Yeni Birlik 3/2010

17
YENİ BİRLİK Demokrasİ • seçme özgürlüĜü • İşbİrlİĜİ • Dayanışma İsveç Türk İşçİ Derneklerİ feDerasyonu yayın organı•www.trf.nuYıl (år): 33Sayı (nr.): 3/2010 İsrail in düzenlediği kanlı saldırı bölge ve dünya barışını tehlikeye sokuyor. İsrail i durdurun!!!

description

Yeni Birlik Dergisi Sayı 3/2010

Transcript of Yeni Birlik 3/2010

yenİ bİrlİkDemokrasİ • seçme özgürlüĜü • İşbİrlİĜİ • Dayanışma

İsveç Türk İşçİ Derneklerİ feDerasyonu yayın organı•www.trf.nu•yıl (år): 33•Sayı (nr.): 3/2010

İsrail in düzenlediği kanlı saldırı bölge ve dünya barışını tehlikeye sokuyor. İsrail i durdurun!!!

İsveç Türk İşçi Dernekleri Federasyonu Aylık Yayın Organı Utges av Turkiska Riksförbundet • Adres/Adress: Järnvägsgatan 86 172 75 Sundbyberg • Tel: 08-728 00 34 - 08 531 732 05 -08 531 706 15 Fax: 08-728 00 42 • Internet: http://www.trf.nu • e-mail:[email protected] [email protected] • Telefon saatleri (hergün)/Telefontid (vardagar): Pazartesi-Cuma / 09.00-12.00 / 13.30-17.00 Sahibi/Ansvarigutgivare: Hasan Dölek • Redaksiyon/I redaktionen: Hasan Dölek, Ramazan Kavaklı, İlknur Akdağ, Adem Okur • İlan sorumlusu/Annonsansvarig: Adem Okur • Grafik Tasarım/Layout: Yasemin Celebi • Dizgi/Sättning: Atilla Kulbay Yıllık abone ücretleri/Årsprenumeration: Üyeler/Medlemmar: 100:- Örgüt ve Kurumlar/Org: & Ins: 250:- Yurtdışı/Utrikes: 250:- PlusGiro: 439 83 10 – 5

Önemli / Viktig: Sipariş edilmeyen yazılardan veya okuyucu mektuplarından redaksiyon sorumlu değildir!Redaktionen är icke ansvarig för insänt eller ej beställd material!Verilmiş veya verilecek anonslarda olası değişliklikler, her iki ayda bir ayın 15’inde Yeni Birlik’e ulaştırılması gerekmektedir. Verilen tarihten sonra itiraz veya değişiklik istemi geçersiz olup, muhtemel yanlışllıklardan Yeni Birlik sorumlu tutulamaz.Annons och/eller manustext förväntas vara oss tillhanda senast den 15 i varannan månad.Yeni Birlik förbehåller sig rätten till ansvarsfrihet för fel som inte reklamerats inom angiven tidsgräns.

SAYI : 3/2010 yenİ bİrlİk ISSN – 0349-2109

Değerli okurlar, Geçtiğimiz günlerde, tüm dünya’nın gözü önünde İsrail, uluslararası sularda Filistin’e doğru giden ve insani yardım taşıyan gemilere saldırdı. Bu gemiler içerisinden bir Türk gemisine ise askeri operasyon (terör) yaparak, birçok yurttaşımızı ve gemide bulunan, gayeleri sadece insani yardım götürmek olan değişik milletlerden bazı insanları hun-harca katletmiş ve bir çoğunu ise yaralamıştır. Kafalarımıza bir soru takılmıştır. O da İsrail bu gücü kimden almaktadır?Saldırının ardından başta Türkiye, İsveç ve Yunanistan olmak üzere dünyadaki pekçok ülke, yaşanılanları sert bir şekilde kınamış, bu ülkelerden bazıları da İsrail’deki büyükelçilerini geri çekmek usülüyle bu ülkeyi protesto etmiştir. Şüphesiz bu girişimler, İsrail’in uyguladığı teröre karşı olumlu hareket-lerdir. Fakat bu yönde adım atan devletler, bunlarla yetinme-meli, İsrail ile olan tüm ticari ilişkilerini kesmelidirler. Biz vatandaşlara bu konuda düşen öncelikli görev ise, İsrail bandrollü malları satın almamak yoluyla, İsrail devletini eko-nomik açıdan protesto etmek olacaktır.

İsrail ordusunun gerek orantısız güç kullanması gerekse de böyle bir operasyonu uluslararası sularda gerçekleştirmiş olması tamamen insanlık suçudur. İkinci Dünya Savaşı’nın öncesinde ve 1939-1945 yılları arasındaki savaş döneminde Almanlar’ın zulmüne uğrayan Yahudilerin, bugün aynı zulmü İsrail devleti aracılığıyla yıllardır Filistinlilere ve son olarak da onlara insani yardım götürmeye çalışan gönüllülere yapmış olmaları, insanlığın önünde büyük bir paradoks olarak durmaktadır. Bütün bu olumsuzluklar karşısında, İsrail’i pro-testo etmek amacıyla Amerika’da düzenlenen protestolara, bir kısım Musevi’nin ellerinde Türk bayraklarıyla katılıp destek vermeleri de, İsrail’in yaptıkları karşısında ne kadar derin bir kriz ile karşı karşıya olduğunun bir diğer göstergesi olmuştur.

Yine geçtiğimiz günlerde İsrail’ in yaptığı bu katliamı protesto etmek amacıyla Stockholm’ün Sergels Torg meydanında bir miting düzenlendi. İsrail’in, yardım malzemeleri götüren ge-milere yaptığı terör saldırısının hemen ardından düzenlenen bu mitinge katılım oldukça yüksekti. Tüm sol partilerin, çeşitli sivil toplum örgütlerinin, farklı milletlerden ve dinlerden pekçok insanın katıldığı ve siyasilerin konuşma yaptığı bu mitinge, gönül isterdi ki sağ yani iktidar partileri de katılmış olsaydı. Buna rağmen aldığı tavırdan dolayı İsveç hüküme-tine insanlık adına teşekkür etmek gerekir.

Dileğimiz, dünya ülkelerinin tamamının siyasi veya ticari bir çıkar gözetmeden İsrail’in terör saldırılarını durdurmak için önlem almaları ve yaptırımlar uygulamalarıdır. Temennimiz bir an önce akan kanların durdurulmasıdır.

Hepinizin yaz tatilini sağlıklı,mutlu ve huzur içerisinde geçir-mesi dileğiyle.

SaygılarımlaHasan DölekİTİDF GENEL BAŞKANI

3 başyazı 4 ıslam korkusu6 İçimizden biri mehmet köseoğlu7 seçim yaklaşırken8 İsveç’teki ilk Türk belediye başkanı10 ısrail12 malmö balgöç Derneği’ ni ziyareti13 Hukuk köşesi14 engizisyondan gazze’ye16 Deniz merdol20 sigorta köşesi23 kulu eğitim kültür24 konyaspor fırtına gibi

Yenİ BİRLİK 54 Yenİ BİRLİK

”İslam Korkusu” Projesi’nin 5. ayağı Göteborg’da, İsveç Türk Kadınlar Fe-derasyonu ve burada yaşayan Türk kadınlarının oluşturduğu Kardeşler Derneği tarafından düzenlendi.Toplantı’nın açılışını, Kardeşler Derneği Başkanı Ayfer Avcu yaptı. Başkan Avcu konuşmasına, salonda bulunan ve seminere icap eden kadınlarımıza ve Göteborg’da İslamofobi semi-nerini düzenleyen Türk Kadınları Federasyonu’na teşekkür ederek başladı. Avcu, Göteborg’ daki Türk kadınlarının örgütlenmesine değinerek, kadınların sorunlarından bahsetti.

İkinci konuşmayı yapan Türk Kadınlar Fedarasyon’u Başkanı Hülya Göker ise, semineri dinlemeye gelenlere ayrıca teşekkür etti. Projeye ilgi gösteren bayanlarımıza ve Göteborg Kültür Derneği üyelerini salonda görmekten dolayı mutlu olduğunu belirten Göker, İsveç’teki Türk kadınlarının genel du-rumu ile ilgili çeşitli bilgiler verdi.

Daha sonra kürsüye gelen Göteborg İl Örgütü Başkanı Sami Görgülü, seminere gelen vatandaşlarımıza ”hoş geldiniz” dedikten sonra, önümüzdeki günlerde bu tip seminerlerin devam edeceği müjdesini verdi. ”Bundan sonra daha

birçok konuda yıl içersinde seminer ve toplantılarımız olacak” diyen Göteborg İl Örgütü Başkanı Görgülü, seminer-den sonra bütün üyelerimizin müzikli yemeğe davetli olduklarını söyledi.

Proje’nin ilk konuşmacısı, Malmö’deki İbn Rüşd Derneği’nde öğretmenlik yapan Salih Tüfekçioğlu’ydu. Sayın Tüfekçioğlu, çeşitli kurumlarda en-tegrasyon ve İslam hakkında semi-nerler veriyor. İsveç’de mevcut birçok dergi ve gazetede makaleleri bulunan Tüfekçioğlu, İslamofobi konusu’nun içinde yaşadığımız bu dönemde çok önem arz ettiğini belirtti. Bu konu ile il-gili sorunları şimdi çözmeye çalışmamız gerektiğini söyleyen Tüfekçioğlu, ileriki dönemlerde gelecek nesillerin artık bu tip sorunlar ile uğraşmamaları gerektiğine inandığını söyledi. Salih Tüfekçioğlu, ”İslam Korkusu”ndan etkilenen iki grup olduğuna dikkat çekti: Müslümanların varlığını normal bir şekilde kabul etmeyen ve bilhassa El Kaide gibi radikal teşkilatları ön plana çıkaran birinci grup ile İsveç Demokratları Başkanı Jimmy Akesson’da tezahür bulduğu haliyle, Müslümanları ikinci Dünya savaşından sonra en büyük tehlike olarak gören ve İsveç’te İslamın

bir tehlike oluşturduğunu düşünen ikinci grup. Tüfekçioğlu konuşmasında, ”İsveç gibi gelişmiş demokrasinin olduğu bir ülkede bu tip insanların olması beni düşündürüyor. Bugün Müslümanlar günah keçisi oldular. Biliyorsunuz gü-nah keçisi lafı Yahudilerden gelmiştir. Yahudiler bir onay almak için bütün günahları bir keçiye atarlar. Maale-sef bugün de Müslümanlar günah keçisi olmuştur. Bugün İsveç’te yaşayan Müslümanların sosyal alanda bir çok sorunları vardır. Ayrıca Müslüman kadınların baskı altında olduğuna inanılıyor” dedi.Tüfekçioğlu konuşmasının devamında, ”İsveç polis karakollarında ve polisler arasında ırkçılık olduğunu bir hakikat olarak kabul etmek lazım. Bu durumu görmezden gelmek yanlış olur. İsveç’te çok güçlü gelenekler var. Bilhassa bir İsveçli Linda ile Ahmet evlenmeye kalksalar, hemen aileler bu birleşmeyi kabul etmezler. Başta din faktörü, sonra iki ayrı kültür farkını ileri sürerler. Öncelikle İsveç’te yaşayan Müslüman-lar bu ülkenin şartlarına göre entegre olmalıdır. Çünkü İsveç’te yaşıyoruz. İnsiyatifi almamız gerekiyor. Hem biz-ler ve hem de bütün etnik grupların bu sorunları dikkate almasının gerektiğine

”İslam korkusu” projesi’ nin 5. Ayağı Göteborg’ da yapıldıinanıyorum. Bugün İsveç’te gizli ırkçılık hala devam etmektedir. Bizlerin bu sorunu en aza indirmemiz gerekir” dedi. İnsanlardaki Islamfobyayı gider-menin kolay olmayacağını söyleyen Tüfekçioğlu, bu konuda daha çok semi-nerler, toplantılar düzenleyip insanları aydınlatmak gerektiğini belirtti.

