Kızıl Bayrak 2014-20

32
Kızıl Bayrak ISSN 1300-3585 Haſtalık Sosyalist Siyasal Gazete www.kizilbayrak.net Sayı: 2014 / 20 • 16 Mayıs 2014 • 1 TL Maden proletaryası - F. Engels Erdoğan Berkin’in maskesi ve sapanını unutamıyor! S.27 S.16 İşçi katillerinden hesap sormak için Soma’da yüzlerce madenci özelleştirmenin, taşeronlaştırmanın, köle çalışmanın kurbanı oldu! MİLİTAN DİRENİŞ! İşçi katillerinden hesap sormak için

description

Kızıl Bayrak 2014-20 / 16 Mayıs 2014

Transcript of Kızıl Bayrak 2014-20

Page 1: Kızıl Bayrak 2014-20

Kızıl BayrakISSN

130

0-35

85

Haftalık Sosyalist Siyasal Gazete www.kizilbayrak.net Sayı: 2014 / 20 • 16 Mayıs 2014 • 1 TL

Maden proletaryası - F. Engels Erdoğan Berkin’in maskesi ve sapanını unutamıyor! S.27S.16

İşçi katillerindenhesap sormak için

Soma’da yüzlerce madenciözelleştirmenin,

taşeronlaştırmanın,köle çalışmanın kurbanı oldu!

MİLİTANDİRENİŞ!

İşçi katillerindenhesap sormak için

Page 2: Kızıl Bayrak 2014-20

“Ölü emek (sermaye), canlı emeğin (üretici güç, işçisınıfı) kanıyla beslenir”

Karl Marx

Kapitalizmi tahlil ederken bu sonuca varan Marx,sermayeyi ve “kişileşmiş sermayeden başka bir şeyolmayan kapitalist”i, “kan emici vampir” olaraktanımlar. Marx’ın bu saptaması, ilk baskısı 25 Temmuz1867’de yayımlanan Kapital’in birinci cildinde yeralıyor. Soma’daki madenci kıyımı, aradan geçen 147yıla rağmen, “vampir”in halen iş başında olduğunu birkez daha göstermiştir.

Tarihin en büyük işçi kıyımlarından biri

Türkiye işçi sınıfı toplu kıyımlara yabancı değil. Tektek veya toplu işçi kıyımları, kapitalist üretiminayrılmaz bir parçası. Madenler, tersaneler, inşaatlarbaşta olmak üzere, kapitalist işletmelerin çoğu, işcinayetlerine sahne olmuştur/olmaktadır. Her işçikıyımından sonra timsah gözyaşları döken iktidarınefendileri, ne cinayete sebep olan patronlara dokunurne çalışma alanlarında işçilerin güvenliği için kılınıkıpırdatırlar. Tersine, sömürü ve kölelik koşullarıağırlaşınca, işçilerin can güvenliği sorunu daha daboyutlanmıştır.

Bir günde yüzlerce işçiyi katleden, sermayeninvurucu gücü AKP iktidarı, 12 yıldan beri uyguladığıneoliberal politikalar ve yaygınlaştırdığıtaşeronlaştırma ile işçi kıyımlarına davetiye çıkarmıştır.21. yüzyılda bir günde yüzlerce işçiyi katleden sermayeiktidarı, ülke tarihinin en barbar işçi kıyımlarındanbirine imza atmıştır.

Failler mecliste…

Cumhuriyet tarihi boyunca kurulan tümhükümetler, sermayeye hizmet etmişlerdir. Zirahükümetleri kuran partiler sermaye sınıfı adına siyasetyapıyorlar. Buna karşın hiçbiri, -faşist cuntalar bile-,AKP kadar pervasız olmayı göze alamadılar. İşcinayetlerinin artmasında bu fütursuzluğun özel birpayı var. İşçilerin can güvenliğini hiçe sayan patronlarıkoruyan dinci-gerici iktidar, her işçi kıyımının ardından,“takdiri ilahi” deyip suçu tanrının sırtına atıp işiniçinden sıyrılmanın yolunu buluyorlardı.

Oysa iş cinayetlerini önlemek, teknik olarak basitbir işlemdir. Buna rağmen asalak patronlar, işçilerintoplu kıyımını “daha az masraflı” buldukları için hiçbirönlem almadan işlerine devam ediyorlar. Cinayetlerinbirinci dereceden sorumlusu olan iktidarın efendileriise, “işçi kanıyla beslenseler de, patronlarımızıyedirtmeyiz” noktasında durarak, yeni kıyımlaradavetiye çıkartıyorlar.

Soma kıyımında da olan budur. İki hafta önce CHP milletvekillerinin, Soma’daki

madenlerin denetlenmesi için komite oluşturulmasıtalebini reddeden AKP, tarihteki en vahşi işçikıyımlarından birine imza atmıştır. Madenlerin

denetlenmesini engelleyen AKP şefleri, şirketinreklamını yapmaktan da geri durmadılar. Ne de olsaişçi kanıyla semiren bu şirket, “yandaş sermaye”yeaittir.

Bu işçi kıyımının failleri bellidir. Halen mecliste ve“dokunulmazlık” zırhına bürünmüş olsalar da, dünya,katilleri tanıyor ve işçi sınıfının adaleti, mutlakayakalarına yapışacaktır.

19. yüzyılda donmuş köhne zihniyet

Suçüstü yakalanan AKP şefleri, yine utanmadan“Allah’ı katil ilan edip” paçalarını kurtarma telaşınadüştüler. Dinci-gerici arsız şefler, “toplu kıyım madenişçilerinin kaderidir” türünden açıklamalar yaparak,suçlarına yenilerini eklediler. Bu işte de başı çeken, birkez daha AKP şefi oldu.

Madenlerin denetlenmesini engelleyen icraatınbaşı Tayyip Erdoğan, madenci kıyımının bir numaralısanığı olmasına rağmen utanmandan, “bunlar olağanşeylerdir” açıklaması yaptı.

“Bunlar olağan şeylerdir. Literatürde iş kazasıdenilen bir olay vardır. Bunun yapısında fıtratındabunlar var. Hiç kaza olmayacak diye bir şey yok…”şeklinde konuşan AKP şefine göre, yüzlerce işçinin gözgöre göre katledilmesi “olağan şeyler”dendir. Busermaye uşağının kanıtları da var.

Akıl hocalarının hazırladığı işçi kıyımları listesinigazetecilere okuyan Tayyip Erdoğan, buna dayanarakişçi kıyımının olağan bir şey olduğunu iddia etti. 1862ila 1894 yılları arasından İngiltere’de madenlerdegerçekleşen işçi kıyımlarını örnek gösteren AKP şefi,hem ilkel hem vahşi zihniyetini arsızca sergiledi. İşçisınıfı, vahşi kapitalizmi savunan bu zihniyetten mutlakahesap soracaktır.

Faillerin bekçileri terör estiriyor

On binlerce kişiden oluşan polis ordusunu seferberederek, işçi sınıfının 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’nagirmesini engelleyen gerici/zorba iktidarın yozlaşmış

efendileri, işçi kıyımını protesto etmek için sokaklaraçıkan işçilere, emekçilere ve ilerici-devrimci güçlere de,yine gözü dönmüş bir şekilde saldırmıştır. Hemgençleri katleden hem yolsuzluk batağına saplanmışhırsız ve rüşvetçi olan iktidarın efendileri, polisordusunu işçi katliamını protesto edenlerin üzerinesalmıştır.

Görüldüğü üzere katliamın meclisteki sorumluları,cinayetin faillerine değil, kıyımı protesto edenlerinüzerine salıyorlar bekçi köpeklerini. Polisin İstanbul,Ankara, İzmir başta olmak üzere protesto eylemlerineazgınca saldırması, sermaye iktidarının önceliğihakkında fikir veriyor. Bu kaba saldırganlık, kapsamlısoruşturma açacağını iddia eden Tayyip Erdoğan’ınmaskesini düşürüyor. Zira patronlara kalkan olaniktidarın, işçi kıyımını protesto edenleri hedef alması,ek söze gerek bırakmıyor.

Haziran Direnişi’nin ruhuyla hesap sormaya!

Soma madenci kıyımına gösterilen yaygın, kitlesel,militan tepkiler, Haziran Direnişi’nde öne çıkan “artıkhiçbir şey eskisi gibi olmayacak” şiarının bir kez dahadoğrulanması oldu. Berkin Elvan cenazesine yüzbinlerin katılması, yayılan ve meşrulaşan direnişçiruhun diri olduğunu göstermişti; katliamın ardındanyapılan eylemler, bunu daha da pekiştirdi.

Üç büyük kent başta olmak üzere birçok kenttegerçekleşen eylemlere, azgınca saldıran polis, katillerikorumak için pervasız bir seferberlik içinde olduğunugözler önüne serdi.

Ancak azgın polis terörüne karşı birçok kenttegerçekleştirilen militan eylemler, Haziran Direnişiruhunun yenilmesinin ne kadar zor olduğunu dagöstermiştir. Haziran Direnişi ruhunu, Greif ve diğermevzilerdeki işçi sınıfının direnişiyle birleştirmek vemücadeleyi işçi katillerinden hesap sorana kadardevam ettirmek, temel alınmalıdır.

Bu mücadele, işçi katillerinden hesap sormaklakendini sınırlamamalı, bir sistem olarak kapitalizmiyıkma ve sosyalizmi kurma mücadelesiyle debirleştirilmelidir.

İşçi katillerinden hesap sormak için meşru/militan direniş!

Page 3: Kızıl Bayrak 2014-20

Madenci cinayetleriyle birinciliği kimseyebırakmayan sermaye devleti, Zonguldak’tan sonraSoma’da da bir madenci mezarlığı açıyor. Madenocaklarındaki denetimsizlik yetmiyormuş gibi,taşeronlaştırmanın yaygınlaşmasıyla ölümlere davetiyeçıkarılıyor.

Manisa’nın Soma ilçesinde, ‘en güvenilir’ denilenSoma Holding’e ait kömür ocağında 13 Mayıs günüöğle saatlerinde trafo patlaması nedeniyle çıkanyangının ardından yaklaşık 500 maden işçisi hayatınıkaybetti.

Oysa bu katliam beklenmeyen bir “kaza” olmadığıgibi, Soma, sermaye sınıfı ve AKP tarafından adımadım, bilerek ve isteyerek cinayete hazırlandı. Madenocaklarıyla ünlü Soma’da sürekli iş cinayetleriyaşanırken devletin duyarsızlığı had safhadaydı.

20 gün önce denetleme TBMM’de reddedildi

2013 yılının Ekim ayında, Soma’daki madenlerdemeydana gelen kazalarla ilgili olarak araştırmaönergeleri hazırlanarak konu TBMM’nin gündeminetaşınmıştı. Soma’da meydana gelen iş cinayetlerininsorumluları ile nedenlerinin araştırılması amacıylamecliste bir Araştırma Komisyonu Kurulması talebiyleverilen önergeler, ancak 29 Nisan 2014’te meclisgündemine girebildi. Ve aynı gün, yani bu katliamdan20 gün önce TBMM’de reddedildiği ortaya çıktı.

Soma’daki madenlerle ilgili bir başka soruönergesine yanıt veren Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanı Faruk Çelik ise, suçu sadece “değişen koşullara”atarak, “İşyerinde farklı tarihlerde yaşanan iş kazaları,farklı bölümlerde birbirinden bağımsız şekildegerçekleşmiştir” demişti.

Bu duyarsızlığı anlamak zor değil. Sermayepartilerinin duyarlılığı aynı sınıfa mensup olduklarıkapitalistlere karşı. Patlamanın olduğu maden ocağınınsahibine, Türkiye’nin en büyük maden kapitalistleriarasında olan Soma Holding’e gösterilen ilgi gibi...

Soma halkına kanlı oldu

Gerçekleşen katliamla ilgili “sıkıntı büyük olabilir”diyen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız,geçen Temmuz ayında bölgede yeni bir ocak açılışınakatılmıştı. Burada Taner Yıldız, işçi güvenliği konusundaSoma Holding’i övmekle bitirememişti. Onlarcamaden işçisinin katili için Yıldız, “Soma Holding gibiköklü ve madencilikte uzman yatırımcı şirketlerin yeniyatırımlarını çok önemsiyoruz. Ülkemize ve Somahalkına hayırlı olsun” demişti.

Katliamın nedeni çalışma tarzı

Soma Holding’in sadece kendisine hayırlı olduğuise ortada. Soma Holding’in sahibi Alp Gürkan,

Hürriyet gazetesi ile yaptığı röportajda bunu rahatçaaçıklamıştı. Türkiye Kömür İşletmeleri’nin (TKİ) dahaönce 130-140 dolara mal ettiği kömürün tonunu 23.8dolara düşürdüklerini anlatırken “maliyeti özelsektörün çalışma tarzıyla düşürdüklerini” söylemişti.

İşte 13 Mayıs’ta, övmekle bitirilemeyen SomaHolding’in bu başarısında binlerce maden işçisininalınteri ve kanı olduğu ortaya çıktı. Şimdi utanmazca,burjuvalar ve düzen partileri tarafından taziyemesajları yayınlanıyor. Tüm bu acılara neden olansermaye devletinin yaraları saracağından bahsediliyor.

Utanmazlarsa Prof. Dr. Orhan Kural’ın, Soma’daişçilerin zehirlendiği karbonmonoksit için ‘tatlı birölümdür’ demesi gibi, yine “güzel öldüler”,“kaderlerinde var” diyecekler.

Maden ocaklarına sağlam giren işçileri kefenleçıkaranları, sahte taziye mesajları kurtaramayacak.Adları tarihe ‘işçi katilleri’ olarak yazılacak.

Sermaye, Zonguldak’tan sonra Soma’ya da madenci mezarlığı açıyor!

Beyaz TV’de yayınlanan Son Söz programınakatılan AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar,Soma’da yaşanan iş cinayetine ilişkindeğerlendirmelerde bulundu. Tayyar, katliamınsorumluluğunu üzerlerinden atmak için yavuzhırsızlığa soyundu. Mecliste verilen soru önergelerinigörmeyen AKP’li milletvekili, düzen muhalefetinisuçladı.

Şamil Tayyar’ın ibretlik konuşması şöyle: “Araştırma önergelerinin temel hedefi meclisi

tıkamak. Onun araştırılması değil. O gün onunla ilgilibir gazete haberi çıktıysa muhtemelen bilemiyorum.

Hemen onu önergeye dönüştürüp vermişler. Eğer bukonuda ciddiyseniz bu konunun hayati olduğunudüşünüyorsanız tıpkı 4+4’te olduğu gibi, içkidüzenlemesinde olduğu gibi nasıl ortalığıkarıştırdıysanız aynısını burada yapınız. HSYK ve MİTkanunu çıkarırken kıyamet koparsaydınız bu araştırmaönergesini verirken de kıyameti koparsaydınız.

Hiç kimse sesinizi duymadı. Muhtemelen içeride ya5 kişi vardı ya 10 kişi vardı. O da konuşan kişiler grupbaşkanvekilleri ve grup yönetimleri hepsi bu. Ondansonra biz bunu vermiştik reddettiler. Sen kabuledilmesi için ne çaba harcadın? Verdikleri önergeninciddiyetini kendileri kavramamış.”

Yüzsüzlüğün bu kadarı!

Page 4: Kızıl Bayrak 2014-20

İşçiye fiyat biçildi!Zonguldak 3. İş Mahkemesi, TTK Kozlu Müessese

Müdürlüğüne bağlı maden ocağında ani metan gazıpüskürmesi sonucu yaşamını yitiren Yüksel Koca’nıneşi ve yakınlarına 226 bin 991 lira, MuharremYapıcı’nın eşi ve yakınlarına da 175 bin 16 lira maddive manevi tazminat ödenmesine karar verdi.

Zonguldak 3. İş Mahkemesi’ndeki görülenduruşmalara, davalı taşeron firma ve TTK ile mağdurailelerin avukatları katıldı. Avukatlardan sonsavunmalarını alan mahkeme, TTK ve taşeron firmanıniş kazasında hayatını kaybeden Yüksel Koca’nın eşi ErfeKoca için 56 bin 991 lira maddi, 45 bin lira manevitazminat ödemesine hükmetti.

Mahkeme, madencinin iki çocuğuna 40’ar bin lira,annesi Hayriye Koca’ya 20 bin lira ve 5 kardeşine de5’er bin lira tazminat ödenmesine karar verdi.

Diğer duruşmada da mahkeme, aynı kazada ölenMuharrem Yapıcı’ın eşi Dürdane Yapıcı için 70 bin 16lira maddi ve 45 bin lira manevi tazminat ödenmesinikararlaştırdı. Mahkeme, madencinin çocuğuna 40 binlira, annesi Necmiye Yapıcı’ya ise 20 bin lira tazminatverilmesine hükmetti.

Yer yine Kozlu, yine taşeron

TTK Kozlu Müessese Müdürlüğü’ne bağlı madenocağında, 7 Ocak 2013’te özel firmanın galeri açmaişini yürüttüğü eksi 630 kodunda ani metan gazıpüskürmesi sonucu yaşamını yitiren 5 işçinin cesedineulaşılmış, göçük altında kalan 3 madenciden 2’sinincesedi 11 Ocak’ta, diğerinin cesedi ise 12 Ocak’taçıkarılmıştı.

İş cinayetlerinin ardından açıklama yapan TMMOBMaden Mühendisleri Odası, ocakta yeterli degajsondajının yapılmadığını söylemişti.

Bu iş cinayetlerinde doğrudan sorumluluğu olansermayedarlara hiçbir ceza verilmezken, öldürülenişçilere fiyat biçiliyor.

Çalışma ve Sosyal güvenlik Bakanlığı’nın rakamları,katledilen işçilerin listesini gösteriyor. Buna göre 2010-2012 arasında maden cinayetlerinde 293 işçi hayatınıkaybetti. Dev Maden Sen’in verilerine göre ise 2013yılında, iş cinayetlerinde 95 madenci yaşamını yitirdive 191 madenci yaralı olarak hastanelere kaldırıldı.

Türkiye’de şimdiye kadar yaşanan bazı madenkatliamları şöyle:

* 7 Mart 1983: Armutçuk’ta grizu patlaması (103ölü)

* 10 Nisan 1983: Kozlu’da grizu patlaması (10 ölü)* 31 Ocak 1987: Kozlu’da göçük (8 ölü)* 31 Ocak 1990: Bartın’ın Amasra ilçesinde grizu

patlaması (5 ölü)* 7 Şubat 1990: Amasya Yeni Çeltik’te grizu

patlaması (68 ölü)* 3 Mart 1992: Kozlu’da grizu patlaması (263 ölü)* 26 Mart 1995: Yozgat’ın Sorgun ilçesinde grizu

patlaması (37 ölü)* 22 Kasım 2003: Karaman’ın Ermenek ilçesinde

grizu patlaması (10 ölü)* 8 Eylül 2004: Kastamonu’nun Küre ilçesinde

yangın (19 ölü)* 2 Haziran 2006: Balıkesir’in Dursunbey ilçesinde

grizu patlaması (17 ölü)* 10 Aralık 2009: Bursa’nın Mustafakemalpaşa

ilçesinde grizu patlaması (19 ölü)* 17 Mayıs 2010: Zonguldak’ta grizu patlaması (30

ölü)* 8 Ocak 2013: Kozlu’da grizu patlaması (8 ölü)

İlk madenci katliamı değil!

İşte AKP ile Soma Holding’in ilişkisiSoma’da yüzlerce işçinin mahsur kaldığı patlamanın yaşandığı kömür ocağını işleten Soma Holding ile

AKP’nin ilişkisi ortaya çıktı.Soma Holding Maden İşletmeleri Genel Müdürü Ramazan Doğru’nun eşi Melike Doğru’nun 30 Mart yerel

seçimlerinde AKP’den Soma Belediye Meclis üyesi seçildiği ortaya çıktı.Soma’da 30 Mart yerel seçimlerinde AKP yüzde 43,55 , MHP yüzde 28,78 , CHP ise yüzde 22,3 oy almıştı.Belediye Başkanı’nın AKP’li Hasan Ergene olduğu Soma’da Belediye Meclisi’nde belediye meclis üyeliği

dağılımı şöyle: AKP’den 18, MHP’den 8, CHP’den ise 5 belediye meclis üyesi yer alıyor.

Page 5: Kızıl Bayrak 2014-20

Manisa’nın Soma İlçesi’nde, Eynez mevkisindeki SomaHolding’in işlettiği kömür madeninde 13 Mayıs günü saat15.30’da elektrik trafosu patladı. Patlamanın sonucuolarak ocakta yangın çıktı.

Arama kurtarma çalışmaları devam ederken SomaKömür İşletmeleri yaptığı açıklamayla arama-kurtarmaçalışmalarında “son teknoloji” ve “en hassas” cihazlarınkullanıldığını iddia ederken sermaye devleti de topyekünyaratmaya çalıştığı bilgi kirliliğiyle katliamın boyutunugizlemeye çalıştı.

Nitekim saatler ilerledikçe ölü sayısının arttığıhaberleri gelmeye devam etti. Devlet bilgi aktarımınıengellemek için bölgeye kimseyi yaklaştırmazken yoğunbir kolluk yığınağı hem maden hem hastane bölgesindegörüldü. Madenden çıkan ölülere maske takılarakkatliamın boyutunun gizlenmeye çalışıldığı ifade edildi.

Propaganda için Soma’ya giden Enerji ve TabiiKaynaklar Bakanı Taner Yıldız tepkiyle karşılandı.

Kurtarma çalışmaları sürerken gece saat 02.00 civarımaden ocağında bir yangın daha çıktı. Yangınsöndürülene kadar çalışmalara ara verildi.

İkinci günde de devam eden kurtarma çalışmalarınazaman zaman yoğun duman ve yangından dolayı araverilmek zorunda kalındı.

Ailelere rüşvet teklifi

Yaşanan katlimı rüşvetle geçiştirmek amacıyla SosyalGüvenlik Kurumu Başkan Yardımcısı Mustafa Kuruca“Ölen işçilerin ailelerine bin TL aylık bağlanacak” dedi.

Sermaye hükümeti AKP görüntüyü kurtarma adınayas ilan etti. Başbakanlık tarafından 13 Mayıs 2014tarihinden itibaren “3 günlük milli yas” ilan edildiğiaçıklandı.

Soma’da SES yöneticilerinden Zeynel Kaplan sendikaolarak kriz masası oluşturma çabalarının “ihtiyaç yok”denerek reddedildiğini ifade etti.

DİSK, KESK, TTB, TMMOB 15 Mayıs’ta tüm gün işbırakacağını açıklarken, Türk-İş ise 1 hafta boyunca ‘hergün 3 dakika iş bırakacağını’ duyurdu.

Soma’ya giden Tabip Odası yetkilileri 112 ekiplerininyoğun bir çaba harcadığını fakat Soma Kaymakamlığı’ndakurulan kriz masasında sağlık organizasyonun yeterliolmadığı gözlemini aktardılar.

Soma’da yaşanan işçi katliamını protesto etmek veSomalı emekçilere destek olmak için Manisa’dan yolaçıkan BDSP’lileri yolda polis durdurarak GBT kontrolüyaptı. Kimlik kontrollerinde hiç bir sorun çıkmamasınarağmen polis “emir böyle” diyerek BDSP’lilerin araçlarınıbağladı.

AKP Şefi Erdoğan’ın yapacağı konuşma öncesindepolis gözaltı ve yoğun bir baskı uyguladı. Buna rağmentepkiler devam etti ve bölgeye gelen bakan araçlarınınönü sloganlarla kesilerek tahrip edildi.

AKP İlçe Binası da tahrip edilirken Erdoğan’ın geçişisırasında “Katil Erdoğan” sloganları atıldı. Protestolaresnasında Erdoğan bir markete girdi, bir süre beklediktensonra çıktı. Erdoğan’ı protesto eden işçi yakınlarıgözaltına alındı.

Son gelen bilgilere göre; ölü sayısının 500’ü aştığı veonlarca madencinin de kayıp olduğu ifade edildi.

Küba, Bolivya ve Venezuela’da maden işçilerinin 1 güniş bırakma ve 3 gün yas kararı aldığı bildirildi.

Soma’da madenci katliamı:Yüzlerce ölü var!

Soma’da yüzlerce madenciözelleştirmenin, taşeronlaştırmanın,kâr hırsının, kölece çalışmanınkurbanı oldu...

Kapitalizmöldürür!

Page 6: Kızıl Bayrak 2014-20

Emekçiler işçi katliamına karşısokaklara döküldü!

İstanbul

Yüzlerce kişi Soma Holding önündeeylem yaptı!

Plaza Eylem Platformu’nun Soma Holding’inLevent’te bulunan binası önünde gerçekleştirdiği basınaçıklamasına yüzlerce kişi katıldı. Polis holdinginbulunduğu sokağı bariyerlerle kapattı ve giriş çıkışlaraizin vermedi. Öğrenci Kolektifleri üyesi beş kişi iseholding önünde oturma eylemi gerçekleştirdi, holdingduvarlarına kırmızı boya ile “Katiller” yazdı.

Kitle Soma Holding’i koruma altına alan polisetepki gösterdi.

Polis bariyerleri önünde Plaza Eylem Platformuadına basın açıklaması yapıldı.

Basın açıklamasının ardından Kent Savunması veMimar Sinan öğrencileri tarafından konuşmalaryapıldı.

Açıklamanın ardından kitlenin bir kısmı sokaktanayrıldı. Bekleyen kitle ise polise tepki gösterdi vebariyerleri kaldırmaya çalıştı. Polisle yapılangörüşmeler sonucu 5 kişinin holding önüne gitmesineizin verildi. Holding binasına giden 5 kişi holdingde hiçkimsenin bulunmadığını teyit etti ve bu bilgiyi kitle ilepaylaştı.

Taksim

Taksim, Soma’daki katliamın protestomerkezlerinden biri haline geldi. Arka arkayagerçekleştirilen eylemlerle işçi ölümlerine duyulanöfke gösterildi.

İlk olarak Türk-İş üyeleri Galatasaray Lisesi önündebir eylem gerçekleştirdi.

Ardından Galatasaray Lisesi önünde oturma eylemibaşladı. Katliama dair dövizlerin taşındığı oturmaeyleminde “Kaza değil toplu katliam!” sloganı atıldı.

Daha sonra, Dev Sağlık-İş üyeleri Şişli’den Taksim’eyürüdü. Binlerce kişi Tünel’de toplandı. DİSK üyeleri deTünel’e yürüdü.

Saat 17.00’de “Taşeron ve özelleştirme cinayetlerison bulsun. Soma kader değil cinayettir” pankartınınarkasında Taksim’e doğru yürüyüş başladı. GalatasarayLisesi önünde yapılan basın açıklamasının ardındankitle Taksim’e doğru yürümeye devam etti. Taksim’eyürüyenlere polis saldırdı.

Odakule önünde Kızıl Bayrak muhabiri gözaltınaalınmaya çalışıldı. Diğer basın emekçilerinin sahipçıkmasıyla polis gözaltı yapamadı.

Polis saldırısı sonucu Tünel tarafındakilerŞişhane’ye, diğerleri Karaköy’e doğru uzaklaştı.Saldırının ardından polis bir süre ara sokaklarda gözaltıyapmaya çalıştı.

İstiklal Caddesi üzerindeki farklı noktalarda yeniden

toplanan gruplara da polis saldırdı. Polis saldırısı sonucunda 15 kişi gözaltına

alındı.

Sarıgazi

Sarıgazili işçi ve emekçiler “Kaza değil, işcinayeti, facia değil katliam” şiarlı “SarıgaziDayanışması” imzalı pankart açarak Vatanİlkokulu önünde toplanarak Demokrasi Caddesiboyunca öfkeli sloganlarla yürüdü.

