KADIN filozoflar 09.03.2013
-
Upload
basak-arpacioglu -
Category
Education
-
view
5.498 -
download
20
description
Transcript of KADIN filozoflar 09.03.2013
BİLGELİK YOLCULUĞUNDA KADIN FİLOZOFLAR
Anna Maria von Schumann, Agnes, Arete, Arignote, Axiothea, Ayn Rand,
Casandra Fedele, Catharina Bassi,
Claire Demar, Constance Naden, Cristine de Pizan,
Damo, Delia Steinberg Guzman, Diotima, Dorothea Cristiane Erwleben, Dorothea Schlözer,
Emilie Marquise du Chatelet,
Flora Tristan,
Germaine de Stael, Gertrrud die Grosse von Helfta, Ginevra Nogarola,
Hannah Arendt, Harriet Hardy Taylor-Mill, Hedwig Bender, Heller, Hildegard von Bingen,
Hipparchia, Helena Petrovna Blavatsky,
Isotta Nogarola,İskenderiyeli Hypatia, Ioanna Kuçuradi, Jean D’arc
Katharina von Sieena, Kimya Hatun
Lais, Lasthenia, Laura Cereta, Laura MaIria, Leontion, Leydi Anne Conway,
Luc Irigaray,
Margaret Cavendish, Margaret Mead, Mechthild von Magdeburg,
Mechthild von Hackeborn, Miletli Aspasia, Maria Gaetana Agnesi, Marie Le Jars de Gournay,
Mary Astell, Mary Daly, Mary Wollsttonecraft, Moderata Fonte, Myia,
Nur-u Nisa İnayet Han (Nora Baker) , Nene Hatun
Olympe de Gouges, Olympia Fulvia Morata,
Periktyone, Phintys,
Rosa Luxemburg Rosa Mayreder,
Sabiha Gökçen, Sarah Kofman, Simone de Beauvoir, Sophie Germain,
Theano, Theemista, Timycha,
Tullia d'Aragona, Teresa von Avila (de Jesus),
Yeporin.
Antik Çağ
KROTON
(Güney İtalya) M.Ö.582-500
Pisagor’un öğrencisi ve eşidir. Beş çocuk annesi idi. Pisagor’un ölümünden sonra
okulun yönetimini üstlendi. Ağırbaşlı ve ölçülü bir yaşam
tarzını benimsedi. İnsan, canlı olan evrenin bir
parçasıdır. Kız öğrencisi çoktu onlara felsefi
olan eğitimin yanı sıra kadın olarak ahlaki bir yaşam sürmeleri için gerekli olan bilgileri de veriyordu.
Phytagoras’ın öğretisi temelde ahlaklı bir yaşam sürme, saflık, sessizlik ( konuşmada ölçülük ), yemeklerde ölçülülük gibi pratik öğütler içeriyordu.
Ayrıca diğer Presokratikler gibi Arkhe ( öz )problemine eğiliyor ve bunun ateş olduğunu ileri sürüyordu. O dönemde güneş merkezli bir yaşam olduğunu ve çevresinde 10 gezegen olduğunu söylemiş, matematiğin ve sayıların önemi üzerinde durmuştu.
Pek çok hanım okulda öğrenciydi.
Pitagorasçılar ahlak ve ölçülülükleriyle tanınır ve hemen ayırt edilirlerdi.
Okula öğrenci alırken çok seçici davranıyordu.
Öğrenci alınmayı isteyip uygun görülmeyen bir kişi ve bazı kıskançlıklar sebebiyle bir çok Pitagorasçı öldürülmüş, okul yıkılmıştır.
Bunun üzerine Theano okulun başına geçmiş, okulun öğretileri onun sayesinde ayakta kalmış ve hatta İskenderiye’ye kadar yayılmıştır.
Hanımlara ahlaki öğütler veriyor ve çocukların şımartılmadan iyi bir şekilde eğitilmesini söylüyordu.
Kıskançlığı yatıştırıp yumuşatmayı, sabır ve dayanaklılığı öğütlüyordu.
Aynı zamanda hastalıklarla ilgili de bilgisi vardı ve doğum gibi konularda yardımcı oluyordu.
Sokrates onun çok iyi bir felsefe ve retorik hocası olduğunu söyler, ona akıl danışır ve öğrencilerini ona gönderirdi.
Atina’da bir kültür merkezi açmıştır.
Aspasia’ nın nutukları felsefeyi kamusal alana taşıyor ve ona vücud veriyordu.
M.Ö. 460-401
Aspasia çok iyi eğitim görmüş, Axiochus'un kızıydı. Yirmi yaşlarında nedeni bilinmemekle birlikte, Atina’ya gelir ve kendinden 30 yaş büyük olan Perikles'i tanıyıp evlenir.
