünteşkilatlarına “hizmetli” olarak atanmalarının önü açılıyor.

Torba yasa ile stajyerlik için uygulanan asgari ücret229 TL’den 178 TL’ye çekiliyor. Asgari ücret, 16-18 yaşarası için 599 TL’den 518 TL’ye düşürülüyor. Stajyerçalıştıranların yerleri için çalıştırılması gereken işçi sayısısınırı 20’den 5’e çekiliyor.

Sendika bürokratlarının yardımıyla yasalaştı

Torba yasa ile kapitalistlerin çıkarları için işçi veemekçilerin ekmeğine kan doğrandı. İşçi ve emekçilereyönelik tarihin en kapsamlı saldırısı karşısında Türk-İş,Hak-İş, Memur-Sen ve Kamu-Sen yönetimleri kıllarınıbile kıpırdatmadılar. Bir kez daha saldırının yaşam bulmasıiçin ihanette sınır tanımadılar. Yasa mecliste kabul edildi.Bu ihanet şebekelerinden göstermelik de olsa hiç ses sedaçıkmadı.

Türk-İş ve Hak-İş’in başına çöreklenmiş sendikabürokratları ihanetlerine hiçbir kılıf uydurma gereği bileduymayacak kadar pervasızlaştılar. Manevra yapmaihtiyacı hissetmeden, göstermelik eylemlere dahibaşvurmadan, daha baştan sürecin önünü kestiler. Bututumlarıyla geçmiş ihanetlerini aşan bir performanssergilediler.

Tabandan gelen tepkilerin basıncı altında Türk-İşbürokratları önce işçileri beklentiye soktular. Bir süre sonrasonuçsuz toplantılarla beklentileri tümden boşa çıkardılar.Böylece yeni bir ihanetin daha altına imza attılar. Amaihaneti kılıfına uydurma gereği bile duymadılar.

Türk-İş yönetimi, torba yasası saldırısı nedeniyle

binlerce üyesini kaybedeceğini bile bile suskunluk fesadınısürdürdü. Çünkü Türk-İş’in merkezinde bulunanlarAKP’nin özel desteği ile yönetime gelmişti. Bu nedenleAKP hükümetine diyet borcu vardı. Borcu bir kez dahasınıfı satarak ödedi.

Türk-İş bürokratlarının suskunluğunun bir diğer önemlinedeni TEKEL direnişine benzer bir işçi tepkisinin ortayaçıkmasından duyduğu büyük korkuydu. Torba yasasınakarşı gelişebilecek işçi tepkisinin TEKEL direnişini aşmasıfikri bile onları korkutmaya fazlasıyla yetiyordu. Zira torbayasası gibi kapsamlı bir saldırının karşısında gelişebilecekişçi ve emekçilerin öfkesi sert eylemlere yol açabilir,böylesi bir süreç ihanet şebekesinin tahtını sallayabilirdi.

DİSK ve KESK protestoculuğu aşmadı

Torba yasasını kabul etmeyeceklerini söyleyen KESKGenel Başkanı Döndü Taka Çınar, “Bizim açımızdanmücadele bitmedi, devam ediyor” dedi.

Diğer emek örgütlerine yönelik birlikte tutumsergilemek için çağrıları olduğunu belirten KESK GenelBaşkanı Çınar, “Hiç kimse ile birleşemezsek bile, KamuEmekçileri Sendikaları olarak bizler Cumhurbaşkanlığıaşamasında da uygulama aşamasında da her türlü direnişigöstereceğiz” dedi.

KESK ve DİSK torba yasaya karşı illerde basınaçıklamaları, oturma eylemleri gerçekleştirmiştir. Busüreçte en önemli eylem olarak 3 Şubat eylemiplanlanmıştır. Tüm bu eylemlerin temsili katılımı aşmasıiçin, bu örgütler hiçbir çaba göstermemişlerdir. Ankaraeylemini meclisi kuşatma sözleriyle başlatan DİSK veKESK yöneticileri, inisiyatifi ise CHP milletvekillerinebırakmıştır. Polisin açık saldırganlığı karşısında panikleyensendika bürokratları alanı terk etmişlerdir.

Torba yasasına karşı çokça mücadeleden bahsedenKESK ve DİSK protesto eylemlerini aşan bir mücadelepratiği örgütleyemedi.

Mücadele görevleri ortada duruyor

Mecliste kabul edilen ve Cumhurbaşkanı’nın onayınasunulan torba yasası saldırısına karşı harekete geçmek içinreformist önderliğin günü geçiştirmeye dönük eylemkararlarına bel bağlanamaz. Torba yasadan sonra dauzlaşmacı sendikal anlayışla hesaplaşmak, politik ve pratikplanda ayrışmak kaçınılmaz bir görevdir.

İşçi ve emekçi hareketindeki devrimci önderlik boşluğuhızla doldurulmalıdır. Bu iradeyi devrimci olma iddiasıtaşıyan tüm işçi ve emekçiler göstermek zorundadır.Zaman kaybetmeden geniş emekçi kesimleribilgilendirmek, saldırıların asıl hedefini, yaşanacak hakgasplarını, işçi ve emekçi kıyımını anlatarakbilinçlendirmek bir zorunluluktur.

Sermaye medyasının etkisi altında bulunan, torbayasasının özünü oluşturan saldırıları “reform” olarakalgılayan geniş işçi ve emekçi kesimleri süreçten vesaldırılardan haberdar edilmeli, gasbedilen ve gasbedilmekistenen haklarına sahip çıkmaya ve mücadele etmeyeçağrılmalıdır. Geniş kesimleri hak alıcı bir mücadeleprogramı etrafında birleştirmek ve dişe diş bir mücadeleyehazırlama görev ve sorumluluğu öncü işçi ve emekçilerintemel görevidir.

Sınıf hareketi8 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/07 * 18 Şubat 2011

Torba yasada Türk-İş başarısı mı?

Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumluson açıklamasıyla yeniden gündemde. Buaçıklama torba yasa kapsamında yıkımmaddelerinden 3 tanesinin torbadançıkartılmasının nasıl “başarıldığı” ile ilgili.Torba yasanın tümüne nüfuz eden yıkımprojeleri düşünüldüğünde sadece 3 saldırıbaşlığını “kurtarmak” Türk-İş’in başarısıdeğildir elbet. Türk-İş yönetiminin sınıfaihaneti kesindir. Göstermelik eylem veaçıklama bile yapmayan Türk-İş yönetimidoğal olarak hiçbir kazanımın sahibideğildir.

Türk-İş yönetiminin tarihi ihanetlerledoludur ve sınıf mücadelesinin önünükesmek onların en büyük başarısıdır. Bubaşarıya son olarak da torba yasasaldırısına göz yummak eklenmiştir.

Meclisten geçen torba yasadan, “tekririmüzakere” ile “evden çalışma ve uzaktançalışma” gibi esnek çalışma biçimleriniyaygınlaştıran maddeler ile “denkleştirmeve deneme sürelerinin uzatılmasına” ilişkinmaddeler geri çekilmiştir. İlk bakışta bu üçbaşlığın çıkarılmasıyla sorun kalmamış gibigörünüyor, fakat gerçekte yapılan gasplarınyanında birer kırıntı olarak kalmaktadır.

Kumlu yaptığı açıklamada bu 3 başlığınkaldırılmasının altındaki “başarı” öyküsünüanlatıyor: “Sorunlarımıza Çalışma Bakanı ileçözüm bulamayınca başka yollar aradık.Bakan Cemil Çiçek ve Faruk Çelik ileyaptığımız görüşmeler ve Başbakan’ıntalimatıyla bu üç madde geri çekildi.”

Kumlu işçi sınıfının eylemlerininönlenmesinin sözde faydalarını söylerken,ihanetçi çizgiyi şöyle savunuyor: “Çünkü nekadar eylem yaparsanız yapın, sorunuçözmek için oturup müzakere etmekzorundasınız. Yani bir yandan eylemyaparken, diğer yandan görüşmelerisürdürmek zorundasınız. Diyalogukoparırsanız, sorunu kiminle çözeceksiniz?Bizim meselemiz bağcıyı dövmek değilüzüm yemek.” Mustafa Kumlu’nun sarfettiği bu sözler mücadele kaçkınlığınıgizlemek içindir.

Kumluların istediği eylemden uzak,sesini çıkarmayan ve haklı taleplerdebulunmayan bir sınıf tablosudur. Bununiçin hem mücadele dinamizminiörselemekte hem de sınıfın haklarınınkırpılmasına yol açmaktadır. İşte bu yüzdende torba yasanın karşısında işçi veemekçiler yekpare bir duruşsergileyemediler, parça parça ve kitleselolmayan eylemler sonucunda bir yıkımprogramı daha emekçilere yüklenmiş oldu.

Kumlu işçi ve emekçileri mücadelealanlarına değil sermayeyle uzlaşmamasalarına çağırmaktadır. Bu anlayışa göreeylem ve mücadele sonuç alıcı bir yöntemdeğildir. Eğer sonuç almak istiyorsanızsermayeye biat edeceksiniz onlarınsunduklarına razı olacaksınız. Oysa buhainlerin kendileri de biliyorlar ki mücadeleetmeden, direnmeden her hangi bir hakelde etmek mümkün değildir.

Torba yasa meclisten geçti…

Haklarımızı geri almak içindişe diş mücadeleye!

Page 9: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu(HSGGP) bileşenleri torba yasa saldırısına karşıKadıköy ve Şişli’de yürüyüşler gerçekleştirdi.Torba yasanın meclisten geçmesinin ardındangerçekleşen eylemlerde, sermayenin ihtiyaçlarıiçin AKP hükümeti tarafından hayata geçirilensaldırıya karşı sonuna kadar direnme vemücadele etme çağrısı yapıldı.

13 Şubat günü Kadıköy Altıyol’da bulunanBoğa Heykeli önünde biraraya gelen bileşenleryolun gidiş yönünü trafiğe kapattılar. Polisintehditlerine rağmen yolun gidiş yönünütamamen trafiğe kapatan kitle, sloganlarlasüren bekleyişin ardından yürüyüşüne başladı.

Aralarında Partizan, Devrimci Hareket, DHF,Halk Cephesi, Kaldıraç, EHP, SDP, ESP, PDD,SODAP, DP’nin bulunduğu platform bileşenlerikendi pankart, döviz ve flamalarıyla eylemde yeraldılar.

Eyleme katılan PTT taşeron işçileriGaziosmanpaşa BEDAŞ Bölge Müdürlüğü önündedirenişlerini sürdüren işçilerin açtığı pankartınarkasında yürüdüler.

BDSP ise yürüyüşe, “Kölelik dayatmalarına vegüvencesiz çalışmaya karşı birleşik-militanmücadeleye! / BDSP” pankartı ile katıldı.

Yürüyüşün ardından bileşenler Kadıköy İskeleMeydanı’nda bir miting gerçekleştirdiler.

Direnişçi işçilerden mücadele çağrısı

Ardından ilk olarak direnişçi BEDAŞ işçisiAhmet Öztürk’e söz verildi. Karşılaştıkları iştenatma saldırısı sürecine ilişikin bilgilendirmedebulunan Öztürk, geçmiş dönemlere ait alacaklarınıtalep ettikleri için haksız yere işten atıldıklarınısöyledi.

Direnişçi PTT taşeron işçisi Rıza Soylu daPTT’de yaşanan özelleştirme sürecine paralel olarakişten atma saldırısıyla karşılaştıklarını söyledi.Soylu, Topkapı, Sarıyer ve Ankara’da PTTmerkezleri önünde çadırlar kurarak direnişlerebaşladıklarını belirtti. Soylu, Topkapı AVPİMönünde sürdürdükleri direnişlerinin 40. gününügeride bıraktığını ifade ederek, “Haklarımız vegeleceğimiz için sürdürdüğümüz mücadeleyi

kazanana kadar devamettireceğiz!” dedi. Soylu konuşmasını, torba yasayave sermayenin saldırılarına karşı birleşik ve örgütlümücadeleyi yükseltme çağrısıyla sonlandırdı.

Eylemde platform adına basın açıklamasınıEmekli-Sen Beyoğlu Şube Başkanı Hasan Kaşkırokudu.

Basın açıklamasının ardından, OSTİM baştaolmak üzere son dönemde yaşanan iş cinayetlerinedikkat çekilen bir konuşma yapıldı. Torba yasasaldırısıyla iş cinayetlerinin daha da artacağı ifadeedildiken sonra, katledilen işçiler için bir dakikalıksaygı duruşunda bulunuldu.

Şişli’de AKP’ye yürüyüş

Aralarında Bağımsız Devrimci SınıfPlatformu’nun da yer aldığı HSGGP bileşenleri ŞişliMeydanı’nda 14 Şubat günü biraraya gelerek AKPŞişli İlçe binasına yürüdüler. Mısır halkınıngünlerdir süren ayaklanmasına da değinilenkonuşmalar “Mısır halkı yalnız değildir!” sloganıylakarşılandı.

AKP İlçe Binası önünde Emekli Sen 2 No’luŞube Başkanı Hasan Kaşkır’ın gerçekleştirdiği basınaçıklamasında, meclisten geçen torba yasanın halkave emekçilere dönük bir saldırı yasası olduğubelirtilerek yasanın daha fazla sömürü ve güvencesizgelecek olduğunu vurguladı.

Kaşkır, birleşik mücadelede ısrar edilmesigerektiğine vurgu yaptı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 9Sayı: 2011/07 * 18 Şubat 2011

HSGGP’den torba yasa eylemleri

KESK’ten torba yasaeylemleri

“Torba yasa” karşıtı eylemler devam ediyor.KESK basın ve kamuoyuna duyurduğu eylem takvimiçerçevesinde 11 Şubat günü birçok ilde eylemdeydi.

İstanbulİstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformu,

Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu, TTB ve TMMOBgerçekleştirdikleri yürüyüş ve basın açıklamasıylaesnek, kuralsız ve güvencesiz çalışmayıyaygınlaştıran torba yasayı protesto ettiler.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi önündebiraraya gelen kitle, “Emekçilerin kazanılmışhaklarını gasp eden torba yasası geri çekilsin /KESK-Türk-İş-TTB-TMMOB” ve “KESK İstanbulŞubeler Platformu” pankartlarını açarak İstanbulBüyükşehir Belediyesi (İBB) önüne sloganlarlayürüdüler. Eyleme BDSP, ÖDP, ESP, UİD-DER vehakları için mücadele eden Atasay işçileri de destekverdi.

Basın açıklamasını KESK İstanbul ŞubelerPlatformu Dönem Sözcüsü Nebat Bükrek yaptı.

Bursa KESK Bursa Şubeler Platformu gerçekleştirdiği

eylemle torba yasanın geri çekilmesini istedi. VergiDairesi önünden AKP il binası önüne kadar biryürüyüş yapıldı. 120 kişiden oluşan yürüyüş kolununAKP il binası önüne ulaşmasının ardından KESKBursa Şubeler Platformu adına Süleyman Ayılmazbasın açıklamasını yaptı.

İzmir KESK İzmir Şubeler Platformu ile destekçi

kurumlar eski SSK Bölge Müdürlüğü önündetoplandı. Emekçiler kafalarına geçirdikleri siyahtorbalar ve üzerlerine yazdıkları ‘ödünç memurlaralınacaktır’ yazıları ile AKP’yi protesto etti. Yolboyunca DİSK, KESK, TMMOB ve TTB imzalı“Emekçiler torbaya girmeyecek” başlıklı bildirilerdağıtılırken, ses düzeni kurulu araç üzerinden torbayasaya karşı ajitatif konuşmalar yapıldı.

Sivil polislerin korteje girmek istemesi üzerineiki defa gerginlik yaşanırken, eski ülkü ocağınınönünden geçerken de gerginlik yaşandı. Polisinmüdahele girişimine karşı emekçiler her seferindenet bir duruşla yürüdü.

Konak Belediye binası önüne gelindiğinde 10dakikalık oturma eylemi ve basın açıklaması

Manisa KESK Manisa Şubeler Platformu Manisa İl Milli

Eğitim Müdürlüğü önünde toplandı. ManolyaMeydanı’na doğru yürüyüşe geçen emekçiler anacaddeyi de bir süreliğine trafiğe kapattı.

DİSK/Emekli Sen üyelerinin de destek verdiğieyleme 150 emekçi katıldı.

Tokat BTS, Eğitim-Sen, SES, Kültür Sanat-Sen, Tarım

Orkam-Sen’den oluşan KESK bileşenleri Tokat’taTorba Yasa’ya karşı bir basın açıklamasıgerçekleştirdi. Cumhuriyet Meydanı’ndagerçekleştirilen basın açıklaması esnasındameşaleler yakıldı. ÖDP ve TKP’nin de destek verdiğieyleme 60 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul - Bursa - İzmir - Manisa - Tokat

13 Subat 2011 / Kadıköy

Page 10: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

Metal işkolunda MESS ile Birleşik Metal-İşSendikası arasında süren grup TİS görüşmelerindegrev kararları asıldı. Bu adım işkolunda 20 yılınardından bir ilk. İşkolunda en son grev kararı 1990yılının son aylarında alınmıştı.

Aşamalı olarak kapsam dahilindeki MESS üyesi33 fabrikaya grev kararları coşkulu eylemlerle asıldı.

Kocaeli’de basın toplantısı Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Merkez ve

Kocaeli Şube yöneticileri ile Kocaeli’de örgütlüolduğu fabrikaların işyeri temsilcileri 10 Şubat günübasın toplantısı düzenledi. Basın toplantısı coşkulubir atmosferde geçti. Genel Başkan AdnanSerdaroğlu’nun konuşması salondaki işçilertarafından sık sık sloganlarla kesildi.

Gebze’de grev kararları11 Şubat günü Birleşik Metal-İş Gebze Şube’ye

bağlı Kroman Çelik, Sarkuysan, Çayırova Borufabrikalarında eylemler gerçekleştiren metal işçileridavul-zurna eşliğinde grev pankartlarını astılar.

Çayırova Boru ve Sarkuysan fabrikalarında grevilan kararları saat 15.30’da eşzamanlı olarakasılırken 15.45’te ise Kroman Çelik işçileri fabrikayagrev kararını astılar. Birbirlerine yakın olanfabrikalardan çıkan işçiler davul-zurna eşliğindehalaylar çekerek grev kararlılıklarını MESS’egösterdiler. Burada gerçekleştirilen eylemde konuşan BirleşikMetal-İş Gebze Şube Başkanı Erdoğan Özer, metalgrup TİS sürecinde gelinen aşamayı özetledi. Grevinişyerlerinden içeri girdiğini söyleyen Özer, MESS’iuyardı. Metal işçisinin son sözünü söylediğini ifadeeden Özer “biz hazırız” diyerek MESS’e seslendi.MESS’e, “bu kadar inat neden?” sorusunu yöneltenÖzer, anlatmak için her şeyi yapacaklarını sözlerineekledi. “Kavgamız hepiniz içindir. Başarımız sınıfınbaşarısı olacaktır” diyen şube başkanı, işyerleri farklıolsa da sorunların çözümünün aynı olduğunun altınıçizdi. Grev kararlarının fabrikalardan içeri girdiğinisöyleyen Özer, uygulamakta tereddüt etmeyecekleridile getirdi.

Kocaeli Şube’ye bağlı Bekaert, Standart Depo’da11 Şubat günü yapılan eylemlere Avrupa Metalİşçileri Federasyonu yöneticileri de destek verdi.

Kocaeli’de yürüyüş Kocaeli’de kurulu Bekaert’te ise mesai çıkışında

toplanan sendika üyeleri sloganlarla eyleme başladı.Daha sonra Bileşik Metal-İş Sendikası GenelBaşkanı Adnan Serdaroğlu, Avrupa Metal İşçileriFederasyonu Genel Başkanı Renzo Ambrozetti,Genel Sekreter Peter Scherrer de fabrika önünegeldi. Fabrika kapısına “grev” yazısını asanSerdaroğlu, yaptığı açıklamada, sonuna kadaronurlarını koruyacaklarını ve direneceklerini ifadeetti.

Açıklamanın ardından işçiler ve sendika üyeleripankartlarla birlikte yaklaşık 7 kilometre uzaklıktakiSabri Yalım Parkı’na yürüyüşe geçti. BirleşikMetal’in örgütlü olduğu diğer fabrikalardan dayürüyüşe katılım sağlanırken, işçilerin sayısı binibuldu.

Anadolu Şube’ye bağlı Yücel Boru ve Eskişehir

Şube’ye bağlı Doruk fabrikalarında da grev kararlarıasılırken, Bursa Şube’ye bağlı SCM’de coşkulu bireylem yapıldı.

SCM fabrikasında saat 18.00’de sloganlar vealkışlar eşliğinde grev kararının asılmasıyla başlayaneylemde basın açıklamasını Birleşik Metal-İş BursaŞube Başkanı Ayhan Ekinci okudu. Açıklamada yüzbine yakın metal işçisini ilgilendiren metal işkolunda1983 yılından itibaren sermaye ve devlet tarafındankurulmuş bir düzenin olduğunu ifade etti. MESS’indayatmalarının kabul edilemez olduğunu söyleyenEkinci, “Grev oylaması süreci, bu sözleşmenin enkritik aşamasını oluşturmaktadır. Grev oylamasındaMESS’in taktiğinin boşa çıkarılması, sözleşmeninçözümlenmesi yolunu da açmış olacaktır” dedi.Birleşik Metal-İş işyerleri temsilcileri, TKP,EMEP, EHP, TMMOB ve BDSP’nin destek verdiğieyleme 100 aşkın kişi katıldı.

Yücel Boru’da eylem Yücel Boru’da fabrika önünde yapılan

konuşmanın ardından fabrikanın içine girilerek grevkararı asıldı. Konuşmada metal işçilerinin MESS’insaldırılarına boyun eğmeyeceği ifade edildi. Grevyazısının asılması işçiler tarafından alkışlarlakarşılandı.

Prysmian’da grev kararı Bursa’da Prysmian’da 14 Şubat günü grev

kararı asıldı. Saat 08.00-16.00 vardiyasından çıkanişçiler fabrika içinden sloganlarla dışarıya geldiler.Fabrika önünde toplanan kitleye hitaben BursaBirleşik Metal-İş Şube Başkanı Ayhan Ekinci basınaçıklamasını okudu. MESS üyesi işyerlerinde grevkararlarının asmaya devam ettiklerini vurguladı.100’ü aşkın kişinin katıldığı basın açıklamasında sıksık sloganlar atıldı. Açıklama sonunda fabrikakapısına grev kararı asıldı.

15 Şubat günü;İstanbul 1 No’lu Şube’ye bağlı ABB’nin Kartal

ve Dudullu’daki fabrikalarının yanısıra, AnadoluISUZU ve Anadolu Motor’da, Gebze Şube’yebağlı Akkardan, Makina Takım, Poly Metal’de,Bursa Şube’ye bağlı ÇİMTAŞ, İzmir Şube’yebağlı Şenkaya, İstanbul 2 No’lu Şube’ye bağlıPaksan Makina’da grev kararları ise bugünasılıyor.

ABB’de grev kararıGrev kararlılığını kuşanan Birleşik Metal üyesi

metal işçileri ABB’de grev kararını astılar. Saat 16.00’da 08.00-16.00 ve 16.00-24.00

vardiyası işçileri üretim alanında toplandılar. Buradaişçiler, öncelikle alkışlarla tempo tuttu. Coşkulubekleyiş sırasında sloganlar atıldı. Daha sonraBirleşik Metal Genel Merkez Yöneticisi CelalettinAykanat ve 1 Nolu Şube yöneticileri işçilerinbulunduğu yere geldiler. Genel merkez yöneticisiişçilere yönelik greve geliş sürecini vekararlılıklarını ifade eden bir konuşma yaptı.

Ardından fabrika içerisinde bulunan sendikapanosuna grev kararını astılar. İşçiler toplu haldeüretim alanından çıkarak servislere bindiler.

Sınıf hareketi10 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/07 * 18 Şubat 2011

Metalde 21 yıl sonra grev kapıda!

10 Subat Persembe / Demisas

11 Subat 2011 / Bekaert

14 Subat 2011 / Prysmian

15 Subat 2011 / ABB

Page 11: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

Metal işçisi grev yolunda...

RSA’da coşkulu yürüyüşİstanbul 2 Nolu Şube’ye bağlı RSA’da Cuma

eylemine grev kararlılığı damgasını vurdu. 11 Şubat sabahı Elmabahçesi kavşağında

toplanmaya başlayan RSA işçileri vardiyadan çıkanarkadaşlarının da gelmesiyle yürüyüş gerçekleştirdiler.

Yaklaşık 1 km’lik bir güzergâhı yürüyen RSA işçilericoşku ve disiplinleriyle çevre fabrikalardaki işçileremücadele çağrısı yaptılar. İşçiler grev kararlılıklarınıvurguladıkları sloganların yanında sermayenin güncelsaldırılarına karşı sloganları da sıklıkla attılar.

Yürüyüş kolu çevre fabrikaların önünden geçerken,çevredeki işçilerin de yoğun ilgisiyle karşılandı. İlbekdirenişinin gerçekleştiği noktadan geçildiği sıradaburadaki büfelerde bulunan işçiler dışarı çıkarakyürüyüşü izlediler.

Önceki haftalara göre daha coşkulu geçen yürüyüşegrev kararlılığı damgasını vurdu. Yürüyüş kolu RSA’nınönüne geldiğinde burada bir açıklama gerçekleştirildi.

Birleşik Metal-İş Sendikası 2 Nolu Şube Yöneticisi veRSA Baştemsilcisi Bayram Dilek yaptığı açıklamadasermayenin saldırılarına ve grev sürecine değindi. Dilek,yürüyüşe destek olmak için katılan Pancar Motor işyeritemsilcilerine, Metal İşçileri Birliği’ne ve Kızıl Bayrakgazetesine teşekkür ederek eylemi sonlandırdı.

Yürüyüş bitiminde işçilere Kızıl Bayrak gazetesiulaştırıldı. Bazı işçiler Kızıl Bayrak’ın günlük sitesinidüzenli olarak takip ettiklerini ifade ettiler.

Paksan işçisi yalnız değilİstanbul 2 No’lu Şube’ye bağlı Paksan Makina’da

geçtiğimiz Cuma günkü eylemin temel vurgusu grevaşamasıydı. Eylemde konuşan fabrika baştemsilcisi RıfatCodura şimdiye kadar sürdürdükleri mücadelelerineaynı kararlılıkla devam edeceklerini söylerken patronunsendika değiştirme gibi baskılarına karşı da cevaplarınınnet olduğunu ifade etti. Şimdiye kadargerçekleştirdikleri eylemlere destek sunan sınıfdostlarına da teşekkür ettiğini belirten Codura sözüKüçükçekmece KHK sözcüsüne bıraktı.

Paksan işçilerine seslenen Küçükçekmece KHKsözcüsü Birleşik Metal üyesi işçilerin bu süreçtegösterdikleri mücadelenin esas sınanacağı zamanagelindiğini vurguladı. Sürecin bundan sonrakigelişiminin Birleşik Metal üyelerinin kararlılığına bağlıolacağını belirten sözcü, süreci bütün işçilerinmücadelesi haline getirebilme konusunda tabanörgütlenmelerinin önemine vurgu yaptı.

Havzada farklı fabrikalarda da mücadeleninsürdüğünü belirten KHK sözcüsü, Ontex işçilerininmücadelesini de örnek vererek kurultay çalışmalarındanbahsetti. Bu mücadeleleri bir araya getirme hedefiyleyol aldıklarını ifade eden sözcü, Paksan işçilerininmücadelesini sonuna kadar destekleyeceklerinibelirterek sözlerini sonlandırdı.