1500’ü aşkın kişilik öfkeli kitle DemokrasiCaddesi girişine geldiğinde basın açıklamasıgerçekleştirdi.

Basın açıklamasında 12 yıllık AKP iktidarındayaşanan iş cinayetleri tablosu anlatıldı. Hükümetyetkililerinin derhal istifa etmesi gerektiği, tümişçi ve emekçilere hesap sorma ve şalterleriindirme çağrısı yapılarak açıklama sonlandırıldı.

Esenyurt

BDSP, Esenyurt Depo Kapalı Cadde’degerçekleştirdiği yürüyüşle Manisa Soma’dayaşanan toplu işçi katliamını protesto etti.Yürüyüş saat 20.00’de Kapalı Cadde girişindenbaşladı.

14 Mayıs 2014 / Soma Holding önü

14 Mayıs 2014 / Sarıgazi

Page 7: Kızıl Bayrak 2014-20

“Soma’daki madenci ölümleri kader değilkatliamdır! Katillerden hesabı işçiler soracak!” şiarlıBDSP pankartının açıldığı yürüyüşte BDSP flamlarıtaşındı. BDSP’liler maden işçilerini simgelemesi içinbaret taşıdı.

Depo Kapalı Cadde’den geçen emekçileremücadele çağrısının yapıldığı yürüyüşe çevredenyoğun ilgi vardı.

Bir DLB’linin de ‘Madenci’ şiirini okuduğu eylem,Mayıs şehitleri anmasına çağrıyla sona erdi.

Avcılar

Avcılar Gezi Dayanışması’nın çağrısıylagerçekleştirilen yürüyüşte AKP hükümeti ve bakanlaristifaya çağrıldı.

Saat 19.00’dan itibaren Marmara Caddesi girişindetoplanmaya başlayan kitle hep bir ağızdan madencitürküsünü söylemeye başladı. Toplanma noktasında,katledilen madenciler için saygı duruşunda bulunuldu.

Yürüyüşün ardından belediye önündeki forumalanında basın açıklaması yapıldı. İş cinayetlerininsorumlularından hesap sorma çağrısı yapılanaçıklamanın ardından bir süre oturma eylemi yapılarakeylem sona erdi. Eylemin ardından bir grup, Avcılarmerkezde sloganlarla Marmara Caddesi girişineyürüdü.

Kartal

Saat 19.00’da Kartallı Kazım Meydanı’nda, “Karaelmas tabut olmuş, gerekirse ölün derler… Artıkkaybedecek bir şey yok!” , “Soma’da katleden devlettir.Hesabını soracağız!- Halk Cephesi” yazılı pankart veozalitin arkasında toplanan kitle “Maden işçisi yalnızdeğildir!” sloganları ile yürüyüşe geçti.

BDSP, önlük, flama, döviz, baretler ve “Kara elmastabut olmuş, gerekirse ölün derler… Artık kaybedecekbir şey yok!” pankartıyla yürüdü. Kartal KızılayHastanesi’nden öfkeli slogan ve konuşmalarla geçilerekminibüs yolu trafiğe kapatıldı. Ardından AKP Kartal İlçeBinası’nın önüne geçen kitle burada oturma eylemibaşlattı.

AKP önünde BDSP ve Halk Cephesi adınakonuşmalar yapıldı.

Otuma eylemi madenciler için yazılan türkü veşiirlerin okunması ile devam etti. Baretler yerevurularak ve alkışlarla ses çıkartılan oturma eylemininardından Bankalar Caddesi’ne yüründü. Buradatoplanan kitlenin de katılımı ile birlikte yürüyüş çaybahçelerinin ardından Kartal Meydanı’na ulaştı.Burada yapılan kısa teşhir konuşmasının ardından “ÇavBella” marşı ve sloganlarla eylem bitirildi.

Saat 15.00’te ise Genel- İş Sendikası’nın çağrısıylabelediyede çalışan kadrolu ve taşeron işçiler KartalBelediye binası önünde toplandı. Yanı sıra ilerici vedevrimci kurumlar da Kartal halkı imzalı pankart ileyürüyüşte yerlerini aldılar.

Meydana ulaşan kitle adına Genel- İş Sendikası 1No’lu Şube Başkanı Mahmut Şengül açıklama yaptı.

AnkaraSoma’daki katliam Ankara’da başta Yatağan işçileri

olmak üzere çeşitli kesimlerce protesto edildi. Sabahkatliamın sorumluluğunu taşıdığı için Özelleştirmeİdaresi Başkanlığı önüne siyah çelenk bırakan Yatağanişçileri saat 15.30 sularında üniversiteli gençlikleKurtuluş Kavşağı’nda buluşarak Türk-İş önüne yürümekiçin hazırlandı.

Polis “işçilerin arkasında kimler olduğunu biliyoruz”

diyerek “marjinal” propagandası yaptı. Polisetepki gösteren bir üniversiteliye “senin kimolduğunu biliyorum” diyerek tehditkâr söylemidevam ettiren polis yürüyüşü engellemeyedevam etti.

Polisle tartışma arasında Yatağan işçileriKızılay’a doğru kaldırımdan yürümeye başladı.Kitlenin bir bölümüyse Sıhhiye yönünde kaldı.Polis Yatağan işçilerinin yanındaki Ekim Gençliğiokurlarını taciz etti. Ekim Gençliği okurlarınaYatağan işçilerinin de sahip çıkmasıyla polisgeri çekildi.

Türk-İş önünde Pevrul Kavlak, işçilerioyalamaya çalışan bir konuşma yaptı. Katliama vekatliam karşısında mücadeleyi örmeyen Türk-İşyönetimine öfkeli işçiler “Kahrolsun sendikaağaları!” sloganı attı. Kavlak konuşmaya devamederken bir işçi su şişesi fırlattı. Kavlak’ın alınangöstermelik eylem kararını açıklaması üzerineuzun süre yuhalandı. İşçiler “Genel grev, geneldireniş!” sloganını haykırdı. Türk-İş önündeYatağan İşçileri adına temsilci konuştu. “Çalışmave Sosyal Güvenlik Bakanı derhal istifaetmelidir” diyen işçi düzenli denetimlerinyapıldığına dair söylemlerin gerçeğiyansıtmadığını ifade etti.

Ayrıca, Türk-iş görevlilerinden birinineylemcilerin karşısında ağzında sakızla laubalidavranışlarına tepki gösterildi. Bunun üzerinegörevli geri çekildi.

Yatağan işçileri “şimdi Türk-İş’e giriyoruz”diyerek herkesi genel merkeze davet etti. Kapıdasendika şapkalı, kim oldukları belli olmayan birgrubun engelleme girişimi boşa düşürülerek içerigirildi.

Yatağan işçileri adına binada yapılan ilkaçıklamada daha önce girişlerinin engellendiği,fakat bugün içeri girdikleri belirtilerek Türk-İşbinasının işçilerin, emekçilerin ve emekdostlarının evi olduğunu söylendi.

İşçinin konuşması coşkulu alkışlar vesloganlarla karşılandı. Daha sonra Türk-İş’tençıkılarak Güvenpark’a geçildi.

Bu sırada, Güvenpark’ta toplanan vearalarında BDSP’lilerin de olduğu kitle de öfkelisloganlarla beklemeyi sürdürdü.

Yatağan işçileri, Cebeci, DTCF veHacettepe’den gelen öğrenciler barikatları aşarak

4 Mayıs 2014 / İstanbul

14 Mayıs 2014 / Esenyurt

14 Mayıs 2014 / Ankara

Page 8: Kızıl Bayrak 2014-20

Güvenpark’a ulaştılar. Kitle daha sonra, Haziran Direnişi günlerinde

olduğu gibi coşkulu sloganlarla bakanlıklara doğruyürüdü.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı önünde polissaldırıya geçti. Polisin yoğun gaz bombasıkullandığı saldırıya havai fişeklerle karşılık verildi.Atatürk Bulvarı gaz bulutu içinde kaldı.Çatışmalar Meşrutiyet Caddesi’nde devam etti.Polis TOMA eşliğinde saldırıya geçti. TOMAcadde boyunca barikatları yıktı. Çok yoğun gazbombası ve plastik mermi kullanıldı. Gazdanrahatsızlanan bir kadın baygınlık geçirdi.

Polisin pervasız saldırısı Kızılay veçevresinde saatlerce sürdü.

İzmirSoma’da yaşanan işçi katliamını protesto

etmek için KESK, DİSK, TMMOB, Türk-İş, İzmirBarosu ortak eylem örgütledi. Saat 18.00’deBasmane Meydanı’nda toplanan kitle İzmirBüyükşehir Belediyesi (İBB) önüne yürüdü.

Kitle Basmane Meydanı’nda bulunan AKP İlçeBinası önünden geçerken sıklıkla “İşte burası katilyuvası!” sloganı attı. Ayrıca AKP İlçe Binasıönünde bekleyen TOMA’ya kömür torbası iletabut bırakıldı.

Konak’a yaklaşılırken yolun iki tarafı datrafiğe kapatıldı.

Öfkenin hakim olduğu eyleme on bini aşkınkişi katıldı. İzmirli emekçilerin de eyleme ilgisibüyük oldu. Sınıf devrimcileri eyleme “Kapitalizm öldürür.

Soma’daki katliamın katilleri hesap verecek /BDSP” “Taşeronlaştırmaya, güvencesiz çalışmayahayır. Kahrolsun ücretli kölelik düzeni / BDSP”pankartları ve flamalarla katıldılar.

Konak’ta polisin kitlenin önünü kesmesininardından 1 saatten fazla beklendi. Eylembaşlangıcından Konak’a gelene kadar öfkeli vekalabalık olan kitle bu bekleyiş sırasında azaldı.Polisle yapılan görüşmeden çıkan sonuç tazyiklisu ve gaz oldu. Kitle Konak’tan Alsancak Gar’akadar direnerek geri çekildi. Çok sayıda eylemcigözaltına alındı.

Öğlen saatlerinde ise Tüm Bel-Sen İzmir 1No’lu Şube tarafından yapılan eylemde Soma’daölenler için saygı duruşunda bulunuldu ve alkışlıprotesto eylemi yapıldı. Daha sonra basınaçıklaması okundu.

GebzeGebze’de ilk olarak Devrimci Liseliler Birliği Eski

Çarşı Çeşme önünde dövizlerle ve üzerine kandökülmüş baretlerle oturma eylemi başlattı.

Öğle saatlerinden akşam saat 18.00’e kadar sürenoturma eyleminde liselilerin hazırladığı dövizlerleişçilere, emekçilere, gençlere ajitasyon konuşmalarıyapıldı.

Soma’da madende yaşanan katliam ve sermayedevleti teşhir edildi. Bu sırada faşistler liselilere sözlütacizde bulunarak saldırma girişimlerinde bulundu.Liseliler dik bir duruş sergileyerek emekçilere Somakatliamını anlatmaya devam etti. Çevrede toplananemekçiler oturma eylemini sahiplenerek faşistleriuzaklaştırdı.

Eylem sırasında birçok emekçi ile sohbet edildi,oturma eylemine katılanlar oldu. Akşam saatlerinedoğru emekçiler oturma eylemine su, yiyecekgetirdiler.

Gebze Sendikalar Birliği saat 17.30’da ÖğretmenEvi’nden Cumhuriyet Meydanı’na yürüdü. GebzeSendikalar Birliği Dönem Sözcüsü ve Petrol-İş ŞubeBaşkanı Süleyman Akyüz meydanda bir konuşma yaptı.

Diğer eylem ise saat 18.30’da Öğretmen Evi’ninönünde biraraya gelen sendikalar, meslek örgütleri vesiyasi partiler tarafından gerçekleştirildi. CumhuriyetMeydanı’na kadar sloganlarla yürünerek meydandaoturma eylemi yapıldı.

Saat 18.00’de Gebze Bağımsız Devrimci SınıfPlatformu, Gebze İşçilerin Birliği Derneği üyeleri veFeniş işçileri Eskiçarşı Çeşme önünde eylem yapanDLB’lilerin yanına geldiler. Eyleme çağrı yapankonuşmanın ardından Çeşme önünden ÖğretmenEvi’ne bir yürüyüş gerçekleştirildi.

Meydana gelindiğinde basın açıklamasıgerçekleştirildi. Açıklamada Soma’nın katilininsermaye devleti olduğu vurgulanarak katliama karşısessiz kalınmama çağrısı yapıldı. Yarım saat oturmaeylemi yapılarak eylem sonlandırıldı.

AdanaSendikalar, devrimci ve ilerici güçler ortak bir

eylem gerçekleştirdi. DİSK Bölge ve Türk İş Bölgeönünde toplanılıp İnönü Parkı’na kadar yürüyüşgerçekleştirildi. Basın açıklaması İnönü Parkı’ndayapıldı. Eylem başlamadan önce iş cinayetlerindekaybedilenler anısına saygı duruşu yapıldı.

Kurumlar adına ortak açıklama DİSK tarafındanyapıldı.

Eylemde TTB, Türk-iş ve Maden Mühendisleri Odasıtarafından da açıklamalar yapıldı. Eyleme, aralarındaBDSP’nin de olduğu devrimci ve ilerici güçler dekatıldı.

İşçi katliamıyla ilgili bir diğer eylem ise Dev Sağlık-İşve SES tarafından yapılan oturma eylemiydi. Sağlıkemekçileri, katliamı Balcalı Hastanesi’nde yaptıklarıoturma eylemiyle protesto ettiler.

Çukurova Üniversitesi öğrencileri de Soma’dakikatliama tepki için boykot gerçekleştirdiler.

BursaSetbaşı’nda toplanan binlerce kişi Heykel’e yürüdü.

Heykel’de yol tamamen trafiğe kapatıldı. Buradan AKPİl Binası’na yürümek isteyen kitlenin önüne polisbarikat kurdu.

Bir süre bekleyen kitle daha sonra barikatayüklenince polisle barikat önünde göğüs göğüse

14 Mayıs 2014 / Gebze

14 Mayıs 2014 / Adana

14 Mayıs 2014 / Bursa

Page 9: Kızıl Bayrak 2014-20

çatışma yaşandı. TOMA’nın su sıkmasıyla kitle geriçekildi.

Barikatlar kurarak Setbaşı’ndan geri çekilen kitleninbir bölümünü polis Namazgah’tan Teleferik’e kadarsürdü. Teleferik’te mahalle girişine gelen kitle burayada barikatlar kurdu. Buradan sonra polis geri çekildi.Mahalle içinde Soma katliamını lanetleyen yürüyüşünardından kitle dağıldı.

Hafif olarak yaralanan eylemciler hastanede tedavioldu.

Polis saldırısında 4 kişi gözaltına alındı.

BartınGenel Maden-İş üyesi işçiler, Türkiye Taş Kömürü

Amasra Maden Ocağı’ndan Madenci Anıtı’nın önüneyürüdü.

Anıtın önünde gerçekleştirilen saygı duruşununardından yapılan açıklamada madenci ölümlerininkader olmadığı, taşerona karşı örgütlü şekildemücadele edilmesi gerektiği vurgulandı.

Eyleme TEKSİF Sendikası üyesi işçiler ve BartınÜniversitesi öğrencileri de destek verdi.

AydınAydın Emek ve Demokrasi Güçleri Sevgi Yolu’nda

biraraya geldiler. Kitle yaklaşık 3 bin kişiye ulaştı veyürüyüşe geçildi.

Sevgi Yolu sonunda kitle sivil polisler tarafındandurduruldu. Önce yürüyüşün “yasal olmadığı” söylendiancak kitlenin kararlı duruşu ile polis barikatı açmakzorunda kaldı. Abide Meydanı’na gelindiğinde takviyealan polisin yeni barikatıyla karşılaşan kitle önceoturma eylemi yaptı. Bir süre sonra barikatı fiili-meşruolarak açma kararı alan kitle barikatı zorladı. Polisbiber gazı ve TOMA’yla saldırıya geçti.

Kitle Atatürk Meydanı’na çekilerek sloganlarlabekleyişe geçti. Saldırı sırasında 1 eylemci yaralandı, 2kişi gözaltına alındı.

Kitle gözaltılar serbest kalıncaya kadar beklemekararı aldı. Bekleme boyunca kararlı olan kitleAydınlıları sokağa çağırdı. Aydın tarihinde ilk defa bukadar büyük bir direnişe sahne oldu. Akşamsaatlerinde gözaltındakiler serbest kalarak alanaulaştılar. Kitle tekrar Abide Meydanı’nı trafiğe kapattıve burada basın açıklaması yapıldı.

Kitle eylem boyunca kararlılığını ve disiplinini hiçkaybetmedi. ADÜ’lü öğrenci inisiyatifi yoğun bir katılımsağladı.

DidimKent meydanına yürüyen 1500 kişilik kitle Aydın

merkezde yapılan saldırı ve gözaltılar üzerine oturmaeylemi yaptı. Eylemciler alana çadır kurarak sabahakadar bekleyeceklerini belirttiler. Çadır ziyaretçiakınına uğradı.

ZonguldakZonguldak’ta Soma katliamının ardından üniversite

öğrencileri gece saat 3 civarında Madenci Anıtı’ndaoturma eylemi başlattı. Ertesi gün ise MadenciAnıtı’nda birleşen emekçiler ve öğrenciler, yaklaşık 2saat oturma eylemi yaptılar.

Eylem sırasında Zonguldak maden işçisi söz aldı.Vefat eden işçi arkadaşlarını saygıyla andıktan sonra 1dakikalık saygı duruşuna davet etti. Ardından katliamınhesabının sorulması için sendikaları göreve çağıranmaden işçisi, “Eğer sendikalar bizim gazımızı almak içinbasın açıklaması ile geçiştirecekse hiç yapmasınlar”diyerek sözlerini bitirdi.

Emekli maden işçisi Recep Adıgüzel ise 1992Kozlu katliamından hatırlatarak işçileri veemekçileri hesap sormaya davet etti. Gelik’tekaçak maden ocağında yaşanan göçükte 1maden işçisinin vefat ettiğini söyledi.

ManisaEylem Manolya Meydanı’nda işçi ve

emekçilerin toplanmasıyla başladı. Eyleme KESK dışında HDP, BDSP, İKSD, DLB,

Kaldıraç, ÖDP katıldı. Basın açıklamasını KESK Dönem Sözcüsü Taner

Demir gerçekleştirdi. Sınıf devrimcileri dışında sendikalar sessiz

eylemi tercih etti. Bu durum sınıf devrimcilerininsloganlarına kitlenin katılarak alınan karardanrahatsızlıklarının dile getirilmesine yol açtı.

Açıklamanın ardından bir saatlik oturmaeylemi gerçekleştirildi.

AntepEmekçiler kitle örgütlerinin çağrısına kulak

vererek saat 18.00’de Yeşilsu Parkı’ndatopladılar. Burada yapılan eyleme katılanlararasında TÜMTİS Sendikası’na üye işçiler devardı.

Emekçiler daha sonra yolu trafiğe kapatarak,AKP Şahinbey İlçe Başkanlığı’na yürüdüler. Binlerceemekçi uzun yürüyüş sırasında dillerindensloganları düşürmediler. Çevredeki insanlar daeylemcilere alkışlarla destek verdiler.

İlçe binası önünde basın açıklaması ve oturmaeylemi gerçekleştirildi.

EdremitSaat 18.00’de Edremit Meydanı’nda toplanan

emekçiler Eğitim-Sen ve SES pankartı arkasındabiraraya geldi. Liseli gençler de katliamılanetleyen pankartlarıyla eylemde yer aldı.

KESK sözcüsünün okuduğu basınaçıklamasında katliamın göz göre göre yapıldığı,taşeronlaştırmaya karşı AKP’den hesap sormakiçin alanlarda olunması gerektiği vurgulandı.Öfkeli sloganlarla bitirilen basın açıklamasısonunda oturma eylemi yapıldı. Oturma eylemisırasında şiirler okundu, marşlar söylendi.

14 Mayıs 2014 / Zonguldak

14 Mayıs 2014 / Manisa

14 Mayıs 2014 / Antep

Page 10: Kızıl Bayrak 2014-20

Sabahın erken saatlerinden itibaren ilerici vedevrimci örgütler ile ilerici öğrenciler DokuzçeşmelerKampüsü’ndeydi. DEÜ öğrencileri Soma’da yaşanankatliam ile ilgili olarak 12.00’de okuldagerçekleştirilmek üzere bir eylem ve boykot kararıaldılar. Genç komünistler de eylemi örgütleyenlerarasındaydı. Genç komünistler, “Katil sermaye devletihesap verecek iş kazası değil cinayet” şiarlı afişleriyaptı. Aynı zamanda Yabancı Diller Yüksekokulu’nungirişine; katliama ait resimlerden bir sergi yapıldı.Serginin altına, Basmane Meydanı’nda yapılacak olaneyleme çağrı yazılaması yapıldı.

Boykota ve hesap vermeye çağıran Ekim Gençliğiimzalı bildiriler kampüs içerisinde ajitasyonlareşliğinde dağıtıldı. Dağıtımlar esnasında gençkomünistler ile faşistler arasında gergin tartışmalaryaşandı. Bir tartışma oldukça büyüdü, faşist öğrencikitleye teşhir edildi. Olaya ÖGB müdahale etti.

Bütün gün sınıflar dolaşılarak öğrenciler dersleriboykot etmeye, öğlenki eyleme ve akşam Basmane’deyapılacak olan eyleme çağırıldı. Çağrılar sırasındaİktisat Fakültesi Öğretim Görevlisi olan Yaşar MetinÖzdemir, sınıfta çağrı yapan öğrencileri kovup,üstlerine yürüyerek saldırmaya kalktı. Öğrencilerin

kararlı tutumu karşısında geri adım attı. Saat 12.00’de Yabancı Diller Fakültesi önünde

oturma eylemi başladı. “İş kazası değil cinayet” şiarlıozalitler açıldı. Oturma eylemi esnasında yere konanbir ozalitin etrafı kömürlerle çevrildi. 12.30’da oturmaeylemi yapan öğrenciler kampüs içinde yürüyüşe geçti.Yürüyüşte “İş kazası değil bu bir cinayet!”, “Katil devlethesap verecek!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”sloganları atıldı. Yürüyüş esnasında öğrenci kantinleriönünde durularak konuşmalar yapıldı.

Yürüyüşe Eğitim-Sen üyesi öğretim görevlileri dedestek verdi. Yürüyüşün ardından tekrar Yabancı DillerFakültesi önüne gelindi. Burada DEÜ İktisat FakültesiÖğretim Üyesi Aydın Arı Eğitim-Sen adına bir konuşmayaptı. “Kapitalizm öldürüyor” diyerek konuşmasınabaşlayan Arı, bugüne kadar yaşanan işçi cinayetlerinedeğinerek bunun küresel bazda bir sorun olduğunu,AKP’nin sermayeye hizmet edip ölümlere gözyumduğunu söyledi. “Acımız derin ve kor” diyerekdevam eden Arı, bugün okullarda ve işyerlerindeyapılan her eyleme destek verdiklerini söyledi.

Aydın Arı’nın konuşmasının ardından “Genel grevgenel direniş!” sloganı ile eylem son buldu.

Ekim Gençliği / DEÜ

DEÜ’de Soma için eylem

Karabük Üniversitesi öğrencileri, Soma’dayaşanan işçi katliamını protesto ettiler.

14 Mayıs’ta Karabük Üniversitesi öğrencileri,Soma’da yaşanan işçi katliamını protesto etmek içinüniversitede buluştular. Üniversitenin merkezkantini önünde ajitasyon çeken öğrencilere ÖGBmüdahale etmek istedi. Bu durum üniversiteöğrencilerinin tepkisini çekti. Öğrenciler ÖGB’yekarşı koyarak eylem kararlılığını gösterdi.

Merkez kantin önünde toplanan öğrencilerburada oturma eylemi gerçekleştirdi. Öğrencileryaşanan katliam üzerinden taşeronlaşma,özelleştirme ve kapitalist düzen karşıtı konuşmalaryaptılar. Daha sonra Soma’da katledilen işçiler içinsaygı duruşunda bulunuldu. Ardından üniversiteninmerkez kantininden okul çıkışına doğru “Kader değilcinayet, bu düzene isyan et” , “Maden işçisi yalnızdeğildir”, “iş cinayetleri kader değil, zincirleri kırgeleceği kur” sloganları eşliğinde yürüyüşe başlandı.Bunun ardından öğrenciler KESK’in düzenleyeceğibasın açıklamasına katılmak için Karabük merkezinegeçtiler.

Öğrenciler Karabük merkezinde KESKyöneticilerinin pasif tutumlarıyla karşılaştılar. KESKyöneticileri basın açıklamasında sloganatılmayacağını, pankart açılmayacağını, döviztaşınmayacağını söylediler. KESK yönetiminin bututumu öğrencilerin tepkisini çekti. Basın açıklamasıbittikten sonra “İş cinayetleri kader değil” diyeslogan atan öğrencilere KESK yöneticileri saldırdı veöğrencileri alandan kovdu.

Bunun üzerine öğrenciler ajitasyonlarla kitleyiKarabük Belediyesi önüne çağırdılar. “Katil AKPişbirlikçi sendika” “İş cinayetleri kader değil”sloganlarıyla, pankartlarıyla belediye önüneyürüdüler. Burada bir basın açıklamasıgerçekleştiren öğrenciler şiirleriyle, konuşmalarıyla,sloganlarıyla Soma katliamını protesto ettiler.

Öğrenciler protestolarını gerçekleştirirken sık sıkpolisin ve çevrede toplanan faşist güruhuntacizlerine uğradı. Karabük Emniyet müdüryardımcısı öğrencilerin yanına gelerek“dağılmazsanız aradan çekiliriz, saldırıya uğrarsınız”diyerek tehditler savurdu. Polise tepki gösterenöğrenciler Soma için sokakta olduklarını dilegetirerek “Susma sustukça sıra sana gelecek”“Halkımız saflara hesap sormaya” sloganlarıylaherkesi eylemlerine destek vermeye çağırdılar.

Bir süre daha eylemlerini sürdüren öğrencilerdaha sonra eylemliliklerinin tek günle sınırlıkalmayacağını, Soma’yı unutturmayacaklarını, hesapsoracaklarını belirterek eylemlerini sonlandırdılar.

Karabük’te madencileriçin eylem

Ege Üniversitesi Ekim Gençliği çalışmalarıEge Üniversitesi Ekim Gençliği okurları İbrahim Kaypakkaya ve Mayıs şehitlerini anmak için 18 Mayıs

Pazar günü Karşıyaka İzban çıkısında anma yapacak. Saat 16.00’da gerçekleştirilecek anmanın çağrısı HazırlıkBinası, Metro Çıkışı, Edebiyat Fakültesi ve Öğrenci Çarşısı’na yapılan ozalitlerle büyütüldü. “İbrahimKaypakkaya ve Mayıs şehitlerine sözümüz devrim olacak!” şiarı ile yapılan çağrı tüm kampüse bildiri ve afişleduyuruluyor.

Ayrıca son dönemde gerçekleşen direniş ve işgal eylemleri “Greif işçisi yol gösteriyor!” şiarlı afişlegençliğe taşınıyor.

Ege Greif Dayanışması dayanışmayı büyütüyor!Ege Greif Dayanışması bileşenleri hafta başı bir araya gelerek Aliağa’da işten çıkarılan taşeron işçileri ile

dayanışma amacıyla hafta boyunca etkinlik planları yaptı. Haftaya afiş çalışması ile başlandı ve AliağaBelediye işçileri ile dayanışmayı yükseltme çağrısı yapıldı.

