sikb 2009 - 13

32
Sosyalizm İçin Sayı: 2009/13 3 Nisan 2009 1 TL Seçim aldatmacası bitti, kapitalizmin krizi sürüyor… Krize karşı örgütlenmeye, sokağa, eyleme, direnişe!

description

Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak sayı 2009 - 13

Transcript of sikb 2009 - 13

Page 1: sikb 2009 - 13

Sosyalizm İçin

Sayı: 2009/13 3 Nisan 2009 1 TL

Seçim aldatmacası bitti, kapitalizmin krizi sürüyor…

Krize karşı örgütlenmeye, sokağa, eyleme, direnişe!

Page 2: sikb 2009 - 13

2 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak

İÇİNDEKİLERYerel seçimler ve siyasal sonuçlar . . . . . 3

Devrimci 1 Mayıs Platformu’ndan 2009 1

Mayısı açıklaması... . . . . . . . . . . . . . . . . 4

Sermaye topyekûn saldırıya

hazırlanıyor... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 5

Seçim aldatmacası bitti, kapitalizmin

krizi sürüyor… . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 6

Yerel seçimler ve devrimci

seçim çalışması. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7

İzmir: Seçim çalışmasının sağladığı güç

ve deneyimle 1 Mayıs’a yürürken… . 8-9

Kayseri: Yoğun ve etkin bir devrimci

seçim çalışması!.. . . . . . . . . . . . . . . . . . 10

Bursa: Devrimci seçim çalışmamızın

kazanımlarıyla şimdi daha da güçlüyüz 11

Manisa: Tempolu bir seçim çalışması... 12

İşçi ve emekçi hareketinden… . . . . 13-14

Tescilli faşist katil Muhsin Yazıcıoğlu

“kahraman” ilan edildi! . . . . . . . . . . . . 15

Saldırganlık ve savaş aygıtı 60. yılında...

NATO: Tekelci kapitalizmin dünya

işçilerini, ilerici-devrimci güçlerini ve

ezilen halklarını hedef alan vurucu

gücü! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 16-17

BDSP’nin seçim faaliyetlerinden… 18-20

Genç komünistlerin seçim

faaliyetlerinden…. . . . . . . . . . . . . . . . . 21

Kızıldere şehitlerini anma eylem ve

etkinliklerinden... . . . . . . . . . . . . . . 22-23

Almanya’da kriz karşıtı gösteriler… . . 24

G-20 Zirvesi Londra’da toplanıyor... . . 25

Barack Obama’nın yeni Afganistan

planı.... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 26

Arjantin’de onbinler askeri faşist

cuntadan hesap soruyor... . . . . . . . . . . . 27

Ekim Gençliği’nden... . . . . . . . . . . . . . 28

Seçim sonuçları hakkında birkaç söz

M. Can Yüce . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 29

Eylem ve etkinliklerden... . . . . . . . . . . 30

Mücadele postası . . . . . . . . . . . . . . . . . 31

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Mollaşeref Mh. Turgut Özal Cd.

(Millet Cd.) No: 50/10 İstanbulTel: 0 (212) 621 74 52

e-mail: [email protected]: http://www.kizilbayrak.org

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: Gün MatbaacılıkBeşyol Mah. Telsizler Mevkii Akasya Sk. No. 23/A

İSTANBUL / Tel: 0 (212) 426 63 30

Sayı: 2009/13 l 3 Nisan 2009Fiyatı: 1 YTL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Gülcan CEYRAN EKİNCİEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

CMYK

Kızıl Bayrak’tanKızıl Bayrak’tan

Kızıl Bayrak’tan... Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

Yerel seçimleri geride bıraktık. Önümüz devrimcibaharın temel gündemlerinden birisi olan 1 Mayıs. Bu yılki 1 Mayıs’ı kapitalizmin krizinin geniş işçi ve emekçikesimlerde yarattığı hoşnutsuzluğun sınırlı da olsakendini göstermeye başladığı bir süreçte karşılamayahazırlanıyoruz. Burjuvazinin seçim oyunu buhoşnutsuzluğu kısa bir süreliğine de olsa düzeneyedeklemeyi başarabildi. Ancak emperyalist efendilerindirektifleriyle işbirlikçi ve uşakların bu direktifleri yerinegetirmede göstereceği kararlılık, işçi ve emekçilerdekiöfkeyi daha da artıracaktır. Zira İMF şefleri yeni kölelikanlaşması imzalamak için kapıda beklemektedir.Sermaye gözünü işçilerin kıdem tazminatına ve işsizlikfonuna dikmiş bulunmaktadır. Krizin yıkıcısonuçlarından birisi de kitlesel işsizliktir. Zaten yaygınolan işsizlik olgusu krizle birlikte çığ gibi büyümektedir.Geniş işçi ve emekçi kesimler artan sefalet koşullarındayaşamaya mahkum edilmektedir.

Bu yıl ki 1 Mayıs’ı işçi ve emekçilerin kapitalizminkrize karşı hak ve taleplerini haykırdığı, birleşikmücadelenin yükseltildiği bir atmosferde kutlamakhayati önemdedir. 2009 1 Mayısı kapitalizme ve onunkrizine karşı öfke ve tepkisini haykıran onbinlerce işçi veemekçinin militan eylemine konu edilmelidir. Bunun içingüçlü bir ön hazırlık sürecinin örgütlenmesigerekmektedir. Daha bugünden emperyalist saldırganlığave kapitalizmin krizine karşı 1 Mayıs’ta alanlarda olmaçağrısı yükseltilmeli, sanayi havzalarında, fabrikalarda,sokaklarda, emekçi semtlerinde 1 Mayıs sınıfıngündemine çeşitli araç, yol ve yöntemlerle taşınmalıdır.

Komünistler politik hedefleri bakımından seçimlerinhemen ardından krize karşı işçi ve emekçilerin tepkisini1 Mayıs’ta alana akıtmak, bu tepkiye örgütlü birinisiyatif vermek için tüm güç ve enerjileriniharcayacaklardır. Kendi üzerlerine düşen görev vesorumluluğu yerine getirmek için azami bir çabagöstereceklerdir.

* * *Seçimler bitti ancak tartışmalar sürüyor. Sermaye

partileri birçok yerde seçim sonuçlarına itiraz ederekseçimleri tartışmalı hale getirdiler. Zira AKP, hükümetolmanın ve devlet bürokrasisini elde tutmanın verdiğiimkanlarla seçimlerde birçok hileyi devreye soktu. Oy

çalmadan yakmaya vesatın almaya kadardeğişik kirli yöntemikullanarak sonuç eldeetmeye çalıştı. Bunedenle bir dizi yerdeseçim sonuçlarınaitirazlar yükseldi. Busebeple kesin sonuçlarhenüz açıklanmış değil.Bu tartışmalarınönümüzdeki günlerde dedevam edeceğigörülüyor.

BDSP bağımsızsosyalist adaylarla 7kentte seçime katıldı. Seçim sonuçları kesin olarakaçıklanmadığı için bağımsız sosyalist adayların aldıklarıoy miktarını bu sayımızda açıklayamıyoruz. Her nekadar kimi adayların aldığı oylar biliniyor olsa da kesinolmayan sonuçlardan dolayı şimdilik bunu ilanedemiyoruz. Gelecek sayımızda ve öncesindekizilbayrak.net sitesinde seçim sonuçlarınının kesinolarak belli olmasından sonra alınan oy miktarınıaçıklayacağız. Ancak şunun altını bir kez dahaçizmeliyiz. Komünistler oy merkezli bir seçim çalışmasıyürütmediler. Temel kaygıları hiçbir biçimde oy istemekolmadı. Dolayısıyla seçimlerde bizi ilgilendiren oy değildevrimci sınıf mücadelesini büyütmek kaygısıydı. Tümçabamızı ve enerjimizi buna hasrettik. Ortaya çıkan tablobunu asgari ölçülerde başardığımızı ortaya koymaktadır.Nitekim bu sayımızda seçime girdiğimiz kimikentlerdeki seçim çalışmasına ilişkin yapılandeğerlendirmeler bunu gösteriyor. Bu sayımızda Bursa,Kayseri, Manisa ve İzmir’den sınıf devrimcilerininyaptıkları seçim değerlendirmelerine yer verdik. Geleceksayımızda diğer kentlerin seçim değerlendirmelerine yervereceğiz.

***Aylık Sosyalist Gençlik Dergisi Ekim Gençliği’nin

Nisan 2009 tarihli 116. sayısı çıktı. Dergiyi EksenYayıncılık bürolarından ve kitapçılardan teminedebilirsiniz.

KKiittaappççıı vvee bbaayyii ii lleerrddee.. .. ..

Sosyalizm İçin

Page 3: sikb 2009 - 13

Kapak Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 3Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

Geride kalan yerel seçimlerin kendi sınırlarınınötesinde bir siyasal anlam ve işlev taşıdığı daha baştanbelli idi ve nitekim sonuçları da bunun böyle olduğunudaha ilk andan itibaren gösterdi.

Yerel seçimlerin ortaya çıkardığı yeni seçmendesteği tablosunun en dolaysız sonucu, AKP dışıçevrelerde yarattığı genel psikolojik rahatlamaolmuştur. Buna en sağdan en sola kadar tüm kesimlerdahildir. AKP’nin son 20 yılın Türkiye’sinde alışıkolunmayan güçlü seçmen desteği ve özellikle 22Temmuz seçimlerinin ardından buna eşlik edenhükmedici pervasızlığı, AKP dışı siyasal çevrelerin,bundan da öte toplumun üzerine adate bir ağırlıkolarak çökmüştü. 29 Mart seçimleri bu açıdan durumubelirgin biçimde değiştirmiştir. Burada önemli olanAKP’nin kaybettiği oyun oranı değil, fakat kendisineve kendi dışındaki çevrelere egemen yaygınbeklentinin aksine oy kaybetmiş olmasıdır. Hala dabelirgin bir seçmen desteğine sahip olduğu halde, budestek hala da kendisini izleyen iki burjuva muhalefetpartisinin toplamına eşit olduğu halde, belediyelerinbüyük bir bölümünü hala da elinde tutmayı başardığıhalde, seçim sonuçları karşısında aldığı büyük moraldarbe bunun ifadesidir.

AKP yerel seçimlerde elde edeceği yeni bir başarıile siyaseten sahip olduğu üstünlüğü pekiştirmeyiumuyordu. Umduğu gerçekleşmedi ve seçime ilişkindeğerlendirmelerde şu sıra sıkça vurgulandığı gibi,kendisi için kaçınılmaz bir başaşağı gidiş sürecinihayet başladı. Bu düşüş kaçınılmazdır; ziragünümüzün dünya konjonktürü ile Türkiye’ningündemindeki yakıcı sorunlar, AKP için bir yenidentoparlanma şansı bırakmamaktadır.

Dinci kimliği ve siyasetinin modern burjuva yaşambiçimine yönelik olarak yarattığı tehdit ve kaygılar,onu modern burjuva yaşama bağlı burjuva katmanlarındesteğinden daha şimdiden yoksun bırakmıştır. Büyükkentlerdeki oy dağılımının somut tablosu bunu açıkçaortaya koymaktadır. Bu çevreler dinci gericilikkarşısında adeta can havli ile CHP’ye ve kısmen deMHP’ye sarılmışlardır. Bu iki partinin büyük ölçüdekendiliğinden artan seçmen desteğinin gerisindeönemli ölçüde bu vardır.

Öte yandan gündemde ekonomik kriz ve bununacil hale getirdiği yeni sosyal saldırı paketleri var.Bunlar ise onun hala da korumayı başardığı büyükkentlerin işçi ve emekçi desteğini günden günezayıflatacaktır. Bu zayıflamanın hızı ve kapsamı kadaryaratacağı yeni siyasal etki ve sonuçları da sosyalmücadelenin gücü, genişliği ve temposuna sıkı sıkıyabağlı olacaktır. Devrimcilerin bunu önemle gözönündebulundurması gerekir. Kitle hareketi güç kazanırsaAKP’nin yitireceği emekçi desteğinin devrimci siyasalmücadele kanalına akması kolaylaşacaktır. Zayıfkalırsa, burjuva muhalefetine, özellikle de tazelenmişgücüyle pusuda bekleyen Saadet Partisi’ne yönelecek,yani bir kez daha düzenin kendi çarkları içinde hebaolacaktır.

AKP’nin Kürtlerden yana ise denebilir ki hiç şansıkalmamıştır. Zira o, düzenin iç dengeleri bakımındankendisine oy oranı ile kıyaslanamaz bir büyük siyasalgüç kazandıran Kürt seçmen desteğini, Kürtsorunundaki politik icraatı ile değil fakat yalnızcayarattığı aldatıcı beklentilerle elde etmişti. Fakat Kürthalkını beklentilerle oyalama dönemi hiç değilse AKPpayına artık geride kalmıştır. Kürt sorunu gelinenyerde çözümünü, dolayısıyla somut icraatıdayatmaktadır. Bu icraat kırıntı düzeyinde kalırsa,

AKP için yaratacağı sonuç şu son seçimlerde olduğugibi olabilir ancak. Kürt hareketini muhatap alma vedikkate değer tavizler verme düzeyinde olursa, bununda hiç değilse kısa dönemli etkisi yalnızca Kürthareketinin daha da güçlenmesi olacaktır.

Geriye bir de dış politika alanı, Ortadoğu’da,Kafkasya’da ve Afganistan’da ABD emperyalizmihesabına ve hizmetinde üstlenilecek yeni rollerkalıyor. Yeni dışişleri bakanı bayan Clinton’un hemenardından yeni başkan Barack Obama’ya da ayağınıntozuyla Türkiye ziyareti yaptıracak kadar acil veyakıcı hale gelmiş bu yeni rollerin iç siyasete etkisi iseyalnızca kitleler nezdinde güç ve itibar kaybı olabilir.Bu yeni süreç, seçmen desteğine etkisi hesabıylaFilistin halkının acıları üzerine iki yüzlü manevralarve “one minute” şovları yapanların gerçek yüzlerinidaha çok açığa çıkaracaktır.

Bütün bunlar bir arada, bir yeniden toparlanma biryana, mevcut gücünü koruyabilmek için bile AKP’ninpek bir şansı kalmadığını göstermektedir. Kaldı ki herdüzen partisi gibi AKP de bir burjuva çıkar gruplarıkoalisyonudur. Siyasal güç ve sürekli güçlenmeeğilimi bu koalisyonu genişletip güçlendirirken,tersinden bir eğilim, hele de beklenmedik biçimdegelen dikkate değer bir düşüş, onda çatlamalar vegiderek çözülmeler yaratır. AKP’yi bekleyen akibet debudur ve konjonktür bunu hızlandıracak özellikleresahiptir.

29 Mart seçimlerinin ikinci önemli sonucu,düzenin iç siyasal dengelerinde yeni bir durumyaratmış olmasıdır. AKP 22 Temmuz ile 29 Mart arasısüreçte ve ABD’nin tam desteği altında bu dengeyibelirgin biçimde kendi lehine çevirmişti. Devletibaşlıca kurumlar üzerinden ele geçirmegirişimlerindeki pervasızlık, Ergenekonoperasyonunun üst düzey generallere kadar uzanmasıve bunun hükümetle ilişkilerinde sözde “laiklikbekçisi” ordunun havasını belirgin biçimde kırması,düne kadar muktedir gibi görünen ve öyle de olan bazısermaye gruplarına yönelik yıldırıcı girişimler, tümbunlar güç dengelerinde AKP’nin elde ettiğiüstünlüklerin somut ifadesi idi. 29 Mart’tla birlikte budenge bozulmuştur ve yeni bir biçimde kurulmayıbeklemektedir. Bunun düzen içi dalaşmayı yenidenalevlendirip alevlendirmeyeceği AKP’nin alacağıtavra ve göstereceği dirence bağlıdır. Gücünün yenisınırlarını kendisi görür ve bunu gözeten bir geriçekilme yaşarsa, yeni denge nispeten yumuşakbiçimde kurulur. Tersi durumda çatışmanın sertleşmesi

kaçınılmazdır. 29 Mart tablosu ona diş bileyenlereönemli avantajlar sağlamıştır.

Buradan bakıldığında Kürdistan’da alınansonuçların siyasal anlamı ve etkisi göründüğünden debüyüktür. Seçimin hemen öncesine kadar Kürtsorununun bloke edilmesinde vazgeçilmez bir konumave bu sayede orduyla ilişkilerinde de önemli biravantaja sahip olan AKP, seçimlerin hemen ardındanbu üstünlüğünü önemli ölçüde yitirmiştir. Bu, hala daKürdistan’daki tek düzen partisi olması gerçeğinerağmen böyledir. Ondan beklenen DTP’nin gücünükırmak ve “kale”lerini düşürmekti. Seçimlerde bununtam tersi gerçekleşti. AKP, DTP karşısında ve özelliklede düşürülmesi hedeflenen kentler üzerinden ezici biryenilgiye uğradı.

Kürt sorununda vazgeçilmezliği büyük bir darbealmış olsa da ekonomik krizin faturasının halkkitlelerine kesilmesi AKP büyük burjuvazinin tümkesimleri için hala da vazgeçilmezliğini koruyor. Buonunla en sorunlu büyük sermaye grupları için bileböyledir. Gerçekte kendilerinde büyük bir rahatlamayaratan seçim sonuçlarını AKP’ye karşı kullanmaktason derece ölçülü davranmalarının gerisinde de buvardır. Bu kendileri payına son derece akıllıca vehesaplıca da bir davranıştır. Ağırlaşan krizin faturasıtek başına hükümet partisi eliyle kitlelere nispetendaha kolay bir biçimde fatura edilecek, bunun siyasalfaturası ise kendilerini hırpalayan bu aynı partiyegerisin geri çıkacaktır. Bu da onlar için haliyle çifte birkazanım olacaktır.

Sermaye hesabına uygulanan program vepolitikalarla bir sorunu olmadığı için yıllardır birkısırlık içinde kıvranıp duran ve yeniden güçolabilmek için hükümet partisinin kendiliğindenyıpranmasını bekleyen gerici burjuva muhalefeti yerelseçim sonuçlarıyla birlikte artık nihayet sıranınkendisine gelmekte olduğunu düşünerek umutlanmışgörünüyor. Ama süreci hızlandırmak için yapabileceğipek bir şey yok, kendiliğinden yıpranmanın sürmesinisabırla beklemek dışında.

CHP, seçim sonuçlarının da gösterdiği gibi,modern yaşam biçimi konusunda hassas tüm burjuvakesimlerin bir bakıma çaresizlik içinde sarıldıkları birparti durumunda. Yine çaresizlik içinde kendisini birbakıma ehveni şer olarak destekleyen sınırlı bir ilericikesim dışında işçiler ve emekçiler için bir şey ifadeetmiyor. Özgürlük ve eşitlik mücadelesi eksenindepolitize olmuş Kürt kitleler içinse hiçbir şey ifadeetmiyor.

Yerel seçimler ve siyasal sonuçlar

Page 4: sikb 2009 - 13

1 Mayıs’a doğru...4 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

NATO Karşıtı Birlik’ten miting çağrısı...

“60 yıllık suç örgütü NATO dağıtılsın!”NATO Karşıtı Birlik, Galatasaray Lisesi önünde 31 Mart günü saat 19.00’da biraraya gelerek, NATO’nun 60.

kuruluş yıldönümünü protesto etti.“NATO’ya hayır! 60 yıllık suç örgütü NATO dağıtılsın!” pankartı ile “Türkiye NATO’dan çıksın!”, “Obama

ükemizden defol!”, “Üsler kapatılsın!”, “Afganistan’a asker gönderme!”, “NATO’ya hayır!” dövizlerinin taşındığıeylem, Galatasaray Lisesi önünde yapılan kısa bir konuşma ile başladı. Ardından basın açıklamasını KESKİstanbul Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Nebat Bükrek gerçekleştirdi.

Bükret yaptığı açıklamada, 60 yıl önce kurulan NATO’ya Türkiye’nin 1952 yılında Kore’ye asker göndererekgirdiğini, emperyalist çıkarlar için binlerce insanın canını kaybetmesi pahasına NATO üyesi olduğunu belirtti.NATO’nun 4 Nisan günü 60 yıllık işgal, savaş ve katliam dolu tarihini kutlayacaklarını, NATO’yu kanlı bir suçörgütü olarak gördüklerini belirterek derhal dağıtılmasını istedi. NATO’nun karanlık bir tarihe de sahip olduğunu,birçok ülkede gladyo, kontrgerilla gibi örgütler kurup halklara karşı sayısız provokasyon ve katliam düzenlediğinibelirterek şunları söyledi:

“NATO emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı bağımsızlık ve sınıfsal kurtuluş mücadelesi verenlere saldıran,bu ülkelerde darbeler hazırlayan bir örgüttür. Bu yüzden NATO bizler için ırkçı, etnik kışkırtıcı ve darbecidir,cuntacıdır.”

Türkiye’nin Afganistan’da bulunan işgal güçlerinin komutanlığını yaptığını söyleyen Bükrek, Türkiye’ninABD işgalinin bir parçası olmaktan vazgeçmesi gerektiğini, ABD Başkanı Obama’nın Afganistan’a daha çokasker istemek için Türkiye’ye geleceğini belirtti. NATO’nun dünya halklarına karşı işlediği birçok suçaTürkiye’deki siyasi iktidarların da ortak olduklarını söyleyerek, “Türkiye NATO’dan çekilmelidir” dedi.

Bükrek açıklamanın sonunda, NATO’nun 60. yılını kutlayacağı 4 Nisan günü Kadıköy’de gerçekleştirilecekmitinge çağrı yaptı.

Basın açıklamasının ardından, “Bıji bratiya gelan!”, “Emperyalistler, işbirlikçiler 6. Filo’yu unutmayın!”,“ABD askeri olmayacağız!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Katil ABD, işbirlikçi AKP!”, “Emperyalizmyenilecek, direnen halklar kazanacak!”, “NATO’ya hayır!” sloganları ile Taksim Tramvay Durağı’na yürüyüşgerçekleştirildi. Yürüyüş sırasında mitinge çağrı yapan bildirilerin dağıtımı yapıldı.

Miting tarihi: 4 Nisan CumartesiToplanma yeri: Tepe NatiliusSaat: 13.00

Kızıl Bayrak / İstanbul

5 senedir birleşik, kitlesel devrimci bir 1 Mayıs’ınörgütlenmesi için çalışmalarını sürdüren Devrimci 1Mayıs Platformu, 2009 1 Mayısı’na ilişkin çağrısını 1Nisan 2009 günü Makine Mühendisleri Odası İstanbulŞubesi’nde gerçekleştirdiği basın açıklamasıyla yaptı.

“Emperyalist saldırganlığa, işsizliğe, açlığa,yoksulluğa, baskılara karşı 1 Mayıs’ta Taksim’deyiz!”başlıklı açıklamada devrimci 1 Mayıs’ı birlikteörgütleme çağrısı yükseltilirken 1 Mayıs’ın Taksim’dekutlanmasında ısrar edilmesi gerektiği vurgulandı.

Platform adına yapılan konuşmayla başlayanaçıklamada önemli olanın özüne uygun bir 1 Mayıs’ıörgütlemek olduğu belirtilirken, kapitalist krizsürecine de vurgu yapıldı. Devrimci 1 MayısPlatformu’nun devrimci bir 1 Mayıs’ınörgütlenmesine yönelik çalışmaları hakkındabilgilendirmede bulunuldu.

Devrimci 1 Mayıs Platformu adına yapılanaçıklamada emperyalist-kapitalist sistemin içinegirdiği kriz ve bunun yarattığı sonuçlara değinildi. İşçive emekçilerin 2009 1 Mayısı’nı işyerlerinde yaşanangrev ve direnişlerle karşıladıkları ifade edildi.

Eğitim ve sağlıkla beraber suyun piyasalaştırılmasıgirişimlerinin yaşandığı, devlet terörününyaygılaştırıldığı bir dönemde devrimci 1 Mayıs’ınörgütlenmesinin önemi hatırlatıldı.

Açıklamanın devamında 2007 ve 2008 Taksim 1Mayısları’nda işçi ve emekçilerin gösterdiği kararlılık

ve tüm engellemelere rağmen sergilediği direniş deyer aldı. Son iki yıldır atılan adımların güçlendirilmesigerektiği belirtildi.

“Sorun 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanıp kutlanmamasorunu değildir artık. Yer tartışması yoktur. Sorun,emekten ve halktan yana tüm devrimci, ilerici güçlerinbir araya gelip Taksim 2009 1 Mayısı’nı birlikteörgütlemesi sorunudur. Bu sorumluluk hepimizindir.Sendikalar, meslek odaları, DKÖ’ler, siyasi partiler,devrimci güçler, kısacası tüm emek güçleri busorumluluğun altına girip 2009 Taksim 1 Mayısı’nı biran önce örgütleme çabasına başlamalıdır.” ifadelerineyer verilen platform açıklamasında, Taksim ısrarında“pazarlık payı” bırakılmaması özellikle vurgulandı.

Basın açıklamasının son bölümünde başta DİSK veKESK olmak üzere ilerici, devrimci güçlerin 2009Taksim 1 Mayısı’nı örgütlemek için adımlarınısıklaştırması, ortak bir mücadele komitesi kurulmasıçağrısında bulunuldu. Kürt halkına yönelik saldırılarakarşı da halkların kardeşliğinin savunulması gerektiğibelirtildi.

- Taksim’de 1 Mayıs yasağına son verilmesi,- 1 Mayıs’ın resmi tatil ilan edilmesi,- ‘77 katliamcılarının yargılanması ve- Krizin bedelini ödememek için1 Mayıs 2009 günü Taksim’de olma çağrısıyla

basın açıklaması son buldu.Kızıl Bayrak / İstanbul

Devrimci 1 Mayıs Platformu’ndan 2009 1 Mayısı açıklaması...

“Birleşik, kitlesel, devrimci bir1 Mayıs için ileri!”

MHP ise her zaman olduğu şovenizminmeyvelerini devşiriyor. Seçimlerdeki nispibaşarısını bir kez daha buna borçlu. Bunun ise bellisınırları var ve Kürt sorunundaki muhtemel biryumuşama bu etkiyi daha da sınırlayacaktır.

Burjuva muhalefet partileri içinde sınıf veemekçi hareketi için en tehlikeli parti halihazırdaSaadet Partisi’dir. Bu tehlike AKP’den kopacak işçive emekçileri sosyal ve siyasal demagojiyleyeniden dinsel gericiliğin etki sahasında tutmaolanaklarından geliyor. Bunu ne denli başarıylakullanabileceğini ise önce Gazze saldırısısırasındaki Filistin kampanyasında ve ardındanseçimlerdeki söylemiyle bir kez daha gösterdi.Bunun ilk sonuçlarını da büyüyen seçmen desteğiile devşirmiş görünüyor. Krizin AKP’denkopuşlarını kaçınılmaz olarak hızlandıracağıemekçi kitleleri kendine çekecek dinamik bir kitlehareketinin geliştirilemediği koşullarda SaadetPartisi’nin bu başarısı büyüyerek sürecektir.

Yerel seçimlerin temel önemde bir üçüncüsiyasal sonucu, AKP’nin Kürt hareketinin etkinolduğu illerde uğradığı büyük hezimetin siyasalanlamıdır. Birçok yorumcu haklı olarak bunuAKP’nin Kürt politikasının çöküşü olarakdeğerlendirmektedir. Fakat bu aynı zamanda ve işinaslında, AKP’den öteye devletin Kürt politikasınınçöküşüdür. AKP özel konumuyla devletpolitikasının uygun bir taşıyıcısı idi yalnızca. Onunmuhtemel bir seçim başarısı Kürt hareketinin halkdesteğini yitirmekte olduğuna kanıt olarakgösterilecek ve örneğin önümüzdeki günlerdeErbil’de toplanacak Kürt konferansında PKK’ninkoşulsuz olarak silahsızlandırılmasının dayanağıolarak kullanılacaktı. Bu hesap, seçim sonuçlarınınortaya çıkardığı tablo ile boşa çıkmışbulunmaktadır. Bu çerçevede, oransal artışlarladeğil de dolaysız siyasal sonuçlarıyladeğerlendirildiğinde, 29 Mart seçimlerinintartışmasız biçimde kazançlı tek gerçek partisi DTPve onun üzerinden Kürt hareketi olmuştur. Bizzatbaşbakanın referandum söylemli meydanokumaları karşısında Kürt kitlelerini siyasal temsilyeteneği bir kez daha kanıtlanmış olan Kürthareketinin pazarlık yeteneği ve gücü de böyleceartmıştır.

Bu sorun, bu pazarlıklardan ne çıkacağı ya daKürt sorunu gibi derin tarihsel ve sosyal kökleresahip karmaşık bir sorunun kurulu düzenle pazarlıkmasalarında azçok tatmin edici bir çözüme kavuşupkavuşmayacağı değildir. Sorun, ABD’nin şu sırauygulamaya çalıştığı Kürt planı çerçevesinde Kürthareketinin bugüne kadarki birikiminin az-çok birkolaylıkla tasfiye edilebileceğine ilişkin hamhayallerin çökertilmiş olmasıdır. Denebilir ki bu,29 Mart yerel seçimlerinin en önemli siyasalsonucu olmuştur ve AKP’nin havasınınkırılmasında başlı başına önemli bir rol oynamıştır.

Seçim sonuçlarının sol hareket açısındananlamı üzerinde şimdilik durmayacağız. Şukadarını söylemekle yetinelim. Parlamenterölçülerle değerlendirildiğinde, solun seçimlerdekivarlığı bir hiçtir ve bu da bugünün Türkiye’sinde buyoğun gericilik ortamında son derece anlaşılır birdurumdur. Devrimci ölçülerle değerlendirildiğindeise, sorun devrim ve sosyalizm eksenine oturanetkin bir devrimci çalışmanın seçimler vesilesi ilekitlelere ne ölçüde götürülebildiği iledeğerlendirilebilinirdi. Bunu ise, yazık ki bugününTürkiye’sinde bir tek komünistler dışında hiçbir solsiyasal parti, grup ya da çevre yapmamıştır. Bunuyapamayan sol, yapması gereken şeyin buolduğunun hiçbir biçimde farkında da değildir.Seçim sonuçlarını aldıkları oy sayısı üzerindendeğerlendirmeye yönelik girişimler bunun bir başkakanıtıdır.

Page 5: sikb 2009 - 13

1 Mayıs’a doğru... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 5Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

Yerel seçimler geride kaldı. 6 yıllık hükümetiboyunca sermayeye paha biçilmez hizmetlerdebulunmuş olan AKP, bu seçimlerden hatırı sayılır biroy kaybı yaşayarak çıktı. Fakat son birkaç gündüryapılan açıklamaların da gösterdiği gibi, hemsermaye sınıfı için hem de AKP için bu oykaybından ziyade seçimlerin geride kalmış olmasıartık çok daha önemlidir.

Seçimlerin geride kalmasının patronlar vehükümet için bu kadar önemli olmasının temelnedeni elbette ki yaşanan ekonomik krizdir.Seçimleri takip eden günlerde gazetelerin pekçoğunun sözleşmiş gibi “seçim geride kaldı şimditek gündem geçim” türünden başlıklar atmaları vepatron temsilcilerinin “artık hükümet ekonomiyleilgilensin” yollu açıklamalarını çarşaf çarşafyayınlamaları, bunun ifadesidir.

Gerçekten de AKP hükümeti son aylardapatronların tüm talep ve telkinlerine rağmen birseçim ekonomisi uyguluyordu. Bu çerçevedeemekçilerin oylarını satın almak için sadaka veyardım dağıtma işini alabildiğine abartmıştı. Diğeryandan patronların umutla beklediği İMFanlaşmasını seçim sonrasına sarkıttı. Ve kriz yokmuşya da önemsizmiş gibi bir tavır takınmaya çalıştı.

Doğrusunu söylemek gerekirse hem İMF, hem depatronlar sürekli uyarılarda bulunsalar da,ekonomiyle ilgili talep ve telkinlerini belli bir dozdatuttular. Bir anlamda hükümetin seçime endekslitutumunu anlayışla karşıladılar. Ne de olsa AKP’ninemekçileri aldatmak konusunda göstereceğimaharetin ve kazanacağı seçim başarısının esasolarak kendilerine yarayacağını, bunun önümüzdekidönemde işlerini fazlasıyla kolaylaştıracağınıbiliyorlardı.

Bu arada ülkeye seçim atmosferinin hakimolduğu haftalar boyunca ekonomide işler bozuldukçabozuldu. Üretim ve ihracat rakamları rekor düzeydedüştü. Büyüme durdu ve ekonomide küçülme dönemibaşladı. Kamu açıkları hızla arttı ve 2009 yılı hedefibirkaç ayda aşıldı. Krizin etkilerinin artık idareedilemez boyutları zorlaması üzerine hükümet arkaarkaya iki önlem paketini devreye sokarakpatronların gönlünü yapmaya çalışsa da, bunun kalıcıbir çözüm olmayacağı biliniyor, bu nedenle desermaye cephesinde bütün hesaplar seçim sonrasınagöre yapılıyordu.

Nihayet seçim geride kaldığında, patronlar veburjuva medya tarafından başlatılan “sıraekonomide” kampanyası işte böyle bir sıkışmanınürünüdür. Zira seçim gündemi ne kadar perdelemişolursa olsun kapitalizmin krizi derinleşereksürmektedir. Seçim gündemi nedeniyle yeterincesabredildiğini ve artık krizin faturasının işçi veemekçilere yüklenmesi için gereken tedbirlerin acilenalınması gerektiğini düşünen patronlar sesleriniyükseltmeye başlamışlardır.

Seçim sonrasında ekonomik kriz konusunayoğunlaşma konusunda hükümet de patronlardanfarklı düşünmemektedir. Tayyip Erdoğan’ın seçimpropagandasının sürdüğü günlerde “gerekirse İMF ileanlaşma imzalamayız” şeklindeki konuşmaları, işçiçıkartan patronlara efelenip “hesap sorarız” demeleri,“işyerleri kapanıyor” diye sızlanan sermayetemsilcilerini “beceremeyenler kapatıyor fabrikasını”şeklinde azarlamaları kimseyi yanıltmamalı. Krizinfaturasını işçi emekçilere ödetmeye dönük saldırı

politikalarını hayata geçirebilmek için hükümet de enaz sermaye kadar dört gözle bekliyordu seçimleringeride kalmasını. Daha seçimlerin üzerinden birkaçgün geçmişken. Tayyip Erdoğan’ın. “İMF ileanlaşmamızın önünde ciddi bir engel kalmadı.Seçimden sonra İMF ile ilişkilerimiz yoğunlaşacak.G-20 Zirvesi’nde görüşeceğim” şeklindekiaçıklamaları bir bakıma bunun ifadesidir.

Başbakan’ın patronlara müjdeli haber verereksözünü ettiği İMF ile yeni stand-by anlaşması, işçi veemekçiler açısından yeni saldırıların habercisidir.Görüşmelerin içeriği henüz devlet sırrı olaraksaklansa da, bu tür kriz durumlarında İMF’nin nelerönereceği, sermayenin ne tür politikalarınuygulanmasını isteyeceği hemen hemen bellidir.

