HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

26
HESAP BÖYLE VER L R İİ - Nihâl Atsız, 1943 - Bu yazıyı yalnız Türkler için yazıyorum. 1931’den beri Türkçülü e ait yazılar yazdı ım için Türkçü ğ ğ efkar-ı umumiyenin ahsım üzerindeki dü üncelerinin bence çok büyük bir de eri vardır. ş ş ğ Samimiyetimden üphesi olan en genç Türkçü bile, bana açıkça sordu u zaman, hesap ş ğ vermekten çekinmem. Hatta genç Türkçülerin benim hakkımdaki iyi niyetli tenkitlerini de ne kadar iyi kar ıladı ımı beni tanıyanlar görüp denemi lerdir. Onun için, benim samimi ş ğ ş Türkçülü ümü inkar eden, ülküyü ahsi ihtiraslarım için kullandı ımı iddia eden yersiz ğ ş ğ hücumlara cevap verme i borç bilirim. ğ Be ikinci-te rin 1942’de çıkma a ba layan Gök Börü dergisinde “Hesap Veriyoruz” ba lı ını ş ş ğ ş şğ ta ıyan, fakat iyi hesap veremeyen bir yazıda hemen hemen bütün yazı yazan Türkçülere ve bu ş arada bana yöneltilen hücum ve hicivlere kar ılık vermek için kalemi elime alıyorum. ş Cihat Sava Fer imzasını ta ıyan, fakat Reha O uz Türkkan tarafından yazıldı ı pek belli olan bu ş ş ğ ğ yazıda birçok Türkçü batırılmı ve ortada samimi Türkçü olarak yalnız Reha O uz Türkkan ş ğ bırakılmı tır. Türkçülü ü büyük bir manevi zarara sokup solcuları sevindiren ve Türkçüler ş ğ üzerinde pek fena bir intiba uyandıran bu yazının özü udur: ş 1- Reha O uz Türkkan’ın çevresinde 1935’de toplanmı olan ülkücüler kendilerine ğ ş “Bozkurtçular” diyerek ortaya atılmı lar ve ölmü olan Türkçülü ü diriltmi lerdir. ş ş ğ ş 2- Eskiden Türkçü diye tanınan kimselere ba vurarak yardım dilemi lerse de, ben de içlerinde ş ş oldu um halde, herkes çekinmi . Hatta ben onların çıkaracakları dergide eski iirlerimin ba ka ğ ş ş ş bir imza ile ne rine razı olmu um (yani onların dergisinde imzamın bulunmasından ş ş korkmu um). ş 3- Nihayet bunlar dergilerini çıkarıp Türkçülü ü muzaffer kılınca hepimiz bu nimetten istifadeye ğ ko arak, Bozkurtçuların reklamları sayesinde me hur olmu um. ş ş ş 4- Ben, iradesi zayıf ve eflik malihülyasına saplanmı birisi oldu um için bir gün smet Rasin'in ş ş ğ İ otomobili ile yaptı ımız bir gezintide onlara ef olmayı teklif etmi im. ğ ş ş

description

HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

Transcript of HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

Page 1: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

HESAP BÖYLE VER L Rİ İ

- Nihâl Atsız, 1943 -

Bu yazıyı yalnız Türkler için yazıyorum. 1931’den beri Türkçülü e ait yazılar yazdı ım için Türkçüğ ğ

efkar-ı umumiyenin ahsım üzerindeki dü üncelerinin bence çok büyük bir de eri vardır.ş ş ğ

Samimiyetimden üphesi olan en genç Türkçü bile, bana açıkça sordu u zaman, hesapş ğ

vermekten çekinmem. Hatta genç Türkçülerin benim hakkımdaki iyi niyetli tenkitlerini de ne

kadar iyi kar ıladı ımı beni tanıyanlar görüp denemi lerdir. Onun için, benim samimiş ğ ş

Türkçülü ümü inkar eden, ülküyü ahsi ihtiraslarım için kullandı ımı iddia eden yersizğ ş ğ

hücumlara cevap verme i borç bilirim.ğ

Be ikinci-te rin 1942’de çıkma a ba layan Gök Börü dergisinde “Hesap Veriyoruz” ba lı ınış ş ğ ş ş ğ

ta ıyan, fakat iyi hesap veremeyen bir yazıda hemen hemen bütün yazı yazan Türkçülere ve buş

arada bana yöneltilen hücum ve hicivlere kar ılık vermek için kalemi elime alıyorum.ş

Cihat Sava Fer imzasını ta ıyan, fakat Reha O uz Türkkan tarafından yazıldı ı pek belli olan buş ş ğ ğ

yazıda birçok Türkçü batırılmı ve ortada samimi Türkçü olarak yalnız Reha O uz Türkkanş ğ

bırakılmı tır. Türkçülü ü büyük bir manevi zarara sokup solcuları sevindiren ve Türkçülerş ğ

üzerinde pek fena bir intiba uyandıran bu yazının özü udur:ş

1- Reha O uz Türkkan’ın çevresinde 1935’de toplanmı olan ülkücüler kendilerineğ ş

“Bozkurtçular” diyerek ortaya atılmı lar ve ölmü olan Türkçülü ü diriltmi lerdir.ş ş ğ ş

2- Eskiden Türkçü diye tanınan kimselere ba vurarak yardım dilemi lerse de, ben de içlerindeş ş

oldu um halde, herkes çekinmi . Hatta ben onların çıkaracakları dergide eski iirlerimin ba kağ ş ş ş

bir imza ile ne rine razı olmu um (yani onların dergisinde imzamın bulunmasındanş ş

korkmu um).ş

3- Nihayet bunlar dergilerini çıkarıp Türkçülü ü muzaffer kılınca hepimiz bu nimetten istifadeyeğ

ko arak, Bozkurtçuların reklamları sayesinde me hur olmu um.ş ş ş

4- Ben, iradesi zayıf ve eflik malihülyasına saplanmı birisi oldu um için bir gün smet Rasin'inş ş ğ İ

otomobili ile yaptı ımız bir gezintide onlara ef olmayı teklif etmi im.ğ ş ş

Page 2: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

5- Türkçülü ün Bozkurtçular eliyle muzaffer oldu unu gören Orhan Seyfi ile Yusuf Ziya da Rehağ ğ

O uz’un te vik ve yardımı ile Çınaraltı dergisini çıkarma a ba lamı lar.ğ ş ğ ş ş

6- smet Rasin, Bozkurt’a men ei üpheli paralar buldu u ve Türk ırkından olmadı ı içinİ ş ş ğ ğ

aralarından çıkarılmı .ş

7- Ben, Bozkurtçular sayesinde me hur olduktan sonra aralarından çekilmi ve bana eflikş ş ş

vermedikleri için onlara dü man olarak Ankara’ya aleyhlerinde ihbar yapmı ve Bozkurt’unş ş

çıkmasına sebep olmu um.ş

8- Nurullah Barıman Bozkurt’un parasını yedi i için atılmı .ğ ş

9- imdi Türkçülük bu zararlı ahıslardan temizlendi i için artık yolunda hızla yürüyecekmi .Ş ş ğ ş

* * *

Bin bir gece masallarına benzeyen bu yazının, Cihat Sava Fer imzasını ta ımasına ra men Rehaş ş ğ

O uz tarafından yazıldı ı bellidir demi tim. Cihat Sava ’ı tanıyanlar onun yazı yazmayaca ınığ ğ ş ş ğ

bildikleri gibi içinde “ilkin” gibi Reha’nın daima kullandı ı kelimelerin ve “bizimle” yerine “bizle”ğ

demek gibi yanlı ların bulundu unu görenler de yazının Reha’ya ait oldu unu anlamı lardır.ş ğ ğ ş

Daha dün Reha tarafından övülen birçok Türkçünün bugün hep birden yine onun tarafından

hicvedildi ini okuyanlar ise bu yazıda yalnız ahsi duyguların hakim oldu unu elbetteğ ş ğ

kestirmi lerdir.Çünkü bu kadar Türkçünün birden fena olmasına imkan olmadı ı gibi hepsininş ğ

birden Reha tarafından kadro harici edilmesi de üphesiz aklın alaca ı ey de ildir. Hakikatş ğ ş ğ

udur ki, kendisiyle birlikte çalı mak kabil olmadı ı için smet Rasin, Atsız, Orhan Seyfi, Yusufş ş ğ İ

Ziya, Nurullah Barıman, Sami Karayel gibi Türkçüler Reha O uz’la ilgilerini kesmi lerdir.ğ ş

“Aramızdan çıkardık” demek için ortada bir irket veya cemiyetin bulunması icap ederdi. Böyleş

bir ey olmadı ı için “aradan çıkarmak” de il, “ilgiyi kesmek” bahis mevzuu olabilir. Fakat e erş ğ ğ ğ

muhakkak “aradan çıkarmak” fiili mevcutsa bunun bir “çokluk” tarafından bir “ferd”e tatbik

edilmesi zaruri olur ki bu takdirde aradan çıkarılanın birçok Türkçü kar ısında tek kalmı olanş ş

Reha O uz olması gerekir.ğ

Emek ve zaman harcayarak yazdı ım bu satırlara acımakla beraber isnadları reddetmekğ

mecburiyetinde bulundu um için bütün bu ileri anlatmak ve Türkçü efkar-ı umumiyeye buğ

meselenin iç yüzünü göstermek artık benim için bir vazife haline gelmi tir. Gereken yerlerdeş

ahit ve vesika göstererek istemeye istemeye bazı eyleri açı a vuraca ım için esef duyuyorum.ş ş ğ ğ

Fakat buna mecbur edildi im için de her halde mazurum:ğ

Page 3: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

1938 yazında idi. Bir gün Maltepe’deki evime bir genç gelerek benimle (benle de il) görü mekğ ş

istedi ini söyledi. Çantasında birçok ka ıt, dosya, yazılar olan bu genç, kendisini “Orhanğ ğ

Türkkan” diye tanıttıktan sonra cebinden bir ka ıt çıkararak bana uzattı ve: - “Hala bu fikirdeğ

misiniz?” diye sordu. Ka ıda baktım: Vaktiyle “Atsız Mecmua”’da çıkan manzumelerimdenğ

birinin son dörtlü ü idi ki:ğ

Hey arkada ! Bu yolda ben de co kun bir selim;ş ş

Beraberiz seninle!.. te elinde elim.İş

Seninle bu hayatın gel beraber gülelim

Ölümüne, gamına, tipisine, karına.

mısralarından ibaretti. Aktörce hareketlerden ho lanmadı ım için bu “numara” hiç de ho umaş ğ ş

gitmedi. Arkası ne gelecek diye dü ünerek ve samimi duygularıma makes olarak: -“Evet, hala buş

fikirdeyim” diye cevap verdim. Tiyatro ba lıyordu. Kar ımdaki genç “öyleyse konu abiliriz”ş ş ş

diyerek çantasını açtı. Bir yandan da anlatma a ba ladı. Dedi ki:ğ ş

- “Türkçü bir mecmua çıkarca ız. Türkçülü ü yaymak için bir cemiyet kurduk. Mecmua buğ ğ

cemiyetin organı olacak. Sizden de yardım istiyoruz.”

- “Nasıl bir cemiyet? çinde kimler var? Kaç ki isiniz? Reisiniz kim?” diye sordum.İ ş

- “Cemiyetimiz gizlidir. Seksen ki i kadar varız. Reisimiz Avni Motun’dur.” Diye cevap verdi. Avniş

Motun adını ilk defa i itti im gibi daha yeni gördü üm bir gencin gizli bir cemiyetten demş ğ ğ

vurmasını nasıl kar ılayaca ım da belliydi. Kendisine, cemiyet azasını te kil eden seksen ki ininş ğ ş ş

kimler oldu unu sordum. Ankara’daki yüksek tahsil ve lise talebeleri oldu unu söyledi.ğ ğ

- “Mecmua çıkarmak için yüksek tahsil mezunu bir yazı müdürü ister; onu nereden

bulacaksınız?” diye sordum. Bunun üzerine, Ankara Lisesi’nde edebiyat ö retmenleri olanğ

Fevziye Abdullah’ın yazı müdürlü ünü üzerine aldı ını söyledi. Çok de erli bir edebiyatğ ğ ğ

ö retmeni olan Fevziye Abdullah’ı tanıyordum. Onun da cemiyetten olup olmadı ını sorupğ ğ

menfi cevap alınca bana bahsolunan eylerde hakikate uymayan birçok noktalar buldu unuş ğ

anladım.

