YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların...

160
YARGI DÜNYASI AYLIK İÇTİHAT,MEVZUAT VE BİLİMSEL İNCELEMELER DERGİSİ SAYI 79 / TEMMUZ 2002 H Bilimsel İncelemeler Yargıtay Kararları Danıştay Kararları Anayasa Mahkemesi Kararları Aylık Yasa Metinleri Yasa Gücünde Kararname Metinleri Tüzük ve Yönetmelikler Milletlerarası Andlaşmalar Bakanlar Kurulu Kararnameleri Tebliğler Genelgeler H Her ay yayımlanır Yayımlayan: PAZARLAMA SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ

Transcript of YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların...

Page 1: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

YARGI DÜNYASIAylık İçtihat, Mevzuat ve Bilimsel İncelemeler Dergisi

Genel Yayın Yönetmeni:

Av. NİHAT MEYDAN

Sorumlu Yazıişleri Müdürü:

HİLMİ AKMAN

Yayın Kurulu Başkanı:

Av. FADİME YAPAL

Yayın Kurulu:

Av. LEVENT YAZICI, Av. GÜLDER AKÇAPINAR, HİLMİ AKMAN

Katkıda Bulunanlar:

Av. TALİH UYAR

Av. BORAN ÇİÇEKLİ (Ankara Barosu)

Av. ÇELİK AHMET ÇELİK (İstanbul Barosu)

Av. ERDOĞAN ÖZER (İzmir Barosu)

Av. HULUSİ METİN (İstanbul Barosu)

Kapak Tasarımı: Sait Maden

Dizgi: Ethemler Yayınevi

Baskı ve Cilt: Beta A.Ş.

ISSN: 1301-0816

P.K.: 247 Kadıköy / İSTANBUL

Merkez: Bab-ı Ali Caddesi No: 28 Dr. Ziya Gün Vakfı İş Hanı Giriş Kat No: 4

CAĞALOĞLU - İSTANBUL / Tel: 0.212.511 06 52-520 41 54 Fax: 0.212.511 80 06

2002 Yılı (12 Sayı) Abone Fiyatı: 90.000.000 TL.

Abone İçin Banka Hesap No:

Ethemler Yayıncılık Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi

İş Bankası Cağaloğlu Şubesi Hesap No: 1095 - 550041

Posta Çeki: Ethemler Yayıncılık 1052496

YARGI DÜNYASIAYLIK İÇTİHAT, MEVZUAT VE BİLİMSEL İNCELEMELER DERGİSİ

SAYI 79 / TEMMUZ 2002

H

Bilimsel İncelemelerYargıtay KararlarıDanıştay Kararları

Anayasa Mahkemesi KararlarıAylık Yasa Metinleri

Yasa Gücünde Kararname MetinleriTüzük ve Yönetmelikler

Milletlerarası AndlaşmalarBakanlar Kurulu Kararnameleri

TebliğlerGenelgeler

H

Her ay yayımlanır

Yayımlayan:

PAZARLAMA SANAYİ VETİCARET LİMİTED ŞİRKETİ

Copyright© Bu derginin Türkiye’deki yayınhakları Ethemler Yayıncılık Pazarlama San.ve Tic. Ltd. Şti’ye aittir. Her hakkı saklıdır.Hiçbir bölümü ve paragrafı kısmen veya ta-mamen ya da özet halinde, fotokopi, faksi-mile veya başka herhangi bir şekilde çoğal-tılamaz, dağıtılamaz. Normal ölçüyü aşaniktibaslar yapılamaz. Normal ve kanunî ikti-baslarda kaynak gösterilmesi zorunludur.

Page 2: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

YARGI DÜNYASIAylık İçtihat, Mevzuat ve Bilimsel İncelemeler Dergisi

Genel Yayın Yönetmeni:

Av. NİHAT MEYDAN

Sorumlu Yazıişleri Müdürü:

HİLMİ AKMAN

Yayın Kurulu Başkanı:

Av. FADİME YAPAL

Yayın Kurulu:

Av. LEVENT YAZICI, Av. GÜLDER AKÇAPINAR, HİLMİ AKMAN

Katkıda Bulunanlar:

Av. TALİH UYAR

Av. BORAN ÇİÇEKLİ (Ankara Barosu)

Av. ÇELİK AHMET ÇELİK (İstanbul Barosu)

Av. ERDOĞAN ÖZER (İzmir Barosu)

Av. HULUSİ METİN (İstanbul Barosu)

Kapak Tasarımı: Sait Maden

Dizgi: Ethemler Yayınevi

Baskı ve Cilt: Beta A.Ş.

ISSN: 1301-0816

P.K.: 247 Kadıköy / İSTANBUL

Merkez: Bab-ı Ali Caddesi No: 28 Dr. Ziya Gün Vakfı İş Hanı Giriş Kat No: 4

CAĞALOĞLU - İSTANBUL / Tel: 0.212.511 06 52-520 41 54 Fax: 0.212.511 80 06

2002 Yılı (12 Sayı) Abone Fiyatı: 90.000.000 TL.

Abone İçin Banka Hesap No:

Ethemler Yayıncılık Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi

İş Bankası Cağaloğlu Şubesi Hesap No: 1095 - 550041

Posta Çeki: Ethemler Yayıncılık 1052496

YARGI DÜNYASIAYLIK İÇTİHAT, MEVZUAT VE BİLİMSEL İNCELEMELER DERGİSİ

SAYI 79 / TEMMUZ 2002

H

Bilimsel İncelemelerYargıtay KararlarıDanıştay Kararları

Anayasa Mahkemesi KararlarıAylık Yasa Metinleri

Yasa Gücünde Kararname MetinleriTüzük ve Yönetmelikler

Milletlerarası AndlaşmalarBakanlar Kurulu Kararnameleri

TebliğlerGenelgeler

H

Her ay yayımlanır

Yayımlayan:

PAZARLAMA SANAYİ VETİCARET LİMİTED ŞİRKETİ

Copyright© Bu derginin Türkiye’deki yayınhakları Ethemler Yayıncılık Pazarlama San.ve Tic. Ltd. Şti’ye aittir. Her hakkı saklıdır.Hiçbir bölümü ve paragrafı kısmen veya ta-mamen ya da özet halinde, fotokopi, faksi-mile veya başka herhangi bir şekilde çoğal-tılamaz, dağıtılamaz. Normal ölçüyü aşaniktibaslar yapılamaz. Normal ve kanunî ikti-baslarda kaynak gösterilmesi zorunludur.

Page 3: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

İ Ç İ N D E K İ L E R

BİLİMSEL İNCELEMELER

q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı ve Marka Olarak Tescil Edilebilecek İşaretler (Yrd. Doç. Dr. Şaban KAYIHAN)(Sakarya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi) .........9

MEDENİ HUKUK

q Sözleşmeye Aykırılık Nedeniyle Manevi Tazminat Talebi - Aykırılık Kişilik Haklarını Zedeleyici ve Haksız Eylem Niteliğinde ise Tazminata Karar Verilmesi Gerektiği.........................30

q Kamu Malı Niteliğindeki Ormanların Hangi Nedenle Olursa Olsun Özel Mülk ve Kültür Arazisine Dönüştürülemeyeceği ve Satılamayacağı.......................................34

q Hiçbir Sabit Nokta Alınmadan Hayali Çizilen Tek Bir Orman Sınır Noktasından Hareketle Düzenlenen Bilirkişi Raporunun Hükme Dayanak Yapılamayacağı................................53

q Hazine Adına Kayıtlı Taşınmazlar Üzerindeki Zilyetliğin Süresi Ne Olursa Olsun Hukukça Değerinin Olmadığı....................................................................76

q İmar İhya ile Taşınmaz İktisabı İçin Arazinin Emek ve Para Sarfıyla Tarıma Elverişli Hale Getirilmesi Gerektiği ...............................................................83

q Bir Ya Da Birkaç Mirasçının Terekedeki Kendi Payına Hasren 3. Kişiye Karşı Tapu İptali ve Tescil Davası Açamayacağı..................................................94

q Nafakanın Artırılmasına Karar Verilebilmesi İçin Dava Tarihinde Yoksulluğun Devam Ediyor Olması Gerektiği ...............................................................100

q Mal Rejimine İlişkin Sözleşmenin Tasdiki İçin Açılan Davalarda Tarafların Yargılamada Bizzat Hazır Bulunmaları Gerekmediği ....................................................101

q Yeni Medeni Kanuna Göre Kayyımlığın Kaldırılmasında Sulh Hukuk Mahkemesinin Görevli Olduğu - Göreve İlişkin Kuralların Geçmişe Etkili Olduğu.....................105

q Yeni MK.’nun Kamu Düzenine İlişkin Hükümlerinin Bütün Olaylara Uygulanması Gerektiği - Nesebin Reddi - Usule İlişkin Nihai Kararların Esas Hakkında Kesin Hüküm Oluşturmayacağı..................................................107

q Cinsiyet Değiştirme Davalarının Kamu Düzeninden Olduğu - Husumet -Yeni Medeni Kanunun Kamu Düzenine İlişkin Hükümlerinin Tüm Olaylara Uygulanacağı ................108

q 4721 SK.’na Göre Evlatlık Bağının Mahkeme Kararıyla Kurulacağı ve Görevli Mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi Olduğu.......................................110

q Medeni Kanunda Öngörülen Biçimde Açılmadıkça Vasiyetnamelerin Hukuki İşlemlere Esas Alınamayacağı...............................................................113

q Tapu İptali ve Tescil Talebi - Vasiyetnamenin Yorumunda Murisin İradesini Ayakta Tutacak Yol İzlenmesi Gerektiği ............................................................114

q Vesayet Altındaki Kişinin Mali Sonuçları da Olan Boşanma Davasını Bizzat Takip Edemeyeceği - Hapis Halinin Sona Ermesiyle Vesayetin Kendiliğinden Kalkacağı .....................115

q Verasetin İptali Talebi - İdari Mercilerin Kanuna Dayalı Konularda Yargıyı Bağlayıcı Karar Veremeyeceği - Karşılıklılık İlkesi.........................................116

q Terk Nedeniyle Boşanma Talebi - İhtarın Samimi Bir Arzunun Ürünü Olması Gerektiği ...................................................................117

q Çocuğun Yaralanması Nedeniyle Anne ve Babanın Manevi Tazminat Talebi - Sosyal ve Duygusal Kişilik Değerleri ..................................................119

q Şufa Davası Sırasında Şufalı Pay Temlik Edilmiş ise Davacının Hangi Satış Bedelinden Sorumlu Olacağının Tespiti Gerektiği .....................................................125

q İhalenin Feshi Talebi - Toplu Rehinde Alacaklının Rehinli Taşınmazların Tümünün Satışını İstemek Zorunda Olduğu .............................................131

q Yaylaya El Atmanın Önlenmesi Talebi - Orman İçi Meralardan Orman İdaresinin İzin ve Denetimi ile Yararlanılabileceği ............................................................134

BORÇLAR HUKUKU

q Sözleşmeye Aykırılık Nedeniyle Manevi Tazminat Talebi - Aykırılık Kişilik Haklarını Zedeleyici ve Haksız Eylem Niteliğinde ise Tazminata Karar Verilmesi Gerektiği.........................30

q Ödeme Emrindeki Faiz İsteminin İptali Talebi - Gecikme Zammına Faiz Yürütülebileceği ............56q Akit Dışı 3.Kişilere Karşı Verilen Zarardan

İmalatçının Sorumlu Olduğu - Aktif Husumet Ehliyeti....................................................................68q Çocuğun Yaralanması Nedeniyle Anne ve Babanın

Manevi Tazminat Talebi - Sosyal ve Duygusal Kişilik Değerleri ..................................................119q Konut İhtiyacı Nedeniyle Tahliye Talebi - Doğmamış İhtiyaç İçin Dava Açılamayacağı...............121q Akde Aykırılık Nedeniyle Tahliye Talebi - Kiralananın Akde Uygun

Hale Getirilmesi İçin Kiracıya Süreli İhtar Gönderilmesi Gerektiği..............................................122q İki Haklı İhtar Nedeniyle Tahliye Talebi - Muacceliyet Şartı Uyarınca Muaccel

Hale Gelen Kiraların İkinci İhtarla İstenmesinin İhtarı Haklı Kılmayacağı ..................................123q Temerrüt Nedeniyle Tahliye - Kiralayanın Babasına

Yapılan Ödemenin Usulüne Uygun Ödeme Sayılamayacağı .........................................................126q Yükleniciden Temlik Alınan Şahsi Hakkın Devredilebileceği -

Adına Tescil Yapılan 3. Kişinin Edimini Yerine Getirmemesi Durumunda Sebepsiz Zenginleşme Hükümlerinin Uygulanacağı..................................................133

q Fatura Tebliğinin Borçluyu Temerrüde Düşürmeyeceği - Borçlu Temerrüde Düşürülmeden Fatura Tebliğ Tarihinden İtibaren Faize Hükmedilemeyeceği ...............................138

q Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi Nedeniyle Tazminat ve Tescil Talebi - Birlikte İfa - Hükmün İnfazda Tereddüt Yaratmayacak Şekilde Kurulması Gerektiği ................................140

Page 4: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 5: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

MEDENİ YARGILAMA (USÛL) HUKUKU

q Tasdik Edilmemiş Olsa Bile Parmak İzi Kabul

Edilen Senede Karşı İddiaların Senetle İspatı Gerektiği ..................................................................64

q Zilyetliğin Korunması Davalarında Sulh Hukuk Mahkemesinin

Görevli Olduğu - Görevsizlik Kararından Sonra İşten El Çekilmesi Gerektiği ...............................79

q Bozmaya Uyulmasına İlişkin Ara Kararından

Rücu Edilemeyeceği - Usuli Kazanılmış Hak ..................................................................................81

q Hükmün Kesinleşmesinden Önce Davadan Feragat

Edilebileceği - Feragatin Kesin Hükmün Sonuçlarını Doğuracağı ..................................................87

q Bozmada Yapılan Maddi Yanılgının Taraflar

Yararına Usuli Kazanılmış Hak Oluşturmayacağı ............................................................................92

q Tapu İptali ve Tescil Talebi - Taşınmaza İlişkin

Davalarda Şahitlerin Mahallinde Dinlenmesi Gerektiği ...................................................................97

q Mal Rejimine İlişkin Sözleşmenin Tasdiki İçin Açılan Davalarda

Tarafların Yargılamada Bizzat Hazır Bulunmaları Gerekmediği ....................................................101

q Tenfizine Karar Verilen Yabancı Mahkeme Kararının Velayete

İlişkin Kısmının Değiştirilmesi İçin İzin Alınması Gerektiği.........................................................102

q Temyiz Masrafının İkmali İçin Çıkarılan Muhtıradan Sonra

Mahkemece Eksik Alınan Masraftan Tarafların Sorumlu Tutulamayacağı ....................................103

q Yeni Medeni Kanuna Göre Kayyımlığın Kaldırılmasında Sulh Hukuk

Mahkemesinin Görevli Olduğu - Göreve İlişkin Kuralların Geçmişe Etkili Olduğu.....................105

q Yeni MK.’nun Kamu Düzenine İlişkin Hükümlerinin Bütün

Olaylara Uygulanması Gerektiği - Nesebin Reddi - Usule İlişkin

Nihai Kararların Esas Hakkında Kesin Hüküm Oluşturmayacağı..................................................107

q Cinsiyet Değiştirme Davalarının Kamu Düzeninden Olduğu - Husumet -Yeni

Medeni Kanunun Kamu Düzenine İlişkin Hükümlerinin Tüm Olaylara Uygulanacağı ................108

q Temyiz Dilekçesi ve Harcının Konsolosluğa Verilmesi

Halinde Alındığı Tarihte Temyiz Süresinin Kesilmiş Sayılamayacağı ...........................................109

q 4721 SK.’na Göre Evlatlık Bağının Mahkeme Kararıyla

Kurulacağı ve Görevli Mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi Olduğu.......................................110

q Yargılamanın Yenilenmesi Talebinde Hilenin Geniş Yorumlanması Gerektiği ................................112

q Ödenmeyen Maaş İçin Memur Tarafından Belediye

Aleyhine Açılacak Davada İdari Yargının Görevli Olduğu.............................................................118

q Avukatlık Ücreti ile İlgili Hakem Kararlarının

İnfazı İçin Kesinleşmenin Gerekli Olmadığı .................................................................................132

q Bozma İlamının Tavzihi Talebi - Temyiz Talebi Hakkında

Karar Verilmeyen Hususlarda Tavzih Talep Edilemeyeceği ...........................................................136

q Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi Nedeniyle Tazminat ve Tescil Talebi - Birlikte

İfa - Hükmün İnfazda Tereddüt Yaratmayacak Şekilde Kurulması Gerektiği ................................140

q 7201 SK.’nun 35. Maddesine Göre Tebligat -

Divanhane Askı Tutanağının Düzenlenmesi Gerektiği ...................................................................142

İCRA İFLAS HUKUKU

q İcra İnkar Tazminatı - Kıdem Tazminatı İçin Yürütülecek

Mevduata Uygulanan En Yüksek Faiz Oranının Likit Olmadığı ....................................................27

q Kredi Sözleşmesinden Doğan Alacaklarda Bankaca Hesap Kat

İhtarının Tebliğ Edildiği Tarihe Kadar Akdi Faiz İstenebileceği......................................................90

q İlamın Bozulmasıyla İcra İşlemlerinin Duracağı - Bozmanın

Süresinde Yapılan İtirazların İncelenmesine Engel Teşkil Etmeyeceği ..........................................128

q İİK.’nun 129. Maddesine Aykırılık Halinde İhalenin Feshi

Davasının, İhaleden İtibaren 7 Gün İçinde Açılması Gerektiği......................................................129

q Alacağın veya Rehnin İlamla Tespit Edilmiş

Olması Halinde İcra Emri Gönderilebileceği .................................................................................130

q İhalenin Feshi Talebi - Toplu Rehinde Alacaklının

Rehinli Taşınmazların Tümünün Satışını İstemek Zorunda Olduğu .............................................131

q Tasarrufun İptali Talebi - Üçüncü Dereceye Kadar Sıhri Hısımlar

Arasındaki Tasarruflar Bağışlama Sayıldığından İptale Tabi Olduğu ............................................137

İŞ VE SOSYAL GÜVENLİK HUKUKU

q İcra İnkar Tazminatı - Kıdem Tazminatı İçin Yürütülecek

Mevduata Uygulanan En Yüksek Faiz Oranının Likit Olmadığı ....................................................27

q Ödeme Emrindeki Faiz İsteminin İptali Talebi - Gecikme Zammına Faiz Yürütülebileceği ............56

q Rücuan Tazminat Talebi - Maluliyet Oranına İtirazın Somut Verilere Dayanması Gerektiği ...........62

q Tarım Bağ-Kur Sigortalılığının İspatlanmasında Zirai Kuruluş Kayıtlarının Karine Olduğu ...........67

TİCARET HUKUKU

q Ret Kararının İptali ve Marka Tescili Talebi - Tescilsiz Marka Sahibinin İtiraz Hakkı ....................72

q Kasko Sigortalı Aracın Hasar Bedelinin Tahsili Talebi - Kazanın Münhasıran

Alkolün Etkisi Altında Meydana Gelip Gelmediğinin Araştırılması Gerektiği................................86

q Kredi Sözleşmesinden Doğan Alacaklarda Bankaca Hesap Kat

İhtarının Tebliğ Edildiği Tarihe Kadar Akdi Faiz İstenebileceği......................................................90

MEVZUAT

q Kanunlar ..........................................................................................................................................145

q Bakanlar Kurulu Kararları...............................................................................................................146

q Tüzükler ..........................................................................................................................................148

q Yönetmelikler..................................................................................................................................149

q Tebliğler ..........................................................................................................................................154

q Genelgeler .......................................................................................................................................158

q Milletlerarası Anlaşmalar ................................................................................................................158

Page 6: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 7: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

B‹L‹MSEL ‹NCELEMELER

Page 8: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 9: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

Gerçekten baflka hiçbir alanda bir örne¤ini daha göremeyece¤imiz kadar çok ulus-lararas› düzenlemeye konu olan s›nai haklar›n önemli kesimini oluflturan markalar,özellikle Avrupa Birli¤i’ne entegrasyon sürecinde hukuk düzenimizde yo¤un de¤iflik-likler yaflad›¤›m›z bu son y›llarda, ülkemiz aç›s›ndan da sürekli olarak aktüel olan birkonu olma özelli¤ini tafl›maktad›r. Türkiye ile AB aras›nda gümrük birli¤inin kurulma-s›n› amaçlayan 06/03/1995 tarih ve 1/95 say›l› Ortakl›k Konseyi Karar› gere¤i, Türki-ye, fikri ve s›nai haklara iliflkin bir dizi düzenlemeler yapma yükümlülü¤ü alt›na gir-mifltir. 5 Mevzuat uyum çal›flmalar›n›n önemli bir bölümü ise marka hukukuna iliflkin-dir. Nitekim, bu amaçla kabul edilen 4113 Say›l› Yetki Kanunu çerçevesinde, AvrupaBirli¤i, Dünya Ticaret Örgütü Kurulufl Andlaflmas› ve Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf ol-du¤u öteki uluslararas› andlaflmalar da dikkate al›nmak suretiyle 551 Say›l› MarkalarKanunu’nda gerekli düzenleme ve revizyon yapma konusunda Bakanlar Kurulu’nayetki tan›nm›flt›r. Bakanlar Kurulu bu yetkisini kullanarak Markalar›n Korunmas› Hak-k›nda 556 Say›l› KHK. ile 6 markalara iliflkin olarak yeni bir düzenleme getirerek 551Say›l› Markalar Kanunu’nu ilga etmifltir.

Avrupayla entegrasyon sürecinde önemli bir konuma sahip olan 556 Say›l› Marka-lar›n Korunmas› Hakk›nda KHK, Türk Hukuk Sistemi’ne de bir tak›m yeni kavramlargetirmifl bulunmaktad›r. Bu Kararname’nin yürürlü¤e girifli ile 03/03/1965 tarihli 551Say›l› Markalar Kanunu yürürlükten kald›r›lm›fl bulundu¤undan dolay› 556 Say›l›KHK’nin ayr›nt›l› bir biçimde incelenmesi gere¤i ortaya ç›km›flt›r.

Bu itibarla biz de inceleme konumuzu marka kavram› ve marka olarak tescil edile-bilecek iflaretler olarak s›n›rlamak suretiyle, özellikle marka kavram› ve hangi tür ifla-retlerin marka olabilece¤i konusu üzerinde durmaya çal›flt›k.

I. Marka Kavram› ve Unsurlar›556 Say›l› KHK’nin yapm›fl oldu¤u tan›ma geçmeden önce -bütün tan›mlar hemen

hemen birbiri ile koflut olmas›na karfl›n- doktrinde baz› yazarlar taraf›ndan yap›lm›flolan marka tan›mlar›n› vermek kavram›n daha iyi anlafl›lmas› bak›m›ndan zannederizfaydal› olacakt›r. Doktrinde marka kavram›na iliflkin flu tan›mlara rastlamaktay›z: Cer-raho¤lu’nun tan›m›na göre;

“Marka her çeflit iktisadi faaliyette her nevi emtiay› baflkalar›n›nkinden ay›rdetmekiçin bu emtia ve ambalaj› üzerine konan ve ay›rdetme maksad›na elveriflli bulunan ifla-retlerdir.” 7 Arslanl›’n›n tan›m›na göre; “Marka üzerine kondu¤u eflyan›n muayyen biriflletmeye aidiyetini gösteren tan›tma ve tefrik vas›talar›d›r.” 8

Erem’in ise flöyle bir tan›m verdi¤ini görüyoruz: “Müteflebbis taraf›ndan piyasayasürülen mallar üzerine konulan tan›tma iflaret ve araçlar›na marka denir.” 9

Markalar›n Korunmas› Hakk›nda 556 Say›l› KHK.

Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavram› ve

Marka Olarak Tescil Edilebilecek ‹flaretler

Yrd. Doç. Dr. fiaban KAYIHAN

Sakarya Üniversitesi ‹ktisadi ve ‹dari Bilimler

Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dal› Ö¤retim Üyesi

G‹R‹fi

Kazanç sa¤lamak amac›na yönelik olarak faaliyet gösteren ve ekonomik hayatta daçok önemli ifllevlere sahip olan ticari iflletmeler, maddi ve gayrimaddi ögelerden olu-flan ekonomik bir birimdir. 1 ‹flletmelerin gayrimaddi unsurlar›na TTK. m. 11/f. 2 hük-mü gere¤ince kirac›l›k hakk›, ticaret unvan›, iflletme ad›, patentler, endüstriyeltasar›mlar, bir sanata iliflkin modeller ve resimler, fikri haklar, pefltamaliye (goodwill)ve nihayet inceleme konumuzu oluflturan markalar dahildir. 2 Gayrimaddi ögeler ara-s›nda yer alan markan›n, müflteriler ile iflletme aras›nda ba¤l›l›k kurulmas›nda bir köp-rü rolü oynad›¤› ve konumu gere¤i de markan›n ço¤u kere iflletmelerin en önemli vede¤erli unsurunu oluflturdu¤u ifade edilmifltir. 3

Genel olarak, bir iflletmenin mal ya da hizmetlerini di¤er iflletmelerin mal ya dahizmetlerinden ay›rdetmek amac›yla kullan›lan iflaretler olarak tan›mlanan marka, ta-ciri veya ticari iflletmeyi de¤il, yaln›zca ticari ve s›nai ürünleri hedef al›r. 4 ‹flletmelerinürettikleri mal ve hizmetlerin ticaret hayat›ndaki önemi dikkate al›nd›¤›nda marka ko-nusunun ticaret hukuku aç›s›ndan, gerek ülke içi ve gerekse uluslararas› öneme sahipbir konu oldu¤u kolayca anlafl›labilecektir.

10 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002

1 Bkz. Acemo¤lu, Kevork, Borçlar Kanunu’nun 179. Maddesine Göre Malvarl›¤› veya Ticari ‹flletmenin Devri, ‹stanbul 1971,sh. 9. vd.

2 Karahan, Sami, Ticari ‹flletme Hukuku, Güncellefltirilmifl 6. Bask›, Konya, 1997, sh. 32; Deryal, Yahya, Ticaret Hukuku,Gelifltirilmifl ve Güncellefltirilmifl 4. Bask›, Trabzon 2000, sh. 13.

3 Arkan, Sabih, Marka Hukuku, C. I, Ankara 1997, sh. 1.4 Deryal, sh. 104.

5 Söz konusu Ortakl›k Konseyi Karar› gere¤ince, ülkemiz taraf›ndan fikri-s›nai mülkiyet haklar› alan›nda al›nmas› gerekenönlemler, karar›n 8 nolu ekinde gösterilmifltir. Bu konuda ayr›ca bkz. Tekinalp, Ünal, Gümrük Birli¤i’nin Türk Hukuku ÜzerindeEtkileri, ‹ÜHFM. 1995-1996, S. 1-2, sh. 68. vd.

6 RG. 27/6/1995 T., S. 22326.7 Cerraho¤lu, M.F., Ticaret Hukukunun Seçilmifl Konular›, (Yarg›tay Kararlar› ile), ‹stanbul 1980, sh. 1118 Arslanl›, Halil, Kara Ticareti Hukuku Dersleri, ‹stanbul 1959, sh. 85.9 Erem, Turgut S., Ticaret Hukuku Prensipleri, C. I, Ticari ‹flletme, Dokuzuncu Bask›, ‹stanbul 1981, sh. 171.

Page 10: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 11: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

Mimaro¤lu’nun verdi¤i tan›ma göre marka; “giriflimcinin bizzat üretip piyasaya sür-dü¤ü veya sat›fla sürdü¤ü mallar üzerine konulan tüm tan›tma iflaret ve araçlar›n›n ad›-d›r.” 10

Di¤er bir marka tan›m›n› Saka’n›n flu flekilde yapt›¤›n› görmekteyiz. “Marka, bir malveya hizmeti ça¤r›flt›r›c› kimlik yaratarak, onu, belirli bir iflletme ba¤lam›nda bireysel-lefltirip temsil eden tan›tma simgesidir.” 11

Yurtsever’in vermifl oldu¤u tan›m ise flöyledir: “Marka bir ticari ya da s›nai kurulu-flun ürünlerini baflkalar›ndan ay›rt etmek için kullan›lan iflaretlerdir.” 12

Dönmez’in yapm›fl oldu¤u marka tan›m›, “Marka, bir nesnenin ve özellikle ticarimallar›n-emtian›n, tan›t›lmas›na, benzerlerinden ay›rt edilmesine yarayan iflaretlerdir.Marka belli bir flekil, resim yahut çizgi veya kelime olabilir.” 13 biçiminde iken Po-roy/Yasaman’n›n marka tan›m›n›, “Marka ayn› cins mallar› bunlar› imal veya istihsaleden veyahut piyasaya süren müesseselere atfen, birbirinden ay›rma¤a yarayan iflaret-lerdir” 14 fleklinde verdi¤ini görmekteyiz.

Öte yandan markalara iliflkin 556 Say›l› KHK’de, markan›n tan›m›n› do¤rudan ya-pan bir düzenlemeye yer verilmemifltir. KHK’nin, “Tan›mlar” bafll›¤›n› tafl›yan 2. mad-desi hükmünün (a) bendinde markan›n, garanti markalar›n›, ortak markalar› ya da hiz-met markalar›n› ifade etti¤i hükme ba¤lanm›fl bulunmaktad›r. fiu hale göre bu madde-de de markan›n tan›m›n› veren gerçek anlamda bir düzenleme yap›lm›fl de¤ildir. Bu-nunla birlikte 556 Say›l› KHK’nin “markan›n içerece¤i iflaretler” bafll›kl› 5. maddesi-nin birinci f›kras›nda markan›n tan›m›n›n da verildi¤i görülmektedir. Bu maddede ya-p›lan marka tan›m›na iliflkin olarak yasa yapma tekni¤i bak›m›ndan söylemek gerekir-se, marka tan›m›n›n “Tan›mlar” bafll›¤› alt›nda yap›lm›fl olmas› daha uygun ve isabet-li olurdu. Söz konusu maddeye göre marka; “...bir teflebbüsün mal veya hizmetlerinibir baflka teflebbüsün mal veya hizmetlerinden ay›rt etmeyi sa¤lamas› kofluluyla, kifliadlar› dahil, özellikle sözcükler, flekiller, harfler, say›lar, mallar›n biçimi veya ambalaj-lar› gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, bask› yolu ileyay›nlanabilen ve ço¤alt›labilen her türlü iflaretleri içerir.” 15 Bu tan›m, üç boyutlu (ha-cimli) maddelerle ilgili bir mevzuat de¤iflikli¤ini de beraberinde getirmifltir. Gerçekten,EmarK. zaman›nda marka olarak tescili mümkün olamayan hacimli cisimler de art›kmarka olarak tescil edilebileceklerdir. Nitekim, bu konu Marka Yönetmeli¤i’nin 4/g

bendinde flekil ibaresinden ne anlafl›lmas› gerekece¤ini hükme ba¤layan tan›m ile devurgulanm›fl ve üç boyutlu maddelerin 556 Say›l› KHK. anlam›nda flekil say›laca¤› be-yan edilmifltir.

KHK’nin bu tan›m›ndan da faydalanan doktrin, markan›n iki önemli unsurunu ya-ni; “ay›rt edici niteli¤i” ile “iflaret” unsurunu dikkate alarak marka kavram›n› bizce deisabetli olarak günümüzde k›saca flu flekilde tan›mlamaktad›r.

“Marka, bir iflletmenin mal veya hizmetlerini bir baflka iflletmenin mal veya hiz-metlerinden ay›rt etmeye yarayan her türlü iflarettir.” 16 Burada iflletme 17 kavram›marka tan›m›n›n bir unsuru olmamakla birlikte, 18 tan›mda etkili olan bir kavram ola-rak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Esasen, 556 Say›l› KHK, marka tescili için bir iflletmeninvarl›¤›n› flart koflmad›¤› için iflletme kavram›n›n marka tan›m›n›n belirleyici unsuru ol-mad›¤›n› söyleyebiliriz, ancak, 556 Say›l› KHK iflletme kavram›ndan tan›m unsuru ola-rak söz etmemekle birlikte, ay›rt etme unsuru olarak iflletme kavram›n› kulland›¤›n›görmekteyiz. Bir gerçek veya tüzel kifli markay› tescil ettirebilir ve markan›n sahibi ola-bilir. Tüzel kiflili¤i olmayan topluluklar örne¤in adi ortakl›k, donatma ifltiraki, yap› or-takl›¤›, marka sahibi olamaz, bununla beraber tüzel kiflili¤i olmayan bu gibi toplulukortaklar›n›n bir markan›n müflterek sahibi s›fat›n› tafl›malar›na herhangi bir engel bu-lunmamaktad›r. 19 Kanun koyucu, teflebbüs yani bizim tercih etti¤imiz deyimle iflletmekelimesini bilinçli olarak kullanm›fl ve böylece de marka sahibi olabileceklerin kapsa-m›n› geniflletmifltir. fiu hale göre; marka olarak kullan›lacak iflaretin, bir iflletmenin malveya hizmetlerini di¤er iflletmelerin mal veya hizmetlerinden ay›rt etme gücünün bu-lunmas› gerekmektedir. Bu itibarla, bu niteli¤e sahip olmayan iflaretler, örne¤in su fli-flelerinin üzerinde yer alan “su” kelimesi marka olarak de¤er kazanamayacakt›r.

Öyleyse iflaret kavram› üzerinde durma zarureti kendili¤inden ortaya ç›kmaktad›r.Acaba iflaretten kast edilen nedir? Ya da bir baflka deyimle, hangi iflaretler marka ola-rak de¤er kazanabileceklerdir?

‹flaret kavram›na iliflkin olarak flu konular›n belirtilmesi gerekmektedir. Öncelikle556 Say›l› KHK, marka olarak tescili mümkün olmayan iflaretleri 7 ve 8’inci maddele-rinde mutlak ve nisbi red bafll›¤› alt›nda gösterdi¤ine göre, bir iflaretin marka olarak tes-cil edilebilip hukuki himaye alt›na al›nabilmesi için söz konusu maddelerde gösterileniflaretler aras›nda bulunmamas› gerekmektedir.” 20

Bundan baflka iflaret kelimesi sadece simgeyi yani bir flekli ifade etmeyip genifl an-lamda düflünülmesi gereken bir kelimedir. Bu anlamda, tasar›mlar, grafikler, sözcükler,flah›s isimleri (tüzel ya da gerçek), harfler, rakamlar, logolar, mallar›n ve ambalajlar›nbiçimi, bir ya da daha fazla kelimeden teflekkül eden sloganlar, sözcük - flekil bileflim-leri jenerikteki ya da bir program sunufl ve takdim esnas›ndaki melodiler, renk kombi-

12 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 MARKALARIN KORUNMASI HAKKINDA 556 SAYILI KHK. 11

10 Mimaro¤lu, Sait Kemal, Ticaret Hukuku, Birinci Cilt, ‹flletme Hukuku, Ankara 1978, sh. 348.11 Saka, Zafer, Ticaret Hukuku, ‹stanbul 1998, sh. 191.12 Yurtsever, Naciye, Patentin Hukuki Korunmas› ve ‹lgili Mevzuat, Ankara 1999, sh. 12; ayni yönde bkz. Yosmao¤lu, Nevzat,

Dünyada ve Türkiye’de Patentler, Know-How’lar, Markalar, Ankara 1978, sh. 109. Di¤er baz› Avrupa ülkelerinde de¤iflik markatan›mlar› için bkz. Öçal, Akar, Türk Hukukunda Markalar›n Himayesi, Ankara 1967, sh. 5 vd.

13 Dönmez, ‹rfan, Markalar ve Haks›z Rekabet Davalar›, 2. Bask›, ‹stanbul 1992, sh. 19.14 Poroy, Reha/Yasaman, Hamdi, Ticari ‹flletme Hukuku, Güncellefltirilmifl 8. Bas›, ‹stanbul 1998, sh. 254.15 556 Say›l› KHK ile ilga edilen 551 Say›l› Markalar Kanununda ise marka, “sanayide, küçük sanatlarda, tar›mda yap›lan,

haz›rlanan ve üretilen veya ticarette sat›fla ç›kar›lan her çeflit mal›, baflkalar›na ait mallardan ay›rdetmek için bu mal veya ambal-aj› üzerine konulan ve bu maksada elveriflli bulunan iflarettir” biçiminde tan›mlanm›flt› (EmarK.m.1). 1304 (1808) tarihli AlâmetiFarika Nizamnamesinde ise, markan›n tan›m› flöyle yap›lm›flt›: “Mamulat ve eflyan›n imal olundu¤u mahallin veya fabrikan›n veyahut bunlar› imal edenlerin veya ticaret z›mn›nda satanlar›n isim ve flöhret ve mevkilerini bildirmek için o fleylerin üzerine vazolunan isim ve mühür ve resim ve huruf ve erkam ve muhafaza ve saire yani temyiz ve tahsis için ittihaz k›l›nan her nev’i iflaretve damga alâmeti farika ad ve itibar olunur.”

16 Tekinalp, Ünal, Fikri Mülkiyet Hukuku, ‹stanbul 1999, sh. 332; Tekil, Fahiman, Ticari ‹flletme Hukuku, ‹stanbul 1997, sh. 251;Bozer, Ali/Göle Celal, Bankac›lar ‹çin Ticaret Hukuku Bilgisi, Ankara 1998, sh. 109; ayn› yönde tan›m için bkz. Cornish, W. R.,Intellectual Property, London 1996, sh. 581; Arkan, C.I, sh. 36; Ayr›ca bkz. Karahan, Sami, Yeni Marka Hukukumuz ve ‹lgiliMevzuat, Konya 1996, sh. 3 vd.

17 556 Say›l› KHK.’nin “iflletme” kavram› yerine “teflebbüs” kavram›n› kullanm›fl olmas›n›n isabetli olmad›¤› görüflüne iliflkin olarakbkz. Arkan, C. I, sh. 36.

18 Tekinalp, Fikri Mülkiyet, sh. 354.19 Tekinalp, Fikri Mülkiyet, sh. 340.20 Bu konuda fazla bilgi için bkz. Tekinalp, Fikri Mülkiyet, sh. 369 vd.; Arkan, C. I, sh. 71 vd.

Page 12: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 13: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

nezonlar› ve kompozisyonlar› da iflaret kavram›na dahildirler. 21 Ayr›ca, iki ya da üç bo-yutlu bir iflaret de marka olarak kullan›labilecektir. 22 Burada belirleyici öge, “ay›rt edi-cilik”tir. Yani ay›rt edici niteli¤i bulunan bir rakam, say›, harf, sözcük, resim, renk vs.marka olarak tescil edilebilecektir. 23 Bu flekilde, 556 Say›l› KHK. AT’nun 89/104 say›-l› yönergesi ile koflut tarzda, 24 marka olarak tescil edilebilecek iflaretlerin kapsam›n›geniflletmifl, bu konuda mihenk noktas›n› iflaretin kendisinden ziyade ay›rt edici vasf›-na tafl›m›flt›r. Çizimle görüntülenebilen ya da benzer biçimde ifade edilebilen, örne¤insesle aç›klanabilen bir iflaret, marka olarak tescil edilebilecektir. Burada aranan yega-ne unsur ay›rt edici niteliktir. Bu anlamda kokunun da marka olarak tescili mümkün-dür, bir silginin ya da deterjan›n veya sabunun çilek, lavanta, orkide, muz, vanilyaveyahut da gül kokmas› gibi. Ayn› prensip elbette renkler bak›m›ndan da söz konusu-dur. 25 Her türlü renk de marka olarak tescil edilebilir; yeter ki, ay›rt edici niteli¤i bu-lunsun.

Di¤er yandan, 556 Say›l› KHK iflaret kelimesini henüz marka olarak tescil edilme-mifl iflaretler için de kulland›¤›n› görmekteyiz. Yani, bir iflaret tescil edildi¤i takdirdemarka ismini al›r. fiu halde, bir sözcük, bir özel isim, bir rakam, say›, sözcük terkiple-ri, renk vs. tescil edilmeden evvel zaten iflarettir, tescil edilip de 556 Say›l› KHK.’ninhimayesi alt›na girince marka ad›n› al›r. ‹flaret ayn› zamanda, marka ile benzerlik arzeden ya da markan›n ayn› olan ve bundan dolay› da marka hakk›na tecavüz oluflturan,kanuna ayk›r› simgeleri de ifade etmektedir. 26 [bkz. 556 Say›l› KHK m. 7.1, 9.1 (a)-1(c); 9.2 (a)-2 (d)]

Bir marka, yukar›da sözünü etmifl oldu¤umuz iflaretlerden birden fazlas›n› da ihtivaedebilir. Nitekim, 556 Say›l› KHK. m. 5’in yan bafll›¤› da bu sav› desteklemektedir.

Ayr›ca, ay›rt edici mahiyete sahip olan ve 556 Say›l› KHK.’nin 6 ve 7. maddelerikapsam›na girmeyen her türlü iflaretin marka olarak tescil edilebilmesinde hukukenherhangi bir engel de bulunmamaktad›r. 27 Ayn› serbestlik renkler bak›m›ndan da ge-çerlidir, burada kanun koyucu marka seçiminde iradeye genifl bir serbesti tan›m›fl bu-lunmaktad›r. Marka seçimine iliflkin olarak flu noktay› da önemle belirtmek gerekmek-tedir. Görüldü¤ü üzere, marka sözcük ya da rakamdan ibaret olabilece¤i gibi birden

fazla sözcükten ya da rakamdan teflekkül edebilir. Burada önemli olan, iflaretin çizim-le görüntülenebilmesi veya benzer bir biçimde ifade edilebilen, bas›m yolu ile yay›m-lan›p ço¤alt›labilen nitelikte bulunmufl olmas›d›r. Bu anlamda 556 Say›l› KHK iflaretkavram›n› yaln›zca çizimin ürünü olmaktan ç›karm›fl, yukar›da da ifade etmifl oldu¤u-muz üzere bir yandan üç boyutlu flekilleri, 28 di¤er yandan da çizim haricindeki ifadebiçimlerini, örne¤in foto¤raf›, müzi¤i, sesi, rengi ya da kokuyu da iflaretin kapsam› içi-ne alm›fl bulunmaktad›r. 29 Nihayet flunu da belirtelim ki, 556 Say›l› KHK marka olaraktescil edilebilecek iflaretleri s›n›rl› say›da (numerus clausus) saym›fl de¤ildir. Örneklerverme yolu ile saym›flt›r (tadadi). Bu itibarla, marka olarak tescil edilebilecek iflaretler556 Say›l› KHK.’nin 5. maddesinde say›lanlardan ibaret de¤ildir. Söz konusu hüküm-de yer alan “gibi”, “benzer biçimde” ve “her türlü” sözcükleri de bunu do¤rulamakta-d›r.

Öte yandan marka tan›m›n›n iflaretten sonra di¤er önemli unsurunun markan›nay›rt edici niteli¤i oldu¤unu ifade etmifltik. Gerçekten, 556 Say›l› KHK, bir yandanmarka olarak tescil edilebilecek iflaretlerin kapsam›n› geniflletmifl, di¤er yandan da,tescilin yap›l›p yap›lamamas›nda di¤er bir tayin edici unsuru zikretmifltir ki, bu ay›rtedici niteliktir. Ay›rt edici nitelik, bir iflaretin herhangi bir nedenle di¤erlerinden farkl›olmas›n› sa¤layan özellikleri ve ögeleri ifade etmektedir. Bir iflaret ya bafllang›çtan iti-baren farkl› ve ay›rt edici niteli¤e sahip olabilir ya da sonradan zaman içerisinde buniteli¤i kazan›r. Ancak, her ikisi de 556 Say›l› KHK.’de tescili sa¤lay›c› ya da terkini ön-leyici bak›mdan ayn› güce sahiptir. Örne¤in, bir tatil köyü için, bulundu¤u bölgeyi vekonumunu iyi bir flekilde simgeleyen bir iflaret (bir deniz, bir da¤ vs.) bafltan itibarenay›rt edici niteli¤e sahip iken, bir otomobil, bir video player ya da televizyon için se-çilmifl olan bir iflaret ancak reklamlar ve benzeri ilan vas›talar› ile tan›t›l›nca bu niteli-¤i kazanabilir. Bu itibarla genel olarak ay›rt edici nitelik tafl›mayan iflaretler kullan›l-makla bu niteli¤e kavuflabilirler.

556 Say›l› KHK. m. 5, markan›n ay›rt edici unsuruna iliflkin olarak bir tan›m verme-mekte, bununla birlikte tan›tmaktad›r. Yani, bir iflaret bir iflletmenin emtias›n› (üretti¤imal›n›) ya da sunmufl oldu¤u hizmeti bir baflka iflletmenin ayn› ya da benzer mal vehizmetlerinden ay›rmay› sa¤l›yorsa, o iflaretin ay›rt edici niteli¤e sahip oldu¤unu söy-leyebiliriz. Bundan dolay› iflaretin hem simgesinin gücünü hem de iflletmenin kökeni-ni ifade etmeye elveriflli olmas› gerekmektedir. 30 fiu halde iflaretten as›l beklenen ay›rtedici nitelikte olmaya elveriflli olmas›d›r. Zira, baz› iflaretler ay›rt edici niteli¤e sahipiken baz›lar› ise bu niteli¤e sahip olmayabilir. 31 Gerçekten, bir marka bir yandan o ma-l›n ya da hizmetin hangi iflletmeye ait oldu¤unu (iflletmesel orijinini) di¤er yandan dakendi simgesel gücünün meydana getirdi¤i nüanslarla öteki iflaretlerden ayr›l›r. ‹flaret,al›c› tan›masa dahi mal› ve hizmeti o üreticiye ba¤lamakta, mal›n veya iflletmenin sun-

14 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 MARKALARIN KORUNMASI HAKKINDA 556 SAYILI KHK. 13

21 Tekinalp, Fikri Mülkiyet, sh. 332; Youssef, Magda Streuli, Die Formmarke, Marke und Marketing (hrsg. vom ‹nstitut für gewerb-lichen Rechtsschutz), Bern 1990, sh. 50-51; Karahan, Marka, sh. 3; Karahan, ‹flletme, sh. 139.

22 Tekinalp, Fikri Mülkiyet, sh. 332; Ilzhöfer, Volker, Patent-Marken-und Urheberecht, München 1995, sh.89, Nr. 96; Arkan, C. I,sh. 37; David, Lucas, Markenschutzgesetz, Muster-und Modellgesetz, (Kommentar zum Schweizerischer Privatrecht, Herausge-ber: Honsell-Vogt-David), Basel 1994, Art. 1, Nr. 8. Karfl.: “Markan›n tescilinde, ba¤›ms›z ö¤elerinden çok, bir bütün olarak b›-rakt›¤› genel izlenime göre ilk bak›flta ayr›lmayacak ölçüde eflde¤erlik göz önünde tutulur.” (551 Say›l› EmarK. m. 5, 7), (Dnfl,12. D. 5.4.1972 T., E. 971/984, K. 972/1042 - Sa¤lam, M. Adil, Türk Markalar Kanunu fierhi ve Tatbikat›, Ankara 1973, sh. 67).

23 “Renklerin, ba¤›ms›z olarak marka tescili olanakl› bulunmay›p; ancak, özel bir biçim verilen veya herhangi bir simge, süs, çiz-gi ya da resimle birlikte renkler marka olarak tescil edilebilir. Dosyaya sunulan, taraflara ait marka tescillerinin incelenmesinde,her iki taraf›n da renk ile ilgili tescillerinin bu yönde ve yasaya uyarl› oldu¤u görülmektedir. Bu durumda, marka hakk› sahibi-nin, özdefl rengi öteki ö¤eleri ile birlikte tescil ettiren ve kullanan kimseye ileri sürebilece¤i bir öncelik ve tekel hakk›, yasacakorunmam›flt›r. Tescilli markan›n bu durumuyla, oldu¤u gibi ve uygun biçimde kullan›lmas› durumunda, haks›z rekabetten sözetmek olanakl› de¤ildir. Haks›z rekabetin varl›¤› saptansa bile, var olan kar›fl›kl›¤›n kald›r›lmas› yoluyla, tüplerin daval›ya geriverilmesi gerekti¤inin gözden kaç›r›lmas› ve ortada bulunmayan tüplere ve bas›m gereçlerine de el konulmas› karar› do¤ru de-¤ildir.” (Y. 11. HD. T. 10/3/1997, E. 1996/8650, K. 1997/1586 say›l› karar› - YDD. 1997, S. 18, sh. 80)

24 Bkz. AT. 89/104 Say›l› Yönerge m. 225 Tekinalp, Fikri Mülkiyet, sh. 333. Ayr›ca bkz. Camc›, Ömer, Marka Davalar›, ‹stanbul 1999, sh. 7.26 Tekinalp, Fikri Mülkiyet, sh. 333.27 Tekinalp, Fikri Mülkiyet, sh. 333.

28 Üç boyutlu biçimlerin, marka olabilece¤i, ‹sviçre Markalar›n Korunmas› Hakk›nda Kanun’un (Markengesetzschutz) 1. mad-desinin 2. f›kras›nda aç›kça belirtilmifltir.

29 Arkan, Sabih, Ticari ‹flletme Hukuku, Gözden Geçirilmifl 5. Bas›, Ankara 1999, sh. 258; Tekinalp, Fikri Mülkiyet, sh. 334; Oytaç,Kutlu, Son Uluslararas› De¤iflikliklerle Mukayeseli Markalar Hukuku, ‹stanbul 1999, sh. 5-6; Arkan, C. I, 37-38; IIhöfer, sh. 89,Nr. 96; Kur, Annette, TRIPs und das Markenrecht, GRUR Int, 1994, sh. 991.

30 Tekinalp, Fikri Mülkiyet, sh. 338.31 Cornish, sh. 440.

Page 14: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 15: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

du¤u hizmetin o üreticiye ait oldu¤unu al›c›ya ifade etmektedir. Mal ile -kim oldu¤ubilinmese dahi- üretici veya hizmeti arz eden aras›ndaki bu organik ba¤lant› “ay›rt et-me” unsurunun aç›klanmas›na imkan vermektedir. Bunun tamamlay›c›s› olarak ay›rtetme unsurunun, kavramdan hareket edilmek suretiyle tespit edilebilece¤ini söyleye-biliriz. Bir di¤er anlat›mla, ay›rt etmede hareket noktas› kavram düzleminde mallar vehizmetlerdir. Yani mallar ve hizmetler kavram aç›s›ndan esasen ayn›d›r. Örne¤in, bil-gisayar, zeytin, televizyon, otomobil, salça, tiflört vs., kavram olarak tektir. Bilgisayar,kavram olarak bütün bilgisayarlar› anlat›r. Bütün bilgisayarlar›n tasniflendirilmesi kav-ram› de¤ifltirmez. Burada esas farkl› olan husus, (X) iflletmesinin bilgisayar› (ya da zey-tini, kaza¤›, otomobili) ile (Y) iflletmesinin bilgisayar› (ya da zeytini, kaza¤›, otomobi-li)’dir. ‹flte bunlar› birbirinden ay›ran da (X) ve (Y)’nin iflaretleridir. (X) ve (Y)’nin üret-mifl olduklar› bilgisayarlar›n›n üzerine ya da ambalajlar›na koymufl olduklar› iflaretler-markalar- (X)’in bilgisayar›n›, (Y)’nin bilgisayar›ndan ay›r›r.

fiu halde, bir iflaret kavram ad›na veya tan›m›na ne kadar yak›n ise ay›rt etmektende o kadar uzak olacak; kavramdan ya da kavram›n tan›m›ndan uzaklaflt›¤› nispette deay›rt edici nitelik gücü artacakt›r. Ay›rt etmede kullan›lan iflaret anlams›z olabilece¤igibi (örne¤in Misan) anlam› da olabilir (örne¤in Kartal). Ancak, marka olarak kullan›-lan iflaret anlam tafl›makla beraber o ürün için tamamen yabanc› ise, ay›rt edici niteli-¤in daha güçlü oldu¤u kabul edilmektedir. Örne¤in, çikolata için seçilen GOLDEN/al-t›n, ya da bilgisayar için seçilen Apple/elma markas› gibi. Bu gibi markalar do¤ufltanay›rt edici markalar olarak ifade edilmektedir. 32

Markalar kullan›lmak suretiyle de ay›rt edici nitelik kazanabilirler. Bu gibi ay›rt edi-cilik bafllang›çta zay›ft›r, bununla birlikte kullan›larak ay›rt edicilik niteli¤ine kavuflur-lar ve güçlü bir yer edinirler. Örne¤in, “üç fleritli” bir spor ürününü (tiflört, forma, eflof-man vs.) adidastan soyutlarsak ay›rt edici niteli¤i zay›flar, ancak uzun y›llard›r kullan-mak “üç fleride” önemli derecede bir ay›rt edicilik kazand›rm›fl bulunmaktad›r. 556 Sa-y›l› KHK, bafllang›çtan beri var olan ay›rt edicilik ile kullan›larak kazan›lan ay›rt edici-li¤i, yani her iki kategoriyi de kabul etmekte ve tan›maktad›r.

Resimlere, çizimlere, geometrik flekillere dayanan iflaretler de ço¤u kere ay›rt etme-yi sa¤lama unsuru mevcuttur.

Nihayet, marka olarak seçilen iflaretin ayn› ya da benzer mal ya da hizmet için za-ten var olan bir markadan farkl› olmas› da, onu di¤er markalardan veya iflaretlerdenay›rt etmede bir baflka kriter olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. 33

II. Hukuki Niteli¤iBilindi¤i gibi hukuk düzeni, bir toplumda yürürlükte bulunan -yaz›l›, yaz›s›z- hu-

kuk kurallar›n›n tümünü ifade etmek için kullan›lan bir kavramd›r. Hukuk düzeni için-de yaflam›n› sürdüren bireyler, gerek toplumu idare eden siyasi otoriteye ve gerekse debirbirlerine karfl› yöneltebilecekleri çeflitli menfaatlere sahiptirler. ‹flte, hukuken koru-nan ve sahibine bu korunmadan faydalanma yetkisi veren bu menfaatlere hak diyoruz.

34 Günümüz ça¤dafl toplumlar›nda bu haklar say›lamayacak kadar çok ve çeflitlidir. Bizinceleme konumuz dahilinde haklar›n tasnifini yapacak de¤iliz, zira zaten bu geneltasnifi hukukun temel kavramlar›n› veren genel eserler yapmaktad›r; bununla birlikteburada inceleme konumuzu teflkil eden marka acaba haklar kategorisinde nerede yeralmaktad›r. Bu sorunun cevab›n› bulmak inceleme konumuz içinde olsa gerektir.

Frans›z yazarlar›, 1789 Frans›z ‹htilalinden sonra marka üzerindeki hakk›, gayri-maddi mülkiyet olarak kabul etmifller, Almanya’da da baz› yazarlar, mülkiyet kavram›-n› genifl anlamda alarak bu fikre kat›lm›fllard›r. Köhler ise, bu hakk›n flah›s varl›¤› hak-k› oldu¤u düflüncesini savunmufl ve buna koflut olarak markan›n isim üzerindeki hakoldu¤unu ileri sürmüfltür. 35 Marka hakk› devredilmesi mümkün bir hak oldu¤una göreKöhler’in görüflüne kat›lmak mümkün görülmemektedir. Zira, flah›s varl›¤› haklar›prensip itibariyle de¤eri para ile ölçülemeyen ve bu yüzden de devredilmesi hukukenmümkün görülemeyen haklardand›r. Öte yandan, Poroy/Yasaman’›n da hakl› olarakifade etmifl oldu¤u üzere, marka hakk›n› iflletmenin teferruat› sayan teori ise, bir ifllet-me olmadan da marka kullan›labilece¤ine ve iflletmenin marka kavram›n›n bir unsuruolmay›fl› neticesinde havada kalmaktad›r. Poroy/Yasaman’a göre marka üzerindekihak, özel bir koruma ihtiyac›n›n ortaya ç›kard›¤› kendine özgü (nev’i flahs›na münha-s›r= sui generis) bir hakt›r. 36

Hemen belirtelim ki, TTK. m. 11/f.2’nin aç›k hükmü karfl›s›nda, markan›n sahibi birticari iflletme ise, marka, bu iflletmenin -t›pk› ticaret unvan›, iflletme ad›, patent, fikir vesanat eserleri, s›nai model, endüstriyel tasar›m gibi- gayrimaddi unsurlar› aras›nda yeral›r. 37 Me¤er ki, aksine bir sözleflme olsun.

Konuya iliflkin olarak, kanaatimizce öncelikle marka üzerindeki hakk›n, haklar ka-tegorisinde nereye oturdu¤u sorusunun cevab› bulunmak gerekir. Esas itibariyle, mar-ka hakk›, haklar kategorisinde de¤eri para ile ölçülebilen (mal varl›¤› haklar›) haklar-dan olan ve ileri sürülebilece¤i çevre bak›m›ndan da gayrimaddi mallar üzerindekimutlak haklar aras›nda yer alan fikri haklara ve fikri haklar içinde de s›nai haklara da-hil olan bir hak olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Fikri haklar kapsam›na, fikir ve sanateserleri kadar (telif haklar›), s›nai resim ve modeller, ticaret üvanlar›, patentler (ihtira),menfle ve mahreç iflaretleri ile markalar da girmektedir. Fikir ve sanat eserleri d›fl›ndakalan s›nai resim ve modeller, ticaret ünvanlar›, patentler (ihtira), menfle ve mahreç ifla-retleri ve markalarla fikir ve sanat eserleri aras›nda kesin bir çizgi ile ay›r›m yap›lma-makla birlikte 38 bu sonunculara doktrinde “s›nai haklar” denilmektedir. 39

16 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 MARKALARIN KORUNMASI HAKKINDA 556 SAYILI KHK. 15

32 Tekinalp, Fikri Mülkiyet, sh. 339.33 Tekinalp, Fikri Mülkiyet, sh. 340.

34 O¤uzman, M. Kemal, Medeni Hukuk Dersleri, Girifl-Kaynaklar-Temel Kavramlar, Gözden Geçirilmifl 7. Bas›, ‹stanbul 1994, sh.78; Gözübüyük, A. fieref, Hukuka Girifl ve Hukukun Temel Kavramlar›, Ankara 1983, sh. 3; Hatemi, Hüseyin, Medeni HukukaGirifl, Gözden Geçirilmifl 2. Bas›, Ankara 1999, sh. 86; Erel, N. fiafak, Türk Fikir ve Sanat Hukuku, 2. Bask›, Ankara 1998, sh. 1.

35 Bkz. Poroy/Yasaman, sh. 263; Ayr›ca bkz. Arseven, Haydar, Nazari ve Tatbiki Alâmeti Farika Hukuku, ‹stanbul 1951, sh. 18 vd.36 Poroy/Yasaman, sh. 263.37 Arkan, ‹flletme, sh. 30-31; Tekil, sh. 105; Saka, sh. 54; Poroy/Yasaman, sh. 39-40; “Marka, Ticaret Kanunu hükümlerine göre, ti-

cari bir iflletmenin unsurlar›ndan ve para ile de¤erlendirilmesi mümkün haklardan olup bu hakk›n sat›fl›n›n (ve kiralanmas›n›n)mümkün bulunmas›na .... binaen ..... Usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanmas›na ..... Oybirli¤i ile karar verildi.” Y. 6.HD. T. 29/03/1974, E. 74/1271, K. 74/1486 say›l› karar›. (Moro¤lu, Erdo¤an, Notlu ‹çtihatl› Türk Ticaret Kanunu ve ‹lgili Mev-zuat, 6. Bas› ‹stanbul 1999, sh. 19).

Page 16: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 17: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

Bütün tart›flmalardan soyut olarak flunu söylemek gerekirse, gerek fikir ve sanateserleri ve gerekse markalar› da içine alan s›nai haklar, mülkiyet hakk›ndan farkl› vebaz› s›n›rl› ayni haklara benzer bir flekilde belirli bir sürenin geçmesi ile zay›flayan yada etkisini kaybedebilen haklard›r. Koruma süresi boyunca ise, ihlâl eden herkese kar-fl› ileri sürülebilen gayrimaddi mal (maddi olmayan) üzerindeki mutlak haklar niteli¤i-ni hâizdirler. Bu haklar do¤umlar› an›nda “mutlak hak” olarak do¤arlar. 40 Do¤duktansonra baflkalar›na devredilmeleri mümkün oldu¤u gibi, nisbi hak (alacak hakk›) do¤u-ran sözleflmelere de -marka lisans› sözleflmesi, telif hakk› sözleflmesi vb.- konu olabi-lirler.

III. Marka Olarak Tescil Edilebilecek ‹flaretler1. Kifli Adlar› ve Soy Adlar›Kifli adlar›n›n marka olarak tescilinde yasal bir engel bulunmamaktad›r. Kan›m›zca

buradaki kifli kavram›na gerçek kifliler girdi¤i kadar tüzel kifliler de girmektedir. Bu iti-barla bir tüzel kiflinin ticaret ünvan› ya da gerçek kifli bir tacirin ticaret ünvan› ya daiflletme ad› da marka olarak kullan›labilir. 41 Marka hukuku ve uygulamas›nda kifli ad-lar›n›n önemi oldukça fazlad›r. Marka olarak tescil isteminde bulunulan ad›n hayalide¤il gerçek bir ad olmas› gerekmektedir. 42 Gerçek kifliler bak›m›ndan söylemek gere-kirse, “kifli adlar›” ibaresi ile neyin kasdedildi¤i çok aç›k de¤ildir. Yani, acaba öz ad vesoy ad bir arada m› kifli ad›d›r; yoksa bunlardan herbiri kifli ad› olarak kabul edilebilirmi? Kanaatimizce, gerek öz ad ve gerekse soy ad ayr› ayr› marka olarak kullan›labi-lece¤i gibi, öz ad ve soy ad›n birlikte tek bir marka olarak kullan›lmas›nda herhangibir engel bulunmamaktad›r. 43 Kifli ad›n›n marka olarak kullan›l›p tan›nm›fl hale gelme-sinden sonra ayn› ad› tafl›yan bir di¤er kimse taraf›ndan marka olarak kullan›labilmesiiçin ay›rt edici bir ek al›nmal›d›r. 44 Ancak, 556 Say›l› KHK. madde 8/f.4, tan›nm›fl mar-kalara özgü olarak bu kurala bir istisna getirmifl bulunmaktad›r.