İşçilerin oldukça coşkulu olduğu gözlemleneneylemde Emekçinin Gündemi dağıtımı da yapıldı.Eyleme Küçükçekmece KHK destek verdi.

Kızıl Bayrak / Küçükçekmece - GOP

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 11Sayı: 2011/07 * 18 Şubat 2011

- 21 yıl aradan sonra metal işçileri greve gidiyor.Eskişehir’de bulunan Renta fabrikasına da grevkararı asıldı ama Renta patronu sürecihazmedemedi. Renta’daki süreci ve patronlarıntutumunu anlatabilir misiniz?

- Bayram Kavak: Renta’da 1,5 yıl önce ilkörgütlenmeye başladığımızda Renta’nın da sahibiolan Süsler Doruk patronu, Süsler Doruk’taki 41beyaz yakalıyı Renta’da gösterdi. Sonradan bununaksini ispatlayarak toplu sözleşme hakkımızıkazandık. Eylül ayından itibaren de bu hakkımızdevam ediyor. 26’sında ise grev kararını astık. Patronyasal itiraz süresi olan 6 gün içinde buna itiraz etti.41 kişi halen Renta’da görünüyor. Bununla beraberAnkara, İzmir ve İstanbul’daki satış elemanları vefabrikadaki 30 beyaz yakalı ile patron grevoylamasına gitti. Birleşik Metal üyesi 60 işçi isesandığa gitmedi. Sonuç olarak 85 kişinin katıldığıoylamada 79 kişi greve “hayır”, 6 kişi ise “evet”dedi. Buna derhal itiraz ettik ve oylamayı boşadüşürdük. Bu ayın 17’sinde ise işyerinde keşif olacakve sonrasında grev süreci kaldığı yerden devamedecek. Renta grevdeki yerini alacak. Bu olay aynızamanda işçilerin, patronların gerçek yüzlerinigörmesi açısından aydınlatıcı bir rol oynadı.

- Sürecin zorlu geçeceği göz önüne alınırsaBirleşik Metal Eskişehir’de örgütlü olduğufabrikalarda ne gibi hazırlıklar yaptı.

- MESS sonuçta dünyadaki en güçlüsendikalardan biri ve yıllardan beri Türk Metal iletoplu sözleşme dönemini atlatıyor. Her yıl TürkMetal’in TİS sürecinde evet demesine ve diğersendikaların da buna evet demesine alışan MESS, busüreçte Birleşik Metal’in aldığı ‘grev’ kararına, bukararlar fabrikalara asılana kadar inanmadı. AmaBirleşik Metal bu süreçte kararlı. Geçtiğimizperşembe günü Eskişehir Şube’ye bağlı olanBilecik’teki Demisaş’a, Cuma günü ise Süsler

Doruk’a grev kararı asıldı ve eğitimler tamamlanarakişçiler bilinçlendirildi. Patronların işçilerin ¼ ilegidebileceği grev oylamasında ise salt çoğunlukaranacağı için bu konuda bir sıkıntımız yok. Bukonuda sorun yaşamayacağımızdan rahatız. Grevkomitelerimizi kurduk. MESS bu süreçte geri adımatmazsa greve gideceğiz.

Bu süreçte farklı bir işçi yapısıyla karşıkarşıyayız bunu belirteyim. Her zaman “benimderdim var, borcum var. Greve gidemem” diyen işçi,bu yıl “evet benim derdim var, borcum var, buyüzden iyi bir toplu sözleşmeye ihtiyacım var” diyor.Biz de tabanın iradesine uyduk. Biz örgütlüolduğumuz fabrikalarda yüzde 100 örgütlüyüz.Bizim avantajımız bu. Bu dönemdeki MESS’intehditleri (120 bin işçi için 10 binini yakarız söylemi)bu yüzden boşluktadır. Greve gidilirse bufabrikalarda iflas gerçekleşecektir. Bizleanlaşmadıkları takdirde biz de ‘pilavdan döneninkaşığı kırılsın’ diyeceğiz. Biz sesimizi torba yasayayükselttik, ilerleyen zamanlarda kıdem tazminatınıngasbedilmesine karşı da yükselteceğiz.

Biz bu süreçte “Kurtuluş yok tek başına ya hepberaber ya hiçbirimiz!” şiarını yükselttik. ÇünküBirleşik Metal tek başına bu sürecin altındankalkamaz. Muhakkak yardıma ve dayanışmayaihtiyacı var. Tüm kurumlar Birleşik Metal’e sahipçıkmalıdır.

- Metal iş kolundaki grevlerle ilgili ne söylemekistersiniz?

- Grev kararı artık 33 fabrikada asılı bulunuyor.Artık geri dönüş yok. Bu süreci grev oylamalarıbelirleyemez. İşyerlerindeki işçiler bu konudabilinçlendirildi ve grev konusu da kararlaştırıldı. Bizyolumuza “grev silahımızdır!” diyerek devamedeceğiz ve silah çıktığında patlatmasını dabileceğiz.

Kızıl Bayrak / Eskişehir

Birleşik Metal-İş Eskişehir Şube Başkanı Bayram Kavak’lagrev süreci üzerine konuştuk...

“Silah çıktığındapatlatmasını da bileceğiz!”

Metal işçisinin grev iradesinden korkan Bosalpatronunun fabrikadaki makineleri kaçırmagirişimi işçinin iradesine çarptı.

Fabrikadaki grev kararlılığını kırmak, Bosalişçisinin örgütlülüğünü dağıtmak isteyen patrongeçtiğimiz pazar günü sabaha karşı işçilerinfabrikada olmadığı bir saatte, tırları fabrikabahçesine yanaştırarak üretimde kullanılan vemalzemeye şekil veren birkaç makine kalıbınıfabrikadan çıkarmaya yeltendi. Patronun buhamlesini haber alan Birleşik Metal üyesi işçiler defabrika önüne gelerek makinelerin kaçırılmasınıengelledi.

Fabrika önünde toplanan işçiler, kaçırılanmakineler gelmediği sürece çalışmayacaklarını vefabrika içindeki makinelerin de çıkarılmasına izin

vermeyeceklerini fabrika yönetimine bildirdiler.Patron, işçilerin kararlı duruşu sonucu, kaçırdıklarımakineleri geri getirmek zorunda kaldı.

Bosal’da son yaşanan gelişmeye ilişkingörüşlerine başvurduğumuz Birleşik Metal-İşüyesi işçiler grev kararlarının asıldığı bir süreçtebüyük otomotiv firmalarının yan sanayide üretimyapan Bosal gibi fabrikaları tehdit ettiğini, greveçıkılması durumunda buralarda yapılan üretiminaksamasından korku duyduklarını ifade ettiler.Metal patronları arasında yaşanan buanlaşmazlığın Birleşik Metal-İş’in aldığı grevkararıyla direk bağlantısı olduğu görüşünü dilegetiren işçiler kararlı duruşları sonucunda bu planıengellediklerini sözlerine eklediler.

Kızıl Bayrak / Gebze

Bosal’da işçi iradesi

Page 12: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

Sınıf hareketi12 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/07 * 18 Şubat 2011

Bursa’da nisan ayında gerçekleştirilmesi planlananBursa Metal İşçileri Kurultayı’nın hazırlıklarıçerçevesinde Bursa Metal İşçileri Kurultayı HazırlıkKomitesi tarafından “Sendikal bürokrasi ve tabanörgütlenmeleri” başlıklı panel gerçekleştirildi.

Araştırmacı-yazar Volkan Yaraşır ve KurultayHazırlık Komitesi (KHK) temsilcisinin konuşmacıolarak yer aldığı panel 13 Şubat Pazar günü ÖrdekliKültür Merkezi’nde yapıldı. Etkinliğe, Bursa’dakiörgütlü-örgütsüz çeşitli fabrikalardan işçiler katıldı.

Panelde ilk sözü alan Araştırmacı-yazar VolkanYaraşır, sunumunu iki başlık üzerinden yaptı. Marksistliteratürde sendika, sendikaların kuruluşu, iç evrimleriYaraşır’ın konuşmasının birinci başlığı olurken, ikincibaşlıkta ise sendikal bürokrasi ve taban örgütlülükleriele alındı. Sendikal bürokrasiyi ortaya çıkarannedenler dikkat çekici başlıklar altında sıralayanYaraşır, sınıfın devrimci kimyasının açığa çıkartılmasıiçin taban örgütlenmeleri ve devrimci partininönemine vurgu yaptı. Yaraşır’ın 2 saati aşkın sürencanlı ve akıcı sunumu işçiler tarafından ilgiyle takipedildi.

Sendikal bürokrasinin ortaya çıkışı ele alındı

Sendikaların tarihsel miadını doldurduklarıtespitini yaparak konuşmasına başlayan Yaraşır,dünyanın çeşitli ülkelerinde sendikaların ortayaçıkışını sınıf mücadelelerinin son 160 yıllık tarihiüzerinden somutladı.

Bu tarihin ışığında sendikaların ikili bir yönüolduğunu söyleyen Volkan Yaraşır, bunlardan birininişçi sınıfının öz örgütlülükleri olduğunu, ikincisinin isesınıfı denetim altında tutmanın aracı olduğunu belirtti.Engels’in “İngiltere’de emekçi sınıfın oluşumu” veMarks’ın “Felsefenin Sefaleti” adlı yapıtlarını referansalarak marksizmin süreç içerisinde sendikalara yönelikdeğerlendirmelerini aktardı. Sınıfın öz örgütlenmeleriolan sendikaların 1848 sonrasında sınıf mücadelesiniengelleyici bir unsur olarak öne çıktığını belirtenYaraşır, kapitalizmin ortaya çıkış süreci ve Ludisthareketin ortaya çıkışıyla güncel süreç arasında ilişkikurarak bugünkü süreci Ludist döneme benzetti.

Sınıflar mücadelesinde devletin “sermayenin kabayanını gizlemek” olarak tariflediği görevini yerinegetirirken, bunun sendikalar üzerinde somutlanansaldırılarını anlatan Yaraşır, ilk olarak, teknik

mevzuatla uğraşan profesyonel sendikacılık anlayışınıyaygınlaştırarak sendikalarda bürokrasinin önünüaçtığını, ikinci olarak da bazı sendikacıları yönetimealarak veya buna uygun zeminler hazırlayaraksendikaları etki altında tuttuğunu belirtti.

Konuşmasında, 1. Emperyalist PaylaşımSavaşı’nın süreç açısından kritik bir eşik olduğunusöyleyen Yaraşır, dönemin sendikaları tarafındanemperyalist savaş bahane edilerek sermaye ve devletile “kutsal ittifak” yapıldığını, bunun dabürokratlaşmanın önünü açtığını ifade etti. 2.Emperyalist Paylaşım Savaşı sırasında da “kutsalittifak” ve “sosyal ateşkes” anlayışlarının belirdiğinibelirten Volkan Yaraşır, sendikal bürokrasinin budönemde iyice oturduğunu söyledi. Almanya’da varolan “sendika tekelini” de örnek olarak verdi.

Yaraşır’ın sunumu, Türkiye Cumhuriyeti’ninkuruluş süreci üzerinden devam etti. 1800’lü yıllardanbaşlayarak bu topraklardaki durumu batı ülkeleri ilekarşılaştırarak anlatan Yaraşır, ikisi arasındakibenzerliklere dikkat çekti.

Özellikle 1923’ten sonra işçi hareketinin arttığını,fakat sermayenin buna karşı özel önlemler aldığınıbelirterek bu önlemlere değindi. 15’lerinkatledilmesiyle birlikte “bu topraklar Bolşevikolmayacak” mesajının verildiğini, ardından halifeliğinkaldırıldığını ve TC’nin bununla da “cihad engelini”ortadan kaldırarak Ortadoğu topraklarınınpaylaşılmasını reelize ettiğini belirtti. Ayrıca, bunlarile birlikte “Anti-komünist”, “Anti-İslam” ve “Anti-Kürt” saiklerine de dayanarak TC’nin kuruluşununjeopolitik olduğunu söyledi.

Saraçhane’den başlayarak Türkiye işçi sınıfınınyakın tarih deneyimlerini anlatan Yaraşır, 15-16Haziran’a buradan yüründüğünü ve 15-16 Haziran’ınsınıfın genel ayaklanması demek olduğunu belirtti.

Yaraşır’ın sunumu, sendikal bürokrasinin oluşmanedenlerinin ortaya konmasıyla devam etti.Sendikaların dar ekonomik çıkarlara yöneldiğini vesınıfın bir kesiminin çıkarını istediğini söyleyenYaraşır, Yol-İş’in torba yasa konusunda izlediğitutumu örnekledi.

Profesyonel sendikacıların sermaye ve işçilerarasında aracılık yaptığı tespitinde bulunan Yaraşır,bunun dejenere edici bir ilişki olduğuna değindi. Buaracılığın sendikacılara otorite kazandırdığı vurgusunuyaptı. Yaraşır bu kısımda Ontex örneğini işledi. Sınıfıninisiyatifiyle kurulmuş bir komitenin önemine dikkatçeken Yaraşır sendikal bürokrasinin en büyük

özelliğinin hoşnutsuzluğu iyi yönetmek olduğunu vebu konuda beceri sahibi olduğunu söyledi. Kişininfabrikadan koparılarak büroya çekilmesinin bilebürokrasiyi beslediğini belirtti.

Sendikal bürokrasinin, devletten ve patronlardanolduğu kadar işçi sınıfının taban örgütlenmesinden dekorktuğunu belirten Yaraşır konuşmasının sonbölümünde taban örgütlülükleri üzerinde durdu.Kurulan işyeri komiteleri ile son dönemde gördüğü enmuazzam deneyim olduğunu söylediği Ontex vefabrika işgali ile gündeme gelen ÇEL-MERörneklerine de değindi.

“Mesele işçi sınıfının siyasaliktidar mücadelesidir”

Kısa aranın ardından panel KHK temsilcisininkonuşması ile devam etti. Meselenin özünde işçisınıfının siyasal iktidar mücadelesi olduğunu, bununda ideolojik, politik ve iktisadi olarak üç alanüzerinden yürüdüğünü ifade etti.

İktisadi mücadelenin işçi sınıfının kendi iç birliğiniyaratması açısından önemli bir yerde durduğunubelirterek siyasal iktidar mücadelesi ve gündeliktalepler ilişkisini anlattı. İktisadi mücadeleninsömürüyü sınırlandırma mücadelesi olduğunu belirtti.Gündelik mücadelenin asıl başarısının sınıfıbirleştirmek ve ortak çıkarlar etrafında bir arayagetirmek olduğunu ifade etti.

Geçmiş tarihten beri sınıfın birliğinin sermayetarafından ezilmeye çalışıldığını belirten KHKtemsilcisi Bunu “sınıfın kimliğini teslim almak”,“sınıfın bilincini teslim almak” ve “sınıfınörgütlülüğünü teslim almak” başlıkları altında sıraladı.Bunlardan sonuncusunun da kendi içinde iki yönününbulunduğunu, bunların da “kendi güdümünde birsendikacılık anlayışı çıkarmak” ve “sendikalara kendiideolojisini egemen kılmak ve egemenlik üzerindenona hakim olmak” olduğunu söyledi.

Metal işçileri özgülünde konuyu Türk Metal veBirleşik Metal olarak iki sendika cephesinden işledi.Türk Metal’in “üretmek, kazanmak ve kazandırmak”sloganı ile aslında gerçek kimliğini de açığavurduğunu, çoğu zaman “üretmek ve kazanmak”kısmının bile geri atılarak “kazandırmak” vurgusu ilesermayeye hizmet ettiğini belirtti. Diğer cephedenBirleşik Metal’in ise “çağdaş sendikacılık” ve “sosyaldialog” söylemleri ile düzene dokunmadığını, “sınıflararası çelişkinin minimuma indiği ve biraradayaşayabilmenin çabasını harcamak” üzerine kurulu biranlayışa sahip olduğunu ifade etti.

Sendikaların mücadele tarihindeki miadını haladoldurmadığını, ancak çürüdüğünü ve sınıfınihtiyaçlarına yanıt veremediğini belirtereksendikalardaki dönüşüm ihtiyacına vurgu yaptı.

Metal işçilerinin örgütlenme ihtiyacına da vurguyaparak Bursa’da yapılacak olan Metal İşçileriKurultayı’nı bu ihtiyaçtan doğru anlattı.

KHK temsilcisinin konuşmasından sonra salondangelen soru ve görüşlerle panel devam etti. Bu bölümdemetalde yaşanan grev rüzgarı, sınıfın örgütlenmesi veOrtadoğu’daki halk hareketleri üzerine konuşmalaryapıldı. Konuşmaların ardından panel sona erdi.

Kızıl Bayrak / Bursa

Sendikal bürokrasi ve taban örgütlenmeleri

Page 13: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

Kayseri’de kurultayhazırlıkları

“Birleşen işçiler yenilmez!” şiarı iletoplanacak olan Kayseri İşçi Kurultayıçalışmaları gerçekleştirilen hazırlık toplantılarıve kurultayın tanıtımına yönelik faaliyetlerledevam ediyor.

Kurultay Hazırlık Komitesi’nin daha geniş işçikatılımının sağlanmasının ardından seçilmesikararlaştırıldı. Bu çerçevede, bölgede bulunanfabrikalara; bildiri, bülten ve afişlerle ulaşılarak,toplantıya katılma çağrısı yapıldı.

Kurultaya hazırlık toplantısında Kayseri’deişçi sınıfının durumu, karşı karşıya bulunduğusorunlar, yaygın örgütsüzlüğün yarattığısonuçlara dönük verimli tartışmalar yürütüldü.

Kurultayın hedeflerinden biri olansigortasızlığa karşı mücadele çerçevesinde iseCıngıllıoğlu işçilerinin sigortasızlığa karşıverdikleri mücadelenin deneyimleri tartışıldı.KHK, Cıngıllıoğlu’nda olduğu gibi Kayseri’de yenimücadeleleri yaratmanın önemine değindi.İşçilerin sendikalı olmalarını sağlayacaksüreçlerin örgütleyicisi olmayı önüne koydu.

Toplantıda kurultayın tanıtımı için neleryapılabileceği tartışıldı. İşçilerin kurultayhazırlıkları çerçevesinde Torba yasası, kıdemtazminatı saldırısı konusunda bilgilendirilmesiiçin toplantıların yanısıra imza kampanyası vebasın açıklamaları düzenlenmesi kararlaştırıldı.Kurultayın tanıtımı doğrultusunda fabrikatoplantılarının yapılması planlandı.

Kurultay hazırlık sürecinin gündemlerindenbiri olarak 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günübelirlendi. Merkezinde işçi ve emekçi kadınlarınbulunduğu bir hazırlık komitesi oluşturuldu.Kayseri İşçi Kültür Evi’nde “Emekçi kadınlarörgütlenmeye, özgürleşmeye” çağrısıyla 6Mart’ta bir etkinlik düzenlenecek.

İnternetin daha etkin kullanımı üzerindeduruldu. Kayseri İşçi Bülteni sayfası ve kurultayailişkin gelişmeleri anında yansıtacak bir sayfanınaçılması kararlaştırıldı. Bu sayfalara işçi veemekçilerin rahatlıkla ulaşabilmesi için gereklidüzenlemeler yapılacak. Kayseri İşçi Bülteni’ninŞubat, Mart, Nisan sayılarının ağırlıklı olarakkurultay gündemli olarak kullanılması da yapılanplanlamalar içinde yer alıyor.

Fabrika komitelerinin fabrikalarındaki somutyakıcı sorunlardan yola çıkarak kurultayçağrılarını işçilere ulaştırması de KHK’nınönünde duruyor.

Örgütsüzlüğün ve sendikal ihanetin ayyukaçıktığı Kayseri’de kurultayın temelbaşlıklarından birini taban örgütlülükleri,diğerini ise örgütlenmenin önündeki temelengellerden biri olan sendika bürokrasisioluşturacak. Ayrıca Tunus, Mısır vb. ülkelerdeyaşanan halk ayaklanmaları ve emekhareketindeki son gelişmeler de kurultayda elealınacak.

Kurultayda işçilerin rahatça söz almaları,önergeler sunmaları hedefleniyor. AyrıcaKurultay günü kürsünün işçiler tarafından etkinbir tarzda kullanılması planlanıyor.

Kızıl Bayrak / Kayseri

Ümraniye’de kurultay hazırlıkları“Haklarımız ve geleceğimiz için örgütleniyoruz 3.

Ümraniye İşçi Kurultayı’nda buluşuyoruz” şiarıyla 3Nisan günü Yıldırımlar Düğün Salonu’nda toplanacakolan 3. Ümraniye İşçi Kurultayı’nın hazırlıkları sürüyor.

Şu ana kadar yapılan toplantılarda tabanörgütlenmesinin öneminden bahsedilerek, kurultayhazırlık sürecinde yer alan işçilerin ortaya koyacaklarıçabanın önemine vurgu yapıldı.

Bölgede bulunan fabrikalara ve İMES’e özel tarzdayönelmek, bu bölgelere özgü bildiriler çıkartmak,ayrıca her aracı kullanarak bildiri, afiş, anket, bültengibi güçlü bir propaganda-ajitasyon çalışması yürütmekşeklinde planlamalar yapıldı ve bunların bazıları hayatageçirilmeye başlandı. Kurultay sürecinde işçi sınıfınıdoğrudan ilgilendiren saldırıları kurultaylailişkilendirerek güçlü bir çalışmaya konu edebilmek,kurultayın en önemli amaçlarından biri olacak.

KHK 8 Mart vesilesiyle birtakım planlamalar yaptı.8 Mart çalışmaları, 3. Ümraniye İşçi Kurultayı HazırlıkKomitesi Emekçi Kadın Komisyonu tarafındanyürütülüyor. Öncelikle ev ve fabrika toplantıları hedefikonuldu. 19 Şubat Cumartesi günü bir ev toplantısıyapılacak. 27 Şubat Pazar günü saat 13.00’teOSİMDER’de bir etkinlik gerçekleştirilecek. Davetiye,

ozalit ve bildirilerle çağrısı yapılan etkinlikte KHKadına da bir konuşma yapılacak.

Yakın zamanda Ümraniye bölgesinde yaygın birşekilde işçi direnişleri yaşandı. Bu nedenle yaşanan

direnişler ve sendikalaşma faaliyetlerideneyimlerinin aktarılacağı bir işçi toplantısıyapılacak. 13 Mart Pazar günü yapılacaketkinliğe Sinter, Gürsaş, Gu, Şirin Tekstil,Uno, Entes, Regal Cam’dan işçilerinkatıldığı ve deneyimlerin aktarıldığı birtoplantı hedefleniyor.

Diğer yandan sermayenin sondönemde UİS kapsamında yönelttiği

saldırıları konu alan bir imza kampanyasıbaşlayacak. TBMM’ye gönderilecek imzalar

için Mart’ın son iki haftası merkezi noktalardastant açılacak.

Ümraniye’de kurultay çağrısı3. Ümraniye İşçi Kurultayı Hazırlık Komitesi’nin

kurulmasının ardından kurultay çalışmalarına hızverildi. KHK’nın ilk toplantısında fabrika komitelerininöneminden bahsedildi. Komiteye katılan herkesinöncelikli görevinin, çalıştığı fabrikada işyeri komitesikurması, eğer varsa onu güçlendirmek olduğuvurgulandı.

Ayrıca bölgede bulunan fabrikaların özgünsorunlarına değinen bildiriler çıkartarak fabrikanınsorunlarına müdahale edileceği ifade edildi.

9 Şubat günü Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğuDudullu ABB fabrikası ve ayrıca Önaysan fabrikalarına13 Şubat’ta gerçekleştirilen kurultay toplantısına çağrıbildirileri dağıtıldı. ABB işçilerine dağıtılan bildiride;“Bugün Bileşik Metal-İş’te örgütlü işçilerin, MESSdayatmalarına ve Türk Metal ihanetine karşı, grevkararlılığını kuşanarak verdikleri mücadele, tüm işçi veemekçilere yol göstermektedir” denildi.

Başta Torba Yasası olmak üze sermayeninsaldırılarına da değinilen bildiride son olarak kurultayınamacından bahsedildi ve işçiler kurultaya omuzvermeye çağrıldı.

Önaysan işçilerine dağıtılan bildiride ise, Önaysanişçilerinin kölece çalışma koşullarından bahsedilerek,bu sömürü çarkına karşı tek çıkar yolun örgütlümücadele olduğu anlatıldı. İşçilere, 3. Ümraniye İşçiKurultayı’na omuz verme çağrısı yapıldı.

Kızıl Bayrak / Ümraniye

Kampanya Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 13Sayı: 2011/07 * 18 Şubat 2011

Yerel işçi kurultayları hazırlıkları sürüyor

2. Topkapı-Gaziosmanpaşa İşçi Kurultayı tekstil,metal, matbaa ve taşeron işçilerin katılımıyla yapılantoplantılar sonucunda programını belirledi.

KHK yaptığı toplantıyla kurultay hazırlıklarını veprogramını tartıştı. Dayatılan kölelik koşullarına karşıörgütlenmenin ve sınıfa politik müdahalenintartışıldığı toplantıda kurultaya nasıl bir çalışmaylagidileceği ve alt komitelerin nasıl oluşturulacağıtartışıldı.

KHK adına bir tekstil işçisinin yaptığı açılışkonuşmasında kurultayın amaçları ve hedeflerininneler olduğu aktarıldı.

Kurultayın, sendikal örgütlenmenin ve işyerikomitelerinin fabrikalarda hayata geçirilmesi için biraraç haline getirilmesi ve buradan doğru birlikleri

yaratmanın hayati önemine değinildi. Taşeron çalıştırma ve taşeron işçilerin

örgütlenmesi üzerine taşeron işçiler adına birkonuşmanın da yapıldığı toplantıda metal sektöründesendikalaşma çalışmaları ve grev süreci de tartışıldı.

Toplantıda, sektörlerde oluşturulan hazırlıkkomitelerinin yapacağı sektör toplantıları ve buralardayapılacak toplantılar sonucunda bir programoluşturulması ve tebliğlerin tartışılması kararabağlandı.

KHK’ların oluşturduğu planlamalar doğrultusunda2. Topkapı-Gaziosmanpaşa İşçi Kurultayı HazırlıkKomitesi 3 Nisan 2011 tarihinde kurultayıgerçekleştirme kararı aldı.

Kızıl Bayrak / Topkapı - Gaziosmanpaşa

Topkapı-Gaziosmanpaşa İşçi Kurultayı toplanıyor

Page 14: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

Küçükçekmece’de, 10 Nisan günü toplanacak olanişçi kurultayının çalışmaları devam ediyor.

KHK tarafından yapılan planlamalar çerçevesindedüzenlenen “İşçi Danışma Meclisi” toplantısının ilki13 Şubat günü yapıldı. Kurultay hazırlık çalışmalarınıdaha geniş işçi bölüklerine mal edebilme ve işçilerisürecin bir öznesi yapabilmek hedefiyle örgütlenentoplantı canlı bir atmosferde geçti.

İlk olarak KHK’nın hazırladığı deklarasyon metnitaslağı okundu ve tartışmaya açıldı. Yapılan tartışmalarsonucunda deklarasyona son hali verildi. Kurultaysürecinde sendikalara, kitle örgütlerine, derneklere vesendika temsilciliklerine ulaştırılacak bu metinlebirlikte sınıfın tabanda birliğini sağlamak için kurultayçalışmasına destek verme çağrısı yapılacak.