Ege Greif Dayanışması Greif işgalinden bu yana işçi direnişlerinin yanında olarak işçi sınıfı ve üniversitegençliği arasında bağı kuvvetlendirmeye ve organik bağlar kurarak dayanışmayı yükseltmeye çalışıyor.

Ekim Gençliği / İzmir

Page 11: Kızıl Bayrak 2014-20

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik,işçi ve emekçilere yönelik yeni hak gaspları getirecekbir paket için çalıştıklarını söyledi.

Saldırı hazırlığı yapılıyor

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikkatıldığı bir programın ardından, “Sosyal GüvenlikPaketi Bakanlar Kurulu’na geldi. Bunula ilgili bilgialabilir miyiz?” sorusuna şu cevabı verdi: “Kamuçalışanları ile ilgili Sosyal Güvenlik’le ilgili ve çalışmahayatı ile ilgili yanı alt işveren uygulamaları, taşeronuygulamaları, kamu personeli ile ilgili toplusözleşmelerde ele aldığımız bazı konular ve sosyalgüvenlikle ilgili yine önemli bazı konuları içeren birpaket var. Bu tasarı taslağı ile ilgili taraflarlagörüşmeyi tamamladık. Kurumlarla görüşmeyi detamamladık. Bakanlar Kurulu’nda birkaç kez sunumyaptık. Nihai olarak Sayın Başbakanımıza arz edilmeküzere ve onunla yapacağımız nihai değerlendirmeneticesinde son şeklini almış olacak ve TBMM’ye sevkedeceğiz. Taşeron uygulamasının tümünü kapsıyorama bizim görebildiğimiz sıkıntının yaşandığı ağırlıklıolarak kamu kurumu alt işverenlerinde sorun yaşadık.Özel sektör de gerek mevcut İş Kanunu’nun ikincimaddesinde bir değişiklikten yana değil, çalışanlar daveya sendikalar da İş Kanunu’nun ikinci, maddesinindeğişiminden yana değil. Orada bir uzlaşı var mevcutdurumun devamından yana ama taşeron işçilerinhakları ile ilgili düzenleme geneli ilgilendiriyor. Onuözellikle belirtmek istiyorum.”

Taşeron işçisine kadro yok

Sürekli olarak gündeme gelen taşeron işçilerininkadro talepleriyle ilgili de şunları söyledi: “Bizim böylebir ifademiz hiç olmadı. Bunlar sık sık ‘müjde’ diye yeralıyor. Bunlar doğru değil. Taşeron çalışanlarınyaşadıkları iş hukukuna aykırı bazı tablolar var,durumlar var. Kıdem tazminatını alamıyorlar. Kamudaalt işverenin yanında çalışmasına rağmen kıdemtazminatından yoksun bir durumla karşı karşıyalar.Yıllık izinleri yok ve benzeri örgütlenme ile ilgili sorunyaşıyorlar. Bunları düzenleyen, taşeron işçilerle bizzatgörüşerek, onların sorunlarını aldık. Kamu işvereniolarak veya özel sektör olarak yaşananların tümünügörüşmeler içerisinde toparladık ve neticede bir taslakortaya çıktı. Bunun nihai olarak sayın Başbakan’ıntalimatı ile meclise sevkini bekliyoruz.”

Çelik ayrıca paketin içindeki diğer hak gaspları ile

ilgili şunları söyledi:

Kamuda alt işveren işçisi...

“Kamuda nerelerde alt işveren işçisi çalışacak birbaşka ifade ile hangi alanlarda hizmet alımı yapılacakbunları netleştiren bir düzenleme olacak. Yani buradabir keyfilik söz konusu ise onu ortadan kaldıran birdüzenleme olarak parlamentoya gelecek.”

Çalışan anne adayları ile ilgili

“O ayrı bir çalışmamızdı. O taslak olarak 6maddeden oluşan bir taslak var. Onun da sevki eğeruygun bulunur ise birlikte sevk edilebilir ama onunlailgili birlikte ele alınması ile ilgili bir karar söz konudeğil.”

İstihdam büroları

“Geçici iş ilişkisi dediğimiz istihdam büroları ile ilgilidurum kayıt dışılık, özellikle evde çalışan kadınların vemevsimlik işçilerle ilgili yaptığımız değerlendirmelerdekayıt dışılıktan evde çalışanları kurtarmak özelliklekadınları ilgilendiren bir durum. Acaba ‘onlar buşekilde kayıt altına alınabilir mi?’ diye bir teklif var.Tasarıda yer alır mı bilmiyorum.”

Gelir testine girmeyen işçilerin prim borcuna ilişkindurumun da tasarıda olduğunu sözlerine ekleyenÇelik, üzerinde çalışılan saldırı programının milyonlarıilgilendirdiğini söyleyerek, “Dolayısıyla Haziransonuna kadar, yasama Meclis kapanıncaya kadar, tatiloluncaya kadar Çalışma Bakanlığı olarak çıkmasındanyanayız” dedi.

Hak gasplarına karşı mücadeleye

Çelik’in de ifade ettiği gibi sermaye sınıfı ve AKPişçi ve emekçilere yönelik yeni bir saldırının hazırlığınıyapıyorlar. Taşeron köleliğinin kaldırılmadığı gibi,kamuda 3-4 saatlik çalışma koşulları ile esnekçalışmanın, güvencesizliğin önü açılıyor. Yine bualanda taşeron sistemi sürecek. İstihdam bürolarınınişlevi daha da genişletilerek, buralar köle tacirlerininrahatça köle ticareti yapabilecekleri yerleredönüştürülecek.

Kadın işçileri ise daha büyük bir tehlike bekliyor.Kadın işçiler, güvencesiz ve ucuz, geçici, yarı zamanlıişçi olarak daha kolay sömürülecekler.

İstanbul Çapa Tıp Fakültesi Monoblok önünde toplanan

SES Aksaray Şube üyesi hemşireler “12 MayısHemşireler Günü kutlu olsun!” pankartını vetaleplerinin yer aldığı dövizleri açarak basınaçıklaması gerçekleştirdiler.

Basın açıklaması öncesinde konuşan SES AksarayŞube Eğitim Sekreteri Selma Ateşyılmaz, yoğunçalışma koşulları nedeniyle hemşirelerin tükenmişliksendromu yaşadıklarına dikkat çekerek ağır çalışmakoşullarını teşhir etti.

Basın açıklamasını ise Huriye Üzümcü okudu.

İzmirSağlık emekçileri Atatürk Eğitim ve Araştırma

Hastanesi’nde iş bıraktılar.Hastane bahçesinde sabah iş başı yapmayan sağlık

emekçileri, AMATEM binası önünde toplandı. Girişinbir bölümünü trafiğe kapatan emekçiler, grevpankartını astı.

SES İşyeri Temsilcisi Aydoğan Öncel burada basınaçıklaması yaptı.

AnkaraSağlık emekçilerinin eylem yeri Sağlık Bakanlığı

önü oldu. “İlk çığlıktan son nefese sağlığın emekçileri”yazılı pankart açan SES üyeleri adına Runa Temelli veSES Genel Başkanı Gönül Erden tarafındankonuşmalar yapıldı.

HakkariSağlık Emekçileri Sendikası (SES) Hakkari Şubesi,

devlet hastanesi önünde bir basın açıklaması yaptı.

MersinSES Mersin Şubesi tarafından Mersin Devlet

Hastanesi önünde basın açıklaması yapıldı. Eylemde“24 saat özveri ile insanlarımıza sağlık hizmeti sunanebe ve hemşirelerimize saygı gösterilmesini istiyoruz”pankartı açıldı.

SES Mersin Şube Başkanı Yılmaz Bozkurt, 24 saatçocuk bakım evleri ve kreşlerin açılmasını, fiili hizmetzammı kapsamına dahil edilmesini, erken emeklilikhakkının verilmesini, şiddetsiz ve güvenceli çalışmakoşullarının sağlanmasını, haftalık çalışma saatlerinin35 saat olmasını, sağlık çalışanlarının görev tanımınbelirlenmesini ve yasal güvenceye kavuşturulmasını,cinsiyetçi iş bölümüne son verilmesini talep ettiklerinidile getirdi.

Hemşireler Haftasıeylemlerle kutlandı

Faruk Çeliksaldırı programını

açıkladı

Page 12: Kızıl Bayrak 2014-20

Emekçi kadınlar eyleme devam ediyor

Belediye işçilerinin direnişine Cici Sokak’ın emekçikadınları destek olmaya devam ediyorlar.

Cici Sokak’taki Temizlik İşleri Müdürlüğü’ne bağlışantiyenin girişi bir kez daha direnişçi işçilerin eşleri veyakınları tarafından kapatıldı. Kapıya zincir vurularakçıkışlara izin verilmiyor. Sivil polisler de şantiye önündebekliyorlar. Polisler direnişçi kadınlara provokatifsorular sorarak yıldırmaya ve baskı altına almayaçalışıyor. Emekçi kadınlar ise tepkilerini şöyle dilegetirdiler: “Biz burada tek kişi de kalsak hakkımızıalıncaya kadar buradan ayrılmayacağız. Polis ancakzor kullanarak bizi buradan sürükleyerek götürebilir.Yasadışı hiçbir şey yapmıyoruz, yasal olmayanbelediyede işten çıkarmalardır. Bizi buradankaldırmaya çalışmak yerine bizi bu hale getirenlerdenhesap sorsunlar. Ekmeğimiz için onurumuz içinburadayız. Bizler de eşlerimiz ve yakınlarımız da ne

hırsızlık yapmışızdır ne de başka bir şey.”

Sınıf devrimcilerine tahammülsüzlük

Direnişçi kadınların yanlarında bulunan sınıfdevrimcilerini de hedef alan sivil polisler,provokasyon yaratmaya çalıştı. Ancak sınıfdevrimcileri ve direnişçi kadınlar buna izinvermediler. Direnişçi kadınlar sınıf devrimcilerinisahiplenerek polislere seslenerek “bizimyanımızda durup konuşmayın gidin başka yerdedurun rahatsız etmeyin” sözleriyle tepkilerini

dile getirdiler.

Sınıf devrimcilerden dayanışma çalışması

Belediye işçilerinin direnişi sürerken sınıfdevrimcileri de Aliağa’da dayanışma çalışmalarınıgüçlendiriyorlar. “Atılan işçiler geri alınsın!”, “Herkeseiş tüm çalışanlara iş güvencesi!” şiarının öne çıkarıldığıAliağa Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP) imzalıbildiriler direnişin 7. gününde (13 Nisan) sabah07.00’den itibaren Eski Garaj yolu üzerindeki işçi servisnoktalarında bekleyen işçilere ulaştırıldı.

İşçilerin büyük kısmı bildirileri ilgiyle alırken bazıişçiler de servis araçlarının kapılarını açtırarak aldılar.Bunun yanında MHP’li belediye başkanının yaratmışolduğu yanılgılara kapılan bazı işçiler de ön yargıylayaklaşarak bildiri almamayı tercih ettiler. Yarım saatiçerisinde onlarca Aliağalı işçi ve emekçiye bildiriulaştırıldı.

Kızıl Bayrak / Aliağa

Aliağa’da direnişikinci haftasında

Anteks işçilerininişgali sürüyor

Antalya Organize Sanayi Bölgesi’nde Anteksdokuma fabrikasında 1200 işçinin, 5 aylık ücret vekıdem tazminatlarından oluşan yaklaşık 22 milyonTL’lik alacakları ödenmemişti. İflası istenen, ancak malvarlığı borçlarını karşılamayan ve bir bankanıntamamına haciz uyguladığı fabrikada üretim geçtiğimizyıl durmuştu.

10 Mayıs Cumartesi günü saat 12.00 sıralarındayaklaşık 250 işçi alacakları için fabrikayı işgal etti.Devam eden işgal eyleminde işçiler kararlılıklarınısürdürüyorlar. İşçiler fabrika girişine “Dilenci değilizhakkımızı istiyoruz!”, “ATAÇ A.Ş. Anteks mağdurlarıyız.Biz eşkıya değiliz, hakkımızı istiyoruz!” gibi taleplerininyazılı olduğu dövizler asmış durumdalar. İşçiler,“Anteks’i yakarız, paşa paşa yatarız!” sloganı atıyorlar.

İşçilerin direnişi karşısında Döşemealtı İlçeJandarma Komutanlığı’na bağlı ekipler ve AntalyaBüyükşehir Belediyesi itfaiye ekipleri fabrika önündebekletiliyor.

“Ya öleceğiz ya hakkımızı alacağız!”

Eylemleri hakkında işgalin üçüncü gününde işçileradına basına açıklama yapan Mucit Yıldırım şunlarısöyledi: “Bütün devlet kurumlarına başvurduk.Çalışma Bakanlığı, Başbakan, tüm siyasi partilereçıktık, ama hepsi bizi başlarından savdı. Biz deistemezdik böyle olmasını ama artık yapacak hiçbir şeykalmadı. Bu bizim yaklaşık 15’inci eylemimiz. Bundanöncekiler hakkımızı aramak içindi, bugün hakkımız içinölmeye geldik. Ya öleceğiz ya hakkımızı alacağız.İçeride şu an bu işe baş koymuş, bedenini, canınıortaya koymuş 60’a yakın insan var. Bundan sonrageleni almıyoruz.

Son aşamamız olan fabrikayı tamamen yakmaaşamasındayız ve eğer bir sonuç çıkmazsa bugünakşama doğru gerçekleştirmeyi düşünüyoruz.”

10 Mart 2014 / Greif

Page 13: Kızıl Bayrak 2014-20

Greif, Kazova, Karşı Gazetesi ve inşaat işçilerininoluşturduğu direniş platformu olarak 13 Mayıs’taAnkara’ya gelen işçiler, mecliste bir basın açıklamasıgerçekleştirdiler. İşçiler ayrıca Yatağan işçilerini veÖmür Tekin’i ziyaret ettiler.

Saat 15.30’da mecliste CHP’li milletvekilleriylegörüşen işçiler bir basın açıklaması gerçekleştirdiler.Ayrıca Kemal Kılıçdaroğlu ile de görüştüler.

Platform üzerine bilgi veren işçiler, dünyanınneresinde olursa olsun sosyal demokrat partilerinböylesi eylemlere destek verdiğini, bu bağlamdaCHP’nin de direnişlere destek vermesi gerektiğinivurguladı. Taşeron sorunundan sendikal bürokrasiyekadar işçilerle hem fikir olduğunu belirtenKılıçdaroğlu, “esas olanın fili mücadele olduğunu”ifade etti.

Greif işçileri sendikal bürokrasi ve RıdvanBudaklar’ın ihanetini teşhir ederken Kazova işçisikarşılaştıkları sorunları dile getirdi. Karşı Gazetesidirenişçileriyse bir medya komisyonu kurulması vesorunların araştırılması gerektiğine vurgu yaptı. İnşaatişçileri, ağır işkolunda çalıştıkları için emeklilik yaşınındüşürülmesi, iş güvenliği uzmanlarının bağımsızkurumlardan sağlanması, insanca yaşamaya uygunbarınma yerlerinin temin edilmesi gibi taleplerini dilegetirirken tüm düzenlemelerin işçilerle beraber

yapılmasının gerekliliğine vurgu yaptı. Ayrıca ay sonuitibariyle İnşaat İşçileri Sendikası’nın kurulacağını ilanetti. Kemal Kılıçdaroğlu ise “direnişçi işçilerin meclistedestek ayağının olacağını” ifade etti.

Direnişçi işçiler mecliste gerçekleştirdikleri basınaçıklamasının ardından Yatağan işçilerini ziyaret etmekiçin Kurtuluş Parkı’na gitmek için yola çıktılar.

Kurtuluş Parkı’na gelindiğinde “Yatağan işçisi yalnızdeğildir!” ve “Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganları gürbir şekilde atıldı. Karşılıklı atılan sloganların ardındanişçiler süreçleri üzerine sohbet gerçekleştirdiler.Direnen işçilerin birlikte mücadelesinde hemfikir olanişçiler birbirlerinin irtibat numaralarını alarak ilerleyensüreçlerde birlikte hareket etmenin ilk adımlarınıatmış oldular.

Yatağan işçileri ziyaretinin ardından direnişçi işçilerÇankaya Belediyesi’nde taşeron çalışanıyken iştenatılan ve direnişe geçen Ömür Tekin’i ziyaret etti.

Ziyaret sırasında Ömür Tekin kendi sürecinipaylaşırken direnişçi işçiler de kendi süreçlerini anlattı.Direnişçi işçilerin bir arada hareket etmelerinin çokanlamlı olduğunu ifade eden Ömür Tekin, platformüzerine sorular sordu. Karşılıklı irtibat numaralarınınalınmasının ardından ziyaret sonlandırıldı.

İşçiler Mamak İşçi Kültür Evi’nde içtikleri yorgunlukçayının ardından İstanbul’a dönmek için yolakoyuldular.

Kızıl Bayrak / Ankara

Direnişçi işçilerAnkara’da!

Ankara’da eylemlerine devam eden Yatağan işçileri,madenlerin ve termik santrallerinin özelleştirilmesinekarşı mücadele etmekte kararlı olduklarınıgösteriyorlar.

Yatağan işçileri, direniş kararlılıklarını 12 Mayıs’taher birinin üzerindeki önlüklere tek tek harflerde yazılıolan “Özelleştirmeye hayır” şiarıyla Kızılay Meydanı’nayaptıkları yürüyüşle gösterdiler.

“Özelleştirmeye karşı topyekûndireniş gerekiyor!”ANKA’ya açıklamalarda bulunan Maden-İş Yatağan

Şube Başkanı Süleyman Girgin, şunları ifade etti:“Yatağan ihalesi yapılıncaya kadar KurtuluşParkı’ndaki nöbet devam edecek. Yatağan ihalesiyapıldıktan sonra Milas’a iş yerlerimize döneceğiz vemücadeleye orada devam edeceğiz. TES-İş ve Maden-İş şubeleri olarak Türk-İş Başkanlar Kurulunubölgemizdeki özelleştirmelerin engellenmesiyle ilgili birgündemle toplantıya çağırdık. 1 aydan fazladırAnkara’dayız, 240 günden beri de Yatağan’dadirenişteyiz. Haklı ve meşru davamız herkes tarafındandestek görüyor. Fakat bizim artık bu noktadan sonratopyekûn bir karşı duruş ile sonuç alacağımıza

inanıyoruz. Dolayısıyla Türk-İş Başkanlar Kurulu’nu buamaçla özel bir gündemle toplantıya çağırdık. Bukonuda koordineli bir şekilde çalışmaktayız. Çünkü işözelleştirme olayı olmaktan çıktı. Orada 5 bin işçiçalışıyor. Yıllarca santralin cefasını çeken halk,özelleştirmeden sonra ekmeği küçülecek olan esnafbizim yanımızda. Bir de ülkenin aydınları, yurtseverleri,emekçileri bizim yanımızda. Oradaki mücadeletoplumun sesi, halkın vicdanı oldu. Bütün halkımıza şuçağrıyı yapıyoruz; 30 seneden beri sattılar. Satılanınyerine yenisi konulmuyor, işsizlik de azalmıyor,sermaye de tabana yayılmıyor, borçlar da ödenmiyor.Siyasi iktidarın vicdanı kömürleşmiş ama vicdanıkömürleşmeyen insanlara çağrımız bu memleketindavasıdır.”

Güvenpark’ta işçilerin attığı “Dişe diş kana kan,sattırmayız Erdoğan!”, “Sat bakalım, sat bakalımYatağan’ı sat bakalım. Yatağan’a gel, direnişi gör.Delikanlı kim bakalım” sloganları dikkat çekti. AyrıcaYatağan işçileri, Tekel işçilerinden devraldıkları“Siyasetçi katili yapmayın bizi” marşını söylediler.

İşçiler Kızılay’daki AVM’ye “Özelleştirmeye Hayır!Direnen işçilere selam olsun. #Yatağan” pankartınıastılar.

Yatağan işçileri eylemlerine devam ediyor

Gebze İşçilerin Birliği Derneği tarafından taşeronçalışmanın yasaklanması için Gebze’de stant açıldı.Stantta taşeron çalışmanın yasaklanması için imzatoplandı. Gebzeli işçi ve emekçilerin ilgisinin yoğunolduğu stantta bildiri dağıtımı da gerçekleştirildi.

Dağıtımı yapılan bildirinin metni ise şöyle: “Taşeron firmalar tarafından köle misali

fabrikadan fabrikaya satılan biz işçiler; bu onur kırıcıduruma daha ne kadar boyun eğeceğiz. Gecesi vegündüzü bir birine karışan, ömrü fabrika duvarlarıarasında tüketilen, zenginlik üretip sefalet ücretinemahkûm edilen biz işçiler ne zaman emeğimizinkarşılığı bu değil diyeceğiz. Posası çıkarıldıktan sonraçöpe atılan üzüm misali, altmış beş olan mezardaemeklilik yaşına, kısacası bizlerle alay edilmesinedaha ne kadar susacağız.

Bizler Gebze İşçilerin Birliği Derneği olaraksusmuyoruz, boyun eğmiyoruz. İnsanca koşullardaçalışmak insanca yaşamaya yetecek ücret istiyoruz.Emek en yüce değerdir diyoruz köle gibi satılmakdeğil iş güvencesi istiyoruz. Bütün zenginlikleriürettikten sonra çöpe atılmak değil, gelecek istiyoruz.Bunun için aşağıdaki taleplerimiz gerçekleşene kadarmücadelemiz sürecek. Tüm işçileri ve emekçileri bumücadeleye omuz vermeye çağırıyoruz.

*Taşeron çalışma yasaklansın*İnsanca yaşamaya yetecek asgari ücret*Emeklilik yaşı düşürülsün

Kızıl Bayrak / Gebze

Gebze’deimza standı

Page 14: Kızıl Bayrak 2014-20

Sendikalı işçilereDüzce ve Gebze’de faaliyet gösteren M&T

Reklam AŞ’de, işçiler DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İşSendikası’na üye oldular. Patron sendikalörgütlenmeyi öğrenince 12 Mayıs’tan itibaren 20işçiyi işten çıkardı.

İşten çıkarılan işçilerden Ergün Akten şunları

söyledi: “Pazar günü iş yoğunluğu ile işe çağırıldıkfakat bugün, gelen siparişler ve iş hacminde daralmaolduğundan dolayı işten çıkarıldık.”

Birleşik Metal-İş üyesi işçiler, M&T Reklam (Esti)fabrikasının önünde direnişlerine devam edeceklerinisöylediler.

“Sonuna kadar direneceğiz” diyen işçiler, fabrikadaçalışan işçilerin de kendilerine destek verdiklerinisöylediler.

Sendikalı işçilere işten çıkarma

Sendikalı işçilereİzmir Metal İşçileri Birliği, metal grup TİS’leri

öncesinde direniş ruhunu kuşanmaya çağıranfaaliyetlerine devam ediyor.

Bu kapsamda sınıf devrimcileri Taksim ve direnişiradesini yaklaşmakta olan metal TİS’lerindemücadeleye taşımak için faaliyetlerine devam

ediyor. MESS ile hesaplaşma zamanı olan Toplu İş

Sözleşmesi sürecinde demir-çelik fabrikalarınamücadeleye çağıran Metal İşçileri Birliği imzalıbildirilerin dağıtımları yapıldı. Menemen üst geçitservis durağında 08.00/16.00 ve 24.00/08.00vardiyası girişlerinde işçilere ulaştırıldı.

Kızıl Bayrak / Menemen

İzmir Metal İşçileri Birliği faaliyeti

Zeytinburnu’ndaki Punto fabrikası önünde saat13.00’de yapılan basın açıklaması Soma’da gerçekleşenkatliamda yaşamını yitiren maden işçileri için saygıduruşuyla başladı.

BDSP, Mücadele Birliği, ESP, HDP ve UİDDER’indestek verdiği eylemde “Yaşasın Punto direnişimiz!”,“Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Sendika hakkımızengellenemez!” sloganları atıldı.

Punto’da yaşanan emek ve sermayearasındaki sorundur

Direnişçi işçilerden Ramazan Aygün bir konuşmayaparak 288 gün boyunca süren direnişin sadece kendiişyerleriyle sınırlı bir sorundan kaynaklanmadığını,emekle sermaye arasındaki bu sorunun her yerdeyaşandığını ifade etti.

Punto’daki çalışma koşullarını özetleyen Aygün,ağır çalışma ve sömürü koşullarından dolayıörgütlendiklerini anlattı.

Konuşmasının devamında kapitalist sömürü düzeniniteşhir eden Aygün, mecliste bulunanların büyükçoğunluğunun da kapitalist sistemin bir parçasıolduğunu ve ona hizmet ettiğini belirtti.

Açtıkları işe iade davasını kazandıklarını ancakPunto patronunun karara itiraz ederek süreci üstmahkemeye taşıdığını aktaran Aygün, Soma’dayaşanan iş cinayetini de teşhir etti.

Zeytinburnu’ndaki ağır ve güvencesiz çalışmakoşullarını teşhir eden Aygün, direnişlerinin çevredekifabrikalarda işçiler için kazanımlar getirdiğini;maaşların gerçek ücret üzerinden sigortayabildirilmeye başlandığını söyleyerek sözü MusaServi’ye bıraktı.

Talebimiz işçilerin geri alınması

Deriteks Genel Başkanı Musa Servi de Punto’dakihedeflerinin kötü koşulların iyileştirmesi olduğunusöyleyerek konuşmasına başladı.

Soma’da yaşanan katliama değinen Servi, yaşananiş cinayetlerinin sebebinin sömürü sistemi ve ÇalışmaBakanlığı olduğunu söyledi. İş cinayetlerindeki artışınözelleştirmelerle birlikte had safhaya çıktığına dikkatçeken Servi, Soma’da yaşanan cinayetten dolayı 15Mayıs’ta iş durduracaklarını söyledi.

Zeytinburnu’ndaki işçilerin de aynı tehlikeyle karşıkarşıya kaldıklarını söyleyen Servi, iş güvenliğiönlemlerinin alınması ve taşeron çalıştırmanınyasaklanması gerektiğini ifade etti.

Punto patronunun sendika düşmanı tavrını teşhir

eden Servi, sergilenen direnişin Zeytinburnu’ndakiişçilere kazanımlar getirdiğini ifade etti.

Taleplerinin atılan işçilerin geri alınması olduğunusöyleyen Servi gün itibariyle fiili direnişisonlandırdıklarını, hukuki ve demokratik mücadeleninsüreceğini ifade ederek konuşmasını sonlandırdı.

Burada yapılan basın açıklamasının ardından kortejoluşturularak sloganlarla Zeytinburnu Meydanı’nayüründü. “Soma’da yaşanan katliamdı!”, “Madendeölümler kader değildir!”, “İşçiler ölüyor bakanlıkbakıyor!” sloganlarının atıldığı yürüyüşün ardındanMusa Servi meydanda yaptığı konuşmayla çevredekiemekçilere seslenerek Soma’da yaşananları teşhir etti.Punto sürecini de özetleyerek örgütlenme çağrısıyaparak konuşmasını sonlandırdı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Punto’da direniş sona erdi!

Page 15: Kızıl Bayrak 2014-20

Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu (MİBMYK) Mayıs ayı toplantısını gerçekleştirdi. Toplantıdaşu konu başlıkları ele alındı:

- 1 Mayıs - Greif direnişi - MESS Grup TİS süreci üzerine değerlendirme ve

planlama - Bülten Bu gündem başlıkları üzerine yapılan

değerlendirmelerin sonuçlarını özetleyelim.

