HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

168
BOZKURTLAR D R L YOR İ İİ Çin ka anı Tay-tsung çok dü ünceli idi. Birkaç gündür kendisinde bir ba kalık, ğ ş ş anla ılmaz bir de i iklik seziyordu. lk önce bunun ne oldu unu anlamadan içinde ş ğş İ ğ rahatsızlık duymu , sonra dü üne dü üne rahatsızlı ı nereden geldi ini bulmu tu: ş ş ş ğ ğ ş Korkuyordu: hele gün battıktan sonra her karaltı, her gölge onu ürkütüyor, u ş u ursuz ğ ihtilâlcilerden biri karanlıklar içinden çıkarak kendisine do ru yay gerip ok ğ fırlatacak sanıyordu. O, ihtilâlcilerden birço unun ba kentte gizlenmi oldu una ğ ş ş ğ inanıyordu. Çünkü bunlardan ancak 38 tanesinin cesedi bulunmu , Vey ırma ından da ş ğ üçünün ölüsü çıkarılmı tı. Bu kadar büyük bir gürültünün 41 ki iyle yapıldı ına, Çin ş ş ğ ka anı olarak inanamazdı. Bu ğ ihtilâlciler ne kadar gözü pek, çılgın herifler olurlarsa olsunlar, 300’den çok Çin askerini öldürmek ve koca bir ehre bu kadar korku ş salabilmek için herhalde birkaç yüz ki i olmalıydılar. ş Üç gündür bütün Siganfu ve yöreleri altüst edildi i, birçokları yargılanıp ğ idam edildi i, birço una i kenceler yapıldı ı halde gizlenmi olan ihtilâlcilerden kimse ğ ğ ş ğ ş ele geçirilememi ti. Acaba bunları, kendi tahtına göz diken kumandanlarından birisi ş mi saklıyordu? Öyle ise sarayın içinde fırsat kollamaları da akla gelebilirdi. te Çin ka anı bunları dü ünerek sıkılıyor, heyecanlanıyordu. Aldı ı İş ğ ş ğ raporlara göre geceleyin bir çok yerde ihtilâlciler gözükmü tü. Fakat bütün sıkı ş ara tırmalara ra men kimse ele geçmiyordu. Herifler herhalde geceleyin i görmesi ş ğ ş seviyorlardı. Sarayı geceleyin bastıkları gibi ehirlerde de geceleyin ortaya çıkıyorlar, ş fakat gündüz olunca silinip kayboluyorlardı. Ama niçin imdiye kadar bir teki ele ş geçmemi ti? ş Siganfu halkı ihtilâlcilerin korkusundan geceleyin soka a çıkamaz olmu tu. ğ ş ehrin ucunda oturan bir Çinli, bir gece Vey ırma ı kıyısından dönerken bunlardan Ş ğ birço unun atlarıyla birlikte ırma ı yüzerek geçtiklerini görmü , bir ba kası da ğ ğ ş ş Siganfunun içinde çok iri ve tam pusatlı bir yı ın adamın karanlıklar arasında hızla ğ yürüdüklerini görerek çı lıklarla kaçmı tı. htilâlciler bu ikisine de bir ey yapmamı lar, ğ ş İ ş ş fakat ya lı bir kadını öldürmü lerdi. Geceleyin kom usundan biraz pirinç alan kadın, ş ş ş kapıdan çıktıktan sonra “ihtilâlciler” diye ba ırarak yı ılmı , kapıyı tekrar açan ğ ğ ş

description

HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Transcript of HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Page 1: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

BOZKURTLAR D R L YORİ İ İ

Çin ka anı Tay-tsung çok dü ünceli idi. Birkaç gündür kendisinde bir ba kalık,ğ ş ş

anla ılmaz bir de i iklik seziyordu. lk önce bunun ne oldu unu anlamadan içindeş ğ ş İ ğ

rahatsızlık duymu , sonra dü üne dü üne rahatsızlı ı nereden geldi ini bulmu tu:ş ş ş ğ ğ ş

Korkuyordu: hele gün battıktan sonra her karaltı, her gölge onu ürkütüyor, uş

u ursuzğ ihtilâlcilerden biri karanlıklar içinden çıkarak kendisine do ru yay gerip okğ

fırlatacak sanıyordu. O, ihtilâlcilerden birço unun ba kentte gizlenmi oldu unağ ş ş ğ

inanıyordu. Çünkü bunlardan ancak 38 tanesinin cesedi bulunmu , Vey ırma ından daş ğ

