KalbesimyAile Haziran Sayısı

47

description

Aylık aile,kültür,tasavvuf E-yayını

Transcript of KalbesimyAile Haziran Sayısı

Page 1: KalbesimyAile Haziran Sayısı
Page 2: KalbesimyAile Haziran Sayısı
Page 3: KalbesimyAile Haziran Sayısı

KALBESİMYAİLE –HAZİRAN SAYISI

EDİTÖRDEN

İÇERİK

BAŞTACIM İyinin Daha İyisi Hep Vardır Satı Yıldız

AYİNE-İ RAHMAN

El Bedi (c.c) Satı Yıldız

KAPAK Fıtrattan Sanata Uzun İnce Bir Yol:ESTETİK

Betül Yazgan Çiçek

RÖPORTAJ Mehmet Veysi DÖRTBUDAK Hocamız İle Söyleşi

Betül Yazgan ÇİÇEK

DÜNYA HALİ Tesettürün Durakları Şeyma Doğan

HAVVANIN KIZLARI

Güzel Olayım Derken Aslı Erdul

GÜLHANELER Ruh ve Beden Ahengi İle Oruç Tutabilmek

Aslı Erdul

HELAL OLSUN Enerji İçecekleri Masum Değil Aslı Erdul

RABBANİ MEKTUPLAR

Yakin Satı Yıldız

KISSA KISSA Halime Yağmur

SAĞLIĞA DAİR Yeşil, Narin, Faydalı :TERE Satı Yıldız

KİTAP KURDU Hayatın Satır Araları:Modern Zamanda Kendini Bulmak

Şeyma Doğan

Page 4: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[EDİTÖRDEN] HAZİRAN / 2015

BİSMİLLAH

İşte Haziran Ayı geldi.Bu ay içinde Ramazan-ı Şerifi misafir ediyor.Hamdolsun bu kutlu

mevsimle bizleri buluşturana.Bu sene yine yaz orucu tutacağız; tarlada, sıcak altında

madende oruç tutanların halini tecrübe edeceğiz, sabırla yoğuracağız oruçlarımızı,

Rabbimize şükürle varacağız iftarlarımıza.Rabbimiz tüm İslam coğrafyasına savaşsız

gözyaşı olmadan hikmetini bereketini manevi hazzını soluyabileceğimiz kutlu bir ay

lutfetsin.

***

Bu ay dergimiz, İslam’da estetik konusunu kapağına taşıdı.Estetiğin bir tecrübe olduğunu

yalnızca dışı ilgilendiren değil kulluğa bakan bir tarafının da bulunduğunu bakışa

davranışa yansıyan yönlerinin olduğuna işaret ettik.Estetiğin konusu en basit tarifinden

güzelliktir.Gerçek güzelliğe vurgu yapmak istedik.

***

Bu ay dergimizde kapak konumuz doğrultusunda bir söyleşimiz mevcut. Bu minvalde özü

En Güzel’in peşine düşmüş bir gönülle buluşalım istedik. Celal Bayar Üniversitesi, Fen-

Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyelerinden Mehmet Veysi

DÖRTBUDAK ile bir söyleşi yaptık sizler için.

***

Baştacım bölümüzde Üstazımız Hasan Burkay (k.s) Hazretlerinin ‘’İyinin Daha İyisi Hep

Vardır’’ hikmetli sözü ile gerçek güzelin tanımını ,Kapak konumuzda Estetiğin ne olduğunu,

Gülhaneler bölümümüzde ruh ve beden ahengi içinde oruç tutabilmenin önemini, Teravih

namazının hikmetlerini, bulacaksınız.Havvanın Kızları, Dünya Hali, Ayine-İ Rahman,

Rabbani Mektuplar, Helal olsun , Sağlığa Dair bölümlerimizde dopdolu içeriği ile sizleri

bekliyor. Kalbesimyaile aile kültür ve tasavvuf ekseninde iyinin daha iyisini güzelin daha

güzelini hedefleyerek yoluna devam ediyor.

***

Dergimize siz okuyucularımıza faydalı olacağını düşündüğümüz yenilikleri bünyemize

katmaya devam edeceğiz.Siz değerli okuyuculardan tek ricamız, tamamen ÜCRETSİZ ve

yalnız Allah rızası için çıkardığımız; ilim öğrenilmesi ve yayılmasının önemini kendine

amaç edinmiş olan e yayınımızı paylaşmanız ve yaygınlaşmasına yardımcı olmanız.

Sizleri Kalbesimyaile ile baş başa bırakıyor saygılar sunuyoruz.Allah’a emanet olunuz.

Page 5: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[SATI YILDIZ] BAŞTACIM

İYİNİN DAHA İYİSİ

HEP VARDIR

ilenler bilir Hazretimin “İyinin

daha iyisi hep vardır .” sözü çok

manidardır..O kadar derin, o

kadar kapsamlı bir çerçeveyi işaret eder ki

her seferinde ayrı bir farkındalık

uyandırır bizlerde.Yaptığın meslekte

iyinin daha iyisi, öğrenci için notlarında,

gazetecilikte, yemek pişirmede,

ebeveynlikte kısacası aklınıza gelebilecek

her alanda iyinin daha iyisi hep vardır;

ama idealleri olana, yetinmeyene…

Acaba neyin yansımasıydı bizlerdeki bu

özellik ?Güzelliği her zerreye tecelli etmiş

olan güzelliğin ta kendisinin yaratıcısı

Cenab-ı Hakk’ın ruhumuz üzerindeki

tecellisiydi.Evet hiç bir ayırım yapmadan

zerreden küreye her şeye yansımış bir

güzellik var. Dünya güzeldir, Ay, güneş,

yıldızlar güzeldir.Dünya içinde akarsular

, yağmur, meyveler güzeldir.İnsan

güzeldir ,insan içinde güzel huylar daha

güzeldir.Aşk başlı başına hoş bir duygu

ise kainatın yaradılış mayası olan aşktan

doğan her şey de güzeldir.

O nedenle bizim de kalıbımızdan

kalbimize , giyimimizden sözlerimize

estetik , zarafet yansımalı ki güzelliğin asıl

kaynağına ayna olabilelim.Tüm isim ve

sıfatlarıyla sonsuz olan Zat (cc) , kabalığı,

zulmü, çirkinliği kabul edebilir mi !

En iyinin peşinde koşmak bir duadır

aslında.Allah da bu duayı kabul

eder.Namaz bir duadır,oruç, infak birer

duadır.Güzel ahlaklı olmayı isteme

yakarışıdır özünde.

Güzel olmadan güzeli istemek ise

cahilliktir.O nedenle kemale ermek , emek

ister, cehd, gayret ve irade birleşmelidir ki

içimizden dışımıza dalga dalga büyüyen

bir iyiye güzele doğru yürüyüş başlasın.Bu

değişen gönül genişler,incelir, zarifleşir.

B

Page 6: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[SATI YILDIZ] BAŞTACIM

Belki de sevgilerine, korkularına , istek ve

beklentilerine, ideallerine bir ölçü gelir

desek yanlış olmaz. Sevdiğini Allah için

sever.Allah’ı seveni sever.İmanı için yaşar,

en korktuğu şey imanın zarar görmesi

olur.En güzel sözler , hakikati kavrayan

insan için Allah’a ait sözlerdir.İman

nuruyla güzelleşmiş gönül bu en güzel

sözlerden başkasının sözlerine kulak

asmaz, yolundan gitmez.

Allah sana nasıl muamele ediyorsa öyle

yap..Sabırla, şefkatle, usanmadan…Aynen

öyle olmalısın.kuluna nasıl

cömertse,merhametli ise sen de öyle

olmalısın diyor aslında…Bu konuda

kendisi yürüyüşünden, konuşmasına;

üslubundan , kelimeleri özenle seçmesine,

muhatabına hitabından, kalem tutuş

şekline kadar bütünüyle güzelliği, zarafeti

gözlerimizin önüne sermiş olan Hasan

Hüdaverdi Burkay (ks) Hz.’nin aşağıdaki

yazısı tüm anlatmak istediklerimizi

özetliyor sanırım..

“Güzellik, insanın özüdür, her yönden her

şekilde, zahir, batın Müslüman

güzelliklerin membaı olacak Ondan ancak

güzellik fışkıracak.İslam misli imandır.Bir

vücudun yekpare iman olabilmesi; yüce

dinimizin diriltici ve geliştirici ışığında en

iyiyi yapmayı, en doğruyu yaşamayı, en

güzele kavuşmayı kendisine kaçınılmaz

bir vazife bilerek üzerine düşen hizmetleri

aşkla , şevkle yapmayı

başarabilmesidir…İnsan , gerek Hakk’a ve

gerekse halka karşı yapacağı vazifelerde,

göreceği işlerde ilahi yaşantıyı tadıp , o

hizmetleri bu muhabbet muvacehesinde

görmelidir.Dinimiz İslam kabalığı,

çirkinliği, pisliği zevksizliği, eksikliği

hiçbir suretle kabul etmez.Bunları

topyekun reddeder…

Davranışta güzellik :Cenab-ı Halık-ı Zül

Celal ,Bakara suresi ayet 195’de mealen

şöyle buyurmaktadır.Davranışlarınızı

güzelleştiriniz.Allah güzel hareket

edenleri sever.” Fussilet suresi ayet 34’te

de : Dinimiz bizleri fazilete ulaştıran şu

ölçüyü koymaktadır.’ Sen kötülüğü en

güzel yol hangisi ise onunla önle.O

zaman görürsün ki seninle arasında

düşmanlık bulunan kimse bile sanki

yakın dostun olmuş.’ Bu ayet-i celileler

ışığı altında sözlerimiz hareketlerimiz ,

davranışlarımız bu ölçülere uyacak olursa,

imanın kemali, İslam’ın nurunu

kendimizde geliştirmiş oluruz...”(Mev’iza-ı

Hasene 5 Kitabı’ndan alıntıdır.)

Page 7: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[SATI YILDIZ] AYİNE-İ RAHMAN

EL-BEDİ (C.C) EŞSİZ BENZERSİZ

YARATAN eçen gün birdenbire aklıma

çocukluğuma dair bazı diyaloglar

geldi.Mesela bir büyük evimize

geldiği zaman, bizim de kendimize göre

vazifelerimiz olurdu.Her şeyden önce

büyüklerin elleri öpülerek “hoş geldiniz”

denirdi. Gelen misafir anne-babamızın

akranı olduğunda çocukların da onlara

‘’hoş geldiniz’’ demesi tembih edilirdi;

şimdiki çocuklar gibi odalarından

çıkmamak veya çıksa dahi büyüğü

görmezden gelmek gibi davranışlarımız

asla olmazdı.Sizin de İslam’ın şartını,

imanın şartını soran muhterem

misafirleriniz olur muydu bilmem.Ama

bizim aile ortamızda her birerlerimizin

yaş ortalamasına göre 32 farz vb. dini

bilgileri içeren misafir sözlülerimiz

olurdu.İyi ki de hayatlarımıza girmiş o

büyüklerimiz.

Benim fikrime katılacak mısınız bilmem

ama toplumumuzdaki yozlaşmaya bir

örnek de buradan verebiliriz.Şimdiki

sorular değişti. “ Cimbom şampiyon olacak

mı; kaç puan aldın;selfie yap face’e

koyalım, ” Bu diyalogları kuran dünün

küçükleri bugünün büyükleri

bizleriz.İlişkilerimizde birbirimize ve

küçüklerimize eğitim adına kattığımız bir

değer var mı;sormalıyız kendimize.

Ya da daha ileri götürürsek , iş biraz daha

ciddileşiyor.Birbirimize faydalı olmaktan

öte, bireysel olarak bir bencillik, küçük

G

Page 8: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[SATI YILDIZ] AYİNE-İ RAHMAN

başarılarla övünme öyle bir hızla ilerliyor

ki, tevazuda , cömertlikte, yumuşak

huylulukta “şunun gibi ol kızım/oğlum”

diyebileceğimiz insanlar bir bir yok

oluyor.

Peki çığ gibi büyüyen bu haddini bilmez

tarafımız ne ara bu hale geldi?Biz neyi

atladık?Neyi hafife aldık?

Her şeyden önce idollerimiz değişti

galiba..Öncelikle manevi değerler

küçümsendi.Miyop nefslerimiz yaptığı

iyiliğin karşılığını hemen alamayınca ,

“kimseye iyilik etmeyeceksin.”

Felsefesinin yolunu tuttu.Ya da ufak bir

başarıda kendini kaf dağında gördü.Oysa o

başarının Yücelerden gelen bir lütuf

olduğunu hatırlayamadı.O başarının,

Allah’a bir yol bulmak için verilen geçici

bir tefekkür malzemesi olduğunu

bilemedi.

Bu konuda Esma’ül Hüsna çok güzel bir

yoldur izinden gidebilene…İnsan, Allah’ı

tanıyabilsin, tanıyınca sevebilsin ,

yüceliğini algılayabilsin diye Cenab-ı

Hakk, kendi özelliklerinden sınırlı cüzler

vermiştir.Mesela el-Bedi ismi şerifine

örnek bulalım. Bedi,ismi şerifi “İlk

Yaratan, örneksiz , eşsiz benzersiz

yaratan “demektir.Halık isminden

farklıdır.Benzersiz yaratmıştır.Yani bir

örneği , benzeri olmadan Allah’ın

tasarımıdır.Küçük başarılarımızla,

icatlarımızla , çapımızca yaptığımız

üretkenliğimizle övünüp Allah’ın

vasıflarını sahiplenelim diye değil; bu

başarılardan yola çıkarak mutlak olan el-

Bedi olan Yaratıcıyı anlayabilelim

diye.Kendi sınırlı özelliklerimizden Allah’a

yol bulup,O’nu anlamaya çalışıp,hüküm

getirip, böylece ta’zim duygularımızı

artıralım diye verilmişti sahiplendiğimiz

ve bizim sandığımız başarılarımız.

