Risale-i Nur Külliyat›ndan Lemalar · 2020. 4. 20. · Risale-i Nur'un çekirde¤i mahiyetinde...

1401
B C D E FG H I J KG H I J KG H I J KG H I J KG H I J KM N O P Q i Risale-i Nur Külliyat›ndan Lem alar NDEKS - D‹PNOT - SÖZLÜK - KRONOLOJ‹K B‹LG‹ Müellifi Bediüzzaman SA‹D NURSÎ

Transcript of Risale-i Nur Külliyat›ndan Lemalar · 2020. 4. 20. · Risale-i Nur'un çekirde¤i mahiyetinde...

  • BCDEFGHIJKGHIJKGHIJKGHIJKGHIJKMNOPQ

    i

    Risale-i Nur Külliyat›ndan

    Lem’alar‹NDEKS - D‹PNOT - SÖZLÜK - KRONOLOJ‹K B‹LG‹Müellifi

    BediüzzamanSA‹D NURSÎ

    LEMALAR00.qxd 2/14/07 9:17 AM Page 3

  • ‹çindekilerTakdim . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9

    Bediüzzaman Said Nursî kimdir? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 11

    Birinci Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 15Hazret-i Yunus Aleyhisselâm›n k›ssas› anlat›larak, her insan›n dünya ve ahiret ha-yat› için nefsiyle karfl› karfl›ya kald›¤› mücadeleyi izah eder.

    ‹kinci Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 20Hazret-i Eyyub Aleyhisselâm›n duas›n› anlatan âyet-i kerîmenin bir tefsiri olup,musibet ve hastal›klara karfl› sabr›n ehemmiyetini izah eder, as›l musibetin küfür vesap›kl›k oldu¤unu ispat eder.

    Üçüncü Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 32Beka için yarat›lan ve bekaya âfl›k olan insan ruhunun, Cenab-› Hakka karfl› hakikîvazifesini bilmekle, hem dünyada, hem de ebedî hayat›nda huzur ve saadetikazanaca¤›n› izah eden bir tefsirdir.

    Dördüncü Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 40Ehl-i Sünnet ve Cemaat ile ehl-i fiia olan Alevîler aras›ndaki meselelerin hakikati-ni izah eder.

    Beflinci Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 54On Birinci Lem’aya dahil edilip bofl kalm›fl, ayr›ca telif edilmemifl.

    Altıncı Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 54Yirmi Dokuzuncu Lem’ada Arapça olarak telif edilmifl olup, bu Lem’a boflkalm›flt›r.

    Yedinci Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 55Fetih Suresinin son üç ayetinin bir tefsiri olup, Kur’ân’›n mu’cizeli¤ini gösterir fle-kilde, gelece¤e dair verdi¤i haberleri anlat›r.

    Sekizinci Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 72Hûd Suresi 105 ve 112. ayetlerinin tefsiri mahiyetinde olan bu risale, Gavs-› AzamAbdülkadir Geylânî’nin keramet-i gaybiyesiyle Kur’ân’›n esrar›na ait olan Risale-iNurlar›n makbuliyetini gösterdi¤ini ve bu zaman›n Kur’ân hizmetkârlar›na iflaretleberaber, onlar›n kuvve-i maneviyelerini takviye, flevklerini tezyit ve s›k›nt›lar›n› iza-le eden hakikattar bir lem’ad›r.

    Dokuzuncu Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 141Üç mühim sualin cevab›nda ruha ait bir meseleyi, ilm-i cifirle ilgili aç›klamalar›nyaln›z bir iflaretle b›rak›lmas›n›n hikmetini ve vahdetülvücut meselesini gayet güzelizah ve ispat eder.

    LEM’ALAR | 5 ‹Ç‹NDEK‹LER

  • 6 | LEM’ALAR‹Ç‹NDEK‹LER

    Onuncu Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 157

    Kur'ân hizmetinde bulunan Nur Talebelerinin sehiv ve hatalar›na mukabil yedikleriflefkat tokatlar›n› anlat›r.

    On Birinci Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 173

    Sünnet-i seniyenin ve ona uyman›n ehemmiyetini izah eden bir tefsirdir.

    On ‹kinci Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 194

    ‹lim ve fen sahiplerince tenkit sebebi olan, astronomi ile ilgili baz› ayetlerin tefsiri.

    On Üçüncü Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 208

    fieytanlar›n ve çirkinliklerin kâinatta yarat›lmas›n›n hikmetini ve fleytana karfl›Allah'a s›¤›nman›n ehemmiyetini tefsir eden bir risaledir.

    On Dördüncü Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 244

    Birinci Makam›nda inkâr›na kalk›fl›lan hadislerin mahiyet ve hakikî manalar›n›,‹kinci Makam›nda ise “Bismillâhirrahmanirrahîm”in alt› mühim s›rr›n› izah eder.

    On Beflinci Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 266

    Risale-i Nur Külliyat›ndan Sözler, Mektubat ve Lem’alar’›n On Dördüncü Lem’as›-na kadar olan k›sm›n fihristesi olup, her eserin sonunda derç edilmifltir.

    On Alt›nc› Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 267

    Mühim ve merakl› baz› meselelere dair suallerin cevaplar›d›r.

    On Yedinci Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 287

    Notalar suretinde yaz›lm›fl muhtelif konular› ihtiva eden mükemmel bir eserdir. Eleal›nan konulardan baz›lar› flunlard›r: ‹nsan›n mahiyeti ve dünyaya ait fleylerin kay-bolmas›na üzülmenin yersizli¤i, Allah’tan baflkas›n› büyük görmeme, dünyan›n ge-çicili¤i ve ömrün fânîli¤i, haflirde insan›n cismiyle tekrar dirilece¤i, Avrupa mede-niyeti ve fenleri, insan›n k›ymeti ve buna ba¤l› olarak kâfirlerin çoklu¤unun ehem-miyetsizli¤i, v.s...

    On Sekizinci Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 336

    Gizli kalm›fl mühim bir Peygamber (a.s.m.) mu’cizesini aç›klayan ve evliyan›n ker-ametlerinin hak oldu¤una kesin bir delil teflkil eden Hazret-i Ali’nin (r.a.) gaybî birkerametini izah eden Birinci Keramet-i Aleviye Risalesi nam›nda mühim birlem’ad›r.

    On Dokuzuncu Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 353

    ‹sraftan menedip, iktisat ve kanaati emreden ayetleri tefsir eden ‹ktisat Risalesidir.

    Yirminci Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 370

    ‹slâmiyette ihlâs›n en mühim bir esas oldu¤unun s›rlar›n› anlat›r.

  • Yirmi Birinci Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 389Hay›rl› amellerde ve bilhassa uhrevî hizmetlerde sorulan bir k›s›m suallerin cev-ab›d›r.

    Yirmi ‹kinci Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 405Risale-i Nur'lar ve hizmeti üzerine sorulan bir k›s›m suallerin cevab›d›r.

    Yirmi Üçüncü Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 420Her fleyin Allah taraf›ndan yarat›ld›¤›n› ikna edici delillerle anlatan Tabiat Risale-sidir.

    Yirmi Dördüncü Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 453Tesettür Risalesi olup, Kur'ân'›n tesettürü emreden hükümlerini izah ve ispat edenönemli bir tefsirdir. Tesettürün insan yarat›l›fl›na da son derece uygun oldu¤unu,kad›n f›trat›n›n tesettürü gerektirdi¤ini, hem aile, hem cemiyet saadetinin bozulma-s›nda tesettürsüzlü¤ün ne kadar büyük rol oynad›¤›n› izah eder.

    Yirmi Beflinci Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 470Ehl-i imana gelen musibetlerin asl›nda bir musibet olmad›¤›n›, belki Cenab-›Hakk›n bir hat›rlatmas› ve flefkatli bir iltifat› oldu¤unu gösteren flifa hakk›ndakiayetlerin bir tefsiri olan Hastalar Risalesidir.

    Yirmi Alt›nc› Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 501Cemiyetin ve insan hayat›n›n önemli bir k›sm›n› teflkil eden ihtiyarlar ve ihtiyarl›khakk›nda çok lüzumlu ve güzel tesellileri ifade eden ayetlerin bir tefsiri olan ‹htiyar-lar Risalesidir.

    Yirmi Yedinci Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 582Eskiflehir Mahkemesi müdafaas› olup, Tarihçe-i Hayat'ta neflredildi¤inden burayayaz›lmam›flt›r.

    Yirmi Sekizinci Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 583Yirmi Sekiz Nükteden ibaret olup, Birinci Nüktesi ‹kinci Keramet-i Aleviye Risale-si ad›n› alan bu lem'a, mühim bir k›s›m suallere cevap mahiyetinde, baz› ayetlerintefsiridir.

    Yirmi Dokuzuncu Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 673‹mana Medar Âlî Bir Tefekkürname, Tevhide Dair Yüksek Bir Marifetname ad›ylaArapça telif edilen bu risale, fevkalâde mühim kalbî ve aklî izahlarla Tevhidin delil-lerini gösterir, akla ve kalbe iman nurunu yerlefltirir harika bir lem'ad›r.

    Otuzuncu Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 868Alt› Nükte ile ‹sm-i Azam›n alt› nurunu izah eden harika bir tefsirdir. birinci NükteKuddüs isminin, ‹kinci Nükte Adl isminin, Üçüncü Nükte Hakem isminin, Dördün-cü Nükte Ferd isminin, Beflinci Nükte Hayy isminin, Alt›nc› Nükte Kayyum ismi-nin kâinattaki cilvelerini izah eder.

    LEM’ALAR | 7 ‹Ç‹NDEK‹LER

  • 8 | LEM’ALAR‹Ç‹NDEK‹LER

    Otuz Birinci Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 964fiualar'da neflredilen On Dördüncü fiua olup, Afyon Mahkemesi müdafaas›d›r.

    Otuz ‹kinci Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 964Risale-i Nur'un çekirde¤i mahiyetinde olan Lemaat adl› risale olup, Sözler mec-muas›n›n sonunda neflredilmifltir. Eski Said döneminin en son telifidir.

    Otuz Üçüncü Lem’a . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 964Mesnevî-i Nuriye mecmuas›nda neflredilen Katre, Habbe, fiemme, Zerre, Hubab,Zühre, fiule ve onlar›n zeyillerinden ibaret olup, muhtelif konular› ihtiva eden tef-sirlerdir.

    Münacat . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 965Kur'ân ve Peygamberimizin eflsiz duas› Cevflen'den ilhamen kaleme al›nan veCenab-› Hakk›n varl›¤›na, birli¤ine bütün varl›k âlemini kuflatan bin bir Esma-i Hüs-nas›na, ahiret âlemlerine iflaret eden say›s›z delil ve flahitleri gösteren harika bireserdir.

    Fihrist . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 991EKLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1123

    Lem’alar›n Telif Tarihleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1124fiah›s Bilgileri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1125Yer Bilgileri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1154Ayet ve Arapça Metin ‹ndeksi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1169Hadis ‹ndeksi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1207fiah›s ‹ndeksi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1215Yer ‹ndeksi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1223Genel ‹ndeksi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1225Tarihsel Geliflim ve Olaylar ‹çinde Bediüzzaman Said Nursî . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1397

    @

  • Takdim“Do¤rudan do¤ruya Kur’ân’dan al›p ilham›, / Asr›n idrakine söyletmeliyiz ‹slâm›.”

    Din, vatan ve hürriyet flairi Mehmed Akif’in, Kur’ânî bir nur ve mukaddes kitab›m›zdanmüjdeli bir mesaj beklentisi içindeki ‹slâm dünyas› ad›na bu m›sralarla dile getirdi¤i ide-al, elinizdeki eserin müellifi Bediüzzaman Said Nursî taraf›ndan telif edilen Risale-i NurKülliyat› ile gerçekleflmifl; Kur’ân’›n ça¤›m›z insan›na verdi¤i mesajlar bu eserlerle ortayakonulmufltur.

    Modern ça¤ insan›n›n arad›¤› Kur’ân yorumunu, en mükemmel flekliyle Risale-i Nur’-da bulmak mümkündür. Bu yorum, “ruh-u aslî”yi rencide etmeden, asr›n idrakine uygunizahlar› ihtiva eden bir hususiyete sahiptir. Risale-i Nur, Kur’ân’›n bu asra bakan mesaj›-n› anlay›p yorumlama hususunda “tecdit” vazifesini ifa etmifltir.

    Ça¤›m›z›n hususiyetlerini derin bir vukufla tahlil ve manevî hastal›klar›n› isabetle tefl-his eden Bediüzzaman, “Zaman iman kurtarmak zaman›d›r” formülü çerçevesinde kale-me ald›¤› Risale-i Nur’la, bu zaman›n manevî ihtiyaçlar›na tatminkâr cevaplar veren biriman hazinesini ortaya koymufltur.

    Neden zaman, iman kurtarmak zaman›d›r?

    Çünkü ça¤›m›zda iman, eski devirlerde görülmemifl hücum ve taarruzlara maruzdur.Eskiden iman, böylesine büyük tehlikelerle karfl› karfl›ya de¤ildi. Cemiyetlere, büyük öl-çüde teslimiyete dayal› bir iman hâkimdi. O itibarla, büyük zatlar›n sözleri, delilsiz de ol-sa kabul ediliyordu. Bugün ise, materyalist cereyanlar›n yayg›n hâle gelmesi sebebiyle,bu iman› tehdit eden flüpheler birçok zihni meflgul edecek seviyeye ulaflm›flt›r. As›rlar-d›r Kur’ân aleyhine y›¤›lagelen flüphe, itiraz ve evhamlar, bu asr›n çalkant›lar› içinde yolbulup, ça¤›n modern imkânlar› kullan›larak birçok insana mal edilebilmifltir.