Başta kıdem tazminatı olmak üzere ekonomik vesosyal hakların ortadan kaldırılmasına dönük yasaldüzenlemeler, bölgesel asgari ücret uygulamasınınfarklı biçimler ve isimler altında uygulanması, düşükücret politikasının daha da azgınca uygulanması,kuralsız ve esnek çalışmanın daha dayaygınlaştırılması, emekçilerin cebinden çalınanlarlabeslenen kamu kaynaklarının patronların yağmasınatam olarak açılması, elde kalan kimi kamukuruluşlarının özelleştirilmesi, istihdam yaratacağızbahanesiyle patronlara teşvik olarak dağıtılmakistenen işsizlik fonundaki paraların bütünüyleyağmalanması sermayenin dört gözle beklediğitedbirlerin (saldırı politikalarının) bazılarıdır. Seçimnedeniyle ve sermayeye sağlanan teşviklerle büyüyenbütçe açıklarını yamamak için emekçilerin kullandığımal ve hizmetlere yapılacak zamlar, arttırılacakvergiler, sağlık ve eğitim harcamalarında yapılacakyeni kesintiler de bu uzun listeye eklenmelidir.

Kısacası sermayenin gündeminde krizin yükünüişçi ve emekçilere ödetmeye yönelik bütünlüklü birsaldırı programını oluşturup hayata geçirmek var.Sermaye topyekûn saldırıya geçmeye hazırlanıyor.

İşçi ve emekçilerin gündeminde de kriz veekonomik sıkıntılar önemli yer kaplıyor kuşkusuz.Fakat yakınmak, sızlanmak, karamsarlık içinde yarınne olacağını beklemek sorunları çözmez. Bireysel

öfkelerle, anlık tepkilerle elde edilecek fazla bir şeyde yoktur. Bu nedenle işçi ve emekçilerin asılgündemi, krizin faturasını ödememek içinmücadeleyi yükseltmek olmalıdır.

AKP hükümeti bugün düne göre daha güçlüdeğildir. Seçim sonuçları sermaye uşağı bu partinintoplumsal desteğinin hızla erimekte olduğunu ortayakoymuştur. Hükümet partisinin toplumsal desteğininazalması elbette onu daha da saldırganlaştırabilirfakat bu aynı zamanda işçi ve emekçilerinmücadelesinin başarısı için yeni imkanlar dadoğurabilir. Yeter ki işçi ve emekçiler sermayeninsaldırılarına karşı örgütlü birleşik mücadeleyiörgütlemek için harekete geçsinler. Yeter ki AKP’denkurtulmak için farklı düzen partilerine değil fakatkendi sınıf güçlerine ve mücadele kapasitelerinegüvensinler. Yeter ki gerçek talepleri için ayağakalksınlar.

Önümüzdeki 1 Mayıs bu bakımdan en ciddiolanaklardan biridir. 1 Mayıs’ın birleşik militan vekitlesel gösterilerle kutlanması, sınıfın temel talep veşiarlarının meydanlarda en güçlü şekildeyankılanması sermayeye karşı mücadele açısındanson derece önemlidir. 1 Mayıs’ı kazanmak dahasonraki dönemi kazanmak için kritik önemdedir.Dolayısıyla işçi ve emekçiler 1 Mayıs’ı sermaye ilebir hesaplaşma günü olarak görmeli ve bu bilinçlehazırlanmalıdırlar.

Sermaye topyekûn saldırıya hazırlanıyor...

Yanıtımızı 1 Mayıs alanlarında vermeliyiz!

Page 6: sikb 2009 - 13

Seçimlerin ardından...6 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

Seçim aldatmacası bitti, kapitalizmin krizi sürüyor…

Kapitalizmin krizine karşı örgütlenmeye,sokağa, eyleme, direnişe!

Bir seçim aldatmacası daha sona erdi. CHP’sindenAKP’sine, MHP’sinden DP’sine kadar bir ay boyuncakapımızı çalanlar sayısız boş vaatte bulundular.Milyonlarca işçi ve emekçiyi açlığa, yoksulluğa,düşük ücrete ve ağır çalışma koşullarına mahkum edenuygulamaların altına imza atanlar dağıttıklarısadakalarla bizlerden oy istediler. Ama onlar asılolarak yağma, rant ve talan için yerel yönetimlereaday oldular. İster AKP ya da CHP, ister DSP ya daMHP, yerel yönetimlere hangi düzen partisi gelirsegelsin fark etmez, kaybeden işçi ve emekçiler,kadınlar, gençlik oldu.

Çünkü onlar işçi ve emekçileri, ezilen halklarıdoğrudan etkileyen ve ilgilendiren her türlü gündemkarşısında işbirlikçi burjuvaziden, ABD’den veİMF’den yanalar. Sağlığın paralı ve pahalı halegetirilmesi, iş güvencesizlik, düşük ücret dayatması,paralı eğitim, mezarda emeklilik, sosyal haklarıngaspı, esnek çalışma, taşeronlaştırma vb. saldırılarsözkonusu olduğunda, hepsi işçi ve emekçilere karşıbirleşmekte, yasalarıyla, meclisleriyle, ordularıyla,polisleriyle hakkını arayanlara saldırmaktadır.

Seçim aldatmacası bitti, kapitalizmin krizi sürüyor!

Düzenin seçim aldatmacası bitti. Ancak kapitalistsistemin krizi sürüyor. Seçimlerde saldırılarının hızınıbir parça azaltarak işçi ve emekçileri kandırmayaçalışan düzen güçleri, 30 Mart sabahı azgınsaldırılarına kaldığı yerden devam edeceklerini ilanetmişlerdi. Kıdem tazminatı hakkımızın tırpanlanması,kitlesel işten atmalar, İMF ile yeni kölelikanlaşmasının imzalanması, krizin faturasının işçi veemekçilere ödetilmesi için artan zam ve vergiler,sırada bekleyen saldırılar arasında bulunmaktadır.

Sermaye kesimleri söz birliği etmekte ve sermayeuşağı hükümete emirler yağdırmaktadırlar: “Seçimlerbitti artık krizi bizim lehimize yönetmeye çalışın!”Yani “işçi ve emekçileri daha da düşürülen ücretlerleçalıştırmak, daha çok işi daha az işçiye yaptırmak,kıdem tazminatı hakkını kuşa çevirmek, ücretsizizinleri meşrulaştırmak, işsizlik fonunu patronlarınyağmasına açmak, işçi ve emekçilerin ücretlerindenkesilen vergilerle borcu geri ödenen İMF ile yenianlaşmalar imzalamak için kollarınızı sıvayın, acilenharekete geçin” diyorlar!

Düzenden ve onların uşaklarından hesap soralım!

Kapitalizmin krizine karşı direnişe geçelim!

Kapitalistler ve onların devleti ile hükümeti kendisorumlu oldukları krizin faturasını işçi ve emekçilereödetmek için son hazırlıklarını yapmaktadırlar. Çünküonlar devletiyle, polisiyle, hukukuyla, meclisiyle,medyasıyla, ordusuyla örgütlüler. Onlaremperyalistlerin, İMF’nin ve ABD’nin emirleriniharfiyen yerine getiriyorlar. Bunun sonucundamilyonlarca işçi ve emekçi aç, işsiz ve geleceksizkalmış, onların umurunda bile değil.

Onlar bir avuç asalak, bizler sömürülenmilyonlarız. Ama onlar örgütlü oldukları için güçlü

fakat bizler örgütsüz ve dağınık olduğumuz içinzayıfız. Aynı sömürüye, baskıya ve hak gaspınauğramamıza rağmen acil ve güncel taleplerimizdoğrultusunda biraraya gelmiyor, dişe diş birmücadeleye atılmıyoruz. İşyerimizde, fabrikamızda,mahallemizde, okulumuzda örgütlenmiyoruz.

MEHA Tekstil’de, Sinter’de, Gürsaş’ta, TezcanGalvaniz’de, GU’da kriz bahanesiyle işten atılan,ücretleri ödenmeyen, ücretsiz izne çıkarılan işçilerkaderlerine razı olmadılar. Onlar örgütlü mücadeleyi,sokağı, işgalleri, eylemi ve direnişi seçtiler. Direnenişçiler bizlere izlenmesi yolu göstermektedir. Krizinfaturasını kapitalistlere ödetmek, hak ve taleplerimizikazanmak için örgütlenmekten, mücadele etmektenbaşka çıkar yolumuz bulunmamaktadır.

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu olarak, seçimsürecinde ve öncesinde olduğu gibi bugün de işçi veemekçileri, kadınları, gençleri, Kürt halkını kapitalistdüzenden hesap sormaya, kapitalizmin krizine karşıfabrikasında, mahallesinde, işyerinde, okulundaörgütlenmeye, krize karşı taban örgütlüklerioluşturmaya ve mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz.

√ Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi! √ 7 saatlik işgünü, 35 saatlik çalışma haftası! √ Tüm çalışanlara genel sigorta! √ İnsanca yaşamaya yeten, vergiden muaf asgari

ücret! √ Tüm dolaylı vergiler kaldırılsın! Artan oranlı

gelir ve servet vergisi! √ Herkese parasız sağlık hizmeti! √ Her düzeyde parasız eğitim! √ Herkese ihtiyaca uygun, sağlıklı, güvenli ve ucuz

konut! √ Tüm yerleşim birimlerine kreş, çocuk yuvası,

sağlık merkezi, spor, kültür ve sanat kurumları! √ Ormanlar, denizler-sahiller, göller, akarsular,

içme suyu kaynakları ve tüm doğal zenginlikler halkınhizmetine sunulsun!

√ Tüm çalışanlar için grevli ve toplusözleşmelisendika hakkı!

√ Sınırsız söz, basın, örgütlenme, gösteri vetoplanma özgürlüğü!

√ Borç ödemeleri durdurulsun, tüm borçlargeçersiz sayılsın!

√ İMF, DB vb. emperyalist mali kuruluşlarlakölece ilişkilere son!

√ Emperyalistlerle açık-gizli tüm anlaşmalar iptaledilsin!

İşçi sınıfı savaşacak, sosyalizm kazanacak!Bağımsız Devrimi Sınıf Platformu (BDSP)

Türk-İş’te kriz bilançosu…Türk-İş’in kendi bünyesindeki krizin sonuçlarına ilişkin araştırması kamuoyuna duyuruldu.Türk-İş’e bağlı sendikaların Krize Karşı Emek Masası’na ilettiği bilgiler doğrultusunda hazırlanan rapor,

krizin etkisinin her geçen gün arttığını ortaya koyuyor.Emek Masası’nın verilerine göre, Türk-İş’e bağlı sendikalardan yaklaşık 42 bin sendikalı işçi işini

kaybetti. Otomotiv-metal sektöründe örgütlü olan ve en fazla üyeye sahip Türk Metal Sendikası Türk-İş’ebağlı sendikalar içinde en fazla üyesi işten atılan ve ücretsiz izin uygulamasına geçirilen sendika olurken,sendikanın son 5 ayda işten çıkarılan üye sayısı 19 bin 693’ü buldu.

Çimento-seramik, tekstil ve gemi yapımı sektörlerinde de krizin etkileri yoğun olarak görüldü.Sadece geçtiğimiz ay içinde Türk Metal’in 4 bin 208 üyesi işten çıkarılırken, bin 150 üyesine ücretsiz izin

verildi.Çimento-seramik sektöründe de Çimse-İş üyesi bin 233 işçinin iş akdi feshedildi, 2 bin 217 işçi ücretsiz

izne çıkarıldı.Şubat ayında Genel Maden-İş’e üye 207, Ağaç-İş’e üye 59, TEKSİF’e üye 29, Tekgıda-İş’e üye 23,

TÜMTİS’e üye 6 ve Türk Harb-İş’e üye bir kişi işini kaybetti. Geçen ay toplamda 5 bin 766 Türk-İş üyesiişten çıkarıldı, 4 bin 139 kişi de ücretsiz izne ayrıldı.

Yine son 5 aylık döneme bakıldığında, Türk-İş’in çeşitli sektörlerden yaklaşık 35 bin üyesi işten çıkarıldı.Aynı dönemde, konfederasyon üyesi yaklaşık 12 bin işçiye ücretsiz, 19 bin işçiye de yarım ücretli izin verildi.

Krize Karşı Emek Masası’nın duyurduğu veriler aynı zamanda, bağlı sendikalardaki kriz tablosunu kayıtaltına alan Türk-İş bürokrasisinin işten atmalara, ücretsiz izinlere ve sendikasızlaştırma saldırılarına karşıkayıtsızlığının da itirafıydı.

Page 7: sikb 2009 - 13

Direne direne kazanacağız! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 7Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

Yerel seçimler geride kaldı. Bu seçimler yerelyönetimlerin belirlenmesinin ötesinde bir anlam veişlev taşıyordu. Seçim sürecindeki saflaşmalar bunauygun gerçekleşirken, seçim sonuçları da budoğrultuda oldu. Öyle ki, AKP’nin oy kaybetmesi veKürt illerinde hezimete uğraması gibi sonuçlar,önümüzdeki süreçte siyasal yaşamı doğrudanetkileyecektir.

Seçim sonuçları her şeyden önce, işçi ve emekçimilyonların AKP’ye yönelik beklentilerininzayıfladığını ve AKP’ye karşı tepkilerinyoğunlaşmaya başladığını göstermiştir. Hükümetolmanın imkanlarını görülmemiş ölçüde kullanmasınakarşın ortaya çıkan bu sonuç, AKP açısından durumunne kadar ciddi olduğunu göstermektedir. Mağdur rolüoynayarak zafer kazandığı önceki seçimlerden farklıolarak, ilk defa açıktan egemen temsil kimliğiyle çıkanAKP, bu kez önemli bir oy kaybına uğramıştır. Bundansonra da bu gidişin önünün alınması mümküngörünmemektedir.

Komünistlerin yerel seçimler öncesine ait temeldeğerlendirmesi (Yerel Seçimler ve Komünistler, Ekim,sayı: 256, Ocak 2009), gündemdeki yerel seçimlerinyerel yönetimleri aşan bir anlam ve işlev taşıdığısaptamasını yapmış ve bunun nedenlerini ortayakoymuştu. Bu nedenlerden birincisi, düzen içiçatışmada AKP’nin karşısındaki güçler için yerelseçimlerin dolaylı bir hesaplaşma olanağı olarakgörülmesiydi. Çünkü, bu güçler AKP’nin arkasındaABD emperyalizmi olduğu ölçüde onunla açıktanhesaplaşma gücünü gösterememekteydiler. Yerelseçimler sonucunda AKP’nin alacağı yenilgi onlara,AKP’yi frenleme ve sınırlama konusunda avantajsağlayacaktı. Bundan dolayı, özellikle DoğanGrubu’na ait medya organları AKP’ye karşı aktif birmuhalefet yürüttü, onun karşısında ise CHP veMHP’yi destekledi.

Seçimler, ordu, Doğan Grubu ve arkasındakiTÜSİAD’ın istediği gibi sonuçlandı. Doğan medyasısonucu “AKP’ye fren” vurgusuyla işledi. Böyleceyerel seçimlere ilişkin beklentilerini açığa vurmuşoldular ve sonucu bir zafer havasında karşıladılar.

Kuşkusuz bu sonuç AKP için artık bir gerilemesürecinin başlangıcıdır. AKP’nin hasmı olan burjuvagüçler açısından bu sonuç onu frenlemenin bir imkanıolarak kullanılacaktır. Nitekim Doğan medyasındaseçim sonuçları AKP’ye yönelik böyle bir mesajaçevrilmeye çalışılmaktadır. Sonuç, Tayyip ve AKP’ninhırçınlığına ve dışlayıcı tutumlarına verilmiş bir tepkiolarak değerlendirilmekte ve seçimlerden sonra artıkkucaklayıcı ve ılımlı bir tutum sergilemesigerektiğinin altı çizilmektedir. Bu, düzen içi çatışmadabir uzlaşma arayışının ifadesidir. AKP’nin rakibiolarak hareket eden düzen güçleri, seçim sonuçlarınıilk olarak böyle bir uzlaşmayı yaratmak üzerekullanmaya çalışmaktadırlar. Fakat böyle bir uzlaşmayakalansa da bu geçici olmaya mahkumdur. Zira butür bir uzlaşma, AKP’nin zeminindeki aşınmayıhızlandıracaktır.

AKP yeni dönemde çok daha ağır saldırıları hayatageçirmek zorundadır. Krizin faturasını işçi veemekçilere ödetme konusunda seçim sonrasınaertelenen fatura ile birlikte emperyalizme taşeronlukkonusunda atılacak adımlar, AKP’yi uçurumun

kenarına götürecektir.Bu noktada belirtmek gerekir ki, yerel seçim

sonuçları, AKP’yi frenlemek isteyen güçlerin birmuhalefet seçeneği oluşturma umutlarını arttırmıştır.Kılıçdaroğlu üzerinden yakalanan “seçim başarısı”bunun en önemli kaynağı olmuştur. Düzenin,Kılıçdaroğlu üzerinden süren politik kampanyayıörnek alarak CHP’yi parlatma girişimlerine hızvermesi muhtemeldir. Hürriyet gazetesinin seçimlerinhemen ardından attığı “Gandi’nin yürüyüşü” manşetibu eğilimin ifadesidir.

Komünistlerin anılan değerlendirmesinde yerelseçimlere kendi sınırlarını aşan bir anlam ve işlevyükleyen diğer bir neden olarak, Kürt sorunukonusunda düzen cephesinde yapılan hesaplara işaretedilmiştir. AKP’nin Kürt kentlerinde belediyebaşkanlıklarını elde ederek kazanacağı seçim başarısıyoluyla Kürt ulusal hareketine moral ve siyasi birdarbe vurmayı, giderek Kürt ulusal hareketini AKP’deyuvalanmış Kürt burjuvazisi eliyle denetleme vedüzene entegre etmeyi hedeflemişlerdir. Bunun içindevletin tüm kaynakları seferber edilmiş, başkanedenlerle birlikte böyle bir seçim başarısına dahizmet etmek üzere Kürtçe TV gibi açılımlar yapılmış,Ergenekon operasyonları kirli savaşa kıyısından daolsa dokunacak biçimde genişletilmiştir. Bu ölçüde deKürt illerinde yerel seçimler bir temsiliyet seçiminedönüşmüştür. Sonuçta Kürt halkı önüne konulan buseçimde tercihini belirgin bir biçimde DTP vePKK’den yana kullanmıştır. AKP ve onunla birliktedüzen güçleri tam bir hezimete uğramışlardır.Diyarbakır’ı kazanmak bir yana, Van ve Siirt gibikentlerin kaybedilmiş olması bu hezimetin en açıkgöstergeleridir.

Kürt halkı bu açık tercihiyle ulusal kimliğine vedeğerlerine sahip çıkmıştır. Ne sadakalara itibar etmiş,ne de düzenin önüne attığı Kürtçe TV gibi kırıntılarakanmıştır. Newroz’da da görüldüğü gibi, tüm bunlarKürt halkının ulusal bilincini ve özgüveniniarttırmaktan başka bir işe yaramamıştır. Çünkü Kürthalkı bugün önüne atılan bu kırıntıları mücadelesineborçlu olduğunun bilincindedir. Siyasal tercihini DTPve PKK’den yana kullanarak, esas olarak bu gerçeğianlatmıştır. Bunda özellikle önümüzdeki günlerdeErbil’de toplanacak olan ve PKK’ye silah bırakmaçağrısı yapacağı söylenen ABD patentli Kürtkonferansı etkili olmuştur. Yerel seçimlerinreferanduma dönüştürülmesi politikası böylece çokdaha ikna edici bir temele sahip olmuştur. PKK’nin bukonferans ve beraberinde girilecek süreçte Kürthalkının temsilcisi konumuna sahip olması gerektiğidüşüncesi Kürt halkı üzerinde etkili olmuştur. Kürthalkı DTP ve PKK’ye bağlılığını göstererek düzene veABD’ye mesaj vermiştir. Bu sonuç, ulusal hareketinbu sürece güçlü bir siyasal destek ve moral güçlegirmesine olanak tanıyacaktır.

Belirtmek gerekir ki, düzen cephesinde de DTP,PKK ve Öcalan’a alan açılması konusunda bir eğilimvardır. Genel af, anayasal bazı açılımlar ile birlikte buyönde atılacak bir adım Öcalan ve PKK tarafından dakabul edilecektir. Bu durum Kürt hareketi için yeni birdöneme girildiğini göstermektedir.

Komünistlerin ilgili değerlendirmesinde dikkatçekilen diğer bir olgu ise, krizin faturasının

ödettirildiği işçi sınıfı cephesindeki yoğunlaşanhareketlilik koşullarında yerel seçimlerin buhareketliliğe etkileri olmuştur. İşçi ve emekçilerinilgisinin krizin faturasına karşı mücadele yerine seçimsandığına yöneltilmesi bir tehlike olarak belirtilirken,seçimlerin devrimci bir tarzda kullanılması yoluylaişçi ve emekçilerin mücadele ve örgütlenme yolundailerletilebilecekleri ifade edilmekteydi. Özellikle dereformizmin bu açıdan üstlendiği uğursuz role dikkatçekilmekteydi. Sonuçta bu tespit de doğrulanmıştır.Yerel seçimler yoluyla dikkatler seçim sandığına veburjuva düzen partilerinin seçim rekabetinekilitlenmiştir. İşçi sınıfı ve emekçiler bir süreliğine deolsa oyalanmıştır. Bu, düzenin en büyük seçim başarısıolmuştur.

Sol hareket cephesinden ise, krizin faturasına karşımücadele görevleri büyük ölçüde ortada bırakılmıştır.Liberal-reformist sol ile onların kuyruğunda dolaşanve devrimcilikten reformizme meyleden güçler, tümgüç ve enerjilerini seçimlere, seçimler aracılığıylagelecek yerel yönetim koltuklarına bağlamışlardır.Bunun için, daha yerel seçimlerin arifesinde henüz ilkadımları atılan yerel mücadele platformlarını boşaçıkartmış, seçim platformlarında soluğu almışlardır.Aday belirleme sürecinde bu platformların dağılmışolması ise, bu güçler payına tam bir politik iflastır.Sonuçta yerel seçimler, geleneksel devrimci hareketinyakın zamana kadar devrimcilikte ısrarını sürdüren birbölümünün daha liberal-reformistlerin kuyruğundandüzenin bataklığına doğru gittiğini göstermiştir.

Bu tabloda devrim ve sosyalizmin bayrağını taşımaonuru yalnızca komünistlere aittir. Düzenin seçimaldatmacasına, liberal soldan estirilen seçimhayallerine karşın sınıf mücadelesini geliştirmekhedefiyle seçim sürecine müdahale eden komünistler,gerçek çözümün devrimden ve sosyalizmden geçtiğiniortaya koyan seçim platformlarıyla bu süreçtenalınlarının akıyla çıkmışlardır. Boğucu seçimatmosferi içerisinde devrimin güçlü soluğuolmuşlardır. Yoğun, yaygın bir devrimci çalışmayürütmüşler, bunun sonucunda önemli maddi-moralkazanımlar elde etmişlerdir. Bu kazanımlar devrim vesosyalizme aittir. Bu kazanımlar devrimci bir sınıfhareketi yaratmak içindir. Net bir devrimci duruşlaönümüzdeki dönem giderek sertleşmesi muhtemelsınıf mücadeleleri için iyi bir hazırlık yapılmıştır.Gelecek devrimindir, gelecek komünistlerindir.

Yerel seçimler ve devrimci seçim çalışması

Page 8: sikb 2009 - 13

İzmir ve yerel seçimler...8 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

İzmir: Seçim çalışmasının sağladığı güç ve deneyimle 1 Mayıs’a yürürken…

Hedefli ve planlı bir çalışmayla geleceğikazanma iradesi!

Bir seçim dönemi çalışması daha geride kaldı.Alandaki sınıf devrimcileri sürecin son haftasınıgeride kalan çalışmanın değerlendirmesine ayırdılar.Bir yandan telafi edilebilir durumda olan eksikliklertamamlanmaya çalışılırken, öte yandan bir iç süreçörgütlendi. Örgütsel birimlerimizin, seçimkomisyonlarımızın ve çalışma ile değişik düzeylerdeilişkilenen unsurların görüşlerini ortaya koyabileceğifarklı zeminler yaratılmaya çalışıldı.

Kolektif değerlendirmeler ve amaçlanan sonuçlar

Henüz seçim faaliyeti tamamen sona ermeden veortada bir takım eksiklikler hala dururkendeğerlendirmelere harcanan bu mesai, hemen 30 Martsabahı yalnız ana hatları değil ayrıntıları da büyükölçüde belirlenebilmiş bir 1 Mayıs çalışmasınabaşlayabilme hedefini güdüyordu. Farklı zeminlerdeyapılan değerlendirmeler hızla merkezileştirilmeyeçalışıldı. Yalnız seçim çalışmasının olumlu ve eksikyanları ortaya çıkarılmadı, aynı zamanda seçimsürecinin başında yanıt aranan “Nasıl bir 1 Mayısçalışması” sorusuna verilen yanıtlar ve gerçekleştirilenplanlamalar gözden geçirildi. Gerekli görünen yanlargeliştirildi ya da değiştirildi.

Bu değerlendirmelerden ortaya çıkan sonuçlarışimdilik sınırlı bir çerçevede ortaya koymayaçalışacağız. Sadece bu yazının elverdiği ölçülerde bazınoktaların altını çizmekle yetineceğiz. Ama öncedeğerlendirme yöntemi ile ilgili önemli gördüğümüzbirkaç hususa işaret etmek istiyoruz.

Alan çalışmamızın da önemli zaaf ve yetersizlikalanları vardır. Bunlar büyük ölçüde deşifre edilmişolan, müdahale edilmeye çalışılan ama henüzyeterince sonuç alamadığımız ve ancak orta ve uzunvadede yol alabileceğimiz genel sorunlarımızdır.Kabaca “sınıf partisi düzeyi ile mevcut alan

çalışmamızın düzeyi arasındaki fark” başlığı altındatoplanabilirler. Bu “genel sorun” alanları hiç şüpheyok ki yeni dönemin belirlenmiş yönelimleridoğrultusunda adım adım ortadan kaldırılacaktır. Şuaşamada esas olarak bizim ihtiyacımız bu zaafların birde seçim çalışması veya başka bir dönem çalışmasıüzerinden ortaya konulması/tekrarlanması değildir.Yoğunlaşmamız gereken esas alan çalışmanın politikyönelimlerinin araç ve yöntemlerinin, örgütselbiçimlerinin bu genel eksiklikleri ne kadargözetebildiği, bu noktada ne gibi sonuçlar almayaçalıştığıdır/aldığıdır. Genel olarak birimdeğerlendirmeleri soruna buradan yaklaşma başarısıgösterse de, “zaten bizim şöyle şöyle eksikliklerimizvardı, sonuçta böyle oldu” türü değerlendirmelerleistisnai olarak karşılaşmamız bu noktayı hatırlatmayıgerekli kılmaktadır.

İkinci hususta bununla bağlantılıdır. Araç veyöntemlerin başarısı kendi içinde değerlendirilemez.Her eylem ve etkinliğin ortak bir takım başarıkıstasları olabilir. Teknik hazırlığı, disiplini, kitlekatılımı, hatta genel devrimci içeriği vb. Ama herhangibir aktivitenin temel başarı ölçüsü, mevcut politikyönelime ve onun çerçevesini çizdiği hedeflere nekadar hizmet ettiğidir. Bir yanı ile diğer her şey onatabidir. Ev toplantılarından kahve toplantılarına, kahvetoplantılarından eylem ve etkinliklere, hatta yürütülenpropagandaya kadar bu böyledir. Bu hususun gözdenkaçırılmaması yalnız değerlendirmelerin isabetli veişlevsel yapılmasını sağlamaz; aynı zamanda araç veyöntemlerin altının gereğince doldurulmasına hizmeteder. Hangi araç, nasıl bir içerik, ne tür bir eylem vb.sorularına doğru cevap vermeyi mümkün kılar. Bunlarböyle yapılabildiği zaman planlamalar takvimseleylem ve etkinlik programları olmaktan çıkıp aynıhedefe ulaşmanın değişik araçları halinegetirilebilirler. Stratejik yönelimler, dönemselpolitikalar, bu politikalara hayat vermek için yapılan

planlamalar, kullanılan araçlar ancak bu bütünlükiçinde düşünüldüğü zaman belli sonuçlar yaratılabilir.Bu hatırlatmalardan sonra maddeler halinde devrimciseçim çalışması ve 1 Mayıs çalışması ile ilgili bazıyaklaşımlarımızı ifade edebiliriz.

Seçim süreci ve kriz gündemi

1- Kuşkusuz ilk değerlendirilmesi gereken politikyönelim ve sonuçlarıdır. Seçim çalışması ve bahardönemi (özelde 1 Mayıs) alandaki sınıf devrimcileritarafından bütünlüklü bir süreç olarak, hatta her birikendine özgü imkan ve görevleri barındıran, değişikaraçların öne çıkabileceği tek bir süreç olarak elealındı. Merkezi değerlendirmeler ışığında yapılanplanlamalarda, kriz olgusu süreci birleşik ele almanınzemini olarak görüldü. Kriz gündemli bir seçimçalışması örgütlemekten çok krize ve sonuçlarına karşımücadeleyi seçimlerin yarattığı imkanlar dahilindebüyütmek hedeflendi. Krizin yıkıcı sonuçlarına karşıkitlelerde var olan tepkiyi harekete geçirmek ve onaörgütlü biçimler kazandırmak esas yönelim olarakbelirlendi. Araç ve yöntemler buna göresomutlanmaya, propaganda-eylem-örgüt bütünlüğügözetilmeye çalışıldı. Tüm bunlar yapılırken gerekseçimin gerekse bahar gündemlerinin kendine hasgörev ve imkanlarının gözden kaçırılmaması gerektiğiüzerinde duruldu.

Yukarıda kısa bir şekilde özetlenmeye çalışılanyönelimin ortaya çıkardığı sonuçlar şunlardır: Gerekyoğunlaşılan alanlarda, gerekse yazılı materyallerüzerinden tüm ilde yaygın bir propagandaörgütlenmiştir. Ama esas yönelimde, yani kitlelerikrize karşı harekete geçirmek ve bu hareket içindeörgütlemek çabası, eldeki sonuçları itibarıyla fazlasıile sınırlıdır. Yapılan planlamalara büyük ölçüdeuyulmuş olmasına rağmen tablo böyledir. Bu sonucungerisinde zamanın kısalığı, kitlelerin mevcut tepkisinin

Page 9: sikb 2009 - 13

İzmir ve yerel seçimler... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 9Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

eylemli ve örgütlü biçimlerden henüz uzak olması vekendi güç ve imkan yetersizliğimiz gibi nesnelfaktörler yeralmaktadır.

Politik yönelimimiz doğrudur, çünkü seçim vesilesiile yürütülen kitle çalışmasından da yansıdığı gibi,“her evde bir işsiz vardır”, “aileler kira derdindenkurtulmak için evlerini birleştirmektedir”, “birçokfabrika kapanmıştır. Çalışanların çoğunda ücretsiz izinuygulaması vardır”, “İnsanlar düzenden vepartilerinden çözüm bekledikleri için değil, başka birçözüm görmedikleri için düzenden kopamamaktadır”,ve dikkat çekici bir gözlem olarak, yalnızsöylediklerimizi değil yapmaya çalıştıklarımızı dadoğru bulmaktadırlar, fakat “bunu kim yapacak” diyede sormaktadırlar. Bütün bunların da gösterdiği gibi,kriz somut bir olgudur. Kitlelerin gündemidir. Buolguyu yaratan biz olmadığımız gibi genel olaraktepkinin eyleme geçmesini, örgütlenme ihtiyacıduymasını sağlayacak olan da esasta biz olmayacağız.Bu olgu devam ettiği sürece biz bütün dikkatimizi busüreci hızlandırmaya, önündeki engelleri temizlemeye,örnekler yaratmaya, ortaya çıkmış örnekleri mücadeleiçin donanımlı hale getirmeye vermeliyiz. Kriz bizimiçin bir dönem değil süreçtir. Ve önümüzdeki dönemiçin önemli sosyal, siyasal gelişmelere zemindöşemektedir.

“Kitleleri eyleme çekmek ve onları belli biçimleraltında örgütlemek” gerçekte seçim döneminin değilkriz sürecinin temel yönelimidir. Bu açıdanbakıldığında seçim dönemi esasta bizim için oynamasıgereken rolü oynamış, geç de olsa nihayet kapsamlıbir kriz karşıtı yoğunlaşmaya girmemizin önünüaçmıştır. Ve sonrasına bir takım birikimler bırakmıştır.Mesele şimdi 1 Mayıs ve onun arkasından gündemegelecek olan sektörel kurultay çalışmalarının buyoldan devam edebilmesidir.

Kaldı ki seçim vesilesiyle bu anlamda alınanönemli bir yol da vardır. Belli alanlar dövülmüş, krizgündemi etkin olarak işlenmiş, ev ve kahve toplantılarıdüzenlenmiş, eylemler yapılmış, sınırlı da olsa bir diziinsan faaliyetin içine katılmıştır. ÖrneğinÇamlıkule’de “Krize karşı neler yapabiliriz” başlığıaltında düzenlenen toplantıya 40 emekçi katılmış,oradan bir inisiyatif çıkmamasının gerisinde ise bizimbelli kaygılarla (taban inisiyatifini idealize etme,süreklilik kaygısıyla davranma, ona çok şey yüklemegibi kaygılarla) bundan geri durmamız rol oynamıştır.

Örgütlülüğe dayanan bir kampanya

2- Sürecin başından itibaren seçim çalışması dahaesnek birtakım iç örgütlenmeler üzerindenyürütülmeye çalışılırken, temel örgütsel merkezlerimizdüzenli değerlendirmeler yapabilmiş, kendi politikağırlığını ve misyonunu sürdürebilmiştir. Birtakım yanörgütlenmelerin önplana çıktığı bazı dönemlerde karşıkarşıya kalınan türden örgütsel birimlerinişlevsizleşmesi durumu bu kez yaşanmamıştır. Bubaşarı bugün için niteliksel olarak geliştirilmeye vesürekliliği sağlanmaya muhtaç olsa da yoğundönemlerde “Güçlerin çalışmanın ihtiyaçlarına göreyeniden düzenlenmesi” ile “örgütsel işleyişin vesürekliğin devam ettirilmesi” bütünlüğü açısındanönemli bir deneyimdir.

İşlevli seçim komisyonları ve bazıaksamalar

3- Bununla bağlantısı içinde söylenebilecek üçüncünokta şudur; seçim komisyonları pratik olarak rollerinioynamışlar, gündelik faaliyeti örgütlemişlerdir. Birdizi insan bu komisyonlar üzerinden örgütlü olarakçalışmaya katılmıştır. Lakin komisyonların zamaniçinde güçlendirmesi, buraların, katılanların politik veörgütsel olarak eğitildiği zeminler olarak

işletilmesinde aksamalar yaşanmıştır. Bu aksamalar sadece bileşenlerin niteliklerindeki

sınırlılıkla açıklanamaz. İnsanların çalışmaya aktifolarak katılıyor olması, örgütsel birimlerin işinyönlendirilmesi ve denetlenmesinde gösterdikleribaşarı, pratik işleri yetiştirme, hantallık yaratmamagibi kaygılarla birleşerek bizlere bu örgütlenmelerinaynı zamanda insanların politik ve örgütselmekanizmalara hazırlandığı yer olduğu gerçeğiniunutturabilmiştir. Komisyon toplantıları aksayabilmişbuna gerekli müdahale yapılmamıştır.

1 Mayıs çalışmasının da benzer bir biçimdekomiteler üzerinden örgütleneceği düşünüldüğünde bualandaki zayıflık aşılmalı, gerekirse birtakım pratikaksamalar göze alınarak komitelere geniş bir inisiyatifve işlevsellik alanı yaratılmalıdır.