“ O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır.

Bir işe hükmetti mi ona sadece “ol” der,

o da hemen oluverir.” (Bakara 117).Yani

daha önce hiç benzeri olmadan yarattı.

İçindekileri de aynen öyle.Değil ki yerin

göğün benzerini yaratmak bir insan

yaratan oldu mu? Bir çiçek , bir sinek

yaratan oldu mu? Allah , Bedi’dir

(cc).Yalnız kendisine mahsustur. Allah( cc)

dışında hiçbir varlık Bedi ismini mutlak

O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. Bir işe hükmetti mi

ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir

Page 9: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[SATI YILDIZ] AYİNE-İ RAHMAN

olarak taşıyamaz. “Ben bir makale

yazarım benden önce hiç kimse

yazmamıştır.”diyebilir misin?Dersin ama

yapamazsın.Senin makalen bir

toplamadır.Daha önce

okuduğun,öğrendiğin bilgilerin

derlemesidir;yorumunu kattığın fikrindir.

“Ben bir marangozum bir masa yaparım

benden önce kimse yapmamıştır .”Olur mu

böyle bir şey?Olmaz çünkü insanın

yapabildiği, benzerlerinin türevlerini

üretmektir.Kula düşen;Rabbi’nin bu şanını

fark edip, takdir etmek,Allah’ı

yüceltmektir. “Ey yeri göğü emsalsiz

yaratan Rabbim !” diyerek böyle

söylemek Allahın şanını yüceltmek için

değil(O’nun şanı zaten yücedir ) kulun

kendini yaratan rabbi karşısında

koordinatlarını belirlemesi içindir. “Ey

yeri göğü yaratan Allah’ım! Benim halime

merhamet et ,acı… düşmanlarıma fırsatı

verme… rızkımızı bol et …evlatlarımı salih

et… vs.” diye bir yakarış Ancak acziyetini

idrak etmiş bir gönülden çıkar.Allah’ı

yüceltmek bunun için gereklidir kul

açısından…

“Bediassemavati vel ard” buyurulur. “

Yerde gökte ne varsa insan için

yarattım.Onun emrine

verdim.”buyurmuştur.Yer de böyledir, gök

de. Hatta cennet ve katları da böyledir.

Bedi ismi şerifini okumak o ismin tecelli

ettiği ilk an’ı yakalamak ile olur. O da

insan ruhunun derinliklerindeki Allah’tan

gelen özellikleri kendinde bulmakla

olur.Çünkü,sahabe Efendilerimiz bir gün

“Ya Resulallah Allah’ın ilk yarattığı şey

nedir?”diye sordular.Efendimiz;

“ Allah’ın ilk yarattığı şey senin

peygamberinin nurudur.” Dedi.Yani

Allah’ın Bedi isminin ilk tecellisi

Hz.Peygamber’in(sav) nurudur. Çünkü

“Hazreti Adem su ile toprak arasındayken

ben peygamberdim. Ben bunu övünmek

için söylemiyorum. Allah böyle takdir

ettiği için söylüyorum.”dedi.

Bedi isminin tecellisinden önce Allah’ın

dilemesi vardır. Allah önce onu yaratmayı

diler. Sonra yaratır. Aşktan muhabbetten

dolayı yaratır. O nedenle Allah Resulu’nun

ruhu başta olmak üzere hz. insanı saf

aşktan dolayı yaratmıştır.

Tefekkür ,murakabe Hakk’a vasıl

olabilmek içindir. Allah ile olan perdeleri

kaldırır. Allah kulunu sevdiği için

Page 10: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[SATI YILDIZ] AYİNE-İ RAHMAN

yarattı.Kulunu sever ama kul bunun

farkına varamaz. Tefekkür, Allah’ın

sevgisini fark ettirir,

tattırır.Kişinin kendisiyle

baş başa kalıp ruhunu

fark etmesi, ruhuyla

hasbihal etmesidir. Ruh

Allah’tan geldiği için bir

nevi Allah ile beraber

olmasıdır . Murakabe,

Allah ile beraber olma

duasıdır aslında.

Tefekkürü yaparken ilk

yaratıldığı an’ı

yakalayabilmektir. “Ben

yokum ,Allah var.” dediği

noktadır orası. Bedi

isminin tecelli ettiği

nokta hiçbir şey yokken Rabbim diledi ve

beni Bedi ismi şerifi ‘nin tecellisi ile

yarattı. Allah’ın bize bakışını yakaladığı

anda Hz. insan olmanın güzelliği ve

sorumluluğu vardır.

Her insan şahsi olarak bunu yapmalıdır.

Her gönülden Allah’a giden bir yol vardır.

Bir mürşid-i Kamile bağlanmak bu

noktada çok mühimdir. Onun gönlü Allah

ile buluşmuş bunun hazzına varmıştır.

Kendisini örnek alan talebelerinin

gönüllerine de bu yolu gösterir. Sadece

tatmak da olmaz. Her bir ismi hz. insan

kendinde okumalı olgunlaştırmalı, kemale

erdirmelidir. Her bir isim kişide kemale

ererse kamil insan olur. İnsan sırf aşktan

ibarettir.

Yaradılış gayesi aşktır. Allah, kendi

aşkından insanı yaratmıştır. O nedenle

tüm duyguların kaynağı sevgidir. Korku ve

endişe sevgiyi kaybetmekten kaynaklanır,

öfke sevginin

gücündendir.

Kıskançlık sevgidendir.

Üzülmesi sevgisinin

azalacağını düşündüğü

içindir. Ölüm bile

sevdiğinden ayrı

kalacağını

düşünmesindendir…

işte ancak insan

tanıdığı şeyi sever.Allah

sevgisi de tanıdıkça

artar. Artık sevinmesi

üzülmesi korkması ve

endişelenmesi Allah

merkezlidir. Merhamet

etmesi , cömert olması ,sabretmesi

,yumuşak huylu olması …sevgisinin

tezahürüdür…

Yaradılış gayesi aşktır.

Allah, kendi aşkından

insanı yaratmıştır. O

nedenle tüm duyguların

kaynağı sevgidir. Korku ve

endişe sevgiyi

kaybetmekten kaynaklanır

Page 11: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[BETÜL YAZGAN ÇİÇEK] KAPAK DOSYASI

FITRATTAN

SANATA UZUN

İNCE BİR YOL:

ESTETİK Estetik, nesne üzerinde güzellik arayışı ve

güzelliğin bilimi olarak açıklanabilen bir

terimdir. Yani estetiğin konusu güzelliktir.

Peki, güzellik nedir?

Güzelliğin tarifi konusunda çok çeşitli

yaklaşımlar ve hatta ekoller oluşmuştur

yüzyıllar boyunca fakat yine de ortak bir

tanıma varılamamıştır. Örneğin Aristo

güzeli ilahi olana yakın olmasının yanında

faydalı olana da eşdeğer tutar ve bu

şekilde açıklar. Birçok araştırmacı ve

düşünür tarafından ilahi olana yakınlık ve

uygunluk olarak tanımlanan güzellik, ilahi

mesajı algılayabilme ve yansıtabilme

kapasitesinin ta kendisidir aslında.

Diyebiliriz ki İslam estetiğinde bir unsur

güzel değerini Allah’ın nuruna yakın

olmasından ve O’nu yansıtmasından

kazanır. Yani İslam’da güzel amaç değil

sadece bir araçtır, amaç ise eserden

hareketle Müessire varmaktır.

“Sanat Allah’ı aramaktır.” diyen İslam

sanatkârları yüzyıllardır Müessire

varmaya çalışmışlardır yani Mutlak

Güzel’in peşindedirler. Allah’ın cemal

sıfatının tabiatın ve kâinatın her noktasına

nüfuz etmiş bir nur, bir ses, bir ahenk, bir

şekil ve bir hareket olduğunu düşünürler

ve bunun peşine düşerler. Bu nedenle de

muazzam eserlere imza atabilmişlerdir.

İslam sanatkârı kâinatta ve hatta insanda

Allah’ın cemal sıfatını arayarak yol alır.

İnsan O’nun halifesi olması hasebiyle

O’nun ruhundan ve nurundan bir parça

taşır ve güzeli temsil eden en önemli

varlıktır. Ve bu düşünceden hareketle

İslam sanatkârı, dünyada ortaya koyduğu

her şeyin güzel ve estetik olması çabası

içindedir. İslam sanatında ortaya konan

her güzellik bizi Allah (cc.) bilgisine ve

hakikatine götürmelidir İslam sanatkârına

göre.

Bir başka deyişle fıtrattan sanata, sanattan

da hakikate uzanan uzun ince bir yoldur

estetik.

Page 12: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[BETÜL YAZGAN ÇİÇEK] KAPAK DOSYASI

Var olandan yola çıkıp Var Edene uzanan

yolculuğumuzda İslam estetiği

vazgeçilmez bir rehber olması bakımından

önemli bir kaynaktır.

Bu noktadan bakıldığında İslam estetiğini

günümüzde anlaşıldığı manasıyla mimari

alana hapsetmek çok da doğru değildir.

İslam’da estetik, sadece mimaride değil

güzel sanatlarda, musikide, edebiyatta,

değişik alanlara tabi yapıtlarda; giyim

kuşamda, hal ve tavırlarda,

ibadetlerimizde ve hatta ahlakta tezahür

eden bir algıdır. Tüm varlık alanında

topyekûn bir algı olarak karşımıza çıkan

estetik duygusu, güzel ile çirkinin, ahenk

ile ahenksizliğin, zarafet ile kabalığın,

kemal ile nakısın mihenk taşıdır

diyebiliriz.

Asr-ı Saadetten günümüze İslam sanat

tarihinde estetiğin eriştiği boyutlar

parmak ısırtacak seviyededir. Harflerin

dile gelip tevhide durdukları hüsn ü hat

sanatından tutun da renklerin suyla dansı

olan ebruya kadar; Buhurîzâde Itrî

Efendi’nin “tekbir” ve “salavat” ta

kullandığı lahûtî ses ve musikiden, Şah

Cihan’ın Mehmed İsa Çelebi’ye yaptırdığı

Tac Mahal’e kadar ortaya konan tüm

eserler birer estetik ve güzellik

sembolüdür.

Öte yandan namaz gibi farz bir ibadeti

yerine getirirken sergilediğimiz ahenkli

hareketlerden Hac vazifesinde girdiğimiz

ihrama, sağ elin sol elden habersiz verdiği

zekât ve sadakadan okunduğunda ve

anlaşıldığında inanmayanların bile içini

huzurla dolduran kutsal kitabımız Kur’an-

ı Kerim’in ahengine kadar İslam baştan

sona estetiktir demek yanlış olmaz

aslında. İslam her yönüyle estetiktir ve

estetik arayışa örnektir. Dolayısıyla iman

estetik bir tecrübedir. İşte bu nedenle

İslam’da estetiği cami mimarisine

mahkûm etmek İslam medeniyetine

yapılabilecek en büyük bir haksızlıktır.

İbadet mekânlarına gösterilen özenin

estetik algıyı besleyip geliştirdiği inkâr

edilemez bir gerçektir lakin estetik

camiden ibaret değildir.

Kâinat kitabına dikkatli bakıldığında en

güzel örneklerle karşımıza çıkan estetik

şüphesiz Yaradan’ın yeryüzündeki

halifeleri üzerinde görmek istediği önemli

tavırlardan birisidir.

Nitekim, Cenab-ı Allah Neml Sûresi’nde,

“Sen dağları görürsün de onları yerinde

durur sanırsın. Hâlbuki onlar bulutun gelip

geçtiği gibi gelip geçerler (hareket ederler).

Bu her şeyi sapasağlam yapan Allah’ın

Page 13: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[BETÜL YAZGAN ÇİÇEK] KAPAK DOSYASI

sanatıdır. Şüphesiz O ne yaparsanız

hakkıyla bilendir.” buyurmaktadır.

Yine Mülk Sûresi’nde, “O birbiriyle ahenkli

yedi gök yarattı. Allah’ın yarattığında

hiçbir nizamsızlık göremezsiniz. İşte

gözünü göğe çevir bir daha bak, onda

hiçbir çatlak göremeyeceksin.” buyurarak

yarattıklarının kusursuzluğuna dikkat

çekmektedir. Zira Cenab-ı Hak yarattığını

en güzel bir biçimde, her türlü eksik ve

kusurdan münezzeh bir biçimde

yaratmıştır.

Güzel olana ve kusursuzluğa bu kadar

değer vermiş bir Yaratıcının kulları olarak

ve böyle bir dinin mensupları olarak

estetik anlayışın bizlere bakan çok yönü

vardır.

Bu noktada da İslam’ın özü olan Allah

Resulü (sav.) bizim için en güzel bir

örnektir. Allah Resulü (sav.)’nün hayatı

incelendiğinde, O’nun her işinde estetik ve

güzellik duygusunun ön planda olduğu

görülür. Güzel ahlakı kemale erdirmek için

gönderildiğini buyuran Allah Resulü

(sav.), sadece ahlakı değil tüm güzellikleri

kemâle erdirmiştir. Her konuda ümmetine

örnek olan Hz. Peygamber (sav.), mescitte

itikâfa girdiği zaman bile hanımlarına

saçlarını yıkatır, taranır ve aynaya

bakardı. Güzel Olan’ın huzuruna güzellikle

çıkılması gerektiğini en ziyade bilen bir

elçi olarak Hz. Peygamber (sav.), çirkin

olacağı için ilginçtir ki yalnız tek ayağa

ayakkabı giymeyi de yasaklamıştır. Aynı

zamanda “Müslüman yaptığı işi güzel

yapar.” buyurarak da ümmetine yol

göstermiştir.