Orhan Türkkan, kendisini ve sözlerini üphe ile kar ıladı ımı görünce kendilerinin, vaktiyleş ş ğ

Page 4: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

çıkardı ım “Atsız Mecmua” ve “Orhun”’dan milli feyz aldıklarını, kendi çıkaracaklarığ

“Ergenekon”un da “Atsız Mecmua” ve “Orhun” yolunda gidece ini söyleyerek dil dökme eğ ğ

ba ladı ve çantasından çıkardı ı ka ıtlara bakarak programlarını anlattı. Bu, yaman birş ğ ğ

programdı. Felsefe, içtimaiyat, ruhiyat, tarih, iir, roman, siyaset ve her ey vardı. Yüzlerce eserş ş

yazacaklardı. Binlerce satacaklardı. unu bunu yapacaklardı. Velhasıl birçok fiillerin istikbalŞ

sigalarını tasrif ederek bana bir hayli projelerden bahsetti. Sonra “ u yazıyı nasıl buluyorsunuz”ş

diyerek çantadan çıkan bir yazıyı uzun uzun okudu. Herhalde kendisinin pek ho una gitti iş ğ

anla ılan bu yazı hiçbir fikri de eri olmayan alelade bir edebiyattı.ş ğ

Uzun konu maların sonunda benden yazı istedi i zaman henüz kendilerini tanımadı ımı, yazış ğ ğ

vermek için de dergilerini görmemin art oldu unu söyledim. O zaman:ş ğ

- “Atsız Mecmua’da çıkmı olan eski manzumelerinizi dergimize alabilir miyiz?” diye sordu.ş

“Alabilirsiniz” dedim. lk görü memiz böyle bitti.İ ş

Bir müddet sonra Avrupa ehirlerinin birisinden bir kart aldım. “Reha O uz Türkkan” imzasınış ğ

ta ıyordu. Reha, bana gelen Orhan Türkkan’ın karde iydi. Ankara’ya geldikten sonra daş ş

mektuplar yazma a, “Ergenekon” hakkında izahat verme e, Türkçülük için ne ekilde çalı ma ağ ğ ş ş ğ

hazırlandıklarından bahsetme e ba ladı. O da gizli cemiyet teranesinden dem vuruyor, büyükğ ş

projelerden söz açıyordu. Halbuki ben gizli cemiyetin de, onun reisi diye tanıtılan Avni

Motun’un da bir hayal mahsulü oldu unu anlamı tım. Çünkü me hur Kun yabgusu “Mete”ninğ ş ş

adının daha do ru söyleni i olan “Motun”u bizden ba ka birkaç Türkiyatçıdan ba ka kimseğ ş ş ş

bilmiyordu. Bunu ısrarla ileri atan da Hüseyin Namık Orkun’du. Belliydi ki Hüseyin Namık’la

temasta bulunup ondan da yazı alma a çalı an Reha O uz Türkkan, bu adı ondan duymu veğ ş ğ ş

muhayyel bir Avni’nin sonuna ekleyerek esrarengiz bir ahsiyet yaratmı tı. Maksat da esrarlı birş ş

hava meydana getirerek gençlerin ilgisini çekmek ve Avni Motun’un mutlak vekaletini alarak

onun adına söz yürütmekti.

Nihayet 10 kinci-te rin 1938’de aylık “Ergenekon” dergisinin ilk sayısı çıktı. Daha önce benden,İ ş

tanıdı ım Türkçülerin adreslerini istemi ler, ben de göndermi tim. Ergenekon’un ilk sayısındanğ ş ş

onlara da onar, yirmi er tane yolladıklarını, benim adımı vererek kendilerini reklam ettiklerini,ş

Ergenekon’u satmaları için de birer mektup yazdıklarını sonra ö rendim. Kendilerine gizli birğ

cemiyet azası süsü veren bu gençlere kar ı o zamana kadar duydu um ey yanlı birş ğ ş

güvensizlikti. Fakat Ergenekon’un ilk sayısındaki “Tarihin ve Tekamülün Amili” adlı yazıyı

görünce, kendisini dahi sanan pek toy bir genç kar ısında bulundu umu anladım.ş ğ

Bu ilk sayıya benim eski manzumelerimden birini almı lar ve altına “Bozkurt” diye imzaş

atmı lardı. Bu manzume evvelce imzamla çıkmı oldu u için benim oldu unu herkes biliyordu.ş ş ğ ğ

Page 5: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

Onun için buna aldırmadım. Yoksa imdi Gök Börü’de iddia olundu u gibi onların dergilerineş ğ

yazı yazmaktan çekindi im için ba ka bir imza ile çımasını istemi de ildim. Bilakis onlar benimğ ş ş ğ

manzumemin altına kasten “Bozkurt” imzasını atarak kendi lehlerine propaganda yapıyorlar,

“Atsız bizim cemiyetimizdendir, fakat kendi imzasını koyma a imdilik mezun olmadı ı içinğ ş ğ

Bozkurt imzasıyla yazıyor” diye rivayetler çıkarıyorlardı. Bunları epey sonra ö rendim ve anladımğ

ki bu plan, yani benim manzumemin Bozkurt imzasıyla çıkması, dostlarımı “i te Atsız daş

Bozkurtçudur” diyerek kendi aralarına almak için hazırlanmı bir inandırma vesilesidir.ş

Fakat Ergenekon ilk sayısındaki aheser asıl bu de ildi. Bu “Tarihin ve Tekamülün Amili” ba lıklış ğ ş

yazı idi. Bunu Reha O uz yazmı ise de ba ka bir gencin imzasını atmı tı. Sebep be bu yazınınğ ş ş ş

Reha O uz’u göklere çıkaran bir methiye olmasıydı. Bu yazı o kadar garip bir yazı idi ki onuğ

okuyan ve benim tavsiyemle kendisine satmak için on tane mecmua gönderilen bir arkada ,ş

paketi açma a bile lüzum görmeden mecmuaları oldu u gibi geri göndermi ti. Hakkı da vardı.ğ ğ ş

Çünkü bu yazıda mühim ke fiyat yapılıyor ve lise mezunu bir genç ilmi ve tarihi ba tan ba aş ş ş

de i tiriyordu. Bakın, bu aheserden size bazı satırları aynen alıyorum:ğ ş ş

Bu önsözü yazmamı rica eden O uz’un mektubunu alınca, bir an dü ündüm: Avrupa’da bileğ ş

akisler uyandıracak olan bir eseri takdim edecektim! Ve i te, ey garplı ve arklı bilginler, sizeş ş

ba ırıyorum: Gelin! Türklü ün er meydanı hepinize açık! Sava ın! Fakat bu mert Türkğ ğ ş

çocu unun, kanından aldı ı asaletle ifade etti i bu hakikati okumazsanız, dar görü lü olmaktanğ ğ ğ ş

hiçbir zaman kurtulamazsınız. Cehaletin, inanmamalı ın, inatçılı ın ve gururun kötü siyahğ ğ

rengine bulanmayın. Ve bu eseri, O uz, Türk ırkına oldu u kadar, cahillere ve bilginlere değ ğ

hediye etti. Var ol, O uz! Sen bu eserle , uzun asırlar, hiç unutulmayacaksın. Bugün seniğ

anlamak istemeyenlerin çocukları, yarın bu eserini hürmetle okuyacaklar ve acıyacaklar

babalarına. Ne acı bir acıma! Ne acı bir akıbet! Onu bilmek istemeyenlerin çocukları bildi. Onu

anlamak istemeyenlerin çocukları anladı.

O uz Türkkan adlı bir yi it “Tarihin ve Tekamülün Amili” adlı bir eser yazdı. Bu mevzuda birğ ğ

eser yazabilmek ve bundan çıkan hakikati ispat edebilmek için doktor, profesör veya ordinaryus

profesör unvanları bile azdır. Bu bahislerde mütehassıs olanlar gayet iyi bilirler: Avrupa’nın ve

Amerika’nın en derin bilgili dahileri bile, tarihin amilini bulamamı veya yanlı yollaraş ş

sapmı lardır. Halbuki O uz’un ne muhterem bir göbe i, ne saygı de er bir ak sakalı, ne asırlıkş ğ ğ ğ

bir ya ı, ne de doktor , profesör gibi bir sıfatı vardır. Ona kim inanacak? Onu kim okuyacak?ş

Bakın, ey de erli okuyucu karde ler, O uz mektubunda ne bedbin konu uyor:ğ ş ğ ş

“… Hiç okunmayacak! Kimse okumayacak! Gençlik ve halk ciddi mevzulardan ho lanmadı ı için;ş ğ

aydınlar okuma a alı madıkları için… Hatta bu bahiste mütehassıs geçinenler bile okumayacak!ğ ş

Hakları da yok de il! Me hur de ilim, halbuki bu mevzuları halledemeyen Avrupalı bilginlerğ ş ğ

Page 6: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

me huru alemdirler…. Hayır! Hayır! Hikmet! Beni de il çıkardı ım neticeyi; adımı de il ,ş ğ ğ ğ

buldu um hakikati tanıyın! Bu tek hakikati sevin! Ona gerçek oldu u için bütün kuvvetinizleğ ğ

inanın. nanın! Irkınızın ülküsü o olursa, dünyanın birincisi olmak için asırlarca bekleme e lüzumİ ğ

kalmaz. Fakat inanabilmek için de okumak, anlayarak, hazmederek okumak lazım! Fakat kim

okuyacak? Öyle ise kimse inanmayacak! Türk, ırkının ülküsünü tanımayacak. te bunun içinİş

üzülüyorum" O uz, uurla dü ünme e ba ladı ı ya tan beri, felsefeyeğ ş ş ğ ş ğ ş

sarılmı tı………………………………………..............ş

Bunun için pek çe itli olan birçok ilimlere merak sardı: Lengüistik, mitoloji, arkeoloji, jeoloji,ş

klimatoloji, paleontoloji, antropoloji, etnoloji, etnogrofi, felsefe, ruhiyat, tarih, preistuvar,

sosyoloji,kozmogoni, hukuk, edebiyat, iktisat tarihi, güzel sanatlar tarihi

ilh……………………………...........

Fakat bu ta lar ne kadar esaslı, ne kadar çok olursa, in a edece i bina o kadar sa lam olurdu.ş ş ğ ğ

Bunun için çok okuması lazımdı.Anormal okuyanlardan bile fazla okudu, gözlerini körletircesine

okudu. Ba ka hiçbir eyle me gul olmadı. Gece gündüz okudu. Hepsinden bilgi edindi. Hatta oş ş ş

kadar kıymetli tutulan Avrupalı bilginlerden bile fazla okudu. Sen, O uz, fevkalade çalı ma ileğ ş

kanından gelen o müthi kudretle dü ünerek, zekanı i leterek, bu i i ba ardın. Okudun,ş ş ş ş ş

dü ündün,ö rendin… Hakikatı bütün çıplaklı ı ile ortaya koydun! Var ol Türkkan! ş ğ ğ

te bundan sonra O uz’a yepyeni bir çı ır açılmı oldu. Felsefede materyalistken spirütüalistİş ğ ğ ş

oldu. Ferdiyetçi iken, beynelmilelci oldu. Sanki gözünün ba ı sihirli bir el tarafından anidenğ

çözülüvermi ti.Yürüdü ü yanlı yolu deh etle gördü. Bu yolun sonundaş ğ ş ş

(materyalizm,ferdiyetçilik= menfaatçilik,milliyetsizlik yolunun sonunda) hem o fert için, hem de

o ferdin mensup oldu u cemiyet için korkunç bir uçuruma dü mek vardı. O uz, ruhuyla veğ ş ğ

tabiatle yaptı ı bu müthi didinmeden sonra, gözünü kör eden, yolunu a ırtan ba ı çözüpğ ş ş ş ğ

çıkardı. Fakat ırkda ları hala, gözler kapalı, felaketten habersiz, uçuruma do ru yürüyorlardı. Buş ğ

eser onlar için yazılmı tır...............ş

O uz Türkkan, hakikati gördükten ve inandıktan sonra, ırkda larını dü ündü. Her okuyanınğ ş ş

muhakkak inanması, ikna olması için hakikatı birer meydana sererek yazdı. lkin kitap yazmakİ

istiyordu………….

* * *

te Hikmet Tanyu imzasıyla çıkmı olmasına ra men Reha O uz’un kendi kendisini öven,İş ş ğ ğ

göklere çıkaran; do unun ve batının bilginlerini hiçe sayarak liseden henüz çıkmı oldu u haldeğ ş ğ

on, on be ilim sahasında bilgiçlik taslayan yazısı böyle tuhaf bir yazıydı ve Reha O uz da yazış ğ

Page 7: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

hayatına böyle tuhaf bir makaleyle ba lıyordu. Hele aynı Ergenekon’un ilk sayısında onunş

felsefe tarihi yazmaya muhtelif rejimleri ilmi bakımdan münaka a etme e kalkı tı ını görünceş ğ ş ğ

pek tecrübesiz, fakat heveskar bir genç kar ısında oldu umuzu anlamı ve bir mektup yazarakş ğ ş

kendisine nezaketle bu yazıların kötü tesirini harbe vermi tim. Mektup, tesirini yaptı:ş

Ergenekon’un ikinci sayısında (sf. 25) öyle bir tavzih çıktı:ş

D KKATİ

Geçen sayıki Tarihin Amili adlı tefrikanın ön sözü hepimiz üzen bir ekilde çıkmı tır. stanbul’daş ş İ

tashihleri yaptırdı ımız genç arkada co kunlu unu tesiriyle yazıya –kendili inden- birçok yeniğ ş ş ğ ğ

parçalar ilave etmi . Bu yüzden ön söz, adi bir methiye eklini almı tır. Bu sırada benş ş ş

Avrupa2da bulundu um için, bu vaziyetten haberdar olamadım. Yoksa katiyen bu methiyeciğ

yazıyı tefrikanın ba ına koydurmazdım. Ergenekon basılıp elime geçti inde, pek çok üzülerekş ğ

hayret ettim.Önsöz, bu arkada tarafından o kadar tahrif edilmi tir ki, yazının sahibi Hikmetş ş

Tanyu bile kendi yazısını tanıyamadı. Bu dalkavukça önsöz, okuyucularımız üzerinde çok kötü

tesir yapaca ından mesul arkada a lazım gelen ihtarı yaptık. Hepinizden ricam: Geçen sayımızınğ ş

önsözünü mazur görün ve muhteviyatını unutun.