Xenephon, "Sokrates'den Anılar" adlı yapıtında ondan saygı ile söz eder. Hem hitabet sanatı (retorik) üzerine, hem de çok iyi derecede felsefe bilgisi vardı.
Atina’da ilk defa hem erkeklerin hem de hanımların katıldıkları bir kültür merkezi açmıştır.
Sanatçılar, devlet adamları, Sokrates, Sophokles, Archimedes gibi filozoflar sürekli buraya geliyor, Sokrates öğrencilerine burayı öneriyordu.
İlk kez Atina’da bir kadın felsefi olarak böyle bir adım atmıştı.
Komedi yazarları onunla çokça uğraştılar ancak eşi onu mahkemede savundu ve suçsuz bulundu.
Platon’un Menexenos ve Aischines’in Aspasia diyaloglarında iyilik ve erdem kavramları, hitabet yalancılık mıdır? sorusu merkezinde, konuşturulan ve örnek gösterilen kişidir.
Bilginin pek çok yerde ve biçimde bulunabileceğini öğretmiştir.
Diotima Sokrates’e sevgiyi Öğretmiştir. (bkz. Platon Şölen adlı eseri)
İki dünya vardır der:
Birisi göreli sınırlı diğeri ise ebedidir.
Diotima’yı tarih Sokrates'in hocası bir rahibe olarak yazar.
Diotima insanlara bilginin pek çok yerde ve biçimde bulunabileceğini öğretmiştir. Bazı bilgilere insanlar algılamaları ve duygularıyla ulaşabilirler. Bazı bilgiler ise içgüdüler ve sezilerle edinilir. Ona göre, bazıları ise insanların arasında vardır---sevgi gibi!
Ona göre güzelin ve Hakikatin bilgisi tektir ancak insanlar farklı duyu algılamaları nedeniyle bu tek olanı farklı biçimlerde algılamaktadırlar.
Bu nedenle sonsuz olan yaşam içinde insan anlayışı ve bilgisi göreli ve sınırlıdır.
Göksel Aşk da bu sınırları genişleten ve hakikatin bilgisine ulaşmada gerekli olan en önemli araçtır.
Platon’un Symposion isimli diyaloğunda Diotima'yı anıtlaştırmıştır. Symposion (şölen) sadece erkeklerin olduğu, yenen yemekten sonra yapılan bir sohbetti. Bu şölene kadınlar katılmazdı. Diotima da bu şölende yoktu ama onun söylemini Sokrates anlatmıştır. Diotima konuşmasına Eros'u ölümlüler (insanlar) ve ölümsüzler (tanrılar) arasındaki bir elçi, aracı olarak tanımlar. Eros, Tanrının insanları güzele, iyiye, hakikate ulaştırmada kullandığı bir güçtür. Eros ile burada kastedilen "güzellik sevgisidir". Hakikat " en güzel" olduğundan, bu ifade Eros'un felsefi özünü en iyi şekilde açıklamaktadır
Diotima çağının çok önemli bir hocası ve kadın filozof olarak tarihte yerini almıştır.
M.Ö. 4.yy. ATİNA
Felsefe, doğa öğretisi ve doğa tarihi eğitimi almıştır.
Ölçüsüzlüğün tüm kötülüklerin
kaynağı olduğunu ifade etmiştir.
Arete, aldığı eğitimin ardından,
uzun yıllar Atina' da dersler vermiştir.
Arete, Kyrene Okulu Kurucusu Aristippos' un kızıdır.
Milattan önce IV. yüzyılda yaşamıştır.
Kyrene Okulu’ndandır .Sokrates’in de öğrencisidir.
Babası sayesinde felsefe, doğa öğretisi ve doğa tarihi de görmüştür. Bunun yanında Aristippos ona en iyi temel ilkeleri de öğretmiştir.
Herşeyden önce ölçülüğün önemini vurgulamıştır. Arete , Grekce erdem demektir. Arete, aldığı eğitimin ardından, uzun yıllar Atina' da dersler vermiştir.
Bir çok yazısı günümüze kadar gelmiştir.
Çok sıkı bir ahlaki hayat sürmesine bunun önemini ifade etmesine rağmen, duyu nesnelerinin sadece bilinebileceğini ifade eden Kyrene Öğretisinin yoz bir zevkçiliğe düşmesini engelleyememiştir.
Sanıldığına göre 77 yaşında ölmüştür. Ünü çok uzaklara değin yayılan filozofun mezar taşında Hellas' in ışığı yazısı kıymetli taşlarla işlenmiştir. Etkisi uzun yıllar silinmeyen Arete'nin babasının ölümünün ardından, bilgilerini oğluna aktarmış ve o da Kyrene Öğretisini sistemleştirmiştir.