Güçlü propaganda ve yetersiz eylemlilik düzeyi

4- Her seçim döneminde olduğu gibi geniş birbiçimde kitlelerle yüzyüze gelince bu süreç boyuncayansıyan gözlemlere bakılınca tek tek güçlerimizin vetoplamda hareketin yaklaşımlarını iyi anlattığı, yalnızne yapılacağı değil, nasıl yapılabileceği noktasında daanlamlı somut araçlara dayanan bir propagandagerçekleştirildiği görülmektedir. Fakat bunun kitleleritaraflaştırmakta yarattığı somut sonuçlar sınırlıdır.Düzenlenen eylem ve etkinliklere katılımda büyük birartıştan söz edilemez. Olduğu kadarı ile artış seçimdöneminin has atmosferinin ürünü olarakgörülmektedir. Kuşkusuz ki sınıf ve kitle hareketininnesnel durumu burada belirleyicidir. Ama biz yine debu açıdan kullanılan dil, önerilen araç gibi noktalarüzerinde durmalıyız.

Sektörel çalışmalar süreç boyunca sürdürülmeye,kendi zeminlerinde seçimler ile ilişki kurmalarısağlanmaya çalışılmıştır. Bu açıdan “İşçiler krizi veseçimleri tartışıyor” etkinlikleri anlamlıdır. Burada enönemli zaaf, Çiğli Organize’ye ayrı bir ekibinayrılamamasıdır.

5- Toplamında teknik hazırlık düzeyimiz çok zayıfkalmıştır. Geçmiş dönemlerde kullanılan ses aracı,pankart vb. görsel ve işitsel araçlar kullanılamamıştır.

Öteki Mart gündemlerinde zayıflık

6- Bahar döneminin gündemlerinden 8 Mart bellietkinliklere konu edilse de Newroz gereğinceişlenememiştir. Önceden planladığı halde özel birNewroz bildirisi devreye sokulamamış, alanda da

herhangi gibi bir Newroz etkinliğigerçekleştirilememiştir.

Newroz’un ortak etkinlik tablosu çok geç belliolmuş, programın içeriğinden kaynaklı ortak etkinliğekatılmama tutumu ortaya çıkınca yerine bir alternatifüretilememiştir. Bu kabul edilemez tablonun esasnedeni, eyleme katılamama ihtimali üzerinde duranama alternatifleri yeterince tartışmayarak muğlaktabırakan tutumdur.

Bu durumda yerellerimizin bir inisiyatif göstererekeylem örgütleyememiş olması, muhakkak aşılmasıgereken eylemci yanımızdaki zayıflık ile alakalıdır. Vebu zayıflık güç ve imkanların sınırlılığı ilegerekçelendirilse de esasta bu konudaki karamsar veçekingen yaklaşımın ürünüdür.

Gençliğin çalışmaya anlamlı katkısı

7- Gençlik güçlerimiz bir yandan sınırlı sayıdainsanla çalışma yürüten alanlara destek verirken öteyandan da kendi okullarında seçim çalışmasıyürütmüştür. Bölgelerin destek ihtiyaçları ve biryandan yürüyen Genç-Sen merkezli kriz çalışmasıokullarda istenilen ve planlanan düzeyde bir seçimfaaliyeti örgütlemeyi engellemiş, her şeye rağmenfazlasıyla anlamlı bulduğumuz “Gençlik sosyalistadayla buluşuyor” başlıklı üniversite içi etkinliğekatılım sınırlı kalmıştır.

Gerek 9 Eylül’de “aday afişlerini yapamazsınızisterseniz BDSP imzalı olanları yapın” dayatmasına veısrarımız karşısında ÖGB saldırısına karşı verilen tokyanıt ve direniş gerekse Bayraklı ve Bornova’da CHPsaldırısına karşı militan karşı koyuş dikkat çekiciolmuştur. Bu saldırılar karşısında alanların gösterdiğirefleksler, yapılan basın açıklaması bu açıdan olumluörneklerdir. Gene kimi yoldaşlarımız alanfaaliyetlerine aktif olarak katılmış, propagandacı veajitatör olarak üzerlerine düşeni yapmışlardır.

Komünist militanlar üzerlerine düşeni yaptılar

8- Son olarak şunu söyleyebiliriz ki bütün bir süreçboyunca yoldaşlarımız büyük bir enerji ve iradegöstermişlerdir. Fiziki ve politik şartlarınızorlamışlardır. Her şey bir yana, planlanan her şeyiolabildiğince yerine getirmeye çalışan bu irade,geleceği kazanma ve ildeki sınıf mücadelesininmerkezine yürüme iddiamızda temel önemde birdayanağımız ve güvencemizdir.

İzmir’den Komünistler

Page 10: sikb 2009 - 13

Kayseri ve yerel seçimler...10 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

BDSP olarak yerel seçimlerde “Düzenin seçimoyununu bozalım! Çözüm devrimde, kurtuluşsosyalizmde!” şiarı etrafında seçim propagandasıyürüttük. İşçi ve emekçilerin düzen partileri vereformistler tarafından aldatılmasının önünegeçmeye çalıştık. Bu amaçla biri şehir merkezinde,diğeri bir emekçi semti olan Battalgazi’de olmaküzere iki seçim bürosunu devreye soktuk.

Hedef alanlarda çalmadık kapıbırakmadık

Seçim faaliyetimizin doğal olarak ilk muhatabıişçiler oldu. Seçim kampanyası süresi boyuncabirçok fabrika işçisine çalışmamızı taşıdık. İşçilerinyoğun olarak oturduğu semtler sabah, öğle, akşamolmak üzere sözlü propaganda eşliğinde dağıtımyapmak için defalarca gidilen yerler oldu.

Hedef seçtiğimiz emekçi semtlerinde neredeyseçalınmadık kapı bırakmadık. Yine birçok semtteyaygın dağıtımlar propaganda eşliğinde yapıldı.Emekçi semtleri “Düzen partilerine oy yok! Çözümdevrimde, kurtuluş sosyalizmde!” diyen sesimizleyankılandı. Yanısıra gittiğimiz yerlerdeki sayısızkahvede propaganda eşliğinde dağıtımlar yaptık.

Argıncık’tan Uğurevler’e ,Yıldızevler’denYıdırımbeyazıt’a, şehir merkezinden Ziyagökalp’eMevlana’dan Çevreyol’a ve Belsin’e kadar işçiservislerinin geçtiği güzergahları, işçi ve emekçilerinuğrak yerlerini, yol üzerlerini ve emekçi semtleriniafişlerimizle donattık. “Yaşanabilir bir kent veinsanca bir yaşam için sosyalizm” ve “Seçimaldatmacası değil, devrimci sınıf mücadelesi” şiarlıBDSP imzalı afişlerimizi adı geçen semtlere veseçim büromuzun çevresine yaygın bir şekildekullandık.

Seçim dönemi boyunca yoğunlaştığımız işçiservislerinde ve emekçi semtlerinde toplam 20 biniaşkın kadar materyal kullanıldı (Bildirge, adaytanıtım bildirisi, el ilanı, 8 Mart bildirisi, afiş,gazete, pankart vb.)

Çalışma boyunca etkinlikler

Öncelikle Kayseri Büyükşehir BelediyesiBağımsız Sosyalist Başkan Adayımız Hacı BoraKoç’un tanıtım toplantısını gerçekleştirdik.Ardından seçim bürosunun açılışı yapıldı. Seçimbürosunun açılmasıyla birlikte seçim çalışmamızıntemposu artarak devam etti. BDSP’nin seçimbildirgesi ve afişlerinin yanısıra aday bildirisiniyaygın bir biçimde kullandık. Seçim bürosunda birdizi etkinlik ve toplantı gerçekleştirdik.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıylagerçekleştirdiğimiz etkinlikten sonra KESK KayseriŞubeler Platformu’nun örgütlediği, “Krizin bedeliniödemeyeceğiz!” basın açıklamasına katılımsağlayarak destek verdik. 28 Mart’ta diğer siyasalyapılarla birlikte (ESP ve DTP) Kızıldere anmasıgerçekleştirdik. Ayrıca emekçi semtlerinde bir diziev toplantısı gerçekleştirdik.

Planladığımız çalışmalar doğrultusunda çalışmaalanlarımızdaki işçi ve emekçilere, seçimlere ilişkin

bakışımızı anlattık. Düzen partilerinin teşhiriniyaparak, işçi ve emekçilerin seçimlerde almasıgereken tutumu anlatmaya çalıştık. Bu çerçevedeson derece olumlu tepkiler aldık. Kısa bir süreöncesine kadar Kayseri’de şovenizmin kıskacındaolan emekçilerin, devrimci sınıf mücadelesine,devrim ve sosyalizmin propaganda ve ajitasyonunaaçık olduklarına bizzat tanık olduk.

Başarımız devrimci çizgiye dayalıdır

Kuşkusuz ki her çalışma, her kampanya öncelikleortaya koyduğu politik iddia ve hedeflerçerçevesinde değerlendirilmelidir. Bu açıdanbakıldığında, devrimci sınıf programına dayanan birpolitika ve propaganda hattı, çalışma tarzı ve tümpratik yönelimleriyle devrimci bir seçim çalışmasıyürüttük. Kitlelere gerçek çözüm yolunu gösterdik.Seçim oyununun ve estirilmeye çalışılan liberal solcereyanın karşısında ilkelere dayalı net ve kararlı birdevrimci sınıf tutumu aldık. Seçim dönemini etkilibir kitle çalışmasına, devrimci bir seferberliğedönüştürmeyi başardık.

Açıktır ki, seçim oyununun figüranı düzenpartilerinin, düzenin seçim oyununa kan taşıyan,kitleleleri ham hayallerle aldatmaya çalışan liberalsol akım ve partilerin karşısına, sınıfın devrimciprogramına dayalı devrimci bir alternatifle çıkma,her vesileyle işçi ve emekçileri mücadeleye kazanmagörev ve sorumluluğu, eldeki güç ve olanaklarölçüsünde bu sorumluluğu yerine getirme çabası,tüm kazanımların ötesinde politik bir cüretinifadesidir. Kuşkusuz ki, komünistler olarak busorumluluk ve bu cüretle ortaya konulan isabetli vedoğru politikaları, ısrarlı ve sürekli bir pratikçabayla mutlaka gerçek sonuçlarına da ulaştıracağız.

Pratik-politik çalışma kapasitesiyle dedevrimci bir odağız

Seçimlerin ortaya çıkardığı bir gerçek olarakşunu rahatlıkla ifade edebiliriz ki, komünistler,liberal sol cereyanın ve tasfiyeci savrulmalarınkarşısında, yalnızca programı ve ideolojik hattıyladeğil, artık pratik-politik çalışma kapasitesiyle deKayseri’de öne çıkan devrimci bir odakkonumundadır. Bu kazanılmış düzey ve elde edilenimkanlar üzerinden sınıf çalışmasına yeni bir solukkazandırmak, bu cephede yeni mevzilerletaçlandırmak önümüzdeki dönemin en temel ölçütüolmak durumundadır.

Kısacası komünistler, yaygınlık, kapsam vedüzey açısından geçmiştekileri geride bırakan etkilibir çalışma örgütlediler. Doğal olarak bu aynı ölçüdekapasitenin de artırılması, buna uygun bir çalışmadisiplini ve düzeyi demektir.

Genel propagandayla kitlelere seslenmedekatedilen mesafe, komünistleri ve yürüttükleri seçimçalışmasını, geniş bir işçi ve emekçi kitlesiningündemine soktu. Bunun da ötesinde ve yalnızcayürütülen propagandanın kapsamıyla da sınırlıolmayan açık kitle çalışmasının farklı araç ve

biçimlerini bir arada kullanmak bakımından önemlibir mesafe alındı. Deyim yerindeyse yüzü hepkitlelere dönük bir çalışma örgütlendi. Ev ziyaretleri,ev toplantıları, kahvehane konuşmaları, büro açılışetkinlikleri, seçim bürolarında yapılan toplantılardaemekçilerle daha yakın, daha sıcak ilişkiler kuruldu,daha etkili bir propaganda yürütüldü.

Aşılması gereken yetersizliklerimiz

Kuşkusuz ki, propaganda ve ajitasyon alanındagiderek bir düzey kazanıyoruz. Fakat hala daaşılması gereken birtakım yetersizlik desözkonusudur.

Birincisi, ajitasyonun, ajitatif yol ve yöntemlerleseslenmenin etkili bir biçimde kullanılmasıdır.

İkincisi, yerel propaganda araçlarının hem dahayaygın biçimde kullanılması, hem de her açıdanyerel imkanlarla çıkarılabilmesidir. Aday afişleri vebildirileri sayılmazsa yerel araçların kullanımındabir zayıflık olduğunu belirtmeliyiz.

Üçüncüsü, belirlenmiş fabrikalara daha özel birtarzda seslenen propaganda araçlarının gündemesokulamamasıdır. Ve buna bağlı olarak, belirlenmişbazı fabrika ve işletmelere daha özel bir ilgi veyoğunlaşmanın başarılamamasıdır.

Yine Kayseri’deki seçim çalışmasının bir diğerzaafı, merkezi bir miting ya da başka bir merkezietkinliğin yapılamamış olmasıdır.

Tüm bunlar çok yönlü ve etkili propaganda veçalışma hedefinin, eksik kalan yanları olarakönümüzdeki süreçte hızla giderilmelidir. Buçerçevede çalışma planı içinde bu konular üzerindeyeterince durulmalı, buna dönük hazırlıklargecikmeksizin zamanında yapılmalıdır.

Yapılabileceklerin en iyisini yapmaya çalıştık

Sonuç olarak, düzenin yerel seçimler üzerindenestirdiği gerici propagandaya, düzene alternatifolduklarını iddia eden liberal reformistlere karşıetkin bir devrimci faaliyet örgütlemeye çalıştık.BDSP güçleri olarak Kayseri’de, güç veolanaklarımızın sınırlılığına takılmadan, devrim vesosyalizm hedefiyle hareket ederek,yapılabileceklerin en iyisini yapmaya çalıştık.Çalışmalarımıza katılan tüm güçlerimiz yoğun birfaaliyet yürüttüler. Nesnel güçlükler irademizizayıflatamadı. İlimizde ilk defa seçim faaliyetiyürütüyor olmamızın yol açtığı deneyimsizliklere vetüm eksikliklere rağmen anlamlı bir faaliyetyürüttük.

Burjuvazi 29 Mart’ı yeni saldırılar için birbasamak olarak kullanmaya hazırlanırken, biz 30Mart sabahı, biriktirdiğimiz deneyimlerimizeyenilerini de katmış, devrim yürüyüşümüzdegüçlenerek ilerlemeye başlamıştık bile. Açıktır ki,seçim sürecinin sonrasında devrimci bahar sürecininsorumlulukları çerçevesinde pratik faaliyetimizisürdüreceğiz. Komünistler olarak yakaladığımız buivmeyi 1 Mayıs alanlarına taşıyacağız.

Kayseri BDSP

Kayseri: Yoğun ve etkin bir devrimci seçim çalışması!..

Devrim mücadelemizde güçlenerek ilerliyoruz!

Page 11: sikb 2009 - 13

Bursa ve yerel seçimler... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 11Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

Bir seçim dönemini daha geride bırakmışbulunuyoruz. Bu dönemin ardından geride kalan isedüzen cephesinde bir kez daha yalan, aldatmaca veboş hayaller, devrim cephesinden ise devrim vesosyalizm çağrısı oldu. Herkes kendi konumuna uygundavrandı, kendine yakışanı yaptı. Yalan, aldatmaca veher türlü pislik düzen cephesinden, parlamentaristhayaller liberal-reformist bloktan ve onun ardındansürüklenenlerden, devrim ve sosyalizmin çağrısı iseyalnızca biz sınıf devrimcilerinden geldi.

Bir işçi şehri olan Bursa’nın tüm bu kesimlertarafından önemsenen bir şehir olması bilinen birdurum. Biz de Bursa’da geçen seçim sürecini düzen vesol hareket olmak üzere iki başlık altındadeğerlendireceğiz.

Düzenin seçim oyununun Bursa ayağı

Hemen tüm düzen partileri Bursa’da yoğun birtempo içinde çalıştılar. Gerek ilçelerde gerekseBüyükşehir’de kıyasıya bir yarış yürütüldü. Doğalolarak bu bir “demokrasi yarışı” değil fakat yalnızcarant kavgası idi. Girişilen bu kavgada da her yolmubah sayıldı. Yapılan pazarlıklar, adayların parti,partilerin aday arayış sürecinde ortaya çıkan kirlihesaplar, tüm bunlar işçi ve emekçilere kendidüzenlerinin pisliğini de gösterdi bir bakıma.

Kendileri için bir varlık-yokluk meselesi olanseçimlere tüm düzen partileri tarafından ciddi bir ilgivardı. Şehir tam anlamıyla bir seçim atmosferinegirmiş oldu. Ülkenin toplamda girdiği atmosferidüşünüldüğünde belki bu Bursa için ayrı bir özellikolarak görülmeyebilir. Yine de seçim süreci boyuncaşehirdeki tabloyu yansıtabilmek bakımından bunuvurgulamak gerekir.

Seçimler ve reformist sol

Sol hareket cephesinden ise seçimler tam birvahamete işaret ediyor. İlk dönemlerinde yaşananbirlik tartışmaları, sıra adayların belirlenmesinegeldiğinde tüm ilkesizliğini ortaya koydu. Her nekadar Büyükşehir Belediyesi için bir ortaklaşmasağlansa da geriye kalan yerlerde bileşenlerinparlamentarist hayalleri ve hesapları kendini gösterdi.Tahmin edileceği gibi pazarlıklar süreci anlaşmazlıkve dağılmayla sonuçlandı. Büyük şehirde kurulanittifakın asli unsurları bile ilçelerde kendi adaylarıylagirdiler seçime.

“Halkçı belediyecilik” söylemiyle yola çıkan buliberal-reformist blok, bu dönemde “halk” ile olanbağını ve ona verdiği “önemi” de açıkça göstermişoldu. Ülkenin ve şehrin ana gündemini seçimlerinoluşturduğu bir dönemde, seçimlere yüklediklerianlam üzerine kendi söylemlerinin de gerisinedüşerek, pek kayda değer bir çalışma içine girmediler.Oldukça sınırlı sayıda aday tanıtım broşürüdağıtmanın ve dönemin sonlarına doğru yine aynısınırlılığa sahip olan afişlerin (o da birkaç reformistpartinin) ve belli yerlere asılan pankartların dışındagözle görünür bir seçim çalışması yoktu ortada. Bu,devrimci iddia ve hedefleri hayli zaman önce birkenara bırakanların, kendi çizgilerindekiiddiasızlığının da bir göstergesi oldu bir bakıma.

Ellerinde bulunun maddi ve teknik olanaklarla enönemli etkenlerden biri olan insan sayısı göz önünealınırsa, bunu başka türlü yorumlamak da pekmümkün değil.

Halkçı devrimci-demokrat gruplar için de durumpek farklı olmadı. Devrimci iddialardaki ve iktidarperspektifindeki tahribatın yansıması olarak bloklaberaber davrananlar da, bu iddia ve perspektif adınaseçim gibi bir gündemi neredeyse yok sayanlar da, busüreçte pasif seyircilikten öte bir rol oynayamadılar.

Bu konuda, seçimler/düzen cephesi ve sol hareketkonusunda, önden söylediklerimiz bir kez dahahayatın içinde doğrulanmış oldu. Yayınlarımızda vekonuya ilişkin kitaplarımızda ortaya konulanlar buseçimlerde olup bitenin ardından şimdi çok dahaanlamlı ve dikkate değer hale gelmiştir.

Komünistlerin devrimci seçim çalışması

Döneme daha en başından tam bir bilinç açıklığıile giren komünistler, Bursa’da da buna uygun olarakdevrimci bir seçim çalışması yürüttüler. Bunun bellisınırları, eksikleri ve yer yer yetersizlikleri oldukuşkusuz. Ancak eldeki maddi ve teknik olanaksızlıklaberaber çalışmayı omuzlayan insan sayısının da haylidüşük olduğu düşünülürse, Bursa cephesinden, siyasalsınıf çalışmamızın bugüne kadar var olan kendisınırlarını aştığı rahatlıkla söylenebilir.

Düzenin seçim oyununa ve reformist hayallerekarşı mücadele çağrısı yapan, devrim ve sosyalizminbayrağını yükselten propaganda çalışmamız budönemde öne çıkan bir yön oldu. Teleferik ve Başaranmahallelerinde açılan iki seçim bürosu, emekçisemtlerinde ve merkezi yerler olan Heykel ve KentMeydanı’nda onbinlerce bildirge ve bildiri, merkezinoktalarla birlikte özellikle sanayi giriş-çıkışlarına veservis güzergâhlarına yapılan binlerce afiş, yine aynınitelikteki yerlerde kullanılan ozalitler ve pankartlar,tüm bunlar bu dönemde işçi ve emekçileri seçimaldatmacasına karşı uyaran ve devrim mücadelesineçağıran etkinlikler ve araçlar oldular.

Bunun yanında, yapılan açılış etkinlikleri, adaytanıtım toplantıları, grev ziyareti vb. etkinlikler, sınıfaolan yönelimimizin ve çalışmalarımızın daha dasomutlaşmasına hizmet etti. Bu dönemde belirlioranda öncü işçiyle buluşmamız da bunun yine somutbir karşılığı oldu.

Öte yandan, devrimci seçim çalışmamız boyuncadaha önce hiç girmediğimiz yerlere farklı sınırlarda daolsa girmiş olduk. Gazete satışı, bildirge ve bildiridağıtımı gibi araçlarla bizim için yeni denebilecekemekçi semtlerine ilk adımlarımızı attık. Bahar, Zafer,Hürriyet, Adalet, İstiklal ve Bağlarbaşı gibi mahallelerbunun örnekleridir.

Yanı sıra, bürolarımızın da bulunduğu Teleferik veBaşaran mahalleleri ile Esenevler, Panayır mahalleleri,ağırlıklı olarak üniversite gençliğinin yaşadığı GörükleKöyü, Kestel ilçesinin Kale ve Elmalık mahallelerimateryallerimizin ve onlar üzerinden devrim vesosyalizmin propagandasının ulaştırıldığı yerler oldu.

Yine sabah saatlerinde merkezi servisgüzergâhlarında ve Küçük Sanayi Metro İstasyonuçıkışında yapılan Bursa İşçi Bülteni dağıtımları dabunlarla bütünlüklü bir biçimde sürdürüldü.

Devrimin sesine düzenin tahammülsüzlüğü

Tüm bunlarla beraber, sermaye düzeninin siyasalsınıf çalışmamıza ve onu besleyen devrimci seçimçalışmamıza karşı tahammülsüzlüğü bir kez dahakendini gösterdi. Hemen her afiş yapıldığında gözaltı,para cezası gibi ilk müdahalelerle beraber,afişlerimizin zabıta ve polis eliyle hemen sökülmesi,yetişemedikleri yerlerde ise belediye temizlik işçilerinigörevlendirmeleri, bu tahammülsüzlüğün pratikyansımaları oldu. Bizzat Bursa Emniyet MüdürYardımcısı’nın talimatıyla gözaltı ve para cezasının dauygulanması olgusu, bu konu hakkında belirli bir fikirverecektir. Ancak, tüm bu tahammülsüzlük, baskı veengellemelere rağmen devrimci propagandamızınzayıflatılmadan sürdürüldüğünü de belirtelim.

Yetersizliklerimizi aşacağız!

Devrimci seçim çalışmamızın eksik kaldığı belirliyönler oldu kuşkusuz. Çevre-çeper güçlerde yeterli birheyecanın yaratılamamış olması, seçim bürolarınınhedeflenen verimlilikte kullanılamaması, önlük,megafon vb. malzemelerle toplu dağıtımlarınyapılamaması ve bu sayede kitlelerin daha fazlailgisini çekebilecek yöntemlerin kullanılamayışı gibinoktalar belirli oranda eleştiri konusu olabilir. Ancakbaşta söylediğimiz olanaksızlıklar göz önüne alınırsabunlar daha yerli yerine oturacaktır. Zira kullanılanafiş ve bildiri sayısının daha önceki dönemlerdekilerikatbekat aşması, faaliyetteki yoğunlaşmanın hiçolmadığı oranda olması gibi bir durum da sözkonusudur. Yine de, komünistler için, milyonlarlaifade edilen bir sanayi kentinde bu eksiklerin gözardıedilmemesi, siyasal faaliyetin bundan böyle de heryönüyle yoğunlaştırılması ve yaygınlaştırılmasıgerekliliği açıktır.

Başarımızın ölçütü etkin devrimci çalışmanın kendisidir

Devrimci seçim çalışmamızı alınan oy üzerindendeğerlendirmiyoruz. Değerlendirmelerimizin temeli,devrim ve sosyalizmin sesinin işçi kenti Bursa’dayükseltilmesi, faaliyet kapasitemizin yeni bir düzeyetaşınmış olmasıdır. Başarımızın ölçütü budur ve buaçıdan yaptıklarımızın anlamı ve önemiküçümsenemez. Devrimci seçim çalışmamızın sonucuolarak daha fazla sanayi havzasında ve emekçisemtinde varlığımızın hissedilmesi, sınıfın devrimciprogramının bu alanlara taşınabilmesi bizim için,çalışmamızın bugünden yarına kalacak olan yönüdür.

Tüm eksikliklere rağmen komünistler, bu dönemdedevrim ve sosyalizmin bayrağını tek başına taşıdılar.Bunun getirdiği sorumluluk ve onurla hareket ettiler,buradan güç aldılar.

Şimdi sıra bu dönemin çıkardığı olanak vebirikimleri daha ileri taşımakta. Bunun en yakınzamanı da 1 Mayıs olacaktır. Devrimci baharçalışmamıza ara vermeden, onun bir ayağı olandevrimci 1 Mayıs hazırlıklarına başlamak ertelenemezbir görev ve sorumluluktur.

Bursa’dan Komünistler

Bursa: Devrimci seçim çalışmamızın kazanımlarıyla şimdi daha da güçlüyüz!..

İşçi kentinde devrimin ve sosyalizminbayrağını yükseltmenin onuru!

Page 12: sikb 2009 - 13

Manisa ve yerel seçimler...12 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

Siyasal gericiliğin ve şovenizmin etkili olduğu,devrimci sınıf çalışmasından yoksun, emek-sermayeçelişkisinin yoğun biçimde yaşandığı Manisa’dasermayenin seçim oyununu bozmak, sermayepartilerinin içyüzünü teşhir etmek, işçi ve emekçileridüzenin seçim oyununa karşı uyarmak, onları örgütlümücadeleye çağırmak, kurtuluşlarının ve tek çıkışyollarının devrim ve sosyalizmde olduğunu haykırmakiçin BDSP’nin bağımsız sosyalist belediye başkanadayıyla girdiğimiz 29 Mart yerel seçimlerinde,ideolojik ve politik duruşumuza uygun devrimci birseçim çalışması yürüttük.

Seçim çalışmamız boyunca, BDSP imzalı,“Düzenin seçim oyununu bozalım! Temel hak veözgürlükler için mücadeleyi yükseltelim! Çözümdevrimde, kurtuluş sosyalizmde!” başlıklıbildirgelerimizi, “Yaşanabilir bir kent ve insanca biryaşam için sosyalizm!”, “Seçim aldatmacası değildevrimci sınıf mücadelesi!” şiarlı afişlerimizi, adayimzalı, “Bozuk düzende sağlam çark olmaz!Yaşanılabilir bir kent ve insanca bir yaşam içinsosyalizm!” başlıklı bildiri ve “Haramilerinsaltanatını yıkacağız! Sosyalizmi kuracağız!” şiarlıafişlerimizi, kendi hazırladığımız aday imzalı, “Krizinfaturasını işçi-emekçiler değil patronlar ödesin!”,“Bozuk düzende sağlam çark olmaz!” şiarlı pankart ve“Bir damla temiz su için bile sosyalizm!”, “Sınıfsız,sömürüsüz, savaşsız bir dünya için devrim vesosyalizm!”, “Kahrolsun sermaye iktidarı, yaşasındevrim ve sosyalizm!” ozalitlerimizi kullandık.

Yaygın ve tempolu bir çalışma yürüttük!

BDSP’nin seçim bildirgesi ve aday bildirilerimizibaşta işçi servislerinin kalktığı Şehitler Mahallesi,Alay Bey, Öğretmen Evi, Ulu Cami, Karaköy, Lalelive Garaj duraklarına, Manisa şehir merkezi, Alay Bey,Horoz Köy, Barbaros, Yenimahalle, Kuşlu Bahçe,Laleli, Malta, Sipil semt ve mahallelerinin binaları vesitelerin posta kutularına, gecekondulu tek katlıevlerin kapı altlarına ve yüzyüze dağıtımınıgerçekleştirdik. Manisa şehir merkezinde iki gün topludağıtım, Perşembe pazarına iki hafta üst üste ve Lalelipazarında ve birçok kahvede ajitasyon konuşmalarla

aday bildirilerimizin dağıtımını gerçekleştirdik. Seçimçalışmamız içerisinde karşılaştığımız, diyalogkurduğumuz işçi veemekçilere çevre-çepergüçlerimize insanlığın kurtuluşunun sosyalizmlemümkün olabileceğini, bu uğurda mücadele verilmesigerektiğini ısrarla anlattık.

BDSP ve aday imzalı afişlerimizi, Manisa merkeziile semt ve mahallerine, Manisa Organize Sanayi,Kenan Evren Sitesi, Ayakkabıcılar Sitesi ve çevresineyaygın olarak yapıştırdık.

Afişlerimiz işçilerin, emekçilerin ve dostlarımızınilgisini çekerken, sermayenin kolluk güçlerini detedirgin etti. Sermayenin kolluk güçleri tarafındankısmi engellemelerle karşılaştık. GBT kontrolüne tabiitutulduk. Afişlerimizin Organize Sanayi Sitesi’neulaşması sermaye patronlarını ve çıkarlarını korumakiçin tuttukları güvenlikçilerini rahatsız etti. Afişçalışmamız organize sanayinin özel güvenlikleritarafından engellenmeye çalışıldı. Tok duruşumuzlaengellemeleri boşa düşürdük.

Seçime son birkaç gün kala aday imzalı, “Krizinfaturasını işçi-emekçiler değil patronlar ödesin!”,“Bozuk düzende sağlam çark olmaz!” şiarlıpankartımızı Manisa şehir merkezine ve işçiservislerinin kalktığı Mesir Cami çevresine astık. “Birdamla temiz su için bile sosyalizm!”, “Sınıfsız,sömürüsüz, savaşsız bir dünya için devrim vesosyalizm!”, “Kahrolsun sermaye iktidarı, yaşasındevrim ve sosyalizm!” şiarlı aday imzalı ozalitlerimiziManisa Merkez Postanesi, Manisa Kültür Sitesi veeski adliye karşısına yapıştırdık. Pankart veozalitlerimiz işçi ve emekçilerin ilgisini çekti. Şehirmerkezine astığımız, “Bozuk düzende sağlam çarkolmaz!” şiarlı pankartımızın MHP’liler tarafındanindirilmeye çalışılması sırasında anında müdahaleettik. Yaptığımız tok konuşmalardan etkilenenMHP’liler, iplerini kestikleri pankartımızı yinekendileri astılar.

Materyallerimizin işçi ve emekçilereulaştırılmasının yanısıra seçim büromuzda etkinlik vetoplantılar gerçekleştirdik. 22 Mart günü YeniMahallede bir kahve toplantısı gerçekleştirdik. Kahvetoplantısı canlı ve verimli tartışmalarla geçti. Tümetkinliklerimize el ilanlarıyla çağrıda bulunduk.

Etkinliklerimize beklediğimiz katılımın olmaması, ildeseçim çalışmasını ilk kez yürütmemiz, işçi veemekçilerin bu tarz faaliyetlere yabancı olmasıetmenleriyle bağlantılı anlaşılır bir sonuçtur.

Seçim çalışmalarımızın bir aracı olan gazetemizinsatışını da gerçekleştirdik. Kürt emekçilerin yaşadığıHoroz Köy semtinde gerçekleşen gazete satışımızverimli geçti.

Devrimci çalışmaya emekçi ilgisi ve desteği

Seçim çalışmalarımızın etkisi Manisa seçim sınırıiçinde kendini gösterdi. Seçim çalışmalarımızsırasında Manisalı işçi ve emekçilerden “Sosyalizmkelimesini unutmuştuk, bizlere hatırlattınız”,“Çalışmalarınızı beğeniyoruz”, “Doğru şeylersöylüyorsunuz ama nasıl başaracaksınız?”, “sosyalizmnedir?”, “burada sosyalist ve devrimcilerde mi var”soruları, olumlamaları ve övgüleriyle karşılaştık.“Amerikancı, İMF’ci, soyguncu, rantçı düzenpartilerine oy verme, hesap sor!” içerikli ajitasyonkonuşmalarımıza birçok işçi ve emekçinin “evetvermeyeceğiz!” diyerek düzen partilerine karşıduydukları tepkilerine tanık olduk.

Reformist sol ortada yoktu

Seçim bölgemizde bizim dışımızda sistemli birdevrimci çalışma yürütülmedi. DTP dışında seçimegiren TKP ve ÖDP seçime son birkaç gün kalavarlıklarını sınırlı bir çalışmayla hissettirebildiler.

Kazanımlarımızla ilerleyeceğiz!

Seçimle birlikte eksikliklerimize rağmen ilk kezsiyasal çalışma götürdüğümüz ve seçimlere girdiğimizManisa’da BDSP olarak varlığımızı ve etkimizi işçi veemekçilere, dost ve düşmanlarımıza kanıtlamış olduk.Çevre-çeper güçlerimizi kısmen de olsa seçimçalışmamızda harekete geçirebildik. Bu da seçimçalışmamızın bundan sonrasına kalabilen önemli birkazanımı oldu.

Manisa BDSP çalışanları

Manisa: Tempolu bir seçim çalışması...

Emekçilere devrimin ve sosyalizmin sesini taşıdık!

Page 13: sikb 2009 - 13

Sınıfa karşı sınıf! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 13Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

Deri-İş’ten Samanyolu TV önündeeylem...

Samanyolu TV’nin Desa’da sendikal faaliyettebulunan işçilerin Ergenekon bağlantısı olduğunu iddiaeden haberi yayınlaması, Deri İş Sendikası sitelerininhacklenmesi ve bilgisayarlarının çalınmasınınardından Deri İş Sendikası, 1 Nisan günü SamanyoluTV önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

“Türkiye Deri İş Sendikası / Tuzla Şubesi” pankartıile “337 gündür Düzce’de, 272 gündür Sefaköy’dedirenişteyiz!”, “Desa’ya sendika girecek, başka yoluyok!”, “Direne direne kazanacağız!” dövizlerinintaşındığı eylemde, Desa direnişçisi Emine Arslan,Türk İş İstanbul 1. Bölge Başkanı Faruk Büyükkucakve Deri İş Genel Başkanı Musa Servi’nin de aralarındabulunduğu Deri İş Sendikası Tuzla Şubesi üyeleriSamanyolu TV’nin bulunduğu sokağın girişindebiraraya geldi. Sloganların atıldığı yürüyüş SamanyoluTV önünde sona erdi.

Yürüyüşün ardından basın açıklamasını MusaServi gerçekleştirdi. DESA’daki süreci anlatan Servi,Samanyolu TV’de çıkan habere ilişkin ise şunlarısöyledi:“Hükümete yakınlığı ile bilinen Samanyolu TVve Desa işvereninin işbirliğinde sendikamıza yönelikçirkin, pervasız ve temelsiz iddialar ortaya atıldı.Samanyolu TV’de Nisan 2008’den bugüne Desa’daişçilerinin ve Emine Arslan’ın sendikalaşmamücadelesi Ergenekon faaliyetleri olarak açıklandı. Busaldırılar burada kalmamış, 9 gün içinde sendikamızınsitesi hack’lenmiş ve en son 30 Mart gecesisendikamıza girilerek sendikamızın tüm bilgilerinin,arşivlerinin olduğu bilgisayarın kasası, dizüstübilgisayar, fotoğraf makinesi ve kamera çalındı.Ardarda gelen bu saldırılar bir tesadüfü değil,sendikamız üzerine tezgahlanan oyunungöstergesidir…”

Servi, Desa işverenine ve Samanyolu TV’yeseslenerek, emek ve sendika düşmanı tavırlarındanvazgeçmelerini ve yapılan haberle ilgili tekzipyayınlamalarını istedi.

