20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

35
1 Hazırlayan: Hatice İBİŞ Abant İzzet Baysal Üniversitesi İÇİNDEKİLER ---- ÖZET ---- GİRİŞ ---- I. BÖLÜM GENEL OLARAK SÜRYANİLER 1.1 SÜRYANİ KAVRAMI …………………………………………………………………………………………..…... 1 2.1 SÜRYANİLERİN KÖKENLERİ .......................................................................................3 3.1 SÜRYANİLERİN TARİHLERİ ………………………………………………………………………………..………4 4.1 SÜRYANİ TARİHİNDE BÖLÜNMELER............................................................................5 ---- II. BÖLÜM SÜRYANİ KÜLTÜRÜ 2.1 DİLİ…………………………………………………………………………………………………………………….8 2.2 YAZI ………………………………………………………………………………………………………………... .10 2.3 ŞİİR VE İ LAHİ ……………………………………………………………………………………….………….….10 2.4 SİNEMA VE TİYATRO ………………………………………………………………………….…………….....10 2.5 MÜZİK ………………………………………………………………………………….……………………….....11 2.6 SANAT ………………………………………………………………………………………………….……….…..11 2.6.1 PUŞİCİLİK …………………………………………………………………………………….……........13 2.6.2TELKARİ …………………………………………………………………………………….………..…….14 2.6.3 BAĞCILIK VE ŞARAP ÜRETİMİ ……………………………………………………….……………. ..15 2.6.4 BASMACILIK …………………………………………………………………….………………………..15 2.6.5 KİLİM DOKUMACILIĞI ……………………………………………………….……….………………..16 2.6.6 YÜN VE İ PEK HALICILIK ……………………………………………………..…………………………16 2.6.7 TOYMACILIĞI …………………………………………………………………...…………………...16

description

süryaniler

Transcript of 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

Page 1: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

1

Hazırlayan: Hatice İBİŞ – Abant İzzet Baysal Üniversitesi

İÇİNDEKİLER

---- ÖZET

---- GİRİŞ

---- I. BÖLÜM

GENEL OLARAK SÜRYANİLER

1.1 SÜRYANİ KAVRAMI…………………………………………………………………………………………..…...1

2.1 SÜRYANİLERİN KÖKENLERİ.......................................................................................3

3.1 SÜRYANİLERİN TARİHLERİ………………………………………………………………………………..………4

4.1 SÜRYANİ TARİHİNDE BÖLÜNMELER......................................................................... ...5

---- II. BÖLÜM

SÜRYANİ KÜLTÜRÜ

2.1 DİLİ…………………………………………………………………………………………………………………….8

2.2 YAZI ………………………………………………………………………………………………………………....10

2.3 ŞİİR VE İLAHİ ……………………………………………………………………………………….………….….10

2.4 SİNEMA VE TİYATRO ………………………………………………………………………….…………….....10

2.5 MÜZİK ………………………………………………………………………………….……………………….....11

2.6 SANAT ………………………………………………………………………………………………….……….…..11

2.6.1 PUŞİCİLİK …………………………………………………………………………………….……........13

2.6.2TELKARİ …………………………………………………………………………………….………..…….14

2.6.3 BAĞCILIK VE ŞARAP ÜRETİMİ ……………………………………………………….……………...15

2.6.4 BASMACILIK …………………………………………………………………….………………………..15

2.6.5 KİLİM DOKUMACILIĞI ……………………………………………………….……….………………..16

2.6.6 YÜN VE İPEK HALICILIK ……………………………………………………..…………………………16

2.6.7 TAŞ OYMACILIĞI …………………………………………………………………...…………………...16

Page 2: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

2

2.7 BAYRAMLAR …………………………………………………………………………………………..…………..16

2.7.1 PASKALYA BAYRAMI ………………………………………………………………………………......16

2.7.2 SİBORO …………………………………………………………………………………………...……....17

2.7.3 RUZONO ………………………………………………………………………………………..………...18

2.7.4 HANO KRİTHO…………………………………………………………………………………..……....19

2.7.5YALDO BAYRAMI…………………………………………………………………………..………..…..19

2.7.6 IŞIK NUR BAYRAMI …………………………………………………………………….………..…....20

2.7.7 12 NİSAN ……………………………………………………………………………….……….….....21

2.8 HALK OYUNLARI……………………………………………………………………………………….….………21

2.9 YEMEK KÜLTÜRÜ………………………………………………………………………………….……….....…21

2.10 EVLİLİK HAYATI ………………………………………………………………………………………..…....…22

2.11 DİNİ EĞİTİM………………………………………………………………………………………….….....…..24

2.12 ÖLÜM GELENEKLERİ…………………………………………………………………………………........…25

2.12.1 KANDİLO (HASTA YAĞI) ………………………………………………………………………..….25

2.12.2 ÖLÜM ÖNCESİ İNANMALAR……………………………………………………………..………..25

----III. BÖLÜM

SÜRYANİ MÜSLÜMAN İLİŞKİLERİ

3.1 SÜRYANİ GÖÇÜ…………………………………………………………………………………………….….…..26

3.2 GERİ DÖNÜŞ …………………………………………………………………………………………….……......28

3.3 TÜRKİYE’DEKİ YAPILANMA…………………………………………………………………………..….……..28

3.3.1 SÜRYANİ KADİM CEMAATİ ……………………………………………………………………..…..28

TURABDİN………………………………………………………………………….…………….….…..29

MOR GABRİEL MANASTIRI……………………………………………………..……………..…...29

DEYRULZAFARAN…………………………………………………………….……….….………..…..30

3.3.2 SÜRYANİ KATOLİK CEMAATİ……………………………………………………………………...….31

3.3.3 SÜRYANİ PROTESTAN CEMAATİ………………………………………….……………….….….….31

---- SONUÇ ……………………………………………………………….……………………………………..………..….31

Page 3: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

3

Özet

Bu çalıĢma tarihin eski zamanlarından itibaren Türklerle iç içe yaĢayan Süryanileri konu

alacaktır. Eskiden Aramiler olarak adlandırılan Süryaniler Mezopotamya‟nın en eski

mirasçılarındandır. Her ne kadar yaĢadıkları bölünmeler sonrası etkilerini kaybetmiĢ olsalar

da yaĢayıĢ biçimleri, gelenekleri, dilleri ve dinleri ile Süryaniler Türkiye‟nin kültürel

çeĢitliliğine katkı sağlamıĢtır. ÇalıĢmanın ilk bölümünde Süryani kavramı üzerinde durulacak,

kökenleri ve tarihleri hakkında bilgiler verilecek; ikinci bölümde Süryani kültürü anlatılacak

ve son bölümde Süryaniler ‟in Türkiye‟deki yapılanmalarından söz edilecektir.

Giriş

Mezopotamya verimli toprak yapısı nedeniyle pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmıĢtır.

Bu uygarlıklardan biri de Aramiler‟dir. Aramiler‟in kökeni 5000 yıl öncesine gider. Aramiler

Hıristiyanlığı kabul etmelerinden sonra kendilerini paganist inanca sahip Aramiler‟ den

ayırmak için Süryani olarak adlandırmıĢlardır. Doğu Hıristiyanlığının temsilcilerinden olan

Süryaniler sanat anlayıĢları, bayramları, dilleri ile kültürlerini yaĢatmaya çalıĢmaktadır.

Türkiye‟ de Mardin, MaraĢ, Elazığ ve Diyarbakır bölgesinde çoğunlukla yaĢayan Süryaniler

1960‟lı yıllarda Türkiye‟den göç etmeye baĢlamıĢlar ve sonraki yıllarda artan göç dalgası ile

bugün sayıları oldukça azalmıĢtır. Son günlerde ise Türkiye‟nin Avrupa Birliği‟ne uyum

sürecinde oluĢan atmosfer ile yurtdıĢındaki bazı Süryanilerin evlerine dönmek için

giriĢimlerde bulunduğunu görüyoruz.

1) Süryaniler Kimdir?

1.1) Süryani Kavramı

Süryani adının kaynağı ve ona yüklenen anlamlar hakkında pek çok farklı görüĢ ortaya

çıkmıĢtır. Bu görüĢlerin hiçbirinin birer varsayımdan öteye geçmemesinin sebebi Süryani

tarihinin çok eskiye dayanmasıdır. AĢağıda Süryani adının nereden kaynaklandığına dair

görüĢlere yer verilecektir.

Hiç Ģüphesiz kimlik, sosyal, siyasal ve tarihsel geliĢimi olan bir olgudur. Ġnsanlık tarihinde

her toplum kendi kimliğini tanımlarken, öncelikle üzerinde yaĢadığı coğrafyayı ve onun siyasi

kültürel zeminini, ikinci olarak da iliĢki içinde oldukları coğrafyanın siyasi-kültürel

farklılıklara sahip topluluklarıyla nasıl bir etkileĢim içinde olduklarını göz önüne alarak,

kendini tanımlar. Son iki yüzyılda toplumların kimliklerini ifade etmede dayandıkları öğelerin

baĢında din ve etnisite gelmektedir.1

Süryani kavramı etnik ve dini anlamda olmak üzere tanımlanabilir. Tarihi kökenleri

itibariyle ele alındığında, etnik bir zemine dayalı ifade karĢımıza çıkmaktadır. Dini

1 Mehmet Çelik,‟‟Süryanilerin Etnik ve Dinsel Kimlikleri‟‟,

http://goc.bilgi.edu.tr/documents/mehmetcelik.doc,(eriĢim:01.05.2010)

Page 4: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

4

açıklamaya dayalı olarak ele alındığında, Hıristiyanlığın doğduğu zaman dilimi ve sonrası

için, bir inancın isimlendirilmesi olarak karĢımıza çıkar. Modern zamanlarda ise, etnik ve dini

anlamları birleĢmiĢ olmakla beraber, etnik yönü biraz daha önde olan bir kavram

olarak kabul görür. Süryani kavramının menĢei ile ilgili tartıĢmalar sürüp giderken,

günümüzde Süryaniler bir halk, bir millet olarak kabul görmektedir. Yani, Süryani=Hıristiyan

kavramı, bu milletin etno-dinsel bağlantısını ifade eder.

Süryani adının Pers kralı Sirus(Cyrus)‟tan (Keyhüsrev) geldiği belirtilir. Sirus,

Babil‟i fethederek Yahudileri kurtarmıĢ ve Yahudiye‟ye(Kudüs) dönmelerine izin

vermiĢtir. Babil tutsaklığından Kudüs‟e dönen Yahudiler, Sirus‟a duydukları

minnettarlıktan dolayı kendilerini “Surin” olarak tanıtmıĢlardır.2

Bir diğer görüĢe göre, Asurluların ülkesinde Yunanlılar tarafından sözcüğün sonuna bir

“y” harfi eklenerek “Asurya” denilmiĢtir. Zamanla sözcüğün baĢında bulunan “a” harfi

düĢerek, “Surya” biçimini almıĢtır. Coğrafi terim olarak da buradan geldiği ileri

sürülmektedir.3

Süryani isminin “Suriyeliler” anlamına geldiği kabul edilerek ortaya konulan görüĢe göre,

Suriye sözcüğünün, Lübnan‟ın Sur Ģehrinden türediği daha sonra bu ismin Yunanlılar

tarafından tüm sahil bölgesi için kullanıldığı ve burada yaĢayan halka da Süryani lakabının

verildiği ileri sürülmektedir. Diğer bir görüĢ ise Suriye adı, Hz Ġbrahim‟in sülalesinden gelen

Dadanoğlu Asur ya da Asurin‟den türemiĢtir. Süryani isminin “Suriye” kelimesinden

geldiğini ileri süren bir baĢka görüĢte de, “Suriye” adı bölgeyi ele geçiren “Suros”dan

gelmektedir. Süryani adı da bu sözcükten türemiĢtir.4

Süryani ismi konusundaki diğer bir görüĢ ise, Süryani kelimesi bir lakap olup bu lakabın

kullanılması dini bir zorunluluktur. Pavlos‟un Suriye ve Filistin‟deki putperestleri

HıristiyanlaĢtırması sırasında bu bölgede yaĢayan Aramiler‟in bir kısmı da Hıristiyanlığı

kabul etmiĢlerdir. Hıristiyanlığı kabul eden Aramiler, kendilerini putperest ırkdaĢlardan

ayırmak için “Suryoye- Süryani” lakabını kullanmaya baĢlamıĢlar ve zamanla bu lakap, ayrı

bir mezhebe ad olmuĢtur.5

Miladî V. yüzyıla kadar Doğu‟da Hıristiyanlık ile eĢ anlamlı kullanılan kelime, 451

Kadıköy Konsili‟nden sonra, hem Ġsa-Mesih‟te tek tabiat olduğuna inanan bir kristolojik

görüĢü, hem de Bizans Ġmparatorluğunun resmî kilisesince Doğu Hıristiyanlığının uğradığı

kitle katliamlarının doğurduğu öfkeden dolayı, milli öğeler de taĢımaya baĢlamıĢtır. Bu

öfkenin taĢıdığı milli öğelerden dolayı, Doğu Kiliselerinden Grekçe kovulmuĢ ve Kitabı-ı

Mukaddes, bu coğrafyanın kadim dili olan Süryanca‟ya çevrilmiĢtir. V. yüzyıldan itibaren

Süryani tabiri, çeĢitli etnisiteye mensup olsalar da, Ġsa-Mesih‟te tek tabiatın olduğuna inanan

Hıristiyanları, yani bir mezhebi ifade ediyordu. Hatta kendileriyle aynı etnik kökene sahip

olan ancak Ġsa-Mesih‟te iki tabiatın olduğuna inanan dindaĢlarını Nasturî olarak tanımladılar.

2 Zeynep Gül Küçük,‟‟Mardin ve Çevresinde Süryaniler‟‟,(EYLÜL 2008 yayınlanmamıĢ doktora

tezi),s.4,http://library.cu.edu.tr/tezler/6966.pdf ,(25.04.2010) 3 Mehmet Çelik,Süryani tarihi I, Ġstanbul 1987,s.2 4 Kadir Albayrak, Keldaniler ve Nasturiler, Ankara 1997, s. 41. 5 agm, Zeynep Gül Küçük,s.5

Page 5: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

5

Yani Süryani kelimesi Batılıların kullandığı Monofizit kelimesinin karĢılığı olarak

kullanılmıĢtır. 1782 yılına gelindiğinde bir patrik seçimindeki ihtilaf neticesinde Mihael

Carve‟nin liderliğindeki bir grup Roma Katolik Kilisesi‟ne bağlanınca, geleneksel Antakya

Kilisesi‟ne mensup Süryaniler, bu Katolik Süryanilerden de kendilerini ayırmak için, Süryani

Kadim ismini kullanmaya baĢlamıĢlardır. Bu tabir bugün de bir mezhebi, yani Ġsa-Mesih‟te

tek tabiatın varlığına inanan Antakya Süryani Kilisesi mensuplarını ifade etmektedir.

Günümüzde bazı batılı eserlerde “Doğu ve Batı Süryanileri” tabirine rastlanır. “Doğu

Süryanileri” tabiri ile kökenleri “Urfa Kilisesi”ne dayanan ve Asur soyundan gelen Nasturiler,

“Batı Süryanileri” tabiri ile de tarihi “Antakya Kilisesi”ne dayanan ve Arami soyundan gelen

Süryaniler kastedilmektedir.6

1.2) Süryanilerin Kökenleri

Süryanilerin kökeni üzerine farklı görüĢler mevcuttur. Bu tartıĢmalar özellikle

Süryanilerin Ortadoğu‟dan Avrupa‟ya ve diğer ülkelere göçlerinden sonra yoğunluk

kazanmıĢtır.7

Bu görüĢlerden birine göre ; Süryaniler Arami kökenlidir. Süryanilerin Arami

iddiasını savunanların en önemli dayanak noktası, bu halkın konuĢtuğu dildir.8 Geleneksel

çizgi içinde, Süryani müellifler ve Kilise, bu görüĢtedir. Yakın dönemlerde, bu görüĢ,

muhafazakâr görüĢ olarak da dillendirilmektedir.9

Süryanilerin Arami olduğunu savunanların bir diğer dayanak noktası ise, Süryanilerin

yaĢadıkları yerlerdir: Aramiler, M.Ö. XIV. yüzyılda Suriye‟nin doğu sınırında görünmeye

baĢlamıĢlardır.10

Süryanilerin kökenine dair ikinci görüĢ ise; Süryanilerin Asurlulardan geldiğini savunan

tezdir. Bu görüĢe göre Süryaniler, eski Mezopotamya'da imparatorluklar kurmuĢ olan

Asurlular'ın torunlarıdır.11

Süryaniler‟in köken olarak Hz. Nuh‟un oğlu Sam‟a dayandığı görüĢüne karĢın Günaltay‟a

göre Asurlular Sami kavimlerden olmayıp, Orta Asyalı kavimlerle sami kavimlerin

karıĢmasından meydana gelen yeni bir ırktır. Eski kavimlerden baĢta Akadlar ve Asurlular

olmak üzere Fenikeliler, Kenaniler, Aramiler, Ġbraniler halis Sami tipten büsbütün farklı

cismani vasıflar arz etmektedir. Sami gruplara dâhil edilen Asurluların menĢe itibariyle

Samilerden önce Asur iline hâkim olan ve Asur Ģehrini kuran Orta Asyalı Subariler‟le

Samilerin karıĢmasından doğmuĢ melez bir kavim oldukları son keĢiflerle ortaya çıkmıĢtır.