ESERLERİ :
- Sokratik Hayat
- Çocukların Disiplin Altına Alınması Üzerine
- Atinalıların Savaşı Üzerine
- Kadınların Mutsuzluğu Üzerine
- Olimpos Dağı’nın Mucizeleri Üzerine
- Arılar Üzerine
- Gençliğin Kendini Beğenmişliği Üzerine
- Yaşlılığın Zorlukları Üzerine
Kurucusu Antisthenes olan
Kynik okulundan sayılıyordu. Kynizm, gereksinimsizlik oğretisini temsil eder.
Kynikler içinde en ünlü olanı, isteyerek dilenci hayatını seçen, fıçıda yaşayan Diogenes'tir.
Tragedya ve felsefe konularında kitaplar yazmıştır..
M.Ö. 360-280 TRAKYA
Zamanının geleneksel aile yapisina uyan bir genc kız gibi düşünmediği ve dokuma tezgahlarınınn başına geçmeyi reddettiği, aksine, felsefe çalışmalarına büyük ilgi duyduğu anlatılır.
Hipparchia ve Kinik Crates 326 BC'de evlendiler ve mükemmel bir beraberlik sürdürdüler. Hipperchia eşiyle birlikte, çok popüler bir çift olarak her ziyafete davet edilmis ve her yere birlikte giderek kadın-erkek eşitliğini her zaman sergilemişlerdir. Yaşadıkları dönemde, bir kadının bu tür yerlere gitmesi imkansiz gibi birseydi.
Hipparchia bir filozoftu. Üzerinde çalıştığı konular ve uzman danışmanlık yaptığı alanlar evlilik, hastalıklar, üzüntüüler vve ölen kişilerin ardında kalanların mahrumiyetleriydi.
Bunların yanı sira pek cok tragedya ve felsefi kitaplar yazmıştır. Bu çalışmaları yaparken aynı zamanda sağlıklı bir evlilik sürdürmekte ve kendi oğlunu ve kızını da büyütmekteydi.
İSKENDERİYE M.S. 370 - 413
Yeni Eflatuncu
Felsefe,astronomi ve geometri dersleri veriyordu.
Hıristiyan değildi ve Mısır’ın hristiyanlaştırılma sürecinde tepki gördü.
Trajik son
Ölümü hatırlandı felsefesi unutuldu.
İskenderiye Felsefe Okulu yöneticisi Teon’un kızıdır. İlk öğrenimini babasından almıştır. çalışmalarını Felsefe, Matematik, Geometri ve Astronomi alanlarında yapmıştır.
Plütark’tan da eğitim almıştır.
Okulda Felsefe Platon, Plotinus vs. üzerine dersler vermeye başladığında dönemin karışık yapısı itibariyle kişilerin Hristiyan olmalarını engellediği gerekçesiyle Laodike Piskoposunun yönlendirmesiyle linç edilerek öldürülmüştür.
O dönemde Yeni Platoncu Filozoflar’a genel olarak, büyücülük, cadılık gibi iftiralar atılmaktaydı.
Onun ölümünün ardından İskenderiye Eklektik Okulu ( Philelethianlar) son bulmuştur denebilir.
Eserleri
Diafonto Üzerine Bir Yorumlama (İskenderiye’de yaşamış filozof ve bir matematikçidir )
Astronomi Kitabı
Bergamalı Apollonio’nun konik teorileri üzerine bir yorumlama yazdığı da bilinmektedir.
ORTAÇAĞ
ALMANYA 1098 - 1179
30 yıl bir manastırda yaşadı.. Çeşitli enstrümanlar çalıyor,
beste yapıyordu. 1147 de kendi manastırını
kurdu ve rahibelerinin özel haklara kavuşması için savaş verdi.
Kadının da vaaz gezilerine çıkabileceğini gösterdi. 1165 de 2.manastırına devrim
niteliğinde zengin ailelerin kızlarını aldı.
15.yy.azize ilan edildi.
HILDEGARD VON BINGEN
“Ruhumun derinliklerinde kendim önünde kül ve küllü çamur, rüzgarla savrulan toz zerresi gibiyim.”
Eserleri: Yolları Bil (Scivias) Yararlı Yaşam Üstüne (liber
vitae) İlahi Eserler Kitabı (liber
divinorum operum)
Zamanının inanışları, ailenin 10. çocuğu olması, doğuştan hasta olması ndan dolayı 8 yaşındayken bir kiliseye zekat olarak verilmiştir .
Sistematik ve teorik bir eğitim almamıştı.Buna ramen doğa bilimcisi, biyolog ve bir hekim olarak da isim yapmasını engellememiştir.
En büyük özelliği yaşadığı her şeyi kaleme alıyor olmasıydı.Kilisede sürekli okuyor yazıyor ve araştırmalar yapıyordu.
Çok küçük yaşlardan beri “öngörme" gücü olduğu iddia edilen Hildegard yazılarında 1141 yılında Tanrı’dan bir ilham aldığını ifade etmektedir..