Ardından; KHK sözcüsü tekstil işçisi birarkadaşımız KHK’nın yaklaşık 1,5 aydır sürdürdüğüçalışmalarının özetini toplantıya katılan işçiler sundu.Ardından hep beraber toplantı gündemi oluşturuldu. 8Mart süreci, kurultay hazırlıkları, metal işçilerini grevsüreci, kurultay sürecinde kullanılacak araçlarbaşlıklarından oluşan gündem maddeleri katılımcıişçilerin yürüttüğü tartışmalarla ele alındı.

Yine kurultay sürecinde TBMM’ye gönderilmeküzere kullanılacak olan acil taleplerin yer aldığı imzametni de kullanılmaya başlandı. Sabah işçiservislerinin İnönü Mahallesi’nde yoğun olarakkullandığı Maslak Çeşme Caddesi’nde imza standıaçıldı. İmza kampanyası önümüzde ki süreçte sanayihavzalarında, fabrika önlerinde, servis güzergâhlarındakullanılmaya devam edecek.

Emekçinin Gündemi’nin dağıtımıKüçükçekmece’de çalışan işçilere yönelik

hazırlanan Emekçinin Gündemi’nin dağıtımı dasürüyor. Kapağında ocak ayı zamlarını hali hazırdapatronların insafı belirlerken işçileri insanca

yaşanacak ücret için mücadeleye ve komitelerdeörgütlenmeye çağıran bültende arka kapaktan da II.Küçükçekmece İşçi Kurultayı’nın duyurusu yapılıyor.

İşçileri fabrika komitelerinde örgütlenmeye çağıranajitasyon konuşmaları eşliğinde bülten dağıtımıyapılırken şu ana kadar 12 fabrika dağıtımıgerçekleştirildi. Emekçinin Gündemi Paksan, GüvenElektrik, Ontex, Kom, Nurelif, Handex, MertTekstil, Kardeş Elektrik, Doğu Sanayi Sitesi, Aksa,Karbosan ve Bahçıvan Motor işletmelerineulaştırıldı. Ontex dağıtımı işçilerin sendikayagidecekleri gün yoğun polis ablukasına rağmengerçekleştirildi. Dağıtımlar diğer fabrikalarla dadevam edecek.

Kurultay internet sayfası yayındaII. Küçükçekmece İşçi Kurultayı internet sayfası

yayına başladı. Kurultay çalışmalarının veKüçükçekmece bölgesindeki sınıf hareketinin takipedilebileceği sitede kurultay hazırlık komitesininduyurularına da yer verilecek.

10 Nisan günü gerçekleştirilmesi planlanankurultayın hazırlık çalışmaları kapsamında hayatageçirilen sayfa şu adresten takip edilebilir:kucukcekmeceiscikurultayi.wordpress.com

Kampanya14 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/07 * 18 Şubat 2011

Küçükçekmece’de kurultay çalışmaları

Bir toplantı ile hazırlık çalışmaları başlatılan veNisan 2011’de toplanması planlanan Gebze İşçiKurultayı’nın ikinci hazırlık toplantısı 13 ŞubatPazar günü Gebze’de gerçekleştirildi.

ÇEL-MER işçilerinin kitlesel katılım sağladığıve iki bölümden oluşan toplantının ilk bölümündeÇEL-MER işçilerinin mücadele deneyimi,karşılaştığı zorluk ve baskılar, patronun devameden saldırılarına karşı yürütülmesi gerekenmücadelenin önemine değinilerek, sermayeninsaldırılarına karşı havzada verilen hak aramamücadelesinin büyütülmesinin önemine değinildi.İkinci bölümde ise kurultay çalışmalarına hızverilmesi, var olan KHK’ların güçlendirilmesi,yeni KHK’ların oluşturulması, havzada tespitedilen fabrikalara özgün bildirilerle müdahaleedilmesi ile kurultayın hedef ve amaçlarının yeralacağı bildiri, bülten, afiş vb. materyallerinçıkarılıp havzada yaygın biçimde dağıtılmasıkararlaştırıldı.

Toplantıda ayrıca, havzada gerçekleşecekkurultayın işlevi ve misyonu üzerinde duruldu,öneriler sunuldu. Sermayenin işçi ve emekilereyönelik saldırılarının planlı ve kapsamlı olarak

hayata geçirildiği bir süreçte havzadagerçekleşecek kurultayın her sektörden işçilerinsorunlarının tartışıldığı, sorunları aşmada izlenecekyol ve yöntemlerin somut kararlara bağlanıppratikte hayata geçirilmesinin önemine değinildi.Yapılan konuşmalarda, kurultayın havzada sınıfınönündeki saldırıları püskürtmede önemli bir araçişlevi göreceği vurgulanarak, kriz süreci, işsizlik,“torba yasa”, Tunus ve Mısır’daki halkayaklanmaları, kıdem tazminatının gaspı,komiteleşme, taban örgütlenmeleri, sendikalyapıların durumu, havzadaki örgütlenme eğilimleri,işten atmalar, sendikal örgütlenmenin önündekiengeller, devam eden direnişler, metal sektöründealınan grev kararı üzerine canlı tartışmalar yapıldı.Saldırılara karşı öncü işçilerin sorumluluklarınaişaret edildi. 80 işçinin katılımıyla gerçekleştirilenhazırlık toplantısı canlı bir atmosferde geçti.

Gebze İşçi Kurultayı hazırlık çalışmaları,kurultay hazırlık komitelerinde yer alan vekomitelere eklenecek bileşenlerle yapılacaksektörel toplantılar, çağrı ve tanıtım faaliyetleri ilezenginleştirilerek sürdürülecek.

Kızıl Bayrak / Gebze

Gebze’de kurultay çağrısı yayılacak

Adana’da kampanyaçalışması

KHK toplandıAdana’da “Haklarımız ve geleceğimiz için

örgütlü mücadeleye” şiarıyla gerçekleştirilenkampanya çalışmaları kapsamında işçi kurultayıhazırlıkları başladı. 13 Şubat günü Adana Sanayiİşçileri Derneği’nde işçi toplantısı (SİDER)gerçekleştirildi. Kurultay Hazırlık Komitesi,kurultayın yaşadığımız bölgenin işçi ve emekçileriaçısından anlamı ve önemi üzerine bir konuşmayaptı. Yapılan tartışmalarda metal ve plastikişkollarında yaşanan sorunlar öne çıkarken,fabrikalarda karşılaşılan sorunlar somut olaraktartışıldı. Ayrıca geçmiş deneyimlerin depaylaşıldığı toplantıda, işçi kurultayı çalışmalarınınönemi vurgulandı.

Afiş çalışması ile de kampanya şiarları işçi veemekçilere ulaştırılmaya devam ediyor. BDSP’nin“torba yasa” ile ilgili afişleir Akkapı, Havuzlubahçesemtlerine ve Fevzipaşa tren hattına yapıldı.

İmza kampanyası sürüyorSanayi İşçileri Derneği’nin başlattığı imza

kampanyası sürüyor. 11 Şubat günü Keresteciler veMobilyacılar Sitesi’nde öğle arası imza toplanırken,12 Şubat günü de İnönü Parkı’nda stant açılarakajitasyon konuşmaları eşliğinde imzalar toplandı.

14 Şubat Pazartesi günü Taşköprü’de sabah işegidiş saatlerinde 16 Şubat Çarşamba günü de yinesabah saatlerinde Barkal servis güzergahında imzatoplandı. İmza çalışması öğle saatlerinde de devametti. Şakirpaşa’daki sanayi sitesinde atölyelerdolaşılarak yemek paydosuna çıkan işçilerden imzatoplandı.

Atölye sahiplerinin imza toplanmasındanrahatsızlık duyduğu gözlemlenirken, işçiler isekampanyayı ilgiyle karşıladı.

Kızıl Bayrak / Adana

İstanbul’da çalışmalarGaziosmanpaşa’da polis terörü

BDSP çalışanları 11 Şubat günü GaziosmanpaşaElmabahçesi’nde polis terörünün hedefi oldu.Afişlerini çalışması yürüten BDSP’liler daha çalışmabaşlamadan polis terörüne mağruz kaldı. Keyfiolarak gözaltına alınmaya çalışılan BDSP’lilerarabaya binmeyeceklerini ifade etmeleri üzerineyaka-paça arabaya bindirilmeye çalışıldı. Yapılankonuşmalarla polisin tutumu teşhir edildi.

İyiden iyiye azgınlaşan polisler, BDSP’lileri yereyatırmaya ve kelepçe takmaya çalıştı. Gelenekiplerle zorla arabaya bindirilen KaradenizMahallesi Karakolu’na götürülen BDSP’liler zorlaarama dayatmasına maruz kaldılar. Sınıfdevrimcileri keyfi olarak üç saat tutulduktan sonraserbest bırakılırken, BDSP’liler afişlerle, kova vefırçayı geri alarak karakoldan ayrıldı.

Küçükçekmece’de afiş çalışmasıBDSP çalışanları 12 Şubat günü emekçi

mahalleleri olan Şahintepe ve Altınşehirsemtlerinde “Haklarımız ve geleceğimiz içinörgütlü mücadeleye! İşyeri komitelerine,sendikalara! / BDSP” afişleri kullanıldı. Aynızamanda “PTT işçileri hakları ve geleceği içindireniyor! Sınıf dayanışmasını yükseltelim“ şiarlıafişler de faaliyet esnasında kullanıldı.

Semt içlerine ve ana geçiş güzergâhlarınayapılan afişleri emekçiler ilgiyle karşıladı.

Kızıl Bayrak / GOP- Küçükçekmece

Page 15: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

İzmir’de yürütülen kurultay çalışmaları kapsamındaTekstil İşçileri Kurultay Hazırlık Komitesi, 13 Şubatgünü tekstil işçilerine yönelik bir panel gerçekleştirdi.Çağdaş Hukukçular Derneği’nden Seyhan GüngörGöbekçin ve TEKSİF Sendikası İzmir İl TemsilcisiFaruk Aksoy’un katıldığı panel, “Haklarımızı biliyormuyuz? Sendika nedir? Neden sendikalı olmalıyız?”gündemleriyle gerçekleştirildi.

Panel ÇHD toplantı salonunda gerçekleştirildi.Kurultay çalışmaları ve tekstil sektöründe yürütülençalışmalardan bahsedilen açılış konuşmasının ardındanilk sözü Faruk Aksoy aldı.

Aksoy öncelikle sendika kavramından bahsedereksendikanın esas olarak işçilerin yaşadıkları

olumsuzluklara “isyanı” olduğunu söyledi. Tekstilsektöründeki kölece uygulamalardan bahseden Aksoy,sendikalaşmanın önemini ve neden gerekli olduğunuanlattı. Patronların işçileri yalnızlaştırmak ve tekilitirazları da kolayca bastırmak gibi bir gayeleriolduğunu söyleyen Aksoy, sendikalı olan işçilerin güçlüolacağını ifade etti.

ÇHD üyesi Seyhan Güngör Göbekçin çalışmahayatını düzenleyen yasalarda “işçinin rızası” alınmasıgerektiğine dair pek çok madde olduğunu söylediktensonra bu rızanın hiçbir zaman alınmadığını belirtti.Bunun sebebinin ise her şeyden önce işçilerinörgütsüzlüğü ve tek başına ses çıkaramıyor oluşuolduğunu anlattı.

Sunumların ardından soru-yanıt bölümüne geçildi.Bu bölümde kısa çalışma ödeneği, üretiminparçalanması ve taşeronlaşma, sendikal bürokrasi gibikonulara dair sorular yöneltildi. İşyerlerinde yaşanansorunlardan bahsedildi. Canlı tartışmaların da yaşandığıbu bölümün ardından panel 27 Şubat’ta yapılacak 8Mart etkinliğinin çağrısı ile son buldu.

Pazar günü olmasına rağmen pek çok fabrikadamesaiye kalınıyor oluşunun katılımı olumsuz etkilediğipanel, kurultay çalışmalarının gündemleştirilmesi vekatılımcıların fabrikalarında yürütecekleri çalışmalarahazırlık açısından anlamlı bir etkinlik oldu.

Tekstil İşçileri Kurultay Hazırlık Komitesi

KampanyaSayı: 2011/07 * 18 Şubat 2011.

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 15

İzmir’de tekstil paneli

İzmir İşçi Kurultayı Hazırlık Komitesi çalışmalarınısürdürüyor. Kurultay çağrısı son olarak, örgütsüzlüğünson derece yaygın olduğu Kemalpaşa Organize SanayiBölgesi’ne ulaştırıldı.

Kurultay çalışanları, Kemalpaşa OSB’de kurulu enbüyük fabrikalardan biri olan İbrahim Polat Holding’eait Ege Seramik’te bildiri dağıtımı gerçekleştirdi.

Yaklaşık 1200 işçinin çalıştığı Ege Seramik’e

kurultay çağrısının yapıldığı el ilanlarını dağıtan KHKçalışanları 08.00-16.00 vardiyası çıkışındagerçekleştirdikleri dağıtım sırasında işçiler tarafındanilgiyle karşılandılar.

Kurultaya dair sorular soran işçileri kurultayhakkında bilgilendiren KHK çalışanları fabrikalaraseslenmeye devam edecekler.

İzmir İşçi Kurultayı Hazırlık Komitesi

Ege Seramik’te kurultay çağrısı

Tekstil işçileri kurultaya çağırıyor...

Patron engelledi, işçilersahiplendi

İstanbul Esenyurt’ta nisan ayında yapılacakkurultayın hazırlık toplantısı öncesinde metal,tekstil, petro-kimya sektörlerinde üretim yapan11 fabrikaya dağıtım gerçekleştirildi. Dağıtımlaresnasında birçok işçiyle kurultay üzerine sohbetedilirken işçilerden oldukça olumlu tepkiler alındı.

Beylikdüzü’nde kurulu bulunan ve 300’e yakınişçinin çalıştığı bir tekstil fabrikasında genelmüdür ve güvenlik dağıtımı engellemeye çalıştı.İşçilerin dağıtıma yoğun ilgi göstermesi, bildirilerialarak kendilerinin dağıtması kan emiciasalakların korkusunu daha da büyüttü. Polisçağıracakları ve zor kullanacakları tehditleriyledağıtımı durdurmaya çalışan patron veişbirlikçilerinin bu çabaları boşa düştü. İşçilerkendileri gelerek, müdürün önünde bildiri almakistediklerini söylediler.

Tartışma boyunca işçiler dağıtıma sahip çıktı,işçilerin bir kısmı güvenlikle tartışarak bu alanakarışamayacaklarını, yolun onlara ait olmadığınıifade etti. Dağıtım sonrasında işçilerle sohbetedildi.

Esenyurt’ta kurultayduyurusu

Kurultay Hazırlık Komitesi, 13 Şubat günü birişçi toplantısı gerçekleştirdi.

Üç başlığın ele alındığı toplantıda, ilk olarakdünyada ve Türkiye’de işçi-emekçilere dayatılansaldırılara değinildi. Bununla beraber, Tunus’tanMısır’a emekçi halkların on yıllardır yaşadıklarıaçlık, yoksulluk ve sefalete karşı ortaya koyduklarımücadeleler ele alındı.

İkinci başlıkta ise bölgede yaşanılan temelsorunlar masaya yatırıldı ve kurultayın temelbaşlıkları üzerinde duruldu. Birçok fabrikada ortaksorun olarak işçilerin karşısına çıkan uzun çalışmasaatlerine, düşük ücretlere, güvencesiz çalışmayave örgütsüzlüğe değinildi.

Üçüncü başlıkta ise sorunlara karşı nasıl birmücadele hattının örülmesi gerekliliği tartışıldı.İşçi Kurultayı’nın ne anlama geldiği ifade edildi.Katılımcılara kurultay çalışmasına omuz verme,oluşturulan hazırlık komitesine katılma çağrısıyapıldı.

Konuşmaların ardından tartışma bölümünegeçildi. İşçiler söz alarak kurultay hakkındadüşüncelerini ifade ettiler.

Toplantının ardından Köyiçi Meydanı’ndankurultayın duyurusunun yapıldığı bir basınaçıklaması gerçekleştirildi. Esenyurt İşçi KültürEvi’nin önünden BDSP flamaları taşınarakmeydana yüründü.

Kızıl Bayrak / Esenyurt

Roteks’te engelleme girişimiTekstil İşçileri Kurultay Hazırlık Komitesi’nin

yılbaşı zamları üzerinden Roteks fabrikasına özgüolarak hazırlanan bildirinin dağıtımı patronu rahatsızetti.

Çiğli Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu en büyüktekstil fabrikalarından biri olan Roteks’tegerçekleştirilen bildiri dağıtımı sırasında patronuntalimatıyla özel güvenlik görevlileri dağıtıma müdahaleetmeye çalıştı.

9 Şubat Çarşamba günü iş çıkış saatindegerçekleştirilen dağıtımda i§§§şçilerin sorunlarınadeğinilerek örgütlenme çağrısı yapıldı. Bildiriler,servislere binen işçilere ulaştırıldı.

Dağıtımın bitmesine az bir süre kala fabrikanın özelgüvenliği patronun talimatıyla özellikle bildiride fabrikaismi ve sendika çağrısı yapıldığı için dağıtımıengellemek istedi. KHK çalışanlarını engellemeyeçalışan güvenlik görevlisine Roteks işçileri de tepkigösterdi.İşçilerin ilgi gösterdiği dağıtım sırasındagüvenlik görevlisiyle yaşanan tartışmalara rağmendağıtıma ara verilmedi. KHK çalışanları işçilerinservislere binmelerinin ardından fabrika önünden

ayrıldılar.

Dalgıç tekstilde dağıtım11 Şubat Cuma günü Buca BEGOS’ta panele yönelik

el ilanları dağıtıldı. Tekstil işçilerinin ilgisine konu olandağıtımda ayrıca sömürü koşullarının alabildiğineyaygın olduğu Dalgıç Tekstil’e yönelik özel bir bildiridağıtımı da gerçekleştirildi. Bildiriler işçiler tarafındanilgiyle karşılanırken, patronda ise korkuya neden oldu.

Bildirinin içeriğinden korkan Dalgıç Tekstil patronukurtuluşu düzenin kolluk güçlerini aramakta buldu.Dalgıç Tekstil bina kapısı önüne çekilen ekip arabası ileişçiler terörize edilmeye çalışıldı. Ancak dağıtım devamedip, işçilerin dağıtıma ilgisi artınca düzenin kollukgüçleri kurultay çalışanlarına GBT kontrolü yapıp alanıterk etmek zorunda kaldılar. Bildirileri alıp binakapısında toplu olarak duran ve bildirileri okuyan işçilerpolisler gidince bina içine girdiler.

Resmi ekiplerin dışında BEGOS çevresi de sivilpolisler tarafından tam anlamıyla ablukaya alınmışolmasına rağmen panel çağrısı BEGOS’lu tekstilişçilerine ulaştırıldı.

Tekstil İşçileri Kurultay Hazırlık Komitesi

Page 16: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

30 yıllık diktatör Hüsnü Mübarek, emekçiler ilegençlerin isyanı karşısında 18 gün dayanabildi. 2milyon kişilik polis, istihbaratçı, muhbir, işkenceci,provokatör ordusuna güvenen Mübarek, buna rağmen18. günde defolup gitmek zorunda kaldı.

Amerikancı diktatör ile suç ortakları çetesininkanlı ve kirli saldırılarına karşı inatla direnenemekçiler ve gençler, ayağa kalkmış emekçilerkarşısında hiçbir diktatörün hükmünün olmadığını birkez daha kanıtladılar.

Arap dünyasının merkezi olan Mısır’da yaşananbu gelişme muazzam bir önem taşıyor. Sadece Arapdünyasının işçileri, emekçileri, genç kuşakları ve tümezilenleri için değil, dünyanın farklı bölgelerindekiemekçiler açısından da önemli bir kazanım olmuştur.Zira polis devleti, mafya çeteleri, büyük kapitalistlerve emperyalist-siyonist güçlere dayanan bir zorbarejimin bile, halk ayaklanması karşısında ayaktakalmayacağını dünyanın emekçileri heyecanlaizlemiştir.

Kuşkusuz bu kadarı, insanın insan tarafındansömürüsünü ortadan kaldıracak olan sosyalizmeulaşma sürecinde henüz bir başlangıçtır. Ancak busıradan bir başlangıç değildir. Mücadeleyi ileriyetaşıyacak büyük potansiyelleri de içindebarındırmaktadır.

Amerikancı ordu ilk hamlede safını belli etti

Mübarek ve yakın çevresindeki suç şebekesidağıtılınca, ordu rejim içinde belirgin bir güç halinegeldi. Aslında bu yeni durum değil. Zira rejiminbelirleyici noktalarında ordu üst kademesinden kişilerbulunuyordu. Buna rağmen çürüyen rejimin elindeki

tek geçerli karttı. Verili koşullarda inisiyatifi elegeçiren ordu, kendisine biçilen misyonu oynamayaçalışıyor.

Ordu tarafından atılan ilk adımlar, yapılan ilkaçıklamalar, iç ve dış politikada izlenmek istenen yolhakkında fikir veriyor.

“Ülkenin tüm bölgesel ve uluslararasıanlaşmalarına bağlı olduklarını” ilan edengenerallerin ilk mesajı Washington ve Tel Aviv’evermeleri, emperyalist-siyonist güçlerle işbirliğinedevam etme niyetlerini gözler önüne serdi.

Tahrir Meydanı’nı boşaltma girişimi ile“ayaklanma bitti, evlerinize dönün” diyerek çadırlarısökmeye başlayan generaller, hükümetin görevedevam edeceğini açıklayarak eski rejimi savunmaeğiliminde olduğunu gösterdi. Daha önemlisi ise,olağanüstü halin kaldırılmasından söz etmeyengenerallerin grevleri yasaklamaları ve sendikalarınbağımsız eylem yapmalarına izin vermeyecekleriniilan etmiş olmalarıdır.

Bu açıklamalarla net bir sınıfsal tutum ortayakoyan ordu, sadece rejimin bekçisi değil burjuvazininde organik bir parçasını oluşturuyor. Türkiye’dekimuadilleri gibi, Mısır burjuvazisinin organik birparçası olan generaller kastı finans, petro-kimya,inşaat, turizm gibi alanlarda faaliyet yürüten çoksayıda şirkete sahiptir.

Ordunun aldığı tutuma burjuva partilerden itirazeden yok. Zira tümü de sınıfsal olarak aynı safta yeralıyorlar. Zaten ordunun aldığı tutumun özü de,burjuvazi ile arkasındaki emperyalist güçlerinçıkarlarını gözetmekten başka bir şey değildir.

İlk adımda ayaklanmanın kazanımlarınısınırlamaya çalışan ordu yönetimi, elbette heristediğini kolayca yapabilecek durumda değil.

Ayaklanan halkın tepkisine bağlı olarak belli tavizlervermek zorunda da kalacaktır. Ancak Mısır’daegemenler cephesinden işleyen sürecin, işçi veemekçilerin kazanımlarını sınırlama yönündekihamlelerinin planlanması ve uygulanması anlamınageldiğinden kuşku duymamak gerekiyor.

Bu koşullarda bir de karşı güçler var. Örneğinsomut adımlar atıldığını görmeden Tahrir’i terk etmekistemeyen binlerce kişi, haklı olarak orduyagüvenememektedir. Emekçiler için sorun saltdiktatörün gitmesi değil, kuramsallaşmış yapılarıyladiktatörlüğün yıkılmasıdır. Oysa bizzat ordu burejimin bekçisidir.

Ordu ve destekçilerinin hedeflerine ulaşıpulaşmayacakları, diktatörü kovan ancak temelsorunları halen yerli yerinde duran işçi sınıfının,emekçilerin ve genç kuşakların tutumuna bağlıolacaktır.

Emperyalistlerin sahtekarlığı

Alaşağı edilen Hüsnü Mübarek’i son günlerekadar destekleyen Barak Obama yönetimi, ancakişbaşında kalmasının olanaksız olduğunu anlayınca,diktatörün gitmesini istedi. Bu arada Mübarek’eişkenceci katil Ömer Süleyman’ı yerine getirmesinitelkin etmeyi de ihmal etmedi.

Söylemde ayaklanan halka destek veren Obama,Mübarek’in suç ortağı, hatta efendisi olduğugerçeğini gizlemek istedi. Düne kadar diktatörünhamisi olan ABD emperyalizmi, zorba rejime karşıayaklanan halkın destekçisi pozlarına girecek kadarsahtekarlıkta ustadır.

Mısır’daki diktatörlüğün arkasındaki güç olanABD, şimdi de ülkenin geleceğini planlıyor. Buküstahlık, Mısır burjuvazisi ile ordudaki generallerkastının tescilli Amerikan uşakları olmasındankaynaklanıyor. Mısır’ın geleceğinden kastettikleri ise,Amerikancı rejimin işbaşında kalması, İsrail’e kalkanolmaya devam etmesi, beşte bir fiyatla İsrail’e yapılangaz sevkiyatının devam etmesi, Filistin halkıüzerindeki kuşatmada suç ortaklığının devametmesidir.

İşkenceci Ömer Süleyman’ı “demokratikleşmesürecine bekçi” tayin etmeleri de, emperyalistlerinMısırlı emekçilere neyi reva gördüklerini ortayakoyuyor.

Dayatılmak istenen ABD merkezli planın,ayaklanan Mısırlı emekçiler ile gençlerin talepleriylehiçbir alakası yoktur. Demokratik alanıngenişletilmesi, özgürlüklerin artması gerekiyor vb.söylemler gerçeği değiştirmiyor.

Obama yönetiminin tutumu bu iken, Mısır halkınamethiye dizip, bu ülkede yeni bir dönem başlamıştıraçıklamaları yapmak, Mısırlı emekçilerle alayetmekten başka bir şey değildir. Fakat ayaklanarakdiktatörü kovmuş bir halkın aptal yerine konmaya

CMYK

Emekçi halk bir diktatörü daha devirdi…

Sıra burjuva diktatörl

Sıra burjuva diktatörl 16 * Kızıl Bayrak * Sayı: 2011/07* 18 Şubat 2011

Page 17: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

tahammül etmesi de kolay değildir. Emperyalist-siyonist güçlere zaten tepkili olan Mısırlı emekçilerbu küstahlıklara sessiz kalmayacaktır.

“Türkiye modeli” sahte tartışması!

Emperyalist ABD rejiminin “akıl hocaları”ndanilham alan dinci gericiliğin medyadaki borazanları ilekimi liberaller, “Türkiye Arap ülkelerine modelolabilir” diye bir propaganda malzemesi uyduruppiyasaya sürdüler. AKP’ye yalakalık yapan diğermedya organları da bu sahte tartışmanın üstüneatlamakta geç kalmadılar.

Oysa durum tam tersidir. AKP ve şefi TayyipErdoğan, Mısır’daki diktatörlüğü örnek alıyorlar.Polis devletini tahkim eden AKP hükümeti, faşizanbaskıları günden güne arttırıyor. Tayyip Erdoğan’ıeleştirmek veya protesto etmek azgın devlet terörü ilemahkeme kapılarının açılması anlamına geliyor.

İşbaşına geldiği günden beri “sermayeye hizmet,işçi ve emekçilere eziyet” şiarını temel alan AKP, işçive emekçilere işsizlik, yoksulluk ve sefaletten başkabir şey sunmazken, genç kuşaklara da geleceksizliğidayatmaktadır. Neoliberal politikaların en vahşiicraatçılarından biri olan AKP iktidarının, baskı vezorbalıkta da Mısır rejiminden geri kalır yanı yoktur.