- 1 Mayıs:2014 1 Mayısı’na bir kez daha Taksim ekseninde

yaşanan mücadele damgasını vurdu. Hırsızlıklarıayyuka çıkan AKP iktidarı, Taksim’i işçi sınıfınakapatarak mücadelenin önüne kendi sınırlarınıçekmeye kalktı. Böylelikle “benim izin verdiğim kadar,izin verdiğim sınırlarda, izin verdiğim alanların dışınaçıkamazsınız” dayatmasına bulundu. Bu “istediğim gibisömürürüm, istediğim gibi soyarım, istediğim gibiyönetirim” demenin bir başka yoludur. Kuşkusuz busadece işçi sınıfına değil, işçi sınıfı üzerinden tümtopluma verilmiş bir mesajdı.

İşte bunun için bir kez daha kesin bir dayatmacılıkve savaş düzeninde Taksim’e bizi sokmamak içinİstanbul’da sıkıyönetim uygulandı. Sonuçta Taksim’egiremedik ancak yine de tüm baskı ve engellemelererağmen Taksim yolunda büyük bir kararlılık sergiledik.Böylelikle nice zorbalığa rağmen işçi sınıfının teslimolmadığını gösterdik.

Öte yandan ise sırtımızda kambur gibi taşıdığımızve sermayenin uysal hizmetkarları olan sendika ağalarıbir kez daha görevlerini yaptılar. Kimisi Kadıköy’desoluğu aldı, kimisi Kayseri gibi yerlerde 1 Mayıskomedisi sahneledi. Böylelikle bir kez daha işçi sınıfıcephesinden teslimiyetin bayrağını açtılar. Sermaye vehükümetinin dayatmaları karşısında hep olduğu gibitam bir boyun eğiş içerisinde oldular.

Burada bu cepheden özellikle üzerinde durulmasıgereken nokta, kimisi devrimcilik iddiasında bulunanSGBP bileşenlerinin içerisine düştükleri utanç vericitutumdur. Böylesine kritik bir sınıf kavgasında, sendikalihanet şebekesinden kopma gücü ve iradesigösteremeyen bu ara kademe bürokratlarınındevrimcilik ve sınıf sendikacılığı iddiaları kağıt üzerindekalmıştır.

Gerici-faşist rejimin Taksim’de aldığı savaş düzeninerağmen ortaya konulan kararlılık anlamlıdır, ancak bukararlılığın dar bir grubun, daha çok da devrimciişçilerin dışına taşırılarak genel olarak işçi sınıfınıngeniş kesimlerine taşınması gerekmektedir. Çünkü buolmadığı ölçüde işçi sınıfı ya 1 Mayıs’ta evindeoturmakta ya da bir kesimiyle birlikte sendikalbürokrasinin boyunduruğu altında boş 1 Mayısgösterilerine dekor olarak kullanılmaktadır.

Bu noktada çıkış yolunu bir kez daha 60 günlükbüyük bir şanlı işgal eylemi gerçekleştiren ve böyleliklede 1 Mayıs’ın devrimci ruhunu taşıyan Greif işçileri

göstermektedir. Taksim kararlılığını boşbir gösteri olmaktan çıkaracak olanGreif işçileri gibi işçilerinçoğalmasıdır. Kaldı ki Greifişçileri Taksim yolunda enön saflarda mücadeleederek bunu pratikte dedoğrulamışlardır.

MYK bu gündembaşlığı altında ayrıcabirliğin bu süreçtekiçalışmalarınıdeğerlendirmiştir.

- Greif direnişi:MYK, sınıf mücadelesinin

geleceği üzerinde sarsıcıetkilerde bulunan Greif işgalinin 60.gününde bir polis operasyonuylakırılmasına rağmen tarihsel misyonunu yerine getirdiğidüşüncesindedir. Zira Greif işçileri, sermaye ve sendikaağalarının işbirliğiyle yıllardır eli kolu bağlı biçimdesınırsızca sömürülen işçi sınıfımız için bir çıkış yoluolduğunu göstermiştir.

Çıkış sendikal bürokrasiyi aşan taban örgütlülükleriile fiili-meşru mücadele yoludur. Greif işçileri büyükzorlukları göğüsleyerek, işçilerin gerçek anlamda sözve karar hakkına sahip oldukları bir işçi demokrasisi ileneler başarılabileceğini göstermişlerdir. İşgalin kırılmışolması yanıltıcı olmamalıdır, bu daha başlangıçtır.

Sermaye tam da düzeninin geleceğini gördüğü içintüm gücünü Greif patronunun arkasında seferberetmiştir. Böylelikle başka türlü bir mücadele veörgütlenmenin mümkün olduğu düşüncesinikarartmaya çalışmıştır. Bu düzenin basit bir aparatıolan sendika bürokratları da işte bu aynı kaygılarlaGreif’e sırtlarını dönmüş, onun başarısız olması içinellerinden geleni yapmıştır. Tüm bu olumsuzluklararağmen Greif işçileri asla boyun eğmemişlerdir. Bununiçin MYK, sınıf mücadelesinde geleceğin her yerdeGreif işçilerinin olduğuna inanmaktadır.

Bu düşüncelerle hala sürmekte olanmücadelelerine tam destek vermeye devam edecek,bu büyük direnişe sırtlarını dönen ve ihanetedenlerden hesap sormak için üzerine düşeniyapacaktır. Öte yandan ise Greif işçilerinin yarattıklarımücadele değerlerini ve düşüncelerini, işçi sınıfıiçerisinde yaymak üzere aktif bir çaba göstereceklerdir.

MYK bu düşüncelerle önümüzdeki günlerde Greifişçilerinin davasını ve mücadeleleriyle gösterdiklerigerçekleri anlatacak, bulunduğu alanlarda mücadeleve örgütlenmesinde onları rehber alacaktır.

- MESS Grup TİS Süreci üzerine:2014-2016 dönemi MESS Grup TİS süreci başlamış

bulunuyor. Konuyu farklı boyutlarıyla değerlendirenMYK öncelikle, bu dönemin metal işçileri açısındanönceki döneme göre çok daha zor geçeceği tespitinde

bulunmaktadır. Çünkü öncekidönem, bir önceki dönemde

protokollerle bir ara yola sapılsa daBirleşik Metal-İş cephesinden

ortaya konulan grev hamlesiyleMESS-Türk Metal satışcephesinin dağıtılabileceğigösterilmiş, büyük moralkazanımlar elde edilmişti.Üstüne de bu mücadeleninmoral kazanımları üzerindenBosch işçilerinin büyük çıkışı

gerçekleşmişti. İşte bukoşullarda artık metal

işçilerinin geniş safları üzerindebaşka türlü bir sürecin yaşanacağı

konusunda büyük bir beklentidoğmuş, beraberinde de güçlü bir

mücadele ve örgütlenme isteği yaratılmıştı.Ağır çalışma şartları, düşük ücretler ve dibe vurmuş

haklar da güçlü bir mücadele süreci için uygun nesnelşartlar demekti. Süreç boyunca yaşanan gelişmeler,durumun tam da bu yönde ilerleyebileceği beklentisiniarttırdı. Dahası metal işçisi sürecin her aşamasındadiğer dönemleri aşan bir inisiyatif, kararlılık vehareketlilik içinde oldu.

Fakat bu süreç MESS-Türk Metal cephesininsistematik müdahaleleri ve oyunları, öte yandan iseBirleşik Metal-İş cephesinden kararlı ve öncü birduruşun ortaya konulamaması, metal işçilericephesinden ise tabandan yeterli bir örgütlü hazırlığınolmaması nedeniyle kaybedilmiştir.

Bunun için yeni bir TİS sürecine girildiği şuaşamada, metal işçilerinin çalışma ve yaşam koşullarıdaha da kötü olmasına, durumu değiştirmek istek vebeklentisi değişmemesine rağmen mücadele veörgütlenmenin olanakları önceki döneme göre dahageridedir. Kısacası işimiz zordur. Ancak yine de MESS-Türk Metal cephesini yenebilecek imkanlar yokdeğildir. Bu imkanları önceki dönemin derslerinden deyararlanarak değerlendirebildiğimiz ölçüde metalişçileri, bu TİS döneminden başka türlü çıkabilir.

MYK bu konu kapsamında politika, eylem veörgütlenme hattını somutlamak üzere 25 Mayıstarihinde geniş katılımlı bir toplantı yaparak, tutumunuve yaklaşımlarını daha net biçimde ortaya koyacaktır.Buradan saptanacak perspektifler ışığında da, süreceçok yönlü hazırlanmak ve metal işçisinin tabandanbirleşik mücadele ve örgütlenme zemininiyaratabilmek hedefiyle hareket edilecektir.

- Bülten:Bültenin yeni sayısı da önümüzdeki günlerde

çıkarılacaktır. Yeni sayıya yönelik her türlü katkının 16Mayıs tarihine kadar iletilmesi gerekmektedir.

Metal İşçileri BirliğiMerkezi Yürütme Kurulu

9 Mayıs 2014

Değerlendirme ve kararlar

Page 16: Kızıl Bayrak 2014-20

İNGİLTERE'NÎNKİ gibi dev bir sanayi için hammaddeve yakıt üretmek çok sayıda işçi gerektirir. Amaİngiltere, sanayi için gerekli tüm maddelerden(tarımsal yörelere ait olan yün dışında) yalnızcamineralleri üretir: metaller ve kömür. Cornwall'dazengin bakır, kalay, çinko ve kurşun madenleri, Galleryöresinde, Staffordshire'da ve başka bazı bölgelerdeçok miktarda demir, ve hemen hemen İngiltere'nintüm kuzeyi ve batısı, orta İskoçya ve İrlanda'nın bazıyörelerinde çok bol miktarda kömür vardır.

Cornwall yöresindeki madenlerde bir bölümütoprak üstünde, bir bölümü toprak altında olmaküzere yaklaşık 19.000 erkek, 11.000 kadın ve çocukçalıştırılmaktadır. Toprak altındaki madenlerdeneredeyse tamamen erkekler ve oniki yaşını geçmişçocuklar çalıştırılır. Çocukların Çalıştırılması HakkındaKomisyonun raporuna göre, yeraltı işçilerinin koşulları,göreceli olarak maddi yönden katlanılabilirdurumdadır; ve İngilizler, maden damarını denizinaltına kadar izleyen cesur ve güçlü madencileriolmasıyla sık sık övünürler. Ama bu işçilerin sağlığıkonusunda, aynı Çocukların Çalıştırılması HakkındaKomisyonun raporu, başka bir yargıya varmaktadır.İçinde pek az oksijen bulunan tozla ve patlamışbarutun dumanıyla karışmış maden havasınısolumanın, ciğerleri nasıl ciddi biçimde etkilediğini,kalp hareketini bozduğunu, sindirim organlarınınçalışmasını yavaşlattığını, komisyon raporunda yeralanDr. Barham'ın bilgi raporu göstermektedir. Aynı raporagöre, bu yorucu çalışma, özellikle gündelik çalışmadanönce ve sonra, güçlü genç erkeklerin bile yapmakzorunda olduğu, bazı madenlerde bir saatten uzun birsüre merdiven çıkıp inme hareketi bu hastalıklarınoluşumuna büyük ölçüde katkı yapar; öyle kiyeraltında, madende çalışmaya erken gençlik yaşındabaşlayan erkeklerin boyu, yer üstünde çalışankadınların boyu kadar bile değildir; birçok madencihızla gelişen veremden genç yaşında, çoğu madenci deyavaş gelişen veremden orta yaşında ölür; çok erkenyaşlanırlar ve otuzbeş-kırkbeş yaş arasında çalışamazhale gelirler; şaftın sıcak havasından (ter içindemerdivenleri tırmandıktan sonra), birden yerüstündekisoğuk rüzgara çıktıkları zaman birçok işçide hadderecede soluma organları yangısı nöbeti gözlenir; buhad safhadaki yangı çoğu zaman öldürücüdür. Yerüstüişleri, kömürün kırılması ve sınıflandırılması, kızlar veçocuklar tarafından yapılır; açık havada yapıldığı içinde sağlıklı diye tanımlanmaktadır.

İngiltere'nin kuzeyinde, Northumberland-Durhamsınırında Alston Moor'da geniş kurşun madenlerivardır. Bu yöreden alınan raporlar, Cornwall'dan alınanraporlarla hemen hemen tıpatıp aynıdır. Burada daoksijen azlığından, aşırı tozdan, barut dumanından,havadaki karbonik asit gazı ve sülfürden

yakınılmaktadır. Sonuç olarak buradaki madenciler deCornwall'dakiler gibi, kısa boyludurlar; hemen hepsiotuz yaşından itibaren göğüs rahatsızlılığından yakınır;bu işte çalışmakta ısrar edilirse de hemen her zamanolduğu gibi, bu insanların ortalama ömrünü çok büyükölçüde kısaltan veremden sona erer. Eğer bu yöreninmadencileri, Cornwall'dakilerden bir parça daha uzunyaşıyorlarsa, bu, yerin altına ondokuz yaşından öncegirmedikleri içindir; Cornwall'da ise, gördüğümüz gibitoprak altı işine oniki yaşında başlanır. Ama gene detıbbi verilere göre, burada da çoğunluk kırk-elli yaşarasında ölür. Yörenin nüfus kayıtlarına göre, ortalama45 yaşında ölen 79 madenciden 37'sinin ölüm nedeniverem, 6'sınınki astımdı. Çevredeki Allendale,Stanhope ve Middleton'da ortalama ömür sırasıyla 49,48 ve 47 yıldır; göğüs hastalıklarından ölenlerin oramda gene sırasıyla yüzde 48, yüzde 54 ve yüzde 56'dır.Bu rakamları İsveç çizelgesi denen ve İsveç'in tümnüfusunun ayrıntılı ölüm istatistiklerini içeren veİngiltere'de İngiliz işçi sınıfının ortalama ömüruzunluğu açısından elde edilebilecek en doğrustandart olarak kabul edilen çizelgelerle karşılaştıralım.İsveç çizelgesine göre, ondokuz yaşını geçen erkeklerinortalama ömür süresi 57½ yıldır; bu ölçüye göre, kuzeyİngiltere'deki madencilerin işi, onların ortalama onyılını çalmaktadır. Gene de İsveç çizelgeleri işçiler içinömür uzunluğu standardı olarak kabul edilmiştir, onedenle de proletaryanın içinde yaşadığı aleyhtekikoşullardan etkilenmiş yaşam olasılığını, yani normalstandarttan daha kısa bir ömür standardını temsiletmektedir. Yöredeki pansiyonlar ve yatakhaneler,kentlerde nasıl olduğunu daha önce gördüğümüz buyerler,, oradakiler kadar pis, mide bulandırıcı ve aşırıkalabalıktır. Komisyon üyesi Mitchell, 18 fituzunluğunda, 15 fit eninde 42 erkek ve 14 erkek çocuktoplam 56 kişiyi, gemilerdeki gibi, yarısı üst kattayatmak üzere ranzalarda ağırlamak için hazırlanmış birbaraka-yatakhaneyi gezmiştir. Barakada kirli havanınçıkmasını sağlayacak herhangi bir hava deliği yoktur;ziyaretten önceki üç gece bu yatakhanede kimsekalmadığı halde, koku ve odanın havası öylesinekötüdür ki komisyon üyesi Mitchell, bir saniye biledayanamamıştır. O oda, sıcak bir yaz gecesi, içindeki56 kişiyle kim bilir nasıldır? Ve burası bir Amerikanköle gemisinin kasara altı yatakhanesi değil, özgürBritanyalıların kaldığı yerdir!

Şimdi İngiltere madenciliğinin en önemli dalmakömür ve demir madenciliğine bakalım; ÇocuklarınÇalıştırılması Hakkında Komisyon, bu ikisini birlikte vekonunun öneminin gerektirdiği ayrıntıda ele alıyor. Buraporun ilk bölümü, neredeyse tümüyle, bumadenlerde çalışan işçilerin durumuna ayrılmış. Dahaönce sanayi işçilerinin durumunu ayrıntılı biçimdeanlattığım için, şimdi burada, bu çalışmanın

gerektirdiği çerçevenin gerektirdiği kısalıkta elealacağım.

Hemen hemen aynı biçimde işletilen kömür vedemir madenlerinde dört, beş ve yedi yaşındaçocuklar çalıştırılmaktadır. Bu çocuklar, madencinindamardan çıkardığı demir cevherinin ya da kömürünoradan at patikasına ya da ana şafta aktarılması veişçilerle malzemenin geçişi için, (maden bölümleriniayıran ve havalandırmayı düzenleyen) kapıları açıpkapatmakta çalıştırılmaktadırlar. Kapılara bakmakla enküçük çocuklar görevlendirilmektedir; böylece oçocuklar günde oniki saatlerini, karanlıkta, yalnızbaşlarına, rutubetli geçitlerde oturarak, hiçbir şeyyapmamaktan kaynaklanan uyuşturucu veyabanlaştırıcı bir bezginliğe kapılmamalarınısağlayacak kadar bile bir meşguliyetleri olmaksızıngeçirirler. Öte yandan, kömür ve demir cevherinintaşınması ise çok ağır bir iştir; altında tekerlekleriolmayan geniş teknelerde, madenin düzgün olmayantabanında sürüklenerek çekilir; bu aktarma işi çoğuzaman ıslak bir killi tabaka üstünden, bazan subirikintisinden geçerek, ve sık sık yokuş yukarıtırmanan tünellerden geçerek yapılır; tünellerin tavanıo kadar alçaktır ki, işçiler çoğu zaman elleri ve dizleriüzerinde emekleyerek ilerler. Bu daha yorucu iş için,daha büyük çocuklar ve büyümek üzere olan gençkızlar çalıştırırlar. Duruma göre, tekne başına ya birerkek ya iki erkek çocuk görevlendirilir; eğer iki erkekçocuk görevlendirilirse, biri çeker, öteki iter. Kömürünya da demir cevherinin damardan sökülmesi de çokyorucu bir iştir; erkek işçiler ya da onsekizininüstündeki güçlü gençler tarafından yapılır. Normalişgünü onbir-oniki saattir, bazan daha uzundur;Îskoçya’da on-dört saate çıkar ve çift mesai sıkçadır:Yer altına inen işçiler, bir seferinde yirmidört hattabazan otuzaltı saat boyunca çalışırlar. Yemek arası içinbelirlenmiş bir zaman çoğunca bilinmez, bu insanlaracıkınca ve zamanın elverdiği ölçüde yerler.

Büyük bir yoksulluğun egemen olduğu İrlandamadenleri ve İskoçya'nın belli kesimleri dışında,madencilerin yaşam standardının, genellikle oldukçaiyi olduğu ve ücretlerinin, çevrelerindeki tarımişçilerininkinden (gerçi onlar açlık ücretiyle çalışırlar)yüksek olduğu söylenir. Bu belirlemeye ilerdedöneceğiz, ama şimdiden söyleyelim ki, İngiltere'dekien yoksul sınıfla yapılan bir karşılaştırmaya dayandığıiçin sözü edilen yükseklik yalnızca göreceli biryüksekliktir. Sözün bu noktasında biz bugünkümadencilik yönteminden kaynaklanan kötülüklerigözden geçireceğiz; o zaman okur, herhangi bir parasalödemenin, madencinin çektiği ızdırabı tazmin edipedemeyeceği konusunda bir yargıya varabilir.

Demir cevheri ve kömür taşıyan çocukların vegençlerin hepsi aşırı yorgunluktan şikayet ederler. En

Maden pro

Page 17: Kızıl Bayrak 2014-20

insafsızca yönetilen sanayi kuruluşlarında bileböylesine yaygın ve abartılı bir fazla çalışma yoktur.Raporun tümü, her sayfasında birkaç örnekle bugerçeği kanıtlıyor. Sürekli olan şudur: Çocuklar evevarır varmaz, kendilerini şöminenin önündeki taşlığaatarlar ve bir-iki lokma yemeden uyuyuverirler; yıkanıpyatağa yatırılırken bile uyuklamaktadırlar. Bazan evegiderken yolda bir yere kıvrılıp uyuyakaldıkları vegecenin bir vakti, ana-babaları tarafından bulunduklarıolur. Öyle anlaşılıyor ki, haftanın aşırı yorgunluğunu birölçüde atabilmek için bu çocukların bütün bir pazargününü yatakta geçirmeleri çok yaygındır. Kiliseye veokula gideni pek azdır; onların da çok fazla uykuluhallerinden ve öğrenme isteksizliğinden öğretmenleriyakınır. Daha yaşlı genç kızlar ve kadınlar için de aynışey geçerlidir. En hayvanca biçimde çok aşırıçalıştırılırlar. En azap verici doruk noktasına kadartırmanan yorgunluk, doğal ki beden yapısını etkiler.Aşırı çalışmanın ilk sonucu, adalelerin tek yönlügelişmesi ve canlılığın bir yöne kaymasıdır; örneğinitme ve çekme işlerinde kolların, bacakların, sırtın,omuzların ve göğsün hangi adaleleri kullanılıyorsa,görülmedik ölçüde güçlü bir gelişme gösterir; bunakarşılık bedenin geri kalan kısmı gıdasızlık nedeniyle azgelişmiş kalır. En çok da boy etkilenir; bodurluk vebüyüme gecikmesi gözlenir; çok ayrıksın ölçüde lehtekoşullar altında çalışan Liecestershire ve Warwickshiremadencileri dışında, hemen tüm madenciler kısaboyludur. Dahası, kız ve oğlan çocuklarda buluğ, –oğlan çocuklarda onsekiz yaşına kadar uzayarak–gecikir. Örneğin komisyon üyesi Symons, dişleri dışındaherhangi bir buluğ belirtisi göstermeyen, onbir-onikiyaşında olduğu izlenimini veren bir erkek çocukgörmüştür. Çocukluk döneminin böylece uzaması,temelde, engellenmiş gelişmenin belirtisinden başkabir şey değildir; ileri yaşlarda da etkisini göstermektenasla geri kalmaz. Bacakların çarpılması, dizlerin içeri,ayakların dışarı doğru bükülmesi, omurganınçarpılması ve öteki formasyon bozuklukları, çalışmasısırasında bedenin almak zorunda kaldığı pozisyonlarınsonucu olarak böylesine zayıf düşen bedenlerde çokkolay ortaya çıkar. Bu o kadar yaygındır ki,Northumberland ve Durham'da olduğu gibi Yorkshireve Lancashire'da da yalnızca doktorlar değil, amakomisyona konuşan birçok tanık yüz kişinin arasındanbir madencinin, beden biçimi nedeniyle hemenayırdedilebileceğini söylemişlerdir. Madençalışmasından, özellikle kadınlar çok fazlaetkilenmektedir; öteki kadınlar kadar dik oldukları pekseyrektir. Bazı ifadelere göre, kadınların madenlerdeçalışması, havsala deformasyonuna ve bunun sonucuolarak güç, hatta ölümcül hamileliklere nedenolmaktadır. Fakat bu deformasyonların ötesindemadenciler, işin doğasından ileri geldiği kolaylıkla

anlaşılan bazı özel hastalıklara yakalanırlar. İlk sıradasindirim organları hastalıkları yeralır; iştahsızlık, midesancıları, iç bulantısı, gasyan çok sık görülür; aşırısusuzluk hissedilir ve ancak madendeki pis ılık suylagiderilebilir; böylece sindirim engellenir ve ayrıcabaşka hastalıklara çağrı çıkarılır. Kalp hastalıkları,özellikle kalp büyümesi, kalp ve kalp zarı yangısı,kulakçık-karıncık arasında ve aort girişinde daralmalarmadenci hastalığı olarak tekrar tekrar belirtilmektedir;hepsi aşırı çalışmayla açıklanmaktadır; aynı şeyler fıtıkhastalığı için de geçerlidir; o da aşırı çalışmanınürünüdür. Kısmen aynı nedenden, kısmen kötü, tozyüklü, karbonik asit ve hidrokarbon gazıyla karışmış,aslında kolaylıkla sakınılabilecek pis havanın solunmasısonucu birçok tehlikeli ve ızdırap verici akciğerhastalığı, özellikle astım ortaya çıkar; bu hastalık bazıyörelerde kırklı, bazı yörelerde otuzlu yaşlarda birçokmadencide görülür ve kısa sürede, onları çalışamazhale getirir. Islak işlerde çalışanlar arasında göğüssıkışıklığı, doğal olarak çok daha erken yaşta ortayaçıkar; İskoçya'nın bazı kesimlerinde yirmilerde-otuzlarda görülür ve zaten etkilenmiş olan akciğerlerbu göğüs baskılarının başladığı dönemde, yangıya vebaşka ateşli hastalıklara çok daha fazla açık hale gelir.Bu işçilere özgü bir hastalık da "kara salyadır;akciğerlerin kömür parçacıklarıyla dolmasından ilerigelir; belirtileri takatsizlik, başağrısı, göğüste baskı vekoyu, kara balgam tükürmektir. Bazı yörelerde buhastalık daha hafiftir, bazı yörelerde özellikleİskoçya'da ise tedavi edilemez ölçüde ciddidir. Orada,anılan ama daha yoğun belirtilerinin yanısıra kısahırıltılı soluk, nabzın hızlanması (dakikada 100'ünüstünde), kesik kesik öksürme, giderek artan zayıflamave takatsizlik, kısa sürede hastayı çalışamaz hale getirir.Hastalık ölümcüldür. Doğu Lothian'da Pencaitland'danDr. Mackellar, tanıklığı sırasında, doğru dürüsthavalandırılan madenlerde bu hastalığın bilinmediğini,ama iyi havalandırılan madenlerden kötühavalandırılan madenlere giden madencilerin buhastalığa yakalandığını söyledi. Demek ki, buhastalıktan sorumlu olan maden sahiplerinin vantilatörkullanımını kulak ardı eden kâr açgözlülüğüdür.Warwick ve Leicestershire madencileri dışında,romatizma da kömür madenlerinde çalışan işçilerinyaygın hastalığıdır; genelde rutubetli yerlerdeçalışmanın sonucudur. Tüm bu hastalıkların sonucu,istisnasız tüm maden yörelerinde, kömürmadencilerinin erken yaşlanması ve kırkıncı yılındankısa süre sonra çalışamaz duruma gelmesidir; amaçalışamazlık, farklı yerlerde, farklı yaşlarda ortaya çıkar.Kırkbeş-elli yaşından sonra çalışabilen madencigerçekten çok seyrektir. Genellikle kabul edilmektedirki, maden işçileri yaşlılık dönemine kırkında girerler. Bumaden yatağından kömürü kazanlar için geçerlidir; ağır

kömür parçalarını sürekli olarak yerden kaldırıpteknelere yükleyen işçiler yirmisekiz-otuz yaşlarındayaşlanırlar; kömür madeni yörelerindeki öz deyişle,kömür yükleyiciler genç olmadan yaşlanırlar. Bu erkenyaşlanmayı erken ölümün izlemesi, işin o kadar doğasıgereğidir ki, maden işçileri arasında altmışına ulaşmışbirini bulmak büyük bir istisnadır. Madenlerin sağlığadaha az zararlı olduğu güney Staffordshire'da bileellibir yaşına ulaşan pek azdır. Bu erken yaşlılıknedeniyle, doğal olarak, fabrikalarda olduğu gibi,yaşlanan işçilerin sık sık işsiz kalması ve genççocuklarının bakımına muhtaç hale gelmesi olayıylakarşılaşılır. Kömür madenlerinde çalışmanınsonuçlarını kısaca özetlersek komisyon üyelerinden Dr.Southwood Smith'in dediği gibi, bir yanda uzamış birçocukluk, öte yandan erken gelmiş yaşlılık arasında,insanın gücünün kuvvetinin tam yerinde olduğuerkeklik dönemi, ömür ortalamasının hayli altındakalmasına koşut olarak büyük ölçüde kısalmaktadır.Bunu da burjuvazinin borç hanesine yazmak gerekir!