    ‹flte Bediüzzaman Said Nursî, bu geliflmelerin, Müslümanlar›n dahi iman›n› tehlikeyesokaca¤›n› görerek, bir sel gibi gelen inançs›zl›k telkinleri karfl›s›nda, do¤rudan do¤ruyaKur’ân’dan ilham alarak telif etti¤i Risale-i Nur gibi muhkem bir seddi tesise muvaffak ol-mufltur.

    Bu eserlerde, her insan›n zihnini meflgul eden ve modern ça¤ insanlar›n›n da bigânekalamayaca¤›, “Ben kimim? Nereden geldim? Nereye gidiyorum? Bu dünyadaki vazifemnedir?” suallerine doyurucu izahlar getirilmekte; baflta Allah’a iman olmak üzere bütüniman esaslar› izah ve ispat edilmekte; bu konularda fen ve felsefe ad›na ortaya konulanflüphe ve sualler ikna edici bir üslûpla cevapland›r›lmakta; ilimle dinin uzlaflmazl›¤› yo-lundaki iddialar püskürtülerek, ilme din nam›na sahip ç›k›lmakta; ‹slâm› dejenere etmekmaksad›yla giriflilen tahrifatç› tahrip teflebbüsleri bofla ç›kar›lmakta; maddeci anlay›flabina edilen medeniyetin insanl›¤› sürükledi¤i manevî buhranlar, Kur’ân’›n tevhit ve haflirgibi genifl hakikatlerine dair akl› doyuran, ruhu okflayan, kalbi tatmin eden tatl› izahlar-la tedavi edilmekte; ruhun ve kalbin vazifesizli¤inden do¤an s›k›nt›lar›n sürükledi¤i sefa-hat ve bafl›boflluk hâli, Kur’ân mesaj›yla izale edilmektedir.

    Risale-i Nur’un çok büyük önem tafl›yan bir di¤er özelli¤i de, ça¤›m›z›n sosyal ve siya-sî problemlerine; din ve demokrasi, din ve siyaset, cihad, terör gibi tart›flma konular›na

    LEM’ALAR | 9 TAKD‹M

  • 10 | LEM’ALARTAKD‹M

    küresel boyutta ve kal›c› geçerlilik tafl›yan ufuk aç›c› yorumlar›yla sa¤lam ve tutarl› çö-zümler getirmesi; demokrasiyi, hak ve hürriyetleri, sivil toplumu önceleyen ve müspethareket esas›na dayanan orijinal ve örnek bir hizmet metoduna kaynakl›k etmesidir.

    Risale-i Nur’un pek çok dünya diline çevrildi¤i; dünya üniversitelerinde tezlere ve ilmîaraflt›rmalara konu oldu¤u; hakk›ndaki peflin hükümlerin sür’atle y›k›lmaya yüz tuttu¤u;muhteva ve mesaj›n›n her geçen gün daha iyi anlafl›ld›¤› flu günlerde, bu paha biçilmezk›ymetteki eserleri orijinal bir tanzimle ve istifadeyi kolaylaflt›racak yeniliklerle tekrarneflrederek, önemli bir hizmeti daha ifa etti¤imiz inanc›nday›z.

    Yap›lan yenilikleri flu flekilde s›ralayabiliriz:

    1. Metinde geçen bilinmeyen kelimelerin anlamlar› ayn› sayfada verilmifl; kelimelerinseçiminde 8-11. s›n›f ö¤renci düzeyi esas al›nm›flt›r. Kelimeye, geçti¤i yerdeki anlam›nverilmesine özen gösterilmifl; farkl› anlamlar› pefl pefle s›ralanm›flt›r. Ayr›ca, bilinen söz-lük anlam›n›n d›fl›nda, Risale-i Nur’un orijinal üslûbu içinde kendisine has bir anlamdakullan›lan kelime veya kelime gruplar›n›n aç›klamas› da, buna uygun flekilde yap›lm›flt›r.

    2. Risale-i Nur’un metni, üslûp ve özelli¤i de dikkate al›narak, Türkçenin imlâ kural-lar›na göre dizilmifltir.

    3. Müellif Bediüzzaman Said Nursî’nin k›sa biyografisinden baflka; onun hayat›ndaönem tafl›yan tarihlerin s›raland›¤› bir tarih cetveline, ayr›ca yer verilmifltir. Bu cetvel, ay-n› tarihlerde Türkiye’de ve dünyada meydana gelen önemli olaylar› da ihtiva etmekte-dir. Bu tercih ile, Risale-i Nur’a taallûk eden önemli olaylar›n, cereyan ettikleri konjonk-tür çerçevesinde de¤erlendirilebilmesi hedeflenmifltir.

    4. Risale-i Nur’da geçen flah›s ve mekân bilgilerinin yer ald›¤› listelerle birlikte, “flah›sve mekân indeksi” de mevcuttur. Böylece okuyucu, flah›s ve mekânlar hakk›nda bilgi-lenmekle birlikte, onlar›n metindeki yerlerine de kolayl›kla ulaflabilecektir.

    5. Metinde geçen ayet ve hadisler için iki ayr› bafll›k alt›nda indeks haz›rlanm›flt›r. ‹n-dekslerin alfabetik s›ralan›fl›nda, metinlerin Türkçe okunufllar› esas al›nm›flt›r. Böylece,Arap alfabesini bilmeyenlerin de indeksten istifade edebilmesi hedeflenmifltir.

    6. Genel indeks, konu bafll›klar› belirlenirken alt bafll›klar›n da dikkate al›nd›¤› bir ti-tizlikle haz›rlanm›flt›r.

    7. Her risalenin “telif tarihi” ile ilgili olarak elde bulunan bilgiler hem o risalenin bafl-lang›c›na, hem de liste olarak eserin sonuna konulmufltur.

    YEN‹ ASYA NEfiR‹YAT

    @

  • Bediüzzaman Said Nursî kimdir?1878’de Bitlis’in Hizan ilçesinin Nurs köyünde do¤an Bediüzzaman, ilk e¤itimini a¤abeyi

    Molla Abdullah’tan ald›. De¤iflik medreselerde k›sa aral›klarla kalarak befl y›l süren tahsil ha-yat›na, Ta¤ Köyünde sekiz yafl›nda bafllad›. Sonunda, Do¤ubayaz›t’ta fieyh Mehmet Celâlî’ninmedresesinde üç ay süren bir e¤itimden sonra icazetini ald› ve Do¤ubayaz›t’tan ayr›ld›. ‹lmîmünazaralardaki baflar›s›, genç yaflta ulaflt›¤› seviye, anlafl›lmas› en zor konular› kolayl›kla an-lamas› ve mütalâa etti¤i kitaplar› kolayl›kla ezberine almas› gibi farkl›l›klar› sebebiyle, zama-n›n âlimleri ona “Bediüzzaman” lâkab›n› uygun gördüler.

    Bitlis’e gelen Bediüzzaman, Vali Ömer Paflan›n kona¤›nda iki y›l kald›ktan sonra Van’a git-ti. Burada kald›¤› on y›l boyunca, çal›flmalar›n› pek çok farkl› ilimde derinlefltirirken, HorhorMedresesini kurarak dersler de vermeye bafllad›. E¤itim çal›flmalar› s›ras›nda, fen ilimleriyledin ilimlerinin birlikte okutulaca¤›, “Medresetüzzehra” ad›n› verdi¤i üniversite projesinin e¤i-tim esaslar› ve yönetim fleklini de belirledi.

    Vali kona¤›nda bir gazetede okudu¤u haber üzerine Bediüzzaman, hayat›n›n bir gayesiolarak “Kur’ân’›n bu asra bakan manevî mu’cizesini insanlara ispat ederek gösterme” karar›-n› verdi. Bu haber, ‹ngiliz Sömürgeler Bakan› Gladstone’un a¤z›ndan bir “oyun”u dile getiriyor-du: “‹slâm dünyas›na hâkim olmak için, ya Kur’ân Müslümanlar›n elinden al›nmal›, ya da Müs-lümanlar Kur’ân’dan so¤utulmal›.” Van’daki uzun ikametinin neticesi olan bu karar ve fiarktakurulmas›n› istedi¤i üniversite fikri, Said Nursî’nin bundan sonraki hayat›n› flekillendiren enönemli iki hedefti.

    Üniversite düflüncesini hükümete iletmek isteyen Said Nursî, Van valisi ‹flkodral› Tahir Pa-flan›n teflviki ve referans›yla, 1907 y›l›n›n bafllar›nda ‹stanbul’a gitti. ‹lk ifl olarak, Do¤uda ku-rulmas›n› istedi¤i üniversite ile ilgili bir dilekçeyi padiflah›n özel kalem dairesi olan Mabeyn-iHümayuna sundu. Ancak, hükümet dilekçenin konusunu gerçeklefltirmek için hiçbir giriflim-de bulunmad›. Geliflinden iki ay sonra Fatih’teki fiekerci Handa kalmaya bafllad›. “Burada hersuale cevap verilir, her müflkül hallolunur; fakat sual sorulmaz” fleklinde bir daveti kap›s›naasmas›, k›sa sürede bütün ‹stanbul’da de¤iflik çevrelerde yank› buldu. Evhamlanan hükümettaraf›ndan birkaç kere tutuklanan Bediüzzaman, hukukî aç›dan suç isnat edilemeyince, ser-best b›rak›ld›. Ancak, suçsuzlu¤u onu Toptafl› T›marhanesine gönderilmekten kurtaramad›.

    Doktorlar›n “sa¤lam” raporu vermesine ra¤men, o gözetimde kalmaya devam etti, sadeceyeri de¤iflti; t›marhaneden tekrar hapishaneye gönderildi. Çünkü, hükümet ile uzlaflmam›flt›.Zaptiye Naz›r› fiefik Paflan›n, “ihsan-› flahane” ile birlikte getirdi¤i Padiflah selâm›n› reddetmifl-ti—kurulmas›n› önerdi¤i üniversitenin rektörü tayin edilmesine ve rektörlük maafl›n›n hemenödenmeye bafllanaca¤› sözünü almas›na ra¤men. Bu arada, elbette, e¤itim hakk›ndaki teklifiBakanlar Kurulunun gündemine al›nacak ve görüflülmesi sa¤lanacakt›. Bediüzzaman, bu tek-lifleri sus pay› olarak gördü¤ünden kabul etmedi ve hapishaneye gönderilmeyi tercih etti.

    23 Temmuz 1908’de II. Meflrutiyetin ilân edilmesiyle serbest b›rak›lan Bediüzzaman SaidNursî, ‹stanbul’da çok hareketli bir siyasî hayat yaflamaya bafllad›. Gazetelerde, “Hürriyete Hi-tap” ad›yla yay›nlanan nutkunu, önce hürriyetin üçüncü gününde Sultanahmet’teki mitingde,daha sonra ‹ttihatç›lar›n ileri gelenleriyle birlikte gitti¤i Selânik Meydan›nda okudu.

    ‹stanbul’daki sosyal hareketlilik devam ederken, cemiyetlere üye oluyor, gazetelerde ma-kaleler yaz›yor, konferanslara ve toplant›lara kat›l›yor, kendisine yak›n buldu¤u toplumsalgruplara görüfllerini aktar›yordu. Meflrutiyetin ilân› ile birlikte, çeflitli çevrelerde meydana ge-len tepkiyi ortadan kald›rmak için, önemli teflebbüslerde bulundu. Bediüzzaman imzas›ylaSadrazaml›k arac›l›¤› ile Do¤u ‹llerindeki nüfuzlu flah›slara telgraflar çekti. ‹stanbul’un muhte-lif yerlerindeki avc› taburlar›n› dolaflt›. Medrese mensuplar›n›n topland›klar› yerlere gitti. Mefl-rutiyetin ve anayasal sistemin ‹slâmiyete ayk›r› olmad›¤›n›, Asr-› Saadetteki yönetim ruhunauygunlu¤unu anlatarak, gerilimi hayli yat›flt›rd›.

    LEM’ALAR | 11 B‹YOGRAF‹

  • 12 | LEM’ALARB‹YOGRAF‹

    Tarihe 31 Mart Vak’as› olarak geçen ayaklanmada yat›flt›r›c› bir rol oynamas›na ra¤men,Bediüzzaman da, s›k›yönetim mahkemesinde, di¤erleri gibi idam talebiyle yarg›land›.

    Meflrutiyetin ‹slâmiyete olan uygunlu¤unu ve ülke için gereklili¤ini içeren kapsaml› bir sa-vunman›n sonunda beraat etti. Serbest b›rak›ld›ktan sonra ‹stanbul’dan ayr›ld›. Bu müdafaas›,‹ki Mekteb-i Musibetin fiehadetnamesi veya Divan-› Harb-i Örfî ad›yla neflredildi.

    1910 y›l› bahar›nda Van’a ulaflan Bediüzzaman, birkaç ay Horhor Medresesinin yeniden dü-zenlenmesi ifliyle meflgul oldu. Hakkâri, Bitlis, Mufl, Diyarbak›r ve Urfa yörelerindeki afliretleriziyaret etti. Meflrutiyeti, hürriyeti, anayasay› ve bunlar›n ‹slâmî temellerini, meflrutiyetin ni-metlerinden faydalanmalar› için gayret göstermelerinin gereklili¤ini anlatt›. Daha sonra bu gö-rüflmelerin ve aç›klamalar›n özetini Münazarat ad› alt›nda yay›nlad›.

    K›fl mevsiminin girmesiyle fiam’a giden Said Nursî, âlimlerin daveti üzerine Emeviye Cami-inde, sonradan Hutbe-i fiamiye ad› ile neflredilen, ‹slâm dünyas›n›n siyasî, ekonomik ve sos-yal sorunlar› ve çözüm yollar›n› anlatt›¤› bir hutbe okudu.