üçünün ölüsü çıkarılmı tı. Bu kadar büyük bir gürültünün 41 ki iyle yapıldı ına, Çinş ş ğ

ka anı olarak inanamazdı. Buğ ihtilâlciler ne kadar gözü pek, çılgın herifler olurlarsa

olsunlar, 300’den çok Çin askerini öldürmek ve koca bir ehre bu kadar korkuş

salabilmek için herhalde birkaç yüz ki i olmalıydılar.ş

Üç gündür bütün Siganfu ve yöreleri altüst edildi i, birçokları yargılanıpğ

idam edildi i, birço una i kenceler yapıldı ı halde gizlenmi olan ihtilâlcilerden kimseğ ğ ş ğ ş

ele geçirilememi ti. Acaba bunları, kendi tahtına göz diken kumandanlarından birisiş

mi saklıyordu? Öyle ise sarayın içinde fırsat kollamaları da akla gelebilirdi.

te Çin ka anı bunları dü ünerek sıkılıyor, heyecanlanıyordu. Aldı ıİş ğ ş ğ

raporlara göre geceleyin bir çok yerde ihtilâlciler gözükmü tü. Fakat bütün sıkış

ara tırmalara ra men kimse ele geçmiyordu. Herifler herhalde geceleyin i görmesiş ğ ş

seviyorlardı. Sarayı geceleyin bastıkları gibi ehirlerde de geceleyin ortaya çıkıyorlar,ş

fakat gündüz olunca silinip kayboluyorlardı. Ama niçin imdiye kadar bir teki eleş

geçmemi ti?ş

Siganfu halkı ihtilâlcilerin korkusundan geceleyin soka a çıkamaz olmu tu.ğ ş

ehrin ucunda oturan bir Çinli, bir gece Vey ırma ı kıyısından dönerken bunlardanŞ ğ

birço unun atlarıyla birlikte ırma ı yüzerek geçtiklerini görmü , bir ba kası dağ ğ ş ş

Siganfunun içinde çok iri ve tam pusatlı bir yı ın adamın karanlıklar arasında hızlağ

yürüdüklerini görerek çı lıklarla kaçmı tı. htilâlciler bu ikisine de bir ey yapmamı lar,ğ ş İ ş ş

fakat ya lı bir kadını öldürmü lerdi. Geceleyin kom usundan biraz pirinç alan kadın,ş ş ş

kapıdan çıktıktan sonra “ihtilâlciler” diye ba ırarak yı ılmı , kapıyı tekrar açanğ ğ ş

Page 2: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

kom ular zavallının ölüsünü bulmu lardı. Üzerinde ok ve kılıç yarası yoktu. Kar ısındaş ş ş

korkunç haydutları gören kadınca ızın korkudan öldü ü anla ılıyordu. ğ ğ ş

Bugün ihtiyar bir kadını korkutarak öldürenlerin yarın yeniden saraya

saldırmıyacakları ne malûmdu?

Çin ka anı bütün bunları dü ünerek tedbirler almı , saray çerisini ço altmı ,ğ ş ş ğ ş

nöbet i lerini düzene koymu , geceleri dı arda gezmek âdetini bir yana bırakmı tı.ş ş ş ş

Bütün bunlara ra men içi rahat de ildi. Öldürülen ve ba ı kesilen Kür ad’ın bileğ ğ ş Ş

öldü ünden emin olamıyordu. Kür ad’ın kızını idam ettirmi , fakat konçuyu ileğ Ş ş

o lunu bulduramamı tı.ğ ş

Bir yandan da nâzırların verdi i raporlar ve raporlardaki teklifler dolayısıylağ

aklının büsbütün karı tı ını hissediyor, öfkeleniyor, saçma sapan eyler dü ünüyordu.ş ğ ş ş