Proje’nin ikinci konuşmacısı, İsabella Canow oldu. Canow, kendisinin ne Müslüman ne de Türk, sadece Bul-gar asıllı İsveçli olduğunu söylerek konuşmasına başladı. İslam dininin, korkulacak bir din olmadığını, bu ko-nuda ”Kültür, Etnik Kimlik ve Din” adlı bir kitap yazdığını, bu projede lider olarak çalışma yaptığını belirtti. İsveç toplumunda İslam korkusunun bilinen bir gerçek olduğunu söyleyen Canow, İlk konuşmacı Tüfekçioğlu’nun konuşmasına tamamen katıldığını ifade etti.

Seminerden sonra verilen yemekte, Müzisyen Mehmet Çelebi’nin yaptığı müzikle Stockholm’den gelen misafir-ler ve dernek üyeleri neşeli dakikalar geçirdiler. Göteborg Kardeşler Derneği ve İl Örgütü Başkanı Sami Görgülü bu projede emeği geçenlere çeşitli hediye-ler verdi. “İslam Korkusu” projesi çok başarılı bir şekilde sona erdi.

Güncel Güncel

Güncel Güncel

Yenİ BİRLİK 76 Yenİ BİRLİK

Stockholm’un en lüks oteli Grand Otel’in banket şefi, otelin bütün restoralarının ve pastane bölümünün sorumluluğu Mehmet Köseoğlu’nda. Mehmet Köseoğlu’nun biraz daha yakından tanıyalım istedik.

Mehmet Köseoğlu’nun ilk olarak babası 1960’lı yılların sonunda İsveç’e gelmiş. Daha sonra 1972 yılında ailenin öteki fertleri İsveç’in başkenti Stockholm’e göç etmişler. Aslen Konya Kululu olan Meh-met Köseoğlu ilk, orta, ve lise eğitimini Stockholm’de tamamlamış. Köseoğlu, liseyi okurken evlenmiş, fakat bu evliliği uzun sürmemiş. Meh-met Köseoğlu bir yakının vasıtasıyla Saltsjöbaden’deki Grand Otel’de bulaşıkçı olarak işe başlamış ve otelin şefleri tarafından çok sevilen biri olmuş. Bir de İsveççeyi iyi konuşması, onun için önemli bir avantaj olmuş. Bulaşıkçı olarak 5-6 ay çalıştıktan sonra, oda servisi’ne geçen Köseoğlu, bu işi bir sene kadar sürdürmüş. Mehmet Köseoğlu, otelcilik işini çok sevmiş ve hayatının sonuna kadar otelci olarak çalışmayı planlamış.

Köseoğlu daha sonra Saltsjöbaden’deki Grand Otel’in Fransız restoranında gar-son olarak çalışmaya başlamış. Mehmet’ in devamlı yükselmesine sebep olan mesleği’ne aşık olması. Daha sonraki yıllar bir ara kendi başına işler yapmak istemiş ama yine de otelcilik sevgisi ağır basmış.

O yıllarda Grand Otel’in Müdürü konu-mundaki Peter Wallenberg’nin ona bir teklif yapmasıyla, Stockholm’ün içindeki Büyük Grand Otel’de Banket garsonu olarak işe başlamış. Şans da Mehmet’e yardım etmiş. Otelin banket şefinin işi bırakmasından sonra, otelin müdürü Mehmet’i yakından tanıdığı için, onu odasına davet ederek, ”Mehmet, Banket Şefliği’ni üstlenir misin?” diye sormuş. Köseoğlu, bu sual karşısında bir müd-det şaşkınlık yaşamış ve teklifi kabul etmiş. Kendisi yeni işiyle ilgili süreci ve sonrasını şöyle anlatıyor: ”Zaman geçtikçe işin deteylarını öğrendim. İçimdeki korku yavaş yavaş geçti. 10 yıldır Stockholm’un en lüks otelinin banket şefliğini yapıyorum. Bu du-rumdan çok da memnunum. Bizim otelde Sayın Başbakan Recep Tayyip

Erdoğan 3 kere kaldı. Ben de bir hata olmasın diye otelde bir oda aldım. Ona ve yanındakilere 24 saat hizmet ettim. Sırasıyla Ali Babacan, Bülent Arınç, Dışişleri Bakanı olduğu zaman Abdullah Gül ve bir çok devlet bakanı otelimizde misafir oldu. Onlara hizmet etmek be-nim için bir zevk oldu.” Mehmet Köseoğlu bu mesleği seçmek isteyen Türk gençlerine de şöyle sesle-niyor: ”Ben otelciliğin alaydan yetişme örneğiyim. Fakat artık otelciliğin üni-versitesi var. Bu işi düşünen gençler, eğitim görürlerse, bu meslekte çok daha çabuk yükselirler. Bu eğitimi alanların iş bulabilmeleri, diğer mesleklere göre daha kolay. Zira sadece İsveç değil, Tür-kiye ve Avrupa’nın bütün ülkelerinde çalışabilme imkanı var. Bu mesleğin anahtarı eğitim, lisan ve müşterilere ki-bar davranmak olmaktır. Bunlara sahip olduğunuzda bütün kapılar size açılır ve bu işte başarılı olursunuz.”

Biz de Yeni Birlik dergisi olarak ken-disine çok teşekkür ettik ve Stockholm Grand Otel’den ayrıldık.

İçimizden biri Mehmet Köseoğlu

SEÇİM YAKLAŞIRKEN…OYLARIMIZI KULLANMAK DEMOKRATİK BİR HAKKIMIZDIR…AYNI ZAMANDA TOPLUMSAL BİR SORUMLULUĞUMUZDUR.

Seçimler yaklaşıyor. Tüm beklentile-rimizi karşılamasa da seçim, demo-krasinin uzun aralıklarla kullanılan önemli bir aracıdır. İçinde yaşadığımız İsveç’in, göreceli de olsa gelişkin bir demokrasi düzeyine sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bu açıdan katılımın ve tercihlerin, geri demokrasilere göre daha bilinçli yapıldığını ifade etmek müm-kündür. Ancak göçmenler için de bu yaklaşımın geçerli olduğunu düşünmek bizi yanıltır. Zira özellikle son yılların istatistiki bilgileri bunu doğrulamıyor. Türkiyeli göçmenlerin seçimlerdeki oy kullanım oranı çok düşük görünüyor. Salt oy kullanma değil, aktif olarak siyasal partilerde, yönetim ve karar mekanizmalarında yer alma ve buralar-dan, hayatın yönlendirilen akışına etkin müdahale anlamındaki yer alışlarımız da çok zayıf. Bu durumu değiştirici çabaları artırmak gerekiyor.

Günlük yaşamlarımızın iyileştirilmesi, daha kaliteli ve güvenli bir gelecek ta-lep ve arzusu hepimizin hakkıdır. Bu hakkın elde edilmesi mücadelesinin muhatabı, seçimler sonucu yönetime gelen İktidarlardır. İktidarlar, ideolojik ve politik kabulleri temelinde üret-tikleri karar ve düzenlemelerle, hangi sınıf ve tabakaların, nasıl ve hangi koşullarda yaşayacaklarını belirler. Yani iktidar çok önemlidir ve bizlerin oyları ile oluşur. Kullanılan milyonlarca oy içinde, bana ve sana ait `oy`un yer aldığı (bir)lerden oluşmaktadır. Bu anlamda hiç birimizin ’’tek oydan ne olur’’ deme lüksü yoktur, olmamalıdır. Doğru tercihle kullanılmış bir oy, daha iyi bir geleceğe yardımcı olabilir. Bu oy çocuklarımıza daha iyi eğitim yolu aça-bilir ve güvenli bir yaşlılığın sağlayıcısı olabilir. Kullanılmayan her oy ise, istemediklerimize yarar. Daha sonra,

seçilenlere yönelik eleştirilerimizin gücünü, haklılığını azaltır. Siyasal partiler oy oranı yüksek olan kesimlere karşı; onların taleplerine, ihtiyaçlarına karşı kayıtsız kalamazlar. Ya da başka bir deyişle böyle bir kitleye karşı daha hassastırlar.

Oy kullanmanın demokratik bir hak olduğunu biliyoruz. Ancak aynı za-manda ailemizden başlıyarak, çevremize ve en genel anlamda, hayata karşı insani bir sorumluluk olduğu gerçeğini de atlamamalıyız. Aslında oy kullanma bu insani sorumluluğun ilk adımlarından biridir. Devamı, politik yaşama ve alana karşı ilgiyi arttırmak, aktifleşmektir. Siyasal alana ilgi ve katılım ne denli artarsa, politik alan o denli zenginleşir. Bunun sonucunda kişisel çıkar, hırs ve koltuk sevdalısı profesyonel-ler, mesleklerini `politikacı` olarak tanımlayanlar bir bir azalırlar. Yöne-timlere ve hizmetlere zevkle ve kişisel çıkar beklemeden katılanların, katkı koyanların sayısı artar ve politik yaşam daha temiz hale gelir. Koltuk ve makam kavgası yerini hizmet yarışına bırakır.Bazı arkadaşlarımız bunu hayal olarak görebilir. Ama inanarak uğrunda mü-cadele edilirse, hayaller de gerçeğe dönüştürülebilir. Bu anlamda İnsanlık tarihi sayısız örneklerle doludur. Oy kullanarak, kullanımı artırıcı çabaları destekliyerek, bu seçimlerle birlikte yeni bir başlangıç yapmaya ne dersiniz?

Evet oy kullanmak önemli ama, hangi partiye. Bizler için seçime katılan par-tilerin programları ve seçime yönelik vaatlerini içeren eylem belgeleri önem-lidir. Ama daha da önemlisi, iktidar dönemlerinde tüm yaşam alanlarına ilişkin ve somut olarak göçmenler için neleri savundukları, neler yaptıklarıdır. Büyük çoğunluk için en basta demo-krasi ve özgürlükler, beslenme, barınma dahil, saglik, egitim, kültür ve moral ihtiyaçlarımız anlamında ne söylüyor-lar? Geçmişte ne dediler? Ne yaptılar? Pratik politikalari geçmişte nasildi?

Verdikleri sözlerin arkasinda durdular mı? Dururlar mı? Öncelikli olarak hangi sinif ve katmanların çikarlarını savunuy-orlar. Göçmenlere ilişkin tutumları nedir? Ayrımcılık ve ırkçılık konusunda ne söylüyorlar? Hangi yaptırımları düşünüyorlar?Ya da hiç iktidar olamamışlarsa, geçmişten bu güne göçmen sorunlarına nasıl bakmışlar? Şu anda nasıl bakıyorlar? Yani oylarımızı bir çok ölçüye bağlı olarak kullanacağız, kullanmalıyız. Oy kullanmada, içinde yer almada, yönetimsel konumlara aday olmada ve aktif olarak destekleme de belirleyici olan hareket noktamız, etnik kökenlerimizden, inançlarımızdan, dillerimizden, kadın-erkek, genç-yaşlı oluşlarımızdan bağımsız, göçmen-ler olarak toplumsal yapı içindeki sınıfsal konumlanışımız ve çıkarlarımız olmalıdır.

Son sözden evvel bir noktaya daha dik-kat çekmek gerekir. Salt oy kullanmakla kalınmamalı, hangi konumdan olursa olsun, sürekli ve aktif bir biçimde poli-tik hayata müdahaleci olunmalıdır. Bu konuda çok zayıf kaldığımızı belirtmeli-yim. Elbette hangi siyasal yapıların ter-cih edileceği, herkesin kişisel kararı, ama siyasal partilerde çalışma sayılarımızı etkilerimizi hızla artırmalıyız. Bu yöndeki çabalara her tür desteği vermeli, gençlerimizi yönlendirici ve özendirici olmalıyız.

Daha sonra hangi ihtiyaç ve talepleri siyasi partilerin önüne koymalıyız ile devam edebiliriz. Şimdilik son söz:

OYUNU MUTLAKA KULLAN!!! EN BAŞTA SENİN VE AİLENİN GELECEĞİNE VE TOPLUMSAL ÇIKARLARINA UYGUN SİYASİ PARTİYİ-PARTİLERİ DESTEKLE.

Sedat Özgüven

Seçim yaklaşırken…Oylarımızı kullanmak demokratik bir hakkımızdır…Ama, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluğumuzdur.