R.O. Türkkan

Bu tavzihe dikkat edenler, niçin Hikmet Tanyu tarafından de il de Reha O uz tarafından özürğ ğ

dilendi ini pek güzel anlarlar. Bundan ba ka bir musahhihin, tashih etti i makaleyiğ ş ğ

tanınmayacak ekilde de i tirmesi de aklın alaca ı bir mazeret de ildir. Zaten bu ekildeş ğ ş ğ ğ ş

ne riyatın da daha çok devamına imkan kalmamı , 1939 yılının ilk ayında çıkan üçüncüş ş

sayısından sonra Ergenekon kapatılmı tı.ş

HESAP BÖYLE VER L Rİ İ

te tam bu sırada iki nokta iddetle dikkatimi çekti ve üphelerimi arttı. Bu iki nokta unlardı:İş ş ş ş

1) zmir’de bazı Türkçü gençlerin epey zamandan beri “Kızıl Elma” adında bir dergi çıkarmayıİ

tasarladıklarını i itmi tim. Bu gençlerin Reha O uz Türkkan’la ve onun gizli cemiyeti (!) ile hiçbirş ş ğ

ilgisi yoktu. Fakat böyle oldu u halde Reha O uz, Türkçülerden birisine gönderdi i mektuptağ ğ ğ

Page 8: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

“kendi cemiyetlerinin zmir ubesi tarafından Kızıl Elma adlı bir derginin çıkarılmak üzereİ ş

oldu unu” yazdı. Demek ki memlekette parlayan her Türkçülük kıvılcımını kendi eseriymi gibiğ ş

göstermek sevdasında idi.

2) Bana yazdı ı mektuplarda bir karı ıklık vardı: Karde i Orhan Türkkan için bazı mektuplarındağ ş ş

“a abeyim”, bazılarında da “küçük karde im” diyordu.ğ ş

Bunlardan ba ka bu sırada Ankara’dan aldı ım mektuplar üphelerimi bir kat daha arttırmı tı.ş ğ ş ş

Çünkü bu mektuplardan birisi Ankara’dan Rıza Nur, Zeki Velidi ve Atsız isimlerini istismar

ederek bu üç Türkçüyü kendi cemiyetlerinin (!) mensubu imi gibi gösterdi ini bildiriyordu.ş ğ

Hakikaten- sonradan ö rendi ime göre- Reha, böyle propagandalar yaparak bütün tanınmığ ğ ş Türkçüleri kendi mevhum cemiyetlerinin azası gibi gösteriyor, böylelikle kendi etrafında bir

topluluk yapma a u ra ıyordu. Kendisini kimse ba kan diye tanımayaca ı için bir de Avniğ ğ ş ş ğ

Motun adında esrarengiz bir reis uyduruyor ve ondan alınan direktiflerle bu müthi gizliş

cemiyetin faaliyeti (!) ba lıyordu. O zaman Ankara’da bulunan Ziya Özkaynak’tan aldı ım birş ğ

mektup, Reha’nın – burada anlatma a lüzum görmedi im- pek çocukça bir takım planlarğ ğ

yaptı ını da bildirdi inden, kendisine yine bir mektup yazarak bu hareketlerinden vazgeçmesini,ğ ğ

aksi takdirde, dergilerinde eski manzumelerimin dahi ne rine müsaade etmeyece im gibiş ğ

mecmualarını da kimseye tavsiye etmeyece imi bildirdim. Bunun üzerine a a ıdan alan birğ ş ğ

mektupla cevap verdi ve yakında stanbul’a gelerek benimle görü ece ini bildirdi. Kendisiİ ş ğ

gelmeden önce de Mühendis Mektebi talebesinden olan arkada ı Cihat Sava Fer’i banaş ş

göndererek yeniden yazı istetti. Kendilerine evvelce Sivas’taki “Yıldız Da ı” dergisinde çıkmığ ş olan (1Mart 1939 tarihli dokuzuncu sayı, sayfa altı) “Adsız iir” adlı manzumeyi verdim. FakatŞ

yi itlikten dem vurmalarına ra men bunu basamadılar ve “Yakarı ” adlı ilk bölümüyle iktifayağ ğ ş

mecbur kaldılar. Kapatılan Ergenekon yerine bu sefer “Bozkurt” adında bir dergi çıkarıyorlardı.

lk sayısı 1939 mayısında çıkan dergileri için birçok Türkçülere ba vurarak yazı istediklerindenİ ş

Bozkurtta San’an, Abdülkadir nan, Nejdet Sançar, Hüseyin Namık Orkun ve Fethi Tevet’in deİ

yazıları vardı. Reha’nın ruhi hastalı ı olmasaydı dergi pek ala yürüyüp tutunacaktı da… Çünküğ

1929 haziranında çıkan ikinci sayısına Besim Atalay da yazı vermi , böylece kadro biraz dahaş

kuvvetlenmi ti. Fakat Bozkurt dergisi ikinci sayıdan sonra yine kapandı ve a a ı yukarı bir yılş ş ğ

çıkamadı. te bu sırada tatil mevsimi geldi ve Reha ile tanı mamız kabil oldu. O, benden çokİş ş

Nejdet Sançar’la mektupla tı ı için yine onun vasıtasıyla beni görmek istiyordu. Nejdet Sançarş ğ

da Sivas’tan Istanbul’a gelmi ve Maltepe’de kalma a ba lamı tı. Nihayet bir gün, aldı ı mektupş ğ ş ş ğ

üzerine Maltepe vapur iskelesine giderek Büyükada’dan gelen Reha O uz’u evine getirdi. Rehağ

o günkü görü memizde kendisine yaptı ım tenkitlere tevazu ile cevap veriyor ve dediklerimiş ğ

kabul etmi görünüyordu. Bu konu mamızda ne kadar gayr-ı samimi oldu unu tabiidir ki,ş ş ğ

anlayamamı tım. Bilhassa hayali oldu una inandı ım “Avni Motun”’u bana öyle anlatmı tı: Avniş ğ ğ ş ş

Motun, Reha’nın ana cihetinden akrabası imi . Onlara ilk Türkçülük sevgisini o vermi . Hattaş ş

Page 9: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

bahis mevzuu olan 70-80 genci bir cemiyet halinde toplayan ve onlara Türkçülük telkini yapan

Avni Motun’mu . Fakat bu 70-80 gencin hepsiyle temas etmez, yalnız altı tanesiyle görü ürmü .ş ş ş

Bu altı ki i de Avni Motun’dan aldıkları dersleri ötekilerine ö retirlermi . Araklarında büyük birş ğ ş

disiplin varmı . Gençlerin Avni Motun’a güveni büyükmü . Fakat iki yıl önce Avni Motun ölmü .ş ş ş

Onunla bizzat temasta bulunan altı ki i, ölümünün öteki azalardan saklamı lar. Çünkü ölümünüş ş

duyarlarsa belki da ılırlarmı . imdi Reha O uz, Avni Motun’un adına söz söyleyerek o gençleriğ ş Ş ğ

idare ediyormu .ş

Bazı Osmanlı padi ahlarının ölümünü andıran bu hikayeye tabii inanmadım. Fakat Türkçülükteş

hevesli göründü ü için de “belki zamanla kusurlarını düzeltip do ru yola girer” dedim. Ailesini,ğ ğ

ırkını sordum. Baba cihetinden Kastamonulu, ana cihetinden Azerbaycan’da Genceli oldu unuğ

söyledi. Bana pek mufassal bir ecere verdi: “ sterseniz nüfus kütüklerinden tahkik edebilirsiniz”ş İ

dedi. Bu da bo bir sözdü. Bizde nüfus te kilatı pek yeni oldu u için biz, nüfus kütüklerindenş ş ğ

ancak büyük babalarımızı ö renebilirdik. Daha ilerisini ifahi aile rivayetlerinden ö renme eğ ş ğ ğ

mecburduk. Pek hayalperest olan Reha, ihtimal ki Ziya Gökalp’ın “Kızıl Elma” adlı hikayesinin

tesirinde kalarak kendisinin böyle bir eceresi oldu una inanmı ve buna ba kalarını daş ğ ş ş

inandırmak istemi ti. Fakat bütün bunlar olmasa bile kendisini fazla reklam edi i, hatta kendisiş ş

hakkında ba ka imza ile methiye yazı ı ve dergiye herkesin dikkatini çekecek ekilde oklarş ş ş

nidalar, istifhamlar koyu u Türk ahlakına hiç de uygun de ildi.ş ğ

Gittikten sonra Nejdet Sançar’la kısa bir konu ma yaparak samimi gözüktü ü müddetçe yazı ileş ğ

ona yardıma karar verdik. Bilhassa Türk tarihine ait birçok eyler sorarak not etmesi, ö renmekş ğ

istedi ine delil gibi gözüküyordu. Bu sebeple de “belki düzelir” diyerek Bozkurt dergisineğ

yardımı kararla tırdık.ş

1940 mayısında Bozkurt’un üçüncü sayısı çıkarken dergiye Hamza Sadi Özbek ve smet Rasimİ

gibi iki genç Türkçü de yazı yazmı lar dergiyi biraz daha kuvvetlendirmi lerdi. Biraz sonraş ş

Profesör Zeki Velidi’nin ve gençlerden Nurullah Barıman’ın da yazı yazma a ba ladı ı Bozkurt,ğ ş ğ

Sami Karayel’in yazı müdürlü ü ile çıkma a ve oldukça iyi bir tesir yapma a ba lamı tı.ğ ğ ğ ş ş

Reha’nın bahsetti i muhayyel 70-80 gencin hiçbirisi yüksek tahsil mezunu olmadı ı için Samiğ ğ

Karayel’in yazı müdürlü ünü kabule mecbur olmu lardı. Gayet cesur ve ya lılı ına ra menğ ş ş ğ ğ

yumru u kuvvetli bir adam olan Sami Karayeli kendilerine salık veren de bendim. Esasen artıkğ

Avni Motun disiplinli seksen genç gizli cemiyet teraneleri de söylenmez olmu , anormal havaş

azalmı tı. Yalnız Reha’nın ötede beride, bilhassa Ankara’da beni över gibi gözükürken birş

yandan da gözden dü ürme e u ra an hareketlerini duyuyor, fakat buna pek aldırmıyordum.ş ğ ğ ş

Övülme e ihtiyacım yoktu. Onun için Reha’nın “Atsız iyidir, ate lidir, yalnız muvazenesizdir.”ğ ş

yollu propagandaları beni yüksündürmüyordu. Zamanla bu da geçer diyordum. Fakat bu sırada

Bozkurt’un 1940 a ustosunda çıkan be inci sayısında Reha O uz’un “Gürcülerin Irkı Hakkında”ğ ş ğ

Page 10: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

diye yazdı ı makalede Gürcüleri Turan ırkından göstermesi bizim Türkçülük ve ırkçılıkğ

prensiplerimize aykırı oldu u için itiraz ettim. Hele o makalede Reha’nın kendi eceresiğ ş

hakkında verdi i malumat evvelce verdi i ecereye uymadı ı için üphem arttı. A ırı ırkçılıkğ ğ ş ğ ş ş

yapma a kalkan, hele ırkı koruma kanunu diye bir kanun projesi hazırlayarak melez Türkğ

çocuklarının üç ya ından a a ı olanlarını idam etme e kalkan Reha’nın Gürcüler hakkında buş ş ğ ğ

yazısı kendisi hakkındaki bir takım rivayetlere hak verdirecek mahiyetteydi. O zaman bende

evvelce uyanıp da sonra Reha samimi gözüktü ü için küllenen üpheler yeniden ate lendi. Buğ ş ş

üphe beni biraz vakit harcayarak bu esrarengiz i lerin (!) iç yüzünü ö renme e sevketti.ş ş ğ ğ

Evvelce kendisine Avni Motun’un kim oldu unu sordu um zaman “söyleme e mezun de ilim”ğ ğ ğ ğ

diye cevap veren Cihat Sava Fer’e bir emrivaki yaparak Avni Motun’un muhayyel bir ahısş ş

oldu unu itiraf ettirdim. Ankara’daki yetmi seksen ki ilik gizli ve disiplinli cemiyetin de Rehağ ş ş

O uz Türkkan ile karde i Orhan Türkkan’dan ve Cihat Sava Fer’den ibaret bir heveskarğ ş ş

triyomvirası oldu unu ö rendim. Fakat Reha, yaratılı ındaki ba kalıkla her eyi esrar perdesiğ ğ ş ş ş

altında gösterme e kalkmı oldu undan Ankara’daki Türkçü gençlere kendi cemiyetlerineğ ş ğ

girme i teklif ediyor, “Atsız sizin cemiyetinizde midir?” diye soranlara evet cevabını veriyor, oğ

gençler bun u bana sordukları zaman “cemiyetimizin nizamnamesi gere ince size bunuğ

söyleme e mezun de ildir” diyerek onları a ırtıyordu. Böylelikle kendisi büyük bir cemiyetinğ ğ ş ş

ba kanı ve Rıza Nur, Zeki Velidi gibi ya lı bilginler de oldu u halde birçok Türkçüyü kendiş ş ğ

emrindeki memurlar gibi gösterme e çabalıyordu. Fakat kısa görü üyle hakikatlerin nasıl ortayağ ş