İslam’ın güzele bakışını anlamak ve güzel

duygusundan hareketle ortaya koyduğu

estetik algının farkına varmak basit bir iş

değildir.

Modern zamanın bir getirisi olarak

günümüzde sanat sadece tiyatro ve

sinema gibi görsel alanlara indirgenmiştir.

Diğer sanat dallarının bunların gölgesinde

kalması ve yok olmaya mahkûm edilmesi

büyük bir sorundur. Hele ki bu sanat

dalları yüzyıllar boyu kulu Yaratıcıya

yaklaştıran birer vasıta rolü üstlenmişken.

Hal böyleyken günümüz müslümanının

her konuda olduğu gibi bu konuda da

uyanık olması gerekmektedir.

Günümüz dünyasında İslam’ın güzellik ve

estetik boyutunun etraflıca anlaşılmaya,

kavranılmaya ve hatta yeniden üretilmeye

ihtiyacı vardır. Bu durum En Güzel’in birer

talibi olarak hepimizin vazifesidir.

Page 14: KalbesimyAile Haziran Sayısı

BETÜL YAZGAN ÇİÇEK SÖYLEŞİ

ıymetli okuyucularımız

Kalbesimyaile’nin bu

ayki konusu İslam’da estetik ve

güzellik. Konu estetik ve güzellik olunca

bakışı, ruhu, özü En Güzel’in peşine

düşmüş bir gönülle buluşalım istedik.

Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat

Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

Öğretim Üyelerinden Mehmet Veysi

DÖRTBUDAK ile bir söyleşi yaptık sizler

için.

Mehmet Veysi Hocamız sadece

güzelliğin peşine düşmüş bir gönül değil

aynı zamanda güzellikler de üreten bir

gönül. Kendisi hem tezhip sanatıyla

ilgileniyor hem ebru yapıyor hem de hat

sanatı ile meşgul.

Kalbesimyaile ailesi olarak bizlere hem

evlerini hem gönüllerini açan Kıymetli

Hocamız M. Veysi DÖRTBUDAK’a ve

değerli eşleri Melek DÖRTBUDAK

Hanımefendi’ ye şükranlarımızı

sunuyoruz.

K

Page 15: KalbesimyAile Haziran Sayısı

BETÜL YAZGAN ÇİÇEK SÖYLEŞİ

***

Seyit Ahmet Arvasi İslam estetiğini

“Kişinin bütün objektif değerlerden

sıyrılarak kendi öznelliği içinde elde

etmiş olduğu bir yolla merhale merhale

mutlak güzele ulaşma çabasıdır.”

diyerek tarif ediyor. Sizin İslam estetiği

için tarifiniz ne olur? İslam estetiği

nedir?

Estetik ve sanatta her şeyden önce

tasavvuftan kaynaklanan bir durum var.

Tasavvuf İslam’ı nahif bir şekilde

yaşamaktır. Peygamber Efendimiz (sav.)

her şeyden önce “Ben güzel ahlakı

tamamlamak için gönderildim.”

buyurmuşlardır. Ahlak, ama ahlakın

güzeli… Buradaki güzel kelimesi insanı

daha da etkiliyor. Bu anlayışa göre her şey

güzel olmalı. “Allah güzeldir, güzeli sever.”

denmiştir. Allah (cc.)’ın Esmâü’l Hüsnâ’sı

vardır. Güzel isimleri vardır. Bütün

isimleri güzeldir, güzellikleri gösteren

isimleri ayrıca vardır. İşte o güzellik

İslam’da estetiğin oluşmasını sağlamıştır.

İslam estetiği deyince aklımıza ilk

mimari geliyor. Estetik sadece

mimariden mi ibaret peki?

İslam estetiği sadece mimari anlayışta

kalmamalı. “Ben güzel ahlakı tamamlamak

için gönderildim.” diyen bir Peygamberin

(sav.) ümmetiysek şayet, bu sadece

camide kalmamalı. Bu bizim evimize

yansımalı, bu bizim yürüyüşümüze

yansımalı, bu bizim hayatımıza yansımalı,

insanlarla konuşmamıza yansımalı. Bir

Müslüman zarif olmalı, bir Müslüman

kibar olmalı.

Normal bir insanla ehli tasavvuf

arasındaki farkı yürüyüşünden,

yaşayışından, konuşmasından, oturup

kalkışından hemen yakalayabiliyorsunuz.

Ehli tasavvuf olan kişi daha nahif bir

şekilde hareket ediyor etrafına karşı, daha

nahif bir şekilde davranıyor. Bir

Müslüman’ın olması gerektiği gibi

davranıyor.

Eskiler yere oturuyor. Yer kendisine

hizmet etmiştir. Yerden kalkacağı zaman

yere saygı duyuyor eğilip yeri öpüyor ve

Page 16: KalbesimyAile Haziran Sayısı

BETÜL YAZGAN ÇİÇEK SÖYLEŞİ

öyle kalkıyor. Su içiyor bardağı öpüyor,

öyle bırakıyor.

Bir ayak mühürlemek tabiri vardır meselâ.

Selman-ı Farisi (ra.)’ın sol başparmağı

yokmuş ayağının. Bir gün Hz. Hasan(ra.)

ve Hz. Hüseyin (ra.) Efendilerimiz

oynarken birisinin ayağı kanamış.

Efendimiz (sav.)’in huzuruna çıkmışlar.

Efendimiz (sav.) kanayan yarayı görüp de

üzülmesin diye kanayan parmağını

kapatmak için sağ ayağını sol ayağının

başparmağının üzerine koymuşlar.

Selman-ı Farisi (ra.) Hazretleri de görüyor

bu olayı. Ayağındaki o parmağının

olmayışı durumu insanları üzmesin diye

dikkat çekmesin diye Efendimiz (sav.)’in

huzuruna çıkarken artık o da ayağını o

şekilde kapatmaya bakıyor. Tasavvufta bir

şey vardır. Günah işlememek önemli

değildir. Dikkat edersin, nefsinle mücadele

edersin günah işlemezsin. Önemli olan

günah işlememek değil, günah

işletmemektir. Karşındaki kişiye günah

işletmeyeceksin. Kendini kolladığın gibi

karşındaki kişiyi de kollayacaksın. “Acaba

ben şu işi kötü yaparsam karşımdaki kişi

de benim yaptığım o işten dolayı benim

ola ki gıybetimi yaptı.” diye düşünerek

kendimizi disipline etmek zorundayız. Bu

incelik var tasavvufta yani sadece cami

estetiği değil topyekûn bir estetik anlayışı

var.

Sanat aslında yazı yazdığımız kalemden

mezar taşına kadar hayatımızın her

anında var. Aslında hayat baştan sona

sanattan mürekkep. Hayatın bütün

faaliyetleri eşittir sanat diyebilir miyiz?

İslam dini baştan sona estetikten

mürekkeptir. Esmâü’l Hüsnâ diyoruz,

Allah (cc.)’ın isimleri diyoruz. Her şeyde,

hayatımızın her anında güzeli yakalamak

zorundayız. O güzeli yakaladığımız zaman

İslam’ı hakkıyla yaşamış oluyoruz.

Mademki son diniz, her şeyiyle

mükemmelleştirilmiş bir diniz, o zaman

bu dinin estetik açıdan da gelişmiş olası

gerekiyor. Hayatın her anında bu güzelliği

yaşamak gerekiyor. Mesela bir ışığı açma

kapama mevzuu veyahut ocağı açma

kapama mevzuu var. Ehli tasavvuf ocağı

kapat demez, ışığı söndür demez

zarafetinden. Allah kimsenin ocağını

Page 17: KalbesimyAile Haziran Sayısı

BETÜL YAZGAN ÇİÇEK SÖYLEŞİ

söndürmesin. O yüzden ocak

söndürülmez. Günlük hayattaki kelimelere

bile bu kadar özen gösterir, ince düşünür.

Uygun bir biçimde zarafet içerisinde

kullanır.

İslam estetiğinde ve sanatında amaç

görünenden hareketle görünmeyene

ulaşmaktır. Bu yolda çaba harcamaktır.

Siz bu çabayı nasıl

değerlendiriyorsunuz?

Seyit Ahmet Arvasi’nin söylediği gibi

merhale merhale yavaş yavaş bunu kat

ediyorsunuz. Önce bir görgü diyoruz. İlk

çabamız görgü olmalı; bakacağız ve

göreceğiz. Gördükten sonra tefekkür

etmemiz lazım. Düşünmemiz lazım, bu işi

daha güzel nasıl yaparız diye. Tefekküre

vardığınızda da artık normal bir insan

halinden çıkıp düşünen bir insan: bu işi

hal edinmekten öte bu işin nasıl yapılması

gerektiğini düşünen bir insan haline

geliyoruz.

İnsanı üç şekilde düşünebiliriz. Bir beşer

olan insan vardır. Doğar, büyür, yer içer,

çoğalır ondan sonra da ölür gider. Bir

âdem olan insan vardır, adam olmuştur.

Bir de hazret-i insan vardır: eşref-i

mahlûkat olan. İşte estetiğe girip de

estetiği yakalayan eşref-i mahlûkat olan

insandır. Eşref-i mahlûkatlık seviyesine

erişmiş ise yani hazret-i insan olabilmiş

ise bu kişi aynı zamanda estetiği de

yakalamıştır. Hz. Peygamber (sav.)’in “Ben

güzel ahlakı tamamlamak için

gönderildim.” sözünü hal edinmiştir. Ve

oradan da hazreti insan olmuştur.

İslam sanatı bir rahmet kanalı olarak

görüyor diyebilir miyiz peki?

Elbette. Sanattan Allah (cc.)’a ulaşılıyor

biliyorsunuz. Hz. Mevlânâ musiki bize

cennet kapılarının sesini getiriyor

demiştir. Musikiyi kabul etmeyen birisi de

cennet kapılarının sesi değildir diye iddia

ettiğinde, Hz. Mevlânâ şöyle der: “Musiki

bizim için açılan cennet kapılarının

sesidir. Kabul etmeyen kişi için de

cennetin kapanan kapısının sesidir.”

Büyükler, musikiyi elestü bezminde

insanın Allah (cc.)’tan duyduğu o seslere

benzetirler.

Hocam söylediklerinizden şunu

anlayabilir miyiz? Çok ciddi bir

farkındalık boyutuna ihtiyacımız var,

İslam’ı baştan sona bir sanat ve bir

estetik olarak görebilmek adına. Hem

halimize hem tavrımıza hem

yaşantımıza yön verecek bir sanat…

Peki biz bu farkındalığı kazanmak için

Page 18: KalbesimyAile Haziran Sayısı

BETÜL YAZGAN ÇİÇEK SÖYLEŞİ

pratikte neler yapabiliriz. Neler tavsiye

edersiniz bize?

Derviş uyanık olan kişidir denmiş.

Ehlullahtan birisine sormuşlar “Tasavvuf

nedir?” diye adamın verdiği cevap şöyle:

“Bir kişi camiden çıkarken sağ ayağını

dışarıya önce atarsa o kişinin tasavvuf ile

alakası yoktur.” Bu kadar mı önemli

derseniz, evet bu kadar önemlidir.

Camiden çıkarken bile hareketimize

dikkat eder ve o anda her şeyiyle attığımız

adımı nasıl atacağımızı düşünerek atarsak

merhale merhale yavaş yavaş önce bir

adımdan başlar ondan sonra da

hayatımızın her anına bu güzellikler

sirayet eder.

Osmanlı medeniyeti çerçevesinde çok

sayıda sanat dalı gelişmiş. Günümüzde

bu sanat dallarına ilgi oldukça az. Bu

gelişimi neden sürdüremedik toplum

olarak?

Bir kültür değişimine girdik. Geçmiş

kültürümüzden tamamen koptuk,

koparıldık. Yıllar yılı bu millet

geçmişinden koptu. Hattat Halim Özyazıcı

örneğin. O zaman güzel sanatlar

galerisinde bu zat güzel yazı hocası. Harf

inkılâbı oluyor ve bu zatın sanatı olan yazı

bir defada bitiyor. Bu adamın sanatı

bitiyor. Bu adamın artık yapacak hiçbir

şeyi yok. Sanatını icra etmeye kalksa,

eskimez yazı yazmaya kalksa “Dur

arkadaş sen ne yapıyorsun? Devrim

kurallarına aykırı davranıyorsun.”

denecek ve bu adam bu işi yapamayacak

ve içeriye gidecek. Ve nitekim bu adamın

üniversitedeki işine son veriliyor. Ve

Halim Özyazıcı, o güzel yazı yazan eller,

ekmeğini çıkarabilmek için, aç kalmamak

için, kimseye muhtaç olmamak için

gidiyor bir küçük bostan alıyor. Orada

nane, maydanoz, soğan yetiştiriyor

toprakla uğraşıyor. Aradan birkaç yıl

geçiyor. Bir gün akademinin olduğu

sokaktan geçerken bakıyor ki sokağa ismi

verilmiş. Sen adamı aç bırak mesleğinden

sanatından et, sonra da kalk sokağa ismini

ver. Bu olay hatırıma geldiği zaman her

zaman Allah şahidimdir tüylerim diken

diken oluyor. Halim Özyazıcı sadece

örneklerden bir tanesi.

Diğer taraftan bakıyorsunuz estetik

zevkimizden çok şeyler kaybetmişiz.

Eskiden evlerimizde hilyeler bulunurdu.

Peygamber Efendimiz (sav.)’in silueti

olarak kabul edilir başköşede yer verilirdi.

Şimdi kaçımızın evinde var. Hz.