Rahibeliği dünyadan kopma olarak görmemiş, kontemplasyon ile kilise dışındaki hayatı uzlaştırmayı bilmiştir.
Bir çok vaaz gezileri yapmıştır.
Yahudi-Hristiyan geleneklerini ve Phytagoras’ın düşüncelerini 12.yy’a getirmesi önemlidir
Evlilik konusunda çağdaşlarından ayrılır ve evliliğin temelinin eşler arasındaki sevgi olduğunu ifade eder.
Kadınlar ve erkeklerin arasında bir değer farkı olmadığını sadece bazı farklılıklar olduğunu ifade eder.
Erdem öğretisinde sertliği olumlu görmediğini ifade eder.
“ İnsan dünyanın ortasında yer alıyor.O dünyadaki bütün öteki yaratıklardan daha önemlidir.Yapı olarak küçük, ruhunun gücü bakımından çok büyüktür. Başı yukarıya çevrilidir, ayakları sağlam temeller üzerinde. O hem yüksek hem de aşağı şeyleri harekete geçirebilir. Onun bütün yaptıkları Tanrıya dönüktür. Çünkü iki halde de Tanrıya olan saygıyı dile getirir.Tanrıdır insanın bütün yaratıklarda görüp tanıdığı.”
Ayrıca bilim adına dünyaya kazandırdığı pek çok bitkisel ilaç hala kullanılmaktadır.
Müzik dehası ile dünyada adından söz ettirebilen nadir kadınlardan biridir ayrıca. Ordo virtitum (order of the virtues) olarak bilinen çok ünlü oratoryonun bestecisi olan Hildegard bunun yanında pek çok besteye daha imza atmıştır.
1347-1380 İTALYA
•Ailenin 23. çocuğuydu.
•Tanrı’yı sevmek yüceltmek demek
aynı zamanda insanları sevmek
demektir.
•İyi ya da kötü her insanın istenci
özgürdür.
•Onun için susma( discretio)
erdemi iyiyi kötüden ayırt
edebilmek için, aklı kullanabilmek
için çok önemlidir.
Fakir ve çok kalabalık bir ailede doğmuştu.
Annesi ısrarla evlenmesini istiyor, taliplerinin artması için saçını sarıya boyaması ve güzel ve nazik olması yönünde baskı kuruyordu.
Ama o evlenmek istemiyordu.S açını kökünden kestirdi ve evlenmemeye yemin ederek rahibe olmaya karar verdi.
Saflığını korumak için sıkı bir susma yoluna girdi. Bu yıllarda kendisini odasına kapattı. Sadece kiliseye gitmek için dışarı çıktı. Yerde yattı ve çok az yedi. Anlattığına göre demonlar (kötü güçler) o sıralarda ona saldırıyordu o da dua ederek susuyordu.
Bu yalıtılmış, çilecihayat tarzı bir süre sonra yerini başkalarına yardım eden bir hayat tarzına bıraktı. Hastabakıcılık yaptı, hastaneleri ve hapishaneleri ziyaret etti.
Çevresinde bir grup oluştu.Bu grup sonra kilise tarafından tanındı.
Kilisenin resmi görevlisi olarak konferanslar vermek için şehir şehir dolaştı.
Sonrasında politik misyonu başladı.
Kilisenin alçakgönüllü olması, zenginliğini azaltması yönünde bir reform yapması için çaba gösterdi.
XI.Papa Gregor’a ard arda eleştiri mektupları yolladı.
Kiliseyi tehdit eden bölünmeyi engellemeyi kilisenin en önemli ödevi sayıyor sürekli bunun için yazışmalar, çağrılar yapıyordu.
İtalya’nın en büyük mistik kadını okuma yazma bilmiyor, yazılarını sekretere dikte ettiriyordu.
Rahibelere kendini mahrum etmeyi çok abartmamalarını söylüyordu.
İnsanların isteme ve seçme özgürlüğü olduğu söylüyor doğruyu seçebilmek için susma erdemini önemsiyordu.
1365-1429 FRANSA
Düşüncelerini şiirle, özdeyişlerle, tarihi, siyasi ve felsefi yazılarla dile getirdi.
Felsefi Başyapıtı: “Kadınlar Kenti Üstüne”
Eserde “TAÇLI ÜÇ KADIN” Alegorisi
US-ADALET-DÜRÜSTLÜK
Babası Tomaso da Pizzano kralın doktoru ve astroloğu idi.
Ailesiyle birlikte sarayda yaşadı.
Eşinin ölümünün ardından yazmaya başladı.
Ailesine yazılarından kazandığı parayla bakıyordu.
Çok başarılı ancak zor bir hayatın ardından, sığındığı bir manastırda kızının yanında öldü.