Burada önemli olan di¤er bir nokta, marka içeri¤i ad› tafl›yan kifli, flayet yaflamaktaise o ad ile mamül aras›nda herhangi bir ba¤ var olmasa dahi, bu ad›n marka olaraktescil edilebilmesi için bu kiflinin tescil için muvafakatinin al›nmas› gereklidir. fiayet bukifli hayatta de¤ilse bu ihtimalde bu muvafakat yasal varislerinden al›nmak gerekir. Zi-ra, bu gibi hallerde üçüncü kiflilerin flah›s varl›¤› haklar›n›n korundu¤u flüphesizdir. Buba¤lamda, gerçek kifli öz ad ve soy adlar›n›n marka olarak tescil edilebilmesindeki ser-bestinin s›n›r›n› flah›s varl›¤› haklar›n›n oluflturdu¤unu ifade etmek yanl›fl olmayacak-t›r. 45 (bkz. TMK. m. 24, 24/A, BK. m. 49). Di¤er yandan tüzel kifli adlar›n›n, marka ola-rak kullan›labilmesi için yetkili organlar›n›n bu yönde karar›n›n olmas› gerekti¤inin deüzerini çizelim.

Ayr›ca, markalar›n bölge veya flehir ismi tafl›malar›na da prensip itibariyle herhan-gi bir engel yoktur. Söz gelimi, mal›n orijinini gösteren yer bak›m›ndan flehir isimlerimarka olarak kullan›labilir. Örne¤in, Ankara ya da ‹stanbul flarap markas› olabilirkenüzüm üretimi yapmayan bir yer örne¤in Rize flarap markas› olarak kullan›lamaz. An-cak Rize bir çay markas› olarak kullan›labilir, çünkü Rize çay üretimi yapmaktad›r. fiuhalde, mal›n orjini aç›s›ndan tüketicileri aldat›c› bir izlenime yer vermemek gerekir.

Belirli bir bölge veya flehir, benzer mallar›n üretimi, ticareti ile ilgili olarak tan›n-m›fl, flöhretli bir yer haline gelmifl ise, bu bölge ya da flehir isminin bir kifli taraf›ndaninhisar alt›na al›nmas›na 556 Say›l› KHK. m. 7/f.1 taraf›ndan izin verilmemifltir. Örne-¤in Paris flehri bir çok ürün bak›m›ndan oldu¤u kadar parfüm yönünden de marka ola-rak kullan›lmaktad›r. Zira, bu flehir isminin parfüm bak›m›ndan bir kalite sembolü ol-du¤u ve orjin bildirdi¤i mahkemece tescil talebiyle ilgili red karar›nda gerekçe olarakgösterilmifltir. 46 Buna karfl›n Hatay iline ba¤l› “Alt›nözü” ilçesi, “Ayval›k” ve “Gemlik”kadar flöhrete sahip olmad›¤› için tek bir kifli lehine bir zeytinya¤› markas› olarak tes-cil olunmufltur. Ayn› durum “Bo¤aziçi” kolonyas› için de söz konusudur. 47

2. ‹mzaMarka tescil baflvurusunda bulunan kimsenin imzas›n›n marka olarak tescil edile-

bilmesine kanaatimizce imkân tan›nmal›d›r. Zira, 556 Say›l› KHK.’de bunu engelleyenbir hüküm söz konusu de¤ildir. fiayet, bir kimse bir üçüncü flahs›n imzas›n› marka ola-rak tescil ettirmek istiyorsa, “kifli ad ve soy adlar›n›n” marka olarak kullanabilmesineiliflkin olarak ilgilinin muvafakatine dair yukar›da yapm›fl oldu¤umuz aç›klamalar ay-nen burada da geçerlili¤ini korumaktad›r.

3. SözcüklerTek bir sözcük ya da sözcük gruplar›, marka olarak seçilip kullan›labilir. 556 Say›-

l› KHK.’de “sözcükler” kelimesi kullan›lm›fl oldu¤u için, motolar ile sloganlar, özellik-le reklamlar için seçilen sloganlar, marka olarak tescil edilebilir. Örne¤in, “bisküvi de-nince akla hemen onun ad› gelir”, “seni yerim sosis” sloganlar› gibi. 556 Say›l› KHK.m. 5’in genifl bir perspektifte düzenlenmifl olmas›n›n sebebi, sloganlar›n ve motolar›nda marka olarak tescil edilebilmesini sa¤lay›p koruyabilmektir. EmarK. m. 4.1 (b)’deyer alan, sözcüklerin marka olarak tescil edilebilmesi için en çok befl kelime olabile-ce¤ine iliflkin s›n›rlama 556 Say›l› KHK.’de bulunmad›¤›ndan dolay› moto ve slogan›nuzunlu¤u tescil bak›m›ndan bir redde ya da itiraza sebep olamaz. 48

Sözcü¤ün ya da sözcüklerin, sloganlar›n abart›l› olmalar›, bunlar›n tesciline her-hangi bir engel teflkil etmez. Ancak, burada afl›r› yap›lan mübala¤alar/abart›lar haks›zrekabet oluflturabilirler (TTK. m. 56, 57/b.3 ve 4). Bu itibarla bu bak›mdan, haks›z re-kabet hukuku, marka hukukunun s›n›r›n› çizen di¤er bir set olarak karfl›m›za ç›kmak-tad›r. 49

18 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 MARKALARIN KORUNMASI HAKKINDA 556 SAYILI KHK. 17

38 Bkz. Ayiter, Nuflin, Hukukta Fikir ve Sanat Ürünleri, Ankara 1981, sh. 10-11; Erel, sh. 639 Erel, sh. 5; Öztrak, ‹lhan, Fikir ve Sanat Eserleri Üzerindeki Haklar, 2. Bas›, Ankara 1977, sh. 4; Hatemi, sh. 94; Ayr›ca bkz.

Ayiter, sh. 5 vd.40 Hatemi, sh. 94-95.41 Tekil, sh. 252; Arkan, C. I, sh. 40.42 Camc›, sh. 8.43 Bkz. Cornish, sh. 588.44 Arkan, C.I, sh. 41; Tekil, sh. 252.

45 Tekinalp, Fikri Mülkiyet, sh. 334.46 Bkz. Tekil, sh. 253.47 Tekil, sh. 254; Dönmez, sh. 70.48 Tekinalp, Fikri Mülkiyet, sh. 335; ayr›ca bkz. Camc›, sh. 9-10

Page 18: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 19: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

4. fiekil ve Terkipler“fiekil” her türlü çizimleri, simge ve sembolleri, resimleri, çizgi ya da renk/renkler ile

anlat›mlar›, sözcük, resim, grafik veya renk kar›fl›mlar›n› yahut da bileflim düzenleme-lerini ve kompozisyonlar›n› (terkipler) anlat›r. fiekillerin en eski marka tipleri oldu¤usöylenmekte ve kabul edilmektedir. 50 ‹flyerlerinin ve cadde-sokaklar›n belirli bir plançerçevesinde numaralarla tamamlanmas›ndan önce, her tacirin kendine özgü bir amb-lemi mevcuttu. “Sözcük” markalar› sadece tek bir dil konuflabilenlere hitap etmekteiken, bu tip markalar de¤iflik dil konuflan her kesime hitap edebilmektedir. Bu da, bu tipmarkalar›n kullan›c›s›na olumlu yönden bir avantaj sa¤lamakta, tabiat›yla da, sözcükmarkalar›na oranla daha olumlu yönlerinin bulundu¤u söylenmektedir. Bununla birlik-te, tüketicinin ya da baflkaca al›c›n›n zihinlerinde kalabilecek basit fakat belirgin bir flek-lin bulunmas› güçlü¤ü bu tip markalara yöneltilen elefltirilerdendir. 51

Tek bir kelime ya da harf terkip olarak kabul edilemez. Buna karfl›n Arap harflerin-den oluflan sözcük terkip olarak kabul edilebilir. Terkibi oluflturan kelimelerin tümü-nün yek parça olarak marka biçiminde kullan›ld›¤›n›n ve koruman›n da terkibi olufltu-ran her bir sözcük için de¤il de, tüm terkip için söz konusu olabilece¤i düflünülmeli-dir. Örne¤in, “The best choose” diye bir marka seçilmifl ise, marka olan “The best cho-ose” terkibinin tamam›d›r.

5. HarflerEski Markalar Kanunu’nun tersine (m. 4.1.c, 4.2), 556 Say›l› KHK m. b.1 harflerin

hatta tek bir harfin marka olarak seçilmesine imkân tan›maktad›r. Örne¤in, “e” harfi tekbafl›na marka olarak seçilip tescil ettirilebilir. Harfin ya da harflerin Türk alfabesindebulunmas›na gerek yoktur. Kiril, Arap, Japon, Çin, Yunan ve eski Yunan alfabesindenharfler marka olarak seçilebilir (örne¤in, omega, alfa, beta, gama). Yeter ki ay›rt ediciniteli¤i hâiz olsun. Bu ba¤lamda harfler tek tek marka olarak kullan›labilece¤i gibi, bir-den fazla harf de marka olarak kullan›labilir. (Örne¤in, VW, AEG, BMW) ya da bir yada daha fazla harf baflkaca iflaretlerle birlikte (örne¤in, 2K, 3M, 4Ss) marka olarak se-çilebilir. Oysa EmarK., hususi bir flekil verilen ya da herhangi bir remiz, tezyinat çizgiya da resimle veya renkle fleklen birlikte bulunan münferit harflerin marka olarak se-çilebilmesine imkân vermiflti.

6. Rakamlar ve Say›larEmarK.’nun aksine, 556 Say›l› KHK gere¤ince, tek bir rakam (örne¤in 8) ya da say›-

lar (örne¤in 1453, 1881, 008/12, 07) marka olarak seçilip kullan›labilir. EmarK. m.4.2’de öngörülen s›n›rlama bu bak›mdan da, 556 Say›l› KHK.’de yer almamaktad›r.

7. Renkler556 Say›l› KHK. m. 5 marka olarak tescil edilebilecek iflaretlere örnekler verirken

bunlar aras›nda renkleri aç›k bir flekilde saym›fl de¤ildir. Bunda hükmün orjinini teflkil

eden AT’nun 89/104 say›l› yönergesinde fluluk bulunmas› önemli rol oynam›flt›r. Ancakrenkler, “çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, bask› yoluylayay›labilen ve ço¤alt›labilen her türlü iflaret” ibaresi kapsam›na girmektedir. 52 Bu itibar-la, marka k›smen ya da tamamen belirli bir veya birden fazla renge hasredilebilir.

Renk belirgin bir flekil oluflturmuflsa, örne¤in gri güvercin, sar› kanarya gibi, “iflare-tin” flekle ba¤lanmas› nedeniyle zaten bir sorun ç›kmaz. Ancak, renk flayet bir flekildesomut hale getirilmemiflse (örne¤in sadece sar› renk kullan›lmas›) sorun bu ihtimaldeortaya ç›kar. Burada a¤›rl›k noktas› ay›rt edicilik unsuru üzerinde yo¤unlafl›r. Bir resim-le somutlaflt›r›lmam›fl renk de bir mal ya da hizmetle özdefl hale gelmifl veya onu ça¤-r›flt›r›r hale gelmifl, ay›rt edicilik niteli¤ini elde etmiflse marka olarak tescil edilebile-cektir. fiu halde somut olaya bakmak gerekecek; flayet somut olayda, herhangi bir fle-kilde ay›rt edicilik unsuru varsa renk de ba¤›ms›z bir marka olarak tescil edilebilecek-tir. Tekinalp’in zikretti¤i bir Y. 11. HD. 07/07/1997 T. ve E. 1997/3559, K. 1997/5453say›l› bir karar›nda renklerin tek bafllar›na ba¤›ms›z olarak marka konusu yap›lamaya-ca¤›n› hükme ba¤lam›fl bulunmaktad›r. Karara esas teflkil eden olayda, davac›, s›v›lafl-t›r›lm›fl petrol gaz› (LPG) tüpleri için markas›n› gümüfl rengi ibaresiyle tescil ettirdi¤iniifade ederek, tüplerinde “gümüfl aleminyum” rengini kullanan bir di¤er flirketi dava et-miflti. Yarg›tay, 556 Say›l› KHK. m. 5 gere¤ince “renklerin ba¤›ms›z bir flekilde markakonusu yap›lamayaca¤›n› .... gökkufla¤›nda yedi temel renk bulundu¤unu, renkler üze-rinde tekel hakk› tan›nmas› halinde öteki firmalara renk kalmayaca¤›n›” ifade etmifltir.53

Yarg›tay, kan›m›zca da hakl› olarak, renklerin tezyinat, çizgi, remiz ya da resimlebirlikte olmalar› halinde marka olarak tescil ettirilip kullan›labilece¤ini hükme ba¤la-m›flt›r. 54

8. Sesler ve Melodiler556 Say›l› KHK.’nin 5. maddesi marka olarak seçilebilecek iflaretleri tahdidi (nume-

rus clausus) bir flekilde de¤il de “benzer biçimde ifade edilebilen” ibaresi ile tadadi (ör-nek verme) bir biçimde hükme ba¤lam›fl olmas› nedeniyle marka olarak tescili istene-bilecek iflaretlerin aras›na “ses ve melodiler”in de girece¤i kuflkusuzdur. 55 Oysa,EmarK.’nunda, markan›n göze hitap etmesi flart› aranm›fl oldu¤undan, ses iflaretlerinmarka olarak tescil edilemeyece¤i ve marka olarak kullan›lamayaca¤› kabul edilmiflti.56 Ancak hemen belirtelim ki bir melodinin marka olarak tescil edilebilmesi için nota-lara dökülmesi gerekmektedir. 57

Böylece baz› reklam sloganlar›n›n, örne¤in, Mintax, Marc ve bunun gibi çeflitli de-terjanlar›n ya da Ülker, Eti gibi bisküvilerin reklam spotlar›, bir televizyon program›n›,

20 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 MARKALARIN KORUNMASI HAKKINDA 556 SAYILI KHK. 19

49 Bu konuda bkz. Göle, Celal, Aldat›c› Reklamlara Karfl› Tüketicinin Korunmas›, Ankara 1983, sh. 62 vd.50 Camc›, sh. 10.51 Camc›, sh. 10.

52 Ayn› yönde, Tekinalp, Fikri Mülkiyet, sh. 33; Camc›, sh. 10-11; Arkan, C.I, sh. 40; Poroy/Yasaman, sh. 270.53 Tekinalp, Fikri Mülkiyet, sh. 337.54 “...556 Say›l› KHK. 5. maddesine göre, renklerin ba¤›ms›z marka olarak tescilleri mümkün olmay›p, ancak, 551 Say›l› Kanunun

4/son bendi gere¤ince, özel bir flekil verilen veya herhangi bir remiz, tezyinat, çizgi yahut resimle, renklerin marka olarak tesci-li mümkündür. Dosyaya ibraz olunan taraflara ait marka tescillerinin incelenmesinde, her iki taraf›n da renkle ilgili tescillerinin,bu yönde yasaya uyarl› oldu¤u görülmektedir.Bu durumda, marka hakk› sahibinin, ayn› rengi di¤er unsurlar› ile birlikte tescil ettiren ve kullanan kifliye karfl› ileri sürebilece¤ibir öncelik ve inhisar hakk› yasaca himaye edilmemifl olup, Mahkemece bu sebebe dayal› istemin reddine karar vermek gerekir-ken...” Y. 11. HD. T. 10/03/1997, E. 1996/8650, K. 1996/1568 say›l› karar›. (Camc›, sh. 12).

55 Arkan, ‹flletme, sh. 258; Tekinalp, Fikri Mülkiyet, sh. 337; Arkan, C. I, 42-43; Tekil, sh. 258; ayr›ca bkz. Kur, sh. 991

Page 20: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 21: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

bir diziyi ya da bir sinema filmini ya da bu filmi yapan firmalar› simgeleyen “jingle”ve “jenerik” gibi tan›t›c› k›sa melodiler ya da melodi niteli¤i tafl›mayan sesler (örne¤inMGM’in arslan kükremesi, Harley Davidson motorsikletlerinin motorlar›n›n sesleri)marka olarak tescil ettirilebilir. 58

9. EtiketEtiket de marka olarak kullan›labilecek iflaretler aras›nda yer al›r. Esas›nda, etiket,

ambleme benzer, ancak aralar›nda nüans vard›r. fiöyle ki, flayet amblem marka olarakkullan›lacaksa amblem ürünün (emtian›n) üzerine yap›flt›r›l›r. Buna karfl›n, etiket mar-ka olarak kullan›ld›¤› takdirde, ürüne ilifltirme yolu ile ba¤lanmakta ve bu biçimiylekullan›lmaktad›r. 59

10. KokuKoku da marka olarak kullan›labilir. Ancak, koku markalar› di¤erlerine nisbetle daha

çok zorluklara maruz kalmaktad›r. Koku ürününün temel amac› ise, havaland›r›c› ya dasüslenme, hofl kokma duygusunu sa¤lamakt›r. fiu halde, bir kokunun marka olarak tes-cil edilebilmesi için, bu kokunun duyuldu¤unda tan›nabilir nitelikte olmas› gerekmekte-dir. Zira, koku markas› di¤er marka tipleri gibi somut olmaktan ziyade soyut karakteresahiptir. Burada kokunun somut bir hale getirilmesi için ön koflul kimyasal bir formüledökülebilmesi olmal›d›r. fiu hale göre, koku da flayet kimyasal bir formülle ifade edile-biliyorsa marka olarak kullan›lmas›nda bir engel bulunmamaktad›r. 60

11. Kifli PortreleriHayatta olan ya da müteveffa bir kimsenin portresi de marka olarak tescil edilebi-

lir. Yine, TMK. m. 24 vd. hükümleri gere¤ince resim/portre üzerindeki hak flah›s varl›-¤› haklar›na ait oldu¤u için portresi marka olarak kullan›lacak kifli hayatta ise onun, öl-müfl ise yasal varislerinin buna muvafakat etmeleri gerekmektedir. Hemen belirtelimki, e¤er, portresi marka olarak kullan›lacak ve tescil ettirilecek kifli kamuya mal olmuflbir kifli ise bu takdirde bu kiflinin portresi marka olarak tescil edilemeyecektir. Zira, ka-muya mal olmufl bir kimsenin portresinin sadece bir kifli taraf›ndan marka olarak tes-cil edilmesine ve sadece ona inhisar verilmesine hukuken cevaz verilemez. 61 Örne¤inbu ba¤lamda Atatürk’ün portresi marka olarak tescil edilemez.

12. Mallar›n ve Ambalajlar›n Biçimi (Üç Boyutlu fiekiller)551 Say›l› EmarK. döneminde, emtia ve ambalaj fleklinin marka olarak tescil edile-

bilmesine imkân tan›nmamaktayd›. 62 Oysa 556 Say›l› KHK. m.5’in aç›k hükmü karfl›-s›nda mal ya da ambalaj›n›n orijinal flekli de marka olarak tescil edilebilecektir. Böy-lece, Türk hukuk sistemine art›k üç boyutlu marka girmifl olmaktad›r. Dolay›s›yla, bun-dan böyle Coca-Cola ya da Pepsi Cola fliflesi, bir saatin kendine has biçimi de markaolarak tescil edilebilecektir. Mal üzerine konulan üç boyutlu flekillerin de marka ola-

rak tescili mümkündür. Örne¤in, VolksWagen arabalar›n önündeki W iflareti, Merce-des marka otomobillerdeki y›ld›z iflareti, Rolls Royce marka otomobillerinin önündekikad›n figürü ile Musteng arabalar›n önündeki at figürü, Jaguar arabalardaki jaguar fi-gürü marka olarak tescil edilebilir. 63

Üç boyutlu flekillerin tescilinde markan›n ikinci unsuru olan ay›rt edicilik niteli¤i-nin önemi büyüktür. fiayet, üç boyutlu flekil ay›rt edici niteli¤e sahip de¤ilse, üç boyut-lu flekil zaten ürünün görmüfl oldu¤u fonksiyonun sonucu ise (örne¤in televizyon, oto-mobil) ya da herkesce bilinen (örne¤in kitap gibi) üç boyutlu bir cisim ise, -t›pk› en-düstriyel tasar›m ve patent hukukunda oldu¤u gibi- marka hukukunda da himaye edil-mez. 64

Esasen üç boyutlu iflaretlerden 556 Say›l› KHK.’de aç›k olarak söz edilmifl de¤ildir.Buna karfl›n, bu sözü geçen kararnamenin uygulama fleklini gösterir yönetmeli¤in 4/gmaddesinde “flekil” kavram›n›n tan›m› verilirken bu kavram›n iki boyutlu flekillerin ya-n›s›ra marka niteli¤ini hâiz mal›n kendisini göstermeyen ancak mal›n ambalaj› olarakkullan›lma niteli¤ine sahip ve KHK.’nin öteki hükümlerine uygun olan üç boyutlu fle-killeri de kapsad›¤› öngörülmüfltür. Arkan’›n hakl› olarak ifade etmifl oldu¤u üzere, yö-netmeli¤in bu hükmünde üç boyutlu fleklin, “mal›n ambalaj› olarak kullan›lma niteli-¤i tafl›mas›”ndan söz edilmesi isabetsiz olmufltur. 65 Zira, üç boyutlu fleklin ille de ma-l›n ambalaj› olarak kullan›lmas› söz konusu de¤ildir ki, bu yukar›da vermifl oldu¤umuzörneklerden de anlafl›lmaktad›r.

Üç boyutlu iflaretin marka olarak tescil edilebilmesi için öncelikle iflaretin iki bo-yutlu çiziminin haz›rlanmas› gerekmektedir. Bu flekilde 556 Say›l› KHK. m. 5’in gös-termifl oldu¤u çizimle görüntülenebilmesi flart› da yerine gelmifl olacakt›r. (bkz. Yönet-melik m. 12/a).

13. AmblemÜretici taraf›ndan üretilen ve pazarlamac› taraf›ndan ticaret alan›na (sat›m, göste-

rim, depolama, bulundurma vb.) sunulan ürünlere ve içinde bulundu¤u ambalaja ya-p›flt›r›lan ve içindeki ürünü tan›tmaya yarayan, k⤛t ya da benzeri maddeler üzerinebask› yolu ile oluflturulan bir ya da daha fazla sözcü¤ü içeren düzenlemeler olarak ta-n›mlanan amblemler 66 de marka olarak tescil edilebileceklerdir.

SonuçAvrupa Birli¤i’ne entegrasyon sürecinin bir sonucu olarak 551 Say›l› EmarK. yürür-

lükten kald›r›lm›fl bunun yerine 89/104 say›l› AB. Yönergesine koflut olarak markalarailiflkin olarak 556 Say›l› KHK kabul edilmifl 27/06/1995 tarihinde (RG. S. 22326) ve ya-y›m tarihi itibariyle de (m. 83) yürürlü¤e girmifltir. ‹flin ivedili¤i dikkate al›narak KHKyolu ile söz konusu de¤ifliklik yap›lm›fl olmas›na karfl›n, kan›m›zca bu tip temel yasa-lar›n kanun olarak kabul edilmesi yasa yapma tekni¤i bak›m›ndan daha yerinde olur-du.

22 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 MARKALARIN KORUNMASI HAKKINDA 556 SAYILI KHK. 21

56 Karayalç›n, Yaflar, Ticaret Hukuku, I Girifl, Ticari ‹flletme, Üçüncü Bask›, Ankara 1968, sh. 412. 57 IIzhöfer, sh. 89.58 Tekinalp, Fikri Mülkiyet sh. 337; Yasaman, Hamdi, Hizmet Markalar›, Batider, 1975, C. 8, S. 1, sh. 80.59 Camc›, sh. 13.60 Fezer, Karl-Heinz, Markenrecht (auf der Grundlage von Baumbach/Hefermehl, Warenzeichhenrecht, 12 Auflage 1985 Münc-

hen 1997, § 3, Anm. 280); IIzhöfer, sh. 89; Arkan, C. I, sh. 41; Camc›, sh. 13.61 Camc›, sh. 13.62 Karayalç›n, sh. 412.

63 Arkan, C. I, Sh. 4264 Tekinalp, Fikri Mülkiyet, sh. 336.65 Arkan, C. I, Sh. 42.66 Camc›, sh. 12.

Page 22: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 23: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

Markay›, bir iflletmenin mal veya hizmetlerini bir baflka iflletmenin mal veya hiz-metlerinden ay›rt etmeye yarayan her türlü iflaret olarak tan›mlad›ktan sonra ve özel-likle 556 Say›l› KHK.’nin kabul edilip yürürlü¤e girmesini müteakip, marka olarak tes-cil edilebilecek iflaretlerin yukar›da ifade ettiklerimizle s›n›rl› olmad›¤›n›, esas itibariy-le ay›rt edici vasf› bulunmas› flart›yla her türlü iflaretin marka olarak tescil edilebilece-¤ini kabul etmek yerinde bir yaklafl›m olacakt›r. Zira markalara iliflkin olarak uygulan-mas› gereken 556 Say›l› KHK. ile birlikte ayr›ca ülkemiz taraf›ndan kabul edilmifl Pa-ris Konvansiyonu gibi uluslararas› andlaflmalar da bulunmaktad›r. Bu konuda s›n›rlay›-c› yaklafl›mlarda bulunmak özellikle 556 Say›l› KHK. m. 4 gere¤ince bir anlam tafl›ma-yacakt›r. Çünkü, söz konusu madde hükmüne göre, yürürlü¤e konulmufl uluslararas›andlaflma hükümleri flayet 556 Say›l› KHK hükümlerinden daha elveriflli olursa, mar-kan›n tescili konusunda baflvuru yapmak isteyen yetkili kifli/kifliler elveriflli hükümleröngören bu gibi andlaflmalar›n uygulanmas›n› talep etme hakk›n› hâizdirler. Örne¤in,Almanya’da marka olarak tescil edilebilen herhangi bir iflaretin sahibi, Paris Konvan-siyonu’nun 6. (4. mükerrer) maddesine istinaden bu markan›n Türkiye’de de tescilinitalep edebilecektir. Bu da, bu gibi ülkelerde marka olarak tescili mümkün görülen biriflaretin, Türkiye’de tescil edilemeyece¤ini ileri sürmenin temelsiz kalaca¤› anlam›n›tafl›maktad›r. fiu halde ülkemizin markalar konusunda kabul görmüfl olan modern yak-lafl›mlardan uzak kalmas› düflünülemez.

Acemo¤lu, Kevork, Borçlar Kanunu’nun 179. Maddesine Göre Malvarl›¤› veya Ticari ‹flletmenin Devri, ‹stan-bul 1971.

Arkan, Sabih, Marka Hukuku, C. I, Ankara 1997. (C. 1).

Arkan, Sabih, Ticari ‹flletme Hukuku, GözdenGeçirilmifl 5. Bas›, Ankara 1999. (‹flletme).

Arseven, Haydar, Nazari ve Tatbiki Alâmeti Farika Hukuku, ‹stanbul 1951.

Arslanl›, Halil, Kara Ticareti Hukuku Dersleri, ‹stanbul 1959.

Ayiter, Nuflin, Hukukta Fikir ve Sanat Ürünleri, Ankara 1981.

Bozer, Ali / Göle, Celal, Bankac›lar ‹çin Ticaret Hukuku Bilgisi, Ankara 1998.

Cornish, W. R., Intellectual Property, London 1996.

Camc›, Ömer, Marka Davalar›, ‹stanbul 1999.

Cerraho¤lu, M. F., Ticaret Hukukunun Seçilmifl Konular›, (Yarg›tay Kararlar› ‹le), ‹stan-bul 1980.

David, Lucas, Markenschutzgesetz, Muster-undModellgesetz, (Kommentar zumSchweizerischer Privatrecht, Herausgeber:Honsel-Vogt-David), Basel 1994.

Deryal, Yahya, Ticaret Hukuku, Gelifltirilmifl veGüncellefltirilmifl 4. Bask›, Trabzon 2000.

Dönmez, ‹rfan, Markalar ve Haks›z RekabetDavalar›, 2. Bask›, ‹stanbul 1992.

Erel, N. fiafak, Türk Fikir ve Sanat Hukuku, 2. Bask›, Ankara 1998.

Erem, Turgut S., Ticaret Hukuku Prensipleri, C. I, Ticari ‹flletme, Dokuzuncu Bask›, ‹stanbul 1981.

Fezer, Karl-Heinz, Markenrecht (auf der Grundlage von Baumbach / Hefermehl,Warenzeichhenrecht, 12. Auflage 1985 München 1997).

Göle, Celal, Aldat›c› Reklamlara Karfl› Tüketicinin Korunmas›, Ankara 1983.

Gözübüyük, A. fieref, Hukuka Girifl ve Hukukun Temel Kavramlar›, Ankara 1983.

Hatemi, Hüseyin, Medeni Hukuka Girifl, Gözden Geçirilmifl 2. Bas›, Ankara 1999.

IIzhöfer, Volker, Patent-Marken-und Urheberecht, München 1995.

Karahan, Sami, Ticari ‹flletme Hukuku, Güncellefltiril-mifl 6. Bask›, Konya, 1997.(‹flletme).

Karahan, Sami, Yeni Marka Hukukumuz ve ‹lgili Mevzuat, Konya 1996. (Marka).

Karayalç›n, Yaflar, Ticaret Hukuku, I Girifl, Ticari‹flletme, Üçüncü Bask›, Ankara 1968

Mimaro¤lu, Sait Kemal, Ticaret Hukuku, Birinci Cilt, ‹flletme Hukuku, Ankara 1978.

Moro¤lu, Erdo¤an, Notlu-‹çtihatl› Türk Ticaret Kanunu ve ‹lgili Mevzuat, 6. Bas› ‹stanbul 1999.

O¤uzman, M. Kemal, Medeni Hukuk Dersleri, Girifl-Kaynaklar-Temel Kavramlar, Gözden Geçirilmifl7. Bas›, ‹stanbul 1994.

Oytaç, Kutlu, Son Uluslararas› De¤iflikliklerleMukayeseli Markalar Hukuku, ‹stanbul 1999.

Öçal, Akar, Türk Hukukunda Markalar›n Himayesi,Ankara 1967.

Öztrak, ‹lhan, Fikir ve Sanat Eserleri Üzerindeki Haklar, 2. Bas›, Ankara 1977.

Poroy, Reha / Yasaman, Hamdi, Ticari ‹flletme Hukuku, Güncellefltirilmifl 8. Bas›, ‹stanbul 1998.

Sa¤lam, M. Adil, Türk Markalar Kanunu fierhi ve Tatbikat›, Ankara 1973.

Saka, Zafer, Ticaret Hukuku, ‹stanbul 1998.

Tekil, Fahiman, Ticari ‹flletme Hukuku, ‹stanbul 1997.

Tekinalp, Ünal, Fikri Mülkiyet Hukuku, ‹stanbul 1999. (Fikri Mülkiyet).

Tekinalp, Ünal, Gümrük Birli¤i’nin Türk Hukuku Üzerinde Etkileri, ‹ÜHFM. 1995-1996, S. 1-2. (Makale).

Youssef, Magda Streuli, Die Formmarke, Markeund Marketing (hrsg. vom ‹nstitut fürgewerblichen Rechtsschutz), Bern 1990.

Yurtsever, Naciye, Patentin Hukuki Korunmas› ve ‹lgili Mevzuat, Ankara 1999.

Yosmao¤lu, Nevzat, Dünyada ve Türkiye’dePatentler, Know-How’lar, Markalar, Ankara1978.

24 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 MARKALARIN KORUNMASI HAKKINDA 556 SAYILI KHK. 23

KISALTMALAR

Anm. : AnmerkungArt. : ArtikelAT. : Avrupa Toplulu¤ub. : bendbak. (bkz.) : bak›n›zBK. : Borçlar KanunuC. : Ciltc. : cümleDnfl. : Dan›fltayE. : EsasEmarK. : Eski Markalar Kanunuf. : F›kraGRUR Int : Gewerblicher Rechtsschutz

und Urheberrecht - Internationaler Teil.

HD. : Hukuk Dairesihrsg. :herausgebenK. : Karar

krflz. :karfl›laflt›r›n›zKHK. : Kanun Hükmünde

Kararnamem. : maddeNr. : Nummer§ : ParagrafRG. : Resmi GazeteS. : Say›sh. : SahifeT. : TarihTMK. : Türk Medeni KanunuTRIPs : Agreement on Trade Related

Aspects of Intellectual Property Rihgts

TTK. : Türk Ticaret Kanunuvb. : ve bunun gibivd. : ve devam›vs. : ve sâir

B‹BL‹YOGRAFYA

Page 24: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 25: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

YARGITAY İÇTİHATLARI

Page 26: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 27: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

YARGITAY HUKUK GENEL KURULUTarih: 21.11.2001 Esas: 2001/9-1009 Karar: 2001/1066

İcra İnkar Tazminatı - Kıdem Tazminatı İçin Yürütülecek Mevduata Uygulanan En Yüksek Faiz Oranının Likit Olmadığı

ÖZET: Dava, itirazın iptaline ilişkindir. Kıdem tazminatı için yürütülecek olan mev-duata uygulanan en yüksek faiz oranının likit olduğundan bahsedilemez.Çünkü bu faiz oranı ekonomik koşullara göre sürekli değişmektedir. Aylık, 3aylık ve yıllık vadeli hesaplara uygulanan faiz oranları da birbirinden fark-lıdır. Uygulamada bir yıllık faizin dikkate alınması gerektiği görüşü karar-lılık kazanmıştır. Faize dayanan alacağın likitliğinden söz edilemeyeceğin-den icra inkâr tazminatı talebinin reddi gerekir. İlgili Mevzuat: İİK. mad-de 67, 1475 SK. madde 14.

Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonun-da; İskenderun Asliye 1. Hukuk (İş) Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen17.10.2000 gün ve 676-1003 sayılı kararın incelenmesi davalı-borçlu işveren vekilitarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 14.3.2001 gün ve 1076-3909 sayılı ilamı ile (... 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığıkanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalantemyiz itirazları yerinde değildir.

2- Kıdem tazminatı için yürütülecek olan mevduata uygulanan en yüksek faizoranının likit olduğundan söz etmek mümkün değildir. Çünkü bu faiz ülkenin eko-nomik koşullarına göre kısa sürelerde ve hatta her gün değişmektedir. Bundan baş-ka aylık, 3 aylık ve yıllık vadeli hesaplara uygulanan faiz oranları da birbirindenfarklıdır. Uygulamada 1 yıllık faizin dikkate alınması gerektiği görüşü kararlılık ka-zanmıştır. Kanunda ise böyle bir açıklama yoktur. Bu bakımdan faize dayanan ala-cağın likitliğinden söz edilemeyeceği için icra-inkar tazminatı isteği reddedilmeli-dir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargı-lama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalı-borçlu işveren vekili

Hukuk Genel Kurulu KararıHukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildi-

ği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, boz-

ma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da be-nimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilme-si usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalı-borçlu işveren vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnmekararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.’nun429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geriverilmesine, 21.11.2001 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar ve-rildi.

Karşı Oy YazısıDava, İİK.’nun 67. maddesine dayalı itirazın iptali isteğine ilişkindir.Davacı alacaklı işçi, kıdem tazminatı ve bunun geç ödenmesinden kaynaklanan

faiz alacağının tahsili için borçlu-davalı işveren aleyhine icra takibine girişerek,ilamsız takip talebinde bulunmuştur. Borçlu işveren kıdem tazminatından kaynakla-nan borcun büyük bölümünü kabul edip ödemiş, ancak geç ödemeden kaynaklananfaiz isteminin miktar ve oranına karşı çıkarak, bu yönüyle takibe itiraz etmiştir. Ta-kip itiraz edilen kısımlar yönünden durmuş, alacaklı işçi T.C. Merkez Bankası’nınmevduat faiz oranlarına ilişkin yazısını ibrazla icra müdürlüğünden faizin yazıda be-lirtilen oranda uygulanmasını, borçluya bu konuda muhtıra çıkarılmasını istemiştir.İcra müdürlüğünce bu talebe uygun yapılan işlem, borçlu işverenin şikâyeti üzerinesonuçta merci tarafından iptal edilmiştir.

Eldeki dava, alacaklı işçi tarafından asıl alacağa uygulanacak faiz oranına yöne-lik itirazın iptali istemiyle açılmıştır.

Davalı işveren, davacı işçinin alacağının kıdem tazminatından kaynaklandığını,buna uygulanacak faiz oranının 1 yıllık değil ödenmeyen süre nazara alınarak 3 ay-lık mevduata uygulanan en yüksek faiz üzerinden hesaplanması gerektiğini, davacı-nın isteminin haksız olup icra inkâr tazminatının istenemeyeceğini, davanın reddinisavunmuştur.

Mahkemece dava kabul edilmiş, alacağın likit ve itirazın haksız olması nedeniy-le % 40 icra inkar tazminatının da davalı borçludan alınarak davacıya verilmesinekarar verilmiştir. Davalı borçlunun temyizi üzerine faiz alacağı yönünden temyiz iti-razları reddedilmiş, karar icra inkâr tazminatı noktasından, alacağın likit olmadığıgerekçesiyle bozulmuştur.

Yerel mahkeme direnme kararı vermiş, çoğunluk görüşü bozma yönünde oluş-muştur.

Aynı durumdaki bir kısım işçi tarafından açılan itirazın iptali davalarında aynı şe-kilde icra inkâr tazminatının kabulü yönünde verilen kararların özel dairece, itirazın

28 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002

Page 28: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 29: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

kaldırılması davalarında verilen kabul kararlarının da 12. Hukuk Dairesince onana-rak kesinleştikleri dosya kapsamı ile bellidir.

Uyuşmazlık, borçlunun alacaklı tarafından istenen faiz oranı ve miktarına itira-zında haklı ve takibe konu alacağın da likit olup olmadığı noktasındadır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, işçi alacakları ve özellikle de kıdem tazminatıözel bir konum ve öneme sahiptir. Nitekim, bu özelliği gereği yasada zamanındaödenmemesine yaptırım getirilmiş, geç ödenmesini önlemeye yönelik hükümlereyer verilmiştir.

Bu bağlamda davanın dayanağını da oluşturan 1475 Sayılı İş Kanunu’nun 14.maddesinin 11. fıkrasının son cümlesini irdelemekte yarar vardır. Bu cümlede, “Kı-dem tazminatının zamanında ödenmemesi nedeniyle açılacak davanın sonunda ha-kim gecikme süresi için ödenmeyen süreye göre mevduata uygulanan en yüksek fa-izin ödenmesine hükmeder... İşçinin mevzuattan doğan diğer hakları saklıdır” denil-mektedir. Maddenin lafzında da açıkça belirtildiği gibi zamanında ödenmeyen kı-dem tazminatına talep halinde faiz ödenmesi zorunlu olup, takdire bırakılmamıştır.“Hükmeder” kelimesi bunu açıkça ortaya koymaktadır. Bununla yetinilmeyip faizinoran ve hesap biçimi de açıkça belirtilmiştir. Her ne kadar Yargıtay önceleri bu mad-denin yorumunda değişik uygulamalara gitmiş ise de uzun süredir yasaya uygun ka-bul tarzı ile maddenin açıklığı ve düzenleme amacı karşısında “ödememe olgusunungerçekleştiği dönemdeki en yüksek mevduat faiz oranının uygulanacağı” kabul edil-miş ve uygulanagelmektedir. Ayrıca yasada kastedilen “mevduata uygulanan enyüksek faiz”in tespitinde de T.C. Merkez Bankası’nın 1.7.1987 tarihinde yürürlüğegiren 87/11921 sayılı kararname gereğince bankalarca tespit ve ilan olunan ve bildi-rilen en yüksek faiz oranlarını gösterir aylık bültenleri dayanak alınmaktadır.

Şu durumda, takibe ve itiraza konu faiz alacağının oran ve miktarı belli ve belir-lenebilir nitelikte olup, hakimin takdirine de bağlı değildir.

Yeri gelmişken ifade etmek gerekir ki, icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesiiçin 2004 Sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2. fıkrası uyarınca borçlununilamsız takipte kendisine tebliğ olunan ödeme emrine itiraz etmiş olması ve alacak-lının da itirazın kaldırılması için icra tetkik merciine başvurmadan mahkemede iti-razın iptalini dava etmesi, bu davadan da haklı çıkması yasal şartının gerçekleşmesigerekir. Bu tazminatın kanuna konulmasının ve daha sonra yapılan değişiklikle deartırılmasının amacı borçlunun borcun miktarını bilebilecek veya bu miktarı tayinedebilecek durumda iken icrada ödeme emrindeki borcunu inkâr etmesini önlemek-tir.

Kanunun lafzı (sözü) ve ruhu birlikte göz önüne alındığında, icra inkâr tazmina-tına hükmedilmesi için takip konusu alacağın mutlaka bir senede veya yazılı belge-ye dayanmasında da zorunluluk bulunmamaktadır.

Böylece, mahkemeye başvuran ve itirazın haksızlığını ileri süren alacaklının butalebinde haklı olduğuna, itirazın haksızlığına mahkemece karar verilmiş olması ye-terli bir şarttır. Ayrıca, itiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise ayrıca kötü niyeti ara-nacaktır. Takip konusu bir alacağın belirli, sabit olması, borçlu tarafından bilinmesiveya bilinebilir olması, hakimin takdirine bağlı olmaması da diğer bir koşul olarak

karşımıza çıkmaktadır. Borçlunun böyle bir alacağa karşı itirazı haksız sayılır. Ala-cağın miktarı ancak mahkemece yapılacak inceleme ile tespit edilebilecek ise itirazeden borçluya icra inkâr tazminatı yükletilemez.

Bu ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 13.12.1967 gün, 1966/4-1344 esas,1967/615 karar sayılı ve 20.6.1980 gün, 1979/9-82 esas, 1980/2073 karar sayılıilamlarında da açıkça vurgulanmıştır.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında, davacı alacaklı işçiningeç ödenen kıdem tazminatı alacağı nedeniyle yasa gereği talep ettiği faiz alacağınıistemede haklı olduğu, davalı borçlu işverenin bu alacağa itirazında haksız olduğumahkemenin dairece de kabul edilen kararı ile kesinleşmiştir. Borçlunun faiz oranı-nın daha kısa dönemdeki miktar olması yönündeki itirazının iyi niyetli olduğunu ka-bule de olanak yoktur. Zira, bu konu yoruma ve hakimin takdirine açık olmadığı gi-bi, hakimin takdiri ile belirlenebilecek bir husus da değildir. Takibe ve itiraza konufaiz alacağının borçlu tarafından bilindiği ve bilinebilir olduğundan da kuşku bulun-mamaktadır.

Sonuç olarak, takip ve itiraza konu alacak likit, belirlenebilir bir alacak olup,borçlu itirazında haksız ve kötü niyetli olduğundan buna dayanarak davacı alacaklıişçi yararına icra inkâr tazminatına hükmeden yerel mahkemenin direnme kararı ye-rinde olup onanması gerekir. Aksi düşünce ile bozma yönünde oluşan çoğunluk gö-rüşüne katılmıyoruz.

İhsan DEMİRKIRAN - Birinci Başkanvekili

Ömer Nurettin DOĞAN - 6. Hukuk Dairesi Başkanı

YARGITAY HUKUK GENEL KURULUTarih: 12.12.2001 Esas: 2001/11-1161 Karar: 2001/1152

Sözleşmeye Aykırılık Nedeniyle Manevi Tazminat Talebi - Aykırılık Kişilik Haklarını Zedeleyici ve Haksız Eylem Niteliğinde ise Tazminata Karar Verilmesi Gerektiği

ÖZET: Sözleşmeye aykırılık nedeniyle manevi tazminat talep edilebilir. Ancak saltsözleşmeye aykırılık manevi tazminat talep edebilmek için yeterli değildir.Aykırılığın niteliğinden veya özel hal ve şartlar nedeniyle aynı zamanda ki-şilik haklarının zedelenmiş olması ve bu nedenle bir yönüyle aykırılığınhaksız eylem niteliğini taşıması gerekir. Somut olayda, yurt dışına giden da-vacıların kıyafetleri kaybolmuş; giysisiz kalmaları nedeniyle büyük sıkıntı

30 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 29

Page 30: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 31: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

firması ile anlaşıp, bu anlaşma uyarınca davalı hava yolu şirketi ile Prag’a hareketettiklerini, ancak 5 günlük bu gezi için yanlarına aldıkları, içinde özel eşyaları vegiysileri bulunan bavullarının daha seyahatin başında kaybolması ve bulunamamasınedeniyle programlanan hiçbir kültürel etkinliğe katılamadıklarını, aylar öncesindenplanladıkları, düşledikleri tatilin böylece kabusa dönüşüp, sıkıntıyla, üzüntü elem vepsikolojik bozuklukla geçtiğini; 1.520 ABD Doları maddi, toplam 7.750.000.000TL. manevi tazminatın faiziyle davalıdan alınmasına, hüküm özetinin tirajı yükseküç günlük gazetede yayımlanmasına karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, maddi tazminat talebini kabul ederek ödemede bulunmuş, ancakmanevi tazminat isteme koşullarının bulunmadığını, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, maddi tazminat yargılama aşamasında ödendiğinden buna ilişkindavanın konusuz kalması nedeniyle hüküm kurulmasına yer olmadığına, manevitazminatın da yasal koşulları oluşmadığından reddine karar verilmiş, davacılar veki-linin temyizi üzerine özel dairece karar manevi tazminat noktasından bozulmuş,mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararı davacılar vekilince temyizedilmiştir.

Uyuşmazlık, manevi tazminat noktasındadır. Çözüme giderken öncelikle davacı-nın manevi tazminat isteminin dayandırıldığı olguların tespit ve irdelenmesinde ya-rar vardır.

Davacı tarafın dava ve aşamalardaki tüm dilekçelerinde manevi tazminat istemi-nin dayanağı salt eşyanın kaybı değil, kaybedilen ve telafisi, tekrarı mümkün olma-yın anların kaybı olarak ifade edilmiştir.

Taraflar arasındaki ilişki temelinde hava taşıma sözleşmesidir. Bu sözleşme kap-samında yolcunun gideceği yere ulaştırılması yanında yolcu beraberindeki eşyalarınsalimen taşınması da yer almaktadır. Bu husus uluslararası kurallarla belirlenmiş vemaddi tazminat açısından özel düzenlemelere gidilmiştir. Manevi tazminat açısın-dan ise işin çözümü Milli Kanun olan Borçlar Kanununun ilgili hükümlerine kal-maktadır.

İlkin belirtmek gerekir ki, Borçlar Kanunu’nun 98. maddesinin 2. fıkrasında“haksız fiilerden mütevellit mesuliyete müteallik hükümler kıyasen akde muhalifhareketlere de tatbik olunur” hükmü yer almakta, bu hükümle sözleşmeye aykırıdavranışlar nedeniyle de manevi tazminata hükmedilebileceği kabul edilmektedir.Bu olgu kanuna ve Yargıtay’ın uygulanagelmekte olan yerleşik içtihadına ve öğreti-de de bu doğrultuda oluşan baskın görüşlere uygun bulunmaktadır.

Ancak, salt sözleşmeye aykırılığın varlığı manevi tazminat isteminin kabulü içinyeterli olmayıp, aykırılığın niteliğinden veya özel hal ve şartlar nedeniyle aynı za-manda davacının kişilik haklarının Medeni Kanunun 24. maddesi anlamında zede-lenmesi ve bu nedenle bir yönüyle de Borçlar Kanunu’nun 41. maddesi anlamındahaksız eylem niteliğini taşıması gerekir.

Günümüz koşulları kişilik haklarına saldırı ve bu hakların zedelenmesi kavramı-nın çok yönlü düşünülmesi gereğini ortaya koymaktadır. Zira iletişim, ulaşım, tek-noloji alanındaki gelişmeler ve günlük yaşamdaki öncelikler kişilik haklarını daha

çekerek moral bozukluğu yaşamışlardır. Eşyaların kaybından doğan üzün-tünün ötesinde bu eşyaların kullanılamaması nedeniyle bir daha tekrarla-namayacak ve kişisel öneme sahip anlar kaybedilmiştir. Bu durumda kişiseldeğerlerin zarar gördüğünün kabulü gerekir. Manevi tazminat talebinin ka-bulü gerekirken, aksi yönde hüküm kurulması isabetsizdir. İlgili Mevzuat:MK. madde 24, BK. madde 41, 49, 98.

Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yar-gılama sonunda; İstanbul Asliye 3. Ticaret Mahkemesi’nce davanın reddine dair ve-rilen 29.12.1999 gün ve 1174-1394 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tara-fından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 1.5.2000 gün ve 2691-3732 sayılı ilamı ile, (... Davacılar vekili, yaşam standartları çok yüksek olan müve-killerinin dava dışı P. firması ile kararlaştırdıkları anlaşma uyarınca yapacakları dörtgünlük Prag tatili için davalı hava yolları ile Prag’a hareket ettiklerini; ancak bavul-ları bu yolculukta kaybolduğu için kıyafet gerektiren etkinliklere katılamadıklarınıve mutsuz bir tatil geçirdiklerini ileri sürerek, toplam 1.520 $ maddi ve7.750.000.000 TL. manevi tazminatın faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava et-miştir.

Davalı vekili, manevi tazminat isteme koşullarının bulunmadığını savunarak da-vanın reddini istemiştir.

Mahkemece toplanan delillere göre, maddi tazminatın yargılama aşamasındaödendiği, manevi tazminat koşullarının ise oluşmadığı gerekçesiyle, maddi tazminatistemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, manevi tazminat isteminin isereddine karar verilmiştir.

Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.Davacılar özellikle giyim eşyalarının kaybolması nedeniyle gittikleri ülkede

üzüntü ve sıkıntı çektiklerini ileri sürmüşler, davalı taraf ise isteğin maddi zararailişkin bölümünü dava aşamasında ödeyerek, davacıların tur boyunca giymeyi plan-ladıkları kıyafetlerin kaybındaki sorumluluğunu kabul etmiştir. Bu durumda mahke-mece BK.’nun 49’ncu maddesindeki koşulların oluştuğu göz önünde tutularak dava-cılar yararına münasip bir miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, ya-zılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmediğinden kararın bu nedenle davacılar ya-rarına bozulması gerekmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmek-le, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davacılar vekili

Hukuk Genel Kurulu KararıHukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildi-

ği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:Dava, hava taşıma sözleşmesinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat iste-

mine ilişkindir.Davacılar vekili, yaşam standartları çok yüksek olan, seyahati çok sevip, büyük

önem veren müvekillerinin programı kültürel ağırlıklı Prag seyahati için dava dışı P.

32 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 31

Page 32: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 33: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

YARGITAY HUKUK GENEL KURULUTarih: 12.12.2001 Esas: 2001/20-1118 Karar: 2001/1156

Kamu Malı Niteliğindeki Ormanların Hangi

Nedenle Olursa Olsun Özel Mülk ve Kültür

Arazisine Dönüştürülemeyeceği ve Satılamayacağı

ÖZET: Dava, orman tahdidine itiraz talebine ilişkindir. Davacı kooperatif ormanyönetimi aleyhine dava açarak, ihtilaf konusu taşınmazın orman tahdit sı-nırları içine alındığını, bu tahdidin doğru olmadığını ileri sürerek iptalinitalep etmiştir. İhtilaf konusu taşınmaz ağaçlandırma amacıyla Orman Ba-kanlığı’na tahsis edilmiş, bu amaca uygun orman oluşturularak orman tah-didi içine alınmakla kamu malı niteliği kazanmıştır. Kamu malı niteliği ka-zanan taşınmazın bu niteliğinin değiştirilmesine, konut alanına dönüştürül-mesine yasal olanak yoktur. Tahsisin kaldırılması ve yapılan satışlar geçer-sizdir. Kamu malı niteliği kazanmış ormanların hangi nedenle olursa olsunözel mülk ve kültür arazisine (konut alanına) dönüştürülmesine, satışına, ki-şi ya da kurumlara devredilmesine, tapu oluşturulmasına yasal olanak yok-tur. Açıklanan nedenlerle, davanın reddi gerekirken, aksi yönde yazılı şekil-de karar verilmesi isabetsizdir. İlgili Mevzuat: 6831 SK madde 1, 2, 1164Sayılı Arsa Ofisi Kanunu madde 7, 2886 SK madde 13, 74, 178 Sayılı Ma-liye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK. madde 13.

Taraflar arasındaki "orman tahdidine itiraz" davasından dolayı yapılan yargılamasonunda; Ankara 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen28.05.1999 gün ve 1998/538 E- 1999/316 K. sayılı kararın incelenmesi davalı veki-li tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 30.01.2001 gün ve2001/184 - 431 sayılı ilamı ile (...Davacı S.S. A. G. Konut Yapı Kooperatifi,10.08.1998 tarihli dava dilekçesinde; Hazineye ait 843 parselin ağaçlandırılmaküzere Orman Bakanlığına tahsis edilmişse de, Maliye Bakanlığının 14.09.1992 ta-rihli yazısıyla sözü edilen tahsisin kaldırılmasından sonra, Ankara Büyükşehir Bele-diyesinin 28.02.1994 gün ve 108 sayılı kararıyla 1/5000 ölçekli nazım imar planı ya-pılıp 936, 937 ve 938 parsel numaraları verilerek 3 parçaya ifraz edildiğini, bunlar-da imar planında konut alanına dönüştürülen dava konusu 94.028 m2 yüzölçümün-deki 937 no’lu parselin bedeli karşılığı satılıp tapuda kooperatifin adına tescil edil-diğini, Orman Genel Müdürlüğünün bu yerde yapmış olduğu harcamalar bedeliödendikten sonra Orman Bakanlığının, 23.10.1996 tarihli olumlu cevabı yazısı üze-rine tahsis işleminin kaldırılması nedeni ile parselin konut alanı olarak belirlenme-sine ilişkin imar planının kesinleştiğini, ancak bu durum göz önünde bulundurulma-dan 82 nolu Orman Kadastro Komisyonunca orman tahdit sınırları içerisine alma iş-

da önemli hale getirmiş, bir bakıma koruma kalkanını da oldukça daraltmıştır. Bunabağlı olarak kişilik haklarının korunması da giderek daha fazla önem kazanmayabaşlamıştır. Manevi tazminatın sınırlarının daha genişletilmesi yönündeki hukuksalyaklaşımların da bunun sonucu olarak ortaya çıktığı görülmektedir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında, davacıların gezi boyuncagiymeyi planladıkları giysi ve kullanmayı planladıkları eşyaların kaybından davalı-nın sorumlu olduğu, mahkeme huzurundaki açık kabulü ile de bellidir. Manevi taz-minatın unsurları açısından bakıldığında ise, davacıların dinlenme, gezi, kültürel et-kinlik amacıyla gidilen yabancı bir ülkede daha ilk günden üzerlerindeki giysilerlekalmalarının onları ne denli moral çöküntüsüne uğratacağında kuşku bulunmamalı-dır. Dahası geziden amaçladıkları faaliyetlere bakıldığında opera, bale gibi gösteri-lerin özel kıyafetler gerektirdiği de düşünüldüğünde bu çöküntünün giderek elem veızdıraba dönüşmesi hayatın olağan akışına uygundur. Bu bakımdan davacıların za-rarı mal varlığına ilişkin zarar olmaktan çıkmış, artık kişisel yararların haleldar ol-ması olarak kendisini göstermiştir.

Hemen ifade etmek gerekir ki, kişisel yararın haleldar olması ile mal varlığınailişkin zarar kavramları arasındaki ince sınırın gözden kaçırılmaması gerekir. Bu sı-nırın belirlenmesi yasal sınırlar ölçüsünde olmalıdır.

Burada manevi tazminatı gerektiren nokta eşyaların kaybından doğan üzüntününötesinde bu eşyaların kullanılamaması nedeniyle bir daha tekrarlanmayacak ve kişi-sel öneme sahip anların kaybıdır. Bunun insanın ruh dünyasında yaratacağı sarsıntı-dır.

Manevi tazminata yönelik bu yaklaşım Hukuk Genel Kurulu’nun 11.4.2001 günve 2001/15-331 Esas, 340 Karar sayılı; 13.6.2001 gün ve 2001/15-498 Esas,2001/508 sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

Açıklanan gerekçelerle özel daire bozma ilamına uyulması gerekirken talebinsalt eşya kaybından doğan üzüntüyle sınırlı düşünülmesi ve bunun kişisel yararlarınhaleldar olması kavamına girmediği gerekçesiyle eski kararda direnilmesi doğru gö-rülmemiştir. Karar bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararınınözel daire bozma ilamında ve yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, is-tek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 12.12.2001 gününde oybirliği ilekarar verildi.

34 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 33

Page 34: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 35: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

leminin gerçekleştirildiğini ileri sürerek bu işlemin hatalı olduğu iddiasıyla, 937 par-selin orman sınırları içerisine alınma işleminin iptalini istemiştir.

Dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede yapılan orman kadastrosu ve 2/Bmadde uygulamalarının 08.06.1998 tarihinde ilan edildiği, tahdide itiraz davasının10.08.1998 tarihinde yasal süre içinde açıldığı anlaşılmaktadır.

Dosya içerisindeki bilgi, belge ve yazışmalara göre somut olayın geçirdiği evre-ler şöyledir:

1- Maliye Bakanlığının Milli Emlak Genel Müdürü Ş. K. imzalı, 22.01.1988 ta-rih ve 2896 sayılı yazılarında "843 parsel sayılı 433.800 m2 yüzölçümündeki Hazi-ne arazisinin yeşil kuşak projesi içerisinde ağaçlandırılmak üzere Orman Bakanlığı-na (Orman Genel Müdürlüğü) 178 Sayılı Kararnamenin 13/d maddesi gereğince tah-sis edildiği" bildirilmiştir.

2- Ankara Büyükşehir Belediyesinin, İmar Daire Başkanı R.R.B. imzalı08.09.1992 tarihli yazılarında "Milli Emlak Genel Müdürlüğü tarafından 22.01.1988günlü yazı ile parselin tamamının ağaçlandırılmak üzere Orman Bakanlığının kulla-nımına tahsis edilmesi nedeniyle, tahsise konu imar adalarının Ankara BüyükşehirBelediye Meclisinin 14.08.1989 gün, 190 sayılı kararı ile onanan 1/1000 ölçekliÇ.Yolu revizyon imar planı ile ağaçlandırılacak alana dönüştürüldüğü, bu plan doğ-rultusunda hazırlanan 1/1000 ölçekli kesim, parselasyon planının Ankara Büyükşe-hir Belediye Encümeninin 11.07.1991 gün ve 2193 nolu kararıyla onandığı" şeklin-de yanıt verilmiştir.

3- Milli Emlak Genel Müdürü Ş. K. imzalı "Ankara Büyükşehir Belediye Baş-kanlığına gönderilen 26.11.1991 tarihli yazıda" ağaçlandırılacak alan olarak ayrılan843 parselin planda işaretli sarı boyalı kısmının konut alanı olarak kullanılması dü-şünüldüğünden, söz konusu imar planında gerekli tadilatın yapılarak sarı boyalı kıs-mın konut alanı olarak ayrılması istenmiş,

4- Bu yazıya karşılık olarak, Ankara Büyükşehir Belediyesi İmar Daire BaşkanıR.R.B. imzası ile Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğüne gönderilen23.01.1992 tarihli yazıda "anılan parseldeki kullanım kararının yeşil alandan konutalanına dönüştürülmesi, planlama ilke ve esasları açısından uygun görülmemekte-dir" biçiminde görüş bildirilmiştir.

5- Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığına gönderilen Milli Emlak Genel Mü-dürü, Ş. K. imzalı 20.04.1992 tarihli yazıda, "Devlete ait taşınmazların planlamaaşamalarında daha rasyonel kullanılması gerekeceği belirtilerek, tamamı 433.380m2 olan bu parselin tümünün yeşil alan veya buna benzer kullanım alanı olarak ay-rılmasının adilane bir uygulama olmadığı, ekli planda gösterilen 90.000 m2’lik bö-lümün yeniden ihdas edilmesi" istenmiştir.