Orta Asya ya dayanan bu etnik gruplar, baĢlangıçta kültürlerinin yüksekliği, ırki seciye ve

kabiliyetlerinin sonucu olarak, müteĢebbis bir unsur teĢkil ediyorlardı. Fakat zamanla Arap

Yarımadası‟nda kendi dillerini kaybetmiĢler ve Samilerin dillerini kullanmaya baĢlamıĢlar ve

SamileĢmiĢlerdir.12

6 agm, Zeynep Gül Küçük,s.6 7 Yakup Bilge, Geçmişten Günümüze Süryaniler, Ġstanbul 2001, s. 31. 8 age,Yakup Bilge,s.32 9 agm,Mehmet Çelik 10 Aziz Koluman, Ortadoğu‟da Süryanilik, s. 21 11 „‟Süryaniler Kimdir?‟‟, http://www.suryaniler.com/suryani-tarihi.asp?id=31,(eriĢim:20.04.2010)

Page 6: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

6

Aslında bu farklı görüĢlerin önemi, getirdikleri tarihsel açıklamalardan ziyade, bu görüĢ

sahiplerinin Süryaniler için düĢledikleri farklı toplumsal modellere sahip olmasındadır. Yani

Asur görüĢünü savunanlar, Süryanilerin öncelikle siyasal bir toplum olmasını arzu etmekte;

Arami görüĢünü savunanlar ise daha çok inanca dayalı bir toplum modeli oluĢturmak ve bu

model çerçevesi içinde toplumu bir arada tutmaya çalıĢmaktadırlar. Aslında Asur ve Arami ile

anlatılmak istenen halk aynıdır. Süryani kelimesi özellikle Hıristiyanlık sonrası yaygınlık

kazanmıĢtır ve Hıristiyan olan Yukarı Mezopotamya halkını belirtir. "Asurlu" kelimesi ise

Ġsa'dan önceki Yukarı Mezopotamya halkı için kullanılmaktadır. BaĢka bir deyiĢle "Asurlu"

kelimesi "Süryani" kelimesi ile anlatılmak istenen halkın Hıristiyanlıktan önceki zamanını

belirtir. Bir yerde bugün bu halk için kullanılan, "Asur", "Arami", "Süryani" (ve daha baĢka

adlar; Keldani, Maruni vs.) kelimeleri aynı topluluğu nitelemektedir.

Bu iki görüĢün eksiklikleri, Süryanilerin kökenini tüm eski Mezopotamya halklarına

dayandığını belirten yeni bir görüĢ ortaya çıkarmıĢtır. Süryanilerin kökenini sadece Aramilere

veya Asurlulara dayandırma çabalarının, Mezopotamya‟nın eski tarihine bakıldığında çok

anlamlı olmadığı görülecektir. Buna karĢılık Süryanilerin kökenini, tüm eski Mezopotamya

halklarına (Fenikeliler, Akkadlar, Keldalılar, Babiller, Kenanlar, Asurlular ve Aramiler)

dayandırmak daha mantıklıdır. Çünkü bütün bu halklar aynı kökenden oldukları için daha

kolay kaynaĢabilmiĢlerdir. Aynı dili konuĢan, benzer örf ve adetleri yaĢayan bu halklar

Hıristiyanlık inancı ile birlikte aynı dine de sahip olmuĢlardır. Ve bu eski halkların temeli

üzerinde, yeni bir ada sahip olan Süryaniler doğmuĢtur.13

1.3) Süryani Tarihi

Süryani tarihini Hıristiyanlık öncesi ve Hıristiyanlık dönemi olmak üzere ikiye ayırarak

inceleyebiliriz.

Hıristiyanlık öncesi Süryaniler, putperesttirler ve kökenleri Aramilerden gelmektedir.

Aramiler, Süryani ismini Hıristiyanlığı kabullerinden sonra kendilerini putperest

ırkdaĢlarından ayırmak için kullanmıĢlardır. Aramiler, Hititlerle Mısırlılar arasındaki KadeĢ

SavaĢı sonrasında, iki devlet arasındaki barıĢın bölgeye getirdiği huzurdan faydalanarak

burarda yerleĢik hayata geçtiler. M.Ö. XI. yüzyıldan VII. yüzyıla kadar bölgede küçük

prenslikler oluĢmuĢtur. Bu arada Aramiler ġam‟da, Hama‟da, Tedmur‟da, Soba‟da, Moab‟da,

Amman‟da ve Edom‟da bağımsız birer prenslik kurmuĢlardır. Askeri ve siyasi bakımdan son

derece zayıf olan bu prenslikler, kısa zaman sonra Asurlular tarafından tarihten silindiler ve

böylece Aramiler, Hıristiyanlığın doğuĢuna kadar yabancı istilalar altında yarı göçebe

bir hayat yaĢadılar.14

Ġsa'nın geliĢiyle Hıristiyanlık, Kudüs'ten Antakya'ya oradan da Mezopotamya'ya doğru

hızla yayılmıĢtır.15

Süryaniler, Hıristiyanlığı Havari Petrus(Saint Piere), arkadaĢı Thomas,

12 Agm,Zeynep Gül Küçük,s.7 13 agm„‟Süryaniler Kimdir?‟‟ 14 Agm,Zeynep Gül Küçük,s.11 15 „‟Süryani Tarihinde Bölünmeler‟‟http://www.suryaniler.com/suryani-tarihi.asp?id=33 ,

(eriĢim:21.04.2010)

Page 7: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

7

onun kardeĢi Aday ve onların Ģakirtleri Agay ve Mara‟dan öğrenmiĢlerdir16

.Süryaniler

Mezopotamya bölgesinde, M.S.38 yılında Hıristiyan olduklarında Antakya‟yı merkez edinmiĢ

bir topluluk halinde idiler, Hıristiyanlıkla birlikte kilise etrafında kurumsal bir kimlik

kazanmıĢlardır. 17

Antakya'dan sonra kurulan Urfa (Orhoy) Süryani Kilise'si ile bölgedeki birçok halk

Hıristiyanlığın Ģemsiyesi altında bütünleĢmiĢ, Ġsa Mesih'in öğretisi etrafında yeni bir dünya

düzeni oluĢturulmuĢtur. Bu dönemde ortaya çıkan kristolojik tartıĢmaların temelini, Ġsa (Oğul)

ve Tanrı (Baba) iliĢkisi üzerine oturan fikir ayrılıkları belirlemiĢtir. Daha sonraları doğu ile

batıyı, imparatorlukları ve kiliselerini birbirinden ayıracak olan bu teolojik tartıĢmalardan en

çok Süryaniler etkilenmiĢtir.18

1.4) SÜRYANİ TARİHİNDE BÖLÜNMELER

Süryaniler, tarih içerisinde çeĢitli nedenlerden dolayı

ayrılıklar yaĢamıĢlar ve bu ayrılıklar nedeniyle giderek

etkinliklerini kaybetmiĢlerdir.

Bir birlik anlayıĢı içerisinde faaliyetlerini sürdüren Batı

Süryanileri (Diyarbakır, Antakya,MaraĢ,Urfa,

Mardin,Midyat,Nusaybin,Suriye) ile Doğu Süryanileri‟ nin

(Ġran,Irak,Hindistan) birbirinden ayrılmasında, M.S 451

yılında toplanan Kalkedon (Kadıköy) Konsili‟nin önemli bir

rolü vardır. Süryani kilisesi, Kalkedon iman ilkelerini kabul

etmeyerek Ġstanbul Kilisesi'yle iliĢkilerini kesmiĢtir. Bu

ayrılıkta en önemli neden, Bizans'ın, Doğu'da Süryaniler

tarafından kurulan kiliselere kendi görüĢlerini empoze

etmeye çalıĢmasıdır. Bu konsül de öne çıkan isim ise

Süryani asıllı olan ve konsül esnasında Bizans Kilise'sinin

patriği olan Mor (Aziz) Nestoryus‟tur.

Nestoryus, Ġsa‟nın bedeninin var olan tanrısal ve benzeri öğelerin birbiriyle iliĢkisi

sorununu ortaya atarak, Hıristiyanlık tarihinde önemli değiĢmelere sebep olmuĢtur.19

Mor Nestoryus Kimdir?

Mor Nestoryus ya da Süryanice' deki adı ile Mor Barsawmo, M.S 380 yılında MaraĢ'ta

Batı Süryani anne ve babadan dünyaya geldi.20

Felsefe ve Ġlahiyat öğrenimini Antakya

Ġlahiyat okulunda tamamlayan Nestoryus, o sırada Mepsuestiya Piskoposluğu yapan

Teodor‟un düĢüncelerinden etkilenmiĢtir.21

Ġsa‟nın insani yönünün olduğuna vurgu yapan

16 Agm,Zeynep Gül Küçük,s.11 17 Agm,Zeynep Gül KÜÇÜK s.11,agm, ‟Süryani Tarihinde Bölünmeler‟‟ 18Agm,‟Süryani Tarihinde Bölünmeler‟‟ 19 Nesim Doru,‟‟Nusaybin Akademisi‟‟,s.4,http://www.deyrulzafaran.org/turkce/manastir/haberdetay=208(eriĢim:19.04.2010) 20 Agm,‟Süryani Tarihinde Bölünmeler‟‟ 21 Agm, ,Nesim Doru, s.4

Page 8: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

8

Theodoret, Meryem‟e Theotokos (Tanrı Anası) denmesini reddetmekte ve aksine Hristotokos

(Mesih‟in Anası) deyimini savunmaktaydı.22

. Ona göre Ġsa‟da insan ve Tanrı kesinlikle

birleĢmesi mümkün olmayan iki farklı unsurdur.

Bu düĢüncelerden etkilenen Nestoryus, Mesih‟te iki doğanın yani tanrısal ve beĢeri

unsurların var olduğunu, Meryem‟in ise, Ġskenderiye Okulu‟nun savunduğu görüĢün tersine

saf bir insan doğurduğunu savunmuĢtur.23

Yani, Ġsa baĢlı baĢına Tanrı veya Tanrının oğlu

değil, Hz. Meryem‟in oğlu idi ve bir insandı. Nastur‟a göre Tanrı, vücut, ilim ve hayat

sıfatlarını içinde barındıran tek bir varlık; Ġsa hem ilah, hem de insandır. Bu ikisi, iki cevher

ve iki unsurdur. Ġsa‟nın ilah ve insan tarafı birleĢerek tek bir Mesih oldu. Mesih‟in

öldürülmesi ve haça gerilmesi olayında ölüm fiili, onun cesedinde, yani insani yönünde

gerçekleĢti.24

Nestoryus‟a göre Mesih 30 yaĢında vaftiz olurken tanrısal öğeye de sahip

olmuĢtur. Bu sebeple Meryem‟e Tanrı‟nın anası (Theodokos) denilemez. O, Tanrı‟nın değil,

insan Mesih‟in anasıdır (Hristokos). Nestoryus‟un bu görüĢleri tartıĢma ve ayrılıklara sebep

olunca Ġmparator II. Theodosius 431 yılında Efes‟te bir kongre toplanmasını emretti. Bu

konsülde Nestoryus aforoz edildi ve ondan episkopusluk rütbesinin geri alınmasına karar

verildi.25

Bilinenlerin aksine Mor Nastur hiç bir zaman Doğu Süryani Kilisesi'nin ruhbanlık

hiyerarĢisinde yer almamıĢtır. Sadece bu ayrılıklarda etkili bir isim olmuĢtur.Bu tarihten sonra

O‟nu savunan herkese "Nasturi" damgası vurulur. Bu yetmiyormuĢ gibi, Nasturi diye lanse

edilenlere, Ġsa´yı inkar anlamında, Ġsa'yi küçük düĢüren "Çift doğa" yanlısı da ekleniyordu.

Doğu Süryanileri üzerindeki baskılar Mor Nastur´dan sonra da uzun yıllar devam etmiĢtir. Bu

anlaĢmazlıkta Mor Nastur„un görüĢlerini benimseyen Süryaniler, tarihte "NASTURİLER"

ismiyle anılmaya baĢlandı.

Bu arada Batı Süryanileri olarak adlandırılan Antakya Süryani Kilisesi de, bu dönemde

yaĢadığı baskılar sonucu yok olma tehlikesi geçiriyordu. Yok olma noktasına gelen Batı

Süryanilerini Yakup Burdono isimli genç bir Süryani rahip toparlamıĢtır. 578 yılında ölen

Burdono, Urhoy'da (URFA) 543'de ayrı bir kilise örgütlenmesine gitmiĢtir. YaĢadığı dönemde

27 rahip ve yüzlerce papaz yetiĢtirmiĢ ve resmetmiĢtir. Bu kilise de anti-Kalkedoncu olarak

bilinmiĢtir. Kilisenin adı daha sonraları Bizans otoriteleri tarafından küçümseyici anlamda

„‟Yakubiler’’ adı ile tanıtılmıĢtır.

Bir grup Süryani Bizans Ġmparatoru Markian„ın yapabileceği baskı ve zulüm

uygulamalarından korkup Kadıköy Konsil'inin aldığı kararları benimsemiĢtir.26

.Bunlara

„‟MELKİTLER’’ denir. Melkitler Suriye, Filistin, Ġsrail, Küçük Asya, Lübnan, Ürdün, Irak,

Ġran ve Mısır´da yaĢayan ve çoğunluğu Monofizit (tek doğacı) inancı benimserken,Kadıköy

Konsili (451) kararına bağlı kalan Batı Süryani Hıristiyanlar´dır.27

Bu isim Süryanice de

"Kralın YandaĢları" anlamına gelmektedir . Meklitler Arap istilalarından sonra Bizans

kilisesinden ayrıldılar. Dillerini daha sonraları Süryanice 'den Arapça' ya çevirdiler. Bu

topluluk günümüzde Rum Ortodoks adıyla anılmaktadır.

22 Ali Ekber Türkoğlu,‟‟GeçmiĢte ve Günümüzde Antakya‟da Hıristiyanlık‟‟s.34 23 Agm, Nesim Doru , s.4 24 Agm, Ali Ekber Türkoğlu , s.34 25 Agm, Nesim Doru, s.4 26 Agm,‟Süryani Tarihinde Bölünmeler‟‟ 27A. Fortescue ,„‟Batı Süryaniler‟den Melkitler‟‟, http://www.acsatv.com/filer/Malkoye.pdf,(eriĢim:12.05.2010)

Page 9: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

9

MS 7. Yüzyılda Melkitler, MARUNİLER ve RUM KATOLİKLER olmak üzere ikiye

ayrıldı. Maruniler ;Lübnan ve Suriye'de yaĢayan, Katolik kilisesinin Doğu ayin usulüne bağlı

Hıristiyanlardan bir gruptur. Roma papazlarından Jan Maron veya Suriyeli KeĢiĢ Aziz

Marun'a nisbetle Maruniler diye anılan bu topluluğun tarihi M.S 4. yüzyılın sonlarıyla 5.

yüzyılın baĢlarına kadar gitmektedir. BeĢinci yüzyılda Suriye'nin Orontes kıyısındaki

Apamedia bölgesinde Aziz Marun'un kurduğu kiliseye bağlı olan Maruniler diğer

Hıristiyanlarla bir arada yaĢıyorlardı. Monofizitlerin bölünmesi üzerine diğer Katoliklerden

ayrılarak milliyet esasına göre kendi aralarında gruplaĢtılar. Aziz Marun'un ayin usulünü

yaydılar28

. Diğer yandan Rum Ortodoks (Melkit) Kilisesi bireylerinden bir bölümü baĢka bir

anlaĢmazlık yüzünden Roma Papalık Kürsüsü„ne bağlandılar. Bu topluluk, 1724 yılında "Rum

Katolik" ismiyle, kendilerine ait bir Patriklik Merkezi kurdular.29

Süryani tarihindeki bir diğer bölünme ise KELDANİLER‟dir. Tevrat'ta sözü edilen

Keldaniler de Mezopotamya topraklarında yaĢamıĢ, baĢkentlerinin Babil olduğu bilinen çok

eski bir etnik topluluktur.30

1445 yılında Nasturilik„ten kopan ve çeĢitli nedenlerden dolayı

Papalığa bağlanan Kıbrıs Nasturi Metropoliti Timotheos ve onunla birlikte hareket eden

kalabalık kitle, Papa IV. Evgin tarafından "Keldani" adıyla nitelenmiĢtir. Bu Ģekilde

Nasturilik„ten kopup Katolik inancı benimseyenlerden oluĢan bu kilise, "KELDANĠ

KĠLĠSESĠ" olarak adlandırılmıĢtır. Bu kiliseye bağlı Süryanilere de KELDANĠLER

denilmiĢtir.31

Bilinçli veya bilinçsiz, bu ayırım zaman zaman gözden kaçırıldığı için Keldani ve Nasturi

isimleri aynı topluluğu tanımlamak için kullanılıyor. Oysa Keldani terimi, etnik bir ayırımı

belirtirken; Nasturi ise dinsel bir ayırımı belirtiyor.32

Antakya Süryani Kilisesi, 18. Yüzyıl içerisinde bir bölünmeye daha sahne oldu. Episkopos

Mihael Carve„nin önderliğini yaptığı bir grup Süryani, Papalığa bağlandı ve "SÜRYANİ

KATOLİK" ismi altında bir Patriklik Merkezi kurdu.(1773)

19. asırda Protestan misyonerlerinin (genelde Amerikalı ve Ġngiliz) Süryani bireyler

arasında yürüttüğü çalıĢmalar sonucunda bazı Süryanilerden Protestanlığı benimseyenler oldu

ve böylece SÜRYANİ PROTESTAN topluluğu oluĢtu. Protestanlık inancında ruhban sınıfı

anlayıĢı olmadığı için bunların bağlı bulunduğu bir patriklik merkezi yoktur.