8 Yenİ BİRLİK

Güncel

Yenİ BİRLİK 9

Güncel

İSVEÇ’İN İLK TÜRK BELEDİYE BAŞKANI GÖTEBORG İL ÖRGÜTÜ’NÜ EVİNDE KABUL ETTİİSVEÇ´İN BEŞİNCİ BÜYÜK İLİ OLAN ASLAN SEMBOLLÜ LINDKÖPING’İN, ASLAN YÜREKLİ İLK TÜRK BELEDİYE BAŞKANI MUHARREM DEMİROK, GÖTEBORG İL ÖRGÜTÜ HEYETİNİ EVİNDE MİSAFİR EDE-REK, ŞEHRİN BAŞLICA SORUNLARI HAKKINDA BİLGİ VERDİ.

Öncelikle bizi evinde ağırlama nezake-tini gösteren Sayın Başkan’a ve değerli eşine teşekkürlerimizi iletmek isteriz. Göteborg İl Örgütü olarak bu durumdan son derece duygulandık ve memnun ol-duk. Bizler, herzaman ve heryerde Türk milletinin misafirperverliğini yaşatmaya özen gösteren, bu uğurda evimizdeki bir lokmayı, evimizin kapısını çalan Tanrı misafiri olarak kabul ettiğimiz insan-larla paylaşmayı çok seven bir milletin torunlarıyız. Bu duyguları Sayın Beledi-ye Başkanımızın evinde tekrar yaşamış olmak bizleri ayrıca memnun etti. Türk bir aileden gelme terbiye örneğinin ve misafire gösterilen saygının güzel hisle-rini yaşamış olduk.

Sami Görgülü: Röportaja geç-meden önce, Türkler ve özellikle İsveç’te yaşayan gençlerimiz adına, İsveç’in 5. büyük şehri konumundaki Lindköping’de sizi böylesine önemli bir mercide görmekten gurur duyduğumuzu belirtmek isterim. Bu röportaj için bizlere evinizin kapılarını açtığınız için de sonsuz teşekkür ede-riz. Size ilk sormak istediğim soru, böyle önemli bir mercide olmanızı sağlayan başarinin arkasındaki sırrın ne olduğudur? Muharrem Demirok: Bende sizlere çok teşekkür ediyorum. Beni evimde ziyaret ederek çok mutlu ettiniz. Hatta bana Türk misafirperverliğimi anımsattınız. Bende size tekrardan teşekkür ederek menmuniyetimi bildirmek istiyorum. Sorduğunuz sorunun cevabı hem çok kolay hem de çok zor. Şöyle ki, kendimi hiç bir zaman başkalarından eksik ya da fazla görmedim. Herkes olması gerektiği haliyle nasılsa ben de kendimi öyle görüyorum. En önemlisi de kendime güveniyorum. Kendime güvenerek, kapasiteme güvenerek olduğum yere geldim.

İsveçte doğup Türk asıllı olmam, benim için her zaman çok iyi bir avantaj oldu. Çünkü iki kültüre birden sahip olmam, her zaman insanları daha iyi anlamamı sağladı. Tek kültürlü bir insan olsaydım, bugün belki de tek görüşe sahip bir insan olurdum. O zaman da insanlarla diyolog kurmam zor olabilirdi.

Sami Görgülü: Özgüveniniz olduğu kesin. Peki sizin iki kültürlü olmanıza, yani Türk kökenli bir Belediye Başkanı olmanıza insanlar nasıl bakıyor? Bun-dan dolayı herhangi bir sıkıntı ya da zorlukla karşılaştığınız oldu mu?Muharrem Demirok: Bu konuda hiç zorluk görmediğimi söyleyebilirim. Yabancı, daha doğrusu Türk kökenli olmam beni hiçbir zaman zorlamadı. Buradaki insanlar her zaman beni de-stekledi. Bu durumdan kaynaklanan hiçbir zorluk yaşamadım. Burada kabul edilmiş durumdayım.

Sami Görgülü: Belediye Başkanı ol-madan önce neler yaptınız ve nasıl bu yerlere geldiniz?Muharrem Demirok: İlk olarak siyasete girmem, 25 yaşında partinin gençlik kollarına katılmam ile oldu. 2004 yılında partiye yazıldım ve 2005 yılında parti-nin Gençlik Kolu Başkanlığı’na seçildim. Partimde azimli olarak çalıştım ve bö-ylece kendimi partiye kabul ettirdim. Partidekiler de benim bu başarımı gördüler. Çünkü ben partiye inandığım için bu hizmeti verdim. Devamında 2009 yılında Belediye Başkanlığı’na seçildim.

Sami Görgülü: Kısa denilebilecek böyle bir sürede bu başarıyı elde etmiş olmanızı tam olarak neye bağlıyorsunuz? Muharrem Demirok: Siyasete ve partiye genç yaşta girmem başarımı destekledi. Sol bir aileden geliyorum ama sağ bir partide görevime devam ediyorum. Siyaseti her zaman yakından takip et-tim. Size şöyle bir açıklama yapabilirim, kısaca iki türlü partiye üyelikten bahse-dilebilir: Bir, çok çabuk kariyer peşinde olanlar vardır; bir de çocukluktan par-tiye ya da partilere karşı yatkınlık ve bilgisi olan, yanısıra kazandığı bilgilerle emin adımlarla ilerleyenler vardır. Çift kültürlü bir insan olmam, insanları çok çabuk anlamamı sağlıyor. herkesi tek tek

dinliyorum ve onları anlamaya gayret gösteriyorum. Center Parti benim gibi insanlara ve böyle bir çaba gösteren insanlara destek veriyor ve kesinlikle ırkçılık yapmıyor.

Sami Görgülü: Aldığınız en son ödül nedir ?Muharrem Demirok: Avrupa Birliği’nden bir ödül aldım son olarak.

Sami Görgülü: Linköping ´de son za-manlarda trafik çok rahatladı. Nasıl oldu bu?Muharrem Demirok: Bu işle ilgilenen personelimin kaliteli olmasına özen gösterdim. Bunun için kaliteli, bilgili insanları belediyeye kazandırdık. Bili-yorsunuz ki iyi eğitim almış, işini seven insanlar heryerde faydalı olurlar. Bu personelimle diyalog halinde oldum. Onlarla sürekli görüşerek, birbirimizi anlayarak her zaman en iyisi olmalarını istedim. Biz bu konudaki basarıyı böyle kazandık. Bu başarılı çalışmanın bir sonucu olarak, 2009 yılında bu konuyla ilgili AB’den ödül aldık.

Sami Görgülü: 2009 yılında Başkan olduğunuz zaman, buradaki sorun ve sıkıntıları biliyor muydunuz ? Bizlere birkaç örnek verebilirmisiniz?Muharrem Demirok: Herkesin bildiği üzere, ekonomik bir kriz tüm dünyayı vurdu ve en büyük problemimiz de doğal olarak ekonomiyle ilgiliydi. Bu kriz, bütün belediyeleri çok olumsuz etkiledi, fakat burada inşaat sektörü hiçbir zaman durmadı. Nedenlerine ge-lince tüm inşaat firmalarıyla konuşarak, yaşanan krizin bizim şehrimize zarar vermemesi için el birliği ile çalışmayı sağlamamız gerektiğini anlatarak, her-kesin buna inanmasını sağladık. Ben buradan bu sektördekilere bir kere daha şükranlarımı sunuyorum. Biz bu şekilde sorunların üstesinden geldik. Şimdi şehrimiz, Uppsala ile yarışıyor.. Sami Görgülü: Linköping´de başarmış olduğunuz şöyle bir durum var bildiğimiz kadarıyla; çöp atıklarının geri dönüşümünü sağlayarak biyogaz elde ediyorsunuz. Bunu yapmak için nasıl bir yol izlediniz? Bize biraz da bundan söz eder misiniz?Muharrem Demirok: Çöp artıklarını Bir miktar para karşılığı alıp enerjiye dönüştüyoruz. Biliyorsunuz İsveç´te

para karşılığı çöp ve yemek atıklarını alan tek belediye biziz. İnsanlar nor-malde bunları atıyor. Biz atmayın, bize satın diyoruz. Para karşılığı bunları alıyoruz, işliyoruz ve tekrar insanların hizmetine sunuyoruz. Bundan sadece Biyogaz değil, pekçok şey elde edi-yoruz. Sözgelimi şehrin sıcak suyunu ve şehrin soğutma sistemini bundan elde ediyoruz. Artık evlerdeki kalorifer pe-teklerinden kışın sıcak, yazları da soğuk hava üretimine geçildi. Düşünsenize yaz aylarında insanların evlerine klima almalarına gerek kalmayacak. Bakın şu an Norveçten bile çöp alıyoruz. Bu işte 1000 kişiye iş imkanı sağlanılması bir diğer artı yönü. Buradan yıllık olarak yaklaşık 500 milyon kar elde ediyoruz. 1950’den beri bu sistem var ve halen de devam ediyor.

Sami Görgülü: Günlük olarak ne ka-dar çöp tüketimi var?Muharrem Demirok: Biyogaz sadece yemek atıklarından elde ediliyor ve yıllık olarak yaklaşık 7000 ton atık var. Buna bu aydan sonra, restoran ve matbaa atıklarını da dahil edeceğiz. O zaman sanırım 12.000–18.000 bin ton arası bir rakama ulaşmış olacağız. Bunun için gerekli alt yapı hazırlıklarını yaptık.

Sami Görgülü: Anlattıklarınıza bakıldığında, bu sektörün dünyanın bir çok yerinde olması gerektiği ortaya çıkıyor. Bu konuda size gelen talepler var mı? Muharrem Demirok: Biyogaz sistemi, basit ama dönüştürülmesi ve büyütül-mesi çok zor bir sistem. Şu anda bu bilgiler hakkında çalışmalar yapan bir şirketimiz var. Bu konuda bize gelen pekçok talep var.

Sami Görgülü: Bunlar içersinde Türkiye’den size gelen bir talep oldu mu? Muharrem Demirok: Evet oldu. Türkiye´den şu zamana kadar Kulu Be-lediyesi ve Aydın Nazilli Belediyesi bizle görüşmeye gelmiştir.

Sami Görgülü: Sizce böyle bir çalışma Nazillide olabilir mi?Muharrem Demirok: Oranın sistemini bilmiyorum. Türkiye bunu kolaylıkla yapabilir ama kullanabilmesı lazım. Eski teknolojiyle çalışmak yerine potansiyeli biraz daha yüksek tutmak lazım.

Sami Görgülü: Size bu konuyla ilgili

bir proje talebi oldu mu?Muharrem Demirok: Hayır, ama biz-lere gelirlerse kapımız her zaman açık. Özellikle benim ülkemden talep gelirse, bizzat ben kendim ilgilenirim. Sonuçta benim anavatanım Türkiye´dir.

Sami Görgülü: Sayın Başkan, 19 Eylülde İsveç genelinde seçimler var. Bildiğim kadarıyla siz tekrar-dan adaysınız. Bir siyasetçi olarak İsveç´deki Türklere ve diğer seçmen-lere bir öneriniz var mıdır? Özellikle gençlerimize neler söylemek istersiniz?Muharrem Demirok: Evet, benim te-krar aday olduğum doğrudur. İsveç’te önümüzde çok ama çok önemli bir genel secim var. Benim buradan özel-likle Türklerden istediğim, şuan mevcut siyasi partilerden aday olan Türklere destek olmalarıdır. Bakın bir sürü par-tide adaylar var. Türk milleti olarak adaylara çok dikkat etmeliler ve şuan mevcut adayları en azından tercih oyu vererek desteklemeliler. Bizler her si-yasi partide olmak zorundayız. Çünkü çözülmesi gereken sorunlar için bö-ylece orada tartışma ortamı yaratmak ve oradan çözümlere varmak imkanı sağlanmış olacaktır. Ben İsveç´teki tüm Türklerin sandığa gidip adaylarımıza oy vermelerini bekliyorum. Bu tür fırsatlar her zaman önümüze gelmiyor. Gençle-rimizin de mutlaka siyasete girmelerini öneriyorum. Keşke benim gibi birçok kardeşimiz belediye başkanı, belediye meclis üyesi ve milletvekili olsalar. Özel-likle genç kardeşlerimin siyasete girme-leri çok önem arz etmektedir.