Ardından Faruk Büyükkucak bir konuşma yaparak,Samanyolu TV’yi kınadı. Desa patronunutoplusözleşme masasına çağırdı. Eylemin sonundaSamanyolu TV önüne siyah çelenk bırakıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

İstiklal’de grev sesleri!Her hafta Cumartesi akşamı Taksim Tramvay

Durağı’nda buluşarak Galatasaray Lisesi önüneyürüyen grevci ATV-Sabah çalışanları, eylemlerinin 6.haftasında da (28 Mart) eylemdeydiler.

“Sabah’a boykot, greve destek!”, “Grev sürüyor,dayanışma büyüyor!”, “Direne direne kazanacağız!”,“Çalık elini sendikamdan çek!”, “Grev, grev, grev...”sloganlarıyla İstiklal Caddesi boyunca yürüyen kitleGalatasaray Lisesi önünde basın açıklamasıgerçekleştirdi.

Basın emekçileri yürüyüş boyunca grev üzerindekisansürü kırmak için çıkardıkları “Grev gazetesi”nindağıtımını yaptılar.

Basın açıklamasında, seslerinin duyulmasına aracıolan gazetelere ve internet basınına teşekkür edildi,grevin kararlılıkla sürdürüleceği vurgulandı.

Açıklamanın sonrasında Şair Rahime Hendengrevdeki basın emekçilerinin yürüttüğü mücadeleyianlatan bir şiirini okudu.

Yürüyüşe çeşitli kurumların, sol, sosyalist

gazetelerin çalışanları da destek verdi.Türkiye Gazeteciler Sendikası her hafta Cumartesi

günü Ankara Yüksel Caddesi’nde gerçekleştirdiği basınaçıklamasına 28 Mart günü de devam etti. ATV-Sabahgrevcilerine destek eylemine bu hafta EMEP katıldı.

“Zafer direnen emekçinin olacak!”, “Yaşasınörgütlü mücadelemiz!”, “Sabah okuma, ATV izleme!”sloganlarının atıldığı açıklamanın ardından “Grevgazetesi”nin dağıtımı yapıldı. Açıklamaya 50 kişikatıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul-Ankara

Sinter Metal’de 100. gün etkinliğiSinter Metal ve Gürsaş direnişlerinin 100. günü

olan 1 Nisan günü Birleşik Metal İşçileri SendikasıSinter Metal önünde bir etkinlik gerçekleştirdi.

Etkinlik öncesinde ATV-Sabah’tan grevci işçilerlebir grup Meha işçisi Gürsaş işçilerini ziyaret ederekdirenişleri ortaklaştırma çağrısında bulundular.Ziyaretin ardından hep birlikte etkinlik alanına geçildi.

Önce etkinlik programına katkı sunan UİD-DERadına bir konuşma yapıldı.

Birleşik Metal İşçileri Sendikası Genel Başkanı

İşçi ve emekçi hareketinden…

Kurtiş işçilerinden eylem…

“Haklarımızı gaspettirmeyeceğiz!Ücret ve diğer haklarının ödenmemesi üzerine 9 Şubat 2009 tarihinde Topkapı’daki Kurtiş Matbaası’nda iş

bırakan işçiler, iki gün süren direnişlerinin kazanımla sonuçlanmasının ardından yeni bir saldırıyla dahakarşılaştılar.

Kurtiş patronu, işçilerin haklarını vermeyi kabul edip bu sözü tutmadığı gibi, 30 Mart tarihinde işbırakarak direnişe geçen işçilerden 6’sının işine son verdi.

İşten atma saldırısına tepki gösteren 12 işçi de 31 Mart 2009 günü işten atıldı. Yaşadıkları hak gaspınakarşı Topkapı İşçi Derneği’yle beraber mücadele yürüten işçiler, işten atmaların ardından Çalışma BakanlığıUnkapanı Bölge Müdürlüğü’ne bildirimde bulundular. Karşı karşıya kaldıkları hukuksuzluğu basın vekamuoyuyla paylaştılar.

1 Nisan 2009 günü saat 14.00’te Unkapanı’ndaki Çalışma Bölge Müdürlüğü önünde toplanan Kurtişişçileri yaşadıkları sorunları ve direniş kararlılıklarını gerçekleştirdikleri basın açıklamasıyla duyurdular.

GOP İşçi Platformu, Topkapı İşçi Derneği ve Gaziosmanpaşa’da direnişlerini sürdüren MEHA Tekstilişçilerinin de katıldığı basın açıklamasında, 2008 yılından itibaren maaşların düzenli olarak alınmamasınedeniyle 9 Şubat günü gerçekleştirilen direniş hatırlatıldı. Kurtiş patronunun verdiği sözleri tutmayarak hakgasplarını sürdürdüğü ifade edildi.

“Haklarımızı gasp ettirmeyeceğiz! / Kurtiş işçileri” pankartının yer aldığı açıklamada, 9 Şubat’tagerçekleştirilen direniş ve 30 Mart tarihinde verilen sözlerin tutulmaması üzerine tekrar başlayan direnişanlatılırken, patronun başvurduğu tehdit yöntemleri de teşhir edildi.

31 Mart sabahı işyerine geldiklerinde patron tarafından içeri alınmadıkları ve “matbaanınkapatılacağı”söylenerek işten çıkarıldıklarının bildirildiği söylendi.

Basın açıklaması, benzer sorunlar yaşayan işçilere mücadele çağrısı yapan şu sözlerle son buldu: “Ancakbu haksızlık Kurtiş patronunun yanına kalmayacaktır. Haklarımızı ve alacaklarımızı sonuna kadar arayacağızve yasal süreci de başlatacağız. Bizler birlikteliğimizi sağladık ve bunu sonuna kadar sürdürmekte kararlıyız.İçerideki son kuruşumuzu alana kadar nefesimiz Kurtiş patronunun ensesindedir. Buradan, bizlerle benzersorunlar yaşayan işçi arkadaşlarımaza sesleniyoruz. Sessiz kalmayın ve haklarınızı sonuna kadar arayın.Haksızlığa boyun eğmeyin!”

Kızıl Bayrak / İstanbul

Page 14: sikb 2009 - 13

Sınıfa karşı sınıf!14 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

Adnan Serdaroğlu yaptığı konuşmada dünyadaki işçihareketine dikkat çekti, Malezya ve Fransa’daki işçidirenişlerini örnek verdi.

Tiyatro gösterimi ile müzik ve şiir dinletisinin deprogramda yer aldığı etkinliğe 60’ı direnişçi işçiolmak üzere 120 civarında kişi katıldı.

Etkinlik boyunca “Direnen işçiler yalnız değildir!”,“Yaşasın işçilerin birliği!”, “Kurtuluş yok tek başına,ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Direne direnekazanacağız!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / Ümraniye

Boren Tekstil’de hak gaspınatepki...

İkitelli’de kurulu olan ve yaklaşık 150 işçininçalıştığı Boren Tekstil’de hak gaspı ve işten atmasaldırısı yaşandı. Yaklaşık olarak 7 aylık maaşlarınıalamayan işçiler kapı önüne konuldu. 10-15 yıldırburada çalışan işçilere hiçbir kıdem ve ihbar tazminatıda verilmedi.

Bunun üzerine işçiler bir araya gelerek yasalhaklarını savunmak amacıyla patrona dava açtılar.Küçükçekme İşçi Platformu olarak TeksifSendikası’nda yaklaşık 40 işçinin katıldığı toplantıdaşunları dile getirdik:

“Patronlar bizden fedakarlık istiyorlar. Biz bunu 7aydır yaptık. Karşılığında ne aldık? Kapı önünekonulduk. Şunun farkına varabilmeliyiz; patronlarkârlarından başka hiçbir şey düşünmeyen insafsız veadaletsiz insanlardır. Bu sistem de onlarıkorumaktadır. Kriz sürecinde faturayı biz işçilereödetmek istemektedirler. Biz diyoruz ki, artık yeterdemenin vakti gelmiştir. Hiç ses çıkarmadan süreciizlemek demek, emeğimize ve onurumuza sahipçıkmamak demektir. Emeğimiz ve onurumuz için,hukuki mücadeleyi sürdürdüğümüz gibi fiilimücadeleyi de örebilmeliyiz. Bundan sonraörgütlenmekten başka hiçbir yolumuz olmadığınıbilerek hareket etmeliyiz.”

Toplantıda yaptığımız tartışmaların ardındanişyerinin önünde basın açıklaması yapma kararı aldıkve basın açıklamasını gerçekleştirdik. Bugüne kadarsendikanın adını dahi duymayan, çoğunluğunu kadınişçilerinin oluşturduğu Boren Tekstil işçileri, artıkpatronların eskisi gibi rahat hareket edemeyeceklerini,tüm kararlılıklarıyla mücadeleyi sürdüreceklerini ifadeettiler.

Küçükçekmece İşçi Platformu

Procter Gamble’da grev sona erdiDİSK tarafından yapılan açıklamayla, Gebze’de

kurulu Procter Gamble Tüketim Malları San. Aş.’deDİSK’e bağlı Tümka-İş Sendikası’nın 37 gündürsürdürdüğü grevinin kazanımla sonuçlandığıduyuruldu.

26 Mart günü yapılan görüşmenin ardından greveson verilirken, “birinci yıl artışı 3,9, ikinci yıl altışaraylık dönemlerde enflasyonun gözetileceği artış, kıdemzamlarında, ihbar tazminatlarında, gecevardiyalarında yapılan artış ve teşvik ikramiyelerininkorunması” grevin kazanımı olarak sunuldu. İşbaşıyapılmasıyla birlikte Procter Gamble işçilerine birdefaya mahsus olmak üzere 1.250 TL ek ödemeyapılacak.

Haber-İş’te mücadeleden uzakgenel kurul!

Türk-İş’e bağlı Türkiye Haber-İş Sendikası’nınİstanbul Anadolu Yakası Şubesi 6. Olağan GenelKurulu 28 Mart günü gerçekleşti. Genel Kurul baştansona gerilimli bir havada geçti.

Saygı duruşunun ardından açılış konuşmasıyapıldı, ardından divan oluşturuldu. Anadolu YakasıŞube Başkanının konuşmasının ardından Haber-İş

Sendikası Genel Başkanı Ali Akcan konuştu. Telekompatronunun % 0 zam saldırısına izin vermeyeceklerini,8. TİS döneminde kazanılmış hakları koruyacaklarınıifade etti. Türkiye’de bir krizin olduğunu onun içinenflasyon oranında zam talep ettiklerini söyledi.

Ardından Türk-İş 1. Bölge Temsilcisi FarukBüyükkucak söz aldı, göreve talip olan sendikacılarınbedel ödemeyi göze alması gerektiğini belirtti.

Genel kurulda üç liste yarıştı. Şimdiki şube başkanıTurgut Aktaş başkanlığındaki liste yönetime tekraraday olurken, AKP çizgisinde hareket eden işverenyanlısı Mevlüt Bayraktar ayrı bir listeyle seçimekatıldı. İlerici ve devrimcilerin temsil edildiği liste iseHarun Toprak tarafından oluşturuldu. Karşılıklı iftirave karalamalar genel kurulun mücadeleden uzakyanının en açık göstergesiydi. İlerici ve devrimcilerineleştirileri engellenmeye çalışıldı, delegelerinkonuşmaları “zaman sınırlılığı” nedeniyle yarıdakesildi.

106 delegenin oy kullandığı genel kurulda, TurgutAktaş 51 oy alarak tekrar şube başkanı oldu. MevlütBayraktar 38, Harun Toprak listesi ise 17 oy alabildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Meha işçileri direnmekte kararlı!25 Mart günü BDSP Karadeniz Mahallesi seçim irtibat bürosunda GOP İşçi Platformu ve DİSK yönetim

kurulu üyesi Ali Rıza Küçükosmaoğlu’nun da katılımıyla bir toplantı gerçekleştiren MEHA işçileri, direnişkararlılıklarını bir kez daha ifade ettiler. İşçi temsilcilerinin konuşmasının ardından Ali Rıza Küçükosmanoğluve GOP İşçi Platformu çalışanları direnişin güçlendirilmesi üzerine konuşmalar yaptılar. Ardından söz işçilerebırakıldı.

İşçiler direnişle ilgili öneri ve eleştirilerini ifade ettiler. Ardından direnişin zayıflıklarına değinilerek nasılgüçlendirileceği tartışıldı. Birçok işçinin söz aldığı toplantı oldukça canlı geçti. Bir kere daha kazanana kadardirenme kararlılığının açığa çıktığı toplantıda daha sık ve güçlü eylemler gerçekleştirme kararı alındı.

Direnişin maddi sıkıntılarını kısmen çözmek için dayanışma gecesi yapılması kararlaştırıldı. Hazırlıkçalışmasına başlanan dayanışma gecesi 10 Nisan’da Gazi Mahallesi Sultan Düğün Salonu’ndagerçekleştirilecek.

MEHA işçileri hakları için LC Waikiki önünde eylemde...Meha işçileri 24 gündür sürdürdükleri direnişlerinin coşkusunu 26 Mart günü Beyoğlu İstiklal Caddesi

üzerindeki LC Waikiki mağazasının önüne taşıdılar. Öğle saatlerinde İstiklal Caddesi üzerindeki AğaCami’den mağaza önüne yürüyen işçiler, “Yaşasın LC Waikiki-Meha Tekstil direnişimiz!”, “Ücret, fazlamesai, tazminat haklarımız gaspedilemez! / LC Waikiki- Meha Tekstil Direnişçi İşçileri” pankartlarını açtılar.

Yürüyüş boyunca ve mağaza önünde, “Direne direne kazanacağız!”, “Krizin faturası patronlara!”,“Yaşasın Wakiki-Meha direnişimiz!”, “Yaşasın onurlu mücadelemiz!”, “Susma sustukça sıra sana gelecek!”,“İşten atmalar yasaklansın!”, “Meha’da direniş kazanacak!” vb. sloganları atan işçiler basın açıklamasınınardından oturma eylemi yaptılar.

“İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”,“Yılgınlık yok direniş var!”, “Meha’da direnen emekçiler kazanacak!”, “İşten atmalar yasaklansın!”dövizlerinin taşındığı eylemde yapılan açıklamada, işçilerin karşı karşıya kaldıkları baskılar anlatıldı.

Meha Giyim’in kriz nedeniyle zarar etmediği belirtilerek, LC Waikiki’ye ait mağaza ve işyerlerindekieylemlerin sürdürüleceği duyuruldu ve dayanışma çağrısı yapıldı.

MEHA işçilerinden 1 Nisan eylemi...Bir hafta önce toplu bir şekilde GOP LCW mağazalarına giden Meha Giyim işçileri, oradan aldıkları giyim

eşyalarıyla kasayı kilitlemişlerdi. Bu kez 1 Nisan günü Sultançifliği’nde bulunan LCW mağazasına gidildi.Meha işçileri değişik reyonlarından aldıkları eşyalarla tek tek kasaya yöneldi. Burada bir Meha işçisi herkesadına parayı kendisi ödeyeceğini söyleyerek, kredi kartını ödeme yapmak için kasiyere uzattı.

Yarım saat süren uğraşın ardından kredi kartı ile işlem yapılamadığı anlaşıldı. Alışveriş yapmak içinmağazaya gelmiş olan ve o sırada kuyrukta bekleyen insanlara sesli bir şekilde şunlar ifade edildi: “Bizdirenişte olan Meha işçileriyiz, hiçbir sosyal hakkımız verilmeden patron bizi kapı dışarı attı. LC Waikikimağazalarına fason üretimi yapıyorduk. LCW patronu da bu işten atma saldırısından, hak gasplarındansorumludur.”

İşçiler sloganlar ve alkışlar eşliğinde mağazanın ön kapısından çıktılar.Neye uğradığını anlayamayan LCW müdürü koşarak kasalara doğru geldi. O sırada mağazayı eylem

alanına çeviren işçiler yürüyüşe geçtiler. “Yaşasın LCW-Meha direnişimiz!”, “Meha’da direniş kazanacak!”,“Direne direne kazanacağız!” sloganlarıyla LCW’nin arka kapısına yüründü. Burada sloganlar atıldı, LCW-Meha patronlarını teşhir eden bir konuşma yapıldı.

Kızıl Bayrak / GOP

Page 15: sikb 2009 - 13

Bir katilin ardından... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 15Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

Tescilli faşist katil Muhsin Yazıcıoğlu“kahraman” ilan edildi!

Hayatı boyunca kontrgerillanın tetikçiliğiniyapmış, katliamlar planlamış ve hayata geçirmiş birtescilli faşist olan Muhsin Yazıcıoğlu,Kahramanmaraş’tan Yozgat’a giderken helikopterinindüşmesi sonucu öldü. Daha cesedi bile bulunmadandüzen siyasetçileri ve burjuva medya tarafından“kahraman” ilan edildi, göklere çıkarıldı. Yaşamıboyunca hemen her karanlığın arkasındaki bir isimolarak adını tarihe yazdıran BBP Genel BaşkanıMuhsin Yazıcıoğlu, yaptıklarının hesabı sorulamadanhayatını kaybetti.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun bu kadar övgüye mahzarolması şaşırtıcı olmamalıdır. Kanlı icraatları gözönünealındığında, sergilenenin sermaye devleti tarafındanbir “minnet borcu” olduğu anlaşılmaktadır. Zirakendisinin “Ergenekon şeması”nda yer aldığı, 12Eylül’den önce başında olduğu Ülkü Ocaklarıüzerinden sayısız cinayet ve katliamda rol oynadığı,Hrant Dink cinayetinde önemli bir yerde durduğubiliniyor. “Ergenekon şeması”nda yer alan herkesi asıpkesmeye meraklı olan, başta AKP yanlısı basın olmaküzere burjuva medyanın, birden bire MuhsinYazıcıoğlu’nun ne değerli bir siyasetçi olduğunukeşfetmesinin başka nasıl bir açıklaması olabilir!?

Peki, kimdir Muhsin Yazıcıoğlu ve ayak izleriningeçtiği yerlerde hangi kan gölü birikmiştir?

1992’de MÇP’den (sonraki adıyla MHP) ayrılanMuhsin Yazıcıoğlu ve Ökkeş Kenger Büyük BirlikPartisi’ni kurdular. Muhsin Yazıcıoğlu, birçok faşistkatliamın bizzat sorumlusu olan Ülkü Ocakları’nın1980 öncesi Genel Başkanı, Susurluk kazasında ölenfaşist katil Abdullah Çatlı’nın yakın arkadaşıdır.Ökkeş Kenger ise, 19 Aralık 1978 günü, bir sinemasalonuna attığı bombayla Maraş katliamınınateşleyicilerindendir. Kenger, daha sonra soyadınıŞendiller olarak değiştirip MHP’den milletvekiliolarak TBMM’ye girmiştir.

Yazıcıoğlu, Bahçelievler katliamına(Bahçelievler’de 7 TİP’li öğrencinin öldürülmesi)katılan ülkücülerin hepsini tanımakla kalmayıp, HalukKırcı’ya kaçak yaşadığı yıllarda para yardımındabulunmuştur. Abdullah Çatlı, 1978’de Balgat katliamısanıklarından Mustafa Pehlivanoğlu ile birlikteyakalandığında, ilgili emniyet birimini arayarak, “Busize son ihtarım. Abdullah’ı bırakmazsanız Ankara’nın150 yerinde bomba patlatacağız” diye tehdit etmiş vegerçekten de Demirtepe Köprüsü’ne bombakonulmuştur. Polis bombayı patlamadan etkisiz halegetirmiş, arkasından da Çatlı serbest bırakılmıştır.Yazıcıoğlu Sivas katliamında da başroldedir, Sivas’agiderek bizzat katliamı örgütlemiştir.

1978’de ülkücü faşist Baki Yeşiloğlu`nunöldürülmesinden sonra Balıkesir Cezaevi’nde çıkan

isyan üzerine de Muhsin Yazıcıoğlu, “bunun öcüalınmalıdır” der. Cezaevinde isyan çıkar ve iki-üç kişiöldürülür. Ülkücü faşistlerin burnu bile kanamamıştır.

Yazıcıoğlu’nun bir yığın soygun ve gasp olayıörgütlediği, gerekli silahları temin ettiği, sonrakullanılmış “pis silahlar”ın taşraya sevkini sağladığıda bilinmektedir.

Yazıcıoğlu aynı zamanda partisinin yayınorganında, kendisini eleştiren gazetecilere, “Onlarıgecenin karanlığında ya da gündüzün aydınlığındaansızın bir sürpriz bekliyor...” gibi tehditleryayınlamaktan çekinmeyecek kadar rahattır. Bu aynırahatlık Hrant Dink’in gün ışığında öldürülmesinekadar uzanmaktadır.

Kırcılar’ın, Çatlılar’ın, Erhan Tunceller’inkoruyucusu ve kollayıcısı… Bahçelievler, Sivaskatliamının örgütleyicisi, azmettiricisi… Maraş

katliamının sorumlularından Ökkeş Şendiller’inülküdaşı… Hrant Dink’in eşinin ifadesiyle, bebektenkatil yaratanların hocası… Çatlı için, “Kaçmayıpmahkemeye çıksaydı beraat ederdi. Birçokları gibişimdi Meclis’te olurdu” derken kendi durumunuanlatması...

Ve şimdi arkasından aynı kan denizindenbeslenenlerinin şahsına dair yaptığı güzellemeler,kahramanlık hikâyeleri…

Faşist katliamların sembollerinden bir katil dahayaptıklarının hesabını veremeden öldü. TıpkıAlparslan Türkeş gibi… Daha niceleri gibi... Ancakhiçbir insanlık suçu cezasız kalmayacak. Öfkemizeneden olanlar eksilse de, öfkemiz artarak devamedecek ve katiller er geç cezasını bulacak. Devriminadaletinin uygulanacağı günler gelip çatacak, işçi veemekçiler hesabı soracak!

Gericilerin DESA direnişinikaralama kampanyası

DESA Deri’nin İstanbul Sefaköy’deki fabrikası önünde 9 ayı aşkın süredir tek başına sürdürdüğüdirenişiyle örgütlü-örgütsüz işçilere izlenmesi gereken yolu gösteren Deri-İş Sendikası üyesi Emine Arslan’ındirenişi bugüne kadar çeşitli yol ve yöntemlerle karalanmaya çalışılmıştı.

Emine Arslan’ın birçok kesim tarafından sahiplenilen direnişine yönelik son saldırı ise dinci-gericiSamanyolu TV aracılığıyla farklı bir biçimde sergilendi. Fethullah Gülen cemaatine bağlı SamanyoluTelevizyonu’nda, “Ergenekon’la bağlantılı sendikaların işçilerin işsiz kalmasına neden olacak eylemleryaparak krizi derinleştirmeye çalıştığı” ifade edilerek, sendikaların bu yolla hükümeti zor duruma düşürmeyeçalıştıkları söylendi. DESA direnişçisi Emine Arslan’ın direnişi de bu örnekler arasına alındı.

Sürdürdüğü kararlı direnişine yönelik karalama kampanyasına cevap veren Emine Arslan, “Direnişeçıktığımızda bizim için ‘üç beş çapulcu, vatan haini’ denildi. Hakkımızı arıyorduk oysa ki. Şimdi de yaptığıhaksızlığı meşrulaştırmak için ‘Ergenekoncu’ diyor” diyerek, DESA patronunu televizyonda canlı yayınaçıkarak gerçekleri konuşmaya davet etti.

Samanyolu TV’nin Emine Arslan’la beraber hedef gösterdiği Deri-İş Sendikası da konuya ilişkin yazılıaçıklama yaptı ve karalama kampanyasına cevap verdi. DESA Deri’nin örgütlenme süreci ve ardından gelişendireniş sürecinde patronun uyguladığı baskılara değinen Deri-İş Sendikası Yönetim Kurulu, DESA patronununSamanyolu TV aracılığı ile Deri-İş’e yönelttiği “Ergenekon’la ve illegal örgütlerle bağlantılı” biçimindekisaldırısını Deri-İş’e, sendikal ve emek hareketine bir saldırı olarak değerlendirdi.

Deri-İş’in yazılı açıklamasında şu sözlere yer verildi:“Eğer bu sürecin bir faturası ortaya çıkıyor ve Desa işvereni bunu ödemek istemiyorsa, sendikamızın yasal

kimliğine saygı göstermesi, üyelerinin temsilcisi olarak kabul etmesi, sendika üyeliği nedeni ile işten attığıişçileri geri alması ve sendika üyesi işçilerin üzerindeki baskıları kaldırması gerekmektedir.

Bir sendikanın görevi, üyelerinin hak ve menfaatlerini sonuna kadar korumaktır. Geçmişten bugüneyaratmış olduğu gelenekle, sendikamız tam da bunu yapmaktadır ve yapmaya devam edecektir. Desaişvereninin Samanyolu TV’de yapmış olduğu açıklama sendikamıza, sendikal harekete ve emek mücadelesineyapılmış bir saldırıdır. Sendikamızın Ergenekon’la ve illegal örgütlerle bağlantılı olduğunu gösterme çabasınıve Samanyolu TV’nın bu taraflı yayın anlayışını nefretle kınıyoruz. Duyarlı basını, demokratik kitle örgütlerinive sendikaları bu çirkin saldırıya sessiz kalmamaya çağırıyoruz.”

Page 16: sikb 2009 - 13

Saldırganlık ve savaş aygıtı 60. yılında...16 H Kızıl Bayrak H Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

CMYK

Kapitalist emperyalizmin savaş aygıtı NATO’nun60. yılı üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanları,silah tekellerinin temsilcileri ile savaş lobisininşeflerinden oluşan kalabalık bir topluluk tarafındankutlanıyor. Kutlama-zirve şeklinde planlanan altıgünlük (31 Mart-5 Nisan) organizasyon, Fransa’nınStrasbourg kentinde gerçekleştiriliyor.

Tayyip Erdoğan’ın da katılacağı zirve geniş çaplıeylemlerle protesto edilecek. Avrupa’nın birçokülkesinde eylem hazırlığı yapan ilerici-devrimcigüçler, hem militarizm ve zorbalığın sembolü olanNATO’ya hem emperyalist saldırganlık ve savaşa karşıseslerini yükseltecekler.

İç savaşlarla geçen kanlı bir tarih!

İkinci emperyalist paylaşım savaşından güçlenerekçıkan emperyalist ABD rejimi, içeride komünistlerekarşı “cadı avı” başlatırken, dışarda faşizmi ezenSovyetler Birliği önderliğindeki “sosyalist blok”akarşı da seferberlik ilan eder. ABD emperyalizmi, busaldırgan politika ile hem savaşta zayıflayan diğeremperyalist güçleri denetim altında tutmak hemSovyetler Birliği ile müttefiklerini tehdit ve şantajlataciz etmek için harekete geçer. Kuzey AtlantikPaktı’nın (NATO) kurulmasına önayak olan ABD,Ortadoğu ve Asya’da da benzer girişimlerde bulunur.Ancak NATO dışındaki girişimler fiyasko ilesonuçlanır.

Resmi söylemde savaş aygıtı, SovyetlerBirliği’nden geleceği var sayılan tehditlere karşısavunma amacıyla kurulmuştur. Oysa NATO’nun 60yıllık kanlı tarihi savunmayla değil, saldırganlıklayazılmıştır.

“Resmi kuruluş gerekçesine ve taşıdığı isme göreNATO sözde ‘savunma amaçlı’ bir devletler ittifakıdır;ittifak kapsamındaki ülkeleri, Sovyetler Birliği vemüttefiklerinin saldırısına karşı korumayıamaçlamaktadır. Oysa bütün bir tarihi, onun gerçektebir saldırı ve savaş örgütü, bu çerçevede bir tehdit veşantaj örgütü olduğunu ortaya koyar…” (NATO: Birsaldırı, savaş ve iç savaş örgütü, Kızıl Bayrak,Sayı:14, 13 Nisan 2007)

Militarist niteliğine rağmen NATO, ne SovyetlerBirliği ne müttefikleriyle silahlı çatışma ya da savaşagirişmiştir. Tehdit ve şantajlarıyla silahlanmayıkörüklemekle birlikte, çatışmalar silahlı bir boyutataşınmamıştır.

Fakat bu durum NATO’nun saldırganlık ve savaşaygıtı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Zira militaristaygıt, kuruluşundan 1990’lı yıllara kadar dış savaşlaradeğil, iç savaş veya çatışmalara odaklanmıştır. Üyeülkelerin ilerici-devrimci güçlerine, işçi sınıfı ve halkhareketlerine karşı yürütülen kirli savaşları doğrudanplanlayan NATO’dur. Kirli icraatlar için ise daha çok“yerli” tetikçileri kullanmıştır.

“Fakat NATO aynı zamanda dört dörtlük biriçsavaş örgütüdür de. Bu temel özelliği oldukça erken

yıllardan beri dünya devrimcileri tarafından biliniyorve teşhir ediliyordu (...) Sovyetler Birliği ve DoğuBloku’nun çöküşünü izleyen dönemde açığa çıkangerçekler, bu konuda hiçbir tartışma bırakmadı,örgütün her ülke bünyesindeki kirli iç savaş aygıtlarıbir bir açığa çıktı. Bir tek Türkiye ve elbette ABDdışında (…) İtalya’da (ünlü Gladio), Almanya’da,Belçika’da, Hollanda’da, İngiltere’de, Norveç’te,Danimarka’da, Yunanistan’da (ve hatta ittifakın askerikanadından 1966’da çekilmiş Fransa’da vetarafsızlığı ile ünlü İsviçre’de bile), bu kanlı ve kirliuluslararası örgütün ulusal uzantıları olduğu açığaçıktı.” (agy)

Komünizme ve tüm ilerici değerlere kin kusankapitalist-emperyalist düzenin yaydığı kirlipropagandanın tersine, egemenleri korkutan devrimtehlikesi, Sovyetler Birliği’nden gelmiyordu.Kapitalist üretim ilişkilerinin dolaysız sonucu olansınıf çelişkilerinden güç olan komünist ve devrimcihareketler her zaman “yerli”dir. Komünist hareketlerinenternasyonal niteliği bu gerçeği değiştirmez. Ancakkokuşmuş kapitalist rejimleri korumak için kanderyaları biriktirmekten kaçınmayan savaş aygıtıNATO “yabancı” idi. Zira kuruluş aşamasındanitibaren bu örgüt CİA-Pentagon güdümünde kanlıicraatlar yürütmüştür. Türk devleti başta olmak üzereNATO güdümüne giren tetikçi devletler, “dışmihraklar”dan aldıkları çok yönlü destekle işçisınıfına, emekçilere ve onların siyasi temsilcileri olandevrimci harekete karşı iç savaşlar yürütmüştür.Türkiye’deki 12 Mart ve 12 Eylül askeri faşistdarbeleri, bu kanlı işbirliğinin en iğrençörneklerindedir.

Savaş aygıtı, Sovyetler Birliği’nindağılmasından bu yana kapsam

alanını genişletiyor

Resmi söyleme göre üyelerini, Sovyetler Birliği ilemüttefiklerinden gelecek saldırılardan korumak içinkurulan NATO’nun, buna göre 1991’de feshedilmesigerekiyordu. Zira “tehdit” fiilen ortadan kalkmıştı.Oysa tam tersi oldu. Savaş aygıtı Doğu Avrupa’danbaşlayarak kapsam alanını genişletmeye başladı. Yenihedef alanları, yeni misyonlar tanımlayan NATO,küresel jandarmalığa doğru yol almayı sürdürüyor.

1999’da Bill Clinton döneminde “ABD-NATOGenişleme Komitesi” adıyla kurulan resmi devletorganı, Doğu Avrupa’dan başlayarak pek çok ülkeninüyeliğe alınmasına alan açtı. Sadece o yıl Polonya,Çek Cumhuriyeti, Macaristan üçlüsü savaş aygıtınaüye olmuşlardı. Dikkate değer olan, adı geçen devletorganını kuran kişinin, Lockheed Silah Şirketi’ninStratejik Planlama Bölüm Başkanı olmasıdır.

Doğu Avrupa’dan Baltık devletlerine uzanan,oradan da Ukrayna ve Gürcistan’a sarkmaya çalışanNATO, Rusya’nın kapılarına dayanmayı

hedeflemektedir. Gürcistan’daki Amerikancı rejimin2008’in yazında Rusya ile savaşı göze alması,NATO’nun fiilen savaşa gireceği hesabına dayanmıştı.Ancak ABD/NATO işbirliği ile Polonya ve ÇekCumhuriyetine füze kalkanı yerleştirme planına serttepki gösteren Rusya, Gürcistan rejimine anında askerisaldırı ile yanıt vererek, NATO’nun olası bir girişiminiönlemişti. Gürcistan-Ukrayna ikilisinin NATO üyeliğihalen ABD ile Rusya arasındaki gerilimi artıranetkenler arasındadır.

Savaş aygıtının genişleme planı, gelinen yerde tümgezegeni kapsam alanına dahil etmiştir. Uzak Asya,Pasifik, Afrika ve Akdeniz kıyısındaki Arap ülkeleri,NATO’nun uzanmak istediği yeni alanlar arasındadır.2006’da İsrail’le de askeri anlaşma imzalayan NATO,Akdeniz’in doğusuna da sızmış bulunuyor.Emperyalistlerin özel koruması altında bulunansiyonist İsrail, elbette kuruluş yıllarından beriNATO’nun tetikçiliğini de yapmaktaydı. Fakat yine deresmi anlaşma, kirli işbirliğini daha da pekiştirmişoldu.

NATO’nun, “terörle mücadele, sanal saldırılarıönleme, doğal kaynakların korunması, nükleersilahların yayılmasının önlemesi” gibi sahalarda daroller üstlenmeye hazırlanması, yerkürenin tümünü busavaş aygıtının tehditine açık hale getiriyor.

Riga Zirvesi’nde alınan bir karar üzerine hareketegeçen aygıt, 30 bin kişiden oluşan Acil MüdahaleGücü (NRF) kurma hazırlığına başlamıştı. Sonteknoloji ürünü silahlarla donatılan bu vurucu gücün,seri hareket ederek kısa sürede dünyanın en uzakbölgelerine ulaşabilecek nitelikte olacağı belirtilmişti.

Genişlemenin sağladığı devasa kanlı rant!

NATO’nun genişlemesi, ABD emperyalizmininçıkarlarıyla pek çok noktada çakışmaktadır. Rusya,Çin, Hindistan gibi büyük güçlerin kuşatılması, zenginenerji kaynakları barındıran bölgelerin savaşbaronlarının denetimi altına alınması, enerjikaynaklarının dünya pazarlarına ulaşmasınısağlayacak güvenli koridorların oluşturulması,emperyalist güçler arasındaki çatışmaların NATOaracılığıyla denetim altında tutulması, dahası diğergüçlerin de saldırganlık ve savaş politikası güden ABDile suç ortaklığına zorlanması, vb...

Emperyalist güçler arası çıkar çatışmaları bazıemellerine ulaşmasını engellese de, NATO’nungenişlemesi için en çok çaba harcayan ABD’dir. Ziragenişlemenin silah tekellerine sağlayacağı muazzamrantlar da, savaş aygıtını genişletme çabalarınıhızlandıran önemli etkenlerden biridir.