Bu bölünmelerden ayrı olarak islam dinine geçen Süryanilerin varlığından

bahsedilmektedir. Adına MHALMİ denen bu insanların önemli bölümü etnik olarak Süryani

olabilirler.33

Mhalmilerin çoğunluğu Sünni Ġslam ve ġaafi mezhebindendir. Ayrıca Hıristiyan

ve Musevi Mıhallemiler de bulunmaktadır. Kimi Süryani kaynaklarca bu topluluğun Süryani

28 Dr.Ġbrahim ÖzcoĢar,‟‟Makalelerle Mardin IV Önemli Simalar,Dini Toplulular‟‟,İstanbıl 2007,s: 29 Agm,‟Süryani Tarihinde Bölünmeler‟‟ 30 http://www.gizliilimler.tr.gg/Keldaniler.htm 31 Agm,‟Süryani Tarihinde Bölünmeler‟‟ 32 http://www.gizliilimler.tr.gg/Keldaniler.htm 33 Agm,‟Süryani Tarihinde Bölünmeler‟‟

Page 10: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

10

ve Hıristiyan olup 1600‟lü yıllarda MüslümanlaĢtığına değinilmiĢse de 1525 yılındaki

Osmanlı belgelerinde kendilerinden Müslüman mahalmi cemaati olarak söz ediliyor.34

2)SÜRYANİ KÜLTÜRÜ

2.1)Dil

Süryanilerin dili, Süryanicedir.35

Süryanice; Sami dil aile grubuna giren, eski Aramice

dilinin geliĢtirilmiĢ bir devamıdır.36

Sami dilleri, doğu ve batı olmak üzere iki ana gruba ayrılır. Doğu grubunda Akkadça yer

alır.Batı grubu ise kuzey ve güney kollarına ayrılır. Güney kolunda Güney Arapçası,

KuzeyArapçası ve HabeĢçe, kuzey kolunda da Kenanca ve Aramice yer alır.37

Bu eski Mezopotamya dillerinden temellenen, ama onlardan daha basit ve kullanıĢlı bir

yazı sistemi olan Aramca zamanla tüm Sami dillerinin yerini almayı baĢarmıĢtır. Aramca'nın

diğer Sami dillerinin yerini almasının önemli bir nedeni; diğer Sami halklarının konuĢtuğu

dile çok yakın olmasıydı. Bu neden Aramilerin para ve ticarette etkin olmaları ve Akamenya

Ġmparatorluğu'nun Aramca'yı imparatorluğun resmi dili kabul etmesiyle çakıĢınca, bu süreç

kendiliğinden hızlandı ve tüm Sami halkları bu dili benimsedi. Aynı zamanda Aram dili

Hazreti Ġsa'nın bütün vaazlarında ve gittiği her yerde kutsal kılıp kullandığı dil olmuĢtur.

Hatta kilisedeki ilk ayin, yine Aram dili ile yapılmıĢ ve Ġ.S.51 yılında Kudüs kentinde yapılan

ilk Sinod'da toplananlara verilen temel kilise kuralları da Aram dili ile ayrıca Matta Ġncili de

Aramca yazılmıĢtı. Bu dilin Doğu ve Batı olmak üzere iki diyaleği vardı. Doğu Aramca çok

geniĢ coğrafi alanda konuĢulan diyeleklerden oluĢuyordu. Doğu Aramca'nın ve tüm

Aramca'nın ağırlık merkezini oluĢturan Süryanice'dir. Ġ.S. II. yüzyılla birlikte Hıristiyanlığı

kabul eden Asurlular, merkez Urfa olmak üzere, bu dille zengin bir edebiyat oluĢturdular.

Fakat V. yüzyıldaki kristoloji tartıĢmalarında Ephesos (Efes) 431 ve Khalkedon (Kadıköy)

451 Konsülleri sonrasında Süryani kilisesiyle birlikte Süryani dili de iki kolda geliĢme

gösterdi.

Büyük Larousse Ansiklopedisi Edessa (Urfa) Aramcasının lehçesi olan Süryanice'nin bu

kentin Ġ.S. II.yy.'da Doğu Hıristiyanlığının önemli merkezlerinden biri olunca çok önem

kazandığını ve Hıristiyanlar için dinsiz terimiyle eĢanlamlı Aramca ile karıĢmaması için

Süryanice adını aldığını iddia ediyor. Daha sonraki açıklamaları ise Ģöyle: Bu dil Yunanca'nın

ardından, Doğu Roma imparatorluğunun en önemli dili oldu ve Nesturi misyonerlerle Çin'e

dek yayıldı. III. yy.la VII. yy. arasında, özellikle dinsel nitelikli büyük bir edebiyat geliĢti.

Ancak dinsel edebiyatın yanı sıra Yunan felsefe ve bilim geleneği doğrultusunda da ürünler

verildi. Teolojik tartıĢmalar nedeniyle, Süryanice konuĢanlar V. yüzyılda, Doğuda Pers

etkisiyle Nesturiler ve Batıda Bizans etkisiyle Süryani Ortodokslar olmak üzere ikiye

34 http://www.mhalmi.com/default.asp?t=2 35 Agm,Zeynep Gül Küçük,s.8 36 „‟Anadolu‟nun Solan Rengi Süryaniler‟‟ ,http://www.suryaniler.com/konuk-yazarlar.asp?id=327(eriĢim:05.04.2010) 37 Agm, Zeynep Gül Küçük, s.8

Page 11: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

11

ayrıldılar. Ġki öbekte, özellikle ünlülerin söyleniĢ özellikleri ve bunları yazıda belirtme

biçimleri nedeniyle ayrı lehçeler geliĢti.38

Sonuçta ünlü sistemi, ünlülerin seslendirilmesi ile yazı stili farklılığı esasına dayalı “Doğu”

ve “Batı” lehçeleri ortaya çıkmıĢ özellikle mezhep temsilcilerinin din , dil ve toplumsal

konularda farklı bakıĢ açılarıyla geliĢtirdiği kültürel oluĢumlar, bu lehçeleri daha da

belirginleĢtirmiĢtir. Nesturî Lehçesi, Süryanîcenin özgün yapısını korurken, Yakubi Lehçesi

Yunancanın etkisinde kalmıĢtır. Ġki lehçe arasındaki baĢlıca farklılık, a>o; o>u; e>i ünlü

değiĢimleridir.39

Süryanice, altı tanesi (b,g,d,k,f,t) yumuĢak ve sert olmak üzere çift telefuza sahip olan ve

özel iĢaretlerle bilinen toplam 22 harften oluĢuyor. Süryanice eski ilimlerin her türlüsünü

içine alabilen, akla gelen her Ģeyi, her duyguyu ve düĢünceyi ifade ve tasvir etmeye yeterli,

kelime haznesi bakımından zengin, sözdizimi esnek, edatları bol olan son derece hoĢ, bir

dildir. Bu dilin en güzel kullanıldığı yerler, Edessa (Urfa), Harran, Humus, Apamea ve Suriye

dolaylarıdır. Harran‟lı putperestler 9.yüzyılın sonlarına kadar bu dille yazıyorlardı. Bu dil

13.yüzyılın sonlarına kadar Cezire‟nin birçok bölgesiyle Ermenistan‟da yaygın bir Ģekilde

kullanılmaktaydı.

Bu dilde elimize ulaĢan en önemli eserler, Tevrat ve Ġncil‟in PĢitto‟ya göre çevirileridir.

Ayrıca ,ayrıldığı diyalektlerde meydana gelen değiĢiklikler müstesna kabul edilirse,

oluĢumundan bu yana önemli bir değiĢikliğe uğramamıĢtır. Eski Ahit‟in bu dilde yazılmıĢ

pasajları ile Filozof Vafa‟nın Ģiirinden kalan bölümler, bugün kullanılan dilin geçmiĢtekiyle

ayni olduğunu gösteriyor. Ġlk gramer kitabı ise 7.yüzyılın sonlarında oluĢturuldu.40

Süryaniler diasporada kendilerini Süryani Ortodoks mezhebi ve Süryani Arami dilleriyle

tanımakta ve tanıtmaktadırlar. Batıda yaygın olarak Süryani dilinin ölü bir dil olduğunu ileri

süren iddia yanlıĢtır. Çünkü bu dil bütün lehçeleriyle konuĢma dili, kiliselerde yazı dili

olmakla birlikte Süryani yazarlar da edebi alanlarda aktif bir halde yaĢatmaktadırlar. Ülkeleri

dıĢında, Süryanice Kitabı Mukaddes‟in 1555 yılında Viyana‟da ilk olarak basılmasından

sonra, Batı üniversitelerinde bugüne kadar teolojik alanlarda akademik bir dil ve Sami Diller

bölümünde de ġark Dili olarak öğretilmektedir. Süryanilerin Hıristiyan dini ve Süryani

dillerini birbirinden ayırmak mümkün değildir. Ġbranice, Yahudiler için nasıl dini bir değer

taĢıyorsa, Süryanice de Süryani kilise ve halkının kutsallaĢan dili, kimliklerinde özdeĢleĢme

ve geleneklerinin geliĢtirilmesinde merkezi bir anlam teĢkil etmektedir. Sadece ve sadece

Süryanice dili bu kilisenin ve halkın resmi dili olarak tanımlanabilir. Diaspora devlet

okullarında da Süryanice dil ve din eğitimi yapılmasına karĢın ne yazık ki kendi

topraklarında, yani Türkiye‟de bu eğitim yasaktır. Bazı Avrupa ülkeleri Süryanilere, Türkçe

yerine kültürel anadilleri Süryaniceyi öğrenme hakkını vermiĢlerdir.41

38 „‟Süryani Dili‟‟,http://www.suryaniler.com/kultur-sanat.asp?id=357(eriĢim:01.05.2010) 39 Agm, Zeynep Gül Küçük ,s.9 40 „‟Süryaniler‟de Dil‟‟, http://www.suryanikadim.org,(eriĢim:29.04.2010) 41 Gabriel Rabo,‟‟Süryani Diasporasında Kiliseler ve Kuruluşlar‟‟,

http://www.suryaniler.com/makalehavuzu/DiasporadaKurulu%C5%9Flar.pdf(eriĢim:29.04)

Page 12: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

12

2.2 ) Yazı

Ġsa Mesih‟ten sonraki dönemde, Süryanice yazılarının en güzeli ve önemlisi olan "Estrangelo"

yazı Ģekli veya diğer bilinen adlarıyla "açık", "değerli" ya da "Urfa yazısı" ortaya çıkmıĢtır.

Bu yazı Ģekli, M.S. 3.

Yüzyılın baĢlarında Pavlus

Bar Arko adındaki Urfalı bir

kiĢi tarafından

geliĢtirilmiĢtir. Estrangelo

yazısı Arapça Kufi yazısının

kökeni olarak kabul

edilmektedir. Günümüze

kadar gelen el yazmalarının

çoğu Estrangelo hattıyla

yazılmıĢtır. Bu yazı Ģekli 12.

Yüzyıla kadar aralıksız

kullanılmıĢtır. Süryanice‟de kullanılan ikinci yazı Ģekli ise kullanım kolaylığı nedeniyle

Estrangelo yazısıyla karıĢık olarak kullanılan ve 9. Yüzyılda geliĢtirilen "Batı Süryanicesi"

olarak bilinen yazıdır. Bu yazı 12. Yüzyılda Estrangelo yazısından yavaĢ yavaĢ ayrılmıĢtır.

"Serto" ismiyle tanımlanan yazı budur. GeçmiĢte olduğu gibi bugün de düz yazı yazımında

kullanılmaktadır. Artık Estrangelo yazısı ise sadece konu baĢlıklarını süslemede ve süs yazısı

olarak kullanılmaktadır.42

2.3) Şiir ve İlahi

Süryanice Ģiir; temel olarak inançsal öğretileri insanların kafalarına yerleĢtirmek ve değiĢik

türdeki duaları makamla sağlanan bir uyum içinde sunmak için oluĢturulmuĢtur. Aziz Mor

Efrem baĢarıyı Ģiirleriyle yakalayınca, daha sonraki nesiller onun yolundan ilerledi.

Süryanice Ģiir (MĢuhto) ikiye ayrılır: Ģiirler ve ilahiler. ġiirlerin üç tür hece ölçüsü vardır.

Bunlar: Yedili ölçü veya Aziz Mor Efrem tarafından bulunduğu için "Efremi" ölçüsü, BeĢli

ölçü veya BoleĢ Episkoposu Mor Balay tarafından bulunduğu için "Balayi" ölçüsü, Oniki ölçü

veya Suruçlu Mor Yakup tarafından bulunduğu için "Suruci" olarak bilinen ölçülerdir.

Tikrit‟li Antun‟un eserinin beĢinci Ģiirsel makalesinde belirttiğine göre, Ģairlerimiz Ģiirlerinde

onaltıya kadar uzanan değiĢik hece ölçüleri kullanmıĢlardır. Bunlardan biri de Antun

tarafından bulunmuĢ ancak kullanımı genellik kazanmamıĢ olan sekizlik hece ölçüsüdür. Bu

Ģiirlerin çoğu ibadet esnasında okunmak veya halka inançsal esasların, erdemli hayatın

öğretilmesi için düzenlenmiĢ ve çoğunlukla uzun Ģiirlerdir. Özellikle Suruç‟lu Mor Yakup‟un

Rab Mesih‟in çekmiĢ olduğu acılar ve yaratılıĢla ilgili Ģiirleri, üçbin beyitten fazladır. Urfa‟lı

Ġshok‟un da Ģiiri 2136 beyittir.

Ġlahiler ise, nağmelendirilen manzumeler (madroĢe) olup, dörtlüden onluğa kadar uzanan

hece ölçüleriyle yazılan dizelerden oluĢur. Bazı uzmanlar, gerçekten Aziz Mor Efrem‟e ait

42„‟ Süryaniler‟de Yazı‟‟,www.suryanikadim.org,(eriĢim:29.04.2010)

SERTO

ESTRANGELO

Page 13: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

13

veya O‟na ithaf edilen ilahilerin yetmiĢ beĢ çeĢit makam saymıĢlardır. Bu ilahilerin

bazılarında nakaratlar da vardır. Bu ilahilerin makamlarını göstermek amacıyla, ilahilere

baĢlık olarak, iyi bilinen bir ilahinin ilk satırı eklenir.43

2.4) Sinema ve Tiyatro

Sinema ve tiyatro, Süryaniler 'in ilk kez diaspora‟da yani gurbette ürün verdiği iki alan

olmuĢtur. Avrupa ve Amerika'da birçok küçük tiyatro grubu kuran Süryaniler, böylece uygar

dünyanın yenilikleri ile de tanıĢmıĢ oldular. Kurulan bu gruplar hem Süryani hem de dünya

yazarlarının eserlerini sahneye koyarak kültürlerini baĢka insanlara anlatabilmenin bir yolunu

bulmuĢ oldular. Bu grupların içinde en çok dikkat çekeni, oldukça baĢarılı çalıĢmalarıyla

Ġsveç'te kurulan Nison Tiyatro Grubu olmuĢtur.44

Hem yönetmen hem de oyuncu olan Corc Farac, tiyatro ve sinema yönetmeni Aziz Said,

Metin Yıldırım ve Ġbrahim Ġris bu alanda mesleklerini icra eden Süryanilerdir.

