Post on 07-Apr-2016
description
Kitabın Yazarı: Orhan Pamuk
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Kitap Türü: Yerli Romanlar, Romantik Aşk
Yayınlandığı Yıl: 2014
Sayfa Sayısı: 480
ISBN: 9750830884
ARKA KAPAK
Kafamda Bir Tuhaflık hem bir aşk hikâyesi hem de modern bir destan. Orhan Pamuk'un
üzerinde altı yıl çalıştığı roman, bozacı Mevlüt ile üç yıl aşk mektupları yazdığı sevgilisinin
İstanbul'daki hayatlarını hikâye ediyor. 1969 ile 2012 arasında, kırk yılı aşkın bir süre Mevlüt,
İstanbul sokaklarında yoğurtçuluk, pilavcılık, otopark bekçiliği gibi pek çok iş yapar. Bir yandan
sokakların çeşit çeşit insanla dolmasını, şehrin büyük bölümünün yıkılıp yeniden inşa edilmesini,
Anadolu'dan gelip zengin olanları izler; diğer yandan ülkenin içinden geçtiği dönüşümlere, siyasi
çatışmalara, darbelere tanık olur. Onu başkalarından farklı kılan şeyin, kafasındaki tuhaflığın
kaynağını hep merak eder. Ama kış akşamları boza satmaktan ve sevgilisinin aslında kim
olduğunu düşünmekten hiç vazgeçmez.
Aşkta insanın niyeti mi daha önemlidir, kısmeti mi? Mutluluk veya mutsuzluğumuz bizim
seçimlerimize mi bağlıdır, yoksa bizim dışımızda mı gelişip başımıza gelirler? Kafamda Bir
Tuhaflık bu sorulara cevap ararken aile hayatıyla şehir hayatının çatışmasını, kadınların ev
içlerindeki öfke ve çaresizliklerini resmediyor.
Kafamda Bir Tuhaflık – Tanıtım
Orhan Pamuk’un son kitabı Kafamda Bir Tuhaflık, boza satıcısı Mevlüt Karataş’ın hayatı,
maceraları, hayalleri ve arkadaşlarının hikayesi ve 1969 ile 2012 arasında İstanbul hayatının pek
çok kişinin gözünden anlatılmış bir resmidir, diye başlıyor.
Mevlüt Karataş 1957 yılında Konya’da Atiye ve Mustafa Karataş çiftinin tek erkek evladı olarak
dünyaya gelir. 12 yaşına kadar köyden dışarı hiç çıkmaz. O zamanlar ekmeğin aslanın ağzında
olduğu zamanlardır. Mustafa Karataş da iş olmadığı için İstanbul’a yoğurt satmaya gider. Mevlüt
de 1968 yılında babasının yanına İstanbul’a gideceğini sanır ama babası onu çağırmaz. O da
köyde çobanlık yapar. Diğer taraftan arkadaşları ve amcasının oğulları Korkut ve Süleyman
İstanbul’a gittikleri için Mevlüt köyde yalnız kalır. Kahramanımız 1969 yılında 13 yaşına girerken
İstanbul’a gelir. Annesi ve ablaları köyde kalır. Hem okuyacak hem de babasına yardım edecektir.