Bütün bu söylediklerimiz ortalama İngiliz kömürmadenleri içindir. Ama daha başka birçoğu var ki,oralarda durum çok daha kötüdür; özellikle kömürdamarları çok ince olanlar böyledir. Eğer kömürdamarının hemen bitişiğindeki kum ve killi tabakalarda kazılırsa, kömür çok pahalıya mal olur; o nedenlemaden sahipleri yalnızca kömür damarlarınınkazılmasına izin verirler; bu yüzden de başkamadenlerde dört-beş fit yüksekliğinde ya da dahayüksek olabilen dehlizler, ince damarlı bu madenlerdeo kadar alçak tavanlıdır ki, bu dehlizlerde ayaktadurulması düşünülemez. Maden işçisi bir yanınınüstüne yatarak kazar; hep dirseğini yere dayayarakkuvvet aldığı için, eklem yeri yangısı başgösterir; dizçökerek çalışmak zorunda olduğu yerlerde de aynıhastalık diz kapaklarında görülür. Kömürü taşıyankadınlar ve çocuklar (genelde bacaklarının arasındangeçen) bir zincirle bağlandıkları kömür dolu tekneyiellerinin ve dizlerinin üstünde sürünerek çekerken,arkadan bir erkek tekneyi elleri ve başıyla iter.Teknenin başla itilmesi derinin yer yer tahriş olmasına,yaraya ve başın şişmesine yolaçar. Birçok madende deşaftlar ıslaktır, o yüzden bu işçiler birkaç inçderinlikteki pis ya da tuzlu suların içinden sürünerekgeçerler ve derilerinin tahriş olması daha kolaylaşır.Madencilere özgü hastalıkları, bu dehşet verici köleceçalışmanın ne kadar büyük ölçüde besleyip geliştirdiğikolayca tahmin edilebilir.

F. Engels’in ‘İngiltere’de Emekçi Sınıfın Durumu’adlı yapıtından alınmıştır... (Kaynak: Eriş Yayınları)

oletaryasıF. Engels

Page 18: Kızıl Bayrak 2014-20

88. gün: Greif işçileri direnişe başlayan Kanal Sokakçalışanlarının direnişini yayınladıkları mesajlaselamladılar. Ayrıca kendi direnişleriyle dayanışmaçağrısı yaptılar.

Dudullu Greif fabrikasından iki işçi gelerek dava içingereken evrakları verdiler. Direnişçilerin yanınaEsenyurt bölgesinden BDSP’liler geldi. Bir grup Greifişçisi sınıf devrimcileriyle sohbet ederken bir grupGreif işçisi de Zorlu Center’da hak alacakları içindirenen işçilerin yanına desteğe geçtiler. Yapılansohbetlerde Zorlu Center’daki direniş süreci ve çalışmaşartlarına dair bilgi alındı.

Bir değerlendirme toplantısı yapan işçiler direnişingeldiği aşamayı değerlendirerek, onurlu duruşlarındantaviz vermemekte karar kıldılar. Yeni planlar yapanişçiler, Greif patronunun ve sendikal bürokrasininyakasını bırakmayacaklarını ifade ettiler.

***89. gün: Taleplerine kayıtsız kalınması karşısında

bir açıklama yayınlayan işçiler Greif yönetiminin yataleplerini kabul edeceğini ya da fabrikayı kapatıpgideceğini söylediler. Ayrıca Greif’in diğerfabrikalarında da örgütlenme çalışması yapacaklarınıifade ettiler.

İşçiler, Karşı gazetesinde diğer direnişçilerle birliktebir toplantı gerçekleştirdiler.

***90. gün: İşçiler “Berkin Elvan’ı unutma

unutturma!” şiariyla Eğitim-Sen ve Veli-Der tarafındanKartal’da düzenlenenen “Barış ve kardeşlik” futbolturnuvasına katıldılar.

Oynadıkları maçın sonrasında Kartal Üç FidanGençlik Kültür Evi’ne geçen işçiler öğle yemeğiniburada yiyerek sohbetler gerçekleştirdikten sonrasendikaya geri döndüler.

DİSK binasında bekleyen işçilerden bir kısmı ŞişliBelediyesi Kent Kültür Merkezi’nde gerçekleşenZeybekler Konseri’ne katıldılar.

İşçiler Arnavutköy’de diğer arkadaşlarıyla birtoplantı gerçekleştirdiler.

***91. gün: DİSK binasındaki işçiler açtıkları döviz ve

ellerindeki karanfillerle, emekçi anneleri unutmadılar.“Emekçi annelerimizin anneler günü kutlu olsun..”dövizi açan direnişçiler, direniş nedeni ile yanlarınagidemedikleri annelerine direniş alanından sevgilerinigönderdiler.

Devrimci liseliler sendikaya gelerek işçilerle sohbetettiler. Ayrıca direnişçiler bilgilendirme toplantısınaEsenyurt’ta devam ederek diğer arkadaşlarıylabuluştular.

***92. gün: Greif işçileri Hadımköy’deki fabrika önüne

gittiler. Sabah saatlerinde fabrikaya yakın bir noktadabuluşan işçiler, sloganlarla kapıya yürüyerek fabrikayönetiminin polis işbirliği ile gasp ettiği eşyalarınınlistesini yaptı. Avukat Gökmen Yeşil de işçilere desteğegeldi. Başlangıçta eşyaları vermek noktasında sorunçıkarılırken işçilerin bekleyişi sonrasında içerde kalaneşya ve arzaklar işçilere verildi. Ama kayıp olan eşyalarolduğu belirtildi.

***93. gün: İçerisinde Greif, Karşı, Punto

işçilerinin de olduğu direnişçiler meclisteyapacakları görüşmeler için sabah erkendenAnkara’ya gitmek için yola çıktılar.

Direnişçi işçiler, aralarında Melda Onur,Süleyman Çelebi, Süheyl Batum’un dabulunduğu CHP milletvekilleri ile görüştüler.Sonra da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğluile görüşme yaptılar.

Melda Onur ile birlikte mecliste basıntoplantısı yapan direnişçi işçiler, meclistenayrılarak Yatağan işçilerini ziyarete gittiler.Yatağan işçilerine direnişleri ortaklaştırmaçağrısı yaparak platforma katılmalarını istediler.

Direnişçiler, Çankaya Belediyesi önünde standaçan Ömür Tekin’i de ziyaret ettiler.

Greif Emekçi Kadın Komisyonu ile KartalEmekçi Kadın Komisyonu ortak toplantı yaptılar.Toplantının ardından hep birlikte el ürünleriyapımına geçildi. Greif işçilerinin de yapımınıöğrendiği ürünler direnişe destek için satılacak.

***94. gün: Gece Soma’da yaşanan madenci

katliamını değerlendiren işçiler yapılaneylemlere katılma kararı aldılar. Akşamsaatlerinde Taksim’de gerçekleştirilen eylemekatılan işçiler “Kaza değil katliam, katil devlethesap verecek! / Direnen İşçilerin DayanışmaPlatformu” pankartını taşıdılar.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Greif Direniş Günlüğü

11 Mayıs 2014 / DİSK binası

11 Mayıs 2014 / DİSK binası

Page 19: Kızıl Bayrak 2014-20

Kendi öz sınıfsal bilincinizle başlattığınız kararlı vecesur mücadelenizi Barcelona’da, otomotiv isçilerininkongresini hazırlamak için toplanan değişik ülkelerdendelegeler olarak öğrenmiş bulunuyoruz. Koordinasyon komitemizin Türkiyeli üyeleri sizlerinmücadelenizle ilgili olarak bizleri bilgilendirdiler.

Sermaye devletinin ve onun arkasındakiuluslararası burjuvazinin saldırılarına karşı kararlı birduruş ortaya koyarak boyun eğmediniz. Sizlerin sınıfsaltaleplerinizi bu güçlere karşı savunmakla görevli olansendikal bürokrasinin ihanetine karşı da direnerekmücadelenizi ileri taşıdınız.

Fabrika işgalinizi kırmak için 10 Nisan sabahıkarşınızda yalnızca burjuva devletin silahlı güçlerinideğil, onlara direk ve dolaylı olarak destek vererekcesaretlendiren sendikal bürokrasinin ihanetini degördünüz. Sizler de kendi öz deneyinizden biliyorsunuzki, açık düşmanlarla savaşmak ihanet eden gizlidüşmanlarla savaşmaktan daha kolaydır.

Kapitalist barbarlığın işçi sınıfının yaşama haklarınasaldırı anlamına gelen taşeronlaştırmaya fabrikanızdason verilmesi talebinizi, TİS anlaşmasının temelmaddesi olarak ileri sürmeniz, sınıfımız adınauluslararası bir kazançtır. Zira, toplantıya katılandelegelerin sundukları ülke raporları da gösteriyor ki,burjuvazi bu aşağılık saldırısıyla sizleri bölüpgüçsüzleştirerek, sömürüsünü yoğunlaştırmak istiyor.Avrupa’dan Latin Amerika’ya, Asya’dan Afrika’ya kadardünyanın bütün bölgelerinde, burjuvazi tarafındanuygulanan temel bir saldırıdır. Burjuva devletler yasalkılıflara bürünmüş devlet terörüyle bu politikalarınbekçiliğini yapmaktadır. Onların bu dizginsizsaldırılarını da ancak sizlerin mücadelenizleispatladığınız gibi kendi öz örgütlenmemizle karşıdurarak, yenilgiye uğratabiliriz. Sendikal örgütlenmehakkınızı kazanmaktan, işgalin gerçekleştirilmesi vesürdürülmesine kadar her aşamada ortayakoyduğunuz sınıfsal yetenek ve bilinciniz bizlere bu

mücadelenin büyültmesinde yol gösterecektir.Başta Greif isçilerinin örgütlendiği sendikaları DİSK-

Tekstil Sendikası olmak üzere, Tekstil sendikasınınüyesi olduğu DİSK’i görev ve yükümlülüklerine sahipçıkmaya, verdikleri sözlerine sahip çıkmayaçağırıyoruz. DİSK binasında direnişlerini sürdürenişçilerle, 44 taşeron firmasının dibini oyarak, sabır vebilinçle ortaya çıkardığınız komitelere dayananörgütlenmeyi ancak kendi sınıf bilincine sahip olan vekendi yazgısını kendi ellerine almak isteyen bir sınıfbaşarabilir. Sizlerin yenilgiye uğradığınızı iddia edenhainler takımı da şunu bilsinler ki, sizler şimdidenkazandınız. Kapitalizme karşı mücadelede tutulacakyolu göstermekten daha büyük hangi kazanç olabilirki? Üç-beş kuruşun hesabını bırakınız beylerinsofrasının etrafında kuyruk sallayanlar yapsın. Bizlerbu küçük savaşlardan geçerek ve çelikleşerekdüşmanlarımızı yenilgiye uğratmakta ustalaşacağız.

Yaşasın Greif işçilerinin direnişi!Yaşasın enternasyonal dayanışma!

ICOG/ Barcelona

Greifler’de çelikleşerekdüşmanlarımızı yeneceğiz!

PTT işçileri haklarınıdirenişle aldı

PTT’nin Adana ve Beşiktaş’taki dağıtım şubelerindeçalışan işçiler taşeron patronlarının dayatma ve hakgasplarına karşı direnişe çıktı.

Adana’da PTT’de Mersin Çağdaş adlı taşeron,Nakliyat-İş üyesi işçilerin maaşlarını sözleşmeye göreödemesi gereken tarihte ödemedi. Bunun üzerineSeyhan ve Yüreğir posta dağıtım merkezlerinde çalışanişçiler 9 Mayıs günü sabahtan itibaren çalışmayarakdirenişe başladılar. Saat 12:30’da DİSK Çukurova BölgeBaşkanı Kemal Aslan ile Haber-Sen ve Eğitim-SenYöneticilerinin de katıldığı PTT Baş Müdürlüğü önündebasın açıklaması yapıldı. İşçilerin eylemli tepkisikarşısında geri adım atan taşeron patronu ödenmeyenmaaşları hesaplara yatırdı.

PTT’de çalışan işçilerin taşeron şirket değişse desorunları değişmiyor. Adana’daki sorunun aynısıİstanbul Beşiktaş’ta da yaşandı.

Beşiktaş’ta ASGÜN taşeronuna bağlı işçiler dehakları için iş bıraktı. Direniş üzerine ASGÜN patronuücretleri gün içerisinde yatıracağını işçilerin iş başıyapmasını istedi. Aksi taktirde tüm işçiler hakkında“tutanak tutulacağı” tehdidinde bulundu. Tehdideboyun eğmeyen işçiler paraları yatırılıncaya kadardirenişe devam edeceklerini belirttiler.

Eylem kararlılığı karşısında ASGÜN patronu iki saatsonra işçilerin hesaplarına ödemelerin yatırıldığıbilgisini iletti. Bunun üzerine maaşların yatıpyatmadığını hesaplarına bakarak kontrol eden işçilerişbaşı yaptı.

Taşeron köleliği dayatılan PTT işçileri en temelhakları dahi gasp edilirken ancak direnerek veörgütlenerek halklarını kazanabiliyor.

Fas’taki Greif işçileri dedireniyor...

Amerikan sermayeli Greif’in sömürüsüne karşı tepki dünyanınher yerinde... İstanbul Hadımköy fabrikası işçilerinin direnişisürerken, Fas’taki Greif işçileri de sendikalı oldukları için iştenatılmalarını protesto ettiler.

89. günde direnişlerini sürdüren Greif işçilerinin Facebooksayfalarından yaptığı duyuruya göre, Greif’in Fas’taki fabrikasındaişçiler sendikalaştıkları için işten atıldılar. İşten atılan işçiler fabrikaönünde eyleme başladılar.

İşçilerin pankartında “Greif işçileri olarak, şirketin hukukdanışmanı Muhammed Amthel’in ve Espace R.H. şirketi patronununsendikalı işçilere yönelik düşmanca tutumunu kınıyoruz” yazıyor.

Bolu’da taşeronişçilerinden eylem

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp FakültesiHastanesi’nde çalışan taşeron şirketine bağlı SES’lisağlık emekçileri 13 Mayıs’ta yaptıkları iş yavaşlatmaeylemiyle hastane idaresine uyarıda bulundu. Her aymaaşlarının zamanında yatırılmamasından, özelameliyatlara girmelerine rağmen ücretlerinialamamaktan ve keyfi işyeri değişikliklerinden dolayımağdur olduklarını belirten taşeron işçileri, hastaneönünde yaptıkları basın açıklamasıyla seslerini hastaneidaresine duyurdu.

Uzun zamandır bu taleplerin yerine getirilmesinibekledikleri, hastane idaresinin yaptırımı olmasınarağmen taşeron şirketlere uyarıda bulunmadıkları veçözümsüzlüğün sürmesi durumunda her türlü fiili,meşru ve uluslararası hukuktan gelen haklarınıkullanmaktan kaçınmayacaklarını ifade eden taşeronişçileri sorunlarını sıraladı.

Page 20: Kızıl Bayrak 2014-20

Otomotiv İşçilerinin Uluslararası Kongresi’niHazırlama Koordinasyon Komitesi’nin toplantısınakatılmak için bugün (7 Mayıs) günü ICOG üyesi A.Rençber arkadaşımızla saat 09.00 civarında BarcelonaHavaalanı’na iniş yaptık. Havaalanında bizi karşılayanİspanyol arkadaşlarımız toplantının yapılacağı CGTBinası’na getirdiler.

CGT’nin de bulunduğu bina eski Barcelona’da yeralıyor. 9 Katlı binanın en üst katında biz ilk gelenlerİspanyol arkadaşlarımızla kahvemizi içerken laflamayabaşlıyoruz. Komitenin bütün üyelerinin ancak buakşam Barcelona’ya ulaşacaklarını öğreniyoruz. CGTBinası tam anlamıyla muhalif bir konumda biliniyor.Daha binanın çevresine adımınızı atar atmaz muhalifbir bölgede bulunduğunuzu hissediyorsunuz. Afişler,bildiriler ve duvar yazıları gelenleri karşılıyor. Binanın9. katından Barcelona’nın manzarasını izliyoruz.Değişmez ve insanlığın tek ortak dili olan el kolhareketleriyle Barcelona tarihi hakkında geniş bilgialıyoruz!

Anladığımız o ki, Barcelona 1917’den sonra hızlabüyüyen bir kent olmuş. Ve bugün futboluyla ve sokakeylemleriyle olduğu kadar kendisine çektiği geniş turistkitlesiyle, turistik bir kent olma ününe de kazanmış.CGT Binası’nda Bask ve İspanyol dilinde hazırlanmışbildiri ve afişler aynı masa ve duvarları süslüyorlar.Diller farklı olsa da aynı çizgide, muhalif olmaktabuluşuyorlar. CGT ve daha birçok sendikaya evsahipliği yapan bu bina, Franko faşizmi döneminderejim yanlısı sendikanın işgalinde bulunuyormuş.Franko faşist diktatörlüğünün yıkılmasını talep edensürede sendikalar bu binayı işgal ederek kenditasarruflarına açmışlar. Elbette bu binanın eldeedilmesi sert mücadeleler sonucunda sağlanabilmiştir.Değişik sendikalara ev sahipliği yapmaya başlayanbinanın 9. katı CGT tarafından işgal edilerek bu binadakendileri için bir alanın açılmasını sağlamışlar.

Kısacası, Greif direnişi sürecinde çokça

duyduğumuz yasadışı “suçlamasına” prim vermeyensendikalar ve bu arada CGT Sendikası da tam dareformist çevrelerin ve sendikal bürokrasininlanetledikleri yolu, yasadışı yolu tutarak ve dişe diş birmücadeleyle bu binanın kullanım hakkını eldeetmişler. Bir CGT aktivistinin söylediği gibi, “yıllarca bubinada gayrı-yasal olarak gece gündüz kalmışlar. Greifişçilerinin tuttuğu yol bundan ne fazla ne eksik.

İspanya işçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarıağırlaşıyor. İspanyol arkadaşlarımızla sürensohbetimizden öğrendiklerimiz bize bu ülkeemekçilerinin çalışma ve yaşam koşulları hakkında nekadar az şey bildiğimizi gösteriyor. Televizyonda,parlamentoda süren tartışmalardan kesitler veriliyor.Arkadaşımız, süren tartışmanın metal işkolundaçalışan 700 bin işçinin kaderiyle ilgili olduğunusöylüyor. 700 bin metal işçisinin işten atılmasınıtartışıyorlarmış. Arkadaşımız ekliyor: Kriz derinleştikçekapitalistlerin kârları da arttı. Sosyalist ve halk partisiolsun fark etmiyor, hepsi Merkel’in emrine bakıyorlar.Gayri ihtiyari de olsa gözlerimiz bir anda Almanarkadaşımıza kayıyor. Alman kadın arkadaşımız, sankisuçlu kendisiymiş gibi mahcup bir şekilde hak veriyor.İspanyol arkadaşımızın verdiği bilgiler suratımızaçarpmaya devam ediyor.

Krizin başlayıp derinleşmesine paralel olarakülkedeki kanser hastalığı ikiye katlanmış. Doğru muanladık diye bilgiyi tekrarlatıyoruz, sonuç değişmiyor.Burjuvazi azami kâr hırsı uğruna işçileri ve emekçileri

ölümcül hastalığın pençesine terketmiş. İşten atılmasıplanlanan 700 bin metal işçisinin bu yok edici vebanınyayılmasını nasıl hızlandıracağını düşünmek bile insanıçileden çıkarmaya ve bu barbarlık dünyasına karşıkavgayı yükseltmesi için fazlasıyla gerekçe sunuyor.Örgütlenme ve mücadeleyi birleştirmenin zamanıdır.

Aslında bu yazıda sizlere bu kentin güzelliklerinden,tarihi dokusunun az çok korunduğundan, KristofKolomb’un kent merkezinde dikilen heykelininönünden geçerken denizi hedef gösteren duruşundanbahsederek biraz neşeli konulara dokunacaktık. Ne ki,9. kattan Barcelona’nın güzelliklerini izlerkenduyduğumuz bu toplumsal gerçekler bize bir kez dahasermayenin egemenliği sürdükçe işçi ve emekçilerinpayına bu güzelliklerden çok hastalık ve yoksulluğundüştüğünü hatırlatıyor.

Kentin denizle birleşen o güzelim manzarasının tadıyerini kekremsi bir tada bırakıyor. Ve bir kez dahaanlıyoruz ki, bu sistemde bizlerin payına kavgadüşüyor. Denizle çevrili bu güzelim kentte işçilerin veemekçilerin yaşama hakkı gasp edilmiştir.Oturulabilecek iki üç odalı bir evin kirası 800 avrodanbaşlıyor. Eğer iş bulabilirlerse işçilerin aylık ücretleri de700-800 avro civarında değişiyor. Arkadaşımızdanöğreniyoruz ki, ev kirasını ödeyemeyen işçiler veemekçiler yakınlarının yanına sığınmakta çareyibuluyorlar.

Bir kez daha insan işçi sınıfının uluslararasıörgütlenmesinin de hızla geliştirilerek, en azındanburjuva medyanın gizlediği gerçeklerin yayılmasınısağlamanın bile zorunlu olduğunu gösteriyor. Zira bilgipaylaşıldıkça ve kavrandıkça maddi bir güce dönüşür.Yarın sabah resmen başlayacak olan toplantılarınsonunda belirlenen hedeflerin azamisinigerçekleştirmek, kapitalist sisteme karşı mücadeleninilerletilmesi için bir zorunluluk olarak işçilerin önündeduruyor.

Barcelona’dan bir Kızıl Bayrak okuru

Otomotiv İşçilerinin UluslararasıKongresi’ni Hazırlama Toplantısı başladı

Barcelona’da TİS ihaneti protesto edildiKatalan bölgesinde CCOO ve UGT sendikaları metal işkolu kapitalistler birliği

ile sürdürdükleri TİS görüşmelerinde bir ihanete daha imza attılar. Metalişkolunda çalışan işçilerin uğradıkları hak kayıplarını bile karşılamayan biranlaşmayı imzaladılar. Anlaşmada, işçilerin çalışma koşullarını düzelten, sağlıksorunları da yaşadıkları geri gidişi durdurmak ve iş güvencesini yok eden durumakarşı hiçbir talebi görüşmeye bile almayan sendikalar, reel olarak da ücret kaybınıiçeren bir anlaşma yaptılar. Bu anlaşmadan cesaret alacak olan burjuvazi kötüolan çalışma koşullarını daha da ağırlaştıracaktır.

İspanya’nın iki büyük sendikası UGT ve CCOO’nun yaptığı ihanet anlaşmasınıkabul etmeyen ülkenin üçüncü büyük ve mücadeleci sendikası CGT, satışsözleşmesini protesto etmek için Cuma günü yürüyüş ve miting düzenledi. CGTBinası önünde başlayan yürüyüş UGT ve CCOO’nun binaları önünde yapılanprotesto açıklamalarından sonra, metal kapitalistlerinin Katalan bölge birliğiönünde yapılan mitingle bitirildi.

CGT Bölge Sekreteri Paco, metal kapitalistleri bölge birliği binasına giderek,anlaşmayı tanımadıklarını bildiren protesto mektubunu verdi.

Bina önünde devam eden mitingde yapılan konuşmalarda, metalkapitalistlerinin işçilerin yaşamlarını hiçe sayan saldırılarına karşı mücadelenin

büyütüleceği söylendi.Hafta ortasında CGT Binası’nda Otomotiv İşçilerinin Uluslararası Kongresi’ni

hazırlamak için toplanan ICOG üyeleri de yürüyüş ve mitinge katılarakenternasyonal dayanışmada bulundular. Yürüyüş başlangıcında ICOG adınakonuşma yapılarak İspanya işçilerinin mücadelesi selamlandı. Metalkapitalistlerinin bölge birliği önünde, ICOG üyeleri geldikleri ülkeler adına kısakonuşmalar yaparak enternasyonal dayanışmanın öneminin altını çizdiler.Türkiye’den katılımcı tarafından yapılan konuşmada Türkiye’de de fabrikaişgallerinin olduğuna ve Greif işçilerinin üçüncü ayına giren direnişlerininönemine değinilerek “Yalnız değilsiniz ve yalnız değiliz” denildi. Eylemli işçidayanışmalarının önemine vurgu yapıldı.

Konuşmalar coşkuyla haykırılan “Yaşasın enternasyonal dayanışma!” sloganıile yanıtlandı.

Yürüyüşten notlar:* Yürüyüş militan ve anti-kapitalist vurguların öne çıktığı bir atmosfere sahipti.* Türkiyeli ICOG üyeleri İspanyolca hazırladıkları “Türkiye işçi sınıfı İspanyalı

sınıf kardeşlerini selamlıyor” dövizleriyle eyleme katıldılar.* Yoğun polisiye “önlemlere” karşın, yoldan geçen, işe giden veya alışverişe

çıkan insanlar ellerini sallayarak eylemi selamladılar. Kızıl Bayrak / Barcelona

Page 21: Kızıl Bayrak 2014-20

KölnYüzlerce işçinin hayatına mal olan ve faili sermaye

düzeniyle, onun adına ülkeyi yöneten hükümet olanSoma katliamı Türkiye’de ve dünyada genişprotestolara konu olmaya devam ediyor.

Olayın duyulmasından hemen sonra, Köln’dearalarında BİR-KAR’ın da bulunduğu Türkiyeli ve bazıyerli gruplar ortak bir eylem gerçekleştirme kararıaldılar.

Çağrı üzerine Merkezi Tren İstasyonu ile DomKilisesi arasında kalan bölgede toplanan yaklaşık 250kişilik kitle burada bir protesto eylemi gerçekleştirdi.

Eyleme DİDF, BİR-KAR, Yaşamevi, AGİF, Partizan,ADHK, EÖC, Rote Aktion, Mala Kurda, Halk Cephesi veKaldıraç pankart, döviz ve bayraklarıyla katıldı.

Eylemde katılımcı kurumlar adına yapılan Türkçe veAlmanca konuşmalarda, yaşananın asla bir kaza veyakader olmadığı, aksine kitlesel bir işçi katliamı olduğuve sorumlusunun da çürümüş kapitalist sitem ve onusermaye adına yöneten mevcut hükümet olduğubelirtilerek, hesabının işçi ve mekçiler tarafındansorulacağı vurgulandı.

Sık sık Almanca ve Türkçe olarak “Yaşasınenternasyonal dayanışma!” ve “İş kazası değil,katliam!” sloganlarının atıldığı eylemde, GrupYorum’un “Madenciler” türküsü da bağlama eşliğindeseslendirildi.

Eylem, atılan sloganlar ve yapılacak yeni eylemlereduyarlı olunması çağrısıyla sona erdi.

Katılımcı kurumlar özellikle haftasonu daha genişbir eylem örgütleme hedefiyle bir toplantıgerçekleştirecekler.

FrankfurtBİR-KAR’ın yaptığı çağrı üzerine biraraya gelen

Türkiyeli kurumlar Soma’da yaşanan madencikatliamını protesto etti.

150 kişinin katıldığı eylem, saygı duruşuyla başladı. Taksim Dayanışma Platformu ve Demokratik Güç

Birliği’nin destek verdiği eylemde Soma‘da yaşanankatliamın faili olan gerici AKP hükümeti protestoedildi.

Konuşmalarda yüzlerce insanın ölümüne,alınmayan güvenlik önemlerinin sebep olduğuvurgulandı. Bunun bir kaza değil, aksine açık birkatliam olduğu dile getirildi.

Dile getirilen talepler arasında bu vahşettensorumlu olanların yargılanması, işçilerin güvenliğininsağlanması, güvenlik önlemleri olmayan madenocaklarının kapatılması vardı.

Sendikalardan ise ülke genelinde bir genel grev vegenel direniş çağrısı yapılması talep edildi.