6- Büyükşehir Belediye Başkanlığının, Milli Emlak Genel Müdürlüğüne yazdığı08.09.1992 tarihli karşılık yazıda, "parselin tamamının ağaçlandırılmak üzere Or-man Bakanlığına tahsis edilmesi karşısında imar adalarının Ankara Büyükşehir Be-lediye Meclisinin 14.08.1989 gün, 190 sayılı kararı ile onanan 1/1000 ölçekli Ç.Yo-lu revizyon imar planı ile ağaçlandırılacak alana dönüştürüldüğü, bu plan doğrultu-sunda hazırlanan 1/1000 ölçekli kesim, parselasyon planının Belediye Encümeninin

11.07.1991 gün ve 2193 sayılı kararı ile onandığı, bu nedenle imar planı değişikli-ğinin değerlendirilebilmesi için 22.01.1988 günlü Orman Bakanlığına yapılan tahsi-sin kaldırılıp kaldırılmadığı konusunda bilgi verilmesi" istenmiş,

7- Milli Emlak Genel Müdürü Ş. K. imzalı 14.09.1992 gün 3307-7701 sayılı ola-rak Orman Bakanlığı, Ankara Valiliği ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığınahitaben gönderilen yazıda "Ankara Büyükşehir Belediyesinin 08.09.1992 günlü ya-zısında Belediye Encümeninin 14.08.1989 gün ve 2094 sayılı kararı ile onanan1/5000 ölçekli nazım imar planı ve 1/1000 ölçekli Ç.Yolu Toplu Konut alanı imarplanında konut alanına ayrıldığı belirlenen taşınmazın 90.000 m2’lik kısmının Or-man Bakanlığına olan tahsisinin kaldırılmasının, istenilmesi nedeniyle söz konusutaşınmazın 90.000 m2’lik bölümüyle ilgili olarak 178 Sayılı Kararnamenin 13/dmaddesi gereğince, Orman Bakanlığına (Orman Genel Müdürlüğü) yapılan tahsisinkaldırıldığı" bildirilmiştir.

8- Orman Bakanlığı, Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrol Genel Müdürü İ. Ö. im-zalı olarak Maliye Bakanlığına gönderilen 13.11.1992 tarihli yazıda, "yeşil kuşakçerçevesinde ağaçlandırılan sahadaki fidanların 3-5 yaşına geldiği, sahanın ormanrejimine alınması için Orman Genel Müdürlüğünce başlatılan Orman Kadastro ça-lışmalarının da bitirilmek üzere olduğu, ağaçlandırma çalışmaları tamamlanmış olanbu sahanın tam ortasına isabet eden ve oluşturulan ormanı ikiye ayıran 90.000m2’lik kısma ilişkin tahsisin kaldırılarak toplu konut alanı olarak verilmesi halinde,proje alanının bütünlüğünün bozularak bakım ve koruma hizmetlerinin büyük ölçü-de aksayacağı belirtilip, bu nedenle Ankara Yeşil Kuşak Proje sahasının bütünlüğüve önemi dikkate alınarak, tahsisi kaldırıldığı bildirilen 90.000 m2 alanın yenidenOrman Bakanlığına tahsis edilmesi" istenmiştir.

9- Milli Emlak Genel Müdürü Ş. K. imzalı olarak Ankara Valiliği (Defterdarlık)makamına hitaben gönderilen 19.02.1993 tarihli yazıda "843 parsel sayılı 433.800m2 yüzölçümlü taşınmazın bir kısmının konut alanı olarak ayrılması gerektiğinden,ekli krokide görüldüğü şekilde üç parçaya ifraz edilmesi" istenmiş,

10- Ankara Büyükşehir Belediyesinin 28.02.1994 gün ve 108 sayılı kararı ileonanan 843 sayılı Hazine parselinin 9 hektarlık bölümünün ağaçlandırılacak alankullanımından, konut alanı kullanımına dönüştürülmesine ilişkin nazım imar ve uy-gulamalı imar planlarında gerekli değişiklikler yapılarak 27.04.1994 tarihli ResmiGazetede yayınlanmıştır.

11- Ankara Büyükşehir Belediye Encümeninin 31.05.1994 tarihli kararı ile 843nolu parselin üç parçaya ifrazının uygunluğuna karar verilmiş,

12- Orman Bakanlığı Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü çı-kışlı ve Müsteşar H. B. imzalı 24.08.1994 tarihli olarak, Maliye Bakanlığına gönde-rilen yazıda,"13.11.1992 tarihli yazı ile tahsisin yeniden verilmesi talep edildiği hal-de bugüne kadar herhangi bir yanıt alınamadığı, Genel Müdürlüklerinin görüşü alın-madan tahsisin kaldırıldığı ve bir kooperatif adına inşaat çalışmalarına başlamış ol-duğu, temel kazı ve tesviye işlemleri nedeniyle MEVCUT FİDANLARIN TAHRİPEDİLDİĞİ, ÖNCEKİ YILLARDA AĞAÇLANDIRILAN BU SAHALARIN OR-MAN BAKANLIĞININ GÖRÜŞÜ ALINMADAN YAPILAŞMA AMACIYLA

36 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 35

Page 36: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 37: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

TAHSİSİN KALDIRILMASININ, KAMUOYU VE BASININ TEPKİSİNE YOLAÇACAĞI BELİRTİLEREK, BU SEBEPLERLE 843 NOLU PARSELİN 90.000M2 KISMININ ORMAN BAKANLIĞINA YENİDEN TAHSİSİ" İSTENMİŞTİR.

13- Ankara Defterdarlığının, 14.04.1994 tarihli yazısında, "Ankara BüyükşehirBelediye Başkanlığının 23.01.1994 gün ve 3039 sayılı yazısı ile 94.028 m2’lik kıs-mın 2942 Sayılı Kamulaştırma Yasasının 30. maddesi uyarınca Büyükşehir Beledi-ye Başkanlığına devri talep edilmiş,

14- Arsa Ofisi Genel Müdürü N.Ü. imzalı ve 09.12.1994 tarihli olarak Milli Em-lak Genel Müdürlüğüne hitaben yazılan yazıda 843 parselin Arsa Ofisi Genel Mü-dürlüğüne devrinin sağlanılması istenmiştir.

15- Milli Emlak Genel Müdürü, M. A. H. Ç. imzalı 14.12.1994 günlü olarak Or-man Bakanlığına gönderilen yazıda, "tahsisi kaldırılan 90.000 m2’lik kısma ilişkintahsis talebi de dikkate alınarak 94.028 m2’lik kısmının satışı hakkındaki görüşleri-nin bildirilmesi" istenmiş,

16- Orman Genel Müdürü M. Y. imzası ile Maliye Bakanlığına gönderilen10.02.1995 tarihli yazıda, "843 parsel sayılı taşınmazın 90.000 m2’lik bölümününkonut alanı olarak kullanılmak üzere Orman Genel Müdürlüğüne olan tahsisi muha-lefetimize rağmen resen kaldırıldıktan sonra, Ankara Büyükşehir Belediyesinceimar planı yapılarak Ankara Büyükşehir Belediyesine tahsis edildiği vurgulanıp90.000 m2’lik bölüme ilişkin ağaçlandırma, tamamlama, bakım, tel ihata, bekçilikgiderleri toplamı olan 966.253.200 TL.’nın ödenmesi" istenmiştir.

17- Maliye Bakanı İ. A. imzası ile Orman Bakanlığına gönderilen 29.03.1995 ta-rihli yazıda, 90.000 m2’lik taşınmazın halen Hazine adına kayıtlı olduğunu, HİÇ-BİR KURUMA TAHSİS EDİLMEDİĞİNİ, Ankara Büyükşehir Belediyesinin konutamaçlı kullanılmak üzere Kamulaştırma Kanununa göre satın alma talebinin mevcutolduğunu, söz konusu satın alma talebinin olumlu olarak değerlendirilebilmesinin,anılan PARSELİN ORMAN BAKANLIĞINA OLAN TAHSİSİNİN KALDIRIL-MASI İŞLEMİNİN ORMAN BAKANLIĞINCA UYGUN GÖRÜLMESİNE BAĞ-LI OLDUĞU, BU NEDENLE ANILAN PARSELİN YENİDEN TAHSİSİNE İLİŞ-KİN TALEBİ DEVAM EDİP ETMEDİĞİNİN VE TAHSİS KALDIRMA İŞLEMİ-NİN UYGUN GÖRÜLÜP GÖRÜLMEDİĞİNİN AÇIK OLARAK BİLDİRİLME-Sİ İSTENMİŞTİR.

18- Orman Bakanı H. E. imzası ile Maliye Bakanlığına gönderilen 29.03.1995tarihli yazıda, "Maliye Bakanlığınca (Milli Emlak Genel Müdürlüğü), TAHSİSİNRESEN DAHA ÖNCEDEN KALDIRILIP ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİ-YESİNE TAHSİS EDİLEREK İMARA AÇILAN SAHANIN bu aşamadan sonraağaçlandırma, tamamlama, bakım, bekçilik, tel ihata giderleri toplamı olan966.253.200 TL.’nın Orman Genel Müdürlüğü hesabına yatırılması halinde taşın-maz üzerindeki 90.000 m2’lik tahsis talebinden vazgeçileceği" belirtilmiştir.

19- Yine, Maliye Bakanı İ. A. imzası ile Orman Bakanlığına gönderilen22.06.1995 tarihli yazıda, "teftiş kurulunca konu hakkında YAPILAN DEĞERLEN-DİRMEDE TAHSİS TALEBİNDEN ŞARTLI OLARAK VAZGEÇİLMİŞ OLMA-SI NEDENİYLE, TAHSİSİN KALKMIŞ SAYILMAYACAĞI VE PARSELİN YE-

NİDEN ORMAN BAKANLIĞINA TAHSİS EDİLMESİ GEREKTİĞİ, TAHSİSTALEBİNDEN ŞARTSIZ OLARAK VAZGEÇİLMESİ HALİNDE İSE, SÖZ KO-NUSU PARSELE MALİYE BAKANLIĞINCA USULÜ DAİRESİNDE TASAR-RUF EDİLECEĞİ 843 NOLU PARSELİN TAHSİSİ KALDIRILAN KISMININYENİDEN TAHSİS EDİLMESİ MÜMKÜN BULUNDUĞUNDAN, TAHSİSİ TA-LEP EDİLİYORSA BU KONUDA TALEPTE BULUNULMASI, TAHSİS TALE-BİNDE BULUNULMAYACAK İSE, ANILAN PARSELE MALİYE BAKANLI-ĞINCA TASARRUF EDİLMESİNİ TEMİNEN TAHSİSTEN ŞARTSIZ OLARAKVAZGEÇİLDİĞİNİN BİLDİRİLMESİ" İSTENMİŞTİR.

20- Orman Bakanı H. E. imzası ile Maliye Bakanlığına yazılan 23.06.1995 tarih-li yazıda, 843 parsel sayılı taşınmazın 90.000 m2 imarlı kısmının tahsisinin kaldırıl-masında bir mahzur bulunmadığı belirtildikten sonra, not kısmında "ağaçlandırma,tamamlama, bakım, bekçilik, tel ihata giderlerinin toplamı olan 966.253.200 TL.’nınOrman Genel Müdürlüğü hesabına yatırılması" gerektiği vurgulanmış,

21- Milli Emlak Genel Müdürlüğünün, Bakanlık makamına hitaben gönderdiği,23.06.1995 tarihli yazıda, "muhdesat bedeli olan 966.253.200 TL’nin Orman GenelMüdürlüğü hesabına yatırılmak, anılan taşınmaz malın belirtilen amaçla kullanıl-mak üzere 2886 Sayılı Devlet İhale Kanununun 13. maddesinin 1. fıkrasına göretakdir edilen 57.400.000.000 (elli yedi milyar dört yüz milyon) bedel ile 1164 Sayı-lı Kanunun 7. maddesi uyarınca Arsa Ofisi Genel Müdürlüğüne satışının uygun gö-rüşe sunulduğu" ve Müsteşar K. K. ile Maliye Bakanı İ. A. tarafından “uygundur"görüşü ile imzalandığı açıklanmıştır.

22- Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürü, M. A. H. Ç. imzası ile Bakan-lık makamına gönderilen, 18.08.1995 tarihli yazıda "söz konusu taşınmaz malın ra-yicinin daha yüksek olduğu anlaşıldığından, 23.06.1995 tarih ve 320 sayılı olurları-nın iptal edilerek taşınmaz malın toplam 137.000.000.000. (yüz otuz yedi milyar)TL. bedelle satılması ve ayrıca Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünce belirlenen muham-men bedel ile satış bedeli arasındaki farkın % 50’sinin Hazineye ödenmesi kaydı ile1164 Sayılı Arsa Ofisi Kanununun 7. maddesine göre, Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü-ne satışının uygun olduğu belirtilerek" onaya sunulduğu ve Maliye Bakanı İ. A. im-zasıyla "uygun" görüldüğü belirtilmiş,

23- Orman Bakanı H. D. imzası ile Maliye Bakanlığına hitaben yazılan09.07.1996 tarihli yazıda, "Maliye Bakanlığının 22.06.1995 TARİHLİ YAZISI İLETAHSİS TALEBİNDEN ŞARTLI OLARAK VAZGEÇİLMİŞ OLMASI NEDE-NİYLE TAHSİSİN KALKMIŞ SAYILAMAYACAĞI 90.000 M2’LİK BÖLÜMÜNYENİDEN ORMAN BAKANLIĞINA TAHSİSİ MÜMKÜN OLDUĞUNDAN, Or-man Bakanlığınca isteniliyorsa tekrar tahsis talebinde bulunulması gerektiği" yö-nündeki Maliye Bakanlığı yazısı ilgi gösterilerek buna göre, "843 parsel sayılı taşın-mazın 90.000 m2’lik bölümünün tekrar Orman Bakanlığı adına tahsis edilmesi" is-tenmiştir.

24- Maliye Bakanı A. Ş. imzası ile Orman Bakanlığına hitaben yazılan20.09.1996 tarihli yazıda, "Orman Bakanlığının 22.06.1995 tarihli yazısında tahsi-sin kaldırılmasında bir sakınca olmadığının bildirilmesi üzerine muhdesat bedeli

38 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 37

Page 38: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 39: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

olan 966.253.200.- TL’nin Orman Bakanlığı hesabına yatırılmak, anılan taşınmazmalın konut amacında kullanılmak üzere 2886 Sayılı Devlet İhale Kanununun 13/1.maddesi gereğince komisyonca takdir edilen bedel üzerinden 1164 Sayılı Kanunun7. maddesine göre Arsa Ofisi Genel Müdürlüğüne satışı Bakanlık makamının23.06.1995 gün ve 320 sayılı "olur"larıyla uygun görülüp Ankara Valiliği ve ArsaOfisi Genel Müdürlüğüne talimat verildiği, anılan taşınmaz malın ARSA OFİSİ GE-NEL MÜDÜRLÜĞÜNCE İHALEYE ÇIKARILDIĞI, EKONOMİK KAYNAKPAKETİ ÇERÇEVESİNDE HAZİNEYE AİT TAŞINMAZ MALLARIN SATILA-RAK TASFİYE EDİLMESİ AMAÇLANDIĞI, belirtilen bu hususlar dikkate alına-rak anılan taşınmaz malın Orman Bakanlığına tahsisi hakkındaki TALEBİNİNTEKRAR GÖZDEN GEÇİRİLMESİ" gerektiği vurgulanmış,

25- Orman Bakanı H. D. imzası ile Maliye Bakanlığına hitaben yazılan23.10.1996 tarihli yazıda, “90.000 m2’lik kısım için sarf olunan ağaçlandırma v.s.giderlerin karşılığı olarak toplam 966.253.200.-TL’ nın Orman Genel Müdürlüğühesabına yatırılması halinde alınan bölümle ilgili tahsisin kaldırılmasında bir sakın-ca olmadığı" bildirilmiştir.

26- Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürü M. A. H. Ç. imzası ile Bakan-lık makamına hitaben yazılan 10.11.1996 tarihli yazıda, "makamlarının 18.08.1995tarih ve 470 sayılı "olur" larının iptal edilerek söz konusu taşınmaz mal için ağaç-landırma v.s. giderleri olan toplam 966.253.200.- TL’nin Orman Genel Müdürlüğühesabına yatırılmak şartı ile anılan taşınmaz malın 1164 Sayılı Kanunun amacınauygun olarak kullanılmak üzere, 2886 Sayılı Kanunun 13/1. maddesince belirtilen,komisyonca beher m2’sine takdir edilen 2.000.000.- TL’den 188.056.000.000.-TL,üzerindeki ağaçlar için takdir edilen 2.000.000.000.- TL toplam 190.056.000.000.-(yüz doksan milyar elli altı milyon) TL bedelle 1164 Sayılı Kanunun 7. maddesiuyarınca Arsa Ofisi Genel Müdürlüğüne satışını, anılan taşınmaz mal altı ay içeri-sinde Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünce satın alınmadığı takdirde yeniden bedel tak-dir ettirilerek Maliye Bakanlığından izin alınması gerektiğinin" uygun görüşe sunul-duğu ve Maliye Bakanı A. Ş. tarafından uygun görüldüğü açıklanmıştır.

27- Ankara Valiliği (Defterdarlık, Milli Emlak Dairesi Başkanlığının) Maliye Ba-kanına hitaben yazdığı 19.02.1997 günlü yazıda “937 parsel sayılı taşınmaz malınArsa Ofisi Genel Müdürlüğü’ne satışı yapılarak, satış bedeli 12.02.1997 tarihli mak-buzla tahsil edilmiş, ağaçlandırma, tamamlama, bakım, bekçilik, tel ihata giderleriise ana para ve gecikme cezası ile birlikte toplam 1.290.754.000.- TL olarak OrmanBakanlığının Z. Bankası nezdindeki hesabına yatırılmak suretiyle 12.02.1997 günve 691 yevmiye nolu resmi senet ile tescil işlemlerinin tamamlandığı" belirtilmiştir.

28- Ağaçlandırma v.s. giderleri olan toplam 1.290.754.000.- TL’nin Arsa OfisiGenel Müdürlüğü tarafından Orman Genel Müdürlüğünün Z. Bankası nezdindekihesabına dosya içindeki 05.03.1997 tarihli makbuz karşılığı yatırılmış,

29- Orman Genel Müdürlüğünün, Orman Bölge Müdürlüğüne hitaben yazdığı,Genel Müdür Yardımcısı H. M. imzalı 13.03.1997 tarihli yazıda "90.000 m2’lik bö-lüme ait ağaçlandırma v.s. giderlerin toplam miktarının Arsa Ofisi Genel Müdürlü-ğünden tahsil edilmesi karşısında koşul yerine getirildiğinden tahsisin kaldırılmış

olduğu belirtilerek, orman kadastrosu çalışmaları sırasında söz konusu hususun gözönünde bulundurulması" istenmiştir.

30- Maliye Bakanlığınca yeşil kuşak projesi içerisinde ağaçlandırılmak üzere da-va konusu 843 parsel dışında Ç. Yolu Köyü 885, 886, 887, 888 parseller Y. Köyü1204 sayılı ve B. Köyü 750 parsel sayılı taşınmazlar olmak üzere toplam 5.771.460m2 yerin Orman Bakanlığına tahsis edildiği, 31-843 parsel sayılı taşınmaz, Devle-tin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle 43 hektar 3800 m2 ola-rak ham toprak niteliğinde ve ihdasen 18.10.1984 tarihinde Hazine adına tapuya tes-cil edildiği, bu parselden ifraz yoluyla ayrılan, dava konusu 937 parsel de 94.028 m2miktarında ham toprak niteliğinde Hazine adına tescil edildikten sonra Arsa OfisiGenel Müdürlüğüne satışla geçtiği, Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünce S.S.G. Yapı Ko-operatifine satılarak adı geçen Kooperatif adına 13.02.1997 tarihinde tapuya tescilisağlanmıştır.

31- Taşınmaz başında yapılan 1. keşif sırasında bilgisine başvurulan Orman Yük-sek Mühendisi Z. E. ve arkadaşlarının 15.01.1999 tarihli raporlarında, "dava konu-su 937 parsel sayılı 94.028 m2 taşınmazın eğiminin % 10-15 olduğu, 83.000 m2’likbölümü üzerinde herhangi bir ağacın dikilip yetiştirilmediği, 11.028 m2’lik sahadaise tahsisten sonra dikilen ağaçlar bulunduğu, kapladığı alan miktarıyla ve ağaçlarınbiyolojik yapısı itibariyle orman vasfını kazanamadığı, 11.028 m2’lik bölümün4.028 m2’lik kısmında dikilen ağaçların % 60 oranında hayatiyetlerini devam ettir-mekte olduğu, 7.000 m2’lik sahanın bazı yerlerinde biyolojik gelişmesi zayıf olanağaçların bulunduğu, ağaçlandırma sırasında yapılan masraflar ile ağaç bedellerininOrman Genel Müdürlüğünün talebi gereğince Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü tarafın-dan 09.03.1997 tarihinde ödendiğinden tahsisin kaldırıldığı, memleket haritası vehava fotoğrafında orman alanları kapsamında bulunmadığı, çevresi ile orman bütün-lüğü oluşturmadığından, orman sayılmayan yerlerden olduğu" açıklanmış,

32- İkinci keşif sırasında bilgisine başvurulan, Orman Yüksek Mühendisi R. G.ve arkadaşlarının 11.05.1999 tarihli raporlarında ise "dava konusu 937 parsel sayılıtaşınmazın 82 nolu orman kadastro komisyonunca yapılan orman tahdidinde ormansınırları içerisine alındığı, memleket haritası ve hava fotoğrafında orman sayılmayanyerlerden olduğu, krokide (A) harfi ile gösterilen 4.028 m2’lik kesim içerisinde eko-lojik ve biyolojik bağımsızlık kazanarak hayatiyetini kendiliğinden sürdürebilecekvasıfta 10-12 yaşlarında 0.4-0.5 kapalılıkta sedir ile karışık çam gençliğinin bulun-duğu, bunun dışında kalan 90.000 m2’lik kısmın ağaç ve ağaçcık florası bulunma-yan ham toprak vasfında olduğu (A) harfli kesimin davacı kooperatife ait tapu kap-samı içinde kalması ve yüzölçümü 3 hektardan küçük olması nedeni ile 6831 Sayı-lı Yasanın 1/G maddesine göre orman sayılmayan yerlerden, geriye kalan (B) harfli90.000 m2 yüzölçümündeki bölümün ise evveliyatının kadimden beri ve halende6831 Sayılı Yasanın 1. maddesinde tanımı yapılan orman kapsamı içerisine girme-yen, orman sayılmayan yerlerden olduğu" belirtilmiştir. BU AŞAMADAN SONRA-Kİ DİĞER OLGULARA GELİNCE;

33- Maliye Bakanlığının 21.09.1994 tarih ve 515 sayılı onayları ile Orman Ge-nel Müdürlüğüne yapılan tahsis ile bu tahsis kaldırılarak belediyeye trampa yapıl-

40 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 39

Page 40: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 41: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

ması işlemlerinin incelenmesi bakımından Teftiş Kurulu Başkanlığınca görevlendi-rilen maliye müfettişi Ş. B. tarafından düzenlenen 07.12.1994 tarihli raporda; "Or-man Bakanlığına 22.01.1988 tarihinde yapılan tahsiste herhangi bir usulsüzlük bu-lunmadığı, yapılan tahsisin amaca aykırı kullanıldığının veya tahsis amacının orta-dan kalktığının tesbit edilmemesi ve tahsis yapılan idarenin, TAHSİSİN KALDI-RILMASINA ONAY VERMEMESİ NEDENİ İLE 178 SAYILI KANUN HÜK-MÜNDE KARARNAME GEREĞİNCE ŞARTLARI OLUŞMADIĞINDAN, TAH-SİSİN KALDIRILMASININ USULÜNE UYGUN OLMADIĞI" SONUCUNAVARILDIĞI AÇIKLANMIŞ,

34- Milli Emlak Genel Müdürü H. Ç. imzalı 31.05.1995 tarihli Bakanlık maka-mına hitaben gönderilen yazıda "Müfettiş Ş. B.’nin 07.12.1994 günlü raporunda tah-sisin usulsüz olarak kaldırıldığı yönündeki tespit karşısında bundan sonra bu parse-le nasıl tasarruf edileceği konusunda tereddüte düşüldüğü" belirtilerek "teftiş kuru-lundan değerlendirme istenmesi" üzerine "Bakanlık makamının 31.05.1995 gün ve277 sayılı olurları karşısında teftiş kurulu başkanlığınca görevlendirilen Müfettiş Ş.B.’nın 13.06.1995 tarihli raporunda; tahsis talebini kabul veya reddetmek Milli Em-lak Genel Müdürlüğünün yetkisi içinde olmakla beraber, PARSELİN TAHSİSİNİNYETKİ AŞIMI SURETİYLE USULE AYKIRI BİR ŞEKİLDE KALDIRILMASIDA DİKKATE ALINARAK, PARSELİN YENİDEN ORMAN BAKANLIĞINATAHSİS EDİLMESİNİ, tahsis talebinin şartsız olarak geri çekilmesi halinde ise par-selin Milli Emlak Genel Müdürlüğünce değerlendirilmesinin uygun olacağı" belir-tilmiştir.

35- Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığınca, "dava konusu taşınmazın Or-man Genel Müdürlüğüne yapılan tahsisi kaldırılmadan satılması hakkında incelemeyapması" için görevlendirilen Maliye Başmüfettişi A. A.’nın 08.02.2000 tarihli ra-porunda; Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan 843.800 m2 büyüklüğündeki 843parsel sayılı taşınmazın 22.01.1988 tarihinde imar planında ayrıldığı amaca uygunolarak yeşil kuşak projesi çerçevesinde ağaçlandırılmak üzere Orman Genel Müdür-lüğü adına tahsis edildiği, 14.09.1992 tarihinde ise 843 parsel sayılı taşınmazın90.000 m2 yüzölçümündeki bölümünün tahsis kararının kaldırıldığını, tahsisi kaldı-rılan 90.000 m2 yüzölçümündeki taşınmazın imar planında yapılacak değişikliklekonut alanına dönüştürülmesi sürecinin Milli Emlak Genel Müdürlüğü tarafındandüzenlenen 26.11.1991 ve 20.04.1992 tarihli yazılarla başlatıldığını, HER İKİ YA-ZININ İNCELENMESİNDE DEĞİŞİKLİK TALEBİ HERHANGİ BİR GEREK-ÇEYE DAYANDIRILMADIĞI GİBİ, YAZILARIN "İLGİ"lerinin kurulabileceğiherhangi bir yazı, tutanak ve dilekçe bulunmadığını, Ankara Büyükşehir BelediyeBaşkanlığınca da plan değişikliğinin "planlama ilke ve prensiplerine aykırı olduğu"gerekçesi ile reddedildiğini, ancak daha sonra ortaya çıkan gelişmeler karşısındaAnkara Büyükşehir Belediye Başkanlığınca imar planının değişikliğinin yapılabil-mesi için Orman Genel Müdürlüğü adına yapılan tahsisin kaldırılıp kaldırılmadığı-nın bildirilmesi istenildiği halde, Milli Emlak Genel Müdürlüğü ilgili bütün kuruluş-lara hitaben yazdığı 14.09.1992 tarih ve 3321-7701 sayılı yazı ile Ankara Büyükşe-hir Belediyesinin gerekli imar planı değişikliğini yaptığını ve bu sebeple 90.000 m2büyüklüğündeki bölümün Orman Genel Müdürlüğü adına yapılan tahsisin kaldırıl-

dığının bildirildiğini, oysa imar planında değişiklik yapılmayıp, MİLLİ EMLAKGENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜN 14.09.1992 TARİHLİ YAZISININ SAHTE BİRMUHTEVAYLA DÜZENLEDİĞİNİ, TAHSİSİN KALDIRILMASININ KANUNAAYKIRI OLDUĞU HUSUSUNUN YALNIZCA SÖZ KONUSU YAZININ MUH-TEVASINDAN KAYNAKLANMAYIP, KANUNUN ÖNGÖRDÜĞÜ BAKIM-LARDAN DA HERHANGİ BİR NEDEN BULUNMADIĞINI, Maliye BakanlığıTeşkilat ve Görevleri Hakkındaki 178 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin13/d maddesinde tahsis kaldırma işleminin Milli Emlak Genel Müdürlüğünün gö-revleri arasında sayıldığını, genel bütçeli bir idare ve tahsis edilen bir yerin tahsisi-nin "TAHSİS AMACININ ORTADAN KALKMASI" ya da "TAHSİS AMACI DI-ŞINDA BİR KULLANIMIN VARLIĞI" hallerinde kaldırılabileceğini, bunlardan bi-rincisinin ADINA TAHSİS YAPILAN KURUMUN YAZILI TALEBİ, İKİNCİSİ-NİN İSE MİLLİ EMLAK SERVİSLERİNİN YERİNDE YAPACAKLARI TESPİTSONUCU HAZIRLAYACAKLARI TUTANAĞA DAYANDIRILABİLECEĞİNİ,oysa söz konusu taşınmazın etrafı çitle çevrilmek suretiyle tahsis amacına uygunolarak kullanıldığı gibi, Orman Genel Müdürlüğünün de tahsisin kaldırılması yö-nünde herhangi bir talebinin mevcut olmadığını, Orman Bakanlığının tahsisin kaldı-rılmasına muvafakat etmemesi, şartlı muvafakat etmesi ve tekrar tahsis istemesi,MALİYE BAKANLIĞININ TAHSİSİ KALDIRMAK İÇİN ŞARTSIZ MUVAFA-KAT ALMAKTAKİ ISRARININ İKİ BAKANLIK ARASINDA 12 DEFA YAZIŞ-MA YAPILARAK 10.11.1996 TARİHİNE KADAR 4 YIL SÜRDÜĞÜNÜ, bu tarih-te gayrimenkulün Arsa Ofisine satışı konusunda son bakan oluru alındığını, OR-MAN BAKANLIĞININ YAZILARININ HİÇ BİRİNİN ŞARTSIZ OLARAK TAH-SİSTEN VAZGEÇİLDİĞİNİ VEYA TAHSİSİN KALDIRILMASINI KABUL etti-ğini ifade etmediğini, 937 parsel sayılı taşınmazın Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünesatılmasını öngören 24.11.1996 tarihli nihai Bakanlık makamı onayından da, "Or-man Bakanlığının ağaçlandırma ve malzeme bedeli olarak katlandığı giderlerin Or-man Genel Müdürlüğü hesabına yatırılması halinde Bakanlıkları adına yapılan tah-sisin kaldırılmasında bir sakınca görmediği görüşünde olduğu" açıklamasına yer ve-rildiğini, bu onayda üç önemli noktanın bulunduğunu, birincisinın; ORMAN GE-NEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA TAHSİSLİ BULUNAN yerin Arsa Ofisi Genel Mü-dürlüğüne satılmakta olduğunun kabul edildiğini, oysa 1164 Sayılı Arsa Ofisi Kanu-nunun 7. maddesının son bendine göre KAMU HİZMETLERİNE TAHSİSLİ BU-LUNAN BİR YERİN SATIŞININ MÜMKÜN OLAMAYACAĞINI, ikincisinin;Maliye Bakanlığının, ORMAN BAKANLIĞI BÜTÇESİNDEN TAHAKKUK ET-TİRİLEREK ÖDENEN BÖYLE BİR GİDERİ ÖDEMEYİ TAAHHÜT ETMESİ-NİN YASAL İMKANI BULUNMADIĞINI, Orman Bakanlığının şart koştuğu mas-rafların ödenme zamanı ve şeklinin de hatalı tahsis kaldırma işlemini tamamlar ve-ya düzeltir nitelikte bulunmadığını söz konusu masrafların Arsa Ofisince 05.03.1997günlü makbuzla, gayrimenkulün mülkiyeti Hazineden Arsa Ofisine ondan da ko-operatife 13.02.1997 tarihinde devredildikten sonra ödendiğini, üçüncü olarak;GAYRİMENKULÜN SATIŞ BEDELİNİ BELİRLEYEN MALİYE BAKANLIĞIİHALE KOMİSYONUNCA ÜZERİNDEKİ AĞAÇLAR İÇİN TAKDİR EDİLENBEDEL ARSA OFİSİNE SATIŞ BEDELİNE DAHİL EDİLEREK GAYRİMEN-

42 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 41

Page 42: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 43: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

KULÜN ORMAN VASFININ BİR KERE DAHA BELİRLENDİĞİNİ, SONUÇOLARAK: Tahsisin kaldırılmasının 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin13/d maddesine aykırı olduğu gibi, dava konusu 937 parsel sayılı taşınmazın bir ka-mu hizmetine tahsisli bulunup satılmasının da mümkün olmadığı" belirtilmiştir. RA-PORDA YER ALAN AÇIKLAMALARA GÖRE İKİ BAKANLIK ARASINDAYAPILAN İŞLEMLERİN HUKUKA VE YASALARA AYKIRI OLDUĞU TAR-TIŞMASIZ BİÇİMDE AÇIĞA ÇIKMIŞ BULUNMAKTADIR.

İncelenen bu belgeler ile tüm dosya kapsamından anlaşılacağı gibi dava konusutaşınmazın da içinde bulunduğu 843 parsel sayılı taşınmaz Milli Emlak Genel Mü-dürlüğünün 22.01.1988 tarihli yazısı ile yeşil kuşak projesi içerisinde ağaçlandırıl-mak üzere Orman Bakanlığına (Orman Genel Müdürlüğü) tahsis edildiği, AnkaraBüyükşehir Belediyesi Belediye Encümenince 14.08.1989 tarihinde onaylanan re-vizyon imar planı ile ağaçlandırılacak alana dönüştürüldüğü ve planın kesinleştiği,ancak Milli Emlak Genel Müdürlüğünün 26.11.1991 tarihli yazısı ile herhangi birgerekçe gösterilmeden ve herhangi bir talebe de dayandırılmadan 843 parselin ektegönderilen, planda gösterilen sarı boyalı kısmın imar planında gerekli değişikliğinyapılarak konut alanı olarak ayrılması istenildiği, Büyükşehir Belediyesinin yeşilalandan konut alanına dönüştürülmesinin planlama ilke ve esaslarına aykırı olduğu-nu belirtilerek uygun görülmediğine ilişkin 23.01.1992 tarihli yazısı üzerine MilliEmlak Genel Müdürlüğünün 22.04.1994 tarihli yazısında, 433.800 m2 yüzölçümün-deki parselin tamamının yeşil alan veya buna benzer bir kullanım alanına ayrılması-nın adilane bir uygulama olmadığı belirtilerek, ekli planda gösterilen 90.000 m2’likbölümün yeniden ihdas edilmesi istenilmiştir. Bu yazıya karşılık olarak Ankara Bü-yükşehir Belediyesince yazılan 08.09.1992 tarihli yazıda imar planında taşınmazınOrman Bakanlığına ağaçlandırılmak üzere tahsisli olup, revizyon imar planı ileağaçlandırılacak alana dönüştürüldüğünü, bu nedenle imar planı değişikliğinin de-ğerlendirilebilmesi için söz konusu tahsisin kaldırılıp kaldırılmadığının bildirilmesiistenildiği halde, Milli Emlak Genel Müdürlüğü, 14.09.1992 tarihli yazı ile22.01.1988 tarihinde Orman Bakanlığına (Orman Genel Müdürlüğü) tahsis edilen433.800 m2 taşınmazın 90.000 m2’lik bölümüne ilişkin tahsisi 178 Sayılı KHK.’nin13/d maddesi hükmüne dayanarak kendiliğinden kaldırmıştır.

Orman Bakanlığı (Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğünün),13.11.1992 tarihli yazısında, sahadaki fidanların 3-5 yaşına geldiği, ağaçlandırmaçalışmaları tamamlanmış sahanın tam ortasına isabet eden ve tesis edilmiş ormanıikiye ayıran 90.000 m2’lik kısım için tahsisin kaldırılıp toplu konut alanı olarak ay-rılmasının, proje alanının bütünlüğünü bozarak, bakım ve koruma hizmetlerinin ak-sayacağı belirtilip, 90.000 m2 alanın yeniden Orman Bakanlığına tahsis edilmesi is-tenmiştir. Ankara Büyükşehir Belediyesi 843 parsele ait imar planında gerekli deği-şiklikler yaparak 31.05.1994 tarihinde parseli 3’e ifraz etmiştir. Orman Bakanlığı,tahsisin Bakanlık görüşü alınmadan kaldırıldığını belirterek bu nedenle yeniden tah-sis talebinde bulunmuş, bunun üzerine Maliye Bakanlığınca, yazıda ileri sürülen hu-suslar maliye müfettişi tarafından incelenmiş ve Maliye Müfettişi Ş. B. 07.12.1994tarihli raporunda 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname gereğince tahsisin kaldı-rılması şartlarının oluşmadığını belirterek tahsisin kaldırılmasının yasaya uygun ol-

madığı doğrultusunda rapor vermiştir. Milli Emlak Genel Müdürlüğü 14.12.1994 ta-rihli yazı ile Orman Bakanlığından tahsis talepleri dikkate alınarak söz konusu94.028 m2 kısma ilişkin görüşleri istenilmiş, Orman Genel Müdürlüğünce10.02.1995 tarihli yazı ile, resen tahsisi kaldırılıp, Büyükşehir Belediyesine tahsisedilen ve imara açılan 90.000 m2 sahanın ağaçlandırma vs. giderleri toplamının Or-man Genel Müdürlüğü hesabına yatırılması istenilmiştir. Maliye Bakanlığının22.06.1995 tarihli yazısı ile de teftiş kurulunca konu hakkında yapılan değerlendir-mede, TAHSİS TALEBİNDEN ŞARTLI OLARAK VAZGEÇİLMİŞ OLMASINEDENİYLE TAHSİSİN KALKMIŞ SAYILAMAYACAĞI, bu nedenle tahsisikaldırılan kısmın yeniden tahsis edilmesi mümkün olduğundan, tahsis talep ediliyor-sa bu konuda talepte bulunulması, tahsis talebinde bulunulmayacak ise anılan parse-le tasarruf edilebilmesini teminen tahsisten şartsız olarak vazgeçilmesinin bildiril-mesi istenilmiştir. Orman Bakanlığının 23.06.1995 tarih ve daha sonraki yazıları ileağaçlandırma vs. giderlerinin Orman Genel Müdürlüğü hesabına yatırılması halindetahsisin kaldırılmasında bir sakınca bulunmadığı bildirilmiştir. 23.06.1995 tarihliMilli Emlak Genel Müdürlüğünün bakanlık makamına yazdığı 937 parsel sayılı94.028 m2 taşınmazın 57.400.000.000 TL bedelle 1164 Sayılı Kanunun 7. maddesiuyarınca Arsa Ofisi Genel Müdürlüğüne satışı uygun görüşe arz edilmiş ve bakan-lıkça satışa olur verilmiş, 10.11.1996 tarihli rayiç değerin eksik hesaplandığı belir-tilen uygun görüşle yazılan yazıyla ve aldığı onayla taşınmazın 190.056.000.000.-TL. bedelle 1164 Sayılı Kanunun 7. maddesi uyarınca Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü-ne satışına karar verilmiştir. 937 parselin 13.02.1997 tarihinde Arsa Ofisi Genel Mü-dürlüğüne satışı yapılmış ve Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünce de S.S.G. Yapı Koope-ratifine satılarak, Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü tarafından ağaçlandırma vs. giderle-rinin 05.03.1997 tarihinde Orman Genel Müdürlüğü hesabına yatırıldığı anlaşılmış-tır.

Milli Emlak Genel Müdürlüğünün görevlerini gösteren 178 Sayılı Maliye Ba-kanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 13.maddesinin d fıkrası; "Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasar-rufu altındaki yerlerden, kamu hizmeti için kullanılması gerekli olanları; genel, kat-ma ve özel bütçeli idarelere tahsis etmek ve tahsis amacının ortadan kalkması veyaamaç dışı kullanılması halinde tahsisi kaldırmak; tahsisi kaldırılan taşınmaz mallarüzerinde Hazine dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarına ait yapı ve tesisleri tasfiyeetmek, tasfiyeye ilişkin esas ve usulleri belirlemek" hükmünü taşımaktadır.

1164 Sayılı Arsa Ofisi Yasasının 7. maddesi ise; “Arsa Ofisi Genel Müdürlüğün-ce bu kanunda yazılı amaçlarla kullanılmak üzere talep edilen arazi ve arsalardanHazineye ait olanlar Hazine tarafından ve evvelce Hazineden intikal etmiş olup be-lediyelerce herhangi bir hizmete tahsis edilmemiş bulunan arazi ve arsalar da, kar-şılığı 775 Sayılı Kanunun 12’nci maddesinde sözü geçen fona yatırılmak kaydıyla,belediyelerce Milli Emlak ve Arsa Ofisi Genel Müdürlüklerince müştereken takdiredilecek kıymetleri üzerinden Arsa Ofisi Genel Müdürlüğüne devredilir.

Bunlardan kamu hizmetleri için lüzumlu olduğu gerekçesiyle Hazine veya Mali-yece talep edilenler, devir fiyatına bu arsalara Ofisce yapılan masraflar ilave edile-rek bulunacak bedel esas alınmak suretiyle Hazineye veya belediyelere iade edilir.

44 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 43

Page 44: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 45: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

Bu devir işlemleri talep tarihinden itibaren üç ay içerisinde tekemmül ettirilir.Bu madde gereğince devredilecek araziler hakkında, Çiftçiyi Topraklandırma

Kanunu hükümleri uygulanmaz.28.12.1960 tarih ve 189 Sayılı Kanun kapsamına giren veya HERHANGİ BİR

KAMU HİZMETİNE TAHSİS EDİLMİŞ OLAN ARAZİ VE ARSALAR BUMADDE HÜKÜMLERİ DIŞINDADIR" hükmünü taşımaktadır.

Yasaya uygun olarak Orman Bakanlığına tahsis edilen ve bu tahsisle birlikte Ha-zinenin özel ve hizmet malı olma niteliğini yitirerek KAMU MALI NİTELİĞİNİKAZANAN taşınmazın bu niteliği devam ederken, yapılacak imar planında konutalanına dönüştürülmesi hiçbir zaman mümkün olmadığı halde, Milli Emlak GenelMüdürlüğünün 14.09.1992 tarihli yazısı ile kurumları yanıltarak daha önce14.08.1989 tarihinde yapılan ve onaylanarak kesinleşen imar planına göre AĞAÇ-LANDIRMA ALANINDA kalan yerin, Büyükşehir Belediyesi tarafından nazımimar ve uygulamalı imar planlarında gerekli değişiklik yapılıp KONUT ALANIKULLANIMINA dönüştürülerek işlemin 28.02.1994 tarihinde ONANMASI sağ-lanmıştır. Kamu malı niteliğindeki taşınmaz hiçbir zaman yapılacak imar planı ilekonut alanı olarak ayrılamaz. Hangi nedenle ayrılmış olursa olsun yapılan işlem yokhükmündedir. Bu konuda Danıştay kararları mevcuttur.

Şu hale göre, dava konusu taşınmaz hakkındaki tahsisin kaldırılması ve bunabağlı olarak imar planında konut alanı olarak ayrılması usulsüz olup, yasal dayana-ğı bulunmamaktadır

178 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin 13/d maddesinde genel bütçeli biridareye tahsis edilen bir yerin tahsisinin kaldırılabilmesi için tahsis amacının orta-dan kalkması, ya da amaç dışı kullanılması halinde mümkündür. Somut olayda ya-pılan tahsisin amaca aykırı kullanılması veya tahsis amacının ortadan kalkması sözkonusu değildir. Orman Bakanlığının (Orman Genel Müdürlüğü) tahsisin kaldırıl-ması yönünde herhangi bir talebi de mevcut değildir. Tahsisin kalkmasına onay davermemiştir. Bu nedenle orman yetiştirilmek üzere tahsisin kaldırılmasının yasalşartlarının sağlanması için Orman Bakanlığı ile bir çok kez yazışma yapıldığı, an-cak bunun sağlanamadığı ve tahsis kararının devamı sırasında satış işleminin ger-çekleştirildiği, bu olgunun Arsa Ofisi Yasasının 7. maddesine açık aykırılık teşkil et-tiği, bu nedenle kamu hizmetine tahsisli bulunan ve kamu emlakı niteliğini almışolan taşınmaz malın satışının yasaya aykırı olduğu gibi, tahsisin kaldırılmadığı be-lirgin olduğu halde Arsa Ofisi kanalıyla taşınmazın kooperatife devredilmesinin deyasaya aykırı olduğu tartışmasızdır. Hazinenin, tapulu taşınmazını orman yetiştir-mek üzere tahsis etmesi halinde, o taşınmaz özel mülkü olmaktan çıkar ve kamu em-lakı niteliğine dönüşür. Hukuk Genel Kurulunun 03.06.1998 tarih ve 1998/8-347Esas, 1998/394 Karar sayılı kararı da bu doğrultudadır.

Dava konusu taşınmazın kamu yararı amacıyla orman olarak tahsis işlemi yapıl-dığı halde, kamu yararı gözetilmeksizin usul ve yasaya aykırı biçimde bu amaç dış-lanarak özel inşaata açılmasının kamu hizmeti kavramı içinde yer alamayacağı kuş-kusuzdur.

ÇEVRESİNİN HALEN ORMAN OLDUĞU, BU OLGUNUN KISMEN KE-

SİNLEŞMİŞ TAHDİT, KISMEN YARGI KARARLARI (936 VE 938 PARSEL SA-YILI TAŞINMAZLAR) İLE GERÇEKLEŞTİĞİ, ÇEVRESİ TAMAMEN OR-MANLARLA KAPLI OLAN VE KENDİSİ DE ESASEN BU AMACA TAHSİSEDİLMİŞ OLAN TAŞINMAZIN BÜTÜN BU OLGULAR DIŞLANARAK, İMARVE İNŞAATA AÇILMASININ KAMU YARARI, KAMU HİZMETİ KAVRAM-LARIYLA BAĞDAŞMASININ OLANAKSIZ OLDUĞU SABİTTIR. HERHAN-Gİ BİR KOOPERATİFİN ARSA GEREKSİNİMİNİN KAMU MALI NİTELİĞİN-DEKİ ORMANA TAHSİSLİ ARAZİDEN SAĞLANMASI YOLUNA GİDİLMESİ,5 MİLYON İNSANIN YAŞADIĞI BAŞKENT ANKARA İÇİN OLUŞTURULMA-SINA ÇALIŞILAN VE YAŞAM İÇİN ZORUNLU OLAN YEŞİL KUŞAK ÇERÇE-VESİ GEREKSİNİMİ İLE BAĞDAŞTIRILAMAZ.

Ormanların içinde kalan taşınmaza imar ve inşaat izni verilmek suretiyle oluşa-cak yapılanma sonucu çevre ormanların, dolayısıyla Ankara’nın coğrafi ve fizikiaçıdan büyük zarar göreceği, yeşil kuşak amacının, Ankara’nın hava kirliliğini önle-me yolunda doğru ve yararlı bir tasarruf olmasına rağmen yapılanma suretiyle buolumlu düşünce ve görüşün yok edileceğinin açık olduğu tartışmasızdır.

Kanuna aykırı satışla, S. S. A. G. Konut Yapı Kooperatifi adına oluşan tapu kay-dının, Medeni Kanunun 912. maddesi gereğince yolsuz tescil niteliğinde olduğununkabulü gerekir.

Yukarıda açıklanan bütün bu nedenlerle, davacı kooperatifin orman yönetimialeyhine açtığı orman tahdidine itiraz davasının reddi gerekirken, kabulü yolundahüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

Kabule göre de, 937 parsel 94.028 m2 yüzölçümündedir. Usulsüz ve yasaya ay-kırı biçimde tahsisin kaldırılmasına konu olan bölüm ise 90.000 m2’dir. 937 parse-lin 4.028 m2 kesimine yönelik tahsis kararı ise kaldırılmayıp tahsisin devam ettiğisabit olduğuna göre, davacı kooperatifin tahsisin kaldırılmasına konu olmayan 4.028m2 taşınmaza yönelik davasının reddine karar verilmesi gerekeceğinin düşünülme-mesi de usul ve yasaya aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevril-mekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiş-tir.

Temyiz Eden: Orman Genel Müdürlüğü.

Hukuk Genel Kurulu KararıHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildi-

ği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü.Davacı S. S. A. G. Yapı Kooperatifi 10.08.1988 tarihli dava dilekçesinde; Hazine

adına tapuda kayıtlı 843 sayılı parselin ağaçlandırılmak üzere Maliye BakanlığıncaOrman Bakanlığına tahsis edildiğini, ancak daha sonra Maliye Bakanlığı Milli Em-lak Genel Müdürlüğü tarafından tahsisin kaldırıldığını, Ankara Büyükşehir Beledi-yesince yapılan nazım imar planı uyarınca konut alanına ayrılıp, üç parçaya ifrazedildiğini, konut alanına dönüştürülen 94.028 m2 alanındaki 937 sayılı parselin ön-ce Arsa Ofisine, daha sonra kooperatife satıldığını belirtip, bu aşamaya rağmen 82nolu orman kadastro komisyonu tarafından 6831 Sayılı Yasa uyarınca yapılan tahdit-

46 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 45

Page 46: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 47: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

le tahdit içine alındığını, bu tahdidin doğru olmadığını ileri sürerek iptalini istemiş-tir.

Davalı orman yönetimi, 843 sayılı parselin Milli Emlak Genel Müdürlüğü tara-fından ağaçlandırılıp, orman oluşturulması amacı ile Orman Bakanlığına tahsis edi-lip, Ankara Büyükşehir Belediyesinin de yaptığı uygulama ve nazım imar planındabu parseli Ankara’da yeşil kuşak oluşturulması amacı doğrultusunda ağaçlandırıla-cak orman alanı olarak Orman Bakanlığı (Orman Genel Müdürlüğüne) 178 SayılıMaliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararna-me’nin 13/d maddesi uyarınca TAHSİS ve TESLİM ETTİĞİNİ vurgulayarak OrmanBakanlığının da 937 sayılı parsel üzerine 20.000 fidan dikerek ağaçlandırıp bu çalış-manın devam ettiğini, tahsisin kaldırılması için hiçbir yasal dayanak bulunmadığınıbelirtmiş ve 178 Sayılı Kararnamenin 13/d maddesinde, tahsisin kaldırılması için;

a) Amaç dışı kullanılması,b) Tahsis amacının ortadan kalkması,

koşullarının yasa hükmü olmasına rağmen bu koşulların hiçbirinin gerçekleşmediği-ni, bu sebeple tahsisin kaldırılmasının hiçbir yasal dayanağı bulunmadığını belirtip,esasen orman yapmak amacına tahsis ve imar plan değişikliği ile gerçekleşen bu ol-gu karşısında 843 sayılı parselin KAMU MALI niteliğini kazanmış orman olarak6831 Sayılı Yasa gereği tahdit alanı içine alınıp, bunun da doğal ve yasaya uygun birtasarruf olduğunu, artık konut alanına dönüşme olanağı kalmadığını, Arsa Ofisine vekooperatife satışının yasaya aykırı ve geçersiz olduğunu savunarak davanın reddiniistemiştir.

Yerel mahkeme, Orman Bakanlığına yapılan tahsisin yine Milli Emlak GenelMüdürlüğünce kaldırıldığını, bu işlemin yerinde olduğunu benimseyerek kooperati-fin davasını kabul edip, tahdidi iptal etmiştir.

Orman Bakanlığının temyizi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2001/184 E.-2001/431 Karar sayılı ve 30.01.2001 tarihli kararı ile yerel mahkeme kararını boz-muştur.

Yukarıda aynen açıklanan 20. Hukuk Dairesi bozma kararının gerekçesinde deyer alan olgulara göre;

a) 843 sayılı parsel, Milli Emlak Genel Müdürlüğü tarafından Orman Bakanlığı-nın istemi üzerine Ankara yeşil kuşak projesini gerçekleştirmek için ağaçlandırıla-rak orman oluşturma amacı ile Orman Bakanlığı (Orman Genel Müdürlüğüne)(22.05.1988 tarih ve 2896 sayılı yazı ile) 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname-nin 13/d maddesi uyarınca tahsis edilmiştir.

Yasal olarak tahsis gerçekleşince 843 sayılı parsel Ankara Büyükşehir BelediyeMeclisinin (14.08.1989 gün ve 190 sayılı) kararı ile, çay yolu revizyon imar planıdeğiştirilerek nazım imarı planı içinde orman alanı olacak şekilde yeşil kuşak proje-sine uygun olarak ağaçlandırma alanı olarak ayrılmış ve bu imar planı Resmi Gaze-tede ilan edilerek kesinleşmiştir.

843 sayılı tahsis konusu parsel daha sonra (936, 937 ve 938) sayılı olmak üzere3 ayrı parsele ifraz edilmiş ve (936-938) sayılı parseller de aynı amaç doğrultusun-

da hükmen orman olarak tescil edilmiştir.Orman Bakanlığı tahsis amacına uygun olarak parselin etrafını dikenli tellerle çe-

virmiş ve taşınmazı koruma altına alıp bekçi görevlendirmiş, gerekli teknik, bilim-sel çalışmalarını yaparak 20.000 fidan dikmiştir.

Böylece 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 13/d maddesine tamemenuygun olarak tahsisin amacı gerçekleşmiştir.

Bu olguya rağmen, aynı Milli Emlak Genel Müdürlüğünce 26.11.1991 tarihindeBüyükşehir Belediye Başkanlığına bir yazı gönderilerek 843 sayılı parselde sarı bo-yalı kesimin konut alanı olarak kullanılması düşünüldüğünden imar planında tadilatyapılarak bu kesimin konut alanı olarak ayrılması istenmiştir.

Bu istem, Ankara Büyükşehir Belediyesi İMAR DAİRE Başkanlığının23.01.1992 tarihli yazısı ile “ANILAN PARSELDEKİ KULLANIM KARARININDEĞİŞTİRİLMESİ VE YEŞİL ALANDAN KONUT ALANINA DÖNÜŞTÜRÜL-MESİNİN PLANLAMA İLKE VE ESASLARI AÇISINDAN UYGUN GÖRÜL-MEDİĞİ” belirtilerek REDDEDİLMİŞTİR. Şöyle ki; 178 Sayılı Kanun HükmündeKararnamenin 13/d maddesine uygun olarak gerçekleşen tahsisin, amacına uygunolarak kullanıldığı ve tahsis amacının da gerçekleşmiş olması karşısında artık bualanın tekrar niteliği değiştirilip konut alanına dönüştürülmesine yasal olanak bulun-madığı tartışmasız hale gelmiştir. Maliye Bakanlığı, İmar Daire Başkanlığının bured cevabına ve yasal olanak bulunmamasına rağmen, Bakanlıkça alınmış yasal da-yanakları olan bir kaldırma kararı bulunmadığı halde, kendi kişisel tasarrufu ile14.09.1992 tarihli yazı ile 90.000 m2’lik alan için tahsisi kaldırdığını Ankara Bü-yükşehir Belediye Başkanlığına bildirmiştir.

Bu kişisel kaldırma kararının yasal dayanağı yoktur. Zira 178 Sayılı Kararname-nin 13/d maddesine göre;

a) Tahsis amacının kalkmış olması,b) Amaç dışı kullanılması gibi koşulların gerçekleşmesi gerekir. Oysa, bu koşul-

lardan hiçbiri oluşmamış, aksine amaç gerçekleşmiş, amaç dışı kullanım olmamıştır.Yazışmalar sırasında Belediye Başkanlığı tarafından tahsisin kaldırılıp kaldırıl-

madığı konusunda belediyeye bilgi verilmesi istendiği halde Milli Emlak Genel Mü-dürlüğü yazı içeriğinde değişiklik yaparak “Belediyece, tahsisin kaldırılması isten-miştir” şeklinde kesin istem varmış gibi yazıya farklı bir şekil verilerek bu istem ce-vaplandırılıyormuş gibi dayanaksız şekilde tahsisi kaldırmıştır.

Yasaya aykırı bu işleme karşılık Orman Bakanlığı Ağaçlandırma ve ErozyonKontrol Genel Müdürlüğü 13.11.1992 tarihinde Milli Emlak Genel Müdürlüğüne biryazı yazarak 90.000 m2’lik ağaçlandırma alanının tekrar konut alanına dönüştürül-mesi halinde proje alanının bütünlüğünün bozulacağını, bakım ve onarım hizmetle-rinin büyük ölçüde aksayacağını, bunun sakıncalı olduğunu belirterek bu kesimintekrar Orman Bakanlığına tahsisini istemiştir.

Bu istem ve ret yazılarına rağmen Ankara Büyükşehir Belediyesi 28.02.1994 günve 108 sayılı kararı ıle 843 sayılı parselin 90.000 m2’lik bölümü için imar planınıtekrar değiştirmiştir.

48 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 47

Page 48: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 49: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

10.08.1998 tarihinde süresi içinde ORMAN TAHDİDİNE İTİRAZ DAVASI AÇIL-MIŞTIR. Dava, tahdide itirazdır ve 6831 Sayılı Yasanın 11. maddesine göre kadast-ro sıfatıyla görev yapan Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılmış, yasa ge-reği adli kazanın yetkisinde olarak görülüp sonuçlandırılmıştır.

Bu iki olgu sonucu 937 sayılı parsel KAMU MALI NİTELİĞİNİ KAZANMIŞve tahsis esas alınarak, amacına uygun oluşmuş ORMAN VARLIĞI DA gözetilerektahdit edilip 6831 Sayılı Yasanın tanımladığı biçimde ORMAN-YANİ KAMU MA-LI KAVRAMI GERÇEKLEŞMİŞTİR.

6831 Sayılı Yasanın 1. maddesinde ormanın tarifi yapılmıştır.6831 S.Y. Md.-1: Tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaç top-

lulukları yerleriyle birlikte ORMAN SAYILIR. Bu maddeye göre emekle yetiştiri-len ağaç topluluğu ORMANDIR. Kaldı ki; emekle yetiştirme olgusu YASAL TAH-SİSLE BU AMACA YÖNELİK OLARAK KAMU MALI NİTELİĞİNİ KAZAN-MIŞ BİR TAŞINMAZDA GERÇEKLEŞMİŞTİR.

Bu nedenlerle, dava konusu 937 sayılı parselin, öncesinin memleket haritası vehava fotoğrafında ORMAN OLARAK GÖZÜKMESİ ya da 4785 Sayılı Yasa gere-ği Devletleştirilmiş orman olması zorunluluğu burada ARANMAZ. Böyle bir koşu-la burada YER YOKTUR.

KALDI Kİ; Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu müfettişlerince yapılan ihbar ve şi-kayetler üzerine gerçekleştirilen inceleme ve araştırma sonucu düzenlenen: 1)13.06.1995 tarihli Müfettiş Ş. B., 2) 08.02.2000 tarihli Müfettiş A. A. imzalı rapor-larda,

a- 178 Sayılı Kararnamenin 13/d maddesi uyarınca ağaçlandırma amacına yöne-lik olarak Maliye Bakanlığınca yapılan tahsisin kaldırılmasının YASAYA AYKIRIOLDUĞU ve kaldırılması için hiçbir neden bulunmadığı,

b- Yasada tanımı yapılan tahsis amacının ortadan kalkması, ya da amaç dışı kul-lanımın söz konusu olmadığı vurgulanmış,

c- 1164 Sayılı Arsa Ofisi Yasasının 7. maddesine göre kamu hizmetine tahsisli birtaşınmazın satışına olanak bulunmadığı açıklanarak tahsisin yasaya uygun ve doğruolduğu, buna bağlı tahdidin de yasaya uygun olduğu, orman olgusunun gerçekleşti-ği, tahsisin kaldırılması işleminin ve gerek Arsa Ofisine, gerek Arsa Ofisinin koope-ratife yaptığı satışların geçersiz olduğu açık ve kesin olarak belirtilmiş, ilgililer hak-kında suç duyurusunda bulunulmuştur.

Bu şekliyle 937 sayılı parselle ilgili olarak 178 Sayılı Kararnamenin 13/d mad-desine göre yapılan tahsisin kaldırılması için yasal hiçbir neden bulunmadığı gibi,6831 Sayılı Yasanın 1. maddesi uyarınca yapılan tahdit de yasaya uygun ve yerinde-dir.

KAMU MALI OLGUSUNUN GERÇEKLEŞMESİ VE DAYANAK YASALAR1) 178 SAYILI MALİYE BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ

HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME,Madde 13/D. Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu al-

Yukarıda değinildiği gibi 937 sayılı parselin 178 Sayılı Kanun Hükmünde Karar-namenin 13/d maddesine uygun olarak tahsisi gerçekleşip, tahsisin kaldırılması içinyasal olanak ve dayanak bulunmayıp, tahsisin kaldırılması yasaya aykırı olduğu içinimar planında yapılan değişikliğin de yasal dayanağı bulunmayacağı açıktır.

Yasaya aykırı olarak gerçekleşen bu olaylara karşın Orman Bakanlığı müşteşar-lığınca Maliye Bakanlığına gönderilen 24.08.1994 tarihli yazıda Orman Genel Mü-dürlüğünün görüşü alınmadan tahsisin kaldırılmasının yasaya uygun olmadığı, birkooperatif adına bu alanda çalışma başlatıldığı, dikilen fidanların tahrip edildiği, buyanlışlığın kamunun ve basının tepkisine yol açacağı belirtilerek 2. kez yine bu par-selin Orman Bakanlığına tahsisi istenmiştir.

Maliye Bakanı İ. A., kaldırma işleminin yasal olarak gerçekleşmediği düşüncesiile 29.03.1995 tarihinde Orman Bakanlığına gönderdiği yazıda, tahsisin kaldırılma-sının Orman Bakanlığının uygun görmesine bağlı olduğunu, bu nedenle anılan par-sele ilişkin yeniden tahsis isteminin devam edip etmediğinin, tahsis kaldırılma işle-minin uygun görülüp görülmediğinin bildirilmesini istemiştir. 22.06.1995 tarihindeOrman Bakanı H. D., şartlı vazgeçme olamayacağı nedeniyle parselin tekrar OrmanBakanlığına tahsisini istemiştir.