    Üniversite projesini iletmek amac›yla ‹stanbul’a dönen Bediüzzaman, Sultan Reflad’a, Ru-meli seyahatinde Do¤u Vilâyetlerini temsilen, efllik etti. Daha sonra, Balkan Savafl›n›n baflla-mas›yla inflas› durdurulan Üsküp Üniversitesi için ayr›lan tahsisat›n aktar›lmas› ile birlikte Be-diüzzaman’›n “Do¤uda bir üniversite kurulmas›” teklifi, hükümetçe kabul edildi. Üniversitenintemeli, 1913 y›l›nda at›ld›ysa da, I. Dünya Savafl›n›n bafllamas› bu projenin de ertelenmesinesebep oldu.

    Birinci Dünya Savafl›n›n bafllamas›yla birlikte Do¤u ‹llerimizin Ruslar taraf›ndan iflgal edil-mesi üzerine, talebeleriyle beraber Do¤u Milis Teflkilât›n› kurdu ve Van-Bitlis cephesinde gö-nüllü alay komutan› olarak Ermenilere ve Ruslara karfl› savaflt›. Bitlis savunmas› s›ras›nda Rus-lara esir düflünce, Kosturma’ya sevk edildi. fiubat 1917’de bafllayan Rus ihtilâli s›ras›nda firarederek, Kosturma, Petersburg, Varflova, Viyana, Sofya üzerinden, Kas›m 1918’de ‹stanbul’aulaflt›.

    Gelifli büyük bir ilgiyle karfl›lanan Bediüzzaman, Harbiye Naz›r› Enver Paflan›n teklifi üzeri-ne, ‹stanbul’da kurulma aflamas›nda olan Dârülhikmeti’l-‹slâmiyeye üye tayin edildi. fieyhü-lislâm Mûsa Kâz›m Efendinin teklifi ile de, Sultan Vahdettin taraf›ndan kendisine ilmiyede“Mahreç” payesi verildi. “Mahreç Mevleviyyeti” olarak da an›lan bu paye, Osmanl› ülkesinde-ki bütün resmî uleman›n reisi olan “Baflmüderris”ten sonraki ilmî rütbe anlam›na geliyordu.

    Çaml›ca’da, Yusuf ‹zzettin Pafla Köflkünde kalan Bediüzzaman, Kur’ân’›n mu’cizeli¤ini ça¤›ninsan›na göstermek için yazd›klar›n› neflretmeye bafllad›.

    ‹man rükünlerinin ispat›na dair Nokta, çeflitli ayet ve hadisleri tefsir eden Sünuhat, Pey-gamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (a.s.m.) peygamberli¤ini ispat eden fiuaat, Kur’ân’›nmu’cizeli¤ini anlatan Rumuz, sosyal konularda Tulûat, tevhidin ispat› hakk›nda Katre, özlüsözleri içine alan Hakikat Çekirdekleri, ahlâk ve ubudiyet derslerini ihtiva eden Habbe, Zerreve fiemme adl› risalelerini yazd› ve yay›nlad›.

    Bu s›rada Birinci Dünya fiavafl› da bitmifl ve ‹ngilizler payitaht› iflgal etmekle kalmam›fl, Tür-kiye’de kendi politikalar›n› destekleyecek bir kamuoyu da oluflturmaya bafllam›fllard›. Kamu-oyunda ciddî kuvvet kazanan ‹ngiliz taraftarl›¤›, etkisini, Bediüzzaman’›n Hutuvat-› Sitte adl›eserini ‹stanbul’un önemli yerlerinde da¤›tmas›yla, kaybetti.

    Anadolu’da bafllayan ‹stiklâl Savafl›n›n ve Kuva-i Milliyenin aleyhine, ‹ngilizlerin etkisindekalan baz› çevrelerin bask›s›yla ç›kar›lan fieyhülislâm fetvas›na karfl› bir fetva yay›nlad›. Yaz›ve makalelerinde ‹stiklâl Savafl›n› “cihad,” Kuva-i Milliyecileri de “mücahit” ilân ederek istiklâlmücadelesini destekledi. Büyük Millet Meclisi Hükümeti de, Bediüzzaman’› yak›ndan takip et-ti¤inden, ›srarla Ankara’ya davet etti.

    Bediüzzaman, 25 Kas›m 1922’de Ankara’da Büyük Millet Meclisinde düzenlenen resmî “hoflgeldin” merasimiyle karfl›land›. Bir yandan meclis çal›flmalar›na kat›l›yor, bir yandan da mil-letvekilleriyle önemli konular› tart›fl›yordu. Yeni kurulan devletin yap›lanmas›na katk›da

  • bulunmak için 10 maddelik bir beyanname haz›rlayarak milletvekillerine da¤›tt›. Bu faaliyet-leri baz› çevreleri oldukça rahats›z etti¤inden, Büyük Millet Meclisi baflkan› Mustafa Kemal Pa-fla ile aralar›nda ciddî bir tart›flmaya yol açt›. Mustafa Kemal özür dileyip tart›flmay› daha faz-la uzatmasa da, bu olay Bediüzzaman ve yeni rejimin kurucular› aras›ndaki görüfl farkl›l›kla-r›n›n ilk iflareti oldu.

    Ankara’da kald›¤› s›rada, tabiatç›l›¤› ve inkârc›l›¤› ortadan kald›rmay› hedef alan, Hubab veZeylü’z-Zeyil gibi eserlerini yay›nlad›. Sultan Reflad döneminde karar verildi¤i hâlde, savafl yü-zünden inflas› sürdürülemeyen Medresetüzzehra’n›n yeniden kurulmas› için TBMM’ne sunu-lan teklif kabul edilerek kanunlaflt›.

    Bediüzzaman, bu çal›flmalar› s›ras›nda, yeni rejimin önde gelenlerinin farkl› bir yolda oldu-¤unu ve onlarla birlikte hareket etmenin mümkün olmad›¤›n› anlad›. Kendisine Ankara’dakalma karfl›l›¤›nda sunulan, Büyük Millet Meclisi Hükümetinin en yüksek dinî makam› olanfiark Umumî Vaizli¤i ve milletvekilli¤i imkânlar›n› reddederek 1923 y›l›n›n May›s ay› bafllar›n-da Van’a gitti.

    Bir süre sonra Erek Da¤›nda, talebeleriyle ders yapmaya bafllad›. Bu arada Ankara’ya kar-fl› tepkiler art›yordu. Mektup yazarak ayaklanmada kendisinden destek isteyen fieyh Said’iplân›ndan vazgeçirmeye çal›flt›. Hamidiye paflalar›ndan Kör Hüseyin Paflay› fieyh Said'e des-tek karar›ndan vazgeçirtti. Yat›flt›r›c› bir rol oynamas›na ra¤men, fieyh Said Hâdisesi sonras›,Do¤udaki di¤er nüfuzlu kimseler gibi, o da Burdur’da zorunlu ikamete gönderildi.

    1925 y›l›n›n May›s ay› ortalar›nda getirildi¤i Burdur’da Nurun ‹lk Kap›s› ad› ile kitaplaflt›rd›-¤› iman hakikatlerini anlatmaya bafllad›. Daha önce Arapça olarak yazd›¤› fiemme ve fiule ri-salelerinin ek parçalar›n› kaleme ald›. Yine hükümetin emriyle, 25 Ocak 1926’da önce Ispar-ta’ya, sonra da ücra bir köy olan, Barla’ya nakledildi.

    Öldükten sonra dirilifli ispatlayan Haflir Risalesi, Kur’ân-› Kerîm’i esas alan ve insanlar›nimanlar›n› kurtarmalar›na vesile olan Sözler ve Mektubat tamamen, Lem’alar ise 26. Lem’ayakadar, Barla’da yaz›ld›.

    Bu s›rada Ankara’da, yeni yönetim dinden uzak dünyevî bir temel üzerine oturtulmaya ça-l›fl›l›yordu. 1928 y›l›nda gerçekleflen harf ink›lâb› ile, Arap harfleriyle kitap yay›nlamak yasak-lan›nca, risaleler el yaz›s›yla yüz binlerce yaz›larak ço¤alt›lmaya baflland›.

    Sekiz y›ll›k Barla hayat›ndan sonra Bediüzzaman 1934 y›l›n›n yaz aylar›nda Isparta’n›n mer-kezine getirildi. 20 Nisan 1935’de savc›n›n talimat›yla evi aranan Said Nursî’nin kitaplar›na elkonuldu. Bediüzzaman’la birlikte Isparta ve havalisinden 120 Nur Talebesi, tutuklanarak as-kerî araçlarla Eskiflehir hapishanesine gönderildi.

    Bediüzzaman, Eskiflehir hapishanesinde Yirmi Yedinci, Yirmi Sekizinci, Yirmi Dokuzuncu veOtuzuncu Lem’alar ile Birinci ve ‹kinci fiua risalelerini yazarak Risale-i Nur’un telifine devametti. Eskiflehir A¤›r Ceza Mahkemesi, 19 A¤ustos 1935 tarihinde verdi¤i kararla, Said Nursî’ye,hukukî bir suç isnat edilememesine ra¤men, Tesettür Risalesi bahanesiyle, ancak “kanaat-ivicdaniye”ye dayanarak, 11 ay hapisle birlikte Kastamonu’da “mecburî ikamet” cezas› verdi.On befl talebesini ise alt›flar ay hapis ile cezaland›rd›.

    Tahliye edildi¤inde serbest b›rak›lmayarak, polis gözetimi alt›nda mecburî ikamet için Kas-tamonu’ya gönderildi. Üçüncü fiua olan Münacat Risalesi, Dördüncü fiua olan Hasbiye Risale-si, Alt›nc› fiua ve Yedinci fiua olan Ayetü’l-Kübra Risalesi burada yaz›ld›.

    Bediüzzaman, 20 Eylül 1943’de Isparta Savc›s›ndan gelen talimat üzerine yeniden tutukla-n›p, 3 Ekim 1943 tarihinde Isparta’ya gönderildi. Önce askerî konvoy eflli¤inde kara yoluylaÇank›r› üzerinden Ankara’ya, sonra Isparta’ya getirildi. Risale-i Nur ile ilgili davalar›n birlefltiril-mesi karar› al›nd›¤› için, Isparta, Kastamonu ve Denizli’deki Nur Talebeleriyle beraber 25 Ekim1943’te Denizli’ye sevk edildi.

    Tecrit alt›nda bafllayan Denizli hapsinde On Birinci fiua, On ‹kinci ve On Üçüncü fiualar› yaz-d›. 15 Haziran 1944 günü Denizli A¤›r Ceza mahkemesinden beraat ve tahliye karar› ç›kmas›-na ra¤men serbest b›rak›lmad›. Bakanlar Kurulu karar›yla Emirda¤’da zorunlu ikamete tâbi

    LEM’ALAR | 13 B‹YOGRAF‹

  • 14 | LEM’ALARB‹YOGRAF‹

    tutuldu. Burada, camie gitmesine bile müsaade edilmeyecek kadar a¤›r takip ve tarassudau¤ruyordu. Bediüzzaman, hayat› boyunca yirmi üç defa denenecek zehirleme teflebbüsleri-nin ilk üçünü Emirda¤’da yaflad›.

    Bu arada Yarg›tay Birinci Ceza Dairesi, 30 Aral›k 1944 tarihinde verdi¤i kararla, savc› tara-f›ndan temyiz edilen Denizli A¤›r Ceza Mahkemesinin beraat karar›n› onaylad›. 1946 y›l›ndanitibaren Isparta ve ‹nebolu’da Risale-i Nur’lar teksir edilmeye bafllanm›fl ve 1947 y›l›nda, hac-c›n s›n›rl› da olsa serbest b›rak›lmas›yla, Nurlar›n ‹slâm âlemine yay›lmas› sa¤lanm›flt›. Yeniyaz› ile teksir edilen Asa-y› Mûsa ve bask›s› yap›lan Gençlik Rehberi gibi risaleler Hristiyan mis-yonerlere verilmifl ve Risale-i Nur’lar Amerika’ya kadar gönderilmiflti.

    Bu tür geliflmelerden duyulan rahats›zl›kla, 17 Ocak 1948 günü Said Nursî ve Risale-i NurTalebeleri Afyon A¤›r Ceza Mahkemesine sevk edildi. Denizli mahkemesinde gizli cemiyetkurma, rejim aleyhinde olma, ink›lâplar› kabul etmeme, Mustafa Kemal’i tahkir, v.b. gibi iddi-alarla yarg›lan›p beraat karar› almalar›na ra¤men, Afyon A¤›r Ceza Mahkemesinde de ayn› id-dialarla yarg›land›lar. Said Nursî, Afyon Cezaevinin bütün a¤›r ve zor flartlar›na ra¤men, OnDördüncü ve On Beflinci fiualar› burada yazarak Risale–i Nur’lar›n telifini tamamlad›.

    Mahkeme, 6 Aral›k 1948 tarihinde Said Nursî hakk›nda 20 ay a¤›r hapis cezas›na hükmet-ti. Temyiz edilen karar› Yarg›tay, Bediüzzaman’›n lehine bozdu. Ancak, Afyon A¤›r Ceza Mah-kemesi yarg›lamay› uzatarak, 20 ayl›k sürenin cezaevinde geçmesini sa¤lay›p 20 Eylül1949’da serbest b›rakt›. 72 gün Afyon’da polis kontrolünde iskâna tâbi tutulup, ancak 28 Ara-l›k 1949 tarihinde mecburî ikamet yeri Emirda¤’a dönebildi.