Dünyanın en büyük silah imalatçısı şirketlerini biraraya getiren ABD Uzay-Havacılık Sanayicileri Birliğibaşkan yardımcısı Joel L. Johnson’a göre, NATO’nunbu genişlemesi, yalnızca savaş jetleri piyasasına 10milyar dolar yeni kaynak girişi sağlayacaktır.

Söz konusu ülkelerin NATO’ya girişinin

Saldırganlık ve savaş aygıtı 60. yılında...

NATO: Tekelci kapitalizmin dünya işçilerini, ilerici-devrimcigüçlerini ve ezilen halklarını hedef alan vurucu gücü!

Page 17: sikb 2009 - 13

Saldırganlık ve savaş aygıtı 60. yılında... Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009 H Kızıl Bayrak H 17

CMYK

önümüzdeki 15 yıl içindeki toplam maliyeti ya dayapılmak zorunda olunan harcamalar toplamının ise125 milyar doları bulacağı belirtiliyor. Diğer güçlerinde silahlanma yarışı kervanına katılması, savaşaayrılan devasa kaynakların sürekli artmasına nedenoluyor. Muazzam boyutlara ulaşan ve halklarınkanıyla karılan bu pastanın, savaş baronlarının iştahınıfazlasıyla kabartacağını tahmin etmek güç değil.

Yeni savaşlar, yeni bataklık alanları…

NATO devletlerarası savaşlara 1999’da eskiYugoslavya’yı bombalayarak başladı. Türk devletidahil aygıta üye devletlerin katılımıyla gerçekleşenvahşi bombardıman, Avrupa’nın orta yerinde bulunanbu ülkeyi harabeye çevirdi. Böylece yeni dönemdeemperyalist haydutlara kafa tutan devletlerin ne türdenbir muameleye maruz kalacağı gösterilmiş oldu.

11 Eylül saldırılarının ardından ABD’ye tam destekveren NATO, 2001’in sonlarında gerçekleşenAfganistan’ın vahşi işgaline de katılmıştır. 2003’tenitibaren Afganistan’ı enkaza çeviren işgalinkomutasını da ABD savaş makinesinden devralanNATO, halen Afganistan bataklığında çırpınmaktadır.İşgal karşıtı direnişi ezmeye çalışan savaş aygıtı, havabombardımanlarıyla sivilleri toplu bir şekildekatletmekte, buna karşın kontrolü sağlama konusundatam bir başarısızlığa saplanmış bulunmaktadır.

Son teknoloji ürünü silahlarla donanmış, yıkıcılıktasınır tanımayan NATO güçlerinin Afganistan’dauğradıkları akıbet, yakıp yıkmanın zafer kazanmakanlamına gelmediğini göstermektedir. Gelinen yerdeAfganistan fiyaskosu, hem Washington hemBrüksel’deki şefleri açmaza sürüklemiştir. Zira işgal 8.yılına girdiği halde, NATO güçleri ile kukla yönetimebağlı kolluk kuvvetleri başkent Kabil’i bile kontroletmekte zorlanıyor. Hal böyle iken, NATO şeflerininısrarla ek kuvvet talebinde bulunmasına rağmen ABDdışında kayda değer bir destek bulamıyor. Bundandolayı savaş aygıtının Afganistan’da yenilgiye uğramaihtimali güçlenmektedir.

Afganistan tablosu, başta ABD olmak üzereemperyalist güçler adına dünya jandarmalığınahazırlanan NATO’yu yeni fiyaskoların da beklediğineişaret etmektedir.

Kapsam alanı genişletilen NATO’nun iç bütünlüğü sarsılıyor

ABD ile AB emperyalistleri arasındakiçatışmaların dolaysız yansıma alanlarından biri deNATO’dur. Aygıt üzerindeki ABD egemenliğindenrahatsız olan Avrupalı üyeler, Afganistan işgalindeellerini taşın altına koymaktan özenle kaçınıyorlar.Bundan dolayı son yıllarındaki NATO toplantılarınıngündeminde Afganistan’a ek kuvvet talebi ilk sıralardayer alıyor. Hem Washington hem Brüksel’deki savaşbaronlarının ısrarlı taleplerine rağmen Afganistan’a ek

muharip kuvvet gönderilmemesi, NATO’nun içindekiparçalanmayı daha bariz hale getiriyor.

Geçtiğimiz Şubat ayında gerçekleşen Münih“Güvenlik Konferansı”nda savaş aygıtındakifarklılıklar iyice açığa çıktı.

Konferansta Pentagon’un sözcülüğünü üstlenenNATO şefi De Hoop Scheffer, NATO’nun önemininkaybolmadığını ve gelecekte de süreceğini savunarak,Avrupa ülkelerinden NATO’ya daha fazla destekolmalarını istedi. NATO’daki transatlantik ortaklığınkarşılıklı dayanışmaya dayandığını iddia eden DeHoop Scheffer, Avrupalı NATO müttefiklerininABD’nin Afganistan için daha fazla çaba göstermehedefine destek olmadığına dikkat çekti. “YeniAmerikan yönetimi sadece iyi önerileri değil adil biryük dağılımını da bekliyor. NATO ve AB arasındakiilişkiler istendiği gibi gitmiyor. NATO ve ABarasındaki işbirliği bazı üye ülkelerce önlenmemeli”diye konuşan aygıt şefi, emperyalist güçler arasındakiçelişkilerin derinliğine işaret etti.

NATO Genel Sekreter Yardımcısı’nın “Amerikasavaşıyor, Avrupa ödüyor. NATO’da ABD liderliğindeiki sınıf oluştu” şeklindeki sözleri de, ABD-ABçatışmasını anlatıyor.

60. yıl zirvesi ve anti-emperyalist mücadelenin önemi!

Afganistan’a ek kuvvet gönderilmesi sorunu, 60.yıl vesilesiyle düzenlenen zirvenin de öncelikleriarasında yer alıyor. Zira ABD’nin toplam 21 binaskerden oluşan ek kuvveti Afganistan’a göndermekararına rağmen, diğer üyeler bu konuda henüz somutbir adım atmadılar. Dolayısıyla NATO’yu Afganistanbataklığından çıkarmak, halen öncelikli sorunlararasında.

60. yıl zirvesinde Afganistan meselesinin yanısırasavaş aygıtının yeni ilgi alanları, silah ve savaş

stratejilerinin belirlenmesi, Ortadoğu, Kafkasya veBalkanlar, Avrupa Güvenliği’nin geleceği, NATO’nungeleceği, NATO-Rusya ilişkileri gibi konuların da elealınacağı belirtiliyor. Görüldüğü üzere, kendi içindeçatışan savaş aygıtının dünya işçileri ve ezilenhalklarına karşı gündemi oldukça yoğundur.

Emperyalist güç odakları arasındaki çatışma vebunun NATO’ya yansımaları, saldırganlık ve savaşpolitikasının niteliğini değiştirmemektedir. Ayrıca,kendi aralarında çatışsalar da, hakların direnişi veyaemperyalist zorbalara kafa tutan bir yönetim sözkonusu olduğunda, tekelci kapitalizmin efendileriortak hareket etmekte güçlük çekmiyorlar. Özellikleezilen halkların direnme kararlılığı karşısında alınanortak tutumda, vahşette sınır tanınmıyor. Irkçı-siyonistİsrail’in 2006 Temmuzu’nda Lübnan’a, bu yılın ilkgünlerinde ise Gazze’ye düzenlediği saldırılardakisınırsız vahşet, diğerleriyle birlikte NATO üyesidevletlerin, sistem karşıtı halk direnişlerini ezmekonusundaki pervasızlıklarını ortaya koymuştur.Devrimci kabarış veya toplumsal ayaklanmalar sözkonusu olduğunda da, NATO ile tetikçilerinin vahşibir saldırganlıkla karşılık vereceğinden kuşkuduymamak gerek.

Dolayısıyla, savaş aygıtının 60. yılkutlamasına/zirvesine karşı alanlara çıkan militarizmve savaş karşıtlarının eylemleri elbette anlamlıdır.Ancak kapitalizmin iğrenç görünümlerinden biri olanmilitarizm, savaş ve her türden gerici şiddette karşımücadele, zirvelere endekslenmeyecek kadar hayatibir önem taşımaktadır.

Zira tüm dünyada işçilerin, emekçilerin ve ezilenhalkların kaderinin sımsıkı bağlı olduğu toplumsaldevrimler, ancak NATO ve ona bağlı militaristörgütlenmelerle hesaplaşmayı başarabildiği ölçüdezafere ulaşacaktır. Bu ise, özelde NATO’ya geneldeemperyalist saldırganlığa karşı mücadeleyi, anti-kapitalist mücadelenin ayrılmaz bir parçası olarakyürütmeyi zorunlu kılmaktadır.

Saldırganlık ve savaş aygıtı 60. yılında...

NATO: Tekelci kapitalizmin dünya işçilerini, ilerici-devrimcigüçlerini ve ezilen halklarını hedef alan vurucu gücü!

Page 18: sikb 2009 - 13

Seçim çalışmalarından...18 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

İstanbul:BDSP’den Kadıköy’de mücadele

çağrısı!Komünistler yaklaşık birbuçuk aydır seçim

aldatmacasına ve reformist hayallere karşı devrimciseçim çalışması yürüttüler. Bu süreç boyunca,çözümün sandıktan değil mücadeleden geçtiğinivurgulayarak, çözümün devrimde, sosyalizmdeolduğunu işçi ve emekçilere anlattılar.

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu, seçimlerleilgili tavrını açıklamak ve önümüzdeki dönem krizekarşı mücadele çağrısını yükseltmek amacıyla“Kapitalizm kriz, savaş, işsizlik ve yoksullukdemektir! Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!”şiarıyla 25 Mart günü Kadıköy’de, Eminönü-Karaköyİskelesi önünde bir eylem gerçekleştirdi.

Saat 15.00’te iskelede bir araya gelen komünistler,“Kapitalizm kriz, savaş, işsizlik ve yoksulluk demektir!Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde/ BDSP”pankartını açtılar ve kızıl bayraklar taşıdılar.

Basın açıklamasında, yerel seçimlerin ardındansaldırıların kaldığı yerden devam edeceği, İMF’ninyıkım programlarının yeniden devreye gireceği vekırıntı düzeyindeki haklarımızın tümden gaspedileceği ifade edildi. Hak alma mücadelesine yönelikbaskı ve saldırıların süreceği belirtilerek işsizlik,yoksulluk ve sefaletin had safhaya çıkacağıvurgulandı.

Basın açıklamasının ardından İstanbul BüyükşehirBağımsız Sosyalist Belediye Başkan Adayı MelekAltıntaş bir konuşma gerçekleştirdi. Altıntaş, tümdüzen partilerinin Amerikancı, İMF’ci olduğunusöyledi. Düzen partilerinin 5 yıldır emekçilerin yanınauğramadığını belirten Altıntaş, şimdi utanmadan binbir vaatlerle oy istediklerini vurguladı. İşsizliğin vesefaletin ancak sermaye düzenine son verildiktensonra sona ereceğini belirten Altıntaş, çözümündevrimde, kurtuluşun sosyalizmde olduğunu ifade etti.Çevrede izleyen insanlar açıklamayı alkışlarlakarşıladılar.

Eylem boyunca, “Kahrolsun ücretli kölelikdüzeni!”, “Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!”,“Krizin bedeli patronlara!”, “Kurtuluş yok tek başına,ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “İşçi sınıfı savaşacak,sosyalizm kazanacak!”, “İşçilerin birliği sermayeyiyenecek!”, “Yaşasın sosyalist işçi-emekçi iktidarı!” ve“İşten atmalara, ücretsiz izinlere, sigortasız çalışmayahayır!” sloganları atıldı.

Eylemin ardından Melek Altıntaş’ın adaybildirilerinin dağıtımı gerçekleştirildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Ümraniye’de devrimci baharçağrısı

Ümraniye BDSP seçim çalışmasını 28 Mart günügerçekleştirdiği “Devrimci bahara yürüyoruz!”etkinliği ile sonlandırdı.

OSB-İMES İşçileri Derneği’nde gerçekleştirilenetkinlik, BDSP tarafından hazırlanan “Devrimcibahara yürüyoruz!” isimli sinevizyon gösterimi ile

başladı.Etkinliğin sunuşunda 8 Mart’tan 1 Mayıs’a uzanan

işçi sınıfının devrimci baharı selamlanarak, seçimlerve kriz atmosferinde bu sürecin nasıl karşılandığı ifadeedildi. Düzenin seçim oyununa inat işçi sınıfınınSinterler’de, Gürsaşlar’da, Desalar’da direndiği vekendi geleceğini kendi mücadelesi ile ördüğü ifadeedildi.

Mücadelede ölümsüzleşenler anısınagerçekleştirilen saygı duruşunun ardından BDSP’ninyürüttüğü çalışmalar aktarıldı.

Ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi BağımsızSosyalist Başkan Adayı Melek Altıntaş konuştu.Burjuva partilerini teşhir ederek işçi sınıfına yönelensaldırıların hepsinde bu partilerin onaylayan birdurumda olduğunu söyledi. Önümüzdeki dönemdekrizin sonuçlarına karşı etkin bir mücadele örgütlemekgerektiğini söyleyen Altıntaş, işçi ve emekçilerisosyalizm mücadelesine omuz vermeye çağırdı.

Ardından Sultanbeyli seçim komisyonundanişçilerin hazırladığı “seçim oyunu” isimli skeç ilgiyleizlendi.

Sinter Metal ve Gürsaş işçilerinin konuşmalarınınardından Gürsaş’tan bir direnişçi işçi ile eski bir SinterMetal işçisi bir şiir dinletisi sundular. Mahirler’in“Çoğaldık Mahirce!” isimli şiirle selamlandığıdinletinin ardından etkinlik yine eski bir Sinter Metalişçisinin sunduğu müzik dinletisi ile sona erdi.Etkinliğe 40 işçi katıldı.

Kızıl Bayrak / Ümraniye

Kurfalı’da seçim etkinliğiKartal Kurfalı seçim bürosu kapanış etkinliği 27

Mart akşamı gerçekleştirildi.Etkinlik öncesi seçim bürosunın bulunduğu cadde

üzerinde bir yürüyüş yapıldı. Bağımsız sosyalistbelediye başkan adayımız Melek Altıntaş’ın“Yaşanabilir bir kent, insanca bir yaşam içinsosyalizm!” pankartı arkasında gerçekleştirilenyürüyüş oldukça coşkulu geçti.

Yürüyüş sonrasında seçim bürosuna geçildi veetkinlik başladı. Kurfalı BDSP adına yapılan açılış

konuşmasında, seçimler sonrasında mücadeleninsüreceği ve emekçiler için asıl sınavın 1 Mayıs olacağıvurgulandı.

Ardından söz alan İstanbul Büyükşehir BelediyesiBağımsız Sosyalist Belediye Başkan Adayı MelekAltıntaş, düzen partilerinin 5 yılda bir uğradıklarımahallelerde BDSP’nin sürekli olduğunu ve 30 Martgeldiğinde de olacağını söyledi. Düzen partilerininseçim vaatlerinin kofluğu teşhir edildi.

Mahalleden bir emekçi dostumuzun sazıyla birliktesöylenen türkülerle etkinlik devam etti.

Sinter Metal direnişçisinin dayanışma çağrısınınardından bir dostumuz Nazım Hikmet’in“Memleketimden İnsan Manzaraları”ndan bir bölümokudu. Etkinliğin sonunda Kurfalı BDSP’nin seçimfaaliyeti sırasında şekillenen müzik topluluğu sahneyeçıktı. Devrimci şarkılarla kitleye seslenen toplulukbeğeniyle dinlendi. Etkinliğe 35 emekçi katıldı.

Kurfalı BDSP

GOP’ta devrimci seçim faliyetiGaziosmanpaşalı işçi ve emekçileri seçim

sürecinde de devrim ve sosyalizm mücadelesineçağırmaya devam ettik.

Elmabahçesi fabrika bölgeleri başta olmak üzerebirçok alanda bildirilerimizi kullandık. 24 Mart günüfabrika çıkış saatlerinde seçim bildirgelerimiziElmabahçesi işçilerine ulaştırdık. Yaklaşık bin bildirgekullandığımız dağıtım faaliyetimiz boyunca işçi veemekçilerle canlı sohbetler gerçekleştirdik. Fabrikadağıtımının ardından Karadeniz Mahallesi’nde binadet bildirge dağıtımı gerçekleştirdik. Ayrıca aynı gün300 adet afişi fabrika bölgesine, 200 adet afişi deKaradeniz Mahallesi’ne yaptık. İki farklı noktayapankartlarımızı astık.

25 Mart günü ise Karayolları Mahallesi’ne 250civarında afiş yaptık ve Karadeniz Mahallesiemekçilerine bildirgelerimizi ulaştırmaya devam ettik.Ardından Küçükköy merkez ve KaradenizMahallesi’nde birer noktaya pankartlarımızı astık.

GOP BDSP

BDSP’nin seçim faaliyetlerinden…

“Haramilerin saltanatını yıkacağız,sosyalizmi kuracağız!”

Page 19: sikb 2009 - 13

Seçim çalışmalarından... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 19Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

Esenyalı’da seçim çalışmalarıEsenyalı’da faaliyetlerimizi oldukça yaygın bir

şekilde gerçekleştirdik. Afiş ve bildirilerimizi oldukçayaygın bir şekilde kullanıldık.

Seçimlere iki gün kala ise daha önce bildirilerimizikullandığımız Tuzla’ya bağlı Yayla, Aydınlıköy, Şifamahallelerinde “Seçim aldatmacası değil, devrimcisınıf mücadelesi, Çözüm devrimde kurtuluşsosyalizmde!” ve aday imzalı “Haramilerin saltanatınıyıkacağız! Sosyalizmi kuracağız!” afişlerini kullandık.E- 5 güzergahlarını sağlı sollu olarak Tuzlaİçmeler’den Kadıköy Acıbadem Köprüsü’ne kadaryoğun bir şekilde afişleme yaptık.

Seçim çalışmamızın yoğun ve tempolu ilerleyişikendini devrimci 1 Mayıs gündemli yaygın faaliyetedevredecek.

Esenyalı Seçim Komisyonu

Küçükçekmece’de seçimfaaliyetlerinden…

Devrimci seçim çalışmamızın son haftasındabinlerce aday bildirisini İnönü Mahallesi,Söğütlüçeşme, İkitelli-Atatürk Mahallesi, MehmetAkif, Köyiçi, Şahintepe, Gültepe, Bayramtepe’deemekçi semtlerine ulaştırdık. Dağıtım sırasındaemekçilerle sohbet ettik.

Aylık gazetemiz Emekçinin Gündemi’nde yineseçimleri işledik. Emekçinin Gündemi’niKüçükçekmece, İkitelli, Yenibosna, Güneşli’de tekstil,metal, kağıt sektöründe çalışan işçilerle buluşturduk.Seçimlere ilişkin politikamızı fabrikalara da taşımayaçalıştık. Bölgedeki fabrikalarda çalışan işçilerleseçimleri tartıştık.

Bağımsız devrimci adayımızın “Haramilerinsaltanatını yıkacağız, sosyalizmi kuracağız!” şiarlarıafişlerini Güneşli, Yenibosna, Halkalı fabrikalar yolu,İnönü, İkitelli OSB ve E-5 hattında yaygın bir şekildekullandık. Ayrıca adayımızın “Düzenin seçim oyununubozalım! Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!”şiarlı pankartlarını merkezi noktalara, işçi servisleriningüzergahlarına ve fabrika bölgelerine astık. Seçimaracımızla emekçilere, bağımsız devrimci adaylarıdestekleme ve düzenin seçim oyununu bozma çağrısıyaptık.

Gerçekleştirdiğimiz ev toplantılarıyla düzeninseçim oyununu teşhir ettik, kendi platformumuzuanlatarak verimli tartışmalar gerçekleştirdik. Evtoplantıları çalışmamızda temel bir yer tuttu. 30’ayakın ev toplantısı gerçekleştirerek kitle bağlarımızıgüçlendirmiş olduk. Kimi toplantılarımıza adayımız dakatıldı. Emekçilerle canlı tartışmalar gerçekleştirdik veonları devrimden yana taraf olmaya çağırdık.

26 Mart’ta Ardahan ili Hanak ilçesi Sazlıçayır köyderneğinde yaklaşık 35 emekçinin katıldığı bir toplantıgerçekleştirdik.

Seçim sürecinde kazandığımız deneyim vebirikimle devrimci bir 1 Mayıs çalışmasınıörgütlemeye başladık. 12 Nisan’da Tez Koop-İşEğitim Danışmanı Volkan Yaraşır’ın sunacağı“Dünyada ve Türkiye’de 1 Mayıs” konulu seminerdüzenleyeceğiz.

Küçükçekmece BDSP

Tersanelerde seçim faaliyetiTuzla tersanelerinde kölece yaşam ve çalışma

koşullarına karşı faaliyet yürüten derneğimiz seçimsürecinde BDSP’nin seçim programınıdestekleyeceğini açıklamıştı. Bu çerçevede, BDSP’ninetkin müdahalesinin yanısıra, Tersane İşçileri BirliğiDerneği olarak da tersane işçilerine seslendik.

ROTA’nın Mart ayı sayısı ağırlıklı olarakBDSP’nin seçim programını desteklemeye çağırançeşitli yazılar içeriyordu. ROTA’nın ardından TİB-DER imzalı “Kölece yaşam ve çalışma koşullarınakarşı birleşelim!” başlıklı bildirileri Aydıntepe

istasyonu ve Tuzla Gemi tersanesi önünde tersaneişçilerine ulaştırdık.

28 Mart sabahı ise İstanbul Büyükşehir BelediyesiBağımsız Sosyalist Belediye Başkan Adayı MelekAltıntaş imzalı “Tersane işçilerine çağrımdır…Sermaye partilerinin maskesini indirelim, yalanlarınakanmayalım!” başlıklı bildirileri yine Aydıntepe Trenİstasyonu ve Tuzla Gemi Tersanesi önünde dağıttık.

Tersane İşçileri Birliği

İzmirBuca’da yemekli toplantı!

Buca’da birbuçuk aydan bu yana yürütülendevrimci seçim çalışmasının son etkinliğini 28 Martgünü gerçekleştirdik. Yaptığımız çalışmaları seçimçalışmasına katılan dostlarımızla birliktedeğerlendirmek, faaliyetimizin bizlere sağladığıimkanları konuşmak ve buradan 1 Mayıs’a uzananbahar sürecini tartışmak amacıyla yemekli bir toplantıörgütledik.

Yemek öncesinde BDSP’nin seçim çalışmasıkısaca aktarıldı, kazanımları üzerine bir konuşmayapıldı.

Hazırlanan yemek hep birlikte yenildikten sonrasohbet ve tartışma bölümüne geçildi. Yapılanetkinlikler ve faaliyetler üzerine tartışma ve sohbetlergerçekleştirildi. Birebir konuşmalarda ise, mahalledeyürütülen faaliyetin düzen partilerinin etkisine rağmenbaşarılı olduğu, mahalledeki işçi ve emekçilereseçimlerin çözüm olmadığı asıl çözümün örgütlümücadelede olduğunun birçok araç ve etkinlikleanlatılmaya çalışıldığı ifade edildi. 25 Mart akşamıgerçekleşen krize karşı yürüyüşün mahallede olumluizlenimler yarattığı, yıllar sonra bu mahallede yürüyüşyapılabildiği ve çalışmaların sahiplenildiği ifadeedildi.

Geç saatlere kadar süren sohbet ve tartışmalaroldukça olumlu geçti. Toplantımıza mahalleden 30emekçi katıldı.

Buca BDSP

Çiğli’de seçim çalışmaları…Seçimlerin son haftasında Çiğli’de devrimci seçim

çalışmalarımız ev toplantıları, yaygın afişleme vebildiri dağıtımlarıyla devam etti. Aday ve BDSP imzalıafişlerimizi Çınarlı, Bayraklı, Naldöken, Soğukkuyu,Serinkuyu, Ata sanayi, Küçük Çiğli, Çiğli merkez,Evka-5 girişi, Harmandalı, Güzeltepe ve Menemengibi işçi ve emekçi semtlerine ve servis güzergahlarınayaygın bir şekilde yaptık.

Çalışmalarımız esnasında sermaye partisi olanCHP’nin saldırgan yüzüyle bir kez daha karşılaştıkancak saldırgan davranışlarını boşa düşürdük.

Afişlemenin yanısıra aday bildirisi ve seçimbildirgelerimizi dağıttık. Aday bildirilerimizi ÇiğliOrganize Sanayi Bölgesi’nde çalışan metal ve tekstil

işçilerine ulaştırdık. Bildirilerimizi ayrıca Çiğlimerkez, Soğukkuyu ve Serinkuyu işçi servisgüzergahlarına, Güzeltepe, Evka-5, Evka-6, Egekentve Menemen gibi emekçi semtlerine ulaştırdık.

Emekçilerle ev toplantıları da gerçekleştirdik.Toplantılarda düzenin seçim oyununu teşhir ettik,sermaye partilerinin yalanlarına kanmama ve hesapsorma çağrısı yaptık.

Çiğli BDSP

BursaBursa’da seçim çalışmalarından…

26 Mart günü sabah saatlerinde Esenevler’denArabayatağı’na kadar olan servis güzergahında Bursaİşçi Bülteni’nin dağıtımını yaptık. Ardından “Sağlıkhaktır satılamaz!” ve “Tek yol devrim, kurtuluşsosyalizm!” şiarlı ve Bursa Büyükşehir BelediyesiBağımsız Sosyalist Başkan Adayı Özkan Ünal imzalıpankartlarımızı Demirtaş Organize Sanayi girişine veşehrin merkezi noktalarından biri olan Gençosman üstgeçidine astık.

Aday imzalı bildirilerimizi Başaran Mahallesi’ndedağıtarak işçi ve emekçilere mücadele çağrısı yaptık.Aday imzalı olan “Haramilerin saltanatını yıkacağız,sosyalizmi kuracağız” afişlerimizi ve “Yaşanabilir birkent ve insanca bir yaşam için sosyalizm!”, “Eğitimhaktır satılamaz!”, “İşten atmalara son!”, “Krizinfaturası patronlara!”, “Sağlık haktır satılamaz!” şiarlıozalitleri, işçi ve emekçilerin yoğun olarak kullandığıEski Hal ve Uluyol kavşağına, İstanbul yolu üzerindeTofaş fabrikası çıkışına ve Özdilek yakınlarına astık.

27 Mart günü son aday bildirilerini OrtabağlarMahallesi’nde dağıttık. Devrimci seçim çalışmasınınardından devrimci 1 Mayıs’a yürüyerek siyasal sınıfçalışmamızı güçlendireceğiz.

Bursa BDSP

Bursa’da Asil Çelik ziyaretiBursa Büyükşehir Belediyesi Bağımsız Sosyalist

Başkan Adayı Özkan Ünal, 28 Mart günü 58 gündürgrevde olan Birleşik Metal-İş üyesi Asil Çelikişçilerini ziyaret etti.

Orhangazi ilçesinde irtibat bürosunda yapılanziyarette işçilerle grev süreci ve seçimler üzerinesohbet edildi. İşçiler, seçimler nedeniyle grevingündemde pek yer almadığını bu yüzden bu süreçteyalnız kaldıklarını ifade ettiler. İlk günkükararlılıklarının devam ettiğini, taleplerikarşılanıncaya kadar grevi devam ettireceklerini ifadeettiler.

Bursa Büyükşehir Bağımsız Sosyalist BelediyeBaşkan Adayı Özkan Ünal da, düzen partilerinin işçive emekçilerin hiçbir sorununu çözemeyeceğini,sorunların ancak devrimci sınıf mücadelesiyükseltilerek çözüleceğini ve bunun en güzelörneğinin de Asil Çelik işçilerinin mücadelesi

Page 20: sikb 2009 - 13

Seçim çalışmalarından...20 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

olduğunu dile getirdi. Kızıl Bayrak / Bursa

AdanaAdana’da seçim çalışmaları...Burjuva düzenin seçim oyununu teşhir etmek, işçi

ve emekçileri mücadeleye çağırmak için etkili birajitasyon propaganda faaliyeti örgütledik. Afişlerimiziemekçi semtleri ve şehrin ana arterlerine yaygın birşekilde kullanırken, diğer taraftan da adaybildirilerimizi dağıttık. Dağlıoğlu Mahallesi, Obalar veMeydan caddelerini BDSP ve aday afişlerimizledonattık.

Propaganda faaliyetimizi daha da güçlendirmekiçin hazırladığımız pankartlarımızı şehrin anagüzergâhlarına asmaya başladık. 27 Mart günü E-5üzerinde bulunan TEKEL fabrikasının karşısındakiüstgeçide “Haramilerin saltanatını yıkacağız!Sosyalizmi kuracağız! / Fatma Sesli” pankartımızıastık. 28 Mart günü “Seçim aldatmacası değildevrimci sınıf mücadelesi! Çözüm devrimde kurtuluşsosyalizmde / Fatma Sesli” pankartımızı yine aynıyere astık.

Meydan Mahallesi Seçim Komisyonu

Şakirpaşa’da seçim etkinliğiAdana Şakirpaşa Seçim Komisyonu olarak

devrimci seçim çalışmamızı Şakirpaşa İşçi KültürEvi’nde gerçekleştirdiğimiz “Katliamcılara verilecekoyumuz yok! Soracak hesabımız var!” şiarlı etkinliklesonlandırdık.

Çalışmamızın son haftasında BDSP seçimbildirgelerimizi Narlıca, Bahçelievler, Demetevler,Onur Mahallesi’nde dağıttık. Aday bildirimizi iseŞakirpaşa, Onur, Uçak, Ova, Narlıca, Demetevleri,Bahçelievler mahallelerine ve Yeşiloba ve Karşıyakametal sanayi sitelerine ulaştırdık. Emekçi semtlerineçalışmamızı taşıyarak, gerçek çözümün mücadeledengeçtiğini, ne seçimin ne meclisin sorunlarımızıçözemeyeceğini anlattık.

Anlamlı ilişkiler yakaladığımız emekçi semtlerindeBDSP’nin salt seçim döneminde kapılarınıçalmadığını, sonraki dönemlerde de yan yanageleceğimizi, mücadelemizin haramilerin saltanatınıyıkana kadar devam edeceğini söyledik.

Son seçim haftasında elimizde bulunan aday veBDSP imzalı afişlerimizi Metro köprüsü, BeşevlerCaddesi, Yeşiloba Metal sanayi yolu üzerine, UçakMahallesi ve Onur Mahallesi’nde kullandık.

Mart ayı katliamları ile ilgili etkinliğimizi ise 28Mart günü Şakirpaşa İşçi Kültür Evi’ndegerçekleştirdik. Etkinliğimiz tüm devrim şehitleriadına yapılan bir dakikalık saygı duruşu ile başladı.Ardından Mart ayı katliamlarının anlatıldığısinevizyon gösterimine geçildi. BDSP adına yapılankonuşmanın ardından Adana Büyükşehir BelediyesiBağımsız Sosyalist Başkan Adayı Fatma Sesli birkonuşma gerçekleştirdi. Düzenin teşhirini yaparakoyların devrimden ve sosyalizmden yana kullanılmasıgerektiği çağrısında bulundu.

Şiir dinletisinin ardından etkinlik sona erdi.Etkinliğe 35 kişi katıldı.

Şakirpaşa Mahallesi Seçim Komisyonu

AnkaraAnkara’da seçim faaliyeti...

Seçim faaliyetimizin son haftasındamateryallerimizi Balgat’da tekstil atölyelerinde,OSTİM ve Kızılay’da gerçekleştirdiğimiz dağıtımlarlaişçi ve emekçilere ulaştırdık.

Mamak’ta ise Fahri Korutürk, Ege Mahallesi,Cengizhan Mahallelerinde, daha çok ulaşım ve konut

sorununu ele aldığımız canlı tartışmalar eşliğindebildirilerimizi dağıttık. Yanısıra Ege Mahallesimuhtarlığı kütüphanesinde 26 Mart günü“Sermayenin krizine, işsizliğe, yoksulluğa ve seçimaldatmacasına karşı mücadeleye!” şiarıylagerçekleştirdiğimiz emekçi toplantısına hazırlandık.

Etkinliğimiz CHP tarafından engellenmek istendi.Toplantıya katılmak isteyen emekçiler tehdit edildi,bölgedeki afişlerimiz yırtıldı. Bu saldırganlık etkinliğeemekçilerin katılımını etkiledi. Etkinliğimizsinevizyon gösterimi ile başladı. Ardından söyleşigerçekleştirildi.

Günlerdir etkin bir çalışma yürüterek bini aşkıneve ulaştık, soyguncu, rantçı sermaye uşaklarındanhesap sorma çağrısını yükselttik. Önümüzdekigünlerde bu çağrımızı krizin faturasını kapitalistlereödetme bakışıyla 1 Mayıs alanlarına çıkma çağrısıylabirleştireceğiz.

Ankara BDSP

Ankara’da mücadele çağrısıAnkara BDSP yerel seçimler vesilesiyle yürüttüğü

devrimci seçim çalışmasını 28 Mart günü YükselCaddesi’nde gerçekleştirdiği basın açıklamasıylatamamladı.

Yüksel Caddesi’nde önlüklerle aday bildirilerini veseçim bildirgesini ajitasyon konuşmaları eşliğindedağıtan BDSP’liler, işçi ve emekçileri düzenin seçimoyununu bozmaya, temel hak ve özgürlükler içinmücadeleyi yükseltmeye çağırdılar. 2.5 saat sürendağıtımın ardından basın açıklamasına geçildi.

Eylemde BDSP’nin yürüttüğü devrimci seçimfaaliyeti anlatıldı. Kapitalistlerin krizinin faturasınıödememek için 1 Mayıs alanlarında olma, emperyalistbarbarlıktan ve kapitalist sömürüden hesap sormaçağrısı yapıldı.

Kızıl Bayrak / Ankara

YTÜ’de etkinliğe engelleme!

Devrimci sınıf mücadelemizi hiçbirgüç engelleyemez!

YTÜ’de 27 Mart günü “Kapitalizmin krizi, seçimler ve gençlik mücadelesi” başlığı ile saat 12.00’degerçekleştireceğimiz etkinlik rektörlüğün keyfi uygulamaları nedeniyle gecikmeli bir biçimde YTÜ ana girişkapısı önünde yapıldı.

ATV-Sabah grevinden Mete Öztürk, direnişteki IBM emekçilerinden Nedim Akay, kot işçilerindenGazi Polat, direnişteki MEHA, Sinter, Gürsaş işçileri, TİB-DER Başkanı Zeynel Nihadioğlu ve İstanbulBüyükşehir Bağımsız Sosyalist Belediye Başkan Adayı Melek Altıntaş’ın konuşmacı olduğu etkinlik,konuşmacıların okul içerisine alınmaması sebebiyle kapı önünde gerçekleştirildi.

Özel güvenlik birimleri rektörlüğün emirleri doğrultusunda YTÜ öğrencisi ve personeli olmayan hiçkimseyi içeriye almayacaklarını söylediler. Konuşmacılar kapı önünde uzun bir süre bekletildi. Kimlikleriniunutan öğrenciler ile henüz kimliklerini alamamış yüksek lisans öğrencileri de bu uygulamadan nasibini aldı.

Özel güvenlikler kapıda barikat kurarak ortamı teröriz etti ve konuşmacıların hiçbir biçimde içeriyealınmayacağı talimatı tekrarlandı.