Tahsis yasaya uygun olarak kaldırılmadığı, yasal koşulları gerçekleşmediği hal-de sanki yasaya uygun bir tahsis kaldırma işlemi oluşmuş, kaldırmanın koşullarıgerçekleşmiş gibi Ankara Defterdarlığı tarafından 12.02.1997 gün ve 691 yevmiyeile 937 sayılı parsel Arsa Ofisine devredilmiş ve tescil işlemi yapılmıştır. Arsa Ofisi937 sayılı parseli 1 gün sonra 13.02.1997 günü G. Yapı Kooperatifine devretmiştir.Gerek 20. Hukuk Dairesinin bozma kararının gerekçesinde, gerek yukarıda açıklan-mış olduğu gibi 433.000 m2 alanındaki 843 sayılı parsel 178 Sayılı Kararnamenin13/d maddesi uyarınca Orman Bakanlığına ağaçlandırma alanı olarak tahsis edilip,uygulama nazım imar planında yine bu amaca yönelik değişiklik yapılarak gerçek-leşen bu işlemler sonucu 20.000 fidan dikilerek amacına uygun olarak kullanılanparselin hiçbir yasal gerekçesi olmaksızın davacı kooperatife intikalini sağlamakiçin tahsisin kaldırılması ve Arsa Ofisi eliyle kooperatife yapılan satışın yasa ve hu-kuk açısından hiçbir sonuç sağlamayacağı belirgindir.

Mahkemece yapılan keşiflerde bilirkişiler tarafından düzenlenen raporlarda “par-selin bir bölümüne dikilen fidanların % 60 oranında varlığını koruduğu, bir bölü-münde kısmen 10, 12 yaşlarında 0.4-0.5 kapalılıkta hayatiyetini sürdürecek vasıftadoğal çam ve sedir gençliği bulunduğu açıklanarak, kısmen memleket haritasına gö-re kısmen 6831 Sayılı Yasanın 1/G maddesine göre orman olmadığı” bildirilmiştir.Burada üzerinde durulması gereken iki husus vardır.

a) 843 sayılı iken daha sonra 3 parçaya ifraz edilen dava konusu 937 sayılı par-sel, bir bütün olarak 936-938 sayılı parsellerle birlikte 433.000 m2 olarak 178 Sayı-lı Kararnamenin 13/d maddesine göre orman yapılmak amacı ile tahsis edilmiş vebu amaç gerçekleşmiştir.

b) Orman tahdit komisyonu tarafından 6831 Sayılı Yasanın 1. maddesine göre ya-pılan sınırlandırmada tahdit içine alınmış ve 08.06.1998 tarihinde tahdit sonuçlarıaskı yolu ile ilan edilmiş, bu olgu da yasaya uygun biçimde gerçekleşmiştir.

50 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 49

Page 50: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 51: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

tındaki yerlerden kamu hizmeti için kullanılması gerekli olanları; genel, katma veözel bütçeli idarelere tahsis etmek ve TAHSİS AMACININ ORTADAN KALKMA-SI veya AMAÇ DIŞI KULLANILMASI halinde TAHSİSİ KALDIRMAK; tahsisikaldırılan taşınmaz mallar üzerinde Hazine dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarınaait yapı ve tesisleri tasfiye etmek, tasfiyeye ilişkin esas ve usulleri belirlemek.

Açıklanan madde hükmüne uygun olarak Orman Bakanlığına ağaçlandırmak su-retiyle orman oluşturulmak üzere tahsis yapılmış ve Orman Bakanlığı bu amaca uy-gun olarak 20.000 fidan dikerek, korumaya alıp etrafını çevirerek, sürekli teknik, bi-limsel çalışmayı sürdürerek tahsisin amacını gerçekleştirmiştir.

Bu olguya rağmen,a- Tahsisin amacı ortadan kalkmamış,b- Amaç dışı işlem yapılmamıştır. 0 halde, tahsisin kaldırılması için yasal sebep

ve dayanak yoktur.Kaldırma işlemi yasaya aykırı ve geçersizdir.2) Arsa Ofisi Hazineden devraldığı 937 sayılı parseli G. Yapı Kooperatifine dev-

retmiştir.OYSA, 1164 SAYILI ARSA OFİSİ YASASININ 7. MADDESİNİN SON FIK-

RASI KAMU HİZMETİNE TAHSİSLİ MALLARIN SATIŞINI KESİNLİKLEÖNLEMİŞTİR.

1164 Sayılı Arsa Ofisi Yasası - Madde 7/son: 28.12.1960 tarih ve 189 Sayılı Ka-nun kapsamına giren veya herhangi bir KAMU HİZMETİNE TAHSİS EDİLMİŞolan ARAZİ ve ARSALAR BU MADDE HÜKÜMLERİ DIŞINDADIR. Yasanın buhükmü karşısında, dava konusu parseli, kooperatife satan Arsa Ofisinin, KAMUMALI NİTELİĞİNDEKİ 937 sayılı parseli kooperatife satışı yasaya aykırıdır. Ge-rek satış, gerek kooperatif adına oluşan tapu yasal açıdan geçersizdir.

3) HAZİNEYE AİT TAŞINMAZLARIN ŞATIŞI HAKKINDAKİ 4070 SAYILIYASA KAMUYA TAHSİSLİ TAŞINMAZ MALLARIN SATIŞINI ÖNLEMIŞTİR.

4070 Sayılı Yasa-Madde 11/b: Kamu hizmetine tahsis edilmiş veya fiilen buamaçla kullanılan taşınmaz mallarda bu yasadaki satışla ilgili hükümler uygulan-maz.

4070 Sayılı Yasanın açıklanan hükmü karşısında kamu hizmetine tahsis edilmişve kamu malı niteliğini almış olan 937 sayılı parselin satışı olanaksızdır. Davacı ko-operatife yapılan satış bu olgu içinde yasaya aykırı ve geçersizdir.

4) 2886 SAYILI DEVLET İHALE KANUNU YİNE KAMU MALLARININSATIŞINI ÖNLEMİŞTİR.

2886 Sayılı Kanun - Madde 74: Tarihi ve bedii değeri olanlar hariç Hazineninözel mülkiyetindeki yerlerin satışı, kiraya verilmesi, trampası ve mülkiyetin gayriayni hak tesisi ile, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin kiraya verilmesi,mülkiyetin gayri ayni hak tesisi esastan, Maliye Bakanlığınca çıkarılacak yönetme-likle belirlenir.

Bu maddeye dayanılarak Maliye Bakanlığınca çıkarılan Yönetmeliğin 58/c fıkra-

sına göre, tahsisli taşınmaz mallar,58/e fıkrasına göre, orman alanları içindeki taşınmaz malların nitelikleri değiş-

medikçe SATIŞI YASAKTIR.937 sayılı parsel, kamu malı ve ormandır; niteliğini korumaktadır. 0 halde, satı-

lamaz.Bununla ilgili ihale, satış ve oluşan tapu geçersizdir, yapılan işlemler hukuka ve

yasaya aykırıdır.5) 6831 Sayılı Yasanın 17/1-2 maddesi orman bütünlüğünü koruyan bir madde-

dir ve (kamu hizmeti) hariç her türlü inşaatı önlemiştir. Şöyle ki; 937 sayılı dava ko-nusu parsel 936 ve 938 sayılı parsellerin ortasında yer almış orman parselidir.

Bu parsel konut alanı haline geldiğinde, 936-938 sayılı parsellerle 937 sayılı par-selin oluşturduğu ORMAN BÜTÜNLÜĞÜ BOZULACAK ve ORMANLARIN TA-MAMI, (Bina - yol- sosyal tesis - otopark) gibi birimlerle tahrip olacaktır. 0 halde,937 sayılı parselin konut alanına dönüşmesine değinilen yasa hükmü izin vermez.

6) Medeni Yasanın 932. maddesi YOLSUZ TESCİLİ ÖNLEMİŞTİR.M.Y. Md. 932: Bir ayni hak tapu siciline yolsuz olarak kaydedilmiş ise, bunu bi-

len veya bilmesi lazım gelen üçüncü şahıs bu tescile istinat edemez.Yolsuz tescil, haksız veya lüzum ifade etmeyen hukuki bir tasarruf mucibince ya-

pılan tescildir. Böyle bir tescilden dolayı bir ayni hakkı ihlal edilen kimse doğrudandoğruya suiniyet sahibi üçüncü şahıslara karşı tescilin yolsuzluğunu iddia edebilir.

Dava konusu 937 sayılı parsel 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 13/dmaddesi uyarınca Orman Bakanlığına - ağaçlandırma amacı ile tahsis edilip, buamaca uygun orman oluşturularak 6831 Sayılı Orman Yasasının 1. maddesine göretahdit içine de alınmakla iki aşamalı olarak KAMU MALI (ORMAN) NİTELİĞİNİKAZANMIŞTIR. Bu taşınmazın konut alanına dönüştürülmesi için Milli Emlak Ge-nel Müdürlüğünce (tahsisin) kaldırılması hiçbir yasal ve hukuki gerekçeye dayan-madığı için geçersizdir. Bu geçersiz tasarrufla bu parselin Hazinece Arsa Ofisine sa-tılması ve Arsa Ofisi adına konut alanı amacının gerçekleşmesi için oluşan tapu kay-dı ve Arsa Ofisi tarafından da G. Yapı Kooperatifine satışı ile bu satışla oluşan ko-operatif tapusu geçersizdir. Zira geçersiz tasarrufla oluşmuş hukuki ve yasal değeriolmayan kayıtlardır.

Yukarıda açıklanan bütün bu nedenlerle,a- 937 sayılı parsel 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca orman ol-

mak üzere Orman Bakanlığına tahsis edilmiştir.b- Amaç gerçekleşmiş, orman sayılan taşınmaz 6831 Sayılı Yasanın 1. maddesi

uyarınca tahdit içine alınmış ve 937 sayılı parsel kamu malı niteliğini tahsis ve tah-ditle kazanmıştır.

c- Kamu malı niteliğini kazanan 937 sayılı parselin bu niteliğinin değiştirilmesi-ne, konut alanına dönüştürülmesine yasal olanak yoktur.

d- Tahsisin kaldırılması ve gerek Arsa Ofisine yapılan satış, gerek Arsa Ofisinindavacı kooperatife yaptığı devir ve satışlar yasalara aykırıdır, geçersizdir.

52 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 51

Page 52: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 53: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

Arsa Ofisi tapusu ve kooperatif tapusu yolsuzdur. Yasal geçerliliği, hukuki değe-ri yoktur.

e- 5 milyon nüfuslu Başkent Ankara etrafında oluşturulan yeşil kuşak projesi,tüm kent için yaşamsal değeri büyük bir olgudur. Sosyal, biyolojik, coğrafi, kültürelve ekonomik değeri büyük olan 937 sayılı parselin amaç dışına çıkılarak konut ala-nına dönüştürülmesi için tahsisin kaldırılması - imar planının değiştirilmesi yolun-daki tasarruflar geçersiz olup, bu tasarruflar sonucu davacı S.S. G. Yapı Kooperati-fine satış suretiyle oluşan tapunun yasal ve hukuki değerinden söz edilemez. Bunadayanılarak yapılmış orman tahdidinin iptali yoluna gidilemez. 937 sayılı parselKAMU MALI ORMAN NİTELİĞİNİ KAZANMIŞTIR. Hangi nedenle olursa ol-sun, özel mülk ve kültür arazisine (konut alanına) dönüştürülmesine, satışına, kişi yada kurumlara devir edilmesine, tapu oluşturulmasına yasal olanak yoktur.

Yukarıda yazılı gerekçelere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen özeldaire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasa-ya aykırı bulunduğundan yerel mahkeme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle orman yönetiminin temyiz itirazlarınınkabulü ile direnme kararının özel daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen ne-denlerden dolayı HUMY.’nın 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek ha-linde peşin alınan temyiz harcının geri verilmesine, 12.12.2001 gününde oyçokluğuile karar verildi.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULUTarih: 23.1.2002 Esas: 2001/20-1168 Karar: 2002/2

Hiçbir Sabit Nokta Alınmadan Hayali Çizilen Tek

Bir Orman Sınır Noktasından Hareketle Düzenlenen

Bilirkişi Raporunun Hükme Dayanak Yapılamayacağı

ÖZET: Davacı orman idaresi, ihtilaf konusu taşınmazın kesinleşen orman tahdidiiçinde kaldığı iddiasıyla kadastro tespitine itiraz davası açmıştır. İhtilaf ko-nusu taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce kesinleşmiş ormankadastrosu bulunmaktadır. Hiçbir sabit nokta alınmadan hayali çizilen tekbir orman sınır noktasından hareketle düzenlenen bilirkişi raporu hükmedayanak yapılamaz. Mahkemece yapılacak iş, önceki bilirkişiler dışında üçkişiden oluşacak bilirkişi kurulu oluşturmak; bilirkişilerden orman haritasıile kadastro paftası ölçeklerini eşitleyen, bir biri üzerine aplike ederek en azdört veya beş orman sınır noktasını gösteren rapor almak ve bundan sonra

tüm delilleri değerlendirip karar vermekten ibarettir. İlgili Mevzuat: 3402SK. madde 9, 16.

Taraflar arasındaki "Kadastro tesbitine itiraz" davasından dolayı yapılan yargıla-ma sonunda; Çameli Kadastro Mahkemesince davanın reddine dair verilen 6.9.2000gün ve 1999/90 E. 2000/158 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafındanistenilmesi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 22.2.2001 gün ve 2001/563-1466sayılı ilamı ile (...Kadastro sırasında K. Köyü 180 ada 28 parsel sayılı 380.97 m2 yü-zölçümündeki taşınmaz, 27.8.1949 tarih ve 1943 nolu tapu kaydı ile davalı adınatesbit edilmiştir. Davacı orman yönetimi, 1970 yılında kesinleşen orman tahdidiiçinde kaldığı iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece, davanın reddine ve dava konu-su parselin davalı Bekir adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı ormanyönetimi tarafından temyiz edilmiştir.

Dava kadastro tespitine itiraz niteliğindedir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 9.6.1970 tarihinde

yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır.Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki, bir

örneği dosyada yer alan tahdit haritasında 648-649-650 nolu orman sınır noktaları-nı birleştiren hat ile karara dayanak alınan bilirkişi tarafından düzenlenen krokide,aynı noktaları birleştiren hat arasında benzerlik yoktur. Tahdit haritası ile kroki çe-lişkili olup, mahkemece bu yön üzerinde durularak çelişki giderilmemiştir. Tahditharitası ile çelişen krokiye dayanılarak hüküm kurulamaz.

Bu nedenle, mahkemece, önceki bilirkişiler dışında serbest orman mühendisleriarasından seçilecek üç uzman orman yüksek mühendisi bulunamadığı takdirde, or-man mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen me-murundan oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte kesin-leşmiş tahdit haritası ve tapulama paftası sağlıklı bir biçimde zemine uygulanıp, çe-kişmeli taşınmazın tahdit hattına göre konumu, duraksamaya yer vermeyecek biçim-de saptanmalı; bilirkişilere tahdit hattı ile irtibatlı müşterek kroki düzenlettirilmelive oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin,eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usul veyasaya aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yenidenyapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davacı idare vekili

Hukuk Genel Kurulu KararıHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildi-

ği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:Özel Daire ile mahkeme arasındaki uyuşmazlık, bu yerde bulunan kesinleşmiş

orman kadastro harita ve tutanakları uygulamasının hükme yeterli olup olmadığı ko-nusundadır.

Kural olarak, kesinleşmiş orman kadastrosu bulunan yerlerde, bir yerin ormansayılan yerlerden olup - olmadığı kesinleşmiş tahdit haritasının o yere uygulanmasısuretiyle belirlenir. Somut olayda, çekişmeli taşınmazın bulunduğu K. Köyünde, ka-

54 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 53

Page 54: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 55: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

dastro tesbit tarihinden önce, 1969 yılında yapılan ve 09.06.1970 tarihinde kesinle-şen orman kadastrosunun varlığı tartışmasızdır. Mahkemece 11.08.2000 tarihindeyapılan keşif sırasında dinlenen yerel bilirkişi "aradan çok zaman geçtiği için OTSnoktaları kaybolmuştur, tahdit tutanağında bahsi geçen Muharrem ve Ali’nin tarla-ları yukarıda bahsettiğim komşu taşınmazlardır" biçiminde beyanda bulunmuştur.Dava dosyasına fotokopi örneği getirtilen ve keşifte okunduğu bildirilen 06.06.1969tarihli orman tahdit tutanağının dava konusu taşınmazla ilgili bölümü "...Muhar-rem’in tarlasının kuzeybatı ve güney sınırları takip edilerek, Ali’nin tarlası ile birleş-tiği güneybatı köşesindeki beton kazığa 649 nolu OTS yazıldı" şeklindedir. Tutana-ğın bundan sonraki satırı silinmiş olduğundan takip edilen sınır hattının yönü anla-şılamamaktadır.

Dava konusu 28 parsel numaralı taşınmazın öncesi 19, 20, 21, 22, 27, 29 ve 54numaralı parsellerle bir bütün halinde iken ifraz edilmiş ve bu parsellere toprak tev-zi (2) parsele ait Ağustos 1949 tarih 1943 numaralı tapu kaydı revizyon görmüştür.Yine tahdit tutanağında tanımlanan Ali’nin tarlası toprak tevzi (1) numaralı parselolup, güneybatıdaki 23, 24, 25, 30, 46, 47 numaralı kadastro parselleridir. O parsel-lere Ali adına olan toprak tevzi Ağustos 1949 tarih 1419 numaralı tapu kaydı uygu-lanmıştır. Tahdit tutanağında yazılı Muharrem’in tarlası batıdaki 50, 51, 52, 53 nu-maralı parsellerdir ve Muharrem adına yazılı Ağustos 1949 tarih 1953 numaralı ta-pu kaydı uygulanmıştır. Bilirkişi raporunda 649 OTS işaretlenen yere, toprak tevziharitasında "ormanlık" yazılmış, bu yerde orman tahdit tutanağında yazılı Ali veMuharrem’in tarlası bulunmamaktadır. Bilirkişilerin 649 orman tahdit sınırından650 orman tahdit sınırına doğru çizdikleri hattı dereyi takip ederek güneyden kuze-ye doğru devam ettirdikleri halde 1/10000 ölçekli orman kadastro haritasında aynı649-650 orman tahdit sınır noktaları güneybatıdan kuzeydoğuya doğru devam et-mektedir. Kadastro paftası 1/1000, orman tahdit haritası ise 1/10000 ölçeklidir. Öl-çekler eşitlenmemiş, mahkeme ve Yargıtay’ın denetimine olanak verir rapor düzen-lenmemiştir. Hiçbir sabit nokta alınmadan hayali çizilen tek bir orman sınır nokta-sından hareketle düzenlenen bilirkişi raporu hükme dayanak yapılamaz.

O halde, orman tahdit tutanağı eksiksiz olarak getirtildikten sonra özel daire boz-ma kararında belirtilen yöntemle oluşturulacak üç kişilik bilirkişi heyeti aracılığıylaorman kadastro harita ve tutanağı sağlıklı bir biçimde yerine uygulanıp, bilirkişiler-den orman kadastro haritası ve kadastro paftası ölçekleri eşitlenip, birbiri üzerineaplike edilerek bilirkişilerden en az 4 ya da 5 orman sınır noktaları gösterilmek su-retiyle mahkeme ve Yargıtay denetimine uygun, ilmi veriler bulunan rapor alınmalı,bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilme-lidir. Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmakgerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnmekararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davacı idare vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararı-nın yukarıda belirtilen ve özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayıHUMK.’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşinharcının geri verilmesine, 23.01.2002 gününde yapılan ikinci görüşmede oybirliğiile karar verildi.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULUTarih: 23.1.2002 Esas: 2001/21-1176 Karar: 2002/3

Ödeme Emrindeki Faiz İsteminin İptali Talebi - Gecikme Zammına Faiz Yürütülebileceği

ÖZET: Uyuşmazlık, gecikme zammını süresinde ödemeyen ve temerrüde düşenborçludan ödemediği gecikme zammı için gecikme faizi istenip istenemeye-ceği noktasında toplanmaktadır. Gecikme zammı faiz olmayıp bir tür gecik-me tazminatıdır; medeni ceza niteliğindedir. Bu nedenle faize faiz yürütüle-meyeceği kuralının gecikme tazminatı için uygulanmayacağı açıktır. Somutolayda, tahakkuk ettirilen gecikme zammı tutarı, borçlu işverene tebliğ edi-lerek işveren temerrüde düşürülmüştür. Açıklanan nedenlerle, gecikme zam-mına, tebliğ tarihinden yasal faiz istenebileceğinden, davanın reddine kararverilmesi gerekirken aksi yönde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır. İlgi-li Mevzuat: 506 SK. madde 80, BK. madde 101.

Taraflar arasındaki "ödeme emrindeki faiz isteminin iptali" davasından dolayı ya-pılan yargılama sonunda; Balıkesir İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen5.12.2000 gün ve 75-117 sayılı kararın incelenmesi davalı kurum vekili tarafındanistenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 11.6.2001 gün ve 2001/4373-4633 sayılı ilamı ile, (...SSK.’nun, işveren davacı için tahakkuk ettirdiği 11/1995 dö-nemine ait prim borcu ile bu borcun 31.5.1999 tarihine kadar ödenmemesinden kay-naklanan gecikme zammı tutarını gösteren yazı işverene 17.5.1999 tarihinde tebliğedilmiş, yazıda "borcun 7 gün içinde ödenmesi gerekir. Ödenmeyen borcun aslınaödendiği tarihe kadar gecikme zammı, gecikme zammına ise tebliğ tarihinden itiba-ren faiz tahakkuk ettirilecektir" denilerek tebliğ tarihinden sonra ödeme yapılmadı-ğı takdirde, bu tarihte temerrüde düşen işverenin, bu tarihten sonra icra takibine esasolan ödeme emrinin düzenlenişine kadar prim için gecikme zammı tahakkuk etmişve belirli kurum alacağı haline gelmiş olan gecikme zammına ise faiz yürüteleceğibelirtilmiş bulunmaktadır. Böylelikle gecikme zammına yürütülen faiz, gecikmezammının tahakkuk ettiği süreyi içermemekte, gecikme zammının işverene tebliğedildikten sonraki icra takibine kadar geçen süreyi kapsamaktadır.

506 Sayılı Yasanın 80. maddesi uyarınca gecikme zammına gecikme zammı uy-gulanması, prim ya da konut edindirme yardımlarına faiz istenmesi olanaksızdır.Ancak gecikme zammı faiz olmayıp bir tür gecikme tazminatıdır; medeni ceza nite-liğindedir. Bu konudaki yargısal görüşler (Çemberci S.S.K., Şerhi S. 637, İşverenSosyal Politika S. 196; 22.11.1991 tarih 5/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) aynıdoğrultudadır. Bu nedenle faize faiz yürütülemeyeceği kuralının gecikme tazminatıiçin uygulanmayacağı açıktır. Tahakkuk ve takip belgesinde belirtilen tarihe kadar

56 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 55

Page 56: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 57: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

tahakkuk ettirilen gecikme zammı tutarı, borçlu işverene tebliğ edilmiş, muaccel ha-le gelmiş olan gecikme zammı konusunda gecikme zammı tutarının işverene tebliğtarihinde Borçlar Yasasının 101/1. maddesi gereğince işveren mütemerrit olmuştur.Bu nedenle borç yazısında belirtilen gecikme zammı için borcun tebliğ tarihinden,başka bir anlatımla işverenin mütemerrit olduğu tarihten itibaren faiz istenmesindeyasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.

Sonuç olarak borç yazısında belirtilen gecikme zammı tutarına, yazının tebliğ ta-rihinden itibaren yasal faiz istenebileceğinden, davanın reddine karar verilmesi ge-rekirken kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir ...)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama so-nunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalı kurum vekiliHukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresınde temyiz edildi-ği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, boz-ma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da be-nimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilme-si usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalı kurum vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararı-nın özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 23.1.2002 gününde oyçokluğu ile karar veril-di.

Karşı Oy Yazısı506 Sayılı Yasa’nın 80. maddesinde öngörülen primin süresinde ödenmemesi ha-

linde tahakkuk ettirilen "gecikme zammı"nın hukuki niteliğinin ne olduğu konusun-da uyuşmazlık bulunduğu açıktır.

Davalı idare, 506 Sayılı Yasa’nın 80. maddesi uyarınca tahakkuk ettirdiği primborcu ile borç aslının 31.5.1999 tarihine kadar ödenmemesi nedeniyle oluşan gecik-me zammı tutarını gösteren yazıyı borçlu işverene tebliğ ettirerek "borcun 7 güniçinde ödenmesi aksi halde ödenmeyen borcun aslına, ödendiği tarihe kadar gecik-me zammı ve gecikme zammına da tebliğ tarihinden itibaren faiz tahakkuk ettirece-ğini" bildirmiş ve davacı yanca da diğer itirazları yanında gecikme zammına ayrıcafaiz yürütülemiyeceği düşüncesi ile bu davayı açtığı anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlığın konusunun, gecikme zammını süresinde ödemeyen ve temerrüdedüşen borçludan ödemediği gecikme zammına ayrıca gecikme faizi yürütülüp yürü-tülmeyeceği noktasında toplandığı görülmüştür.

Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmelerde çoğunluk, prim ödemelerindeki gecik-meleri önlemek ve primleri zamanında toplamak amacıyla gecikme zammının ön-görüldüğünü, bunun hukuki vasfının bir medeni ceza, tazminat olduğu görüşü ilerisürülmüştür. Oysa uygulama ve öğretide baskın görüş olarak, temerrüt (gecikme) fa-izinin, borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzeri-

ne kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetin-de varlığını sürdüren, alacaklının zararın varlığını ve miktarını ve borçlunun kusu-runu ispat zorunda kalmaksızın borçlunun ödediği ve miktarı yasalarla belirlenmişasgari, maktu bir tazminat olduğu kabul edilmektedir. Bu tarifin aynı zamanda ge-cikme zammını da içerdiği bir gerçektir. (Bkz. Dr. Becker, İsviçre Medeni Kanunuşerhi, Borçlar Kanunu, Fasikül IV, sh.5 Dr. S. Özkök Çevirisi, A.Von Tuhr, Cilt 1-2sh.617, C.Edeğe Çevirisi, Dr.Nami Barlas, Para Borçlarının İfasında Borçlunun Te-merrüdü ve Temerrüt Açısından Düzenlenen Genel Sonuçlar İst.1992 sh.127 vd,Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.6.1997 gün E.1997/11-278 K.529).

Gecikme zammı, temerrüt (gecikme) faizi kavramlarının yasalarımızda itinasızbir şekilde kullanıldığı bir gerçektir. Yürürlükten kalkan MK., BK., TK. ve 506 Sa-yılı Yasanın bir çok yerinde,

Temerrüt Faizi (TK. 407-529-898-962)Gecikme Faizi (TK. 141 Kenar Başlığı)Geçmiş Günler Faizi (BK. 103-104)Geçmiş Gün Faizleri (MK. 860)Geçen Günlerin Faizleri (MK. 790)Kanuni Faiz (TK. 141-166)% 10 Hesabı ile Faiz (TK. 637-638)% 10 Faiz (TK.722)Vade Gününden İtibaren Faiz (TK. 1167)Gecikme Zammı (506 Sayılı Yasa md. 80)Gecikme Tazminatı (634 Sayılı Yasa 20. md.)Gecikme Zammı (1512 Sayılı Yasa 120. md.)% 1 Gecikme Zammı (625 Sayılı Yasa 35.md.) ifadeleri yer almıştır.Gecikme zammının, gecikme faizinden farklı olup olmadığının tespitinden önce

benzer bazı kurumlarla karşılaştırılması gerekir.Bilindiği gibi cezai şart, esas borca bağlı olarak vücuda gelen ve borçlunun bor-

cunu ifa etmemesi veya geç yerine getirmesi veyahut noksan ifa etmesi ve nihayetşart kılınan mahalde ifa etmemesi halinde, alacaklıya muayyen bir meblağı çoğunluk-la bir miktar paranın tediyesi şartını kapsayan bir taahhüttür (Bkz.BK. 158-161). Ge-cikme zammı kanun ile kabul edildiği halde, cezai şart bir hukuki muameleye daya-nır. Gecikme zammında bir para borcunun geç ödenmesi söz konusudur. Cezai şartise para borçlarının yanında akdin icra edilmemesi, noksan olarak icrası, akdin mu-ayyen zamanda ve şart kılınan mahalde icra edilmemesi hallerinde de sözleşme ilekabul etmek mümkündür. Hatta Federal Mahkeme, cezai şartta asıl gayenin teminatolduğunu kabul etmektedir (ATF 41 II 144; jdt 1915/450; ATF 46 II 401 jdt1921/108.)

Esasen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında gecikme zam-mının cezai şart olmadığı konusu oybirliği ile kabul edilmiş olup çoğunluk, gecik-

58 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 57

Page 58: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 59: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

me zammının yasaya konulmuş medeni ceza olduğu görüşünü savunmuştur. Kavramkargaşasının ortadan kaldırılması için bazı kavramların açıklanmasında fayda görül-müştür. Gecikmeden doğan zarardan dolayı gecikme tazminatının isteneceği konu-sunda da bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Borçlanılan edimin gecikerek de olsaaynen ifası, bazı hallerde alacaklının gecikme yüzünden uğradığı zararı karşılama-ya yetmez. Bu nedenle alacaklı, borçludan aynen ifa yanında gecikme dolayısıylauğramış olduğu zararın tazminini isteyebilir. Gecikmiş ifa ile birlikte gecikme taz-minatının istenmesine engel yoktur. Burada alacaklının gecikme dolayısıyla uğradı-ğı zarara, gecikme zararı, bu zararın giderilmesi için ödenecek tazminata ise gecik-me tazminatı denir. Öğretide Prof. Dr. Akar Önal hariç hiç kimse gecikme zammı-nın gecikme faizi dışında bir tazminat türü olduğunu ileri sürmemiştir (Bkz. Teki-nay/Akman/Burcuoğlu/Altop Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler 7. Baskı,1993 sh.911-926, Prof.Dr.Fikret Eren Borçlar Hukuku Genel Hükümler 5. Bası1088-1092)

Dr. Akar Öcal, Gecikme Faizine İlişkin 1965 baskılı değerli eserinin 35. sahife-sinde gecikme zammı ve gecikme faizini karşılaştırırken "Bazı kanunlarda gecikmezammı ile gecikme faizi arasında benzerlik varsa da, gecikme zammı gecikme faizideğildir. Gecikme zammında da bir para borcunun geç ödenmesi bahis konusudur.Zam, işte bu geç ödemeyi önleyecek bir tedbir mahiyetindedir. Bu zam bir hukukimuamele ile kabul edilmişse, cezai şart mahiyetinde olur. Fakat böyle bir kayıt ka-nun tarafından kabul edilirse cezai şart bahis konusu olamayacağından buna gecik-me zammı tabirini kullanıyoruz. Gecikme zammında bir zaman unsuru bulunmadı-ğından faiz karakteri yoktur. Gecikme faizi talebinde bulunabilmek için borçluyu te-merrüde düşürmek gerektiği halde, gecikme zammında buna lüzum yoktur" demek-tedir. Bu görüş yukarıda anılan değerli öğretim üyeleri dışında Dr. Nami Barlasa.g.e. Sh.167 vd. "Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 14.5.1985 tarih ve 3203 Sayılı Ka-nunla değişik 80. maddesinde kurumun prim alacakları için genel kuraldan ayrılanbir temerrüt faizi düzenlemesine yer verilmiştir. Buna göre, işveren işçinin ücretin-den keseceği prim tutarını kendi payına isabet eden prim miktarı ile birlikte en geçertesi ayın sonuna kadar kuruma ödemek zorundadır. (md.80/f.l) Bu yükümlülüğüyerine getirmeyen işveren, sürenin dolumundan itibaren borcun ödenmesine kadargeçen süre için Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda kabul edilengecikme zammı oranı üzerinden gecikme zammı ödemek durumunda kalır (md.80/f. III, IV). Her ne kadar burada gecikme zammından söz edilmekte ise de, primborcunun zamanında ödenmemesi halinde kurumca talep edilebilecek karşılık, Ka-mu Hukuku karakterli bir para alacağı için öngörülen temerrüt faizinden ibarettir"

Yine Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 20. maddesinin 13.4.1983 tarih ve 2814 SayılıKanunla değişik ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan hükme göre, kendi pa-yına düşen genel gider veya avans tutarının tamamını zamanında ödemeyen kat ma-liki, ödemede geciktiği günler için aylık yüzde on oranında gecikme tazminatı öde-mekle yükümlüdür hükmü getirilmiştir. Gecikme karşılığında ödenmesi gerekenmeblağ kanunda "gecikme tazminatı" olarak adlandırılmış ise de, burada söz konu-su olanın temerrüt faizi olduğu kabul edilmektedir. (Bkz. Prof. Dr.Abdulkadir Arpa-cı, Türk Hukukuna Göre Kat Mülkiyetinde Yönetim, Doktora Tezi İst.1984 sh.279,

Prof. Dr. Hayri Domaniç, Ticaret Hukukunun Genel Esasları 4.Bası İst. 1988 sh.44)Konu daha öncede Yargıtay’da gündeme gelmiştir. Elektrik tüketim bedellerinin

süresinde ödenmemesi nedeniyle tahakkuk ettirilen gecikme zammı ile birlikte te-merrüt faizi istenip istenmeyeceği konusunda Yargıtay Daireleri arasında görüş ay-kırılığı doğmuş ancak YİBK.’nun 19.11.1993 gün, E.1991/6 K.1993/1 sayılı kararıile İçtihadı Birleştirmeye gerek bulunmadığına karar verilmiştir. Bunda Yargıtay uy-gulamasının etkili olduğu anlaşılmaktadır. Y. 11. H.D.’si 6.10.1987 gün, E.1987/485K.1987/5057, aynı dairenin 15.10.1990 gün, E.1989/5957 K.1990/6508 sayılı karar-larında özetle "TEK tarifelerinde sözü edilen gecikme zammı, cezası, hukuki yön-den özel bir temerrüt faizi niteliğindedir. Gecikme zammı uygulanan devre için ay-rıca temerrüt faizi yürütülemez” denilerek uygulamaya yön verilmiş, bunun üzerineTEK Genel Müdürlüğü 17.6.1988 ve 1004 sayılı genelgesi ile borcunu süresindeödemeyen müşterilere sadece gecikme zammı uygulanması ayrıca temerrüt faizi uy-gulanmaması benimsenmiş ve bu uygulama bugüne kadar sürdürülmüştür.

Türkiye Denizcilik İşletmeleri Kıyı Emniyeti tarafından 1990 tarihinde yayınla-nan ve halen yürürlükte olan Fener ve Tahlisiye Ücretleri Tarifesinin 14. maddesin-de Türk Boğazlarından geçen gemilerin ödeyecekleri ücret konusunda hükümler ko-nulmuştur. Buna göre fenerler ve tahlisiye ücretlerini tarifede gösterilen müddetiçinde veya tarife hükümlerinin icap ettirdiği usul, şekil ve tarzda ödemeyen gemi-ler borçlarını ödememe bakımından kaçak addolunur ve haklarında aşağıdaki yazılıişlemler yapılır. 1- Ödeme süresinin bitiş tarihini takibeden günden itibaren 30 tak-vim günü içinde yapılan ödemeler esas ücrete %12 ilavesiyle, 2- Ödeme süresininbitiş tarihinden itibaren 31-60 güne kadar sürelerdeki ödemelerde esas ücrete %50ilavesiyle, müteakip her 30 güne kadar geçen sürelerdeki ödemelerde ise esas ücretüzerinden (%50 cezaya ek olarak) %12 ilavesiyle tahsil olunur. Bu tarifenin yasal birdüzenleme olduğu açıktır. Yargıtay Özel Dairesi "bu gibi hallerde davalıya bildirimyapılmadan (Tarifeye göre esasen bildirime gerek yoktur) asıl ücret üzerinden hesapedilen ceza ve onlara ilave edilen %12 oranları bir cezai şart olmayıp tarifenin 14/1-2 maddesinde yazılan ceza ve ilave cezalar bir bütün olarak ağırlaştırılmış gecikmefaizi niteliğinde bulunduğundan bu miktarlara ayrıca temerrüt faizi yürütülmez" Yar-gıtay 11. H.D. 9.11.1995 gün ve 1995/7316-8422, aynı dairenin 28.6.1996 gün1996/3794-4807, aynı dairenin 30.9.1996 gün ve 1996/4841-6249

Bilindiği gibi 3917 Sayılı Yasa ile değişik 506 Sayılı Yasanın 80. maddesinde,kurum alacağını geç ödeyenlere uygulanacak gecikme zammı veya gecikme faizikonusunda bir hüküm konulmamıştır. Yasada prim dahil kurum alacaklarının tahsi-linde 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun Hükümlerininuygulanacağı öngörülmüştür. 6183 Sayılı Yasa kapsamında kurumca takip ve tahsiledilecek alacaklar:

a) Sigorta primlerinden,b) İdari para cezalarından,c) Sosyal yardım zammından,d) Kira sözleşmelerinden,e) 3320 ve 3417 Sayılı Yasalar uyarınca kurumca takip ve tahsil edilen konut

60 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 59

Page 60: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 61: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

edindirme yardım tutarları ila tasarruf kesinti ve katkı tutarlarından,f) 6183 Sayılı Yasanın uygulanmasından doğan ilam, haciz, depo vs. masrafların-

dan oluştuğu yasada belirtilmiştir. 7.6.1994 gün ve 3995 Sayılı Yasanın 4. maddesiile 4792 Sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Yasasının "Kurum gelirlerine ilişkin" 19.maddesindeki düzenlemeye göre, kurum gelirlerinin süresinde ödenmemesi duru-munda bunun kurum alacağına dönüşeceği ve 6183 Sayılı Yasanın 51. maddesinegöre kamu alacağı niteliği taşıyan bu gelirlere gecikme zammı uygulanacağı belir-tilmiştir. Ancak yukarıda anılan hiçbir yasada gecikme zammına ayrıca gecikme fa-izi (temerrüt faizi) yürütüleceğine ilişkin bir hüküm yer almamıştır. Yorum yoluylagecikme zammına ayrıca temerrüt faizi yürütülemez.

6183 Sayılı Yasanın değişik 51.maddesi uyarınca Bakanlar Kurulu’nca alınan ve9.7.1998 tarihli, 23397 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 3.7.1998 gün ve 98/11331sayılı kararda; yayımı tarihinden geçerli olmak üzere vadesinde ödenmeyen ammealacaklarına uygulanacak gecikme zammının, vadenin bitim tarihinden itibarenHER AY İÇİN AYRI AYRI %12 olarak uygulanacağı öngörülmüştür.

Yine Bakanlar Kurulunun Resmi Gazetenin 5.2.2002 günlü nüshasında yayınla-nan 28.1.2002 gün 2002/3550 sayılı kararına göre, "6183 sayılı Amme Alacakları-nın Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 4369 Sayılı Yasayla değişik 51.maddesinindördüncü fıkrası ile Bakanlar Kuruluna verilen yetkiye istinaden aynı maddenin bi-rinci fıkrasında yer alan gecikme zammı nispeti HER AY İÇİN AYRI AYRI uygu-lanmak üzere %7 olarak belirlenmiştir." Görüldüğü gibi Bakanlar Kurulu her iki ka-rarında gecikme zammının her ay ayrı ayrı ödeneceğini başka bir ifade ile asıl borçartı %7 gecikme faizi toplanıp bu ikisinin toplamı üzerinden yeniden gecikme zam-mı yürütülemeyeceğini kabul etmiştir. Bu düzenleme ile Bakanlar Kurulu BK.104/son maddesindeki ilkeyi tekrar ederek bileşik gecikme zammını, başka bir an-latımla gecikme zammına ayrıca gecikme zammı yürütülmeyeceğini benimsemiştir.Bu düzenleme dahi Bakanlar Kurulunun gecikme zammını açıkça gecikme faizi ola-rak gördüğüne bir kanıt olarak görülmelidir. Ayrıca 1998 tarihli Bakanlar KuruluKararında gecikme zammı yıllık % l44, 2002 tarihli Bakanlar Kurulu Kararında yıl-lık % 84 olarak kabul edildiğine göre, bu tutarların 3095 Sayılı Yasanın 4489 SayılıYasa ile değişik 1 ve 2. maddesi ve bu yasa uyarınca Merkez Bankasının Resmi Ga-zete’nin 30.12.1999 gün ve 23922 sayılı kararında yazılı ve halen yürürlükte olanhükümlerine göre temerrüt (gecikme) faizi, reeskont işlemleri için yıllık % 60, avansişlemleri için yıllık %70 olarak uygulandığına göre, prim borcunu süresinde ödeme-yenlere uygulanacak bu hükümler prim borçlarının zamanında ödenmesi için yeter-li zorlayıcı nedenler olarak görülmelidir.

Aksinin kabulü halinde gecikme zammına faiz yürütülmesi durumunda ikisininmiktarının somut olayın meydana geldiği tarih itibariyle % 204 oranında olacağı an-laşılmaktadır.

"Gecikme zammı" kavramı çoğunluğun benimsediği şekilde Genel Kuruldançıktığına göre uygulamada gecikme zammı medeni ceza, tazminat olarak kabul edil-diği için, elektrik, telefon, doğalgaz gibi benzeri alacaklara da uygulanması gerekti-ği sonucuna varılabilecektir. Eğer bu alacaklar için farklı bir yorum getirilirse bu kez

kavram kargaşası genişleyecek ve hukuksal olmayan sonuçlar çıkabilecektir. Karzakitlerinde, banka kredi sözleşmelerinde gecikme zammı faiz kabul edilmediğindencezai şart, gecikme zammı ve avans faiz oranları ayrı ayrı yer alacak, borçlunun te-merrüdü halinde çıkacak miktar borçlunun yıkımına, kredilerin pahalılaşmasına vedolayısıyla enflasyonun yükselmesine neden olacaktır. Bunların toplamı % 500’lerevaracaktır.

Yukarıda açıklanan gerekçelere ve bugünkü uygulamalara ve öğretide çoğunlu-ğun kabulüne göre gecikme zammı medeni bir ceza, tazminat olmayıp bir nevi te-merrüt faizi olduğundan sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.

İhsan DEMİRKIRAN - Birinci Başkanvekili

YARGITAY HUKUK GENEL KURULUTarih: 23.1.2002 Esas: 2002/10-36 Karar: 2002/5

Rücuan Tazminat Talebi - Maluliyet Oranına İtirazın Somut Verilere Dayanması Gerektiği

ÖZET: Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremez hale giren sigortalıya bağlanangelir ve yapılan masraf nedeniyle uğranılan kurum zararının işverenden rü-cuan tahsili talebine ilişkindir. Davalı, sigortalının maluliyet oranının yeni-den tespit edilmesi gerektiğini savunmuştur. Maluliyet oranına mahkemesafhasında da itiraz edilebilir. Bu durumda mahkemece, maluliyet oranınınyasadaki prosedüre uygun olarak tespit edilmesi gerekir. Ancak itirazın elletutulur nitelikte verilere dayanması gerekir. Somut verilere dayanmayan iti-razlar iyi niyetle bağdaşmaz. Somut olayda, davalı işveren somut verileredayanmadan itiraz yoluna gitmiştir. Davalının bu davranışı hakkın kötüyekullanılması mahiyetindedir. Yerel mahkemenin yazılı gerekçe ile verdiği di-renme kararı doğrudur. İlgili Mevzuat: 506 SK. madde 26, 109.

Taraflar arasındaki "rücuan tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama so-nunda; Kartal 1.İş Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 05.12.2000 gün ve2000/349 E. - 460 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesiüzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 05.04.2001 gün ve 2001/2179-2650 sayılıilamiyle (...Dava, 27.10.1995 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu % 34.20oranında meslekte güç kaybına uğrayan sigortalı işçi Songül için kurumca yapılansosyal sigorta yardımlarının 506 Sayılı Kanunun 26.maddesi uyarınca rücuan öde-tilmesi istemine ilişkin olup, davalının, sigortalının iş göremezlik durumuna itirazettiği dikkate alınarak, maddi zarar (tavan) hesabına doğrudan etkili bulunan gerçek

62 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 61

Page 62: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 63: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

güç kaybı oranının 506 Sayılı Kanunun 109. maddesindeki prosedür uyarınca yön-temince araştırılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksikinceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedeni-dir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargı-lama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalı vekiliHukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildi-ği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, rücuan alacak istemine ilişkin olup mahkemenin, davanın kabulüne dairverdiği karar, yukarıda açıklanan nedenle özel dairece bozulmuş, mahkemece, "iti-razın 506 Sayılı Yasa’nın 109. maddesindeki prosedüre uygun bulunmadığı, maluli-yetin belirlenmesinden itibaren iki yıl geçtiği, hak sahibi dosyasında itiraza uğrama-yan maluliyet oranının davalı yönünden kesinleştiği ve davalının rücu davasında iti-razda bulunmasının hakkın suistimali olduğu" gerekçesiyle önceki kararda direnil-miştir.

Görülmekte olan rücu davasında, hak sahibi dosyasında belirlenen maluliyet vekusur oranına göre saptanan sigortalının gerçek zarar miktarı belirtilmek suretiyle,iş kazası sonucu sürekli iş göremez hale giren sigortalıya bağlanan gelir ve yapılanmasraf nedeniyle uğranılan kurum zararının işverenden rücuan tahsili talep edilmek-tedir.

Davalı bu davada, öncelikle sigortalının maluliyet oranının yeniden tesbiti gerek-tiğini ileri sürmüş, bu talebini reddeden mahkeme kararı bu yönden özel dairece bo-zulmuştur.

Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 Sayılı Yasanın 109. maddesinde "sigor-talıların sürekli iş göremezlik, malullük ve erken yaşlanma hallerinin tesbitinde, ku-rum sağlık tesisleri sağlık kurullarınca verilecek raporlarda belirtilen hastalık ve arı-zaların esas tutulacağı, kurumca verilen karara ilgililer tarafından itiraz edilmesi ha-linde durumun Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu’nca karara bağlanacağı "hük-müne yer verilmiştir.

Her ne kadar maddede, ilgilinin öncelikle, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu-na başvurması gerektiği belirtilmiş ise de, ilgilinin Sosyal Sigorta Yüksek SağlıkKuruluna başvurmadan doğrudan mahkemeye uyuşmazlığı getirme veya görülmek-te olan davada sürekli iş göremezlik oranına itiraz etme hakkına sahip olduğu ve iti-raz üzerine sürekli iş göremezlik oranının mahkemece, 506 Sayılı Yasanın 109.mad-desindeki prosedüre uygun olarak saptanması gerektiği yerleşmiş Yargıtay kararlarıile benimsenmiştir.

Ne var ki, bu itirazın elle tutulur nitelikteki verilere dayandırılması gerekmekte-dir. Somut verilere dayanmayan, salt maluliyet oranına itiraz edildiğinin bildirilme-si, MK.’nun 2. maddesinde vurgulanan iyi niyet kurallarına aykırı olduğu gibi dava-yı uzatmaya yönelik bir davranıştır.

Somut olayda, sigortalının 27.10.1995 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu sol

elini bilek hizasından kaybetmesi nedeniyle 13.10.1997 tarihinde işveren aleyhineaçtığı tazminat davası sırasında kurum, "sigortalının yapılan muayenesi sonucu sü-rekli iş göremezlik derecesinin % 34.2 olarak tesbit edildiğini, kontrol muayenesi-nin mevcut olmadığını, 12.6.1999 tarihli kararla 26.1.1997 tarihinden itibaren buorana göre gelir bağlandığını" 25.3.1999 tarihli yazısı ile mahkemeye bildirmiş, buorana taraflar itiraz etmemiş ve bu oran nazara alınarak hesaplanan maddi zarara gö-re 6.4.2000 tarihinde verilen karar 18.5.2000 tarihinde derecattan geçerek kesinleş-miştir.

Aradan uzunca sayılabilecek bir süre dahi geçmeden görülmekte olan rücu dava-sı sırasında işverence 27.06.2000 tarihli dilekçe ile elle tutulur verilere dayanılma-dan sürekli iş göremezlik oranına itiraz edilmesi olayımızda, bir hakkın yalnız baş-kasına zarar veren kötüye kullanılması davranışını oluşturduğundan 506 Sayılı Ya-sa’nın 109. maddesi ile ilgililere tanınan bu hakkın kanunca korunması mümkün de-ğildir. (MK. md. 2).

Bu nedenle usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yuka-

rıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, ve aşağıda dökümü yazılı (622.106.000)lira bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 23.01.2002 günündeoyçokluğu ile karar verildi.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULUTarih: 30.1.2002 Esas: 2002/8-20 Karar: 2002/22

Tasdik Edilmemiş Olsa Bile Parmak İzi Kabul Edilen Senede Karşı İddiaların Senetle İspatı Gerektiği

ÖZET: Davacı, taksimden sonra davalı hissesini satın aldığını, satış senedini kay-bettiği için davalının hak iddia ettiğini ileri sürerek el atmanın önlenmesinitalep etmiştir. Yargılama sırasında söz konusu satış senedi dosyaya ibrazedilmiştir. Parmak izli senedin usul yasasında öngörülen biçimde tasdikedilmesi gerekir. Ancak somut olayda davalı, usulünce tasdik edilmemiş se-netteki parmak izinin kendisine ait olduğunu kabul etmiştir. Bu durumda sözkonusu senede karşı ileri sürülen iddiaların yazılı belge ile ispat edilmesigerekir. Usul yasasında öngörülen düzenleme, senedin muteberliği için ol-mayıp, salt ispat koşuludur. Davalı senet muhtevasını kabul etmemekte isede bu iddialarını yazılı belge ile ispat edemediğinden davanın kabulü gere-kir. İlgili Mevzuat: HUMK. madde 290, 297.

64 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 63

Page 64: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 65: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

Taraflar arasındaki “Mülkiyetin Tesbiti” davasından dolayı yapılan yargılama so-nunda; Ödemiş Asliye 1. Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen24.1.2000 gün ve 1999/432 E., 2000/10 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekilitarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 16.2.1999 gün ve1998/9318 E., 1999/982 K. sayılı ilamı ile, (...Dava, zilyetliğe davalı el atmanın ön-lenmesi isteğine ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın tarafların babasından kaldığı vemirasçılar arasında yapılan taksimde davacı ile davalıya düştüğü konusunda uyuş-mazlık yoktur. Davacı, taksimden sonra davalının miras hissesini 5/4/1981 tarihli se-netle satın aldığını, 14 yıldan beri müstakilen zilyet olduğunu, bir ara satış senedinikaybedince bunu duyan davalının ihtarname ile taşınmazda hak iddia ederek muara-za yarattığını iddiayla muaraza ve müdahalenin önlenmesini istemektedir. Davacı,bir ara kaybetmişken sonradan bulunduğunu söylediği 5/4/1981 tarihli satış senedinisunmuştur. Davalı bu senette parmak basmış olduğundan senedin HUMK.’nun 297.maddesine uygun olarak tasdik edilmesi gerekli ise de, keşif sırasında davalı asil, se-netteki parmak izinin kendisine ait olduğunu kabul ettiğinden senet kendisini bağlarve tasdik unsurundan yoksun da olsa senet geçerlilik kazanır. Davalı senetteki par-mak izini kabul edip muhtevasına karşı çıkmakta, senedin hile ile alındığını ileri sür-mekte ise de, davalının Borçlar Kanunu’nun 31. maddesine uygun olarak hilenin öğ-renildiği tarihten itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde senetle bağlı olmadığınayönelik bir irade açıklaması da yoktur. 14 yıldır davacı müstakilen taşınmazı kullan-makta olduğundan senet, bu yön itibariyle de davalıyı bağlar. Artık bundan sonra se-nede karşı iddiaların senetle kanıtlanması gerekir. Oysa davalının böyle bir kanıtıbulunmamaktadır. Bu durumda davanın kabulü gerekir...) gerekçesiyle bozularakdosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece ön-ceki kararda direnilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine, Hukuk Genel Kurulu özetle; (“...Mahkeme ka-rarlarında nelerin yazılacağı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388. madde-sinde belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekraredilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç vetanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddütuyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.

Aynı kural HUMK.’nun 389. maddesinde de tekrarlanmıştır. Keza HUMK.’nun381. maddesi (kararın tefhimi en az 388. maddede belirtilen hüküm sonucunun du-ruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olur.) Bu biçim yargıda açıklık venetlik prensibinin gereğidir. Aksi hal tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek de-nebilir ki, dava içinden davalar doğar. Hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, kamudüzeni ve barışı oluşturulamaz. Ayrıca bozma kararı ile ilk hüküm hayatini yitirdi-ğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisinin yukarıda açıklanan kurallara uygun düş-meyeceği de aşikârdır.”) gerekçesiyle hükmü oybirliği ile bozmuştur.

Yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulu kararına uyulmasına karar verildiği hal-de, daha önce direnilen red hükmü değiştirilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.

Davalı vekilinin temyizi üzerine bu karar Yargıtay 8. Hukuk Dairesi tarafındanözetle; (“...Yerel mahkeme, HGK.’nun bozma kararından sonra dosyayı ele almış ve

29.11.1999 tarihli ilk oturumda HGK.’nun kararlarına uyulması zorunlu olduğundanbozma ilamına uyulmasına karar verilmiş, bu oturumu takip eden 24.1.2000 tarihlioturum ara kararı ile de Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’ne ait bozma ilamı usul ve ka-nuna uygun görülmekle uyulmasına karar verildi şeklindeki ara kararı ile 14. HukukDairesi’nin bozma ilamına göre davanın kabulüne, taşınmaza yönelik muaraza vemüdahalenin men’ine ve mülkiyetin davacıya ait olduğunun tesbitine karar verilmiş-tir. Mahkemenin Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin bozma kararına karşı 7.6.1999 ta-rihli direnme kararı vermesiyle davalı yararına usuli kazanılmış hak doğmuştur.Mahkemece bu hak kaldırılmak suretiyle veya ihlaline imkan verecek şekilde bir ka-rar verilemez. Bu durumda, mahkemece yapılacak iş, HUMK.’nun 388. maddesi gö-z önünde tutularak kısa ve gerekçeli kararıyla direnme kararı vermesi gerekirken,daire bozma kararına uyularak ve ilk kararından dönülerek davanın kabulüne kararverilmiş olması usul ve yasaya ve kazanılmış hak ilkesine aykırıdır.") şeklindeki ge-rekçe ile bozulmuştur.

Mahkemece, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin usuli bozma kararına uyulmasına ka-rar verilerek 24.1.2000 gün 1999/432 esas 2000/10 sayılı red kararında direnilmesi-ne karar verilmiştir.

Temyiz Eden: Davacı asıl.

Hukuk Genel Kurulu KararıHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildi-

ği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle HUMK.’nun 2494 Sa-yılı Yasa ile değişik 438/II. fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine ka-rar verilip dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Hemen belirtmek gerekir ki, parmak izi ile onaylanmış harici satış senedininHUMK.’nun 297. maddesinde düzenlendiği biçimde tasdiki gerekmekte ise de, da-valı Zekiye 12.7.1996 tarihli keşifte senetteki parmak izinin kendisine ait olduğunuaçıkca belirtmiş bulunmaktadır. Bu durumda, davalının senede karşı iddialarını,HUMK.’nun 290. maddesi gereğince senetle kanıtlamak zorunda olduğu, gerek öğ-reti ve gerekse yargısal kararlarda öteden beri benimsenip uygulanan bir ilkedir.(HGK. 2.10.1996 gün 549/645 sayılı, 10.3.1993 gün 7/100 sayılı ve 21.2.1990 gün709/103 sayılı kararları Prof.Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı bas-kı 2. cilt sh. 2325 vd.)

Diğer taraftan HUMK.’nun 297. maddesinde öngörülen biçimsel düzenleme, se-nedin muteberliği için konulmuş olmayıp, salt ispat koşuludur. Davalının parmakizinin kendisine ait olduğunu kabul ettiği hallerde belge geçerlidir. (HGK.18.1.1978gün, 7/228-12 sayılı, 4. HD.’nin 8.4.1976 gün 7084/3749 sayılı aynı dairenin27.3.1972 gün 835/2608 sayılı ve 2. HD.’nin 25.12.1972 gün 6125/7046 sayılı ka-rarları Prof.Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı cilt 2 sh.2121vd.)

Açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen özel daire bozmakararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bunedenle direnme kararı bozulmalıdır.

66 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 65

Page 66: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 67: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özeldaire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri veril-mesine 30.1.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.YARGITAY HUKUK GENEL KURULUTarih: 6.2.2002 Esas: 2002/21-69 Karar: 2002/44

Tarım Bağ-Kur Sigortalılığının İspatlanmasında Zirai Kuruluş Kayıtlarının Karine Olduğu

ÖZET: Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununagöre kendi adına tarımsal faaliyette bulunanlar ve kazanç sağlayanlar zo-runlu olarak anılan yasa uyarınca sigortalı sayılırlar. Tarım Bağ-Kurluluğu-nun ispatlanması için zirai kuruluş kayıtları karine olarak kabul edilir. Bukarinenin aksi aynı güçte kanıtlarla çürütülmelidir. Somut olayda, oda ve ko-operatiften gelen yazılara göre davacının tarımsal faaliyette bulunduğu bel-lidir. Bu karinenin aksi ispat edilememiştir. Bu durumda Bağ-Kur aleyhineaçılan davanın reddi gerekir. İlgili Mevzuat: 2926 SK. madde 2, 10.

Taraflar arasındaki "kurum işleminin iptali" davasından dolayı yapılan yargılamasonunda; Sakarya İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19.04.2001 günve 2000/191 E.- 2001/68 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından iste-nilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 07.05.2001 gün ve 2001/3467-3542sayılı ilamı ile, (...Davanın yasal dayanağını oluşturan 2926 Sayılı Yasanın 2.mad-desi uyarınca kendi adına tarımsal faaliyette bulunanlar ve kazanç sağlayanlar zo-runlu olarak sözü edilen yasa uyarınca sigortalı sayılırlar.

Öte yandan sözü edilen yasanın 10. maddesine göre Tarım Bağ-Kurluluğununkanıtlanması yönünde zirai kuruluşların kayıtları karine olarak kabul edilirler. Bukarinenin aksi aynı güçte kanıtlarla çürütülmelidir. Dava konusu olayda davacınınZiraat Odası ve Tarım Kredi Kooperatifi yazıları gereği tarımsal faaliyette bulundu-ğu açıkça belli olmaktadır. Belirtilen karinelerin aksi kanıtlanmamıştır. Şu durumdadavacının istemlerinin reddi gerekirken aksine hüküm kurulması usul ve yasaya ay-kırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yar-gılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalı vekiliHukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildi-ği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, boz-ma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da be-nimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilme-

si usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel

daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.’nun 429. maddesi ge-reğince BOZULMASINA, 06.02.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.YARGITAY HUKUK GENEL KURULUTarih: 13.2.2002 Esas: 2002/4-114 Karar: 2002/84

Akit Dışı 3.Kişilere Karşı Verilen Zarardan İmalatçının Sorumlu Olduğu - Aktif Husumet Ehliyeti

ÖZET: Davacı, kiracı olarak oturduğu dairedeki mutfak dolabının davalı tarafın-dan yapılıp monte edildiğini, mutfak dolabının düşmesi üzerine eşyalarınınzarar gördüğünü ileri sürerek maddi tazminat talebinde bulunmuştur. Uyuş-mazlık, taraflar arasındaki ilişkinin vasıflandırılmasında ve buna göre da-vacının aktif dava ehliyetinde toplanmaktadır. Uygulamada ve öğretideimalatçı ile zarar gören arasında sözleşme bulunmasa dahi imalatçının za-rar görene karşı sorumlu olacağı kabul edilmektedir. Türk hukukunda ima-latçının sorumluluğuna ilişkin özel bir sorumluluk düzenlenmemiştir. Ancakbu konuda Borçlar Kanununun 41. maddesinin uygulanacağı kabul edil-mektedir. Yapımcı imal ettiği maldaki ayıplardan ve bu nedenle verdiği za-rarlardan herkese karşı sorumludur. İlgili Mevzuat: BK. madde 41.

Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; An-kara Asliye 8.Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabul, kısmen reddine dair ve-rilen 27.06.2000 gün ve 1999/676-2000/469 sayılı kararın incelenmesi davalı vekilitarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 29.01.2001 gün ve2000/9971-2001/756 sayılı ilamı ile, (...Davacı, dava dışı kişilere ait daireyi kirala-dığını, dairede davalı tarafından yapılmış bulunan mutfak dolaplarının asılı bulun-duğu yerden düşerek eşyalarına zarar verdiğini, olayın davalının dolabı sağlam yap-mamasından ileri geldiğini belirterek, zararın ödetilmesini istemiştir.

Mahkemece dava kısmen kabul edilmiş, karar davalı tarafından temyiz edilmiş-tir.

Dosyadaki kanıtlara göre, davaya konu mutfak dolapları dairenin malikleri Ne-vin ve Zerrin tarafından davalıya yaptırılmış ve bu hali ile 1.10.1998 tarihinde dava-cıya kiraya verilmiştir. Davacı dairede kiracı olarak otururken olay meydana gelmişve davacının eşyaları zarar görmüştür.

Davacı ile davalı arasında hiçbir hukuksal ilişki olmadığı gibi, davalının davacı-ya karşı haksız bir eylemi de yoktur. Bu nedenle davacı zararını davalıdan isteye-mez. Ancak kira sözleşmesine dayanarak ev sahibinden zararının karşılanmasını is-

68 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 67

Page 68: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 69: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

teyebilir. Bu yön gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykı-rı olup kararın bozulması gerekmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geriçevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnil-miştir.