    Bediüzzaman, 14 May›s 1950’de bafllayan çok partili dönemi, 23 A¤ustos 1953’e kadar kal-d›¤› Emirda¤’da karfl›lam›flt›. Türkiye’de 27 y›l aradan sonra yeniden bafllayan demokratiklefl-me dönemini büyük bir sevinç ve ümitle karfl›layan Bediüzzaman, talebeleriyle birlikte de-mokratlara çok önemli bir destek sa¤lad›. Toplumun iç dinamiklerine ve bünyesine uygun de-¤ifliklikleri teflvik eden Bediüzzaman, hayat›n›n sonuna kadar Demokratlardan ve demokrasi-den yana olan tavr›n› korudu. 1952 y›l›nda ‹stanbul’da, Gençlik Rehberi adl› kitab› hakk›ndaBediüzzaman’a bir dava daha aç›ld›. 5 Mart 1952’de yap›lan son duruflmada, dava konusu ki-tab›n 1943 y›l›nda Denizli mahkemesinden beraat karar› ald›¤› ve bu karar›n da Yarg›taycaonaylanm›fl oldu¤u anlafl›ld›¤›ndan, men-i muhakeme karar› verilerek dava sonuca ba¤land›.Ard›ndan, Said Nursî Emirda¤’a döndü.

    Daha sonra 1953 y›l› bafllar›nda ‹stanbul’a gelen Bediüzzaman, Fener Rum Patrikhanesinide ziyaret etti. Patrik Athenagoras ile görüflmesinde Hz. Muhammed’in (a.s.m.) peygamberli-¤ini, Kur’ân-› Kerîm’in de Allah’›n kitab› oldu¤unu kabul etmeleri hâlinde, Hr›stiyanlar› kaste-derek, ehl-i necat olacaklar›n› bildirdi.

    23 A¤ustos 1953’te yerleflmek üzere geldi¤i Isparta’da aç›lan bir davan›n daha sorgu hâ-kimli¤inde iken reddedilmesi ile Bediüzzaman'la ilgili mahkemeler devri kapand›.

    Bu arada biyografisi talebeleri taraf›ndan kaleme al›nd›; Bediüzzaman taraf›ndan düzelt-meler yap›larak Tarihçe-i Hayat ismi ile Risale-i Nur Külliyat›na dahil edildi.

    Bediüzzaman, bundan sonraki hayat›n› ziyaretle geçiriyor, gitti¤i yerlerde talebelerinedersler yap›yordu. Takvimler 21 Mart 1960 tarihini gösterirken, a¤›r hasta bir vaziyette, yan›n-daki talebeleriyle Urfa’ya gitti. Seksen iki y›ll›k ömrünü 23 Mart 1960 günü, ‹pek Palas Oteli 27numaral› odada sabaha karfl› tamamlad›.

    Ömrü boyunca verdi¤i iman ve hürriyet mücadelesi yüzünden bask› alt›nda kalan Bediüz-zaman, 27 May›s 1960’daki hükümet darbesinden sonra kabrinde de rahat b›rak›lmad›. Hali-lürrahman Dergâh›na defnedilen naafl›, 12 Temmuz 1960 gecesi kabrinden al›narak Isparta-Afyon civar›nda kimsenin bilmedi¤i bir mezara defnedildi.

    Dayan›lmas› güç bask›lara maruz b›rak›lmas›na ra¤men, hayat tarz›yla bir destan yazanBediüzzaman, arkas›nda miras olarak Kur’ân’›n ça¤a dersi ve mesaj› olan Risale-i Nur Külliya-t› ile milyonlarca Nur Talebesini b›rakt›. o

  • æ1@ nÚ/ŸpÉs¶dG nøpe oâræoc uÊpG n∂nfÉnërÑ°oS nârfnG sB’pG n¬'dpG = '’ r¿nG päÉnªo∏`t¶dG p‘ …'OÉnænaGrƒsdnƒnJ r¿pÉna 2@ nÚ/ªpMGsôdG oºnMrQnG nârfnGnh töt†dG n»pæ°sùne uÊnG o¬s`HnQ …'OÉnf rPpG¢pTrôn©rdG tÜnQ nƒognh oâr∏`scnƒnJ p¬r«n∏nY nƒog s’pG n¬'dpG 'B’ *G n»pÑ°rùnM rπo≤na$ÉpH s’pG nIsƒob n’nh n∫rƒnM n’ 4@ oπ«/cnƒrdG nºr©pfnh *G ÉnæoÑ°rùnM

    3@ pº«/¶n©rdG6@ =≈/bÉnÑrdG nârfnG =≈/bÉnH Énj @ =≈/bÉnÑrdG nârfnG =≈/bÉnH Énj 5@ pº«/¶n©rdG pq»p∏n©rdG

    7

    lABÉnØ°pTnh …kóog Gƒoæne'G nøj/òs∏pd

    Otuz Birinci Mektubun Birinci K›sm›, her zaman, hususanma¤rip ve iflâ ortas›nda otuz üçer defa okunmas› çokfaziletli bulunan mezkûr kelimat-› mübarekenin her birininçok envar›ndan birer nurunu gösterecek Alt› Lem’ad›r.

    Birinci Lem’aHAZRET-‹ YUNUS ibni Mettâ Alâ Nebiyyinâ ve Aley-

    hissalâtü Vesselâm›n münacat›, en azîm bir münacatt›rve en mühim bir vesile-i icabe-i duad›r.

    Hazret-i Yunus Aleyhisselâm›n k›ssa-i meflhuresininhülâsas›:

    LEM’ALAR | 15 B‹R‹NC‹ LEM’A

    Alâ Nebiyyinâ AleyhissalâtüVesselâm: Peygamberimize veona salât ve selâm olsun.azîm: büyük, yüksek.Bâkî: yok olmayan, sürekli ve ka-l›c› olan, bütün varl›klar yok ol-duktan sonra da zat›yla var ola-cak tek varl›k Allah.envar: nurlar, ›fl›klar.faziletli: de¤erli, sevapl›.hidayet: do¤ru olan, hak olan, ‹s-lâmiyet.hususan: özellikle.hülâsa: k›saca, sözün k›sas›, özet.ibadet: kulluk etme, Allah’›nemirlerini yerine getirme, yasak-lar›ndan kaç›nma.ibni: o¤lu, o¤ul.iflâ: yats› namaz› vakti.kelimat-› mübareke: mübarek,hay›rl›, ilim dolu kelimeler.k›ssa-i meflhure: meflhur k›ssa,hikâye.lem’a: par›lt›.ma¤rip: güneflin batma vakti, ak-flam.merhamet: ac›ma, flefkat etme.Mettâ: Hz. Yunus’un (a.s.) annesi-nin ad›.mezkûr: ad› geçen.mühim: önemli.münacat: Allah’a yalvar›fl, dua.niyaz: dua.noksan: eksik, kusur.nur: par›lt›, ›fl›k.Rab: her bir fleye muhtaç oldu¤ufleyleri veren, onlar› terbiye edipidaresi ve egemenli¤i alt›nda bu-lunduran Allah.Rahîm: çok merhamet eden,esirgeyen, koruyan, ac›yan Allah.Rahman: rahmeti bütün herkeseyay›lan ve bütün yarat›lm›fllar›nr›z›klar›n› ve geçim flekillerini içi-ne alan rahmetin sahibi Allah.flifa: beden veya ruh hastal›kla-r›ndan kurtulma.tenzih etme: eksik ve kusurdanuzak tutma, temiz bilme.tevekkül etme: gerekeni yapt›k-tan sonra sonucu Allah’a b›rak-ma, Ona güvenip ifllerinde Onuvekil etme.vesile-i icabe-i dua: duan›n ka-bul olmas› veya duaya cevap ve-rilmesine vesile olmas›.zulüm: haks›zl›k, eziyet.

    1. Rahman ve Rahîm olan Allah’›n ad›yla.Karanl›klar içinde kald›¤›nda niyaz etti: “Senden baflka ilâh yoktur. Seni her türlü noksan-dan tenzih ederim. Gerçekten ben kendine zulmedenlerden oldum.” (Enbiya Suresi: 87.)

    2. Rabbine flöyle niyaz etmiflti: “Bana gerçekten zarar dokundu. Sen ise merhametlilerin enmerhametlisisin.” (Enbiya Suresi: 83.)

    3. E¤er insanlar senden yüz çevirirse de ki: “Allah bana yeter. Ondan baflka ibadete lây›k hiç-bir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim. Yüce Arfl›n Rabbi de Odur.” (Tevbe Suresi: 129.)

    4. Allah bize yeter. O ne güzel vekildir. (Âl-i ‹mran Suresi: 173.)5. Kötülüklerden uzaklaflmak ve iyili¤e yönelmek ancak Allah’›n yard›m›ylad›r.6. Ey Bâkî olan Allah, Bâkî ancak Sensin! Ey Bâkî olan Allah, Bâkî ancak Sensin!7. O [Kur’ân], iman edenler için bir hidayet rehberi ve bir flifad›r. (Fuss›let Suresi: 44.)

    * Birinci Lem’a, Barla’da1932’de Türkçe olaraktelif edilmifltir.

  • Denize at›lm›fl, büyük bir bal›k onu yutmufl. Deniz f›r-t›nal› ve gece da¤da¤al› ve karanl›k ve her taraftan ümitkesik bir vaziyette,

    1 nÚ/ªpdÉs¶dG nøpe oâræ`oc uÊpG n∂nfÉnërÑ°oS nâr`fnG sB’pG n¬'dpG 'B’münacat›, ona sür’aten vas›ta-i necat olmufltur.

    fiu münacat›n s›rr-› azîmi fludur ki:

    O vaziyette esbap bilkülliye sukut etti. Çünkü, o hâldeona necat verecek öyle bir Zat lâz›m ki, hükmü hem ba-l›¤a, hem denize, hem geceye, hem cevv-i semaya geçe-bilsin. Çünkü, onun aleyhinde gece, deniz ve hut ittifaketmifller. Bu üçünü birden emrine musahhar eden bir Zatonu sahil-i selâmete ç›karabilir. E¤er bütün halk onunhizmetkâr› ve yard›mc›s› olsa idiler, yine befl para fayda-lar› olmazd›.2 Demek esbab›n tesiri yok. Müsebbibü’l-Es-bap’tan baflka bir melce olamad›¤›n› aynelyakîn gördü-¤ünden, s›rr-› ehadiyet, nur-i tevhid içinde inkiflaf etti¤iiçin, flu münacat birden bire geceyi, denizi ve hutu mu-sahhar etmifltir. O nur-i tevhid ile hutun karn›n› bir tah-telbahir gemisi hükmüne getirip ve zelzeleli da¤vari em-vaç dehfleti içinde, denizi, o nur-i tevhid ile emniyetli birsahra, bir meydan-› cevelân ve tenezzühgâh› olarak onur ile sema yüzünü bulutlardan süpürüp, kameri bir lâm-ba gibi bafl› üstünde bulundurdu. Her taraftan onu tehditve tazyik eden o mahlûkat, her cihette ona dostluk yüzü-nü gösterdiler. Tâ sahil-i selâmete ç›kt›, fiecere-i Yaktîn 3

    alt›nda o lütf-i Rabbanîyi müflahede etti.

    aleyh: karfl›.aynelyakîn: bir fleyi görerek veseyrederek bilme.bilkülliye: büsbütün, tamamen.cevv-i sema: gökyüzü, hava bofl-lu¤u.cihet: yön, taraf.da¤da¤a: gürültü.da¤vari: da¤ gibi.dehflet: büyük korku hâli.emir: buyruk.emniyet: eminlik, güvenlik.emvaç: dalgalar.esbap: sebepler.hâl: durum.halk: millet, topluluk.hizmetkâr: hizmetçi.hut: büyük bal›k.hüküm: emir.inkiflaf etme: ortaya ç›kma, gö-rünme.ittifak etme: birleflme, birlik.kamer: ay.lâz›m: gerekli.lütf-i Rabbanî: bütün âlemleritedbir ve terbiye eden Allah’›nlütfu ve ba¤›fl›.mahlûkat: Allah taraf›ndan yara-t›lanlar.melce: s›¤›n›lacak yer.meydan-› cevelân: hareket vefaaliyet meydan›.musahhar etme: boyun e¤dirme,emre itaat ettirme.münacat: Allah’a yalvar›fl, dua.Müsebbibü’l-Esbap: bütün se-beplere sahip olan onlar› meyda-na getiren Allah.müflahede etme: flahit olma,gözlemleme.necat: kurtulufl.nur: ayd›nl›k, ›fl›k.nur-i tevhit: Allah’›n birli¤ini gös-teren nur, ›fl›k.sahil-i selâmet: kurtulufl sahili,korku ve endiflenin olmad›¤›, gü-venilir k›y›.sahra: çöl, genifl saha.sema: gökyüzü.s›rr-› azîm: büyük s›r.s›rr-› ehadiyet: Allah’›n her birvarl›kta görülen birlik yans›mala-

    r›n›n s›rr›, hakikati.sukut etme: durma.sür’aten: sür’at bak›m›ndan,h›z yönünden.fiecere-i Yaktîn: kavun, kar-puz veya kabak a¤ac›.tahtelbahir: denizalt›.

    taraf: yön, yan.tazyik etme: zorlama, bask›yapma; zorlay›p s›k›flt›rma.tehdit etme: korku verme.tenezzühgâh: seyir ve gezin-ti yeri.tenzih etme: uzak tutma,

    temiz görme, yüce tutma.tesir: etki.vas›ta-i necat: kurtulufl arac›.vaziyet: durum.zat: kifli, flah›s; azamet ve ulu-luk sahibi olan Allah.zelzele: sars›nt›.

    1. Senden baflka ilâh yoktur. Seni her türlü noksandan tenzih ederim. Gerçekten ben kendi-ne zulmedenlerden oldum. (Enbiya Suresi: 87.)