çıkaca ını hesaplayamıyordu. Hesaplayamazdı da… Çünkü pek süratle yükselmek, yüksekğ

mevkilere çıkmak istiyordu. Bu istek, önünü görmesine engel olan bir perdeydi. Aynı zamanda

kendisinin mühim bir ahsiyet oldu unu sanıyor, kah Yalova’da Reis-i cumhurla mülakatş ğ

yaparak Türkiye’nin niçin sava a girmedi ini sordum diyor, kah üçüncü ordu müfetti i Kazımş ğ ş

Orbay’a giderek hükümeti dinlemeden do uya taarruz etmesi için telkin yapaca ını söylüyor,ğ ğ

yakında çıkaraca ı gündelik bir gazetenin kırk bin lira sermayesini buldu undan bahsediyor,ğ ğ

bunların arkasından da –kahramanlı ını göstermek için olacak- kı ın Kastamonu da larınağ ş ğ

giderek ayı avlayaca ını anlatıyordu. Kahramanlık sözü a zından hiç dü müyordu. Banağ ğ ş

gönderdi i bir mektupta “artık rahat rahat ehit olabiliriz” diye yazıyordu. Fakat bir yandanğ ş

askerli ini boyuna tecil ettiriyordu. Garip de il mi? Reha, ya ının otuzu doldurmak üzereğ ğ ş

olmasına ra men henüz askerli ini yapmamı tır. Yalnız yüksek ö retim talebesinin geçirdi iğ ğ ş ğ ğ

askeri kamplara gitmi ve bütün askerli i bu kamp hayatından ibaret kalmı tır. Daha en kutluş ğ ş

milli vazifesini bile yapmamı olan bu tecrübesiz gencin hepimizi, bütün Türkçüleri küçülterekş

kendisini yükseltme e çalı ması ne acıklıdır! Bir kere bu Reha O uz’u tam Türk saysak bile o özğ ş ğ

bir Türkçü de il, önce bir materyalist ve beynelmilelci iken Türkçülü e sonradan dönen birğ ğ

muhtedidir. (Ergenekon dergisinin ilk sayısındaki itirafa göre) Böyle oldu u halde, Türkçülü eğ ğ

sonradan dönen bu genç nasıl oluyor da hiçbir zaman Türkçülükten ba ka bir ülküyeş

sarılmamı olan bizleri çürütme e kalkabiliyor? O, Türkçülü e ve Türklü e ait birçok bildikleriniş ğ ğ ğ

bizden ve bu arada bilhassa benden ö renmi tir. “Gök Börü”nün Bozkurt demek oldu unu bileğ ş ğ

Page 11: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

ona ben ö rettim. Bunları övünç diye de il, bir hakikati Türkçü efkar-ı umumiyeye anlatmak içinğ ğ

söylüyorum. Yoksa o, de il Türk tarihini ve Türkçülü ü, okullarda yıllarca okudu u Türkçe’yi bileğ ğ ğ

bilmemektedir. “ kna olmak”, “bizle ahbap oldular”, “hıyanetlik etti” gibi Ermeniİ

vatanda larımızın kullandı ı ifadeler Reha’nın yazılarında bol bol geçer.ş ğ

imdi Türkçülü e sonradan dönen Reha’nın, Gök Börü’de “ smet Rasin’i, Çınaraltıcıları, Barıman’ıŞ ğ İ

ve Atsız’ı aramızdan attık” diyerek yaptı ı iddianın te rihine geliyorum:ğ ş

1- smet Rasin ile Reha’nın anla amamasının sebebi, Reha’nın iddia etti i gibi, smet’inİ ş ğ İ

“Bozkurt’a men ei meçhul paralar bulması ve Arnavut olması” de ildir. smet’in metin ahlakınış ğ İ

ve ailesini bilenler onun Türk oldu unu pek kolay kestirebilirler. Kendisine ecere düzme eğ ş ğ

mecbur olmayan smet, hiçbir ey olmasa bile, tarihimizin ebedi övünçlerinden biri olan Pilevneİ ş

müdafaası ehitlerinden birinin torunudur. Bundan ba ka smet’in yüzüne bakmak da ırkış ş İ

hakkında bir hüküm vermek için kafidir. Çünkü smet’in yüzü Türk yüzüdür. ahsi meselelerdenİ Ş

dolayı kızdı ımız her insanın ırkından olmadı ını söylersek do ru bir i yapmı olmayız. Rehağ ğ ğ ş ş

O uz eski arkada larından Hikmet Tanyu ile bozu tuktan sonra onun Abaza oldu unu ilanğ ş ş ğ

etmi ti. smet Rasin’e kızınca da ona Arnavut diyor. Bu yoldan gidilirse zararlı çıkacak olan yineş İ

Reha’dır. Çünkü ana cihetinden atalarını ba ladı ı Gence’nin Kendek köyü halis bir Ermeni köyüğ ğ

oldu u gibi gerek Reha, gerekse karde i Orhan’ın yüzleri de tıpkı Ermeniye benzer. Reha’nınğ ş

evvelce sık sık gidip geldi i bir müessesenin memurlarından biri adını bilindi i Reha’nın gelipğ ğ

gitti i müessese sahibine anlatmak için “Ermeni geldi”, “Ermeni gitti” deme i mutat edinmi ti.ğ ğ ş

Keza, Reha birçok yazılarında ve mektuplarında stanbul Ermenileri gibi “ikna olmak”, “hıyanetlikİ

etti” , “bizle ahbap oldular” gibi tabirler kulanı. Keza, Yusuf Kadıgil’e kendisinin Gürcü oldu unuğ

da bir gün söylemi tir. Fakat bunlara bakarak nasıl biz kendisine Ermeni demiyorsak o da gayrış

ilmi bir ansiklopedinin kayna ı meçhul ibaresine dayanarak smet’e Arnavut dememelidir.ğ İ

smet’in ataları Prizren’lidir. Bu kasaba ise Rumeli’de bir Türk kasabasıdır. çinde tek tük Arnavutİ İ

civar köylerden gelmi lerdir. stanbul’da bu kadar Prizren’li vardır. Hiçbiri Arnavutum demez.ş İ

Hepsi de Türküm der. Prizren kasabasını iyi bilen Erkilet Pa a da kasabanın Türk kasabasış

oldu una tanıklık etmektedir. Hakikatte Reha’nın, smet Rasin’e dü manlı ı, smet’in Bozkurt’ağ İ ş ğ İ

yazı yazma a ba lamasından sonra, fikri kuvveti dolayısıyla Reha’yı gölgede bırakmasındanğ ş

dolayıdır. Türkçeye hakim olan ve üç yabancı dil bilen smet Rasin kuvvetli mantı ı, zekası veİ ğ

ilmi ırkçılık üzerindeki derin bilgisiyle birdenbire ön safa geçmi , bu da Reha’nın kıskançlı ını veş ğ

sonunda dü manlı ını çekmi tir. smet’in Arnavut oldu unu iddia etmesi bundandır. Halbukiş ğ ş İ ğ

smet tam bir ülkücü ve fedakar bir arkada tı. Reha’nın men ei meçhul dedi i paraları, zenginİ ş ş ğ

bir aileye mensup oldu u için, cebinden veriyordu. Bozkurt, smet Rasin sayesinde onun çizdi iğ İ ğ

programla canlanmı tı. Hatta Reha’nın Bozkurt’a yazdı ı bir yazı için aleyhine dava açılıncaş ğ

smet Rasin bunu kendi üzerine alarak Reha’yı cezadan kurtarmı tı. Fakat Reha bunlarıİ ş

dü ünmeden yapma bir Arnavutluk bahanesiyle smet’le bozu tu. Darıldılar. smet ayrıcaş İ ş İ

Page 12: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

çalı mak üzere çekildi. Birbirleri aleyhine hiçbir ey söylememek için benim hakemli imde sözş ş ğ

verdiler. Bu sözü bozan da Reha O uz oldu. te, smet’i attık demesinin sebebi budur.ğ İş İ

2- Reha O uz, Çınaraltı sahipleri olan Orhan Seyfi ile Yusuf Ziya’yı da aralarından çıkardıklarınığ

söylüyor. Bu büsbütün tuhaftır. Çınaraltıcılar zaten onların arasında de ildi ki çıksınlar. Ziya Gökğ

Alp’ın akirdleri olan Çınarlatıcıların Türkçülük tarihinde epeyce hizmetleri vardır. Dergilerininş

adı da Ziya Gök Alp damgasını ta ımaktadır. Ziya Gök Alp’tan feyz almı olan airlerin Reha’danş ş ş

bir eye ö renmeye ihtiyaçları yoktur. Hakikatte Reha’nın onlara dü manlı ı da yine ahsi birş ğ ş ğ ş

sebepten ileri geliyor: Bozkurt’un kapalı bulundu u sırada Reha O uz, Çınaraltıya üç makaleğ ğ

vermi ti. Çınaraltıcılar bu üç makalenin ikisini pek zayıf buldukları için basmadılar. Üçüncüsünüş

Reha’nın ısrarı ve ricası üzerine –o da biraz düzelterek ve birçok yerlerini çıkartarak- bastılar.

Halbuki bütün Türkçülerin yazıları Çınaraltı’nda çıkıyordu. Onlar çıkarken, kendisini bütün

Türkçülerden üstün gören Reha’nın yazılarını ne retmemek herhalde kendisince büyük bir suçtu.ş

te Çınaraltıcılara dü man olmasının, onları jurnalcilikle itham etmesinin sebebi budur. Halbukiİş ş

ben onu kaç kere Çınaraltıcıların yanında gördüm: Pek müeddep oturuyordu. Söze pek

karı mıyordu. Yusuf Ziya’ya ve Orhan Seyfi’ye pek saygılı ithaflarla kitaplar hediye ediyordu.ş

Böyle oldu u halde Gök Börü’de onlar için “… Hakiki maksatlarını bilmekle beraber kalemleriniğ

be eniyor, Türkçülü e onlardan fayda umuyorduk” diyor. Demek ki Reha onlarla konu urken değ ğ ş

samimi de ildi. Bu samimi olmayı ın ho bir ey olmadı ını imdi her halde kendisi değ ş ş ş ğ ş

anlamı tır.ş

3- Nurullah Barıman’ı “Bozkurt’un parasını ahsına harcamakla itham etmesi “ de do ru de ildir.ş ğ ğ

Bu da kıskançlıktan do maktadır. Bozkurt’un sahibi Nurullah Barıman oldu u için dı arıdanğ ğ ş

gönderilen mektupların onun adına gelmesi, Bozkurt idarehanesine u rayan genç Türkçüğ

talebelerin önce Barıman’ı araması, kendisini gençli in efi oldu una inanmı Reha’nın ho unağ ş ğ ş ş

gitmemi tir. Yarının efi oldu una inanmı Reha, kendisini gelip geçmi bütün Türkçülerdenş ş ğ ş ş

üstün görürken, daha genç olan Barıman’a itibar edilmesini tabii çekemezdi. Bozkurt, on ikinci

sayıdan sonra adeta yeniden çıkarken tamamı ile, Barıman’ın borç olarak buldu u sermayeyeğ

dayanıyordu. Böyle oldu u halde Barıman’ın kendisinden daha itibarlı bir mevki temin etmesiniğ

çekemeyen Reha O uz, “mevsuk bir kaynaktan duydu una göre Bozkurt’un hükümetçeğ ğ

kapatılaca ını”, kendilerinin daha önce davranarak kapatması gerekti ini Barıman’a söylemi ,ğ ğ ş

Barıman da: “Öyleyse borçlarımızı ödeyecek parayı bul da i i tasfiye edelim” demi tir. Halbukiş ş

Reha’nın bu sözü do ru olamazdı. Hükümet Bozkurt’u kapatacak olsa Reha bunu neredenğ

duyacaktı? Hükümet dairelerinde casusları mı vardı? Barıman’ın para bulma teklifi üzerine Reha

O uz bunu güya kabul etmi , fakat para yerine senet vermek istemi tir. Barıman bunu kabulğ ş ş

etmemi , Reha O uz ise dergiyi kapatmak ve yerine gündelik bir gazete çıkarmak içinş ğ

direnmi tir. Barıman: “Sen Bozkurt’un birkaç yüz liralık borcunu veremiyorsun. Nasıl olur da onş

binlerce liralık sermaye isteyen gündelik bir gazeteyi çıkarabilirsin?” diye sorunca Reha a ırmı ,ş ş ş

Page 13: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

cevap verememi tir. Halbuki onun maksadı dergiyi kapatarak Barıman’ı “dergi sahibi olmaktanş

do an itibar”dan uzakla tırmak, sonra, kendisinin sahip olaca ı bir dergi çıkararak aradı ığ ş ğ ğ