Peygamber (sav.)’i evimizden almışız

Page 19: KalbesimyAile Haziran Sayısı

BETÜL YAZGAN ÇİÇEK SÖYLEŞİ

dışarıya koymuşuz. Diğer İslam velilerini

almışız dışarıya koymuşuz. Onların

isimlerinin olduğu hatlar olurdu. Yâ Hz.

Mevlânâ, Yâ Hz. Abdülkâdir Geylânî, Yâ Hz.

Şâh-ı Nakşıbend, Yâ Hz. Seyyid Ahmed er-

Rufâî gibi. Biz büyük insanları almışız

evimizden dışarıya koymuşuz. Onun

yerine kimin resmini koymuşuz.

Annemizin babamızın kendimizin resmini

koymuşuz. O büyük insanları dışarıya

koymuşsak kendimizi de dışarıya

koymamız gerekir. Biz o büyük insanlar

gibi büyük değiliz. Onları dışarıya

koymuşsak kendimizi de içeriye

koymamamız gerekir. Ama maalesef

koyuyoruz.

Peki, Hocam biz söz konusu zevk-i selimi

geri kazanmak için ne yapmalıyız?

Kötülük gelip de bizim kapımızdan içeriye

girmediği zaman zafer bizimdir.

Ümitsizliğe kapılmamak gerek. Bizler kötü

şeylere müsaade etmeyip de kapımızdan

içeriye sokmazsak, bu yavaş yavaş bir kişi,

iki kişi, üç kişi, beş kişi olacak ve

artacaktır. Bir defada olacak diye bir şey

yok. Bir yıkım var ve o yıkımın etkisi hala

daha devam ediyor. Harabede yaşıyoruz

şuanda. Ona göre hareket ediyoruz, yavaş

yavaş inşallah. Bir taş bir taş üst üste

koyarak bu durumu düzelteceğiz.

Öncelikle kötülüğü kendi kapımızdan

içeriye sokmayalım.

Bir yerdeydi, çok güzel bir mekândı. Fakat

o mekânda duvarlara konmuş çok çirkin

birkaç hat vardı. Dayanamadım söyledim.

Meğer o hatları yapan da oradaymış.

“Ben sanatçıyım” dedi, “Ben bunu böyle

yorumladım.”

“Peki, yazdığınız hatları biliyor musunuz?

Herhangi bir hat eğitimi aldınız mı?

Dedim.

“Ben sanatçıyım.” dedi, “İstediğim gibi

yaparım.”

“Hayır! Sanatçılık özgürlük değildir.”

dedim. Sanatçılık başıboş olmak demek

değildir. Sanatçılık başı bağlı olmaktır.

Eskiden solak olan bir insanı bile öğrenci

olarak kabul etmezlermiş. İlla sağ eliyle

yazacak. Eskimez yazının geliş şeklinden

kaynaklanır bu. Sağ el geliş şeklini

görüyor fakat sol el yazdığını görmüyor. O

kadar disipline olmuş bir sanatta ben

istediğim gibi yorumlarım diyemezsiniz.

Her şeyin belli bir kuralı vardır. O kural

dâhilinde hareket etmek kaydıyla

istediğiniz şekilde istediğiniz

kompozisyonu yapabilirsiniz. Ruhun da

Page 20: KalbesimyAile Haziran Sayısı

BETÜL YAZGAN ÇİÇEK SÖYLEŞİ

olgunlaşması gerekiyor. Ruh

olgunlaşmadan sanat olgunlaşmıyor.

Söylemek lazım, uyarmak lazım, doğruyu

göstermek lazım.

Hocam hat sanatından örnekler verdik.

Kur’an-ı Kerim’e dayanması

bakımından çok önemli bizim için ama

sanki en çok koptuğumuz sanat dalı hat.

Halbuki hüsn ü hat bizim, bize ait, bizi

anlatıyor değil mi?

Bu sadece hat sanatı için geçerli değil ki

tezhibimizden de kopmuşuz, musikiden

de.

Hat sanatı ki, malumunuz Kur’an-ı Kerim

Mekke’de nazil olmuştur, Mısır’da

okunmuştur. İstanbul’da yazılmıştır.

Bence İstanbul’da da okunmuştur.

İstanbul’da da Kur’an-ı Kerimi çok çok

güzel okuyan hafızlarımız vardır. O kadar

güzel okunmuştur ki Üsküdar ağzıyla

Kur’an okuma denilen bir ekol vardır, bir

gelenek vardır.

Hat sanatında sülüs zaten bizim, diğer

taraftan talik hattı İranlılar tarafından

bulmuş. Fakat talik hattını en güzel hale

getiren kişi bizim çalgın dediğimiz bir

insan. Adamın iki ayağı yok, sağ eli

çalışmıyor: Yesari Esat Efendi. Yesari

denmesi solak olmasından. Bir hattata

gidiyor, “Sen bana hat öğretir misin?”

diyor. Adam haline bakıyor, “Git kardeşim.

Senden hattat mı olur?” diyor. Bir, iki, üç

hattat dolaşıyor. Dördüncüye gidiyor.

Adam bunun haline bakıyor acıyor.

Üzülmesin diye kendisine bir hat veriyor:

“Al bunu git evde çalış gel.” diyor. Esat

Efendi gidiyor, çalışıyor. Ertesi hafta

getiriyor hattı. Adam yazıyı gördüğü

zaman “Bunu sen yazmamışsın.” diyor.

“Ben yazdım.” deyince, “Yaz bir daha.”

diyor. Ve Esat Efendi aynısını yazıyor.

Ondan sonra Yesari Esat Efendi gibi bir

isim ortaya çıkıyor.

Talik hattı İranlılar bulmuşlar ama onu en

güzel hale getiren bizim bir çalgın

adamımız. Talik hattını talik yapan bizim

ecdadımız.

Bedenin kusursuzluğundan ziyade gönlün

kusursuzluğu önemli burada. Sakatlık

gönülde olmamalı gönül sağlam olursa

elin ayağın sağlam olup olmaması hiç

önemli değil. İnsanın fıtratındaki güzellik

gönül kusursuz olduğunda ortaya çıkıyor.

İslam estetiği deyince bizim aklımıza

hep tasavvufi mekânlar geliyor.

Tekkeler, dergâhlar vs. hâlbuki

günümüzde çok büyük maliyetlerle çok

çeşitli mekânlar inşa ediliyor. Ama biz

Page 21: KalbesimyAile Haziran Sayısı

BETÜL YAZGAN ÇİÇEK SÖYLEŞİ

bunların hiç birisini estetik

çerçevesinde değerlendirmiyoruz. Sizce

bunun nedeni nedir?

Estetik ve saygı çerçevesinde olmalı. Hz.

Ömer (ra.), Irak bölgesinde bir şehre vali

gönderirken “Gittiğin yerde evler

yapılırken hiçbir ev diğer evin güneşini

engellemesin, rüzgârını engellemesin.”

diyor valiye.

Burada hem estetik bir açı var hem de

insana saygı var. Birinin hakkı diğerine

geçmesin gayreti var. İnsana saygı var.

İnsanı yaşat ki devlet yaşasın denmiş ya

işte burada insan yaşatılıyor.

İnsan odaklı bir din algısı var. Mekânlar da

ona göre.

Peki, Hocam, günümüzdeki ibadet

mekânlarını nasıl

değerlendiriyorsunuz?

Günümüzde hani derler ya cami ile kilise

arasında kalmış bî-namaz. Osmanlıdan

kopamıyoruz. Geleceği yakalayamadık.

Ortaya yeni bir şeyler koymak istiyoruz

koyamıyoruz. Ortaya ucubeler çıkıyor.

Banyo döşediğimiz fayanslarla camilerin

içlerini döşüyoruz. Çini yok. Güzel hatlar

yok. Sıradan tablolar asılıyor. Eskiden

camilerimizde iki saat varmış. Şimdi yine

iki saat konuyor ama o iki saatin hikmetini

bilen yok. İki saat var ikisi de vasati saati

gösteriyor. Hâlbuki eskiden birisi ezani

saati gösterirdi birisi vasati saati

gösterirdi. Birisi alaturkaydı birisi

alafrangaydı. Şimdi her ikisi de alafranga

saate göre ayarlanmış. O zaman sen bunu

niye kullanıyorsun bu bir israftır.

Bizim kültürümüzde israf yoktu. Bir

tezhip eserini alıp da sadece o tezhip diye

alıp duvara konmazdı. Tezhip, tezhip

olarak duvara konmazdı ki. Bir hattın

etrafını süsleyerek konuyordu. Boşa

kullanılmıyordu. Her şeyimizde bir israf

olmuş. Evlerimizde misafir odalarımız var

ayda iki defa üç defa gelen misafir için.

Bizim eski kültürümüzde sedirimiz vardı

minderimiz vardı. Dolapta yataklarımız

vardı. Gece yatakları serip yatıyordunuz

sabah olunca kaldırıp aynı alanda

oturuyordunuz. Şimdi bir israf ekonomisi

almış yürümüş. Bunlar ruhun

incelmemesiyle alakalı.

Medeniyet tarihi incelendiğinde hemen

hemen bütün medeniyetlerin öncelikle

aksiyoner olarak ortaya çıktıkları

ardından düşünce ve estetik

çerçevesinde bir nizam oluşturdukları

görülüyor. Bir hareketin medeniyet

Page 22: KalbesimyAile Haziran Sayısı

BETÜL YAZGAN ÇİÇEK SÖYLEŞİ

halini alması düşünce ve estetik

etrafında bir dünya kurmasıyla

mümkün görünüyor. Böyle bakıldığında

estetik medeniyetler noktasında bir

kurucu unsurdur diyebilir miyiz?

Ecdadımız yaşantılarıyla, tavırlarıyla

güzeli göstermişlerdir ve o güzel yavaş

yavaş yayılmıştır ve nihayet medeniyetler

oluşmuştur.

Biz bu toprakları kılıç zoruyla almadık.

Alperenler önce geldiler buralara

yerleştiler. Buraları yurt edindiler.

Hıristiyanların içinde bir tek Müslüman

olarak yaşadılar. Yaşayışıyla, örnek

davranışlarıyla, hareketleriyle, insanlara

muamelesiyle yaptığı işle örnek insanlar

oldular. İnsanların gönüllerini İslam’a

ısındırdılar. Ondan sonra da bu topraklar

değişti. Bizanslı ben papaz serpuşu

görmektense Osmanlı sarığı görmeyi

tercih ederim sözüne geldi. Ve Fatih

Sultan Mehmet de İstanbul’u fethetti ve

bir medeniyet kuruldu.

Konumuz İslam estetiği ama diğer

dinlerin de inanları üzerinde estetik bir

algı oluşturduğunu hesaba katarsak

dine rağmen bir estetik geliştirmek

mümkün mü?

Mümkün değil. Bütün dinler estetiğe önem

vermiştir. Belki bir Hıristiyan’ın estetiği

bize zevk vermeyebilir. O, o şekilde huzur

buluyordur. O onun din algısı, o onun

karamsar dini. Elhamdülillah bizim

dinimizde karamsarlık olmadığı için her

şey aydınlık, ferahlık var. Öyle mekânlar

benim için huzurludur. Bol pencereler,

yüksek kubbeler…

Sözünü ettiğimiz bu yanlış ardı sıra pek

çok yanlış tavrı ve sözü de hükümsüz

kılıyor o zaman. Örneğin bu benim

zevkim. Keyfim böyle istedi gibi…

Elbette. Mesela bir valinin huzuruna nasıl

pijamayla çıkamıyorsam Allah (cc.)’ın

huzuruna dururken de pijamayla

durmamalıyım.

Mekke’ de sadece ihram giyilişinin

hikmetlerinden birisi de Allah (cc.)’ın

huzuruna çıkarken bütün varlığından

soyunmaktır. Medine’de ise normal

kıyafet giyiliyor. Orada da en güzel

kıyafetini giymek zorundasın. Peygamber

(sav.)’in huzuruna çıkıyorsun, Peygamber

(sav.)’in yanına gidiyorsun.

İslam sanatçıları stilize ve mücerret

sanat anlayışıyla eser vermelerine

rağmen eserlerine nasıl ruh

kazandırmışlardır?

Page 23: KalbesimyAile Haziran Sayısı

BETÜL YAZGAN ÇİÇEK SÖYLEŞİ

Bir hattattan duymuştum. “Güzel bir hatta

baktığınızda hat karşınızda canlanır, dans

etmeye başlar o ruh verildiyse eğer.”

demişti. Sanat her şeyden önce insana

heyecan veren şeydir. Bu stilize edilmiş

bir şey de olabilir veyahut batı sanatında

olduğu gibi gerçek görüntüsüne yakın da

olabilir. Bizim ruhumuzu okşuyorsa bu

sanattır. Süleymaniye Camiindeki hatlar

çok dikkat çekicidir. Kubbenin alt

kısımlarından başlayan hatlar var, yavaş

yavaş kubbeye doğru yükseldiğinde mânâ

da zirveye çıkıyor. Buna bile dikkat

edilmiş. En tepede Ayete’l Kürsî var.

Ayete’l Kürsî bizi her şeyden koruyorsa

kubbeyi de o tutar denmiş. Yani biçim ve

muhteva birbirinden ayrı değil.

Kur’ân-ı Kerîm’de “Ey Âdemoğulları her

mescide gidişinizde ziynetlerinizi

giyiniz.” buyruluyor. İlahi bir ikaz var

üzerinde düşünülmesi gereken. Bu

yönüyle günümüz Müslümanlarının

giyim kuşam zevklerini nasıl

değerlendiriyorsunuz?