Temyiz Eden: DavalıHukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildi-ği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, maddi tazminat isteğine ilişkindir.Davacı kiracı, davalı ise dava dışı kiralayana mutfak dolabı yapıp monte eden

üçüncü kişidir.Davacı kiracı-zarar gören vekili 10.11.1999 tarihli dava dilekçesinde; müvekki-

linin kiracı olarak oturduğu dairede davalı tarafından yapılan mutfak dolaplarınınasılı bulunduğu yerden düşerek, gerek dolapta gerek mutfakta bulunan beyaz ve sa-ir eşyaların hasar görmesine neden olduğunu, hasarın davalının sağlam montaj yap-mamasından kaynaklandığının bilirkişi raporu ile saptandığını, müvekkilince yaptı-rılan tespit sonucunda zarar ziyanın 319.450.000 TL olduğunun saptandığını, ayrıcatespit giderleri olarak ödenen 30.000.000 TL’de nazara alındığında 350.000.000 TLmaddi zararının bulunduğunu, istenmesine rağmen karşılamaya yanaşmayan davalı-dan 319.450.000 TL hasar bedeli ile 30.000.000 TL tespit masrafının tazmin ve tah-sili ile müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Adem cevap dilekçesinde ve duruşmadaki beyanlarında dava dilekçesin-de adı geçenin kendisi olduğunu, ancak mutfak dolabının yapıldığı dükkanın karde-şine ait olduğunu, açılan davanın eser sözleşmesinden kaynaklandığını, davacı iledavalı arasında eser sözleşmesi bulunmadığını, davacının eser sözleşmesinin tarafıolan eser sözleşmesinin işverenlerinin kiracısı olup, sözleşmenin tarafı olmadığın-dan davada taraf ehliyetinin bulunmadığını, dava şartı noksanlığından davanın red-di gerektiğini, davada zamanaşımı olduğunu, eserin yapım ve tesliminden sonra 1yıldan fazla süre geçtiğini, zamanaşımı nedeniyle de davanın reddini, dolapların ası-lı oldukları yerden düşmelerinin montaj hatasından kaynaklanmadığını, dolaba nekadar ağırlıkta yük bindirildiğinin bilinmediğini, ayrıca üst taraftaki eşyaya uzan-mak için kapağa asılma halinde de dolabın düşebileceğini, dolabın monte edilmesin-den sonra Ankara’yı da içine alan iki büyük deprem geçirildiğini, bu depremlerin veartçılarının olayda etkili olmasının büyük olasılık olduğunu, tespit dosyasındaki bi-lirkişi raporunda kullanılan dübellerin ve vidaların yetersizliğinden ve naylona sarıl-masından söz edilmiş ise de bilirkişinin inşaat mühendisi olup, bundan anlamayaca-ğını, hepsinin yeterli ve montajın mutad uygulanan ve tüm esnafın yaptığı şekildeyapıldığını, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, "Toplanan deliller itibariyle davalı her ne kadar meydana gelen za-rardan sorumlu olmadığını savunmuş ise de, dinlenen ifadeleri ve bilirkişi görüşü iti-bariyle meydana gelen zarar ile davalının eylemi arasında uygun illiyet bağı olduğukanaatine varıldığından bu savunması yerinde görülmemiş ve bilirkişi raporu itiba-

riyle davanın kısmen kabulü gerekmiştir." gerekçesiyle davanın kısmen kabulüyle,287.505.000 TL.’nin dava tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte da-valıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla istemin reddine karar verilmiştir.

Davalının temyizi üzerine özel daire "Davacı ile davalı arasında hiçbir hukuksalilişki olmadığı gibi, davalının davacıya karşı haksız bir eylemi de yoktur. Bu neden-le davacı zararını davalıdan isteyemez. Ancak kira sözleşmesine dayanarak ev sahi-binden zararının karşılanmasını isteyebilir. Bu yön gözetilmeksizin yazılı şekildekarar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup kararın bozulması gerekmiştir." gerekçe-si ile hükmün bozulmasına karar vermiştir.

Yerel Mahkemece "Dava dışı ev malikleri ile davalı arasındaki istisna akdi ile da-valı davacıya kiralanan taşınmaz için mutfak dolabının imalat ve montajını gerçek-leştirmiştir. Davalının bu ilişkideki sıfatı imalatçıdır. Dolayısıyla uyuşmazlığın ima-latçının sorumluluğu çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir. İmalatçının sorumlulu-ğuna tehlikeyi uzaklaştırma prensibi uyarınca malülün üretimi ve düzgün olarakmontajı da dahildir. Akit dışı 3. kişilere verilen zarardan dolayı imalatçının sorum-luluğu, akitten doğan bir yükümlülüğü yerine getirmediği için değil, piyasaya ayıp-lı bir mal sürdüğü ve/veya imal edilen ürünün kullanım amacına uygun olmayacakşekilde imalatçı tarafından hatalı monte edildiği içindir. Böyle bir durumda ayıplımontajdan doğan zararın karşı akidin hukuki sahasında doğmasıyla 3. şahsın huku-ki sahasında doğması arasında bir fark yoktur. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin6/5/1974 gün ve 1603/1537 sayılı, 20/9/1979 gün ve 3398/4053 sayılı kararlarındabu ilkeden hareketle imalatçının sorumluluğunu sözleşme dışı kusura dayanan so-rumluluk olarak kabul etmektedir. İmalatçının imal ettiği ve işbu dava konusu olay-da aynı zamanda montajını da üstlenmesi nedeniyle ayıp sonucu 3. kişilerin mal var-lıklarında doğmasına sebebiyet verdikleri zararlar nedeniyle doğrudan doğruya ürü-nün kendi bünyesinde meydana gelen, dolayısıyla da 3. şahısların mal varlığında or-taya çıkan azalma değildir. Burada söz konusu olan malın veya montajının ayıplı ol-ması sebebiyle 3. şahısların bu ayıplı mal dışında kalan mal varlıklarındaki meyda-na gelen bir azalmadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığında bu çerçevede değerlendi-rilerek BK.’nun 41. maddesi uyarınca kusur kavramının yorumlanması suretiyle çö-zümlenmesi gerekmektedir. Dava konusu olayda davalının kusurlu olduğu, imal et-tiği mutfak dolabını ayıplı olarak montajı sonucunda düşmesiyle davacının mal var-lığında zarara sebebiyet verdiği ve davalının kusurlu eylemi ile meydana gelen za-rar arasında nedensellik bağının bulunduğu kanıtlanmıştır." gerekçesiyle önceki ka-rarda direnilmiştir.

Hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık davacı kiracının

aynı zamanda kendisinin kiralayanı durumunda olan dava dışı iş sahibi ile davalıarasındaki sözleşme gereği yapılan işin hatalı montajından doğan zararından dolayı,işi yapan üçüncü kişiye karşı zararının giderimi konusunda dava açma olanağı bulu-nup bulunmadığı, kısacası husumet noktasındadır.

Öncelikle, gerek davacı kiracı ile dava dışı kiralayanlar, gerekse de kiralayanlarile davalı arasındaki sözleşmelerin irdelenmesinde yarar vardır.

70 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 69

Page 70: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 71: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

Davacı kiracı İsmet 01.10.1998 başlangıç tarihli 1 yıl süreli kira sözleşmesi iledava dışı Nevin ve Zerrin’ den K. Mahallesi, B. Sokak, Ş. Apartmanı, 3/13 nolu ko-nutu kiralamış, demirbaşlar arasında mutfak dolapları da monteli vaziyette kiracı da-vacıya kiralayanlar tarafından teslim edilmiştir. Kira akdi hukuksal nitelikçe kullan-dırma akitlerindendir. Kiralayan kiraya konu taşınmazı kiracının kullanımına uygunteslim etmek ve bu hakkın özüne dokunmamak, kiracı da kiralananı sözleşme ve ya-sa hükümlerine uygun kullanmak zorundadır.

Kiraya konu taşınmaz maliki dava dışı kiralayanlar ile davalı arasındaki ilişkiyegelince, davalı, kiralayan durumundaki dava dışı kişilerle yaptığı anlaşma gereğincemutfak dolabı yapım ve montajını üstlenmiş, imal ettiği mutfak dolabını kiraya ko-nu daireye monte etmiştir. Davalı akdedilen sözleşme gereği yapımını üstlendiği do-labı istenen vasıflarda imal yanında, buna bağlı olarak üstlendiği montaj işini de ek-siksiz ve ayıpsız olarak yerine getirmek yükümlülüğündedir. Bu yönüyle dava dışıkiralayanlarla davalı arasında içinde satım akdinin unsurlarını da taşıyan ama ağır-lıkla imalat ve montaj işini de barındıran karma nitelikteki akdin bulunduğunda kuş-ku yoktur.

Şu durumda davacının sıfatı, dava dışı kiralayanlarla arasındaki sözleşme yönün-den kiracılık, kiralayanların davalı ile akdedilen istisna sözleşmesindeki sıfatları iseiş sahipliğidir. Davalı ile davacı arasında ise akdi ilişki bulunmamaktadır. Yeri gel-mişken, davanın tarafları arasında akdi ilişkinin bulunmamasının davacının davalı-dan zararının tazminin istemesine engel olup olmayacağı sorusuna cevap aranmalı-dır.

Davalı, dava dışı ev malikleri kiralayanlar ile arasındaki akit gereği mutfak dola-bının imalat ve montajını gerçekleştirmiş, davacı sonradan daireyi kiralayarak mut-fak dolabını da kira akdi kapsamı içinde kullanmaya başlamıştır. Montajı takip edenyaklaşık 1 yıl sonunda da dolap asılı olduğu yerden düşmüş ve kiracı davacının eş-yalarına zarar vermiştir. Bu olayın meydana gelişi itibariyle davacının BK.’nun 58.maddesine göre ve kira sözleşmesine dayanarak ev sahibinden zararının karşılanma-sını isteyebileceği mahkeme ve dairenin de kabulündedir.

Yerel Mahkeme ile özel daire arasındaki uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkininvasıflandırılmasında ve buna göre davacının aktif dava ehliyetinin varlığı konusun-da düğümlenmektedir. Dolayısıyla davalı tarafından imal edilip monte edilen mut-fak dolabının hatalı montajı nedeniyle davacının mal varlığında ortaya çıkan zararıntazmini gerektiği iddiası ile davacının davalı aleyhine açtığı eldeki davanın husumetnoktasından görülebilirliği tartışma konusudur.

Gerçekten taraflar arasında bir sözleşme ilişkisi yoktur. Ancak öğreti ve uygula-mada yapımcı ile zarar gören arasında böyle bir bağ olmasa bile yapımcının sözleş-me dışı da sorumlu tutulabileceği benimsenmektedir. Türk hukukunda yapımcınınsorumluluğuna ilişkin özel bir sorumluluk düzenlenmemişse de bu konuda BorçlarKanununun 41.maddesinin birinci fıkrası hükmünün uygulanması mümkündür. Sö-zü edilen fıkra hükmünde belirtildiği gibi kusuru ile diğer bir kimseye zarar ika edenkişi o zararın tazminine mecburdur. Buradaki kusur, hukuka uygun olmayan, hukukdüzeninin kınadığı bir irade veya irade noksanıdır. Bir imalat, normal şartlar altında

ve normal kullanma halinde, zarar vermeğe elverişli ise, kural olarak ortada kusurun(hatanın) varlığını kabul etmek gerekir. Böyle bir malı piyasaya süren yapımcı teh-like yaratmış demektir. Yapımcı bu tehlikenin gerçekleşmesini önlemek için gerekliönlemleri almamışsa, zararın gerçekleşmesi halinde bunu tazmin ile yükümlü olur.Federal Mahkeme de imalatta kullanılan malzemenin seçiminde ve kontrolünde,malın yapımında ve birleşiminde, bundan sonraki denetiminde, elemanın seçimindegerekli özeni göstermeyen imalatçı, hatalı imalatı piyasaya sürmek suretiyle başka-ları için tehlikeli bir durum yaratmış, göstermesi gerekli özeni yerine getirmemiş bu-lunduğundan BK.’nun 41. maddesi uyarınca sorumlu olduğunu kabul etmiştir (BGE64 II 260, 66 II 117; 79 II 69 ; 80 III 59. Bkz.). (Türk ve İsviçre Hukukunda İmalat-çının Sorumluluğu Dr. Jur İbrahim Kaplan Adalet Dergisi 1977 s.78 vd).

Nitekim Türk öğreti ve uygulamasında da, İsviçre’de olduğu gibi yapımcılarınsorumluluğunun yasadan doğan (BK. 41. vd.) kusur sorumluluğu olduğu benimsen-miştir. Yapımcının imal ettiği malda saptanan yapım bozukluğu, montaj hatası nede-ni ile o malı alan, kullanan herkese karşı sorumlu olacağı üretim ve montaj hatasınedeniyle haksız biçimde zarara uğrayan kişilerin objektif nitelikte bu zararlarınınyapımcı tarafından giderilmesi gerektiği kabul edilmektedir (Bkz. Prof.Dr. ErgunOzsunay "Yapımcının Sorumluluğu, Sorunlar, Çözümler, Yöntemler" Teori ve Uy-gulama Acısından Mesuliyet Sigortaları 3. Sigorta Semineri, İst. 04-07 Nisan 1977,Ankara 1977 sh. 205-209 ve "Türk Hukukunda Gerçek Boşluk Yapımcının Sorum-luluğu" İ.Ü. Hukuk Fakültesince düzenlenen sempozyum sunulan tebliğ, İst. 1978sh: 13-21, Y. 11. H.D.’nin, 06.05.1974 gün ve E: 1063 K: 1537, Y.K.D. 1976 C.2,S.11, s. 59-61, Y. 4. H.D., 05.07.1977 gün E: 2921 K: 7745, Y.K.D. 1978 C. 4, s. 11s. 1801-1802).

Bu ilkeler doğrultusunda somut olaya baktığımızda, 02.11.1999 ve 24.05.2000tarihli bilirkişi raporlarında davalı yapımcının montaj hatasının bulunduğu açıkçabelirtilmiştir. Davalının hatalı ve kusurlu montajı sonucunda davacıya ait mutfak do-laplarının düştüğü, davacının zararı ile davalının eylemi arasında uygun nedensellikbağının da oluştuğu anlaşıldığından doğan zararın davalı yapımcı tarafından gideril-mesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Yukarıda açıklanan gerekçelerle direnme kararı usul ve yasaya uygun bulunmuş-tur. Ne var ki özel dairece işin esasına ilişkin diğer temyiz itirazları incelenmediğin-den bu itirazlar incelenmek üzere dosyanın özel dairesine gönderilmesi gerekir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı yerel mahkemenin direnme ka-rarı yerinde olup, işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın4. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 13.02.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULUTarih: 27.2.2002 Esas: 2002/11-62 Karar: 2002/115

72 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 71

Page 72: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 73: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

Ret Kararının İptali ve Marka Tescili Talebi - Tescilsiz Marka Sahibinin İtiraz Hakkı

ÖZET: Dava, hazır giyim sektöründe faaliyet gösteren davacının marka tescil baş-vurusunun davalı şirketin itirazı üzerine diğer davalı tarafça reddedilmesinedeniyle ret kararının iptali ve marka tescil talebine ilişkindir. Tescilsizmarkanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibi, bumarka veya işaretin bir başkası adına tesciline itiraz edebilir. Davalı şirke-tin itiraz hakkının geçerli olması için, tescilsiz işaretin ticaret sırasında kul-lanılmış olması gerekir. Ticaret sırasında kullanma ise, marka hukukuna öz-gü kullanmayı gerektirir. Davacı ihtilaf konusu işareti Paris Sözleşmesinetaraf pek çok ülkede tescil ettirmiştir. Sözleşmeye taraf ülkelerde tescil edil-miş markalar, kazanılmış haklara zarar vermesi, ayırım gücünden yoksunolması, ahlak ve adaba aykırı olması ve halkı yanıltıcı nitelikte olması ha-linde reddedilebilir. İlgili Mevzuat: 556 Sayılı KHK. madde 3, 8, Geçici 2,Paris Sözleşmesi madde 6.

Taraflar arasındaki "haksız rekabet" davasından dolayı yapılan yargılama sonun-da; Ankara Asliye 7. Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 8/10/1998gün ve 1998/255-796 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesiüzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 26/10/2000 gün ve 2000/7064-8215 sayılıilamı ile, (...Davacı vekili, giyim sektöründe faaliyet gösteren müvekkilinin birçokülkede tescilli tanınmış "MNG" markasının tescili için davalı enstitüye yapılan baş-vurunun diğer davalının haksız itirazı ile reddedildiğini ileri sürerek, ret kararının ip-tali ile markanın tescilini talep ve dava etmiştir.

Davalı enstitü vekili, söz konusu markanın daha önceden diğer davalının ticaretunvanı olarak tescilli olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Davalı M. Holding A.Ş. vekili de cevabında, müvekkilinin sınai mülkiyet hakkı-nı zedeleyen ve müktesep hakları ihlal eden davacı talebinin yerinde olmadığını sa-vunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece davanın reddine ilişkin verilen karar, dairemizce onanmıştır.Davacı vekili, karar düzeltme isteminde bulunmuştur.Dava, marka tescil başvurusunun, davalılardan M. Holding A.Ş. tarafından itiraz

edilmesi üzerine diğer davalı enstitü tarafından reddedilmesi nedeniyle, enstitü iş-lem ve kararının iptali ile marka tescili talebine ilişkindir.

Yabancı uyruklu olan davacının, hazır giyim sektöründe kullanılmak üzere "M"ibarelerini marka olarak Paris Sözleşmesi’nin tarafı olan birçok Avrupa ülkesindetescil ettirdiği anlaşılmaktadır. Davacının Türkiye’deki marka tescil başvurusunun556 Sayılı KHK hükümleri çerçevesinde inceleneceği muhakkaktır. Davacının mar-ka tescil başvurusuna itiraz eden diğer davalı M. Holding A.Ş.’nin genelde inşaatsektöründe faaliyet gösterdiği ve "M." ibaresini gerek kendi unvanında ve gerek ken-

di bünyesindeki diğer şirketlerin unvanlarında ancak, ayırt edici bir takım sözcükler-le birlikte (Örneğin M. Dekim Dekorasyon İç Mimarlık Mobilya A.Ş., M. MipaşMümessillik Müşavirlik İthalat İhracat A.Ş. gibi) kullandığı anlaşılmaktadır. Dahaaçık bir deyim ile, davalının henüz Türkiye’de tescilli bir "MNG" markası bulunma-dığı gibi, öncelikli ve fiilen oluşmuş üstün marka hakları olduğu da iddia ve ispatedilmiş değildir. Bu durumda Türkiye’nin de taraf olduğu Paris Sözleşmesi’ne tarafülkelerinde tescilli davacı markası ile davalının başkaca ayırt edici sözcükler ile bir-likte yalnız ticaret unvanında kullandığı unvanından doğan haklar karşı karşıya gel-diğinde, davacı markasının tescilinde yasaya aykırılık olmadığının kabulü zorunlu-dur. Aksine bir anlayış ve çözüm 556 Sayılı Markaların Korunması Hakkındaki Ka-nun Hükmünde Kararname hükümlerinin özüne aykırı düşer.

Bu durumda mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddinekarar verilmesi ve Dairemizce de kararın onanmasının doğru olmadığı anlaşıldığın-dan davacı vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulüne karar vermek gerekmiş-tir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargıla-ma sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davacı vekili

Hukuk Genel Kurulu KararıHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildi-

ği anlaşılmakla ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, marka tescil başvurusunun, davalı M. Holding A.Ş. tarafından itiraz edil-

mesi üzerine diğer davalı TPE tarafından tescil talebinin reddedilmesi nedeniyleTürk Patent Enstitüsü işlem ve kararının iptali ile marka tescil talebine ilişkindir.

Yabancı uyruklu olan davacının konfeksiyon ve tekstil sektöründe olmak ve ha-zır giyim eşyasında kullanılmak üzere "MNG" ibaresini marka olarak Paris Sözleş-mesi’ne taraf olan 20’ye yakın yabancı ülkede tescil ettirdiği, adı geçen şirketin bumarka ile ürettiği lüks kadın, erkek ve çocuk giyim eşyaları ile aksesuarlarını 1996yılı Eylül ayında İstanbul’da, 1997 Mart ayında Ankara’da ve Türkiye’nin birçok ye-rinde açtığı mağazalar aracılığı ile pazarladığı anlaşılmaktadır.

Davacı MNG markasını 25 ve 9 sınıfı oluşturan her türlü malzemeden yapılmışiç ve dış giysiler, çoraplar, ayak giysileri, aksesuarlar, gözlükler gibi emtiada tescilettirmek üzere Türkiye Patent Enstitüsüne başvurmuştur.

Davacının marka tescil başvurusu üzerine davalı 556 Sayılı KHK.’nin 8/III mad-desindeki nispi red nedenine dayanıp itiraz etmiştir. Bu maddeye göre tescilsiz birmarkanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibi, bu markanın ve-ya işaretin bir başkası adına tesciline itiraz edebilir.

Davalı M. Holding A.Ş.’nin 5 Haziran 1986 yılında ticaret siciline tescil edildiğive 12 Haziran 1986 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği anlaşılmaktadır.Bu holding bünyesinde;

M. Torgem Araştırma, Tetknolog Geliştirme, Müşavirlik Proje ve İnşaat A.Ş.,M. Sulama İnşaat ve Sanayi A.Ş.,

74 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 73

Page 74: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 75: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

M. Baraj İnşaat ve Sanayi A.Ş.,M. Esmaş Elektro Sistemler Mühendislik Sanayi ve Tic. A.Ş.,M. Tesisat, Klima, Havalandırma, Isıtma Sanayi ve Ticaret A.Ş.,M. Bilgisayar Programlama Mühendislik ve Danışma A.Ş. gibi daha birçok şir-

ketlerin unvanlarında M ibaresinin yer aldığı anlaşılmaktadır.Davalı, şirket unvanındaki M ibaresinin şirketlerin kurucusunun öz isim ve soy

adından oluştuğunu, üstün hak sahibi olduğunu ileri sürmüştür.TK.’nın 45. maddesi uyarınca anonim, limited ve kooperatif ortaklıkların, unvan-

larında işletme konusunun gösterilmesi ve ortaklık nevi’nin (Anonim Şirket), (Limi-ted Şirket) olarak veya bunların kısaltılarak A.Ş., Ltd. Şti. olarak belirtilmesi gere-kir. Bu ortaklıkların unvanlarına kişi adları konabilir. Ancak kişi adları girdiği tak-dirde nev’ini gösteren ibareler kısaltılarak yazılamaz. (A.Ş, Ltd. Şti). Bunların Ano-nim Şirket, Limited Şirket diye yazılması zorunludur. Oysa davalının isminin (M.Holding A.Ş.) olarak tescil edildiği görülmektedir. O halde MNG ibaresinin yasalzorunluluk olarak kişi ismi olması mümkün değildir.

Davalı holdinge bağlı şirketlerin hizmet sektöründe faaliyet gösterdikleri21/2/1999 tarih ve 23618 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan BİK-TPE 99/2 noluTebliğin 36 ve 37 sınıfına dahil olduğu anlaşılmaktadır.

27/7/1995 gün 22326 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 556Sayılı KHK.’nin geçici 2. maddesine göre hizmet markalarını fiilen kullananların,bu kanun hükmünde kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç onikiay içinde, söz konusu hizmet markasını kullandıklarını kanıtlayarak resmi belgeleride eklemek suretiyle tescilini talep edebilecekleri belirtilmiştir.

Davalının KHK.’nin 8/III. maddesine göre tanıttığını ileri sürdüğü, işaretini (lo-gosunu) dava tarihine kadar bu yasal düzenlemeden yararlanarak tescil ettirmediğibir gerçektir. O nedenle öncelikle bu işaretini tanıttığını ileri sürmesi olanaklı görül-memiştir.

Ayrıca marka hakkındaki KHK.’nin 8. maddesinin 3. fıkrasının (a) ve (b) bentle-rine göre tescilin bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan başka bir işaretin sa-hibinin itiraz etmesi üzerine, tescili istenen marka şu hallerde de tescil edilemez.

a) Markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden önce veya markanın tesciliiçin yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edil-miş olmalı,

b) Belirtilen işaret sahibine daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklamahakkı vermesi halinde marka tescil edilemez. Burada davalı MNG işaretini hizmetmarkası olarak kullanmamış, yasadan kaynaklanan hakkını ileri sürüp tescil talebin-de bulunmamıştır. Davalı bu işareti ayırdedici bir takım sözlerle birlikte unvanındakullandığı için bu kullanım davalıya üstün hak sağlamamıştır. Davalının itiraz hak-kının geçerli olması için, tescilsiz işaretin "ticaret sırasında kullanılmış" olması ge-rekir. Ticaret sırasında kullanma ise, marka hukukuna özgü kullanmayı gerektirir.Hatta ticaret sırasında kullanma, markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden ön-ce gerçekleşmelidir.

Somut olayda, davalı unvanında diğer eklerle birlikte kullanılan MNG ibaresinindavalının ifa ettiği ticaret ve hizmet alanında, unvan dışında 556 Sayılı KHK’nin7/son maddesi anlamında ayırdedici bir nitelik kazandığı kanıtlanmamıştır.

Davacının tescil başvurusunun değerlendirilmesine gelince 556 Sayılı Markala-rın Korunması Hakkındaki KHK.’nin marka hakkını düzenleyen 6. maddesinde ilkeolarak bu düzenlemenin getirdiği marka korumasının ancak tescille elde edilebilece-ği ve ülkesellik kuralının geçerli olduğu öngörülmüş bulunmaktadır. Aynı düzenle-menin 3. maddesinde marka korumasının sadece Türkiye’de yerleşik ticari faaliyet-te bulunan gerçek ve tüzel kişilere özgü olmadığı, Paris Sözleşmesi yahut Dünya Ti-caret Örgütü Kuruluş Anlaşması hükümleri çerçevesinde başvuru hakkına sahip ki-şilere de tanındığı açık bir şekilde hükme bağlanmış bulunmaktadır.

Paris Sözleşmesinin 6. maddesinin 4. mükerrer şekline göre, menşe Devlette usu-lüne uygun şekilde tescil edilmiş olan marka, diğer üye Devletlerde de aynen tevdiekabul edilecek ve korunacaktır. Bu markanın tescili ancak işaretin, korumanın talepedildiği Devlette üçüncü kişilerin kazanılmış haklarına zarar vermesi, ayırım gücün-den yoksun olması, ahlak ve adaba aykırı olması ve halkı aldatıcı nitelikte olmasışartıyla reddolunabilir.

Dava konusu olayda, davalı ünvanında yer alan işaretin mahiyetine göre davacıhaklarını etkilemediği, davacıya ait markanın Paris Sözleşmesine taraf birçok ülke-de tescil ettirilmiş bulunduğu anlaşılmasına göre 556 Sayılı KHK.’nin 3. maddesi veParis Sözleşmesinin 6. maddesi 4. mükerrer maddesine göre Türkiye’de tesciline en-gel bir durum bulunmamaktadır.

Bu durumda yukarıda yazılı gerekçelere ve Hukuk Genel Kurulunca da benim-senen özel daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesiusul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özeldaire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri veril-mesine 27.2.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULUTarih: 27.2.2002 Esas: 2002/7-103 Karar: 2002/127

Hazine Adına Kayıtlı Taşınmazlar Üzerindeki Zilyetliğin Süresi Ne Olursa Olsun Hukukça Değerinin Olmadığı

76 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 75

Page 76: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 77: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

ÖZET: Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir. İhtilaf konusu taşınmaz kadastrosırasında Hazine adına tespit edilmiş; davacı miras yoluyla gelen hakka,paylaşmaya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmış-tır. Kural olarak Hazine adına kayıtlı taşınmazlar üzerindeki zilyetliğin sü-resi ne olursa olsun hukukça değeri yoktur. Mahkemece bu olgular dikkatealınarak öncelikle taşınmazın yüzölçümü belirlenmelidir. Tapu kayıt miktarfazlasından oluşan kesim üzerinde tespit gününe kadar 20 yılı aşan süre ilezilyet bulunan davacı yararına 3402 Sayılı Kanunda öngörülen koşullargerçekleşmiştir. Tapu kayıt miktar fazlasından oluşan kesimin davacı adınatescili gerekir. İlgili Mevzuat: 3402 SK. madde 14, 20.

Taraflar arasındaki "kadastro tesbitine itiraz" davasından dolayı yapılan yargıla-ma sonunda; Tunceli-Ovacık Kadastro Mahkemesince davanın kabulüne dair veri-len 04.06.2001 gün ve 1991/30 E. - 2001/13 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Ha-zine tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 12.10.2001 gün ve2001/8227-6895 sayılı ilamı ile, (...Kadastro sırasında 50 ada, 42 parsel sayılı 4.996m2 yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydına dayanılarak Hazine adına tesbit edil-miştir. Davacı Hasan, miras yolu ile gelen hakka, paylaşmaya ve kazandırıcı zama-naşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece davanın kabulüne, taşın-mazın tesbitinin iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm dava-lı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.

Kadastro tesbitine dayanak yapılan davalı Hazinenin tutunduğu tapu kaydınındava konusu taşınmaza ait olduğu yanlar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Esa-sen bu yön mahkemece yapılan keşif, uygulama, toplanıp değerlendirilen delillerlebelirlenmiştir. Hazinenin tutunduğu tapu kaydında tarif edilen sınır yerlerinden birbölümü çekişmeli taşınmazın sınırında bulunmamaktadır. 3402 Sayılı Kadastro Ka-nunu’nun 20. maddesi hükmü dikkate alındığında bu nitelikteki kayıtların kapsamı-nın yüzölçümüne göre belirlenmesi zorunludur. Yerel mahkeme hükmünün gerekçe-sinde sözü edilen 2510 Sayılı Yasaya 6093 Sayılı Kanunla eklenen ek 9. maddenin2. fıkrasında öngörülen koşulların davacı yararına gerçekleşmediği belirlenmiştir.Kural olarak Hazine adına tapuda kayıtlı taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğinsüresi ne olursa olsun hukukça değeri yoktur. Mahkemece bu olgular dikkate alına-rak tesbite dayanak yapılan Hazinenin tutunduğu tapu kaydında tarif edilen ark sı-nırı ile dava konusu taşınmazın çevresindeki değişmez nitelikteki kişi taşınmazlarıesas alınarak tapu kaydına yüzölçümü ile kapsam belirlenmesi, tapu kayıt miktarfazlasından oluşan kesim üzerinde tesbit gününe kadar 20 yılı aşkın süre ile zilyetbulunan davacı yararına 3402 Sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi hükmündeöngörülen koşulların gerçekleştiği belirlendiğine göre tapu kaydı yüzölçümününHazine adına kayıt miktar fazlasından oluşan kesimin davacı adına tesciline kararverilmesi gerekir. Mahkemece bu olgular göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm ku-rulması isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeni-den yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalı Hazine

Hukuk Genel Kurulu KararıHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildi-

ği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, kadastro tesbitine itiraz niteliğindedir.Davacı, 4.996 m2 miktarındaki 42 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına tespit

edildiğini, babasına aitken 1938’de batıya nakil edilmelerinden sonra Hazinece birbaşka şahsa muhtaç çiftçi olarak tevzii edildiğini, 1947 yılında geri dönmesiyle ye-niden malik sıfatıyla zilyet ve tasarruf etmeye başladığını ileri sürerek, tespite itirazederek taşınmazın adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı Hazine vekili taşınmazın l6.01.1963 t, sıra 28’de Hazine adına kayıtlı ol-duğunu, davanın reddini savunmuş; yerel mahkemece davanın kabulüne karar veril-miştir.

2510 Sayılı İskan Kanununun yürürlüğe girdiği tarihte bu kanunun ikinci madde-siyle Türkiye iskan bakımından üç bölgeye ayrılmıştır. Bunlardan 3 numaralı bölge,sağlık, ekonomi, kültür, siyasi, askeri ve benzeri nedenlerle kanunen boşaltılması ge-reken ve oturulması uygun görülmeyen yerler olarak tanımlanmıştır. İşte sözü edilenbu madde uyarınca, doğudaki yasak ve idareten boşaltılmış bölge halkından olup da,batıya nakledilenlere ait taşınmazların mülkiyeti Devlete intikal ettirilmiştir. Ancak,5098 Sayılı Kanunun geçici 1. maddesinde "Bakanlar Kurulu kararı ile nakledilmişolanların gönderildikleri yerde oturma zorunluluğu ile ilgili bütün kayıtların kaldırıl-dığı" belirtilmiştir. Bilahare 5826 Sayılı Kanunun 1. maddesi ile 5098 Sayılı Kanu-nun 12. maddesi değiştirilerek yasak bölge, belirli bir sınır içine alınmıştır. Ayrıcaeski yurtlarına dönenlerin nakledildikleri yerde aldıkları veya eski yurtlarında bırak-tıkları mallar hakkında yapılacak işlemler 5098 Sayılı Kanunun geçici 2. maddesin-de açıklanmıştır. Sonradan bu geçici 2. maddeye 5227 Sayılı Kanunla bir fıkra eklen-miş, 5407 Sayılı Kanunla anılan fıkra 6093 Sayılı Kanunun 6. maddesiyle değiştiril-miştir.

6093 Sayılı Kanunun 6. maddesine göre 5420 Sayılı Kanunun kapsamına girenve şimdiye kadar dağıtılmamış olan taşınmaz malların artık eski sahiplerine iadesimümkün bulunmamıştır. Bundan başka anılan Kanunun 4. maddesi ile 5826 SayılıKanuna bir madde eklenerek "Yasak ve idareten boşaltılan bölgeler halkından olupda mürettep (tayin edilmiş) yerlerde iskan edilmiş olanlarla, idareten boşaltılmışbölgelerde arazisi dağıtılanların, istihkak mazbatası mukabili iskan gören veya maz-bata muhteviyatını almış olanların ve 5826 Sayılı Kanuna tevfikan iskan edilenlerintaşınmaz malları hariç, diğerlerinin eski yerlerinde kalan ve 2510 Sayılı Kanununmülga 26. maddesi gereğince Devlete intikal etmiş olan taşınmaz malları ibraz ettik-leri tasarruf begelerine müsteniden sahiplerine iade olunacağı..." hükmü getirilmiş,aynı maddede bu suretle Hazineye intikal etmiş olan taşınmaz malların son zilyetle-ri yasaklılığın devam ettiği müddetçe dahi inkitasız zilyet sayılacağı, "öngörülmüşve mürettep (tayin edilmiş) yerinde iskan edilmiş olup da iskanen tahsis olunan ta-şınmaz malı satanlar haklarında yapılacak işlem dahi ayrıca belirtilmiştir (7.HD.04.12.1975 T. 975/3121 E, 1975/7078 K. Bkz: İhsan Özmen 1991 baskı, s. 757.758).

Somut olayda davacının dedesi Mehmet 1938’de batıya gönderilerek zorunlu is-

78 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 77

Page 78: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 79: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

kana tabi tutulmuş, taşınmaz Temmuz 1941’de 156 sıra numarası ile Hazinece mik-tarı muteber kalmak kaydıyla T.C. K. Köyünden Hanife’ye (1.242 m2 olarak) tevziiedilmiş; Hanife’nin mirasçısının taşınmazı terk ederek Ç. Köyüne gitmesiyle, dava-cının babası ve ondan intikalen davacı 1947 yılında geri dönerek yeniden zilyet vetasarruf etmeye başlamıştır.

16.01.1963 tarihinde, 78 sıra numarasıyla Hazine, taşınmazın tevzii ettiği kişimirasçısı tarafından terk edilmesi nedeniyle 5098 ve 4062 Sayılı Kanunlar uyarıncataşınmazı yeniden adına tapuya tescil ettirmiştir.

Böylelikle, 2510 Sayılı Kanuna 6093 Sayılı Kanunla eklenen ek 9. madde(01.07.1953 - 6093/4. md. ile gelen hüküm olup madde numarası teselsül ettirilmiş-tir) 1. fıkrasında sayılan istisnalardan (idareten boşaltılmış bölgelerde arazisi tevziiedilenlerin) arazilerinin sahiplerine iade olunamıyacağı, tevzi edilen yasak bölgehalkından olup, batıya aktarılan davacının eski köyüne dönse dahi tevzii edilen eskiköydeki arazisini isteyemiyeceği sonucuna varılmıştır.

Hemen belirtilmelidir ki, Hazine adına tapuda kayıtlı taşınmazlar üzerinde sür-dürülen zilyetliğin süresi ne olursa olsun hukukça değeri yoktur. Mahkemece bu ol-gular dikkate alınarak tespite dayanak yapılan Hazinenin tutunduğu tapu kaydındatarif edilen ark sınırı ile dava konusu taşınmazın çevresindeki değişmez niteliktekikişi taşınmazları esas alınarak tapu kaydına yüzölçümü ile kapsam belirlenmeli, ta-pu kayıt miktar fazlasından oluşan kesim üzerinde tespit gününe kadar 20 yılı aşansüre ile zilyet bulunan davacı yararına 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 14. madde-si hükmünde öngörülen koşulların gerçekleştiği belirlendiğine göre, tapu kaydı yü-zölçümünün Hazine adına kayıt miktar fazlasından oluşan kesimin davacı adına tes-ciline karar verilmesi gerekir.

O halde, mahkemece özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken noksan so-ruşturma ile yetinilip, önceki kararda direnilmesi, usul ve yasaya aykırı olduğundandirenme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yu-karıda açıklanan ve özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BO-ZULMASINA, 27.02.2002 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULUTarih: 27.2.2002 Esas: 2002/8-129 Karar: 2002/128

Zilyetliğin Korunması Davalarında Sulh Hukuk Mahkemesinin Görevli Olduğu - Görevsizlik Kararından Sonra İşten El Çekilmesi Gerektiği

ÖZET: Davacının iddiası ve dava dilekçesi kapsamına göre dava, zilyetliğin korun-ması talebine ilişkindir. Kural olarak bu tür uyuşmazlıklarda Sulh HukukMahkemesi görevlidir. Görev itirazı yargılamanın her aşamasında ileri sü-rülebileceği gibi mahkemece de resen dikkate alınabilir. Açıklanan neden-lerle mahkemenin görevsizlik kararı vermesi doğrudur. Ancak görevsizlikkararı verdikten sonra mahkemenin işten el çekmesi gerekirken, dava konu-su arsa üzerindeki daire hakkında karar tesis etmesi hatalıdır. İlgili Mevzu-at: HUMK. madde 7, 8.

Taraflar arasındaki "el atmanın önlenmesi" davasından dolayı yapılan yargılamasonunda; Sultanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen22.12.2000 gün ve 2000/150 E. - 757 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili ta-rafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 02.07.2001 gün ve2001/5031-5450 sayılı ilamı ile, (...Yargılama sırasında vekaletname sunarak dava-yı takip eden Av. A. G.’ye çıkartılan tebligat, vekaletnamede belirtilen adresi yerinekendisi tarafından sunulmayan başka bir adrese çıkartılmış olup, bu tebligat vekiletebliğ hükmünde değildir. Bu sebeple, vekil Adem’in vekaletnamede göstermiş ol-duğu adresine usulüne uygun bir şekilde tebligat yapılması gerekirken, usule aykırıolarak davacıya 28.2.2001 tarihinde yapılan tebligat yasal bir tebligat hükmünde ol-madığından geçerli değildir. Ne var ki bu süre zarfında, davacı Av. O. G.’a vekalet-name vermiş ve O. G. hükmü bu vekaletnameye dayanarak temyiz etmiştir. Davacı-ya tebligat usulüne uygun bulunmadığına göre, Av. O. G.’ın temyizi süresinde sayı-lır. Bu sebeple, mahkemenin sürenin geçtiğinden bahisle vermiş olduğu 24.4.2001tarihli red kararı Av. O. G’ye tebliğ edilmiş ve red kararını süresinde temyiz etmişolması karşısında mahkemenin usul ve yasaya uygun olmayan 2.5.2001 tarih,2000/150-757 sayılı red kararının kaldırılarak işin esasının incelenmesine geçildi:

Dava el atmanın önlenmesi isteği ile Asliye Hukuk Mahkemesinde açılıp görev-sizlikle sonuçlanmıştır. Davacı iddiası ve dava dilekçesi kapsamına göre dava, zil-yetliğin korunması isteği niteliğindedir. Kural olarak bu tür uyuşmazlıklarla ilgilidavaların görülmesi HUMK.’nun değişik 8.maddesinin II/3. fıkrası gereğınce SulhHukuk Mahkemelerine aittir. Görev itirazı davanın her safhasında ileri sürülebilece-ği gibi mahkemece kendiliğinden göz önünde tutulabilir. Bu sebeple, mahkemeninmen’i müdahale talebi ile ilgili görevsizlik kararında usul ve yasaya aykırı bir yönbulunmamaktadır. Ne var ki görevsizlik kararı verildikten sonra mahkemenin iştenel çekerek, uyuşmazlığın esasının görevli mahkemece çözümlenmesi gerekirken,dava konusu arsa üzerindeki daire hakkında karar verilmiş olması isabetsizdir...) ge-rekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama so-nunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davacı vekili

Hukuk Genel Kurulu KararıHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildi-

ği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, boz-

80 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 79

Page 80: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 81: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

ma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da be-nimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilme-si usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özeldaire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.’nun 429.maddesi ge-reğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine,27.02.2002 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULUTarih: 6.3.2002 Esas: 2002/1-119 Karar: 2002/135

Bozmaya Uyulmasına İlişkin Ara Kararından Rücu Edilemeyeceği - Usuli Kazanılmış Hak

ÖZET: Yerel mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı le-hine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar; mahkemenin bozmakararı doğrultusunda işlem yapma ve hüküm verme yükümlülüğü oluşur. Builke usul hukukumuzun ana esaslarından biri olup kamu düzeni ile ilgilidir.Bozmaya uyan yerel mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Somut olayda,yerel mahkeme bozmaya uymuştur. Bu durum karşısında mahkemece sonra-dan verilen direnme kararı usul ve yasaya aykırıdır. İlgili Mevzuat:HUMK. madde 429.

Taraflar arasındaki "El Atmanın Önlenmesi ve İşgal Tazminatı" davasından dola-yı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davanınreddine dair verilen 11.9.2000 gün ve 2000/272 E. - 799 K. sayılı kararın incelen-mesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin22.1.2001 gün ve 2000/16268, 2001/411 K. sayılı ilamı ile, (...Davacı vakıflar ida-resi, 1947 yılında tespiti yapılan ve 1949 senesinde kesinleşen 749 ada 1 parsel sa-yılı A. A. Vakfı adına kayıtlı "A. A. Vakfı Camii" imam ve müezzininin süknasınameşrutalı, bahçeli ahşap ev nitelikli yeri akdi ve hukuki hiçbir nedene dayanılmak-sızın işgal eden davalının haksız el atmasının önlenmesini ve 01.11.1997 tarihinden31.12.1999 tarihine kadarki dönem için 636.000.000 TL. ecrimisilin yasal faiziyletahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı yan, bu camide görevli olduğu için çe-kişmeli yeri lojman olarak kullandığını ve 17.09.1999 tarihinde tahliye ettiğini sa-vunmuştur. Mahkemece, dava konusu yerin cami müezzin ve imamının süknasınameşrutalı olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Gerçekten eski va-kıf hukukumuzda, süknaya meşrut yerde kural olarak lehine şart kılınmış olanlarınoturmaları asıldır. Ne var ki, süknaya meşrut olan yapının yıkılması ve yerine yeni-sinin inşa edilmesi halinde uyuşmazlığın önceki yapıyı (meşrutayı) bünyesine alanvakfiyeye değil, Medeni Kanunun 722, 748 ve 749. maddeleri gereğince yeni hü-

kümlere (Medeni Yasanın hükümleri) göre çözümlenmesi zarureti ortaya çıkar.Somut olayda, 1947 tarihli kadastro tespitine yansımış olan ahşap evin sonraki

yıllarda yıktırılarak yerine yenisinin inşa edildiği anlaşılmaktadır. Öte yandan yenibina yönünden, davacı idarenin bir tahsisi ya da davalıya yapılmış bir kira sözleşme-si yoktur. Öyle ise, çekişmeli yerde oturmanın haklı ve geçerli bir nedeni bulunma-maktadır.

Hal böyle olunca, ecrimisil yönünden davalının 17.09.1999 tarihinde taşınmazıtahliye ettiği savunması da dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gere-kirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularakdosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece ön-ceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davacı vekili

Hukuk Genel Kurulu KararıHukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildi-

ği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:1- Dava, el atmanın önlenmesi ve işgal tazminatı istemine ilişkindir.Yerel mahkemenin davanın reddine ilişkin kurduğu hüküm özel dairesince, yu-

karıda açıklanan gerekçe ile bozulmuştur.Bozma kararından sonra yapılan yargılama sırasında, 17.7.2001 günlü oturuma

her iki taraf vekilinin katıldıkları, davacı vekilinin bozma ilamına uyulmasını, boz-ma kararı aleyhine olan davalı vekilinin ise önceki kararda direnilmesini talep ettiğitartışmasız olup yerel mahkemenin bu beyanları saptadıktan sonra, aynen “Yargıtaybozma ilamına uyulmasına karar verildi. Tefhim ve devam olundu” ibaresinden son-ra önceki kararda ısrar olunmasına karar verdiği belirlenmiştir.

Hemen belirtmek gerekir ki, yerel mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uy-ması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar ve mah-kemenin bozma kararı doğrultusunda işlem yapma ve hüküm verme yükümlülüğüoluşur. Bu ilke, Usul Kanununun dayandığı ana esaslardan olup kamu düzeni ile il-gilidir. O halde Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararıile bağlı olup, daha sonra uyma kararından dönerek direnme kararı veremez; bozmadoğrultusunda inceleme yaparak yeni bir hüküm kurmak zorundadır. Bozmaya uyul-masına ilişkin ara kararından dönülmesinin de olanaksız bulunduğu öğreti ve yargı-sal kararlarda duraksamaya yer vermeyecek biçimde kabul edilmektedir (9.5.1960gün 21/9, 4.2.1959 gün 13/5 Sayılı İçtihatı Birleştirme Kararları, HGK. 15.9.1982gün 7/1798-785 sayılı kararı, Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Al-tıncı Baskı Cilt V. sh. 4739 vd.) O halde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları-na, dosyadaki tutanak ve kanıtlara yukarıda açıklanan gerektirici nedenlere göremahkemece verilen direnme kararı usul ve yasaya aykırı bulunduğundan direnmekararının bozulması gerekmiştir.

2- Bozma nedenine göre işin esasına ilişkin sair direnme nedenleri ile temyiz iti-razlarının şimdilik incelenmesine gerek bulunmadığına karar verilmiştir.

82 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 81

Page 82: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 83: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

SONUÇ: Yukarıda (1) bentte yazılı gerekçelerle davacı vekilinin temyiz itirazla-rının kabulü ile direnme kararının HUMK.’nun 429 maddesi gereğince BOZULMA-SINA (2) nolu bentte yazılı nedenle işin esasına ilişkin direnme ve temyiz itirazları-nın şimdilik incelenmesine gerek bulunmadığına, istek halinde temyiz peşin harcı-nın geri verilmesine 6.3.2002 gününde, oybirliği ile karar verildi.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULUTarih: 6.3.2002 Esas: 2002/8-109 Karar: 2002/150

İmar İhya ile Taşınmaz İktisabı İçin Arazinin Emek ve Para Sarfıyla Tarıma Elverişli Hale Getirilmesi Gerektiği

ÖZET: İmar ihya ile taşınmaz iktisabı için Devletin hüküm ve tasarrufu altındakitarıma elverişli olmayan arazinin emek ve para sarfıyla tarıma elverişli ha-le getirilmesi gerekir. Öte yandan taşınmazın orman sayılmayan yerlerdenolması, kamu hizmetine tahsis edilmemiş il, ilçe ve kasabaların imar plan-larının kapsamında bulunmaması gerekir. Kazandırıcı zamanaşımı süresiihyanın tamamlandığı tarihte başlar. Bu tarihin tespit edilmesi zorunludur.Somut olayda, söz konusu tarih açık ve net şekilde ispatlanamamıştır. İhya-nın bittiği tarihin tespiti ile iktisap koşullarının gerçekleşip gerçekleşmedi-ğinin araştırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir. İlgili Mevzu-at: 3402 SK. madde 14, 17.

Taraflar arasındaki "tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Men-deres Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen13/11/2000 gün ve 1998/732-2000/790 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleritarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 22/3/2001 gün ve2001/1108-2227 sayılı ilamiyle, (...Davacı, dava konusu taşınmaz bölümlerinin adı-na tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Hazine vekili davanın reddine kararverilmesini savunmuş, mahkemece davanın kısmen kabulüne kısmen reddine kararverilmesi üzerine hükmün kabule ilişkin bölümü davalı Hazine ve belediye vekille-ri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.

Davacı, dava konusu taşınmaz bölümlerinin öncesi itibariyle tapusuz olduğunu,para ve masraf sarfı ile imar ve ihya ederek narenciye ve zeytinlik haline getirdiği-ni ileri sürerek adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Kadastro müdür-lüğünün karşılık yazısından dava konusu taşınmazın 1955 yıllarında yapılan kadast-ro çalışması sırasında 592 nolu orman parseli içerisinde kalması nedeniyle tespit dı-

şı bırakıldığı açıklanmıştır. 20.9.1996 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilir-kişi ve tanıklar davacının 1961 yılından bu yana taşınmaza zilyed olduğunu bildir-mişler, ormancı bilirkişi taşınmazın 1949 yılında kesinleşen orman sınırlama hattı-nın dışında, ziraatçi uzman bilirkişi taşınmazın imar ve ihya edilerek kültür arazisihaline getirilen yerlerden olduğunu bildirmişlerdir. Dava dosyasının yeni ilçe teşki-li nedeniyle Menderes Asliye Hukuk Mahkemesine aktarılması nedeniyle 23.7.1999tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi F. Ü. davacının 1963-1965 yılların-dan itibaren taşınmaza zilyed olduğunu, imar ve ihyasını yaptığını, imar ve ihyanın1977-1979 yıllarında bittiğini, tanık H. Ali de imar ve ihyanın 1975 yılında tamam-landığını bildirmiştir. Kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı bırakılan bir yer ku-ral olarak Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden sayılır. Böyle biryer Kadastro Kanununun 17. maddesinde yazılı olduğu şekilde imar ve ihya edildi-ği takdirde ancak kazanılabilir. Maddeye göre orman sayılmayan Devletin hüküm vetasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen bir taşınmazın para veemek sarfetmek suretiyle ihya edilerek kültür arazisi haline getirilmesi ve ihyanınbittiği tarihten itibaren aynı kanunun 14. maddesindeki koşullar altında tasarruf edil-miş olması halinde kazanılabileceği vurgulandıktan sonra, sonrasında da il, ilçe vekasaba imar planı dahilinde kalan taşınmazların imar ve ihya yolu ile kazanılamıya-cağı açıklanmıştır. Taşınmaz Ö. Belediyesinin O. Mahalle mevkiinde bulunmakta-dır.

Belediye başkanlığının 11.8.1995 günlü karşılık yazısında, dava konusu taşınma-zın bulunduğu O. Mahalleye ait imar planının 28.10.1991 tarihinde onaylanmak su-retiyle kesinleştiği ve taşınmazın imar planı kapsamında kalan bir yer olduğu bildi-rilmiştir. Az önce de açıklandığı üzere imar planı kapsamında bulunan yerlerin imarve ihya yolu ile kazanılması yasaklanmıştır. İmar ve ihya olgusunun tamamlandığıtarihten taşınmazın imar planı içine alındığı tarihe kadar, Kadastro Kanununun 17 ve14. maddelerindeki koşullar gerçekleşmemiştir. Anılan yasa hükümleri göz önündetutularak davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulüne ka-rar verilmiş olması doğru değildir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevril-mekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalılar vekilleri

Hukuk Genel Kurulu KararıHukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildi-

ği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, imar - ihya ve zilyetliğe dayalı tescil isteğine ilişkindir.Davacı, dava konusu taşınmazın öncesi itibarıyla tapusuz olduğunu, para ve emek

sarfı ile imar ve ihya ederek narenciye ve zeytinlik haline getirdiğini ileri sürerek adı-na tapuya tesciline karar verilmesini istemiş, yerel mahkemece davanın kabulüne ka-rar verilmiş; yüksek özel dairece, yukarda açıklanan nedenlerle hüküm bozulmuştur.

Davacının karar düzeltme talebi üzerine özel dairesince sair karar düzeltme tale-binin reddine, davaya konu taşınmaz bölümlerinin onaylı imar planı kapsamındakalmadığının kabulüne karar verilmiştir.

84 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 83

Page 84: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 85: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

İmar-ihya bilimsel eserlerde, tarıma elverişli olmayan araziyi masraf ve emek sar-fıyla tarıma elverişli hale getirme şeklinde tanımlanmıştır. İmar-ihya yoluyla kazan-maya imkan tanıyan mülga 766 Sayılı Kanunun 37. maddesinin son fıkrasının26/7/1972 gün ve 1617 Sayılı (Toprak Tarım Reformu Ön Tedbirler Kanunu) Kanun-la kaldırılmasından sonra imar ihya yoluyla kazanma yolu kapanmıştır. Ancak bu ya-sak 3402 Sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 10/10/1987 tarihinde kalkmış ve bu yasa-nın 17. maddesi ile zilyetlere imar ihya yoluyla kazanma olanağı yeniden tanınmış-tır. Anılan maddede imar-ihya ile ilgili şartları, arazi, ihya fiili ve iktisapla ilgili ol-mak üzere üç bölümde ifade edilmiştir. Arazi ile ilgili şartları, taşınmazın Devletinhüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması ve tarıma elverişli bulunması olmaküzere olumlu şartlar; orman sayılmayan yerlerden olması, kamu hizmetine tahsisedilmemiş il, ilçe ve kasabaların imar planlarının kapsamında bulunmaması gibiolumsuz şartlar olarak açıklanabilir. İhya fiili ile ilgili şartları ise emek ve para har-camak, ihya ile oluşturulacak toprağın tarıma elverişli hale gelmesi ve ihya zamanıolarak tespit edilebilir. Iktisapla ilgili şartlar ise maddenin atıf yaptığı 14. maddede-ki şartlardır.

Somut olayda, arazi ile ilgili şartlar sabit olup uyuşmazlık, ihya fiili ve iktisapşartlarında toplanmaktadır.

Bir taşınmazın imar ve ihya edildiğinden söz edebilmek için kolayca tarım yapıl-ması mümkün olmayan toprakta oldukça zor ve zahmetli ve gider gerektiren bir uğ-raş verilmiş olmalıdır. Yoksa sadece ham toprağın sürülmesi ya da taşları temizlen-miş bir yerde bina ve duvar yapılması ya da ağaç dikilmesi bir emek ve masrafı ge-rektirmesine rağmen, imar-ihya sayılmaz. Yasa taşınmazın tarıma elverişli hale ge-tirilmiş olmasını aramıştır.

Bu hususta Hukuk Genel Kurulu’nun 24/2/1999 tarih, 1999/8-84-118 sayılı ka-rarında "3402 Sayılı Kanunun 17. maddesine göre imar-ihya işlemleri tarımsalamaçlı olmalıdır. Nitelik itibariyle Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan vekamu hizmetine tahsis edilmeyen arazi masraf ve emek sarfıyla tarıma elverişli ha-le getirilmelidir. Taşınmaz üzerinde ev, ahır, samanlık yapmak gibi eylemler taşın-mazı tarıma elverişli hale getiren işlemler değildir" denilmiştir.

İhyanın varlığından ve sonuçlandığından söz edebilmek için taşınmaz mal ihyaedilmeye başladığında güdülen amacın gerçekleşmiş olması gerekir. Kazandırıcı za-manaşımı süresi ihyanın tamamlandığı tarihte başlar. Bu nedenle ihyanın tamamlan-dığı tarihin tespiti davalarda önem kazanır. İhyanın gerçekleştiği gün, taşınmaz ma-lın tamamen kültür arazisi haline getirildiği, ekonomik yönden yararlanmaya başla-nıldığı ve işe yarar hale getirildiği gündür.

İhyanın gerçekleştiği günün, taşınmaz malın tamamen kültür arazisi haline geti-rildiği ve ekonomik yönden yararlanılmaya başlanıldığı ve işe yarar hale getirildiğigün olduğunu kabulle birlikte ihya fiilini ilgilendiren ve maddi olaylardan sayılan buolguların öncelikle tanık sözleri ile ispatının zorunlu olduğunu kabul etmek gerekir.

Somut olayda yerel bilirkişi ve tanık beyanlarından hukuki niteliği itibariyle ih-ya fiiline muhtaç olan taşınmazın ihyasının hangi tarihte tamamlandığı, açık ve netbir biçimde anlaşılamamaktadır. Araştırma, soruşturmanın amacı ihyanın bittiği ta-

rihi tespittir. Bittiği tarihten amaç da kültür arazisi haline getirildiği tarihtir.O halde yukarda açıklanan ilkeler göz önünde bulundurularak imar ve ihyanın ta-

mamlandığı tarihin doğru bir şekilde tespiti ve kazandırıcı zamanaşımı sebebiyle ik-tisap şartlarının oluşup oluşmadığının araştırılması ve hasıl olacak sonuç dairesindebir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu biçimde karar veril-mesi doğru bulunmadığından direnme kararının bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararınınözel daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.’nun429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geriverilmesine, 6.3.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.YARGITAY HUKUK GENEL KURULUTarih: 13.3.2002 Esas: 2002/11-167 Karar: 2002/166

Kasko Sigortalı Aracın Hasar Bedelinin Tahsili

Talebi - Kazanın Münhasıran Alkolün Etkisi Altında

Meydana Gelip Gelmediğinin Araştırılması Gerektiği

ÖZET: Dava, davalı şirkete kasko sigortalı aracın hasar bedelinin araç sürücüsü-nün alkollü olduğundan bahisle ödenmemesi nedeniyle tahsili talebine iliş-kindir. Sigortanın sorumluluğunun kalkması için kazanın münhasıran alko-lün etkisiyle meydana gelmiş olması gerekir. Dosya arasındaki bilirkişi ra-porunda böyle bir bulguya yer verilmemiştir. Davalı şirket, kazanın münha-sıran alkol etkisiyle meydana geldiğini kanıtlayamamıştır. Bu durum karşı-sında mahkemece yapılacak iş, esasa girerek hasıl olacak sonuca göre ka-rar vermekten ibarettir. İlgili Mevzuat: 2918 SK. madde 48, KarayollarıTrafik Yönetmeliği madde 97.

Taraflar arasındaki "hasar bedelinin tazmini" davasından dolayı yapılan yargıla-ma sonunda; Ankara Asliye 1. Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen27.4.2000 gün ve 1998/966 E. - 2000/196 K. sayılı kararın incelenmesi davacı veki-li tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14.12.2000 gün ve2000/7983 E. - 10066 K. sayılı ilamı ile, (...Davacı vekili, davalı şirkete kasko sigor-talı olan müvekkiline ait aracın sürücüsünün alkollü olduğundan bahisle hasar tazmi-natının ödenmediğini ileri sürerek, hasar bedelinin davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı vekili, davacıya ait araç sürücüsünün alkollü olarak kaza yaptığından, ha-sarın teminat dışı olduğunu savunmuştur.

Mahkemece, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre, davacı şirkete ait araçsürücüsünün olay günü saat 22.00’de alkollü olduğunun tespit edilip 04.45’te yapı-lan ikinci kontrolde alkolsüz olduğu saptanmış ise de, olay saatinin 01.00’de olup,

86 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 85

Page 86: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 87: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

son muayene saatinden geriye doğru, kandaki alkol düzeyinin düşüş hızına göre, sü-rücünün olay anında 0.56 promil düzeyinde alkollü olup, kazanın da alkolün etkisiy-le meydana geldiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı şirkete kasko sigortalı aracın hasar bede-

linin araç sürücüsünün alkollü olması nedeniyle, ödenmeyen sigorta tazminatınailişkindir.

Kasko sigortası poliçe genel şartlarının A.5.5. maddesinin dayanağını teşkil edenKarayolları Trafik Kanunu’nun 48. maddesinin 1. fıkrasında "Alkollü içki almış ol-ması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneğini kaybetmiş" kişilerin karayolunda araçsürmeleri yasaklanmıştır. Aynı maddenin ikinci fıkrasındaki yönetmelik düzenlen-mesine olanak tanıyan hükümde yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmadığından,Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 97. maddesinde alkollü içkilerin oranlarının neşekilde saptanacağı belirlendikten sonra yasada yer alan hüküm dikkate alınmadansoyut olarak kandaki alkol miktarının 0.50 promil üstünde olanların araç kullanma-yıp kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana gelmiş olması gerekir. Dos-yada mevcut bilirkişi raporlarında bu yönde bulgu saptanmamıştır. Bu durumda da-vacı şirket araç sürücüsü alkollü olsa bile kazanın alkolün etkisi altında meydanageldiği kanıtlanamamıştır. Mahkemece, işin esasına girilerek hasıl olacak sonuç da-iresinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddi doğru de-ğildir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yar-gılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davacı vekili

Hukuk Genel Kurulu KararıHukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildi-

ği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, boz-

ma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da be-nimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilme-si usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özeldaire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.’nun 429. maddesi ge-reğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine13.3.2002 gününde, oybirliği ile karar verildi.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULUTarih: 13.3.2002 Esas: 2002/19-67 Karar: 2002/180

Hükmün Kesinleşmesinden Önce Davadan Feragat Edilebileceği - Feragatin Kesin Hükmün Sonuçlarını Doğuracağı

ÖZET: Davacı vekili, direnme kararının temyizine ilişkin talebin görüşülmesindenönce davadan ve temyizden feragat etmiştir. Vekilin feragat yetkisi bulundu-ğu dosyaya sunulu vekaletnameden anlaşılmaktadır. Feragat kesin hükmünsonuçlarını doğurur. Hükmün kesinleşmesinden önce herhangi bir aşama-da davadan feragat edilebilir. Somut olayda, davacı vekili davadan ve tem-yizden feragat ettiğinden, bu beyan çerçevesinde işlem yapılması zorunlu-dur. Bu durumda direnme kararı temyizen incelenemez. Hükümden sonraortaya çıkan ve temyiz incelemesine engel oluşturan bu durumun yerel mah-kemece değerlendirilip karara bağlanması gerekir. İlgili Mevzuat: HMUK.madde 63, 91, 95.

Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; An-kara Asliye 8. Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 15.12.1999 günve 1999/21-557 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üze-rine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 7.7.2000 gün ve 2000/3926-5465 sayılı ilamı ile("...Davacı V. A.Ş.’nin satıcı, davalı K. Tıp Sağlık Hizmetleri A.Ş.’nin alıcı sıfatıylaimzaladığı, 30.11.1995 tarihli protokole göre davacının, alıcı tarafından teminat ve-rilmesinden itibaren (8-12) hafta içinde 28 adet Gambro Ak-905, iki adet GambroAk 100 hemodiyaliz cihazı ve toplam 36 makine kapasiteli su arıtma sistemini alı-cının göstereceği yere kurmayı kabul ve taahhüt ettiği, bu cihazların kurulmasındanitibaren alıcının her ay en az (1000) takım iki yılda toplam (36.000) takım dializörüalıp bedelini ödemeyi üstlendiği belirtilerek taraflar arasında daha önce yapılan pro-tokollerin geçerli olmadığı vurgulanmıştır.

Davacı (satıcı) vekili, davalının sözleşme süresi içerisinde ancak 1.925 adet di-alizör aldığını, 34.075 adet dializörü almadığını, davalıya gönderilen 30.06.1997 ta-rihli ihtarnamenin de sonuç vermediğini, bu nedenle 34.075 adet dializör bedelinidavalının ödemek zorunda olduğunu, fazlaya ait haklarını saklı tutarak şimdilik100.000 İsveç Kronunun aynen veya fiili ödeme günündeki TL. karşılığının tahsili-ni talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili protokolün hayatiyete geçirilmediğini, fiilen ve hukuken ortadankalktığını, davacının hemodiyaliz makinalarını teslim edemediğini, anılan makina-ların davacının bilgi ve istemiyle finansal kiralama yolu ile kiralandığını, davacınınbahsettiği ihtarnamenin müvekkiline tebliğ edilmediğini belirterek davanın reddinisavunmuştur.

Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre protokolde davalıya satıl-ması kararlaştırılan diyaliz makinalarının finansal kiralama yolu ile temin edildiği,protokolün davacı tarafından ihlal edildiği, karşılıklı taahhütleri içeren protokolün,

88 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 87

Page 88: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 89: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

davacının yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle bozulduğu gerekçesiyle da-vanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

30.11.1995 tarihli protokolün 2. maddesinde belirtilen hemodiyaliz makinaları-nın 30.5.1996 tarihinde finansal kiralama yolu ile kiralandığı ve davalının gösterdi-ği yere kurulduğu, bu makinaların kurulmasından önce ve sonra 1.1.1996 ile31.5.1997 tarihleri arasında davalının davacıdan 1925 adet diyalizör alıp bunlarınbedelini ödediği hususları tartışmasızdır.

Davacı vekili, protokolün 5. ve devamı maddelerine göre, davalının vermesi ge-reken teminatın usulüne uygun şekilde verilmediği için bankadan kredi temin edile-mediğini bu nedenle 2. maddede belirtilen makinaların müvekkilinin girişimi ve mü-teselsil kefaletiyle finansal kiralama yolu ile davalının işyerine kendi elemanları ta-rafından kurulduğunu, dolayısıyla müvekkilinin kendisine düşen yükümlülüğü yeri-ne getirdiğini iddia etmiş, davalı vekili ise, davacının protokolün 2. maddesindekiedimini yerine getirmediğini, bu nedenle protokolün fiilen ve hukuken sona erdiği-ni savunmuştur.

Taraflar arasında akdedilen 30.11.1995 tarihli sözleşmede, yukarıda açıklandığıgibi, taraflara düşen yükümlülükler belirtildikten sonra daha önce yapılmış olan pro-tokollerin geçerli olmadığına değinilmiştir. Anılan sözleşmenin ikinci maddesinde,davacı şirketin yerine getirmesi gereken yükümlülük belirtilmiş ve davacı söz konu-su hüküm çerçevesinde edimin yerine getirildiğini ileri sürmüş ve davalı yanın busözleşmenin yürürlüğünden sonra dializör alımını sürdürerek miktarını (1925)’e ta-mamladığını beyan etmiştir. Bu nedenle 30.11.1995 tarihli protokolün yürürlüğe gir-memiş olduğu yolundaki görüş ve kabul isabetli değildir.

Ancak, davacı davalı tarafça satın alınmayan dializörler sebebiyle doğduğunuileri sürdüğü zararının ne şekilde gerçekleştiğini ortaya koyması ve bunu usulüneuygun olarak kanıtlaması gerekir. Diğer bir deyişle edimin yerine getirilmesi halin-de davacının mal varlığının ulaşacağı durum ile edimin yerine getirilmemesi sebe-biyle uğradığı zararın usulen belirlenmesi gerekir.

Bu yönler üzerinde durulup tartışılarak uygun sonuç dairesinde bir karar verilme-si gerekirken, davacının yükümlülüğünü yerine getirmemiş olduğu gerekçesi ile ya-zılı şekilde hüküm kurulması isabetli görülmemiştir...") gerekçesiyle bozularak dos-ya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece öncekikararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davacı vekiliHukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildi-ği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, sözleşmedeki edimin ifa edilmediği iddiasına dayalı tazminat istemine iliş-kindir.

Yerel mahkemenin, davanın reddine dair kararı özel dairece yukarıdaki gerekçey-le bozulmuş, verilen direnme kararı da davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili, direnme kararının temyizine ilişkin isteminin Yargıtay Hukuk Ge-

nel Kurulu’nca görüşülmesinden önce verdiği ve kimlik tespiti yapılmak suretiylealınıp dosyaya konulan 13.3.2002 günlü dilekçesinde, davadan ve temyiz istemin-den feragat ettiğini, açıkça ve koşulsuz olarak bildirmiş; yapılan incelemede,veka-letnamesinde davadan feragat yetkisinin bulunduğu saptanmıştır.

Feragat, HUMK.’nun 91. maddesinde, taraflardan birinin davadaki neticei tale-binden vazgeçmesi olarak tanımlanmış; 95. maddede ise feragatin, kesin hükmünsonuçlarını doğuracağı açıklanmıştır.

Hükmün kesinleşmesinden önceki herhangi bir aşamada davadan feragat edilebi-lir. Temyiz edilen ve fakat henüz Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca görüşülmeyenbir direnme kararı, usul hukuku çerçevesinde kesinleşmiş olmadığından, bu aşama-da davadan feragat mümkündür.

Somut olayda, HUMK.’nun 63. maddesine uygun şekilde davadan feragat yetki-si verilmiş olan davacı vekili, gerek davadan ve gerekse verilen kararın temyizindenferagat ettiğini açıkça ve koşulsuz olarak bildirdiğinden, bu beyan çerçevesinde iş-lem yapılması zorunludur. Böyle bir durumda, direnme kararı Hukuk Genel Kuru-lu’nca temyizen incelenemez. 11.4.1940 gün ve 1939/15 esas, 1940/70 sayılı İçtiha-dı Birleştirme Kararı uyarınca, hükümden sonra ortaya çıkan ve temyiz incelenme-sine usulen engel oluşturan bu durumun yerel mahkemece değerlendirilip kararabağlanması için direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle, davacı vekilinin davadan feragat beyanı-nın yerel mahkemece incelenip değerlendirilmesi için direnme kararının BOZUL-MASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 13.3.2002 günündeoybirliği ile karar verildi.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULUTarih: 13.3.2002 Esas: 2002/12-111 Karar: 2002/182

Kredi Sözleşmesinden Doğan Alacaklarda Bankaca Hesap Kat İhtarının Tebliğ Edildiği Tarihe Kadar Akdi Faiz İstenebileceği

ÖZET: İcra takibinden önce borçluya gönderilen hesap özetine itiraz edilmediğiiçin alacak kesinleşmiştir. Banka kredi sözleşmelerinden doğan uyuşmazlık-larda bankaca, kredi alacağı için hesap kat edilip tebliğ edildiği tarihe ka-dar olan dönem için kanun ve sözleşme hükümlerine göre akdi faiz istene-bilir. Hesap kat ihtarının tebliğ edildiği tarihten sonra ise temerrüt faizi iş-lemeye başlar. Mercice, ihtilaf konusu krediye ilişkin banka kayıtlarının ge-tirtilerek açıklanan yönteme uygun şekilde faizin hesaplattırılması gerekir.

90 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 89

Page 90: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 91: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

İlgili Mevzuat: İİK. madde 68, 150/ı, TTK. madde 8.

Taraflar arasındaki "itirazın kaldırılması" davasından dolayı yapılan yargılamasonunda; İzmir 1. İcra Tetkik Merciince davanın kısmen kabulüne dair verilen27.2.2001 gün ve 2000/1173-2001/136 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tara-fından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 8.6.2001 gün ve2001/9276-10267 sayılı ilamı ile, (...Takipten önce borçluya gönderilen hesap öze-tindeki alacak tutarı, itiraz edilmemekle kesinleşmiştir. Hesap kat tarihinden takiptarihine kadar tahakkuk edecek faiz miktarının taraflar arasındaki kredi sözleşmesi-ne ve kesinleşen faiz oranına göre bilirkişi aracılığıyla saptanması gerekirken Yargı-tay denetimine açık olmayan şekilde yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Öte yandan, alacaklının talebi bulunduğuna göre İİK.’nun 68/son maddesi uyarıncave Hukuk Genel Kurulu’nun 19.6.1991 tarih, 91/12-312 sayılı kararı doğrultusundaalacaklı yararına itiraz edilip haksız çıkılan miktar üzerinden tazminata hükmedil-memesi de isabetsizdir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, ye-niden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davacı vekili

Hukuk Genel Kurulu KararıHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildi-

ği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:İcra takibine yapılan kısmi itirazın kaldırılmasına yönelik uyuşmazlıkta, davacı

banka kredi kartı sözleşmesinden doğan ve 10.5.1999 tarihi itibariyle 463.863.584.TL. olan alacağının ödenmesi için borçluya 14.5.1999 tarihinde ihtarname gönder-miş, ihtarname usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.

İhtarnameye borçlu bir aylık süre içinde itiraz etmemiştir. Bu durumda itirazedilmeyen hesap özeti İİK.’nun 68. maddesi 1. fıkrasında yazılı imzası ve borcu ik-rar edilmiş bir belge niteliğini kazanmıştır.

Alacaklı banka yapmış olduğu icra takibinde, alacak kalemlerindeki miktarlarıfarklı göstermiş ve borçludan 557.190.857 TL. alacak talebinde bulunmuştur. Top-lam alacak içerisinde bulunan 153.474.899 TL. ana alacağa icra dairesinde borçluitiraz etmemiş diğer alacak kalemlerine itirazda bulunmuştur.

Banka kredi sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda, alacaklının kredi alacağıiçin hesabın işlediği süreçte hesabın kat edilip usulünce tebliğ edildiği tarihe kadarolan dönem içinde Türk Ticaret Kanununun 8. maddesi ve sözleşme hükümlerinegöre hesaplanacak faizin fer’ileri ile birlikte tahsilini talep etmesi mümkündür.

Talep edilecek olan bu faiz "Akdi faiz" olarak nitelendirilmektedir.Hesabın kat edilip, bu hususun usulüne uygun bir şekilde borçluya bildirilmesin-

den sonra ise temerrüt faizi işlemeye başlayacaktır.Mercice, hesabın katı tarihi itibariyle bulunan ve muaccel olan borcun ödenmesi

için yapılan ihbar tarihine kadar olan süreye hiçbir faiz uygulanmayarak akdi faizinhesaplanmaması, o dönem yönünden kredi borcunun faizsiz olduğunu gösterir ki, buda sözleşme hükümlerine göre mümkün değildir.

Somut olayın özelliği itibari ile hesaplama yöntemi uzmanlık ve özel bilgiyi ge-rektirdiğinden HUMK. 275. maddesi uyarınca mercice, konuda uzman bankacı birbilirkişi seçilerek, uyuşmazlık konusu krediye ilişkin tüm kayıtların, hesap ekstresi-nin getirilerek açıklanan yönteme uygun şekilde faiz hesaplamasının yaptırılmasıgerekmekte olup; Hukuk Genel Kurulunca benimsenen özel daire bozma ilamınauyulması gerekirken aksi düşünce ile direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykı-rıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yu-karıda ve özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.’nun429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geriverilmesine, 13.3.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.YARGITAY HUKUK GENEL KURULUTarih: 13.3.2002 Esas: 2002/8-183 Karar: 2002/187

Bozmada Yapılan Maddi Yanılgının Taraflar Yararına Usuli Kazanılmış Hak Oluşturmayacağı

ÖZET: Husumette noksanlık, taraf teşkili gibi usule ilişkin bozma kararları kuralolarak yalnızca bu konuya hasredilir. İşin esasına ilişkin inceleme ise bun-dan sonra verilecek karara bırakılır. Usul kuralları kamu düzeni ile doğru-dan ilgilidir. Bu nedenle bozmada yapılan maddi yanılgı taraflar yararınausuli kazanılmış hak oluşturmaz. İlgili Mevzuat: HUMK. madde 429.

Taraflar arasındaki "tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Polat-lı Asliye 1. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 21.12.2000 gün ve2000/493 E. - 528 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenil-mesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 07.06.2001 gün ve 2001/4562-4768 sa-yılı ilamı ile (...Davacılar tarafından davalılar aleyhine açılan tespit ve tescil davasısonunda 811 parsel numarası ile tapulama tespiti gören 20.100 m2 yüzölçümündekitaşınmazın 1/2’şer hisse itibariyle davacılar adına tapuya tesciline ilişkin yerel mah-kemenin 21.12.2000 günlü hükmü dairenin 02.04.2001 tarih, 2001/2294-2522 esas,karar sayılı ilamı ile onanmıştı. Bu kere, davalılardan Orman Genel Müdürlüğü adı-na Ankara Orman İşletme Müdürlüğü vekili tarafından süresi içinde karar düzeltmeisteminde bulunulmuş olmakla dosyadaki kâğıtlar incelendi, gereği düşünüldü:

Dosya arasındaki bilgi ve belgelere göre uyuşmazlık konusu taşınmaz 1967 yı-lında yapılan tapulama çalışmaları sırasında tarla niteliği ile 811 parsel numarasınıalarak davacılardan Mehmet’in de aralarında bulunduğu dört kişi adına tespit edil-miştir.

Hazine ve orman idaresinin tespite karşı komisyona vaki itirazları üzerine Tapu-lama Komisyonu 20.11.1975 günlü kararında aynen "...Yukarıda köyü ve parsel nu-marası yazılı itiraz konusu işbu taşınmazlar her ne kadar yukarıda adları yazılı tes-

92 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 91

Page 92: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 93: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

pit malikleri adlarına tapulama tespiti yapılmış ise de, itiraz konusu bu taşınmazınorman olup olmadığı ve ayrıca orman tahdit haritasının bulunup bulunmadığı hak-kında Polatlı Tapulama Mahkemesince 1.4.1969 gün ve 1969/31 sayılı yazıları ileOrman Bakanlığından sorulmuş, alınan dosya arasında mevcut 26.2.1971 gün ve8034 sayılı cevabi yazılarında, bu yerin yani itiraz konusu bu parselin orman tahditharitası olmamakla beraber orman olduğu sarahaten bildirilmiş olduğu görülmekleişbu karar tanzim kılındı..." gerekçesiyle itirazın kabulüne ve hatalı yapılan tespitiniptal edilerek nizalı taşınmazın tespit dışı bırakılmasına karar verilmiş, süresinde da-va açılmaması nedeniyle bu karar 16.6.1976 tarihinde kesinleşmiştir.

Görüldüğü üzere komisyon kararı ile nizalı taşınmaz orman niteliğiyle tespit dı-şı bırakılmıştır. Dosya arasında bulunan ve ormancı bilirkişi, orman yüksek mühen-disi Selahattin tarafından tanzim edilen 30.11.1999 tarihli gerekçeli rapora göre, da-va konusu taşınmazın bölgede 1995 yılında yapılan orman tahdit çalışmaları sırasın-da orman tahdit sınırının dışında kaldığı anlaşılmıştır. Yukarıda da açıklandığı üze-re uyuşmazlık konusu taşınmazın davacılar ve öteki gerçek kişiler adına yapılan tes-biti komisyon kararı ile iptal edilmiş ve orman niteliğiyle tespit dışı bırakılmıştır.Orman niteliğiyle tespit dışı bırakılan bu yer orman kadastro çalışmalarının yapıldı-ğı 1995 tarihine kadar orman sayılır. Taşınmazın tahdit dışında kaldığı 1995 tarihiile dava tarihi arasında kazanmayı sağlayan 20 yıllık süre geçmemiştir. Açıklanannedenle davanın reddine karar verilmesi ve yerel mahkeme hükmünün bu nedenlebozulması gerekirken dairece yanlışa düşülerek onanmış olması doğru değildir...)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama so-nunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalılar vekilleri

Hukuk Genel Kurulu KararıHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildi-

ği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle HUMK.’nun 2494 Sa-yılı Yasa ile değişik 438/II. fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine ka-rar verilip dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, zilyetliğe dayalı tescil isteğine ilişkindir.Davacılar, 811 parsel sayılı taşınmazın 26.7.1967 tarihinde yapılan kadastro tes-

piti sırasında adlarına tespit edildiğini, Hazine ve orman idaresinin itirazı üzerinetapulama komisyonunca tespit harici bırakıldığını, yararlarına zilyetlikle iktisap ko-şullarının gerçekleştiğini ileri sürerek iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.

811 parsel tutanağından, taşınmazın davacıların murisinden intikalen geldiği,murisleri ve davacıların zilyetliklerinin 30 yılı aştığı, bu nedenle davacılar adlarına26.7.1967 tarihinde tespit yapıldığı anlaşılmaktadır.

Tespit tutanağına Hazine ve orman idaresinin itirazı üzerine kadastro komisyonu(Orman Bakanlığınca orman olduğu bildirildiğinden) taşınmazın tespit dışı bırakıl-masına 20.11.1975 tarihinde karar vermiştir.

Daha sonra 1995 yılında yapılan orman kadastrosu sırasında dava konusu yer,tahdit dışında bırakılmıştır.

Yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, özel dairesince,köy muhtarlığının davaya dahil edilmediği gerekçesiyle bozulmuş, taraf vekillerininkarar düzeltme isteği reddedilmiş, mahkemece bozmaya uyularak köy muhtarlığıdavaya dahil edilmek suretiyle bozma gereği yerine getirilmiştir.

Bozmaya uyularak verilen ikinci karar, özel dairesince önce onanmış, karar dü-zeltmede, yukarda belirtilen gerekçe ile bozulmuştur.

Orman tahdidi ile orman dışında bırakılan Devletin hüküm ve tasarrufu altında-ki taşınmaz haline gelen tapusuz alanların, imar ihya ve buna bağlı zilyetlik yoluy-la özel mülke konu olabileceği kuşkusuzdur.

Çekişmeli taşınmaz, 20.11.1975 tarihinde orman niteliği ile tespit dışı bırakılmışolmakla, orman kadastro çalışmalarının yapıldığı 1995 yılına kadar orman sayıl-maktadır.

Taşınmazın tahdit dışında kaldığı 1995 yılı ile dava tarihi arasında imar ihya vezilyetlikle kazanmayı sağlayan 20 yıllık süre geçmemiştir. Hemen belirtilmelidir ki,kural olarak usule ilişkin (özellikle husumette noksanlık, taraf teşkili gibi) bozmakararları yalnızca bu konuya hasredilir. İşin esasına yönelik incelenmenin ise"...şimdilik incelenmesine yer olmadığına..." sözcükleri kullanılarak bundan sonraverilecek karara bırakılır.

Öyle ise dairenin ilk bozmasının yalnızca usule hasren yapıldığı, baş taraftakiifadenin maddi bir yanılgıdan ileri geldiği kabul edilmelidir.

Bilindiği üzere usul kuralları kamu düzeni ile doğrudan bağlantılı olup, bozma-da yapılan maddi yanılgı taraflar yararına usuli kazanılmış hak oluşturamaz. Gerekbozma kararında, gerekse yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararının bozul-ması gerekir.

SONUÇ: Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararınınyukarda açıklanan ve bozma ilamında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.’nun429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 13.3.2002 gününde oybirliği ile kararverildi.

94 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 93

Page 94: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 95: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

YARGITAY HUKUK GENEL KURULUTarih: 20.3.2002 Esas: 2002/8-170 Karar: 2002/213

Tapu İptali ve Tescil Talebi - Taşınmaza İlişkin Davalarda Şahitlerin Mahallinde Dinlenmesi Gerektiği

ÖZET: Tanıklar kural olarak mahkemede dinlenir. Ancak usul yasamız uyarınca ta-şınmaza ilişkin davalarda, tanıkların mahkemede değil, mahallinde yeri degöstermeleri suretiyle dinlenmesi gerekir. Tanıkların dava ile ilgili bir yerigöstermeleri suretiyle dinlenmelerinin gerçeği daha iyi aydınlatacağı umu-lan durumlarda tanıkların yerinde dinlenmesine karar verilebilir. Davacıtanıklarının taşınmaz başında değil mahkemede dinlenmeleri HUMK.’naaykırıdır. Bu durumda mahkeme, taraf tanıklarını davet ederek keşif yapıptaşınmaz mahallinde dinlemelidir. Somut olayda, tanıkların taşınmaz başın-da dinlenmeleri gerekirken, duruşmada dinlenmiştir. Eksik inceleme ile ve-rilen hüküm bozmayı gerektirir. İlgili Mevzuat: HUMK. madde 258, 259.

Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama so-nunda; Çamlıyayla Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair ve-rilen 5.10.2000 gün ve 1999/50 E. - 2000/45 K. sayılı kararın incelenmesi davacı ve-kili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 29.1.2001 gün ve217-556 sayılı ilamı ile, (...Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm ver-meye yeterli bulunmamaktadır. Öncelikle davacının listesini verdiği tanıkların,HUMK.’nun 259. maddesi uyarınca taşınmaz başında dinlenmesi gerektiği halde,keşif yapılmamış, tanıklar duruşmada dinlenmiştir. Keza davalılardan Abdulgaf-far’a, hakkındaki dava nedeniyle, delili olup olmadığı sorulmamış ve delilleri top-lanmamıştır. Bunun gibi davalılardan Teslime 23/12/1974 tarihli HUMK.’nun 297.maddesine uygun olarak tanzim edilmiş senede dayandığı halde, senet mahalline uy-gulanmamış, muhtevası tartışılmamıştır. Eksik inceleme ile hüküm verilemez. Deği-nilen yönlerin nazara alınması, davalılar Teslime ve Abdulgaffar’ın delillerinin ne-ler olduğunun sorulup tahkik edilmesi, ayrıca davalılardan Teslime’nin dayandığı23/12/1974 tarihli senedin mahallinde taşınmaza uygulanması, ondan sonra bir ka-rar verilmesi gerekir. Davacıların temyiz itirazı bu bakımdan yerindedir....) gerekçe-siyle bozularak dosya geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahke-mece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davacı vekili

Hukuk Genel Kurulu KararıHukuk Genel Kurul’unca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildi-

ği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:Davacı, 141 ada 103, 142 ada 89 ve 165 ada 35 sayılı parsellerin miras bırakan

babaları Mehmet’ten intikal ettiğini, kadastro çalışmaları sırasında 103 nolu parse-lin davalı Teslime, 89 ve 35 parsellerin ise davalı Durmuş dışında diğer davalılarınmurisi Abdulgaffar adına tespitlerinin yapıldığını, böylece tapuların oluştuğunu, tak-sim yapılmadığını açıklayarak anılan parsellerin tapu kayıtlarının miras payı (1/4)oranında iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı Teslime, harici satın almaya dayanarak davanın reddini savunmuştur. Yar-gılama oturumlarına katılan davalı Abdulgaffar mirasçıları da davanın reddini sa-vunmuşlardır.

Dava, miras payına yönelik tapu iptali ve tescil davasıdır.Kadastro tutanaklarının edinme sebeplerine göre 141 ada 103 nolu parselin

23.12.1974 tarihli harici satın alma senedine dayanılarak Teslime adına, yine 142ada 89 ve 165 ada 35 sayılı parsellerin murisi Mehmet’in satış sonucu bir kısım da-valıların murisi Abdulgaffar adına tespitlerin yapıldığı, dosya kapsamına göre, dava-cının miras payını almadığı, taşınmazların iştirak halinde mülkiyet hükümlerine ta-bi olduğu saptanmıştır.

Mahkemece mevcut delillerle ispat edilemediği gerekçeleriyle davanın reddinekarar verilmiştir. Özel daire bozma ilamında da açıklandığı üzere mahkemenin hük-mü eksik araştırma ve incelemeye dayalı olduğu, davanın taşınmaz mülkiyeti ile il-gili olduğu, davalı Abdulgaffar mirasçılarına delil bildirme konusunda HUMK.’nun163. maddesi uyarınca 10 günlük kesin süre verilmesine karşılık, davacı ve davalıTeslime’ye sadece "...süre verilmesine" şeklinde ara kararı alındığı, delil bildirmekonusunda kesin süre ile karşılaşmayan davacı ve davalı Teslime vekillerinin delillistesini ve tanıklarını bildirdikleri, Teslime vekilinin, keşfin yapılmasına gerek ol-madığı yönündeki mahkeme ara kararına karşı koyduğu gibi, keşfin yapılmasını ta-şınmazın değerinin tespitini ve eksik harcın tahsilini istediği görülmüştür.

Bu bakımdan keşfin yapılması ve davacı tanıklarının taşınmazın başında dinlen-mesi yerine yargılama oturumunda dinlenmeleri HUMK.’nun 259. maddesinin açıkhükmüne aykırıdır. Öte yandan Teslime’nin bildirdiği tanıkların dinlenmelerine ge-rek olup olmadığı konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği gibi, mah-kemenin murisin hukuki ehliyetinin bulunmadığı yönündeki davacı iddiaları üzerin-de de durmadığı anlaşılmıştır. Yargılama oturumunda dinlenen bir kısım davacı ta-nıkları, murisin savaşa katıldığını, ayrıca tren kazasında bir oğlunu kaybettiğini, ru-hi durumunun ve aklı melekelerinin yerinde olmadığını, kendisi ile alay edildiğiniaçıklamışlardır. Muris 1307 (1891) doğumlu olup 83 yaşında satış yaptığı anlaşıl-maktadır. Bu olgular karşısında mahkemece yapılacak iş, HUMK.’nun 38,TMK.’nun 9, 14, 15, 16. maddeleri ile 28.07.1941 gün 4-21 sayılı İçtihadı Birleştir-me kararı doğrultusunda muris Mehmet’in 23.12.1974 tarihinde Teslime’ye satışyaptığı zaman hukuki ehliyetine sahip olup olmadığının saptanması ve sağlıklı çö-züme ulaşılması için murisin özellikle son zamanlarında yanında bulunan yakınları

96 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 95

Page 96: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 97: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

ile sağlığı konusunda bilgisi olanlar ve tedavi eden doktorlar var ise bunların bilgi-

lerine başvurulmak suretiyle murisin, maddi olaylardan sayılan sağlığı, tutum ve

davranışları, aklı melekeleri, çevresi ile olan sosyal ilişkilerindeki davranışları ve

hareket yeteneği gibi konularda gerekli bilginin toplanması, herhangi bir sağlık ku-

ruluşunda tedavi görmüş ise, bu konudaki bilgi ve belgelerin o sağlık kuruluşların-

dan getirtilerek dosya arasına konulması, ondan sonra dosyanın tomarı ile birlikte

Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesine gönderilerek anılan konuda gerekli raporun alın-

ması, bu konudaki deliller için taraflara süre ve imkan tanınması, HUMK.’nun 258.

maddesi uyarınca bildirilen taraf tanıkları davetiye ile çağrılarak aynı kanunun 259.

maddesi gereğince yapılacak keşifte taşınmazların başında dinlenmesi, Teslime’nin

dayandığı 23.12.1974 tarihli harici satış senedinin keşifte taşınmaza uygulanması,

kapsamının belirlenmesi, Adli Tıp Kurumundan gelecek rapor karşısında hukuki du-

rumunun açıklığa kavuşturulması, ondan sonra toplanacak deliller çerçevesinde bir

karar verilmesi gerekir.

Açıklanan nedenlerle özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki ka-

rarda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yu-

karıda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK. 429. maddesi gereğince BOZULMA-

SINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 20.3.2002 gününde oy-

birliği ile karar verildi.

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİTarih: 4.2.2002 Esas: 2001/17680 Karar: 2002/1277

Nafakanın Artırılmasına Karar Verilebilmesi İçin Dava Tarihinde Yoksulluğun Devam Ediyor Olması Gerektiği

ÖZET: Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyet gerektirdiği haller-de yoksulluk nafakasının artırılması istenebilir. Yoksulluk nafakasının artı-rılmasını isteyebilmek için davanın açıldığı tarihte yoksulluğun devam et-mesi gerekir. Davacı kadının olağanın üstünde mal varlığı ve geliri bulun-duğu sabittir. Bu durum karşısında davanın reddi gerekir. İlgili Mevzuat:Mülga MK. madde 145, 4721 SK. madde 176.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemeceverilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere ve özellik-le yerel mahkeme değerlendirmesi 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerinede uygun bulunmasına göre sair temyiz itirazları yersizdir.

2- Yoksulluk nafakasının artırılabilmesi için bu davanın açıldığı tarihte davacınınyoksulluğunun devam etmesi ve şartlarının lehine değişmiş olması gerekir. (TKM.145, TMK. md. 176) Tarafların boşanmalarına ilişkin Adana Asliye l. Hukuk Mah-kemesinin 19.4.1999 tarihli 965-296 sayılı ilamını inceleyen Yargıtay 2. Hukuk Da-iresinin 16.9.1999 tarihli 6750-9699 sayılı kararının l. bendinde tenkit kapsamındaişaret olunduğu üzere bu davanın davacısı Adaviye’nin olağanın çok üstünde mal vegelirinin olduğu anlaşılmaktadır. Bu davada toplanan deliller de o ilamla yapılan tes-bitin aksine bir kabule elverişli değildir. Adana Asliye l. Hukuk Mahkemesinin19.4.1999 tarihli 965-296 sayılı kararının konusu ile sınırlı kesin hüküm teşkil etti-ği, o kararla oluşan hukuki yanılgının genişletilmesinin hakkaniyet kuralları ile bağ-daşmıyacağı düşünülmeden davacı için tayin olunan yoksulluk nafakasının da artı-rılması doğru bulunmamıştır.

SONUÇ: Hükmün 2. bentte açıklanan sebeple BOZULMASINA, hükmün Ase-na için tayin olunan nafakaya ilişkin bölümünün ONANMASINA, temyiz peşin har-cının yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi. 04.02.2002.

98 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 97

Page 98: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 99: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİTarih: 8.2.2002 Esas: 2001/16805 Karar: 2002/1535

Mal Rejimine İlişkin Sözleşmenin Tasdiki İçin Açılan Davalarda Tarafların YargılamadaBizzat Hazır Bulunmaları Gerekmediği

ÖZET: Dava, noterde bizzat taraflarca düzenlenen mal ortaklığı rejiminin seçildiği-ne dair sözleşmenin tasdiki talebine ilişkindir. Bu davada tarafların yargıla-mada bizzat hazır bulunmaları zorunlu değildir. Mal rejimine ilişkin, evlen-meden sonra sözleşme yapma hakkı kişiye bağlı haklardan ise de bu hakkınbizzat kullanılması zorunlu değildir. Açıklanan husus dikkate alınmadan, ta-rafların bizzat hazır bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi hatalıdır. İlgiliMevzuat: Mülga 743 SK. madde 173, 4721 SK. madde 202, 205.

Davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm tem-yiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Mal rejimlerine ait karı koca arasında evlenmeden sonra sözleşme yapma hakkıkişiye bağlı haklardan ise de bu hakkın, vasiyet yapma, evlenme ve nişanlanma gi-bi bizzat kullanılması zorunlu olan haklardan olduğu yönünde kanunlarımızda birhüküm yoktur.

Tarafların noterde bizzat düzenledikleri mal ortaklığı rejimini seçtiklerine dairsözleşmenin tasdiki isteği ile açılan davada, 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin173. maddesine göre eşlerin yargılamada bizzat hazır bulunmaları zorunlu tutula-maz. Bu konudaki irade açıklamasını taşıyan vekaletname verilmesi, kişiye bağlıhakkın bizzat kullanılmadığının belirlenmesi için yeterlidir. Somut olayda taraflardavada kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerine göre duruşmaya devamla belirecekduruma göre karar verilmesi gerekirken, tarafların bizzat hazır olmadığından bahis-le davanın reddi doğru değildir.

SONUÇ: Temyize konu kararın gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, temyizpeşin harcının yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi. 08.02.2002.

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİTarih: 15.2.2002 Esas: 2002/17145 Karar: 2002/2106

Tenfizine Karar Verilen Yabancı Mahkeme Kararının Velayete İlişkin Kısmının Değiştirilmesi İçin İzin Alınması Gerektiği

ÖZET: Küçüklerin Korunması Konusunda Makamların Yetkisine ve UygulanacakKanuna Dair Sözleşmeye göre küçüğün eski mutat meskenin bulunduğu Dev-letin makamları tarafından alınmış bulunan tedbirler bu makamlara haberverilmeden kaldırılamaz ve değiştirilemez. Somut olayda, boşanmaya ve ve-layete ilişkin yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verilmiştir. Velaye-te ilişkin bölüm tedbir niteliğindedir; değiştirilmesi, kararı veren yabancımahkemenin iznine bağlıdır. İlgili Mevzuat: MÖHUK. madde 34, 36. Kü-çüklerin Korunması Konusunda Makamların Yetkisine ve UygulanacakKanuna Dair Sözleşme Madde 1, 5.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemeceverilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

21.2.1983 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Küçüklerin Korunması Konusun-da Makamların Yetkisine ve Uygulanacak Kanuna Dair Sözleşmenin 1. maddesi, kü-çüğün mutat meskeninin bulunduğu Devletin mahkemeleri ve idari makamlarınınküçüğün şahsını ve mallarını korumaya yönelik tedbirleri alabileceğini, 5. maddeside küçüğün eski mutat meskeninin bulunduğu Devletin makamları tarafından alın-mış bulunan tedbirlerin bu makamlara önceden haber verilmeden kaldırılamayaca-ğını veya yerine yenilerinin konulamayacağını hükme bağlamıştır.

Taraflar 7.11.1995’te Böblingen Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı ile boşan-mış, 2.1.1988 doğumlu küçük Asiye’nin velayeti anneye verilmiş ve bu karar Türkmahkemesince tenfiz edilmiş, 16.10.2000’de kesinleşmiştir. Yabancı mahkeme kara-rının velayete ilişkin bölümü tedbir niteliğindedir. Değiştirilmesi, kararı veren ya-bancı mahkemenin iznine bağlıdır. Bu yönde işlem yapmadan yazılı şekilde hükümkurulması usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyizpeşin harcının yatırana geri verilmesine, oybirliğiyle karar verildi. 15.02.2002.

100 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 99

Page 100: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 101: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİTarih: 1.3.2002 Esas: 2001/17210 Karar: 2002/2658

Temyiz Masrafının İkmali İçin Çıkarılan Muhtıradan Sonra Mahkemece Eksik Alınan Masraftan Tarafların Sorumlu Tutulamayacağı

ÖZET: Temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin tamamı ödenir. Bunlarıneksik ödendiği anlaşılırsa, hakim eksikliğin giderilmesi için yedi günlük kesinmehil verir. Mahkemenin, dosyanın Yargıtay’a gönderilmesi ve dönüşünde ya-pılacak tebligat masraflarını da temyiz edenden alması gerekir. Somut olay-da, eksik temyiz masrafının yatırılması için muhtıra gönderilmiş, verilen süreiçinde eksik bedel yatırılmıştır. Söz konusu muhtırada temyizden sonra gün ta-yini için gerekli masraf istenmemiştir. Mahkeme yaptığı eksik iş ile tüm gider-lerin ödendiği kanısını uyandırmış, temyiz edeni yanıltmıştır. Açıklanan ne-denle eksik işlem sonucundan temyiz eden sorumlu tutulamaz. Bu durumdamasraflar suç üstü ödeneğinden karşılanarak duruşma günü tayin edilip ta-raflara tebliğ edilmelidir. İlgili Mevzuat: HUMK. madde 415, 434.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemeceverilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin tamamı ödenir. Bunlarıneksik ödenmiş olduğu sonradan anlaşılırsa, kararı veren hakim veya mahkeme baş-kanı tarafından verilecek yedi günlük kesin süre içinde tamamlanması, aksi haldetemyizden vazgeçmiş sayılacağı hususu temyiz edene yazılı olarak bildirilir. Verilensüre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, mahkeme kararın temyizedilmemiş sayılmasına karar verir. (HUMK. 434. md.)

Yargıtay ilgili dairesi temyiz edilen kararı bozarsa, davayı kararı vermiş olanmahkemeye veya uygun göreceği diğer bir mahkemeye gönderir.

O mahkeme, temyiz edenden 434. madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kul-lanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonraYargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir. (HUMK. 429. md.)

05.10.1980 tarihli 2/1 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı gereği Hukuk UsulüMuhakemeleri Kanununun 409/2. maddesi hükmü Yargıtay’dan bozularak dönendavalara da uygulanır. Ancak mahkemenin, tarafları mahkemeye müracaat etme ge-reği konusunda yanıltmamış olması gerekir.

Yukarıda işaret edilen yasa maddelerine göre mahkemenin temyiz harçları iledosyanın Yargıtay’a sevki ve dönüşünde ilgililere yapılacak tebliğ masraflarını baş-langıçta temyiz eden taraftan alması gerekir. Eksik alınmışsa ya da ilgilisi masrafvermekten imtina ediyorsa temyiz etmemiş sayılmasına karar verileceği kendisine

ihtar edilir. Bu işlemlerde yanılgı ile mahkeme kendine düşen görevini tam olarakyerine getirmemiş ise eksik masraf yatırmanın sonuçları taraflara yüklenemez. (Y.19. H.D.’nin 04.02.1992 tarihli 30-50 sayılı, Y. 4. H.D.’nin 04.05.1995 tarihli 3376-3905 sayılı kararları)

Somut olayda mahkemenin 26.11.1993 tarihli kararı davacı vekili tarafından20.3.1996 günlü dilekçe ile temyiz edilmiş, mahkemece temyiz eden vekiline26.3.1996 tarihinde toplam 594 bin lira eksik masrafın yatırılması konusunda muh-tıra gönderilmiş ve davacı vekili muhtıra uyarınca istenen masrafları yatırmıştır. Bumuhtırada, temyizden sonra gün tayini için gerekli masrafın istenilmemiş olması,mahkemenin yaptığı eksik işlem davacıda tüm giderleri ödediği ve kendisine bozmahalinde tebligat yapılacağı kanısını uyandırmış, davacı yanıltılmıştır. Bu eksik işle-min sonucundan temyiz eden davacıyı sorumlu tutmak yukarıda açıklanan sebepler-le mümkün değildir.

Şu halde mahkemece yapılacak iş, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 415.maddesi uyarınca masraflar suç üstü ödeneğinden karşılanarak duruşma günü tayinedip taraflara tebliğ etmek ve belirecek duruma göre karar vermekten ibarettir. Buhusus nazara alınmadan ve taraflara duruşma günü tebliğ etmeden dosyanın HukukUsulü Muhakemeleri Kanununun 409. maddesi uyarınca işlemden kaldırılması veüç ay geçtiğinden bahisle açılmamış sayılması yönünde hüküm tesisi doğru değildir.

SONUÇ: Temyize konu kararın belirtilen sebeplerle BOZULMASINA, bozmasebebine göre sair yönlerin incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının ya-tırana geri verilmesine, oyçokluğuyla karar verildi. 01.03.2002.

Muhalefet ŞerhiHukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 409. maddesinin ikinci fıkrası, oturum gü-

nü belli edilmesi için tarafların başvurması gereken hallerde, gün tesbit ettirilmemişise, son işlem tarihinden başlayarak bir ay geçmekle birinci fıkranın uygulanacağını,birinci fıkra ise; oturuma çağrılmış olan tarafların hiçbirisinin gelmediği veya gelip dedavayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde yenilenmeye kadar dosyanın işlem-den kaldırılacağını, beşinci bendinde de üç ay içinde yenilenmeyen davanın açılma-mış sayılmasına karar verilip esasının kendiliğinden kapatılacağını hükme bağlamış-tır.

Mahkemenin 26.11.1993 günlü kararı dairemizin 1996/5235-7157 sayılı kararıile bozulmuş, bozma kararımız davacı vekiline 14.8.1996, davalı vekiline2.8.l996’da tebliğ edilmiştir. Karar düzeltme süresi 13.9.1996’da sona ermiştir. Bu-radaki süreler hak düşürücü niteliktedir. Hakim tarafından kendiliğinden dikkatealınması da gerekmektedir. 13.9.1996 son işlem tarihidir. Yasadaki dört aylık süregeçtikten sonra 15.1.1997’de açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Dosyanın Yar-gıtay’dan bozularak geldiğini taraf vekilleri öğrenmişlerdir. Gün tayin ettirmekle zo-runlu olan tarafların herhangi bir başvuruları yoktur. (HUMK. m. 409/2)

Gerekli tebligat giderlerini de karşılamamışlardır. Davanın açılmamış sayılması-na yönelik karar doğrudur. Açıklanan sebeple de değerli çoğunluğun bozma karar-larına iştirak edilmemiştir.

102 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 101

Page 102: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 103: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

Hakkı DİNÇ - Üye / Ferman KIBRISCIKLI - Üye

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİTarih: 7.3.2002 Esas: 2002/1868 Karar: 2002/2993

Yeni Medeni Kanuna Göre Kayyımlığın Kaldırılmasında Sulh Hukuk Mahkemesinin Görevli Olduğu - Göreve İlişkin Kuralların Geçmişe Etkili Olduğu

ÖZET: Dava, kayyımlığının kaldırılması ve izale-i şuyu davası sonucunda satılantaşınmazdaki hisse bedelinin faizi ile birlikte tahsiline ilişkindir. 1 Ocak2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununa görekayyımlığın kaydırılması davalarında görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahke-mesidir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir. Yeni kanunla kabuledilen görev kuralları geçmişe etkilidir. Davanın açıldığı tarihte görevliolan mahkeme yeni kanunla görevsiz hale gelmişse görevsizlik kararı ver-mesi gerekir. İlgili Mevzuat: HUMK. madde 7, 8. 4721 Sayılı Türk Mede-ni Kanunu madde 397, 477. (Mülga 743 SK. madde 421)

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemeceverilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

H. Ş. Vakfı’ndan icareli 2195 ada 18 parselde kayıtlı taşınmazın 8817/9400 his-sesinin H. Ahmet kızı Sıdıka adına kayıtlı olup bu hissenin Fatih 4. Asliye HukukMahkemesinin 22.5.1997 gün 97/94-348 sayılı kararı ile mahlulen vakfı adına tes-ciline karar verildiği,

Ancak taşınmazla ilgili olarak Fatih 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 98/7 satış sa-yılı dosyası ile taşınmaz izale-i şuyu sonucu satılmış olup 8817/9400 Sıdıka hisse-sinin bedele dönüştüğü ileri sürülerek;

l- Sıdıka hissesi üzerindeki kayyımlığın kaldırılması,2- Mezkur hisse mahlulen vakfına rücu ettiğinden izale-i şuyu sonu bedele dönü-

şen Sıdıka hissesi 6.578.735 TL. satış bedelinin kanuni faizi ile birlikte tahsiline ka-rar verilmesi istenmiştir.

Öte yandan davaya konu edilen taşınmazın 8817/9400 hisse maliki H. Ahmet kı-zı Sıdıka’ya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinde görülen izale-i şuyu davasında kendisi-ni temsil etmek üzere Fatih 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 27.11.1997 gün 97/933-1044 sayılı kararı ile İstanbul Defterdarının kayyım tayin olunduğu anlaşılmaktaolup, kayyımlık kararı idari kayyımlık değil münhasıran o davaya ait temsil kayyım-lığına ilişkindir.

Görüldüğü gibi istek, birlikte açılmış iki davayı içermektedir.

Birincisi kayyımlığın kaldırılması ikincisi ise izale-i şuyu davası sonucu satılantaşınmazdaki Sıdıka hissesine ait 6.578.735 TL.’nin kanuni faizi ile birlikte tahsili-ne ilişkindir.

1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun es-ki Kanunu Medenisinin (743 SK.) 421. maddesini karşılayan 477. maddesi kayyım-lığın, kayyımın atanmasını gerektiren sebebin ortadan kalkması veya kayyımın gö-revden alınması ile sona ereceğini belirtmiş, aynı yasanın 397/2. maddesinde vesa-yet makamının Sulh Hukuk Mahkemesi olduğunu hükme bağlamıştır.

O halde kayyımlığın kaldırılmasında görevli mahkeme vesayet makamı olanSulh Hukuk Mahkemesidir.

Göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olduğundan görev konusunda taraf-lar için müktesep hak doğmaz (HGK 24.5.974 gün 974/5-133-342 sayılı kararı) vebu halde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 7. maddesi hükmü uygulanmaz.Yeni kanunla kabul edilen görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan geçmi-şe de etkili olup eldeki davalara da uygulanır.

Davanın açıldığı tarihteki kurallara göre görevli olan mahkeme yeni kanunla gö-revsiz hale gelmiş ise mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekir. Görev kural-larına aykırılık hükmün kesinleşmesine kadar gerek mahkeme gerekse Yargıtay ta-rafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulur.

Bedelin tahsili bölümündeki davada ise görevin değere göre belirleneceği açıktır.(HUMK. 8)

Bu hale göre mahkemece yapılacak iş, davaları tefrik etmek, kayyımlığın kaldı-rılması davası yönünden görevsizlik kararı vererek dosyayı Sulh Hukuk Mahkeme-sine göndermektir. (HUMK. 46 ve Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönet-meliği 48)

Öte yandan Sıdıka’nın iktisabına ait belgeler ve kayıtlar celbedilip Sıdıka’nınkimliği ortaya çıkarılmalı, mirasçısı olup olmadığının araştırılması gerektiği gibison mirasçı Hazine olup davanın sonucu Hazinenin haklarına etkili olduğundan Ha-zine davaya dahil edilmeli ve 3561 Sayılı Kanunun 2. maddesi gereğince idari kay-yım tayin edilmesi sağlanıp kayyım davaya dahil edilmeli, delilleri sorulup toplan-malı, deliller birlikte değerlendirilmelidir.

Bu yönler göz önünde tutulmadan eksik tahkikat ve yanlış niteleme sonucu veri-len kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA, oybirli-ğiyle karar verildi. 07.03.2002.

104 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 103

Page 104: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 105: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİTarih: 21.3.2002 Esas: 2002/3041 Karar: 2002/4000

Yeni MK.’nun Kamu Düzenine İlişkin HükümlerininBütün Olaylara Uygulanması Gerektiği - Nesebin Red-di - Usule İlişkin Nihai Kararların Esas Hakkında Kesin Hüküm Oluşturmayacağı

ÖZET: Davacı, evlilik dışı ilişki sonucu dünyaya geldiğini, annesi ile gerçekte ba-bası olmayan kişinin evlendiğini ve bu evlilikten doğmuş gibi nüfusa tescilettirildiğini ileri sürerek nesebin reddine, kaydın düzeltilmesine karar veril-mesini talep etmiştir. 4721 Sayılı Kanuna göre anne ve babanın yasal miras-çıları, çocuk ve Cumhuriyet Savcısı evlenme yoluyla kurulan nesep bağınaitiraz edebilir. Nesebe ilişkin kurallar kamu düzenindendir. Yeni Medeni Ka-nunun kamu düzenine ilişkin kurallarının bütün olaylara uygulanması gere-kir. Usule ilişkin nihai kararlar davanın esası hakkında kesin hüküm oluştur-maz. Daha önce açılan dava, çocuğun dava açamayacağı gerekçesiyle sıfatyönünden reddedilmiştir. Bu ret hükmü usule ilişkin olduğundan ve yeni ya-sanın çocuğa da bu durumda dava açma hakkı verdiğinden husumetin anne-ye de yöneltilip esas incelenmelidir. İlgili Mevzuat: Mülga 743 SK. madde251, 4721 SK. madde 294, 4722 SK. madde 2. HUMK. madde 237.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemeceverilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Davacı, annesi Yaşar ile Ahmet’in evlilik dışı ilişkisinden dünyaya geldiğini, an-cak annesi ile gerçekte babası olmayan Salih’ in daha sonra 17.12.1945’te evlendi-ğini ve bu evlilikten doğmuş gibi nüfusa tescil edildiğini ileri sürerek nesebin reddi-ne, kaydın düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir.

743 Sayılı Medeni Kanun, 1.1.2002 gün ve 4721 Sayılı Yasa ile değiştirilmiş,4721 Sayılı Kanun yürürlüğe girmiştir. Sözü edilen yeni kanunun 294. maddesi anave babanın yasal mirasçıları, çocuk ve Cumhuriyet Savcısının sonradan evlenme yo-luyla soy bağının kurulmasına itiraz edebileceğini, itiraz edenin kocanın baba olma-dığını isbatla yükümlü olduğunu, çocuğun ölmüş ya da ayırt etme gücünü sürekli ola-rak kaybetmiş olması halinde çocuğun alt soyunun da bu hakka sahip olduğunu, bu-rada tanımanın iptaline ilişkin hükümlerin kıyas suretiyle uygulanacağını hükmebağlamıştır. Madde bu hali ile 743 Sayılı Medeni Kanunun 251. maddesinden ayrıl-mış ve çocuğa, ayrıca koşullarının gerçekleşmesi halinde onun alt soyuna da davahakkı tanımıştır.

Nesebe ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgilidir. Yargılamanın her aşamasında ha-kim tarafından kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir. 4721 Sayılı Türk Me-

deni Kanununun kamu düzenine ilişkin kurallarının bütün olaylara uygulanacağı4722 Sayılı Kanunun yürürlükle ilgili 2. maddesinde açıklanmış olmasına göre, da-vaya yeni kanunun uygulanacağı açıktır.

Kesin hüküm ancak mevzuunu teşkil eden hususlar hakkında muteberdir.(HUMK. md. 237/1). Usule ilişkin nihai kararlar sadece ilişkin oldukları usul soru-nu hakkında kesin hüküm teşkil etmektedir. Davanın esası hakkında (maddi anlam-da) kesin hüküm oluşturmaz. Daha önce Fatih 2. Asliye Hukuk Hakimliğinde açılan1996/196 sayılı dava, çocuğun dava açamıyacağı (sıfatı) sebebiyle reddedilmiştir.İşin esası incelenmemiştir. Bu ret hükmünün usule ilişkin olmasına ve yeni yasanınçocuğa da dava açma imkanı tanımasına göre, husumetin anaya da yöneltilmesi, işinesasının incelenmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.

Açıklanan husus üzerinde durulmak ve değerlendirilmek üzere hükmün bozul-ması gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyizpeşin harcının yatırana geri verilmesine, oybirliğiyle karar verildi. 21.03.2002.

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİTarih: 29.3.2002 Esas: 2002/3556 Karar: 2002/4451

Cinsiyet Değiştirme Davalarının Kamu Düzeninden Olduğu - Husumet -Yeni Medeni Kanunun Kamu Düzenine İlişkin Hükümlerinin Tüm Olaylara Uygulanacağı

ÖZET: Dava, cinsiyet değiştirme talebine ilişkindir. Bu tür davalar kamu düzenin-dendir. Yeni Medeni Kanunun kamu düzenine ilişkin hükümleri bütün olay-larda uygulanır. Öte yandan söz konusu davanın kabulü halinde nüfus kay-dında değişiklik yapılması gerektiğinden nüfus idaresinin ve CumhuriyetSavcısının davaya katılımı sağlanmalıdır. İlgili Mevzuat: 4721 SK madde39, 40, 4722 SK. madde 2, Nüfus Kanunu madde 46, HUMK madde 38.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemeceverilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Cinsiyet değiştirme davaları niteliği itibariyle kamu düzeni ile ilgilidir.4722 Sayılı Yasanın 2. maddesi delaletiyle 4721 Sayılı Yasanın 40. maddesi el-

deki davalara da uygulanır. Öte yandan davanın sonucu nüfus kaydında değişikliği

106 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 105

Page 106: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 107: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

de gerektirdiğinden Nüfus İdaresi ve Cumhuriyet Savcısının davaya katılması da ge-rekir. Bu nedenle mahkemece yapılacak iş Nüfus İdaresi ve Cumhuriyet Savcısınındavaya katılmasını sağlamak (Nüfus K. 46 ve 4721 Sayılı Yasa 39) 4721 Sayılı Ya-sanın 40. maddesi gereğince araştırma ve inceleme yapıp sonucuna göre hüküm kur-maktır. Söz konusu kurala göre eksik hasım ve eksik inceleme ile hüküm kurulma-sı doğru görülmemiştir. Temyiz edilen kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyizpeşin harcının yatırana geri verilmesine, oybirliğiyle karar verildi. 29.3.2002.

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİTarih: 4.4.2002 Esas: 2002/3633 Karar: 2002/4730

Temyiz Dilekçesi ve Harcının Konsolosluğa Verilmesi Halinde Alındığı Tarihte Temyiz Süresinin Kesilmiş Sayılamayacağı

ÖZET: Temyiz dilekçesinin kararı veren mahkemeye veya başka yer mahkemesineverilmesi gerekir. Yargı harçları, aksine hüküm bulunmadıkça harca konuişlemleri yapan mahkemeler tarafından alınır. Temyiz dilekçesinin mahke-meye verilmesi ve harcının da mahkeme tarafından alınması zorunludur.Temyiz dilekçesinin mahkeme dışında başka bir mercie verilmesi ve harcı-nın da görevli olmayan bu merci tarafından alınması halinde temyiz süresikesilmez. Somut olayda, temyiz dilekçesi ve harç konsolosluğa verilmiştir.Konsolosluk tarafından gönderilen dilekçenin mahkemeye ulaştığı tarihtetemyiz süresi geçmiştir. Temyiz isteminin süre yönünden reddi gerekir. İlgiliMevzuat: HUMK madde 432, 434, Harçlar Kanunu madde 26.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemeceverilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Olayda karar, temyiz isteminde bulunan davalıya (yurt dışı adresinde) 28.1.2002tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı, temyiz dilekçesini 8.2.2002 tarihinde Türkiye’ninMünstar Başkonsolosluğuna vermiş, konsolosluk, temyiz dilekçesinin davalıya aitolduğunu ve huzurlarında imzalandığını kimliği ile ilgili bilgileri yazarak tasdik şer-hi koymuş ve aynı tarihte 492 Sayılı Harçlar Kanununa göre “harç bedeli” olarakmahalli para birimi üzerinden (32 EU) harcı tahsil etmiştir. Bu şekilde konsolosluk-ça tasdiki yapılan ve harcı da açıklanan biçimde konsoloslukça tahsil edilen temyizdilekçesi davalı tarafından harç makbuzu ile birlikte posta aracılığıyla mahkemesi-

ne gönderilmiştir. Dilekçe mahkemeye 18.2.2002 tarihinde ulaşmıştır.Temyiz dilekçesi, kararı veren mahkemeye veya başka yer mahkemesine verile-

bilir. (HUMK. md. 432/2.)Yargı harçları, kanunlarda aksine bir hüküm bulunmayan hallerde, harca konu iş-

lemleri yapan mahkeme veya daire tarafından alınır. (492 Sayılı Harçlar Kanunumd. 26) Sözü edilen bu hükümlere göre temyiz dilekçesinin mahkemeye verilmesive harcın da mahkeme tarafından alınması zorunludur. Temyiz dilekçesinin mahke-me dışında başka bir mercie verilmesi ve harcının da verildiği merci tarafından gö-revli olmadığı halde tahsil edilmiş olması durumunda temyiz süresi bu mercie veril-diği tarihte kesilmiş olmaz. Temyiz isteğinin harcın yatırıldığı tarihte yapılmış sayı-lacağına ilişkin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 434/2. maddesinde yeralan hüküm, harcın mahkemece alınması halinde geçerli olan bir hükümdür. Aksi-nin kabulü halinde, 492 Sayılı Harçlar Kanunundaki yargı harçlarının, harca konuişlemleri yapan mahkeme tarafından alınacağına ilişkin 26. madde hükmüne aykırıdüşer. (Bkz. Y. 2. H.D.’nin 19.6.1996 tarihli 1995/14020 esas, 1996/531 karar, aynıdoğrultuda Y. 2. H.D.’nin 20.05.1996 gün 1996/4435 esas, 1996/5358 karar sayılı veY. 1. H.D.’nin 4.6.1992 tarihli 1992/3031, 1992/7581 karar sayılı içtihatları)

Yukarıda açıklanan sebeplerle, yargı yetkisi olmayan konsolosluğa verilen tem-yiz dilekçesinin mahkemeye verilmiş bir dilekçe sayılabileceğini kabul etmek vetemyizin de konsolosluğa verildiği tarihte yapılmış saymak olanağı yoktur. Dilekçe-nin mahkemeye ulaştığı tarih itibarıyla temyiz süresi geçirildiğinden, temyiz dilek-çesinin süre aşımından reddine karar verilmek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle davalının temyiz dilekçesinin REDDİ-NE, oybirliğiyle karar verildi. 4.4.2002.

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİTarih: 8.4.2002 Esas: 2002/4383 Karar: 2002/4915

4721 SK.’na Göre Evlatlık Bağının

Mahkeme Kararıyla Kurulacağı ve Görevli

Mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi Olduğu

ÖZET: Mülga Medeni Kanuna göre evlatlık bağının kurulabilmesi için önce sulhhukuk hakiminden izin alınması, sonra resmi senet düzenlenmesi gerekiyor-du. 4721 sayılı yeni Medeni Kanun ise bu ikili yapıyı kaldırmış; evlatlık ba-ğının mahkeme kararı ile kurulacağı hükmünü getirmiştir. Asliye hukukmahkemelerinin görevi asıl, sulh hukuk mahkemelerinin görevi istisnadır.

108 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 107

Page 108: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 109: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

Yeni Medeni Kanunda evlatlık ilişkisinin mahkeme kararı ile kurulacağın-dan bahsedilmiş olması da görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi ol-duğunu göstermektedir. Görev kamu düzeninden olduğundan sulh hukukmahkemesinin görevsızlik kararı vermesi gerekirken esası incelemesi hata-lıdır. İlgili Mevzuat: Mülga Medeni Kanun madde 256, 4721 SK. madde316, HUMK. madde 7, 8.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemeceverilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

743 Sayılı Türk Kanunu Medenisine göre evlatlık bağının kurulabilmesi için ön-ce Sulh Hukuk Hakiminden "evlat edinmeye izin" kararının alınması, sonra resmisenet düzenlenmesi gerekiyordu. 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 SayılıTürk Medeni Kanununda bu ikili yapı kaldırılmış, evlatlık bağının "mahkeme" ka-rarıyla kurulacağı hükme bağlanmıştır. Kural olarak asliye hukuk mahkemesinin gö-revi asıl, sulh hukuk mahkemesinin görevi ise istisnadır. Hukuk Usulü Muhakeme-leri Kanununun 8/5. maddesindeki yetki kuralı, eski yasada evlat edinme ilişkisininikili ve farklı bir şekilde kurulmasından kaynaklanmaktaydı. Oysa yeni Türk Mede-ni Kanununa göre evlat edinme ilişkisinin kurulacağı "mahkeme kararı" eski kanun-daki "izin" kararından farklıdır. Hakimin, evlat edinmeye karar vermeden önce cid-di bir araştırma yapması, evlat edinenle edinileni dinlemesi ( TMK. md. 316) gerek-tiğinde uzmanların ( Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu gibi) görüşünüalması, evlat edinenin altsoyu varsa onların tavır ve düşüncelerini değerlendirmesive kanunda gösterilen diğer şartları araştırması gerekmektedir. Yeni kanunumuzda,evlatlık ilişkisinin düzenlendiği maddelerde "mahkeme", "hakim" ifadelerinin kul-lanılmış olması da görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu göster-mektedir. Görev kamu düzenine ilişkin olduğundan davanın her safhasında resen gö-zetilir. Bu konuda usuli kazanılmış haktan söz edilemeyeceği gibi Hukuk Usulü Mu-hakemeleri Kanununun 7/son maddesi hükmünün uygulanması da mümkün değil-dir. Açıklanan nedenlerle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esası incelenipkarar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA,temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi.08.04.2002.