Demek ki AKP’nin modeli, Mısırlı emekçiler ilegenç kuşakları ayaklanmaya sürükleyen HüsnüMübarek modeli ile aynıdır. Türkiye’de bazıdemokratik hakların Mısır’a nazaran kısmenkullanılması, sermaye iktidarının lütfettiği bir şeyolmayıp, işçi sınıfının, ilerici devrimci güçlerinmücadeleleriyle, uğruna bedeller ödenerek kazanılmışhaklardır.

Bu model belki Müslüman Kardeşler’e uyabilir.Zira neoliberalizmi savunan, sosyal kazanımlarıngaspedilmesiyle güçlenen bu dinci akım, Mısır’daAKP modeline talip olacak yegane güçtür. Talipolduğu durumda ise bu model kısa sürede onun dasonunu getirecektir.

Kıscası, Mısırlı işçiler, emekçiler ve kapitalizmingeleceksizliğe mahkum ettiği genç kuşaklarsözkonusu olduğunda, AKP’nin onların aradığı modelolmadığı kesindir.

Eğer bir modelden bahsetmek gerekiyorsa, o dameşru militan zeminde başlattıkları mücadeleyiayaklanma boyutuna sıçratıp diktatörü kovan Mısırlıemekçilerin “isyan modeli” olmalıdır. Bu modelTürkiye işçi sınıfına, emekçilere ve geleceksizliğemahkum edilen genç kuşaklara yol gösterebilir.

Vurgulamak gerekiyor ki, bu “isyan modeli”,dünya işçileri, emekçileri ve geleceksizliğe mahkumedilen genç kuşaklarına da ilham veriyor. Mısıraçısından bugün eksik olan temel şey, devrimciöncüsü ile birleşen işçi sınıfının ayaklanmayaönderlik edip ayaklanmayı sosyalist devrimesıçratmasıdır. Bu eksiklik giderildiğinde model

tamamlanmış olacaktır.

Yeni dönemi sınıflar mücadelesinin seyri şekillendirecektir

Tunus’ta olduğu gibi Mısır’da da patlak verenisyanın önünü açan, işçi sınıfının son yıllardagerçekleştirdiği grev ve direnişlerdir. Mısır’ın kırsalalanında yoksul köylülerin topraklarını eldenbırakmamak için gerçekleştirdikleri direnişler de busürece kısmen de olsa katkı sunmuştur.

Mahalla el Kübra, Süveyş gibi işçi sınıfının yoğunolduğu bölgeler ile Kahire ve İskenderiye’deki sanayialanlarında polis rejiminin yoğun baskısına rağmeninatla mücadele eden işçilerin korkunun üzerineyürümeleri, diğer etmenlerle birlikte ayaklanmanınzeminini hazırlamıştır.

Ayaklanma da işçi sınıfının yaygın katılımı ilegerçekleşmiştir. 28 Ocak’ta gerçekleştirilen “gazapgünü” eyleminin en militan boyuta sıçradığı yerler,işçi sınıfının yaygın olduğu kentlerdir. Fakat işçilerkendi özgün şiarları ve pankartları ile değil, daha çokbireyler olarak ayaklanmaya katıldılar. 28 Ocak’taTahrir meydanına fabrika pankartlarıyla çıkılsa da, buayaklanma boyunca belirgin bir durum değildi.

Buna karşı son günlerde ayaklanmaya katılmanınyanısıra, ekonomik, demokratik, siyasi talepli grevleryaygınlaştı. Süreç biraz daha uzasaydı, işçilerin birsınıf olarak daha belirgin bir şekilde sürece dahilolmaları kaçınılmaz olacaktı. Devam eden kritik süreçiçin de bu durum geçerlidir.

Generallerin ilk iş olarak grevleri ve sendikalarınbağımsız eylem yapmalarını yasaklamaları tesadüfdeğil. Rejim için kimin tehlikeli olabileceğinibildikleri için, “demokratik sürece barışçıl geçiş”söyleminin her tarafta yankılandığı günlerde, buyasakları ilan etmekte bir sakınca görmediler.

Generallerin yasağı, işçi sınıfının greve

çıkmayacağı anlamına gelmiyor elbette. Son yıllardayapılan grevlere de kolluk kuvvetleri azgıncasaldırıyordu. Yani rejim için grev zaten “yasak”tı.Şimdiki koşullar ise ayaklanma öncesi süreçlekıyaslanmayacak derecede farklıdır. Artık diktatör ileyakın suç ortaklarını kovmuş bir ayaklanmanın temelgüçlerinden biri olduğunu bilen bir sınıf vardır ve busınıf 18 gün süren isyan boyunca hem bilinç hemörgütlülük hem de özgüven kazanarak daha dagüçlenmiştir.

Mübarek rejimi burjuva partileri bile baskı altındatutuğu için, alt orta sınıfa mensup gençler ile belli biraşamadan sonra orta sınıflar da eylemlere katıldılar.Fakat bu süreçte burjuva partilerin mücadeleye devametmesi için bir neden yok. Zira onların işsizlik,yoksulluk, geleceksizlik gibi bir dertleri bulunmuyor.İktidardan ve artı-değer yağmasından payalabildikleri ölçüde, sistemin organik parçasıdırlar.Bundan sonraki aşamada işçi sınıfı ile emekçilerinkarşısında konumlanacaklarından kuşkuduyulmamalıdır.

Kapitalizmin geleceksizliğe mahkûm ettiği gençkuşakların önemli bir kesimi ise, işçi sınıfının birparçası ya da müttefiki olarak kalacaklardır. Ziradüzenin onlara bir gelecek vaadetmesi olası değildir.

Önümüzdeki süreçte belirleyici olan, işçi sınıfınınörgütlü bir güç olarak nasıl bir mücadele hattıizleyeceğidir. İsyanın kazanımlarını koruma vehaklarını genişletme kararlılığıyla hareket ettiğinde,işçi sınıfının müttefiklerini de harekete geçirmesi zorolmayacaktır.

Gelişmenin bir devrim boyutuna varması ise, işçisınıfının devrimci öncü partisi ile birleşip anti-kapitalist mücadeleyi yükseltmesine bağlıdır. Zirasistemde köklü bir değişim ancak proletaryanınönderlik edeceği sosyalist bir devrimle mümkündür.

İşçi sınıfı ayaklanmanın yolunu açtı, ayaklanma daişçi sınıfının yolunu açacaktır.

CMYK

üklere de gelecektir!

lüklere de gelecektir! Sayı: 2011/07* 18 Şubat 2011 * Kızıl Bayrak * 17

Page 18: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

Tunus ve Mısır’daki halk isyanları coğrafyadakiemekçi kitleleri uyandırırken, birçok ülkede daha iyiyaşam koşulları ve baskıcı iktidarlara karşı kitleseleylemler gerçekleştiriliyor.

Halk kapitalizmin yarattığı işsizlik, yoksullukgibi sorunlara karşı tepkisini mevcut iktidarlarayöneltiyor. Tunus, Mısır, Cezayir, Yemen, Irak, İran,Ürdün, Bahreyn, Libya gibi ülkelerde emekçilertaleplerini sokaklarda dillendirirken eylemlerdeestirilen devlet terörü sonucu can kayıplarıyaşanıyor.

Bahreyn’de binlerce kişi İnciMeydanı’nda

Bahreyn’in başkenti Manama’da 14 Şubat günübaşlayan eylemler 3 gün boyunca sürdü. Gazetemizinhazırlandığı saatlerde de eylemler devam ediyordu.Bahreyn Kralı’nın 14 ve 15 Şubat günlerindegerçekleştirilen gösterilerde polis kurşunlarıylakatledilen iki protestocu için özür dilemesi ve birkomitenin ölümleri araştıracağını duyurmasıeylemleri yatıştırmaya yetmedi. 15 Şubat gecesiemekçiler geceyi meydanlarda geçirdi. 16 Şubatsabahı ise göstericiler şehrin ana meydanındakianıtın çevresinde erken saatlerden itibaren toplandı.Öfkeli kalabalıklar, alanda toplandı.

15 Şubat günü çatışmada öldürülen Fadıl SelmanMatruk’un cenaze törenine binler katıldı. Polistarafından öldürülen Ali Muşeyma’nın yasını tutmakiçin hastane önünde toplanan kalabalığa ateş açılmasısonucu ölen Matruk binlerce kişinin katılımıylatoprağa verildi. “Halk rejimin yıkılmasını istiyor”sloganının yükseldiği törende Matruk’un cenazesiomuzlarda taşındı.

Reform ve insan haklarında düzenleme talebiyleyapılan eylemlerde ABD’nin 5’inci Filosu’na evsahipliği yapan körfez krallığında 1971’den bu yanagörevde olan Başbakan Şeyh Halife bin Sallah elHalife’nin istifası isteniyor. Siyasi tutuklularınserbest bırakılması ve yeni anayasa diğer taleplerarasında yer alıyor.

Yemen halkı da ayakta! Hüsnü Mübarek’in istifasının ardından 12 Şubat

günü Yemen’in başkenti Sana’da toplanan 4 binkadar genç, “Mübarek’ten sonra sıra Ali’de!”, “DefolAli!” ve “Halk rejimin düşmesini istiyor!” şeklindesloganlar attı.

Eylemlerin 3. günü olan 13 Şubat günüçoğunluğu üniversite öğrencisi binlerce kişi sokağaçıktı. Başkent Sana’nın merkezinde bulunan alanayürümek isteyen kitleye polis müdahale etti.Müdahale sonucu yaralananlar oldu. 23 kişinin degözaltına alındığı bildirildi.

Eylemlerin 6’ncı günü olan 16 Şubat günü isebaşkent Sana binlerce polisle abluka altına alındı.Reuters, Sana’da iktidar yanlılarıyla çatışmalarınsürdüğünü bildirirken, protestocuların SanaÜniversitesi’nde toplandığı, fakat burada Salihtaraftarları tarafından sopalı saldırıya maruzkaldıklarını duyurdu. Ayrıca yüzlerce öğrencininüniversitenin kampüsünden çıkarak gösteriyi yenidenbaşlatmaya çalıştığı, polisin öğrencilerin kampüstençıkışlarına izin vermediği söylendi. Bunun üzerineöğrencilerin hükümet yanlılarına içeriden taş atmayabaşladığı bildirildi.

Olaylarda dört kişi yaralanırken, gösterilersırasında biri AP muhabiri, biri El Arabiyatelevizyonunun kameramanı ve 3 gazetecinindövüldüğü duyuruldu.

İran halkı sokaklardaİran’da gösterilere izin verilmemesine ve yoğun

önlemler alınmasına rağmen 14 Şubat günü Tahranbaşta olmak üzere İran’ın büyük şehirlerindegösteriler düzenlendi. İran’ın başkenti Tahran’dabinlerce kişinin katıldığı yürüyüşü dağıtmak içinpolisin göz yaşartıcı gaz sıktığı ifade edildi.Çatışmalar sonucu iki kişi öldü.

16 Şubat günü, gösterilerde öldürülen Sanei Jaleisimli öğrencinin cenaze töreninde muhaliflerle rejimyandaşları arasında çatışma çıktı. Taraflar, Jale’ninöldürülmesine karşı birbirlerini suçlarken, cenazetörenine katılan hükümet yanlıları, hükümete muhalifolan Mehdi Kerrubi aleyhinde pankartlar taşıdılar.

Ayrıca kitlesel eylemlerin yapıldığı Tahran’dayollar göstericiler tarafından bloke edildi.

Irak’ta eylemler...Irak halkı yaşam standartlarının yükseltilmesi

talebiyle 11 Şubat günü sokaklara döküldü. Bağdatgenelinde dört farklı bölgede yapılan gösterilerdehükümetten daha iyi hizmet sunulması veyolsuzlukla mücadele edilmesi talep edildi.Bağdat’ın ünlü sahafçılar çarşısı el Mutanabi’deyüzlerce kişinin katılımıyla başlayan protestogösterileri, Bağdat’taki Tahrir Meydanı’nda devametti. Burada göstericilerin sayısı bini bulurken,askerlerle protestocular arasında kısa süreli gerginlikyaşandı.

Hükümet karşıtı sloganlar atan göstericiler,“Kahire’den Bağdat’a, yolsuzluk istemiyoruz”,“Yolsuzluğa hayır, özgürlüğe evet”, “Bizimsokaklarımız çamurla, sizin cepleriniz parayla dolu”ve “Maliki de Saddam gibi öksüzlerle ilgilenmiyor”şiarlı pankartlar açtılar.

Başkentin Şii mahallesi Sadr’da da sokaklardayürüyen yaklaşık 2 bin kişi, ellerinde boş benzinbidonları taşıyarak, dünyanın en zengin petrolrezervlerinden birine sahip ülkede yaşanan sefaletedikkat çektiler.

16 Şubat günü ise Irak’ın güneyindeki Kutkentinde, altyapı hizmetlerinin yetersizliği ve gıdasıkıntısı protesto edildi. Yolsuzluk yapan yetkilileringörevden alınması ve temel hizmetleriniyileştirilmesi de talep edildi. Yaklaşık 2 bin kişinin

katıldığı eylemlerde hükümet binalarına saldırıdüzenlendi ve valinin evi ateşe verilmeye çalışıldı. İlmeclis binasını ele geçiren Iraklılar üzerinde devletterörü estirildi. Valilik binasının çatısına çıkan keskinnişancılar halka ateş açarken çıkan çatışmalarda 3kişi öldü. Ayrıca 15’i polis olmak üzere 30 dolayındakişinin de yaralandığı belirtildi.

Ayrıca Süleymaniye merkezindeki Derge Sara’daadı öğrenilemeyen bir genç kendini yakmayakalkıştı. Görgü tanıkları gencin yolsuzluklarıprotesto ettiğini söyledi.

Bu olayın duyulması üzerinde binlerce kişi, kentmerkezinde yürüyüş yaparak hükümetin istifasınıistedi.

Libya’da şiddetli çatışmalar Libya’nın en büyük ikinci kenti olan Bingazi’de

15 Şubat akşam saatlerinde başlayan çatışmalar 16Şubat günü de sürdü. Eylemler başkent Trablus vediğer şehirlere de sıçradı.

Başbakan Bağdadi el Mahmudi’nin istifa etmesinitalep eden sloganların atıldığı gösterilerde ‘çürümüşyöneticiler’in defolması istendi. Göstericilerle polisarasında çıkan çatışmalarda polis gaz bombası ilekitleyi dağıtmaya çalıştı. Çatışmalar sonucu çoksayıda kişinin yaralandığı bildirildi.

Görgü tanıkları, Trablus’un Ebu SlimCezaevi’nde 1996’da polis tarafından katledilenmahkumların avukatı olan Fethi Terbil’in gözaltınaalınmasının protestoları tetiklediğini söyledi.Terbil’in daha sonra serbest bırakılmasına rağmengösterilerin sürdüğü belirtildi.

Cezayir’de halk sokaklarda12 Şubat günü Cezayir’de yüzlerce kişi gösteri

yapmak üzere alanlarda toplandı.Devlet yönetimi ise gösterilere engel olmak ve

Mübarek’in akıbetine uğramamak için yoğunönlemler aldı. Mübarek’in gidişini kutlamak içinkendiliğinden gelişen gösteriye müdahale eden polis10 kadar kişiyi gözaltına aldı. Göstericiler bu sırada“Rejim yıkılsın!” ve “Mübarek’ten sonra sıraButeflika’da!” sloganlarını attılar.

Cezayir’de Tunus’ta halk ayaklanmasının fitiliniateşleyen üniversite mezunu işsiz genci örnek alarakkendilerini yakanların sayısı ise 4’e yükseldi. Sonolarak Tunus sınırı yakınlarındaki El Ued kentinde36 yaşındaki işsiz ve altı çocuk babası Lütfi Maamirkendisini yaktı. Ağır yaralanan Maamir kaldırıldığıhastanede hayatını kaybetti.

Ortadoğu18 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/07* 18 Şubat 2011

Ortadoğu ve Kuzey Afrika yangın yeri

Page 19: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

Tunus’ta başlayan, Mısır’la devam eden işsizlik,yoksulluk ve zorbalığa karşı halk ayaklanmaları, Arapdünyasında yeni bir dönem başlattı.

Her yönüyle Arap dünyasının merkezi kabul edilenMısır’da, son üç haftada yaşanan baş döndürücügelişmeler işçi sınıfı, emekçiler, genç kuşaklar ve tümezilenler hanesine önemli kazanımlar eklemiştir.

Süreç henüz başlangıç aşamasında olsa da Arapdünyası, Ortadoğu ve tüm ezilen halklara umut kaynağıolmuş, zorba egemenleri geriletmenin tek yolununisyan olduğunu yeniden kanıtlamıştır.

Vahşi neo-liberal politikaların dolaysız sonucu olanişsizlik, yoksulluk, geleceksizlik, yolsuzluk, rüşvet,baskı ve devlet terörüne karşı patlak veren isyan,bağımlı ülke emekçilerinin kapitalist sisteme tahammülsınırlarının son aşamasına geldiğini gözler önüne serdi.

Peş peşe gelen ayaklanmalarla Arap dünyasının enazgın iki diktatörünün kovulması, sıra bekleyenrejimlerin efendilerine de ecel terleri döktürüyor.Benzer bir korkunun dünyanın farklı bölgelerindekidiktatörler için de geçerli olduğundan kuşku duymamakgerek.

Ömürlerini uzatmaya çalışan gerici rejimlerinefendileri ücretlere bir miktar zam yapıp temel gıdamaddelerinin fiyatlarında kısmi indirime gittiler;ardından ise siyasal alanda reform vaatleri, yoksulluklamücadele sözü, yeni istihdam alanlarının yaratılacağıiddiası ile sokaklardan yükselen isyan seslerininmesajını aldıklarını beyan ettiler.

Bu önlem ve vaatler yerine getirilse bile, bu kadarıemekçilerle geleceksizliğe mahkum edilen gençkuşakların derdine deva olmayacak. Kaldı ki,kapitalistler ve onların hizmetlerindeki devletler,işbaşında kaldıkları sürece işçi sınıfıyla emekçilerinkazanımlarını gasbetmeye devam edeceklerdir. Buolgu, nihai çözüme varana kadar, yani kapitalist sistemyıkılana kadar çatışmanın devamını zorunlu kılıyor.

Emperyalist/siyonist güçlerle işbirlikçilerininsaldırganlığı yeni değil elbet. Yeni olan, işçi sınıfının,emekçilerin, genç kuşakların neo-liberalizmin yıkıcıetkileri ve kokuşmuş rejimlerin zorbalığına karşı, uzunbir aradan sonra yeniden ayaklanma sürecine girmişolmalarıdır.

Bu süreci başlatan Tunus ve hemen ardındanyetişen Mısır’daki ayaklanmalar, Ortadoğu özgülündemuazzam önemde gelişmeler olarak tarihekaydedilmiştir. Ancak ayaklanmaların etkilerininbölgeyle sınırlı kalmayacağı açıktır. Kapitalizmin vahşisaldırılarına maruz kalan dünyanın farklı ülkelerindenişçilere, emekçilere, genç kuşaklara da ilham kaynağıolacaktır. Birçok ülkede bunun ilk verileri şimdidengörülmeye başladı.

Çatışma yeni bir evreye girdi

Tunus ve Mısır özgülünde çatışma, yeni bir evreyegirmiştir. Diktatörler kovulmuş, zorba rejimhırpalanmış, devletin organik parçası haline gelenhakim partiler gayr-ı meşru konuma düşmüş, ancakdiktatörlük özü itibarıyla halen ayakta ve kendinitahkim etmek için zaman kazanmaya çalışmaktadır.

İktidarı elinde tutan burjuvazi, halen emekçikitlelerin basıncı altında bulunuyor. Egemenlik aygıtıda belli ölçüde hırpalanmış durumda. Bununla birlikteemperyalistlerin de desteğini arakasına alan “yeni”yönetimler, fırsat buldukları anda karşı saldırıyageçeceklerdir. Amaç hayatın “normale” dönmesini,

yani halkın alanları yeniden burjuvaziye veişbirlikçilerine terk etmesini sağlamaktır. Ziraemekçilerin kazandıkları mevzileri terk etmesi, bualanların yeniden asalak kapitalistlerin eline geçmesidemektir. Fakat ayaklanma sonrasında bu öyle kolayvarılacak bir hedef değil artık.

Ayaklanmanın ilk aşamasında gençler, işçiler,işsizler, emekçiler, bir aşamadan sonra orta sınıflar daalanlara çıktı. Farklı toplumsal kesimleri alanlardabuluşturan olgu, özetle, diktatörü kovmak, etrafındabiriken kontra çeteleri dağıtmak, yağma ve rüşvete sonvermek, polis rejimini yıkmaktır.

Her birinin kendine özgü yönleri olsa da,ayaklanmaların ilk sonuçları, kapitalist sistemle sorunuolmayan mülk sahibi sınıfların beklentilerine, asgaridüzeyde de olsa karşılık vermiş görünüyor. Zira her ikiülkede burjuva parti ve örgütler, eski rejiminartıklarıyla işbirliği yapmaya başladılar.

Görünen o ki, burjuvazinin bazı kesimleriyle 14Ocak cephesini oluşturan Tunus İşçileri KomünistPartisi (TİKP), düzen kampındaki birleşmeyizayıflatmaya çalışıyor. Anti-kapitalist söylemdenkaçınarak bazı güçlerle buluşmayı başaran TİKP, buhaliyle taleplerini düzen sınırları içine çekmişgörünüyor. Ancak eğer genel demokratik/siyasaltaleplerin ötesine geçip işçi sınıfıyla emekçimüttefiklerinin sınıfsal çıkarlarını esas almaya başlarsa,bu cephenin varlık nedeni de ortadan kalkacaktır.

Burjuva partilerin rejim artıklarıyla işbirliğiyapmaları kaçınılmazdı. Zira çıkarları kapitalist sistemebağlı olan kesimlerin önce mücadele alanlarını terketmesi, ardından karşı tarafa geçmesi eşyanın tabiatıgereğidir. Bundan dolayı işçi sınıfı ile emekçimüttefikleri artık yollarına yalnız devam etmekdurumundadırlar. Bu noktaya varılması, güçlerdengesini ilk dönemde burjuvazi lehine değiştiriyorgibi görünse de, safların netleşmesi, herkesin kendibayrağı altında toplanması açısından önemli bir eşiğede işaret eder.

Karşı-devrimin saldırısını işçi sınıfının bağımsız devrimci

eylemi önleyebilir!

İşçi sınıfının grev ve direnişleri, her iki ülkedekiayaklanmanın patlak vermesinde önemli bir roloynamış, ancak işçiler ayaklanmaya “sınıf” olarakdeğil, “birey” olarak katılmışlardır. Gerçi Mısır’da işçigrevleri başlamıştı, fakat o günlerde de Hüsnü Mübarekdefolup gitmiştir. Yönetimi devralan generaller ise, işçisınıfının yasağa uyma ihtimali düşük olsa da zamangeçirmeden hem grevleri hem sendikaların bağımsızeylem yapmalarını yasakladılar.

İşçi sınıfıyla bütünleşmiş devrimci önderliktenyoksunluk, ayaklanmaların yarattığı muazzam fırsatındeğerlendirilmesini şimdilik önlemiş oldu. Ancakayaklanmanın kendisi hem işçi sınıfının genel ve tabanörgütlülüğü için eşsiz olanaklar yarattı hem devrimciöncü öznenin yaratılıp misyonunu oynayabilmesi içinuygun koşullar oluşturdu.

Kitlesel ayaklanmanın dev dalgası, diktatörlerinkovulması ile durulsa da, her iki ülkede de süreç halendevam ediyor. Ancak bu dönem talepler, hedefler,müttefikler vb. açılardan ayaklanma öncesinden çokfarklıdır.

Bu aşamada çatışmanın belirgin şekilde sınıfsal bir

karakter kazanması gerekiyor. Bu ise, kazanmak içinanti-kapitalist/anti-emperyalist/anti-siyonist birprogram, devrimci taktik ve strateji, sınıfsal temeledayalı örgütlenme ve buna uygun mevzilenmeyi şartkoşuyor.

Hareketin bu düzeyi yakalayabilmesi için, kuşkusuzki, devrimci öncüsü ile birleşen işçi sınıfının sürecedamgasını vurması ve emekçi müttefiklerini önderliğialtında seferber edebilmesi gerekiyor. Bu, elbettemücadeleyle yoğrulmuş bir süreçtir; bununla birlikteayaklanmalar bu süreci fiilen başlatmış bulunuyor.

Ortadoğu Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak* 19Sayı: 2011/07* 18 Şubat 2011

Halk ayaklanmalarında son sözü işçi sınıfı söyleyecek!

Eskişehir’de Mısırisyanı selamlandı

Mısır’da kapitalist baskı ve sömürüye karşıalanlarda olan emekçileri selamlamak içinEskişehir’de 12 Şubat günü bir eylem örgütlendi.

Hamamyolu Yediler Parkı’nda biraraya gelenkitle “Mısır’da Tunus’ta tüm dünyada emperyalizmyenilecek direnen halklar kazanacak” pankartınıaçtı. Yürüyüş Mısır ve Tunus’ta emekçi kitlelerineylemlerini anlatan ajitasyon konuşmalarıylabaşladı. Yürüyüş boyunca dağıtılan bildirilerle,Eskişehir halkına Ortadoğu halklarınınemperyalizme karşı kararlı mücadelesi anlatıldı.Türkiye’de de torba yasa, PVSK, cop vb. sosyal yıkımsaldırısı ve baskının uygulandığı vurgulandı.

Yürüyüşe düşünce suçu ile yargılanan veidamları istendiği için BM tarafından Eskişehir’eyerleştirilen İranlı Sosyalistler de Farsça/Türkçe“İran’da idamlara son’ pankartı ile katıldı.

Adalar Migros önüne gelen kitle burada basınaçıklaması gerçekleştirdi. Açıklamadaemperyalizmin, ezilen ve sömürülen halkları baskıaltında tutabilmek için diktatörler yaratıp, koruduğubelirtildi. Türkiye’de de sermaye devletinin birtaraftan Mısır’a selam gönderirken bir taraftan datorba yasayla işçi ve emekçilerine yeni saldırılardayattığı ifade edildi.

Basın açıklamasının ardından İran Ve Türkiyeİşçilerinin Dayanışma Komitesi’nin mesajı okundu.Okunan mesajda Ortadoğu halklarının uğradıklarıbaskı ve sömürünün karşısında anti-emperyalistmücadelenin önemine değinilirken, İran’daortalama 8 saatte bir kişinin idam edildiği belirtildi.İranlı sosyalistlerin zulmün her türlü biçimine karşıenternasyonal dayanışmayı yükseltme çağrısıylaeylem son buldu.

Eylem, Alınteri, BDP, BDSP, DHF, EHP,DİSK/Emekli-Sen, ESP ve Halkevleri tarafındanörgütlendi.

Kızıl Bayrak / Eskişehir

Page 20: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

12 Şubat tarihinde, “İşçilerin birliği halklarınkardeşliği” şiarı ile Almanya’nın Bielefeld kentinde birgece gerçekleştirdik.

Sosyal mücadelelerin ve halk ayaklanmalarınıngeliştiği bir dönemde, BİR-KAR Bielefeld olarak“İşçilerin birliği halkların kardeşliği” adı altında birgece örgütlemeye karar verdik ve hızla çalışmalarabaşladık. İlk elden, bölge platformu olarak yaptığımıztoplantıda böyle bir gece gerçekleştirmenin bizeyüklediği sorumluluk üzerinden saflarımızda bir açıklıkyarattık. Gece çalışmasını bu bilinçle hazırladık. Vakitgeçirmeden materyallerimizi çıkardık.