Sami Görgülü: Bundan sonra yapmak istediğiniz projeler nelerdir?

Muharrem Demirok: Linköping´i başka yerlere getirdik, fakat daha değişik yer-lere getirmek istiyorum. Şehir olarak kendine fazla güvenmiyor, ama “aslan” gibi bir şehir yapmak istiyorum. Şehir, sembolüyle özdeşleşerek aslan gibi olacak. Bunu silicon üretimi gibi çevre teknolojisiyle yapmak istiyorum. Böyle bir çalışma içine girmek istiyorum. Bu yöndeki projemiz hızla ilerliyor.

Sami Görgulu: Son olarak, tekrar aday olduğunuz önümüzdeki seçimlerde yeniden seçileceğinizi düşünüyor musunuz?Muharrem Demirok: Kendime güve-niyorum ve başka seçenek de yok gibi. Çünkü adayım.

Sami Görgülü: Bir Türk olarak sizi te-brik eder ve başarılarınızın devamını dileriz. Bizlere zaman ayırdığınız için de çok teşekkür ederiz.Kendisiyle yukarıdaki röportajı yaptığımız Muharrem Demirok’a geleceğin inşasında önemli bir görev verilmistir. 3 ay önce Londra, Paris, Hamburg, Madrid gibi dünyaca ünlü şehirler arasından sıyrılarak Avrupa’nın trafikte en güvenli ve en modern ulaşım ağına sahip kenti olarak Lindköping’in seçilmesinin ardından, ödülü Brüksel’de bizzat Belediye Başkanı sıfatı ile alan Muharrem Demirok bu başarısından dolayı İsveç Bayındırlık Bakanı Aosa Torstesson tarafından İsveç´in modern ve güvenli ulaşım ağını oluşturmak için kurulmuş olan danışmanlar grubuna dahil edilmistir. Bir kez daha Muhar-rem Demirok’a çalışma hayatındaki bu başarılarının devamını dileriz.Sami Görgülü

İsveç’teki ilk Türk Belediye Başkanı

10 Yenİ BİRLİK Yenİ BİRLİK 11

İsrail Devleti saldırgan ve vahşi yüzünü yine gösterdi. Kuşatma altındaki Gazze halkına gıda, tıbbi ve diğer in-sani yardım malzemelerini ulaştırmak amacıyla aralarında yaşlı, kadın ve çocukların da bulunduğu, çok sayıda ül-keden 800 e yakın sivili taşıyan gemilere düzenlenen kanlı saldırı, 9 vatandaşımız dahil, 16 yardım aktivistinin yaşamını aldı. Bu saldırıda 30’u aşkın kişi de yaralandı. Yardım gemilerinden birinde İsveç Yeşiller Partisi Parlamenteri Meh-met Kaplan da bulunmaktaydı.Sözkonusu vahşet, insanlık tarihine kara bir leke olarak yazılacaktır.

“Bu saldırı Ne ilk”, uluslararası dü-zeyde caydırıcı önlemler alınamaz, yaptırımlar gerçekleştirilemez ise “ne de son olacaktır”. Zira gemlenemeyen bu saldırganlık, Filistin Halkının bağımsız bir devlet olma hakkına karşı ve yok etmeye yönelik yıllardır, 1947 den bu yana sürdürülen acımasız savaşın bir parçasıdır. Bu saldırı emperyalist, insanlık dışı, evrensel hukuk değerleriyle uyuşmayan “bölgede kararı ben veririm’’ diyen bir anlayışının devamıdır.

Bu tutum, İsrailin kendi güvenliği gibi safsataların arkasına sığınılarak

açıklanamaz. Savunmasız bir yardım fi-losuna hücum botlarıyla, helikopterlerle, füzelerle yapılan saldırı tam bir savaş operasyonudur.

Biz bu filmi defalarca seyrettik. İsrail yıllardır bölgede uyguladığı şiddet politikalarıyla bölge ve dünya barışı için sürekli tehdit oluşturmaktadır. Bu devle-tin amaçları için her tür saldırganlık ve vahşet mübahtır.

Gazze ambargo altında olup, bölgede açlık ve hastalık yaygın durumdadır. Yaşlılar, çocuklar, kadınlar, tüm korumasızlar çok zor koşullarda bir yaşam savaşı vermektedirler. 21. yüzyılda, bölgede bir insanlık dramı yaşanmaktadır. Tüm bunlara kayıtsız olmakla yetinmeyen İsrail, duyarlı in-sani yardımlara karşı da tahammülsüz olduğunu göstermiştir.

Peki nasıl oluyor da bir ülke böylesi pervasız davranabiliyor? Evrensel insanlık değerlerini, uluslararası hukuk-sal normları hiçe sayıp ayaklar altına alabiliyor, her tür tahammülü aşan operasyonlarla, savaşın dışında olan, barışçı-dayanışmacı insanları öldürebi-liyor!

İsrail bu gücü nereden alıyor?En başta tek kutuplu dunyanın efendisi ABD olmak üzere, yaptırımcı önlemlere yönelmeyen, timsah gözyaşlarıyla ye-tinen tüm Batılı devletler, az ya da çok bu suçun ortaklarıdır. Eğer bu güçler engelleyici-caydırıcı bir tutuma girseler, İsrail devleti bu denli pervasız davrana-maz.

İnsanlık âleminin önünde önemli bir görev durmaktadır. Artık durum geçiştirilemez. İsrail saldırganlığı ya durdurulacaktır...Ya da durdurulacaktır.

Ne yapılmalıdır?Uluslararası topluluk bu saldırıyı açık bir şekilde kınamalı, Avrupa Birliği ile İsrail arasındaki tüm ekonomik, ticari ve askeri işbirliği anlaşmaları derhal askıya alınmalıdır.Katliamın soruşturulması için, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi acil olarak toplanmalı ve uluslararası bir komisyon kurulmalıdır. Saldırının sorumluları “savaş suçluları” olarak yargılanmalıdırlar.Gazze’ye giriş çıkış, insani yardım ve ticari ilişkilerin devamı koşulsuz ve sürdürülebilir bir biçimde çözüme kavuşturulmalıdır.

İsrail in düzenlediği kanlı saldırı bölge ve dünya barışını tehlikeye sokuyor. İsrail i durdurun!!! Birleşmiş Milletler bu gemilerde bu-

lunan dayanışma gruplarını korumak ve Gazze’ye ulaşım ve dönüşlerini gü-venli bir biçimde gerçekleştirmelerini sağlamak için sorumluluk üstlenmeli-dir.Filistin halkının davası ve Filistın halkının kendi kaderini belirli-yebilmesi için uluslararası destek arttırılmalıdır.

Açıktır ki uluslararası kamuoyuna da önemli görevler düşmektedir. Tüm in-san hakları savunucuları devletlerini İsrail devletini protesto etmeye, gere-kli önlemleri almaya zorlamalıdırlar. Ticari alanda ise boykot iyi ve yaygın uygulanırsa önemli bir silah olabilir.

Ayrıca eleştiri, protesto ve mücadele doğru adrese yönlenmelidir. Öf-kemizin hedefi İsrail devleti, İsrail’i yönetenler olmalıdır. Kin, öfke suçsuz İsrail insanına, Yahudilere yönelme-melidir.

Umuyoruz ki, İsrail Barış Hareketi, İsrail’deki tüm demokratik ve insan haklarını savunan güçler, bu süreçte Filistin halkının yanında ve kendi devletlerini yönetenlere karşı bir tu-tum içinde olacaklardır.

Bu anlamda biz, İsrail’deki barış yanlısı ve hak savunucusu olan tüm demokratik güçlerin, Gazze nin sivil halkına karşı uygulanan ablukaya karşı direnmesinin, bu çatışmanın iki bağımsız devlet olarak çözümlen-mesini öngören uluslararası hukuk ve 338,194 ve 242 sayılı BM kararlarının tam ve eksiksiz uygulanması temelin-de bir çözüm bulunması savaşımına katılmasının, kendileri için önemli bir görev olduğunu düşünüyoruz.

Stockholm de, yapılan saldırıyı pro-testo mitingine binlerce barış yanlısı katılmış, İsrail’in boykot edilmesini talep eden sloganlar atmışlardır. Bur-juva partisi olan Moderatlar dışında tüm siyasal parti temsilcilerinin katıldığı ve İsrail Konsolosluğu’na yürüyüş ile son bulan mitinge katılım, saldırıyı kınayan, önlem ve barış is-teyen öfke, tüm barış yanlılarını ve hak savunucularını umutlandırmıştır.

İsrail devletini yöneten anlayışta somutlanan kötülük uzadı. Bu, iyiliğin ve barışın yakın olduğuna işarettir. Yürekleri barış ve insani değerler için çarpanların birleşik gücü bunu sağlayacaktır. Yeter ki, inanılsın, iste-nilsin, sürekliliği sağlanabilsin. Stock-holm mitingi bunu gösterdi.

Güncel Güncel

12 Yenİ BİRLİK

Güncel

Yenİ BİRLİK 13

huKuK Kö eSi

Geçtiğimiz günlerde Göçmen Bakanı Tobias Bildström, Malmö Balgöç Derneği’ni ziyaret etti. Sayın Bildström’ü dernek üyeleri, yöneticiler, Der-nek Başkanı Fehim Yılmaz ve İsveç Türk İşçi Dernekleri Federasyonu yönetim kurulu üyesi Bülent Öztürk karşıladı.Sohbet havasında başlayan toplantıda dernek üyeleri, 11 Mart 2010 ta-rihinde İsveç parlamentosunda alınan sözde soykırım kararına ilişkin Bakan Bildström’e çeşitli sorular sordular. Dernek üyeleri bu meselenin parlamentonun meselesi olmadığına dikkat çekerek, bu tip konuların bağımsız bilim ve tarih adamlarınca daha geniş bir zaman diliminde çözülebileceğini söyleyerek, bu konuda alınan bu kararı kabul etmedikle-rini Bakan Bildström’e ilettiler.Bu konuşmada İsveç Parlamentosu’nun gerici değil, ilerici olması gerektiği vurgulanırken, asıl değinilmesi gereken konuların başta işsizlik, sağlık sorunları, ekonomik ve eğitim durumu gibi vatandaşları birinci dereceden ilgilendiren konular olması gerektiği belirtildi.Bakan Bildström ise, bütün bu konuları partisine ileteceğini belirterek, partisinin bu konular ile ilgili görüşlerini dernek üyelerine anlattı. Bu söyleşinin sonrasında Bakan Bildström, gösterilen misafirperverlikten dolayı Dernek Başkanı Fehim Yılmaz’ a teşekkür ederek, yanındakiler ile birlikte dernek binasından ayrıldı.

Göçmen bakanı Tobias Bildström’ ün Malmö Balgöç Derneği’ ni ziyareti

Değerli Yeni Birlik okuyucuları, muhte-melen çoğunuzun bilgisi olduğu üzere 1 Temmuz 2010 tarihinde İsveç Yabancılar Kanunu’nda yeni bir kanun değişikliği yürürlüğe girecektir. Şu zamana kadar yıllarca belki de en az binlerce anne babayı ya da çocukları birbirinden ayırıp, aile birleşiminden dolayı müra-caatta bulunmak üzere kendi ülkelerine gitmelerini zorunlu kılan genel kurala çok önemli bir istisna daha ekleniyor. Yeni düzenlemeye göre, artık İsveç’te çocuk sahibi olan anne ya da baba veya anne-babası İsveç’te bulunan çocuklar, İsveç’i terk etmeksizin aile birleşimi nedeniyle müracaatlarını buradan ya-pabileceklerdir. Dikkatli okuyucular, hemen; zaten böyle bir düzenleme eskiden de vardı, peki yeni olan nedir? diye düşünebilirler. Ayrıntıya girmeden hemen şunu belirtebilirim ki, yeni gelen düzenleme ile artık bu hak kanunda açıkça hüküm altına alınmış olmakla be-raber, eski düzenlemeye göre artık bazı kriterlerin ispatına gerek kalmayacaktır. Şu andaki düzenlemeye göre genel kuraldan istisnai bir durumunun söz konusu olabilmesi için, mesela yurt dışından yapılacak olan başvuruda bekleme süresinin çok uzun olması, babanın çok uzun sürecek olan asker-lik hizmeti neticesinde çocuğundan ayrı kalacak olması gibi oldukça katı ve somut durumların varlığının ispat edilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda asıl sevindirici olan ise yeni düzen-lemeden, hakkında kesinleşmiş çıkış kararı olanların dahi yararlanabilecek olmasıdır. Bu konu ile ilgili olarak, ileriki sayılarımızda somut bir soruya cevap niteliğinde açıklama yapmam sanırım daha uygun olacaktır. Zira, okuyuculardan son zamanlarda aldığım yorumlarda, düz yazı şeklinde olan ve soru içermeyen yazıların anlaşılmasında zorluk yaşandığı ya da daha doğru bir tabirle ders kitabı gibi tek düze ve cansız olduğundan yakınılmaktadır. Bu vesile ile, çocukları olan ve oturma iznine müracaatta bulunmayı düşünenlere böyle bir müjdeyi vermiş olalım ve sorularımıza geçelim.