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİTarih: 8.4.2002 Esas: 2002/4238 Karar: 2002/4980

Yargılamanın Yenilenmesi Talebinde

Hilenin Geniş Yorumlanması Gerektiği

ÖZET: Lehine hüküm kurulan tarafın hükme etkili hile kullanması durumunda yar-gılamanın yenilenmesi istenebilir. Davacı, duruşma gününün kendisine bil-dirilmediği gibi kararın da kendisine tebliğ edilmediğini, tebligatlarda hileyapıldığını, ayrıca davalı ile avukatının anlaşıp davaya katılmadığını ilerisürerek aleyhine karar çıkarıldığını savunmuştur. Burada hilenin geniş yo-rumlanması gerekmektedir. Taraf delilleri toplanarak sonuca göre karar ve-rilmesi gerekirken, eksik inceleme ile verilen hüküm isabetsizdir. İlgili Mev-zuat: HUMK. madde 445.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemeceverilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma içintayin olunan 22.1.2002 tarihinde tebligata rağmen taraflar gelmedi. İşin incelenerekkarara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dos-yadaki bütün kâğıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 445/7. maddesi, lehine hüküm kurulan ta-rafın hükme etkili bir hile kullanması halinde yargılamanın yenilenebileceğini hük-me bağlamıştır. Davacı, dava dilekçesi ve duruşma gününün kendisine bildirilmedi-ği gibi boşanmaya ilişkin kararın da tebliğ edilmediğini, tebligatlarda hile yapıldığı-nı ayrıca karşı taraf ile (kocası ile) vekili Avukat D.’nin anlaşıp duruşmaya katılma-dığını bu şekilde aleyhine durum yaratıldığını ileri sürmüştür. Buradaki hilenin di-ğer yasalardan farklı, daha geniş biçimde yorumlaması gerekmektedir. Öncelikle ta-rafların bu konudaki tüm delilleri toplanıp sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir.Eksik inceleme ile yazılı şekilde isteğin reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyizpeşin harcının yatırana geri verilmesine, oybirliğiyle karar verildi. 08.04.2002.

110 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 109

Page 110: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 111: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİTarih: 9.4.2002 Esas: 2002/4056 Karar: 2002/5003

Medeni Kanunda Öngörülen Biçimde Açılmadıkça Vasiyetnamelerin Hukuki İşlemlere Esas Alınamayacağı

ÖZET: Vasiyetnameler Medeni Kanunda öngörülen biçimde açılmadıkça hukuki iş-lemlere esas alınamaz. Somut olayda, vasiyetnamenin açıldığına dair birkarar dosya arasında yoktur. Vasiyetnamenin açılıp açılmadığı, davacınınbu davayı açmada hukuki yararının bulunup bulunmadığı araştırılmadandavaya devam edilmesi usul ve yasaya aykırıdır. İlgili Mevzuat: Mülga 743SK. madde 535, 4721 SK. madde 575, 576.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemeceverilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Vasiyetnameler Türk Kanunu Medenisinin 535. maddesinde gösterilen biçimdeaçılmadıkça hukuki işleme esas alınamaz. (Y. 2. H.D.’nin 15.09.1992 tarih 6780-7930 sayılı , Y.H.G.K.’nun 07.07.1993 tarihli 3-392/508 sayılı kararları)

Muris ve davacı lehine vasiyette bulunan Refiye 22.08.1996’da vefat etmiştir.Murisin düzenlediği ve davacının sıfatının dayanağı olan 08.12.1994 tarihli vasiyet-namenin açıldığına (TKM. md. 535) dair bir karar dosyada yoktur. Mahkemece da-vacının sıfatının resen araştırılması gerekir. Böyle bir açma işlemi olup olmadığı,davacının bu davayı açmada sıfatı ve hukuki yararı araştırılmadan davaya devam ileistek gibi karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Hükmün açıklanan sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göresair yönlerin incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri ve-rilmesine oybirliğiyle karar verildi. 09.04.2002.

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİTarih: 9.4.2002 Esas: 2002/551 Karar: 2002/5020

Tapu İptali ve Tescil Talebi - Vasiyetnamenin Yorumunda Murisin İradesini Ayakta Tutacak Yol İzlenmesi Gerektiği

ÖZET: Vasiyete konu taşınmazda muris paydaştır. Vasiyetnamede muris "4000 m2hissemden 2000 m2.’sinin uhdemde kalması şartıyla geri kalanı vasiyet edi-yorum" demiştir. Vasiyetnamenin yorumunda murisin iradesini ayakta tuta-cak bir yol izlenmelidir. Muris bu vasiyetname ile hissesinin yarısını vasiyetetmiştir. Bu nedenle murisin yarı hissesinin iptali ile davacı adına tescili ge-rekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddi isabetsizdir. İlgili Mevzuat: Mül-ga MK. madde 478, 4721 SK. madde 531 v.d.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemeceverilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma içintayin olunan bugün temyiz eden vekili Av. K. A. geldi. Karşı taraf tebligata rağmengelmedi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanmasıiçin duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kâğıt-lar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Vasiyete konu taşınmaz malda muris paydaştır. Vasiyetnamesinde “4000 met-rekare hissemden 2000 metre karesi uhdemde kalması kayıt ve şartı ile geriye kalan2000 metre karelik kısmı Süreyya’ya vasiyet ediyorum” demiştir. Vasiyetnameninyorumunda murisin iradesini ayakta tutacak bir yol izlenmelidir (Y.H.G.K.07.06.l966 tarihli 738-309 sayılı, Yargıtay 2. H.D. 10.05.2001 tarihli 5921-7312 sa-yılı kararları). Muris vasiyetinde 4000 metrekare hissemden 2000 metrekaresi de-mek sureti ile hissesinin yarısını davacıya vasiyet etmiştir. Bu sebeple murisin yarıhissesinin iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken, kararda yazılıdüşüncelerle davanın reddi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,duruşma için takdir olunan 250.000.000. lira vekalet ücretinin davalıdan alınıp da-vacıya verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oybirliğiyle ka-rar verildi. 9.4.2002.

112 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 111

Page 112: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 113: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİTarih: 15.4.2002 Esas: 2002/4326 Karar: 2002/5287

Vesayet Altındaki Kişinin Mali Sonuçları da Olan Boşanma Davasını Bizzat Takip Edemeyeceği - Hapis Halinin Sona Ermesiyle Vesayetin Kendiliğinden Kalkacağı

ÖZET: Vesayet altındaki kişi mali sonuçları olan davaları bizzat kendisi açamaz veyürütemez. Davacı ağır hapse mahkum olmuş ve meşruten tahliye edilmiş-tir. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununa göre özgürlüğü bağlayıcı cezayamahkumiyet nedeniyle vesayet altına alınan kişi üzerindeki vesayet, hapishalinin sona ermesiyle kendiliğinden kalkar. Türk Ceza Kanununa göre ha-pislik nedeniyle kısıtlılık ceza müddeti ile sınırlıdır. 4721 Sayılı Kanun, TürkCeza Kanunundan sonra yürürlüğe girdiğinden ilgili ceza hükmü zımnentadil edilmiştir. Yerel mahkemenin bu yöndeki kabulü ve sonuçta verdiği ka-rar usul ve yasaya uygundur. İlgili Mevzuat: Mülga 743 SK. madde 415,4721 SK. madde 471, TCK. madde 33.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemeceverilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Davacı-davalı Ali Rıza’nın 12.6.1996 günü kesinleşen kararı ile 5 yıldan çok ağırhapis cezasına mahkum olduğu ve Türk Ceza Kanununun 33. maddesi uyarınca “ce-zası müddeti zarfında mahcuriyeti kanuniye halinde" bulunduğu cezaevinden, meş-ruten tahliye edildiği anlaşılmaktadır.

Yargıtay’ın yerleşmiş görüşü (Y. 2. H.D.’nin 29.05.1998 tarihli 5320-6713,22.02.1994 tarihli 1417-1882, 23.10.1992 tarihli 8875-10177 sayılı kararları) vesa-yet altında bulunan kişinin mali sonuçları da bulunan boşanma davasını bizzat aça-mayacağı ve bizzat yürütemeyeceği yönündedir. Ancak incelenen yerel mahkemekararının oluşumundan önce 01.01.2002 tarihinde 4721 Sayılı yeni Türk MedeniKanunu yürürlüğe girmiştir. Söz konusu kanunun 471. maddesinde, 743 Sayılı Ka-nunun 415. maddesinin 2. cümlesinde yer alan "muvakkaten veya bir şartla serbestbırakılmış olan mahpus vesayet altında kalır" cümlesi yer almamış, bu maddenin ge-rekçesinde açıkça 415. maddenin 2. cümlesinde yer alan kısıtlamanın amaçla bağ-daşmadığı vurgulanarak, bu hükmün 471. maddeye alınmama sebebi belirlenmiştir.Şu halde yeni Türk Medeni Kanununun 471. maddesindeki açık yazılışı karşısındaTürk Ceza Kanununun 33/1. maddesinin etkisini tartışmak gerekmektedir.

Türk Ceza Kanununun 33. maddesinde mahpusluk sebebiyle kanuni mahcuriye-tin "ceza müddeti" ile sınırlı olacağı açıklanmasına karşılık daha sonra 1.1.2002 tari-hinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 471. maddesinde, Türk Ceza Kanu-

nunun 33. maddesinde belirlenen kanuni mahcuriyet halini de kapsayacak bir şekil-de "vesayetin hapis halinin sona ermesiyle kendiliğinden ortadan kalkacağı" hükmebağlanmıştır. Ortada beş seneden çok ağır hapis halinde vesayetin sona ermesi zama-nını belirleyen iki hüküm vardır. Türk Medeni Kanununun 471. maddesi hükmü,Türk Ceza Kanununun 33. maddesinden sonra yürürlüğe girdiğinden, Türk Ceza Ka-nununun 33. maddesinde yer alan “ceza müddetleri zarfında” sözlerinin “hapis hali-nin sona ermesine kadar” olarak zımnen tadil edildiği ve böylece davacı-davalı AliRıza’nın dava karara bağlanmadan kanuni ehliyete kavuştuğu kabul edilip işin esasıincelenmiştir.

SONUÇ: Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeple-re ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre yerinde bulun-mayan bütün temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONAN-MASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınanharcın mahsubuna, oybirliğiyle karar verildi. 15.4.2002.

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİTarih: 18.4.2002 Esas: 2002/4660 Karar: 2002/5460

Verasetin İptali Talebi - İdari Mercilerin Kanuna Dayalı Konularda Yargıyı Bağlayıcı Karar Veremeyeceği - Karşılıklılık İlkesi

ÖZET: İdari merciler kanuna dayalı konularda yargıyı bağlayıcı karar veremezler.Somut olayda, ilgili mercilerden gelen yazılar arasında çelişki bulunduğugibi karşılıklılık olup olmadığı murisin ölüm tarihine göre araştırılmamış-tır. Bu durumda mahkemece, murisin ölüm tarihine göre davacıların tabiye-tinde bulunduğu yabancı Devlet ile Türkiye arasında karşılıklılık ilkesi bu-lunup bulunmadığının araştırılması gerekir. İlgili Mevzuat: Tapu Kanunumadde 35.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemeceverilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

İdari merciler kanuna dayalı konularda yargıyı bağlayıcı karar veremezler. Ancak1996/793 esas sayılı dosya içerisinde mevcut Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukukve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünün 30.1.1997 tarih 4920 sayılı yazıları ile bu dos-yada mevcut Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk Genel Müdürlüğünün 5.11.2001 tarihve 263242 sayılı yazıları çelişkili olduğu gibi bu davada karşılıklılık olup olmadığı

114 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 113

Page 114: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 115: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

miras bırakanın ölüm tarihi olan 18.3.1999 tarihine göre araştırılmamıştır. O haldemahkemece yapılacak iş, miras bırakanın ölüm tarihine göre davacıların tabiyetindebulunduğu yabancı Devlet ile Tapu Kanununun 35. maddesinde yer alan karşılıklı-lık ilkesinin bulunup bulunmadığını gösteren hukuki ve fiili olguları araştırmak, çe-lişki olursa bu çelişkiyi ortadan kaldırmak, sonucuna göre karar vermekten ibarettir.Bu yön gözetilmeden eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulma-sı bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, boz-ma nedenlerine göre diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin har-cının yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi. 18.04.2002.

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİTarih: 19.4.2002 Esas: 2002/4575 Karar: 2002/5490

Terk Nedeniyle Boşanma Talebi - İhtarın Samimi Bir Arzunun Ürünü Olması Gerektiği

ÖZET: İhtarın sonuç doğrulabilmesi için samimi bir arzunun ürünü olması gerekir.Davacı, ihtar dilekçesinde ve dava dilekçesinde davalıdan kaynaklanan ne-denlerle evlilik birliğinin çekilmez hale geldiğini ileri sürdüğünden ihtar sa-mimi kabul edilemez. İlgili Mevzuat: Mülga MK. madde 132, 4721 SK.madde 164.

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemeceverilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

İhtarın sonuç doğurabilmesi için samimi bir arzunun ürünü olması gerekir. Dava-cı, ihtar dilekçesinde ve dava dilekçesinde davalıdan kaynaklanan nedenlerle evlilikbirliğinin çekilmez hale geldiğini ileri sürdüğüne göre ihtarın samimi olduğu kabuledilemez. Öte yandan davacının daha önceki 7.2.2000 günlü ihtar isteği ile davalıyıRize’ye davet ettiği ve evin Rize’de olduğu anlaşılmaktadır. Bu davaya esas olan ih-tar isteği ile davalı İstanbul’a davet edildiğine göre evin değiştirildiği anlaşılmakta ol-ması karşısında İstanbul’daki evin ihtar isteğinden 2 ay önce temin edildiğinin ispatıgerekir. Bu yönün ispat edilmemiş olması karşısında ihtar sonuç doğurmaz. Davanınreddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma se-bebine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyizpeşin harcının yatırana geri verilmesine, oybirliğiyle karar verildi. 19.04.2002.

YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİTarih: 15.1.2002 Esas: 2001/9373 Karar: 2002/352

Ödenmeyen Maaş İçin Memur Tarafından Belediye Aleyhine Açılacak Davada İdari Yargının Görevli Olduğu

ÖZET: Memur olan davacı, ödenmeyen maaşlarının tahsili için icra takibi yapmış;itiraz üzerine itirazın iptalini talep etmiştir. Uyuşmazlığın çözümünde önce-likle görevli yargı yerinin tespit edilmesi gerekir. Davacı, davalı belediyeninmemur kadrosunda çalışmaktadır. Taraflar arasında hizmet ilişkisi dışındabağımlılık söz konusudur. Davalı kamu kurumu olup işlemleri kural olarakkamu hizmeti niteliğini taşır. Yargı yolu bakımından kamu gücü ve kamu hiz-meti ölçütü dikkate alındığında idari bir işlemin dava konusu yapıldığı an-laşılmaktadır. Bu tür uyuşmazlıkların idari yargıda çözümlenmesi gerekir.İlgili Mevzuat: 2577 SK. madde 2, HUMK. madde 7.

Davacı Mehdi vekili Avukat A. C. tarafından, davalı B. Belediye Başkanlığı aley-hine 12.3.2001 gününde verilen dilekçe ile itirazın iptali ve icra inkar tazminatı is-tenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın kısmen kabulünedair verilen 17.4.2001 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili Avukat Ş.E. tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildik-ten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kâğıtlar in-celenerek gereği görüşüldü.

Dava, itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.Davalı belediyede memur olarak çalışan davacının, ödenmeyen 2000 yılı 7 ila 12.

aylar maaşlarının tahsili istemiyle icra yoluna başvurulmuş ve itiraz üzerine de ta-kip durdurulmuştur. Davacı, itirazın iptali ve icra inkar tazminatı isteminde bulun-muştur.

Mahkemece asıl alacak yönünden dava kabul edilmiş, icra inkar tazminatı ve ti-cari faiz istemi yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Öncelikle uyuşmazlığın hangi yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği üzerinde

durulmak gerekir. Davacının, davalı belediyede memur kadrosunda çalıştığı çekiş-mesizdir. Aralarındaki ilişkinin başlangıcı, kapsamı ve sınırı ise yasa ile belirlenmiş-tir. Bu anlamda, bir hizmet ilişkisinin dışında ve ötesinde bağımlılık (tabiyet) sözkonusudur. Maaşların ödenmesi davacı bakımından bir hak olduğu gibi davalı bele-diye açısından ise bir borçtan öte görev niteliğindedir. Diğer yandan, davalı beledi-ye bir kamu kurumu olup işlemlerinin, kural olarak kamu hizmeti niteliğini taşıdığıda tartışma dışıdır. Çalışanlarının maaşlarının ödenmesi görevi bir kamusal işlem ol-

116 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 115

Page 116: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 117: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

duğu gibi, ödenmemesi de hizmete ilişkin bir yükümlülüğünün yerine getirilip-geti-rilmemesi ile ilgilidir. Bu anlamda, dava dilekçesinde dile getirilen: "...Belediyeyeher ay İller Bankası’ndan düzenli bir şekilde ödenek gelmesine rağmen belediyedekadrolu memur olarak çalışan personele ödenmeyip, lüzumsuz giderlere harcandı-ğı..." savı dahi, davalı idarenin takdirine ilişkindir. Yargı yolu ayrımı bakımından ka-mu gücü ve kamu hizmeti ölçütü göz önünde tutulduğunda, salt idari bir işlemin yar-gılama konusu edildiği anlaşılmaktadır. Bu tür uyuşmazlıkların ise idari yargı yerin-de çözümleneceği 2577 Sayılı Yasanın 2. maddesinde düzenleme altına alınmıştır.Yerel mahkemece idari yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi yerine,işin esasının incelenmesi bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle davalı yararınaBOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 15.1.2002 gü-nünde oybirliği ile karar verildi.

YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİTarih: 15.1.2002 Esas: 2001/11211 Karar: 2002/369

Çocuğun Yaralanması Nedeniyle Anne ve Babanın Manevi Tazminat Talebi - Sosyal ve Duygusal Kişilik Değerleri

ÖZET: Davacı anne ve babanın çocuğunun yaralanmasının, sosyal ve duygusal ki-şilik değerleri kapsamında olup olmadığının tespit edilmesi zorunludur.Sosyal ve duygusal kişilik değerleri, kişinin toplum içindeki yeri, birlikte ya-şadığı ailesi ve yakınlarının değer alanı içine giren haklardır. Bu haklar ki-şinin bizzat kişiliğine bağlı olmayıp özellikle aile hukuku içinde yer alan de-ğerlerdir. Kişinin bizzat kendisinin değil de yakınlarının ağır yaralanmasıdurumunda yaralanmanın derecesine göre sosyal ve kişilik değerlerin ihlaledilip edilmediğinin saptanması gerekir. Somut olayda, davacıların çocuğuyaşamsal tehlike geçirmiş, vücudu % 47 oranında yanmış ve meslekte ka-zanma gücünü önemli ölçüde kaybetmiştir. Bu durum karşısında anne vebabanın da kişilik değerlerinin zarar gördüğünün kabulü gerekir. İlgiliMevzuat: BK. madde 49, MK. madde 24.

Davacılar Menaf ve diğerleri vekili Avukat Ö. G. tarafından, davalılar TEDAŞGenel Müdürlüğü ve TEDAŞ Ağrı Müessese Müdürlüğü aleyhine 28.7.1999 günün-de verilen dilekçe ile elektrik direğindeki akıma kapılarak yaralanma nedeniyle

maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda, mahkeme-ce davalı TEDAŞ Genel Müdürlüğü hakkındaki davanın husumetten reddine, diğerdavalı hakkındaki davanın kısmen kabulüne dair verilen 16.5.2001 günlü kararınYargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili ve duruşmasız olarak in-celenmesi davalı TEDAŞ Ağrı Müessese Müdürlüğü vekili taraflarından süresi için-de istenilmekle, daha önceden belirlenen 15.1.2002 duruşma günü için yapılan teb-ligat üzerine temyiz eden davacılardan asiller kayyum E. K. ile Menaf ve karşı ta-raftan davalılar vekili P. K. geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu an-laşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlüaçıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın gö-rüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisinde-ki kâğıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici ne-denlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine gö-re davalının tüm davacıların aşağıdaki bentin kapsamı dışında kalan temyiz itirazla-rı reddedilmelidir.

2- Davacıların diğer temyiz itirazlarına gelince;Dava, elektrik direğindeki akıma kapılarak yaralanma nedeniyle maddi ve mane-

vi tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece anne ve babanın manevi tazminatistemleri reddedilmiştir.

Dosyadaki kanıtlara göre, davacı çocuğun elektrik akımına çarpılma sonucu vü-cudunda toplam % 47 oranında yanık meydana geldiği anlaşılmaktadır.

Kişilik hakları, kişinin yaşamı, sağlığı, vücut ve ruh bütünlüğü ile toplum içinde-ki yerini koruyan haklar olduğu ve bunların fiziki, duygusal ve sosyal kişilik değer-leri içerdiği gözetildiğinde, somut olaydaki duruma göre, davacıların çocuğunun ya-ralanmasının, sosyal ve duygusal kişilik değerler kapsamında olup-olmadığı konusuüzerinde durulmak gerekir. Sosyal ve duygusal kişilik değerleri, kişinin toplum için-deki yeri, birlikte yaşadığı ailesi ve yakınların değer alanı içine giren haklardır. Buhaklar kişinin bizzat kişiliğine bağlı olmayıp özellikle aile hukuku içinde yer alan de-ğerlerdir. Bu bağlamda Borçlar Kanunu’nun 49. maddesindeki düzenleme itibariylekişinin bizzat değil de yakınlarının (karı-koca, ana-baba ve çocukları) ağır yaralan-ması gibi somut olayın kendine özgü ağırlığının ve özelliğinin zorunlu kıldığı olgu-ların kanıtlanması halinde sosyal ve duygusal değerlerin ihlal edildiği ve bozulduğu,böylece aile birliği içinde korunması gereken bağlılığın zarar gördüğünün kabulü ge-rekir.

Somut olayda verilen raporlara göre, çocuğun yaşamsal tehlike geçirdiği ve %70meslekte kazanma gücü olduğu belirtilmiştir.

Şu durumda anne ve babanın da kişilik diğerlerinin zarar gördüğü kabul edilme-lidir. Mahkemece açıklanan bu yönler gözetilmeksizin yazılı gerekçe ile anne ve ba-banın manevi tazminat isteklerinin red edilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerledavacılar yararına BOZULMASINA, davacıların öteki, davalının tüm temyiz itiraz-larının (1) nolu bentte gösterilen nedenlerle reddine ve temyiz eden davacılardan pe-

118 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 117

Page 118: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 119: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

ya’da oturduğuna ve İstanbul’a gelmediğine göre ihtiyacın varlığı kabul edilemez.Bu durumda sübut bulunmayan davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı şe-kilde tahliyeye hükmedilmesi hatalı olmuştur.

Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle temyiz itirazlarının kabulü ile

HUMK.’nun 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA ve istek halinde pe-şin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine 26.11.2001 tarihinde oybirliğiylekarar verildi.

YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİTarih: 26.11.2001 Esas: 2001/8913 Karar: 2001/9136

Akde Aykırılık Nedeniyle Tahliye Talebi - Kiralananın Akde Uygun Hale Getirilmesi İçin Kiracıya Süreli İhtar Gönderilmesi Gerektiği

ÖZET: Davacı, davalı-kiracının akde aykırı hareket ettiği iddiasıyla tahliye tale-binde bulunmuştur. Akde aykırılık iddiasıyla dava açılabilmesi için önce ki-racıya süreli ihtar gönderilerek kiralananın akde uygun hale getirilmesininistenmesi ve bu ihtarın sonuçsuz kalması gerekir. Somut olayda, davalıyasüreli ihtar gönderilmemiştir. Bu durum karşısında akde aykırılıktan sözedilemeyeceğinden, davanın reddi gerekir. İlgili Mevzuat: 6570 SK. madde8, 12, BK. madde 256.

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan tahliye davasına dair karar davalı tara-fından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gere-ği görüşülüp düşünüldü.

Dava, akde aykırılık nedeniyle kiralananın tahliyesi isteğine ilişkindir. Mahke-mece istem gibi karar verilmiş ve hüküm davalı vekili tarafından temyiz olunmuş-tur.

6570 Sayılı Yasanın kapsamına giren yerler için bu yasanın 12. maddesi uyarın-ca akde aykırılıktan kiracı hakkında tahliye davası açılabilir. Kiracı için açılacak da-vada daha önce kiracıya süreli ihtar tebliğ edilerek kiralananın akde uygun hale ge-tirilmesinin istenmesi ve bunun neticesiz kalması şarttır.

Olayımızda davacı, davalının akde aykırı şekilde dükkanda boş ve dolu tüpleribulundurduğunu ve sevkiyatını yaptığını, taleplerine rağmen buna devam ettiğini be-lirterek tahliyesini istemiştir. Davalı davanın reddini savunmuştur.

şin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 15.1.2002 gününde oybirliğiyle ka-rar verildi.YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİTarih: 26.11.2001 Esas: 2001/8942 Karar: 2001/9119

Konut İhtiyacı Nedeniyle Tahliye Talebi - Doğmamış İhtiyaç İçin Dava Açılamayacağı

ÖZET: Davacı, kiralanana konut olarak ihtiyacı olduğunu, Antalya’ya iş kurmakiçin gittiğini, ancak başarılı olamadığını ve bu nedenle İstanbul’a dönmekistediğini iddia ederek tahliye davası açmıştır. 6570 Sayılı Kanun ancak zo-runlu ihtiyacı tahliye sebebi olarak kabul etmektedir. Doğmayan ihtiyaç içindava açılamaz. Davacı halen Antalya’da oturduğuna ve İstanbul’a dönme-diğine göre ihtiyacın varlığından söz edilemez. Bu durumda davanın reddigerekir. İlgili Mezvuat: 6570 SK. madde 7/b.

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan tahliye davasına dair karar davalı tara-fından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gere-ği görülüşüp düşünüldü.

Dava, akde aykırılık ve konut ihtiyacı nedeniyle kiralananın tahliyesi istemineilişkindir. Mahkemece akde aykırılık nedeniyle davanın reddine, konut ihtiyacı ne-deniyle davanın kabulü ile kiralananın tahliyesine karar verilmiş, hüküm tahliyeyeyönelik olarak davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili dava dilekçesinde, konut ihtiyacına ilişkin olarak müvekkilinin da-ha önce Antalya’da iş kurmak için bu şehre gittiğini, ancak başarılı olmadığını bunedenle yeniden İstanbul’a gelmek istediğinden kiralanana konut olarak ihtiyacınınbulunduğunu belirterek davalının tahliyesini talep etmiştir.

Davalı vekili kiralananda müvekkilinden önce bir başkasının kiracı olduğunu,davacının Antalya’ ya gitmesinin deneme mahiyetinde olmadığını, kendisinin çokuzun bir süredir Antalya’da bulunduğunu, ihtiyacının zorunlu olmadığını, doğmamışbir ihtiyaç için dava açılamayacağını, davacının halen Antalya’da ikamet ettiğini,asıl amacının kira bedelini arttırmak olduğunu, ihtiyacın samimi olmadığını, dava-nın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davacının konut ihtiyacı zorunlu ve gerçek görülerek davanın kabu-lüne karar verilmiştir.

Taraflar arasındaki kira sözleşmesi 1.12.1994 başlangıç tarihli ve 1 yıl sürelidir.Dosya kapsamından davacının 1990’lı yılların başından beri iş bağlantısı sebebiyleAntalya’da bulunduğu ve halen orada kirada ikamet ettiği sabit olup, bu hususlar ta-raflar arasında ihtilaflı değildir. 6570 Sayılı Yasa zorunlu ihtiyacı tahliye sebebi ola-rak kabul etmektedir. Doğmayan ihtiyaç için dava açılamaz. Davacı halen Antal-

120 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 119

Page 120: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 121: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

Taraflar arasında yazılı sözleşmede kiralananın "Aygaz tüp alım-sipariş” işindekullanılacağı belirtilmiş, davacı delil olarak yaptırdığı tespit raporu ile tanık beyan-larına dayanmıştır. Mahkemece kiralananın tahliyesine karar verilmiştir.

Oysa, yukarıda açıklanan esaslara göre akde aykırılık iddiası ile kiracı hakkındaaçılacak davada önce kiracıya süreli ihtar gönderilerek kiralananın akde uygun halegetirilmesinin istenmesi ve bunun sonuçsuz kalması şarttır. Bu davada ise davacı ta-rafça davalı kiracıya gönderilmiş bir süreli ihtar yoktur. Bu nedenle akde aykırılık ol-gusundan söz edilemeyeceğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılışekilde tahliye kararı verilmesi hatalı görüldüğünden hükmün bozulması icap etmiş-tir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ileHUMK.’nun 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA ve istek halinde pe-şin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine 26.11.2001 tarihinde oybirliğiylekarar verildi.

YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİTarih: 26.11.2001 Esas: 2001/8991 Karar: 2001/9157

İki Haklı İhtar Nedeniyle Tahliye Talebi - Muacceliyet Şartı Uyarınca Muaccel Hale Gelen Kiraların İkinci İhtarla İstenmesinin İhtarı Haklı Kılmayacağı

ÖZET: Taraflar arasındaki kira sözleşmesinde kiranın ödeme zamanı belirtilmiş;kira bedellerinin zamanında ödenmemesi durumunda diğer aylar kira be-dellerinin muaccel olacağı kararlaştırılmıştır. Söz konusu şart geçerli oluptarafları bağlar. Somut olayda, ilk ihtar ile Eylül-Ekim 2000 ayları kira be-delleri talep edilmiştir. İkinci ihtarda ise Eylül-Ekim ve Kasım 2000 aylarıkirası istenmiştir. Muacceliyet şartı uyarınca ilk ihtarın keşide edildiği ta-rihte Kasım ayı kira bedeli de muaccel olduğundan, ilk ihtar ile de istenme-si mümkün iken ikinci ihtar ile istendiğinden ikinci ihtar haklı değildir. İlgi-li Mevzuat: 6570 SK. madde 7/e.

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan tahliye-alacak davasına dair karar da-valı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kâğıtlar oku-nup gereği görüşülüp düşünüldü.

Dava, iki haklı ihtar sebebiyle kiralananın tahliyesi ve ödenmeyen 300.000.000.-

TL. kira alacağının tahsili istemlerine ilişkindir. Mahkeme 2 haklı ihtar sebebiyle ki-ralananın tahliyesine, 140.000.000.- TL. kira alacağının tahsiline karar vermiş, hü-küm davalı tarafından temyiz olunmuştur.

1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerekçelere göreödenmeyen aylara ilişkin kira bedellerinin tahsiline ilişkin hükme yönelik temyiz iti-razları yerinde değildir.

2- 2 haklı ihtar sebebiyle kiralananın tahliyesine ilişkin hüküm kısmına yöneliktemyiz itirazlarına gelince;

Bir kira yılı içinde yapılmış iki haklı ihtara dayanan tahliye davasının kiralayantarafından açılması gerekir. Kiralayan durumunda olmayan malikin bu davayı aça-bilmesi için önce kiracıya ihtar tebliğ ettirerek kira bedellerinin kendisine ödenme-sini istemesi ondan sonra ihtarları göndermesi gerekir. Dava hakkına ilişkin olan buhususun mahkemece kendiliğinden nazara alınması icabeder.

Bu davanın 6570 Sayılı Yasanın 7/e maddesi ve yerleşmiş içtihatlar uyarınca ak-din hitamını izleyen bir ay içinde açılması zorunludur. İhtarlar dava şartı olduğu içinsüre kesme niteliğine haiz değildir. Süre konusu kamu düzenine ilişkin olması sebe-biyle re’sen gözetilmesi gerekir.

İhtarların bir kira yılı içinde muaccel hale gelmiş (istenebilir durumu almış) de-ğişik ayların kirasına ilişkin olarak en az iki defa kiracıya tebliğ edilmesi, haklılığıiçin de ödemelerin ihtarların tebliğinden önce yapılmaması şarttır. Tebliğden sonrayapılan ödemelerin hukuki değeri yoktur. İhtarlar tebliğ ile hukuki sonuç doğuraca-ğından ödemelerde tebliğ tarihinin esas alınması şarttır. Keşide tarihi sadece muac-celiyet bakımından önem taşımaktadır. Zira muaccel olmayan (henüz ödenmesi ge-rekmeyen) kira parasının istenmesi mümkün değildir.

Süresiz akitlerde ve kira bedelinin senelik ödenmesi gereken hallerde iki haklı ih-tar oluşmaz.

Olayımızda, 1.6.1992 başlangıç tarihli 1 yıl süreli kira sözleşmesi davacı murisiCuma ile davalı arasında düzenlenmiştir. Sözleşmenin 2. maddesinde "kira bedelle-rinin ait olduğu ayın en geç 3. günü mesai saati bitimine kadar ödenmesi zorunlu ol-duğu” 3. maddesinde ise "ödenmemesi halinde diğer aylar kira bedellerininde mu-accel hale geleceği" kararlaştırılmıştır. Bu şartlar geçerli olup, tarafları bağlar. Da-vacı 13.10.2000 keşide 17.10.2000 tebliğ tarihli ihtar ile ödenmeyen Eylül-Ekim2000 ayları kira bedellerinin ödenmesini istemiştir. Davalı ödeme yönünde herhan-gi bir savunmada bulunmadığından bu ihtar haklıdır. Davacı 10.11.2000 keşide15.11.2000 tebliğ tarihli ihtarname ile de ödenmeyen bir evvelki ihtardaki Eylül-Ekim ile Kasım 2000 ayı kira bedellerinin ödenmesini istemiştir.

Sözleşmenin 3. maddesine göre ilk ihtarın keşide edildiği tarihte Kasım 2000 ayıkirası da muaccel hale geldiğinden ve o ihtar ile istenebileceği mümkün iken ikincibir ihtar ile bu ayı istediğinden 2. ihtar haklı değildir.

Bu durumda olayda iki haklı ihtar olgusu gerçekleşmediğinden tahliye talebininreddine karar vermek icab ederken kabul kararı verilmesi hatalı olduğundan tahliye-ye ilişkin hüküm kısmının bozulması gerekmiştir.

122 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 121

Page 122: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 123: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

SONUÇ: Yukarıda 1. bentte yazılı nedenle kira alacağına ilişkin hüküm kısmı-nın ONANMASINA, 2. bentte yazılı nedenle kiralananın tahliyesine ilişkin hükümkısmının BOZULMASINA ve onanan kısım için aşağıda yazılı temyiz giderinintemyiz edenden alınmasına 26.11.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİTarih: 27.11.2001 Esas: 2001/9022 Karar: 2001/9228

Şufa Davası Sırasında Şufalı Pay Temlik

Edilmiş ise Davacının Hangi Satış Bedelinden

Sorumlu Olacağının Tespiti Gerektiği

ÖZET: Dava, şufalı payın iptali ve tescil talebine ilişkindir. Şufalı pay yargılamasırasında temlik edilmişse davacının hangi satış bedelinden sorumlu tutula-cağının tespit edilmesi gerekir. Son satın alanın iyi veya kötü niyetli olma-sına göre durum değişir. Son satın alan kötü niyetli ise davacı ilk satış be-delinden aksi halde son satış bedelinden sorumlu olacaktır. Burada ispatkülfeti davacıya aittir. Davacı, tanık dahil her türlü delile başvurulabilir.Somut olayda, davacı son satın alan şahsın kötü niyetli olduğunu ispat ede-memiştir. Bu durumda son satış bedeli üzerinden şufa hakkının kullanılıpkullanılmayacağı sorularak sonuca göre karar verilmesi gerekir. İlgili Mev-zuat: MK. madde 659. (Eski MK. 1 Ocak 2002’de Yürürlüğe Giren 4721Sayılı Türk Medeni Kanunu ile Yürürlükten Kalkmıştır.)

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan şufa davasına dair karar davalı tarafın-dan süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereğigörüşülüp düşünüldü.

Dava, şufalı payın iptali ile tescili istemine ilişkindir. Mahkemece istem gibi ka-rar verilmiş ve hüküm davalı Erdoğan’ın vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Şufa davasının davalısı şufalı payı iktisaptan önce o taşınmazda paydaş ise onunhakkında şufa hakkı kullanılamaz. Çünkü MK.’nun 659. maddesi bir paydaşın payı-nı üçüncü şahsa satması halinde diğer paydaşların şufa haklarını kullanabilecekleri-ni hüküm altına almıştır. Paydaş üçüncü şahıs sayılmayacağına göre paydaşın pay-daş aleyhine şufa hakkı söz konusu olamaz. Dava hakkına ilişkin olduğu için bu hu-susun davanın her safhasında resen göz önünde tutulması gerekir. Bu gibi durumlar-da savunmanın genişletilmesinden de söz edilemez.

Şuf’alı pay dava sırasında bir başka şahsa veya satışı yapan paydaşa satılırsa da-vacı, usulün 186. maddesi uyarınca seçimlik hakka haizdir. Dilerse davayı yeni sa-tın alan şahsa yöneltir, isterse davayı tazminata dönüştürerek dava ettiği şahıs hak-

kında yürütür. Bu itibarla davacıya seçimlik hakkını kullanması yönünde mehil ve-rilmesi gerekir. Şufalı payın eski sahibine dönmesi davacının ilk satışla doğan şufahakkına engel teşkil etmez. Dava, şufalı payı iktisap eden paydaşa yöneltilirse onunhakkında devam ettirilir.

İlk satış bedeli ile ikinci satış bedeli farklı ise davacının hangi satış bedelindensorumlu olacağı konusu önem taşımaktadır. Son satın alan şahsın iyi veya kötü ni-yetli olmasına göre durum değişir. Son satın alan şahıs kötü niyetli ise davacı ilk sa-tış bedeli ile aksi halde son satış bedeliyle sorumlu olacaktır. Burada ispat külfeti detabiatıyla davacıya düşecektir. Davacı tanık dahil her türlü delille son satın alan vedava yöneltilen şahsın ilk satışı ve bedelini bildiğini, buna rağmen muvazaalı olarakşufa hakkını önleme amacıyla bedelin fazla gösterildiğini kanıtlaması gerekir. İkin-ci satış fazla bedelle ilk satana yapılmışsa, o kimse birinci satışın tarafı olduğu içinkötü niyetli olduğunun kabulü icabeder. Davacının ayrıca delil ibrazına gerek yok-tur.

Olayımızda: Dava devam ederken şufalı pay 14.11.2000 tarihinde davalılardanErdoğan’a 15.000.000.000.- lira bedelle satılmıştır. Davacı bu temlikin kötü niyetliolduğunu ileri sürerek şufalı payın iptali ve adına tescilini istemiştir. Davacı kötü ni-yeti kanıtlama konusunda tanık göstermiş ise de dinlenen tanık ifadelerinden ve top-lanan delillerden ikinci satışta gösterilen bedelin kötü niyetle ve şufa hakkının kul-lanılmasını önlemek amacı ile yüksek gösterildiği ispat edilememiştir. Bu durumdadavacıdan ikinci satış bedeli üzerinden şufa hakkını kullanıp kullanmayacağı soru-larak, kullanmak istediği takdirde son satış bedelini yatırması için uygun mehil ve-rilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken bundan zuhul ile ya-zılı şekilde karar verilmesi hatalı olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir.

Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile

HUMK.’nun 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA ve istek halinde pe-şin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine 27.11.2001 tarihinde oybirliğiylekarar verildi.

YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİTarih: 3.12.2001 Esas: 2001/9114 Karar: 2001/9294

Temerrüt Nedeniyle Tahliye - Kiralayanın Babasına Yapılan Ödemenin Usulüne Uygun Ödeme Sayılamayacağı

124 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 123

Page 124: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 125: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

ÖZET: Dava, temerrüt nedeniyle tahliye ve ödenmeyen kiraların tahsili talebineilişkindir. Davalı, kiralananı davacının babasından kiraladığını ve kira be-dellerini peşin olarak ona ödediğini savunmuştur. Davacının taşınmazınmaliki ve kiralayanı olduğu ihtilafsızdır. Davacının babasının vekil olduğuispat edilememiştir. Bu durumda davacının babasına ödeme yapılmış olsabile bu ödeme usule uygun bir ödeme değildir. Davalı, kira bedellerini da-vacıya ödediğini ispat edemediğinden temerrüt nedeniyle tahliyeye kararverilmesi gerekir. İlgili Mevzuat: BK. madde 260.

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan tahliye davasına dair karar davacı ta-rafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kâğıtlar okunup ge-reği görüşülüp düşünüldü.

Dava, temerrüt nedeniyle kiralananın tahliyesi ve ödenmeyen kira alacağının tah-sili istemlerine ilişkindir. Mahkeme her iki davayı reddetmiş ve hüküm davacı veki-li tarafından temyiz olunmuştur.

Davacı vekili, davacıya ait dairenin davalı tarafından 1.9.1996 tarihinde aylık15.000.000.- TL’den kiralandığını, davalının akdin başından beri kira ödemediğinibelirterek tahliyesine ve toplam 435.000.000.- TL kira alacağının tahsiline karar ve-rilmesini istemiştir.

Davalı savunmalarında dava konusu yeri 20.11.1996 tarihinde yazılı sözleşme iledavacı yurt dışında olduğundan vekili olan babası Mehmet’ten kiraladığını, aylık ki-ranın 120 Mark olduğunu, sözleşmenin 5 yıllık olup, bu 5 yılın kirasını peşin ödedi-ğini, daha önce Mehmet’in aynı nedenle açtığı davanın reddedildiğini belirterek budavanın da reddini istemiştir.

Mahkemece davacının iddiasını kanıtlayamadığından davasının reddine karar ve-rilmiştir.

Davacının dava konusu taşınmazın maliki ve kiralayanı olduğu ihtilafsızdır. Da-valının söz ettiği davacının babası olan Mehmet’in onun vekili olduğu kanıtlanama-mıştır. Bu durumda davalı tarafından Mehmet’e bir ödeme yapılmış olsa dahi usulü-ne uygun ödeme kabul edilmesi mümkün değildir. Davalı kira bedellerinin davacıyaödendiğini iddia ve ispat edemediğine göre temerrüt olgusu gerçekleştiğinden kira-lanandan tahliyesine ve davacının da kabul ettiği aylık 120 Mark üzerinden alacağıntahsiline karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi hatalı görüldü-ğünden hükmün bozulması icap etmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.’nun428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA ve istek halinde peşin alınan tem-yiz harcının temyiz edene iadesine 3.12.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

126 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 125

Page 126: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 127: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİTarih: 9.4.2002 Esas: 2002/6574 Karar: 2002/7386

İlamın Bozulmasıyla İcra İşlemlerinin Duracağı - Bozmanın Süresinde Yapılan İtirazların İncelenmesine Engel Teşkil Etmeyeceği

ÖZET: İlamın bozulması ile icra işlemleri olduğu yerde durur. Ancak bozma, süre-sinde yapılan itirazların incelenmesine engel teşkil etmez. Bozmadan sonraborçluya yeniden icra emri çıkarılmaz. Bu durumda mercice itirazın esasıincelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekir. İlgili Mevzuat: İİK. mad-de 33, 40.

Mercii kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından isten-mesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okunduve gereği görüşülüp düşünüldü:

İİK.’nun 40. maddesi gereğince bir ilamın bozulması "icra işlemlerini" olduğuyerde durdurur. Anılan hüküm bozma ile sadece icra işlemlerinin duracağını açıkla-mış, süresinde yapılan itirazın incelenmesini geri bırakmamıştır. Bozmadan sonraborçluya yeniden icra emri çıkarılmayacaktır. Mahkemesince sonradan verilen hük-mün icraya sunulması ile infaz işlemleri sürdürülecektir. İlamlı takiplerde itirazın in-celenmesi ile ilgili kurallar İİK.’nun 33. ve sonraki maddelerinde yazılıdır. Bu du-rumda mercice itirazın esası incelenip oluşacak sonuca göre bir karar vermesi gere-kirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile merci kararının yukarı-da açıklanan nedenle İİK. 366. ve HUMK. 428. maddeleri uyarınca BOZULMASI-NA, 9.4.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİTarih: 11.4.2002 Esas: 2002/5712 Karar: 2002/7608

İİK.’nun 129. Maddesine Aykırılık Halinde İhalenin Feshi Davasının, İhaleden İtibaren 7 Gün İçinde Açılması Gerektiği

ÖZET: Şikâyetçiye satış ilanının tebliğ edilmemesi veya satılan malın esaslı unsur-larındaki hatadan veya ihaleye fesat karıştırıldığından sonradan haberdarolunması halinde dava açma süresi, öğrenme tarihinden başlar. İİK.’nun129. maddesine aykırılık durumunda ise ihalenin feshi için ek süre tanınma-mıştır. Konunun kamu düzeni ile ilgisi bulunmadığından talebin süre yönün-den reddi gerekir. İlgili Mevzuat: İİK. madde 129, 134.

Merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından isten-mesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okunduve gereği görüşülüp düşünüldü:

İİK.’nun 134/4 maddesi gereğince şikâyetçiye satış ilanının tebliğ edilmemiş ol-ması halinde veya satılan malın esaslı unsurlarındaki hatadan yahut ihaleye fesat ka-rıştırıldığından sonradan haberdar olunması durumlarında şikâyet süresi, öğrenmetarihinden başlar. Ancak bu müddet ihale tarihinden itibaren bir seneyi geçemez.Mercice ihalenin feshi nedeni yapılan ve İİK.’nun 129. maddesinde yazılı koşullarınoluşmadığı hususu yukarıda açıklanan madde kapsamında olmayıp, kanunda bu fe-sih nedenine ek bir süre tanınmamıştır. Süresinde ihalenin feshinin istenmesi halin-de 129. maddeye aykırı işlemler kendiliğinden dikkate alınabilir ise de konunun ka-mu düzeni ile ilgisi bulunmayıp istemin süreden reddi yerine kabulü isabetsizdir.

SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile merci kararının yuka-rıda yazılı nedenlerle İİK. 366. ve HUMK. 428. maddeleri uyarınca BOZULMASI-NA 11.4.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.

128 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 127

Page 128: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 129: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİTarih: 16.4.2002 Esas: 2002/6684 Karar: 2002/7972

Alacağın veya Rehnin İlamla Tespit Edilmiş Olması Halinde İcra Emri Gönderilebileceği

ÖZET: Alacağın veya rehin hakkının veya her ikisinin bir ilamda veya ilam mahi-yetindeki belgelerde tespit edilmiş olması halinde, icra emri çıkarılabilir.Somut olayda, araç üzerinde rehin bulunmaktadır. Ancak rehin, bir ilamdaveya ilam mahiyetinde bir belgede tespit edilmemiştir. Süresinde itiraz edil-meyen hesap kat özeti de ilam mahiyetinde değildir. Bu durum karşısındaborçluya ödeme emri çıkarılması gerektiğinden icra emrinin iptali gerekir.İlgili Mevzuat: İİK. madde 38, 68, 150/h.

Mercii kararının müddeti içinde temyizen tetkikinin borçlu tarafından istenmesiüzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve ge-reği görüşülüp düşünüldü.

İİK.’nun 150/h maddesi gereğince alacağı taşınır rehni ile güvence altına alınmışolan alacaklının "alacağı" veya "rehin hakkı" ya da "her ikisi" bir ilamda yahut ilamniteliğindeki bir belgede (İİK md. 38) tesbit edilmiş ise ilamların icrasına dair hü-kümlerin uygulanması mümkündür. Somut olayda araç üzerinde menkul rehni tesisedildiği ve rehnin geçerli olduğu hususundaki mercii gerekçesi doğrudur. Ancak,rehnin İİK.’nun 150/h maddesinde öngörüldüğü biçimde bir ilamda veya ilam nite-liğindeki bir belgede tesis edilmediği görülmektedir. Alacağın miktarı da ilam nite-liğinde bir belgede yazılı değildir. İİK.’nun 68/b maddesi gereğince süresinde itirazedilmeyen hesap özeti İİK.’nun 68.maddesinde belirtilen belgelerden sayılır ise de,bu belge İİK.’nun 38. maddesi kapsamında olmayıp, para borcu ikrarını içeren resentanzim edilmiş noter senedi değildir. O halde borçluya ödeme emri gönderilmesi ge-rektiğinden icra emrinin iptali yerine yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ: Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mercii kararının yukarıda ya-zılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA,16.4.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİTarih: 18.4.2002 Esas: 2002/6829 Karar: 2002/8052

İhalenin Feshi Talebi - Toplu Rehinde Alacaklının Rehinli Taşınmazların Tümünün Satışını İstemek Zorunda Olduğu

ÖZET: Alacaklı ile borçlular arasındaki kredi sözleşmesi nedeniyle borçlular tara-fından iki adet taşınmaz ipotek olarak verilmiştir. Bu durumda toplu rehinsöz konusudur. Toplu rehinde alacaklı taşınmazların tümünün satışını iste-mek zorundadır. Ancak taşınmazlar aynı borçlulara ait ise taşınmazlardanbirinin satılması halinde alacak karşılanıyorsa diğer taşınmazın satışınınyapılmaması gerekir. Somut olayda, taşınmazlardan biri satıldığına ve satışbedeli alacağı karşıladığına göre ikinci taşınmazın satışına gerek yoktur.Açıklanan nedenlerle, ikinci taşınmaz ile ilgili ihalenin feshi talebinin kabu-lü gerekir. İlgili Mevzuat: İİK. madde 134, Mülga MK. madde 788, 4721SK. madde 873.

Merci kararının onanmasını mutazammın 18.2.2002 tarih, 2383-3504 sayılı da-ire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki borçlular vekili tarafından istenmesiüzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve ge-reği görüşülüp düşünüldü:

Alacaklı İ. Bankası ile borçlular K. ve S. A.Ş. arasında yapılan kredi sözleşme-sindeki borç nedeniyle borçlular tarafından 5615 ve 5616 nolu parseller ipotek ola-rak verilmiştir. Bu durumda ortada toplu rehin durumu vardır. EMK. 788. maddesi-ne göre, alacaklı rehin konusu taşınmazların hepsinin satışını aynı zamanda istemekzorundadır. Ancak ipotek verilen taşınmazlar, aynı borçluya (borçlulara) ait ise, ta-şınmazlardan birinin satılması halinde, ipotek bedeli alacaklının alacağını tatmineyeterli ise artık diğer taşınmazın, icra müdürlüğünce satışının yapılmaması gerekir.Somut olayda, 5615 parsel nolu taşınmazın satış bedeli olan 2.322.500.000.000 TL.takip yapan ve satış isteyen İ. Bankası alacağını karşıladığı gibi, bu alacağa rüçha-nı olan diğer alacakları da karşıladığından artık, 5616 nolu parselin satılmasına ge-rek kalmadığından bu taşınmazın ihalesinin feshinin kabulü gerekirken, reddi isabet-siz olduğundan, mercii kararının bozulması gerekirken onandığı anlaşılmakla borç-lular vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.

SONUÇ: Borçlular vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile dairemizin18.2.2002 tarih 2002/2383-3504 sayılı onama ilamının kaldırılarak Bursa 1. İcraTetkik Mercii Hakimliğinin 10.12.2001 tarih 2001/870-1030 sayılı kararının yuka-rıda yazılı nedenlerle İİK. 366. ve HUMK. 428. maddeleri uyarınca BOZULMASI-NA, 18.4.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.

130 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 129

Page 130: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 131: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİTarih: 19.4.2002 Esas: 2002/7022 Karar: 2002/8214

Avukatlık Ücreti ile İlgili Hakem Kararlarının İnfazı İçin Kesinleşmenin Gerekli Olmadığı

ÖZET: Avukatlık ücretinden kaynaklanan anlaşmazlıklar hakkındaki hakem karar-larının infazı için kesinleşmesine gerek yoktur. Bu durum karşısında, borç-luların anılan konudaki şikâyetlerinin reddine karar verilmesi gerekirkenaksi yönde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır. İlgili Mevzuat: 1136 SK.madde 167, HUMK. madde 536.

Merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmesi üze-rine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereğigörüşülüp düşünüldü:

1) Tarafların iddia ve savunmalarına, dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere ve ka-rarın gerekçesine göre borçlu vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE;

2) Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarına gelince:4667 Sayılı Yasanın 80. maddesi ile değişik 1136 Sayılı Avukatlık Yasası’nın

167/son maddesi gereğince avukatlık ücretinden kaynaklanan anlaşmazlıklar hakkın-daki hakem kararları için HUMK.’nun 536. maddesi uygulanmaz. Bir başka deyişlegerek Avukatlık Kanunu’nun 167/son ve gerekse yönetmeliğin 24. maddeleri göze-tildiğinde sözü edilen kararın infazı için kesinleşmesi gerekli bulunmamaktadır. Ohalde, borçluların anılan konudaki şikayetlerinin de reddi yerine kabulü isabetsizdir.

SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile merci kararının yuka-rıda (2) no’lu bentte açıklanan nedenle İİK. 366. ve HUMK.428. maddeleri uyarın-ca BOZULMASINA, 19.04.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİTarih: 16.2.2001 Esas: 2001/730 Karar: 2001/1159

Yükleniciden Temlik Alınan Şahsi Hakkın Devredilebileceği - Adına Tescil Yapılan 3. Kişinin Edimini Yerine Getirmemesi Durumunda Sebepsiz Zenginleşme Hükümlerinin Uygulanacağı

ÖZET: Yüklenici kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan edimlerini yerinegetirdiğinde kişisel hak kazanabilir. Bu kişisel hak üçüncü şahıslara temlikedilebilir. Somut olayda davacı, yüklenicinin kişisel hakkını temlik alarak 3.şahsa devretmiştir. Davalı - yükleniciye de temliki bildirmiştir. Kişisel hak-kın temliki yazılı olduğundan geçerlidir. Yüklenici de tapuyu davacının kişi-sel hakkını devrettiği şahsa vermiştir. Bu aşamadan sonra adına tescil yapı-lan kişinin edimlerini yerine getirmediğinden bahisle tapu iptali ve tescil is-tenemez. Bu durumda davacının sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre ta-lepte bulunma hakkı vardır. Açıklanan nedenlerle, davanın reddi gerekir. İl-gili Mevzuat: BK. madde 61, 162.

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 28.11.1997 gününde verilen dilekçeile tapu iptali ve tescil veya tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda,davanın kabulüne dair verilen 11.9.2000 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi da-valı Abdulhalik’in vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyizdilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kâğıtlarincelenerek gereği düşünüldü:

KararDava, kişisel hakka dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteği-

ne ilişkindir.Mahkeme, tapu iptali ve tescil davasının kabulüne karar vermiş, hükmü davalı

Abdulhalik’in vekili temyize getirmiştir.Davacı vekili, davalı yüklenici şirketin işyeri inşaatı yaptığını, davacının yükle-

nici firma ile bir adet bağımsız bölümün inşasının bitirilerek davacıya teslimi konu-sunda anlaştıklarını ve bu yolda sözleşme yaptıklarını, davacının tüm edimlerini ye-rine getirdiğini, 8.11.1995 tarihli toplantıda 9 ve 9A numaralı dükkanların kura dışıolarak davacı tarafından alındığını, bunlardan 9 numaralı dükkanın dava dışı Yıldı-rım adına alınarak ödemelerinin yapıldığını, 9A numaralı dükkanın ise davacıya tah-sis dildiğini, ancak davacının 15.7.1996 tarihli harici anlaşma ile kendisine düşendükkanı davalı Abdulhalik’in vekili aracılığı ile bu davalıya devrettiğini ve bu duru-mu yüklenici firmaya da bildirdiğini, adı geçen davalının gerek davacıya ve gerekse

132 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 131

Page 132: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 133: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

yüklenici firmaya hiçbir ödeme yapmadığını ve yükümlülüklerini yerine getirmedi-ğini, bu nedenle sözleşmenin münfesih olduğunu belirterek davalı adına haksız tes-cil edilen dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini, ol-madığı takdirde dava konusu dükkanın dava tarihindeki değerinin davalılardan yasalfaizi ile birlikte tahsilini istemiştir.

Kural olarak, yüklenici ve arsa sahibi kat karşılığı inşaat yapılması hususundaanlaştıklarında ve anlaşma koşulları yerine getirildiğinde yüklenici kişisel hak kaza-nır. Bu kişisel hakkına dayanarak da arsa sahibinden edimi karşılığı kendisine bıra-kılan bağımsız bölümlerin mülkiyetini isteyebilir. Ya da Borçlar Kanununun 162 veonu izleyen maddeleri hükmünce yazılı olmak koşuluyla, arsa sahibinin onayını al-maya gerek görmeden söz konusu kişisel hakkını üçüncü kişiye temlik edebilir.

Eldeki davada da davalı yüklenici firma, kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği in-şa etmekte olduğu dükkanlardan kendisine bırakılan dava konusu bağımsız bölümüzerindeki kişisel hakkını yukarıda açıklandığı gibi Borçlar Kanununun 162 ve de-vamı maddeleri gereğince yazılı bir sözleşme ile davacıya temlik etmiştir. Davacı dayüklenici firmadan temellük ettiği bu kişisel hakkı aynı şekilde yazılı olarak"15.7.1996 tarihi itibariyle bütün hak ve vecibelerimi Abdulhalik’e devrettim" söz-leri ile davalıya temlik etmiştir. Kişisel hakkın temliki yazılı olduğu cihetle geçerli-dir. Bu temlik işleminin davalı yüklenici firmaya da bildirildiği davacının beyanı ilesabittir. Davalı şirket de buna göre tapuyu davalı Abdulhalik’e vermiştir. Tapunundavacıya intikalini gerektirir geçerli bir belge de mevcut değildir. Davalı Abdulhalikyükümlülüklerini yerine getirmemiş ise davacının sebepsiz zenginleşme hükümleri-ne göre hakkını isteyebilmesi de mümkündür. Bu nedenlerle, davanın reddine kararvermek gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Abdulhalik’in vekilinin yerindegörülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan tem-yiz harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, 16.2.2001 tarihinde oybirliği ilekarar verildi.

YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİTarih: 18.9.2001 Esas: 2001/4318 Karar: 2001/5658

Yaylaya El Atmanın Önlenmesi Talebi - Orman İçi Meralardan Orman İdaresinin İzin ve Denetimi ile Yararlanılabileceği

ÖZET: Dava, yaylaya el atmanın önlenmesi talebine ilişkindir. Uzman bilirkişi ra-poruna göre dava konusu 7.500 dönümlük alan bütünüyle yayla olmayıp

kısmen orman arazisidir. Orman içindeki meralardan orman idaresinin izinve denetimi altında yararlanmak mümkündür. Bu yönüyle davanın dinlenmeolanağı mevcut ise de orman mahiyetinde olan kesimler için müdahaleninönlenmesini isteme hakkı münhasıran orman idaresine aittir. Bu hususlarüzerinde durularak taşınmazın orman ile ilişkisi, orman içi mera ve ormanniteliğinde olan yerler yerinde saptanarak sonucuna göre karar verilmeli-dir. İlgili Mevzuat: 6831 SK. madde 20.

Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 6.6.1994 gününde verilen dilekçe ileyaylaya el atmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; dava-nın kısmen kabulüne dair verilen 4.4.2001 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı ola-rak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, tayin olunan 18.9.2001 günüiçin yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı K. Köyü muhtarı Duran ve vekiliAv. C. G., davacı B. Köyü Muhtarı İsa ve vekili Av. A. A. ile karşı taraf vekilleri Av.S. K. geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçe-sinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruş-manın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kâ-ğıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KararDava, yaylaya el atmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Mahkeme taşınmazın kadimden beri müşterek yayla olarak kullanıldığının anla-

şıldığını belirterek davanın kısmen kabulü ile kırmızı boyalı 7.500 dönümlük yeriçin müşterekliğe vaki el atmanın önlenmesine karar vermiştir.

Hükmü, tüm taraf vekilleri temyize getirmişlerdir.Yargılama sırasında davalı taraf, taşınmazın kısmen köye mensup kişilere ait özel

mülklerden kısmen de ormandan müteşekkil olduğunu savunmuş, mahkemece dekeşif zaptında, keşif yerinin tam orta bölgesinde geniş bir çayırlık alan bulunduğukeşif yerinin diğer kısımlarının orman ağaçları ile kaplı olduğu gözlemlenmiştir. Ha-rita mühendisi bilirkişinin raporunda da arazinin genel olarak meşe ağaçları ile kap-lı olduğu açıklanmıştır. Bu duruma göre 24.9.1999 tarihli ilk bilirkişi raporunda kır-mızı renkle çizilerek gösterilen 7.500 dönümlük saha bütünüyle yayla değildir. Kıs-men orman arazisi olduğu belirtilmektedir. Nitekim ek raporda da K. Yaylası olaraksarı boyalı 150 dönümlük saha ayrıca gösterilmiş, bu yerde bitki örtüsünün yok de-necek kadar az olduğu, kalan yerlerin meşe ağaçları ile kaplı olduğu bildirilmiştir.