İki saat süren protesto eylemi yeni eylem

çağrılarıyla sona erdi.

BielefeldSoma’da yaşanan işçi katliamıyla ilgili

olarak saat 18.00’de Jahn Platz’da bir protestoeylemi gerçekleştirildi. Eyleme DİDF, BİR-KAR,ADHF, Halk Cephesi, Bielefeld Güç Birliği veBielefeld Alevi Derneği döviz ve bayraklarıylakatıldı.

Eylemde katılımcı kurumlar adına yapılanTürkçe ve Almanca konuşmalarda, yaşananınasla bir kaza veya kader olmadığı, aksinekitlesel bir işçi katliamı olduğu vesorumlusunun da AKP hükümet olduğubelirtilerek, hesabının işçi ve emekçilertarafından sorulacağı vurgulandı.Eylemcilerin oldukça öfkeli olduklarıgözleniyordu.

Sık sık Almanca ve Türkçe olarak“Yaşasın enternasyonal dayanışma!” ve “Katildevlet hesap verecek!”, “Hükümet istifa!”sloganları atıldı. Eylem, atılan sloganlar vedevam eden süreçten dolayı, yapılacak yenieylem çağrılarına duyarlı olunması çağrısıylasona erdi.

BerlinBerlin’deki devrimci ve ilerici güçler

Soma’daki işçi katliamına tepki olarak birmiting gerçekleştirdi. Türkiyelilerin yoğunolarak oturduğu Kreuzberg semtindegerçekleştirilen mitinge yaklaşık 150 kişikatıldı.

Saat 18.00’de, Soma’da ölenler için saygıduruşuyla başlayan mitingde sermaye devletive hükümeti olan AKP’nin işçi düşmanıolduğu, patronların kârlarına kâr katabilmekiçin insan sağlığı ve canını hiçe sayarak her türlüyola başvurup birçok sektörde işçileri katlettiğivurgulandı. Daha önce Tuzla’da, Davutpaşa’da,Zonguldak’ta işçilerin bile bile ölümeterkedildikleri belirtildi.

Konuşmalarda T. Erdoğan’ın timsahgözyaşları döktüğü, topluma başsağlığıdileyerek gelişecek tepkileri bloke etmeyeçalıştığı vurgulandı.

Mitingde “Katil devlet hesap verecek!”,“Soma kaza değil katliam!” “Yaşasınenternasyonal dayanışma!” sloganları atıldı.18 Mayıs Pazar günü saat 15.00’teKreuzberg’de yapılacak eyleme çağrıdabulunarak miting bitirildi.

Kızıl Bayrak / Almanya

14 Mayıs 2014 / Bielefeld

14 Mayıs 2014 / Berlin

14 Mayıs 2014 / Köln

14 Mayıs 2014 / Frankfurt

Almanya’daSoma için eylemler

Page 22: Kızıl Bayrak 2014-20

Suriye’ye yönelik emperyalist müdahalenintaşeronluğunu yapan Türk sermaye devletinin kirlisavaş politikalarının faturasını Türkiye ve Suriyehalkları ödemeye devam ediyor. Özellikle Antakya’daSuriye’de yaşanan çatışmalar ve yaşanan göçnedeniyle sorunlar ve gerilim daha fazlagörülmektedir. Gerici çeteleri desteklemek için eldekitüm imkânlar ve araçlar kullanılan Türkiye’de, mültecikamplarında gerici silahlı çetelerin eğitildiği, yaralılarıntedavi edildiği ve hatta bazı çetelerin merkez üslerininburada olduğu bilinmektedir. Suriye’den Antakya’yagelen gerici çete mensuplarının Alevi halka karşıtehditkâr söylemleri ile gerilim daha da artmaktadır.Yanı sıra bölge halkı silahlı grupların halkı rahatsızettiği, silahla tacizde bulunduğu, çatışma çıkardığı pekçok vakayı yaşamaktadır. Hastanelerde Suriye’dengelen silahlı gruplara öncelik tanınıp yerel halkıntedavisi engellenmekte ve bu konuda ölüme varan hakihlalleri yaşanması da halkın tepkilerini çekmektedir.Bölge halkı özellikle ilk dönemlerde çokluklahavaalanında çember sakallı, askeri görünümlübirilerinin gelip onları da birilerinin karşıladığınıgörmekte, bu kişilerin havaalanında VİP girişinikullandığına tanık olmaktadır. Son dönemde yine,Antakya merkezde uzun namlulu silahlı kişilerinyeniden görüldüğü geçtiğimiz günlerde basına yansıdı.

Savaş nedeniyle ekonominin ve turizmin durmuşolması da bölge halkını hala olumsuz etkilemektedir.Yoğun bir şekilde araç çalınarak Suriye’ye kaçırıldığıiddiaları çok sık duyulmaktadır. Tüm bunlara AKPhükümetinin Suriye meselesi üzerinden Aleviler’ihedef alan ayrımcı ve ötekileştirici üslubu yörehalkının endişelerini derinleştirmektedir. Antakya’dahalk adeta diken üstündedir. Bölge halkının tepkilerinidikkate almak, sorunları çözmek gibi bir dertleriolmayan devlet erkânı özellikle ilk yıllarda adeta OHALuygulamasıyla halkın demokratik tepkilerini deyasaklayarak sorunu katmerleştirmişti.

Böylesi gergin bir ortamda ise halkın tepkileri farklıolabilmektedir. Savaşın mağduru Suriye halkı ilekamplarda gerici çete mensuplarının arasındaki farkıböylesi gergin ortamlarda ayırt edecek politik bilinçgenele hâkim olmayınca çok yönlü sorunlarıberaberinde getirmektedir. Yakın dönemde Hassaİlçesi’nde Suriyeli işçilerle mahalle sakinleri arasındayaşanan olaylarda Suriyeliler’e ait bir kamyonun ateşeverilmesi örneğinde olduğu gibi.

Türkiye’de sayıları 1 milyonu bulan Suriyelisığınmacıdan bahsedilmektedir. Bu nedenle ülkeninçoğu ilinde Suriyeli nüfusu artmaktadır. Türkiye’dekisorunlarla bu göç dalgasının beraberinde getirdiğisorunlar birleşince durum daha da çetrefilleşmekte,Suriyelilerle bu ülkede yaşayan emekçiler karşı karşıyagelmektedir. Bu durum kaçınılmaz olarak gündelikyaşam içinde kendini göstermektedir. Zira songünlerde böylesi haberler daha fazla duyulmayabaşlanmıştır. Örneğin Ankara’da geçtiğimiz haftayaşanan olay bunun bariz bir örneğidir. Ankara’nın

Altındağ ilçesinde Suriyeliler’in kaldığı binanınönünden geçen bir kişi, iddiaya göre tartıştığıSuriyeliler tarafından darp edilmiştir. Olayın ardındanmahalleli ile Suriyeliler arasında tartışma çıkıyor.Kavgaya dönüşen tartışmanın ardından, Suriyeliler’inkaldığı üç katlı bina taş yağmuruna tutuluyor. Çevikkuvvet polislerinin olay yerinden ayrılmasının ardındantekrar toplanan mahalleli, Suriyeliler’in oturduğubinaya yeniden saldırıyor ve binayı yakmaya çalışıyor.Tekrar mahalleye gelen polis ekipleri itfaiyeye haberveriyor. Ancak mahalleli, yangına müdahale etmek içingelen itfaiye aracının önüne geçerek sokağa girmesineengel olmak istiyor. Bu olayda da görüldüğü gibi ciddibir öfke patlaması yaşanıyor ve durmak bilmiyor.

Kuşkusuz ki bu yaşanan olayın gerisinde sosyo-ekonomik sorunlar vardır. Savaşların doğal sonucuyaşanan zorunlu göçü Suriye halkları savaşın birfaturası olarak yaşamaktadır. Göç etmenin yaratacağıtravmalar bir yana, Türkiye’de iş, barınma gibi sorunlarda yaşamaktadırlar.(*) Suriyeliler’in mağdur olarakyaşadıkları bu sorunları fırsata çeviren patronlar iseonları ucuz iş gücü olarak yoğun emek sömürünemaruz bırakmaktadır. Suriyeliler’in yaşam alanlarındaçoğaldıklarını görenler ise işsizlik sorunu yaşadığındailk sebep olarak Suriyelileri görmekte ve tepkilerionları hedeflemektedir. Aynı şekilde örneğin evsahiplerinin de bu durumu fırsat bilerek ev kiralarınıarttırmalarında da yine fatura mülk sahiplerine değilde Suriyeliler’e kesilmektedir. Kuşkusuz devletin sınırkapılarını açarak ülkeye aldığı Suriyeliler’e tanıdığı kimiimkânlar da yerli halkta ciddi tepkiler oluşturmaktadır.Örneğin hastane kapılarında sürünen emekçilerSuriyeliler’e öncelik tanındığını görünce tepkileri

artmaktadır. Benzer şekilde üniversitelere sınavsızgirebilmelerinin de, gelecekleri sınav sonuçlarına görebelirlenen gençlerde tepki çekmemesi mümkündeğildir.

Türkiye halkları yoksulluk ve yoksunlukçekmekteyken, devletin kendilerine değil deSuriyeliler’e yardım ettiğini düşünmekte, tepkileri,verili geri bilinçleri nedeniyle, bu sonuçların asılnedeni olan emperyalist politikalar ve savaşı değil deSuriyelileri hedeflemektedir. AKP karşıtlığının getirdiğibir refleks de, Suriyelileri oturdukları mahallelerde yada çalıştıkları yerlerde dışlama nedeni olabilmektedir.

Özetle yaşanan emperyalist hesaplar sonucundahalklar birbirlerine düşmanlaştırılmaktadır. Bu nedenleAKP’nin ABD emperyalizminin taşeronluğuna hizmeteden kirli savaş politikalarının karşısına işçi veemekçiler “İşçilerin birliği halkların kardeşliği” şiarınıyükselterek çıkmalıdır. Bu politikaları durdurmanın,daha fazla kâr ve rant paylaşımı uğruna tezgâhlananbu kirli savaş planlarını bozmanın yolu kapitalistsömürü düzenini yıkmak için birleşik mücadeleyibüyütmekten geçmektedir.

(*) Suriye’deki sosyo-ekonomik durumlarına göresavaşın olumsuz etkileri kuşkusuz ki her Suriyeli’de aynıolmamaktadır. Ekonomik durumları iyi olanlar evproblemlerini kolay çözebilirken, kimileri de devletinsunduğu kimi ayrıcalıklarla ruhsat, vergi vb.aranmadan esnaflık yapabilmektedir. Ancak çoğudurumda gözlenebildiği gibi, yoksul Suriyelilerdilencilik yapmak zorunda kalmakta, Suriyeli kadınlarise “evlendirilmekte” , geçtiğimiz hafta basına dayansıdığı üzere Suriyeli bir kadın bebeğini satmakzorunda kalmaktadır vb.

Emperyalist politikaların halklarıdüşmanlaştırmasına izin vermeyelim!

Page 23: Kızıl Bayrak 2014-20

Çerkes halkları her yıl 21 Mayıs’ta olduğu gibiÇerkes soykırımının 150. yıldönümünde dekaybettikleri atalarının yasını tutuyor ve varolmamücadelesini sürdürüyorlar. 150 yıldır başta Türkiyetoprakları olmak üzere 40’ı aşkın ülkeye dağılmış olanKuzey Kafkasya halkları kaybettiklerinin hesabınısormak, işgal edilen vatanlarına geri dönebilmek veuğradıkları soykırımın tanınmasını istiyorlar.

Çerkes soykırımı ve sürgünü ‘Halklar hapishanesi’olan Rusya Çarlığı’nın stratejik olarak büyük önemesahip olan Kafkasya topraklarında hakimiyet isteği ilebaşladı. Çarlık rejimi ‘Ortodokslar’ın hamisi’ rolü ilebirlikte yürüttüğü Büyük Rus şovenizmi ile Kafkasya’dakendisine tehlike olarak gördüğü Müslüman halklarıhedef aldı ve onlara topraklarını terk etmelerinidayattı. Tarih boyunca sarp dağlarda başına buyrukyaşayan, özgür ruhlu Çerkes halklarının büyük birbölümü ise karşılarındaki büyük güce rağmen budayatmayı kabul etmedi. Çarlık yüzbinlerce insana saltkimliklerinden dolayı yaşadığı toprakları terk etmesinidayatıyordu ve onlara sözde bir seçenek olarakgerçekten sıtmayı, Kuban bataklıklarında yaşamalarınıöneriyordu. Çerkes halklarının sürgünü ve sıtmayıdayatan sömürgecilere cevabı ise direniş oldu.

Uzun yıllar süren çarpışmalar sonucu KuzeyKafkasya halklarının önemli bir bölümü katledilerek,Çerkesler’in üzerindeki çember daraltıldı. Yıl 1864’ügösterdiğinde ise Çarlık, yüz yıllardır boyuneğdiremediği Kuzey Kafkasya’yı işgal etti. Tarih 21Mayıs’ı gösterdiğinde savaş Çarlık için sona ermiştiancak Çerkes halkları için başka boyutlarda devam etti.

Savaş devam ederken “göç” ettirilen Çerkesler’dengeriye kalanlar, 21 Mayıs 1864’ün ardından kısa birsüre içerisinde topraklarından sürüldüler. Savaşta yokedilen yüzbinlerce insanın yanına sürgün ile birlikteyeni yüzbinler eklendi. Artık savaş açlığa ve ölümcülhastalıklara karşı verilecekti. Bu savaşta da kısa süreiçerisinde çok sayıda insan kırıma uğradı.

Osmanlı İmparatorluğu daha önce Çerkesler’inÇarlık ile olan ihtilafını suistimal ediyordu. Topraklarınagelen yüzbinlerce Çerkesi de kendi kirli amaçları içinkullanmaya devam etti. Çerkesler özellikle baştaErmeniler’e karşı olmak üzere gayrimüslim halklarakarşı kullanıldı ve halklar arasına nifak tohumları ekildi.

Soykırım ve sürgün ile birlikte büyük bir darbe alanÇerkes kimliği, Balkanlar’dan Lübnan’a dekdağıtılmasının yanı sıra cumhuriyetin kuruluşu ilebirlikte savaşımını başka bir boyutta vermeye devamedecekti. Bu tarihten itibaren sürgündeki Çerkeshalklarının boğuşması gereken temel sorunlardan biride asimilasyon oldu.

Tek dil, tek millet politikası sonucu Çerkeslere,Çerkes oldukları unutturulmak istendi. Çerkesçe köyadları değiştirildi ve tüm halklara dayatılan Türkçedayatması Çerkesler’e de dayatıldı. Yüzyıllıkasimilasyon politikası sonucunda Türkiye topraklarındayaşayan birçok Kuzey Kafkasya kökenli ulus, dilleri ile

birlikte yok oldu. Yok olma tehlikesi sürdürülen tektipçi politikalar ile devam ediyor.

“Başka türlü olabilir miydi?”

Hala büyük bir tehlike altında olan Çerkes kimliğiiçin geri dönüş mümkün mü? Faşizme karşı savaştaölen Abhaz dilbilimci Sharakh Kvadzba 1940’lı yıllardazor uğraşlar sonucunda Türkiye’de bulabildiği yaşlı birUbıh’ın söylediği gibi: “Başka türlü olabilir miydi?” Yada bir Abhaz atasözünün dediği gibi “Vatanınıkaybeden kişi her şeyini kaybetmiş (demektir)” midir?

Hakim ulusların egemen sınıflarının çıkarlarıhalklara büyük bedeller ödetti. Birçok Kuzey Kafkasyakimliği ve kültürü gibi saymakla bitirilemeyecek sayıdakültür yok edildi. Türkiye toprakları bu kültürelsoykırıma hala ev sahipliği yapıyor. Çarlığın sürdüğüUbıh halkı Türkiye’deki rejimin tekçi zihniyeti ilebirlikte soykırıma uğradı ve yok oldu. Ermeni soykırımı,Trakya olayları, 6-7 Eylül’ler, Kürtlere, Ezidilere,Süryanilere yönelik yapılan katliamlara eklenenasimilasyon bu halklar gibi Çerkes halkına karşı işlenensoykırım suçunun devamı niteliğinde oldu. Türksermaye devleti bu topraklar üzerinde yok olan kimlikve kültürlerin yok olmasının başlıca sorumlusukonumundadır.

Artık dünya üzerinde Ubıhça konuşabilen bir Ubıhkalmamıştır. Ancak Ubıhlar’ın yaşayan akrabalarıatalarının sorduğu sorulara cevap vermeye başlamışve “Evet başka türlü olabilir ve olacak” diyerekmücadele yolunu seçmişlerdir. Vatanını kaybeden kişi

büyük bir yıkıma uğramış, asimilasyon ile yokedilmediyse de yüzyıllar öncesinde de yaşansatoplumsallaşan soykırım yasını devralır. Hala yokedilme tehlikesi altındaki kimlik ancak direnişlevarlığını sürdürebilir ve kuşaktan kuşağa aktarabilir.Şamil, Mazlum veya binlerce ismi ve kendisi meçhullergibi...

İşte bu yüzden, “Başka türlüsü olabilir” diyenler 24Nisanlar’da, 21 Martlar’da ve 21 Mayıslar’da sokaklaraçıkıyor. Soykırımların, katliamların yasını tutuyor veasimilasyon politikasına karşı direnerek de kültürelsoykırıma izin vermiyorlar. Ancak bataklık olduğuyerde durmaktadır ve sürdürülen anlamlı direnişlererağmen farklı kültür ve kimlikler tehlike altında olmayadevam ediyor.

Tüm ezilen halklar gibi Çerkes halklarının datutması gereken yol mücadeledir. Çerkes halklarısoykırımın tüm dünyada tanınması, vatanlarınadönebilme hakkı ve Türk sermaye devletinden de tekçizihniyetinden vazgeçerek anadilde eğitim, televizyonve diğer kültürel haklarını tanımasını ve bunlar içinverilen çabaların önünü açmasını istiyor. Atalarınınmezarlarının üstünde olimpiyat oyunlarını kınıyor vesaygı talep ediyorlar.

Tüm bunlara rağmen bataklık kurumadan halklartehlike altında olmaktan kurtulamayacaklar. Çünkübataklık sıtma saçmaktadır. Öz kültürleri ezerekkimliksizliği dayatmaktadır. “Başka türlüsü” ancakbataklığı kurutmakla mümkündür. Soçi, Filistin ve dahanice gaspedilen topraklara geri dönebilmek ve gerçeközgürlük için sınırları ve sınıfları kaldırmak...

Çerkes soykırımının 150. yıldönümüM. Ak

Page 24: Kızıl Bayrak 2014-20

Kiev’deki darbeci yönetimin doğu ve güneykentlerine karşı askeri saldırı başlatması, Ukraynakrizini yeni bir safhaya taşıdı. Halka karşı orduyu, faşistçeteleri ve ABD, İngiliz, İsrail şirketlerine bağlı paralıaskerleri kullanan darbeci yönetim, doğu ve güneykentleriyle aradaki uçurumu derinleştirdi. Öte yandansürecin askerileştirilmesi, AB içindeki çatlağı da dahabelirgin hale getirdi. Rusya ile ilişkilerin bozulmasınıistemeyen AB bileşenleri, askeri çözüme onayvermediklerini, krizin diyalog ve uzlaşma ileaşılmasından yana olduklarını açıkladılar.

Kiev’deki sağcı-faşist koalisyonu tanımayan doğu vegüney kentlerinin halkları, yönetimi fiilen ele geçirerek“halk cumhuriyeti” ilan ettiler ve kendi geleceklerinitayin etmek için referandum kararı aldılar. Bu da,Kiev’deki yönetimle doğu ve güney kentleri arasındakibağları iyice zayıflattı. Rusya Devlet Başkanı VladimirPutin’in “referandumu erteleyin” çağrısına rağmen,referanduma giden Donetsk ve komşu bölge Luhansk,ezici bir çoğunlukla federal yönetimden yana tercihyaptı.

Doğu ve güney kentleri Kiev’le yolları ayırıyor

Üç milyonu aşkın kişinin yaşadığı iki bölgedereferandum düzenlemesinden rahatsız olan batılıemperyalistler, referandumu gayr-ı meşru ilan ettiler.Hemen ardından ise, yaptırıma tabi tutulan Rusyetkililere yeni isimler eklediler. Ancak bu karşı hamlekayda değer bir etki yaratmış görünmüyor. Zira neRusya Ukrayna politikasında bir değişiklik yaptı ne bubölge halklarının federal bir yönetim kurma çalışmalarıkesintiye uğradı.

Kiev’deki sağcı-faşist koalisyonu hiçbir koşuldatanımayacaklarını ilan eden bu kentlerdeki “HalkSavunma Komiteleri” (HSK), halkın kararını federalyönetimden yana verdiğini, bu yoldan dönüşünolmadığını, kentlerini savaşarak da olsasavunacaklarını ve bu kentlerde faşizme geçitvermeyeceklerini söylüyorlar.

Federal bir yapı kurmak için harekete geçenDonetsk/Luhansk bölgeleri, Birleşmiş Milletler’ebaşvurarak, federal statülerinin tanınmasını istemeyehazırlanıyorlar. İki bölgeyi birleştirerek “Birleşik HalkCumhuriyeti” kurmaya hazırlanan her iki kenttekiHSK’ye bağlı güçler, bu karardan geri dönüşünolmayacağını ilan ettiler.

Federal yönetimin idari, hukuki, ekonomik, sosyal,siyasi, güvenlik ve diğer kurumlarını oluşturmayabaşlayan her iki bölgedeki HSK’ler, Kırım’da olduğugibi, Rusya’ya katılım için referandumdüzenleyebileceklerini de belirtiyorlar.

ABD-AB şefleri referandumu tanımıyor

Ukrayna krizinin fitilini ateşleyen batılıemperyalistler, Ukrayna’yı parçalanmaya sürüklemişolmalarına rağmen, bu ülkenin bütünlüğünden yanaolduklarını vaaz ediyorlar. Oysa referandumgerçekleştiren doğu ve güney kentlerinin halkları, bu

vaazları ciddiye almıyor. Zira ülkeyi parçalanmanoktasına getiren sağcı-faşist yönetimin batılıemperyalistler tarafından desteklendiğini veyönlendirildiğini biliyorlar.

Gelinen aşamada doğu ve güney kentlerininhalkları, referandumu tanımayan batılıemperyalistlerin tepkisini kaale almadıklarınıbelirtiyorlar. Emperyalist orduların işgali altındakiAfganistan’da sandıkları katır sırtında taşıyarak yapılanseçimleri, “demokratik bir olay” diye niteleyen batılıemperyalistlerin, katılımın %70-80 arası gerçekleştiği,federal yönetimden yana oy kullananların ise %90’laravardığı halde referandumu tanımamalarını kaba birikiyüzlülük olarak değerlendiriyorlar. “HalkCumhuriyeti” ilan eden hareketin liderleri, “ABD ileAB’nin ne dediği bizi ilgilendirmiyor. Biz, geleceğimizibelirlemeye çalışıyoruz” diyor ve yolda ilerlemeyedevam edeceklerini belirtiyorlar.

Rusya: Halkın tercihine saygılıyız!

Putin’in erteleme çağrısına rağmen gerçekleştirilenreferandum sonuçlarının, iki bölgede yaşayan halklarıntercihini gösterdiğini açıklayan Rus liderler, bu tercihesaygılı olduklarını belirttiler. Kiev’deki yönetimin,Donetsk/Luhansk bölgeleri halklarının tercihlerinidikkate alması gerektiğini belirten Rus yetkililer, askerisaldırının durdurulması ve sorunların diyalog yoluylaçözülmesi için çaba harcanması çağrısını yineliyorlar.

Donetsk/Luhansk bölgelerini, en azından verilikoşullarda Rusya’ya katmaya çok hevesli görünmeyenPutin yönetimi, doğu ve güney kentlerindeki halkınKiev’deki yönetime karşı aldığı tutuma yaslanarak, ABşeflerini, askeri çözüme karşı çıkmaları ve Kiev’dekikukla yönetime bu yönde baskı yapmaları için iknaetmeye çalışıyor.

Putin yönetimi, bu konuda henüz somut bir sonuçalmasa da, Ukrayna krizi konusunda AB’de çatlakolduğu belirginleşti. Rusya’yı kuşatma ve bizzatRusya’yı içerden karıştırma planının uygulanması içinABD ile ortak hareket eden AB şefleri, Putinyönetiminin karşı atağı ile baltayı taşa vurduklarını farkettiler. Çünkü Kırım’ın Rusya’ya kaptırılması, ardındangüney ve doğu kentlerinde yaşanan gelişmeler ve

ABD’nin yaptığı basınç, zaten kriz içindeki bazı ABülkelerini tedirgin etmeye başladı.

9 Mayıs’ta Faşizme Karşı Zaferin 69. yıldönümündeKızıl Meydan’da Sovyetler Birliği dönemindeki gibi,askeri gövde gösterisi organize eden, ardından Kırım’agiden Vladimir Putin, Ukrayna konusunda geri adımatmasını bekleyenleri hayal kırıklığına uğrattı. Bugelişmelerin ardından, AB’de askeri çözüme karşıolanların sesi daha yüksek tonda duyulmaya başladı.Ukrayna’yı NATO dışında tutmayı garantileyecek birformül arayışında olan Putin yönetimi, AB içindekiortaklarını cesaretlendirmeye çalışıyor.

AGİT’ten ‘yol haritası’

Ukrayna krizinin sağcı-faşist koalisyon tarafındanaskerileştirilmesi ve ülkenin parçalanmaya doğrusürüklenmesi, sonunda AGİT’in (Avrupa Güvenlik veİşbirliği Örgütü) harekete geçmesine neden oldu.Tarafların bir masa etrafında buluşarak çözümeulaşması için inisiyatif başlatan AGİT, görüşmeler içinAlman diplomat Wolfgang Ischinger’i moderatörolarak atadı.

AGİT tarafından yapılan açıklamaya göre, Putin deinisiyatife destek veriyor. Görüşmelerin Kiev’deyapılması için çaba harcayan AGİT’in hazırladığı ‘yolharitası’ askeri saldırının durdurulması, Kiev’dekidarbeci yönetimin bir parçası olan faşistlerinsilahsızlandırılması, doğu ve güney kentlerindekiHSK’lerin silahlarını teslim etmeleri ve bu kentlerdekihalkın taleplerinin dikkate alınması gibi önerileriçeriyor.

AGİT’in ‘yol haritası’ krizin çözümünükolaylaştırmayı hedefliyor. Ancak bu girişimin başarıyaulaşması kolay görünmüyor. Zira Kiev’deki kuklayönetim, faşist çetelerden vazgeçmek istemiyor.Güney ve doğu kentleri ise, kukla yönetimegüvenmiyor. Bu da tarafların bir masa etrafındabuluşarak bir çözüme ulaşmalarını zorlaştırıyor. Bugirişimin başarıya ulaşabilmesi, ancak ABD veişbirlikçilerinin, Kiev’deki kukla yönetimi anlaşma içinyönlendirmeleri ve Rusya’nın doğu ve güneykentlerindeki halka, geleceği ile ilgili güvence vermesiile mümkün olabilir.

Derinleşen Ukrayna krizindençıkış arayışları 

Page 25: Kızıl Bayrak 2014-20

Kamboçya’da işçi sınıfı saldırılara karşınmücadelesini sürdürüyor

Ucuz işçi havzası Güneydoğu Asya’da bulunanKamboçya, Bangladeş gibi uluslararası tekeller içinadeta bir sömürü cenneti.

Uluslararası tekeller, ucuz iş gücünün bulunduğu,sosyal hakların neredeyse bulunmadığı, sendikalhaklar için amansız mücadelelerin verildiği bu bölgedeüretim yaptırıyorlar.