Soru: İmam nikahlı eşimle yaklaşık 2 yıl beraber yaşadıktan sonra bir ay önce ayrıldık. Ortak bir çocuğumuz var, evimiz kiralık ve kira kontratı da onun üstüne. Kendisi evi terk etti gitti

ve geçenlerde de bana evden derhal çıkmamı, aksi taktirde beni zorla evden attıracağını söyledi. Evde hak iddia ede-bilmem için resmi nikahımızın olması şart mı, sambo olarak her hangi bir hakım yok mu?

Cevap: Tabii ki var, ancak sınırlı. Şöyle ki: Sambo kanununa göre, beraber yaşadığınız ev ve evin içinde bulunan ve ortak kullanım için edinilen eşyalar samboların ortak malvarlığını (sambo egendom) teşkil eder. Sambolardan her biri, ilişkinin bitmesinden itibaren 1 yıl içerisinde mal paylaşımı isteyerek malların yarı yarıya paylaştırılmasını talep edebilir. Ancak, mal paylaşımı prosedürü sizin durumunuzda masraflı bir işlem olabilir. Zira, mal paylaşımını mahkemenin atadığı bir avukat yapar ve yargısal yardım alma imkanınız prensip olarak yoktur. Size tavsiye edeceğim yöntem, derahl mahkemede dava açarak mahkemeden mal paylaşımı yapılıncaya kadar evde oturma hakkını talep et-menizdir ( kvarsittanderrätt). Böyle bir davayı, karşı tarafın evi zaten terk etmiş olmasından ve sizinle beraber bir de çocuğunuzun aynı evde kalmasından dolayı, sizin kazanma şansınız oldukça fazladır. Mahkemenin kararından sonra, hala evi sizin üzerinize devretmeyi ka-bul etmezse, o zaman son çare olarak al paylaşımı ister ve böylelikle kira kontratını devralabilirsiniz.

Soru: 2009 yılının Ocak ayında 2 yıllık çalışma izni alarak İsveç’e geldim. Çalıştığım şirket geçen ay el değiştirdi ve ben de yeni işverenimle anlaşamıyorum. Eğer şu andaki işimden ayrılırsam ne olur? Başka bir işyerinde çalışma hakkım var mı ve bu durumu Göçmen-ler Dairesi’ne (Migrationsverket) bildir-mem gerekir mi?

Şu andaki çalıştığınız işyerinden ayrıldığınız taktirde, üç ay içinde yeni bir iş bulmanız ve yeni işinizden dolayı yeniden müracaatta bulunmanız ge-rekmektedir. Eğer üç ay içerisinde yeni bir iş bulamaz iseniz, o taktirde verilen izniniz iptal edilir ve artık bu zamanda sonra yeni bir iş bulsanız dahi müracaatınızı ülke dışından yapmanız gerekmektedir. Ancak, üç ay içeris-inde yeni iş bir bulduğunuz taktirde müracaatınızı İsveç’i terketmeden ya-

pabilirsiniz. Yukarıda belirtilen her iki durumda da, önceki çalışmış olduğunuz zamanı sü-resiz oturma iznine hak kazanabilmek için gerekli olan 4 senelik çalışma izni süresi içerisinde hesaplama hakkınız vardır.

Soru: Geçen sene, 1 senelik çalışm izni ile İsveç’e gelmiştim. Hala aynı işyerinde çalışmaktayım ve Ağustos ayında çalışma süremin izni bitiyor. Tekrar yeni bir müracaatta bulunmama gerek var mı yoksa Göçmenler Dairesi’ne hala aynı işyerinde çalıştığıma dair bir belge ver-sem yeterli olur mu?

Normal şartlarda çalışma izni iki yıllık verilir. Size bir yıllık verilmesinin sebebi, muhtemelen pasaportunuzun süresinin bir yıllık olmasıdır. Bu açıdan, öncelikle pasaportunuzun en az iki yıl daha geçer-lilik süresi olduğundan emin olunuz. Bundan sonra yapmanız gereken işlem, terkrardan daha önceki müracaatınızda izlemiş olduğunuz prosedürü izlemeniz gerekmektedir. Yani, başka dir deyişle, sadece işverenden aldığınız bir belge ye-terli olmayacak, yeniden başvuru ücreti ödeyerek çalışma izninizi uzatmak için başvuruda bulunmanız gerekecektir. Bu durumda, ilk defa yapılan başvurudan farklı olarak, işverenin işi İşçi Bulma Kurumu’nda anons verme yükümlülüğü yoktur.

Mutlu bir yaz geçirmeniz dileğiyle...

SaygılarımlaStockholm 2010-06-08

Avukat Sadık KutluJur kandLedamot av Turkiets advokatsamfund Juristfirman Sadik Kutlu ABKungsholmsgatan 10 2 tr112 27 StockholmTel: 08- 650 24 41Fax: 08-650 24 42E-post: [email protected]

Soru - cevap

14 Yenİ BİRLİK

Güncel

Yenİ BİRLİK 15

Güncel

Günümüz modern devletlerinin en belirgin özelliklerinden bir tanesi de, bir dinî ve kültürel çeşitlilik toplumu olmalarıdır. Bu bağlamda, her mo-dern devletin öncelikli görevi dini ve kültürel arka planı ne olursa olsu kendi vatandaşlarına insana yakışır bir hayat standardı sunmaktır. Yeryüzünde “Allah’ın halifesi” konumundaki bireyin insanca yaşayabilmesi için haysiyet ve şerefinin korunması, refah, özgürlük, eşitlik ve adalet haklarının sağlanması gerekir. Bu hakların gasp edilmesi, o kişinin, kendi ülkesinde dahi olsa esaret altında yaşaması anlamına gelir. Bugün Gazzeliler esaret altındadırlar. Onların etrafına kilometrelerce uzunluğunda esaret duvarı ören, abluka altına alan, onları adeta ölümle baş başa bırakan İsrail’in modern ve çağdaş bir devlet olarak anılmayacağı ise aşikârdır.

Dahası, kuşatma altındaki Gazze’ye yardım için yola çıkan gemilere hem de uluslararası sularda İsrail ordusunun silahlı saldırısını üzüntü ve dehşetle izle-dik. Bu insanlık adına bir utanç tablosu idi ve maalesef olabilecek en kötü sena-ryoyla sonuçlandı. Bu olay hiç şüphesiz İsrail devleti namına kara bir leke olarak tarihe kazınmıştır ve unutulması mümkün değildir. 1940’larda Hit-ler Almanya’sının kendilerine yaptıklarından ders çıkarmayan Yahudi-ler, şimdi aynı şeyi Filistin ve Gazze’deki Müslüman Araplara yapmaktadırlar. Düne kadar her fırsatta kendilerini “mazlum” gösterenler, bugün “zalim” rolüne soyunmuş durumdadırlar.

Muhtaca yardım etmek erdemlerin en büyüklerindendir. Muhtaca yardımı engellemek ise en büyük erdemsizlikler-dendir. Vicdan ve erdem sahibi olan hiç-bir kimse Gazze’den yükselen çığlıklara kulaklarını tıkayamazdı. Hangi dinden, hangi milletten olunursa olunsun, böyle bir zulme daha fazla sessiz kalınamazdı. Nitekim Müslümanı, Hıristiyanı ve hatta insaf sahibi Yahudisi bir araya geldi ve Gazze’nin yardımına koştu ve fakat silahla durduruldu. Yardıma koşanlar arasında her zaman olduğu gibi bizim insanımız çoğunluktaydı ve maalesef silahlı saldırıya uğrayanlar da onlar oldular. Bu hain saldırıda hayatını kay-beden kahraman yardım gönüllülerine Allah’tan rahmet diliyorum. Bu uğurda

hayatlarını feda ettiler, mekânları cennet olsun.

Tarihte İsrailoğulları yani Yahudiler, toplum olarak kendilerine defalarca, hem de kendi içlerinden peygamber gönderilmiş bir kavimdir. Allah, Eski Mısır’da Firavun’un baskı ve zulmü altında inleyen Yahudilere Hz. Musa’yı göndermiş ve kurtarmıştır. İsrailoğulları, bir lütuf ve ihsan olarak, Hz. Musa’ya indirilen Tevrat’la Allah’ın dinine davet edilmişlerdir. Onlara Hz. Musa’dan son-ra da pek çok peygamber gönderildiği halde, itaatsizlik ve isyan alışkanlığından vazgeçmemişler, hatta Allah’a ver-dikleri sadakat ahdini bozarak Tevrat’ı kendi menfaatleri doğrultusunda tahrif etmişler ve neticede lanetlenmişlerdir. Bu husus, Kur’an-ı Kerim’in Maide su-resinin 12–13. ayetlerinde açıkça dile getirilir: “…Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle, onları lanetledik ve kalp-lerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar. Ken-dilerine hatırlatılan şeyden pay almayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever.”

Yahudilerin, Firavunun zulmünden sonra uğradıkları bir başka zulüm, İspanya Kraliçesi Isabella’nın 31 Mart 1492 tarihinde tüm Yahudilerin ülkeden kovulmaları için çıkardığı fermanla başlar. İspanya’yı terk etmek zorunda kalan yaklaşık 300 bin Yahudi’yi hiçbir ülke kabul etmez. Bu zor anlarında onlara kapısını açan sadece Osmanlı İmparatorluğu olur. Dönemin Osmanlı Sultanı II. Bayezid, engizisyondan kaçan Yahudilerin iyi karşılanmalarını ister ve onlara zarar verenlerin idamla cezalandırılacaklarını duyurur.

Bu defa Yahudiler 1939–45 yılları arasında Nazi Almanyası’nın hışmına uğramışlar ve belki de kendi tarihlerinin en kötü, en talihsiz anlarını yaşamak zorunda kalmışlardır.

Tarihte başından bu kadar kötü tecrübe geçen bir milletin şimdi Filistin’de yaptıklarını anlamak mümkün değildir. Hele Gazze’de abluka altında ölüm-kalım mücadelesi veren Filistinlilere yardım için gönderilen gemileri kanlı

bir biçimde durdurmalarını anlamak ise hiç mümkün değildir. Bir zamanlar Nazilerin toplama kamplarında kendi-lerine yaptıklarını şimdi onlar Gazze’de Filistinlilere yapmaktadırlar.

Tarih tekerrürden ibaretse, bu zulüm onların yanına kalmayacaktır. Za-lim her toplum kendi zulmünde boğulmaya mahkûmdur. Bugün zulme çanak tutanların, pervasızca zulüm işleyenlerin, yarın hesap tersine döndüğünde adalet ve merhamet dileme şansları olmayacaktır.

Bizim sadece Müslüman olarak değil, aynı zamanda bir insan olarak bu zulme sessiz kalmamız asla söz konusu olamaz. Zira zalimin zulmüne sessiz kalmak, bir anlamda onu desteklemek ve teşvik etmek anlamına gelir. Sevgili Peygam-berimiz şöyle buyurur: “Sizden biri bir kötülük gördüğünde, gücü yetiyorsa eli-yle düzeltsin. Yetmezse diliyle düzeltsin. Onu da yapamazsa, hiç olmazsa kalbiyle nefret etsin, lanetlesin. Fakat bu, imanın en zayıf mertebesidir.” (Tirmizi, Fiten, 11).