Gülromanı’nda kadınların erkekler gibi bilimsel ve felsefi çalışmalar yapabileceğini konu ediniyordu.
Kadınlar Kentinin Kitabı ilk kadın ütopyası’dır ve buradaki karakterler akıl, hak ve adalet ile ütopik bir kentin kurulmasını anlatır.
Bu kitapta da erkeklerin neden kadınlara karşı önyargılı olduklarını her boyutuyla irdeler.
Bu tema üzerinde evlilik, sosyal yaşam, ahlak konuları üzerinde durur.
Kitapları daha yaşarken büyük etki yapmıştı.Bu azminin “erkekliğe zorlanma kaderinin önkoşulu” olduğunu ifade ediyor.
Döneminde ilk kadın yazar olarak kazandığı başarı saygıya değerdir.
Yazıları felsefi açıdan değerlendirilmemiştir.Ancak Hümanist bir çizgide olduğu söylenebilir.
Onun farkı kadınlara baskı yapılmasının kanıtlarının deontolojik ( varlık yapısı ile ilgisiz ) olmasıdır. Yani bu kanıtlar kadının hangi türden olursa olsun , doğasına dayanmamaktadır.
Ortaçağ’da kadının felsefedeki yeri Antik Çağ’dan farklı olarak inanç ekseninde bulunuyordu.
Onları birleştiren inançla bilgi arasındaki sıkı bağ olmuştu.
Bu bağ dogmatik bir inanç sisteminden ziyade bir bütünlük ve birlik fikrine dayanmaktaydı.
Pratik felsefe etik felsefelerinin odak noktasını oluşturur.
AYDINLANMA ÇAĞI
1776-1831 FRANSA
Sistematik bir eğitim almadı.
Çalışmalarını matematik alanında
yaptı.
Matematik ona göre doğada ve
insandaki en mükemmel formu
gösteriyordu.
Hakikat ancak doğanın araştırılması ile
bulunabilir.
“İnsan küçük bir evrendir.Tüm insansal
hatalar henüz bilmemenin sonucudur.”
Fransız Devrimi karmaşasından göreli olarak pek etkilenmedi.
Sistemli bir eğitim almadı ancak Newton ve Euler’i Latince’den okudu.
Ecole Polytechnik öğrencilerinden(Teknik Üniversite) matematik derslerine girebilmek için belge temin etti ve Leblanc takma adıyla profesöre bir çalışma sundu. Bu çalışma büyük övgü aldı yazarının bir kadın olduğu anlaşıldıktan sonra bile çalışma geri verilmedi.
1816 da “Elastiki Düzeylerin Hareketlerinin Hesabında Analiz Kullanılması” yazısıyla Fransız Enstitüsü ödülü aldı.
Kanser olduktan sonra yazdığı “Bilim ve Edebiyat’ın Çağların Kültürlerindeki Durumu Hakkında Genel Düşüncesi” yazısı onu d’Alambert’ten Comte’a kadar uzanan pozitivist gelenek içine yerleştirir.
Uzmanlaşmanın bilimler ve sanatlar arasındaki ayrışmayı hızlandırdığı bir dönemde bunları görüş açısı bakımından yeniden birleştirmeyi dener.
Doğa bilimlerinin ilerlemesiyle insan bilgisinin hakikate ulaşmada ilerleyeceğini düşünür.
Hep yinelenen insansal hayattaki her şeyi bir tek hakikat çatısı altında birleştirmeyi istemektedir.
“İnsan küçük bir evrendir.Eğer evreni daha iyi anlayabilseydik bu zorunlu bir şey olarak görülürdü.Tüm insansal hatalar henüz bilmemenin sonucudur.Tanrı, metafizik, tesadüf doğada bunlara rastlanmaz.Doğa sadece doğa yasalarını ve gerekliliği tanır.”
Matematik bilimlerin hakikatin bilgisini ve bildirilmesini sağlayacağını umut eder çünkü bu alanda dil problemleri yoktur.
Bir şeyden herkes aynı şeyi anlayacaktır ve subjektivite ortadan kalkacaktır.
Matematik hayatın her alanına girdiğinde her şeyde, sanatta, şiirde vs. bir mükemmellik ve iyi ideası ortaya çıkacaktır diye düşünür.
1803-1844 FRANSA
"Sana yemin ederim,
senin için daha iyi bir
dünya yaratmak
uğruna savaşacağım.
Sen ne köle olacaksın,
ne de parya."
* Parya: Toplumsal sınıfların dışında kalanlar.
On yedi yaşındayken, atölyesinde çalıştığı Parisli bir litografla(taş baskıcı) evlendirilmişti.
Kocası Andre Chazal, kumar tutkusu yüzünden borca atmıştı.