Bielefeld ve çevre bölgelere planlamaya uygunolarak yaygın biçimde afişlerimizi yaptık. Aynı andaBielefeld’deki Türkiyeli işçi ve emekçilerin oturduğubölgelere yaygın biçimde el ilanlarımızın dağıtımınıgerçekleştirdik. Böylece, Bielefeld’deki ilericipotansiyelin neredeyse yüzde doksanınamateryallerimizi ulaştırmış olduk. Tanıdığımız pek çokemekçinin evini ziyaret ettik. Bununla da yetinmedik,dernek ve kurumlara toplu biletler bırakarak dahayaygın bir dağıtım gerçekleştirmiş olduk. En önemliside, bugüne dek ihmal ettiğimiz bir şeyi yaptık, çevrebölgelere de açıldık. Bu bölgelerde bulunan dernek vebüfelere broşür, bilet ve afişlerimizi ulaştırdık.Toplamda 500 afiş, 5 bin civarında bildiriyi kullanmışolduk. Bu çalışma bugüne kadar yaptığımız en yaygınçalışmaydı ve bu saflarımızda hissedilir düzeyde birmoral ve motivasyona yol açtı. Gecemize de bumotivasyonla girdik.

Aynı gün, Alevi Kültür Derneği’nin düzenlediği biretkinlik, Kürdistan Zentrum’unun 15 Şubat vesilesiyleorganize ettiği yürüyüş ve düğün olmasına rağmen500’e yakın işçi, emekçi ve ilerici kitleyi gecemizekatma başarısını elde ettik. Bu hedeflediğimiz sayıydı.Kitlelere dönük gerçekten yoğun ve yaygın politik vepratik bir çalışma yürüttük ve karşılığını aldık.

Gecemiz kısa açılış konuşmasıyla başladı, direnenhalklar nezdinde devrim ve sosyalizm şehitleri anısınasaygı duruşuyla devam etti. Bunu, Bielefeld’de müzikyapan Grup Niwan’ın verdiği dinleti izledi. Ardından,bir süre önce bölgemizde gençlik çalışması kapsamındabaşlattığımız tiyatro çalışması için birarayagetirdiğimiz gençlerin ve göçmen öğrencilerin okuldakidurumunu anlatan “Rütli Hauptschule” adlı skecininsunumu yapıldı. Daha sonra Folklor Akademisi’ndendostlarımız bir gösteri sundular. Ardından etkinliğinkonuşması yapıldı. Konuşma gündeme oturan anlamlımesajlar içeriyordu. Bielefeld’de müzik yapan GrupYaşam’dan dostlarımızın söylediği türküler ve halayparçalarıyla gecemizin birinci bölümünü sonlandırdık.

İkinci bölümü Ruhi Su’nun öğrencisi olan, kendinihem tıp, hem resim, hem de müzik alanındakibaşarılarıyla kanıtlamış emekçi dostumuz Dr. TanerBayyurt’la başlattık. Büyük bir ilgi ve dikkatledinlenen Taner Bayyurt hem müziği hem dedayanışmada gösterdiği mütevaziliğiyle herkesinsempatisini kazandı. Taner Bayyurt’un ardından, birarkadaşımız, Dario Fo’nun yazdığı “Yarın Olacak”isimli tiyatro oyununu sundu. Oyun kitle tarafındanbüyük bir beğeni ve dikkatle izlendi. Ardından sanatçıdostumuz Mikail Aslan ve grubu sahneye çıktı. MikailAslan yaptığı müzik ve söylediği Zazaca türkülerle birkez daha herkesin beğenisini topladı. Aslan, hemkendisini beğeniyle dinleyen kitleye hem de bu kitleylekendisini buluşturan BİR-KAR’a bu başarılıorganizasyondan dolayı teşekkürlerini iletti.

Gecenin finalinde, rap türü müzik yapan Grupİntifada sahne aldı. Grubun, kapitalizmi teşhir eden vetek kurtuluşun sosyalizmde olduğunu vurgulayansözlerini kendilerinin yazdıkları şarkıları, gençleriolduğu kadar bütün kitleyi de coşturdu. Gençlersunumlarıyla rap müziğinin de bir mücedele aracıolarak kullanılabileceğini göstermiş oldular. BielefeldHalkın Günlüğü Taraftarları ile Bielefeld ve çevresiDersimle Dayanışma Derneği’nden dostlarımız dagecemize mesaj gönderdi.

Gecemiz, bir başka etkinlikte buluşmak dileği veçağrısı ile sonlandırıldı.

Kendi içerisinde kimi olumsuzluk ve eksiklikleribarındırsa da, hem politik hem de pratik bakımdan sonderece güçlü bir etkinlik gerçekleştirdik. Bu etkinliktenaldığımız motivasyonla önümüzdeki dönemde dahagüçlü ve anlamlı çalışmalar gerçekleştireceğiz.

BİR-KAR / Bilefeld

Dünya20 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/07* 18 Şubat 2011

Tunus`la başlayıp Mısır’ı da tutuşturarak tümArap coğrafyasını saran isyan ateşi 12 ŞubatCumartesi günü Berlin ve Stuttgart’ta gerçekleştirileneylemlerle selamlandı.

BerlinHerrmannplatz’da biraraya gelen yaklaşık 200

kişilik kitleyle eylem başladı. Eylemi BİR-KAR’ın daiçinde yer aldığı Arap, Filistinli, Iraklı, Kürdistanlı,Türkiyeli ve Almanlardan oluşan kurumlar organizeetti. Eylem boyunca Hüsnü Mübarek şahsındadiktatörlük lanetlenerek komşu ülkelerdekidiktatörlükler de kınandı. Bir an önce özgürlüğe vedemokrasiye kavuşma mesajları verildi. Eylem dahaçok bir kutlama havasında geçti.

Eylemde yapılan konuşmalarda Mübarek’indevrilmesi büyük coşkuyla karşılanırken, ABD, ABve diğer emperyalist ülkeler tarafından örnek bir ülkeolarak öne çıkarılan Türkiye’ye dönük yapılaneleştirilere ise yürüyüşçülerin TV’lerde yapılanpropagandanın sonucu olarak tepkisel davrandığıgözlemlendi.

StuttgartLautenschlagerstrasse`de biraraya gelen ilerici ve

devrimci, yerli ve göçmen kurumlar, Arap halklarınındirenişini selamlayan döviz ve pankartlarla yürüdü.Yürüyüş boyunca canlı enternasyonal sloganlareşliğinde diktatörler ve arkalarındaki emperyalistgüçler lanetlendi. Kitle, alışveriş merkezinegeldiğinde burada yapılan konuşmalar ilgiyledinlendi. Schlossplatz`a varıldığında ise meydandabekleyenlerle buluşuldu. Tahrir Meydanı’ndaki zaferhavası buraya da yansıdı. Tahrir Meydanı’yla canlıbağlantı kurularak verilen mesaj dinlendi. Daha sonraOnur Olgun`un ezgileri eşliğinde halaylar çekildi,marşlar söylendi.

Türkiyeli devrimcilerden TKİP flamalarıylaeylemde yer alırken, diğer yapıların eylemekatılmadığı gözlemlendi.

BİR-KAR eylemde ortak bildiri metninidağıtırken, direnen Arap halklarını selamlayan, faşistve gerici rejimlerle emperyalist haydutları lanetleyendövizler taşıdı.

BİR-KAR adına kürsüden yapılan konuşmada iseayaklanan bölge halklarının şahsında dünyanın ezilenemekçi halkları ve onların devrimci ayaklanmalarıselamlandı. Paris’ten Kahire’ye halkların ayağakalktıkları belirtilerek nefretlerini kapitalist-emperyalist dünyaya karşı yönelttikleri söylendi.Emekçi halkların kaderlerini ellerine almak istediğidile getirildi. Tunus ve Mısır’daki ayaklanmalaravurgu yapılarak emekçi halklarla enternasyonaldayanışmanın büyütülmesi gerekliliği ifade edildi.Konuşma “Mübarek defolsun! Bütün iktidar emekçihalklara devredilsin” sözleriyle son buldu.

Kızıl Bayrak / Berlin - Stuttgart

Bielefeld’de coşkulu gece

Almanya’da Mısır’la dayanışma eylemi

12 Subat 2011 / Münih

Page 21: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

Bilindiği gibi geçen yıl Hollanda Rotterdam polisi1 Mayıs’ta eylemcilere saldırmıştı. Onlarca eylemciyaralanmıştı. Bir yaralı için ambulans çağrılmış amagelmemişti. İlkyardım santrali yaralı için polisebasvurulmasını istemişti. Saldırıya uğrayan 1 Mayıskatılımcıları mahkemeye başvurmuşlardı. Suçduyurusunda bulunmuşlardı.

Düzenin azgın köpeklerinin saldırı nedeni 1Mayıs’ın geçmiş yıllarda militan ve coşkulu birşekilde kutlanması ve kutlanacak olmasıydı. Katılımıngenelde görece sembolik kalması bile düzeni herseferinde rahatsız ediyordu.

Nihayet düzen 2010 1 Mayısı’nı kana bulamayakararlıydı. Daha yürüyüş başlamadan polisleretrafımızı kuşatmışlardı. Polis şefi pankart sopalarınıniade edilmesini istedi. Bugüne kadar pankartlar hepsopalı olarak taşınmıştı. Zira kitle içinde pankartlarınbaşka türlü görünme olasılığı yoktu. Sonuçta sopalarteslim edilmek üzere toplandı. Ama kortej yürüyüşebaşlamadı, pankartsız yürüyüş anlamsızdı. Ve yürüyüşmitinge dönüştürülmek istendi. Bu tamamenkendiliğinden gelişen bir durumdu.

Polis ise zamanında başlamadığı için yürüyüşübitmiş ilan etti. Saldırmak için aradığı fırsatı veargümanı buldu. Saldırdı. Orantısız güç kullandı.Gören de sanki polisler düşmanla savaşıyorzannederdi. Gerçekten de düzen ev ödevini iyiyapmış, kendi mezar kazıcılarını ciddiye almış,muhatap kabul etmişti. Burjuvazi de biliyor kiözellikle kriz döneminde düzene alternatif ne varsayok etmelidir.

Sonrasında ise saldırı devam etti. Savcılık 1 Mayıskatılımcılarına koğuşturma başlattı. Polis 14katılımcıyı kaba kuvvet kullanarak tutuklamıştı. Bueylemde tutuklananlardan bazı katılımcıların sulhmahkemesindeki davaları sonuçlanmış, idaremahkemesindeki ayrı bir dava halen sürmektedir.

4 Şubat’ta, 40’tan fazla insan Rotterdam adliyesiönünde bir eylem gerçekleştirdiler. 1 Mayıskatılımcılarına uygulanan kovuşturmalarındurdurulması ve gösteri ve yürüyüş hakkınıntanınması lehinde pankart açtılar. Adliye içerisinde ise4 kişi polise karşı direnmekten sulh hakimi tarafındanyargılanıyordu. Tüm tanık ifadelerine, görselmalzemeye rağmen sulh hakimi ben sağırım, körümve uydururum sözcükleriyle anlamını bulan biryargıya vararak bu 4 kişiyi suçlu bulmayı başardı.Bazıları aynı zamanda para cezasına çarptırıldılar.

Yargılanan bu dörtlü temyiz hakkını saklıtutmaktadırlar.

Aynı zamanda yürüyüş komitesi bölge idare

mahkemesine başvurarak anayasal bir hak olanyürüyüş ve gösteri hakkının engellendiğini gündemegetirdi. Zira sopasız pankartta ısrar eden polis böylecepankartın kitle içinde gözükmesini olanaksız kılmaktave eylem hakkını engellemekteydi. O gün oradabulunan kitle gördü ki bu düzenin yasası, anayasasısıfır ve değeri olmayan birer paçavralardır. Buyasalarda sıralanan hak ve hukukun hiçbir garantisi vedeğeri yoktur. Yasa ve anayasalarda bulunan hak veözgürlükler aslında yoktur. Yok sayılmalıdır.Burjuvazi düzeninde yalnızca kendisine hak veözgürlük tanımaktadır.

Son bir yıldır polis birçok etkinliği emniyetininsağlanamamasını gerekçe göstererek yasaklamıştır.İzin verilen etkinliklere ise güvenliğini organizatörünsağlamasını şart koşmuştur. Yani herhangi birgüvenlik rizikosu taşıyan bir etkinliğe izin verilirkenözel güvenlik tarafından yeterli güvenlik önlemlerialınmasını şart koşulabilecektir. Parasızlık etkinliğinsözde güvenlik nedeniyle yasaklanmasına nedenolabilecektir. Zira parası olmayan güvenlik önlemleriiçin yeterli harcamayı yapamaz.

Yine özellikle son bir yıldır polis ‘zero tolerance’,sıfır tahammül uygulamaktadır. Pratikte bu orantıszgüç kullanma anlamına gelmektedir. Polis her yerdeve her zaman ihtiyaç hissederse orantısız güçkullanmak istemekte bunun yasal ve maddi temelinioluşturmaya çalışmaktadır.

İdare mahkemesindeki dava 10 Mart’tadır. Davayapolisin gösteri yasasını engellemesi konu edilecektir.Belirtmeye gerek yok ki burada polis yalnızca salyasıakan, insani hiçbir yanı olmayan bir robottur. Polishaksız düzenin ihtiyaçları için çalışan birorganizmadır. Bu cellatların defterlerinin dürüleceği,hesaplarının görüleceği günler çok mu uzakta acaba?Bunun için mi bunlar bu kadar canavarlaştılar? Bununiçin mi orantısız güç gösterisine girdiler?

K.Cenk

Dünya Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 21Sayı: 2011/07* 18 Şubat 2011

Dünyadan...

Hollanda’da ulaşım greviHollanda’da hükümetin toplu taşıma

hizmetlerinde tasarruf gerekçesiyle kesintiyegitmesi gerçekleştirilen grevlerle protesto edildi.15 Şubat günü Amsterdam’da tramvay, otobüs vemetro çalışanlarının greve katılımı yüzde 40oranında oldu. 16 Şubat’ta ise Rotterdam ve DenHaag şehirlerinde toplu taşıma hizmetleriçalışanları grev gerçekleştirdi. Bu kentlerde degreve katılım benzer oranlarda oldu.

Hükümet Amsterdam, Rotterdam ve Den Haagşehirlerindeki toplu taşıma hizmetlerini büyükölçüde özelleştirmek istiyor. Bu özelleştirmelerleişçilerin çalışma koşulları ağırlaşacak ve haklarıgasbedilecek. İşçiler tensikata maruz kalacak veücretleri düşürülecek. Kadrolu işçiler iştenatılacak ve taşeron firmalar devreye girecek.

Hollanda’da yasalarca tanınan “grev hakkı”gerçekte kağıt üzerinde kalmaktadır. Hakimleriniki dudağı arasında grevlerin kaderi belirlenirken,mahkemeler grevleri her an ve her durumdadurdurabiliyor ya da yasaklayabiliyor. Yaniburjuvazi Hollanda’da işçinin grev hakkınımahkeme kanalıyla ipotek altına almıştır.Geçmişte de grevin en tayin edici dönemindeeylemler mahkemeler tarafından yasaklandı.

Toplu taşıma grevinde de bu eyleminyasaklanması istendi. Ancak toplu taşımaişçilerinin grev iradesi öylesine güçlü ki; mahkemekitle tepkisinden korktuğu için greve izin vermekzorunda kaldı.

Kızıl Bayrak / Hollanda

Goodyear işçi kıyımınahazırlanıyor

Goodyear lastik tekeli, fabrika kapatarak işçikıyımına hazırlanıyor. Goodyear yönetimitarafından yapılan açıklamada, 2009’un sonçeyreğindeki 107 milyon dolarlık net gelirlekarşılaştırıldığında 2010’un son çeyreğinde 177milyon dolarlık bir kayıp yaşadığı belirtildi.

Faturayı işçilere kesen Goodyear, “düşükmaliyetli yüksek gelir getirecek ürünler sunma”adı altında oluşturduğu plan doğrultusunda,Kuzey Amerika’daki Unuon City fabrikasınıkapatacağını açıkladı. Fabrikada şu an 1900 işçiçalışıyor.

Yunanistan’da ulaşım eylemiYunanistan’da krizin faturasını emekçilere

çıkaran hükümet protesto edildi. Toplu taşımaaraçları çalışanları 15 Şubat günü 4 saatlik işbırakma eylemi gerçekleştirdi.

Başkent Atina ile Pire kentlerini kapsayan Atikabölgesinde, metro ile banliyö trenleri çalışanları11.00-15.00 saatleri arasında iş bıraktı. Eylemkapsamında seferler yapılmadı.

Makinistler Birliği‘nden grevkararı

Alman Makinistler Sendikası (GDL) üyelerinigreve çağırdı. Ülke genelinde tek tip iş sözleşmesitalep eden sendika, öncelikle yakın mesafeseferlerinde uyarı grevi yapacak. Sendikayönetiminin aldığı kararı açıklayan GDL BaşkanıClaus Weselsky, 16 Şubat’tan itibaren AlmanDemiryolları (DB) ve özel sektörde görev yapanmakinistlerin sendika yönetimi tarafındanbelirlenecek yerlerde greve gideceğini duyurdu.

Rotterdam’da 1 Mayıs’a yönelikpolis ve yargı terörü

14 Şubat günü Dresden’de, İkinci EmperyalistPaylaşım Savaşı sırasında Dresden’inbombalanmasını bahane ederek yürüyüşdüzenlemek isteyen faşistlere karşı 17 bin kişisokaklara çıktı. Bu eylem aynı zamanda bunugeleneksel hale getirmek isteyen Nazilerin, tarihiçarpıtma girişimine verilmiş güçlü bir yanıt oldu.Faşizme dur demek için sokaklara çıkan binlercekişi, insan zinciri oluşturdu.

Faşistler yıllardır Dresden’de yürüyüş yapıyorve bunu gelenekselleştirmek istiyorlar. Buna karşı

koyan anti-faşistlerin tüm eylemleri hukuksalyollarla engellenmeye çalışılırken faşistleri isekollanıyor. Polis, faşistlerin yürüyüşününgerçekleşmesi için yığınak yaptı ve ağırmakinelerle su panzerlerini yollara yerleştirdi.Göstericiler polis barikatlarını aşmayı başararakfaşistlerin geçeceği yollarda toplandılar ve dahasonra faşistlerin yürüyüş kolunun geçeceği yolukapatarak yürüyüşü engellediler. Tüm gün süreneylemin sonuna doğru yolları kapatan göstericilerinsayısı 6 bine ulaştı.

Dresden’de faşizme geçit yok!

Page 22: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

Hakları ve gelecekleri için mücadeleyi yükseltenSelüloz-İş üyesi Ontex işçileri, sendikanınkendilerinden habersiz imzaladığı TİS’i ve temsilciseçimlerine ilişkin anti-demokratik uygulamalarınhesabını sormak için 16 Şubat günü Selüloz-İşSendikası İstanbul Şubesi’nin Aksaray’dakibinasındaydılar.

07.00-15.00 vardiyası çıkışında fabrika önündetoplanmaya başlayan işçiler yoğun bir polis ablukasıylakarşılandı. Vardiya alacak işçiler sevkiyat çıkışındanfabrikaya alınırken, servisler de çıkış kapısınaneredeyse boşluk kalmayacak kadar yanaştırıldı.İşçilerin biraraya gelmesini önlemeyi amaçlayan buuygulama patron yalakalarının ve sivil polislerintehditkar tavırlarıyla tamamlandı. Bu ablukaya rağmenbiraraya gelen işçiler tuttukları otobüsle sendikalarınadoğru harekete geçtiler.

Sendika şubesi etrafında da polis yığınağıylakarşılaşan Ontex işçileri, İSKİ binasının yanındatoplanarak sloganlar ve alkışlar eşliğinde yürüyüşegeçtiler. Şubeye yakın bir noktada çevik kuvvetkonuşlandırılırken, beş ekip resmi araç da şubeninsokağında bulunmaktaydı. “Sendikalar işçilerindir,kahrolsun sendika ağaları!” sloganlarıyla sendikabinasına giren işçilere BDSP’liler de alkışlarla destekverdiler.

Bina girişinde işçileri durdurarak “bilgi almak”isteyen polisler, toplantı bitene dek bina önünden vecaddeden ayrılmadı.

Şubede yönetici hiç kimseyi bulamayan işçilersendikacılar gelene kadar binayı terk etmeyecekleriniifade ettiler. Selüloz-İş İstanbul Şube Başkanı AydınParlakkılıç’ın gelmesini bekleyen işçiler bu sıradatoplantı yaparak taleplerini gözden geçirdiler.Parlakkılıç’ın gelmesinin ardından işçiler ile şubebaşkanı arasında, saatler süren ve sık sık gerilime konuolan toplantı başlamış oldu.

Geçtiğimiz günlerde kendilerinden kaçırılarak apartopar imzalanan toplu iş sözleşmesindeki birtakımkazanımların Ontex işçilerinin örgütlü mücadelesi vebirliği sayesinde sağlandığını söyleyen işçiler,fabrikada karşı karşıya kaldıkları baskıları anlattılar.Bu baskılara ve anti-demokratik temsilci atamasistemine sesini çıkarmayan şube yönetimini açıktanteşhir eden işçiler, fabrikaya temsilci seçimi için sandıkkurulması doğrultusunda topladıkları ve sendikayailettikleri imzaları hatırlatarak, bu iradenin hayatageçirilmesi yönündeki kararlılıklarını şube başkanınaaktardılar.

İşçilerin ortaya koyduğu gerçekler karşısındakendini savunmakta zorluk çeken Parlakkılıç ise“bakacağız” biçimindeki muğlak ifadelerle tartışmalarıgeçiştirmeye çalıştı. Topu zaman zaman sendika genelmerkezine atarak “Benden yukarıda olanlar var, şu anbirşey diyemem” sözleriyle sorumluluktan sıyrılmayaçalışan Parlakkılıç, işçilerin kendisini ve sendikayönetimini somut gelişmeler üzerinden teşhir edenkonuşmaları karşısında çelişkili açıklamalar ve ifadelerkullandı. Tam bir yüzsüzlük örneği sergileyerek dahaönceki süreçteki işçi toplantılarında söylediği sözleribile inkâr etmeye başlayan Parlakkılıç, tartışmalarıngiderek sertleşmesi üzerine manevra yaparak sık sıkTürk-İş içerisindeki “muhalif” tavrından dem vurdu.

İlk olarak, mevcut temsilcilerin görevden alınmasıve temsilcilik seçimlerinin fabrikaya sandık konularakdemokratik bir biçimde yapılmasını isteyen 200’ü

aşkın Ontex işçisinin imzaladığı kağıtların “şaibeli”olduğu iddiasını ortaya atan Parlakkılıç, işçilerintepkisi nedeniyle çarketti. İşçilerin iradesiniçarpıtmalarla hiçe sayan şube başkanının “Herkesiniradesine saygı duyarım” türünden aldatıcı sözleri isegerçeklerin farkında olan işçiler cephesinden ciddiyealınmadı. Şube başkanı, ÒBaştemsilci birçoğumuzuaçıktan tehdit ediyor”, “Fabrika dışında bile takipettiriliyoruz” gibi kendisini sıkıştıran sözleri ise“Bilmiyorum, haberim yok” ifadeleriyle geçiştirmeyeçalıştı. Soruların birçoğuna ise “O konuda benim biryetkim yok” yanıtını veren Parlakkılıç, işçilerin “Siz neişe yarıyorsunuz o zaman!” tepkisiyle de karşılaştı.

İşçilerden mücadele ve demokrasi dersi

Ontex işçileri ise şube başkanının imzalara ilişkiniddialarını çürüttükten sonra “O zaman fabrikadareferandum yapalım. Sandık koyalım” dediler. İşçilerinbasıncıyla köşeye sıkışan Parlakkılıç, “temsilcilerinseçimle belirlenmesi” talebine ise “Tüzükler, yasalarvar” diyerek karşı çıktı. Fabrikadaki baştemsilcininpatron yanlısı tutumlarını teşhir eden Ontex işçileri,şube başkanına adeta mücadele ve demokrasi dersiverdiler. Toplu sözleşmenin kendi iradeleri dışındaimzalandığını söyleyen işçiler, asgari ücret ve kölelikkoşullarında çalıştıkları fabrikada haklarına sahip çıkangerçek temsilcilerin olması taleplerini şubeye ilettiler.

İşçilerin ısrarlı çabalarına yanıt vermeyen vetoplantının sonuna kadar “işçilerin taleplerininarkasında duracağım” sözünü vermekten kaçanParlakkılıç, toplantının ilerleyen aşamalarında renkdeğiştirerek “ben de demokratik bir seçimdenyanayım” demek zorunda kaldı. İşçilerin iradesinesaygı duyulması gerektiğini söyleyen Ontex işçileri,Parlakkılıç’a sendikal bürokrasi gerçeğini hatırlattılar

ve kendisinin de parçası olduğu bu bürokrasiyi teşhirettiler.

Toplantıda BDSP adına yapılan konuşmalarda iseOntex işçilerinin iradesine saygı duyulması gerektiğiifade edilerek, fabrikada bir an önce demokratik birtemsilci seçiminin yapılmasının zorunluluğuna vurguyapıldı.

“Mücadelemize yılmadan devam edeceğiz”

Temsilci seçimleriyle ilgili tartışmalarda topu genelmerkeze atan Şube Başkanı Parlakkılıç, “Bensandıktan yanayım. Önümüzdeki çarşamba gününekadar bana süre verin. Genel Merkezle konuşup sizeyanıt vereceğim” demek zorunda kaldı.

Örgütlülüklerine sahip çıkacaklarının altını çizenişçiler ise sendika binasından “Sendikalar işçilerindirkahrolsun sendika ağaları” pankartını sallandırdılar.

Ontex işçileri, şube başkanına 23 Şubat Çarşambagününe kadar süre verdiklerini söyleyerek binadanayrıldılar.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Sınıf hareketi22 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/07* 18 Şubat 2011

“Sendikalar işçilerindir! Kahrolsun sendika ağaları!”

Ontex’te yaklaşık 2 aydır görüşmeleri devameden 2011-2013 yılı için geçerli olacak toplu işsözleşmesi görüşmeleri Selüloz-İş Sendikasıtarafından işçilerin onayı alınmadan imzalandı.

TİS sürecinin başlamasıyla birlikte sürecemüdahale amacıyla biraraya gelen işçiler bir dizitoplantı düzenledi. Bu toplantıların sonucu olarakoluşturulan Ontex İşyeri Komitesi etkinliklergerçekleştirdi.

Toplu iş sözleşmesi, sendikalar, tabanörgütlenmeleri, sınıf bilinci gibi konular üzerindeneğitim çalışmaları düzenlediler. İşçi direnişlerinedayanışma ziyaretleri organize ettiler. Bunun yanısıraişçilerle tartışılmadan hazırlanan sözleşme taslağınınyerine yürüttükleri tartışmalar sonucunda 11maddeden oluşan ek bir metin oluşturup sendikayasundular. Bu süreçte fabrikada çalışan işçilerinneredeyse tamamına yakını tartışmaların parçasıoldu.

Süreç içerisinde işçilerin iradesini tanımakzorunda kalan sendika bürokratları yine de ihanetsözleşmesini imzaladı. Görüşmelerin başında %7zam oranı dayatan patron, işçilerin içörgütlülüklerinin oluşturduğu basınçtan dolayı %15zam oranıyla sözleşmeyi imzalamak zorunda kaldı.

Sözleşme hakkında işçilere zam oranının dışında

hiçbir bilgi vermeyen sendika bürokratları karşısındaişçiler ise sessiz kalmadı.