Bu vesileyle, İskenderun Deniz İkmal Komutanlığına yapılan kalleş saldırıda şehit düşen askerlerimize de Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum. Hepimizin de başı sağ olsun. Hiç şüphe yok ki şehitlerimiz şu ayetle müjdelenenler sınıfına dâhil olmuşlardır: “Sen Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanma, bilakis onlar Allah katında diridirler; O’nun ni-metine nail olmaktadırlar.” (Al-i İmran, 169; yine bkz.: Bakara, 154)

Prof. Dr. Adnan Bülent BALOĞLUSosyal İşler ve Din Hizmetleri Müşaviri

enGİZİSYOnDAn GAZZe’Ye

16 Yenİ BİRLİK Yenİ BİRLİK 17

RePöRTAJRePöRTAJ

Türkiye’de doğan, Uppsala’da büyüyen ve Stokholm’de yaşamakta olan Deniz Mer-dol, İsveç’in kadın Woddy Allan’ı

Deniz, sana Woddy Allan denmesinin nedeni ne sence?- Evet, arkadaşlarım bana ”Woddy Allan” diyorlardı. İnsan ilişkilerine önem verdiğimden, bu konuda çok tartıştığımdan ve espirilerimden dolayı bana bu adı takmışlardı. Ama şimdi aradan çok zaman geçti, artık büyüdüm ve kendimi buldum, eskisi gibi bu konularda ateşli tartışmalara girmiyorum. Bir de Dramatiska Insti-tutet (Drama Enstitüsü)’nde okurken başarılı olma, kabul edilme ve sevilme ihtiyacımdan dolayı komik olma yoluna başvuruyordum. Bu da arkadaşlar arasında komedyen olarak Woddy Allan’a benzetilmeme yol açmıştı.

ABD’de tiyatro eğitimi gördüğün ama sahne korkusuyla geri döndüğün doğru mu? - Evet, lise eğitimimden sonra 2 yıllık ti-yatro okulunda okumak için New York’a gittim. Ama bu 2 yılın sonunda sahne korkusu baş gösterdi bende. Eğitimimi tamamlayıp döndüğümde, 10 kilo daha zayıflamıştım. Sanırım çok genç yaşta olmam, New York’tan bu bagajla dön-meme neden oldu.Burada Özz Nüjen ile, onun stand-upp komedi kulübünde, 1-2 kez stand-up yaptım ama bu kariyerime sahne korku-su nedeniyle devam edemedim. Bundan 8 sene önce stand-up yaparken genelde kendimle dalga geçiyordum. Türk ve kadın olduğumdan dolayı bu konular-daki klişeleri kullanıyordum.

İsveç’in hemen hemen tüm tiyatro, radyo ve film yapımcılarının gittiği “Dramatiska İnstitutet” Drama Okulu’nda, TV-yapımcılığı okudun, ama İsveç radyosunda çalışmaya başladın. Neden?- Okuldan mezun olunca İsveç Radyo’sundan teklif aldım. Okula gi-derken de, P3 Radyosunda ”Morgon Passet” adlı programda 100’den fazla 3’er dakikalık, bir tür Sex and the City parodisi yapmıştım. Bu programlarda eş bulamama probleminden bahsedi-yordum. İsveç Radyo’sundan aldığım teklif oldukça imkansız bir teklifti

ama yine de kabul ettim. 3 ay boyunca haftada 5 gün, birer saatlik direk yayın yapacaktım, hem de tek başıma! Ne bir teknik yardımcım, ne de yönetmenim vardı. Her şey bendim ve part-time maaş alıyordum. Stüdyoya çağırdığım arkadaşlarımla konuşarak yaptığım program bittiğinde, gerçekten çok yorulmuştum.

İsveç Radyo’sundaki programından biraz daha bahseder misin?- Bu program direk yayınlanıyordu ve ben tek başımaydım. Stüdyoya çağırdığım arkadaşlarımla bile bu konuda dalga geçiyordum. Susun arkadaşlar, sizin burada olduğunuzu şefler duymasın falan gibi... Bence bu şartlarda benden başka kimse bu işi yapmazdı. Ben gençtim ve direk yayın konusunda tecrübesizdim. Radyoda iş bulduğumdan dolayı, sevincimden şartları hiç düşünmeden bu işe atıldım. 6 saatlik teknik eğitimden sonra direk yayın yapmaya başladım. Bu benim için çok iyi bir tecrübe oldu. Bu tecrübeden sonra kabul ettiğim işlerin şartlarını daha iyi araştırıyorum.

Bir de Borderline City adlı program var. Bu program ne içeriyor? Ne kadar zaman yayınlandı? - Bu programın yapımcılığında iki kişiydik. İsveç toplumundaki tipleri canlandırdığım komedi programıydı. Yarattığım tipler arasında çok sevdiğim tipler vardı. Bu program 2 ay yayınlandı.

Borderline City adlı radyo programındaki kişiler çok komik. Kızına koca bulmak için Internet’teki Spray Date’e başvuran göçmen anne tipi örneğin harikaydı. Bu tipleri nasıl yarattın?- Bu tipleri kendi yaşamımdan ve çevremdeki kişilerden esinlenerek yarattım. Aralarında her konuda aşırıya kaçan feminist kadın tipi, her tarafını kusursuzlaştırmaya çalışan hatta kıllarının rengini dahi açmakla meşgul kadın tipi ve büyük şehirde sürekli meşgul kadın tipi gibi tipler vardı. Pro-gram, bu karakterlerin günlük yaşamda başlarından geçen komik olayları içe-riyordu. Aslında bunların filmi ya da tiyatrosu yapılabilir zamanla.

Radyoda canlı yayınlanan programlarından en ilginç olanı hangisiydi?- 3 aylık programım sırasında en hoşuma giden programlar, Etopyalı gazeteci arkadaşımı çağırdığım ve tüm ırkçılara, buyrun bu program sizin programınız, ne istiyorsanız söyleyin dediğim program, bir de Facebook’da benden nefret edenler grubunu kuran çocukla, direk yayında telefon bağlantısı yaptığım ve çocuğun, o gruptan çıkarak beni sevenler grubuna girdiği programdı.

Programda kredi kartını kesmen, tüketim toplumuna karşı olduğunu göstermen, eşini aldatmanın yararlarından bahsetmen bu toplumda sık rastlanılmayan ilginç fikirler. Bu fikirlere karşılık tepki aldın mı?- Her gün yüzlerce e-posta alıyordum. Bir ara o e-postaları toplamaya kalktım ama sonra uğraşmaya gücüm yet-medi ve boş verdim. Irkçı e-postalar da alıyordum. İnsanlar gerçekten bana içlerini döktüler, sanki bir psikolog ol-dum. Radyodaki programın ya çok sevildi ya da nefret edildi. Senin de dediğin gibi Facebook ’da seni sevenler ve senden nefret edenler grupları bile kuruldu. Sence insanları bu kadar etkileyebil-menin nedeni neler?- İnsanın kendi kendiyle dalga geçmesi İsveç’te yaygın bir mizah türü değil. Burada genelde başkalarıyla dalga geçiliyor. Ben mizah yaparken ken-dimi kullanıyorum, bu da insanların tepkilerine yol açıyor. Ama böylesine açık olmak ve sürekli tepki almak çok yorucu. Ben de çok yoruldum. Benim de tabi ki sınırlarım var. Big Brother oynamıyorum. Benim vicdanım ra-hat. Yaptıklarım ve söylediklerim için pişmanlık duymuyorum.

Dinleyiciler arasında seninle kendini eşleştiren birinci veya ikinci nesil göçmenler oldu mu? Onlardan ne gibi tepkiler aldın?- Evet, onlardan da e-postalar aldım. Değişik ortamlarda benim adımı duy-unca beni radyodan tanıdıklarını söyle-diler. Tepkilerin çoğu olumluydu.

Gringo dergisini çıkaran Carlos Roja ile, casting (oyuncu seçme) şirketi kurdunuz. Yani İsveç reklam ve film dünyasına tipik İsveçli olmayan

insanları sunuyorsunuz. Bu fikir kimindi ve neden böyle bir şirketin eksikliğini duydunuz?- Hem Carlos, hem de ben çok kişi tanıyoruz ve etrafımızda bize danışan bir sürü insan var. Biz de bugüne kadar bu başvuruları bedava yanıtlıyorduk. Carlos buradan yola çıkarak casting şirketi kurmamızı önerdi ve bunu gerçekleştirdik. Artık İsveçliler sadece sarı saçlı, mavi gözlü değiller. Değişik tiplerde bir sürü İsveçli var. Bu tiplerin, reklamlarda ve filmlerde görülmesi günümüzün İsveç’i için gerekli. Bu nedenle böyle bir casting şirketinin olması gerektiğine inanıyoruz. Ben, bu yaz bu işlere daha yoğun eğileceğim.

Bu ara neler yapıyorsun?- Şu an Türkiye turizm bürosunun, reklam bürosunda çalışıyorum. Kendi becerilerimi pazarlamaktan yoruldum, şimdi çok sevdiğim bir şeyi Türkiye’yi pazarlıyorum. İki kültürlü ve iki dilli olmanın yararları bunlar. Ben hiç bir zaman tam İsveçli olamadım, tam Türk de değilim. Bu iki ülkenin de güzel yanlarını alıyorum. İşimi çok seviyo-rum. Bir ayağımın burada, bir ayağımın Türkiye’de olmasını istiyorum.

Re:Orient Kulübü’nün sorumluluğu şimdi sende. Bu kulübü ve amacını anlatırmısın?- Re:Orient Kulübü’nün ev sahipliğini yapmam, hem kadın, hem de Türk ol-mam orada iyi bir atmosfer oluşmasına yol açıyor. Amacım Re:Orient Kulübün, 20’den 70’e herkesin gelebileceği ve her-kesin mutlu olabileceği ve eğlenebileceği bir kulüp olması. Daha çok lokal DJ’lere yer vermek istiyorum. Ailece gelinebi-

lecek, taverna türü bir yer olsun istiyo-rum. Bu sene yaptığımız kulüp geceleri çok kişi çekti; Balkan geceleri, Hint geceleri gibi. Daha önce hiç gelmemiş İsveçliler bile Re:Orient Kulübü keşfetmeye başladılar. Önceden sadece Stureplan’a gitmiş olanlar, Re:Orient Kulübe gelince bayılıyorlar, burası ye-pyeni bir atmosfer onlar için. Bizlerin sayesinde de birçok kişi bu geceler katılıyor ve eğleniyor. Ben de başkaları eğlendikçe çok mutlu oluyorum, zevk alıyorum. Geceye para almaksızın katılan DJ’ler, sanatçılar ve danscıların rahat etmeleri için elimden geleni yapıyorum.

Radyoda program yapımcılığına devam etmek ister misin? Ne tür pro-gramlar yapmak isterdin?- Hayır. Şu an bunu hiç düşünmüyorum.

Halıcı Arhan ailesi ile ilgili film yapma düşüncelerin var. Neden ve nasıl bir film yapmak istiyorsun?- Bu aile 1930’larda buraya gelmiş. Çok geniş, tüccarların yanı sıra sanatçıların da olduğu bir aile. Bence onlarla ilgili belgesel bir film yapılmalı. Bu konuda ekonomik destek almayı ve film yapmayı çok isterdim.

Burada yaşayan senin gibi ikinci nesil gençlere ne önerilerin var?- İş alırken dikkat etmelerini, kendi-lerini kullandırmamalarını, sendikaya üye olmalarını öneririm. Benim gibi gözleri kapalı bir işe evet dememeleri iyi olur. Medya önemli bir branş. Bu branşta çalışacaklarsa burada çalışanlara danışmalılar ve yardım almalılar.