Biz de, her ne koşulda olursa olsun etkinliğimizi gerçekleştireceğimizi söyledik. Etkinliğin ana giriş kapısıönünde yapılmasına karar verdik. Öncelikle okul içerisinde teşhir konuşmaları yaparak rektörlüğün keyfitutumunu öğrencilere anlattık ve etkinliğe katılım çağrısı yaptık.

Tonoz Kafe önünden “Düzenin seçim oyununu bozalım! Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!” şiarlıpankartımızla ve sloganlarla yemekhaneye gittik. Karşı karşıya kaldığımız antidemokratik uygulamalarıanlattık. Yine sloganlarla ana giriş kapısı önüne döndük.

Etkinliğin neden burada yapılmak durumunda kalındığını anlatan bir konuşmadan sonra Melek Altıntaşkonuştu. Bu keyfi tutumların ve baskıların hak arama mücadelesinde her zaman egemenler tarafındankarşımıza çıkarıldığını belirten Altıntaş, sokakların, fabrikaların, meydanların ve her yerin bizim için birermücadale alanı olduğunu vurguladı. İşçi sınıfının devrimci programı ile seçimlere katıldığını söyleyenAltıntaş, bugün yaşadığımız sorunların kapitalist sistemden kaynaklandığını ve kalıcı çözümün de ancaksosyalizm ile mümkün olacağını ifade etti.

İşten atılan IBM emekçisi Nedim Akay, kendi mücadelele süreçlerinin bilgisini aktardı. Kapitalizminürettiği sorunlardan ancak mücadele ile kurtulabileceğimizi ve bugün sürmekte olan direnişlerin, grevlerinbirleştirilip ortak bir mücadele hattına kavuşturulması gerektiğini vurguladı.

Ardından ATV-Sabah grevinden Mete Öztürk konuştu. Seçimlerin çözüm olamayacağını çözümün ancakbir devrimle mümkün olacağını belirtti.

Direnişteki MEHA işçilerini temsilen gelen işçi, bu tablo karşısında hiç şaşırmadıklarını, kendiyürüttükleri mücadelede de buna benzer uygulamalara maruz kaldıklarını ifade etti.

Kot işçisi Gazi Polat da yaşanan engellemeleri protesto etti, kendi işkollarında önlem alınmamasındankaynaklanan silikozis hastalığından bahsetti.

Direnişteki Gürsaş işçisi de direnişleriyle beraber hak aramanın ne demek olduğunu öğrendiğini, geçen 10yılına yazık olduğunu söyledi. Direnişleriyle beraber düzen partilerinin de gerçek yüzlerini anladığını ifadeetti.

Sinter işçisi ise özel güvenlikçilere seslendi, onların da kriz karşısında yerlerinin Sinter işçileri gibi kapıönü olacağını hatırlattı. Mücadeleyi büyütme çağrısı yaptı.

TİB-DER Başkanı Zeynel Nihadioğlu tersanedeki çalışma koşullarından bahsetti. Krizle beraber binlerceişçinin işten çıkarıldığını, işçilerin üç aydır ücretlerini alamadığını söyledi.

Ekim Gençliği adına konuşan arkadaşımız, hak arama mücadelesinde, özgür bir gelecek mücadelesindeişçilerin, emekçilerin ve öğrencilerin karşı karşıya kaldığı baskı koşullarından bahsetti. Bugün öğrencilerinakademik ve demokratik taleplerini savundukları için soruşturmalarla, cezalarla yıldırılmak istendiğini, eğitimhaklarının ellerinden alındığını söyledi. Kapitalizmin yarattığı tüm sorunların farklı yansımalarınıyaşadığımızı ve verilen mücadelenin ortaklaştırılması gerektiğini vurgulayarak konuşmasını bitirdi.

Etkinlik konuşmaların ardından sona erdi.Ekim Gençliği / İstanbul

Page 21: sikb 2009 - 13

Seçim çalışmalarından... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 21Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

İstanbul Ekim Gençliği’nin seçimçalışmalarından…

Seçim dönemi boyunca üniversitelerde, şehirmerkezlerinde ve mahallelerde düzenin seçimaldatmacasına kanmamak gerektiğini, insanlığınkurtuluşunun örgütlü mücadelede, devrim vesosyalizmde olduğunu anlattık. Özellikleüniversitelerde faaliyetlerimizle, yaptığımızetkinliklerle gençliği sorunları etrafında mücadeleyeçağırdık.

İstanbul ÜniversitesiEdebiyat Fakültesi ve Merkez Kampüs’te

sürdürdüğümüz sistematik faaliyetimizi seçimetkinliğimizle birlikte yoğunlaştırarak sürdürdük.Beyazıt’ta fakültelerin etrafını seçim afişlerimizledonattık. Hazırlık ve İktisat binalarında seçimbildirilerimizi yaygın bir şekilde dağıttık.Öğrencilerin yoğun olarak geçtiği sokaklarda düzenpartilerinin seçim afişlerinin üstlerini BDSP imzalıafişlerimiz ile kapattık.

Birçok öğrenciyle seçimlere bakışımız vesistemin gençliğe işsizlik ve geleceksizlikten başkabir şey sunmadığı üzerine sohbetler ettik.

Yıldız Teknik ÜniversitesiÜniversite yönetiminin yasakçı tutumu nedeniyle

etkinliğimizin engellenmeye çalışılmasının ardından,gerek etkinliğimizi kapının önünde gerçekleştirerek,gerek öğrencilere seçimlerin ve kapitalizmin teşhiriniyaparak çalışmalarımızı sürdürdük. Seçimafişlerimizi ve bildirgelerimizi tüm fakültelerde,kantin ve yemekhanede kullanmaya devam ettik.

İstanbul Teknik ÜniversitesiMaslak kampüsünün dört bir yanını afişlerimiz ile

donattık. Bildirgelerimizi öğrencilere yoğun birşekilde dağıttık. Yemekhane içerisinde masa açtık,bildirgelerimizi dağıtırken öğrencilerle seçim üzerinetartışma gerçekleştirdik.

Maçka binasına da bildirgelerimizi ulaştırdık.

Mimar Sinan ÜniversitesiÜniversitenin farklı noktalarına “Düzenin seçim

oyununu bozalım! Çözüm devrimde, kurtuluşsosyalizmde!” pankartlarımızı astık. Seçim afişlerinikampüsün her noktasına yaptık. Afiş vepankartlarımız oldukça dikkat çekti. Bildirilerimizide özellikle seçim döneminin son haftasıyoğunlaştırarak kullandık.

Merkezi dağıtımlarDevrimci seçim faaliyetimizi üniversitelerimiz

dışında merkezi birçok yere de taşıdık. Eminönü,Kadıköy, Taksim, Beşiktaş ve Okmeydanı’nda seçimçalışmamızın başından beri dağıtımlargerçekleştirdik. 27 Mart’ta da öğle saatlerindeKadıköy’de dershaneler sokağına ve Bahariye’yedağıtım yaptık. Ajitasyon konuşmaları ilegerçekleştirdiğimiz dağıtımımıza emekçilerin ilgisiyoğundu. Aynı günün akşamı ise bir kez dahaOkmeydanı’nda yaşayan emekçilere seslendik.

BDSP ve Melek Altıntaş imzalı seçim afişlerini deKadıköy, Taksim ve Okmeydanı’nda kullandık.

Beşiktaş Meydanı, YTÜ karşısı, Maslak, Taksim,Kadıköy, Beyazıt, Balmumcu ATV- Sabah binası

karşısı, Zincirlikuyu gibi birçok merkezepankartlarımızı astık.

Seçim faaliyetimiz sırasında toplam 15 bin bildiri,3 bin afiş, 20 pankart kullandık. Faaliyet sırasındabirçok emekçi ve öğrenci ile seçimlere dairtartışmalar yürüterek düzenin seçim oyununa karşımücadele çağrısını yükselttik.

İstanbul Ekim Gençliği

DEÜ: “Devrimci faaliyetengellenemez!”

24 Mart günü okulumuzda devrimci seçimçalışmamızı engellemek amacıyla üzerimize saldıranözel güvenlik güçlerine tok bir yanıt verilmişti.Hemen ardından, 25 Mart günü olayın teşhiriniyapmak için hazırlamış olduğumuz bildirileri yaygınbir şekilde kullandık ve 26 Mart günü yapacağımızbasın açıklamasına çağrı yaptık.

26 Mart sabahı okulumuza geldiğimizdeeylemimizi gerçekleştireceğimiz Yabancı DillerYüksek Okulu’nun giriş kapılarının kapatılmayabaşlandığını gördük. Duruma müdahale etmek üzeregiriş kapısına gittiğimizde “okulda eylem yapılacağıiçin öğrencilerin güvenliğini sağlamak” amacıylaYDY yönetiminin kapıları kapattırdığını öğrendik.Bunun üzerine biz de “Yönetim kapıları kapattırdığıiçin basın açıklaması diğer çıkış kapısında olacak!”yazılı dövizler hazırlayarak kapatılmış kapılara vepanolara astık.

Ardından sınıfları tek tek dolaşarak bu durumuteşhir ettik ve basın açıklamasına çağrı yaptık.Okulun dışından gelenlerin kapılardan alınmadığıhaberi üzerine müdahale ettik. Turnikeler geçişyapılmaması için tek tek bakıma alındı. İçeri girenöğrencilere ise kimlik kontrolü yapılmaya başlandı.Bu durum üzerine çektiğimiz fotoğraflara müdahaleetmeye çalışan güvenlik güçlerini olayın yaşandığıalanda teşhir ettik. Arkadaşlarımızı okula aldık.

Teşhir konuşmalarımızın ardından yükselentepkiler üzerine YDY kapıları açıldı ve kimlikkontrollerine son verildi. “Özel güvenlik terörüneson! Baskılar bizi yıldıramaz! / Ekim Gençliği”ozalitimizi açarak sloganlarla basın açıklamamıza

başladık. 24 Mart günü yaşanan saldırının teşhiriniyaparak, devrimci faaliyetin engellenemeyeceğinihaykırdık.

Seçim dönemi boyunca gençliğin öfkesinindizginlenmeye çalışıldığını, çözümün seçimlerdedeğil, devrimde olduğunu vurguladık. Kapitalizmingençliğe gelecek vaat edemeyeceğini, krizle berabergeleceksizliğin katmerleşip diplomalı işsizliğinderinleşeceğini anlatarak kurtuluşun sosyalizmdeolduğunu ve bu davaya omuz vermek gerektiğinibelirttik. Basın açıklamamamız şu sözlerle sona erdi:

“Bizler, buradan herkesi seçim oyunlarına karşıdurmaya, düzen partilerine oy vermeyip hesapsormaya çağırıyoruz. İşçi sınıfının bağımsız devrimciprogramını savunan ve tek kurtuluşun bizlerin elindeolduğunu söyleyen bağımsız sosyalist adayıdesteklemeye çağırıyoruz. Bizler, buradan herkesigeleceğine sahip çıkmaya, geleceği inşa etmeye,devrim ve sosyalizm mücadelesini büyütmeyeçağırıyoruz.”

Basın açıklamamız coşkulu sloganlarla sonbuldu. Açıklama boyunca “Baskılar biziyıldıramaz!”, “Devrimci irade teslim alınamaz!”,“Özel güvenlik terörüne son!”, “Devrimci faaliyetengellenemez!”, “Çözüm devrimde, kurtuluşsosyalizmde!”, “Gençlik gelecek, geleceksosyalizm!”, “Marks, Engels, Lenin yaşasın devrimve sosyalizm!”, “Tek yol devrim, kurtuluşsosyalizm!”, “Üniversiteler bizimdir, bizimleözgürleşecek!” sloganları atıldı. Eylemimize ÖğrenciKolektifleri, Yeni Demokrat Gençlik, MücadeleBirliği, Sosyalist Gençlik Derneği, YurtseverDemokrat Gençlik Meclisi ve İzmir Gençlik Derneğidestek verdi.

Basın açıklamasının ardından saldırıya uğrarkenyaptığımız “Haramilerin saltanatını yıkacağız,sosyalizmi kuracağız! / N. Şafak Özdoğan” şiarlıafişlerimizi okulun her yerini donatacak şekilde topluolarak tekrar yaptık.

Okulumuzda devrimci faaliyetinengellenemeyeceğini dosta düşmana gösterdik.Faaliyetimiz kesintisiz olarak devam edecek.

Dokuz Eylül Üniversitesi Ekim Gençliği

Genç komünistlerin seçimfaaliyetlerinden…

Page 22: sikb 2009 - 13

Kızıldere katliamı lanetleniyor!22 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

Adana’da Kızıldere eylemiKızıldere’de katledilen 10 yiğit devrimciyi anmak

için Adana’da biraraya gelen devrimci ve demokratikkurumlar yürüyüş düzenlediler.

30 Mart günü gerçekleştirilen yürüyüşü ÇHKM,Devrimci Gençlik, TÖP, DİP, ÖDP, TKP, ‘78’liler,SGD, DHF, ÖEP, ODAK, Dev-Lis örgütledi.

5 Ocak Meydanı’nda toplanılmasıyla başlayanyürüyüş Çakmak Caddesi trafiğe kapatılarak devametti. En önde Mahir Çayan flaması taşınırken,“Kızıldere son değil!” yazılı ve 10 yiğit devrimcininresimlerinin bulunduğu pankart açıldı. ÇakmakCaddesi boyunca sık sık “Kızıldere son değil, savaşsürüyor!”, “Mahir, Hüseyin, Ulaş kurtuluşa kadarsavaş!”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”, “Faşizmekarşı omuz omuza!”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm!”sloganları atıldı.

Çakmak Caddesi’nin sonuna gelindiğinde Dev-Genç marşı okunurken İnönü Parkı’na gelindiğindebasın açıklaması metni okundu. “Şimdi ON’larınçağrısı, bu topraklarda devrimi yeniden bir umuthaline getirmedir. Kızıldere’nin çağrısına sahipçıkmanın, ON’ların kavgasının izini sürmenin anlamıda budur” denildi.

Basın açıklamasının ardından devrim şehitleriadına bir dakikalık saygı duruşuna geçildi. Ardından“Devrim şehitleri ölümsüzdür!”, “Yaşasın devrim vesosyalizm!” sloganları atıldı ve Dev-Genç marşıokundu. BDSP’nin de destek verdiği eyleme 200’üaşkın kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Adana

Kayseri’de Kızıldere anmasıKızıldere katliamı 28 Mart günü Kayseri’de

gerçekleştirilen ortak bir etkinlikle lanetlendi. BDSP,DTP ve ESP’nin örgütlediği anma etkinliğine DHF dedestekçi olarak katıldı.

Mahirler şahsında devrim ve sosyalizm şehitleriadına yapılan saygı duruşu ile başlayan etkinlikkurumlar adına okunan metinle devam etti. Türkiye’desermayenin katliamcılığı nasıl bir gelenek halinegelmişse, devrimcilerin de bu baskı karşısındakidirenişinin bir gelenek haline geldiğinin ifade edildiğiaçıklamada “teslimiyet asla!” şiarının devrimciler içinyaşamsal bir ilke ve dahası bir yaşam biçimi olduğuvurgulandı.

12 Mart sonrası devrimciler “teslimiyet asla!”diyerek ölümü kucaklarken, 12 Eylül sonrasında kimiçevrelerin “geri çekilme” adına tasfiyecilik yolunuseçtiği, bu direnişin bir yönünün de devrimcidayanışma olduğu, sermayenin saldırılarınadevrimcilerin yanıtının “teslimiyet asla!” olacağıvurgulandı. Ardından Kızıldere için yazılmış şarkı vetürküler hep bir ağızdan coşku ile söylendi.

Müzik dinletisini serbest kürsü bölümü izledi. Bubölümde Kayseri Büyükşehir Bağımsız SosyalistBelediye Başkan Adayı Hacı Bora Koç söz aldı vemücadele çağrısında bulundu. Bir yoldaşımız dareformizmi tarihsel yönleriyle teşhir eden veşehitlerimizi anmanın günün sorumluluklarınılayıkıyla yerine getirmekten geçtiğini hatırlatan birkonuşma yaptı. Canlı tartışmalarla son bulan etkinliğeyaklaşık 45 kişi katıldı.

Kayseri BDSP

Ankara’da Kızıldere anmasıKomünistler, Kızıldere’de katledilen on

devrimciyi, Ankara’da 30 Mart günü Mahir Çayan’ınmezarı başında gerçekleştirdikleri etkinlikle andılar.

Anma, Karşıyaka Mezarlığı 2. kapıda toplanılarak,“Kızıldere, Ulucanlar, 19 Aralık... / Yaşasın devrimcisiper yoldaşlığı! / BDSP” pankartının açılmasıylabaşladı. Sloganlar eşliğinde Çayan’ın mezarı başınagelindi. İlk olarak Kızıldere direnişinin anlamına veyaşandığı tarihsel kesite dair bir konuşma yapıldı.Kızıldere’nin, katliamcı sermaye devleti karşısındakararlılığın, devrimci dayanışmanın, siperyoldaşlığının, devrim ve sosyalizm mücadelesinebağlılığın adı olduğu ifade edildi.

Saygı duruşunun ardından Ekim Gençliği veLiselilerin Sesi adına konuşmalar yapıldı. Gençkomünistler, Mahirler’in baş eğmezliği ve devrimdavasına adanmış yaşamlarının mücadelede yolgöstericiliğini vurguladılar.

Hep birlikte söylenen devrimci marşlarla sürenetkinlik, Mahirler’in direngenliğini işçi sınıfını devrimve sosyalizm davasına kazanma çabasıylabütünleştirme çağrısı ile sona erdi.

Konuşmada, Mahirler’in anti-emperyalist ruhunu,NATO Zirvesi’nin gerçekleşeceği ve ABD başkanıObama’nın Türkiye geleceği önümüzdeki günlerdebüyütme çağrısı da yapıldı.

Kızıl Bayrak / Ankara

İÜ’de Kızıldere anmasıMahir Çayan ve yoldaşlarının katledilişinin

yıldönümünde İstanbul Üniversitesi EdebiyatFakültesi kantininde Ekim Gençliği olarak bir anmagerçekleştirdik. Anma öncesi Fen-EdebiyatFakültesi’nde “Devrim şehitleri ölümsüzdür!”,“Kızıldere son değil, kavga sürüyor!” şiarlı afiş veduvar gazeteleri kullandık. Ayrıca “Kızıldere sondeğil, kavga sürüyor!” şiarlı pullama yaptık.

Anma öncesinde bahçede ve kantinde şiirlerlebirlikte konuşma yaparak herkesi anmaya davet ettik.Öğrenciler alkışlarıyla destek verdiler ve anmaetkinliğine katıldılar.

Anmanın gerçekleştirileceği yere Kızıldereşehitlerinin fotoğrafları asıldı, mumlar yakıldı vekaranfiller bırakıldı. Anma bir arkadaşımızın Mahir

Çayan ve On’ların anısına yazılan “On’lar Yıldızlar”isimli şiiri okumasıyla başladı. Ardından Kızıldere’nintarihini anlatan, siper yoldaşlığını vurgulayan birkonuşma yapıldı. Devrim şehitleri adına saygıduruşunun ardından “Güneşi içenlerin türküsü” isimlişiir okunarak anma sonlandırıldı.

İstanbul Üniversitesi Ekim Gençliği

Kızıldere anmasına hazırlıkİzmir Ekim Gençliği olarak, çağrısını yaptığımız

Kızıldere anma programı çerçevesinde ilk olarak,üzerinde Kızıldere şehitlerinin resimlerinin bulunduğuve “Kızıldere sana yine geliriz” şiirinin yer aldığıozalitimizi hazırlık binasının duvarına astık. Ardından“Kızıldere’de On’ların yaktığı ateş kavgamızdabüyüyor!” başlıklı, devrimci iradenin teslimalınamayacağının vurgulandığı bildirilerimizi kampüsiçerisinde yaygın bir şekilde kullandık. Bu sayedeöğrencilerle birebir konuşma fırsatı bulduk;Kızıldere’nin devrimci dayanışmanın en güzelörneğine tanıklık etiğini, 10 yiğit devrimcinin siperyoldaşları Denizler’in idam kararlarının durdurulmasıiçin ölümüne bir direniş gösterdiklerini anlattık.

DEÜ Ekim Gençliği

İzmir’de Kızıldere anmasıKızıldere şehitleri Ege Üniversitesi’nde yapılan bir

etkinlikle anıldı. Ege Üniversitesi ve Dokuz EylülÜniversitesi’nde ozalitler ve bildirilerle çağrısı yapılananma Ege Üniversitesi Mühendislik Cafe’degerçekleştirildi.

30 Mart günü düzenlenen anma Kızıldere’ninanlamı üzerine yapılan sohbetle başladı. EkimGençliği adına yapılan konuşmada, devrimci mirasınbugünkü temsilcisinin sınıfın komünist partisi olduğuvurgulandı. Bugün genç komünistlere düşenin bumirası özümsemek ve gücünü sınıfın komünistpartisinin programından alarak zor dönemleri aşmakolduğu dile getirildi.

Diğer konuşmalarda da Kızıldere’yi yaratankoşullar tartışıldı. Gençlik hareketinin şimdikikoşulları üzerinde duruldu. Yerel seçimler üzerine birdeğerlendirmenin de yapıldığı anma yaklaşık bir saatsürdü.

Ekim Gençliği / İzmir

Kızıldere şehitlerini anma eylem ve etkinliklerinden...

“Kızıldere son değil, kavga sürüyor!”

Page 23: sikb 2009 - 13

Kızıldere katliamı lanetleniyor! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 23Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

Esenyurt İLGP’den Kızıldereanması

Esenyurt’ta liseli gençlik tarafından Kızıldere’dekatledilen Mahin Çayan ve yoldaşlarını anmak için 28Mart günü bir anma etkinliği gerçekleştirildi.

Etkinliğe Kızıldere şehitlerini anlatan bir konuşmaile başlandı. Kızıldere’nin tarihçesinin anlatıldığısunumda, Mahirler’in uğruna ölümü göğüslediğidevrim davasının yenilmez olduğu, onların bıraktığıyerden zafere ulaşılacağı vurgulandı. Daha sonraKızıldere şehitleri şahsında saygı duruşu yapıldı. Saygıduruşu “Güneşi içenlerin türküsü” şiirinin hep birağızdan okunmasıyla bitirildi. Ardından sinevizyongösterimine geçildi. ‘68’lerden günümüze devrimcihareketi işleyen sinevizyon ilgiyle izlendi. ProgramNazım Hikmet’in şiirleri ile devam etti.

Serbest kürsü bölümünde liseliler, Kızıldere’dedövüşerek ölümsüzleşen yiğit devrimcilerin bıraktığıbayrağı leke sürdürmeden taşıyacaklarını ifade ettiler.Mahirler’in anısına sahip çıkmanın kapitalist sistemekarşı mücadeleyi yükseltmekten geçtiğini vurguladılar.

40 kişinin katıldığı etkinlik atılan sloganlar ve 1Mayıs’ta alanlara çıkma çağrısıyla son buldu.

Esenyurt İLGP

Samsun’da Kızıldere etkinliğiMahir Çayan ve yoldaşlarının katledilişinin 37.

yıldönümü nedeniyle 29 Mart günü Liselilerin Sesiokurlarıyla bir araya geldik. Katliamın anlatıldığıbelgesel gösteriminin ardından reformizmden kopuşusimgeleyen ’71 Devrimci Hareketi ve bizlerebıraktıkları devrimci mirasa dair sohbet ettik.

Denizler’in idamını engellemek için devrimci siperyoldaşlığının örneklendiği Kızıldere direnişi bizleredüzen karşısında baş eğmemeyi ve devrimci iradeninteslim alınamayacağını bir kez daha göstermiştir.Yaptığımız sohbetin ardından anma etkinliğimiz sonaerdi.

Samsun Ekim Gençliği

Trabzon’da Kızıldere anması31 Mart günü gerçekleştirdiğimiz anmada öncelikle

16 Mart ve Gazi katliamları üzerine bir konuşmayapıldı. Ardından Kızıldere şehitlerinin sergilediğidireniş, Mahir Çayan ve arkadaşlarının Deniz, Yusufve Hüseyin’in idamlarını durdurabilmek için ölümügöze almaları ve siper yoldaşlığının önemi anlatıldı.Son olarak, 10 yiğit devrimciden devralınan bayrağınancak örgütlü mücadele ile yükseltilebileceği ve bizgenç komünistlerin onların devrimci mirasına sahipçıkacağı ifade edildi

Trabzon Ekim Gençliği

Sermaya devleti kanlı tarihinigizlemeyi bir türlü başaramıyor.Ergenekon vesilesiyle bilinen bazıgerçekler bir kez daha kamuoyunungündemine düşerken krokiler,kemikler, kirli ilişkiler ağı,tutuklanan askerler, ortaya çıkansilahlar Türkiye’nin son 25 yılınıözetliyor.

Burjuvazi içindeki çatlaktanyayılan kirli koku, özellikle BOTAŞkuyuları olarak kamuoyunayansıyanlar, sermaye devletininkanlı yüzünü tüm çıplaklığıylaortaya sermiş durumda.

“Derin devlet”e ve sermayedevletinin kirli işlerine ulaşmakiçin, toprağın derinliklerini kazmakgerekiyor. Zaten devletin kollukgüçleri de nereye bakacaklarını bilircesine, gittikleri her yere kazma, kürek ve dozerlerini götürüyor.

Ergenekon öncesinde de Diyarbakır 7. Kolordu Komutanlığı’nın bahçesinde, Mardin’in Nusaybin ilçesiBagok Dağı eteklerinde bulunan Hastum Mağaraları yakınlarında bir çukurda, Bingöl Yedisu İlçe JandarmaKarakolu bahçesinde, Tatvan İlçesi kırsalında yer alan Kender Dağı eteklerinde, Siirt’e bağlı Kasaplar Deresi vedaha birçok yerde bir dizi toplu mezar bulunmuştu. Ancak BOTAŞ kuyularının kazılmaya başlanmasıyla,sermaye devletinin vahşette sınır tanımadığı ortaya çıktı.

‘90’ların ikinci yarısında, JİTEM’in öldürdüğü birçok kişiyi BOTAŞ tesisleri, Sinan Tesisleri, Cizrekarayolu ve dere kenarlarına attığı ya da gömdüğü farklı kişilerce, birçok kez dile getirilmişti. Eski PKK’li,PKK itirafçısı ve JİTEM’in kadrolu tetikçisi Abdülkadir Aygan, Taraf gazetesinden Neşe Düzel’e verdiğiröportajda, bu bölgeyle ilgili şunları söylemişti:

“Cesetleri kör kuyulara atmışlar. Boşaltılan köylerde su kuyuları var. Yol kenarına yapılan tesislerdekendilerine zamanında artezyen kuyuları açmışlar. Onlar şimdi harabe halinde. Cesetlerin o kuyulara atıldığınıduydum. Mesela Cizre Jandarma Komutanı’nın emrinde çalışan bir timin yedi cesedi böyle bir kuyuya attığınıduydum...”

Aygan’ın söyledikleri bazı bilinen gerçeklerin arasındaki boşlukları dolduruyor. Aygan Ergenekon davasıkapsamında BOTAŞ kuyularının sorumlusu olarak tutuklanan Albay Cemal Temizöz’ün emrinde olan bir ekibinbirçok faili meçhul cinayet işlediğini anlatmıştı:

“Şırnak ve Cizre’de ayrı bir ekip vardı. Abdulhakim Güven, Hıdır Altuk, Adem Yarkın, Hüseyin Bülbül isimliitirafçılardan kurulu bu ekip, oradaki İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Cemal Temizöz’ün emrindeydi.Yanlarına da bir-iki tane sivil uzman çavuş verilmişti. Bunlar orada terör estirdiler. Kimi insanları milis diyeveya kardeşi dağda diye kuyulara atmışlardı, kimilerinin evlerinin altına anti-tank mayını koymuşlardı, kimisinisığınağa koyup, yani sığınağa baktırma bahanesiyle bomba atarak imha etmişlerdi. Bazı kişileri tehdit etmiş,bilezik ve para almış. Kimileri de korkusundan kendileri vermiş. Cizre ile İdil arasında kendilerine gerilla süsüvererek, minibüs durdurup yolcu ve bayanların gerdanlıklarını, bileziklerini almış. Bu şekilde kısa sürede servetedindi...”

Aygan’ın ifadeleri ile tutuklanan Albay Cemal Temizöz, 1993-96 yıllarında Cizre’de yüzbaşı rütbesiylegörev yaptı. Cizre Jandarma Tabur Komutanı olan Temizöz ile ilgili olarak bugüne kadar pek çok iddiagündeme geldi. Halen Diyarbakır’da devam eden JİTEM davalarında da adı sıkça geçen albay hakkındakiiddialardan biri, Diyarbakır ve Cizre’de görev yaparken çok sayıda faili meçhul cinayetin emrini vermesineilişkin. Diyarbakır Jitem Grup Komutanlığı, Cizre Tabur Komutanlığı gibi görevlerde de bulunan albayın, 27Mart 1994’teki yerel seçimlerde köy ve ilçe merkezinde askerleri kullanıp halkı açık oy kullanmaya zorlayarak,Kamil Atak’ı Cizre belediye başkanı yaptı.

Asitli BOTAŞ kuyularının bir diğer ismi, oğlu ve kendisinin birçok faili meçhul cinayetten sorumlu tutulanCizre Eski Belediye Başkanı Kamil Atak’tır. Eski bir korucubaşı olan bu zatın da sicili en az Albay Temizözkadar kirli. Koruculuk gibi soysuz bir işin başı olan Atak da, tıpkı kendine emir veren Temizöz gibi aşağılık birtetikçi olarak, devlet tarafından Cizre Tank Taburu yakınında kendisine arazi ve ev tahsis edilereködüllendirildi.

JİTEM komutanlarından Yüzbaşı Cem Ersever tarafından korucubaşı yapılan Atak hakkındaki bazı iddialarşöyle: 1986 yılında iki çobanı öldürdü, ikisini yaraladı. Cumhuriyet Başsavcılığı’nda ifade veren ve ismi açıklanmayan bir tanık, 1990’lı yıllarda PKK’ye yardımettikleri iddiasıyla bazı kişilerin korucubaşı ve aynı zamanda belediye başkanı olan Kamil Atak tarafındanalınarak sorgulanmak üzere Hizbullah’a teslim edildiğini öne sürmüştü. Tanık, Hizbullah üyelerinin bu kişilerieğitim amaçlı olarak kullandıkları, Cizre’ye 2 kilometre uzaklıkta olan ve 1991 yılında boşaltılan KuştepeKöyü’nde sorguladıktan sonra öldürdüklerini iddia etmişti. Bu ifadeler doğrultusunda köyde kazı başlatılmış, 20kemik parçası bulunmuştu.

Kürdistan’da son 25 yıldır yaşananları birkaç tetikçinin üstüne atan devlet yıllardır işlediği cinayetleri böylekolayından aklayıp kurtulamaz. Çeteleşen sermaye devletinin kurduğu cinayet şebekeleri birçok katliama imzaatmıştır. Asıl suçlu Kürt halkının onurlu sesini boğmaya çalışan faşist sermaye devletidir.

Toprağı deştikçe sermaye devletininkanlı tarihi fışkırıyor!

30 Mart 2009 / Adana

Page 24: sikb 2009 - 13

Emekçiler faturayı reddediyor!24 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

Kapitalizmin kabesi ABD’de baş gösteren kriz,kapitalizmin sayılı metropollerinden biri olanAlmanya’yı da çoktan etkisine almış bulunuyor. FakatAlmanya’da deyim uygunsa, şimdiye kadar neredeyseyaprak kımıldamış değil. Komşu Fransa’da yeryerinden oynarken Almanya oldukça sakin. Almanburjuvazisi şimdiye kadar, henüz sahip olduğu bazımali avantajlar, güçlü sendika bürokrasisi ve Almansolunda tarihten gelen köklü oportünizm sayesindegelişebilecek kitle tepkilerini bloke etmeyi başardı.

Fakat bütün dezavantajlara rağmen, kendini işçi veemekçilerin yaşamında gün geçtikçe daha fazlahissettiren krize karşı büyüyen kitle tepkisi daha fazladizginlenemiyor. Nihayet sessizlik 28 Mart günüAlmanya’nın iki büyük kenti olan Berlin veFrankfurt’ta yapılan kitlesel eylemlerle bozuldu.

Eylemler geniş katılımlı bir platform tarafındanorganize edildi. Bu platformda başı Sol Parti (DieLinke) ve ATTAC gibi liberal-reformist yapılar çeksede, MLPD, DKP, yerel sendika şubeleri, anti-faşistotonom gruplar, devrimci- demokrat göçmen örgütleri,savaş karşıtı platformlar ve çevre örgütleri gibi çokdeğişik çevrelerin de önemli katkıları oldu. AlmanSendikalar Konfederasyonu (DGB) eylemorganizasyonunda direk yer almadı. Sendikalarınkatılımı yerel düzeyde ve sembolik bir destekten ibaretkaldı. Eylemlere işçi katılımı ise, devrimci-ilerici öncüişçilerin özel çabaları sayesinde gerçekleşti.

“Krizinizin bedelini ödemiyoruz!” sloganıyladüzenlenen eylemlere Berlin’de 35 bin, Frankfurt’taise 25 kişi katıldı. Çok değişik renkten çevrenin krizekarşı böylesi isabetli bir slogan altında birleşebilmesioldukça anlamlıydı.

Frankfurt’ta kriz yürüyüşüFrankfurt’taki eylem saat 12.00’de iki ayrı

noktadan başladı. Uzak şehirlerden insanların dagelmesiyle birlikte, saat 13.00’ten itibaren yürünmeyebaşlandı. Yağmura rağmen oldukça coşkulu geçeneyleme işçi ağırlıklı bir katılım oldu. Sendikalarınhiçbir özel çabası olmamasına rağmen, Bochum veRüsselsheim’dan Opel işçileri, Stuttgart’tan MercedesBenz işçileri, Köln’den Ford işçileri eyleme kendiçabalarıyla katıldılar. İşten atılan Alman paket firması(DPD) işçileri kitlesel katılımlarıyla dikkat çektiler.

Frankfurt’taki eylem, işçisi, emekçisi vedevrimcisiyle sol güçlerin damgasını vurduğu bireylem oldu. Taşınan pankartlarda ve dövizlerde,dağıtılan bildirilerde, atılan sloganlarda ve taşınansembollerde anti-kapitalist vurgular öne çıktı.Dağıtılan yazılı materyallerde krize karşı bir bilinçaçıklığının olduğu gözlendi. Bu da, Almanya’da herşeye rağmen gelişmeye açık ciddi bir sol potansiyelinolduğunu göstermektedir.

Taşınan çok sayıda pankart, döviz ve bayraklarlarengarenk bir görüntüye sahip olan yürüyüş kolu, hiçsusmayan sloganlar, düdük ve trampet seslerieşliğinde, uzun bir güzergahı kat ettikten sonramerkezdeki Römerhof alanında toplandı.

Almanya’nın finans merkezi olan Frankfurt’ta,dışarıdan takviyelerle binlerce polis konuşlandırıldı.Aldıkları abartılı önlemlerle bir kez daha sermayeningüvenliği için var olduklarını gösterdiler.

Miting alanında, hükümet ortağı SPD’nin eskimaliye bakanı, yeni Sol Parti başkanı Oskar

Lafontaine, kendilerini “sol sendikacılar” olaraktanımlayan sendikacılar, işçi temsilcileri veorganizasyondaki çeşitli çevreler adına konuşmalaryapıldı. Lafontaine’nin konuşması kitle tarafındanıslıklanarak protesto edildi. Konuşma boyunca devameden protestolardan dolayı bazı göstericilerle Sol Partitaraftarları arasında yer yer tartışmalar yaşandı.Lafontaine biraz da bu protestolardan dolayıkonuşmasını kısa tutmak zorunda kaldı.