Tesettür giyim için de diğer giyim için de

bakıyorsunuz kaba saba giyim kuşamlar

var. Rahatsız edici. Toplumun her kesimi

için zarif bir şekilde kendisine yakışan

giyilmeli. Bu modadır denmemeli.

Ürettiğimiz güzellikler aslında sadece

bizim ruhlarımıza değil bizzat Hakk’ı

arayan ruhlara da rehber oluyor.

Bilisiniz Hz. Süleyman’ın sarayının

zeminini camla kaplattığı ve Sebe

Melikesi’nin eteklerini toplayarak

saraya girdiği rivayet edilir. Çevresinde

gördüğü güzelliklerin Melike’nin

imanına vesile olduğu yine rivayettir. O

zaman sanatı ve estetik algıyı

bireyselleştirmek yanlıştır diyebilir

miyiz?

Renkler ve zevkler tartışılmaz denir.

Hayır, tartışılır kardeşim. Senin zevkin,

senin zevkin ama benim zevkim değil.

Kimse kimsenin göz zevkini bozmaya

yetkili değildir. Allah güzellikleri sizin için

vermiştir. “Camiye giderken en güzel

giysilerinizi giyinin güzel kokular

sürünün. Yiyin için ama israf etmeyin.”

diyor Cenab-ı Hak. Allah bana bu malı

vermişse benim üzerimde görmek için

vermiştir. Bu güzelliği yaşamalıyız. “E bu

elbisem güzel ben bunun giymeyeyim de

düğüne giderken giyeyim.” Acaba o kadar

vaktim olacak mı? Müslüman ânı yaşayan

kişidir. Dem bu demdir denmiştir.

(Devamı Temmuz sayısında)

Page 24: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[ASLI ERDUL] HAVVA’NIN KIZLARI

GÜZEL OLAYIM DERKEN.. üzellik ve estetik denildiğinde,

akla ilk olarak kadınların bakımlı

olmak için verdikleri mücadele

geliyor değil mi?Ancak son yıllarda bu

kavramın içine erkekler de kendilerini

sığdırdı.Muntazam kaşlar, boyalı saçlar,

manikür, pedikür yaptırma, tüy

aldırmalar, kaslı görünmek için alınan

ilaçlar, görünümü güzelleştirmek için

yapılan spor faaliyetleri vs; kadınların

yaptırdıkları ne varsa erkekler de aynı

işlerin peşine düştü.Globalleşen dünyada

her yeni icat , kısa sürede dünyayı

çabucak sarıyor.Yerele ait adetler, dini

giyim-kuşam ortadan kalktı.Gençlerin

takip ettikleri futbolcular, şarkıcılar

velhasıl ünlü simalar nasıl giyiniyorlarsa,

neler yapıyorlarsa, yurdum insanı da

aynıyla takip ediyor. Kısaca pek çok kişi

için güzel olmak denildiğinde, bu kavram

yalnızca dış görümü kuşatan bir güzelliği

çağrıştırırken, bu güzellik de kaynağını

insanların oluşturdukları sitil ve

trendlerden alıyor.

Güzelliğin Standardı Mı

Var ?

Düşünmeliyiz, insanların güzel saydığı ile

,insanları Yaratanın güzel saydığı aynı

mı?Şaşı bir bakışımız olmamalı.Tevhid

sırrı ile bakıldığında iki gözün bir görmesi

gibi kişisel tercihlerde de kul sıfatının bir

kenara atılmaması, yaratıcının belirlediği

hudutlara riayet etmenin esas noktayı

temsil etmesi gerekli.Bir bakalım güzel

sayılanlar, gerçekten kaynağını Güzel

,Cemal olan Allah’tan mı alıyor?

G

Page 25: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[ASLI ERDUL] HAVVA’NIN KIZLARI

Güzellikte makbulü bulabilmek için Hz

Peygamberin’’ veliler kimdir’’ sorusuna

verdiği cevaba bakmak bakış açımızı

zenginleştirecektir. Veliler görüldükleri

vakit, Allah’ı hatırlatan kişilerdir .Veli kişi,

Allah’a manevi yakınlık kesbetmiş şerefli

zattır.. Güzel denilecek kişilerdir.Allah’ı

hatırlatmak nasıl olur?O’nun çizdiği edeb

haya sınırlarını gözeterek, tesettür

emrinin hakkını vererek, ahlakını

Peygamber ahlakını referans alarak inşa

ederek ; bunun için çaba göstererek olur.

Güzel olayım derken, gerçek estetiği

kaçırmak, dinine muhalif tavır takınmak

erkek kadın herkes için bir

yanılgıdır.Orjinalliği bitirmek, tek

tipleşmeye teslim olmaktır. Müslümanın

giyim kuşam şekli, görüntüsü birbirine

benzer , ancak davranışlarındaki nezaket

edeb haya sabır her işinde onu güzel ve

farklı kılar.Müslüman yalnız giyim

kuşamıyla değil her iş ve davranışta

güzeli Allah’ın beğendiğini ortaya

koymaya çalışır. Kulluğun gereği de budur

, ihsandır.Esas güzellik, iç ve dışı yani

zahir ve batını bir bütün bilmek; dış kadar

içi, iç kadar dışın da güzelliğini

önemseyerek Allah’ın ahlakı ile

ahlaklanmak, güzelliğin kaynağı olan zata

yakınlık sağlamaktır. Bakımlı olmak , dinin

dışında olan bir kavram değildir. Nitekim

Hz. Peygamber (sav) saç ve sakal

bakımına itina gösterirdi. Zaman zaman

traş olur ve uzayan kısımları kısaltır, boy

ve yanından biraz alırdı. Sık sık yıkayıp

tarardı. Hz. Peygamber (sav)'in istirahat

ettiği, uyuduğu yerlerde sürekli misvak,

abdest suyu ve tarak tedarik edilmiş

olması diş bakımı ile birlikte saç-sakal

bakımına da özen gösterdiğine işarettir.

Yine ashabın rivayetine göre Hz.

Peygamber (sav) genellikle üzerinde ayna

ve tarak taşırdı.

Ara sıra saçını gül yağı ile

yağlardı. Peygamber (s.a.v), saç-sakal

bakımına sadece kendisi dikkat etmekle

kalmaz, ashabına da ısrarla tavsiye ederdi.

Güzel olayım derken,

gerçek estetiği kaçırmak,

dinine muhalif tavır

takınmak, erkek kadın

herkes için bir yanılgıdır

Page 26: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[ASLI ERDUL] HAVVA’NIN KIZLARI

Bir gün bir sahabinin mescide, saçı-sakalı

karışık olarak girdiğini görünce, ona

hemen dışarı çıkarak saçını-sakalını

düzeltmesini işaret etmiş, adam öyle yapıp

gelince Hz. Peygamber (sav): "Böyle

gelmeniz mi, yoksa şeytan gibi karma

karışık gelmeniz mi daha

iyidir?"buyurmuştu.

Bedeni bakımdan güzelleşmeye de ahlaki

bakımdan güzelleşmeye de ölçü

Rasulullah’tan alınır.Trendlerden

değil.Örneğin erkek çocukları arasında

Amerikan traşı denilen bir kısmın kazınıp

bir kısmın bırakıldığı saç kesimleri

vardır.Kızlar arasında da perçem

bırakarak modeller yapılmaktadır.Her

ikisinin de yanlışlığını ifade eden şu

hadisi bilmek gerekir: "Resûlullah

sallallahu aleyhi ve sellem başın bir

kısmını tıraş edip bir kısmının (perçem

olarak) bırakılmasını yasakladı." (Buhârî,

Libâs 72; Müslim, Libâs 72, 113)

Sonsuz Güzelliğin Peşinde Olmak

Estetik, yalnız dış görünüme ait bir

kavram olarak değil, aynı zamanda bir

tecrübenin yansıması olarak karşımıza

çıktığında kalıcılık sağlar.Örneğin duyuş,

seziş ve kavrayış estetik tecrübeyi

oluşturur diyor Turan Koç.Güzel

olabilmesi için bir şeyin kaynağını

Allah’tan alması O’nu hatırlatması

gerekir.Örneğin Osmanlı kültürüne ait

öğelerin her biri kalıcı olmuş, sanat eseri

hükmüne geçmiştir.Osmanlıda kitap

ciltlerinden, evlere, çarşılara, mezar

taşlarına , kullanılan eşyalara kadar sanat

olmayan hiçbir iş yoktur.Kişiler bedensel

güzellik ve çekicilikleri ile değil, ortaya

koydukları eserlerle,yetiştirdikleri

dehalarla ve toplumsal bir ahlak güzelliği

ile anılmışlardı.O devir, her yapılanın

Allah için ve O’nu anlatmak için yapıldığı

bir devirdi.İhsan , yani Allah’ı görüyor gibi

yaşamak esas kabul edilmişti.O zaman her

iş, Allah’ın terazisine konulup, oradan

geçebilecek kadar güzeli bulmayı

hedefliyordu.Bizlerin de bütün

güzelliklerin Allah’ın cemalinin yansıması

olduğunun bilincine vararak bir yaşam

tesis etmemiz, Müslümanlığımızın

güzelliğinden olacaktır.

Turan Koç’un deyimiyle ‘’Kulluk, gerçek

güzelliğin bilincinde olmak, güzel olanı

ortaya koymakla bir yerde aynı anlama

gelir.’’Öyleyse güzellik arıyor isek, her iş

ve amelde ahlak ve davranışta da güzeli

ortaya koymak, sonsuz güzelliğin peşinde

olmak, yapılacak en akıllıca iş olsa

gerektir.Bu meyanda takipçisi olduğunuz

kişilerin iç ve dışı itibari ile Hak katında da

güzel kabul edilip edilmediğine dikkat

edin; idrak ve şuuru bir kenara

bırakmayın, sonsuz güzelliğin peşine

düşün..

’Kulluk, gerçek güzelliğin

bilincinde olmak, güzel olanı

ortaya koymakla bir yerde aynı

anlama gelir.

Page 27: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[ASLI ERDUL] GÜLHANELER

RUH VE BEDEN AHENGİ İLE ORUÇ

TUTABİLMEK amazan-ı Şerif’in gölgesi üzerimize

düştü, hamdolsun. Rabbimizin bol

bol lutfundan, rahmetinden

sunduğu , on bir ayın sultanı olan

bir kutlu mevsim. Ramazan Ayı,

Peygamber sünnetine ittiba edilerek

yaşandığında; her vaktinde nafile bir

ibadetin olduğu, her anın bir çeşit de

imsakının olduğu, bedenin aç kalarak

azaların da haramdan sakınarak , vucut

ikliminin ahenge kavuştuğu disiplin

ayıdır.Bu ayın sahuru, teravihi, Kur’an

tilaveti, Kadir Gecesi, itikafı, fitresi

kendine özeldir.Ramazan,bu özel ibadet

terkipleri uygulandığında, ruha bedene

manevi- maddi bir detoks gibidir.

R

Page 28: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[ASLI ERDUL] GÜLHANELER

Mümin için hem arınma fırsatı olan, hem

de sadakatinin imtihan edildiği bu ay

konusunda Efendimiz , “Ramazan’a

erişip de günahlarından-kirlerinden

arınmadan çıkana yazıklar

olsun” duasına “Amin” demiş ve bizlere

Ramazanın ciddiyetini ikaz etmiştir.

Esasen O’nun (s.a.v) amin dediği bu dua

ile şehirlerin bilboardlarını süslemeliyiz;

belki böylece millet olarak bu aya ne

derecede dikkatimizi, himmetimizi

yoğunlaştırmamız gerektiğine yeterince

kulak verebiliriz.

Oruç tut sıhhat bul ifadesini çoğumuz

biliriz.Yalnız bu sıhhati oruç tutarak ,hem

ruhen hem bedenen bulacağımızı da

bilmek gerekir. Oruç tutmak, yalnızca aç

ve susuz kalmak demek değildir.Oruç had

bilmedir, kişiyi sen de sen ben de ben

vehminden kurtaran bir ibadettir. Oruç

terk edilen şeyler yönüyle, Allah’tan

başkasının bilemeyeceği gizli

amellerdendir.Bu nedenle Kudsi bir

hadiste şöyle buyrulmuştur:’’Oruç benim

içindir, onun mükafatını ben vereceğim’’.

Beden ve Ruh Ahengi İçinde Oruç

Tutmak Ne Demektir?

‘’Orucun manen faydalı olabilmesi için

beden ve ruh ahengi içinde tutulması

lazımdır.Yani maddi beden oruç tutarken

kalp, nefis ve diğer azalar da oruç tutmalı,

her türlü haram ve mekruhtan uzak

durmalıdır.Oruçtan maksat da zaten

manen yükselerek , Allah’ın emir ve

yasakları karşısında hassasiyet

kazanmaktır.Bu sebeple oruçlunun yalan,

iftira, gıybet, söz taşıma gibi

davranışlardan, küfür ve lanet gibi kötü

sözlerden , kavgadan her türlü kötü fiil ve

günahtan şiddetle sakınması

gerekir.’’(Efendimizden (s.a.v) Hayat

Ölçüleri,Murat Kaya).