    2. En'am Suresi: 17; Yunus Suresi: 107; Fât›r Suresi: 2.3. Saffat Suresi: 146.

    16 | LEM’ALARB‹R‹NC‹ LEM’A

  • ‹flte, Hazret-i Yunus Aleyhisselâm›n birinci vaziyetin-den yüz derece daha müthifl bir vaziyetteyiz. Gecemiz is-tikbaldir. ‹stikbalimiz, nazar-› gafletle, onun gecesindenyüz derece daha karanl›k ve dehfletlidir. Denizimiz, flusergerdan küre-i zeminimizdir. Bu denizin her mevcindebinler cenaze bulunuyor; onun denizinden bin derecedaha korkuludur. Bizim heva-i nefsimiz hutumuzdur; ha-yat-› ebediyemizi s›k›p mahv›na çal›fl›yor. 1 Bu hut, onunhutundan bin derece daha muz›rd›r. Çünkü, onun hutuyüz senelik bir hayat› mahveder. Bizim hutumuz ise yüzmilyon seneler hayat›n mahv›na çal›fl›yor.

    Madem hakikî vaziyetimiz budur; biz de, Hazret-i Yu-nus Aleyhisselâma iktidaen, umum esbaptan yüzümüzüçevirip, do¤rudan do¤ruya Müsebbibü’l-Esbap olan Rab-

    bimize iltica edip,2 nÚ/ŸpÉs¶dG nøpe oâræ`oc uÊpG n∂nfÉnërÑ°oS nârfnG sB’pG n¬'dpG 'B’

    demeliyiz ve aynelyakîn anlamal›y›z ki, gaflet ve dalâleti-miz sebebiyle aleyhimize ittifak eden istikbal, dünya veheva-i nefsin zararlar›n› defedecek yaln›z o Zat olabilirki, istikbal taht-› emrinde, dünya taht-› hükmünde, nef-simiz taht-› idaresindedir. Acaba Hâl›k-› Semavat veArz’dan baflka hangi sebep var ki, en ince ve en gizli ha-t›rat-› kalbimizi bilecek? Ve bizim için istikbali, ahiretinicad›yla ›fl›kland›racak ve dünyan›n yüz bin bo¤ucu em-vac›ndan kurtaracak —hâflâ— Zat-› Vacibü’l-Vücud’danbaflka hiçbir fley, hiçbir cihette, Onun izni ve iradesi ol-madan imdat edemez ve halâskâr olamaz. 3

    LEM’ALAR | 17 B‹R‹NC‹ LEM’A

    lerin ve yerin yarat›c›s› olan Allah.hâflâ: asla, hiçbir vakit.hat›rat-› kalp: kalbe gelen hat›ra-lar.hayat-› ebediye: ebedî ve son-suz hayat.heva-i nefis: nefsin zararl› ve gü-nah olan istekleri.hut: büyük bal›k.icat: vücuda getirme, yaratma.iktidaen: uyarak, tâbi olarak.iltica: s›¤›nma.imdat: yard›m.irade: dileme, isteme.istikbal: gelecek zaman.ittifak etme: birleflme.küre-i zemin: yeryüzü, dünya.mahv: yok etme, y›kma.mevç: dalga.muz›r: zararl›.Müsebbibü’l-Esbap: bütün se-bepleri ve sebeplerin sonucunuyaratan Allah. müthifl: dehflet veren, korkutan.nazar-› gaflet: bir fleyin manas›n›anlamadan bakmak.nefis: ruh, can.Rab: her fleyin sahibi, yaratan,terbiye eden Allah.sergerdan: flaflk›n; bafl› dönmüfl.taht-› emir: hükmü ve emri alt›n-da olma.taht-› hüküm: hüküm ve idarealt›nda.taht-› idare: yönetim alt›nda.tenzih etme: uzak tutma, temizgörme, yüce tutma.umum: bütün, cümle.vaziyet: durum, hâl.zat: kifli, flah›s; azamet ve ululuksahibi olan Allah.Zat-› Vacibü’l-Vücud: varl›¤›mutlaka zorunlu olan ve varl›¤›-n›n devam› için hiç bir sebebeba¤l› olmayan Zat, Allah.

    ahiret: öldükten sonraki son-suz hayat.

    aleyhisselâm: Allah’›n selâm›,rahmet ve esenli¤i onun üze-rine olsun.

    aynelyakîn: bir fleyi görerekve seyrederek bilme.

    cihet: yön, taraf.dalâlet: iman ve ‹slâmiyettenayr›lmak, azmak; sapk›nl›k.def etmek: uzaklaflt›rmak.dehflet: büyük korku hâli.derece: mertebe, kademe.emvaç: dalgalar.

    esbap: sebepler.gaflet: Allah’tan uzaklafl›pnefsinin arzular›na dalmak;umursamazl›k, dikkatsizlik.hakikî: gerçek.halâskâr: kurtar›c›.Hâl›k-› Semavat ve Arz: gök-

    1. Yusuf Suresi: 53.2. Senden baflka ilâh yoktur. Seni her türlü noksandan tenzih ederim. Gerçekten ben kendi-

    ne zulmedenlerden oldum. (Enbiya Suresi: 87.)3. Kehf Suresi: 23-24; ‹nsan Suresi: 30; Tekvir Suresi: 29; Hac Suresi: 65.

  • Madem hakikat-i hâl böyledir; nas›l ki Hazret-i YunusAleyhisselâma o münacat›n neticesinde hutu ona birmerkûb, bir tahtelbahir ve denizi bir güzel sahra ve gecemehtapl› bir lâtif suret ald›; biz dahi o münacat›n s›rr›y-

    la, 1 nÚ/ªpdÉs¶dG nøpe oâræ`oc uÊpG n∂nfÉnërÑ°oS nârfnG sB’pG n¬'dpG 'B’ demeliyiz.

    2 nârfnG sB’pG n¬'dpG 'B’ cümlesiyle istikbalimize, 3 n∂nfÉnërÑ°oS keli-

    mesiyle dünyam›za, 4 nÚ/ªpdÉs¶dG nøpe oâræ`oc uÊpG f›kras›yla nef-

    simize nazar-› merhametini celp etmeliyiz. 5 Tâ ki nur-iiman ile ve Kur’ân’›n mehtab›yla istikbalimiz tenevvür et-sin ve o gecemizin dehflet ve vahfleti, ünsiyet ve tenez-zühe ink›lâp etsin. Ve mütemadiyen mevt ve hayat›n de-¤iflmesiyle seneler ve karnlar emvac› üstünde hadsiz ce-nazeler binip ademe at›lan dünyam›z ve zeminimizde,Kur’ân-› Hakîm’in tezgâh›nda yap›lan bir sefine-i mane-viye hükmüne geçen hakikat-i ‹slâmiyet içine girip, selâ-metle o denizin üstünde gezip, tâ sahil-i selâmete ç›ka-rak hayat›m›z›n vazifesi bitsin. O denizin f›rt›nalar› ve zel-zeleleri, sinema perdeleri gibi tenezzühün manzaralar›n›tazelendirmekle, vahflet ve dehflet yerine, nazar-› ibret vetefekkürü keyiflendirerek okflay›p ›fl›kland›rs›n. Hem os›rr-› Kur’ân’la, o terbiye-i Furkaniye ile, nefsimiz bize bin-meyecek, merkûbumuz olup, bizi ona bindirip, hayat-›ebediyemizin kazanmas›na kuvvetli bir vas›tam›z olsun.

    Elhâs › l : Madem insan, mahiyetinin camiiyeti itiba-r›yla, s›tmadan müteellim oldu¤u gibi, arz›n zelzele ve

    adem: yokluk.aleyhisselâm: Allah’›n selâm›,rahmet ve esenli¤i onun üzerineolsun.arz: yer, dünya.camiiyet: toplay›c›, genel, kapsa-y›c› olufl.celp etmek: çekmek.dehflet: büyük korku hâli.elhâs›l: sözün k›sas›, özeti.emvaç: dalgalar.f›kra: bend; k›s›m, bölüm.hadsiz: s›n›rs›z, sonsuz.hakikat-i hâl: durumun gerçekyönü.hakikat-i ‹slâmiyet: ‹slâm›n do¤-rular›, gerçekleri.hayat-› ebediye: ebedî ve son-suz hayat.hut: büyük bal›k.hükmüne geçmek: yerinde ol-mak, yerine geçmek.ink›lâp etme: de¤iflme, dönüfl-me.istikbal: gelecek zaman.itibar›yla: -bak›m›ndan, say›lmaküzere.keyif: hofllanma, memnunluk.Kur’ân-› Hakîm: her ayet ve su-resinde say›s›z hikmet ve fayda-lar bulunan Kur’ân.lâtif: hofl, güzel.mahiyet: bir fleyin asl›, iç yüzü.manzara: genel görünüm.mehtap: ay ›fl›¤›.merkûb: binek arac›.mevt: ölüm.münacat: Allah’a yalvar›fl, dua.müteellim olmak: ac› duymak.mütemadiyen: devaml› olarak.nazar-› ibret: ibret al›nacak ba-k›fl.nazar-› merhamet: flefkat vemerhametle bak›fl.nefis: kötü vas›flar› kendisindetoplayan hay›rl› ifllerden al›koyangüç; ruh, can, kiflinin kendisi.netice: sonuç.nur-i iman: imandan gelen nur,›fl›k.sahil-i selâmet: kurtulufl sahili,korku ve endiflenin olmad›¤›, gü-venilir k›y›.sefine-i maneviye: manevî birgemi.selâmet: kötülüklerden kurtul-ma, esenlik.s›r: gizli hakikat, bir fleyin, dikkat,tecrübe, yetenek ve sezgi yard›-m›yla kavranabilen en ince enzor yan›.s›rr-› Kur’ân: Kur’ân’›n s›rr›.s›tma: ateflli bir hastal›k.suret: biçim, görünüfl.tahtelbahir: denizalt›.tefekkür: derin düflünme.tenevvür etme: nurlanma, ay-

    d›nlanma.

    tenezzüh: seyir, gezinti.

    tenzih etme: uzak tutma,temiz görme, yüce tutma.

    terbiye-i Furkaniye: do¤ru

    ile yanl›fl› birbirinden ay›ranKur’ân’›n terbiyesi, e¤itimi.

    tezgâh: sergi.

    ünsiyet: cana yak›nl›k, dost-luk.

    vahflet: ›ss›z, ürkütücü.vas›ta: araç, vesile.vazife: görev.zelzele: sars›nt›.zemin: yeryüzü.

    1. Senden baflka ilâh yoktur. Seni her türlü noksandan tenzih ederim. Gerçekten ben kendi-ne zulmedenlerden oldum. (Enbiya Suresi: 87.)

    2. Senden baflka hiçbir ilâh yoktur. (Enbiya Suresi: 87.)3. Seni her türlü noksan s›fattan tenzih ederim. (Enbiya Suresi: 87.)4. Gerçekten ben kendine zulmedenlerden oldum. (Enbiya Suresi: 87.)5. Buharî, Ezan: 149, Tevhid: 9; Müslim, Zikir: 47-48, Hudûd: 23.

    18 | LEM’ALARB‹R‹NC‹ LEM’A

  • ihtizazat›ndan ve kâinat›n k›yamet hengâm›nda zelzele-ikübras›ndan müteellim oluyor. Ve nas›l ki hurdebinî birmikroptan korkar; ecram-› ulviyeden zuhur eden kuy-ruklu y›ld›zdan dahi korkar. Hem nas›l ki hanesini sever;koca dünyay› da öyle sever. Hem nas›l ki küçük bah-çesini sever; öyle de, hadsiz ebedî Cenneti dahi müflta-kane sever. Elbette, böyle bir insan›n Ma’bud’u, Rabbi,melcei, halâskâr›, maksudu öyle bir Zat olabilir ki, umumkâinat Onun kabza-i tasarrufunda, zerrat ve seyyarat da-hi taht-› emrindedir. 1 Elbette öyle bir insan daima Yu-

    nusvari (a.s.) 2 nÚ/ªpdÉs¶dG nøpe oâræ òc uÊpG n∂nfÉnërÑ°oS nârfnG sB’pG n¬'dpG 'B’

    demeye muhtaçt›r.3 oº«/µǹ ◊rG oº«/∏n©rdG nârfnG n∂sfpG BÉnænàrªs∏nY Éne s’pG BÉnænd nºr∏pY '’ n∂nfÉnërÑ°oS

    ®

    LEM’ALAR | 19 B‹R‹NC‹ LEM’A

    y›k›m, dünyan›n eceli, sonu.Ma’bud: kendisine kulluk edilenAllah.maksut: istenilen fley, gaye.melce: s›¤›n›lacak yer.mikrop: ç›plak gözle görülmesimümkün olmayan küçük canl›.müfltakane: flevkle, çok isteye-rek.müteellim olmak: elem, ac› duy-mak.noksan: eksiklik, kusur.Rab: her fleyin maliki, yaratan,besleyen, terbiye eden Allah.seyyarat: gezegenler.s›fât: hâller, özellikler, vas›flar.taht-› emir: emir alt›nda.tenzih etme: uzak tutma, temizgörme, yüce tutma.umum: bütün, genel.Yunusvari: Hz. Yunus gibi.zat: kifli, flah›s; azamet ve ululuksahibi olan Allah.zelzele-i kübra: en büyük sars›n-t›.zerrat: zerreler, atomlar.zuhur: meydana ç›kma, görün-me.zulüm: kötülük, eziyet, haks›zl›k.

    ebedî: sonsuz, sürekli.ecram-› ulviye: y›ld›zlar vegezegenler.hadsiz: s›n›rs›z, sonsuz.hak: do¤ru, as›l.halâskâr: kurtar›c›.hane: ev, mesken.

    hengâm: zaman, an, s›ra.hikmet: kâinattaki ve yarat›-l›fltaki ‹lâhî gaye, fayda.hurdebinî: gözle görüleme-yecek kadar küçük, mikros-kobik.ihtizazat: hafif titremeler, sal-

    lanmalar, sars›nt›lar.kabza-i tasarruf: hüküm veidare eden el; yönetimi alt›n-da olma.kâinat: bütün âlemler, varl›k-lar, evren.k›yamet: son derece büyük

    1. Âl-i ‹mran Suresi: 180; Zümer Suresi: 63; fiûra Suresi: 12; Hadid Suresi: 10.2. Senden baflka ilâh yoktur. Seni her türlü noksandan tenzih ederim. Gerçekten ben kendi-

    ne zulmedenlerden oldum. (Enbiya Suresi: 87.)3. Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize ö¤retti¤inden baflka bizim hiçbir bilgi-

    miz yoktur Sen her fleyi hakk›yla bilir, her ifli hikmetle yapars›n. (Bakara Suresi: 32.)