Kamboçya’da asgari ücret 60,68 Euro (yaklaşık 180TL), oysa asgari geçim için gereken asgari ücret 285,83Euro’dur (yaklaşık 845 TL). Bangladeş’te ise burakamlar 28,60 Euro (yaklaşık 85 TL) ve 259,80 Euro(yaklaşık 770 TL). Kamboçya ve Bangladeş’te her 10kişiden 4’ü tekstil sektöründe çalışmaktadır.Çalışanların yüzde 90’ı kadındır. Bu vahşi sömürü,uluslararası tekellerin Asya ülkelerini neden tercihettiklerini gözler önüne seriyor.

Bölgede işçi sınıfının mücadelesi, henüz insancayaşamaya yeten ücret, asgari ücretin uygulamasınınyaygınlaştırılması (bu sömürü cehenneminde işçilerinbir kesimi asgari ücret bile alamıyor) ve dahi iyiçalışma koşulları üzerine yükseliyor. Bu taleplerlesayıları yüz binleri bulan genç işçiler greve gidiyor,militan gösteriler düzenliyor.

2014’ün ilk günlerinde Kamboçya, işçi sınıfının,özellikle de tekstil işçilerinin kitlesel, yaygın, militanprotestolarına sahne oldu. 24 Aralık’taki genel grevlebaşlayan mücadele Ocak ayının ilk haftasında o denlişiddetlendi ki, Kamboçya’da 30 yıla yakın sürediriktidarda olan başbakan Hun Sen, Ocak ayındanitibaren tüm gösterileri yasakladığını ilan ederek,işçilerin üzerine kolluk kuvvetlerini saldırttı. Busaldırılarda 4 işçi katledildi, 40 işçi yaralandı vearalarında ülkenin önde gelen sendikacılarının dabulunduğu 23 öncü işçi tutuklandı.

Greve gittikleri gerekçesiyle Ocak ayının başındatutuklanan 23 tekstil işçisinin duruşmaları sürerken,geçtiğimiz hafta da Wing Star’da ayakkabı işçileriningrevinde 6 grev sözcüsü daha tutuklandı. Kandaleyaletinde bulunan ve işten atılan 25 işçiarkadaşlarının tekrar işe alınması talebi ile greve gidenQuint Major Industrial işletmesinde üç işçi önderi deaynı şekilde tutuklandı. Sermaye adına tetikçilik yapanKamboçya hükümeti gözaltı ve tutuklama terörü ilemilitan işçileri cezaevlerine doldurarak sınıfı öndersizbırakmayı ve ezmeyi amaçlıyor.

Yine işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışmagünü 1 Mayıs’ta gösterileri yasaklayan hükümet,başkent Punon Pen’de yasağı delerek sokağa çıkan binkadar işçinin üzerine polisini göndererek azgıncasaldırtmıştı.

Uluslararası sermayenin ‘kulağını büktüğü’ bölgehükümetleri ücretler ve sosyal haklar konusundaişçilerin taleplerini kabul etmeme küstahlığınısürdürmekle kalmıyor, her türlü hak aramamücadelesine azgınca saldırarak ezmeye de çalışıyor.Çünkü sermaye sahibi vampirlerin korkuları büyük; zirabölgede işçi sınıfı mücadelesinin ve kazanımlarınınGüneydoğu Asya’da bulunan diğer tüm ülkelerde

domino etkisi yaratmasını ve bunun diğer ülkeleresıçramasını önlemeye çalışıyorlar.

Sermayenin ve onun hizmetindeki bölgehükümetlerinin işçi sınıfına ve onun öncülerine karşısürdürdüğü yasaklar, baskılar, tutuklama terörü işçisınıfının mücadele kararlılığını yok edemiyor. İşçilertalepleri için iş bırakıyor, ana yolları işgal ediyor, polisleçatışıyor. Çünkü vahşi sömürünün kural olduğukoşullarda, hiçbir zorbalık, işçi sınıfının hak aramakavgasına girmesini önleyemiyor, önleyemez de…

Kampong Speu kentindeki Wing Star ayakkabıfabrikasında çalışan işçiler patronun 2014 Mart ayındagerçekleştirdikleri grev sonucunda yapılan anlaşmayauygun davranmaması nedeniyle yeniden greve gittiler.Wing Star fabrikası Asics gibi markalara spor ayakkabıüretiyor.

Başkent Phnom Penh’de Cambrew-birafabrikasında çalışan işçiler de 30 dolar ücret artışıtalebi ile grevdeler.

ABD merkezli Caltex petrol şirketinin Kamboçya’dabulunan 26 petrol istasyonunun tamamında da işçilergrevde. Caltex işçileri ücretlerin yükseltilmesi ve dahaiyi çalışma koşulları talep ediyor; talepleri kabuledilene değin grevlerini sürdüreceklerini ifadeediyorlar. Caltex işçileri 110 dolar olan ücretlerinin 160dolara yükseltilmesini istiyor.

Caltex, 180’in üzerirde ülkede faaliyet gösterenABD’li enerji devi Chevron Corporation şirketine ait vemarka olarak da 60 ülkede faaliyet gösteriyor.

***Brezilya’da otobüs şoförleri kontak kapattı

Grevlerin, gösterilerin ardı arkasının gelmediğiülkelerden biri de, Dünya Futbol karşılaşmalarına gerisayımın başladığı Brezilya. Brezilya’da geçtiğimiz haftaRio de Janeiro’da otobüs şoförleri kontak kapattı.Otobüs şoförleri daha yüksek ücret talepleriyle yollara

barikat kurarak Rio de Janeiro’da yaşamı adeta felceuğrattılar.

Greve 9 bin otobüs şoförünün yüzde 70’i destekverdi. Bu nedenle çok sayıda okul da kapalı kaldı.

Dünya Kupası ve iki yıl sonra yapılacak olanolimpiyatlara milyarlarca dolar harcanırken, kamusektöründe kamu ulaşımına, sağlık ve eğitime ayrılanbütçenin düşük olması Brezilya işçi ve emekçilerininöfkesini büyütüyor.

***Panama Kanalı’nda işçiler kazandı

Panama Kanalı’nda iki hafta önce başlayan grev,işçilerin kazanımıyla sonuçlandı. Kararlı grev, patronuişçilerin ücret artışı talebini kabul etmek zorundabıraktı.

15 gün süren grev nedeniyle ülke çapında 400şantiyede iş durmuştu. Panama kanalı, yeni inşa edilengemiler için genişletiliyor.

***Şili’de 100 bin öğrenci sokaklara çıktı

Şili’de 100 bin lise ve yüksekokul öğrencisi başkentSantiago da Chile’de parasız ve daha kaliteli eğitimsistemi talepleri için sokaklara çıktı.

Gençliğin eylemi, yeni hükümetin iktidaragelmesinden sonra gerçekleşen en kitlesel gösterioldu. Eğitim sisteminde Faşist Pinochet dönemindenkalma yasalara karşı uzun soluklu bir mücadelesürdüren öğrenci gençlik, başkent Santiago baştaolmak üzere, birçok kentte başbakan MichelleBachelet’ten parasız eğitim ile ilgili planlarınınetleştirmesini istiyor.

Şili’de eğitim sistemi, faşist darbe dönemindesermayenin çıkarlarına uygun hale getirilmiş vesermayeye hizmet esasına göre şekillendirilmişti.

Dünyadan işçi ve emekçi eylemleri…

Page 26: Kızıl Bayrak 2014-20

İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu (BİR-KAR) Bielefeld tarafından hazırlığı yapılan “Devrimyürüyüşümüz sürüyor” gecesi 10 Mayıs’tagerçekleştirildi.

6 Mayıs 1972’de idam edilen Deniz Gezmiş, YusufAslan, Hüseyin İnan şahsında, 1971 devrimcilerinianmak amacıyla düzenlenen gecenin program akışında‘71 devrimci hareketi ve Greif direnişiyle ilgili ikisinevizyon gösterimi, Yedi Ses Yedi Hikaye MüzikGrubu, şiir dinletisi, ‘71 devrimci hareketiyle ilgili gecekonuşması ile Mikail Aslan ve Grubu yer aldı.

Katılımcı dostları ve yoldaşları selamlayan, geceninprogram akışını anlatan açış konuşmasının ardından‘71 devrimci hareketiyle ilgili sinevizyon gösterildi.İlgiyle izlenen sinevizyonda 1960’lı yıllardaki toplumsalhareket ve işçi direnişleri ile bu sürecin bir ürünü olan‘68 gençlik hareketi; Denizlerin idam süreci, yazdıklarımektuplar, idam sehpası önünde sergiledikleridevrimci duruş ve haykırdıkları son sözler anlatıldı;Mahirler’in, İbolar’ın sergiledikleri devrimci direnişevurgu yapıldı.

Sinevizyon gösteriminin ardından Yedi Ses YediHikaye Müzik Grubu sahneye çıktı. Türkçe, Kürtçe veLazca ezgiler seslendiren grup ilgiyle izlendi. Bu vebenzeri etkinlikleri desteklediklerini ifade eden grup,bundan sonraki faaliyetleri de desteklemeye devamedeceklerini ifade ettiler. Grubun alkışlarlauğurlanmasından sonra, yarım saatlik ara verildi.

Etkinliğin ikinci bölümü, BİR-KAR’ın hazırladığı Greifdirenişiyle ilgili sinevizyonun gösterimiyle başladı.Dikkatle izlenen gösterimin ardından, gecenin şiarınauygun bir seçkiden oluşan şiir dinletisi gerçekleştirildi.

Şiir dinletisinin bitimiyle beş devrimci önderinDeniz, Yusuf, Hüseyin’in idam sehpası önündeki sonkonuşmaları, Mahir’in Kızıldere’deki son sözleri veİbo’nun siyasi savunmasından özlü bir bölüm okunduve ardından gecenin konuşması yapıldı.

Gece konuşmasında 1960’lı yıllarda dünyada veülkede gelişen işçi direnişleri, anti-emperyalist ulusalkurtuluş savaşları, ‘68 gençlik hareketi ve bununTürkiye’ye yansımaları aktarıldı.

‘71 devrimci hareketinin bu iklimde geliştiğininbelirtildiği konuşmada Denizler, Mahirler, İbolarşahsında seçkin önderlerini bulan bu harekettedevrime adanmışlık, siper yoldaşlığı ve devrime güçlüinancın belirgin olduğu vurgulandı.

Yeni dönem proleter devrimciliği dönemi

Reformist/parlamentarist çizgiden kopuşun simgesiolan ‘71 devrimci hareketinin, 12 Mart cuntasıtarafından fiziki olarak ezilmesine rağmen güçlü birmiras bıraktığı ve bunun da etkisiyle ‘74’ten sonragüçlü bir toplumsal hareket ve devrimci bir yükselişinbaşladığının belirtildiği konuşmada, 12 Eylül faşistdarbesiyle durdurulan bu hareketin, tüm ileriözeliklerine rağmen, küçük burjuva sosyalizminiaşamadığı da ifade edildi.

90’lı yıllarla başlayan yeni dönemin proleterdevrimciliği dönemi olduğunun ifade edildiği

konuşmada, bu aşamadan sonra belirleyici olanın sınıfdevrimciliği olduğu Denizler’in, Mahirler’in, İbolar’ınmirasının ancak bu temelde, daha ileriye taşınarakyaşatılabileceği ve bunun ülkemizde Türkiye Komünistİşçi Partisi (TKİP) tarafından temsil edildiği vurgulandı.“Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!”, “YaşasınTKİP!” şiarıyla bitirilen kısa ve özlü konuşma ilgi vedikkatle dinlendi.

Etkinliğin son bölümünde Mikail Aslan ve grubusahneye çıktı. Zazaca ezgiler seslendiren MikailAslan, Zaza dili ve kültürünün yaşatılması gerektiğinede vurgu yaptı ve kendilerinin bu yönde çaba sarfettiklerini belirtti. Başta ‘71 devrimci hareketi olmaküzere, Türkiye devrimci hareketi ve Kürdistanözgürlük mücadelesinin kendilerine ışık tutuğunu vebu değerleri sanatlarıyla yaşatmaya çalıştıklarınıbelirten Mikail Aslan ve grubu ilgi ve beğeniyledinlendi.

Gece, Mikail Aslan ve grubunun ezgileri eşliğindeçekilen halaylarla son buldu.

Geceden notlar…*Sahnenin arkasında, üstünde Deniz, Mahir, İbo

resmi bulunan, “Devrim yürüyüşümüz sürüyor” yazılıbüyük bir pankart asıldı. Salona ayrıca Greifdirenişiyle ilgili bir pankart ile devrimci şiarların yazılıolduğu pankart ve kızıl bayraklar asıldı.

*Etkinlikte, Dersim katliamına değinen ve ‘71devrimci mirasının yaşatılması gerektiğine vurguyapan, Bielefeld ve Çevresi Dersim Derneği’ningönderdiği mesaj da okundu.

*Etkinlikte BİR-KAR, Anadolu Federasyonu veDemokratik Alevi Federasyonu stand açtı.

Kızıl Bayrak /Bielefeld

Bielefeld’de “Devrim yürüyüşümüzsürüyor” gecesi… 

10 Mayıs 2014 / Bielefeld

10 Mayıs 2014 / Bielefeld

Page 27: Kızıl Bayrak 2014-20

Tayyip Erdoğan, AKP’nin 22. İstişare veDeğerlendirme Toplantısı’nın gerçekleştirildiği GüralOtel’de yaptığı kapanış konuşmasında, sözleriniBerkin’in cansız bedenine sapladı. Dedi ki Erdoğan;“İstanbul’da yatıyorlar kalkıyorlar Berkin Elvan.Yüzündeki maskesi, sapanı, cebinde patlayıcılar. Amakalkıyor bakıyorsun, malum medya ekmek almayagiderken… maskeyle mi gidilir, patlayıcılarla mı gidilir?Her şey ortada.”

Ne yapacaktı ki Berkin? Bu kan ve zulüm düzeninişkencecilerinden, istihbaratçılarından yüzünüsaklamayacaktı, öylemi? Peki sizler; yüzünüzdeki din,iman, vatan, millet, bayrak maskesi ile neyisaklıyorsunuz. Aynı sınıfa mensup olduğunuzburjuvalara hizmetinizi, emperyalizme kulluğunuzumu?

“Elinde sapanı” diyor ve çarpıtarak devam ediyor,“cebinde patlayıcılar var.” Ne Bekliyordunuz? Adlarınıanarak kirleteceğinizi sandığınız Denizler’in devrimciyaşamlarını örnek alarak büyüyen Berkin gibi çocuklar,sizler ve sizin çocuklarınız gibi çaldıkları vesıfırlayacakları paraları mı taşıyacaklardı?

“Ekmek almaya giderken… maskeyle mi gidilir?”diye cevabını bilerek soruyor Erdoğan. Haklı bir davaiçin dövüşürken bile, yoksul çocuklarının ailesininyiyeceği ekmeği düşünmesini elbette anlayamaz onlar.Ekmek, burjuva sınıfa mensup olanların değil, sadeceyoksulluların en temel besin maddesidir. ZatenBerkin’in mensup olduğu sınıfın beklediği,“gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde açyatılmayan” o “gül ve hürriyet günlerinde” bir de“ekmek” vardır. Ve evet, öyle bir terör estirdiniz ki,gaza boğduğunuz Haziran günlerinde insanlar “ekmek”almaya bile “maskeyle” gittiler.

Doğrudur, “her şey ortada!” Sizin çocuklarınızıngemiciklerini, “sıfırlayacakları paraları” koruyan tamteçhizatlı katil sürülerinin olduğu bu düzende, elbetteemekçi çocuklarının “yüzünde maskesi, elinde sapanı”olacak.

Hepiniz oradaydınız

Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürüyor: “Üç gençidam edilirken, 12 Eylül idam yapılırken, hukukçiğnenirken, bunlar ve bunların zihniyeti hep oradaydı.1 Mayıs 77’de işçiler ölürken de oradaydılar.”

Kastettiği CHP... Doğru, bu düzenin sebep olduğutüm tarifsiz acılarımızda, CHP’nin de diğerleri kadarpayı var. Peki Erdoğan gibilerinin geçmişini, bu gibiinsanlık suçlarından hangi haklı neden alıkoyabilir?Hepiniz oradaydınız, yaşadıklarımız tanıktır.

16 Şubat 1969 günü devrimciler, 6. Filo’ya kaşıyürürken, mensubu olduğunuz Milli Türk Talebe Birliğide (MTTB) Kanlı Pazar’ı tertipliyordu. 16 Şubat günügazeteleriniz “Kızılları boğmanın vakti geldi”, “Ya tamsusturacağız ya kan kusturacağız” manşetleri atıyordu.

MTTB içinde Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan,Bülent Arınç, Mehmet Ali Şahin, Cemil Çiçek, BeşirAtalay, Abdülkadir Aksu, Hüseyin Çelik, AhmetDavutoğlu, Numan Kurtulmuş, Fehmi Koru,Abdurrahman Dilipak, Osman Pepe, Necati Çetinkaya,Kadir Topbaş’ın olduğunu unutturabileceğinizi misandınız?

Hiçbirinizin durduğu yer değişmedi

Bu düzende işlenen insanlık suçlarında “devletinbekasını” savunan tümünüzün suçu var. Ne yaparsanızyapın ortaksınız. Ellerinizde birlikte akıttığınızinsanların kanı var. Son olarak Erdoğan’ın konuştuğusaatlerde, bir suç da Van’da işlediniz. 10 yaşındakiçocuk, polisin attığı gaz fişeğinin boğazına gelmesiyleyaralandı.

Birlikte işlediğiniz tüm suçların hesabını yinebirlikte vereceksiniz.

Erdoğan Berkin’in maskesive sapanını unutamıyor!

Haziran Direnişi sırasında Ankara’da başındangaz fişeğiyle yaralanan kişinin açtığı tazminatdavasında mahkemeye savunma gönderen EmniyetGenel Müdürlüğü, “Davacı polise karşı kendinikorumadığı için kusurludur” dedi. Böylece “eylemegiden bunu göze alacak” denirken, direnmeninmeşruluğu da itiraf edildi.

Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM), soruşturmayasunduğu savunmada polis saldırısında yaralananC.A.’yı suçladı.

Ankara 5. İdare Mahkemesi’nde HaziranDirenişi’nde yaralanan C.A.’nın başvurusuylabaşlayan soruşturma süreci devam ediyor. Polissaldırısını savunan EGM gönderdiği savunmadaşunları ifade etti: “Davacı, orada şiddet eylemlerininyaşandığını, Emniyet güçlerinin müdahale etmekzorunda kaldığını bile/göre olay yerine tedbiralmadan çıkmıştır. Davacı bu nedenle kusurlubulunmaktadır.”

“Eyleme katılırsan yaralanırsın”

Savunmayı değerlendiren C.A.’nın avukatı DoğanErkan, polisin eylemcilere “Eyleme katılıyorsan ya daoradan geçiyorsan, polis olarak aşırı şiddetuygulayabiliriz, buna karşı tedbirini almazsanyaralanabilir, hatta ölebilirsin” denildiğini ifade etti.

Erkan, sözlerine şöyle devam etti: “Bu, sosyaldevlet değil de düşman devlet, düşman ceza hukukubakışının bir sonucu. Eyleme katılırsan potansiyelolarak yaralanırsın diyor Emniyet. Temel hak veözgürlüklerin korunması ilkesi terk edilmiş burada.”

Polis şiddetine karşı direniş meşrudur

Polisin savunması, “delil” olarak bir dizi davaiddianamesine eklenmesini sağladığı baret, gazmaskesi gibi eşyaların meşruluğunu da itiraf etmişoluyor. Polis terörü devam ederken, savunmayla biryandan “eyleme giden bunu göze alacak” tehdidisavruluyor diğer yandan da gerçek itiraf ediliyor.

Polisten pervasızlık:Kendini korumalıydı!

Page 28: Kızıl Bayrak 2014-20

12 Mayıs’ta görülen dava öncesinde polis Kayseri’yiablukaya aldı. Davaya katılmak için kent dışındangelenlere arama yapıldı.

Ali İsmail’in anne ve babasını duruşma salonundakibirçok destekçinin yanı sıra, Berkin Elvan’ın babasıSami Elvan ve Ethem Sarısülük’ün ailesi de yalnızbırakmadı.

Duruşma devam ederken adliye önünde de kitlekonuşmalarla ve sloganlarla bekleyişini sürdürerekkatillerden hesap sorma çağrısı yükseltti.

Sami Elvan ve diğer destekçiler davaya katılmatalebinde bulundular. Savcı ise ‘suçtan doğrudan zarargörmedikleri’ gerekçesiyle davaya katılma taleplerininreddedilmesini istedi. Sanıklar da Korkmaz ailesidışındakilerin katılma taleplerinin reddedilmesiniistediler.

Tanık ifadelerinin dinlendiği mahkemede tanıkSemih Berkay Yapıcı’nın saldırının gelişiminianlatmasından sonra fotoğraflardan teşhise geçildi.Yapıcı uzun saçlı saldırgan polise dikkat çekti.

Mahkemeye verilen arada Ali İsmail Kormkaz’ınannesi ve Mehmet Ayvalıtaş’ın abisi duruşmaya ilişkinkonuşma yaptılar. Anne Korkmaz “daha önce bir oğlumvardı şimdi binlerce oğlum binlerce kızım oldu. Ellerimkatillerin yakasındadır” dedi.

Katillerin avukatından pervasızlık

Katillerin avukatları da pervasızlığı eldenbırakmadılar. Faillerden birinin avukatı Tanık SemihBerkay Yapıcı’nın ifadeleri için “Gezi olaylarına katılanbirinin tanıklığına nasıl güvenebiliriz” demeküstahlığını gösterdi.

Tanıklardan Turhan Güler yaşananları anlattı.Turhan, Ali İsmail’le saldırının ardından karşılaşmasınave hastane sürecinde yaşananlara değindi. Darpnedeniyle Ali İsmail’in bilincinin tam açık olmadığını,net yanıtlar veremediğini aktardı.

Tanık Fırat Köse ise ifadesinde şunları belirtti:“Ali’nin ağzında ve kolunda da ağrısı vardı.‘Poliklinikleri bekleyin isterseniz’ dedi doktor. Bizbekledik 1 saat kadar. Poliklinikler açıldıktan sonraoradaki görevliler Ali’nin önce ifade vermesigerektiğini söylediler. Biz de doktorun söylemi sonrası

(2 gün dinlensin geçer) hep beraber eve gittik veuyuduk. Ali bizden önce acıyla uyandı. Ali ve Okantaksiyle beraber hastaneye gittiler. Oradan karakolkarakol gezdiler. En son devlet hastanesine gittiğindede beyin kanaması geçirdiğini öğrendik. Oradan da bizitıp fakültesine yönlendirdiler.”

Hakimden ‘hatırlatma!’

Köse’nin ardından “tanık” sıfatıyla polislerle birlikteeylemcilere saldıran Serkan Kavak kürsüye çıktı.

Hakim Serkan Kavak’a “Sorulan sorular hakkınızdasoruşturmaya sebebiyet verecek ise cevap vermemehakkınız var” diyerek ‘tarafsızlığını’ gösterdi.

Müdahil avukatları tüm tanık anlatımları veteşhislere dayanarak tutuksuz sanık polis YalçınAkbulut’un tutuklanmasını talep etti.

Savcı tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinindevamını, polis Yalçın Akbulut’un da tutuklanmasınıtalep etti.

Mahkeme heyeti tutuklulukların devamına,tutuklanma talebinin reddine karar verdi. GürkanKorkmaz’ın talep ettiği, avukatın sanık vekilliğinindüşürülmesi içinse mahkemenin böyle bir kararalamayacağı ifade edildi.

Mahkeme heyeti, Eskişehir EmniyetMüdürlüğü’nden o gün polislere gaz maskesi ve kaskverilip verilmediğinin sorulmasına, hastane personeliiçin varsa soruşturma dosyasının istenmesine ve de Aliİsmail’e ait hastane kayıtlarıyla, adli tıp raporununistenmesine karar vererek duruşmayı 14 Temmuz’aerteledi.

Hesap sorana kadar mücadele sürecek

Duruşmadan çıkan kitle adliye önündebekleyenlerle buluştu. Burada ilk konuşmayı anneKorkmaz yaptı. Anne, hesap sorana kadarmücadelenin süreceğini ifade etti.

Ardından baba Korkmaz, Ali İsmail’in arkadaşı veKorkmaz ailesinin avukatı konuştu. Duruşmadayaşananlar aktarılırken hesap sormak içinmücadelenin sürdürülmesi gerektiğine vurgu yapıldı.

Kızıl Bayrak / Kayseri

Korkmaz davasında2. duruşma...

İstanbul Cumhuriyet Savcısı Ali İhsan Demirelhakkında, 19-22 Aralık 2000’de yaşanan Türkiye’ninen vahşi hapishaneler katliamının gerçek faillerinedava açmadığı için, bu katliamda öldürülenlerinyakınları tarafından suç duyurusunda bulunulmuştu.Bu nedenle İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ndedava açıldı. Ancak Demirel, kendisini sadeceYargıtay’ın yargılayabileceğini söyleyerek itiraz etti.

Demirel’in itirazının kabul edilmesinin ardındandosya Yargıtay 5. Ceza Dairesi’ne gönderildi. Sonuçolarak Demirel ancak 7 Mayıs’ta mahkemeye sanıkolarak çıktı. Demirel yaptığı savunmada şunlarısöyledi: “Olaylar 14 yıl öncesine aittir ve çok sayıdaölen ve yaralananlar vardır. Suçlamaları kabuletmiyorum. Eyüp’teki çalışma şartları içinde elimdengelen gayreti gösterdim. Şimdilik savunmalarımbundan ibarettir.”

Katledilenlerin yakınlarının avukatları iseDemirel’e 151 soru sorudu. Demirel sorulardan43’üne “Hatırlamıyorum”, 4’üne ise “Bilmiyorum”cevabını verdi.

1. sınıf savcı Demirel’in “hatırlamadığı”soruların bazıları:

“Başsavcı dışında size emir ve talimat veren oldumu? Soruşturma yapmanıza engel olan kişi ya dakişiler olduğunu hatırlıyor musunuz? Operasyonsonucunda ölenler arasında kömürleşmiş cesetgördünüz mü, kaç adetti? Yanmış ve kömürleşmişcesetlerden rastladığınız olmuş muydu? Cezaevinegittiniz ölüleri gördünüz, cezaevini ne zamanmühürlediniz? Ne zaman 1. Sınıf savcı oldunuz?Göreve başladığınızda ilk yaptınız ne oldu? Tutanağınyazılması sırasında zabıt katibine kim talimatveriyordu? Tutanağın tutulduğu yerde katip ve 3savcıdan başkaları var mıydı? Cezaevinde sizi kimkarşıladı? Eyüp 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargıçHakan Günay başkanlığında İstanbul Barosu AvukatHakları Merkezi’nin de gözlemci olarak bulunduğuavukatlar heyetiyle birlikte mahkemenin resmibilirkişisi ile birlikte keşif yapıldığını hatırlıyormusunuz? Cezaevi savcının ismi neydi?Tutanaklardaki imza eksikliğini araştırdınız mı?”

Aynı savcı ilk duruşmadasusma hakkını kullanmıştı

Davanın 27 Ocak’ta yapılan ilk duruşması müdahilavukatlara haber verilmediğinden, avukatlarduruşmaya katılamamıştı. Demirel, İstanbul 6. AğırCeza Mahkemesi’ne gönderdiği dilekçede ise“İşlerimin yoğunluğu nedeniyle yasal susma hakkımıkullanmak istiyorum” diyerek beraat talep etmişti.