Bütün bu dü ümleri çözmek için bugün sarayda bir toplantı yapılacaktı. Tay-stungğ

son ümitlerini bu toplantıya ba lamı tı.ğ ş

***

Siganfu sarayın büyük bir odasındaki toplantı heyecanlı bir hava içinde

açıldı. Nâzırlar, Çin ka anının kar ısında sinirlerine hâkim olabilmek için kendileriniğ ş

sıkıyorlardı. Ka an, Kür ad ihtilâlinden sonraki durumu anlatarak ba kenttekiğ Ş ş

rahatsızlı ın önüne nasıl geçilebilece ini, bunun için yapılması gereken i lerin nelerğ ğ ş

oldu unu sordu. in aslına bakılırsa kendisi de onlardan daha az heyecanlı de ildi. lkğ İş ğ İ

sözü Vey-çing aldı. Koyu bir Türk dü manı olan bu adamın Türklere kar ı duydu uş ş ğ

kin Kür ad ihtilâlinden sonra büsbütün artmı , Türklerin yok edilmesini kendisineŞ ş

ülkü edinmi ti. Dü üncelerini büyük bir konu kanlıkla anlatarak Türklerin tehlikeliş ş ş

ejderler oldu unu, günün birinde Çin’in batmasına zemin hazırlamaktansa imdidenğ ş

bir çare dü ünmek lâzım geldi ini söyledi. Çareyi de so ukkanlılıkla bildirdi: Çindekiş ğ ğ

bütün Türkleri öldürmek...

i gücü Vey-çing’e kar ı gelmek, onunla tartı mak olan Ven-yen-po bu dü ünceyeİş ş ş ş

hemen itiraz etti. O, Türkleri çinlile tirmenin devlet için daha faydalı olaca ını ileriş ğ

sürüyor, bu milletin kabiliyetlerinden faydalanmanın Çin’e getirece i menfaatları sayıpğ

Page 3: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

döküyordu.

Li-pe-lo ikisi arasında bir tez müdafaa ediyor, Yen-sen-ku da onu destekliyordu.

Çin ka anı bugün çok iradesizdi. Hangi nâzır konu ursa onun tesirinde kalıyor,ğ ş

böylelikle durmaksızın fikir de i tiriyordu.ğ ş

Nihayet, uzun tartı malardan sonra bir sonuca varılabildi: atılganlıkları veş

korkusuzlukları dolayısıyla Çin’in içinde kalmaları tehlikeli görülen Türkler yeniden eski

yurtlarına gönderilecekti. Bu karar Vey-çing’i yıldırımla çarpılmı gibi sarsmı tı. Sonş ş

defa söz alarak:

- “Bu kararla Kür ad’a kar ı yenilmi oldu umuzu kabul ediyoruz; onunŞ ş ş ğ

istedi i de bundan ba ka bir ey de ildi” dedi.ğ ş ş ğ

Fakat Çin ka anı ve öteki nâzırlar öyle bir kâbus içinde idiler ki bu kâbusun bastırıcığ

tesirinden kurtulmak için yenilmi olmayı kabul etmekten utanmıyorlardı.ş

imdi sıra bu kararın nasıl tatbik edilece ine gelmi ti. Türkeli Sırtardu ların hâkimiyetiŞ ğ ş ş

altına girmi ti. Çindeki yüzbin Türk bunlarla ba a çıkamazdı. Çünkü ço u kadın veş ş ğ

çocuktu. Çin ka anı bu mesele hakkında parlak dü üncelere sahipti:ğ ş

- “Sırtardu lar da Türk oldu u için böylece Türkleri ikiye ayırmı olacak, biriniş ğ ş

veya ötekini destekliyerek muvazene kuraca ız. Böylelikle hem onları birbirineğ

kırdıracak, hem de kuzey sınırlarımızın güvenli ini sa lamı olaca ız” dedi.ğ ğ ş ğ

Bu dâhice dü ünce nâzırlara saygı ile ba e dirdi. Hiçbiri itiraz etmedi. Ka an,ş ş ğ ğ

çoktandır kaybetti i ne esini yeniden bulmu gibiydi. Nâzırlara sordu:ğ ş ş

- Bu Türklerin ba ına geçirmek üzere kimi salık verirsiniz?ş

Bozkurt ailesinin bütün teginleri akıllardan geçer ve hiçbiri be enilmezken ka anğ ğ

yeniden söze ba ladı:ş

Page 4: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- Sırba Tegin hakkında ne dü ünüyorsunuz?ş

Bu soru Ve-çing’in yüzünde bir buru ukluk yaptı ve gözlerinden garip bir ı ık geçti:ş ş