2.5) Müzik45

Süryaniler' in müzik kültüründe, özellikle dini müzikte, özgün bir kurgu ve yapılanma

hemen hissedilmektir. Dinsel mekanizma müziği kendine özgü prensiplerle sistematize

etmiĢtir.

Süryani müziğini, dini müzik(kilise müziği) ve din dıĢı müzik olarak 2‟ye ayırarak

inceleyebiliriz.

Dinî Müzik (Kilise Müziği)

Hiç kuĢku yok ki Süryani müziği denildiğinde akla ilk olarak, Süryani Kilisesi'nin ayin

düzeni (liturji) içinde varlığını sürdüren ve özel bir kurgu ve tarza sahip olan müzik

gelmektedir. Süryani Kilisesi'nde müziğin sistematize edilerek kullanılması, Hıristiyanlığın

ilk dönemlerine rastlar. Ayin düzeni içinde müzik, 2. yüzyıldan itibaren Ģair-müzisyen-din

adamı kimliği taĢıyan kiĢiler tarafından oluĢturulmuĢtur.46

Günümüzde Süryanilere ait kiliselerde kullanılan ilahi ve ayinlerin müziğinin geçmiĢi 4.

yüzyıla dayanmaktadır. Özellikle dördüncü yüzyılda yaĢayan Süryani bilgini ve din adamı

Mor Afrem'in bu konuda inanılmaz çabaları vardır. Bu çabaları nedeniyle yabancılar bu

Süryani bilginine "Kutsal Ruhun Gitarı" adını vermiĢlerdir. Süryani kilisesi müziğinin

baĢlangıç noktası olarak ise Süryaniceye çevrilen Yunan Ortodoks ilahileri ve bundan

yüzyıllar boyu etkilenen Bizans geleneğidir. Süryanilerin dinsel tartıĢmalarla bölünmelerinden

sonra, Doğu Süryanilere ait kilise müziği geliĢmeye baĢlamıĢtır.

Süryani kiliselerinde kullanılan müzikler genellikle sese dayalıdır ve yaklaĢık olarak 700

adet ilahi mevcuttur. Yabancılar bu ilahileri "İlahi Hazineleri" olarak adlandırırlar. Bu

43 „‟Dilin Korunması,Sözlükler ve ġiir Ölçüsü‟‟, Süryanikadim.org (eriĢim:29.04.2010) 44 ġabo Boyacı,‟‟Süryaniler‟de Tiyatro ve Sinema‟‟, http://www.suryaniler.com/kultur-

sanat.asp?id=358(eriĢim:30.04.2010) 45 Süryani müziği ile ilgili merak edilen her Ģey Peder Gabriel Akyüz'ün "Süryani Müziği"adlı kitabından temin edilebilir. 46 „‟Süryani Müziği‟‟, http://www.kalan.com/scripts/Dergi/Dergi.asp?t=3&yid=6167(eriĢim:04.05.2010)

Page 14: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

14

ilahilere Süryanice Beth Gazo adı verilmektedir. Süryani kilisesindeki ilahilerin müziklerinde

8 değiĢik makam kullanılmaktadır. Süryani kilisesine ait ilahiler, her makamda

söylenebilmektedir. Her makamın Süryanice bir karĢılığı vardır.

Süryani kiliselerinde, ilahilerin yerel tarzlarda söylenmeleri sonucu yedi farklı Süryani

Kilisesi müzik geleneği ya da okulu oluĢmuĢtur. Her okulda ilahilerin söyleniĢlerinde ufak

farklılıklar vardır. Bu okullar ya da gelenekler; Hindistan'ın Doğusundan, Irak'taki Musul

Manastırı'nda bulunan Tarkit okuluna ve Mardin ile Tur-Abdin Batı Süryani müzik geleneği

ve okuluna kadar uzanmaktadır.47

Ayrıca Süryani kilise müziğinde insan sesinin (vocal) öne çıktığı bir icra biçimi vardır.

Süryani kiliselerinde son zamanlarda rastladığımız bir baĢka uygulama daha vardır ki, bu,

günlük ibadetlerin dıĢında büyük ayinlerde insan sesine elektronik orgların eĢliği Ģeklinde

karĢımıza çıkar.

Din Dışı Müzik (Halk Müziği)

Süryani müziğine hayat veren ana damarların halk müziğinden beslendiği görüĢü yaygın

bir biçimde dile getirilse de bu görüĢü doğrulayacak temel veriler bugün elimizde

bulunmamaktadır.

Süryaniler'in özellikle köy ve çevresinde ihtiyaç duydukları müzik uygulamalarını daha

çok Kürt müzisyenlere (Mitrıp) yaptırdıklarını biliyoruz. Müziği köy yaĢamı içinde

uygulamayan Süryaniler gitgide Kürt müzik kültürünün etki alanına girmiĢler, bir üst kimlik

konumunda yer alan Türk ve Arap kültürleri ise Süryani halk müziğini tamamıyla etkisi altına

almıĢtır.

Süryani toplumunun kırsal kesimde yaĢayan köylü bireylerinin, düğün, cenaze, bayram,

noel, gibi özel günlerde veya iĢ hayatında (tarlada, bağda çalıĢırken, hayvan otlatırken) icra

ettikleri müzik repertuarlarının çok küçük bir kısmı günümüze aktarılabilmiĢtir. Özellikle

büyük kentlere göçle baĢlayan halk ezgilerindeki yok olma süreci, yurt dıĢına yapılan göçle

daha da hızlanmıĢtır.48

1965'li yıllarla birlikte Süryanilerin göç etmeye baĢladıkları Avrupa'da müziğin tümüyle

keĢfedildiği yeni bir dönem baĢladı. Bu dönemde müzik Süryani kimliğinin bir parçası oldu.

20. yy'da Mezopotamya'da yaĢayan Süryaniler arasında kimlik bilincinin oluĢmasıyla birlikte

Süryani aydınları bir ulusal müzik yaratma çabasının içine girdiler.49

Sonraki yıllardan günümüze uzanan süreçte bilhassa Avrupa'da oluĢturulan bazı müzik

grupları öne çıkmaktadır. Simgon Zakariye, Jön Barbar, Calil Moğilo, Habih Musa, Juzef

Malke gibi isimler popüler Süryani müziğinin en tanınmıĢ isimleridir. 50

Bunun dıĢında

47 ‘’Süryaniler’de Kilise Müziği’’, http://www.suryaniler.com/kultur-sanat.asp?id=359)(erişim:06.04.2010) 48 ‘’Süryani Müziği’’, http://www.kalan.com/scripts/Dergi/Dergi.asp?t=3&yid=6167(erişim:04.05.2010) 49 ‘’Süryaniler’de Popüler Müzik’’, http://www.suryaniler.com/kultur-sanat.asp?id=360(erişim:06.04.2010) 50 ‘’Süryani Müziği’’, http://www.kalan.com/scripts/Dergi/Dergi.asp?t=3&yid=6167(erişim:04.05.2010)

Page 15: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

15

Süryani olup da Türk Halk Müziği alanında tanınmıĢ üç tane Süryani kökenli sanatçı

sayabiliriz: Bedri Ayseli, ÇoĢkun Sabah ve Bülent Sabah.

Süryanilerin Türkiye'de kendi müziklerine karĢı olan ilgisizliğine rağmen baĢkaları

Süryani müziklerine ilgi göstermiĢ ve kasetlerinde Süryanice Ģarkılar seslendirmiĢlerdir.

Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu, Temmuz 1999 yılında Kalan müzikten çıkardığı KardeĢ

Türküler/Doğu adlı albümünde iki adet Süryanice Ģarkıya da yer vermiĢtir.51

2.6) Sanat

Milattan önceki dönemlerde birçok devlet ve beylik ( Akad, Asur, Babil devletleri ve

Aram beylikleri) kuran proto-Süryaniler, tüm dünya kültür ve uygarlığın geliĢimine

unutulamayacak katkılar sağladılar. Toplumsal kanunların oluĢturulması ( Hammurabi

Kanunları, Orta Asur Kanunları), ticaretin geliĢtirilmesi ve geniĢ alanlara yayılması( Kayseri

yakınlarındaki KaneĢ gibi), yazının yaygınlaĢtırılması( çivi yazısının Anadolu'ya getirilmesi),

bilim ve sanatta etkin olmuĢlardır.52

Diyarbakır ve civar Ģehirlerde dokuma, altın ve gümüĢ iĢlemeciliği vs. gibi neredeyse

bütün meslek gruplarının Süryani, Ermeni, Keldani gibi Müslüman olmayan dini gruplar

tarafından icra edilmiĢ olması dikkat çekicidir. Diyarbakır ipek dokumacılığı babadan oğla,

kuĢaktan kuĢağa geçen bir meslek olmuĢtur. Meslek aynı zamanda sözü edilen gruplar için

Müslümanlara karĢı koruma alanı oluĢturmuĢ, toplumsal saygınlık aracı olarak görülmüĢtür.

Bu nedenle gayrimüslimler, mesleği uzun süre kendi aralarında geliĢtirmeye özen

göstermiĢler, diğer taraftan Müslümanları bu meslek için yetersiz ve kabiliyetsiz görerek,

onları meslekten uzak tutmuĢlardır. Aslında Müslüman toplumun bakıĢ açısının da bu ve

benzer meslek gruplarını gayrimüslim gruplarla özdeĢleĢtirdiği görülüyor.53

Süryaniler, Süryanilerden baĢka yanlarına çırak almamaktadırlar. Bu sebepten bazı

mesleklerin ince iĢleri ve meslek sırları sadece Süryanilerce bilinmekte, onların bölgeden

yoğun göçlerinin ardından o meslek dalı tarihe karıĢmaktadır.54

2.6.1 )Puşicilik

PuĢi kelimesi, örtü anlamında olup Farsça' dan Türkçe' ye geçmiĢtir. Günümüzde anlam

daralmasıyla baĢa bağlanan veya sarılan bez anlamında kullanılmaktadır. Ancak 1950'li

yıllardan sonra üretilen ipek kumaĢların kullanım alanı daralınca isim de buna göre Ģekillendi

ve ipek dokumacılığına genel bir isimlendirme ile PuĢicilik denildi. .1960'lı yıllarda

gayrimüslimlerin batıya göç etmeye baĢlaması, Müslümanların mesleğe yönelmesine zemin

oluĢturmuĢ, gittikçe artan göçlerle gayrimüslimlerin nüfusu azalmıĢ ve meslek içinde ihtiyaç

duyulan iĢ gücü karĢılanamaz hale gelmiĢtir. Böylece Müslümanlar gittikçe artan bir iĢ gücü

51 „‟Süryaniler‟de Popüler Müzik‟‟, http://www.suryaniler.com/kultur-sanat.asp?id=360(eriĢim:06.04.2010) 52 Yusuf BeğdaĢ,‟‟ Anadolu‟nun Solan Rengi: Süryaniler‟‟, http://www.suryaniler.com/konuk-yazarlar.asp?id=327

(eriĢim:29.04.2010) 53 Ahmet TaĢğın,‟‟Diyarbakır‟da Geleneksel Bir Meslek: PuĢicilik‟‟, http://www.suryaniler.com/kultur-sanat.asp?id=371

,(eriĢim:05.04.2010) 54 Agm,Zeynep Gül Küçük,s.40

Page 16: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

16

ile mesleğe aktif bir katılım sağlamıĢ, zamanla alanda baĢarı göstermiĢlerdir. Fakat iĢ verenler

her zaman Süryaniler olmuĢtur.

PuĢiler, iĢ sahibi Süryaniler tarafından öncelikle Diyarbakır ve çevresi, Güneydoğu

Anadolu bölgesinin diğer illeri, Doğu Anadolu, Ġç Anadolu, Ege bölgesi olmak üzere yurt

içinde, Suriye ve Irak olmak üzere yurt dıĢına kadar pazarlanıyordu. PuĢiler çeĢitlerine göre

pazar bölgelerine ayrılmaktadır. ĠĢ verenler bölge taleplerine göre PuĢi türlerini arz ediyordu.

Kullanımlarına göre PuĢi çeĢitleri ise Kırmızı Kenar , Beyaz Kenar , Yedi Renk , Kesrevan ,

Telgrafi ve Almasti'dir.

PuĢicilik birbirine bağlı birden fazla iĢ kolundan oluĢmaktadır. Bunlar ise ipekböcekçiliği,

kozadan ipin dolaplar yardımıyla çekimi, maklepler yardımıyla masuraya (farık) sarılması,

masuralardan düvereye büküme götürülmesi, bükülen iplerin boyaya girmesi, serkar elinde

kalemlere sarılması, dokuma için tezgaha gelmesi ve pazarlama için dükkanlara gönderilmesi

gibi belli baĢlı iĢ kollarına ayrılmaktadır. PuĢiciliğin bitmesiyle bu iĢ kolları da ortadan

kalkmıĢtır. Son otuz yıl içerisinde tamamen yok olan PuĢicilik, Diyarbakır kent merkezinde

oturan Süryanilerin ve Ermenilerin göç etmesiyle beraber Ģehirde yok olmaya yüz tutmuĢ,

PuĢi ihtiyacı özellikle Arap ülkelerinden olmak üzere yurt dıĢından karĢılanmıĢtır .Bugün

Diyarbakır PuĢi dokumacılarından yaklaĢık otuz kırk kiĢi Diyarbakır merkezde, yakın bir sayı

da Ģehir dıĢında yaĢamaktadır. Dünyanın çeĢitli ülkelerinde Diyarbakır'dan göç eden Süryani

ve Ermeni PuĢi sanatkarlarına rastlamak mümkündür.55

2.6.2 )Telkari

Süryanilerin yüzyıllardır yaĢattığı önemli

sanatlardan birisi de telkâriciliktir. Süryani telkâri

ustaları bu alandaki maharetlerini yaptıkları eserlere

yansıtmıĢ ve birbirinden kıymetli parçalar

üretmiĢlerdir. Telkâri'nin sözcük anlamı tel ile

yapılan sanattır.56

Telkari‟ye aynı zamanda ‟vav iĢi‟ de denilmektedir.

Bu isim, Osmanlıca vav harfinin, uygulamada motif

olarak sıkça kullanılmasından dolayı verilmiĢtir.

Ayrıca bu sanata çift iĢi diyenler de vardır. Bu ismin kaynağı ise, iĢin yapımı sırasında

parçaların teker teker biraraya getirilmesinde kullanılan, cımbıza benzer ancak ucu daha ince

olan ve ‟çiff‟ olarak isimlendirilen alettir.

Bu sanatın kaynağının Mezopotamya ve eski Mısır olduğu sanılmaktadır. Buralardan Uzak

Doğuya, baĢka bir koldan ise Anadolu‟ya ve Anadolu üzerinden de Avrupa‟ya yayıldığı

bilinmektedir. Yurdumuzda ise en önemli telkari merkezi Mardin‟in Midyat ilçesi olmuĢtur.

55 Agm,Ahmet TaĢgın 56 Agm,Zeynep Gül Küçük,s.43

Page 17: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

17

Midyat iĢleri son derece zarif ve kıymetlidirler. Telkariden yapılan iĢler sayılamayacak kadar

çeĢitlidirler. Mesela sigara ağızlıklarından, tütün kutusundan, fincan zarflarından tutun da

çeĢitli tepsiler, kemerler, tepelikler, aynalar hep telkari tekniği ile yapılmıĢlardır.57

2.6.3) Bağcılık Ve Şarap Üretimi

Ġnancına bağlı bir toplum olan Süryanilerin kültüründe Ģarap önemli bir yer tutar. Çünkü

Hz. Ġsa mucizelerini yaparken suyu Ģaraba çevirmiĢ, son akĢam yemeğinde öğrencileri ile

birlikte Ģarap içmiĢtir. Kilise geleneğinde ayinler sırasında kutsal ekmekler Ģarapla kutsanmıĢ

ve insanlar Ģarapla kutsanan bu ekmeği yiyerek günahlarından arınacaklarına inanmıĢlardır.

Hıristiyanlığın yayılması ile birlikte her manastır kendi ayın Ģarabını ürettiği topraklarla

çevrilmiĢ ve din adamları bağcılığı teĢvik etmiĢlerdir.

Süryanilerin yüzyıllardır birlikte yaĢadıkları Müslüman komĢularının inancına göre ise

Ģarap üretimi ve tüketimi haramdı. Bu nedenle Ģarap üretimini o bölgelerde yüzyıllar boyu

Süryaniler yaptılar. Üretilen Ģaraplar bölgede bir Ģekilde tüketildi. Süryaniler ürettikleri Ģarabı

bir Ģekilde pazarlıyor geri kalan kısmını düğünlerde, yemek sofralarında, sohbet ortamlarında

ya da misafirleri geldiğinde kullanıyorlardı.