öhreti, nüfuzu, itibarı bulmaktı. Çünkü o sırada yüksek tahsilini de bitirmi ve kendi ba ınaş ş ş

dergi çıkaracak hale gelmi ti. Barıman Bozkurt’u kapatmayıp da Reha bunda ısrar edinceş

nihayet i tatsız bir hal almı ve Barıman, Reha O uz’u arkada ı Cihat Sava ’la birlikteş ş ğ ş ş

Bozkurt’tan çıkarmı tır. Reha O uz’un e yalarını alarak pek üzgün bir halde Bozkurtş ğ ş

idarehanesinden çıktı ını görenler imdi onun “Barıman’ı attık” demesine hayli gülmü tür.ğ ş ş

4- imdi benim hakkımda yazdıklarına geliyorum. Bunlara madde madde cevap verece im:Ş ğ

a) Reha O uz benim için “davasında samimi, fakat eflik malihülyasına kapılmı ” diyor ve birğ ş ş

gün smet Rasin’in otomobili ile gezinti yaparken kendilerine eflik teklifinde bulundu umuİ ş ğ

iddia ediyor. Bu iddia do ru de ildir. Benim böyle bir teklifte bulunmadı ıma, o gezintiye i tirakğ ğ ğ ş

eden smet Rasin ve Nurullah Barıman, yaratılı ımın böyle bir teklifte bulunma a elveri liİ ş ğ ş

olmadı ına da bütün beni tanıyanlar ahittir. Reha’nın efi olmanın da bana eref teminğ ş ş ş

etmeyece ini herkes takdir eder. O gezintide Reha benim, Bozkurtçu olmam için ısrarlı tekliflerğ

yaptıysa da kabul etmedim. Nurullah Barıman’la smet Rasin de ahittir ki “hem sizden ya lıİ ş ş

oldu um hem sizi kafi miktarda tanımadı ım için Bozkurtçu olamam. Siz de yazıyla yaptı ımğ ğ ğ

yardımı kafi görün” dedim.

b) Reha O uz benim için “iradesi zayıf ve hislerine ma lup” diyor. Hislerime ma lup olsamğ ğ ğ

Reha’nın benim için yazdıklarına ba ka türlü cevap verirdim. Bununla beraber “irademş

kuvvetlidir, hislerime ma lup de ilim” diye kendimi müdafaa edecek de ilim. Hüküm verme iğ ğ ğ ğ

beni tanıyanlara bırakıyorum. Bizzat kendisi bir gün bana: “Ba ka birisi sizin u radı ınızş ğ ğ

haksızlıklara u rasaydı iradesi sarsılarak vatana ihanet etme e kadar giderdi” demi tir. Bilmemğ ğ ş

bu sözünü hatırlayacak mı? Hatırlayanlar mevcuttur.

c) Benim için: “ilkin, yeniden ba lattı ımız Türkçülük hareketine katılmaktan çekinmi , sonraş ğ ş

korkulacak bir ey olmadı ını görerek aramıza olanca co kunlu u ile girmi ti” diyor. Bu daş ğ ş ğ ş

do ru de ildir. Ben Türkçülükte onlardan hayli kıdemli bir insan sıfatıyla, adı sanı duyulmamığ ğ ş çocukların arasına tabiidir ki giremezdim. Hele bu çocuklar kendilerini bana ilk hamlede gizli bir

te kilat diye takdim ederlerse… Reha benim üphelerime korkaklık diyorsa aldanıyor. Hiçbirş ş

zaman kahramanlık iddiasında bulunmadım. Bulunmaktan da utanırım. Çünkü kahramanlı ınğ

sava alanlarından ba ka yerlerde yapılaca ına inanmam. Böyle olmakla beraber korkakş ş ğ

olmadı ımı da beni tanıyanlar bilir. Madem ki ben korkaktım, niçin Reha O uz bana hediyeğ ğ

etti i kitabın ba ına “En Yi it Türkçüye” diye yazdı? Niçin Bozkurt’un altıncı sayısında “Türkçüleriğ ş ğ

tanıyalım” diye ne retti i yazıda beni “dürüst ve yi it bir Türkçü” diye vasıflandırdı? Demekş ğ ğ

Reha O uz o zaman bana kar ı da samimi de ildi. Beni o yazısında feragatli bir insan olarakğ ş ğ

Page 14: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

tanıtan Reha’nın imdi muhteris olarak tasvir etme e kalkması herhalde Reha’ya iyi notş ğ

verdirecek bir hal de ildir. Umarım ki bu yanlı ı kendisi de anlayacaktır.ğ ş

ç) Reha, benim meçhul bir insan oldu umu, ancak kendi reklamı sayesinde ün kazandı ımı iddiağ ğ

ediyor. Fakat aynı Reha, Bozkurt’un altıncı sayısındaki makalesinde benim, Türkçülü e, Ziya Gökğ

Alp’tan sonra en büyük hizmeti yaptı ımı yazmı tı. Bu iki aykırı ifadenin acaba hangisi do ru?ğ ş ğ

Yahut hiçbiri do ru de ilse Reha niçin bu hareketi yapma a mecbur kaldı? O zaman öyle, imdiğ ğ ğ ş

böyle yazmak tabiye ise, Reha da tasdik eder ki, bu bir Türk’e yakı an bir tabiye de ildir. Beniş ğ

iyi tanıyanlar merdümgiriz oldu umu bilirler. Böyle bir insanın reklama ihtiyacı olmadı ı dağ ğ

meydandadır. Birkaç ki i tarafından tanınıyorsam bu Atsız Mecmua ve Orhun sayesindeş

olmu tur. Bu da bir meziyet de ildir. Çünkü her yazı yazan, okuyucular tarafından tanınır. Rehaş ğ

tanınma a fazla de er verdi i için tanınmamı bir insan oldu umu ve kendisinin reklamığ ğ ğ ş ğ

sayesinde tanındı ımı ileri sürmekle mazurdur. Esefle söylüyorum ki Reha’da “tanınmak iste i”ğ ğ

bir hastalık derecesindedir. Bu yüzden Nurullah Barıman aleyhine açtı ı davada kendisiniğ

“Ülkümüzün banisi” diye vasıflandırmı tır. Biz ise ülkümüzün neferleri olmakla ö ünüyoruz.ş ğ

d) Reha O uz benim için “Bir mektupla Ankara’ya aleyhimizde ihbar yaptı.. Bu darbe öldürücüğ

oldu. Bu mektup üzerine Bozkurt’a izin vermediler.. Bozkurt’a bilahare ancak mucize kabilinden

izin alabildik” diyor. Bu da do ru de ildir. Netekim beni iyi tanıyanlar bu rivayeteğ ğ

inanmamı lardır. Demek ki benim defterimde “Beyaz Ruslardan para almak” ve “Hitler’in ajanış

olmak” rivayetlerinin yanında bir de bu bulunacakmı . Burada yine Reha O uz’daki hafızanınş ğ

çok zayıf oldu unu söyleme e mecburum. Çünkü bu meselenin yüksek mevki sahibi resmi birğ ğ

ahidi var ki o da matbuat umum müdürü Selim Sarper’dir. Mesele udur: Bir gün matbuatş ş

umum müdürü Selim Sarper’in, kapatılmı olan Bozkurt’a yeniden izin vermek için Çınaraltı veş

ahsım aleyhinde ne riyat yapma ı art ko mu oldu una dair garip bir haber duydum.ş ş ğ ş ş ş ğ

nanmadım. Çünkü tanı madı ım halde Selim Sarper’in benim hakkımda hiç de fena dü üncelerİ ş ğ ş

beslemedi ini uzaktan i itiyordum. Hakkımda iyi niyet beslemese bile mühim bir mevkidekiğ ş

resmi bir ahsiyetin öyle bir teklifte bulunmayaca ı tabii idi. Bunun için 10 ikincite rin 1941ş ğ ş

tarihinde Selim Sarper’e bir mektup yazarak böyle bir rivayet duydu umu, buna inanmamaklağ

beraber bu “Alemi imkan” da her eyin olabilece ini, e er do ru ise sebebini bildirerek beniş ğ ğ ğ

aydınlatmasını rica ettim. Netice umdu um gibi çıktı: Selim Sarper, 13 ikincite rin 1941 tarihiyleğ ş

verdi i samimi bir cevapta böyle bir eyin bahis mevzuu olmadı ını bildirdi.ğ ş ğ

Reha O uz, benim Selim Sarper’e yazdı ım mektubu görmü oldu u halde maalesef bunu sankiğ ğ ş ğ

jurnalmi gibi anlatarak bazı arkada lara mektuplar yazmı tır. Ben bu mektuplardan üç tanesini,ş ş ş

Hamza Sadi Özbek’e, Nurullah Barıman’a ve air Cemal O uz Öcal’a yazılanları gördüm. Aynış ğ

meseleyi üç ayrı ekilde yazmakla Reha O uz çok gafil hareket etmi tir. Hamza Sadi Özbek’eş ğ ş

yazdı ı mektupta “Selim Sarper aynen suretini almama müsaade etmedi. Sadece 3-4 defağ

Page 15: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

okudu ve okuttu” diyerek mektubun kopyasını de il ancak mealini yazdı ını bildirdi i haldeğ ğ ğ

Nurullah Barıman’a ve Cemal O uz Öcal’a gönderdi i mektuplarda aynen kopyasınığ ğ

gönderdi ini iddia ediyor. Halbuki Selim Sarper mektubujn kopyasını vermedi ine göreğ ğ

Reha’nın do ru söylemedi i ortaya çıkıyor ki aynı meseleyi üç ayrı kimseye üç ayrı ekildeğ ğ ş

yazması bunun itiraz kabul etmez bir delilidir. Ben, hüküm verme i okuyuculara bırakarak üçğ

mektubun suretlerini yan yana koymakla iktifa ediyorum:

- I -

Reha’nın Hamza Sadi Özbek’e yazdı ı 6.2.1942 tarihli mektupta benim, Selim Sarper’e yazdı ımğ ğ

mektubun meali olarak gösterilen satırlar:

Muhterem Efendim,

Bozkurt sahiplerinden Nurullah Barıman, Bozkurt’un inti arına art olarak, Çınaraltı ve benimş ş

aleyhimde bulunmalarını art ko tu unuzu, bu suretle Türkçüleri aralarında mücadeleyeş ş ğ

sevketmek istedi inizi, fakat sizi caydırma a muvaffak olduklarını söylemi tir. Sizi de Türkçüğ ğ ş

bildi imden bu acayip dedikoduya inanmıyor ve size bir fikir vermek için naklediyorum.Fakat buğ

dünya bir imkanı alem oldu undan böyle bir ey var ise neden bu artı ko mak lüzumunuğ ş ş ş

hissetti inizi ir ad maksadıyla lütfen izah eder misiniz? Bilvesile gıyabi saygılarımı sunarım.ğ ş

- II -

Reha’nın Barıman’a yazdı ı 13.11.1941 tarihli mektupta benim, Selim Sarper’e yazdı ımğ ğ

mektubun kopyası olarak gösterilen satırlar:

N. Barıman Bozkurt’un tekrar çıkarılması için sizle görü ürken ona Çınaraltıyla mücadeleyi veş

benim aleyhimde yazmalarını art ko mu sunuz. Gayeniz Türkçüleri birbirlerine dü ürüpş ş ş ş

zayıflatmakmı ! Gene Barıman ilave etti. Biz Selim Be ’le münaka a ettik ve onu ikna ettik. Siziş ğ ş

Türkçü tanıyorum. Lütfen bunun sebebini anlatır mısınız?

- III -

Reha’nın, Cemal O uz Öcal’a yazdı ı 8.5.1942 tarihli mektupta benim, Selim Sarper’e yazdı ımğ ğ ğ

mektubun aynen kopyası olarak gösterilen satırlar:

Muhterem Efendim,

Page 16: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

Yakında yeniden inti arına tavassut edece inizi duydu umuz Bozkurt’u çıkartanların nasılş ğ ğ

kimseler oldu unu bilmeniz için size bu mektubu yazıyorum. Bozkurtçular ve bu meyandağ

sahibi Nurullah Barıman Bozkurt’un inti arına art olarak Çınaraltı ve benim aleyhimdeş ş

bulunmalarını art ko tu unuzu, bu suretle Türkçüleri aralarında mücadeleye sevketmekş ş ğ

istedi inizi, bu bakımdan sizin Türkçüler için zararlı bir ahsiyet oldu unuzu söylemi lerdir. Siziğ ş ğ ş

de Türkçü bildi imden, bu maksatlı dedikoduya inanmıyor ve size ait bir fikir vermek içinğ

naklediyorum. Fakat bu dünya bir imkanı alem oldu undan böyle bir ey var ise, neden bu artığ ş ş

ko mak lüzumunu hissetti inizi ir ad maksadıyla izah eder misiniz? Bilvesile gıyabi saygılarımış ğ ş

sunarım.

Esefle söyleyeyim ki, Reha O uz, beni gözden dü ürmek için Türkçü arkada lara bu ekildeğ ş ş ş

mektuplar yazmı , o mektupların benim elime geçece ini dü ünmeden bana bir takımş ğ ş

isnatlarda bulunmu tur. Diyelim ki tarafımdan Selim Sarper’e yazılan mektubu görmekş

ba kalarınca mümkün olmasın. Ya üç ki iye üç ayrı ekilde yazılan bu suretler (!) nedir?ş ş ş

Maalesef bu durum Reha’nın çok aleyhinedir.