Bu dilekçede yine “daha önce yazılı ve sözlüsavunma verdiğini, olayı ayrıntılarıyla açıkladığını,burada tekrarlamak istemediğini” söylemişti. AncakDemirel, müdahil avukatların da bulunduğu ve sorusorma hakkını kullandığı bir duruşmaya daha önce hiçkatılmamıştı.

19 AralıkKatliamı’nın savcısı“hatırlamıyor”

Page 29: Kızıl Bayrak 2014-20

Ali İsmail Korkmaz davasının ikinci duruşması sonaerdi. 3 Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanınsonunda ara kararını açıklayan mahkeme tutuklukatillerin tahliyelerine ilişkin talepleri reddetti. AyrıcaAli İsmail’in katliamında rolü somutlaşmış olankatillerin tutuklanmasına ilişkin talepleri de reddetti.Mahkeme heyeti üçüncü duruşmanın 14 Temmuz’dayapılmasını kararlaştırdı.

Ali İsmail Korkmaz’ın katledilmesine şahit olanFatih Kırbaş, Sefa Kırbaş ve Osman Kırbaş adlıkardeşler yaşananları mahkemede ayrıntılı olarakanlattılar. Ali İsmail’in katledilmesine tanık olan üçkardeş de olay günü sekiz on kişilik gaz maskeli, sopalıve telsizli bir grubu gördüklerini ifade ettiler. Fırıncıİsmail Koyuncu’nun da içinde olduğu kişilerin Ali İsmailKorkmaz’ı vahşice dövdüklerini, kolluk güçlerinin de Aliİsmail Korkmaz’ın dövülmesine eşlik edip, Ali İsmailKorkmaz’ı dakikalarca copladıklarını söylediler.Tanıkların mahkemede verdikleri ifadeler Ali İsmailKorkmaz’a pusu kurulduğunun açık kanıtıdır. Tüm buaçıklamalara rağmen dışarıdaki katillerintutuklanmasına ilişkin taleplerin tümü reddedilmiştir.

Dava dosyası uzun süre askıda bırakıldı

Ali İsmail’in katillerinin tümünün yargılanmasınınhayalden ibaret olduğunu süreç gösterdi. Zira dündenbugüne davayla ilgili olarak yaşananlar katilleriaklamaya ilişkin bir dizi kanıtı içinde barındırmaktadır.Bunlardan biri Ali İsmail Korkmaz’ın soruşturmadosyasının uzun süre askıda bırakılması, herhangi birişlem yapılmadan üzerine sünger çekilmekistenmesidir. Bunun için görüntüler üzerindeki sisperdesi aylarca kaldırılmamıştır. Ali İsmail Korkmaz’ınnerede dövüldüğü ve saat kaçta hastaneye geldiği biletam bir muammaya dönüştürülmeye çalışılmıştır.Toplanan kamera görüntüleri önce bilerekaçılmamıştır. Aylar sonra, toplumsal baskının artmasınedeniyle görüntülerin bir kısmı gün yüzüneçıkarılmıştır.

Ortaya çıkan görüntüler bize; Eskişehir Valisi’nindediği gibi Ali İsmail’i dövenlerin “arkadaşları” değil,polisler ve “kapayıp eve gittim, görmedim” diyen esnafolduğunu gösterdi. Vali “ne geçmiş” olsun dedi ne de“başınız sağolsun!” Buna rağmen ilk başta “arkadaşlarıdövmüştür” diyerek emekçilerin kafasını bulandırmakistedi. Sonrasında dövenler ortaya çıkınca da hala“siviller ağırlıkta dövmüş” diyerek; o içimiz sızlayarak,dizimizi döverek, dudağımızı sıkarak izlediğimiz polistekmelerini görmezden geldi.

Vali hem pusuyu polislerin kurduğunu biliyordu,hem de Ali İsmail’in katledilmesinin zeminini polisinhazırladığından haberdardı. Vali, Ali İsmail Korkmaz’ıngörülmesini istemediği için, suçu esnafa ataraksıyrılmaya çalışmıştı. Esnaf, polis sokağa girene kadarkimseye el kaldıramazken, eli sopalı, bir kısmı gazmaskeli polislerin korumasında, onlardan cesaretalarak sokağa her girene saldırdı. Esnafın buhareketinde bile, polislerin-devletin sorumluluğuyatıyordu.

Buradaki asıl vahşet; devletin kolluk güçlerinin bir

olayı dağıtmak isterken her yolu mubah görmesiydi.Devlete göre karşısında olan ilericilerin, aydınların,“düzene karşı devrim” diyen devrimcilerin ne yaşamhakkının ne de vücut bütünlüğünün önemi vardı. Asılvahşet buydu. Ali İsmail’in dövüldüğü sokağa TEMpolislerinin girmesinin amacı açıktı. Amaçları arasokaktan eylemcileri çembere almaktı.

Benzer şekilde caddenin karşı sokağında da aynışeyler yapılıyordu. Burada da devletlilerin açık bir emrisöz konusuydu. 31 Mayıs’ta 170 kişi gözaltınaalındığında hem ortalık ayağa kalkıyor hem de en az 15saat polisler karakolda uğraşmak zorunda kalıyorlardı.Bu yüzden 1 Haziran’da ve 2 Haziran’da gözaltı sayıları10-15’i geçmiyor, ama sokaklarda dövülen insan sayısı50’den fazla olarak görülüyordu. Bunun bir emirolduğu, bir plan dahilinde yapıldığı açık olmasınarağmen emekçilerden saklanıyordu. Bu nedenleuygulanan şiddetin, şiddetin yarattığı ölümcülsonuçların gerçek sorumlusu devletti.

Sokağa giren polislerin hepsinin TEM polisleriolması bir rastlantı değildir. Kaldı ki, bir saatten uzunsüre o sokakta arabaların arkasına saklanarak pusukuran polisler, burada o kadar saat amirlerinin haberiolmadan durmazlardı.

Ali İsmail Korkmaz davasına bakan mahkeme veiddianameyi hazırlayan savcı da adalet peşindeolmadığını duruşmada gösterdi.

Ali İsmail’in sokağa girişini, girdiği zaman oradakiTEM polisinin dövdüğünü gördük. Tanığın ifadesinegöre sokaktan çıkarken de dövülmüş. Görüntülerizlendiğinde, tutuklanan polisin Ali İsmail kaçarken elişaretiyle ilerideki polislere hareket yaptığı, tutmalarınıistedikleri açıkça görülüyordu. Adalet için, o sokaktabulunan Ali İsmail’e vuran herkesin yargılanması,tutuklanması gerekiyordu. Amirlerinin azmettirmesuçundan tutuklanması gerekiyordu. Ali İsmailKorkmaz davasına bakan mahkeme bunların hiçbiriniyapmadı. Bu yöndeki talepleri reddetti.

Gerçek adalet için mücadeleye!

AKP iktidarının gölgesi Ali İsmail Korkmaz davasının

her aşamasında görülmüştür. Zira mahkemelerinbüyük bir kısmı AKP mahkemelerine dönüşmüştür.Mahkemeler de buna uygun davrandılar ve haladavranıyorlar. Bekir Bozdağ’a yumruk atıldığı için 2günde 5 polis açığa alınırken, şu an 1 polis hariç diğerpolisler bellerinde silahla görevlerine devam ediyorlar.Haziran Direnişi’ne katılanlara 17’şer yıldan dava açıp“örgüt”e sokanlar, o sokakta Ali İsmail’e kurulanpusuya, hazırladıkları iddianamede “örgütlü işyapılarak oradaydılar” diyemiyor! Zira var olan hukuk,burjuva sınıfının hukukudur.

Mahkemeler, Haziran eylemlerinde üstünde baret,deniz gözlüğü olunca “suç aleti var” diyerek tutuklamateröründe sınır tanımadılar. Zira burjuva hukukuemekçileri, emeğin korunması mücadelesinin öznesiolan devrimcileri hep potansiyel tehdit olarak gördü.İlerici ve devrimcilere yönelik sürek avını kesintisizolarak uyguladı.

Ali İsmailler’e yapılan saldırıların arkasındaki elinüzerinde devlet yazıyordu. Zira devletlilerin gözündeAli İsmailler’in canlarının hiçbir değeri yoktu. Buanlayışlarının gereği olarak Ali İsmail Korkmaz’ınkatledilmesi üzerinde sis perdesi oluşturmaya çalıştılar.Şimdi de katliamın arkasındaki devlet eli gerçeğinikarartmak için tüm hünerlerini sergiliyorlar. Mahkemede bu anlayışla hareket etti ve hala ediyor.

Ali İsmail’in katledilmesinde icracı rolüoynayanların görüntülerinin ortaya çıkmasının nedenikolluğun ve savcıların görevini yapması değildir.Gerçek neden emeğin toplumsal kesimlerininmücadelesidir. Hesap soran mücadele ve militaneylemler olmasaydı ne görüntüler bulunur ne dekatiller ortaya çıkarılırdı. Şimdi, Haziran Direnişi ilebütünleşmiş olan “bu daha başlangıç” ruhuylakatillerin cezalandırılması için mücadeleyi büyütmezamanıdır. Ali İsmail Korkmaz davasının geleceği,davadan asgari bir başarıyla çıkmanın yolu katillerinarkasındaki devletten hesap sormak için işçi veemekçilerin seferber olmasıdır.

Yapılması gereken, mahkemenin vereceği kararıelleri böğründe beklemek değil, Ali İsmail Korkmaz’ınkatili sermaye devletinden hesap sormak içinmücadele ateşini harlamaktır.

Ali İsmail’i devlet öldürdü!

Page 30: Kızıl Bayrak 2014-20

Eylemlerle Mehmet İstif anılırken polis şiddetineduyulan tepki gösterildi. Özellikle biber gazınınkullanımına dikkat çekilen eylemlerde biber gazıkullanımının yasaklanması talebi öne çıktı.

Güvenpark’ta polis terörüne lanet

Ankara’da ilerici ve devrimci güçler AnkaraDayanışması’nın çağrısı ile Güvenpark’ta bir arayagelerek Mehmet İstif’in devlet tarafındankatledilmesini protesto etti.

Basın açıklaması, yaşanan olayın anlatılması ilebaşladı. Sonrasında ise Mehmet istif’in son sözleriokundu. Basın açıklaması şu ifadelerle sonlandırıldı:“Bizler Mehmet İstif’in katillerini biliyoruz. Ethem için,Ali İsmail için, Abdo Can için, Medeni için, Mehmetiçin, Ahmet için, Hasan Ferit için, Berkin için ve adaletiçin direnişi büyüteceğimizi bir kez daha kamuoyu ilepaylaşıyoruz.”

Açıklamanın ardından Mehmet İstif’i HaziranDirenişi’nde Mersin’de tanıyan bir kişi konuşmagerçekleştirdi. Konuşmada Mehmet İstif’in direniştekahramanca direndiğini belirtti. Devletin bu nedenleonu hedef alarak saldırdığını vurguladı. Konuşmanınardından basın açıklaması sonlandırıldı. Basınaçıklamasına BDSP, DLB, Halkevleri, SYKP, ESP,Devrimci Proletarya, EMEP, Kaldıraç, SODAP, MücadeleBirliği ve birçok ilerici ve devrimci kurum flamaları ilekatılarak destek verdi.

Buca BDSP: Katil devlet hesap verecek!

Mehmet İstif ve Soma’da göçük altında katledilenişçiler için Buca BDSP Şirinyer Tansaş önünde basınaçıklaması yaptı.

Tansaş önünde bir araya gelen BDSP’liler kızılbayraklar ve “Haramilerin saltanatını yıkacağız!” şiarlıpankartlarıyla kitleye seslendiler.

Haziran Direnişi’nde katledilenlerin adlarınınhaykırılmasıyla başlayan eyleme çevredeki emekçileralkışlarla destek verdi. BDSP adına yapılan açıklamadaşunlar ifade edildi: “Sefalet koşullarına mahkum edilenişçilere ve emekçilere sesleniyoruz, iş kazası adı altındaiş cinayetlerine kurban edilmek istenen işçileresesleniyoruz, her gün sokak ortasında kadıncinayetlerine kurban edilmek istenen emekçi kadınlarasesleniyoruz, geleceksizleştirilen üniversiteöğrencilerine, liselilere sesleniyoruz. Bugün Mehmetİstif’i kaybettik. Bugün 300 işçi arkadaşımız Soma’dagöçük altında!”

Katliamlarla harmanlanan bu sistemin gençlereölümü reva gördüğü gibi saçtığı zehirle katledilen,cinsel istismara uğrayan çocuklar için bile ilgili bakanın“çocuklarınıza çığlık atmayı öğretin” diyerek kitlelerlealay ettiğine dikkat çekilerek sınıf devrimcilerinin bubataklığı kurutmak için mücadeleyi yükselteceğivurgulandı.

Soma’daki iş cinayetinin kınanmasıyla sürenkonuşma “İş kazası değil, bu bir cinayet!” sloganı ile

karşılandı.Son olarak da devletin katliamcı gücünü yine

katliamcı tarihinden aldığı, 41 sene önce devrimciönderleri katleden devletin bugün devrimcilere,sokaklara çıkan kitlelere saldırdığı ifade edildi.

Katillerden hesap sorma çağrısısokaklarda yankılandı

İzmir’de bir diğer eylem Alsancak’tagerçekleştirildi. Halkevleri’nin çağrısı ile SevinçPastanesi önünde toplanan ve aralarındaHalkevleri, Öğrenci Kolektifleri, GençlikMuhalefeti, DİP ve Kaldıraç’ın olduğu kitleAlsancak’ta Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde yürüyüşgerçekleştirdi. Açıklamada “Berkin de olduğu gibi polisterörü ile bir kişi daha katledildi” denildi.

Mersin’de Barış Meydanı’na yürüyüş düzenlendi.Eylemde ana çevre yolu da kapatıldı. “Mersin uyuma,şehidine sahip çık” sloganları atıldı. Kitle uzun yürüyüşboyunca yolu trafiğe kapatarak “Mehmet İstifölümsüdür!” sloganını haykırdı.

Kadıköy Yoğurtçu Parkı Forumu’nun çağrısıyla19.00’da Yoğurtçu Parkı’nda buluşan kitle saat20.00’de sloganlarla Boğa Heykeli’ne geldi. Bir süresloganlarla burada bekleyişe devam edildikten sonrayürüyüş başladı.

“Mehmet İstif ölümsüzdür, biber gazı yasaklansın”pankartının açıldığı yürüyüş boyunca “Katil devlethesap verecek!”, “Bedel ödedik bedel ödeteceğiz!”,“Gezi şehitleri ölümsüzdür!” sloganları atıldı.

Ayrıca Soma’da maden ocağındaki işçiler de “Somaişçisi yalnız değildir!” sloganıyla sahiplenildi.

Bahariye Caddesi üzerinden devam eden yürüyüşMehmet Ayvalıtaş Meydanı’nda son buldu. Yoğurtçu

Parkı Forumu adına kısa bir konuşma yapan CansuKaya, hem Mehmet İstif’in polisin sıktığı gazdan dolayıyaşamını yitirmesini hem de Soma’daki madenişçilerine yaşatılanları protesto etmek içintoplandıklarını ifade etti. Kaya, bunların devletingerçekleştirdiği ilk katliam olmadığını ifade ederekkonuşmasını sonlandırdı.

Sarıgazi’de Vatan İlköğretim Okulu’nun önündenbaşlayan yürüyüş ise konuşmalar vehaykırılan sloganlar eliğinde ilerledi. Gezi direnişçisiMehmet istif ölümsüzdür! pankartın açıldığı eylemdeHaziran Direnişi’nde katledilenler anıldı. Son olarak 16Mayıs Cuma günü Mayıs şehitleri ile ilgili yapılacakeylemin çağrısı yapıldı.

Antalya Akdeniz Üniversitesi’nde Mehmet İstif’inölümüne dikkat çekmek isteyen eylemciler, AkdenizBahar Şenlikleri’nde “Mehmet İstif’in katili AKPpolisidir!” pankartını açtı. Eylem başladıktan bir süresonra, önce faşistler ardından da özel güvenliklersaldırdı. Saldırılar polisin kampüse girmesiyle birliktedevam etti.

“Mehmet İstif ölümsüzdür!”

13 Mayıs 2014 / Buca

Page 31: Kızıl Bayrak 2014-20

Devlet korumasındakikayıp çocuklar

Araştırmalara göre Türkiye’de 6 bin çocuk kayıp.Özellikle son zamanlarda yaşanan çocuk cinayetleri,kayıp çocuklar konusunu daha da önemli halegetiriyor.

Ancak devletin gözetiminde olması gerekençocuklardan haber alınamaması, 3 çocuktanbahsedenlerin çocuklara duyduğu şefkati gösteriyor.Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı verilerine göre 3bin 71 çocuk, devlet koruması altında gözükmesinekarşın, herhangi bir kurumda bulunmuyor.

Resmi kayıtlarda devlet koruması altındagözüken çocukların tamamının fiili olarak devletkurumlarında gözükmemesini kimse açıklayamıyor.2013 Aralık ayı istatistiklerine göre kayıtlarda‘koruma altında’ görünen 3 bin 71 çocuğun neredeolduğu bilinmiyor.

Çocuklara yönelik şiddet ve cinsel suçlarıyeniden gündeme getirenlerin, kendi ‘kaybettiği’ bukadar çocuk hakkında suskun kalması, ne kadarsamimi olduklarını göstermektedir. Amaçlananınçocukları korumak olmadığı fazlasıyla açıktır.

Kürt Dil Bayramı, 15 Mayıs 1932 tarihinde Kürtaydın Celadet Alî Bedirxan öncülüğünde Suriye’ninbaşkenti olan Şam’da sürgünde çıkarılan Hawar(İmdat) dergisinin ilk sayısının tarihi olarak kutlanıyoryıllardır.

Latin alfabesine dayalı Kürt alfabesi oluşturmaçalışmalarında bulunan Kürt entelektüeli Celadet EliBedirxan aynı zamanda 1898 yılında Mısır’ın başkentiKahire şehrinde ilk Kürtçe gazete Kürdistan gazetesininçıkarılmasına öncülük yapan Mikdat Mithat Bedirxanile aynı aileden. Sürgün ve yasaklara karşı Kürt dilini velehçelerini diriltmek, yazı dili olarak gelişmesinihızlandırmak amacıyla çıkarılan Hawar Dergisi,Cegerxwîn, Nûreddîn Zaza, Osman Sebri, Qedri Can veKamuran Bedirxan gibi dönemin Kürt edebiyatınıntanınmış yazar ve şairlerinin eserlerini yayımlarken,Feqîyê Teyran, Elî Herîrî, Ehmedê Xanî ve Melayê Cizîrîgibi büyük şairlerin şiirlerine yer verdiği gibi İranlı şairve döneminin bilim adamı Ömer Hayyam’ın daşiirlerini Kürtçe’ye çevirerek yayımlamıştır.

Kürtçe’nin o yıllardaki durumuna benzeyen 90 yıllıkve 90’lı yıllarda daha ağır hissedilen süreç Avrupa’yagöç eden aydın ve yazarların da karşılaştığı bir durumolarak yıllarca kendisini hissettirdi. Kürtçeninkonuşulmasının ve yazı dili olarak kullanılmasının vegelişmesinin engellenmesi, ulusal bilincin açığaçıkmaması ve halkların çektikleri acıların ortayaçıkmaması için egemenler tarafından bilinçli olarakyapılan bir durumdu. Ve bu durum halklarınmücadelesi sonucunda yasal olarak değişse bilezihniyet olarak değişmediği; Kürtçe şarkı söylediği içinhakkında propaganda yaptığı gerekçesi ile dava açılansanatçılar ve Kürtçe konuştuğu için linç edilmeklekarşılaşan vatandaş örnekleriyle tüm gerçekliğiylegörülüyor. Kürt, Laz, Arap, Hemşin ve birçok ulusun vehalkın çocuklarının kendi anadillerinde eğitimgörememeleri her şeyi tek başına özetliyor. Çocuklarınkendi anadillerinde eğitim gördükleri ve çocuk işçilikleçalıştırmanın olmadığı, iş cinayetlerinde ölümlerin son

bulduğu ve çocukların ve büyüklerin savaşlardaölmediği bir dünya dileğiyle mücadeleye…

* * *

Yaralı Üçgende Ulusal Birlik Konferansı

10-11 Mayıs tarihleri arasında TZP-Kurdî Gever(Yüksekova) Şubesi tarafından Kürtler arasında UlusalBirlik konusuna katkı sunmak, Kürdistancoğrafyasındaki şehirleri tanıtmak ve Kürt dili, tarihi,kültürü ve sanatı hakkında bilgi vermek amacıylaRojava, Kürdistan Federe Bölgesi, İran Kürdistan’ı,Avrupa ve birçok şehirden gelen alanlarında tanınmışaydın, araştırmacı ve siyasetçi tarafından dil, tarih,siyaset konulu panellerle ‘Di Sê Kuça Birîndar DeYekitîya Neteweyî’ (Yaralı Üçgende Ulusal Birlik)Konferansı gerçekleştirildi.

Konferansa katılan kurum ve panelistlerin dedestek verdiği, evlatlarını ‘90’lı yıllarda kaybedenaileler tarafından her hafta ilçedeki Sanat Sokağı’ndagerçekleştirilen Cumartesi eyleminde Hamza Tutan’ıngözaltına alınarak öldürülüş hikayesi anlatılarak kayıpailelerinin hukuk mücadelelerinin süreceği vefaillerinin bulunup yargılanmaları talep edildi.

Konferansta panellerinde Kürtçe’nin, Kurmancî,Dimilî (Zazakî) ve Soranî lehçelerinde yapılan sunumlarile güncel politik ve sosyal olaylarla ilgili tartışmalaryapılarak ‘çözüm ve barış süreci’ olarak adlandırılansüreçte hendek ve karakol yapımlarının yanlışolduğuna ve sınırların anlamsızlaştığına dikkat çekildi.Ulusal Birlik ve Kürdistan Ulusal Konferansı’nıntoplanması çağrılarının yapıldığı konferansta Kürt dilive lehçeleri ile ilgili daha fazla çalışmanın yapılması,anadilde eğitim, siyasi tutsakların serbest bırakılması,sinema, tiyatro ve dizi gibi sanat çalışmalarının dahafazla desteklenmesi talep edildi.

Gever’den bir Kızıl Bayrak okuru

Kızıl BayrakHaftalık Sosyalist Siyasal Gazete

Yönetim Adresi:Eksen Yayıncılık Millet Cd. Selçuk

Sultan Cami Sk. No 2 / 9 Fatih / İstanbulTlf. No: (0212) 621 74 52 - 0536 285 73 25

e-mail: [email protected]: @kizilbayraknet

http://www.kizilbayrak.net

Baskı: ESMAT MatbaacılıkM. Nezih Özmen Mah. Yüksel Sk. No: 19

Güngören / İstanbul

Sayı: 2014/20 * 16 Mayıs 2014Fiyatı: 1 TL

Sahibi ve Y. İşl. Md.: Tayfun AltıntaşEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti.

Yayın türü: Süreli Yaygın

Cejna Zimanê Kurdî Pîroz Be!Kürt Dil Bayramıkutlu olsun!

Page 32: Kızıl Bayrak 2014-20

Kapitalizm kanımızı emen, canımızın üzerinden beslenen, kârına kâr katmaktanbaşka bir amacı olmayan bir sistemdir.

Yani insanlık dışı, vahşi, akıl dışı bir sistem... Dünyada milyonlarca işçi ve emekçiyi sefalete sürükleyen kapitalizm

milyarlarca işçiyi kuralsız bir çalışma sistemine mahkum ediyor. İşçi sınıfınınörgütsüz ve dağınık tablosundan güç alarak kuralsız, güvencesiz, sigortasız ve kayıtdışı çalıştırmaya zorluyor. Kuralsızlığın kural olduğu bir dünya yaratarak, işçileriölümle burun buruna yaşamak zorunda bırakıyor.

Ölümle burun buruna çalışma

Türkiye’de her ay iş cinayetleri raporu yayınlanıyor. Bu raporlarda da görüldüğüüzere Türkiye’de her ay ortalama iş cinayetlerinden ölen işçilerin sayısı 50 ile 100arasında değişmektedir.

İnşaat sektöründe son dönem palazlanan Ağaoğlu birçok yere gökdelenler,plazalar dikerken, reklamlarda da boy göstererek yaptığı işlerin ne kadar göz alıcıolduğunu anlatırken, adeta orman kanunlarının geçerli olduğu inşaatlarda bugökdelenlerin, plazaların yapımında kaç işçinin kanın aktığından kimsebahsetmiyor.

Başta, sermaye sınıfının en büyüklerinden olan Koçlar olmak üzere birçokmilletvekilinin de sahip olduğu tersanelerde gemiler inşa edildiğinde yapılanrenkli, cümbüşlü açılışlarda havai fişekler atılırken, şampanyalar patlatılırken,kendilerine güzel methiyeler dizilirken, geminin yapım aşamasında kaç işçininhayatını kaybettiğinden kimse bahsetmiyor.

Yerin yüzlerce metre altında ortaçağ koşullarında çalışmak zorunda bırakılan vealınmayan üç kuruşluk iş güvenliği önlemleri yüzünden her yıl onlarcasını, bugün

de Soma’da yüzlercesini kaybettiğimiz maden işçilerinden kimse bahsetmiyor. Ancak, birden fazla ölüme yol açan iş cinayetleri zorunlu olarak gündeme

geldiğinde, sermaye devletinin sözcüleri medyada boy gösterip timsah gözyaşlarıdöküyor. Kimi durumlarda göstermelik cezalarla cinayet geçiştiriliyor. Hatırlanacağıüzere geçmiş yıllarda Gisan Tersanesi’nde kum torbası yerine işçiler denek olarakkullanılmış, yaşanan iş cinayetinde 3 işçi hayatını kaybetmişti. Bu olaydan Gisanpatronu hiç ceza almazken, işçilerin tepkisi ile oluşan kamuoyu sonrası göstermeliktersane kapatma cezası verilmişti. Tekil yaşanan iş cinayetleri ise sermaye devletitarafından o kadar olağanlaştırılmış durumda ki gündeme dahi gelmiyor.

Sermaye devletinin “güvenlik önlemleri” masalı

Göçüklerin, patlamaların yaşandığı madenlerde, tersanelerde, fabrikalarda,inşaatlarda “Önce iş güvenliği!” uyarısı göze çarpar. Güvenlik önlemlerini birtabeladan ibaret sayanlar, gerekli önlemleri aldığını, araç ve gereçleri (hiçbiranlamı olmayan baret, tulum, iş ayakkabısı, maske, gözlük vb.) temin ettikleriniifade ederek gerçekleşen “kazaların” eğitimsiz işçilerden kaynaklandığını söylerler.Yine kan emici asalak sermaye devleti üç kuruş için canını ortaya koyan işçiyisuçlar.

Olağanlaştırılan iş cinayetleri için, belirli bir takım düşük cezalar uygulayarak vedevlet tarafından sus payı anlamına gelen ailelere kan parası verilerek insan hayatıüç kuruşa satılır. İşçi ve emekçileri açlığa ve sefalete sürükleyen sermaye düzeniinsanları üç kuruşa razı edip kendi suçlarının üzerini örtmeye çalışır.

Ama bilmelilerdir ki işçi sınıfı o kadar çaresiz değildir. Emekleriyle dünyayıyaratan işçiler, bu vahşete ve kıyıma er ya da geç dur diyecek, “iş cinayetine”kurban edilen sınıf kardeşlerinin hesabını soracaklardır.

İş cinayetlerine karşımücadeleye!