Açlıktaki Hikmet

‘’Tokluk , nefsin içinde şeytanın gelip gidip

sulandığı bir nehir

durumundadır…Boğazının yolunu açıp

arzuladığı bütün leziz yemekleri yiyerek,

karın doyduğu zaman, şerre alet olacak

azalar yeşerir; canlanır ve şeytanın

istediği gibi tasarruf etmesine imkan

hazırlamış olur. (Avarifü’Mearif,Şihabüddin

Sühreverdi).Rehavet basması denildiğinde

’’Miden dolduğu zaman fikir

uyur, hikmetin dili tutulur,

azalar ibadetten geri kalır

Page 29: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[ASLI ERDUL] GÜLHANELER

,bu halin açlıkta mümkün olmadığını

biliriz.Açlık ibadete engel teşkil etmez,

ancak çok yemek uyku halini bastırır,

ibadet neşesini söndürür ,hatta ibadete

karşı ilgisizlik ve gevşeklik verir.Lokman

(a.s) oğluna :’’Miden dolduğu zaman

fikir uyur, hikmetin dili tutulur, azalar

ibadetten geri kalır.’’

demiştir.Rasulullah (s.a.) şöyle

buyurmuştur:

’’Ademoğlu karnından daha kötü bir

kab doldurmamıştır.Halbuki insana ,

belini doğrultacak (kadar) birkaç

lokma yemesi yeterlidir.Eğer illa

yemek durumunda ise, bari midenin

üçte birini yemeğe, üçte birini içeceğe,

kalan üçte birini de nefese ayırarak

boş bıraksın.(Tirmizi,

zühd,48,Et’ime,50).

Oruç, Kişiyi Nefsi İle Tanıştırır

Canının istediğini yemek, hoşuna gideni

söylemek, kızdığında bağırmak,

rahatlamak için küfür etmek, kendini

ispat için başkalarını ezmek, laf taşımak,

gönül kırmak,

kibirlenmek,tembellik,yalancılık vs tüm

bu davranışların altındaki kaptana nefs

diyoruz.

Nefs tembelliği sever, kötülüğü yapmak

konusunda aşırı istek ile kişiyi içten

yönlendirir.

Oruç ibadeti nefs ile bizi karşılaştırır.

Yemek ister yiyemez, demek ister

diyemez ;hali kalmamıştır çünkü.Oruç içi

dışı kontrol altına almak ,içimizdeki o

azgını terbiye etmek içindir.

‘’Sufilerin oruçtaki edebleri , zahir ve

batını kontrol altına almak , nefsi yeme

içmeden alıkoyduğu gibi , azaları da

günahlardan alıkoymak, sonra nefsi geçim

ve diğer dünya meşgalelerine düşmekten

sakındırmaktır.Sufilerin oruçtaki gayeleri

nefsi ezmek ve onu başıboşluktan

kurtarmaktır.Nefis, Allah için bir şeyde,

başı ezilerek zaruret ölçüsünde hareket

ettirilirse , onun tabiatı gereği bu , diğer

hallerine de sirayet eder.

‘’(Avarifü’Mearif,Şihabüddin Sühreverdi)

Ramazan Ayını Coşku İle

Nasıl Geçirebiliriz?

Öncelikle nefs ve şeytanın varlığını bilmeli

düşmanlığını idrak etmeli ‘’Niyet ettim

bu ayı, kendi kurtuluşum

yapmaya’’ diyerek önce kendimizde bir

bilinç uyandırarak

başlayabiliriz.Gündüzleri oruçla

Page 30: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[ASLI ERDUL] GÜLHANELER

değerlendirdiğimiz Ramazan Ayını,

gecelerini de teravih ve teheccüd namazı,

Kur’an tilaveti ve zikirle ihya edebiliriz.

Rasulullah (s.a.v) şu müjdeyi verir:

’’Kim inanarak ve sevabını Allah’tan

umarak Ramazan gecelerini ihya

ederse , geçmiş günahları

affolunur.(Buhari, Teravih, 46) buyurmuştur.

Ayrıca içimizden

istiğfar etmek,salavat çekmek, Allah,

lailahe illlah demek kimsenin

duymayacağı, ancak bizi hayırla meşgul

edecek bir ibadettir.

Evimizde Ramazan panosu yapabiliriz.Bu

panoya Ramazan ayının kıymetini bildiren

hadis-i şerifleri, ayeti kerimeleri

asabiliriz.30 günlük bir tablo yapıp,

teravih namazının her güne ait olan

müjdesini, okuyacağımız Kur’an miktarını,

teheccüd, ve tespih miktarlarını

yazabiliriz.Çocuklarımız, , misafirlerimiz

bu panodan çok şey öğrenebilir.

Hanelerimizde Ramazan Ayına hak ettiği

önem verildiğinde, sayfalarca anlatıp da

çocuklarımıza benimsetemeyeceğimiz

güzel ahlak kaidelerini ,ancak oruç

tutturarak hal ile kolayca anlatabiliriz.

Çocuklara oruç ibadeti ile diğergamlık,

cömertlik, Allah’ın azizliği ve insanın

acizliği, ezanı bekleme, teravih ile namaz

coşkusu , yardımlaşma gibi pek çok ahlakı

onlara yaşatabiliriz.

Ashab-ı kiram Ramazan’ı büyük bir coşku

ve heyecanla yaşar ve bu manevi havayı

evlatlarına da teneffüs ettirirlerdi.Nitekim

Hz Ömer (r.a) Ramazan’da sarhoş olan

birine:

’’Yazıklar olsun sana!Bizim çocuklarımız

bile oruç tutmaktadır demiştir. (Buhari,

Savm, 47)

Niyet ettiğimiz bu kutlu yolda tıpkı tabu

oyunundaki yasaklı kelimeler misali

dikkat edilecek hususları unutmayalım.

Örneğin oruçlu iken kızmayalım orucun

hırsını etraftan almaya çalışmayalım,

ekstra ibadet yapmaya çalışıyor isek bunu

kimseye duyurmayalım.

Rabbimiz ile dost olma tadını

gönüllerimize duyuracak olan bu güzel ayı

gönül hoşluğu karşılamak , mucibince

amel edebilmek , bayrama arınmış bir

şekilde erebilmek hepimize nasip olsun.

Page 31: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[ŞEYMA DOĞAN] DÜNYA HALİ

TESETTÜRÜN

DURAKLARI

üşünün ki bir

otogardasınız elinizde bir

bilet de var, istikametiniz

belli ama gitmiyorsunuz..Zaman geçiyor

tren kaçacak ama yerinizden

kımıldamıyorsunuz.

İşte elinizde ki bilet iman.Eğer

imanınız varsa kulluğun getireceği

sorumluluklara o ilk adımı da atmanız

gerekiyor.Ondan sonrası bir silsile

,sonunun selamet ve saadet olacağı kesin

olan bir yolculuk.Benim yolculuğumda

böyle başladı işte..Benim için ilk adımdan

sonrası namaz oldu.Önce korkuyla

başlayıp sonra ihtiyaç olduğunu

anladığım,bunca zaman vakit kaybettiğimi

fark ettiğim o an,her rekatta yenilendiğim

ödevimi yapmış gibi

rahatladığım,ferahladığım o an.Ana

durakta olduğumu ve istikametin belli

olduğunu anladım.

2.adım kıskanma.Altı delik bir kovayla su

taşımaya çabaladığımı biliyordum ama

enaniyet gözüme duvar gibi inmiş ki

göremedim.Ben ne içindeyim ne dışında

diyerek içeridekileri kıskandığım ama

dışarıya da kaydığım çok an oldu.

3.idrak.Büyük savaşta düşmanın kim

olduğunu anladığım ve onu saf dışı

bırakacak tek şeyin bu yolda daha sağlam

durmak olduğunu anladığım

duraktı.Tesettürlü olmak;Saadetlerin en

büyüğü,ben şimdi özgür oldum dediğim

durak.Çok şükür kavuşturana

diyorum.Tesettürlü olduğumda anladım ki

D

Page 32: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[ŞEYMA DOĞAN] DÜNYA HALİ

caydıracak, sizi yolunuzdan edecek çok şey

var.Özellikle moda denen virüse

yakalandığınızda işiniz çok daha zor. Zaten

modaya uymak yada şöyle söyleyelim;en

yaygın şeyin-yanlışın- moda olduğunu

sanmak en büyük yanlışlardan

biri..Tesettürde akımlar var. İlk önce

pardesüler daraldı,yerine tunik

geldi.Zamanla o büyük başörtüleri gitti

yerine şallar geldi,iğnesiz boyunların

görüldüğü şallar. Bu akımları çıkaran ve

sizi kancasına takan da bir insan evladı

sonuçta,hatırlamak gerek.

Bir takım tesettür dergilerinin de

hanımlara İslami çerçevenin ne olduğunu

değil, göze hoş geleni ve kendilerinin

belirlediği sınırları direttiği çok açık. . Bu

tür yayınlar özellikle genç kızlarımızı

sadece şık bir şekilde giyinmeye teşvik

edebilir, ancak gerisi koca bir boşluk

olur.Daha önce ki sayılarımızda tesettür ile

ilgili algıyı ,olması gereken şekli ve yapılan

yanlışları işlemiştik.Kalbesimyaile’nın

Ocak sayısında Havvanın Kızları

bölümünü incelemenizi tavsiye ediyoruz.

Örtünme nasıl olmalı?

1-) Kadının kıyafeti (el ve yüz dışında)

saçları da içinde alacak şekilde bütün

vücudu örtecek şekilde olmalı

2-) Elbise vucut hatlarını belli etmemeli

,dar olmamalı.(Dar giyinen kadınların

‘giyinik çıplak’ ve cehennemlik olduğunu

Peygamber Efendimiz hadislerinde

belirtmiştir.)

3-)Elbise şeffaf ve ten rengini belli edecek

şekilde olmamalı.

4-) Müslüman kadınların giysisi, kafir

kadınların giysilerine de benzememeli.

Peygamber Efendimiz hadislerinde: "bir

topluluğa benzemeye çalışan kişi,

benzemeye çalıştığı toplumdandır."

Buyurmuştur.

5-)Kibir maksadı taşımamalı.Tesettür

deyince akla gelen birkaç büyük marka var

ve hayrete düşürecek kadar pahalı.’Bu

bilinsin ben ‘sosyetik bir tesettürlüyüm’

demek çok yanlış.Çünkü bir müslümanın

giyimi, başkalarını küçümsemek ve hava

atmak için değil, allah rızasına ve tevazuya

uygun olmalıdır.

6-)Sade olmalı,dikkat çekici olmamalıdır.

7-) Kadından parfüm yada başka hoş koku

gelmemelidir.Baknız,koku zinası.

Yani ;Müslüman kadın, İslâmi bilinçten

kaynaklanmayan moda ve modern asrın

zevklerine göre değil, kendi inançlarına

uygun elbiseleri seçmesi inancının bir

gereğidir. Kadının tesettüre uymasında ki

amaç; Allah'ın rızasını sağlamaktır.

İslâm’da giyimin durumu da "ameller

ancak niyetlere göredir. Herkes yaptığı

niyete göre karşılık görür.." hadîsinde

belirtilen ölçü dahilindedir.Yani bu

dünyaya denenmek için gelen kişiler,

giyimiyle kimi taklit ediyorsa onunla

beraber haşrolunacak, onların safında yer

alacaktır.

Page 33: KalbesimyAile Haziran Sayısı

AMEL DEFTERİ

TERAVİH NAMAZINI BÖYLE BİLİR MİYDİNİZ?

Teravih namazı sünnetlerden sonra nafile namazların en

faziletlisidir.Ramazan-ı Şerif’e mahsus bir sünnet-i müekkededir.Yatsı

namazı kılındıktan sonra vitr namazından evvel kılınır.Hz.Ali (ra)’dan

nakledilen bir rivayete göre Peygamber(sav) Efendimiz’e teravih namazının

faziletinden sorulduğunda,şöyle buyurmuşlardır:“Ramazan-ı Şerif’in ;

Birinci gecesi teravih namazı kılan

kimse ;anasından yeni doğmuş bir

çocuk gibi günahlarından temizlenir.

İkinci gecede mü’min olan anne ve

babasının günahları mağfiret buyurulur.

Üçüncü gecede Arş-ı Ala’dan bir melek nida ederek “amelini halis

yap,geçmiş günahlarını Allah affetti.” buyurulur.

Üçüncü gecede Arş-ı Ala’dan bir

melek nida ederek “amelini halis

yap,geçmiş günahlarını Allah

affetti.” buyurulur.

Dördüncü gecede

Tevrat,Zebur,İncil ve Kur’an’ı

Kerim’i okumuş gibi sevap alır.

Beşinci gecede Allah o kimseye

Mescid-i Haram’da namaz kılmış gibi atiyede(ihsanda) bulunur.

Onuncu gecede, Allah o kimseyi,dünya ve ahrette hayırlı rızık ile rızıklandırır.

Onbirinci gecede, dünyadan

günahsız olarak çıkar.

Onikinci gecede, Kıyamet günü o kimsenin yüzü ayın ondördü gibi parlak olur.

Onüçüncü gecede,Kıyametin korkularından emin olarak

haşrolunur.

Altıncı gecede Beyt-ül Mamuru

tavaf etmiş gibi sevaba nail olur.

Yedinci gecede Musa(as)’a

yetişip de Firavun ve Haman ile

savaşmış gibi sevap alır.

Sekizinci gecede Allah,

İbrahim(as) a verdiğini ihsan eder.

Dokuzuncu gecede, bir

peygamberin ibadeti gibi Allah’a

ibadet etmiş olur.

Page 34: KalbesimyAile Haziran Sayısı

AMEL DEFTERİ

Onsekizinci gecede,bir melek nida edip “Ey Allah’ın kulu!Allah,senden,anne ve babandan razı oldu.”der.

Ondokuzuncu gecede,Allah o kimsenin derecesini,Firdevs Cenneti’ne terfi ettirir.

Yirminci gecede,şehitler ve Salihler sevabı

verilir.

Yirmibirinci gecede,Allah o kimseye cennette nurdan bir ev bina eder.

Yirmiikinci gecede,her türlü gam ve kederden emin olarak haşrolunur.

Ondördüncü gecede,melekler “Teravih kıldı”diyerek şahitlik

ederler.

Onbeşinci gecede,Arş ve Kürsi

melekleri duada bulunurlar.