Bağcılığı Nuh Peygamber'den öğrendiklerini ifade eden süryani taĢ ustalari; üzüm

salkımlari ile asma yapraklarını ve Ģarap testilerini en güzel taĢ iĢçiliğinde Mardin,Midyat

mekânlarının duvarlarına iĢlemiĢler. Günümüzde yok olmaya yüz tutan bu gelenek, üretilen

Ģarapların plastik kaplarda saklanılması ve yıllandırılması ile bir Ģekilde hayat bulmaya

çalıĢıyor.58

2.6.4)Basmacılık

Basmacılık Akad ve Asurlular tarafından icat edilmiĢ oldukça eski bir sanattır. Onların

torunları olan Süryaniler, bu sanatı yüzyıllar boyu devam ettirmiĢ, yaĢadıkları yerlerde

yarattıkları eserlere bu Ģekilde hayat vermiĢlerdir.

Süryanice Hetmo adı verilen basmacılık bir kalıp sanatıdır . Basmacılık, daha önceden

hazırlanmıĢ kalıbın yüzünün boyaya batırılarak, kumaĢ veya Ģekil verilecek malzeme üzerine

bastırılması ile birbirinden güzel simetrik ve tekrarlanan Ģekillerin elde edilmesi Ģeklinde

özetlenebilir. Genellikle boya olarak kök boyası (anilin) kullanılır. Bu boyanın özelliği üstüne

sürüldüğü malzemeden hiç çıkmamasıdır.59

Süryani basmacılık sanatında yatak örtüsü, nevresim, yastık kılıfı, oda takımları, vitrin

takımı, perde, bohça, tablo, yaka ve yazma gibi ürünler yapılmaktadır.60

Süryaniler eskiden süsleme amacı ile elbiselerin yapımında, masa ve yatak kılıflarında,

duvarların ve evlerin iç süslemelerinde bu gelenek ve sanatı oldukça yaygın bir Ģekilde

kullanırlardı.61

57 „‟Telkari Sanatı‟‟, http://www.midyat.net/telkari-sanati.html(eriĢim:05.04.2010) 58 „‟Şarabın Süryani Ustaları‟‟, http://www.suryaniler.com/kultur-sanat.asp?id=367,(eriĢim:07.04.2010) 59 ‟Kaybolan Bir Sanatı: Basmacılık‟‟, http://www.suryaniler.com/kultur-sanat.asp?id=364,(eriĢim:07.04.2010) 60 Aziz Koluman,‟‟Orta Doğu‟da Süryanilik‟‟,Asam yayınları, Ankara (2001),s.123

Page 18: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

18

Modern teknoloji, bütün alanlarda olduğu gibi basmacılığı da modası geçmiĢ bir duruma

sokmuĢtur. Zamanımızda bu sanat, artık yok olma sınırına gelmiĢtir. Günümüzde bu sanatla

uğraĢan sadece bir Süryani kalmıĢtır. Mardin‟de yaĢayan ve bu sanatı babasından öğrenen

Narsa Çilli adındaki bayan bu sanatın son temsilcisidir.62

2.6.5) Kilim Dokumacılığı

Mardin ve çevresi Süryanilerin yaĢamlarına ve geçmiĢlerine tanıklık etmiĢtir. Pek çok

Süryani bu yörede mesleklerini icra etmiĢ bakırcılık, basmacılık ve diğer pek çok Süryani

sanatı bu bölgede hayat bulmuĢtur. Bu sanatlardan biri de kilim dokumacılığıdır.

Kilim dokumacılığı, Mardin ve çevresinde basit tezgâhlarda yapılmaktadır.

Mardin‟in özellikle köylerinde bulunan bu tezgâhlarda yolluk, kilim, heybe, vb. Ģeyler

dokunur. Kilimlerin iplikleri evlerde eğrilir ve kök boya ile boyanır. Bu iĢi Süryani

kadınları yürütülür.63

2.6.6)Yün ve İpek Halıcılık

Yün ve ipek halıcılık, Süryanilerin Ortaçağdan beri yaptıkları bir sanattır. Ġpek

ve yünlerin kökboyası ile boyanması suretiyle elde edilen malzemelerden dokunan el halısı

çeĢitli ebatlarda yapılmaktadır. Yöredeki motifler halı süsü olarak kullanılmaktadır. ĠĢlenen

halılar Süryani el sanatının inceliklerini ortaya koymaktadır.64

2.6.7)Taş Oymacılığı ve Kesme Taş

TaĢ oymacılığı, Süryanilerin önde gelen el sanatlarından biridir. TaĢ oymacılığı

Süryanilerde babadan oğla geçen bir sanattır. Süryaniler taĢ iĢçiliği konusunda çok ileri

bir toplumdur. Süryanilerin yerleĢim bölgelerinde bu etki hemen kendini belli eder.

Dünyada sit alanı ilan edilen üç Ģehir vardır. Bunlar Kudüs, Venedik ve Mardin‟dir.

Mardin‟de Süryanilerin mimari alanındaki etkisini çıplak gözle fark etmek çok

Kolaydır.65

2.7)Bayramlar

Süryani bayramları Rabbani bayramlar ve Rabbani olmayan bayramlar olmak

üzere iki kısma ayrılır. Rabbani bayramlar Ġsa‟nın doğumundan göklere çekiliĢine kadar

olan olayları ve Meryem ve Kutsal Ruh ile ilgili olayları konu edinir.66

Bu bayramların hepsi

aynı öneme sahip değildir. Ġsa ile ilgili bayramlar, Ġsa Mesih‟in hayatının yeniden

yaĢanmasını ifade etmekte, onun hayatını yeniden yaĢayarak kendi kurtuluĢlarına

kavuĢacaklarına inanmaktadırlar.67

Rabbani olmayan bayramlar ise kilise tarihinde önemli olan kiĢi ve olayları anma Ģeklinde

61 Agm, ‟Kaybolan Bir Sanatı: Basmacılık‟‟ 62 Agm, Zeynep Gül Küçük,s.41 63 Age Aziz Koluman, s.124 64 Age ,Aziz Koluman, 65 Agm, Zeynep Gül Küçük, s.42 66 Agm, Zeynep Gül Küçük, s.34 67 Age ,Ali Ekber Türkoğlu,s.77

Page 19: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

19

değerlendirilebilir.68

Genellikle onlara saygılarını göstermek, onları sevgi ile anmak ve hayat

tarzlarını kendileri için örnek almak amacıyla kutlanmaktadır.69

Süryaniler, Rabbani

bayramlarda günlük iĢlerini terk etmek ve kilisede düzenlenen ayine katılmak zorundadırlar.

Rabbani olmayan bayramlarda ise ayine katılma zorunluluğu yoktur. 70

2.7.1) Paskalya Bayramı

Paskalya bayramı Ġsa Mesih‟in diriliĢi nedeniyle Hıristiyanlık dünyasında her sene

Ġlkbahar aylarında kutlanır. Bu bayram öncesi Süryaniler kilise kuralları içinde belirlenen

sürelerde oruçlarını tutarlar. Bu süre 50 gündür. Bu süre içinde Süryaniler hiç bir hayvansal

gıda kullanmazlar. Sabahtan akĢama kadar hiç bir Ģey yemezler. Uzun süreli bu oruç dıĢında

imanlı süryani halkının da bayram öncesi hazırlıkları olur.71

Geleneksel olarak, Paskalya

bayramını Katolikler ve Ortodokslar farklı günde kutlarken Antakya‟daki Ortodoks ve

Katolik Kilisesi 1988‟den beri birlikte kutlamaktadırlar.72

Paskalya bayramının karekteristik özelliklerinden biri de bu gün nedeniyle hazırlanan

yiyeceklerdir. Bu yiyeceklerin en bilinenleri renk renk boyanmıĢ yumurtalar, Süryanilerin

kliçe dedikleri paskalya çöreği , sütlaçve Lebeniye‟dir.Paskalya Bayramı genellikle yumurta

bayramı olarak bilinir.Bayram boyu yani bir hafta kadar, insanlar genellikle süt, yoğurt ve

yumurta ile yapılan yiyeceklerle beslenirler. Süryaniler , Paskalya çöreğininin Ġsa‟nın

bedenini ve bereketi temsil ettiğine inanmaktadırlar.

2.7.2) Siboro

Paskalya öncesi oruca denk gelen Meryem Ana'nın Müjdelenme Bayramı Süryaniler

arasında Siboro olarak bilinir.73

"Siboro" klasik Süryanice'deki "Suboro" sözcüğünün Turoyo (halkın konuĢtuğu ağız)'da

hafif bir değiĢime uğrayan halidir. Türkçe'de "muĢtulama, müjdeleme" anlamına geliyor.

Meryem Ana'nın Ġsa Mesih'e gebe kalacağını bildiren müjdelemenin bir anısı olarak, her yıl

25 Mart'ta kutlanan bu bayrama Süryani Kilise'sinin geleneğinde "Suboro" denilmektedir.

Suboro bayramının Turabdin'de iki gelenek yapısı var: Bunun bir göstergesi olarak,

bayram akĢamı biri beyaz, diğeri kırmızı iki ipin örülmesiyle renkli bir sicim oluĢturulur.

Sicimin beyazlığı Ġsa Mesih'in tanrısallığına, kırmızılığı ise insanlığına iĢaret etmektedir.

Bazı yerlerde de beyaz, kırmızı ve siyah renklerden oluĢan sicimler oluĢturulur. Buradaki

yoruma göre üç renk, Kutsal Üçlüğe (teslise); baĢka yoruma göre de, siyah renk Ġsa Mesih'in

ızdıraplarına ve ölümüne, kırmızı çarmıha akıtılan kanına, beyaz ise paklığına iĢaret

etmektedir.

68 Agm, Zeynep Gül Küçük ,s.34

69 Age, Ali Ekber Türkoğlu,s.77

70 Agm, Zeynep Gül Küçük

71 ‟Süryaniler‟de Paskalya Bayramı ve Hazırlıklar‟‟,http://www.suryaniler.com/kultur-sanat.asp?id=366,(eriĢim:10.04.2010)

72 Age,Ali Ekber Türkoğlu

73Agm, Süryaniler‟de Paskalya Bayramı ve Hazırlıklar‟‟

Page 20: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

20

Meryem Ana'nın nitelikleri göz önünde bulundurularak, bu sicim evin bakire kızlarının

"YaĢam Ekmeği Benim" Süryanice ilahisinin eĢliğinde yoğurduğu mayasız hamurun üzerine

haç Ģeklinde konulur. Üzerine de evde mevcut bütün tahıllar eklenir. Sonra, evin damına

çıkartılarak geceyi aydınlatan yıldızların ve ay ıĢığının altında, ilahiler söylenerek bir süre

öyle bekletilir. Ruhaninin okuyacağı özel dualardan sonra, kilisedeki Ġncil'in altına konulur.

Ayinden sonra cemaat üyelerine dağıtılır.

Geleneksel olarak, her yıl siboro gecesinde evin eski mayası yeni maya ile değiĢtirilir.

Bayram sabahı erkenden, o hamurdan "buğro" diye adlandırılan ayin ekmeği (burĢan) yapılır.

Bazı burĢanlar, aile fertlerine ve akrabalara verilirken bazıları da bereket amacıyla yıl boyu

evlere, tarla ve bağlara bırakılır. Arta kalanlar ise hayvanlara yedirilir. BurĢanların bu

Ģekildeki dağıtımı, Ġsa Mesih'in dünyaya geliĢini insanlara ve doğaya müjdeleyen bir gelenek

olarak kabul edilir. Bir değneğin baĢında, tarla veya bağların orta kısmına yerleĢtirilen

burĢanlara ulaĢan ilk orakçı, burĢan değneğini aldığı gibi anında kırıverir. Bununla hasat

döneminin yorgunluğuna karĢı, sırt direncinin arttırıldığına kanaat getirilir.

Siboro örgüsü için oluĢturulan sicimle ise, aile fertleri arasında bölüĢtürülerek Paskalya

bayramının ikinci gününe kadar kollara, parmaklara, kulaklara ve boyunlara takılır.

Çıkarıldıklarında, inançsal saygının ifadesi olarak, kilise duvarlarındaki deliklere konulurlar.

Veya bayramda yapılan "daĢiĢto" sütlaçının yapıldığı ateĢin altında yakılırlar. 74

2.7.3)Rozuno (Hamur)

Sivaslı Kırk ġehitler'in Günü'nde, ev halkı için hamurdan hazırlanan ve içlerinden bir

tanesine madeni para konan Rozuno'lar yapılır. Madeni para saklı Rozuno'yu alan kiĢinin o yıl

Ģanslı ve bereketli olacağına inanılır. Yapılan Rozuno'lar bereket niyetine tarlalara, bağlara

bırakılır ve hayvanlara verilir. Bu geleneğin, Hıristiyanlığın ilk yıllarında Ģehit düĢen Sivaslı

Kırk ġehitler'in hikayesi ile bağlantılı olduğunun söylenmesinin yanı sıra, bazı kaynaklar

tarafından Süryani kilisesine giren eski bir mezopotamya geleneği olduğu belirtilmektedir.75

2.7.4) Hano Kritho

Hano Kritho; binlerce yıldır Mezopotamya'da yaĢayan Süryaniler'in

74 Yusuf BegdaĢ,‟‟Turabdin‟de Siboro Geleneği‟‟, http://www.suryaniler.com/kultur-sanat.asp?id=370,(eriĢim:09.04.2010) 75 Agm, Süryaniler‟de Paskalya Bayramı ve Hazırlıklar‟‟

Page 21: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

21

gelenekselleĢmiĢ folklorik özellikli bir Ģölenidir. Süryaniler her yıl 50 günlük büyük oruca

baĢlamadan önceki son Pazar günü bu geleneği uygularlar. Bu uzun oruç Ġsa Mesih'in

diriliĢine denk gelen güne kadar tutulur. Büyük orucun baĢlaması ise genelde Mart ayının

ortalarıdır. Günümüzde kalan bir kaç Süryani köyünde bu gelenek devam ettirilmektedir.

Hano Kritho bir kadın figürü, bir kadın maketidir. Bu kadın maketi köydeki kızlar

tarafından hazırlanır. Hazırlanan bu maketle birlikte köyün gençleri hep birlikte köy evlerini

teker teker ziyaret ederler. Grup halinde evleri gezen gençler, ev sahipleri tarafından bereketi

temsil eden yağmura izafeten üstlerine su serpilerek karĢılanırlar. Gençler bu evlerden bulgur,

kavurma ve yumurta toplarlar. Toplanan bu erzak köyün kilisesinde bir araya getirilir. Bütün

köy sakinlerinin kilise avlusuna gelmesiyle birlikte, toplanan erzaktan geleneksel yemek

hazırlanır. Bu yemek kavurmalı ve yumurtalı bulgurdur. Yemekler yenir, oyunlar oynanır. Bir

tabak yumurtalı ve kavurmalı bulgurda Hano Kritho için ayrılır ve taĢların arasına saklanır.

Daha sonra gençler bu tabağı bulmaya çalıĢırlar. Ve tabağı bulan genç, bu tabaktaki yemeği

de yer. Bunun akabinde gençler maket olarak hazırlanan Hano Kritho'yu parçalarlar. Bu

gelenek, hazırlanan yemeklerin bir kısmının muhtaçlara dağıtılması ile son bulur.76

Gulyadlı

Naftah ve Kızı'nın hikayesine dayandırılan bu gelenek her sene yapılır.77

2.7.5) Yaldo (Noel Bayramı)

Noel Bayramı, Hıristiyan dünyasının 25 Aralık'ta , Ġsa Mesih'in doğa üstü doğuĢunu

kutladığı bir gündür. Süryaniler bugünü kendi dillerinde Yaldo diye isimlendirirler ve bu

bayramı kutlamadan önce 10 gün boyunca , içinde hayvansal gıda bulunan yemeklerden

sakınmak yoluyla oruç tutarlar.78

24 Aralık Noel Arifesi gecesinde “Ġsa‟nın doğuĢu”, Antakya Katolik Kilisesi

Organizatörlüğünde St. Piyer Kilisesinde kutlanılmaktadır. Antakya Katolik Kilisesi,

Antakya Ortodoks Kilisesi ile burada yapacağı ayin saatleri çakıĢmasın diye aralarında

anlaĢıp, ona göre ayin saatlerini belirlemektedirler. Böylece bu kiliselerden birinde

ayine katılan cemaat diğer kilisenin de ayinine katılabilmektedir.79

25 Aralık sabahı kiliselerinde kendi dillerinde ayinler düzenleyerek bu anlamlı günü

kutlarlar. Süryaniler için bugünün dinsel anlamı dıĢında, geleneklerine göre ''Söz''ün

doğuĢunu müjdeleyen insanlar önemli bir yer tutar.80

Antakya Protestan Kilisesinde Noel: Kilisenin pastörünün Noel yorumu Ģu

Ģekildedir: Noel, orijinal adı ile “Christmas”dır. “Chris” Ġsa demek, “Mass” ayin demek

olduğuna göre; Christmass, “Ġsa‟ya tapınma” anlamına gelmektedir.81

Antakyalı Hıristiyanlarda Noel Bayramı Kutlaması: Diğer yerlerdeki

Hıristiyanların uygulamalarıyla benzerlik gösterir. Burada da Noel Baba‟yı temsil eden

76 Yusuf Atuğ,‟‟Bir Süryani Geleneği : Hano Kritho‟‟,http://www.suryaniler.com/kultur-

sanat.asp?id=362(eriĢim:10.04.2010) 77 Agm, Süryaniler‟de Paskalya Bayramı ve Hazırlıklar‟‟ 78 Özcan Geçer ve ġabo Boyacı, „‟Süryani Geleneğinde Noel (Yaldo) Bayramı‟‟http://www.suryaniler.com/kultur-

sanat.asp?id=363,(eriĢim:11.04.2010) 79 Age,Ali Ekber Türkoğlu,s.79 80 Agm, Özcan Geçer ve ġabo Boyacı 81 Age,Ali Ekber Türkoğlu,s.82

Page 22: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

22

bir kiĢi (genellikle papaz) evleri gezmekte ve çocuklara hediyeler dağıtmaktadır.