Ne var ki taşınmazın niteliğinin belirlenmesi yönünden mahkemece yapılan buaraştırma ve inceleme yeterli değildir. Taşınmazın ormanla ilişkisi net olarak belir-lenmemiş, orman ile orman içi mera olan yerler gereği gibi tefrik edilmemiş, hükümkurulurken de bu ayrım üzerinde durulmamıştır. Her ne kadar orman içinde mera bu-lunabilir ve 6831 Sayılı Yasanın 20 ve izleyen maddeleri hükmünce orman idaresi-nin izin ve murakabesi altında bu tür yerlerden yararlanmak mümkün ve bu itibarladavanın dinlenme olanağı mevcut olur ise de orman mahiyetinde olan kesimler içinvaki olacak müdahalenin önlenmesini münhasıran orman idaresi isteyebilir. Bu hu-

134 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 133

Page 134: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 135: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

suslar üzerinde durulmadan taşınmazın orman ile ilişkisinin ne olduğu, uzman or-man mühendisi ve yerel bilirkişi aracılığıyla yerinde araştırılmadan orman içi meraolup olmadığı saptanmadan 7.500 dönümlük taşınmazın bütününde müşterekliğevaki el atmanın önlenmesine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Kaldı ki yargılama sırasında talebin B. Köyü için daraltıldığı, ihtilaflı yerin K.Yaylası olarak gösterilen sarı boyalı kesimden ibaret olduğu ittifakla söylendiğinegöre dava edilmediği söylenilen yer için de hüküm tesis edilmesi doğru değildir. İh-tilaflı yer keşif sırasında açıkça belirlenmeli ve teknik bilirkişiye infazda soruna yolaçmayacak şekilde ihtilaflı yerin haritası düzenlettirilmelidir. Bu hususlar nazaraalınmadan yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bo-zulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmünBOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine, 750.000 liraduruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 750.000 liraduruşma vekalet ücretinin de davacılardan alınarak davalıya verilmesine 18.9.2001tarihinde oybirliği ile karar verildi.

YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİTarih: 11.10.2001 Esas: 2001/5784 Karar: 2001/6578

Bozma İlamının Tavzihi Talebi -

Temyiz Talebi Hakkında Karar Verilmeyen

Hususlarda Tavzih Talep Edilemeyeceği

ÖZET: Davacı, mahkemece reddedilen kal ile ilgili temyiz talebi hakkında bir ka-rar verilmediğinden bu hususta ileride mahkemece ne gibi bir işlem yapıla-cağının belirsiz olduğu gerekçesiyle bozma ilamının tavzihini talep etmiştir.Müphem veya açık olmayan veya çelişik fıkralar içeren hükümlerin tavzihiistenebilir. Hükümdeki değişik talepler hakkındaki kararlardan birine yöne-lik temyiz itirazı reddedilirse veya bozulması mümkün bulunduğu halde bo-zulmamış ise o talep hakkındaki karar bozma kapsamı dışında kalmakla ke-sinleşir. Açıklanan nedenlerle tavzih talebinin reddi gerekir. İlgili Mevzuat:HUMK. madde 455.

Davacı vekili tarafından, 25.6.2001 gününde verilen dilekçe ile 1.6.2001 tarihli2001/3682-4165 sayılı bozma ilamımızın tavzihine karar verilmesi istenmesi üzeri-ne tavzih dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün

kâğıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KararDava, komşuluk hukukundan kaynaklanan el atmanın önlenmesi ve kal isteğine

ilişkindir. Davanın reddine dair mahkemece verilen karar dairemizce bozulmuş; da-vacı vekili, bozma ilamımızın tavzihini istemiştir.

Yağmur sularını davacı taşınmazına akıtan borulara yönelik talebin kabulüne,ağaç dalları ile ilgili talebin konusuz kalması nedeniyle hüküm kurulmasına yer ol-madığına karar verilmesi gerektiği yönünde bozma yapılmış ise de davacı bunlarınyanında mahkemece reddedilen duvarın kal’i ile ilgili temyiz talebi hakkında bir ka-rar verilmediğinden bu hususta ileride mahkemece ne gibi bir işlem yapılacağınınbelirsiz olduğu gerekçesiyle bozma ilamımızın tavzihine karar verilmesini istemiş-tir.

HUMK.’nun 455. maddesi gereğince müphem veya açık olmayan veya çelişikfıkralar içeren hükümlerin tavzihi istenebilir. Hükümdeki değişik talepler hakkında-ki kararlardan birine yönelik temyiz itirazı Yargıtay’ca reddedilirse veya bozulmasımümkün bulunduğu halde bozulmamışsa o talep hakkındaki karar bozma ilamınınkapsamı dışında kalarak kesinleşir. Bu kural davaların uzamasını önlemek maksa-dıyla kabul edilmiş çok önemli bir usul hükmüdür. Dosya içerisindeki bilirkişi ra-porlarında kerpiç duvarın mevcut hali ile kendiliğinden yıkılması veya davacı taşın-mazına zarar vermesinin söz konusu olmadığı açıkça belirtilmektedir. Davacının buyöndeki talebinin reddi yerinde olup, dairemizce bu hususun bozma nedeni yapılma-ması anılan madde hükmüne aykırılık teşkil etmediğinden tavzihi de gerektirmez.Bu itibarla davacının yerinde olmayan tavzih talebinin reddine karar vermek gerek-miştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının tavzih talebinin REDDİNE,istek halinde yatırılan harcın davacıya iadesine, 11.10.2001 tarihinde oybirliği ilekarar verildi.

YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİTarih: 1.4.2002 Esas: 2002/1205 Karar: 2002/1524

Tasarrufun İptali Talebi - Üçüncü Dereceye Kadar Sıhri Hısımlar Arasındaki Tasarruflar Bağışlama Sayıldığından İptale Tabi Olduğu

ÖZET: Dosya arasındaki haciz tutanağı geçici aciz vesikası hükmündedir. İcra ta-kibi dayanağı senetlerin tanzim tarihine göre alacak tasarruf tarihinden ön-

136 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 135

Page 136: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 137: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

ce doğmuştur. İcra takibi de kesinleştiğinden iptal davasının dinlenme ko-şulları vardır. Sıhren üçüncü dereceye kadar hısımlar arasındaki tasarruf-lar bağışlama sayıldığından iptali gerekir. Somut olayda, davalılar kayın-peder - damat olduklarından alacaklının alacağına yeter miktarla sınırlı ol-mak üzere tasarrufun iptali gerekirken, ret yönünde hüküm tesisi hatalıdır.İlgili Mevzuat: İİK. madde 105, 277, 278, 280.

Hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş isede davetiye pulu olmadığından duruşma isteği reddedilmiş ve temyiz dilekçesininsüresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kâğıtlar okundu gereği konuşu-lup düşünüldü:

KararTaraflar arasındaki uyuşmazlık İİK.’nun 277 ve devamı maddelerinde düzenle-

nen tasarrufun iptali isteminden kaynaklanmıştır. Dosya kapsamına göre 10.12.1999günlü haciz tutanağı yasanın 105. maddesi anlamında geçici aciz vesikası niteliğin-dedir. İcra takibinin dayanağı olan senetlerin tanzim tarihine göre 15.9.1999 olan ta-sarruf tarihi daha sonradır. İcra takibi de kesinleştiğinden olayda tasarrufun iptali da-vasının dinlenebilme koşulları vardır.

İcra İflas Kanununun 278/2. maddesi hükmünce sıhren 3. dereceye kadar hısım-lar arasındaki tasarruflar bağışlama sayıldığından iptale tabi olduğu gibi 280. maddeuyarınca da üçüncü şahsın borçlunun iyi niyetli bir şahıstan beklenmeyecek tasarruf-larla mevcudunu eksilttiği ve üçüncü şahsın bu durumu bilmesi gerektiği hallerde ya-pılan tasarruf batıldır. Davalılardan borçlu Ömer ile diğer davalı İsmail kayınpeder -damat olduklarından yukarıdaki hükümler doğrultusunda alacaklının alacağına yetermiktarla sınırlı olmak üzere tasarrufun iptali gerekirken, davanın ve delillerin hatalıdeğerlendirilmesi sonucu istemin reddi doğru olmamış kararın bozulması gerekmiş-tir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararınaBOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacı-ya geri verilmesine, 1.4.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİTarih: 3.4.2002 Esas: 2001/5490 Karar: 2002/1558

Fatura Tebliğinin Borçluyu Temerrüde Düşürmeyeceği - Borçlu Temerrüde Düşürülmeden Fatura Tebliğ Tarihinden

İtibaren Faize Hükmedilemeyeceği

ÖZET: Muaccel bir alacağın borçlusu alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Somutolayda, borçlunun takipten önce alacak istenmek suretiyle gönderilen ihtarile temerrüde düşürüldüğü ispatlanmamıştır. Fatura tebliği, borçluyu te-merrüde düşürmez. Faturanın tebliği üzerine süresi içinde itiraz edilmezsefatura içeriği kesinleşir. Bu durumda fatura tarihinden itibaren faize hük-medilmesi hatalıdır. İlgili Mevzuat: BK. madde 101, 104.

Hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesi-nin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kâğıtlar okundu gereği ko-nuşulup düşünüldü:

Karar1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici ne-

denlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, dava-lı vekilinin aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının red-di gerekmiştir.

2- Dava, İcra ve İflas Kanununun 67. maddesi uyarınca açılmış itirazın iptali is-temine ilişkindir. Bu davalarda icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için alaca-ğın likit (muayyen) olması, yani borçlunun itirazında haksız olması gerekir. Somutolayda, yanlar arasında alacak tutarını gösteren yazılı bir sözleşme yoktur. Alacağınmiktarı bilirkişi incelemesiyle ortaya çıkmış, yani muhakemeyi gerektirmiştir. Buhaliyle alacağın likid olmadığı, davalının itirazında haklı olduğu anlaşıldığından da-vacının inkar tazminatı isteminin reddi yerine kabulü doğru olmamış, bozmayı ge-rektirmiştir.

3- Muaccel bir alacağın borçlusu alacaklının ihtarıyla mütemerrit olur. (BK.101/Imd.) Davalı borçlunun takipten önce alacak istenilmek suretiyle gönderilen bir ih-tarla temerrüde düşürüldüğü kanıtlanmış değildir. Fatura tebliği, yasanın öngördüğüşekilde borçluyu temerrüde düşürmez, süresinde itiraz edilmezse fatura içeriğini ke-sinleştirir. O halde fatura tarihinden hesaplanan işlemiş faiz alacağını kapsar şekildeve Borçlar Kanununun l04/son maddesi dikkate alınmaksızın faize faiz yürütülme-sine neden olunacak biçimde itirazın iptaliyle, takibin devamına karar verilmesiyleyetinilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Karar bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ: Yukarda (1.) bendde yazılı nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz iti-razlarının reddine, (2.) ve (3.) bendlerde yazılı nedenlerle hükmün davalı yararınaBOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalı-ya geri verilmesine, 3.4.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.

138 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 137

Page 138: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 139: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİTarih: 4.4.2002 Esas: 2001/5925 Karar: 2002/1611

Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi Nedeniyle Tazminat ve Tescil Talebi - Birlikte İfa - Hükmün İnfazda Tereddüt Yaratmayacak Şekilde Kurulması Gerektiği

ÖZET: Davacı arsa sahibi eksik ve ayıplı işler nedeniyle tazminat talep etmiş, da-valı - karşı davacı yüklenici ise kat irtifakı kurulması için yetki ve kendisi-ne isabet eden bölümlerin adına tescilini talep etmiştir. Mahkeme, birlikteifaya karar vermiştir. Ancak bu hüküm infazda tereddüt yaratacak mahiyet-tedir. Paylar belli değilken tescile karar verilmesi duraksama yaratacaktır.Bu durumda yapılacak iş, taraflar anlaşamadıkları takdirde bilirkişiye baş-vurarak bağımsız bölümlerin arsa paylarını gösterir listeyi hazırlattırmak-tır. Bu paylara göre kat irtifakının kurulması için yüklenciye yetki verilme-lidir. Tesis edilecek kat irtifakı üzerinden arsa sahibi lehine tespit edilen taz-minatın tahsili ile birlikte yüklenici adına tescile karar verilmelidir. İlgiliMevzuat: BK. madde 70, 355, 356, 360, HUMK. madde 284, 388.

Hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiş, davacı vekili duruşma istemiş olmakladuruşma için tayin edilen günde taraf vekilleri yapılan tebligata rağmen gelmedik-lerinden incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz dilek-çesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan sonra dosyadaki kâğıtlar okundu işin ge-reği konuşulup düşünüldü:

Karar1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici ne-

denlere ve özellikle sözleşmede 8 dairenin seçim hakkı yüklenici ihtiyarına terkedil-miş olunmasına göre tarafların sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Hükme esas alınan raporda, batarya ve muslukların sözleşmeyle belirlenenmarka olmadığı, dairelerin kalebodur döşemelerinin itinayla yapılmaması sonucubir kısmında kötü görüntü verdiği, parkelerin 3. ve 4. sınıf olduğu, saha tanziminineksik bırakıldığı, mermerlerin tamamlanmadığı, kapıların düzeltilmeye muhtaç ya-pıldığı, sahanlıklara döşenen mermerlerin oynadığı, balkonların mozaik dökümleri-nin çatladığı.... ve benzeri şekilde noksan, ayıplı ve nefaset fark-ı işler saptanmıştır.

Bu haliyle eserin ortaya çıkmasında yüklenici kooperatif özen borcunu yerinegetirmemiştir. (BK. md. 356). Davacı iş sahibinin sayılanların aynen giderilmesiniya da giderilme bedelini isteme hakkı mevcuttur. (BK. md. 360). Bu noksanlıklarkaldığı sürece bağımsız bölümleri teslim almak zorunda da değildir. Yüklenici mar-ka olarak belirlenen hallerde o marka malzemeyi kullanmakla, neviyle tayin edilen

işlerde ise ortalamanın altında iş yapmamakla edimini yerine getirmiş olacakkenECA yerine başka marka ve 3. - 4. sınıf parke kullanmakla sözleşmeye uymamıştır.(BK. md. 70).

Sayılan ayıp ve noksanlara göre bunların giderilmesi için takdir edilen değerlerarasında -emsali raporlara göre- makul orantı görülmemiştir.

Balkon mozaiklerinin yeniden dökülmesi yerine çatlakların kapatılması, hatalıişçiliğin kapıyı değiştirme yerine yok edilmesine gidilmesinin, muslukların değişti-rilmesi olanaklı iken arsa sahibinin mevcut haliyle kabule zorlanmasının bilirkişitakdirine terkedilmesi düşünülemez. Kaldı ki, rapora karşı arsa sahibinin ortaya koy-duğu itirazlar tek tek ele alınıp, ek raporla bunlar cevaplandırılmış da değildir.

Böyle bir rapor hükme esas olamayacağından yeniden teşkil edilecek bilirkişikuruluyla (HUMK. md. 284) inceleme yaptırılması, alınacak raporun mahkemecedenetlenip cümle kanıtlar birlikte takdir edilerek sonuca gidilmesi gerekirken, yeter-siz raporla hüküm tesisi bozma nedenidir.

3- Yukarıdaki bentte sayılan noksan, ayıplı ve nefaset farkı taşıyan hususlarınvarlığı sabitken bağımsız bölümlerin bu haliyle teslim alınmasına davacı zorlanama-yacağına göre, dava tarihine değin kira mahrumiyetine hükmedilmesi yerine, otur-ma ruhsatı sayılmayan belediyenin özel yazısı esas alınarak kira parasının belli birsüre için kabulü de doğru değildir.

4- Birleştirilen davada verilen cevapla 8 dairenin noksan ve ayıplı işlerinin gide-rilmesi, teslimde gecikmeden ötürü bu daireler için kira parasının ödenmesi ve bun-ların teslimi gerektiği öne sürülmüş, davacı yüklenicinin sözleşmenin 25. maddesin-ce ancak bu takdirde tescile hak kazanacağı bildirilmişken, bu husus gözden kaçırı-larak arsa sahibinin açtığı davada hüküm altına alınan bedelin birlikte ifa için yeter-li görülmesi sözleşmeye aykırı olmuştur.

5- Davalı-karşı davacı önce kat irtifakı için yetki, ardından kendisine isabet edenbağımsız bölümlerin tescilini talep etmekle mülkiyetin naklini istemiştir.Mahkemece bu istekler birlikte ifa şartına bağlı olarak kabul edilmiş ise de bu hük-mün infaz kabiliyeti kuşkuludur. Verilen yetki sonunda ortaya çıkacak paylar bellideğilken tesciline karar verilmesi duraksama yaratacaktır. (HUMK. md. 388)İstemin içinde bulunduğuna göre dava ekonomisi de gözetilerek bu konuda mahke-mece yapılacak iş; taraflara mehil verilmesi, uzlaşamadıklarında bilirkişiyebağımsız bölümlerin arsa paylarını gösterir listenin hazırlattırılması, bu paylara görekat irtifakının tesisi için idari işlemlerin takip ve yerine getirilmesinde davalı karşıdavacıya yetki verilmesi suretiyle tesis edilecek kat irtifakı üzerinden yukarıda (4)nolu bentte değinilen husus da gözetilerek birlikte ifa suretiyle tescile dair hükümtesis olmalıdır. Bu nedenle, infazda duraksama yaratacak ve çekişmenin sürüpgitmesine sebep olacak şekilde hüküm tesisi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1.) bentte gösterilen nedenlerle her iki tarafın sair temyiz iti-razlarının reddine, (2), (3) ve (4.) bentler gereğince hükmün davacı karşı davalı arsasahibi, (5.) bent gereğince ise davalı karşı davacı yüklenici kooperatif yararınaBOZULMASINA, duruşmada vekille temsil olunmayan taraflar yararına vekaletücreti takdirine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcının istekleri halinde

140 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 139

Page 140: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 141: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

temyiz eden taraflara geri verilmesine, 4.4.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİTarih: 10.4.2002 Esas: 2001/5674 Karar: 2002/1720

7201 SK.’nun 35. Maddesine Göre Tebligat - Divanhane Askı Tutanağının Düzenlenmesi Gerektiği

ÖZET: 7201 Sayılı Kanunun 35. maddesine göre tebligat yapılabilmesi için keyfiye-tin ayrıca mahkeme divanhanesinde ilan edilmesi ve gerekli tutanağın dü-zenlenmesi gerekir. Somut olayda, divanhane askı tutanağı düzenlenmedi-ğinden tebligat usule uygun değildir. Mahkemece dava dilekçesinin yenidenusulüne uygun biçimde davalıya tebliğ edilmesi gerekir. Açıklanan neden-lerle, yerel mahkeme kararının bozulması gerekir. İlgili Mevzuat: 7201 SK.madde 35.

Hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesi-nin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kâğıtlar okundu gereği ko-nuşulup düşünüldü:

KararMahkemece davalının adresine 7201 Sayılı Yasanın 35. maddesine göre tebli-

gat yapılmak suretiyle taraf teşkili sağlanmış ve dava sonuçlandırılmıştır. 7201Sayılı Yasanın 35. maddesine göre tebligatın yapılmış sayılması için yasanın 35 vetüzüğün 55. maddeleri uyarınca keyfiyetin ayrıca mahkeme divanhanesinde ilanedilmesi ve gerekli tutanağın düzenlenmesi gerekir. Dava konusu olayda divanhaneaskı tutanağı düzenlenmediğinden tebligat geçersiz olup davalının savunma hakkıkısıtlanmıştır. Bu nedenle mahkemece dava dilekçesinin yeniden usulüne uygun bi-çimde davalıya tebliğ edilmesi, varsa davalının delillerinin toplanması ve sonucunagöre hüküm tesisi için kararın bozulması uygun bulunmuştur.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeple hükmün temyiz eden davalı yararına BO-ZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesi-ne yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalı-ya geri verilmesine, 10.4.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.

142 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YARGITAY ‹ÇT‹HATLARI 141

Page 142: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 143: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

M E V Z U A T

3 Anayasa Mahkemesi Kararları

3 Kanunlar

3 Kanun Hükmünde Kararnameler

3 Bakanlar Kurulu Kararnameleri

3 Tüzükler

3 Yönetmelikler

3 Tebliğler

3 Genelgeler

3 Milletlerarası Andlaşmalar

Page 144: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 145: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

K A N U N L A R

YAYIMLANDIĞIRESMİ GAZETE

Kanun KabulNo. Tarih No.su Tarihi

24804 3.7.2002 4767 27.6.2002 Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapıl-masına İlişkin Kanun

MADDE 1. — 2.3.1984 tarihli ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanununa aşağıdaki geçicimadde eklenmiştir.

GEÇİCİ MADDE 3. — 3.2.2002 tarihinde Afyon ve civarında meydana gelen deprem so-nucunda Bayındırlık ve İskân Bakanlığı fen heyetleri tarafından belediye yerleşim alanların-da belirlenen ağır hasarlı ve yıkık konut sahibi afetzedelerin kuracağı kooperatiflere, kendiarsaları veya toplulaştırma sonucunda elde edilecek arsalar üzerinde yapılacak konutlar içinToplu Konut İdaresi aracılığı ile kredi verilir. Söz konusu kredinin kullandırılmasına ilişkinusul ve esaslar Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafındanmüştereken belirlenir ve Başbakan onayı ile yürürlüğe girer.

Ağır hasarlı ve yıkık konut sahibi afetzedelerin kuracağı kooperatifler için gereken 70trilyon TL. Toplu Konut İdaresine; alt yapı ve toplulaştırma işlemleri için ihtiyaç duyulan 50trilyon TL. ise Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Karayolları Genel Müdürlüğü ve İller BankasıGenel Müdürlüğü arasında yapılacak protokol çerçevesinde kullandırılmak üzere Bayındır-lık ve İskân Bakanlığı bütçesindeki afet tertibine aktarılır.

Söz konusu tutarların harcanmayan kısmı ile kredi olarak kullandırılan kısmının geri dö-nüşü Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ve Afet İşleri Genel Müdürlüğü tarafından takip edilirve tahsilini müteakip bir ay içerisinde Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bütçesindeki afet ter-tibine özel ödenek kaydedilmek üzere Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Merkez SaymanlıkMüdürlüğü hesabına yatırılır.

Bu madde uyarınca yeniden inşa edilecek veya onarılacak yapılarla ilgili ihale, sözleşme,ruhsatname ve sair işlemler ve bu uygulamadan faydalanacakların verecekleri beyanname,taahhütname ve yapacakları sözleşmeler her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.

MADDE 2. — Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 3. — Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

YAYIMLANDIĞIRESMİ GAZETE

Kanun KabulNo. Tarih No.su Tarihi

24804 3.7.2002 4768 27.6.2002 18 Mart Gününün Şehitler Günü ve 19 Ey-lül Gününün Gaziler Günü İlân EdilmesiHakkında Kanun

MADDE 1. — 18 Mart Şehitler Günü, 19 Eylül Gaziler Günüdür. Anılan günlerde bü-tün kamu kurum ve kuruluşlarının öncülüğünde, halkımızın ve sivil kuruluşların iştiraki ileher yıl anma töreni düzenlenir.

MADDE 2. — Şehitler ve Gaziler günlerinin anma törenleri ile ilgili yönetmelik, Kanu-nun yayımı tarihinden itibaren dört ay içinde spordan sorumlu Devlet Bakanlığı ile Milli Sa-vunma, İçişleri, Dışişleri ve Milli Eğitim bakanlıklarınca müştereken düzenlenir.

MADDE 3. — Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 4. — Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

H H H

TEMMUZ ayında RESMİ GAZETE’de ‘ANAYASA MAHKEMESİ İPTAL KARARI’ yayımlanmamıştır

H H H

TEMMUZ ayında RESMİ GAZETE’de ‘KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME’ yayımlanmamıştır

BAKANLAR KURULU KARARLARI

YAYIMLANDIĞIRESMİ GAZETE

Karar Konu No. Tarih No.su Başlığı

24804 3.7.2002 2002/4335 İthalatçı Birliklerinin Kuruluşu, İşleyişi, Çalışma Sahala-rı, Organları, Üyelerinin Hak ve Görevlerine Dair Karar-da Değişiklik Yapılmasına İlişkin Karar

24806 5.7.2002 2002/4313 Akaryakıt Dağıtım ve Pazarlama Şirketlerinin Kurulma-sına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Karar ile Sıvılaştı-

146 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002

Page 146: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 147: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

rılmış Petrol Gazı Dağıtım ve Pazarlama ŞirketlerininKurulmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Karar

24806 5.7.2002 2002/4329 Tabii Afet Nedeniyle Hayatını Kaybeden, Sakat Kalan veFiilen Oturduğu Konutları veya Kullandıkları İş YerleriHasar Görenlere Yapılacak Yardımlara Dair Kararda De-ğişiklik Yapılmasına İlişkin Karar

24806 5.7.2002 2002/4331 Türkiye’de İmal Edilen Tıbbi ve İspençiyari Müstahzar-larla Galenik Preparatlar ve Kodeks Ampullerinin ve İt-hal Edilen İlaçların Fiyatlarına Dair Karar

24806 5.7.2002 2002/4338 Maliye Bakanlığı Maliye Yüksek Eğitim Merkezi Baş-kanlığı Bünyesinde (1) Adet Şube Müdürlüğü Kurulma-sı ile Teftiş Kurulu Başkanlığı Bünyesinde Bulunan (1)Adet Şube Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Karar

24807 6.7.2002 2002/4311 Türk Vatandaşlığı Kaybettirilen 34 Kişi HakkındakiHükmün İptali ve 5 Kişi ile İlgili Bazı Maddi HatalarınDüzeltilmesi Hakkında Karar

24807 6.7.2002 2002/4365 2002/2003 Pazarlama Yılında Nişasta Kökenli Şekerlerİçin Şeker Kurulu Tarafından Ayrılan Kotanın, SakarozKökenli Şekerler İçin Ayrılan Kotayla İlgilendirilmeksi-zin % 50 Oranında Artırılması Hakkında Karar

24810 9.7.2002 2002/4367 Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar

24811 10.7.2002 2002/4374 Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Bağlı Ortaklıklarının,2002 Yılına Ait Genel Yatırım ve Finansman Programın-da Değişiklik Yapılmasına İlişkin Karar

24812 11.7.2002 2002/4382 Kamu Personelinin Maaşlarının Hesabına Esas TutulanKatsayıların Yeniden Tespiti ile Muhtelif Statülerde İs-tihdam Edilen Sözleşmeli Personelin Ücretlerinin Artırıl-masına İlişkin Karar

24813 12.7.2002 2002/4214 4736 Sayılı Kanunun 1’inci Maddesinin Birinci FıkrasıHükmünden Muaf Tutulacakların Tespitine Dair28/1/2002 Tarihli ve 2002/3654 Sayılı Kararnamenin EkiKarar’da Değişiklik Yapılmasına İlişkin Karar’ın Yürür-lüğe Konulması Hakkında Karar

24817 16.7.2002 2002/4368 Yüksek Hakem Kurulu Asil ve Yedek Üyeliklerine Seçi-lenler Hakkında Karar

24824 23.7.2002 2002/4393 Akaryakıt Tüketim Vergisi Tutarlarının Tespitine İlişkinKarar

24826 25.7.2002 2002/4429 Karabük Demir Çelik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirke-ti’nin Kamu İktisadi Teşebbüslerine Olan BorçlarınınÖdenebilmesini Sağlamak İçin Yeniden YapılandırılmasıHakkındaki Karar

24827 26.7.2002 2002/4375 Türk Vatandaşlığından Çıkmasına İzin Verilen 631 KişiHakkındaki Hükümlerin İptaline Dair Karar

24827 26.7.2002 2002/4394 3133 Kişinin Türk Vatandaşlığından Çıkmasına İzin Ve-rilmesi, Türk Vatandaşlığından Çıkmalarına İzin Verilen28 Kişiyle İlgili Bazı Maddi Hataların Düzeltilmesi Hak-kında Karar

24828 27.7.2002 2002/4449 Kırıkkale Üniversitesi Rektörlüğüne Bağlı Olarak DişHekimliği Fakültesi Kurulması Hakkında Karar

24831 30.7.2002 2002/4480 Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer VergisiOranlarının Tespiti Hakkında Karar

24831 30.7.2002 2002/4481 4760 Sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa Ekli (I) Sa-yılı Listenin (B) Cetvelindeki Malların, (I) Sayılı ListeyeDahil Olmayan Malların İmalinde Kullanılmak Üzere İt-halatçıları veya İmalatçıları Tarafından Tesliminde, HerBir Kilogram İçin Belirlenen Özel Tüketim Vergisinin15.000 Türk Lirasını Aşan Kısmının Tecil Edilmesi Hak-kında Karar

24831 30.7.2002 2002/4482 Özel Tüketim Vergisi Tutarlarının Belirlenmesine DairKarar

24831 30.7.2002 2002/4505 Hampetrol ve Petrol Ürünlerinin Alım, Satım, Fiyatlan-dırma Esasları ile Akaryakıt Fiyat İstikrar Payı AlınmasıHakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar

24831 30.7.2002 2002/4506 6802 Sayılı Gider Vergileri Kanununun Değişik 33’üncüMaddesinde Yer Alan Banka ve Sigorta MuameleleriVergisi Nispetlerinin Tespiti Hakkındaki 28/8/1998 Ta-rihli ve 98/11591 Sayılı Kararnamenin Eki Kararda De-ğişiklik Yapılmasına İlişkin Karar

T Ü Z Ü K L E RYAYIMLANDIĞIRESMİ GAZETE

Karar Konu No. Tarih No.su Başlığı

24806 5.7.2002 2002/4328 Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu TüzüğündeDeğişiklik Yapılmasına İlişkin Tüzük

148 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 BAKANLAR KURULU KARARLARI 147

Page 148: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 149: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

Y Ö N E T M E L İ K L E R

YAYIMLANDIĞIRESMİ GAZETE

No. Tarih Konusu

24802 1.7.2002 Boğaziçi Üniversitesi Döner Sermaye İşletmesi Yönetmeliği

24802 1.7.2002 Fırat Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi (FÜ-UZEM) Yönetmeliği

24802 1.7.2002 Fırat Üniversitesi Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin 15’inciMaddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik

24803 2.7.2002 Orta Doğu Teknik Üniversitesi Petrol Araştırma Merkezi Yönetmeliği

24803 2.7.2002 Orta Doğu Teknik Üniversitesi İnşaat Eğitim – Araştırma Merkezi Yö-netmeliği

24804 3.7.2002 Karayolu Trafik Garanti Sigortası Hesabı Yönetmeliği

24804 3.7.2002 Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu Çankırı Silah Sanayi ve TicaretAnonim Şirketi Arşiv Hizmetleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılma-sı Hakkında Yönetmelik

24804 3.7.2002 Devlet Malzeme Ofisi Personeli Görevde Yükselme Yönetmeliği

24804 3.7.2002 Meslekî ve Teknik Eğitim Yönetmeliği

24804 3.7.2002 Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Disiplin Amirleri Yönetmeliği

24804 3.7.2002 Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Teknik Araştırma ve Uygulama GenelMüdürlüğü Döner Sermaye İşletmesi Yönetmeliğinin Bazı Maddeleri-nin Değiştirilmesine Dair Yönetmelik

24804 3.7.2002 Zirai Karantina Yönetmeliği

24804 3.7.2002 Motorlu Araçlarda Kullanılan Dizel Motorlardan Çıkan KirleticiEmisyonlara Karşı Alınan Önlemler ile İlgili Tip Onayı Yönetmeliği(72/306/AT)

24804 3.7.2002 BOTAŞ Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş. Kapsam Dışı Personel Yö-netmeliğinde Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik

24804 3.7.2002 Türkiye Barolar Birliği Staj Kredi Yönetmeliğinin Bazı MaddelerininDeğiştirilmesine Dair Yönetmelik

24804 3.7.2002 PTT Personelinin Görevde Yükselme Esaslarına Dair Yönetmeliğin 6,7 ve 18’inci Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik

24804 3.7.2002 Ege Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği

24805 4.7.2002 Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlüğü Görevde YükselmeYönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik

24805 4.7.2002 Şeker Kurumu Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliği

24805 4.7.2002 Cumhuriyet Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve SınavYönetmeliğinin 19’uncu Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yö-netmelik

24805 4.7.2002 Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim-Öğretim ve Sınav Yö-netmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik

24805 4.7.2002 Trakya Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim Yönetmeliğinin BazıMaddelerinde Değişiklik Yapılmasına ve Bir Geçici Madde Eklenme-sine Dair Yönetmelik

24806 5.7.2002 Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü ve BağlıOrtaklıkları Personeli Görevde Yükselme ve Yer Değiştirme SuretiyleAtanmalarına İlişkin Yönetmelik

24806 5.7.2002 Akdeniz Üniversitesi Uzaktan Algılama Araştırma ve Uygulama Mer-kezi (AKUZAL) Yönetmeliği

24806 5.7.2002 Çukurova Üniversitesi Fen, Sağlık ve Sosyal Bilimler Enstitüleri Li-sansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik YapılmasınaDair Yönetmelik

24807 6.7.2002 Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) Genel Müdürlüğü Arşiv Hiz-metleri Hakkında Yönetmelik

24808 7.7.2002 Subay Sicil Yönetmeliğinin 98’inci Maddesinin Değiştirilmesine DairYönetmelik

24808 7.7.2002 Astsubay Sicil Yönetmeliğinin 66’ncı Maddesinin DeğiştirilmesineDair Yönetmelik

24808 7.7.2002 Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Makina Mühendisleri Odasıİş Güvenliği Mühendis Yetkilendirme Yönetmeliği

24808 7.7.2002 Kocaeli Üniversitesi Yabancı Dil Hazırlık, Yabancı Dil Destek ve Ya-bancı Dil Tamamlama Programları Yönetmeliği

24810 9.7.2002 Geleneksel Güreş Dalları Müsabaka Yönetmeliği24810 9.7.2002 Kızak Sporu Yarışma Yönetmeliği24810 9.7.2002 Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Gazetesi Yönetmeliğinin Bazı

Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik24810 9.7.2002 Bankaların Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik

Yapılmasına İlişkin Yönetmelik24810 9.7.2002 Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Yö-

netmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik24810 9.7.2002 Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Makine Mühendisleri Odası

Araçların LPG’ye Dönüşümü İçin Mühendis Yetkilendirme Yönetme-liği

24810 9.7.2002 Erciyes Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim-Öğretim Yönetmeliği24811 10.7.2002 2002/4373 Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Daimi Kadrolarına İlk De-

fa İşçi Olarak Alınacaklar Hakkında Uygulanacak Sınav Yönetmeli-ğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik

24811 10.7.2002 Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Disiplin Yönetmeliği24811 10.7.2002 Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetme-

liği24811 10.7.2002 Galatasaray Üniversitesi İngilizce Öğretim Yönetmeliğinin Geçici

1’inci Maddesinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Yönetmelik

150 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 149

Page 150: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 151: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

24812 11.7.2002 Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Personeli Görevde Yükselme Yö-netmeliğinin 26’ncı Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönet-melik

24812 11.7.2002 Dış Proje Kredilerinin Dış Borç Kaydı, Bütçeleştirilmesi ve Muhase-beleştirilmesine İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmelik

24812 11.7.2002 Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğinde DeğişiklikYapılmasına Dair Yönetmelik

24812 11.7.2002 Patlayıcı Madde Ateşleyici Yeterlilik Belgesinin Verilmesi Esas veUsullerinin Belirlenmesi Hakkında Yönetmelik

24812 11.7.2002 Araç Muayene İstasyonlarının Açılması, İşletilmesi ve Araç Muayene-si Hakkında Yönetmelik

24812 11.7.2002 Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik

24812 11.7.2002 Akdeniz Üniversitesi Zorunlu Yabancı Dil Hazırlık Eğitim-Öğretim veSınav Yönetmeliğinin 6’ncı ve 7 nci Maddelerinde Değişiklik Yapıl-masına Dair Yönetmelik

24813 12.7.2002 Hacettepe Üniversitesi Yerbilimleri Uygulama ve Araştırma MerkeziYönetmeliğinin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Yönetme-lik

24814 13.7.2002 Selçuk Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği

24815 14.7.2002 Türk Standardları Enstitüsü Personel Yönetmeliği

24816 15.7.2002 Türk Standardları Enstitüsü Personeli Görevde Yükselme Yönetmeliği

24816 15.7.2002 Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Lisans Eğitim-Öğretim ve Sı-nav Yönetmeliği

24816 15.7.2002 Çankaya Üniversitesi Lisans Eğitim-Öğretim Süresiyle Sınav ve De-ğerlendirme Esaslarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik YapılmasınaDair Yönetmelik

24817 16.7.2002 Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayii A.Ş. (TÜLOMSAŞ) Genel Mü-dürlüğü Teftiş Kurulu Yönetmeliğinin 9 ve 11’inci Maddelerinin De-ğiştirilmesi Hakkında Yönetmelik

24817 16.7.2002 Celal Bayar Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği-nin 15’inci Maddesinin Değiştirilmesine Dair Yönetmelik

24818 17.7.2002 Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Döner Sermaye İşlet-meleri Yönetmeliği

24818 17.7.2002 Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Personeli Görevde Yükselme Yönetme-liğinin 26’ncı Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik

24818 17.7.2002 Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu İhale Yönetmeliği

24818 17.7.2002 Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Şehir Plancıları Odası AnaYönetmeliği

24818 17.7.2002 Galatasaray Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Lisansüstü Eğitim veÖğretim Yönetmeliğinin 11 ve 16’ncı Maddelerinin DeğiştirilmesineDair Yönetmelik

24818 17.7.2002 Yüzüncü Yıl Üniversitesi Önlisans, Lisans Öğretim ve Sınav Yönet-

meliğinin 21’inci Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Yönet-melik

24818 17.7.2002 Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim ve Sınav Yönetmeliği

24818 17.7.2002 Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Uygulama ve Araştırma HastanesiYönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik

24819 18.7.2002 2002/4416 Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Daimi Kadrolarına İlk De-fa İşçi Olarak Alınacaklar Hakkında Uygulanacak Sınav Yönetmeli-ğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik

24819 18.7.2002 Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Hazırlayıcı Birimler(Lise Devresi) Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin 36’ncı MaddesindeDeğişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik

24820 19.7.2002 Motorlu Araçların Karbon Dioksit Emisyonları ve Yakıt Tüketimi ileİlgili Tip Onayı Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönet-melik (80/1268/AT)

24820 19.7.2002 Motorlu Araçların Motor Gücü ile İlgili Tip Onayı YönetmeliğindeDeğişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik (80/1269/AT)

24820 19.7.2002 Kadir Has Üniversitesi Kuruluş ve Ana Teşkilat Yönetmeliği

24820 19.7.2002 Kadir Has Üniversitesi Mütevelli Heyetinin Oluşumuna İlişkin Usulve Esaslar Hakkında Yönetmelik

24821 20.7.2002 2002/4425 Kamu İhale Kurumunun Teşkilatı ile Kurum PersonelininMali ve Sosyal Hakları, Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetme-lik

24821 20.7.2002 2002/4426 Kamu İhale Kurumu İhale Yönetmeliği

24823 22.7.2002 Afyon Kocatepe Üniversitesi Çift Anadal ve Yandal Lisans Eğitim-Öğ-retim Programları Yönetmeliği

24823 22.7.2002 Atatürk Üniversitesi Önlisans ve Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yö-netmeliğinin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Yönetmelik

24823 22.7.2002 Atatürk Üniversitesi Ağrı Eğitim Fakültesi Lisans Eğitim-Öğretim veSınav Yönetmeliği

24824 23.7.2002 Yabancı Uyruklu Kişilerle Evlenen Subay ve Astsubaylar HakkındaYönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik

24825 24.7.2002 Çevre Denetimi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönet-melik

24825 24.7.2002 Ziraat Mühendislerinin Hizmet Alanlarındaki Çalışmalarıyla İlgiliMesleki Denetim Uygulamaları ve Disiplin Hükümleri Hakkında Yö-netmelik

24825 24.7.2002 Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Lisans Eğitim - Öğretim ve SınavYönetmeliği

24825 24.7.2002 Atatürk Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Lisans Eğitim-Öğretim ve Sı-nav Yönetmeliği

24825 24.7.2002 Atatürk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Eğitim-Öğretim ve SınavYönetmeliği

152 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YÖNETMEL‹KLER 151

Page 152: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 153: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

24825 24.7.2002 Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Lisans Eğitim-Öğretimve Sınav Yönetmeliği

24825 24.7.2002 Atatürk Üniversitesi Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Lisans Eğitim- Öğretim ve Sınav Yönetmeliği

24825 24.7.2002 Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Lisans Eğitim-Öğretim ve Sı-nav Yönetmeliği

24825 24.7.2002 Atılım Üniversitesi İngilizce Hazırlık Okulu Yönetmeliğinin 2 nciMaddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik

24825 24.7.2002 Dicle Üniversitesi Arşiv Hizmetleri Yönetmeliği

24825 24.7.2002 Harran Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği

24825 24.7.2002 İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Türkçe ve İngilizceProgramları Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin Bazı Maddelerinin De-ğiştirilmesine Dair Yönetmelik

24825 24.7.2002 İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) Öğrenci Kayıt-Kabul İşleriYönetmeliğinin 14’üncü Maddesinde Değişiklik Yapılması HakkındaYönetmelik

24826 25.7.2002 2002/4412 Menkul Kıymetler Borsalarının Kuruluş ve Çalışma Esas-ları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik

24826 25.7.2002 Gıda Üretim ve Satış Yerleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapıl-masına Dair Yönetmelik

24826 25.7.2002 Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Lisans Eğitim-Öğretimve Sınav Yönetmeliği

24827 26.7.2002 2002/4390 Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik

24828 27.7.2002 Hububat Depolama Birim Hacmi İçin Standart Kütlenin ÖlçümüneDair Yönetmelik (71/347/AT)

24828 27.7.2002 Telekomünikasyon Kurumu Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliğine BirMadde Eklenmesine Dair Yönetmelik

24828 27.7.2002 İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Su Ürünleri Meslek Yükse-kokulu Öğretim ve Sınav Yönetmeliği

24829 28.7.2002 Sığır Cinsi Hayvanların Tanımlanması, Tescili ve İzlenmesi Yönetme-liği

24829 28.7.2002 Yurtiçi ve Yurtdışı Acele Posta Servisi Yönetmeliği

24830 29.7.2002 Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü Sayısal Oyunlar Yönetmeliği-nin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Yönetmelik

24832 31.7.2002 Gemiadamları Yönetmeliği

24832 31.7.2002 Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kimya Mühendisleri OdasıAna Yönetmeliği

24832 31.7.2002 Atatürk Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Lisans Eği-tim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği

24832 31.7.2002 Atatürk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Lisans Eğitim-Öğretim veSınav Yönetmeliğinin Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Da-ir Yönetmelik

24832 31.7.2002 Atatürk Üniversitesi Erzurum Sağlık Yüksek Okulu Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği

24832 31.7.2002 Atatürk Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Lisans Eğitim-Öğretimve Sınav Yönetmeliği

24832 31.7.2002 Atatürk Üniversitesi Erzincan Eğitim Fakültesi Lisans Eğitim-Öğretimve Sınav Yönetmeliği

24832 31.7.2002 Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği

24832 31.7.2002 Atatürk Üniversitesi Erzincan Sağlık Yüksekokulu Lisans Eğitim-Öğ-retim ve Sınav Yönetmeliği

T E B L İ Ğ L E R

YAYIMLANDIĞIRESMİ GAZETE

No. Tarih Konusu

24802 1.7.2002 2002 Yılı Mayıs Ayına Ait Yatırım Teşvik Belgelerinin Sektörel Dağı-lımı Hakkında Tebliğ

24802 1.7.2002 2002 Yılı Mayıs Ayına Ait Yabancı Sermayeli Yatırım Teşvik Belgele-rinin Sektörel Dağılımı Hakkında Tebliğ

24802 1.7.2002 Mülga Dış Krediler Kur Farkı Fonu’ndan Kullanılmış Kredilere Uygu-lanacak Değişken Faiz Oranı Hakkında Tebliğ

24803 2.7.2002 17/8/1999 ve 12/11/1999 Tarihlerinde Meydana Gelen DepremlerdenZarar Görenlerin Vergi Borçları ve Vergi Cezalarının Terkini Hakkın-da Genel Tebliğ (Sıra No: 2)

24803 2.7.2002 Marka Tescil Başvurularına Ait Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılması-na İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (BİK/TPE:2002/2)

24803 2.7.2002 Karaman İlinde Anız Yakılmasının Yasaklanması Hakkında Karar (No:2002/3)

24804 3.7.2002 Dahilde İşleme Rejimi Tebliğinde Değişiklik Yapılması Hakkında Teb-liğ (İhracat: 2002/2)

24805 4.7.2002 İzmir İlinde Bulunan Jeotermal Kaynakların Araştırılması, Kuyu Açıl-ması ve İşletilmesi ile Ruhsatlandırılmasına İlişkin Esas ve UsullerininUygulanmasına Dair Karar (No : 2002/1)

24806 5.7.2002 Katma Değer Vergisi Genel Tebliği (Seri No : 86)

24806 5.7.2002 Tahsilat Genel Tebliği (Seri No : 426)

154 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 YÖNETMEL‹KLER 153

Page 154: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 155: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

24806 5.7.2002 Tıbbi Sülük (Hirudo medicinalis) 2002 Yılı İhraç Kotasının TahsisiHakkında Tebliğ (No : 2002/40)

24808 7.7.2002 Kamu Görevlileri Sendikalarının Üye Sayılarının Tespitine İlişkinTebliğ

24808 7.7.2002 Elazığ Valiliği Mahalli Çevre Kurulu Kararı (No : 2002/02)

24808 7.7.2002 Elazığ Valiliği Mahalli Çevre Kurulu Kararı (No : 2002/05)

24809 8.7.2002 Rekabet Kurulunun 00-14/135-67 Sayılı Kararı

24809 8.7.2002 Rekabet Kurulunun 00-34/369-207 Sayılı Kararı

24809 8.7.2002 Rekabet Kurulunun 00-50/534-296 Sayılı Kararı

24810 9.7.2002 Veteriner Biyolojik Ürünlerin İthalatında Uyulacak Esaslar HakkındaTebliğ (No: 2002/37)

24810 9.7.2002 Mecburi Standard: ÖSG-2002/39 Sayılı Tebliğ

24810 9.7.2002 Mecburi Standard: ÖSG-2002/40 Sayılı Tebliğ

24810 9.7.2002 Rekabet Kurulunun 00-28/301-170 Sayılı Kararı

24810 9.7.2002 Rekabet Kurulunun 00-47/495-270 Sayılı Kararı

24810 9.7.2002 Rekabet Kurulunun 00-50/536-298 Sayılı Kararı

24810 9.7.2002 Rekabet Kurulunun 01-46/471-117 Sayılı Kararı

24812 11.7.2002 Mecburi Standard : ÖSG-2002/43 Sayılı Tebliğ

24812 11.7.2002 Dış Ticarette Standardizasyon Tebliğinde Değişiklik Yapılması Hak-kında Tebliğ (No : 2002/17)

24812 11.7.2002 Gümrük Genel Tebliği (Gümrük İşlemleri) (Seri No : 14)

24812 11.7.2002 Gümrük Genel Tebliği (Gümrük İşlemleri) (Seri No : 15)

24812 11.7.2002 Gümrük Genel Tebliği (Gümrük İşlemleri) (Seri No : 16)

24812 11.7.2002 Ulusal Arama ve Kurtarma Plânına İlişkin Tebliğ (No : 2002/4)

24812 11.7.2002 DMO Ana Statüsünün 4. ve 22. Maddeleri Gereğince Teşekkül EdenStandardizasyon Komitesi Kararı (No : 120)

24813 12.7.2002 Rekabet Kurulunun 00-49/517-282 Sayılı Kararı

24813 12.7.2002 Rekabet Kurulunun 00-49/518-283 Sayılı Kararı

24813 12.7.2002 Rekabet Kurulunun 01-12/117-30 Sayılı Kararı

24813 12.7.2002 Rekabet Kurulunun 01-15/140-36 Sayılı Kararı

24815 14.7.2002 Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 308)

24815 14.7.2002 Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği (No: 2002/2)

24816 15.7.2002 Gaziantep İli Sınırları İçerisinde Tek veya Çift Yüzlü Bıçaklar ile Sal-dırı ve Savunmada Kullanılan Her Türlü Kesici ve Delici Aletlerin Ta-şınmasının Yasaklanmasına Dair Karar

24817 16.7.2002 Yüksek Planlama Kurulunun 2003 Yılı Program ve Mali Yılı BütçesiMakro Çerçeve Kararı (No: 2002/39)

24817 16.7.2002 Özelleştirme Yüksek Kurulunun 2002/40 Sayılı Kararı

24817 16.7.2002 Rekabet Kurulunun 99-16/108-43 Sayılı Kararı

24817 16.7.2002 Rekabet Kurulunun 01-15/140-35 Sayılı Kararı

24817 16.7.2002 Rekabet Kurulunun 01-05/140-37 Sayılı Kararı

24818 17.7.2002 2821 Sayılı Sendikalar Kanunu Gereğince İşkollarındaki İşçi Sayılarıve Sendikaların Üye Sayılarına İlişkin 2002 Temmuz Ayı İstatistikleriHakkında Tebliğ

24818 17.7.2002 Mecburi Standard: ÖSG-2002/42 Sayılı Tebliğ

24818 17.7.2002 Revize Edilen TS/3074 Kabuklu Fındık ve TS/3075 İç Fındık Stan-dartlarının Dış Ticarette Zorunlu Uygulamaya Konulmasına İlişkinTebliğ (No : 2002/19)

24818 17.7.2002 2002 Haziran Ayı İçerisinde Verilen Yurt İçi Satış Teslimler ile İlgiliBelgelerin Sektörel Dağılımı Hakkında Tebliğ

24818 17.7.2002 2002 Haziran Ayı İçerisinde Verilen Hariçte İşleme İzin BelgelerininSektörel Dağılımı Hakkında Tebliğ

24818 17.7.2002 2002 Haziran Ayı İçerisinde Verilen Vergi Resim ve Harç İstisnası Bel-gelerinin Sektörel Dağılımı Hakkında Tebliğ

24818 17.7.2002 2002 Haziran Ayı İçerisinde Verilen Dahilde İşleme İzin BelgelerininSektörel Dağılımı Hakkında Tebliğ

24818 17.7.2002 Özelleştirme Yüksek Kurulunun 2002/41 Sayılı Kararı

24818 17.7.2002 Rekabet Kurulunun 99-45/476-301 Sayılı Kararı

24818 17.7.2002 Rekabet Kurulunun 01-05/41-9 Sayılı Kararı

24818 17.7.2002 Rekabet Kurulunun 00-36/394-221 Sayılı Kararı

24820 19.7.2002 Hakkari ve Tunceli İllerinden Olağanüstü Hal Uygulamasının Kaldı-rılmasına Dair Tebliğ

24821 20.7.2002 Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kuru-mu Gelirleri Hakkında Tebliğ

24821 20.7.2002 Uluslararası Gözetim Şirketleri Statasüne İlişkin Karar (Dış TicaretteStandardizasyon : 2002/7)

24821 20.7.2002 Dış Ticarette Standardizasyon Tebliğinde Değişiklik Yapılması Hak-kında Tebliğ (No : 2002/21)

24822 21.7.2002 Mecburi Standard Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ

24822 21.7.2002 Rekabet Kurulunun 99-31/280-169 Sayılı Kararı

24822 21.7.2002 Rekabet Kurulunun 99-49/538-339 Sayılı Kararı

24822 21.7.2002 Rekabet Kurulunun 99-58/628-402 Sayılı Kararı

24822 21.7.2002 Kayseri Valiliği İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu Kararı (No: 5)

24824 23.7.2002 Sigorta Murakabe Kanununa İlişkin 6 Sayılı Tebliğ

24824 23.7.2002 Rekabet Kurulunun 00-46/488-266 Sayılı Kararı

24824 23.7.2002 Rekabet Kurulunun 00-48/507-275 Sayılı Kararı

24824 23.7.2002 Rekabet Kurulunun 01-24/232-60 Sayılı Kararı

24824 23.7.2002 Rekabet Kurulunun 01-25/243-65 Sayılı Kararı

24825 24.7.2002 2002/48 Sayılı 2001 Yılı Ürünü Kütlü Pamuğun Tarım Satış Koopera-

156 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 TEBL‹⁄LERLER 155

Page 156: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 157: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

tifleri ve Birlikleri ile Diğer Alıcılara Satışında Üreticilere DesteklemePrimi Ödenmesine İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı Uygulama Tebli-ği’nde Değişiklik Yapılması Hakkında Tebliğ (No: 2002/53)

24825 24.7.2002 2002/47 Sayılı 2001 Yılı Ürünü Zeytinyağının Tarım Satış Kooperatif-leri ve Birlikleri ile Diğer Alıcılara Satışında Üreticilere DesteklemePrimi Ödenmesine İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı Uygulama Tebli-ği’nde Değişiklik Yapılması Hakkında Tebliğ (No: 2002/54)

24825 24.7.2002 Rekabet Kurulunun 01-25/249-69 Sayılı Kararı

24825 24.7.2002 Rekabet Kurulunun 01-28/275-79 Sayılı Kararı

24825 24.7.2002 Rekabet Kurulunun 01-32/315-92 Sayılı Kararı

24825 24.7.2002 Rekabet Kurulunun 01-63/645-171 Sayılı Kararı

24826 25.7.2002 Dış Ticarette Standardizasyon Tebliğinde Değişiklik Yapılması Hak-kında Tebliğ (No: 2002/20)

24827 26.7.2002 İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ (2002/7)

24827 26.7.2002 İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ (2002/8)

24827 26.7.2002 İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ (2002/9)

24827 26.7.2002 2002 Yılı Haziran Ayına Ait Yatırım Teşvik Belgelerinin Sektörel Da-ğılımı Hakkında Tebliğ

24827 26.7.2002 2002 Yılı Haziran Ayına Ait Yabancı Sermayeli Yatırım Teşvik Belge-leri Hakkında Tebliğ

24827 26.7.2002 Rekabet Kurulunun 99-13/99-40 Sayılı Kararının Karşı Oy Gerekçele-ri

24828 27.7.2002 Uluslararası Gözetim Şirketleri Statüsüne İlişkin Karar (Dış TicaretteStandardizasyon: 2002/8)

24830 29.7.2002 Dış Ticarette Standardizasyon Tebliği (No: 2002/22)

24830 29.7.2002 Rekabet Kurulunun 99-52/564-354 Sayılı Tebliği

24830 29.7.2002 Rekabet Kurulunun 01-09/84-23 Sayılı Tebliği

24830 29.7.2002 Rekabet Kurulunun 01-63/644-170 Sayılı Tebliği

24831 30.7.2002 Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına İliş-kin Tebliğ (No : 2002/1)

24831 30.7.2002 Özel Tüketim Vergisi Genel Tebliği (Seri No : 1)

24831 30.7.2002 Aksaray Valiliği Mahalli Çevre Kurulu Kararı (No: 5)

24831 30.7.2002 Çorum Valiliği Mahalli Çevre Kurulu Kararı (2002/5)

24832 31.7.2002 Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 77)

24832 31.7.2002 LPG’nin, Tüplü, Dökme ve Otogaz Olarak Kullanımı ve KontrolleriHakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (PİGM-2002/1)

24832 31.7.2002 Petrol Ürünleri İthalinde Uygulanacak Esaslar Hakkında Tebliğde De-ğişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (PİGM-2002/2)

24832 31.7.2002 Hampetrol ve Petrol Ürünlerinin Alım, Satım, Fiyatlandırma Esasları ileAkaryakıt Fiyat İstikrar Payı Alınması Hakkında Kararın Uygulanması-

na Dair Tebliğde Değişiklik Yapılması Hakkında Tebliğ (PİGM-2002/3)

24832 31.7.2002 Bazı Tebliğlerin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Tebliğ (PİGM-2002/4)

24832 31.7.2002 Yerli Olarak Üretilen Solventlerin Yurt İçi Satışında Uygulanacak Usulve Esaslar Hakkında Tebliğ (PİGM-2002/5)

24832 31.7.2002 Solvent, Bazyağ ve Madeniyağ İthalinde Uygulanacak Usul ve Esas-lar Hakkında Tebliğ (PİGM-2002/6)

24832 31.7.2002 Doğrudan Gelir Desteği Ödemesi Yapılmasına ve Bu Amaçla ÇiftçiKayıt Sisteminin Oluşturulmasına İlişkin Tebliğ (No: 2002/41)

G E N E L G E L E R

YAYIMLANDIĞIRESMİ GAZETE

No. Tarih Konusu

24819 18.7.2002 2003 Yılı Yatırım Programı Hazırlama Esasları Hakkında Genelge

MİLLETLERARASI ANDLAŞMALAR

YAYIMLANDIĞIRESMİ GAZETE

Karar KonuNo. Tarih No.su Başlığı

24802 1.7.2002 2002/4286 Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı ile Kırgız Cum-huriyeti Adalet Bakanlığı Arasında İşbirliği KonusundaProtokol’ün Onaylanması Hakkında Karar

24803 2.7.2002 2002/4307 Türkiye-Lübnan Kara Ulaştırması Ortak Komisyon Top-lantısı Protokolü’nün Onaylanması Hakkında Karar

24804 3.7.2002 2002/4220 Türk-Bulgar Ekonomik ve Teknik İşbirliği Karma Komi-tesi Onbeşinci Dönem Protokolü’nün Onaylanması Hak-kında Karar

24804 3.7.2002 2002/4281 Türkiye-Türkmenistan Kara Ulaştırması Karma Komis-

158 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 TEBL‹⁄LERLER 157

Page 158: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı
Page 159: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı

yon Toplantısı Protokolü’nün Onaylanması Hakkında Ka-rar

24804 3.7.2002 2002/4287 Türkiye Cumhuriyeti ile Danimarka Krallığı Arasındaİmzalanan, Sosyal Güvenlik Sözleşmesi’nin ve Eki Pro-tokol’ün Onaylanması Hakkında Karar

24810 9.7.2002 2002/4310 Azerbaycan Cumhuriyeti, Gürcistan ve Türkiye Cumhu-riyeti Arasında İmzalanan Terörizm, Örgütlü Suçlar veDiğer Önemli Suçlarla Mücadele Anlaşması’nın Onay-lanması Hakkında Karar

24810 9.7.2002 2002/4312 Hollanda-Türkiye Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin Re-vizyonunu Amaçlayan ve Hakların Meşruluğunu İlgilen-diren Ek Anlaşma’nın Onaylanması Hakkında Karar

24810 9.7.2002 2002/4343 Türkiye-Kuveyt Ekonomik, Sınai ve Teknik İşbirliğiKarma Komitesi Beşinci Dönem Toplantısı MutabakatZaptı’nın Onaylanması Hakkında Karar

24810 9.7.2002 2002/4344 Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma Bakanlığı ile Rusya Fe-derasyonu Ulaştırma Bakanlığı Heyetleri Arasındaki Gö-rüşme Protokolü’nün Onaylanması Hakkında Karar

24810 9.7.2002 2002/4351 Türkiye-Suriye Kara Ulaştırması Komisyon ToplantısıProtokolü’nün Onaylanması Hakkında Karar

24810 9.7.2002 2002/4352 Türkiye-Yemen Karma Komitesi İkinci Dönem Toplantı-sı Protokolü’nün Onaylanması Hakkında Karar

24810 9.7.2002 2002/4360 Türkiye-Belarus Hükümetler Arası Karma EkonomikKomisyonu III. Dönem Toplantısı Protokolü’nün Onay-lanması Hakkında Karar

24812 11.7.2002 2002/4345 Türkiye Cumhuriyeti ile Slovak Cumhuriyeti ArasındaSerbest Ticaret Anlaşması’na Ek Menşeli Ürünler Kavra-mının Tanımı ve İdari İşbirliği Yöntemlerine İlişkin Pro-tokol 3’ü Değiştiren 2/2001 Sayılı Ortak Komite Kara-rı’nın Onaylanması Hakkında Karar

24825 24.7.2002 2002/4420 Türk-Etiyopya Ekonomik, Ticaret ve Teknik İşbirliğiKarma Komisyonu İkinci Dönem Toplantısı Protokolü-nün Onaylanması Hakkında Karar

24827 26.7.2002 2002/4398 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuri-yeti Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti HükümetiProgram Koordinasyon Ofisi Faaliyetine Dair Anlaşma-nın Onaylanması Hakkında Karar

24827 26.7.2002 2002/4404 Türkiye Cumhuriyeti ve Mısır Arap Cumhuriyeti Arasın-da Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkinAnlaşmanın Onaylanması Hakkında Karar

24827 26.7.2002 2002/4414 Türkiye ile Almanya Arasındaki Nota Teatisi YoluylaAkdedilen Yerel Yönetim Hizmetlerinin Nitelik Kazandı-rılması Konulu Projeye İlişkin Anlaşmanın Onaylanması

Hakkında Karar

24832 31.7.2002 2002/4434 Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Türk İşbirliği ve Kal-kınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) ve Özbekistan Cumhu-riyeti Tarım ve Su İşleri Bakanlığı Arasında Tarım Ala-nında İşbirliği Protokolünün Onaylanması Hakkında Ka-rar

24832 31.7.2002 2002/4445 Türkiye ile Almanya Arasında Nota Teatisi Yoluyla Ak-dedilen Erzurum’daki Binaların Enerji Etkinliğini TeşvikEtmek Konulu Projeye İlişkin Anlaşmanın OnaylanmasıHakkında Karar

24832 31.7.2002 2002/4446 Türkiye Cumhuriyeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Ara-sında Ulaştırma Karma Komisyon Protokolünün Onay-lanması Hakkında Karar

24832 31.7.2002 2002/4448 Türkiye-Macaristan Kara Ulaştırması Karma KomisyonToplantısı Protokolünün Onaylanması Hakkında Karar

24832 31.7.2002 2002/4479 Türkiye Cumhuriyeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Ara-sında Ortak Ulaştırma Komisyonu Anlaşma Muhtırası-nın Onaylanması Hakkında Karar

160 YARGI DÜNYASI TEMMUZ 2002SAYI 79 M‹LLETLERARASI ANDLAfiMALAR 159

Page 160: YARGI DÜNYASI · 2018. 8. 29. · İ Ç İ N D E K İ L E R BİLİMSEL İNCELEMELER q Markaların Korunması Hakkında 556 Sayılı KHK. Hükümleri Çerçevesinde Marka Kavramı