İki çocuğu ve karnında bir üçüncüsüyle evden kaçan Flora, üçüncü çocuğu Aline'i daha yirmi iki yaşındayken dünyaya getirmiştir.
"Sana yemin ederim, senin için daha iyi bir dünya yaratmak uğruna savaşacağım. Sen ne köle olacaksın, ne de parya." Tarihin bu dönemi için çok iddialı bir yemindi bu; çünkü: - Her kadın kocasının mülkü sayılıyordu. - Napoleon'un yasalarına göre, boşanma olanaksızdı. - Kadınların okul ya da meslek eğitimi görmeleri olanaksızdı. - Kadınlar, loncalara sokulmuyordu; yani bağımsız olarak çalışmak ve geçimlerini sağlamak olanağından yoksundular.
Eserleri
Bir Paryanın Yolculukları : Bu kitapta bir kentte yalnız yaşayan yabancı kadınların uğradıkları taciz, tehditler ve bunlar için alınması gereken önlemlerden bahsediliyordu. Bu kadınların eşitliği konusundaki ilk tepki olarak ifade edilir.
Londra’da Gezintiler: Bu eserde zengin ve fakir arasındaki derin uçurum ve İngilterenin iç politikaları hakkındadır.Buna göre reformcular, köktenciler, tutucular, Chartist’ler herkesin arasında bir iç savaş olduğunu ifade eder.
Sömürülen işçi sınıfının hayat koşullarını düzeltmek için teorik bilgilerini somut önerilere ve önlemlere dönüştürmek onun için başat amaç oldu.
Ayrıca ezilen sınıfın içersine kadın sorunları da dahil edilmiş, işçi ve kadın hakları savunusu aynı potada dillendirilmişti.
Düşüncelerinin Tarih Felsefesi’ndeki yeri hakkında bir görüş birliği yoktur.
Önemli olan şudur ki; kendi yaşadığı deneyimleri onu kendisiyle ve toplumla derin bir hesaplaşmaya itmiş ve o dönemde bunu bu kadar açıklıkla ve kendi hayatında da örneğini göstererek kimse yapmamıştır.
1831-1891 RUSYA - İNGİLTERE
“Hakikatten daha üstün bir şey yoktur.”
“Ben yeni olan hiç birşey yapmadım. Bir araya koyduğum bütün çiçeklerden hiçbiri bana ait değil; benim olan tek şey bunları birleştiren iptir.” HPB
Dinyeper Nehri yakınlarındaki Ekatorinoslav’da doğdu.
Soylu bir ailenin çocuğuydu.
Babasının görevi gereği sürekli şehir değiştirmeye alışmış bu sayede de değişik insanlar ve kültürler tanımaya erken yaşlarda başlamıştır.
Çocukluktan itibaren bazı özel yeteneklere sahip olması zaman zaman kendisine zorluklar yaşatmış aile içinde alışılagelmiş bir kız çocuğu olmadığından endişelere neden olmuştur.
16 yaşında General Blavatsky ile evlendirildi. Ancak o farklı hayallere sahip bir kişidir ve kaçmak zorunda kalır. Mısır’a, ABD’ye, Hindistan’a, İngiltere’ye, Tibet’e ve daha bir çok yere gider. Tüm hayatı boyunca gittiği her yerden kadim bilgileri toplar ve dünyayı 7 kez dolaşır.
Bu yolculuklardan Tibet’e yaptığı yolculuk hayatında önemli yer taşır ve Dzyan Kitabı’ndan çok eski bir dil olan Senzar Dilinden çeviriler yapmıştır.
Bu yolculuklarında unutulan dilleri Sanskritçe, Eski Yunanca, Latince, Mısır Hiyeroglifi gibi okur ve konuşurdu.
Dünyanın her yerindeki Kadim Bilgileri bu sayede toplamıştı.
1875 yılında Albay Olcott ile New York’ta Teosofi Cemiyeti’ni kurar. Karşılaştırmalı felsefe yoluyla tüm dinleri, bilimleri, sanatları ve insanları bütünleştirmenin ve birleştirmenin yollarını arar.
8 Mayıs 1891 günü masasında çalışırken hayata veda eder.
Her ne kadar bizlere farklı görünümlerde gelse de “ Hakikatten Üstün Bir Şey Yoktur.” ifadesi onun yaşamının ve felsefesinin temelini oluşturmaktadır.
ESERLERİ
Peçesiz İsis
Secret Doctrine (Gizli Öğreti)
Teozofi Anahtarı
Şark Mücevherleri
Hindistan Ormanları ve Mağaraları Üzerine
Mavi Dağların Ülkesi
Okültist Hikayeler
1906-1975 ALMANYA
Almanya’ da felsefe eğitimi gördü.
Çeşitli üniversitelerde politik-felsefe alanında dersler verdi.
Politika alanı Arendt için özgürlük ve insan erdemliliğinin yaratıldığı yerdir.