Tülay Gürgün

Deniz Merdol’la söyleşi

18 Yenİ BİRLİK

Güncel

Yenİ BİRLİK 19

Güncel

Erbjudandet gäller tillsvidare. Öppningsavgift 0,49:-/samtal tillkommer. Bindningstid 12 månader. Abonnemangskostnad under bindningstid: 1 056:-. Modem 1:- (ord pris 595:-) och frakt 97:- tillkommer. Med autogiro eller e-faktura sparar du 35:- i tillägg för pappersfaktura. Besök comhem.se för mer information om våra avtalsvillkor och samtalstaxor.

Türkiye’yi ucuza arayın!

Med Com Hem kan du ringa till Turkiet för bara 35 öre/minut. Allt du behöver göra är att skaffa fast telefoni från Com Hem. Om du väljer telefonabonnemanget Small och tillvalet Utland (totalt bara 88:-/månad) så får du våra allra lägsta minutpriser.

Ring Kundservice på 0771-55 00 00 för att beställa.

TÜRKÇE KONUSAN BANKA

På FOREX Bank kan du alltid: dina räkningar

TÜRKÇE BILEN MÜSTERI HIZMETLERI0200-222220Hafta içi 8-17

20 Yenİ BİRLİK Yenİ BİRLİK 21

SiGORTA Kö eSi

- Kaybedilmesi veya hasarlanması halinde, üzerinde menfaat sahibi kişi/kişiler için mali kayıplara neden olan; taşınır veya taşınmaz bir mal, - Meydana gelmesi durumunda yasal bir hakkın kaybedilmesine veya yasal bir sorumluluk oluşmasına neden olan herhangi bir olay, - Ölüm veya yaralanma halinde kişinin kendisi veya menfaat bağı ile bağlı olduğu kişiler için parasal kayıplara ne-den olabilecek bir hayat sigorta konusu olabilmektedir. Yangın poliçesi için bina veya içindeki eşyalar, nakliyat poliçesi için gemi veya taşınmakta olan yük, sorumluluk poliçesi için ilgili kişinin başkalarına verebileceği zararlar bakımından söz konusu olan yasal sorumluluğu, hayat poliçesi için sigortalı kişinin yaşamı sigortanın konusu üzerine birer örnek-tir. SİGORTA EDİLEBİLİR RİSK Bir tehlikenin sigortacı açısından sigorta edilebilme ölçüsüdür. Hasara neden olması tamamen tesadüflere ve sigortalının kontrolü dışındaki olay-lara bağlı, ekonomik, sosyal ve siyasal sonuçları bakımından geniş kitleleri etkilemeyen riskler, sigorta edilebilir niteliktedir. Ancak, günümüzde sigortacılığın gelişmesiyle birlikte, özellikle ekonomik olarak geniş kitleleri etkileyen riskler, örneğin savaş ve terör gibi tehlikeler için de sigorta teminatı verilebilmektedir. Ayrıca iklim değişikliklerinin yol açtığı ve meydana gelmesi artık tesadüflere bağlı olmayan, bilim ve teknolojideki gelişmeler sonucu meydana gelebileceği önceden tahmin edilebilen birçok teh-like (kasırga, sel gibi) sigorta edilebilir risk kapsamına girmektedir.

SİGORTA SERTİFİKASI Sigorta şirketi tarafından düzenle-nerek sigortalıya verilen ve sigorta sözleşmesinin varlığına kanıt olarak kullanılabilen bir belgedir. Belge, sigortalının kimliğine ilişkin bilgiler, sigorta teminatının kapsamı ve poliçe şartları hakkında genel bilgiler içermek-tedir. Sigorta sertifikası, sigortanın bir şart olarak öne sürüldüğü borç-alacak ilişkilerinde ve hukuki işlemlerde kullanılmaktadır ve gerekli olduğu taktirde her sigorta branşı için düzen-lenebilir. Özellikle bir ana poliçe ile birden fazla kişi veya sigorta konusu için grup teminatı veren branşlarda sıklıkla kullanılmaktadır. SİGORTA SAHTEKÂRLIĞI Kötü niyetli kişilerin haksız kazanç elde etmek amacıyla sigorta şirketini bilerek, kasıtlı olarak aldatmasıdır. Poliçe düzenlenmeden önce veya sonra yapılabilmektedir. Tedbirli bir sigortacının normalde girmeyeceği sözleşmeye girmesini sağlamak amacıyla sigortacıya bilerek yanlış bilgi vermek veya önemli bir hususu gizlemek poliçe düzenlenmeden önce yapılan sahtekarlığa örnek olarak verilebilir. Poliçe düzenlendikten sonra yapılan sahtekârlığa ise, kasıtlı olarak hasar meydana getirmek (örneğin, kundaklama) gösterilebilir. TEMİNAT BELGESİ Sigorta şirketi tarafından düzenlenen ve teminatın varlığının delili olarak kabul edilen geçici bir belgedir. Sigorta po-liçesinin zaman veya herhangi bir başka nedenle teminatın hesaplandığı sırada hazırlanamaması durumunda, geçici nitelikte hazırlanan Teminat Belgesi sigorta poliçesinin işlevini görmektir.

Teminat Belgesinin yürürlükte olduğu sırada bir hasar meydana gelmesi duru-munda, yasal durum açısından sigorta poliçesi ile aralarında herhangi bir fark yoktur. TEKLİF FORMU Sigorta edilecek riskin her yönüyle be-lirlenmesi amacıyla, sigortacı tarafından hazırlanmış ve kişinin sigorta talebini içeren bir belgedir. TEMİNAT Sigorta konusu olan şeyin kısmen veya tamamen hasarlanması durumunda, hasarın, sigortalının genel prensipleri ve poliçe şartları çerçevesinde tazmin edileceği konusunda, sigortacının, sigortalıya veya sigortadan yararlanan kişiye vermiş olduğu garantidir. TAZMİNAT TALEBİ Sigorta poliçesi kapsamında olan bir riskin neden olduğu ziyan veya hasarın tazmin edilmesi amacıyla, sigortalı, lehdar veya üçüncü şahısların sigorta şirketinden yapmış olduğu tazminat talebidir. Talep edilen miktar, ilke olarak sigorta bedelini aşmamalıdır.

YENİLEME Sigorta poliçesinin (veya reasürans -ikili sigorta- anlaşmasının) yürürlükte olduğu sürenin dolmasıyla birlikte, sigorta sözleşmesinde bulunan her iki tarafın iradesiyle, yürürlükteki poliçenin devam etmesini sağlayan bir süreçtir. Yenilemede; eski poliçenin şartları ve primiyle devam etmek, poliçenin kapsamını genişletmek, daraltmak, ilave şartlar koymak, ek prim almak veya pri-mi azaltmak gibi değişiklikler yapılabilir. Sigorta şirketi, poliçenin süresi dolma-dan belli bir süre önce, yenileme şartıyla

Tatile çıkmadan önce sigortalarınızı hazırladınız mı?

birlikte, sigortalıya bir yenileme ihbarı (renewal notice) gönderir. Sigortalı, si-gorta şirketinden gelen ve aynı zamanda bir teklif anlamına gelen bu uyarıdan sonra poliçenin devam etmesini kabul edip etmeme hakkına sahiptir. Aynı şekilde, sigorta şirketi de rizikonun ağırlaştığını veya başka herhangi bir nedenle poliçeye devam etmeme kararını verebilir. (sağlık sigortalarında, sigortalıya verilen yenileme garantisi bu durumun istisnasıdır.)

ZORUNLU SİGORTA Kişinin, yasa dolayısıyla yaptırmak zorunda olduğu sigortadır. Kişinin üçüncü şahıslara karşı sorumlu olması durumunda, üçüncü şahısların tazminatsız kalmasını önlemek üzere, si-gorta sistemi kullanılarak oluşturulmuş bir tedbir olarak düşünülmelidir. Zorunlu sigortalara verilebilecek tipik bir örnek, trafik sigortalarıdır. Hemen bütün dünyada uygulanmakta olan bir zorunlu sigorta türüdür. Kişinin, sahibi olduğu motorlu araç dolayısıyla üçüncü şahıslara verebileceği hasar-lardan doğabilecek sorumluluklarını kapsamaktadır. Ülkemizde de uygulan-makta olan “Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası”,

“Otobüs Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası”, “Tüpgaz Zorunlu Sorumluluk Sigortası”, “Tehlikeli Maddeler Zorunlu Sorumluluk Sigortası” gibi zorunlu si-gortalar dışında, özellikle gelişmiş ülke-lerde uygulanan “İşveren Mali Mesuliyet Sigortası”, “Çevre Kirliliği Sorumluluk Sigortası” gibi zorunlu sigortalar vardır.

GENEL SORULAR:Türkiyede yazlığınız, eviniz, arabalarınız, iş yeriniz, değerli eşyalarınız var ise ve sigortalı değilse en kısa zamanda sigorta yaptırın. Bir sigorta uzmanı olarak sürekli sigorta şirketlerini araştıran bir kişi olduğum için bana herzaman ulaşıp danışabilirsiniz. Sigorta seçenekleri çok olduğu gibi, sigorta poliçeleri karışıktır. Bu nedenle karar vermeden önce bana sorabilirsiniz.

NOT: Yaz geldi ve herkes izin için hazırlık yapmaya başlamıştır. Peki tatile çıkmadan önce sigortalarınızı hazırladınız mı?Saygılar ve sevgilerHatice Toklucu Sigorta Uzmanı Sorularınızı [email protected] adresine yaza-bilirsiniz.

SiGORTA Kö eSi

22 Yenİ BİRLİK Yenİ BİRLİK 23

Güncel

Tel: 08 760 97 86 – Fax: 08 760 97 86 Kuddbygränd 4 163 75 Spånga (Rinkeby) [email protected] www.kuluresebyra.se

Biletlerinizi artk internet sayfamzdan Dünyann her yerine, 24 saat annda ve daha

Ucuza alabilirsiniz. www.kuluresebyra.se

Türk Hava Yollar ile ya llk, ö renci, gençlik ve çocuk indirimli Türkiye’nin her yerine bütçenize uygun biletler,

AnadoluJet ile stanbul Sabiha Gökçen havaliman ve direkt Ankara uçu lar için özel ücretler,

Di er ehirler ve alternatiflerimiz için dünyann heryerine www.kuluresebyra.se internet sayfamzdan bakp annda alabilirsiniz.

Hüsnü Yldz – Onur Talayhan – Kerem Kökat

Kulu Eğitim-Kültür-Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği; Kulu’nun eğitim ve kültürüne sahip çıkmak, Kululuların yardımlaşma ve dayanışmasını sağlayabilmek amacıyla kurulmuş bir sivil toplum kuruluşudur.

İlk hedefimiz; eğitimli, yetişmiş in-san gücümüzü artırabilmek amacıyla başarılı ancak maddi desteğe ihtiyacı olan eğitimin her kademesindeki genç-lerimizin desteklenmesidir. Çünkü ülkemizin ihtiyaç duyduğu üst düzey yönetici, uzman ve lider kadrolarında Kulu’lu gençlerimizin de yer alabil-mesi ancak gelecek kuşaklara yatırım yapılmasıyla mümkündür.

Eğitim dışında kültürel faaliyetlerle insanlarımızın buluşturulması, kimsesiz, yoksul, özürlü insanların sahiplenilmesi yaşamlarının kolaylaştırılması için katkı vermek de temel amaçlarımızdandır.Kısa sürede Yüksek Öğrenimdeki 41 öğrenciye üç aylık burs, 25´e yakın öğrencimize de eğitim yardımı olarak toplam 12.000 TL civarında maddi de-stekte bulunduk. Bazı ailelere de gıda, giysi ve sağlık yardımları yaptık.

Derneğimiz kesinlikle siyasetle uğraşmayacak, sadece Kulu ve Ku-lulular için çalışmalarını sürdürece-ktir. Sizlerin sahip çıkmasıyla ayakta kalabileceğimizi, daha iyi ve verimli

çalışmalar yapabileceğimi biliyoruz ve desteklerinizi bekliyoruz ve diyoruz ki KULU İÇİN ELELE.