Mitingdeki bütün konuşmalarda sermayenin krizinbedelini, işsizlik, işyeri kapatma, kısa çalışma, düşükücret, işten atma yasasının esnetilmesi, özelleştirme vetaşeronlaştırma, militarizm ve siyasal baskılarlaemekçilere ödetmek istediği, buna karşı iseemekçilerin ancak örgütlenerek ve mücadele ederekkarşı durabileceği belirtildi.

Mitingin en anlamlı konuşması ise, yaklaşık 40 binkişinin çalıştığı, Mercedes Benz işyeri işçi temsilciliğibaşkanı Tom Adler tarafından yapıldı. Mücadeleci,coşku dolu bir konuşma yapan Adler, sadece işçisınıfının değil, yanısıra tüm ezilenlerin ve işsizlerinsorunlarına da değinerek, eski saldırı paketi olanAgenda 2010’nun geride kaldığına, seçimdensonra sıranın, daha ağır bir paket olan 2020’deolduğuna değindi. Önümüzdeki 1 Mayıs ve 4 Nisan’daStrasburg’ta yapılacak NATO karşıtı gösteriye kitleselkatılım çağrısı yapan temsilci sözlerini, “Milyonlar,milyonerlerden daha güçlüdür!” diyerek noktaladı.

Konuşmalar arasında müzik dinletisinin deyapıldığı miting saat 17.00’ye doğru sona erdi.

Eyleme Bir-Kar olarak, “Krizin faturasıkapitalistlere!’’ ve “Emperyalist saldırganlık ve savaşakarşı mücadeleye!” yazılı iki pankart, kriz konuludövizlerimiz ve Marks, Engels ve Lenin’in büyük boyresimleriyle katıldık. Eylem boyunca, bir süre önceçıkarmış olduğumuz, “Kriz kapitalizmin krizidir,faturasını kapitalistlere ödettirelim!” başlıklı dörtsayfalık bültenimizi yaygınca dağıttık.

Yürüyüşte ayrıca Almanca açılımlı büyük boy birTKİP pankartı da taşındı. Kortejimiz görselliğiyleoldukça dikkat çekti. Die Linke ve ATTAC gibireformist parti ve örgütler eyleme en kitlesel katılımısağlarken, MLPD ve DKP gibi devrimci partiler debelli bir kitlesellikle katıldılar. Eyleme Türkiyeli

devrimci gruplardan MKP, DDİF, AGİF, ATİK veYaşanacak Dünya da pankart, bayrak ve dövizleriylekatıldılar.

Berlin’de kriz karşıtı yürüyüş!Yürüyüş Rotes Rathaus binası önünde yapılan bir

mitingle başladı. Yapılan konuşmalarda militarizmedeğil, sağlığa, eğitime, sosyal alana bütçe talepleri önesürüldü. Yapılan ön mitingden sonra yürüyüş başladı.Uzunca bir güzergahın ardından ilk toplanma alanınatekrar gelindi.

Burada yürüyüş düzenleme komitesinden çeşitliparti ve sendikalara mensup kişilerce konuşmalaryapıldı. Bu konuşmacılardan biri olan Sol Parti /“DieLinke” başkanı Gregor Gysi konuşmasında, bankalarıkurtarmak için milyarlarca para yatırmayı göze alan,bunun faturasını işçi ve emekçiye yükleyen zihniyetieleştirdi.

Yürüyüşün sonuna doğru polis provakasyonusonucu otonom çevrelerle polis arasında çatışma çıktı,20 kişi gözaltına alındı.

Toplumun değişik kesimlerinin katıldığı yürüyüşcoşkulu geçti. Yürüyüşe Türkiye’li örgütlerden TKİP,BİR-KAR, ATİK, DİDF katıldı. Mitinge, öndeamblemli parti pankartımız olmak üzere, Almanca“Kapitalizmin saldırılarına karşı birleşik mücadeleye!/ BİR-KAR” pankartı ile katıldık. Yoğun bildiri vebülten dağıtımı yaptık. Yürüyüşte ayrıca “Bütünülkelerin proleterleri birleşin! /TKİP” imzalı pankarttaşındı.

Almanya’da krize karşı yapılan bu ilk kitleselmitingler, işçi ve emekçilerde krize karşı ciddi biröfkenin biriktiğini, güçlü bir mücadele isteğininolduğunu açığa çıkartmıştır. Bu potansiyeli şimdilikliberal-reformist sol, demagojik de olsa izlediğipolitikalarla arkasına almak istiyor. Bu ciddi birtehlikedir. Almanya’daki devrimci güçlere bu anlamdaciddi görevler düşmektedir. Zaman kaybedilmedenharekete geçilmelidir. Ciddi bir ideolojik ve politikmüdahaleyle, şimdi reformistlerin kanalına akangüçlerin devrimcilerin bayrağı altında toplanmamasıiçin hiçbir sebep yoktur.

BİR-KAR / Almanya

Almanya’da kriz karşıtı gösteriler…

“Krizinizin bedelini ödemiyoruz!”

Page 25: sikb 2009 - 13

ABD’de başlayan ve dünyaya yayılan ekonomikkriz burjuvazinin korkulu rüyası olmaya devamediyor. Kapitalizmin krizine çözüm arayan sermayedevletleri, 4 Nisan günü Londra’da G-20 Zirvesi’nitopluyorlar. Zirve 4 Nisan’da gerçekleşecek olsa da,toplantı öncesi yapılan açıklamalar G-20’ninsonuçlarına ışık tutmaktadır. Bazı emperyalistdevletler krizi atlatmak için G-20 Zirvesi’ni bir fırsatolarak görürken, kimileri de zirvenin hiçbir şeyiçözmeyeceğini açıklamaktadırlar.

G-20 Zirvesi ile ilgili en çarpıcı açıklamayı “renklidevrim”lerin finansörü, spekülatör George Soros yaptı.Soros, G-20 Zirvesi’nin son şans olduğunu hatırlattı vezirvede mevcut görüş ayrılıkları giderilmediğikoşullarda küresel bir çöküşün yaşanabileceğiuyarısında bulundu. Küresel sistemin düzelmesi içineskiye dönüşün doğru olmayacağını belirten Soros,mutlaka reform yapılması gerektiğini, acil önlemlerinalınması halinde bile durgunluğun uzun süreceğini,önlem alınmaması halinde ise küresel çöküşyaşanabileceğini vurguladı.

Soros, kriz karşısında iki talebi öne çıkardı:“Reform ve acil önemler”

Biliyoruz ki, burjuvazi dünyanın neresinde“reform”dan bahsetse, bu, işçi ve emekçilere yönelikazgın bir saldırı anlamına gelmektedir. “Acilönlemler”le kastedilen ise, krizin faturasını ödemeyekarşı çıkan işçi ve emekçilerin mücadelesinidizginleyecek önlemlerdir.

Zirve’ye ilişkin olarak, başta İngiltere ve Almanyaolmak üzere birçok devlet, öncesinde tartışmayıbaşlattılar. G-20 Zirvesi sonuçlanmadan belli bir hatortaya çıkarılmış oldu.

İngiliz hükümetinin 20’ler grubu zirvesi özeltemsilcisi Lord Malloch Brown şunları söylüyor:“Buluşma kati bir sınav olacak. 20’ler grubuzirvesinin ardından dünya basını azimli, ciddi veisabetli kararlardan bahsederse görevimizi yapmışsayılırız. Etmezse, piyasalar, herkesin hissedeceğişekilde daha da çöker.”

İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband ileAvustralya Başbakanı Kevin Rudd ise zirvedenbeklentilerin büyük olmaması gerektiğini vurgulamagereği duydular. Çin de zirvenin sorunu bir gündeçözemeyeceğini ancak önemli bir süreci başlatacağınıbelirtti.

Almanya Başbakanı Merkel ise, G-20 Zirvesi’ninekonomik kriz sorununu hemen çözemeyeceğini veuluslararası mali kuralların yeniden yapılanmasınınçok uzun sürebileceğini belirterek, Londra’dakitoplantıdan çok umutlu olmadığını ifade etti.

Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy’ninsözleri ise şimdiden gerginlik yaratmaya yetti. Sarkozy“kulağa hoş gelen ancak içerik açısından boş sahtebaşarılara” izin vermeyeceğini açıkladı.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban ki Moonda, G-20 ülkelerini, dünya ekonomisini canlandırmapaketine katkıda bulunmaya çağırdı. Bunun, yoksulülkelerde yaşanan ekonomik durgunluğun üstesindengelinmesine yardımı olacağını, aksi takdirde buülkelerde sosyal huzursuzlukların başgösterebileceğini vurguladı.

G-20 Zirvesi ile ilgili tartışmalar devam ederken,Alman Der Spiegel dergisinin zirvenin sonuç bildirisitaslağını yayınlaması Almanya ve İngiltere arasındasert tartışmalara yol açtı.

G-20 Zirvesi’nin sonuç bildirisi taslağındanyansıyanlar şunlar:

* 2 trilyon dolarlık bir teşvik paketinin uygulamayakonulması. Böylece büyümenin yüzde 2 artması vedünya genelinde 20 milyon kişiye iş olanağısağlanması umut ediliyor. Almanya ve Fransa, GordonBrown’un mali kriz ile ilgili önlem önerilerini sıcakbakmıyor.

* Zor durumdaki bankalara desteğin sürdürülmesive İMF kaynaklarının artırılması.

Krize karşı emekçilerin artan tepkisi ve burjuvazinin korkusu

Emperyalist-kapitalist sistem krizin faturasınıemekçilere ödetmeye çalışırken, Avrupa’nın birçokyerinde G-20 Zirvesi’ne karşı onbinlerce kişi zirvedenbir hafta öncesinden itibaren protesto gösterileridüzenlemeye başladı. İngiltere, Almanya, Hollanda,İtalya, Avusturya, Fransa ve İsviçre’de onbinlerinkatıldığı G-20 karşıtı protestolar gerçekleştirildi.

Eylemlerde kapitalizm karşıtı pankartlar taşındı,küresel ekonomik krizin sorumlusunun kapitalistlerolduğu vurgusu öne çıktı. Londra ve Berlin’de, kollukgüçlerinin yürüyüşe katılanların görüntülerini almasıüzerine çatışma çıktı.

G-20 Zirvesi öncesi işçi ve emekçiler sokaklaraçıkarken, İngiliz polisi olağanüstü önlemler aldı. G-20şeflerinin güvenliği için alınan tedbirler 7 milyonsterlini bulurken, zirve sonuna kadar toplam maliyetin9 milyon sterline ulaşması bekleniyor. Zirve boyunca10 bin 500 kolluk gücü kapitalist şefleri koruyacak!

G-20 Zirvesi’nin güvenliğinden sorumlu olanSimon O’Brien, alınan tedbirlerle ilgili şunları söyledi:“Biz barışçı, kanunlara ve kurallara saygılı her türlü

protesto gösterisini olumlu karşılıyoruz ve onlaraelimizden gelen yardımı göstermeye hazırız. Ancakinternet üzerinde bazı grupların organize olarakLondra’da terör estirmeyi planladıklarını biliyoruz,tabii bunlar ufak gruplar ancak eğer böyle bir şeyolursa bunun karşılığı çok farklı olacaktır ve şüphesizbu kişiler hemen tutuklanacaktır.” O’Brien, ayrıcasivil polislerin ve keskin nişancıların zirve boyuncaönceden belirlenen bölgelerde görev yapacağını ifadeetti.

Milyonlarca sterlin harcamalarına rağmen zirve“güvenli” bir ortamda toplanamayacaktır. İşçilere veemekçilere krizin faturasını ödetmek için bir arayagelen sermaye güçlerinin hiçbir önlemi, işçi veemekçilerin öfkesini ortaya koymasınıengelleyemeyecektir.

G-20 zirvesi toplandı... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 25Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

G-20 Zirvesi Londra’da toplanıyor...

Kapitalizme ve krizine karşı öfke büyüyor!

Avrupa’da krize karşı onbinleralanlara çıktı!

Sanayileşmiş ve sanayileşmekte olan ülkelerin temsilcilerinin 2 Nisan’da Londra’da biraraya gelecekleriG20 zirvesi protestolarla başladı.

Zirve öncesinde başta İngiltere’nin başkenti Londra’da ve Almanya’da Berlin ve Frankfurt olmak üzereAvusturya, Hollanda, İtalya ve İsviçre’de de gösteriler düzenlendi.

İngiltere“Put People First!” (“Önce insan!”) sloganı altında toplanan binlerce kişi Londra merkezinde bir yürüyüş

düzenledi. Gösteride hükümetin ekonomi politikaları da protesto edildi. Yürüyüşte “Irak ve Afganistan’dakiişgal son bulmalı!”, “Bomba değil iş yaratılsın!”, “İsrail’e silah satışına son Filistin’e özgürlük!”, “Nükleerbombalar imha edilsin!“ sloganları atıldı. Yoksulluk, işsizlik ve iklim değişikliğine dikkat çekildi.

Gösteride ayrıca “Bankalardan nefret ediyoruz!”, “İnsanlar kârdan önce gelir!”, “Irak ve Afganistan’dançıkın!” pankartları ve dövizleri de taşındı. Ekonomik krizin sorumlusunun kapitalist düzen olduğu vurgulandı.

Gösterilere sendikalar, barış aktivistleri ve çevre örgütleri (150’den fazla kurum) çağrı yaptı.AvusturyaViyana’da “Sizin krizinizi biz ödemeyeceğiz” yürüyüşü gerçekleşti. 15 bin kişinin katıldığı

yürüyüşe devrimci, ilerici kurumlar, sendikalar, çeşitli siyasi partiler ortak çağrı yapmıştı. Avusturya KürtDernekleri Federasyonu üyelerinin taşıdığı “sosyal devlet” yazılı tabut ilgi çekti. Yapılan konuşmalarda, “Sizinkrizinizi biz ödemeyeceğiz” vurgusu sıkça yapıldı.

Hollanda’da Amsterdam’da yapılan protestoya 5 binin üzerinde emekçi katılarak ekonomik krize karşısesini duyurmaya çalıştı. Eylem sloganlar eşliğinde akşam saatlerine kadar devam etti.

Fransa’nın başkenti Paris’te borsa binası önündeki meydanda toplanan yaklaşık 200 kişi vergi cennetleriniprotesto etti. Göstericiler borsanın önünde kendi yaptıkları Euroları ortalığa saçtılar.

İsviçre’nin Cenevre kentinde yapılan gösteriye de 200 kişi katıldı.

Page 26: sikb 2009 - 13

Dünya jandarması ABD, bataklığa dönüşenAfganistan işgalinden çıkış yolu arıyor. “El Kaide’yidağıtmak, Usame Bin Ladin’i yakalamak,Afganistan’a demokrasi ve özgürlük götürmek”türünden iddialarla 2001 yılının sonlarına doğrubaşlayan emperyalist işgalin bataklığa dönüştüğünü,artık ABD savaş makinesinin bazı şefleri de kabulediyor. Bazı çevreler ise Afganistan’ı Vietnam’abenzetiyorlar. Kesin olan, ülkeyi enkaza çevirip Afganhalklarına tarifsiz acılar yaşatmayı başaran ABD,NATO ve diğer suç ortaklarının, işgale gerekçegösterdikleri hedeflerin hiçbirini gerçekleştirememişolduklarıdır.

Seçim sürecinden beri Afganistan’a önceliktanıyacağını belirten Beyaz Saray’ın yeni patronuObama, dediği gibi zaman geçirmeden Afganistan’dançıkış planını ilan etti. Görünen o ki, yeni plan,Afganistan’daki yıkımı daha da derinleştirmek vesavaşı Pakistan’a yaymak dışında bir işe yaramayacak.

Afganistan’da durumun “giderek daha tehlikeli”hale geldiğini itiraf ederek, Afganistan’ın Taliban yada El Kaide’nin kontrolüne girmesine izinverilemeyeceğini iddia eden Barack Obama,Afganistan’daki ilk hedeflerinin “hem Afganistan hemPakistan’da El Kaide’yi dağıtmak, parçalamak veyenilgiye uğratmak olduğunu” söyledi.

Bu sözler, Pakistan’ın fiilen savaş alanına dahiledilmek istendiğini ortaya koyuyor. NitekimObama’nın bölgedeki özel temsilcisi RichardHolbrooke de, BBC’nin sorularını yanıtlarken, şöylekonuştu: “Kabil’de dünyanın en iyi yönetimi bileiktidarda olsa, Pakistan’ın batısında aşiretlerinsözünün geçtiği bölgelerde şimdi mevcut olan durumsürdükçe Afganistan’da istikrar sağlanamaz. Bizimvurgulamak istediğimiz mesaj şudur: Pakistan ileAfganistan ayrı ayrı sorunlar olarakdeğerlendirilemez”. Görüldüğü üzere vurgular,emperyalist savaşın Pakistan’a yayılmasınınkaçınılmaz olduğunu ima ediyor.

Daha önce kararlaştırıldığı üzere Afganistan’a 17bin askerden oluşan ek kuvvet gönderme kararı alanObama yönetimi, yeni plana göre bunlara 4 bin askerdaha ekleyecek. Ek kuvvetin büyük bölümünün,çatışmaların en yoğun olduğu güney eyaletleri ile sınırboylarında konuşlandırılacağı söyleniyor.

Savaşı derinleştirme planına kamuoyu desteğialmaya çalışan Obama, her ABD başkanı gibi yalanasarıldı. Yeni planla ilgili açıklamasında, pek çokistihbarat tahminlerinin, El Kaide’nin barındığıPakistan’dan ABD topraklarına saldırı planladığıyolunda bilgiler içerdiğini öne süren Obama,“Dolayısıyla Amerikan halkının açık ve net biramacımız olduğunu anlamasını istiyorum; bu Pakistanve Afganistan’daki El Kaide ve Taliban’ın dağılması,parçalanması, yenilgiye uğratılması ve bu gruplarınher iki ülkeye de geri dönmelerinin engellenmesidir”diye konuştu.

Bu arada Afganistan’daki çatışmalarıyaygınlaştırmanın yanısıra, savaşı Pakistan’a dataşımayı hedefleyen yeni plana hem Kabil hemİslamabat’tan destek geldi.

Kabil’deki Pentagon kuklası yönetimin başıHamid Karzai, Afgan halklarını hedef alan saldırılarındaha da yaygınlaştırılmasından başka bir işe

yaramayacak olan yeni plana hararetle destekverirken, işbirlikçi Pakistan devletinin cumhurbaşkanıAsıf Ali Zerdari ise, Barack Obama’nın yeni bölgestratejisini “olumlu bir değişim” olarakdeğerlendirdiklerini söyledi.

Bu açıklamalar, Karzai-Zerdari ikilisininAmerikan bombalarından medet umacak kadardüşkünleştiklerinin ibret verici kanıtlarıdır. Bualçaltıcı tutum, Karzai-Zerdari ikilisine özgü olmayıp,tüm işbirlikçi rejimlerin karakteristik özelliklerindenbiridir.

Afganistan, yazık ki Vietnam değil. ZiraVietnam’da onyıllara yayılan emperyalist işgal karşıtıdestansı halk savaşı komünistlerin önderliğindegelişerek zafere ulaşmıştı. Afganistan işgaline karşıçıkan El Kaide, Taliban gibi güçlerin ise anti-emperyalistlik ya da ilericilikle herhangi bir ilişkileribulunmuyor. Fakat buna rağmen yeni plan,emperyalist işgalin zafere ulaşmasını sağlamaktanuzaktır. Nitekim bunun farkında olan işgalciler, dahaçok bomba yağdırmaya hazırlanırken, Afganistan’akomşu ülkeleri de bataklığın içine çekmeye çalışıyor.İşgalcilerin bir diğer girişimi ise, Taliban güçleriyleanlaşmanın yollarını bulmaktır.

İşgalcilerin bu çırpınışları, ekonomik krizin basıncıaltında bulunan emperyalist Amerikan rejimininaçmazlarının derinleştiğine işaret ediyor. Sıkıştıkçasaldırganlaşan işgalcilerin insanlığa karşı işledikleri buağır suçların hesabı, ezilen halkların birleşik devrimcidirenişi örüldüğünde mutlaka sorulacaktır.

Avrupa’dan 1 Mayıs çağrısı!Yaklaşan 2009 1 Mayısı öncesinde Avrupa ve Türkiye’den emek örgütleri “1 Mayıs’ın Türkiye’de de

“Dünya Emek Günü” olarak tanınması, sınırsız gösteri ve yürüyüş hakkı için biraraya geldi.Almanya’da Gıda İşçileri Sendikası NGG-Dortmund’un başlattığı “1 Mayıs” kampanyasında ETUC, ITF,

IUF, ICEM gibi sendikalar ile DİSK, KESK ve Türk-İş’e bağlı birçok sendika yer alıyor.1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyen işçi ve emekçilere dönük şiddetin de protesto edildiği çağrıda

“sendika bayrağınızı alıp İstanbul’a gelin” deniliyor.Sendikalar bir yandan da imza kampanyası yürütüyorlar. Başbakanlık ve İstanbul Valiliği’ne 10 bin

protesto mektubu göndermeyi amaçlıyorlar.Tutuklu İranlı sendikacı Mansour Osanloo ile dayanışma kampanyasına da yeni katılımların sağlanması

bekleniyor.DİSK, KESK genel merkezlerinin yanısıra Türkiye’den Birleşik Metal-İş ,Tek Gıda-İş, TÜMTİS, Hava-

İş’in de imzacısı olduğu kampanyaya şimdiye kadar Almanya’dan pek çok işçi temsilcisi ve sendika başkanıimza atmış bulunuyor.

Filistinli tutsakların haklarıkısıtlanıyor!

ABD’nin her türlü desteğini arkasına alan siyonist İsrail, 25 Haziran’da bir İsrail askerinin Filistinlimilitanlarca kaçırılmasını bahane ederek Filistin halkına karşı yeni bir saldırı başlatmıştı. İki haftayı bulan busaldırıların başlangıcında, Hamaslı bakan ve milletvekillerini de kaçırmıştı.

İsrail hükümeti, geçtiğimiz günlerde yaptığı toplantıda, İsrail Cezaevleri İdaresi’nin hazırladığı,cezaevlerindeki Filistinli siyasi tutukluların bazı haklarının kısıtlanmasını öngören bir dizi öneriyi kabulettiğini açıkladı. Adalet Bakanı Daniel Friedman’ın başkanlığında oluşturulan bir komisyonun hazırladığıkısıtlamayla ilgili önerilerin bazılarının uygulamaya geçirildiği de belirtiliyor.

Cezaevleri İdaresi, Filistinli tutukluların ziyaretçi haklarından başlayarak, akademik çalışmaları vehaberleşme-iletişim olanaklarının kısıtlanmasını planlıyor. Vahşi saldırı ile Filistin halkının direniş iradesinikıramayan İsrail Filistinli siyasi tutukluların hapishane koşullarını ağırlaştırırken, teslim alamadığıdirenişçileri hücrelerde çürütmeye çalışıyor.

Filistin halkının haklı ve meşru direnişini kıramayan İsrail’in hapishanelerde direnen Filistinli tutsaklarıteslim almaya da gücü yetmeyecektir.

Emperyalizm yenilecek!26 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

Barack Obama’nın yeni Afganistan planı...

Daha çok asker, daha çok bomba, daha çok katliam!..

Page 27: sikb 2009 - 13

Alanlara çıkan onbinlerce Arjantinli, son askericuntayı protesto ederek, sorumluların bir an öncecezalandırılmasını istedi.

24 Mart 1976’da yapılan darbenin 33.yıldönümünde, Plaza de Mayo Meydanı’ndadüzenlenen eylemde, onbinlerce Arjantinli sadecedarbeci generallerin değil onlarla suç ortaklığıyapan kapitalistlerin ve medya patronlarının dasoykırım suçlusu ilan edilip ömür boyu hapsemahkûm edilmelerini istedi.

Son askeri cunta döneminde kaybedilen 30 bininsanın anısına tatil günü ilan edilen 24 Mart tarihi,ülkede “Adalet ve Hakikat için Bellek Günü”olarak anılıyor. Arjantin’de 1976 faşist askeridarbesi, soykırım olarak nitelendiriliyor.

Cuntacı generallerin bir kısmı dahil olmaküzere işkenceci katillerin yargılanıp mahkumedildiği Arjantin’de, cunta ile suç ortaklığı yapankapitalistlere henüz dokunulmuş değil. Fordişçilerinin şirket hakkında açtıkları tazminat davasıise devam ediyor. Dava, diktatörlük döneminde,Ford fabrikalarındaki öncü işçilerin listesinincuntacı generallere verilerek kaybedilmelerine yolaçtıkları için açılmıştı.

Kitlesel katliamlarına, dönemin bazı devrimciörgütlerinin faşist rejime karşı silahlı direnişiyükseltmesini gerekçe gösteren askeri cunta, esasolarak işçi sınıfının örgütlü kesimlerinin öncülerinihedef almıştır.

“Kaybedilen 30 bin kişiden yüzde 30’ununendüstri işçisi olması, yan sektörlerde çalışanlarlave beyaz yakalılarla beraber bu toplamdakisendikalı ücretlilerin yüzde 57’yi bulması, kayıplararasında silahlı mücadele kadroları arasınagirmemiş 27 bin işçi, öğrenci, halk hareketimilitanın bulunması, diktatörlüğün gerçek amacınıgözler önüne seriyor olmalıdır…” (DirenişlerinGüney Kutbu, Güneş Çelikkol, Agora Kitaplığı)

ABD emperyalizminin önde gelen akılhocalarından Henry Kissinger’in övgülerinemazhar olan Arjantin faşist cuntası “450 binendüstri işçisinin işten çıkarılmasına, işsiz nüfusun1981’de 1.5 milyona ulaşmasına yol açtı. 1974’teulusal gelirin yarısını oluşturan işçi ücretleri,1977’de bu pastanın yüzde 20’sini ancakbuluyordu.” (age)

Arjantinli işçi ve emekçilerin, ilerici vedevrimci güçlerin büyük şirketler ile medyapatronlarının cunta ile suç ortaklığına dikkatçekmiş olmaları anlamlı bir gelişmedir. ZiraArjantin cuntası, tıpkı Türkiye’de gerçekleşen 12Mart 1970 ve 12 Eylül 1980 askeri cuntaları gibi,kapitalizmin kan dökücülüğünün çarpıcıörneklerinden biridir. CIA denetimindeki cuntacıgeneraller-büyük şirketler-medya patronları ittifakı,gerçekte bütün askeri cuntaların bileşiminintemelini oluşturmaktadır.

Ülkeleri bu vampirler ittifakından arındırmak,kuşkusuz ki, kapitalizmi yıkan bir devrimi zorunlukılmaktadır. Ancak Arjantinli emekçilerin somutolarak gösterdiği gibi, verili koşullarda da bucanilerin yakasına yapışıp hesap sormakmümkündür.

Kayseri Devrimci 1 Mayıs Plaftormu’ndan 1 Mayıs çağrısı...

Birleşik, kitlesel, devrimci bir 1 Mayıs için ileri!

(...)Geçen yılların değerlendirmesini yapan bizler bu yıl, birleşik, kitlesel, devrimci bir 1 Mayıs için birlikte

davranacağımızı ilan ediyor, 2009 1 Mayısı’nın örgütlenmesine dair düşüncelerimizi işçi sınıfı ve emekçi kitleleresunuyoruz.

1- 1 Mayıs çalışmaları güçlü bir ön hazırlık sürecine konu edilmemektedir. Vakit yitirilmeden sınıf mücadelesiyürüttüğünü iddia eden tüm sendika, parti, kurum ve örgüt temsilcilerinin içinde bulunduğu 2009 1 MayısHazırlık Komitesi oluşturulmalıdır. Ön hazırlık çalışması ve eylem alanı da dahil olmak üzere hazırlık komitesi 1Mayıs’ın örgütlenmesi sürecinde tam yetkili olmalıdır.

2- Güçlü bir 1 Mayıs ancak güçlü bir ön hazırlık süreciyle mümkündür. Bunun için bütün kurumların birlikteörgütleyeceği bir kampanya programı çıkarılmalıdır. Platformumuz kampanyanın temel başlıkları olarak şunlarıönermektedir:

a- Sendikalar dahil olmak üzere güçlü ve kitlesel bir 1 Mayıs’ta samimi olan tüm güçlere, işçi ve emekçileregüncel talepler doğrultusunda “İş bırakalım, 1 Mayıs alanına çıkalım!” çağrısı yapılmalıdır.

b- İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ın resmi tatil ilan edilmesi içineylem süreci örgütlenmelidir.

c- 77 1 Mayıs’ından bu yana adı 1 Mayıs ile özdeşleşen Taksim Meydanı’nda işçi sınıfının miting yapmayasağına son vermek için, “Taksim’de 1 Mayıs yasağına son verilsin!”, “ ‘77 1 Mayıs’ı katliamcılarıyargılansın!” başlığı altında etkin ve yaygın bir çalışma yapılmalıdır.

3- Geçmiş 1 Mayıslar’da görülen temel sorunlardan biri de 1 Mayıs kürsüsünün kullanımıdır. Sendikabürokratlarının içi boş nutuklarına artık bir son verilmelidir. Kürsü mücadele çağrılarının yükseltildiği bir işlevesahip olmalıdır. Bu doğrultuda; 1 Mayıs örgütleme sürecinin temel bir tarafı olan Platformumuza da kürsüden sözhakkı verilmelidir.

4- 1 Mayıs alanının program düzenlemesi 1 Mayıs’ın anlamına ve içeriğine uygun olmalıdır. a- Miting “1 Mayıs Marşı” ile başlamalı, işçi sınıfının uluslararası marşı olan “Enternasyonel Marşı” ile

bitirilmelidir. b- Pankartlar ve diğer görsellikler 1 Mayıs’ın sınıfsal içeriğine uygun olmalıdır.c- İşçi ve emekçilerin mücadele marşlarını söyleyen devrimci müzik grupları miting programı içerisinde yer

almalıdır. d- Başarılı ve disiplinli bir eylem için bütün kurum temsilcilerinden oluşan bir alan komitesi seçilmelidir. (...)Biz Kayseri Devrimci 1 Mayıs Platformu olarak 2009 1 Mayıs sürecinin yukarıda ana hatları belirtilmiş bir

çerçevede gerçekleşmesi için bütün güçleri sorumluluk almaya çağırıyor, bu talepler doğrultusunda etkin birçalışma yürüteceğimizi, talep ve istemlerimizin takipçisi olacağımızı ilan ediyoruz.

Birleşik, kitlesel, devrimci bir 1 Mayıs için ileri!Kayseri Devrimci 1 Mayıs Platformu (BDSP-DHF-DTP-ESP)

Arjantin’de cunta lanetleniyor! Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 27Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

Arjantin’de onbinler askeri faşist cuntadan hesap soruyor...

Cuntacılar, suç ortağı kapitalistler vemedya patronları yargılansın!

Page 28: sikb 2009 - 13

Seçimleri geride bıraktık. Önümüzdeki süreçtesermayenin seçimler nedeniyle ertelediği saldırılarboyutlanarak sürecek.

Seçim sürecinin yarattığı atmosfer nedeniyleemekçilerin dikkati önemli ölçüde seçimlere yoğunlaştı.Bunda medya da önemli bir rol oynadı. Emekçiler kendisorunlarından uzaklaştırılarak bu gündeme kilitlendiler.

Şimdi ise emekçileri, gerçeklerle karşı karşıyakalacakları ve krizi tüm yakıcılığıyla hissedecekleri birdönem beklemektedir. Bir yandan krizin etkisiyle artanişsizlik, diğer yandan İMF’nin yıkım politikalarınınemekçileri her açıdan sefalet koşullarına mahkumetmesi...

Kapitalizmin derinleşen krizi sonuçlarını hissettiriyor

Krizin Türkiye üzerindeki yıkıcı sonuçları bizzatsermayedarlar tarafından dile getirilmektedir. Üretimsürekli gerilemekte, Türkiye sanayi üretiminde yaşadığıdüşüşle Japonya’dan sonra dünyada ikinci sırada yeralmaktadır. Kapitalizmin krizinin etkilerini kendicephelerinden hafifletme çabası içerisinde olankapitalistler çözümü, sosyal hakları tırpanlamakta veişçi çıkarmakta bulmaktadır. 6 milyon 223 bine ulaşanişsiz sayısı bunun en somut örneğidir. İşsizlik oranıüretimin daralmasıyla daha da artacaktır.

Diğer yandan, İMF ile yapılacak olan anlaşma içinseçimlerin sona ermesinin beklenmesi ekonomik vesosyal saldırıların ağır olacağının bir göstergesidir. Zira,Türkiye ağır bir dış borç yükü içerisindedir. İMF’denalınacak kredi kapitalistlere aktarılırken, borcun faturasıise emekçilere çıkarılacaktır. Emekçilerin alım gücüiyiden iyiye azalacak, bu ise tırmanan işsizlikle birlikteemekçilerdeki tepki ve hoşnutsuzluğu daha dabüyütecektir.

Daha krizin ilk sonuçlarıyla beraber bir dizi grev,işgal ve direniş ile işçiler krizin faturasına karşımücadele yolunu tutmuşlardır. Derinleşen kriz, bu türmücadele pratiklerinin daha da yaygınlaşmasınayolaçacaktır. Burjuvaziyi en çok kaygılandıran dabudur. Patlama noktasına gelecek olan öfkenin önünüalabilmek için, baskı ve terör önümüzdeki süreçte dahada boyutlanacaktır.

Krizin yol açtığı ekonomik, sosyal ve siyasalsonuçlar doğal olarak gençliği de doğrudanetkilemektedir. Özellikle artan işsizlikle berabergençliğin gelecek sorunu yakıcılığını hissettirmektedir.Krizle beraber gençliğe sunulan sahte gelecek vaatleride tuzla buz olmuştur. Bugün beyaz yakalılara dayatılançalışma koşulları ve işten atılma kaygısı ile bukoşulların sineye çekilmesi, kapitalizmin “soğukyüzünü” bir kez daha göstermiştir. Üniversite mezunuolarak, aslında çok önceden yitirilen “ayrıcalık”larınkafalarda yaratmış olduğu yanılsamalar kapitalizmin acıgerçeklerine çarpmaktadır.

Önümüzdeki dönemde kapitalizmin krizi gençliğiderinden etkileyecektir. Gençliğin payına daha fazlaişsizlik ve geleceksizlik düşecektir.

İşte, saldırıların çok yoğun olduğu fakat parça parçada olsa mücadele dinamiklerinin de ortaya çıktığı birdönemde 1 Mayıs’ı kutlayacağız. 1 Mayıs işçi veemekçilerin, gençliğin, emekçi kadınların, emekçihalkların kendi talepleri ile alanlara çıkacağı, mücadele

azmini haykıracağı bir mücadele günüdür! Böylesi bir dönemde, sosyal yıkım saldırılarına,

emperyalizme, şovenizme karşı mücadeleyi yükseltme,kapitalizmin krizini daha da derinleştirme iradesiniortaya koyma görevi önümüzde durmaktadır.

1 Mayıs’a hazırlık krize karşı etkili bir faaliyet demektir!

Krizin yıkıcı sonuçları karşısında işçileringerçekleştirdiği grevler ve direnişler, bu çerçevedebüyüyen sınıf dayanışması umut vericidir. Fakat aynıiyimser tablonun gençlik için geçerli olduğusöylenemez.