İnsan olmak ne demek, anlamlı bir hayat nasıl sürdürülebilir, kötülüğün yaşamımızdaki yeri nedir, düşünce ile davranış arasındaki ilişki nedir türünden derin felsefi sorunlar o’ nu tüm hayatı boyunca meşgul etti.
Dünya vatandaşlığı fikri
Felsefesinde söz, eylem, yaşam, umut kavramlarını inceleyen Filozofun yer verdiği en önemli Paradoks Filozof olma ve Politikacı olmanın nedenleri ve nasılları üzerinedir.
Kendi deneyimlerinden yola çıkan Hannah Arendt eylem ve davranış üzerine bir felsefe geliştirdi. Hannah Arendt, dünyaya ve dünyayı biçimlendiren insanlara karşı olan aktif tutumu sayesinde politik-felsefe konusunda, okuyucuyu çağımızdaki toplumsal yaşamın ve politik davranışların temellerini yeniden irdelemeye davet eden zengin bir eser yaratmıştır.
Hannah Arendt 20. yüzyılın en büyük (kritisizm yönelimli) düşünürlerinden biridir. Toplumsal yaŞama aktif olarak katkıda bulunmanın, vicdanlı ve dürüst davranmanın önemini kavramış, kendi yolunu kendi seçmiş bir kadın.
Eserleri son yıllarda Fransa, Almanya ve Amerika da yeniden keşfedilip okunmaya ve incelenmeye başlanmıştır. (Amsterdam Üniversitesi araştırmalarından).
Eserleri:
İnsanlık Durumu
Totaliterliğin Kökenleri
Geçmişle gelecek arasında
Devrim Üzerine
Şiddete Dair
Eichmann Kudüs’te
Karanlık çağlarda insan
Aklın yaşamı
Petrograd Üniversite’sinde felsefe ve tarih okudu.
Objektivizm felsefesini kurdu.
Rand'ı en çok etkileyen filozof Mantık adlı eseriyle Aristoteles’tir.
Eserleri: Yaşamak İstiyorum Ben Hayatın Kaynağı Atlas Vazgeçti İhtiyacımız Olan Felsefe
1905-1982 Rusya-Amerika
Felsefesi ve kitapları kendi bireycilik, rasyonel bencillik ve kapitalizm kavramlarını vurgular.
Devletin özgür bir toplumda yasal ama minimal bir role sahip olduğuna inanan Rand sıkı bir Minarşisttir.Liberteryenler ve Amerikalı muhafazakarlar arasında önemli bir etkisi olmuştur.
Romanları kendisine özgü oluşturduğu bir kahramanın tanıtımını merkez alır, Kahraman kendi yeteneği özgünlüğü ve bağımsızlığı yüzünden toplumla çatışır, ama bu çatışmalar onun hataları yüzünden değil, rasyonel davrandığı ve yürekten gelen bir şekilde kendi çıkarı için çalıştığı için olur. Rand'a göre rasyonel düşünen akıllar için çatışma söz konusu değildir. Kahraman yine de idealleri doğrultusunda devam eder. Rand bu kahramanı ideal insan olarak görür ve literatürünün bu tip insanlar için bir tanıtım yeri olmasını amaç edinir.
Ayn Rand’a göre,
İnsan değerlerini ve hareketlerini mantık kullanarak seçmelidir,
Bireylerin kendilerini başkaları için feda etmeden ve aynısını başkalarından beklemeden kendi amaçları için yaşamaya hakları vardır,
Kimsenin bir başkasının haklarına güç kullanarak tecavüz etmeye ya da güç kullanarak ona kendi fikirlerini empoze etmeye hakkı yoktur.
1936 - …. Türkiye
İstanbul Üniversitesi felsefe
bölümünü bitirdi. Hacettepe Üniversitesi Felsefe
bölümünü kurdu. Türkiye Felsefe Kurumunu
kurdu. 1970'te Doçent, 1978'de profesör
oldu. Boston'da yapılan bir toplantı sonucu Dünya Felsefe Federasyonları Başkanlığı'na seçildi.Bu göreve seçilen ilk Türk ve ilk kadındır. 2001 yılında Dünya Felsefe Kongresi'nin Türkiye'de yapılmasını sağladı.
Etik merkezli felsefesinde Axiyolojik Etik (Değerler Etiği) yanında yer alan filozof insanların kendileriyle ve diğer insanlarla ilişkilerinde eylemde bulunurken karşılaşılan değer sorunlarına ve normlara ilişkin sorunlara ışık tutmaya çalışır.
Bu bağlamda bilgi, ahlak, doğru davranış, adalet, hukuk gibi kavramlar üzerinde sıkça durmaktadır.