Birbirlerini ziyaret etmektedirler. Her bayramda olduğu gibi bu bayramda da mezar

ziyaretleri yapılmakta ve mezarlığa çiçekler götürülmektedir. Hasta ziyaretleri de

yapılmaktadır ki bunu özellikle papazlar nezaretinde bir heyet oluĢturularak yapmakta

ve böylece yaĢlıların ve hastaların gönlünü almaktadırlar.

Noel‟den sonraki ikinci Pazar “Epifani”, “kutsal masumları anma” ve “Üç

Müneccimin Ġsa‟yı ziyareti” bayramları kutlanmaktadır.82

Antakya Ortodoks Kilisesi, bu

bayrama “Mesih İsa‟nın Vaftiz (Kıddes) Bayramı” da demektedir. Ġsa‟nın doğumu ile alakalı

olarak yapılan en önemli bayramlardan biridir. Bu bayram Doğu Kiliselerinde (Antakya‟da)

Noel‟den sonra 6 Ocak‟ta kutlanmaktadır. Doğu Kiliselerinde bu bayram, Ġsa‟nın vaftiz

olduktan sonra ortaya çıkıĢı ve Kana‟daki bir düğünde suyu Ģaraba dönüĢtürerek ilk

mucizesini göstermesi anısına icra edilmektedir. Katolikler ise dokulu üç müneccimin bebek

Ġsa‟yı ziyaret etmesini anmak amacıyla kutlamaktadır.83

2.7.6) Işık-Nur Bayramı

Levililer, 12/1-4‟e göre; “bir kadın hamile kalıp erkek çocuk doğurursa, adet

gördüğü günlerde olduğu gibi 7 gün kirli sayılacaktır”. Meryem bu yasaya göre arınma

günlerinin bitiminde Yusuf‟la birlikte çocuğu (Ġsa‟yı) Rabbe adamak için YeruĢalim‟e

götürmüĢtür. Bu esnada limon adında bilge kiĢinin tapınağa gelmiĢ, bebek Ġsa‟yı kucağına

alarak; “Ulusları aydınlatıp halkın Ġsrail‟e yücelik kazandıracak „IĢığı‟ gözlerimle gördüm”

diye hitap etmiĢtir. Bu hitaba binaen, bugün yapılan bayrama “IĢık” bayramı denilmiĢtir. Bu

bayram Meryem‟in arınması ve bebek Ġsa‟yı Yahudi mabedine götürerek Tanrı‟ya sunması

anısına 2 ġubatta icra edilmektedir. Bütün bir yıl boyunca Kilisede yapılacak ayinlerde

kullanılacak olan kandiller de bu bayramda kutsandığı için bu bayram, “candlemass” olarak

da adlandırılmaktadır. Antakya Ortodoks Kilisesi “IĢık Bayramı” adıyla bir bayram

kutlamamaktadır. Yalnız 2 ġubat‟ta “İsa‟nın Mabede sunulmasını”, 3 ġubat‟ta da Aziz

Limon‟u anma gününü kutlamaktadır.84

2.7.7) Süryanilerde 12 Nisan

Süryani halkına göre 1 Nisan Bayramı mitolojik olarak Ģöyle ifade ediliyor: `Kötülük

Tanrıları, güzel olan her Ģeye saldırıyor ve yok ediyorlardı. YaĢam bir cehenneme

dönüĢmüĢtü. Tanrı Akuti, Kötülük Tanrıları ile savaĢtı ve onları yendi. Akuti, zafer sonrası

insanlara, hayvanlara ve bitkilere yaĢamaları için dünyayı yeniden yaratarak armağan etti. Bu

olay 1 Nisan günü meydana geldi. O nedenle 1 Nisan dünyanın yeniden doğuĢ günüdür.

Süryaniler de, 6657 yıldır 1 Nisan gününü `Yeniden Doğuş Bayramı` olarak kutluyor. Tanrı ve

tanrıçaları "Tammuz" ile "ĠĢtar"ın aĢkı da bu bayrama eĢlik ya da rehberlik edermiĢ. 12 gün

boyunca, büyük coĢkularla, barıĢ, kardeĢlik, dayanıĢma esas alınırken, kırgınlıklar ve

dargınlıklar gündeme dahi getirilmezmiĢ. Aynı zamanda Süryani halkı için önemli bir değer

olan direniĢin ve onurun simgesi AGA PETROS‟un da öldüğü gündür.85

82 Age,Ali Ekber Türkoğlu,s.81 83 Age,Ali Ekber Türkoğlu,s.83 84 Age,Ali Ekber Türkoğlu,s.83 85ZeynepTozduman,http://www.assyrianews.com/index.php?option=com_content&task=view&id=2037&Itemid=86(eriĢim:1

4 .04.2010)

Page 23: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

23

2.8) Halk Oyunları

Süryani kültürüne ait en az bilinen öğelerden birisi de halk oyunlarıdır. Oysa Süryaniler bu

konuda oldukça zengin bir kültüre ve mirasa sahiptirler. Süryaniler bu kadar zenginliğe

rağmen, günümüze kadar çeĢitli faktörlerin etkisiyle bu alana yeterince ilgi göstermemiĢlerdir.

Süryaniler tarafından en çok bilinen ve oynanan oyunlar; Bagiye, ġemmo, ġehhane ve

Hassade'dir. Aslında sayıları yüzden daha fazla Süryani halk oyunu bulunmaktadır. Halay

tarzında oynanan oyunların müzikleri 2 veya 4 zamanlı olup oyunları ise 12, 14 veya 16

hareketten oluĢmaktadır. Hareket sayısı fazla görünmesine karĢın bu tür oyunların öğrenilmesi

oldukça kolaydır. Oyunların oynandığı türkülerde oldukça mutlu ve neĢeli sözler içeren bir

atmosfer hakimdir. Günümüzde Van bölgesinin oyunları içerisine sayılan ġehhane oyunu

aslında Süryanilerin o yöreye kazandırdığı bir oyundur.86

2.9)Yemek Kültürü

Süryaniler yaĢam tarzları, dilleri, müzikleri ve mutfakları ile Türkiye‟nin kültürel

çeĢitliliğine katkı sağlıyor. Süryani mutfağında iĢkembe dolması (Kibbeh) ve paskalya çöreği

(Kliçe) gibi pek çok yemek yer almakla birlikte bu çalıĢmada sadece gabula adındaki yemeğe

yer verilecektir.

Gabula

Süryanilerin taĢ kadar sert bir madde olan çortandan yapılan gabula adlı yemeği (çorba)

Süryani mutfağından bir lezzet olarak karĢımıza çıkıyor.

Çortan, pamuklu çuvallardan süzülen ayrandan kalan çökeltidir. Bu çökeltiye elle Ģekil

verilerek güneĢe bırakılır. Kuruyunca sertleĢen bu çamurumsu madde artık uzun zaman

bozulmadan saklanabilir. Daha sonra çortan ( taĢların gabula yani çorbaya dönüĢmeden önce

tanımlandıkları isim) çörtan eritme kabına aktarılıyor. Suda el ile çevrilerek eritilen çörtan

suya ayran tadı ve görüntüsü veriyor. Buna gabula denir. Gerso (bir tür buğday) değirmende

veya makinede çekilerek küçültülür. Biraz yağ eklenerek suda kaynatılır. Kıvamlı bir çorba

haline gelene kadar piĢirilir ve tabaklara servis yapılır. Tabakların ortası kaĢık ile yarılarak

gabula dökülür. Genellikle nane ve kırmızı biber eĢliğinde servis edilir.87

2.10) Aile Hayatı ve Evlilik

Hıristiyan inancına göre evlilik, iki insanın anlaĢmasının kilise tarafından takdis

edilmesi ve bunların kilise bünyesinde kutsal bir bağla hayatlarını birleĢtirmesidir. Tanrı

insanı erkek ve diĢi olarak kendi suretinde yaratmıĢ ve onları kutsayarak, “verimli olun

86 „‟Süryaniler‟de Halk Oyunları,http://www.suryaniler.com/kultur-sanat.asp?id=61(eriĢim:13.04.2010) 87 Faruk Kahraman,‟‟Taştan Çıkan Beyaz Çorba: Gabula,

http://www.suryaniler.com/kultursanat.asp?id=375(eriĢim:16.04.2010)

Page 24: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

24

çoğalın” demiĢtir88

Süryanilerde evlilik, kutsal kabul edilen aile kurumunun oluĢturulmasının ilk

Ģartıdır.89

Kilisede evlenecek kiĢilerde aranan Ģartlar: Karı-koca vaftiz edilmiĢ olmalı

evlenecek kiĢiler arasında yakın akrabalık iliĢkisi olmaması gerekir90

.Ergenlik çağına varmıĢ

erkek ve kızın, kendi rızaları ile cemaat tarafından meĢru kabul edilen bir ruhaninin

huzurunda dini nikah gerçekleĢtirilir.91

Süryaniler arasında evliliği engelleyici durumlar ruhsal yakınlık, kan bağı ve dini

farklılıktır. Ruhsal yakınlık, sütannelik, sütkardeĢlik ve vaftiz kirveliğidir. Aralarında

sütanneliği, sütkardeĢliği gibi bir yakınlığın bulunması halinde evlilik kesinlikle yasaktır.

Vaftiz kirvesi ise vaftiz esnasında çocuğu tutan kiĢidir ki o çocuğun manevi babası olarak

kabul edilir. Kirvenin eĢi manevi anne, çocukları ise manevi kardeĢler sayılır. Nikâhta

sağdıçlık ve geçmeyen hastalıklar da evlilik için engel teĢkil etmektedir. Yakın akraba olan

amca, dayı, hala, teyze çocukları arasında da evlilik gerçekleĢemez. Günümüzde ise

Süryanilerin nüfuslarındaki azalmadan dolayı, kilise bu tür evliliklere izin vermektedir.

Evliliği engelleyen bir diğer durum ise dini farklılıktır.92

Eğer Hıristiyan bir kiĢi aykırı

kültürlerden (baĢka dinden) biriyle evlenecek olursa kiliseden özel izin alması

gerekmektedir.93

Süryanilerde çok eĢlilik yasaklanmıĢ olup asıl olan tek eĢliliktir.94

Süryanilerde, kızın

gönlü yoksa babası zorla evlendirmez. Zira Süryani inancına göre, evlenen çiftler zina ve

sağlık problemi dıĢında sebep ne olursa olsun - diğer Hıristiyan mezheplerinde olduğu gibi -

boĢanamaz. Bu nedenle kızın rızası önemlidir.95

Katolik kilisesi fuhuĢ dıĢında boĢanmayı yasaklamakta fakat Ortodoks kilisesi

boĢanmaya ve yeniden evlenmeye izin vermektedir. Yalnız üçüncü boĢanmadan sonra

dördüncü evliliğe izin vermemektedir.96

Ruhban sınıfından olan rahipler ve bunların üst makamları olan Episkopos, Metropolit,

Mafiryan ve Patrikler evlenemezler. Din adamı sınıfına mensup olanlardan sadece papazlar

papaz rütbesini almadan önce evlenebilirler. Papaz olabilmenin bir Ģartı da evli olmaktır17.

Papaz, eĢi öldüğünde ikinci bir evliliği yapamaz. Fakat ruhban sınıfına dâhil olmayan diğer

cemaat üyeleri, eĢleri öldüğü takdirde ikinci bir evlilik yapabilirler.97

88Age,Ali Ekber Türkoğlu,s.107 89 Agm, Zeynep Gül Küçük,s.36 90 Age, Ali Ekber Türkoğlu,s.108 91 Agm, Zeynep Gül Küçük,s.36 92 Agm, Zeynep Gül Küçük,s.37 93 Age, Ali Ekber Türkoğlu,s.108 94 Agm, Zeynep Gül Küçük,s.36 95 Sami Kılıç,‟‟Elazığ‟da Yaşayan Süryanilerde Düğün İle İlgili İnanışlar ve Uygulamalar‟‟,Fırat Üniversitesi Sosyal

Bilimler Dergisi Cilt: 13, Sayı: 2, Sayfa: 267-278, ELAZIĞ-2003 ,s.270 96 Age, Sami Kılıç,s.108 97 Agm, Zeynep Gül Küçük,s.36-37

Page 25: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

25

EVLENME TÖRENİ

1-Kız İsteme ve Söz Kesme

Genç bir çiftin evlenmesine karar verildiğinde, damat adayının ailesi gelinin evini ziyarete

gider.98

BeĢik kertmesi uygulaması görülmeyen Süryanilerde, kızın gönlü yoksa babası zorla

evlendirmez. Baba, kızı uygun gördükten sonra kız tarafına dünürcülüğe gelineceği bildirilir.

Oğlan tarafı kız evinden dünürcülüğe gelmek için olumlu cevap alırsa, kararlaĢtırılan tarihin

akĢamı oğlanın babası, annesi, dedesi, ninesi, amcası gibi yakın akrabalar ve kız evi

tarafından saygı gösterilen birisi ile beraber kız istemeye gidilir.99

Bir sonraki ziyarette her iki tarafın da vaftiz kirveleri hazır bulunur. Ġsteme esnasında

Papaz, bir araya geliĢin amacını ve evliliğin kutsiyetine iliĢkin açıklamalarda bulunur. Kızın

babası isterse bu ilk istemede kızı verebilir. Bununla birlikte genelde kızın babası, oğlan

tarafından akrabalarına da danıĢmak üzere belli bir sürü ister. Kızın babası akrabalarına

danıĢıp onların da rızasını aldığında, kadınlar aracılığı ile oğlanın ailesine tekrar kızı istemeye

gelmeleri için haber gönderilir. Yine, kilise papazının hazır bulunduğu bir ortamda kız, babası

veya aile büyüğünden istenir.100

Kızın babası kızı verdiğini ifade ettiğinde oğlanın annesi

veya ninesi kıza altın yüzük, maddi imkanlarına göre kolye, bilezik gibi takı takarlar. Buna

beh bağlama denilmektedi. Beh bağlanması söz kesme anlamına gelmektedir.101

Yörede

yaygın olan “baĢlık parası” uygulaması Süryanilerde yoktur. Süryanilerde evlilik iki

bölümden oluĢur. NiĢan ve kına, nikâh ve düğündür. NiĢan taraflarca belirlenen tarihte kız

evinde yapılır102

NiĢanda kahin de hazır bulunur. Kahin yüzüklere, elbiselere, kıza ve oğlana

Süryanice dua ve bir ilahi söyler. Kahin, çiftleri takdis ettikten sonra önce kıza sonra da

oğlana yüzükleri takar.103

2- Kına Gecesi

Süryanilerde düğün merasimi Cuma akĢamı kız evinde yapılan kına gecesi uygulamasıyla

baĢlamaktadır. Kına gecesi kız evinde damat haricinde erkek bulunmaz. Kına yakıldıktan

sonra kadınlar kendi arasında eğlenirler.