  • ‹kinci Lem’a∫

    1 nÚ/ªpMGsôdG oºnMrQnG nârfnGnh töt†dG n»pæ°sùne uÊnG =o¬s`HnQ …'OÉnf rPpGSABIR KAHRAMANI Hazret-i Eyyub Aleyhisselâm›n

    flu münacat›, hem mücerrep, hem tesirlidir. 2 Fakat ayet-ten iktibas suretinde, bizler, münacat›m›zda3 nÚ/ªpMGsôdG oºnMrQnG nârfnGnh töt†dG n»pæ°sùne uÊpG »pqHnQ demeliyiz.

    Hazret-i Eyyub Aleyhisselâm›n meflhur k›ssas›n›n hu-lâsas› fludur ki:

    Pek çok yara bere içinde epey müddet kald›¤› hâlde,o hastal›¤›n azîm mükâfat›n› düflünerek, kemal-i sab›rlatahammül edip kalm›fl. Sonra, yaralar›ndan tevellüt edenkurtlar kalbine ve diline iliflti¤i zaman, zikir ve marifet-i‹lâhiyenin mahalleri olan kalp ve lisan›na ilifltikleri için, ovazife-i ubudiyete halel gelir düflüncesiyle, kendi istira-hati için de¤il, belki ubudiyet-i ‹lâhiye için demifl: “YâRab, zarar bana dokundu. Lisanen zikrime ve kalbenubudiyetime halel veriyor” diye münacat edip, Cenab-›Hak o halis ve safî, garazs›z, lillâh için o münacat› gayetharika bir surette kabul etmifl, kemal-i afiyetini ihsanedip enva-› merhametine mazhar eylemifl.

    aleyhisselâm: Allah’›n selâm›,rahmet ve esenli¤i onun üzerineolsun.ayet: Kur’ân’›n her bir cümlesi.azîm: büyük, yüce.Cenab-› Hak: hakk›n tâ kendisiolan, fleref ve büyüklük sahibi Al-lah.enva-› merhamet: merhamettürleri, çeflitleri.epey müddet: uzun süre, çokçazaman.garaz: kötü kas›t.gayet: son derece.halel: zarar.halis: samimî, içten.harika: ola¤anüstü.hulâsa: k›saca, özetle.ihsan: ba¤›fl, lütuf.iktibas: al›nt›.istirahat: rahatlama.kalben: kalp ile.kemal-i afiyet: tam ve mükem-mel sa¤l›kl› olma.kemal-i sab›r: tam ve mükem-mel bir sab›r.k›ssa: bafltan geçen ibret vericigerçek hikâye, olay.lem’a: par›lt›.lillâh: Allah için.lisan: dil.lisanen: sözle.mahal: yer.marifet-i ‹lâhiye: Allah’› tan›ma,bilme, ö¤renme.mazhar etme: kavuflturma, erifl-tirme.merhamet: ac›ma, flefkat etme,iyilik.mücerrep: tecrübe edilmifl, de-nenmifl.müddet: zaman, süre.mükâfat: ödül, hediye.münacat: Allah’a dua etme, yal-varma.niyaz etme: dua etme, yalvarma,dileme.Rab: her bir varl›¤a muhtaç olanfleyleri veren, onlar› terbiye edipidaresi alt›nda bulunduran Allah.Rahîm: merhamet ve flefkatisonsuz olan Allah.Rahman: rahmeti bütün herkeseyay›lan ve bütün yarat›lm›fllar›n

    r›z›klar›n› ve geçim flekilleriniiçine alan rahmetin sahibi Al-lah.safî: samimî, saf.suret: biçim, flekil, tarz.tahammül etme: zora da-

    yanma, sabretme.tesir: etki.tevellüt etme: do¤ma, kay-naklanma.ubudiyet: kulluk.ubudiyet-i ‹lâhiye: Allah için

    yap›lan kulluk.

    vazife-i ubudiyet: kulluk gö-revi.

    zikir: Allah’›n adlar›n› anarakdua etme.

    1. Rahman ve Rahîm olan Allah’›n ad›yla.

    [Eyyub’u da hat›rla ki,] Rabbine flöyle niyaz etmiflti: “Bana gerçekten zarar dokundu. Senise merhametlilerin en merhametlisisin.” (Enbiya Suresi: 83.)

    2. Bkz. Enbiya Suresi: 84.

    3. Ey Rabbim! Bana gerçekten zarar dokundu. Sen ise merhametlilerin en merhametlisisin.

    20 | LEM’ALAR‹K‹NC‹ LEM’A

    * ‹kinci Lem’a, Barla’da1932’de Türkçe olaraktelif edilmifltir.

  • ‹flte bu Lem’ada Befl Nükte var.

    B‹R‹NC‹ NÜKTE

    Hazret-i Eyyub Aleyhisselâm›n zahirî yara hastal›klar›-n›n mukabili, bizim bât›nî ve ruhî ve kalbî hastal›klar›m›zvard›r. ‹ç d›fla, d›fl içe bir çevrilsek, Hazret-i Eyyub’dandaha ziyade yaral› ve hastal›kl› görünece¤iz. Çünkü iflle-di¤imiz her bir günah, kafam›za giren her bir flüphe,kalp ve ruhumuza yaralar açar.

    Hazret-i Eyyub Aleyhisselâm›n yaralar›, k›sac›k hayat-›dünyeviyesini tehdit ediyordu. Bizim manevî yaralar›m›z,pek uzun olan hayat-› ebediyemizi tehdit ediyor. O mü-nacat-› Eyyubiyeye, o hazretten bin defa daha ziyademuhtac›z.

    Bahusus, nas›l ki o hazretin yaralar›ndan nefl’et edenkurtlar kalp ve lisan›na iliflmifller. Öyle de, bizleri, günah-lardan gelen yaralar ve yaralardan hâs›l olan vesveseler,flüpheler —neuzü billâh— mahall-i iman olan bât›n-› kal-be iliflip iman› zedeler ve iman›n tercüman› olan lisan›nzevk-i ruhanîsine iliflip, zikirden nefretkârâne uzaklaflt›ra-rak susturuyorlar. 1

    Evet, günah kalbe iflleyip, siyahland›ra siyahland›ra, tânur-i iman› ç›kar›ncaya kadar kat›laflt›r›yor. Her bir gü-nah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah, isti¤far ileçabuk imha edilmezse, kurt de¤il, belki küçük bir mane-vî y›lan olarak kalbi ›s›r›yor.

    LEM’ALAR | 21 ‹K‹NC‹ LEM’A

    mukabil: karfl›l›k.münacat-› Eyyubiye: Hz. Eyyubpeygamberin duas›.nefretkârâne: nefret edercesine.nefl’et etme: oluflma, ortaya ç›k-ma.neuzü billâh: Allah korusun, Al-lah’a s›¤›n›r›z.nur-i iman: imandan gelen nur,ayd›nl›k.nükte: derin ve ince manal› söz.ruh: insandaki canl›l›¤›n ve dirili-¤in, kayna¤›, manevî güç.ruhî: ruhla ilgili.tehdit etme: korku verme, ür-kütme.tercüman olmak: dile getirmek,anlatmak.vesvese: kalbe gelen flüphe, as›l-s›z kötü ve sinsi düflünce.zahirî: görünen, görünürdeki.zevk-i ruhanî: ruha ait zevk.zikir: Allah’›n adlar›n› anarak duaetme.ziyade: çok, fazla.

    aleyhisselâm: Allah’›n selâm›,rahmet ve esenli¤i onun üze-rine olsun.bahusus: özellikle.bât›n-› kalp: kalbin içi, mane-vî taraf›.bât›nî: görünmeyen, gizli.günah: Allah’›n emirlerine ay-k›r› davran›fl.hâs›l: meydana gelen, ortayaç›kan.

    hayat-› dünyeviye: dünyahayat›.hayat-› ebediye: ebedî vesonsuz hayat.hazret: büyük birisinin ismian›l›rken sayg› sözü olarak is-min önünde kullan›l›r.iman: inanma, inanç.imha: yok etme, ortadan kal-d›rma.isti¤far: Allah’tan af dileme,

    tevbe etme.kalbî: kalple ilgili.küfür: müflriklik, imans›zl›k,dinsizlik.Lem’a: par›lt›.lisan: dil.mahall-i iman: iman›n bulun-du¤u yer, kalp.manevî: manaca, manevî ba-k›mdan.muhtaç: ihtiyac› olan.

    1. Taha Suresi: 124; Zuhruf Suresi: 43.

  • Meselâ, utand›racak bir günah› gizli iflleyen bir adam,baflkas›n›n ›tt›lâ›ndan çok hicap etti¤i zaman, melâike veruhaniyat›n vücudu ona çok a¤›r geliyor. Küçük bir ema-re ile onlar› inkâr etmek arzu ediyor.

    Hem meselâ, Cehennem azab›n› intaç eden büyük birgünah› iflleyen bir adam, Cehennemin tehdidat›n› iflittik-çe isti¤far ile ona karfl› siper almazsa, bütün ruhuyla Ce-hennemin ademini arzu etti¤inden, küçük bir emare vebir flüphe, Cehennemin inkâr›na cesaret veriyor.

    Hem meselâ, farz namaz›n› k›lmayan ve vazife-i ubu-diyeti yerine getirmeyen bir adam›n, küçük bir amirin-den küçük bir vazifesizlik yüzünden ald›¤› tekdirden mü-teessir olan o adam, Sultan-› Ezel ve Ebed’in mükerreremirlerine karfl› farz›nda yapt›¤› bir tembellik, büyük birs›k›nt› veriyor. Ve o s›k›nt›dan arzu ediyor ve manen di-yor ki: “Keflke o vazife-i ubudiyeti bulunmasa idi!” Ve buarzudan, bir manevî adavet-i ‹lâhiyeyi iflmam eden bir in-kâr arzusu uyan›r. Bir flüphe, vücud-i ‹lâhiyeye dair kal-be gelse, kat’î bir delil gibi ona yap›flmaya meyleder; bü-yük bir helâket kap›s› ona aç›l›r. O bedbaht bilmiyor ki,inkâr vas›tas›yla, gayet cüz’î bir s›k›nt› vazife-i ubudiyet-ten gelmeye mukabil, inkârda milyonlarla o s›k›nt›dandaha müthifl manevî s›k›nt›lara kendini hedef eder. Sine-¤in ›s›rmas›ndan kaç›p, y›lan›n ›s›rmas›n› kabul eder.

    Ve hakeza, bu üç misale k›yas edilsin ki,1 rºp¡pHƒo∏ob '¤nY n¿GnQ rπnH s›rr› anlafl›ls›n.

    adavet-i ‹lâhiye: Allah’a karfl›düflmanl›k.adem: yokluk.amir: yönetici, ifl buyuran.arzu: istek, heves.azap: ceza.bedbaht: bahts›z, zavall›.cesaret verme: yüreklendirme.cüz’î: az, küçük.dair: alâkal›, ilgili.delil: kan›t, yol gösterici, rehber.emare: alâmet, belirti.emir: buyruk.gayet: son derece, çok.günah: Allah’›n emirlerine ayk›r›davran›fl.hakeza: böylece, bunun gibi.helâket: y›k›lma, mahvolma.hicap etme: utanma, mahcup ol-ma.›tt›lâ: ö¤renme, bilme.inkâr etme: reddetme, inanma-ma.intaç etme: netice verme, sonuçverme.isti¤far: Allah’tan af dileme, tev-be etme.iflmam etme: hissettirme, duyur-ma.kat’î: kesin.k›yas: karfl›laflt›rma.manen: manaca, manevî bak›m-dan.manevî: mana ile ilgili, ruhanî.melâike: melekler.meselâ: örnek olarak; söz gelifli.meyletme: yönelme.misal: örnek.mukabil: karfl›l›k.mükerrer: tekrarlanan.müteessir olma: üzülme, mah-zun olma, hüzünlenme.

    müthifl: dehflet veren, kor-kunç.ruh: insandaki canl›l›¤›n ve di-rili¤in kayna¤›, manevî kuv-vet.ruhaniyat: maddî yap›s› ol-mayan, ruhlar âleminde ya-flayan varl›klar.s›r: bir fleyin dikkat, yetenek,

    tecrübe ve sezgi ile kavrana-bilen en ince gizli yan›.siper alma: kendini koruma.Sultan-› Ezel ve Ebed: bafl-lang›c› ve sonu olmayan, hü-küm ve saltanat› ezeldenebede devam eden Sultan;Allah.flüphe: tereddüt, kuflku.

    tehdidat: tehditler; korkut-malar, gözda¤› vermeler.tekdir: azarlama, ikaz.vas›ta: araç, arac›.vazife: görev.vazife-i ubudiyet: kulluk gö-revi.vücud-i ‹lâhiye: Allah’›n varl›-¤›.