Yaşarken doğru ya da değerli olan eylemde bulunabilmenin bir bilgi sorunu olduğunu ifade eden filozof adeta Sokrates’in “bilmek yapmaktır” sözünü hatırlatmaktadır.
Eserleri:
Perdenin Arkası -Şiirler- (1962)
Max Scheler ve Nietzsche'de Trajik (1965)
Nietzsche ve İnsan (1966)
Schopenhauer ve İnsan (1967)
Liselerimizde Felsefe Öğretimi (1969)
İnsan ve Değerleri: Değer Problemi (1971)
Etik (1977)
Sanata Felsefeyle Bakmak (1980)
Çağın Olayları Arasında(1980)
Uludağ Konuşmaları - Özgürlük, Ahlâk, Kültür Kavramları(1988)
Yüzyılımızda İnsan Felsefesi - Takiyettin Mengüşoğlu'nun Anısına (1997)
1943 yılında doğdu. Arjantin-İspanya
Altı yaşında müzik öğrenimine başladı.
17 yaşında Konservatuvardan piyano ve kompozisyon öğretmeni olarak mezun oldu.
Buenos Aires Üniversitesi Felsefe Bölümünden mezun oldu. Daha sonra insani bilimler, gazetecilik ve reklam üzerine eğitim gördü.
“Felsefe ruh ile yapılan müziktir.” DSG
Halen piyano eğitimleri veren filozof felsefenin insalcıl(hümanist) bir çizgide olması gerektiğini ifade eder.
Tüm sorunların insanın kendi içindeki birliği kuramamasından ve insan olarak kendini gerçekleştirememesinden, kendi dışındaki şeyleri de “öteki” olarak değerlendirip dışlaştırmasından kaynaklandığını ifade eder.
Bunun psikolojik ve ahlaki nedenleri üzerinde duran Guzman, felsefenin ve insanın hayatın dışında bir şey olmadığını bireylerin dünyanın sorunlarına duyarsız kalmaması gerektiğini söylemektedir.
Her planda iyiyi ortaya çıkarmanın yolunun insandan geçtiğini, bunu da doğayı sömüren değil doğa yasalarıyla uyumlu bireyler olmaktan geçtiğini ifade eder.
Gerçek özgürlüğün her koşulda iyi ve ahlaki olanı seçmek olduğunu, çabanın buna eşlik etmesi gerekliliğini ifade eden Guzman, bencilliğin yerine cömertliğin ve aşkın, fedakarlığın geliştirilmesi gerekliliği üzerinde durmaktadır.
1980 yılında Fransız Akademisi tarafından kendisine Sanatta,Bilimde ve Edebiyatta Paris Nişanı verilmiştir.
ESERLERİ:
Özgürlüğe Uçuş
Mayanın Oyunları
Bugün Gördüm
Bana Dediler ki
Günlük Kahraman
“Filozof olmayı arzu edenler, bilgelik aşığı olanlar için yapılması gereken ilk ve temel değişim; bilinci uyandırmaktır.” DSG
BİLGELİĞE DUYULAN AŞK
Eril Dişil
Evrensel Birlik
Düalite Fiziğin Yasası; Doğadaki her şey düaldir. Ancak REKABETÇİ DEĞİL!
Ruh,Baba,Ateş arketipi
Madde,Anne,Deniz-Su arketipi
GÜNÜMÜZDE TOPLUMSAL ROLLERİN SORUNLARI:
Değerlerin düşüşü
Rol karmaşası
Ruhsal olanın değersizleşmesi çarpıtılması
Kadında erilleşme,dikeyleşme yerine erkeksileşme
sonucunda ortaya çıkan ruhsal ve bedensel karmaşa.
Kadının erdemleriyle değil kusurlarıyla özdeşleşmesi
Erkeğin erdemleriyle değil kusurlarıyla özdeşleşmesi.
Sağlıklı bir sorumluluk ve rol bilincinin geliştirilememesi.
Hak arama ve talep çığırtkanlığı
Fanatizm,ayrımcılık
ERKEĞİN VE KADININ ERDEME DAYALI KÖKLERİNDEN KOPMASI.
HAK ARAMANIN ÖTESİNDE İNSAN
OLMANIN ÖDEV BİLİNCİNİ
GELİŞTİREREK ERDEMLERİMİZİ
HATIRLAYALIM.
“İNSAN” KAVRAMI CİNSİYETLER
ÜSTÜDÜR.
www.aktiffelsefe.org Aktiffelsefe Yeni Yüksektepe Kadıköy Şubesi
Tel: 0216 336 36 11 (18:30'dan sonra) / 0555 255 50 08 (gündüz ) Adres: Bahariye Cd.No:25, B Blok, K:4, D:8
Tarif : Altıyol Boğa'dan Bahariye'ye yukarı çıkarken solda Kadıköy Sineması ve Garanti Bankası'nın bulunduğu binanın 4.katındayız