3-Dini Nikah ve Düğün

Süryanilere göre resmi nikah yaptırmayan çiftlere kilisede dini nikah yapılmaz. Dini nikah

Pazar günü kilisede yapılır.104

Oruçlu günler olan ÇarĢamba ve Cuma günleri ile bayram

arefesi nikâh merasimi yapılmaz.105

Gelin baba evinden dini nikah için kiliseye getirilmeden

önce, evde erkek kardeĢi beline kırmızı bir kuĢak bağlar. Bu gelinin temiz ve bakire

olduğunun iĢaretidir. Kız evi gelinle birlikte toplu halde nikah için kiliseye gelirler ve kızın

babası damada gelini teslim eder. Bu da Süryanilerde oğlan evinin kız evine gelerek gelin

alma adeti bulunmadığını gösterir.106

98 Agm, Zeynep Gül Küçük,s.36 99 Age, Sami Kılıç,s.108 100 Agm, Zeynep Gül Küçük,s.37 101 Age, Sami Kılıç,s.108-109 102 Agm, Zeynep Gül Küçük,s.37 103 Age, Sami Kılıç,s.110 104 Age, Sami Kılıç,s.110-111 105 Agm, Zeynep Gül Küçük,s.38 106 Age, Sami Kılıç,s.110-111

Page 26: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

26

2.11) Dini Eğitim

Edessa (Urfa) Teoloji Okulu, Zukanin Manastırı,Mor Gabriel Manastırı, Eliyo Bar Gagi

Manastırı Süryaniler‟de eğitim ve öğretim merkezlerinin baĢlıcalarıdır.Ancak Ģunu da ifade

etmek gerekir ki bu sayılan merkezlerin dıĢında eğitim ve öğretim verilen ve birçok din ve

bilim adamının yetiĢmesine vesile olan Patriklik, Episkoposluk Merkezleri ve manastırları da

vardır.107

Süryani medreselerinde uygulanan öğretim programı incelendiğinde eğitim öğretimin

büyük ölçüde iki temel amacı gerçekleĢtirmek üzere planlandığı görülür. Bu amaçlardan ilki;

Süryani çocuklarına kilisede yapılan günlük ibadetlerle Pazar ayinlerinde zorunlu olarak

kullanılan ilahi ve duaların Süryani dini geleneğine uygun olarak öğretilmesi ve ibadetlerle

ilgili temel bilgi ve becerileri kazandırmaktır, ikinci amaç ise; öğrencilere Süryanice okuma,

yazma ve konuĢma becerileri kazandırırken ilahi ve dualarla Süryanice Ġncil ve Kutsal

Kitap'tan belli metinleri okuyup anlayabilecek düzeye eriĢmelerini sağlayacak düzeyde dil

eğitimi vermektir. Ayrıca öğrencilerin kilise ve manastır yaĢamlarında sözlü ve uygulamalı

olarak cemaatin dini ve kültürel geleneğini edinmelerine yönelik etkinlikleri de her iki hedefle

iç içe bir alt hedef veya sonuç olarak görmek mümkündür. Doğal olarak öğretimde hedefler

arasında sıkı bağ vardır .

Süryani medreselerinde uygulanan eğitim-öğretim programında yer alan dersleri üç temel

grupta sınıflandırmak mümkündür. Bunlardan birincisi Süryanice öğretimine yönelik dersler,

ikincisi ilahi, dua ve Ġncil öğretimini içeren dersler, üçüncü grubu ise Süryanlik ve Süryani

kültürü, tarihi, gelenekleri ve kısmen inancını aktarmayı hedefleyen dersler oluĢturmaktadır.

Ġlk iki grubu oluĢturan derslerde uzun yıllardır okutulmakta olan belirli kitaplar

bulunmaktadır . Programda yer verilen üçüncü ders grubu için ilk iki grupta olduğu gibi

belirlenmiĢ ders kitapları bulunmamaktadır. Bu grupta baĢta Süryani azizleri ve büyüklerinin

örnek hayat hikayeleri olmak üzere, Süryanilikle ilgili hemen her kilise ve manastır

medresesinin kütüphanesinde yaygın olarak bulundurulan bir dizi kitaba baĢvurulmaktadır.

Günümüz Süryani din öğretiminde yaygın olarak kullanılmakta olan ders kitaplarının

çoğunluğu Hollanda'da bulunan oradaki Süryani Metropoliti‟ nin denetiminde bulunan bir

matbaada basılmakta, ihtiyaç bildiren kilise ve manastırlara gönderilmektedir. Süryani

Kilisesi'nin son yıllardaki basım ve yayın faaliyetleri açısından Hollanda'nın ayrıcalıklı bir

yeri vardır .108

2.12) Ölüm Gelenekleri

Süryaniler ölümü, vücuttaki bütün hücrelerin canlılığını kaybederek, hücrelerin

özünü teĢkil eden can ve ruhun bedenden ayrılması, dünyevi acıların bitiĢ noktası, ebedi

huzurun ve sonsuz hayatın baĢlangıcı olarak tarif ederler. Ġmanlı bir ölüm için durum

böyle iken imansız bir yaĢamın sonundaki ölüm ise Tanrı‟dan uzak kalma ve sonsuza

dek mahvolmanın baĢlangıcıdır. Ġnananların cennete inanmayanların ise cehenneme

107„‟Süryaniler‟de Dini Eğitim‟‟,süryanikadim.org,(eriĢim:19.04.2010) 108

Talip Atalay,‟‟Günümüz Süryani ve Kilise ve Manastırında Din Eğitimi‟‟,s.47

Page 27: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

27

gideceğine inanılır.109

1.12.1) Kandilo (Hasta Yağı)

Bu uygulama hasta olan ve öleceği tahmin edilen ağır hastalar için uygulanır. Bu yağ

okunmuĢ ve takdis edilmiĢ yağdır. 12 Kilden yapılmıĢ, kadehe benzeyen bir kase içine

konulan hamurun içi çukurlaĢtırılarak zeytinyağı ile doldurulur. Hamurun üzerine beĢ adet

mum yerleĢtirilir. Uygulamanın yapılacağı mekanda hazırlanan masa üzerine konan konulan

kasenin sağına ve soluna da birer mum ve haç bulundurulur. Kase üzerinde bulunan beĢ adet

mum duyu organlarını sembolize eder. Her mum duası okunduktan sonra sıra ile yakılır. Önce

doğu yönünde(baĢ) bulunan, sonra ortada (göğüs), daha sonrada sol ve sağdaki mumlar

yakılır.110

Bu hasta yağı belli bir sıra ile hastanın vücuduna haçlar çizilerek sürülür.

2.12.2) Ölüm Öncesi İnanmalar

Köpek veya kurt benzeri hayvanların gece vakti uzun uzun havlamaları veya ulumaları,

baykuĢ sesi ölümü haber veren olaylar olarak genel kabul görür. Bununla birlikte, çocukların

ev içinde aĢırı derecede yaramazlık yapmaları, evdeki aynanın kırılması, kırık ayna parçasının

evde bulunması, cam türünden gereçlerin yere düĢtüğü halde kırılmaması da ölüme iĢaret

edeceğine inanılır. Bununla birlikte, yıldız kayması, güneĢ tutulması gibi doğa olaylarının da

toplumca sevilen birisinin öleceğine yorulur.

Ölümün vukua gelmesinden hemen sonra evde yapılan işlemler; Cesedin kolları çapraz

hale getirilerek göğüs üzerine yerleĢtirilir. Gözleri açık ise yumulur. Çenesi kapatılır.

BaĢucunda Ġncil okunur, baĢ ve ayak hizasında mum yakılır. Yüzü doğu yönüne gelecek

Ģekilde çevrilir. Cesedin üzerine makas türü metal obje yerleĢtirilir.

Ölüm gerçekleĢtiğinde kilise papazına da haber verilir. Ölüm haberini alan kilise

hizmetlileri, kilise çanını üç kez kısa aralıklarla çalmaya baĢlar. Papaz veya rahip, cenazenin

bulunduğu yere geldiğinde dua okur ve tütsü yakar. Bu arada ölünün yakınları kilise ve evde

toplanmaya baĢlar. Cenaze sahibinin uzakta bulunan akrabaları, özellikle varsa erkek evlatları

ve kardeĢleri için cenaze bekletilir.Ġklimin müsait olması halinde, cenaze kendi evinde veya

kilisede en fazla bir gece bekletilir. Kilise görevlileri ve yakınlarının gelmesiyle cenaze

kiliseye götürülür. Cenazenin kiliseye girmesiyle, bir kez çan çalınır. Cenazenin evden

çıkarılmasından sonra, ölenin üzerinde yattığı yatak toplanır ve yerine avuç içine sığan

büyüklükte bir taĢ bırakılır. Maddi durumu iyi olanlar yatağı fakirlere verir. Üzerinde bulunan

giysileri de fakirlere verilir. Verilecek kimseler bulunmaması halinde elbiseleri yakılır.

Kırsalda yaĢayan ve maddi durumu iyi olmayan aileler, ölü yatağını yıkadıktan sonra

kullanabilmektedirler Yıkama iĢi mutlaka kilise ve bu amaçla hazırlanmıĢ olan mekanda

109 agm, Zeynep Gül Küçük,s.39 110 Mehmet ġimĢek,‟‟Süryaniler‟de Ölüm Gelenekleri‟‟,http://www.suryaniler.com/kultur-

sanat.asp?id=372,(eriĢim:15.04.2010)

Page 28: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

28

yapılır.111

Ölen kiĢi tek parça bir kumaĢ ile kefenlenir ve yüzü açıkta kalacak Ģekilde, tabuta

yerleĢtirilir ve cenaze merasimi için kiliseye gidilir. Cenaze merasiminden sonra ölen kiĢi

ayakları Doğu yönünde olacak Ģekilde mezara konur. Ġlk toprağı papaz, dualar eĢliğinde

serper. Süryanilerde din adamları (patrik, mafiryan, metropolit, papaz ve kâhin rahipler) diğer

insanlardan farklı bir Ģekilde gömülürler. Din adamlarının cesetleri yıkanır, hasta yağıyla

yağlanır, hayattayken bulunduğu ruhban sınıfının kisveleri giydirilir. AhĢap bir sandalyeye

oturmuĢ bir vaziyette duvar, yer veya özel mezarlıklara gömülürler. Ġdari anlamda görev

almamıĢ (patrik, mafiryan, metropolit dıĢında) rahipler, manastırların özel yerlerinde bulunan

mahzenlere bırakılır. Üzerlerine toprak örtülmez.112

3)SÜRYANİ - MÜSLÜMAN İLİŞKİLERİ

Bu iliĢkileri belirleyen 2 temel unsur söz konusudur. Bunlardan ilki bölgede aĢiret

yapısının sürmesi diğeri ise Süryanilerin diğer Hıristiyan toplumlardan farklı olarak yarı

kapalı toplum olma özellikleridir.

19. yüzyılda Süryanilerin Mardin ve çevresinde Müslümanlarla iliĢkilerinde, Kürtler ön

plana çıkmaktadır. Süryanilerin, Osmanlı sınırlarındaki birçok Hıristiyan milletten/ cemaaten

farklı olarak, neredeyse 12. yüzyıldan itibaren yarı kapalı sayılabilecek bir toplum özelliği

göstermeleri, inanç özellikleri ile ön plana çıkmaları, idari bir endiĢe taĢımamaları ve

kiliselerine olan bağlılıkları gibi sebeplerden dolayı diğer Hıristiyan halklar gibi toplum içinde

entegre olmamıĢlardır. Bu durum Süryani Kadimlerin kendilerini izole etmelerine ve

Müslüman komĢularıyla çok geliĢmiĢ iliĢki içine girmelerine engel olmuĢtur.113

19. yüzyılın ilk yarısında Mardin‟deki kargaĢa ortamında bölgede yaĢayan Hıristiyanlar da

doğal olarak etkilenmiĢlerdir. Ancak bu genel kargaĢa ortamında Müslüman ve

Hıristiyanların, bölgenin siyasi hakimiyeti ve rant kavgası için karĢı karĢıya geldiklerini

söylemek mümkün olmadığı gibi taraflar için bir dini fanatizmden bahsetmek de mümkün

değildir.

Yüzyılın baĢlarındaki bu klasik yapıya rağmen, yüzyılın ilerleyen dönemleri, Müslüman ve

Hıristiyanların birbirlerini algılayıĢlarından önemli farkların ortaya çıktığı bir dönüm noktası

olmuĢtur. Bu yüzyıla kadar aynı coğrafyalarda farklı dinin mensupları olarak yaĢayan,

birbirleriyle yaĢadıkları coğrafyanın sosyo-ekonomik sorunları dıĢında karĢı karĢıya gelmeyen

halklar; bu yüzyıldan itibaren kendilerini bölgesel etkilerin ötesinde uluslararası bir kavganın

tarafları olarak bulmuĢlardır. 114

Mezopotamya‟nın Hindistan yolu için bir alternatif olarak düĢünülmeye baĢlanması ve

Ortadoğu üzerinde hâkim olma çabaları, batılı devletlerin bölgedeki halklara özellikle de yerli

Hıristiyanlara olan ilgilerini arttırınca, durum değiĢmeye baĢlamıĢtır. Bu ilgi ve Hıristiyanlara

yönelik faaliyetler sonucunda, bölge Hıristiyanları bir yandan ulusal bilince doğru kayarken

diğer taraftan yine Avrupalı devletlerin eski gücünden eser kalmayan Osmanlı Devleti‟nde

Hıristiyanlar lehine birçok yeniliğin yapılması için uyguladıkları baskılar sonucunda farklı bir

statüye kavuĢmuĢlardır . Bölgedeki değiĢimin önemli bir sebebi, Batı Avrupa ve Amerika‟dan

111 Mehmet ġimĢek,‟‟Süryaniler‟de Ölüm Gelenekleri‟‟,http://www.suryaniler.com/kultur-

sanat.asp?id=372,(eriĢim:15.04.2010) 112 agm, Zeynep Gül Küçük,s.39 113 Agm,Ġbrahim ÖzcoĢar,s.198-199 114 Agm,Ġbrahim ÖzcoĢar ,s.200

Page 29: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

29

gelen misyonerlerin Hıristiyan azınlığa yönelik faaliyetlerini giderek arttırmalarıdır. Bunun

sonucunda Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasındaki gerginlik giderek artmıĢ ve 1840‟larda ise

en üst düzeye ulaĢmıĢtı.115

Ayrıca kürt aĢiret reisi olan Bedirhan Bey‟in bölgede yarattığı

çatıĢma ortamı da Süryani Kadimleri etkilemiĢtir.

Dinsel yapılanma konusunda tamamen özgür olan Süryaniler, Osmanlı Devlet

bürokrasisine Ermeni Patrikliği kanalıyla ulaĢmaktaydılar. Ġstanbul‟da Süryani nüfusunun

bulunmayıĢı ve siyasi anlamda Batılı hamilerinin olmaması, Süryanilerin, Ermenilerin

“yamağı” durumunda kalmaları sonucunu doğurmuĢtur. 3 Ağustos 1289/1827 tarihli bir arz

teskeresinde, “Ermenilerin vesayetinden Süryanilere Ġstanbul‟da bağımsız bir patrikhane

kurulması”, “1281/1864 tarihli Berat Fermanı‟nda ...Ermeni milletine tabi Süryani

devirlerinde Süryaniler, neredeyse Hıristiyanların tek temsilcisi durumundadırlar. Kilise tarihi

açısından önemli bir yere sahip olan Süryaniler, ilk defa 18 Mart 1330/1914 tarihinde Adliye

ve Mezahip Nezareti‟ne baĢvurarak, Süryani Kadim Ortodoks Kilisesi‟nin Osmanlı

bürokrasisindeki yerini tescil ettirmek isterler. 64 madde olarak hazırlanan bu nizamname ile,

kilise hiyerarĢisi tanzim edilir. Osmanlı Ġmparatorluğu döneminde, “Hıristiyan Milleti”

tanımlaması dahilinde yer almakla birlikte, devlet organizasyonu içinde doğrudan temsil

edilme imkanını 20. yüzyılın baĢlarında elde edebilmiĢlerdi.116

3.1) Süryani Göçü

1923 yılında, Osmanlı Devleti‟nin tarih sahnesinden çekilip yerine, Türkiye

Cumhuriyeti‟nin kurulmasıyla birlikte, yeni bir dönem baĢlar. Yeni yönetimin Dünya uluslar

topluluğu tarafından benimsenen sınırları içerisinde yaĢayan Süryaniler, varlıklarını koruyup

geliĢtirmeye çalıĢmıĢlardır. Türkiye‟de yaĢayan Süryaniler, 1960‟lı yıllardan sonra bir göç

dalgası içine girmiĢlerdir. Bu göç olgusunun temel dinamikleri arasında, mevcut olan huzur

ve güven ortamının aksaması yer almaktadır. Bu göç ile ilgili ekonomik gerekçeli açıklamalar

yetersiz kalmaktadır. Süryanilerin yaĢadıkları yerlerde ortanın üstünde bir yaĢam standardını

yakalamıĢ olmaları, bir çok zanaat kolunda söz sahibi olmaları ve eğitim kurumlarını rahat bir

Ģekilde kullanmaları, göç nedenlerini ekonomik temelde açıklamayı yetersiz kılmaktadır.