Sendika bürokratlarının sözleşmeyiimzaladıklarını duyurmalarının hemen ardından,işçiler yöneticilere tepki gösterdiler. “Bize sormadannasıl imzalarsınız?” diyerek alkışlar eşliğinde fabrikadışına çıktılar. Sözleşmenin imzalandığını duyanOntex İşyeri Komitesi hemen biraraya gelerek acildurum değerlendirmesi yaptı ve bir dizi karar aldı. İlkolarak hızla bir bildiri kaleme alan işçiler, bubildirileri fabrika giriş çıkışlarında dağıttılar. Bütünservisler gelene kadar işçileri içeri sokmayan komite,burada sürece dair bir konuşma yaptı. İşçiler alkışlareşliğinde işbaşı yaptılar. Bu bildiriler tüm vardiyalaraulaştırıldı.

Bildiride sendikanın ihaneti teşhir edildi. Buihanete karşı hesap sorulması gerekliliği ortayakonuldu. Önümüzdeki sürece dair bir yol haritasıoluşturmak için toplantı çağrısı yapıldı. Bu toplantıyakatılımı engellemek için zorunlu mesai dayatmasınakarşı da, mesaiye kalmama çağrısı yapıldı.

Sendika bürokratlarına karşı oldukça tepkili olanişçiler önümüzdeki süreçte bu ihanetin hesabınısoracaklarını ve patron yalakası sendika temsilcilerinideğiştirmek için her türlü yolu deneyeceklerini ifadeediyorlar.

Ontex’te ihanet sözleşmesi imzalandı!

Page 23: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

6 Şubat Pazar günü meydana gelen göçüknedeniyle 1 işçinin iş cinayetine kurban gittiği 10işçinin de yaralandığı Kahramanmaraş’taki Afşinkömür sahasında 10 Şubat günü ikinci bir göçükdaha yaşandı. Afşin-Elbistan B Termik Santrali içinkömür üretimi yapılan sahada meydana gelengöçükte kepçe operatörü 24 yaşındaki RuşenDemir’in cesedi çıkartıldı. Aralarında mühendislerinde bulunduğu 9 kişi için arama kurtarma çalışmalarıdevam ediyor.

Özelleştirme sonrasında Park Holding’edevredilen Afşin-Elbistan Termik Santrali Bünitesine açık ocak yöntemiyle linyit kömürüüretilen sahada 160 metre derinliklerde meydanagelen göçük işçi kanıyla beslenen patronların karhırsını bir kez daha gösterdi.

Maraş’taki göçükle ilgili açıklama yapanDİSK/Dev.Maden-Sen, 1200’e yakın işçinin düşükücretle 3 vardiya halinde çalıştığı madenişletmesinde; Park Teknik, Askar Madencilik veToprakoğlu madencilik şirketlerinin taşeron olarakçalıştığı bilgisini verdi. Bu taşeron şirketler içindeAksar madencilik ve Toprakoğlu madencilikşirketlerinin üretim yaptığı sahada göçüklere dönükciddi önlemler alınmadığını belirten sendika, sık sıktoprak kayması ve çatlakların oluştuğunu hatırlattı.

Sendika, “yetkilileri 3 gün arayla meydana geleniş cinayetinin bulunduğu işletmeyi mercek altınaalmaya, sorumluların tespit edilerek yargı önüneçıkarılmasını talep ediyoruz. Taşeronlaşmaya bir kezdaha dikkat çekiyor, maden işletmelerinde sağlıklı vegüvenli iş ortamının yaratılması konusunda ilgiliyasa, tüzük ve yönetmeliklerin uygulanmasınıbekliyoruz” açıklamasında bulundu.

İşçilerin bulunamamasına öfkelenen aileler, işçisağlı ve iş güvenliği önlemlerini patronların insafınaterkeden AKP’nin vekillerine tepki gösterdiler.Çünkü, Elbistan’da iş cinayeti “geliyorum” demiş,düşük ücretlerle örgütsüz çalışan işçilere adeta ölümdayatılmıştı. İş cinayetlerinin yaşanmasında temelaktörlerden biri olan AKP bürokratları ise alanlarda

rahatça dolaşabileceklerini düşündüler. Fakat, işçiyakınları bölgeye gelen AKP’nin Maraşmilletvekilleri Mehmet Sağlam ve Nevzat Pakdil’inüzerine yürüdü. Bunun üzerine milletvekilleri alanıterk etmek zorunda kaldı.

TMMOB’ye bağlı Maden Mühendisleri Odası(Maden MO), Afşin Elbistan’ta meydana gelen işcinayetine ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. 16 Şubatgünü yapılan açıklamada, yaşananların iş cinayetiolduğu vurgulanarak “iş cinayetlerinin sorumlularıhesap vermelidir” denildi. Açıklamada, meslekodalarınca daha önce yapılan uyarılara yetkililerinkulak tıkadıkları ve yanlışlara devam ettiklerivurgulandı.

“Sıradışı” katliam

Afşin’de meydana gelen iş cinayetleriyle ilgiliburjuva siyasetçilerinden yaşanan olayıbasitleştirmeye yönelik açıklamalar geliyor.

Göçüğün meydana geldiği Çöllolar kömür üretimsahasında incelemelerde bulunan Enerji ve TabiiKaynaklar Bakanı Taner Yıldız, sıradışı olaraknitelendirdiği göçüğün siyasete alet edilmesine çoküzüldüğünü, konunun siyaset üstü bir meseleolduğunu söyledi. Göçük altında kalan 9 işçininçıkarılamamasının, Zonguldak Karadon’dakimadenci katliamıyla benzerliği dikkat çekerkenburjuva siyasetçileri ise birbirlerine yükleniyorlar.

Meydana gelen göçüğün toprak kaymasıolduğunu söyleyen Bakan Yıldız, alınmayan işçisağlığı ve güvenliği önlemlerini sorgulamak yerine“insan ihmali var mıdır, yok mudur bilmiyoruz”diyerek iş cinayeti gerçeğini karartmaya çalışıyor.

Diğer yandan göçüğün meydana geldiği bölgedeuzmanlar tarafından yapılan incelemelerde göçükaltındaki 9 kişinin çıkarılmasının uzun zamanalabileceği belirtiliyor. Afşin’de yaşanan süreç,devletin iş cinayetlerini önleme konusunda ne kadaraciz olduğuna işaret ediyor.

İş cinayeti Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 23Sayı: 2011/07* 18 Şubat 2011

Afşin’de işçi katliamı

Sermaye devletinin gerekli denetimleriyapmamasının da “kazalarda” temel bir roloynadığı bilinirken Sakarya’da aynı fabrikadaikinci kez iş cinayeti yaşandı.

Sakarya’nın Hendek ilçesindeki CoşkunlarHavai Fişek Fabrikası’nda patlama meydana geldi.

Saat 16.30’da yaşanan patlamada ilk gelenbilgilere göre 1 kişi öldü. 6 kişinin yaralandığıbildirilirken ölü sayısının artabileceği söyleniyor.

Aynı fabrikada daha önce de patlamalarınolmuş, 18 Ağustos 2009’da kişi ölmüş, 37 kişiyaralanmıştı.

Afşin’de “sıradışı” katliam

Hacı Ayvaz’da işçikıyımı

İstanbul Hadımköy’de kurulu Hacı Ayvaz

Endüstri Mamulleri AŞ fabrikasında işçi kıyımıyaşanıyor. Fabrikada 2 Şubat 2011 tarihinde 30’ayakın işçi “işlerin yavaşladığı” bahanesiyle iştenatıldı.

Aralarında 10-12 yıllık işçilerin de bulunduğuatılan işçilerin tamamı tazminatlarınınödenmemesi üzerine 11 Şubat sabahı işe girişsaatinde fabrikaya giderek tazminatlarını almakistediler. Tazminatları senetler biçiminde aylarsonra ödemek isteyen Hacı Ayvaz patronu, işçilerisenet imzalamaya ikna etmek için senetlerin şubatayında ödeneceği yalanına başvurdu. Senetinüzerinden aylar sonra ödeme olacağını görenişçiler tepki göstererek seneti kabul etmediklerini,tazminatlarının tamamını istediklerini ifade ettilerve senetlere imza atmadılar. İşçilerin tepkisiüzerine geri adım atmak zorunda kalan patron, 14Şubat günü tazminatların tamamını ödeyeceğiniifade etti. Yeniden toplu olarak fabrikaya gidenişçiler tazminatlarını aldılar.

Paslanmaz çelik hortum üretilen fabrikadaçeşitli ülkelere ihracat da yapıyor. 600’e yakınişçinin çalıştığı fabrikada 300’ü aşkın işçi sürekliolarak mesaiye bırakılıyor. 4 ikramiyeuygulamasının olduğu fabrikada ikramiyelerin ikisibordrolara yansıtılıyor. Diğer yandan kölelikkoşullarında çalışan işçilerin fazla mesailerininyüzde 65’ı kayıtdışı tutuluyor.

Kızıl Bayrak / Esenyurt

Dayanışma çağrısınatahammülsüzlük

PTT direnişini anlatan ve dayanışma çağrısıyapan afiş ve pankartlara tahammülsüzlük artıyor.

Geçtiğimiz günlerde Topkapı İşçi Derneği’ninPTT işçileri ile dayanışmaya çağıran pankartı ve PTTişçilerinin torba yasaya karşı gerçekleştirilecekyürüyüşe çağrı pankartı polis tarafından sökülmeyeçalışılmıştı. Topkapı İşçi Derneği üyelerinin ve PTTdirenişçilerinin müdahalesi ile bu saldırı geripüskürtülmüştü.

12 Şubat Cumartesi günü Topkapı’daki direnişçadırının kaldırılmasını fırsat bilen polis direnişalanına yakın bir noktada asılı bulunan “DirenenPTT işçisi kazanacak” şiarlı Topkapı İşçi Derneğiimzalı pankartı söktü.

Aynı hafta sonu Sarıyer direniş alanı çevresindebulunan “PTT işçileri hakları ve geleceği içindireniyor! Sınıf dayanışmasını yükseltelim” şiarlıBDSP imzalı afişlerin boyanarak okunamaz halegetirildiği gözlemlendi. Ayrıca buradaki direnişalanında bulunan direnişçi PTT işçileri imzalıpankart da söküldü.

14 Şubat Pazartesi günü pankart ve afişlerinsöküldüğünün görülmesi üzerine yeni pankartlarhazırlanılarak direnişin sesi duyurulmaya devamedildi. Topkapı İşçi Derneği çalışanları Topkapı’dasökülen pankartın yerine yenisini hazırladılar.

Sarıyer’de sökülen pankartın yerine de, yenisihazırlanılarak aynı yere asıldı.

Kızıl Bayrak / Topkapı

Page 24: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

Röportaj24 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/07* 18 Şubat 2011

TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk’le UPS direnişi üzerine konuştuk...

“Kazanımımız işçi sınıfınınkazanımıdır!”

- UPS direnişi sona erdi. Aylar süren budirenişin sonucunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

UPS, merkezi Amerika’da bulunan ve çok sayıdaülkede faaliyet gösteren dünya çapında 500 bineyakın işçi çalıştıran uluslararası bir firmadır. UPS’deörgütlenme mücadelesi başladığında birçok dostumuzve arkadaşımız “bu çok devasa bir iş” diyerek haklıendişeler taşıyordu. Örgütlenmenin ilk aşamasındanberi sendikamız her türlü olanağını seferber ederek budirenişi kazanacağına olan inancını hiç yitirmedi.Yönetilerimizin ve üyelerimizin tamamı her türlüolanaklarını seferber etti. Yaklaşık 9 ay boyuncaUPS’nin İstanbul Mahmutbey ve Kurtöy’dekiaktarma merkezlerinin yanısıra İzmir’deki aktarmamerkezi önünde direnişler devam etti.

Türkiye işçi sınıfı hareketi açısından baktığımızdaUPS direnişi önemli bir kazanımdır. Bu kadar uzunsüren bir direnişin ardından 162 işçinin 151’i işbaşıyaptı. İşbaşı yapmayan arkadaşlarımızın kıdem veihbar tazminatları ve 12 aylık brüt ücretleri tutarındansendikal tazminatları ödendi. İşbaşı yapan bütünişçilere sendikamız direniş boyunca her ay 500 TLdestek sundu. Öğle yemeklerini ve servislerinikarşıladı. Arkadaşlarımız işbaşı yaptıkları gün 4 aylıkücretleri tutarında boşta geçen süre ücretlerini aldılar.Direniş bu şekilde sonuçlandı ve direniş çadırlarınıkaldırdık. Ancak UPS’de mücadele bitmedi.Sendikamız çoğunluğu sağlamak için bütünbölgelerde örgütlenme çalışmalarını sürdürüyor.Özellikle direnişten sonra sendikaya yoğun biryönelim başladı.

- İlk aylarında sesini daha fazla duyuran, sokağainen bir direniş tablosu vardı. Uzunca bir süre fiilidirenişler devam etse de bir geri çekilme süreciyaşandı. Bu durumu neye bağlıyorsunuz?

UPS’deki görüşme süreci epey uzun sürdü. Bumücadelenin tek tarafı sendikamız değildi. Bağlıbulunduğumuz Uluslararası Taşımacılık İşçileriFederasyonu (ITF) ile Avrupa Taşımacılık İşçileriFederasyonu (ETF) UPS’deki direniş sürecini beraberyürüttü. Görüşmeler, gelişmeler hep birliktedeğerlendirildi. Çünkü uluslararası bir dayanışmaörgütlenmeden bu şirkette yürütülen mücadeleninbaşarısı olanaksızdı. 500 bin işçi çalıştıran bir şirketteböyle bir dayanışma örgütlemeden başarıyla çıkmakhemen hemen olanaksızdır. Sendikamız ilkörgütlenme çalışması başlattığında ITF ve diğerkardeş sendikalarla beraber yürüttük. Türkiyecephesinden bir dönem sessizlik olması eleştirikonusu oldu. Elbette Türkiye cephesinde eksiklerimizoldu. Direnişin diğer sınıf bölüklerine maledilmesi vedirenişlerle birleşmesi noktasında eksiklerimiz oldu.Bu süreç, Türkiye’de sendikal hareketin içerisindebulunduğu sıkıntıları gösterdi. Uluslararası dayanışmakadar ülke içinde dayanışma sağlanamadı.

Konfederasyonlara defalarca çağrı yapmamızarağmen duyarlı bir kısım sendikayı bir kenarakoyarsak genel anlamda Türkiye’deki sendikalhareketin bu direnişi sahiplenmesi noktasında çeşitlieksiklikler oldu. Bu herkeste lokal düzeyde kendisorunuyla mücadele eden bir anlayışın hakimolduğunun ifadesiydi. Avrupa’dan ve dünyanın çeşiliülkelerinden çok sayıda uluslararası delagasyonTürkiye’ye gelip direnişleri ziyaret etti. Üzülerek

söylüyorum, Türkiye’den ise direniş yerine gelengenel başkan sayısı 7-8’i geçmez.Konfederasyonumuz Türk-İş’in genel başkanı birdefa direniş yerini ziyaret etmeden bu direniş sonaerdi.

- Direniş süreci özellikle uluslararası plandaTÜMTİS’e nasıl bir deneyim kattı?

ITF’ye bağlı sendikalar delagasyonlar göndererekdireniş yerlerindeki işçiyi direniş çadırlarında ziyaretetti. Bunlar hem direnişi motive etme hem deburadaki mücadeleyi uluslararası alanda canlı kılmaanlamında oldukça önemli dayanışma örnekleriydi.Bu direniş uluslararası işçi sınıfı hareketi açısındanbirçok deneyim bıraktı. Türkiye’deki sınıf hareketi vemücadele olmazsa olmazdır. Bu kadar kötü, kölecekoşullarda milyonlarca işçi çalışıyor. Sendikaldayanışma olmadan bu mücadeleyi ileri taşımanınolanağı olmadığını düşünüyorum. Taşıma, tekstil gibibirçok sektöre ulus ötesi şirketler hakim oluyor. Buyüzden mücadeleyi ileri götürme noktasındaTürkiye’deki mücadele kadar uluslararası dayanışmada önemli. Yine geçmişte yaşanan ekonomik krizlerinbütün dünyada yoksullara, işçilere ve emekçilerefatura ediliyor. Dünyanın çeşitli ülkelerinde birçoktoplantıya katıldım. Buralarda da gördüğüm, sendikalhareket açısından eldeki kazanımları korumanınolanaklı olmadığıdır. Sendikal mücadelenindayanışmayla birlikte daha mücadeleci bir anlayışlaeldeki kazanımları koruma ve başarıya gitme şansıolduğunu tartışıyor herkes. Katıldığım toplantılardaortak nokta bu oldu. 2008’de yaşanan ekonomik krizAvrupa’da çok sayıda işçinin işini kaybetmesineneden oldu. Sendikal cephede bu tartışılıyor ve UPSdirenişinde de bunu yaşadık. Bu anlamda 100’ü aşkınülkede dayanışma eylemlerinin örgütlenmesiTürkiye’de bir ilktir. Biz süreçte dayanışmanın farklıbir boyutunu ortaya çıkarmaya çalıştık. Uluslararasıdayanışma sadece bir protesto mektubu veya faksgönderme değildir. Genelde şimdiye kadar böyleyaşandı. Türkiye’deki başbakana, çalışma bakanlığınaveya şirket yetkililerine protesto faksı göndermek,mektup göndermek, kınıyoruz açıklaması yapmaksınırında kaldı. Biz ITF genel kurulunda da,Avrupa’da, Danimarka, Belçika’da, Almanya’da

yaptığımız toplantılarda artık bu saldırıların mevcutdayanışmayla püskürtülmesinin olanaklı olmadığınısöyledik. Fiili eylem yaparak, sokağa inerek veüretimi etkileyecek birtakım eylemler yapmadüşüncesini öne çıkardık. Bu konuda olumlu sonuçlaraldık. Çok sayıda ülkede sokağa inilerek UPS’dekimücadeleye destek verildi. Örneğin Hollanda'dasendikalar UPS'nin Amsterdam şubesinin girişine 40ton kum yığdılar. Belçika sendikaları UPS’de işyavaşlatma eylemi yaptılar. Güney Afrika'dadayanışma eylemleri gerçekleştirildi. Dünyanınbirçok ülkesinde emekçiler direnişimizleenternasyonal dayanışmanın en güzel örneklerinisergilediler.

Farklı ülkelerden çok sayıda delagasyon direnişalanlarına gelerek işçilere destek ziyaretinde bulundu.Bu hem direnişi motive etme hem de buradakimücadeleyi uluslararası planda canlı tutmaya hizmetetti. Aslında sendikal hareket açısından birçokdeneyim bıraktı.

- Bu süreçte ne gibi zorluklarla karşılaştınız?Bu dayanışmayı sağlamak kolay olmadı. Üst

federasyonumuz ITF ve ETF’yle özellikle ilk dönemcebelleşmek zorunda kaldık. Dayanışmanın yeni birevreye girmesi gerektiği, sendikal hareketinihtiyacının bu olduğu noktasında anlayışfarklılıklarımız vardı. Türkiye’de de olduğu gibitabandan kopuk, mücadeleci anlayıştan yoksun vebürokratik bir anlayışla sendikacılık yapmaya çalışansendikalarla karşılaştık. Bu süreçte dayanışma içindenelinden gelen her şeyi yapan, bu dayanışmadan vemücadeleden heyecan duyan çok sayıda mücadelecisendikayla da tanışma şansımız oldu. Bu sendikalarladiyaloglarımız sürüyor. Bazı sendikaların ise bizimülkemizde olduğu gibi pasif bir dayanışma dışındaherhangi bir katkı sunmadıklarını gördük. Mücadelecisendikaların harekete geçmesi bunları da hareketegeçmeye zorladı.

Aynı şekilde bundan sonra da dayanışmanınyükseltilmesi ve ilişkilerin geliştirilmesi içinelimizden gelen her şeyi yapacağız. Sendikalhareketin ve sınıf hareketinin buna ihtiyacı olduğunudüşünüyorum. Mücadeleci sendikaların gerekTürkiye’de gerekse de ülke dışında ilişkilerini dahaçok geliştirmesi ve deneyimlerini paylaşmasıgerekiyor. Çünkü dünyanın her yerinde saldırılar aynımerkezden yönetiliyor. Tüm dünyada işçi sınıfı veemekçilere yönelik hak gaspları devam ediyor. Bizyeni haklar kazanmaya çalışırken Avrupa’daki işçilerellerindeki hakları kaybetme endişesi içerisindeler.Bu politikayı belirleyen merkez aynı olduğu içinmücadelenin de aynı olması gerekiyor. Bu konudaçok sayıda sendikacı arkadaşımızın, bu saldırılarınpüskültülmesinin yolunun dayanışmayı vemücadeleyi yükseltmekten geçtiğini düşündüklerinibiliyoruz.

- Direnişlerle sınıf dayanışması önemlidir veTÜMTİS bunu bilen bir sendika. Bu anlamda UPSgibi bir dünya devine karşı mücadele sırasındadayanışma nasıldı? Bu konuda gerek kendikonfederasyonunuz gerekse diğerkonfederasyonlardan yeterli desteği gördünüz mü?

Türkiye’de kardeş sendikalarımız kendi olanakları

Page 25: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

Röportaj Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 25Sayı: 2011/07* 18 Şubat 2011..

ölçüsünde direnişe ekonomik destek sundu. Bu sürezarfında Türk-İş’ten bir defalık 25 bin TL’lik destekaldık. Bunun dışında Türk-İş’in herhangi bir desteğiolmadı. Fakat Türkiye’deki kardeş sendikalarımızdandönem dönem destekler geldi. 162 işçinin sendikayamaliyeti aylık 100 bin TL civarındaydı. Gerçektensendika her türlü olanağını seferber etti. Yeri geldiyöneticilerimiz maaş almadı. Önce direnişteki işçilerinparası dağıtıldı. Sendika yöneticileri 15 gün sonramaaş aldı. Sendika her şeyinden kısarak bu direnişiayakta tutmaya çalıştı. Türkiye’de yetkili olduğumuzişyerlerinden arkadaşlarımız TÜMTİS’teki dayanışmageleneğinden kaynaklı her türlü desteği sundular.İşçilere ekonomik destek sunmak için işyerlerindedefalarca kez para toplandı. Yine uluslararası plandaçok sayıda sendika direniş çadırlarının ayaktatutulması için destek sundu. Almanya, Danimarka,Norveç, Hollanda, Amerika ve İngiltere’den çoksayıda sendika direnişin başarıya oluşması içinekonomik destek sundu. Direnişi sahiplenen kimisendikalar da “bu direniş sadece TÜMTİS’in değilbizim de direnişimiz” düşüncesi oluştu. Her ay,“Ekonomik durumunuz nedir? Ne kadar paranız var?”diyerek desteklerini sunmak istediler. 9 aylık bu zorlusüreci dayanışmayla aşmaya çalıştık. Bu süreçte hemmücadelenin ayakta tutulması hem de kamuoyuayağının örgütlenmesi noktasında birçok cephedebirlikte mücadele verdik. Süreç bu noktaya böylegeldi.

- Türkiye ayağına gelirsek; torba yasa gündemiüzerinden sendikal ihanetin bir kez daha ortayaçıktığı bir süreçte direniş Türkiye işçi sınıfıhareketine neler kazandırdı? Bu deneyimlerhareketin geneline nasıl maledilebilir?

Türkiye’deki özelleştirme ve diğer saldırılarlabirlikte sendikal hareket kan kaybediyor. Kazanılmışhaklarımıza dönük hergün yeni yasalar gündemegetiriliyor. Torba yasayla birlikte Türkiye’de hayatınher alanına taşeronlaştırma ve sendikasızlaştırmasokulmak isteniyor. Sağlık sektörüne, eğitimebaktığımızda bunu görüyoruz. Böylesi bir büreçteTürkiye’de kamu sektörü tasfye ediliyor. Bu anlayışlabundan sonra özel sektörde örgütlenmenin olanağıyoktur. Mücadeleci ve ısrarlı bir anlayış olmadan özelsektörde örgütlenmenin olanağı yoktur. UPS sürecindede sendikamızın bütün kadroları ve amatör çalışanyöneticilerimiz seferber oldu. İşyerlerine, mahallelere,

kahvelere ve işçinin

bulunduğu tüm alanlara giderek işçilerle diyalogkuruldu. Örgütlenme süreci de bu şekilde başlamıştır.Dolayısıyla ısrarlı ve kararlı bir çalışma olmadansonuca gitmek olanaklı değildir. Saldırılarınyoğunlaştığı bir dönemde buradaki örgütlenmemücadelesinin başarıya ulaşması Türkiye işçi sınıfıhareketinin kazanımıdır. Ülkemizde antidemokratikyasalar ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerdevam ediyor. Hayatın her alanında taşeronlaştırmahakim olmuş durumda. Artık her yerde iş cinayetleriyaşanıyor. Maraş Afşin’de 9 işçinin cesedi halenbulunamadı. Özellikle maden sektöründe bakanlıkmüfettişi raporları işçi ölümlerinde taşeron sisteminikusurlu bulmuştur. Hükümet ve bakanlar iş cinayetlerikarşısında üzgün olduklarını açıklıyorlar. Torbayasayla bunun yaygınlaştırılması isteniyor. Busaldırılar karşısında sendikal hareket vekonfederasyonlar edilgen, pasif ve uzlaşmacı birtutum içerisindeler. Böyle bir anlayışla saldırılarınpüskürtülmesinin olanağı yoktur. Bundan sonrakisaldırılar karşısında konfederasyonlar düzeyinde dahamücadeleci bir tutumun sergilenebileceğinidüşünmüyorum. Mücadeleci sendikaların, emekten,demokrasiden yana bütün güçlerin birleşip,konfedenrasyonları beklemeden harekete geçmesigerekiyor.

“Kölece çalışmak kargo işçisinin kaderi değil”

- Kargo taşımacılık işkolunda bundan sonra nasılbir tablo oluşacak. TÜMTİS’in bu süreçtekihedefleri neler?

Örgütlü olduğumuz kargo ve taşımacılıksektöründe küçük ve orta ölçekli işletmeler tasfiyeoluyor. Bu piyasayı büyük kargo firmaları elegeçiriyor. Ne yazık ki bugüne kadar sendikamız vediğer başka sendikalar Express Kargo, Aras Kargogibi mücadeleleri başarıyla sonuçlandıramadılar. Buyüzden 40 bin civarında işçinin çalıştığı kargosektöründe sendika yok. Bu şirketlerde 12-14 saatevaran çalışma sürelerinde asgari ücretle işçiçalıştırılıyor. Korkunç derecede baskı ve sömürü var.Sendikamız UPS’yle yetinmeyi istemiyor. Kargosektörünün tamam ında örgütlenmeyi hedefliyoruz. Buyönde çalışmalarımız var. Sendikal örgütlenmeçalışmalarımızın erken saldırıya uğramamasıaçısından isim vermek istemiyorum. Diğer kargofirmalarıyla ilgili yoğun bir örgütlenme çalışmasıiçerisindeyiz. Günde 12-14 saat kölece çalışmak kargo

işçisinin kaderi değil.Sendikamız bubüyük firmalarda

örgütlenmeyi hedefliyor. Buradaki başarı bu alandakisendikalar açısından da umut oldu. Kargolardasendikal örgütlenmenin olanağı vardır. Bu nedenlediğer kargo şirketlerinden sendikamıza yoğun biryönelim başladı.

- Şu an UPS’deki sendikal örgütlülüğün durumunasıl? İçeriye girildikten sonra sendikayı ne türzorluklar bekliyor, siz bu zorluklarla nasıl birbaşetmeyi düşünüyorsunuz?