Yukarıdaki satırlarda “sizle görü ürken “kelimelerine dikkat edenler bu ifadenin bana de il, Rehaş ğ

O uz’a ait oldu unu elbette anlamı lardır.Onun mektuplarında ve makalelerinde bu yanlı çokğ ğ ş ş

geçer. Sonra “Bozkurt’u çıkartanların “tabiri de Reha’ya aittir. O, “çıkarmak” fiilli yerine

“çıkartmak” fiilini kullanmaktadır. Netekim Gök Börü’nün üstünde de “Çıkartan: R. O uzğ

Türkkan” yazılıdır. Ailesi baba cihetinden Rumeli’nin bugün Yunanistan’da kalan bölümlerinden

oldu u için ora ahalisi gibi malum fiilleri çok defa müteaddi olarak kullanmaktadır. Ve nihayetğ

“imkanı alem” terkibine bakanlar da benim böyle pek acemice bir dil yanlı ı yapmayaca ımış ğ

teslim ederler.

* * *

Reha’nın Cemal O uz Öcal’a yazdı ı uzun mektupta benim aleyhimde pek çok hicivler var.ğ ğ

Türkçü efkarı umumiyeye bir fikir vermek için bazı parçalarını a a ıya alıyorum:ş ğ

... Bir gece Selim’den telefon. Hayretle unları dinledim:ş

- O uz, sana Yusuf Ziya’nın anlattıklarını nakletmi , inanmadı ını söylemi tin. Fakat i te bugünğ ş ğ ş ş

Atsız’dan aldı ım bir mektupta aynı eylerle kar ıla ıyorum. Okuyayım dinel, dedi ve beniğ ş ş ş

hayretlere dü üren jurnal mektubu okudu.ş

“Atsız”ın yi it, merd, övalye tanıdı ım Atsız’ın böyle bir mektup yazaca ını kafam bir tülüğ ş ğ ğ

almadı ı için, a ırdım. Atsız’ın a zından naklen Yusuf Ziya bir mektup yazmı filan zannettin.ğ ş ş ğ ş

Page 17: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

Ben böyle a kınlıklar içinde yüzerken, Selim devam ediyordu:ş ş

- Dostlu a layık olmayan dedikoducu insanlar oldu unuza inandım. Bugünden itibarenğ ğ

aramızda ancak resmi münasebet vardır.

Ben hayret içinde:

- Atsız yazmadı, de il mi? diye ba ırdım.ğ ğ

- Atsız’ın mektubu!

- nanmıyorum.İ

- Gel, gör! Dosya burada!

Gece saat dokuz buçuktu. Hemen otomobile atladım. Sarper’e gitti. Dosyayı açtı. Atsız’ın

mektubunu gösterdi. Gözlerime inanmayarak üç dört defa arka arkaya okudum. Sonra da

suretini aldım...

Bu da do ru de ildir. Hamza Sadi Özbek’e yazdı ı mektuba göre hani Selim Sarper mektubunğ ğ ğ

suretini alınmasına müsaade etmemi ti? Bundan ba ka benim bir tek mektubumla dosyaş ş

tutulmayaca ı gibi resmi daireler de gece saat dokuz buçu a kadar açık de ildir. Heleğ ğ ğ

mektubun biraz daha a a ısında Selim Sarper’le münaka a etti ini, sözlerini dinletemeyinceş ğ ş ğ

öfke ile kapıyı vurup çıktı ını, e er o dakikada kar ısına Çınaraltıcılar yahut ben çıksaymı ımğ ğ ş ş

bizleri öldürebilece ini yazmasını hiç de do ru bulmadım. Ben Reha’nın daima tabancağ ğ

ta ıdı ını biliyorum ama bunu bir süsü sanıyordum. Yoksa bu bro ürü bir davetiye diye kabulş ğ ş

edece ini dü ünerek korkar ve bunları yazmazdım…ğ ş

imdi bu mesele üzerinde Türkçüleri biraz daha aydınlatmak için Cemal O uz'a yazmı oldu uŞ ğ ş ğ

mektubun sonlarından bir parça daha alaca ım:ğ

Cemal O uz Be . te acı meselenin iç yüzü budur. Bu hususta ne dü ünüyorsunuz bilmekğ ğ İş ş

isterim. Biz imdi, sırf güvenebilece imiz ülküda larla i birli i yapaca ız. Bunları Bozkurtçuş ğ ş ş ğ ğ

olarak efkarı umumiyeye iyice tanıtıp me hur edece iz. Bozkurtçu felsefeci, Bozkurtçuş ğ

içtimaiyatçı,Bozkurtçu tarihçi, Bozkurtçu tarihçi, Bozkurtçu etnograf ve folklorcu, Bozkurtçu

romancı ve Bozkurtçu airlerimiz var.ş

Bozkurtçu felsefeci: Dr. M. Saffet Engin

Page 18: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

Bozkurtçu içtimaiyatçı: Aydın Yalçın (Mülkiye sosyoloji asistanı)

Bozkurtçu tarihçi: Dr. Osman Turan ( Ankara Tarih Fakültesi Türk Tarihi asistanı)

Bozkurtçu etnograf ve folklorcu: Prof. Abdülkadir nan ve Halit Bayrıİ

Bozkurtçu sembolistler: Arif Nihat Asya ve Hamza Sadi Özbek

Bozkurtçu airler: Cemal O uz Öcal, Mehmet Sadık Aran ve Yusuf Kadıgilş ğ

Tabii bunlardan ba ka elleri erdikçe, Zeki Velidi, Doktor Akdes Nimet, Doktor Necati Akder veş

air arkada lar da yazı ve iir yazacaklardır. imdi sizden bu mektupla sualim: Bozkurtçularınş ş ş Ş

ba airi olarak tanıtılmanızı istiyor musunuz? Sizin içten co an Türkçülü ünüze ve prensipleriş ş ş ğ

ifadedeki iir kudretinize tam bir güvenimiz var. Onun için sizi ( Bozkurt Türkçülü ü) bu yeni veş ğ

kuvvetli cereyanın airi yapmak istiyoruz. Kabul ederseniz bana yazınız. Bu hususta tanıtmaş

faaliyetine geçelim…….

Yalnız bir nokta var: Bu ekilde Bozkurtçu olarak tanıtılacak arkada lar ülkü bakımından bize zıtş ş

mecmualara tabiatıyla yazmayacakları gibi bize uygun görünen fakat i birli i etmekş ğ

istemedi imiz bazı mecmualara da yazmayacaklardır. Bu meyanda Çınaraltı ve Tanrıda vardır.ğ ğ

Di er mecmualara tabii yazılabilir.ğ

Bu satırlarda da do ru olmayan veya tuhaf olan birçok noktalar var. Reha, Cemal O uz’uğ ğ

“kudretli airsin, içten, co an Türkçüsün” diye överken günün birinde onun da aleyhinde yazış ş

yazmayaca ını nasıl temin edebilir? Sonra, Cemal O uz’u Bozkurtçu airler listesinde saydıktanğ ğ ş

sonra biraz a a ıda “Bozkurt’un airi olur musun?” diye sorması tuhaf de il midir? Heleş ğ ş ğ

“Bozkurt Türkçülü ü” diye bir ey çıkararak bunun felsefecilerinden, içtimaiyatçılarından,ğ ş

tarihçilerinden bahsetmesi de yanlı tır. Mesela Bozkurt’un folklorcuları diye yazdı ı Abdülkadir’leş ğ

Halit Bayrı, Bozkurt’a sırf Reha O uz’un rica ve ısrarı üzerine yazı vermi olan a ırba lı ve kırkğ ş ğ ş

be ten daha ya lı iki Türkiyatçıdır. Di erleri de yine ısrar, rica, hatır vesaire yüzünden Bozkurt’aş ş ğ

yazı vermi leridir. E er Bozkurt’a her yazı yazanı “Bozkurtçular” denilen mevhum te ekküleş ğ ş

nispet etmek gerekirse bir de “Bozkurtçu kumandanlar” bölümünü açıp hizasına Ali hsanİ

Pa a’nın adını yazmak icap eder. Çünkü onun da Bozkurt’ta birkaç yazısı çıkmı tır. Halbukiş ş

yukarıda adı geçenlerin arasında Bozkurt’un daimi yazcısı olmayı kabul eden hiç kimse yoktur.

Hele Reha’nın “Bozkurt felsefecisi” dedi i “Saffet Engin” Bozkurt’ta bir tek yazı dahi ne retmiğ ş ş de ildir. Hem e er adı geçenler Bozkurtçu olsalardı imdi Reha’nın çıkardı ı Gök Börü’ye yazığ ğ ş ğ

yazarlardı.

Page 19: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

* * *

Reha’nın, air Cemal O uz’a yazdı ı mektupta dikkati çeken bir yer daha var: Reha O uz,” seniş ğ ğ ğ

ba air yapalım” diye Cemal O uz’a yazarken bundan sonra Çınaraltı ve Tanrıda dergilerineş ş ğ ğ

yazı verme i art ko uyor. “Tanrıda ” merhum büyük Türkçü Doktor Rıza Nur’un çıkardı ı dergiğ ş ş ğ ğ

idi. Reha O uz da Rıza Nur’a çok saygı gösteriyordu. Onun Rıza Nur’a yazmı oldu u mektuplarğ ş ğ

bugün elimdedir. Gerek bu mektuplarda gerekse Bozkurt’un be inci sayısında ve gerekse Gökş

Börü’nün ilk sayısında ve gerekse Gök Börü’nün ilk sayısında Rıza Nur için yazdı ı satırlar, onuğ

çok saydı ını gösteriyor. Peki, o halde nasıl oluyor da bu kadar saydı ı Rıza Nur’un dergisineğ ğ

yazı yazmaktan Cemal O uz Öcal’ı menetmek istiyor? Tabii, genç Türkçüler bunu ö renmekğ ğ

ister. Reha’nın tabiriyle “o yi it ve aziz Türkçü” “Türkçülü ün heybetli devlerinden biri” olan Rızağ ğ

Nur, “Namık Kemal gibi ulu davamızın biri ehidi” olan Rıza Nur, “ulu bir kahraman örne iş ğ

olarak daima ya ayacak” olan Rıza Nur. Reha’yı evine almayarak kapıdan çevirmi tir. Sebebi deş ş

Reha’nın, Doktor Nihat Re at’a giderek Rıza Nur’un, Nihat Re at aleyhinde hiçbir zamanş ş

söylemedi i eyleri ona isnad etmesidir. Sinop mebusu Yusuf Kemal de bu i in ahididir. Rehağ ş ş ş

O uz, Rıza Nur’un öfkelenmesine sebep olan durumu düzletmek ve Rıza Nur’un nazarındağ

beraat etmek için Doktor Nihat Re at’tan bir mektup getirece ini Rıza Nur’a yazmı sa daş ğ ş

maalesef bu mektubu da getirmemi tir.ş

Rıza Nur bu vak’a dolayısıyla gerek bana ve gerekse ba kalarına (Doktor Mustafa Hakkış

Akansel, Doktor zzettin adan, Fethi Tevet, smet Rasin) “Gümülcineli smail Hakkı nasılİ Ş İ İ

Hürriyet ve tilaf Fırkasını batırdıysa Reha da Türkçülü ü öyle batıracak” diye onun hakkındakiİ ğ

kanaatini bildirmi ve Reha’yı evine almama a karar vermi ti. Reha be altı defa geldi i haldeş ğ ş ş ğ

onu kabul etmemi ti. En sonunda bir gece gelen Reha’ya bizzat kapıyı açan merhum kar ısındaş ş

onu görünce sertlikle “Ne istiyorsun?” diye sormu , beriki a ırarak: “Affedersiniz, bu zamandaş ş ş

rahatsız ettim…” diye söze ba lamı sa da Rıza Nur: “Evet,rahatsız ettin, bir daha da etme…”ş ş

diyerek kapıyı kapatmı tır. Bu vak’adan sonra Reha O uz, di er bazı Türkçüleri, bu aradaş ğ ğ

Nurullah Barıman’ı Rıza Nur’a selam vermekten menetmek istemi se de bittabi Barıman bunaş

aldırmamı tır. te Reha’nın Cemal O uzu’u Tanrıda ’a yazmaktan menetmek istemesinin sebebiş İş ğ ğ

merhum Rıza Nur’un kendisine yaptı ı bu muameledir.ğ

Rıza Nur ilk zamanlardan ba layarak Reha’ya te hisi koymu tu. Hekim gözüyle onun psikopat,ş ş ş

ırkiyatçı olarak da gayrıtürk oldu unu söylerdi. Bakın 11 Mart 1940 tarihiyle Nejdet Sançar’ğ

yazdı ı mektupta neler diyor:ğ

Azizim efendim,

Page 20: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

Mektubunuzda Türkçülerin birle emedi ini söylüyorsunuz. Bunun sebeplerini arayıp bulmayış ğ

tavsiye diyorsunuz. Bu bapta bir uzla ma mümkün de il gibi görünüyor. Her Türkçüyüm diyenş ğ

ba ka bir telden çalıyor. Bir defa Türkçülük elan ideolojik bakımdan Turancı, Türkçü, Anadolucuş

gibi inkısamda. Sonra buna hiç istemedi im ve münasip görmedi im siyasi ilgiler ili tirmekğ ğ ş

isteyenler var. V e daha beteri de bir takım ahısların ahsi hırsları kazanı kaynıyor. Hele Rehaş ş