Duttepe’de tek odalı bir evde babasıyla yaşamaya başlar. Ortaokuldan mezun olduktan sonra
Atatürk Erkek Lisesi’ne devam eder. Bu okulda siyaset ile tanışır. Ülkenin kaynadığı, sağ sol
çatışmalarının en tepeye ulaştığı dönemlerdir. Orada alevi arkadaşı Ferhat ile tanışır ve
dostlukları ölene kadar sürecektir. Kısmet adlı bir şans oyunuyla birçok para kazanır ve
dostlukları pekişir. Mevlüt ikinci sınıfta bocalar ve sınıfta kalır. Okula devam etmemeye karar
verir. Artık sınıfın en büyüklerindendir çünkü. O sıralarda Duttepe ve solcuların ve Alevilerin
yaşadığı Kültepe karışır. Aralarında bir savaş başlar. Mevlüt ikisinin ortasında kalır. Bir tarafta
amcaoğulları diğer tarafta arkadaşı Ferhat vardır. Zaten olayın sonunda Kürtler ve Aleviler yok
pahasına arsalarını satıp Kültepe’den ayrılacaklardır. O sıralarda amcaoğlu Korkut köyden Vediha
diye bir kızla evlenir. Vediha’nın iki kız kardeşi vardır. Mevlüt düğünde kısa bir sürede gördüğü
kız kardeşlerden gözü güzel olana vurulur. Süleyman adının Vediha olduğunu söyler. Bundan
sonra Mevlüt’ün Vediha’ya yazdığı aşk dolu mektupların dönemi başlar. O sıralarda askere gider.
Askerlik anılarını anlatmaya başlar. Askerde lisede Mohini takma adlı arkadaşıyla karşılaşır ve
çok mutlu olur. O sıralarda askeri darbe olur. Ülke cayır cayır yanıyordur. Diğer taraftan
Mevlüt’ün Vediha’ya yazdığı mektuplar devam eder. Askerden döndükten sonra amcaoğlu
Süleyman’nın kamyonuyla kızı kaçırmaya karar verirler. Köyde kızı aldıktan sonra Mevlüt bir
tuhaflık olduğunu düşünür. Çünkü gözlerine vurulduğu kız bu değildir. Sonradan anlaşılır ki
Süleyman bilerek gözü güzel olan Semiha’nın yerine onun kadar güzel olmayan ablası Vediha’nın
ismini verir. Durum böyle olsa da Mevlüt Vediha’ya hemen ısınır ve onu çok sever. Tarlabaşı’nda
tek odalı bir evi tutarlar. Rayiha’nın babası Boynueğri-yoğurtçuluktan boynu eğrilmiştir-
Abdurrahman Bey’in çiftleri affetmesinden sonra evlenmelerine müsaade eder ve düğünleri olur.
Artık marketlerde yoğurt alma dönemi başladığı için sokak yoğurtçuluğu kalkmıştır. Mevlüt bu
yüzden dondurma satmaya başlar. O zamanları Mevlüt hayatının en güzel günleri olarak anımsar.
Akşamları da boza satmaya devam eder. Feriköy, Osmanbey, Taksim, Tarlabaşı, Karaköy en uğrak
noktaları olur. Kış gelince Mevlüt pilav üstü tavuk satmaya başlar. Malzemesini evde karısı
hazırlıyordur. Fakat bu işin çok da karlı olmadığını anlar. O sıralarda Mevlüt bir kız babası olur.
Adını Fatma koyarlar. Çok uzun yıllar geçmeden Fatma’nın Fevziye adında bir kardeşi olur. O
sıralarda Semiha ablası Vediha’nın yanında kalıyordur. Herkes Süleyman ile evleneceğini
düşünürken Semiha bir gün biriyle kaçar. Kaçan kişinin sonradan Mevlüt’ün arkadaşı Ferhat
olduğu anlaşılır. Süleyman bu duruma çıldırır ve uzun süre unutamaz. O kadar kız bakmalarına
rağmen pavyonda çalışan Melahat diye bir kadınla evlenir ve iki oğlu olur. Ferhat ile Samiha
önceleri maddi zorluklar çekse de sonradan Ferhat’ın üniversiteden mezuniyetinden sonra
elektrik tahsildarı işiyle durumları iyi olur. O sıralarda Mevlüt’e Bimbom Büfe adında bir büfeye
müdürlük teklifi gelir. Sahibi çalışanların hile yaptıklarından şüpheleniyordur. Mevlüt’ün o
sıralarda işleri iyiye gitmeye başlar. Akşamları yine boza satmaya devam ediyordur. Fakat
elemanların kumpası yüzünden Bimbom Büfer kapatılır. Ferhat’ın durumunun gayet iyi
olmasından dolayı Bacanakların Bozası adında bir bozacı açmaya karar verirler. Fakat bu iş de
uzun sürmeden biter. Mevlüt otopark bekçiliği yapmaya başlar. O sıralarda Rayiha hamile kalır.