Onaltıncı gecede,cehennemden kurtulur,cennete gireceğine dair

ber’at verilir.

Onyedinci gecede,Enbiyalar gibi sevap alır.

Yirmiyedinci gecede,kıyamet günü

sıratı yıldırım gibi geçer.

Yirmisekizinci gecede,cennette

onun için bir derece ref olunur.

Yirmidokuzuncu gecede,kabul

olmuş bir hac sevabı verilir.

Otuzuncu gecede ,Allahu Teala, “Ey

kulum!cennetin meyvelerinden ve

Selsebil suyundan ve Havz-ı

Kevser’den istediğin kadar iç! Ben

senin Rabbin ve sen de benim

kulumsun.”buyurur.

Yirmiüçüncü gecede,Allah o

kimseye cennette bir şehir

halkeder.

Yirmidördüncü gecede,duası

müstecap (kabul) olur.

Yirmibeşinci gecede,Allah o

kimseden kabir azabını kaldırır.

Yirmialtıncı gecede,kırk yıllık

ibadet sevabı verilir

Page 35: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[ASLI ERDUL] HELAL OLSUN

ENERJİ İÇECEKLERİ MASUM

DEĞİL azlı içecekler grubunda bir içecek

var ki, günümüzde gençler

arasında son derece yaygınlaşmış

durumda.Enerji içecekleri olarak

adlandırılan bu grup, devamlı

kullanıldığında bağımlılığa sebep

olabiliyor, yan etkilere maruz

kalınabiliyor.Öncelikle bu içecek

grubunun etiketlerinde , diabetikler,

yüksek tansiyonu olanlar, metabolik

G

Page 36: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[ASLI ERDUL] HELAL OLSUN

rahatsızlığı olanlar, böbrek yetmezliği

olanlar, 18 yaş altı kişiler, gebe ve emzikli

kadınlar tarafından tüketimlerinin tavsiye

edilmediği, alkolle birlikte kullanılmaması

gerektiği yönünde birçok uyarının yanı

sıra, spor yaparken tüketilmemesi

gerekliliğine dair bir ifade mevcut.Bu

kadar risk ihtiva eden yapay bir içeceği,

içmeden önce sağlıklı ve helal olup

olmadığı bağlamında araştırma yapmak

gerekir.

Enerji içeceğini farklı kılan

içeriğindeki uyarıcılardır.Bu içeceği

içtiğimiz zaman, vucudumuz

uyarılıyor, uyku kaçıyor kişi kendini

belli bir süre enerjik

hissediyor.Özellikle gençler, sınav

zamanlarında bu içeceği çok

tüketiyorlar.İçeriğinde uyarıcılar,

koruyucular, vitaminler, şeker ,bitki

özütleri, renklendiriciler, asitler,

aromalar ve karbondioksit mevcut.

Enerji İçecekleri Zararlı Mı?

‘’Miami Üniversitesi tarafından

yapılan yeni bir araştırma enerji

içeceklerinin ciddi kalp ritim

bozuklularından havale, felç ve hatta

ölüme kadar gidebilen zararları olduğunu

bir kez daha ortaya koydu.Pediatrics isimli

tıp dergisinde yayınlanan araştırmaya

göre Amerikalı gençler her gün ortalama

olarak 60-70 miligram kafein tüketiyorlar;

bunlar içinde günde 800 miligrama kadar

ulaşanlar da var. Kafeinin çoğu gazlı

içeceklerden alınıyor ama enerji içecekleri

giderek daha çok rağbet görüyor.Amerika’

da 2007 senesinde 5.448 kişide saptandığı

bildirilen aşırı miktarda kafein alımına

bağlı zehirlenmelerin yüzde 46’ sının 19

yaşından küçük çocuklarda görülmüş

olmasına dikkat çekiliyor.’’ (http://ahmetrasimkucukusta.com/2011/02/15/yazi

lar/tip-yazilari/modern-hayat/enerji-icecekleri-

cocuk-ve-gencleri-tehdit-ediyor/)

Enerji İçecekleri Kalbi Tehdit

Ediyor Mu?

‘’2006 ve 2008 senelerinde 6 yaşından

küçük 1200 çocukta kafein zehirlenmesi

bildirilmiş.Adı enerji içecekleri olmakla

beraber, bunların atletik performans,

konsantrasyon ve canlılığı artırdıklarına

ve sağlık üzerine olumlu etkileri olduğuna

dair kanıtlanmış bir etkileri yok.Enerji

içeceklerinin özellikle kalp, böbrek,

karaciğer, şeker ve ruh hastalıkları

olanlarda daha tehlikeli olabileceklerinin

altı çiziliyor.Enerji içeceklerinin spor

sırasında içilmesinin daha tehlikeli olduğu

Page 37: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[ASLI ERDUL] HELAL OLSUN

vurgulanıyor. Kafeinin yoğun egzersiz

sırasında kalbi besleyen koroner

damarlarda kasılmaya yol açarak kalp

krizi ve ölümcül ritim bozukluklarını

tetikleyebileceği bildiriliyor.

Enerji içeceklerinde kafeinle beraber

kullanılan guarana, taurin isimli maddenin

de kalbin daha çok zarar görmesine sebep

olabileceği bildiriliyor.Enerji içeceklerinin

bir başka zararı da yüksek kalori ihtiva

ettikleri için obezite oluşumunu

kolaylaştırmaları. Enerji içecekleri tüketen

çocuk ve gençlerin daha az su ve süt

içmeleri ise bunların gelişimleri için

gerekli olan mineral ve proteinlerinden

mahrum kalmaları sonucunu

doğuruyor.Almanya’ da yapılan

araştırmalar enerji içeceklerinin karaciğer

hasarı, böbrek yetersizliği, solunum

hastalıkları, ajitasyon, havale, tansiyon

yüksekliği ve kalp ritim bozukluklarına

yol açabileceklerini gösteriyor.’’ (http://ahmetrasimkucukusta.com/2011/02/15/yazi

lar/tip-yazilari/modern-hayat/enerji-icecekleri-

cocuk-ve-gencleri-tehdit-ediyor/)

Bu içecekler Danimarka ve Fransa’da

yasaklanmıştır.

Enerji İçecekleri Helal Midir?

Enerji içeceklerini değerlendiren

Tüketiciler Birliği Konya Şubesi Yönetim

Kurulu Üyesi Ayhan TEKİN’in şöyle bir

açıklaması mevcuttur: “Enerji içecekleri

olarak bilinen içecekte alkol ve yüksek

oranda kafein var. Alkol tüketmeyen

birçok mütedeyyin tüketici tarafından da

bilmeden tüketilen bu içeceklerin alkol

içermesi ve bunun bugüne kadar

açıklanmamış olması büyük bir hak

ihlalidir. İlgili teblliğin 5. maddesinin e

fıkrası “e-) Alkol miktarı hacmen % 0.05

den fazla olmamalıdır denilmektedir.”

Yine helallik açısından aromalarda ve bitki

özütlerinde de etil alkol

bulunabilir.Aromalar alkollü bir karışım

içinde saklanmaktadır ."Çoğu sarhoşluk

veren şeyin azı da haramdır." (Ebu Davud,

Eşribe, 5: Tirmizi, Eşribe, 3). Hadis-i şerifi alkol

ihtiva eden içecek veya gıdalardan uzak

durulması gerektiği hususunda bizi ikaz

etmektedir.

Sağlığa zararı olabilecek unsurlar ihtiva

eden ve içeriğinde alkol bulunan bu tür

içeceklerin hakkında araştırma

yapılmadan tüketilmesi maddi manevi pek

çok hasarla sonuçlanabilir.Çocuklarımızın

bu tür içecekleri kullanmalarını önlemek

için ebeveynler olarak bilgi sahibi olmalı

ve zamanında müdahale

etmeliyiz.Evlerimizde Osmanlı şıralarını ,

şerbetlerini hoşaflarını, pişirerek

çocukları sağlıklı olana yönlendirme ve

sevdirme konusunda gayretli olmalıyız.

Page 38: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[SATI YILDIZ] RABBANİ MEKTUPLAR

Yaradan’ın adıyla ,

Sırrımın dostu;

Soru : “ İbadetlerimizin , imanı nasıl

etkilediğini anlatabilir misiniz.”

Sevgili kardeşim , her şeyden önce

ibadetten maksat, yakine ulaşmaktır.

Yakin Türkçedeki yakın kelimesinden

farklıdır biliyorsun.Yakin, kat’i bilgi

demektir.

O bilgi şüphe, tereddüt ve zayıflıktan

uzaktır ..Hiçbir tesirden sarsılmayacak

kadar kuvvetli bilgidir.

“Ve sana yakin (ölüm) gelinceye kadar

Rabbine ibadet et.”..(Hicr 99) emri

ibadetlerin bizi bir kıvama getirmesi

gerektiğini vurguluyor.

İnsanın yaradılışındaki maksat, kendisine

emredilen ibadetleri yerine

getirmektir.İbadetlerin edasından maksat

ise iman hakikati olan yakini elde

etmektir.

İman, amentü’deki altı esası tasdik

etmektir ve bu tasdik ettiğimiz hususların

her birinde yakini elde etmek kulluk

noktasıdır..

“Ve yakin gelinceye kadar Rabbine ibadet

et.” Emri ibadetlerin neticesinde yakine

ulaşmak için Rabbine kulluk et ve o hal

üzere kalabilmek için de Rabbine kulluk et

mesajını içermektedir.Yakine varamamış

ibadet, imanın suretidir !

İman edildikten sonra amel ile ibadet ile o

iman takviye edilmeli, bu şekilde yapılan

ibadetler de yakin noktasını yakalayana

kadar hassasiyetle yerine getirilmelidir.

Yine Nisa suresi 136.ayeti kerime “Ey

iman edenler…” diye başlıyor.Yani “Ey

şeklen iman edenler,emredilen ibadet

vazifelerini orada takılıp kalmadan başka

yüksek bir makama taşıyın deniliyor

adeta.

Peki yakin derecesinde ne

olur?Amentü’nün tadına varılır.Allah’ın

varlığını, birliğini, meleklerinin

varlığını,kaza ve kaderin Allah’tan

olduğunu,

Page 39: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[SATI YILDIZ] RABBANİ MEKTUPLAR

ve her fiilimizin hesabını vereceğimiz bir günün olduğunu idrak etmek, her an

Yaratıcı’mızın bize şah damarımızdan daha yakın olduğunu hissetmek aşkımızı,

muhabbetimizi artırır.

“Kim izzet istediyse, işte izzet tamamen Allah’a aittir. Güzel

kelimeler (sözler), O’na erişir. Onu, salih amel (nefs tezkiyesi) yükseltir.

Kötülüklerle tuzak kuranlar; onlar için şiddetli azap vardır. Ve onların tuzakları

boşa gider.”(Fatır 10)

Bu tanışma, bu muhabbet doğru bir Allah-kul ilişkisi geliştirir.Bu şekilde koordinatları

doğru belirlenmiş bir diyalog içerisinde emirler seve seve yapılır, yasaklardan kaçınmak

oldukça kolay bir hal alır.

Bazı emirlerin hafife alınması, nefsin arzu ve isteklerine karşı koyarken zorlanılması hep

bu yakini yakalayamamaktandır.

İman, ibadete götürmeli, ibadet ise hiçbir etkinin bozamayacağı bir saygı, ta’zim, aşk ve

muhabbet içeren dostluğa götürmelidir.

Kulun yakalaması gereken , bu sarsılmaz diyalogu kurabilmektir.

Selametle kal kardeşim. İstanbul 2015

Page 40: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[HALİME YAĞMUR] KISSA KISA

Bizzat Şeytan Uğraşıyor

Bir Ramazan günü Abdulkadir Geylani Hazretleri dostları bir çölden

geçiyorlardı. Hava oldukça sıcaktı. Tuttukları oruçtan dolayı açlık onların

takatini kesmiş ve onları halsiz bırakmıştı. Buna rağmen, yollarına devam

ediyorlardı. Bu sırada karşılarında bir ışık belirdi ve onlara şöyle seslendi:

-Ben sizin rabbinizim Ramazan'da yemek içmek size haramdır. Ama şimdi size

helal kıldım. Yiyiniz içiniz.

Bu ilginç durum karşısında heyecana kapılan bazıları, hemen su kaplarına ve

yiyeceğe el attılar. Tam bu sırada Abdulkadir Geylani hazretleri dostlarını

uyardı:

-Sakın oruçlarınızı açmayın!

Sonra sesin geldiği tarafa dönüp:

- "Euzu billahi mine'ş-şeytani'r-racim. Euzu billahimine şerri zalike" kovulmuş

şeytandan Allaha sığınırım.

Bu görünen şeyin zararından Allaha sığınırım, der demez nur görünen şey bir

anda kapkara kesildi! Şeytan kendisini süslü göstererek onları aldatmaya

yeltenmiş ama oyunu çabucak ortaya çıkmıştı.

Gıybet Dinledim Orucum Bozuldu

Allah dostlarının orucu akşama kadar sadece aç kalmak değildir. Onlar orucu

kendini değil haram ve mekruhlara onlar kendini şüpheli olan şeylere karşı

bile kendini kapatmaktır. Onların derdi sadece akşama kadar aç kalmak değil,

tuttukları oruçla Rıza-i ilahiye kavuşmaktır. Onlar için yılın her ayı ramazan

ayı gibi yaşıyorlardı. Sürekli oruç tutardı.

Bir gün oruçlu iken yanında Hindistan sultanı çekiştirilip, gıybeti yapılınca;

Dehlevi hazretleri;

"Eyvah orucum bozuldu" dedi.