Üniversitelerde seçim dönemi sergilenen pratik buaçıdan önemli bir veridir. Kitlelerin politize olduğu birdönemde siyasal gençlik örgütlenmelerinin bu olanağıkullanmaması anlaşılır değildir. Seçimleri boykotedenler de, “Birlikte Başarabiliriz Platformu” adıaltında bir araya gelenler de, üniversitelerde güdük deolsa bir propaganda faaliyeti dahi yürütmemişlerdir.Oysa, seçimlerin politize ettiği bir atmosferde krizigündemleştirebilmek önemli olanaklar sağlayabilirdi.

Diğer bir sorun ise, böylesine kapsamlı saldırılarınsürdüğü bir dönemde siyasal gençlik örgütlenmelerininkendi dar grupçu kaygıları ile birleşik hattayürütülebilecek gündemleri heba etmesidir. Ya da bugündemleri, yerellerde çalışma yapmaksızın tek başınaeylemsel süreçlere katılmaktan ibaret görmesidir.

Siyasal gençlik örgütlerinin tablosu budur. Bileşikbir çalışma yürütme düşüncesi ve iradesi yoktur. Krizinetkilerinin alabildiğine hissedildiği, beraberindemücadeleyi örgütleme imkanlarının arttığı bir dönemde,gençlik ne yazık ki 1 Mayıs’a örgütsüz bir haldegirmektedir.

Bu nedenle, bu yılın 1 Mayıs’ına, kendi gücümüzegüvenerek, etkili bir faaliyetle hazırlanmak sorumluluğuile yüzyüzeyiz. Kapitalizmin krizini, genelde işçi veemekçilere, özelde ise gençliğe dayattıklarını etkin birpropaganda-ajitasyon ve siyasal teşhir faaliyetine konuedebilmeliyiz. Krizin etkilerini yerel gündemlerlebirleştirebilmeli, özgünleştirebilmeliyiz. Bulunduğumuzalanlarda elbette krizi birleşik bir çalışmaya konu etmeçabalarımızı da sürdürmeliyiz. Fakat, seçimlerin ortayaçıkartmış olduğu tablo bunun olanaklarının zayıfolduğunu göstermektedir.

Gençlik kitlelerinin örgütsüzlüğü düşünüldüğünde,krizin sonuçlarının yakıcı bir biçimde hissedildiği birdönemde etkili bir kitle çalışması örmek ve buçalışmaya ileri unsurların katılımını sağlamakönemlidir. 1 Mayıs faaliyetimizi bu temeldekurgulamalı ve geniş kitlelere dönük bir faaliyetiçerisinde olmalıyız. 1 Mayıs çalışmamız rutin kitleçalışmasını aşamazsa, krizin gençlik gündeminde yerinialması ve gençliği mücadele alanlarına taşıyabilmeolanaklarımız sınırlı olacaktır.

Emperyalizme ve şovenizme karşı halkların kardeşliği şiarını 1 Mayıs alanlarına

taşıyalım!

Amerikancı hükümetin Amerikan emperyalizmi ileilişkilerini pekiştirmesi, önümüzdeki dönemin siyasalatmosferini belirleyecektir. Önce Clinton’un

gerçekleştirdiği ziyaret, sonrasında Obama’nınTürkiye’ye gelecek olması, ABD emperyalizminin kirliişlerinde Türk sermaye devletine aktif taşeronlukmisyonu yüklediğinin göstergesidir. Yapılan görüşmelersonrası açıklamalar da bunu ortaya koymaktadır,

ABD emperyalizmi Ortadoğu, Kafkaslar veAfganistan’ı egemenliği altına alarak, zengin enerjikaynaklarını yağmalayabilmek derdindedir. Bu amacaulaşabilmek için ise Türk sermaye devletinden hizmetbeklemektedir. Öncelikle Afganistan olmak üzereihtiyaç olan bölgelere asker göndermek bu hizmetiniçindedir. Yani ABD’nin halkları köleleştirme,olmuyorsa katletme görevinde, Türkiye’den gönderilenaskerler önemli bir rol oynayacaktır.

Türk sermaye devletine biçilen taşeronluk misyonu,hem hükümet hem de Genelkurmay cephesinden büyükbir heyecanla karşılanmıştır. Oysa, bu talep geçen seneABD tarafından dillendirildiğinde, döneminGenelkurmay başkanı çekincelerini ifade etmişti.Türkiye kendi içinde “terörle” boğuşurken kimse ondanbir başka yerdeki teröre karşı mücadele için askeridestek beklememelidir diye vurgulamıştı. Bugünbaktığımızda, Genelkurmay’ın verdiği desteğingerisinde, ABD’nin Genelkurmay’ın isteklerinikarşılama çabası vardır. Yani içteki “terör” altedilecektir. Bu da Kürt sorununda bugün izlenenpolitikaların nereye oturduğunu işaret etmektedir. “Kürtsorununda güncel durumun en önemli yönü, ABD’ninöteden beri telkin edip durduğu Kürt politikasının birucundan başlayarak artık resmen uygulamayakonmasıdır. TRT Şeş adımı ve kamuoyu önünden sözüedilen öteki açılım hazırlıkları bunun ifadesidir…”(Güncel gelişmeler ve sol hareket, Ekim, sayı: 257)

Birtakım kültürel hak kırıntılarıyla Kürt halkınınmücadele dinamiklerini düzen içi kanallardaetkisizleştirmek, sermaye devletinin önümüzdekisüreçteki temel politikası olacaktır. Kürt diline bellisınırlar içinde alan açılırken hiçbir biçimde anadilkonusu tartışmaya konu edilmeyecektir. Amaçlanan,kimi kırıntılarla Kürt halkının ulusal özgürlük ve eşitlikmücadelesini tasfiye etmektir. Dolayısıyla, Kürthalkının gerçek kurtuluşunun düzen içi iğreti“açılımlar”da değil, sosyalizmde olduğunu vurgulamakbüyük bir önem taşımaktadır.

Tüm bunlar, 1 Mayıs’a çok yönlü bir hazırlığınçerçevesini de ortaya koymaktadır. Emperyalizme karşızaferin direnen halkların olacağını, Kürt halkınınözgürlük mücadelesinin karşılığını sosyalizmdebulacağını, kriz içinde debelenen kapitalizmi tarihinçöplüğüne gömmeden kurtuluş yolunun mümkünolmadığını anlatan etkin bir propaganda ve ajitasyonfaaliyetini örme sorumluluğu önümüzde durmaktadır.

(Ekim Gençliği’nin Nisan ‘09 tarihli 116.sayısından alınmıştır...)

Ekim Gençliği’nden...28 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

Krizin faturasını kapitalistlere ödetmek, emperyalizme karşı halklarınkardeşliğini haykırmak için

1 Mayıs’ta alanlara!

Page 29: sikb 2009 - 13

Seçim sonuçları üzerine... Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak H 29Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

29 Mart Yerel Seçimleri yapıldı, resmi olmayansonuçlar açıklandı. Seçim sonuçları çeşitliboyutlarıyla değerlendiriliyor, yorumlanıyor… Buyorum ve değerlendirmelerin eleştirisini yapmak buyazının konusu değil, ancak şu kadarını vurgulamakgerekir: Bu yorum ve değerlendirmeler, kimigerçeklere parmak bassa da tek yanlı öğeleriçermekte, bundan dolayı yanıltıcı olmaktadırlar...

Seçimler, toplumsal ve siyasal eğilim vegerçekleri ne kadar yansıtmaktadır? Daha doğru birdeğişle, politik gerçek ve eğilimleri kavramamızdane kadar ölçü, gösterge işlevini görmektedir?

Bu soru önemli ve yanıtı seçimlerin yapıldığı ülkeve zeminlerin ne kadar demokratik olduğu iledoğrudan ilintilidir! Burada demokrasi kavramının,partiler ve temsili kurumların kendisi de teorik olaraksorunlu ve tartışmalıdır. Bu nedenle bu tartışma da bukısa yazının çerçevesini aşar. Ancak bu yazıda 29Mart seçimlerini birkaç boyutuyla tartışmak vebirkaç noktaya vurgu yapmakla yetineceğiz.

Öncelikle seçim sürecinde oylanan program vepolitikalara bakmak gerekir. Kürdistan açısından engenel çizgileriyle iki çizginin oylamaya sunulduğunubelirtmemiz gerekir. Bunların dışında hiçbir etkisiolmayan eğilimler de olmuştur, ama bunlarıdeğerlendirme konusu yapmak çok zorlama biryaklaşım olur. Oylamaya sunulan birinci çizgi,AKP’de temsilini bulan tüm makyaj ve “açılım”çabalarına rağmen devletin sömürgeci inkâr ve imhaçizgisidir. İkincisi, DTP’de temsilini bulan“demokratik özerklik”, muhatap kabul görme ve“demokratik uzlaşma ve çözüm” çizgisi… Yanidüzene kabul edilme, bunun yasal zemininioluşturma (af gibi düzenlemelerle) ve kimi kültürelkırıntılarla Cumhuriyetin temel nitelikleri üzerindedevletle buluşma çizgisi…

Kürtler’e ve Kürdistan halkına sunulan, oylananen üst düzeydeki çizgi ve programlar bunlardır.Seçim sonuçlarına bakıldığında, Kürdistan’ın önemlibir çoğunluğunda AKP’de ifadesini bulan resmi çizgiyenilgiye uğramıştır. Buna karşılık DTP birçok il veilçede belediye başkanlıklarını almış, il genel meclisioylamasında belli bir oy oranına ulaşmıştır. Bununlabirlikte AKP de Kürdistan’da hatırı sayılır bir oyalmıştır. Örneğin Amed’de kullanılan oyların üçtebirine yakın bir oy almış, aynı durum Dersim için degeçerlidir. Birçok il ve ilçede birinci parti olarakçıkmış ve belediye başkanlıklarını kazanmıştır.

AKP’nin Kürdistan’da aldığı oy oranları gözönüne getirildiğinde seçim sonuçlarının, kendisi içinbir yenilgi olmakla birlikte, bir hezimet olmadığı çokaçıktır.

Öte yanda DTP’nin Türkiye kentlerine göçettirilmiş, göç etmiş Kürtler’den çok az oy aldığı çoknet olarak görülmektedir.

Eğer anılan seçimler Kürtler açısından bir“referandum” olarak değerlendirilirse, en genelanlamda ortaya çıkan tablonun Kürtler’in aleyhineolduğu söylenebilir. Ama demokratik olmayan,Kürtler’in kendi talep ve programlarını en geniş birtarzda ve özgürce tartışmadığı bu seçimplatformlarını “referandum” olarak değerlendirmeksadece abartı değil, siyasal olarak bir şey anlamamakdemektir. Egemenlerin zemininde kendi kendini vehalkı kandırmaktan başka bir şey değildir.

Yine dar ve yüzeysel bir bakışla DTP’nin genelolarak Kürtler açısından programının genel onaygörmesi de söz konusu değildir, seçim sonuçlarına

göre böyle… Ama sömürgeci şiddetin, özel savaşuygulamalarının, baskı, işkence, faili bellicinayetlerin, kitlesel göçertme ve köy yakıpyıkmaların en yoğun yaşandığı, buna karşılık sonçeyrek yüzyılda direnişlerin en kitlesel yaşandığıalanlarda, devrimci yurtsever birikimin en derinlerekök saldığı alanlarda halk, birçok etkenin yanı sıradevletin resmi çizgisini bir yönüyle reddetmiş, DTPşahsında kimliğine sahip çıkmıştır. Bu, bir bakımahem devlet karşısında kendi ulusal sorunundankaynaklanan hak ve taleplerine sahip çıkma duruşu,hem de bir bakıma DTP çizgisine de onaydır. ÖzündeDTP çizgisiyle, daha doğru bir ifadeyle İmralıçizgisiyle kendi özgürlük talepleri çelişmektedir,bunlar karşıt uçları ifade etmektedir. Ama öyle deolsa, yanılsamalı da olsa tarihsel bir süreklilik var,bu, aynı zamanda anılan paradoksun da tarihidir,bunun dışında başka bir seçeneğin olmaması anılanparadoksun da temel belirleyeni olmaktadır. Sözünüettiğimiz tarihsel paradoks, Kürtler’in bugünü veyarını açısından bir trajediyi, bir talihsizliği deanlatmaktadır.

Bugüne kadar Kürtler, kendi haklı talepleri içinmücadele ettiler, bunun için sayısız bedel ödediler veortaya sayısız birikim çıkardılar. Ama bu değerleri vebirikimleri üzerinde söz ve karar sahibi mi, geleceğive kaderi üzerinde söz ve karar sahibi mi?

Hayır, bu birikimleri üzerinde kurulan iktidar,bunun üzerine kurulan program ve strateji kendisinetartışma, söz ve karar sahibi olma olanağı ve hakkınıvermiyor…

Ortaya çıkarılan olanaklar, birikimler, söz gelişison seçimde kazanılan yerel yönetimler, Kürthalkının kendi geleceği ve kaderini özgürcebelirlemenin bir basamağı, bir aracı değil, devletlebütünleşmenin, devlet tarafından kabul görmeninmalzemesi yapılmak isteniyor. Seçimlerden sonraDTP yetkilileri tarafından verilen mesajların özü debundan fazlası değildir.

Kuşkusuz AKP şahsında somutlaşan devlet veözel savaş çizgisinin yenilgiye uğratılması önemlidir.Yine bunun genel politik okumalar bağlamında“Kürtler’in kendi ulusal kimlikleri ve talepleriüzerinde kesin bir ısrarı” olarak somutlanması de çokönemlidir. Ama hemen vurgulamak gerekir, bunlar,gerçekliğin birer boyutudur. Başka boyutları da var.

Ulusal kimlik ve taleplerinin görünürdeki politikaktörü DTP, onu devletle bütünleştirmeninprogramını savunmakta ve gerçek anlamda onun

özgür halk olma istemi ve iradesinin tam karşısındadurmaktadır. Kendi kimliğine sahip çıkma adına oyverdikleri DTP, aslında özgür kimlik taleplerinintasfiyecisi konumundaki bir harekettir. Bu canlı vedinamik paradoksu görmeden “halk ne eylerse iyieyler” gibi dalkavukça bir yaklaşım göstermek,anılan paradoksa teslim olmaktan başka bir şeydeğildir.

Seçimlerden sonra egemenler cephesindetartışılan şudur: “Bir Kürt sorunu vardır, bununtemsilcisi de DTP’dir, onun arkasındaki güç PKK’dir,daha doğrusu Öcalan’dır. Bunları muhatap alaraksorunu çözüm sürecine sokalım!” Bu eğilim seçimsürecinde de tartışılmıştı, bundan sonra daha yoğunolarak tartışılacaktır.

Peki, öngördükleri “çözüm süreci” nedir, Kürtleriçin ne öngörüyor? Kürtler’in bir ulus olarak eşit,özgür bir taraf olarak kabul eden bir ortaklık mı,Kürtler’in kendi kaderleri ve yaşamları üzerinde sözsahibi olmalarını öngören bir politik-iktidarörgütlenmesi mi?

Bunların hiçbiri değil… Bir iki kırıntı, öze ilişkinolmayan “açılımlar” ile devletle bütünleştirmehesapları, işte istedikleri çözüm süreci bu… DTP,PKK ve İmralı ise başkasını değil, bizi“Cumhuriyetin Kürdü” yapın çabası içindedir…Buna da “demokratik barışçıl çözüm” diyorlar,programlarına da “demokratik özerklik” diyorlar…Peki, Kürtler bu seçimlerde “Cumhuriyetin Kürdü”olma programına mı oy verdi, onu mu onayladı?

Bir yönüyle “evet”, bir yönüyle “hayır”! Bu“evet” ve “hayır”, aynı zamanda paradoksal birbütünü oluşturuyor. Bu paradoks, aynı zamandaKürdün trajedisini anlatıyor…

30 Mart 2009

Seçim sonuçları hakkında birkaç sözM. Can Yüce

Seçimlerden sonra egemenlercephesinde tartışılan şudur: “Bir Kürtsorunu vardır, bunun temsilcisi deDTP’dir, onun arkasındaki güçPKK’dir, daha doğrusu Öcalan’dır.Bunları muhatap alarak sorunu çözümsürecine sokalım!” Bu eğilim seçimsürecinde de tartışılmıştı, bundan sonradaha yoğun olarak tartışılacaktır.

Cumartesi eylemleri sürüyor...İHD ve kayıp yakınları tarafından Galatasaray Lisesi önünde düzenlenen Cumartesi eylemlerinde 209.

buluşma 28 Mart günü gerçekleştirildi.Kayıp yakınlarının eyleminde, 1993 yılında Urfa’nın Siverek ilçesinde gözaltında kaybedilen Hüseyin

Taşkaya’nın dosyasının Ergenekon davası kapsamına alınması istendi.“Failler belli kayıplar nerede / İHD Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon” pankartı ve kayıp

resimlerinin taşındığı oturma eyleminde basın açıklamasını tiyatro oyuncusu Mehmet Atak gerçekleştirdi.Atak, Hüseyin Taşkaya’nın ve Ahmet Kalpar’ın kaybedilmesinin Sedat Bucak ve Ahmet Kırvar’ın bilgisidâhilinde olduğunu söyledi. Diyarbakır Şırnak arasındaki 16 ölüm kuyusunun açılmasını isteyen Atakaçıklamayı “Ergenekon soruşturmasının, hükümete karşı darbe girişimiyle sınırlı kalmamasını, devlet adınaişlenen tüm suçların kapsamını istiyoruz” sözleriyle noktaladı.

Ardından Hüseyin Taşkaya’nın kardeşi bir konuşma gerçekleştirerek, kardeşinin 5 Aralık 1993 günüevinden gözaltına alındığını ve bir daha kendisinden haber alamadıklarını söyledi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Page 30: sikb 2009 - 13

Eylem ve etkinliklerden...30 H Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak Sayı: 2009/13 H 3 Nisan 2009

ÇÜ’de faşist saldırganlığa karşı eylem!

Çukurova Üniversitesi’nde, üniversitelerde son dönemde yaşanan faşist saldırılara karşı devrimci vedemokrat öğrenciler basın açıklaması gerçekleştirdiler. 25 Mart günü basın açıklamasına çağrı yapan elilanları okulun değişik fakülteleri ve yemekhanede dağıtıldı.

26 Mart günü yağmur nedeniyle yemekhane içinde gerçekleşen basın açıklamasında, “Gözaltılar,tutuklamalar, soruşturmalar, baskılar bizi yıldıramaz” pankartı açıldı ve “Bedel ödedik, bedel ödeteceğiz!”,“YÖK kalkacak, polis gidecek, üniversiteler bizimle özgürleşecek!”, “Üniversiteler bizimdir, bizimleözgürleşecek!”, “Gözaltılar, soruşturmalar, baskılar bizi yıldıramaz!” sloganları atıldı.

Açıklamada, son zamanlarda üniversitelerde öğrencilere yönelik saldırıların arttığı, Mart ayıyla birlikteüniversitelerde yükselen mücadelenin önüne geçmek için ülkücü faşistlerin, ellerinde satırlar, sallamalar vebıçaklarla öğrencilerin üzerine salındığı söylendi. Son dönemde Anadolu Üniversitesi, ODTÜ’de ve İstanbulÜniversitesi’nde yaşanan saldırılar anlatıldı.

20 kişinin katıldığı basın açıklaması şu sözlerle sona erdi: “Biz Çukurova Üniversitesi öğrencileri olarakAnadolu Üniversitesi, ODTÜ ve İstanbul Üniversitesi’ne, kısaca ülkemiz üniversitelerine yapılan saldırılarakarşı sessiz kalmayacağız. Özgür bir üniversite, parasız, bilimsel, anadilde eğitim hakkımızı kazanana kadarüniversitemizi savunmaya devam edeceğiz.”

Çukurova Üniversitesi Ekim Gençliği

Bursa’da Guantanamo işkencesi!Bursa’daki işkence ve linç girişimine karşı Bursa İHD Şubesi’nde 31 Mart günü basın açıklaması

gerçekleştirildi. ÇHD Bursa Şube Başkanı Av. Aslı Evke, Av. Zeliha Kabataş ve Bursa Barosu İnsan HaklarıKomisyonu Başkanı Av. Ayşe Batumlu tarafından yapılan açıklamada, Bursa’nın ilçelerinden Kestel’deyaşanan olayın ardından gözaltına alınan Ender Bulhaz Aktürk’ün işkenceye uğradığının Adli Tıp Raporlarıile tespit edildiği belirtildi. Avukatlar Aktürk’ün gördüğü işkenceyi Guantanamo’daki tutsakların gördüğüişkenceye benzettiler. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Tüm kamuoyunun televizyonları başında izlediği gibi 21.03.2009 günü Kestel Adliyesi’ne çıkarılan EnderBulhaz Aktürk ve avukatı Özlem Gümüştaş adliye içinde 10 saat linç tehdidi altında tutulmuştur.

Bursa Barosu, Diyarbakır Barosu, ÇHD ve bazı milletvekillerinin çabalarına rağmen emniyet hiçbirgirişimde bulunmamıştır. Aktürk zırhlı araç ile saat 23.00’te adliyeden çıkarılmış, avukatı ise kalabalık00.30’da dağıldıktan sonra adliye binasından çıkabilmiştir. Yaşanan bu işkence ve linç girişimi ‘işkenceyesıfır tolerans’ iddiasında bulunan hükümetin işkenceye ve linç girişimine karşı nasıl gözünü kapadığının açıkgöstergesidir. Bizler insan hakları savunucuları olarak Ender Bulhaz Aktürk ve avukatlarının, kendisiylegörüşenlerin aktarımlarından Ender Bulhaz Aktürk’ün sistematik işkenceye maruz kaldığı kanaatindeyiz.Sorumlular yargılanmalı ve cezalandırılmalıdırlar.”

Açıklamada Ender Bulhaz Aktürk’ün aktarımları üzerinden kendisine uygulanan işkence yöntemleri desıralandı:

- Çırılçıplak soyulmuş, vücuduna su dökülerek vantilatör karşısına oturtulmuş, kuruyan vücudu ıslakbezle ıslatılarak aynı işleme devam edilmiş,

- Çırılçıplak vaziyette zemine yatırılarak üzerine su tutulmuş, ıslak battaniye üzerine yatırılarakböbreklerine, ciğerlerine ve cinsel organına buz konularak uzun süre bekletilmiş,

- Yüzü bezle kapatılıp üzerine su dökülerek boğulma hissi verildiği, ağzı naylon torbayla kapatılarak nefesalmasının engellendiği, kaburgasının kırıldığı, Filistin askısı gibi yöntemlerle vücudunun çeşitli bölgelerindeekimozlar oluştuğu ifade edilmektedir.

Kızıl Bayrak / Bursa

G-U’da krizin faturası işçilere...Ben Samandıra’da kurulu olan G-U fabrikasından işten atılan bir işçiyim. Fabrika ekonomik kriz

nedeniyle “üretimi durdurma” kararı aldı. 30 Mart 2009 tarihinde yaklaşık 300 işçi, tüm hakları verilerek iştençıkarıldı.

Bizler G-U’da yaşanan süreci Kızıl Bayrak gazetesi ve kizilbayrak.net sitesi üzerinden tüm kamuoyuylapaylaştık. Bu konuya girmeyeceğim. Sadece son gün üzerinden birşeyler söylemek istiyorum.

Bizler son gün sabah saat 08.00’den itibaren parça parça fabrikaya geldik. Öğleden sonra tazminatlarımızıçek olarak almaya başladık. Bu işlem esnasında BMİS Genel Merkez yöneticileri, 1 No’lu Şube Başkanı veeğitim uzmanları işyerindeydi. Fabrika içinde ilk önce şube başkanı, daha sonra genel başkan işçilere hitabenbir veda konuşması yaptı. Bir basın açıklaması yapılmadı. Yapılan konuşmalarda, bu durumun emperyalist-kapitalist sistemden kaynaklandığı dile getirilerek, işyerinin kapanmasını önleyecek bir işlemyapamayacaklarını anladıklarını ve işçilerin haklarında bir kayıp oluşmaması için ellerinden geleniyaptıklarını söylediler. Sonra da başka işyerlerinde birlikte olma temennileri dile getirildi.

Evet, krizin faturasının işçilere ödetilmesinin bir örneği olan bu duruma karşı hiçbir direnç gösterilmedi.Biz sınıf bilinçli işçiler olarak, bu durumu gücümüzün yettiği kadar müdahaleye konu etmemize rağmen birsonuca ulaşamadık.

Son olarak şunu söylemek istiyoruz. Evet bu ülkede bizler birer işçi olarak yaşamaya devam edeceğiz vebizler sınıf mücadelesinin içindeyiz. Bize bu durumu yaşatan, patronların istedikleri gibi hareket etmesinezemin yaratan sendikal anlayışlardan hesap soracağız. Bu bir tehdit değil sınıf mücadelesinin önünün açılmasıiçin yapmamız gereken bir görevdir. Buradan tüm sınıf kardeşlerimize bir çağrıdır ayrıca.

Kahrolsun icazetçi-uzlaşmacı anlayış!G-U’dan atılan bir işçi

Bursa’da işkence ve linçgirişimi!

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, Bursa’dagözaltında sistematik işkenceye ve linç girişiminemaruz kalan Ender Bulhaz Aktürk’ün durumunailişkin 30 Mart’ta dernek binasında basın açıklamasıgerçekleştirdi.

Basın açıklamasına İHD İstanbul Şube BaşkanıGülseren Yoleri, Yönetim Kurulu üyesi RızaDalkılıç, THİV Yönetim Kurulu üyesi HürriyetŞener, Aktürk’ün avukatı Özlem Gümüştaş veRahşan Aytaç katıldılar. Basın açıklamasını İHDŞube Başkanı Gülseren Yoleri gerçekleştirdi.

Yoleri, Ender Bulhaz Aktürk’ün 18 Mart ‘09tarihinde Kestel’de bir polisin öldürülmesi olayıylailgili gözaltına alındığını, Bursa Terörle MücadeleŞubesi’nde iki günlük gözaltından sonratutuklanarak Bursa H Tipi Hapishanesi’nekonulduğunu ifade etti.

Yoleri, Aktürk’ün gözaltında bulunduğu iki günboyunca işkenceye uğradığını, işkence sonucukaburgasının kırıldığını, vücudunun çeşitliyerlerinde ekimozlar oluştuğunu, cinsel organındaişkence sonucu izlerin bulunduğunu, bunların AdliTıp Raporları ile tespit edildiğini ifade etti. Yoleri,Aktürk’ün Guantanamo’da uygulanan su işkencesiolmak üzere, birçok işkenceye maruz kaldığınıvurguladı. 21 Mart günü Aktürk’ün KestelAdliyesine çıkarıldığı sırada, linç edilmekistendiğini, Aktürk ve avukatı Özlem Gümüştaş’ın10 saat adliyede linç tehditi altında tutulduğunubelirtti.

Açıklama şu sözlerle sona erdi: “Bizler insanhakları savunucuları olarak, Ender Bulhaz Aktürk’euygulanan işkence ve linç girişimini kınıyor, BursaCumhuriyet Başsavcılığı’nı sorumluların amacıyladava açmaya, tüm duyarlı kamuoyunu vedemokratik kitle örgütlerini işkencenin takipçisiolmaya davet ediyoruz.”

Ardından Avukat Özlem Gümüştaş söz aldı.Gümüştaş, müvekkilinin maruz kaldığı işkenceleriayrıntılarıyla anlattı. Sorumlular hakkında suçduyurusunda bulunacaklarını belirtti.

Hürriyet Şener ve Rıza Dalkılıç’ın insanlık suçuolan işkencenin son bulmasını talep edenkonuşmalarının ardından basın toplantısı sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Page 31: sikb 2009 - 13

Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) sanatçısıRojda, 31 Mart günü İHD İstanbul Şubesi’ndedüzenlediği basın toplantısında, AKP’nin Siirtbelediye başkan adayı ve ailesi tarafından tehditedildiğini açıkladı. DTP adaylarına destek vermekamacıyla birçok ilçe ve ilde bulunduğunu, en sonSiirt Kurtalan ilçesine gittiğini söyledi. 11 ve 12Mart günleri arasında Kurtalan’da bulunduğu sıradakendisini arayan bir kadının, “Rojda sen yezidisin,sen Kurtalan’a nasıl gelirsin ve nasıl çıkacaksın?Öyle bir dayak yiyeceksin ki yaşamın boyuncaunutamayacaksın. DTP’yi nasıl savunursun” vb.

aşağılayıcı ifadelerle tehditler savurduğunu söyledi.İstanbul’a döndüğünde benzer tehditler içeren

telefonlar aldığını, Gaziosmanpaşa Savcılığı’na suçduyurusunda bulunduğunu belirten Rojda, yapılanincelemeler sonucunda telefon numarasınınAKP’nin adayı Nevzat Karaatay’a ait olduğununtespit edildiğini belirtti.

MKM yöneticisi Erol Balcı da kısa bir konuşmayaparak, AKP’nin Kürt kültür ve sanatınasaldırmaya devam ettiğini dile getirdi, bu türtehditlere karşı halkın duyarlı olmasını istedi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

CMYK

MücadelePostası

Hacı Ali Bey Mah., Çelikel Sok., Sakarya İş Hanı Kat: 5No: 58 ESKİŞEHİR

Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel/BURSATel: 0 (224) 220 84 92

EKSEN Yayıncılık Büroları Gazetene sahip çık! Abone ol! Abone bul!Adı : ........................................................................Soyadı :........................................................................Adresi : ........................................................................

.........................................................................Tel : ........................................................................

6 Aylık Yurt içi 60.000 000 TL Yurt dışı 100 Euro 1 Yıllık Yurt içi 120.000 000 TL Yurt dışı 200 Euro

Gülcan Ceyran adına,* TL için : Yapı Kredi Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 0097680-3* Euro için : İş Bankası İstanbul/Aksaray Şb. 10021127094No’lu hesaba yatırdım. Makbuzun fotokopisi ektedir.

Cemal Gürsel Cd. Shell Karşısı Vakıf İşhanı Kat: 3 No: 306 ADANA Tel: 0 (322) 363 19 94

853. Sok. Bilen İşhanı No: 27/710Konak/İZMİR Tel-Fax: 0 (232) 489 31 23

Ezilenlerin Hukuk Bürosu (EHB), Ergenekon soruşturmasının ikinci iddianamesinde yer alan HasanOcak ve Hasan Polat’a ilişkin iddialarla ilgili İHD İstanbul Şubesi’nde 28 Mart günü bir basın toplantısıdüzenledi. EHB avukatları yaptıkları açıklamada müvekkilleri Hasan Polat ile müvekkillerinin yakınıHasan Ocak adına müdahil olacaklarını duyurdu.

Basın toplantısına, Sezin Uçar, Av. Rahşan Aytaç, Gazi davası avukatlarından Gülizar Tuncer, HasanPolat’ın annesi Şah Hanım Polat, babası Yusuf Polat ile Hasan Ocak’ın ablası Hüsniye Ocak, abisi HüseyinOcak katıldı.

EHB tarafından yapılan açıklamada, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu bulunan OsmanGürbüz ve Danıştay saldırısının tetikçisi Alparslan Arslan’a yardım ettiği gerekçesiyle tutuklanan OsmanYıldırım’ın ifadeleri ile yeniden gündeme gelen ve kamuoyunun da soruşturmaya dâhil edilmesinibeklediği Gazi katliamının ikinci iddianamenin konusu haline geldiğini söyledi. Açıklamanın devamındaşunlar söylendi:

“Ergenekon soruşturması kapsamında her gün bir şifresi çözülen kontrgerilla gerçeği, ‘taşeron solörgütler’ yalanı ile gölgelenmek istenmektedir. Ergenekon kapsamında yargılanan Doğu Perinçek ve İşçiPartisi’ni ‘sol referans’ olarak alan iddia makamları, bu çevreye bütün ilericileri, sosyalistleri dahil ederekgerçekleri karartmakta, haksız ve tutarsız iddialar ileri sürmekteler.”

Davada müdahil olacakları söylenirken, ilerici kamuoyu davanın takipçisi olmaya çağırıldı. Ailelerinyaptığı konuşmaların ardından basın toplantısı sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Ezilenlerin Hukuk Bürosu’ndan müdahilolma çağrısı

Tehditlere karşı açıklama!

Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu, 16-22Mart tarihlerinde İstanbul’da toplanan 5. Dünya SuForumu’na karşı gerçekleştirdikleri çalışmalarınsonuçlarını ve değerlendirmelerini içeren sonuçbildirgesini 27 Mart günü düzenlediği basın toplantısı ileaçıkladı.

Prof. Dr. Beyza Üstün sonuç bildirgesinin içeriğineilişkin kısa bir konuşma yaptıktan sonra TMMOB İKKsekreteri Tores Dinçöz sonuç bildirgesini okudu.Bildirgede, platformun hangi görüşler ile hareketettiğine dair bilgilendirme ve tespitler yer aldı.Bildirgede dünyada giderek artan temiz su kıtlığınınaşılması ve suyun metalaşmasının önüne geçilmesi içinkısa ve uzun dönemde yürütülmesi gereken mücadeleninekseni ve hedefleri de sıralandı.

Bildirge metni şu sözlerle son buldu: “Toprağımızın,ekmeğimizin, emeğimizin ve suyumuzun kullanımdeğerine sahip çıkıyoruz. Bunun anlamı bütün üretiminyalnızca toplum yararına odaklanması demektir. DünyaSu Konseyinin ve onların işbirlikçilerinin Türkiye’desuların ticarileştirilmesi için planladıkları oyunlara ve5. Dünya Su Forumu’nun hedeflerine karşı halkınbirlikte mücadele edeceğini bir kez daha duyuruyoruz.”

Kızıl Bayrak / İstanbul

Ücretsiz ulaşım hakkı için eylem! Halk Cephesi, 23 Mart günü Şişli Endüstri

Meslek Lisesi önünde “Öğrencilere ücretsiz ulaşımhakkı” talebiyle gerçekleştirdiği basın açıklanmasınınardından 27 Mart’ta da Şişli Lisesi önündeeylemdeydi.

“İstiyoruz, alacağız! Haklıyız kazanacağız!”pankartı ve dövizlerin açıldığı eylemde yapılanaçıklamada, ulaşım sorununun hayatı adet çileyeçeviren sorunlardan biri olduğu belirtildi. Biröğrencinin ayda 51 TL, öğrenci olmayanların iseayda 84 TL yol parası verdikleri belirtilerek bunlarınen düşük miktar olduğunun altı çizildi.

Ücretsiz ulaşım hakkı için veliler, öğrenciler veöğretmenler birlik olmaya, mücadeleye çağırıldı.Eylemde, “Sömürüye son! Ücretsiz ulaşım istiyoruz!”, “Servis ücreti soygununa son!”, “Dilenci değilhalkız! Ücretsiz ulaşım hakkımız!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Öğrenci Kolektifleri’ndeneylem!

Öğrenci Kolektifleri, ödenmeyen İBB burslarınınderhal yatırılması, ulaşımda %50 indirim ile belediyeyebağlı sinema, tiyatro vb. sosyal-kültürel alanlarınücretsiz olması, belediyeye bağlı olmayanların ise %50indirimli olması talebi ile imza kampanyası başlatmıştı.Toplanan imzalar 1 Nisan günü İstanbul BüyükşehirBelediye Başkanlığı’na teslim edildi.

“Şirket değil belediye istiyoruz!”, “Ulaşımda % 50indirim istiyoruz!”, “Haklarımızı istiyoruz!” vb.dövizlerin taşındığı eylem öğrencilerin Taksim Tramvaydurağında biraraya gelmeleriyle başladı. Öğrencilerburadan ayakkabılarını çıkartarak, “Bursumu verTopbaş!” sloganıyla imzaları teslim etmek üzereİstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yürüdüler.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Suyun metalaşmasına hayır!

Page 32: sikb 2009 - 13

60. yılındaki saldırganlık ve savaş aygıtı NATO dağıtılsın!