    1. Kalplerini karartm›flt›r. (Mutaffifîn Suresi: 14.) Ayetin tamam›n›n meali ise flöyledir: “Do¤ru-su onlar›n kazand›klar› günahlar, birike birike kalplerini kaplay›p karartm›flt›r.”

    22 | LEM’ALAR‹K‹NC‹ LEM’A

  • ‹K‹NC‹ NÜKTE

    Yirmi Alt›nc› Sözde s›rr-› kadere dair beyan edildi¤i gi-bi, musibet ve hastal›klarda, insanlar›n flekvaya üç vecih-le haklar› yoktur.

    B‹R‹NC‹ VEC‹H: Cenab-› Hak, insana giydirdi¤i vücut li-bas›n› sanat›na mazhar ediyor. ‹nsan› bir model yapm›fl;o vücut libas›n› o model üstünde keser, biçer, tebdil eder,ta¤yir eder, muhtelif esmas›n›n cilvesini gösterir. fiâfi is-mi hastal›¤› istedi¤i gibi, Rezzak ismi de açl›¤› iktiza edi-yor ve hakeza…

    1 oABÉ°nûnj n∞r«nc /¬pµr∏oe /‘ o±sönünànj p∂r∏oŸrG o∂pdÉne‹K‹NC‹ VEC‹H: Hayat musibetlerle, hastal›klarla tasaffi

    eder, 2 kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice ve-rir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar. 3 Yeknesakistirahat döfle¤indeki hayat, hayr-› mahz olan vücuttanziyade, flerr-i mahz olan ademe yak›nd›r ve ona gider.

    ÜÇÜNCÜ VEC‹H: fiu dâr-› dünya, meydan-› imtihand›r vedâr-› hizmettir. 4 Lezzet ve ücret ve mükâfat yeri de¤ildir.Madem dâr-› hizmettir ve mahall-i ubudiyettir; 5 hastal›k-lar ve musibetler, dinî olmamak ve sabretmek flart›yla, ohizmete ve o ubudiyete çok muvaf›k oluyor ve kuvvet ve-riyor. Ve her bir saati bir gün ibadet hükmüne getirdi¤in-den, 6 flekva de¤il, flükretmek gerektir.

    Evet, ibadet iki k›s›md›r: bir k›sm› müspet, di¤eri men-fi. Müspet k›sm› malûmdur. Menfi k›sm› ise, hastal›klarve musibetlerle, musibetzede zaaf›n› ve aczini hissedip,

    LEM’ALAR | 23 ‹K‹NC‹ LEM’A

    hakeza: böylece, bunun gibi.hayr-› mahz: mutlak hay›r; hay-r›n ta kendisi.hizmet: bir u¤urda çal›flma.hükmüne getirmek: k›ymetinde,de¤erinde yapmak.ibadet: Allah’a karfl› kulluk vazi-fesini yapma.iktiza etme: gerektirme.istirahat: dinlenme, rahatlama.kemal: olgunluk, mükemmellik.k›s›m: tür, çeflit.libas: elbise.mahall-i ubudiyet: kullu¤un ya-p›laca¤› yer.malûm: bilinen, belli.mazhar etmek: erifltirmek.menfi: olumsuz.meydan-› imtihan: imtihan mey-dan›.model: örnek.muhtelif: çeflitli, farkl›.musibet: felâket, belâ, s›k›nt›.musibetzede: hastal›k veya bafl-ka dertlere u¤rayan.muvaf›k: uygun, münasip.mükâfat: ödül.müspet: olumlu.netice: sonuç.nükte: derin ve ince manal› söz.Rezzak: bütün yarat›lm›fllar›n r›z-k›n› veren ve ihtiyaçlar›n› karfl›la-yan Allah.sabretmek: s›k›nt›lara karfl› telâflgöstermeden gö¤üs germek, da-yanmak.sanat: ustal›k, marifet.s›rr-› kader: kader s›rr›.fiâfi: yaratt›klar›na flifa verip iyi-lefltiren Allah.flekva: flikâyet, yak›nma.flerr-i mahz: tamam›yla fler vekötülük.flükretmek: minnettarl›k ifadeetmek, teflekkür etmek.ta¤yir etmek: de¤ifltirmek.tasaffi etmek: saf hale gelmek,temizlenmek.tasarruf etme: sahip olma, kul-lanma, sevk ve idare etme.tebdil: de¤ifltirme.tekemmül etme: mükemmellefl-me.terakki etme: geliflme, ilerleme.ubudiyet: kulluk.vazife-i hayat: hayat görevi.vecih: yön, taraf.vücut: cisim, ceset.yeknesak: hep ayn›, tekdüze,monoton.zaaf: zay›fl›k.ziyade: çok, fazla.

    acz: zay›fl›k, güçsüzlük.adem: yokluk.beyan etme: aç›klama, izah.Cenab-› Hak: hakk›n ta ken-

    disi fleref ve büyüklük sahibiAllah.cilve: görüntü, yans›ma.dair: alâkal›, ilgili.

    dâr-› dünya: dünya yurdu.dâr-› hizmet: hizmet yeri,dünya.esma: isimler.

    1. Mülk sahibi, mülkünde istedi¤i gibi tasarruf eder.2. Müslim, Birr: 52; Ebu Davud, Cenaiz: 1; Hâkim, Müstedrek, 1:1500.3. Müslim, Birr: 52; Buharî, Merdâ: 1; Tirmizî, Züht: 57.4. Bakara Suresi: 155; Âl-i ‹mran Suresi: 154, 186; Mâide Suresi: 48; En'am Suresi: 165; Tevbe

    Suresi: 105; Necm Suresi: 39.5. Bakara Suresi: 21; Necm Suresi: 36.6. Tirmizî, Daavat: 79; Neseî, Sünenü'l-Kübra, 6:106; Darimî, Rikak: 56; Müsned, 2:159, 194, 198,

    3:148, 238, 258.

  • Rabb-i Rahîm’ine ilticakârâne teveccüh edip, Onu düflü-nüp, Ona yalvar›p halis bir ubudiyet yapar. Bu ubudiye-te riya giremez, halistir. E¤er sabretse, musibetin mükâ-fat›n› düflünse, flükretse, o vakit her bir saati bir gün iba-det hükmüne geçer. K›sac›k ömrü uzun bir ömür olur.Hatta bir k›sm› var ki, bir dakikas› bir gün ibadet hükmü-ne geçer. Hatta bir ahiret kardeflim, Muhacir Haf›z Ah-med isminde bir zat›n müthifl bir hastal›¤›na ziyade me-rak ettim. Kalbime ihtar edildi: “Onu tebrik et. Her birdakikas› bir gün ibadet hükmüne geçiyor.” Zaten o zatsab›r içinde flükrediyordu.

    ÜÇÜNCÜ NÜKTE

    Bir iki Sözde beyan etti¤imiz gibi, her insan geçmiflhayat›n› düflünse, kalbine ve lisan›na ya “ah” veya “oh”gelir. Yani, ya teessüf eder, ya “Elhamdülillâh” der.

    Teessüfü dedirten, eski zaman›n lezaizinin zeval ve fi-rak›ndan nefl’et eden manevî elemlerdir. Çünkü, zeval-ilezzet elemdir. Bazen muvakkat bir lezzet daimî elem ve-rir. Düflünmek ise o elemi defliyor, teessüf ak›t›yor.

    Eski hayat›nda geçirdi¤i muvakkat âlâm›n zevalindennefl’et eden manevî ve daimî lezzet, “Elhamdülillâh” de-dirtir. Bu f›trî hâletle beraber, musibetlerin neticesi olansevap ve mükâfat-› uhreviye ve k›sa ömrü musibet vas›-tas›yla uzun bir ömür hükmüne geçmesini düflünse, sa-b›rdan ziyade, flükreder,

    1 p∫nÓ°s†dGnh pôrØ`oµrdG …nƒ°pS m∫ÉnM pqπoc '¤nY ! oórªnërdnG

    ahiret: k›yametten sonraki son-suz hayat yurdu.âlâm: elemler, ac›lar.beyan etmek: aç›klamak, izahetmek.daimî: sürekli, devaml›.dalâlet: iman ve ‹slâmiyetten ay-r›lma, do¤ru yoldan sapma; sap-k›nl›k.elem: üzüntü, maddî-manevî ›zt›-rap.elhamdülillâh: hamd ve flüküryaln›zca Allah’a mahsustur.f›trî: tabiî.firak: ayr›l›k.hâlet: hâl, durum.halis: samimî, temiz, içten.hükmüne geçmek: de¤erine, ye-rine geçmek.ibadet: Allah’a karfl› kulluk vazi-fesini yapma.ihtar: hat›rlatma, uyar›.iktiza etme: gerektirme.ilticakârâne: s›¤›narak.küfür: Allah’›n varl›k ve birli¤ineinanmama, inançs›zl›k.lezaiz: zevkler, lezzetler.lezzet: zevk, haz.lisan: dil.manevî: madde d›fl› olan; ruh vekalp noktas›ndan; mana ile ilgili.meflhur: ünlü, bilinen.musibet: felâket, büyük s›k›nt›.muvakkat: geçici.mükâfat: ödül.mükâfat-› uhreviye: ahirette ve-

    rilecek olan ödül.müthifl: dehfletli, korkunç.nefl’et etme: meydana gel-me, oluflma.netice: sonuç.nükte: derin ve ince manal›söz .ömür: hayat.Rabb-i Rahîm: yaratt›klar›nakarfl› flefkat ve merhamet sa-hibi olan Allah.

    riya: yalandan gösterifl, ikiyüzlülük.sab›r: sab›r, telâfl gösterme-den Allah’a güvenip, s›k›nt›la-ra gö¤üs germe.sabretme: s›k›nt›lara karfl› te-lâfl göstermeden gö¤üs ger-me, dayanma.sevap: mükâfat, ödül.flükür: minnettarl›k ifade et-me, teflekkür.

    tebrik: kutlama.teessüf: üzülme, ac› duyma.teveccüh etme: yönelme.ubudiyet: kulluk.vas›ta: arac›l›k.zat: flah›s, kifli.zeval: sona erme, yok olma.zeval-i lezzet: lezzetin sonaermesi.ziyade: çok, fazla.

    1. Küfür ve dalâletin d›fl›nda her türlü hâl için Allah’a hamd olsun. (Feyzü’l-Kadir, 1:368, 662.)

    24 | LEM’ALAR‹K‹NC‹ LEM’A

  • demesi iktiza eder. Meflhur bir söz var ki, “Musibet za-man› uzundur.” Evet, musibet zaman› uzundur. Fakatörf-i nâsta zannedildi¤i gibi s›k›nt›l› oldu¤undan uzun de-¤il, belki uzun bir ömür gibi hayatî neticeler verdi¤i içinuzundur.

    DÖRDÜNCÜ NÜKTE

    Yirmi Birinci Sözün Birinci Makam›nda beyan edildi¤igibi, Cenab-› Hakk›n insana verdi¤i sab›r kuvvetini ev-ham yolunda da¤›tmazsa, her musibete karfl› kâfi gelebi-lir. Fakat vehmin tahakkümüyle ve insan›n gafletiyle vefânî hayat› bâkî tevehhüm etmesiyle, sab›r kuvvetini ma-zi ve müstakbele da¤›t›p, hâl-i haz›rdaki musibete karfl›sabr› kâfi gelmez, flekvaya bafllar. Âdeta —hâflâ— Ce-nab-› Hakk› insanlara flekva eder. Hem çok haks›z bir su-rette ve divanecesine flekva edip sab›rs›zl›k gösterir.

    Çünkü, geçmifl her bir gün, musibet ise zahmeti git-mifl, rahat› kalm›fl; elemi gitmifl, zevalindeki lezzet kal-m›fl; s›k›nt›s› geçmifl, sevab› kalm›fl. Bundan flekva de¤il,belki mütelezzizâne flükretmek lâz›m gelir. Onlara küs-mek de¤il, bilâkis muhabbet etmek gerektir. Onun o geç-mifl fânî ömrü, musibet vas›tas›yla bâkî ve mes’ut bir ne-vi ömür hükmüne geçer. Onlardaki âlâm› vehimle düflü-nüp, bir k›s›m sabr›n› onlara karfl› da¤›tmak divaneliktir.

    Amma gelecek günler ise, madem daha gelmemifller;içlerinde çekece¤i hastal›k veya musibeti flimdiden düflü-nüp sab›rs›zl›k göstermek, flekva etmek, ahmakl›kt›r.“Yar›n, öbür gün aç olaca¤›m, susuz olaca¤›m” diye bu-gün mütemadiyen su içmek, ekmek yemek ne kadar

    LEM’ALAR | 25 ‹K‹NC‹ LEM’A

    mütelezzizâne: lezzet alarak.mütemadiyen: devaml› olarak.netice: sonuç.nev: çeflit, tür.nükte: derin ve ince manal› söz.örf-i nâs: insanlar aras›nda kabulgörmüfl, gelenek hâline gelmiflkonular.sab›r: dayanma gücü; telâfl gös-termeden Allah’a güvenip s›k›nt›-lara gö¤üs germe.sab›rs›z: sab›r göstermeme; da-yanamama.sevap: mükâfat, ödül.suret: biçim, flekil.flekva: flikâyet.flükretmek: teflekkür etmek; ni-met ve iyili¤in sahibini tan›mak,ona karfl› minnet duymak.tahakküm: hükmü alt›na alma;bask› kurma, zorbal›k etme.tasarruf etmek: bir mal›n sahibiolmak, istedi¤i gibi onu kullan-mak.tevehhüm etme: olmad›¤› haldekabullenme, zannetme.vas›ta: arac›l›k.vehim: kuruntu, zan.zahmet: s›k›nt›, zorluk.zeval: sona erme, yok olma.