Kürtkan diye biri var ki Türkçüleri birbirine katıyor ve gene de kabına sı amıyor. Göreceksiniz kiğ

bu çocuk Türkçülü ü peri an edecektir; edemse de o yolda bu mübarek ideal ve ideolojiye çokğ ş

zarar verecektir.

te Reha’nın “Türkçülü ün heybetli devlerinden biri”, “yi it ve aziz Türkçü” diye vasıflandırdı ıİş ğ ğ ğ

dünkü en büyük Türkçünün Reha hakkındaki fikirleri…

Benim, Reha ile ilgimi kesmemin sebebine gelince: Bu, uzun denemelerden sonra kendisine

güvenimin kalmaması yüzünden olmu tur. O benden sekiz dokuz ya daha genç oldu u haldeş ş ğ

kendisine daima akran muamelesi yaptım. Bana Avni Motun gibi gizli cemiyet gibi hayali

eylerden bahsetti i halde Türkçülük için çalı ıyor diye kendisine mümkün oldu u kadar yardımş ğ ş ğ

ettim. Hatta bir aralık münasebetlerimiz samimi bile oldu. Fakat en samimi oldu umuzğ

zamanlarda bile benim aleyhimde bazı mektuplar yazdı ını sonradan teessüfle ö rendimğ ğ

(mesela Barıman’a ve smet Rasin’e yazdı ı mektuplar). Gerek yukarıdan beri sırladı ım vak’alar,İ ğ ğ

gerekse buraya yazma ı do ru bulmadı ım pek çok eyler bende kendisine kar ı güvenğ ğ ğ ş ş

bırakmadı ı için onunla ilgimi kestim. Yazdı ı mektuplara cevap vermedim. Reha’nın banağ ğ

hücumları da i te buradan geliyor. Onun için “Atsız’ı aramızdan çıkardık” demesi de bo sözdür.ş ş

Ben onların arasına hiçbir zaman girmedim ki çıkarılayım. Bozkurt’a birkaç yazı yazdımsa bunları

Reha’nın rica ve ısrarı ile yazdım. Ecce Canis adlı yazımı okuyanlar, Reha tarafından

“Bozkurtçular” denilen zümreye benim dahil oldu umu anlarlar. Esasen böyle kuruntudan ibaretğ

bir kuruma girmeyece imi de herkes takdir eder.ğ

Nurullah Barıman tarafından, arkada ı Cihat’la birlikte Bozkurt’tan çıkarılan Reha, benim yineş

oraya yazaca ımı duyunca Bozkurt’un yazı i leri müdürü Sami Karayel’e ba vurarak benimleğ ş ş

anla mak ve yine Bozkurt’ta yazı yazmak istemi se de tarafımdan reddolunmu , bu yüzden Gökş ş ş

Börü’de bana lüzumsuz yere hücum etmi tir. Halbuki o, Gök Börü için bazı Türkçülerden yazış

isterken Besim Atalay, Zeki Velidi Togan, Abdülkadir nan ve Halit Bayrı ona “Çınaraltıcılar, Atsızİ

ve ba ka Türkçüler aleyhine yazmamak artıyla” yazı vereceklerini bildirmi ler, Reha da bunaş ş ş

razı olup söz vermi tir. Yazık ki bu sözünü de tutmadı. Buna, Reha’nın hesabına esefş

duyuyorum.Yoksa kendisi de pek iyi bilir ki be “bir” de il “birçok” Rehaların hücumlarıyla dağ

yıkılmam. Reha’nın bu hareketi nihayet kendi aleyhine olmu tur. Çünkü Besim Atalay Be , Gökş ğ

Börü’nün ilk sayısındaki “Hesap Veriyoruz” ba lıklı yazı üzerine Reha’ya derhal bir mektupş

yazarak ilgisini kesti ini ve kendisine evvelce verdi i yazıları ne rederlerse mahkemeyeğ ğ ş

Page 21: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

ba vuraca ını bildirmi , Doktor Mustafa Hakkı Akansel “Gök Börü’ye yazmayaca ını haberş ğ ş ğ

vermi ; Zeki Velidi, Abdülkadir nan, Halit Bayrı,Cemal O uz Öcal ve Yusuf Kadıgil de ilgileriniş İ ğ

kesmi lerdir. Bunların evvelce Gök Börü’ye yollanmı birer iki er yazıları oldu u için Reha O uzş ş ş ğ ğ

daha bir müddet bunlardan istifade edebilir. Fakat ondan sonra? Ondan sonra Cihat Savaş Fer’le yapayalnız kalacaktır. Me hur romancı Re at Nuri’nin vaktiyle ba ka yerlerde çıkmı olanş ş ş ş

yazılarının ikinci basımları onu kurtarabilirse ne mutlu! Reha O uz bu sonucu sezdi i için Zekiğ ğ

Velidi’ni evine giderek yazı yazmasını rica etmi se de evvelce verdi i sözü tutmadı ı için redş ğ ğ

cevabı almı tır.ş

Doktor Mustafa Hakkı Akansel’e de yaptı ı ba vurmaların bo a çıkması üzerine Gök Börü’nünğ ş ş

üçüncü sayısına, doktorun vaktiyle Vakit gazetesinde çıkmı olan bir yazısını almı , altına daş ş

“evahit” diye anla ılmaz bir kelime koymu tur. Reha O uz, Doktor Mustafa Hakkı Akansel’eş ş ğ

gönderdi i nüshada, “evahit” kelimesinin ba ındaki “e” harfini çizmi , “h” harfini “k” yapmı ,ğ ş ş ş

sonuna da bir “ten” eklemi tir. Böylelikle kelime “Vakitten” olmu ve yazının Vakit gazetesindenş ş

alınmı oldu u güya belli edilmi tir. Reha bu tabiye (!) ile di er okuyucularından, yazının ba kaş ğ ş ğ ş

bir yerden alınmı oldu unu saklamak istemi tir. Bu kadar çocukça bir kurnazlık ülkücü birş ğ ş

Türkçüye de il de alelade bir insan yakı ır mı, yakı maz mı? Cevabını kendisi versin… Bu ekildeğ ş ş ş

bir derginin ya amasına üphesiz imkan yoktur. Bu derginin mukadderatı imdiden belliş ş ş

olmu tur.ş

* * *

Yukarıdaki satırlarla bu meseledeki hakikati ortaya çıkardım. Reha’da kendi isteklerini hakikatmiş gibi göstermek farikası olmasaydı ben bunları yazmayacaktım. Reha’nın hücumları beni nihayet

müdafaaya mecbur etti i için her halde bir tatsızlık oldu. Bundan sevinenler solcular olmu tur.ğ ş

Bunun mesuliyeti tamamıyla Reha’ya aittir. Basit eyleri esrar perdesi arkasında saklamak, bazış

meseleleri oldu u gibi de il de olmasını istedi i ekilde göstermek ve hayallerden hakikat gibiğ ğ ğ ş

bahsetmekle Reha bilmeyerek Türkçülü e kötülük etmi tir. Halbuki Türkçülü ün en büyükğ ş ğ

kuvveti bir hakikate dayanması ve Türkçülerin ba arı kazanmasının ba lıca artı da samimiyetleriş ş ş

idi. Türkiye’nin ba vekiline bütün tarihimiz ilk defa olarak “Türkçüyüz ve öyle kalaca ız” dedirtenş ğ

ey memleketteki Türkçülük ülküsünün pek köklü ve sa lam temellere dayanmasıydı. Türkçülükş ğ

tarihinde ilk defa olarak menfi ve bozuk bir hava esmesine sebep olan ey ise Reha’nınş

hareketleri ve Gök Börü’deki yazısı olmu tur. Bundan dolayı her halde kendisi pi manlıkş ş

duymu tur. Reha’nın kendisinden ya lı ve bilgili olan Türkçülerden daha ö renece i pek çokş ş ğ ğ

eyler vardır. Reha, bizi bezdirerek kendisinden uzakla mamıza sebep olmasaydı yanlı larş ş ş

yapmaz ve mesela Gök Börü’nün üçüncü sayısının kapa ına bir resim koyarak altına “Altayğ

Da larında Kırgız Hayatı” diye yazmazdı. Çünkü biz Altay’da Kırgız bulunmadı ını kendisineğ ğ

ö retirdik. Yine bizi kendisinden uzakla tırmasaydı Gök Börü’nün dördüncü sayısının kapa ınağ ş ğ

Page 22: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

Orhun harfleriyle yazdı ı yazılar öyle yanlı olmazdı. Orhun harflerinin nasıl kullanıldı ını onağ ş ğ

anlatırdık.

Reha ilk önce Türkçü de ildi. Kendi itirafı üzere beynelmilelci ve materyalistti. Beynelmilelci veğ

materyalist demek komünist demektir. Reha, daha sonraları Türkçü yayını takip ederek Türkçü

olmu ve bu yeni ülkü kendisini o kadar sarmı tır ki Türkçülü ün her alanında en ileri ve en iyiş ş ğ

olmak istemi tir. Reha’nın duygularındaki bu a ırılı ı mazur görürüm. Netekim bir dinde en çokş ş ğ

müteassıp olanlarda mühtedilerdir. Fakat en iyi ve en ileri olmak isterken bazı hayali eyleriş

hakikat saymasını zararlı bulurum. Mesela Reha, baba cihetinden ailesini Kastamonu civarındaki

Ta köprü’ye ba lamaktadır. Bu do ru de ildir. Kastamonu Türkünün çok katıksız oldu unuş ğ ğ ğ ğ

ö renen Reha “ke ke ben de oradan olsam” diye dü ünmü bunun hasretini çekmi ve nihayetğ ş ş ş ş

bunu dü üne dü üne kendisinin hakikaten oralı oldu una inanmı tı. Netekim Kastamonu’nunş ş ğ ş

çok köklü bir ailesine mensup olan genç bir Türkçü, Ta köprü’de Reha’nın ailesini ara tırıpş ş

soru turmu , böyle bir ailenin olmadı ını ö renmi tir. Halbuki Anadolu kasabalarında herş ş ğ ğ ş

ailenin tanındı ı, bir iki asır önce gelip yerle mi olanların bile hala ayırt edildi i erbabıncağ ş ş ğ

malumdur.

Reha, eski Türklerin hayatını da çok be endi i, çadır altında geçen askeri hayatın meftunuğ ğ

oldu u için kendisinin de yaylalarda, çadır altında ve at sırtında büyümü olmasını çokğ ş

arzularmı ve bu iddetli arzu nihayet kendisinin Eski ehir civarındaki göçebe Türkmenlerş ş ş

arasında bir süt nine elinde büyüdü ü hakkındaki mitolojik rivayeti do urmu tur. Hakikatte iseğ ğ ş

Reha’nın ailesi Rumelilidir. Anadolulu bir aile Büyükada’da gayrı mübadil olarak emlak alabilir

miydi? Rumelili olmak Türk olma a engel olmamakla beraber Reha ruhi bir sebeple en koyu veğ

su katılmamı Türk olmak hevesiyle kendisini Ta köprü’ye nispet etmi , buna kendisi deş ş ş

inandı ı gibi ba kalarını da inandırmak istemi tir.ğ ş ş

Reha, eski Türk büyüklerinin hayatlarına da imrenmi , kendisi de onlar gibi bir önder olmakş

istemi tir. üphe yok ki her Türk genci için Türk büyüklerine benzemek bir ülkü olmalıdır. Fakatş Ş

böyle olmakla için tek yol onların tuttu u feragat, fazilet, çalı ma ve kahramanlık yoludur. Hiçğ ş

kimse durup dururken bir Alp Aslan veya Çingiz olamaz.. Yükselmek için iki yol vardır: Ya

çalı arak yüksekte olanları me ru bir ekilde geçmek; yahut onları dü ürerek daha yükse eş ş ş ş ğ

çıkmak. Bir da ın tepesine kartal da çıkar, yılan da çıkar. Zaman zaman büyük ruhlu insanlar dağ

yükselir, dalkavuklar da… Fakat er ki iler her zaman ve daima birinci yolu seçmi lerdir. Bundanş ş

birkaç yıl önce Nazım Hikmetof Yolda “Putları Kırıyoruz” diye büyük airlere ve bu aradaş ş

Abdülhak Hamid’e hücumlar yapmı tı. Çünkü Türkiye’nin ba airi olmak isteyen o zavallı,ş ş ş

yükselmek için onları devirmekten ba ka yol bulamamı tı. Onun hücumlarıyla Abdülhak Hamidş ş

ve Mehmet Emin tabiidir ki devrilmediler. Biz, ne Abdülhak Hamid gibi yüksek, ne de Mehmet

Emin kadar de erli kimseler olmamakla beraber Reha’nın hücumlarıyla devrilmeyiz. Reha’nınğ

Page 23: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

tutaca ı yol hizmet ederek yükselmek olmalıydı. Fakat o bekleyemedi. Yükselmek için yaptı ığ ğ

hamleler yanlı bir yöne çevrilmi oldu u için sonunda Türkçülük dü manlarını sevindirecek bireş ş ğ ş

mahiyet aldı.