1975-1980 arası ivme kazanan göç, daha çok Ġstanbul‟a yönelik olmuĢ, bu tarihten 1995‟lere

kadar, Avrupa‟ya yönelen göç hareketleri, Süryanilerin Türkiye‟deki varlıklarını, yok denecek

duruma getirmiĢtir.117

3.2) Geri Dönüş

Türkiye‟nin Avrupa Birliğine girme çabaları, çağdaĢ yönetim normlarına ulaĢma yolundaki

adımları, yurt dıĢındaki yaĢayan Süryaniler tarafından da dikkatlice izlenmektedir. Türkiye'de

oluĢan olumlu hava ve demokratikleĢme konusunda atılan adımlar, yurtdıĢında yaĢayan

Süryaniler'in ülkeye geri dönüĢlerinde bir umut yaratmıĢ bulunmaktadır. Mardin ve

çevresinde yaĢayıp sonra göç eden Süryaniler'in bazıları dile getirdikleri geri dönüĢ

özlemlerini fiilayata geçirmektedir. Son olarak Sareköy'e (Gavayto) dönmek isteyen

115 Agm,Ġbrahim ÖzcoĢar ,s.200-201 116 Agm,Mehmet ġimĢek 117 Agm,Mehmet ġimĢek

Page 30: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

30

Süryaniler'in, korucular tarafından iĢgal edilen köylerine dönmeleri bu konudaki umutları

daha da artmıĢtır.118

Ayrıca yakın günlerde yaĢadığı köylere geri dönmek isteyen 17 Süryani aile olmuĢ

(Midyat‟taki Elbeğendi yani Kafro köyünden) ve aileler bu isteklerini Mardin Valiliğine bir

dilekçe ile bildirmiĢlerdir. Valilik , bu ailelerin geri dönme isteklerine; iskana açılan köylere

geri dönebilecekleri Ģeklinde olumlu bir cevap vermiĢtir.119

3.3)Süryanilerin Türkiye’deki Yapılanmaları

Türkiye‟ de Süryanilerin yapılanmasına baktığımızda karĢımıza üç tane Süryani cemaati

çıkmaktadır. Bunlar Süryani kadim cemaati, Süryani Katolik cemaati ve Süryani Protestan

cemaatidir.

3.3.1) Süryani Kadim Cemaati

Ülkemizdeki Süryani kadim cemaatinin patriklik merkezi ġam‟daki “Antakya Süryani

Ortodoks Patrikliği”dir. “Süryani Ortodoks Cemaati” tabiri “Süryani Kadim Cemaati” tabiri

ile aynı grubu ifade etmektedir. Metropolitler, Ġstanbul, Turabdin ve Mardin

Meropolitliği‟dir.120

TURABDİN

Tarihte Süryanilerin yoğun olarak yaĢadığı bir yöre olan Turabdin, Güneydoğu Anadolu

Bölgesinin güneyinde yer alır. Süryani tarihçilere göre bu yöre; batıda Mardin, kuzeyde

Diyarbakır‟dan Dicle nehri boyunca Hasankeyf‟e, doğuda Cizre ve güneyde Nusaybin

sınırları içinde kalmaktadır. Turabdin, coğrafi konum itibariyle Anadolu, Mezopotamya ve

Suriye‟nin kesiĢme noktasıdır. 121

Tur Abdin kelimesinin nereden türediği ve ne anlama geldiği konusunda değiĢik görüĢler

vardır. Birinci görüĢ, Romalılar‟ın, Tur Abdin “Hizmetkârlar Dağı” adını Doğu‟nun eski

topluluklarından almıĢ olduklarını kabul eder. Bu ad daha sonraları IV. Yüzyıldan itibaren

kurulan manastırlarda yaĢayan keĢiĢlere atfedilerek, Hıristiyan bakıĢ açısına göre, “Tanrı

Hizmetkârları Dağı”na dönüĢmüĢtür. Ġkinci görüĢ Süryanicede, “Tur” kelimesinin “Dağ”,

“Abdin” kelimesinin ise“Köleler” anlamına geldiğini ve böylece de TurAbdin kelimesinin

“Köleler Dağı”anlamına geldiğini kabul eder. Üçüncü görüĢ olarak Andrew Palmer, Tur

Abdin kelimesinin orijinalinin “Turo Da” “Abode” dir. Abode, “Manastır Hayatına Dair”

anlamına geldiğini ifade etmektedir.122

118ġabo Boyacı,‟‟ 70 Yıl Önceki Şapka, 40 Yıldır Devam Eden Süreç‟‟, http://www.suryaniler.com/konuk-

yazarlar.asp?id=321,(eriĢim:12.04.2010) 119Agm, ġabo Boyacı 120 agm, Zeynep Gül Küçük,s.19 121„‟Turabdin‟‟, http://www.morgabriel.org/turabdin.html(eriĢim:11.04.2010) 122 agm, Zeynep Gül Küçük,s.32-33

Page 31: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

31

Mor Gabriyel Manastırı (Deyrul-Umur)

Mor Gabriyel Manastırı, Midyat ilçesinin 18 km. güneydoğusunda Cizre yolu

üzerinde bulunmaktadır. Manastır miladi 615‟ten 1088‟e kadar Tur Abdin

metropolitlerine ev sahipliği yapmıĢtır. Bugün Tur Abdin metropoliti yine Mor Gabriyel

Manastırında ikamet etmektedir. Bu sebeple 1997 yılında 1600. yıldönümü kutlanan

manastırın özel bir önemi vardır.123

Manastır, 397 yılında Mor ġmuel ve Mor ġemun tarafından kurulmuĢtur. Kilise tarafından

ikinci Kudüs‟ olarak ilan edilmiĢtir. Manastır tarihsel süreçte dönem dönem farklı isimlerle

anıldı. Ġlk dönemlerde kurucularının isimlerine izafen Mor ġmuel ve Mor ġemun Manaastırı

olarak adlandırıldı124

Daha sonraları M.S. 668 yılında manastırı yöneten metropolit

Bakısyan‟lı Mor Gabriyel‟in adıyla da anılmıĢtır.125

Ayrıca, „Rahiplerin Meskeni‟ anlamına gelen ve Süryanice‟de Dayro d‟Umro‟ isminden

türetilen Deyrul-umur ismiyle de bilinmektedir.126

Bir baĢka rivayete göre ise, Deyrul-Umur

denilmesi ise Ġslam orduları kumandanı Hz. Ömer‟dengelmektedir. 634 yılında Rum

kumandanı Harkel Urfa‟yı iĢgal eder. Ortodoks episkoposları kovar ve makamlarından

uzaklaĢtırır Mor Gabriyel ise çareyi Ġslam ordusunun Mezopotamya‟ya girmesinde bulur. Hz.

Ömer yapmıĢ olduğu yardımlardan dolayı Mor Gabriyel‟e mühür ve imzasıyla tasdikli bir

ferman verir. Fermanda, “Süryaniler her türlü din, örf ve adetlerinde hürdür. Çan çalması,

bayram kutlamaları, cenaze gömme törenleri, kilise ve manastır inĢaatı serbesttir. Din

adamları olan episkoposlar, papazlar, rahipler ve Ģemmasları da vergi ve askerlikten muaf

tutar. Süryani fakirlerine yardım edilmesini emreder, Süryanilerin Ġslam kanunlarının teminatı

altında hür yaĢamalarını vaat eder. Bu ferman sayesinde Mor Gabriyel manastırı uzun bir

süre saldırılardan korunur. Bu itibarla, manastıra Ġslam Ordusu baĢkumandanı olan Hz.

Ömer‟in adına izafeten DEYREL-ÜMER adı verilir.127

Deyrulzafaran Manastırı

Ġsa‟dan sonra 5. yüzyılda inĢa edilen Deyrulzafaran Manastırı, muhteĢem mimarisi

yanında Süryani Kilisesi‟nin önemli merkezlerinden biridir. 1932‟ye kadar 640 yıl boyunca

Süryani Ortodoks patriklerinin ikametgah yeriydi .128

Deyrul-Zafaran, çok çeĢitli dönemlere tarihlenen yapılardan oluĢan büyük bir

komplekstir129

5. yüzyıldan baĢlayarak farklı zamanlarda yapılan eklentilerle bugünkü haline

18. yüzyılda kavuĢmuĢtur . Meryem Ana Kilisesi, Azizler Evi, GüneĢ Tapınağı ve Mor

Hananyo Kilisesi (kubbeli kilise) mevcuttur. Manastır, Milattan önce GüneĢ Tapınağı, daha

sonra da Romalılarca kale olarak kullanılan bir kompleks üzerine inĢa edildi. Romalılar

bölgeden çekilince Aziz ġleymun bazı azizlerin kemiklerini buraya getirterek kaleyi

123 agm, Zeynep Gül Küçük,s.60 124

http://www.morgabriel.org/tarihce.html 125 agm, Zeynep Gül Küçük,s.61 126 http://www.morgabriel.org/tarihce.html(eriĢim:11.04.2010) 127 agm, Zeynep Gül Küçük,s.61 128„‟Tarih‟‟ http://www.deyrulzafaran.org/turkce/manastir/basliklar.asp?anakategori=TARĠH,(eriĢim:03.04.2010) 129 agm, Zeynep Gül Küçük,s.53

Page 32: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

32

manastıra çevirdi.130

Bu sebeple manastır ilk olarak, “Mor ġleymun Manastırı” adıyla

anılmıĢtır. Manastır bir dönem de “Hananyo” veya “Mor Evgin” adıyla anılmıĢtır.

XV. Yüzyıldan beri de manastır “Deyrul-Zafaran” adıyla bilinmektedir .Manastır XV.

yüzyıldan sonra, sarı ve yeĢil çiçekleri olan safran bitkisiyle anılmaya baĢlanmıĢtır. “Deyr”,

Arapça manastır anlamına gelmektedir. Deyrul-Zafaran, “safran manastırı” olarak Türkçeye

çevrilebilir. Rivayete göre safran bitkisi, yapının harcında kullanılmıĢtır ve yapı, sarı rengini

bu bitkiden almıĢtır. Bir baĢka rivayete göre ise etrafta safran bitkisi çok yaygın olduğu için

manastır bu adla anılmaktadır.

Deyrul-Zafaran aralıklı olarak birçok kez Süryani Ortodoks patriklerine ev

sahipliği yaptığı için Tur Abdin bölgesindeki en önemli manastırlardan biridir. En büyük

özelliği Süryani Kadim cemaatinin çıkıĢından bu yana Türkiye ve Suriye‟de hizmet vermiĢ 52

metropolit ve patriğin mezarları manastırda özel yapılmıĢ odalarda (mezarlarda) gömülü

bulunmaktadır. Deyrul-Zafaran Manastırı tarih boyunca Süryani patriklik merkezi olmakla

beraber rahip, keĢiĢ (papaz) ve diyakosların yetiĢtirilme yeri, ruhani mesleklilerin namazgâhı

ve inananların tövbe yeri olmuĢtur Süryani öksüz ve yoksul çocukların yurdu, düĢkünlerin

sığınak yeri olarak kullanılmıĢtır.131

Manastır bugün de Süryani Kilisesi‟nin önemli dini merkezlerinden biridir. Mardin

Metropoliti‟nin ikametgahı olan Deyrulzafaran Manastırı, dünyanın dört bir yanına dağılmıĢ

Süryaniler tarafından dua ve bereket almak için ziyaret edilir. Yine binlerce yerli ve yabancı

turist, kısa veya uzun bir yol kat ederek Manastır‟ı ziyaret etmektedirler.132

3.4.1) “Süryani Katolik Cemaati”dir. Ülkemizde bulunan Süryani

Katolik cemaatini sayısı fazla değildir. Katolik Süryani patrikliği Beyrut‟ta

bulunmaktadır. Süryani Katolikler M.S. 451 Kadıköy konsilindeki kararlara bağlıdırlar.

Ayrılık tarihi XVIII. yüzyıldır. Süryani kadim cemaati, Süryani Katolikleri 1843‟te

resmen tanımıĢlardır. Bugün Ġstanbul‟da Süryani Katolik patrikliği vekilliği vardır. Bu

görevi Yusuf Sağ temsil etmektedir.

3.4.2) “Süryani Protestan Cemaati”dir. Anadolu‟daki Süryani

cemaatin bir kısmı 1852‟den itibaren protestanlığa girmiĢlerdir. Süryani Protestanlarının

ruhani lideri Diyarbakırlı Cercis Hedaye‟dir. Bugün Türkiye‟de az sayıda Süryani

Protestan bulunmaktadır.133

130 ‟Tarih‟‟ http://www.deyrulzafaran.org/turkce/manastir/basliklar.asp?anakategori=TARĠH,(eriĢim:03.04.2010) 131 agm, Zeynep Gül Küçük,s.52-53 132 ‟Tarih‟‟ http://www.deyrulzafaran.org/turkce/manastir/basliklar.asp?anakategori=TARĠH,(eriĢim:03.04.2010) 133 agm, Zeynep Gül Küçük,s.20

Page 33: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

33

SONUÇ

Süryani isminin nerden geldiğine iliĢkin farlı pek çok görüĢ olmakla birlikte bu isim etno- dinsel

bir anlam taĢımaktadır. Mezopotamya‟nın yerli halkı olan ve çok eski bir tarihe sahip olan Süryaniler,

doğu hıristiyanlığının temsilcilerindendir. Geçirdikleri bölünmeler sonrası etkilerini kaybeden bu

topluluk bugün hala kendilerine ait dilleri, dinleri, sanat ve kültür yaĢamıyla varlıklarını sürdürmeye

çalıĢmaktadır. Günümüzde yaklaĢık olarak 5 milyon nüfusa sahip olan Süryaniler ; Türkiye,Suriye,Lübnan,

Ürdün, Ġsrail ve Hindistan‟da yaĢamaktadırlar.Türkiye‟de Diyarbakır, Hatay, Elazığ ve Adıyaman‟da

birkaç aile bulunmakla beraber yoğun olarak Mardin ve çevresinde yaĢamaktadırlar. Tarih oyunca

hiçbir devlet kuramayan Süryaniler ve Müslümanlar aynı topraklarda yaĢayan 2 kardeĢ topluluktur.

Sonuç olarak; 1960‟lı yıllarda Türkiye‟de baĢlayan göç dalgası ile Avrupa‟ya giden Süryanilerin

bugün AB‟ye uyum süreci dahilinde tekrar evlerine dönüĢ için taleplerde bulunduğuna Ģahit

olmaktayız.

Page 34: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

34

KAYNAKÇA

ALBAYRAK, Kadir, (1997), Keldaniler ve Nasturiler, Ankara.

BĠLGE, Yakub, (2001), Geçmişten Günümüze Süryaniler, Zvi-Geyik Yayınları,ĠSTANBUL

ÇELĠK, Mehmet, (1996), Süryani Tarihi, C. I, Ankara.

KOLUMAN, Aziz, (2001), Ortodoğu‟da Süryanilik, ASAMY, Ankara.

KILIÇ, Sami,(2003), Elazığ‟da Yaşayan Süryanilerde Düğün İle İlgili İnanışlar ve

Uygulamalar, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Cilt: 13, Sayı: 2, ELAZIĞ

ÖZCOġAR, Ġbrahim,(2007), Makalelerle Mardin IV Önemli Simalar,Dini Toplulular,Mardin

Tarihi Ġhtisas Kütüphanesi Yayın no:10,Ġstanbul

TÜRKOĞLU, Ali Ekber,(2006), Geçmişte ve Günümüzde Antakya‟da Hıristiyanlık,

ADANA,(yayınlanmamıĢ yüksek lisans tezi)

KÜÇÜK, Zeynep Gül,(2008), Mardin ve Çevresinde Süryaniler ADANA,( yayınlanmamıĢ

yüksek lisans tezi)

MAKALELER

A. Fortescue ,Batı Süryaniler‟den Melkitler,

ATALAY, Talip, Günümüz Süryani ve Kilise ve Manastırında Din Eğitimi

ÇELĠK, , Mehmet, Süryanilerin Etnik ve Dinsel Kimlikleri

DORU, Nesim, Nusaybin Akademisi

RABO, Gabriel,Süryani Diasporasında Kiliseler ve Kuruluşlar

ġĠMġEK, Mehmet, Süryani Kadim Ortodoks Patrikhane Nizamnamesi

İNTERNET ADRESLERİ

http://www.suryaniler.com

http://www.gizliilimler.tr.

http://www.assyrianews.com

http://www.morgabriel.org

http://www.deyrulzafaran.org

Page 35: 20111012_süryaniler, Dünü Ve Bugünü

35

http://www.akader.info/sbard/sayilar/2005Eylul/23.pdf

http://sosyalbilimler.cukurova.edu.tr/tezler/991.pdf

http://library.cu.edu.tr/tezler/6966.pdf

http://goc.bilgi.edu.tr/documents/mehmetcelik.doc

http://www.acsatv.com/filer/Malkoye.pdf

http://www.kalan.com/scripts/Dergi/Dergi.asp?t=3&yid=6167