UPS’de iyi niyet protokolü imzaladık. Sendikalnedenlerle işçi çıkarılmaması, 151 işçinin işbaşıyapması, sendikal çalışma nedeniyle baskıdabulunulmaması noktasında “iyi niyet protokolü”imzaladık. Henüz UPS’de toplu iş sözleşmesiimzalamış değiliz. Bu büreç bitmedi. İşin ilk bölümüarkadaşlarımızın işbaşı yapması ve direniş çadırlarınınkaldırılmasıydı. İlk bölüm tamamlandı vearkadaşlarımız işbaşı yaptı. Şu anda sendikamız bütünillerde örgütlenme çalışması yürütüyor. Türkiye’deyüzde 51’lik antidemokratik barajlar sorunu olduğuiçin bir an önce UPS’de çoğunluğu sağlayıp toplusözleşmeli düzene geçmeyi hedefliyoruz. Şu andaarkadaşlarımıza veya sendikal örgütlenmeye yönelikherhangi bir baskı sözkonusu değil.

- UPS direnişinin deneyimleri ışığında ilerici,devrimci kamuoyuna, işçi ve emekçilere mesajınıznedir?

Bu süreç sendikamıza birçok deneyim bıraktı.Gerek uluslararası sendikal hareket gerek deTürkiye’deki mücadele açısından deneyimlerle dolubir süreçti. Türkiye’de milyonlarca işçi örgütsüz birbiçimde kölece koşullarda çalışıyor. Sendikalarıngörevi bu kesimi örgütlemektir. Yeni süreçtedayanışma olmadan hiçbir şeyi başarmak mümkündeğildir. Biz Türkiye’de yeterli dayanışmayıörgütleyemedik. Bu süreci başka direnişlerlebirleştirme noktasında yeterince başarılı olamadık. Busüreçten sonra da mücadeleden ve dayanışmayıyükseltmekten başka şansımız yok. Bu direnişe destekveren bütün kardeş sendikalarımıza, demokratik kitleörgütlerine ve siyasi partilere teşekkür ediyorum.Bütün zorluklara ve antidemokratik yasalara rağmenkararlı ve ısrarlı bir çalışmayla sonuca gitmeninmümkün olduğunu bu direniş bir kez daha gösterdi.Bu da sınıf hareketi açısından bir kazanımdır.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Page 26: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

13 Şubat Pazar günüDİSK’in 44. kuruluş yıldönümü Ankara’da yapılanDİSK Genişletilmiş Temsilciler Meclisi toplantısındakutlandı. Genişletilmiş Temsilciler Meclisi toplantısı,önceki haftalar içerisinde yapılan Bölge TemsilcilerKurulu toplantılarının ve torba yasa karşıtıkampanyanın hemen ardından gerçekleşmesinedeniyle önem taşıyordu. Hem torba yasa saldırısınakarşı DİSK’in verdiği sınavın değerlendirilmesi, hemde mevcut durumunun kapsamlı bir değerlendirmeyetabi tutulması açısından bu böyleydi. Fakat sonuçlarıitibarıyla görünen o ki, ne bölge temsilciler kurulutoplantıları ne de DİSK Meclisi toplantısı bu amaç içindeğerlendirilebilmiştir.

DİSK’in farkı ne?

Temsilciler Meclisi toplantısında temeldeğerlendirme konuşması DİSK Genel BaşkanıSüleyman Çelebi tarafından yapıldı. Çelebi’ninDİSK’in geçmiş tarihinden kesitlerle bezenenkonuşmanın temel gündemini ise AKP’nin sermayehesabına gerçekleştirdiği saldırılar ve torba yasakarşısında “DİSK’in verdiği mücadele” oluşturdu.

Konuşmanın toplamına bakıldığında DİSK,yıllardır AKP’nin saldırılarına karşı kapsamlı birmücadele yürütmüş ve son torba yasa saldırısına karşıda mücadeleye devam etmiştir. Çelebi’ninkonuşmasına bakılırsa ortada DİSK açısından birsorun yok gibidir ve herkes de DİSK’in butablosundan hoşnut durumdadır.

Herkes durumdan hoşnuttur ama, konuşmanınhiçbir kesitinde DİSK’in mücadelesi sonucu eldeedilen somut bir kazanımdan bahsedilmemiştir.Çelebi’nin sunduğu tabloyu, gerçek durumu bilmeyenbiri dinlediğinde ortada büyük bir başarı varsanacaktır. Oysa başarı olarak ifade edebildikleri tekşey, “birileri” diye nitelendirdikleri Türk-İş’ten farklıbir tutum almış olmalarıdır.

Elbette fark vardır. Fark şuradadır; Türk-İş açıktaneylem kırıcı ve ihanetçi bir tutum almışken DİSKsessiz kalmamak adına “kuru gürültü” yapmıştır.Çünkü yasanın iptali için ilan edilen eylem programıgöstermelik olmaktan öteye geçememiştir. Genel-İşüyelerinin sürecin son evrelerinde de olsa attıklarıanlamlı adımların gerisi getirilememiş, kısa sürede

boğulmuştur. Daha baştan ciddiyeti tartışmalı olanmeclisi kuşatma iddialı 3 Şubat eylemi ise devlet

saldırısına rağmen tam bir ciddiyetsizlik örneğiolmuştur. Eyleme katılan yaklaşık on bin kişilikkitlenin sembolik bir bölümü DİSK üyelerinden

oluşmuştur. Eylemin “destekçisi” konumundabulunan Belediye-İş üyeleri ise çok dahakitlesel bir katılım sağlamışlardır. Devletsaldırısı karşısında CHP’li vekillerden medetuman ve saldırı sonrasındaki ürkek tutum iseşimdiye kadar olanların cabası olmuştur. Tarihibir yana bırakılırsa, güncel planda dostlaralışverişte görsün kabilinde eylemleri çizgihaline getirenlerin gerçekte Türk-İş’ten farkınedir?

DİSK’in çizgisinde değişen ne?

Her yeni gelen DİSK yönetiminin taban ve sınıfınileri bölükleri karşısında en önemli savunma aracıDİSK’in ‘80 öncesi geçmişi oldu. ‘92’de Ören-Gönentoplantılarının ardından DİSK’in tekrar kurulduğu odönemden bu yana aradan geçen yirmi yıl boyunca budemagojik savunma yöntemi gelenekselleştirildi.Kemal Nebioğlu’ndan Rıdvan Budak’a ve ondanSüleyman Çelebi’ye bu hiç değişmedi. Tabanınkarşısına geçip eline mikrofonu alan bürokratlartabana hesap vereceği yerde sürekli DİSK’in geçmişmilitan mücadele geleneğini anlatıp onun arkasınasığındılar. Yeniden kuruluşta DİSK’in resmi mücadeleçizgisini çağdaş sendikacılık olarak belirleyenler,mücadele taleplerini ILO ve AB standartlarınahapsettiler. Belirledikleri bu uzlaşmacı çizginin bilegereklerini yerine getirmeyenler hep eskinin anılarınasığındılar. Üstelik bahsedilen tutum sadecekonfederasyonun tepe yöneticileri için değil neredeysebütün ara kademe sendika yöneticileri, hatta birçokişyeri temsilcisi için de geçerlidir. Zira onlar da buçizgi ve kültürle yoğruldular.

Türk-İş’in açık ihanetçi kimliği ve sınıfa yönelenher kapsamlı saldırı karşısında ihaneti sürdürmesi,DİSK yönetimi açısından sürekli rahatlatıcı bir işlevgörüyor. DİSK yönetimi ihanete duyulan tepkinin deyardımıyla kendi göstermelik eylem ve etkinlikleriniabartılı savunulara dönüştürme fırsatı elde ediyor vebunu geçmiş tarihi gelenekleriyle bağdaştırmaikiyüzlülüğü gösteriyor.

Gönülsüz ve göstermelik eylemler silsilesi!

Sınıf hareketinin son yılları ardı ardına gelenkapsamlı saldırılarla geçti. Her vesileyle dendiği gibigerçekten sınıfın birçok kazanımını sıfırlayan tarihisaldırılar gerçekleşti. ‘99’da mezarda emeklilik diyenitelenen yasadan daha beteri, sağlığın tümden piyasakoşullarına açılması, çalışma koşullarının kölelikşartlarına geriletilmesi vb. son yıllara sığdırılansaldırılar oldu. Kuşkusuz bu saldırıların her biri işçi veemekçi kitleler tarafından ciddi bir öfkeye konu oldu.Çoğu kere fiili tutumlar geliştiremese bile sınıfbölükleri karşı karşıya oldukları saldırıların ağırlığınıdoğal sınıf sezgileriyle algıladı. Fakat sınıfın buöfkesini kitlesel mücadelelere çevirebileceksendikalar, en başta da DİSK bu görevden herseferinde yan çizdi. Bunun yerine öfkeyi boşaltmayaodaklı, tabanı avutabilecek ve üzerine abartılıböbürlenmeler yapılacak göstermelik eylemler yapma

yolunu tuttu.44. yıl kutlamalarında yaptık denilen birçok eylem

ve etkinliğin genel niteliği budur. Çok az istisna butablonun dışında tutulabilecek niteliktedir. Gerçektende gelişen her mücadele sürecinde DİSK’in ya daDİSK’e bağlı sendikaların yaptığı birçok eyleme tanıkolmak mümkündür. Ya da özellikle Birleşik Metal’inörgütlenme süreçlerinde gerçekleştirdiği birçok kapıönü direnişi de mevcuttur. Fakat bunların hiçbirindeoynanabilecek rol tam olarak yerine getirilmemiştir.

Saldırılar karşısında alınması gereken tutumlarbaştan gönülsüz alındığı ölçüde eylemler degöstermelik olmanın ötesine geçememiştir.Göstermelik eylemler silsilesinin gösterdiği gerçekşudur, ‘90’lı yıllarda daha ileri olan sınıf hareketisendika bürokrasisinin düzenlediği Ankara mitinglerifuryasıyla yoruluyor ve güçten düşürülüyordu. Şimdiise daha geri ve dar olan sınıf mücadelesi tablosundamücadele isteği taşıyan sınıf bölükleri göstermelikeylemlerle oyalanıp güçten düşürülüyor.

Fabrika işgallerinden işgal kırıcılığına!

Sınıf hareketinin son sekiz on yıldır temelmücadele gündemi örgütlenme eğilimidir. Yoğunsaldırılar karşısında sendikalara gitmek sınıfın doğalsavunma refleksidir. Son yıllarda özellikle DİSK’ebağlı sendikalarda irili ufaklı birçok örgütlenme vemücadele süreci yaşandı. DİSK ne bu örgütlenmeeğilimini göğüslemek konusunda kayda değer birgirişimde bulundu ne de yaşanan direnişlerinihtiyaçlarına uygun bir tutum takındı. Birçok direnişdayanışma yokluğundan sınıfın hanesine yenilgiolarak yazıldı. Birçoğu ise uzlaşma ve işbirliğiyleboğuldu. Bütün olanaksızlıklara rağmen militan birruhla inatçı direnişler gösterip ve işgal yolununtutulduğu mücadeleler ise bizzat Çelebiler eliylekırıldı. Artık önemli bir direnişin yaşandığı mevziyeÇelebi ve Çelebiler geldiğinde satış olacağıkonuşulmaya başlanmaktadır. Sinter’de, Gürsaş’ta veÇEL-MER’de yaşanan budur.

DİSK yönetimi için sınama dönemi

DİSK yönetiminin kendi geri pratiğinin farkındaolduğu açıktır. Yukarıda yer yer değinilen geçmişi yadetmeler ya da Türk-İş ihanetinin arkasına sığınantutumlar biraz da kendi açıklarını kapatmanın başkayolunu bulamamalarından kaynaklıdır. Fakat bunlarındışında DİSK’in kendi mücadele kaçkınlığını gizlediğien önemli zeminlerinden biri de başkanlar kurulutoplantılarıdır. Son dört yılın başkanlar kurulukararlarına bakıldığında her birinden çıkan kararlarson derece mücadeleci ve umut vericidir. Politiksöylemlerin kullanıldığı, sermayenin ve genel olarakkapitalizmin mücadelenin odağına yerleştirildiği“mücadele” kararları alt alta sıralanmaktadır. Fakatalınan o kararlardan sonra gelinen bugünkü yerortadadır. Gönülsüz, yasak savan ve eylem kıran çizgiDİSK’e mesafe aldırmamaktadır. 44. yıl dolayısıylaDİSK Genişletilmiş Temsilciler Meclisi toplantısındançıkan kararların büyük bir bölümü de aynı niteliktedir.

Somut mücadele pratiği bu iddialı sözleri bir kezdaha kendi çıplaklığı içinde sınayacaktır. Bu sınamayıen yalın haliyle metal işçilerinin tarihi bir adım olaraksayabileceğimiz grevinde göreceğiz.

Sınıf hareketi26 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/07* 18 Şubat 2011

44. yılında DİSK’in mücadele iddiası ve pratiği üzerine

Page 27: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

Bursa Gemlik Liman Bölgesinde lojistik hizmetveren İş Bankası iştiraki Nemtrans Loj. Hiz. ve PetrolÜrünleri Tic. A.Ş.’de sendikal örgütlenme nedeniyleişten atılan işçilerin direnişi kazanımla sonuçlandı.

İşten atılan 45 Nakliyat-İş üyesi Nemtrans işçisi 27Aralık 2010 tarihinde direnişe başlamış, direnişlerininilerleyen günlerinde İstanbul yürüyüşü ile Levent’egelerek İş Bankası kuleleri önünde direniş çadırıkurmuşlardı. İşçilerin bir buçuk ayı bulan direnişlerikazanımla sonuçlandı. İş Bankası, işçilerin sendikalıolarak işe başlamasını kabul etti.

Konuya ilişkin açıklama yayınlayan Nakliyat-İş,direniş boyunca işçilerin ve sendikanın yanında olansendikalara, partilere, tüm halk örgütlerine, medya

emekçilerine, sanatçı ve aydınlara teşekkür etti. Nakliyat-İş’in açıklamasında şu ifadelere yer

verildi: “...İşten çıkartıldıkları 27.12.2010 tarihinden beri

direnişte olan üyelerimizin Nakliyat-İş üyesi olarakGemport A.Ş. bünyesinde işbaşı yapmalarının kabuledilmesi ve sendikamızın yetkisinin kesinleşmesindensonra toplu sözleşme görüşmelerine başlanacağıkonusunda anlaşmaya varılması üzerine direnişsonlandırılmıştır.

Direniş boyunca yanımızda olan sendikalara,partilere, tüm halk örgütlerine, medya emekçilerine,sanatçı ve aydınlara teşekkür eder, tüm sınıfkardeşlerimizin mücadelelerinde başarılar dileriz.”

Meclis gündemindeki “Torba Yasa” ve bu yasayakarşı verilen mücadelelerin AKP iktidarının hükümetliğidönemini de kapsayan bir çerçevede hazırlanan DİSKdeğerlendirmesi bir basın toplantısıyla duyuruldu.

10 Şubat Perşembe günü DİSK Genel Merkezi’ndedüzenlenen toplantıda konuşan DİSK Genel BaşkanıSüleyman Çelebi, AKP hükümetinin, emekçilerinhaklarının gasp edilmesi üzerine kurulu, ucuz emek vekuralsızlığı dayatan yeni bir çalışma rejimi inşa ettiğinibelirtti. Bu rejimin açık bir sömürü rejimi olduğunusöyledi.Türkiye tarihinin, sınıfsal karakteri en belirginhükümetinin AKP olduğu tespitinde bulunan Çelebi,sermaye kesimlerinin bir dediğini iki etmeyen AKP’nin

topluma açık açık yalan söylemekten, halkı kandırmayaçalışmaktan çekinmediğini ifade etti.

AKP döneminde işsizlik, esnek çalışma biçimleri,güvencesizlik, kuralsızlılığın daha da yaygınlaştığınıbelirten DİSK Başkanı, dünyada en uzun çalışmasürelerine, en az ücretli izin hakkına sahip ülkelerinbaşında Türkiye’nin geldiğini hatırlattı.

Değerlendirmesinde Torba Yasa’nın son durumuna dadeğinen Çelebi, yasanın meclise geldiği günden beri tümemekçilere anlattıklarını söyledi. DİSK olarak bu sürecesessiz kalmayacaklarının altını çizdi.

Taksim’de 1 milyon kişi

Açıklamanın ardından, İstanbul Valiliği’nin İstanbuliçin belirlediği gösteri noktaları arasında TaksimMeydanı’nın yer almaması sorusunu cevaplayan Çelebi,bu yıl Taksim Meydanı’nda 1 milyon kişinintoplanacağını söyledi. Çelebi, 1 Mayıs’taki iradeningeçen yıl ortaya konulduğunu ve bundan sonra Taksimiçin yapılacak tartışmanın yersiz olduğunu söyledi. “Biz milyonlarla Taksim’de olacağız” diyen Çelebi,“Bunu herkes görecek. Milyonlar artık Taksim alanındabuluşacak. Engellere karşı verdiğimiz mücadele ortadır.Taksim işçilerin buluşma adresidir. 1 milyon insanın buyasalara karşı nasıl tepki vereceğini herkes görecek”ifadesini kullandı.

Sınıf hareketi Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 27Sayı: 2011/07* 18 Şubat 2011

Belediye-İşüyelerinden protesto

İstanbul Büyükşehir Belediyesi işyerlerindesendika değiştirme baskısını protesto edenBelediye-İş üyeleri 11 Şubat akşamı meşaleliyürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdiler.

Belediye-İş binası önünde saat 18.00’detoplanan işçiler “Belediye-İş Sendikası” pankartıarkasında yolu trafiğe kapatarak BüyükşehirBelediyesi’ne yürüdüler.

Basın açıklamasını gerçekleştiren HasanGülüm, “İstanbul Büyükşehir’de sendikadeğiştirme baskısı durmazsa, BüyükşehirBelediyesi’nin önünü Tahrir (özgürlük) meydanıyaparız” diyerek sözlerine başladı. Gülüm,anayasaya aykırı bir şekilde ve zorla Hak-İş /Hizmet-İş’e üyeliklerin yapıldığını belirterek, budurumun İstanbul Büyükşehir’e bağlı bazıişyerlerinde huzursuzluklara ve gerilimlere yolaçtığını vurguladı. “Belediye-İş’e üye işçiler,daire başkanlarının, müdürlerin ve amirlerinbaskısıyla yandaş Hizmet-İş’e üye olmayazorlanmaktadır” diyen Gülüm, işyerlerininyıpranmaması ve çalışma barışınınbozulmaması için sabrettiklerini ama artıksabretmeyeceklerini ve dün olduğu gibi bugünde sessiz kalmayacaklarını belirtti.

Gülüm açıklamanın sonunda,sendikalarından zorla istifa ettirilerek Hizmet-İş’e geçirme konusundaki baskıların devametmesi durumunda meydanlardanayrılmayacaklarını belirtti.

Kızıl Bayrak / İstanbul

TPE işçilerieylemdeydi

Türk Patent Enstitüsü bünyesinde çalışantaşeron işçileri, Mart ayında gündeme gelecekolan işten atma saldırısına karşı 15 Şubat günüeylem gerçekleştirdi.

Sosyal-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu TürkPatent Enstitüsü’nde farklı taşeron şirketbünyesinde çalışan 110 işçi 8 Mart’tan itibarenişten çıkarılacak.

Türk Patent Enstitüsü önünde buluşanişçiler, “110 işçinin işten çıkarılması kararınıngeri alınması” talebiyle basın açıklamasıgerçekleştirdiler. Eylemde işçilerin aileleri veenstitüde çalışan kamu emekçileri de yer aldı.

Sosyal-İş Sendikası üye ve yöneticileri“Taşeronu yeneceğiz” pankartı ile Türk PatentEnstitüsü’nün ana girişinde; enstitü işçileri ise“Alınterimize patent istemez” pankartıylaenstitü binası önünde toplandı. Kitlenin sayısıyüzü aşarken, basın açıklaması için slogan, alkışve ıslıklarla yürünerek enstitü bahçesindebiraraya gelindi.

Enstitü işçilerinden Özgehan Şirin yaptığıkonuşmada yıllardır verdikleri emeğin hiçesayıldığını belirtti. Konuşmanın ardından basınaçıklamasını Sosyal-İş Sendikası Genel BaşkanıMetin Ebetürk gerçekleştirdi. Sosyal-İş’in biryandan hukuk mücadelesi yürütürken biryandan da işçilerden, üyelerinden ve emekdostlarından aldığı güçle fiili mücadeleyi debüyüteceğini ifade etti.

Taşeronlaştırmaya da vurgu yaparak, busistemin bir yangın gibi tüm ülkeyi sardığınısözlerine ekledi. Taşeronlaştırmanın modernkölelik olduğunu dile getirdi.

DİSK’ten değerlendirme

Nemtrans işçileri kazandı

Page 28: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

Emekçi kadın28 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/07* 18 Şubat 2011

Kadına yönelik çifte baskı, sömürü ve eşitsizliksınıflı toplumlarla doğdu. Sermayenin işçi sınıfıüzerindeki sömürü düzeni olan kapitalizmde dekatmerli biçimde sürüyor.

8 Mart 1857'de Amerika'nın New York şehrindeeşit işe eşit ücret, çalışma koşullarının düzeltilmesive oy hakkı talebiyle iş bırakarak alanlara çıkan 40bin dokuma işçisi kadına saldıran polis, 129 kadınişçiyi katletti. 1910 tarihinde toplanan 2. SosyalistEnternasyonal'de Clara Zetkin'in önerisiyle 8 MartDünya Emekçi Kadınlar Günü ilan edildi.

Dokuma işçisi kadınların büyük bedellerödeyerek yolunu açtıkları bu mücadelede emekçikadınlar 8 Mart'ı, 8 saatlik iş günü, sigorta, sendikave oy hakkını kazandı. Kreş, emzirme odaları,doğum öncesi ve sonrası izinler, hamile kadınlarınçalışma koşullarında iyileştirmeler, doğum yardımıvb. daha pek çok hak ise işçi sınıfının ortakmücadelesi sonucu elde edildi.

Kardeşler!

Sömürü, eşitsizlik ve baskı üzerine kurulukapitalist düzende işçi sınıfı bir bütün olarak sosyalyıkıma uğratılmakta, yoksulluk ve sefaletleboğuşmaktadır. Ancak tüm işçilerin ortak sorunuolan kölece çalışma koşulları, düşük ücretler,sigortasız çalışma ve esnek üretim uygulamalarıkadın işçileri daha fazla etkilemektedir.

1800’lü yılların ikinci yarısında işçi kadınlarıncan bedeli bir mücadele sonucu kazandıkları eşit işeeşit ücret, sendikalaşma, sigorta, 8 saatlik işgünü vb.talepler bugün hala başta kadınlar olmak üzere işçisınıfının temel talepleri arasındadır.

Çünkü kölelik yasasıyla çalışma saati haftalık 45saate çıkarılmıştır ancak fazla ve zorunlu mesailerlebu daha da artmaktadır. Tüm işçileri derindenetkileyen uzun ve yorucu çalışma koşulları kadınişçileri iki kat daha fazla etkilemektedir. Çünkükadınlar çalışma yaşamından arta kalan zamanlarınıev işlerine ve çocuk bakımına ayırmak zorundakalmaktadır.

Kadını ucuz iş gücü olarak gören kapitalistler,aynı işi yaptıkları halde kadınlara daha düşük ücretvermekte, böylece işçi ve emekçileribölmektedirler.

Toplumsal olarak ezilen ve baskı gören,gerici geleneklerle kuşatılan ve şiddet görenkadınlar örgütlenme mücadelesinin de dışınaitilmektedir. Çünkü emekçi kadınlarörgütlenme ve sendikalaşma mücadelesineetkin katılmak için ihtiyaç duyduklarızamanlarını yine ev işleri ve çocukbakımına ayırmak zorunda.

Kriz dönemlerinde ilk önce ve en fazlakadınlar işten çıkartılmakta, kadınınbakımı ve himayesi baba, eş vb. erkeğeteslim edildiği için sosyal hakları daverilmemektedir.

Kapitalist sistem, kadını iki kat dahafazla köleleştirirken toplumsal yaşamakatılımını engellemektedir.Kadınları ev hapsinemahkum ederken onuçalışma yaşamının dışında veörgütsüz bırakmaktadır.

Başta anayasa, medeni kanun, ceza kanunları vehukuk alanında olmak üzere kadın aleyhine pek çokyasa maddesi bulunmaktadır.

Son dönemde gündeme gelen “Torba Yasa” baştaolmak üzere, özel istihdam büroları, kıdemtazminatının gasbı, esnek çalışma vb. uygulamalaren çok kadın emekçileri vurmaktadır. Üzerindekisömürü ve köleliği ağırlaştırmaktadır.

Kardeşler!

Yaşadığımız çifte baskı, sömürü ve eşitsizliğinkaynağı kapitalist barbarlık düzenidir.

Sömürü ve baskının geriletilmesinin yolugeleceğimiz ve haklarımız için örgütlü mücadeleyekatılmaktan geçiyor.

Bu düzenden kurtulmak için ise sosyalizmdenbaşka bir seçenek yoktur!

İşçi ve emekçi kadınların mücadele tarihindeönemli bir yeri olan 8 Mart, mücadelede katledilenkadın işçiler şahsında işçi sınıfının kapitalistsistemden ve egemenlerden hesap sorma günüdür.

8 Mart kadın-erkek tüm işçi sınıfının ortaktalepler etrafında kenetlenerek, hakları ve geleceğiiçin dişe diş mücadeleyi yükseltme günüdür.

8 Mart’ta da, kadın-erkek tüm sınıfkardeşlerimizle yanyana, omuz omuza mücadelealanlarında olmalıyız.

Kadın-erkek emekçiler elele örgütlümücadeleye!

Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi KadınlarGünü

Yaşasın devrim ve sosyalizm!

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP)

Haklarımız ve geleceğimiz için mücadeleye…

Eşitsizliğe ve sömürüye karşı 8 Mart’ta alanlara!

Devrimci 8 MartPlatformu’ndan çağrı

Devrimci 8 Mart Platformu 13 Şubat günü Kadıköy’debasın açıklaması gerçekleştirdi. İşçi ve emekçilere 8Mart’ta kavga alanlarına çağıran platform bileşenleri“Kadın-erkek el ele birleşik mücadeleye!” çağrısını dayükselttiler.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için hazırlıklarınısürdüren Devrimci 8 Mart Platformu bileşenleri (Bağımsız

Devrimci Sınıf Platformu, BES 1 Nolu Şube, ÇHD, DevrimciHareket, DKH, Devrimci Proletarya, Divriği Kültür

Derneği, EÖC, Emekçi Kadınlar, Emekli-Sen Beyoğlu-Kadıköy-Kartal Şubeleri, Halk Cephesi, PSAKD GenelMerkezi, PDD, Yeni Demokrat Kadın) Kadıköy İskeleMeydanı’nda saat 13.00’de biraraya geldi. “Yaşasın 8Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü - Emekçi kadınlar!Açlığa, yoksulluğa, baskıya ve sömürüye karşı mücadeleyiyükseltelim” pankartı açan platform bileşenleri buradabasın açıklaması yaptılar.

Platform adına açıklamayı gerçekleştiren Arzu Aksakal,kadınların yüzyıllardır ezildiklerini, eğitimden, üretimden,kültürden, sanattan, politikadan uzak tutulduğunubelirterek mücadele çağrısı yaptı. Aksakal, Novamedlikadınları, TEKEL işçisi kadınları, Emine Aslan, GülistanKobatan ve diğer direnişçi işçi kadınları örnek vererek,yapılan direnişlerin kadının iradesini güçlendiren çıkışlarolduğunu söyledi.