Önderlik duygusu Reha’yı o kadar sarmı tı ki kendisini imdiden Türk gençli inin ba kanı gibiş ş ğ ş

görmektedir. Bir münaka ada, kendisine itidal ö üdü veren Hüseyin Namık Orkun’a “ben Türkş ğ

gençli inin lideriyim” diye ba ıracak kadar duygularına ma lup olmu tur. Reha, Türkiye’değ ğ ğ ş

yapılan her hareketin kendi eseri olmasını istiyor. Fakat böyle olmadan bunu olmu gibiş

göstermek do ru de ildir. Hamza Sadi Özbek, resmi bir vazife ile Mu la’ya gidince Reha bunuğ ğ ğ

benimsemi ,”bir arkada ımızın da Mu la^da bulunması lazımdı; Özbek’i onun için Mu la’yaş ş ğ ğ

tayin ettirdik” demi ti. Halbuki aynı meseleyi smet Rasin’e de ba ka ekilde anlatmı tı. Reha,ş İ ş ş ş

önderlik duygusunu doyurmak için gizli cemiyetler kurma a ve Ankara’daki Ziraat Fakültesiğ

talebelerinden bazılarını buna sokma a u ra mı tı. Bunu ba aramayınca aynı eyi Istanbul’dağ ğ ş ş ş ş

yapma a ve tabancalı, bıçaklı törenlerle aza kaydına kalkmı sa da imdiye kadar bu cemiyeteğ ş ş

yalnız Yusuf Kadıgil’i alabilmi tir. Eski bir talebem olan Yusuf Kadıgil bu cemiyete mahiyetiniş

ö renmek için kasten girerken Reha’nın daima ta ıdı ı tabanca ortaya çıkmı , müthi bir gizliğ ş ğ ş ş

tören yapılmı ve cemiyet bütün azası, yani Reha ile Cihat, Yusuf Kadıgil’i cemiyete almı lardır.ş ş

Gizli cemiyetlerden maksat muayyen bir hedefe varmak oldu u halde Reha’nın gizli cemiyetindeğ

böyle bir hedef yoktur. Maksat, gizli cemiyetin esrarlı havasından zevk almaktır. Reha’da gizli,

esrarlı eylere kar ı büyük bir inzicap oldu undan, o güne i bile esrar perdesi ardındanş ş ğ ş

göstermek istemi , bu yüzden kendisine kar ı bir güvensizlik uyandırmı tır. Reha’ya göre herş ş ş

eyi gizlemek büyük bir ba arıdır. Bu yüzden karde i Orhan Türkkan’ın kendisinden büyük müş ş ş

küçük mü oldu unu bile saklamak istemi tir. Bu meseleyi kendisine sordu um zaman bana:ğ ş ğ

“Fiilen ben büyü üm, hukuken Orhan büyüktür” diye cevap vermi ve meseleyi öyle anlatmı tı:ğ ş ş ş

Reha’nın asıl adı Metin imi . Orhan kendisinden küçükmü . Orhan’dan daha sonra küçük,ş ş

“Reha” adında bir karde leri varmı . Fakat bu Reha küçükken ölmü ve nüfus kaydından Rehaş ş ş

silinece i yerde Metin silinmi . Onun için imdi kendisi bu, küçükken ölen Reha’nın nüfusğ ş ş

ka ıdını kullanıyor ve Reha adını ta ıyormu . ğ ş ş

Hiç üphesiz Reha’nın babası bu hareketi bir sahtekarlık olsun diye yapmamı tır. Nüfusş ş

memurunun dikkatsizli ini sonradan düzeltme e me guliyeti engel olmu ve Reha O uz (yaniğ ğ ş ş ğ

hakikatteki Metin) kendisinden dört ya küçük olan karde inin nüfus ka ıdını kullanmakş ş ğ

mecburiyetinde kalmı tır. Bunda Reha’nın da suçu yoktur. Fakat bu basit hadiseyi esrarş

perdesiyle örtme e de hiç lüzum yoktur. Reha’nın mahrem-i esrarı olan ve benim bu meseleyiğ

bildi imden haberi bulunmayan Cihat Sava bir gün bana safiyetle “bunun büyük bir sırğ ş

oldu unu ve bana ancak on yıl sonra bu sırrı tevdi edebilece ini” söylemi , çocukça hareketiyleğ ğ ş

beni güldürmü tü.ş

Page 24: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

Reha, eski Türkler gibi kahraman, kuvvetli, pehlivan olmak için de gönlünde dayanılmaz bir istek

duymu , bu büyük istek de kendisini bir takım hülyalara sürüklemi tir. Cüssesi eski Türklerinş ş

aksine çelimsiz oldu u için Japon güre inde usta oldu unu iddia etmi , kılıç dersi alırken,ğ ş ğ ş

ö retmeni olan Krodetski’ye savurdu u bir kılıçla onun maskesini yüzünde döndürdü ünüğ ğ ğ

tahayyül etmi tir. Halbuki bu da do ru olamazdı. Ba a zaten güçlükle geçirilen maskeninş ğ ş

dönmesi için ba ın gövdeden ayrılması icap ederdi. Reha O uz, kendisinde Ermeni bula ıklı ış ğ ş ğ

oldu unu ilk önce ortaya çıkaran Fethi Tevet’i de dövece ini bana bir mektupta yazmı tı. yi kiğ ğ ş İ

bu i i denemedi. Çünkü iri yarı ve güçlü kuvvetli olan Fethi Tevet’ görmeden tasarlanan buş İ

plan acıklı bir ekilde iflas ederdi. Reha imdi böyle bir iddiada bulundu unu hatırlamıyor veş ş ğ

Gök Börü’nün meccani abonelerinin listesi ba ında Fethi Tevet’in adını gösteriyormu ama,ş ş

yukarıda da bildirdi im gibi bu hafızasının bir zuhulüdür. Yoksa mektup bende duruyor. ğ

Reha’nın bir merakı da herkes hakkında bir dosya tutmasıdır. Bu dosyada o ahsın Reha’yaş

gönderdi i mektuplarla Reha’nın ahsi mütaleaları, gazetelerden kesilmi yazılar esas mevadığ ş ş

te kil eder. Bu dosyalara ehemmiyetsiz teferruat da yazılır. Mesela Ankara’daki bir airin bir günş ş

bir lokantada birlikte yemek yedi i sarı ın bir hanım dahi bu dosyaya girmi tir. Reha bu dosyayığ ş ş

tutmakla o ahıs aleyhinde, gerekti zaman kullanılacak mevad hazırlamak ve daha ilerisi için deş

bir ar iv yapmak fikrindedir. Fakat bu kadar lüzumsuz eylerle u ra mak onun hafızasınış ş ğ ş

yormaktan ba ka bir sonuç vermemektedir.ş

* * *

Türkçülük ülküsü kutlu bir yoldur. Onun siyasi, ilmi, edebi, hissi, fikri tarafları vardır. Fakat

hepsinde de temel sa lam Türk ahlakıdır. Türkçülük ülküsüne ba ka türlü varma a imkanğ ş ğ

yoktur. Reha O uz, Türkçülük alanında yükselmek istiyor idiyse tutaca ı yol feragat ve fedakarlıkğ ğ

yolu olacaktır. Daha askerlik vazifesini bile yapmadan ef olma a kalkmayacaktı. Ne Ali Suavi,ş ğ

ne Süleyman Pa a, ne Ziya Gök Alp, ne de Ziya Nur Türkçülük tarihinde kazandıkları adı sanı birş

anda, çalı madan elde etmediler. Bugün Türkçülük meydanında çalı ıp adları tanınmı olan buş ş ş

kadar insan var. Bunların arasında da ahsi dargınlıkları, kırgınlıkları ve kızgınlıkları olanlar var.ş

Fakat bunlardan hangisi kendisini Türkçülü ün ba ı yapmak için ötekilere hücum etmi tir? Dünğ ş ş

Rıza Nur, daha önce Ziya Gök Alp Türkçülerin ba ı olmak erefini çalı maları ve hizmetleriyleş ş ş

kazandılar. Onları ne bir kurultay seçti, ne de onlar ba kalarını baltalayarak yükseldiler. Rehaş

O uz ba kalarını küçülterek yükselmek hayali yüzünden dünün en büyük Türkçüsü olan Rızağ ş

Nur tarafından kapıdan çevrilmi ve Rıza Nur ona “Reha Kürtkan” diyerek Reha’yı Türkçülükş

kadrosundan ebediyen çıkarmı tır. Reha’nın ba kaları hakkında söyleyece i sözlerin de eriş ş ğ ğ

yoktur. Fakat bizzat Reha tarafından “Türkçülü ün heybetli devi” diye adlandırılan Rıza Nur’un,ğ

Reha hakkındaki hükümleri nas mahiyetindedir. imdi, günümüzün en kıdemli Türkçüsü BesimŞ

Atalay ba ta oldu u halde kalem sahibi Türkçülerin hepsi onunla ilgisini kestiyse, bazı gençş ğ

Page 25: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

Türkçüler arasında “Türkkan” diye de il de “Ermenikan” diye anılıyor, hatta kendisine bu ekildeğ ş

mektuplar yazılıyorsa bunun tek mesulü kendisidir. Reha O uz samimi Türkçü olmak içinğ

muhayyel ecereye lüzum olmadı ını bilmeliydi. Bilhassa bazı kuruntulara herkesi inandırabilirimş ğ

diye çocukça dü üncelere saplanmamalıydı. Türk ırkını tarif ederken ileri sürdü ü 1.70 boy, elaş ğ

göz, kuvvet ve fevkalade yakı ıklılıktan kendiside hangilerinin bulundu unu iyice hesaplamalıydı.ş ğ

Reha’yı tanımayan okuyucuları sözlerime inandırmak için onun bir foto rafını koyuyorum. Buğ

resme bakan okuyucular onun fevkalade yakı ıklı ve Türk tipine malik olmadı ını kabul veş ğ

tasdik edeceklerdir.

Umarım ki bu bro ür Reha’yı hayalin tatlı göklerinden hakikatin katı topra ına indirecektir.ş ğ

A a ı yukarı otuz ya larında oldu u için artık çocuk hülyaları besleme e hakkı yoktur. Çünküş ğ ş ğ ğ

ortada bahis mevzuu olan ey Türkçülüktür. Bu milletin biricik kurtulu ve yükseli yolu olan birş ş ş

ülküyü benlik davası haline sokma a ise Türkçülü ün prensipleri engeldir. Sa lam ahsiyetler,ğ ğ ğ ş

kendi aleyhlerine olan eyleri lehlerine gibi göstermezler. Mesela Besim Atalay Be , Reha’yaş ğ

mektup yazarak ilgisini kesti ini ve eskiden yolladı ı yazıları artık ne retmemesini bildirdi iğ ğ ş ğ

zaman Reha’ya dü en ey susmaktı. Halbuki o öyle yapmadı. Okuyucularda, sanki Besimş ş

Atalay’la eski durum devam ediyormu gibi bir intiba uyandırmak için Gök Börü’nün ikinciş

sayısında öyle bir ilan ne retti: ş ş

Öz Türkçe Kur’an Sureleri

Okuyucularımıza müjde: Pek yakında kitap halinde çıkıyor

Çeviren: Besim Atalay

Bunun bir ba arı olmadı ını, hatta do ru bir hareket olmadı ını Reha idrak edemiyorsa bu daş ğ ğ ğ

kendinsin lehine de ildir.ğ

te, Gök Börü’nün ilk sayısındaki “Hesap Veriyoruz” ba lıklı yazıya cevaplarım imdilik buİş ş ş

kadardır. O yazıda hiçbir hesap verilememi , bilakis hesaplar karı tırılmı tır. Hesap böyle verilir:ş ş ş

Delili, ahidi, vesikası ve foto rafı ile…ş ğ

Reha Türkçülü e cidden hizmet etmek istiyorsa önce askerli ini yapmalı sonra Türkçeye dahağ ğ

çok hakim olmalı ve nihayet muhayyel ecereleri ve ba ka hayalleri terk etmeli ve bilhassaş ş

ırkçılı ı ba kalarına bırakmalıdır.Yoksa bu fizyonomi ile su katılmamı Türklük iddia etmekğ ş ş

Page 26: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - HESAP BÖYLE VERİLİR

Türkçülü ün dü manları eline silah vermektir ki bunu Reha da istemez sanırım.ğ ş

3 Sonkanun 1943, Maltepe

ATSIZ

te, nihayet, tahminlerimiz do ru çıktı. Reha’nın “Hesap Veriyoruz” ba lıklı yakı ıksız yazısını eleİş ğ ş ş

alan Ankara’daki solcular, Reha’nın onlara verdi i silah sayesinde bütün Türkçülere, hattağ

Türklü e saldırmak fırsatını buldular. Solculuktan milliyetçili e dönen Reha ile, milliyetçiliktenğ ğ

solculu a dönme olan Pertev Naile Boratav ve Adnan Cemgil mü tereken Türklü e veğ ş ğ

Türkçülü e zarar getirmi oluyorlar. Görülüyor ki, nereden nereye olursa olsun, bu dönenler iyiğ ş

olmuyorlar. Reha kadar iyi tanıdı ım solcu dönmelere de cevap verece im. Beklesinler.ğ ğ 25.5.1943

ATSIZ