İletişim:Tel: 03326410222e-mail: [email protected]: www.kulukultur.orgZİRAAT BANKASISWİFT:TCZBTR2A ŞUBE KODU :510IBAN:TR60 0001 0005 1053 2473 0150 01İŞBANKASISWİFT:ISBKTRISXXX ŞUBE KODU:4530IBAN:TR23 0006 4000 0014 5300 3547 34

Kulu eğitim Kültür yardımlaşma ve dayanışma derneğinin duyurusu

Sol baştan Ebutderda Taylan, Ahmet Ünsal, Muammer Mermer, Korkut Yiğitalp, Dr Murat Tütüncü, Ganber Demirok ve Nurettin Görgülü

24 Yenİ BİRLİK Yenİ BİRLİK 25

SPORSPOR

Konyaspor 3. ligin başlamasıyla birlikte aldığı galibiyet serilerine kadlığı yer-den devam ediyor. Takım şu ana kadar 8 maçta 6 galibiyet, 1 beraberlik ve 1 maluğlubiyet aldı. Konyaspor bu hafta ise, ligin başarılı takımlarından Skarp-näck ile oynayacak.

Konyaspor takımının Başkanı Halit Uludağ ile Yeni Birlik için bir söyleşi gerçekleştirdik. Uludağ Konyaspor hakkında şunları söyledi: ”Her maçımızı final maçı gibi oynuyoruz. Şu anda şampiyonluğa oynayan üç takımın puanları aynı. Bize göre lig şimdi başlıyor. Hedefimiz olan ikinci lig için çeşitli plan ve projelerimiz var. Vakti geldiğinde bunları uygulayacağız. Bu-radaki işverenlerle,THY, AnadoluJet ve Pegasus hava yollarıyla ile diyaloğa girip onlardan bize sponsor olmalarını isteyecegiz. İşin aslına bakılırsa bize büyük yatırım yapmaları gerekir. 3. lige çıkmış tek Türk takımı Konyaspordur. Gençlerimizi manevi değerlerimizle yetiştiriyoruz. 12 yaş gruplarına göre takımlarımız var. Bir de gördüğünüz gibi gururumuz olan A takımımız var.

PARA ÖDEMEDEN SIRBİSTAN’DAN 5 FUTBOLCU GETİRDİKBu futbolcular Sırbistan üst liglerinde oynamış futbolcular. Bizim Türk futbol-cularla bir kardeş gibi yakınlık kurdular. Bu arada takımı bir orkestra şefi gibi yöneten çok başarılı teknik direk-törümüz Stefan Jaksiç, Sırbistan ve İsveç liglerinde teknik direktörlük yapmış çok tecrübeli bir futbol adamıdır.Bu sene hiçbir futbolcumuza para ödemiyoruz. Gelecek sene ikinci lige çıktığımız takdirde masraflarımız çogalacaktır. Bunun bilincindeyiz. Fakat gelecek sene futbolcularımıza ödeme yapmak mecburiyetindeyiz. İsveç ve Stockholm’ de yaşayan vatandaşlarımızdan maddi ve ma-nevi destek bekliyoruz. Stockholm’de Konya Kulu’dan ve Türkiye’nin diğer şehirlerinden gelmiş binlerce vatandaşımız var burada. Ancak ne yazık ki maçlarımıza gelmiyorlar ve boş tribünlere oynuyoruz. Herkesi Kony-aspor’ un Başkanı olarak maçlarımıza davet ediyorum.

Konyaspor Başkanı Halit Uludağ ”İsveç’te 35 bini Konyalı olmak üzere

100 bin Türk’ün sadece yüzde beşi maçlarımıza gelip bizleri desteklese, ke-sin şampiyon oluruz. Ayrıca bize destek veren Büyükelçiliğimize çok teşekkür ediyoruz. Büyükelçilik Müsteşarı Cengiz K. Fırat ve eşinin maçlarımıza gelmesi bize kuvvet veriyor. Geçenlerde Büyü-kelçilik binasına gidip Büyükelçimiz Zergün Korutürk ile görüştük. Korutürk Konyaspor’ un başarılarını takip ettiğini ve elde ettikleri başarılardan gurur duyduğunu söyledi.”

Konyaspor fırtına gibi

http://yaseminskok.blogspot.com/

Türk blogcuYasemin Çelebi’ nin sahib olduğu ”yase-minskok.blogspot.com” blog ile birlikteiki adet blogcu 9 haziran çarsamba sabahı P4 de Kraliyet Pastasını denedilir. Bu lezzet testi canlı yayında sunuldu.

Yasemin Celebi’ye Blogun kendisine ne ifade ettigini sorduk?Ben Isveçe Türk Mutfağının zenginli-klerini tanıtmak istiyorum. Öyle büyük bir mutfakki her yere kendi başına zenginlik. Kuzeyde balık kültürü, Batıda Zeytinyağlılar ve meyve kültürü, Gü-neyde 100 den fazla etli yemekler ve ke-bab ve iç anadoluda ise baklagiller kendi başına bir mutfak. Böyle bir zenginliğin tanıtılması için bu blogu hazırlamaya karar verdim. En sevdiginiz yemekler nedir peki?Patlican ile yapilan bütün yemekleri çok seviyorum .

26 Yenİ BİRLİK

Güncel

Yenİ BİRLİK 27

sveç’te Sizin seyahat acenteniz

Resecentrum i City AB Sveavägen 39 · Box 3245 · SE-103 64 Stockholm

Bankgiro: 5670-3671 resecentrum.se · istanbul.se · ankara.se · izmir.se · dinler.com · rcg.se

Telefon: 08 - 22 22 90 · Faks: 08 - 22 44 90

Resecentrum güvencesiyle internet üzerinden haftann her günü, 24 saat, dünyann her yerine bilet alabilirsiniz:

www.resecentrum.se/online

Bütçenize en uygun ücretlerle THY, AnadoluJet ve Pegasus ile Türkiye’nin her yerine her gün seferlerimiz var. Gençlerimize ve 60 ya üstü yolcularmza özel indirm var!

Antalya’ya THY Çarsamba ve Cumartesi günleri direkt!

stanbul’a 2/7-20/8 tarihler arasi SAS Cuma günleri direkt!

A a daki tarihlerde tek yön SEK295:- Stockholm stanbul (Atatürk): 6/8, 13/8 ve 20/8

Ho geldiniz...

Emin Dinler · Filiz Sayn · Ahmet Aksel · Hülya Yi it

28 Yenİ BİRLİK Yenİ BİRLİK 29

Adress: Rådsvägen 10 141 48 HuddingeTelefon: 08-774 35 35Fax: 08-774 87 89Mobil: 070-765 30 41 Serdar Sarihan Sezer Arikan Ömer Sarihan

DITT MÄKLARVALI BOTKYRKA

Vårt mål är att vara det bästa alternativet i Er kommande bostadsaffär.Vare sig Ni är köpare eller säljare så ger vi Er bästa tänkbara service ochbemötande. Vi vill skapa ett klimat där båda parter, köpare och säljarekan mötas och känna sig trygga genom hela förmedlingsprocessen.

Alltid hos Bomäklaren1) Fri värdering av Er bostad inom 24 timmar2) Alltid proffessionell fotagrafering av Er bostad med bild behandling3) Annonsering i både Mitt i Huddinge och Mitt i Botkyrka4) Flyttstädning ingår i arvodet.5) Det viktigaste: LÅGT ARVODE

SÅLD

SÅLD SÅLD

Her türlü tedavi • Digital röntgen implantat • Ödemede kolaylık Försäkringskassa ile bağlantılı • Yeni Birlik abonelerine bedava muayene yapılır

!

!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!"#!$%$!&'()*'(!!"#$%&&'&(%)&$*%$%+,%-%.%,$*%$%&'&(%)$/.%,%+$0%.'&%-'.',1$&%2.3+$45$45,6'$7%,*38.%,3)*%)$*'25,$%&'&(%).%,$6'-'$7%,%,.%)%-'.',.5,9$!+,%-%$/.%,%+$:;,5(.5,$45$+'8.5,')1$)5$+%*%,$;%.3&%;%23$+/)<&<)*%$+%,%,$45,85$=%++3$*%$&'>')9$$$+'('(*'(,!-$.!/"("0"+-$#$.!#'>.5,')$'&(5+.5,'$7?):)*5$45$7%,%,3)3>%$0%.3@8%+$5)$?)*5$65.5)$'.+5.5,'8'>*5)9$$1$.!1$(!'$*"%$.!A'>$8:@(5,'.5,'8'>.5$*54%8.3$0/+$7%+3)$'.'@+'$'05,'&')*57'>1$-',$%'.5$6'-'1$857*%)%$65.5-'.5;5+$&/,<).%,3$5)$+3&%$>%8%)$*%$6'*5,85$<2,%@3&3)*%73>9$A'>'$-%@+%.%,37.%$+37%&.%*323)3>$>%8%)$$%,%*%+'$B%,+3$6?,5;5+&')'>9$#'>').5$%7)3$*'.'$+/)<@<7/,$45$%7)3$+:.(:,:$C%7.%@37/,<>9$A'>'8$+/)<@8%+$45$(%)3@8%+$'0')$-'>5$-',$(5.5B/)<)<>$75(5,.'9$$$-$.$#*"!)'#,&2'+)'#!/"!-$.$!3"!'('2,.3'!45(2"+)"#!16%6+!27)*7*7+!37%'0'8,.$$!D%=%$B%>.%$45$*5(%7.'$-'.6'$'0')E$$ Örebro kontoret ATS Assistans AB Stortorget 4 702 11 Örebro Telefon: 019-611 01 00 Telefax: 019-611 20 46

Stockholm kontoret ATS Assistans AB Eksätravägen 394 127 37 Skärholmen Telefon: 020-520 500

Kristianstadkontoret ATS Assistans AB Långebrogatan 22 291 59 Kristianstad Telefon: 044-21 13 00 Telefax: 044-21 13 28$

Hemsida: www.ats.nu Mail: [email protected]

Ibtisam Emin Bayraktar Leg. tandläkareÖppettider: 9.00-19.00 Ring eller drop in för akuta besvär

Tel: 08-710 70 90, Mob: 073-733 24 63Vårbergsplan 3, 127 43 Skärholmen

VeFAT ve BAşSAğliği

Göteborg`da oturan ve tanınmış simalarından büyüğümüz

KeRİM KİRDİş

vefat etmistir.

Merhuma Allah`tan rahmet, kederli ailesine ve tüm dostlarına başsağlığı dileriz.

GöTeBORG İl öRGüTü İSVeç TüRK İSçİ DeRneKleRİ

FeDeRASYOnu

VeFAT ve BAşSAğliği

Stockholm`da oturan ve üyelerimizdenöMeR KAVAK

vefat etmistir.

Merhuma Allah`tan rahmet, kederli yakınlarına ve tüm dostlarına başsağlığı dileriz.

AlBY TüRK KÛlTÛR DeRneği

STOcKhOlM İl öRGüTüİSVeç TüRK İSçİ DeRneKleRİ

FeDeRASYOnu

30 Yenİ BİRLİK Yenİ BİRLİK 31

Güncel

30 SENEDiR HiZMETiNiZDEYiZ

02/7 - 20/8 her Cuma, İSTANBUL DİREK www.akasia.se ´den alabilirsiniz

STOCKHOLM <-> ANKARA STOCKHOLM <-> ISTANBUL (Sabiha Gökcen)

Pegasus Hava Yolları yetkili acentesi

Leyla Demiray Gülşah Elmas Karan Fazıl Tütüncü

BPOSTTiDninG

Avs:Turkiska RiksförbundetJärnvägsgatan 86172 75 Sundbyberg

www.turkishairlines.se/ [email protected] | 08-797 72 58

Flyg till mer än 150 destinationer över hela Världen via IstanbulVi är stolta över att kunna flyga dig till mer än 150 destinationer. Ombord på vår unga flotta erbjuder vi dig en mer komfortabel och exklusiv flygupplevelse till våra destinationer.

470_Stockholm Birlik 190x265-c.indd 1 17.05.2010 11:05www.turkishairlines.se/ [email protected] | 08-797 72 58

Flyg till mer än 150 destinationer över hela Världen via IstanbulVi är stolta över att kunna flyga dig till mer än 150 destinationer. Ombord på vår unga flotta erbjuder vi dig en mer komfortabel och exklusiv flygupplevelse till våra destinationer.

470_Stockholm Birlik 190x265-c.indd 1 17.05.2010 11:05