Yanındakiler; "ama efendim gıybet yapan siz değildiniz" deyince;

"Gıybeti yapan da dinleyende ortaktır." hadisi şerifi ile karşılık verdi.

Page 41: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[SATI YILDIZ] SAĞLIĞA DAİR

YEŞİL, NARİN, FAYDALI: TERE

emeklerin yanında, salatalara

kattığımız tadı farklı, kendi narin

bir yeşilliğin faydaları üzerinde

duruyoruz bu ay.Tere.Tere kür olarak da

yapılması tavsiye edilmiş değerli bir

bitki.Günümüzün pek çok rahatsızlıklarına

karşı önleyici bir kimyası mevcut.Tere

hakkındaki araştırmaları içeren iki

kaynaktan yararlanarak bu sebzenin

faydalarını paylaşmaya çalışalım.

Tereyi sağlık açısından önemli kılan

şüphesiz içerdiği değerli vitaminler ve

minerallerdir. Tere yoğun miktarda linolik

yağ asitlerinin yanında folik asit, demir,

kalsiyum C,E ve A vitaminleri

içermektedir. Tohumları protein ve folat

deposudur.

Y

Page 42: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[SATI YILDIZ] SAĞLIĞA DAİR

Tere tohumu kanser

hastalıklarına neden

olan serbest

radikallere karşı

etkili antioksidanlar

içermektedir

Terenin Kadın Hastalıklarına

Faydaları: Terenin içerdiği mineraller

kadınların adet döngüsüne yardımcı

olabilir. Adet bozukluklarını girebilir.

Bunun yanında bebek emziren annelerin

sür artışını sağlar, çünkü tere yüksek

derecede demir ve protein içermektedir.

Genelde tere doğumdan sonra annelere

tavsiye edilir.

Tere Sindirim Sistemi İçin

Faydalıdır: Tere kan arındırır ve bu

sayesinde iştah açıcı özelliği vardır.

Laksatif ve müshil olarak kabızlık

sırasında kullanılır, kabızlık sorunlarını

kısa sürede giderme özelliği vardır.

Terenin tohumları suda kaynatılarak

inceltilir ve bu şekilde tüketilir. Bağırsak

hareketine katıda bulunur. Bağırsakların

temizlenmesini sağlar. Böylece aynı

zamanda kilo vermeyi kolaylaştırır.

Tere Solunum Yoları Sağlığına

İyi Gelir: Tere tohumu aynı zamanda

çiğnenerek tüketilebilir. Bu uygulama

öksürük, baş ağrısı, astım ve bronşit

tedavilerinde kullanılabilir. Nefes açıcı

özelliği vardır. Hafif nefes daralma

sorunlarını ortadan kaldırabilir. Özellikle

astım hastalığından kaynaklanan şiddetli

öksürükleri azaltabilir.

Tere Kansızlığa İyi Gelir: Tere

düzenli olarak tüketildiğinde anemi

hastalığını hafifletebilir. Kan yapıcı

özelliği vardır. Demir açısından zengin

olan tere tohumu hemoglobin düzeyini de

arttırabilir.Bu özelliği aynı zamanda demir

eksikliğinden kaynaklanan kemik

hastalıkları, saç dökülmeleri ve kırılgan

tırnak yapılarının ortadan kalkmasına

yardımcı olabilir.

Tere Kansere Yakalanma Riskini

Azaltır: . Bu antioksidan özelliğinden

dolayı doğal olarak dokularda kanser

hücrelerinin verdiği zararlı etkileri

ortadan kaldırabilir veya kanser

hücrelerinin yıkıcı etkilerini azaltabilir.

Tere Göz Sağlığını Korur: Özellikle

tere otunun içerdiği bol miktardaki A

vitamini göz sağlığı için önemlidir.

Tere Sigaranın Zararlarını

Azaltır: Bu konuyla lakalı son

zamanlarda yapılan araştırmalar sigaranın

ciğerlerde ve dokularda meydana getirdiği

hasarları azalttığını ortaya koymuştur.

Tere İdrar Söktürücüdür,

Böbrek Sağlığını Korur: Terenin

Page 43: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[SATI YILDIZ] SAĞLIĞA DAİR

diğer bir özelliği de çok etkili bir idrar

söktürücü olmasıdır. Bunun dışında

böbrek sağlığını korumaya yardımcı olur.

Böbreklerde yaş oluşmasına izin

vermediği gibi, bağırsak kurtlarının

dökülmesine yardımcı olabilir.

( http://www.faydalarizararlari.com/terenin-

faydalari/ sitesinden derlenmiştir)

Kürleri Uygulamadan Önce

Dikkat Edilmesi Gereken

Hususlar

Tere otunu satın

alırken mutlaka

dikkat edilmesi

gereken nokta, taze

olması ve

kesinliklede

sararmamış

olmasıdır. Yaprakları

sararmış olan tere

zehirli maddeler

içermektedir.

Depresyon tedavisinde ıspanakla beraber

kullanılan terenin taze ve yapraklarının da

sararmamış olması şarttır. Kurutulmuşu

bu amaçla kullanılmaz. Terenin geniş

spekturumlu etkileri vardır. Onun bu

gücünden faydalanabilmek için mutlaka

tek başına tüketilmesi gerekir. Salatanın

içerisinde veya beraberinde başka bir

besin maddesi tüketildiği takdirde etkisi

büyük oranda kayıp olmaktadır.

Akciğer kanserine yakalanmış hastaların

nefes alma zorluğuna karşı, tere kürü

mükemmel bir yardımcıdır. Kürü

uygulamaya başladıktan kısa bir zaman

sonra daha rahat nefes alırlar ve

rahatlamaya başlarlar.Demire bağlı anemi

şikâyetiniz varsa, öğünlerinizde tere

tüketebilirsiniz. Kendi grubunda demiri en

zengin olarak içeren bitkidir. İltihaplı

romatizma şikâyeti olanlara da

yardımcıdır. İyi huylu prostat büyümesine

bağlı olarak şikâyetiniz varsa, ayda bir kez

beş gün boyunca tere kürü uygulamak

mükemmel bir yardımcıdır.

Potasyum bakımından zengin besinleri

diyaliz hastaları ve

böbrek yetmezliği

şikâyeti olanların

tüketmemesi gerekir.

Bu nedenle diyaliz

hastalarının ve

böbrek yetmezliği

şikâyeti olanların

tere tüketiminden

uzak durmaları

gerekir.

Tere kürü

Beş gün boyunca kahvaltıdan bir saat

sonra ve öğle yemeğinden yine bir saat

sonra her defasında onbeş-yirmi adet tere

saplı olarak tüketilir. Arzu edilirse,

üzerine yarım limon sıkılabilir. Limonun

dışında başka hiçbir şey ilave edilmez.

Şikâyetlerin durumuna göre dönem

dönem uygulanabilir.

Page 44: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[SATI YILDIZ] SAĞLIĞA DAİR

Solunum şikâyeti yaşayan akciğer kanseri

hastaları bu kürü beş gün uygulayıp, üç

gün ara verdikten sonra ikinci bir beş gün

uygulayabilirler.

Sigarayı fazla tüketenlerin veya bronşları

dolmuş olanların uygulayacakları tere

kürü nikotine karşı mükemmel bir

panzehirdir. Terenin, çiğ olarak

tüketilmeden önce mutlaka akan soğuk su

altında çok iyi yıkanması gerekir.

Yıkamadan tüketilmesi halinde üzerinde

bulunan parazitler bazı hastalıklara neden

olabilmektedir. Tere fazlaca tüketildiği

takdirde idrar yaparken yanma yapar. Bu

durum karşısında endişe edilmemelidir.

Kaynamakta olan yarım litre suya onbeş-

onaltı tane tere (yaklaşık bir bağın yarısı)

atılır ve hafif ateşte, ağzı kapalı olarak

sadece üç dakika haşlanır. Soğuması

beklemeden süzülür. Soğuduktan sonra,

aç karnına veya yemeklerden iki saat

sonra sadece haşlanmış suyunun tamamı

içilir. Beş gün, gün atlamadan uygulanır ve

her gün taze olarak hazırlanır. İkinci ve

üçüncü günden sonra bol miktarda

balgam söktüğünüzü ve bronşlarınızın

açıldığını hayretle gözlemeniz mümkün

olabilecektir.

Sigara tiryakilerine dönem dönem bu kürü

uygulamalarını tavsiye ederim. Tere

otunun üç dakikalık haşlama suyunun

içimi pek kolay olmayabilir. Haşlama

suyunu içmekte zorlanıldığı takdirde,

yanında başka hiçbir şey yemeden aç

karnına veya yemeklerden en az iki saat

sonra onbeş-onaltı tane taze tereyi çiğ

olarak üzerine hiç bir şey ilave (tuz, limon

vb.) etmeden de tüketilebilir. Aynı şekilde

beş gün (gün atlamadan) uygulanır.

'Bronşlarım dolmuş' diye şikâyeti olanlara

da tere kürünü tavsiye ederim.

Not: Hekiminizin verdiği ilaçlar varsa

mutlaka kullanınız. Buradaki uygulamayı

bir destekleyici olarak kullanınız.

Öncelikle, bilmeniz gereken kullanacağınız

bitkiye karşı alerjinizin olup olmadığıdır.

Bu konuda hekiminizin görüşünü alınız.

Hekime gitmeden ve teşhis koydurmadan

şikâyetiniz ne olursa olsun, burada ki

bilgilerle kendi kendinizi tedavi etmeye

kalkışmayınız. Hamile bayanların,

hamileliklerinin ilk dört ayında tereden

uzak durmalarını tavsiye ederim.

(http://www.profsaracoglu.com/balgam-

sokturucu-amfizem-kolesterol-dusurucuakciger-

kanserine-karsi-kanser-hastalarina-

yardimci.xhtm sitesinden derlenmiştir.)

Page 45: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[ŞEYMA DOĞAN] DÜNYA HALİ

HAYATIN SATIR

ARALARI:MODERN

ZAMANDA KENDİNİ

BULMAK rof.Dr .Mahmud Erol Kılıç’ın

mayıs 2013 te Sufi

Yayınlarından basılan

kitabını okuma fırsatı buldum.

Modern zamanının en önemli

problemlerinden biri:Kim olmak.Özgün ve

sufi bakış açısıyla merkeze insanı alarak

bu problemin önemini anlatıyor yazar.

"Modern insan kalbinden sürgün

insandır, kalp gözü olmayan. Madde ile

mana arasında makas açan modernizm,

insanı tek kanatlı bir varlık kılıyor."

"Okullarda matematiği ve fiziği

verebilirsiniz; peki cesaret, fedakârlık,

adalet, muhabbet, hürmet nereden

öğrenilecek? Hayat bir bütün; matematik

ve fiziği içerdiği gibi, daha birçok şeyi de

içine alıyor. Hayatın bir kısmı öğrenilerek

bütünlüğü karşılanabilir mi?"

"Hasta sadece bir müşteri şimdilerde;

ölümcül hastalıklar, daha çok kazanmanın

imkânı olarak görülüyor. Hastalık, sonra

bu hastalığa ilaç üreten bir endüstriden

bahsediliyor."

Üç bölüme ayrılan kitabın ilk bölümü

"Kendini Bulmak". Kaybolan denge ve

çağdaş insan, değerler erozyonu, insanın

öğrenci hâli, insanın kendine yolculuğu,

tasavvufî düşüncenin imkânları, sufî dili,

aşk: kâğıda yazıl(a)mayan, musiki

yanımız, dostluğun metafiziği, yitik kimlik

olarak derviş, anlam katmanları, "İki

Anneden Süt Emdik" bu bölümün

makalelerini oluşturuyor. Bu bölümün

özeti İbn Arabî üstadın "Var oluşun yok

oluşundadır", Aziz Mahmud

Hüdayî hazretlerinin "Hoştur bana Senden

gelen / ya gonca gül yahut diken"

sözleridir.

P

Page 46: KalbesimyAile Haziran Sayısı

[ŞEYMA DOĞAN] DÜNYA HALİ

İkinci bölüm "Modern Zamanlar" adında. Bir hayat tarzı olarak moda, televizyon (ve

sinema) ne yapmak istiyor, bizim aile, doğum ve ölüm arasında, Kerbela, ah..., nevruzu

karşılamak, kurbanın hatırlattığı, İslam peygamberi olarak Hz. İsa ve Arap Bahar'nın

gösterdiği başlıklı konular bu bölümün makaleleri.

Mahmud Erol Kılıç ayetleri ve hadisleri zihinlerden hiç çıkarmadan gerçekleşecek bir

yaşayış içinde şunları söylüyor: "Her gün yeni bir gündür, dolayısıyla yeni şeyler söylemeli.

İnsanın iki günü eşit olmamalı, manevi bir tekâmül içinde günler geçirmeli. Doğanın yeni

elbiselerle görünmesi gibi insan da diri ve taze bir kalple hayata gitmeli."

Son bölüme "Anadolu'nun Ruhu" adını veren yazar, son sözünü en sağlam yerden

söylüyor. Hz. Mevlâna'nın zaviyesi, Yunus Emre çizgisi ve Niyazî-i Mısrî'nin söylediği

başlıklarıyla hepimizin kafasına birer birer kendi toprağımızın nurlarını atıyor.

"Anadolu'daki farklılıklar "bütün"de yer bulabiliyor. "Birlikte çokluk" (kesret der vahdet)

demişler arifler bu esasa. Yeniden birleşebiliriz." diyerek yazar aslında kitabının çağrısını

da yapmış oluyor.

"Hayatın Satır Araları" modern zamanda kendini arayan ama bir türlü bulamayan, bulacağı

yeri de hiç bilmeyen insanlara başlangıç ilacı.

Page 47: KalbesimyAile Haziran Sayısı