    âdeta: sanki; aynen öyle,onun gibi.âlâm: elemler, ac›lar.bâkî: ebedî, sonsuz, devaml›.beyan etme: aç›klama, izahetme.bilâkis: aksine, tersine.Cenab-› Hak: hakk›n ta ken-disi fleref ve büyüklük sahibiolan Allah.dalâlet: iman ve ‹slâmiyettenayr›lmak.divane: deli.elem: üzüntü, maddî-manevî

    ›zt›rap.evham: flüpheler, kuflkular.fânî: ölümlü, geçici.gaflet: dikkatsizlik, umursa-mazl›k, ahirete ve Allah’›nemir ve yasaklar›na duyars›z-l›k hâli.hâl-i haz›r: flimdiki zaman.hamd: övgü, flükür ve min-net.hâflâ: Allah göstermesin, asla.hayatî: hayatla alâkal›, de-¤erli.hükmüne geçme: de¤erine,

    yerine geçme.iktiza etme: gerektirme.kâfi: yeterli.küfür: Allah’›n varl›¤›na birli-¤ine inanmama, imans›zl›klâz›m: gerekli.makam: k›s›m, bölüm.mazi: geçmifl zaman.mes’ut: saadetli, mutlu.meflhur: ünlü, bilinen.muhabbet: sevgi.musibet: felâket, büyük s›-k›nt›.müstakbel: gelecek.

  • ahmakças›na bir divaneliktir; öyle de, gelecek günlerde-ki flimdi adem olan musibet ve hastal›klar› düflünüp, flim-diden onlardan müteellim olmak, sab›rs›zl›k göstermek,hiçbir mecburiyet olmadan kendi kendine zulmetmeköyle bir belâhattir ki, hakk›nda flefkat ve merhamet liya-katini selp ediyor. Elhâs›l, nas›l flükür nimeti ziyadeleflti-riyor; 1 öyle de, flekva, musibeti ziyadelefltirir. Hem, mer-hamete liyakati selp eder.

    Birinci Harb-i Umumînin birinci senesinde, Erzu-rum’da mübarek bir zat müthifl bir hastal›¤a giriftar ol-mufltu. Yan›na gittim. Bana dedi:

    “Yüz gecedir ben bafl›m› yast›¤a koyup yatamad›m”diye ac› bir flikâyet etti.

    Ben çok ac›d›m. Birden hat›r›ma geldi ve dedim:

    “Kardeflim, geçmifl s›k›nt›l› yüz günün flimdi sürurluyüz gün hükmündedir. Onlar› düflünüp flekva etme. On-lara bak›p flükret. Gelecek günler ise, madem daha gel-memifller; Rabbin olan Rahmanirrahîm’in rahmetine iti-mat edip, dövülmeden a¤lama, hiçten korkma, ademevücut rengi verme. Bu saati düflün, sendeki sab›r kuvve-ti bu saate kâfi gelir. Divane bir kumandan gibi yapmaki, sol cenah düflman kuvveti onun sa¤ cenah›na iltihakedip ona taze bir kuvvet oldu¤u hâlde, sol cenah›ndakidüflman›n sa¤ cenah› daha gelmedi¤i vakitte, o tutar,merkez kuvvetini sa¤a sola da¤›t›p, merkezi zay›f b›ra-k›p, düflman edna bir kuvvetle merkezi harap eder.”

    adem: yokluk.ahmak: sersem, budala.belâhat: aptall›k.cenah: kanat, taraf.divane: deli.divanelik: kaç›kl›k, delilik.edna: az, küçük.elhâs›l: sonuç olarak, özet.giriftar olmak: tutulmak, yaka-lanmak.harap etmek: y›kmak.Harb-i Umumî: Birinci Dünya Sa-vafl› (1914-1918).hat›r›na gelmek: hat›rlamak, ak-l›na gelmek.hükmünde: yerinde, de¤erinde.iltihak etmek: kat›lmak.itimat: güvenme.kâfi: yeterli.kumandan: komutan.liyakat: lây›k olma, uygun olufl.mecburiyet: mecbur olma, zo-runluluk.merhamet: ac›mak, flefkat gös-termek, iyilik etmek.musibet: belâ, büyük s›k›nt›.

    mübarek zat: çok sayg› du-yulan kifli.müteellim: elem duyan, ac›çeken.müthifl: korkunç.nimet: lütuf, ihsan, ba¤›fl.Rab: yaratan, her bir varl›¤amuhtaç oldu¤u fleyleri veren,onlar›, terbiye edip idare veegemenli¤i alt›nda bulundu-ran Allah.

    Rahmanürrahîm: Allah’›n ya-ratt›klar›n› flefkatiyle besle-mesi, korumas› ve merhametetme vasf›.rahmet: ac›ma, flefkat göster-me, iyilik.sab›r kuvveti: dayanma gü-cü.sab›rs›z: telâfll›, aceleci.selp etmek: ortadan kald›r-mak; engellemek.

    sürur: sevinç, mutluluk.

    flefkat: içten ve karfl›l›ks›zsevgi.

    flekva: flikâyet.

    flükür: minnettarl›k ifade et-me, teflekkür.

    vakit: an, zaman.

    ziyade: ço¤alma, artma.

    zulüm: haks›zl›k, eziyet.

    1. ‹brahim Suresi: 7.

    26 | LEM’ALAR‹K‹NC‹ LEM’A

  • Dedim: “Kardeflim, sen bunun gibi yapma. Bütünkuvvetini bu saate karfl› tahflit et. Rahmet-i ‹lâhiyeyi vemükâfat-› uhreviyeyi ve fânî ve k›sa ömrünü uzun ve bâ-kî bir surete çevirdi¤ini düflün. Bu ac› flekva yerinde fe-rahl› bir flükret.”

    O da tamam›yla bir ferah alarak, “Elhamdülillâh,” de-di, “hastal›¤›m ondan bire indi.”

    BEfi‹NC‹ NÜKTE

    Üç Meseledir.

    Bir inc i Mese le : As›l musibet ve muz›r musibet, di-ne gelen musibettir. Musibet-i diniyeden her vakit der-gâh-› ‹lâhiyeye iltica edip feryat etmek gerektir. 1

    Fakat dinî olmayan musibetler, hakikat noktas›ndamusibet de¤ildirler. Bir k›sm› ihtar-› Rahmanîdir. Nas›l kiçoban, gayrin tarlas›na tecavüz eden koyunlar›na taflat›p, onlar o tafltan hissederler ki, zararl› iflten kurtarmakiçin bir ihtard›r, memnunâne dönerler. Öyle de, çok za-hirî musibetler var ki, ‹lâhî birer ihtar, birer ikazd›r. Ve birk›sm› kefaretü’z-zünuptur. 2 Ve bir k›sm› gafleti da¤›t›p,beflerî olan aczini ve zaaf›n› bildirerek bir nevi huzur ver-mektir. Musibetin hastal›k olan nev’i, sab›kan geçti¤i gi-bi, o k›s›m, musibet de¤il, belki bir iltifat-› Rabbanîdir, birtathirdir. 3

    Rivayette vard›r ki, “Ermifl bir a¤ac› silkmekle nas›lmeyveleri düflüyor; s›tman›n titremesinden günahlar öy-le dökülüyor.” 4

    LEM’ALAR | 27 ‹K‹NC‹ LEM’A

    ihtar: hat›rlatma, uyar›.ihtar-› Rahmanî: Allah’›n flefkatve merhametle yapt›¤› uyar› veikazlar.ikaz: uyarma.‹lâhî: Allah taraf›ndan gelen veona ait olan.iltica: s›¤›nma.iltifat-› Rabbanî: Allah’›n bir lüt-fu.kefaretüzzünup: günahlar›n ba-¤›fllanmas›na vesile.k›s›m: parça, çeflit.memnunâne: memnun bir flekil-de.mesele: problem, ehemmiyetlikonu.musibet: belâ, büyük s›k›nt›.musibet-i diniye: dine gelen be-lâlar; dinî hayat› engelleyen veona zarar veren s›k›nt›lar.muz›r: zararl›.mükâfat-› uhreviye: ahirette ve-rilecek olan mükâfat.nevi: çeflit, tür.nükte: derin ve ince manal› söz.ömür: hayat.rahmet-i ‹lâhiye: Allah’›n sonsuzmerhamet ve flefkat etmesi.rivayet: peygamber efendimiz-den nakledilen bir haber, söz ve-ya olay.sab›kan: önceden.s›tma: titreme, ateflli bir hastal›k.suret: biçim, görünüfl.flekva: flikâyet.flükür: minnettarl›k ifade etme,teflekkür.tahflit etmek: y›¤mak, biriktir-mek, desteklemek.tathir: temizlenme.tecavüz eden: had veya s›n›r›aflan.vakit: zaman.zaaf: zay›fl›k, kuvvetsizlik.zahirî: görünen, görünürdeki.

    acz: zay›fl›k, güçsüzlük.bâkî: ebedî, devaml›, sonsuz.beflerî: insana ait.dergâh-› ‹lâhiye: Cenab-›Hakk›n huzuru.elhamdülillâh: hamd ve flü-

    kür yaln›zca Allah’a mahsus-tur.fânî: ölümlü, geçici.ferah: iç, aç›kl›¤›, sevinç.feryat: s›zlanma, flikâyet.gaflet: dikkatsizlik, umursa-

    mazl›k; Allah’tan uzaklafl›pnefsinin arzular›na dalmak.gayrin: baflkas›n›n.günah: Allah’›n emirlerine ay-k›r› davran›fl.hakikat: gerçek.

    1. Tirmizî, Daavat: 79; Neseî, Sünenü'l-Kübra, 6:106.2. Buharî, ‹man: 39, Büyu: 2; Müslim, Müsakat: 107; Tirmizî, Tefsiru Sure, 4:24; Müsned, 2:303,

    335, 402.3. Müslim, Birr: 52; Ebu Davud, Cenaiz: 1; Deylemî, Müsned, 1:123.4. Buharî, Merdâ: 3, 13, 16.; Müslim, Birr: 45; ‹bni Mâce, Edep: 56; Darimî, Rikak: 57; Müsned,

    1:381, 441, 455, 3:152.

  • Hazret-i Eyyub Aleyhisselâm, münacat›nda, istirahat-inefis için dua etmemifl. Belki zikr-i lisanî ve tefekkür-ikalbîye mâni oldu¤u zaman, ubudiyet için flifa talep ey-lemifl. Biz, o münacatla birinci maksad›m›z, günahlardangelen manevî, ruhî yaralar›m›z›n flifas›n› niyet etmeliyiz.Maddî hastal›klar için, ubudiyete mâni oldu¤u zaman il-tica edebiliriz. Fakat muterizâne, müfltekiyâne bir suret-te de¤il, belki mütezellilâne ve istimdatkârâne iltica edil-meli. Madem Onun rububiyetine raz›y›z; o rububiyetinoktas›nda verdi¤i fleye r›za lâz›m. Kaza ve kaderine iti-raz› iflmam eder bir tarzda ah, of edip flekva etmek, birnevi kaderi tenkittir, rahîmiyetini ittihamd›r. Kaderi ten-kit eden, bafl›n› örse vurur, k›rar. Rahmeti ittiham eden,rahmetten mahrum kal›r. K›r›lm›fl el ile intikam almakiçin o eli istimal etmek, nas›l k›r›lmas›n› tezyit ediyor; öy-le de, musibete giriftar olan adam, itirazkârâne flekva vemerakla onu karfl›lamak, musibeti ikilefltiriyor.

    ‹ k inc i Mese le : Maddî musibetleri büyük gördükçebüyür, küçük gördükçe küçülür. Meselâ, gecelerde insa-n›n gözüne bir hayal iliflir. Ona ehemmiyet verdikçe fli-fler, ehemmiyet verilmezse kaybolur. Hücum eden ar›la-ra ilifltikçe fazla tehacüm göstermeleri, lâkayt kald›kçada¤›lmalar› gibi, maddî musibetlere de büyük nazar›yla,ehemmiyetle bakt›kça büyür. Merak vas›tas›yla o musi-bet cesetten geçerek kalpte de kökleflir, bir manevî mu-sibeti dahi netice verir, ona istinat eder, devam eder. Nevakit o merak›, kazaya r›za ve tevekkül vas›tas›yla izaleetse, bir a¤ac›n kökü kesilmesi gibi, maddî musibet

    aleyhisselâm: Allah’›n selâm›,rahmet ve esenli¤i onun üzerineolsun.bafl›n› örse vurmak: kendini kö-tü duruma düflürmek, bafl›n› s›-k›nt›ya sokmak.ceset: vücut, beden.dua: Allah’a yalvarma, niyaz.ehemmiyet: önem.giriftar olma: tutulma, yakalan-ma, içine düflme, iç içe girme.günah: Allah’›n emirlerine ayk›r›davran›fl.hayal: insan›n zihninde tasarla-y›p, canland›rd›¤› fley.hazret: sayg› de¤er, k›ymetli de-¤erli, hürmete lây›k.hücum etme: sald›rma.iltica etmek: s›¤›nmak.intikam: öç alma.istimal etmek: kullanmak.istimdatkârâne: yard›m edeneyak›fl›r hâlde.istinat etme: dayanma.istirahat-i nefis: vücudun istira-hati; kendini dinlendirme, rahatettirme.iflmam: hafif olarak duyurma.itiraz: kab