Bebeği kendi usulünce düşürmeye çalışırken kan kaybından ölür. Kısa bir süre sonra da Ferhat
öldürülür. Artık Mevlüt ve Samiha dul kalmışlardır. Fatma da o sıralarda üniversitede sevdiği bir
adamla evlenmiş, Fevziye ise kaçarak evlenmiştir. Mevlüt artık tek başına kalmış ve akrabalarının
ısrarıyla Samiha ile evlenir. Babadan kalma Duttepe’deki eve bir apartman yaparlar ve bütün
akrabalar aynı sitede otururlar. Hala boza satmaya da devam ediyordur. Çünkü o sokakları
seviyor orada huzur buluyordur. Son olarak şehre söylemek istediği duvarlara yazmak istediği şey
aklına gelir: “Ben bu alemde en çok Rayiha’yı sevdim.”
Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk bu romanı altı yılda yazmış. Diğer romanlarından çok farklı bir
üslubu ve konusu var. Biz Orhan Pamuk’u her zaman burjuvazi kesimden gelen ve bu kesimi
anlatan bir yazar olarak biliriz ve tanırız. Pamuk bu romanında ilk defa halktan ve sıradan bir
kişiyi ele almış. Kız kaçırma, köyden şehre göç, sokak satıcılığı gibi konuları ele alarak çok sade bir
dille anlatmış. Özellikle karakterlerin diyaloglarını içeren metinler sayesinde oldukça gerçekçi
yazılmış bir yapıt olmuş. Diğer Pamuk eserlerine oranla tek solukta okunacak akıcı bir roman.
Yazar: Gülizar Şahin
Kafamda Bir Tuhaflık – Kitap
Türk edebiyatının en iyi ve en tartışmalı yazarlarından biri olan Orhan Pamuk, uzun süredir
üzerinde çalıştığı Kafamda Bir Tuhaflık var romanı ile Mevlut adındaki karakter üzerinden
Türkiye’nin ve İstanbul’un yakın zamandaki görünümünü farklı bir bakış açısı ile sunuyor.
Mevlut, İstanbul’da hayata tutunmaya çalışan ve çeşitli işlerde çalışan basit bir vatandaştır.
Bozacı olarak bilinen Mevlut aslında pilavcılıktan, otopark bekçiliğine kadar dönemsel olarak
birçok farklı işte çalışmıştır. Bir taraftan hayatına devam ederken diğer taraftan çevresinde
yaşanan değişimlere de tanıklık eder. İstanbul şehrinin değişmesini, insanların zenginleşip
fakirleşmesini, politik çıkarların getirdiği yıkımları derken kendisinin bunun tam olarak
neresinde olduğunu sorgular ve kendisindeki tuhaflığın nedenini sorgular.
Mevlut’un bir de üç yıldır mektuplaştığı bir sevgilisi vardır. Sevgilisini hiç görmemiştir ama ona
mektup yazıp aşkını kalbinde sıcak tutmayı da başarmıştır. Her gün yaşananların ardından en
büyük merakı ise sevgilisinin tam olarak kim olduğunu öğrenmektir.
Orhan Pamuk’un değimi ile kendisi Kafamda Bir Tuhaflık kitabı üzerinde tam 6 yıl çalışmış. 1969
yılından 2012 yılına kadar olan zaman diliminde Türk insanının ve İstanbul halkının yaşamlarını
farklı bir şekilde okurlarına sunuyor. Bir taraftan aşkın sıcaklığı ile içinizi ısıtırken, diğer taraftan
toplum içinde yaşananlar ile içinizi burkuyor.