“Bizlerin özgürlüğü var olan sisteme karşı sınıfsız,

sömürüsüz bir ülke yaratmakla olur” diyen Aksakal,açıklamasını 6 Mart Pazar günü saat 11.00’de Kadıköy

İskele Meydanı’nda gerçekleştirilecek mitingin çağrıylasonlandırdı.

Sloganların atıldığı eylemin ardından, Devrimci 8 MartPlatformu imzalı bildirilerin ortak dağıtımı gerçekleştirildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Çiğli’de 8 Mart sohbeti İzmir’de Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi Derneği’nde

(İKSED) her ay yapılan çay sohbetleri bu ay dagerçekleşti. 13 Şubat günü dernek binasında başlayansohbetin bu ayki konusu 8 Mart Dünya Emekçi KadınlarGünü’ydü.

İlk önce 8 Mart’ın ortaya çıkışı hakkında kısa bilgiverildi. 8 Mart’ın 101. yılı olması ve o günden bugüne işçisınıfının kazanılmış hakları ve bu hakların burjuvazitarafından gasp edilme saldırıları dile getirildi. 8Mart’larda yaşanan ayrışmalara da dikkat çekilen sohbettefeministlerle yaşanan ayrışmanın nedenleri sıralandı.Kadın sorununun birçok yönüyle tartışıldığı etkinlikte,kadının cinsel meta olarak görülmesi, taciz, tecavüz,şiddet, polis devletinin kadına yönelik uygulamaları,kadının sınıf mücadelesi içindeki yeri, medyanın kadınabakışı, dinin kadına bakışı, torba yasanın kadına yöneliksaldırısı dile getirilen konular arasındaydı.

Sistemin kadınlara yönelik etkisi ve kadın sorunununnihai çözümü üzerine canlı tartışmaların yürütüldüğüetkinlikte 23 Şubat günü “Ekmek ve Gül” adlı filmgösterileceği, 27 Şubat günü “Yaşamın yarısındankavganın yarısına” adlı etkinlik yapılacağı duyuruldu.

Kızıl Bayrak / İzmir

Page 29: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak * 29Sayı: 2011/07* 18 Şubat 2011 Mücadele tarihimizden

1967 yılından itibaren Türkiye’ye gelmeyebaşlayan 6. Filo, her defasında anti-emperyalist kitlegösterileri ile karşılandı. ‘68’de Deniz Gezmiş’in dearalarında bulunduğu devrimciler tarafından yapılaneylemde 6. Filo askerleri, Dolmabahçe’de taşlanarakdenize dökülmüş, bu olay anti-emperyalistmücadelede bir simge haline gelmiştir. 6. Filo ve ondakarşılık bulan emperyalizme karşı eylemler bununlabitmemiş, aksine güçlenerek devam etmiştir. İşte bueylemlerden 16 Şubat 1969’da yapılan ‘anti-emperyalist yürüyüş’ tarih sayfalarındaki özel yerinialdı. Ancak bu kez eyleme özellik katan şeykitleselliği ya da militanlığı değil, sermaye devletininkatliamcılığı oldu.

16 Şubat 1969 - ‘Emperyalizme veSömürüye Karşı İşçi Yürüyüşü’

6. Filo karşıtı gösteriler gençlik ve emekçi kitleleriçerisinde geniş bir etki yaratıyordu. Büyüyen anti-emperyalist direnişi kırmak isteyen sermaye devletibir kez daha katliam silahına sarıldı. 17 Temmuz‘68’de Vedat Demircioğlu İTÜ Öğrenci Yurdu’nun üstkatından atılarak katledildi. Sermaye devletinin hesabıtutmadı ve Demircioğlu’nun katledilişi büyük bir öfkeyarattı. İzleyen günlerde Demircioğlu anısına yapılaneylemlerde ve nihayetinde Dolmabahçe’ye yanaşmayaçalışan 6. Filo karşısında kendisini gösteren bu büyüköfke, katliamların anti-emperyalist mücadeleyibastıramayacağını gösterdi.

10 Şubat ‘69’da yine Dolmabahçe açıklarınademirleyen 6. Filo bir kez daha anti-emperyalisteylemlerle karşılandı. 16 Şubat Pazar günü düzenlenenbir yürüyüşle 6. Filo bir kez daha protesto edildi.“Emperyalizme ve sömürüye karşı işçi yürüyüşü”adıyla düzenlenen eylemde yaklaşık 40 bin kişiBeyazıt’tan Taksim’e doğru “Emperyalizme hayır,sosyalizme evet!”, “Köylüye toprak yok, Amerikanüslerine toprak çok!”, “Vietnam’da barınamayanTürkiye’de tutunamaz!” sloganları ile yürüdü.

Sermaye devletinden bir katliam daha!

Vedat Demircioğlu’nu katlederek anti-emperyalistmücadeleyi bitiremeyen sermaye devleti 16 Şubat’dadüzenlenen yürüyüşe yönelik düzenlediği kanlı saldırıile emperyalizme bağlılığını gösterdi.

Yürüyüşten günler önce katliamın hazırlıklarınabaşlandı. Katliam için kullanılan dinci gericilik decihat çağrısı ile katliamın haberini veriyordu. Devletingörevli kalemşörleri Demircioğlu anısına yapılaneylemleri hedef gösterirken, 10 Şubat’ta DolmabahçeRıhtımı gönderine, 11 Şubat günü ise İstanbul BeyazıtYangın Kulesi’ne Demircioğlu anısına çekilen bayrak,dinci gericilik tarafından “Kuleye kızıl bayrakçekildi” nidaları ile karşılandı. 14 Şubat günü yapılan‘Bayrağa saygı’ mitingi dinci gericilik için bir gövdegösterisi oldu. Komünizmle Mücadele Dernekleri’ninBaşkanı İlhan Darendelioğlu, Milli Türk TalebeBirliği’nin (MTTB) Cağaloğlu’ndaki merkezinde “…Pazar günü komünistler miting yapacak, biz bumitingde savaşacağız. Silahı olan silahıyla, olmayanbaltasıyla gelsin…” diyerek katliam çağrısıyapıyordu. Gericilerin şefi Mehmet Şevki Eygi,yazarlık yaptığı Bugün gazetesinden fetvalar veriyor,Cuma ya da sabah namazları için verdiği adreslerdekitleleri katliama çağırıyordu. Bu Amerikan uşağı 15

Şubat günü yayınlanan yazısındaşunları söylüyordu: “Büyük fırtınapatlamak üzeredir, Müslümanlar ilekızıl kafirler arasında topyekün savaşkaçınılmaz hale gelmiştir... Müslümankardeşim, sen bu savaşta bitarafkalamazsın. Ben namazımı kılar,tespihimi çekerim... Etliye, sütlüyekarışmam deyip de kendine zulümedenlerden olma, gözünü aç, bak!..Onlarda taş, sopa, demir, molotofkokteyli mi var? Biz de aynı silahlarıkullanmaktan aciz değiliz... Cihat edenzelil olmaz. Sağ kalırsa gazi olur, canınıverirse şehitlik şerefini kazanır.”

İbadete kapalı olan Dolmabahçe Camii16 Şubat günü özel olarak açılarakkatliamcılar için toplanma yeri yapıldı.Taksim’de parkın yan tarafına çekilen üçkamyonetten içlerinde Adapazarı veBolu’dan getirilenlerin de olduğusaldırganlara sopa ve bıçaklar dağıtıldı.Saldırı için her şey hazırdı artık. Anti-emperyalistlerinTaksim’e girişiyle beraber saldırı da başladı. Sayılarıiki bini bulan katliamcı güruha polis de destekveriyordu. Saldırganları engellemek yerine anti-emperyalist eylemcilerin üzerine bombalar atan poliskitle üzerinde panik havası yaratmaya çalışıyordu.

Saldırıda TİP üyesi Ali Turgut Aytaç ve DuranErdoğan adlı işçiler öldürülürken, yüzlerce kişi deyaralandı. Saldırıya dair film ve fotoğraflarınolmasına, yani katliamın açık belgelerininbulunmasına rağmen sermaye devleti kendini vekatillerini akladı. “Komünistlerin kokusunu alma”iddiasıyla ünlü dönemin İçişleri Bakanı Faruk Sükan“Tamamen komünistlerin tertibi. Tam bir ihtilalprovasıydı o. Eğer tedbir almamış olsaydık, büyükhadiseler olacaktı.” diyerek devletin pervasızlığınıresmi ağızlardan ifade ediyordu. Dönemin valisi VefaPoyraz ise katliamın üzerinden yirmi yıl geçtiktensonra söylediği“Kanlı Pazar olayı irticai bir hareketdeğil, sol bir hareketti. 171 sayılı kanuna göre solyürüyor, bu yürüyüşe mani olmak isteniyor, idare debunları önlemek istiyor. Ama Taksim’de ani bir halkhareketi, ani bir karşılaşma oluyor, iki kişi maalesefhayatını kaybediyor. Olay öncesi de Bugüngazetesi’nde çıkan Mehmet Şevket Eygi Bey’in

yazıları, toplu namazlar, filan... Namaz kılıyorlar, amabunlar kendi içlerinde maksatlı olabilir, camiye gidipinsanları yargılayamazsınız” sözleri ile katliamcılığınsermaye devleti için resmi bir çizgi olduğunu alenenitiraf ediyordu.

Emperyalist-kapitalist sistem katliamların hesabını verecek!

Tarihe ‘Kanlı Pazar’ olarak kaydedilen katliamınüzerinden yıllar geçmesine rağmen sermaye devletikanlı provokasyonlarından ve katliamcılığındanvazgeçmiş değil. Çorum, Maraş, Sivas katliamlarıyla,cezaevleri katliamlarıyla ve sokak ortasıinfazlarıyla/katliamlarıyla suç siciline yenilerinieklemeye devam ediyor. Aradan geçen yıllara rağmendevrimci/anti-emperyalist mücadele de sürüyor. Hergeçen gün daha da bilenerek, öfke ve kin biriktirerekdevam ediyor. Emperyalist-kapitalist sistemin tümkatliamlarının hesabını bizzat sistemin kendisinialaşağı ederek soracağını tekrar tekrar ilan ediyor.

(Ekim Gençliği’nin Şubat 2011 tarihli 130. sayısından alınmıştır.)

Dinci gericiliğin emperyalizme bağlılık yemini:

“Kanlı Pazar”

Page 30: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

Araştırmacı-yazar Volkan Yaraşır’ın son kitabıEksen Yayıncılık’tan çıktı. “Yıkıcı Güç, KolektifÖzne” isimli kitap “Sınıf Savaşları, Kapitalist Kriz,Taban Örgütlenmeleri” alt başlığını taşıyor.

Kitap, Yaraşır’ın kizilbayrak.net ve Kızıl Bayrakgazetesinde yayınlanmış makaleleri ile çeşitli yayınorganlarına verdiği röportajların derlemesindenoluşuyor.

İşçi sınıfının tarihsel ve yakın dönem mücadeledeneyimlerini Marksizm ışığında ele alan kitap, sınıfmücadelesinin sertleştiği bir dönemde, hem bumücadelenin ruhunu taşıyor, hem de mücadeleedenlerin yoluna ışık tutuyor.

Kitapta yer alan makalelerin büyük bölümü2008’de patlak veren ekonomik krizin sonrasındakaleme alındı. Yaraşır bu makalelerinde, bu dönemkeskinleşen ve yolunu arayan sınıf hareketinindeneyimlerini ve sorunlarını tartışıyor.

Kitap, odağında işçi sınıfının olduğu büyük halkisyanlarının geliştiği bir tarihsel dönemde, sınıfındevrimci gücünü tüm canlılığıyla kavramak içinönemli bir kaynak niteliğinde.

Volkan Yaraşır’ın kitabını Eksen Yayıncılıkbürolarından ve kitapçılardan temin edebilirsiniz.

Kitabın “Önsöz”ünü aşağıda yayınlıyoruz.

Önsöz...Bu çalışma çeşitli tarihlerde, sınıf mücadelesi, sınıf

teorisi ve sınıfsal antagonizma üzerine yazılmışmakalelerin derlemesinden oluştu.

Marx’ın “İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseriolacak.” ilkesi çalışmanın eksenini belirledi. Buperspektifle sınıf hareketinin dinamikleri ve gelişimiincelendi.

İşçi sınıfının tarihin öznesi olduğunun altı çizildi.Sınıfın yıkıcı gücünün beslendiği kaynaklar ortayakoyuldu.

Devrimci öznenin insanlardan değil, insanlarınoluşturduğu bir kolektif olduğu vurgulandı. İşçisınıfının kolektif ve evrensel bir sınıf olduğu anlatıldı.

Kitap, incelenen konular itibariyle beş bölümeayrıldı. Bu ayrıştırma biraz da format gereği oldu. Veteknik düzenlemeden başka bir anlamı yok. Okuyucukitaba dilediği bölümden başlayabilir ya da hermakaleyi birbirinden bağımsız okuyabilir.

Birinci bölümde kapitalist kriz ve boyutları elealındı. Bölümde kapitalist üretim tarzının doğası, kriztipleri, Marksizm’de kriz teorisi, devletlerin mali krizi,Yunanistan deneyimi ve önümüzdeki dönem sınıflarmücadelesinin gelişimi incelendi.

İkinci bölümde Türkiye kapitalizminin içine girdiğisüreç ve bu sürecin özgünlükleri, egemen klikler arasıilişki ve çatışkılar değerlendirildi. Cemaatçi-hayırseverkapitalizm, sol liberalizmin gelişme dinamikleri, finanskapitalin yönelimleri, egemen klikler arasındaki çatışkıve çelişkiler ve yansımaları bu bölümde analiz edildi.

Üçüncü bölümde yakın dönemdeki işçi sınıfımücadelesi, olası yönelimleri, sınıf hareketininyaşadığı sorunlar ve çözüm önerileri incelendi.

Özellikle kapitalist kriz ve onun yıkıcı etkilerininhissedilmesiyle sınıf hareketindeki gelişmeler, TEKELdirenişi, bu direnişin tarihsel önemi, sermayenin karşıdevrimci stratejileri, Çin çalışma rejimi, sistematikgüvencesizleştirme ve esnekleştirme politikaları bubölümde işlendi. Ayrıca sınıfın mücadele tarihindenpratikler, teorik bir çerçevede ele alındı. Sosyal devletve özelleştirme politikaları bu bölümde değerlendirildi.

Dördüncü bölümde yeni emperyalist konsept ve bukonseptin Kafkasya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yayansımaları ele alındı. Türkiye Cumhuriyeti’nin yenijeo-politik konumlanışı incelendi. BOP’un yeniversiyonu ve buna paralel olarak Pakistan’dakigelişmeler özel olarak irdelendi. Bunun yanısırauluslararası işçi hareketi deneyimleri ve budeneyimlerin öğrettikleri üzerinde duruldu.

Beşinci bölümde röportajlar ve konuşmalarbulunuyor. Birinci konuşmada Ekim Devrimi’nintarihsel önemi ve ideolojik-politik içeriği üzerindeduruldu. İkinci konuşmada kapitalist kriz, krizinmahiyeti ve işçi hareketi üzerindeki etkileri açıklandı.Üçüncü konuşmada işçi sınıfının özörgütlenmelerinden biri olan taban örgütlenmelerianlatıldı. Röportajlar ise, çeşitli gazete ve siyasaldergilerle yapıldı. Bu röportajlarda sınıf hareketiningelişimi, sorunları ve çözüm önerileri işlendi. Tabanörgütlenmeleri, bu örgütlenmelerin tarihselliği, içeriği,işlevi ve işleyişi incelendi.

Çalışma, anti-kapitalist bilincin ve anti-kapitalistmücadelenin gelişmesine, küçük de olsa bir katkıdabulunduğunda, işlevini yerine getirmiş olacaktır.

Son sözü Marx’a bırakalım: “Bundan önceki bütüntarihsel hareketler, azınlıkların ya da azınlıklarınçıkarları için var olan hareketlerdi. Proleter hareketise, bilinçli, bağımsız, büyük çoğunluğun, buçoğunluğun çıkarı için olan hareketidir.

Egemen sınıf zenginliğini ve erkini zor altındakalmadıkça vermez; işçi sınıfı da yüzyılların birikmişpisliğinden devrim olmaksızın kurtulamaz.”

Volkan YaraşırŞubat 2011

Kitap30 * Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak Sayı: 2011/07* 18 Şubat 2011

Volkan Yaraşır’ın yeni kitabı çıktı:

“Yıkıcı Güç, Kolektif Özne”

Geçtiğimiz hafta içerisinde DHF çalışanına veEkim Gençliği okuruna yönelik polis tacizi, 11Şubat günü gerçekleştirilen basın toplantısıyla teşhiredildi.

İHD Eskişehir Temsilcisi Ahmet Uluçelebi,yaptığı açıklamada Eskişehir’de yaşanan bu iki tacizolayının ilk olmadığını ve son olmayacağınıbelirterek geçtiğimiz aylarda Eskişehir polisitarafından ESP üyesine yapılan ajanlaştırmabaskısını hatırlattı. İdeolojik bir saldırı şeklindegerçekleşen bu tür olayların keyfilik olduğunuvurgulayarak, bunun suç olduğunu söyledi.Uluçelebi, İHD olarak bu olayların takipçisiolacağını belirtti.

İHD’nin yaptığı açıklamanın ardından DHF veEkim Gençliği’nin ortak açıklaması yapıldı.Devletin bu tür baskı ve saldırılarına devrimcilerincevabının değişmediği ve değişmeyeceği

söylenerek, her türlü saldırının göğüsleneceği ifadeedildi. Devrimci faaliyetin sürdürüleceğinin altıçizildi.

Basın toplantısına, BDSP, DHF, ESP, EHP,Öğrenci Kolektifleri, Gençlik Muhalefeti veDevrimci Proletarya katıldı.

*** Geçtiğimiz hafta sonu DHF Gençlik Komisyonu

üyesi Devrim Çiftçi, öğlen saatlerinde oturduğu evinyakınında polis tacizine maruz kalmıştı. Yinegeçtiğimiz günlerde bir çay bahçesinden çıkan EkimGençliği okuru Emre Yılmaz’ın yanına gelen sivilpolis, Yılmaz ile konuşmak istediğini belirtti. EmreYılmaz’ın ‘kimsin’ sorusuna ‘sen bizi tanırsın gelbiraz konuşalım’ diyerek tehditle yanıt veren polis,Yılmaz’ın tepki göstermesi üzerine olay yerindenuzaklaşarak gözden kayboldu.

Kızıl Bayrak / Eskişehir

Polis tacizi teşhir edildiAnkara’da soruşturma terörü Son öğrenci eylemlerinin merkezi durumundaki

Ankara’da yoğun bir soruşturma terörü uygulanıyor.AKP iktidarı özellikle Burhan Kuzu’ya yönelik yapılaneylemin intikamını almak istiyor.

Son olarak Ankara Üniversitesi Dil Tarih CoğrafyaFakültesi’nde aralarında bir Ekim Gençliği okurununda bulunduğu 12 kişiye soruşturma açıldı. CebeciKampüsü’nde ise Hukuk Fakültesi’nden 4 öğrenciyesoruşturma açıldı. Soruşturmalara gerekçe olarakSüheyl Batum ve Burhan Kuzu’nun protesto edilmesigösterildi.

Gençlikten dergi satışıAnkara’da 13 Şubat günü saat 12.00-14.00 arası

Yüksel Caddesi’nde Ekim Gençliği ve Liselilerin Sesisatışı gerçekleştirildi.

2 saat süren satış boyunca birçok gençle sohbetetme şansı yakalandı. Gençlik hareketinin tablosuüzerine sohbetler gerçekleştirildi. Faaliyet boyunca 20derginin satışı gerçekleştirildi.

Page 31: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...

Cumartesi Anneleri 307. kez GalatasarayMeydanı’nda toplanarak geçtiğimiz günlerde TayyipErdoğan’la yaptıkları görüşmede dile getirdikleritalepleri kamuoyuyla paylaştılar.

“Kayıplar belli failler nerede” pankartı ve kayıplarınfotoğraflarının taşındığı oturma eyleminde kayıpyakınları söz alarak başbakanla yapılan görüşmeüzerine düşüncelerini dile getirdiler. İlk olarak 1980’dekaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren sözalarak, bunca yıldan sonra muhattap alındıklarını vetaleplerini başbakana illettiklerini belirtti.

Bunun devamının gelmesini umduklarını söyledi.Hasan Ocak’ın abisi Hüseyin Ocak ise bağımsız, biliminsanlarından oluşan bir komisyon kurulmasınıistediklerini ve bunu başbakana ilettikleri bilgisiniverdi.

Yine 1980 kayıplarından Nurettin Yedigöl’ünkardeşi Muzaffer Yedigöl, Kenan Bilgin’in kardeşiİrfan Bilgin ve Tolga Baykal Ceylan’ın annesiKadriye Ceylan da eylemde söz aldılar. Ceylan, “Bizizorla Cumartesi Annesi yaptılar. Çocuklarımızıkaybederek” dedi ve konuşmasını başbakanla yaptıklarıgörüşmeyi aktararak sürdürdü. “Benim oğlum Kürtolduğu için, kayıpları yazdığı için katledildi” diyereksözlerine başlayan 1993 yılında Elazığ’a götürülerekkatledilen Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe,“Tansu Çiller, Süleyman Demirel, Mehmet Ağar bizimçocuklarımızın katilidirler” diyerek yargılanmalarınıistedi.

Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız ise baskılarave polisin tüm saldırılarına karşı yılmadıklarını belirtti.Başbakanın 8 yıldır kayıp yok dediğini fakat 8 yıldırhiçbir şey yapmadıklarını vurguladı. Toplu mezarlarada değinen Yıldız, “çıkan kemikler teröristlerin”denilerek ölümleri meşrulaştıran başbakanı eleştirdi ve“bizi muhatap almaya mecbur kaldı. Bu insanlar buradaoturduğu için görüştü” dedi. Başbakanla acılarınınortak olmadığını belirten Yıldız, “Senin acın dilinde,yediğin kebapların acısı, bizim acımız yüreğimizde,ciğerlerimizde” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Eylem, Ahmet Kaya’nın kızı Emine Kaya Erdek,Cemil Kırbayır’ın abisi Mikail Kırbayır, FehmiTosun’un eşi Hanım Tosun, İsmail Bahçeci’nin abisi

Umut Bahçeci’nin konuşmalarıyla devam etti. Faillerinyargılanması, bağımsız bir komisyon kurulmasıtaleplerinin dile getirildiği konuşmalardan sonra sözalan İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan,Bosna’da açıldığı gibi Türkiye’de de toplu mezarlarınaçılması gerektiğini belirtti. Kayıp yakınları bir mezarakavuşuncaya kadar oturmaya ve mücadele etmeyedevam edeceklerini ifade etti.

Eylemde, Bitlis Mutki’de katledilerek çöplüğeatılan Gulabi Eren’in abisi Mehmet Eren de söz aldı.

Konuşmalardan sonra İHD İstanbul ŞubesiGözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına basınaçıklamasını okuyan Hüseyin Taşkaya’nın kızı SerpilTaşkaya, kayıp yakınlarının Tayyip Erdoğan’layaptıkları görüşmede dile getirdikleri talepleri sıraladı.Görüşmede, kayıpların araştırılmasıyla ilgili meclisbünyesinde komisyon kurulması talebini dilegetirdiklerini söyleyen Taşkaya, komisyonun çalışmabiçimine dair önerileri de sıraladıklarını sözlerineekledi. Somut taleplerine somut çözümlerbeklediklerinin altını çizen Taşkaya, “Mutki’deki toplumezarların açılması ile ilgili yayın yasağı getirenzihniyetin kayıpların akıbetinin açığa çıkarılmasıkonusundaki samimiyetine nasıl inanacağız?” diyesordu. Açıklama, “merhamet değil, adalet istiyoruz”vurgusuyla sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

“İbrahim Kaypakkaya”yı övdüğü gerekçesiyle 10ay hapis cezasına çarptırılan sanatçı Pınar Sağ’a destekamacıyla internet üzerinde imza kampanyası başlatıldı.

www.pinarsagaadalet.com adresinde imzaya açılanmetinde şu ifadeler yer alıyor:

“Mustafa Suphi’yi, Mahir’i, Deniz’i, İbrahim’ihatırlamak, isimlerini yüksek sesle söylemek neden suçolsun? İdama, işkenceye, kaybedilmeye, cezasızlığa,faili meçhule, yargısız infaza, topyekün imhaya

hepimiz karşı değil miyiz? Öyleyse Pınar Sağ’ı nasılyargıladık ve hangi ‘derin’ amaçlarla cezalandırmakistiyoruz?”

Sanatçıların yargı önüne bile çıkarılmadan infazedilenleri, işkence ile katledilenleri, kaybedilenlerihatırlatmasının, suç değil görev olduğu vurgulandı.

Bununla beraber bin avukat Sağ’a verilen 10 aylıkhapis cezasının geri çekilmesi talebiyle Yargıtay’adilekçe verdi.

CMYK

IGözlerinde ışıyan

umutlarla uyandımGökyüzünü görkemli bir

fidan sandım.Önce alaca karanlık tutuştu.

Sonra... Yürek çırpıntısı...

IISavruldu alevler dört yana

Tunus’ta Mısır’da.Ne top mermisi, üreten ellerinde

ne tankları vardı.Yaşamları vardı bir tek ve ötesi...

Gözlerinde öfke kıvılcımları,birleşmişti elleri...

IIIİşte zulüm!

İşte isyan!Zulüm varsa eğer

en değerli haktır isyan.Gel yürüyelim sevgilim;

yıldızlı gök-yüzü altında...Bir selam kızıl meydana;

bir de Tunus’a, Mısır’a.Tutuşsun zorbanın etekleri...

Tir tir titresin...Geliyor özgürlük!

Görkemli meydanlardan belli.

IVArtık ne kırbaç sesi

duyulsun istiyorum.Ne de postal sesleri...

Bir tek işçilerinçıplak ayakları

çiğnesin caddeleriSelvi dalında, açsın yaprakları.

İstanbul’a bahar gelsin...Gözlerini ışıyan yıldızlara çevir.

Kaçıncı yangını bu, gövdelerimizin...Biri isyan, biri aşk, biri özgürlük.

VEllerimiz alev topu.

Yüreğimizde isyanın coşkusu.Bekle bizi Taksim!

Yaralarımıza umudu basıp, dirileceğiz seninle.

Yeni başkentinde ülkeminözgürlük nazlı bir gelin.

VIIHaydi! Bırak yedi kat

yerin dibine girmeyi.Unut gecelerin sessiz çığlığını

inadına dilinde olsunisyanın türküsü...

Aç yatılmayan gecelerin ekmek kokusu...

Rahime Henden13.02.2011

Çobançeşme

Mücadele Postası

EKSEN Yayıncılık Büroları Kemalpaşa Mh. Otel Asya yanı Vural Apt. No:2 D:3 İzmit/ KOCAELİ

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSATel: 0 (224) 220 84 92

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

“Merhamet değil adalet istiyoruz”

Pınar Sağ için imza kampanyası

Işıyan Yıldızlara

Page 32: İÇİNDEKİLER - kizilbayrak.orgkizilbayrak.org/2011/sikb. 11. 07/sikb 11-7.pdf2* Sosyalizm Yolunda Kzl Bayrak İÇİNDEKİLER Mücadeleyi kazanmak için örgütlü taban inisiyatifleri!.…...