- “Çok korkunç yüzlü ve vah i bakı lı bir adam” diye mırıldandı. Tay-tsungş ş

gülümsedi:

- “Bu korkunç yüz gö ün bize en büyük iyili idir” dedi. Sonra, bu sözlerden birğ ğ

ey anlamıyarak birbirlerine bakan nâzırların meraklarını öylece giderdi:ş ş- Hepsi aydınlık yüzlü ve yakı ıklı adamlar olan Bozkurt ailesi teginlerinden buş

korkunç yüzlü, çirkin adamı kendi soylarından saymıyorlar. Batı Türklerinden

oldu u için de soyunu iyice incelemiyorlar ve ondan üphe ediyorlar. Hakkındağ ş

türlü türlü söylenti var. Bir söylentiye göre anası, ölü do an çocu unun yerine buğ ğ

kim oldu u belirsiz çocu u alarak büyütmü ... Böylece Gök Türklerin ba ına Sırbağ ğ ş ş

Tegin’i geçirmek öteki teginlerin ho nutsuzlu unu kabartarak aralarına ayrılıkş ğ

tohumları saçmak olacaktır. Bu ayrılı ı körüklemek için de Bozkurt soyundan ikiğ

tegini Sırba’nın buyru una verece im. Sırba bize en sadık tegindir ve Gök Türklerğ ğ

tarafından sevilmedi i için de sadık kalma a mecburdur. Kendisine ka anlıkğ ğ ğ

verirsek herhalde Gök Türkleri Çin’in menfaatlarına uygun ekilde idare eder.ş

***

Birkaç gün sonra Sırba Ka an, yanında yüz bin Türk oldu u halde Çin duvarınınğ ğ

dı ına çıkıyor, bu çıkı bütün Çinde, hele Siganfudaş ş bir bayram gibi içten içe

kutulanıyordu. Artık geceleyin soka a çıkabilecekler, kar ılarında ölüm zebanileriğ ş

görmiyeceklerdi. Tay-tsung hayatından pek memnundu. Bundan sonra sarayın

basılması tehlikesi kalmıyordu. Rahat uyumak bahtiyarlı ına eri ecek demekti. Heleğ ş

dü ünde u u ursuz haramiler ba bu u Kür ad kesik ba ıyla kar ısına dikilmiyerek,ş ş ğ ş ğ Ş ş ş

ona dirli ini zehir etmiyecekti.ğ

Bu gidi ten yalnız Vey-çing ho lanmamı tı. Sarayda Ven-yen-po ile kar ıla tı ı zaman:ş ş ş ş ş ğ

- “Kırk e kıyanın ölüsü kırk milyonluk koca devleti yendi” dedi ve gülerekş

tamamladı:

- Hayaletlerden korkmanız sayesinde...

Page 5: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- II -

HT LÂLDEN KIRK YIL SONRAİ İ(679 YILINDA)

Sonsuz ovada gözün alabildi ine boz bir renk yayılıyordu. Bu düzlükte yalnızğ

tümse e benziyen bir tepecik görülüyor, üstünde birkaç a aç sıralanıyordu. Tümse inğ ğ ğ

yakınındaki birkaç koyun otluyordu. Tepeci in ete inde dört Türk çadırı vardı.ğ ğ

Güne batarken en ba taki çadırdan bir erkek çıkarak ufuklara do ru uzun uzun baktı.ş ş ğ

Sert bakı lı, yoksul giyimli, bahadır duru lu olan bu adam kırk ya larında gözüküyor;ş ş ş

alnındaki, yüzündeki kılıç yaraları ve çizgiler ba ından çok eyler geçmi oldu unuş ş ş ğ

anlatıyordu. Börkünün tüyleri dökülmü , yamalı kaftanı birçok yerlerindenş

parçalanmı , çizmeleri eskiyip delinmi ti. Bütün bu eskilerin arasında yalnız belindekiş ş

bıçak göze batıyor, altın ve gümü kakmalarıyla bir ka an hazinesinden çıkmı aş ğ ş

benziyordu. Ufuklara dalan gözlerinin bir ey bekledi i belliydi. Fakat uzaklarda ne birş ğ

karaltı, ne bir toz beliriyor; beride otlıyan hayvanların seslerinden ba ka hiçbir gürültüş

i itilmiyordu.ş

Yoksul kılıklı bahadır bunlu gözlerle ufku bir daha süzdükten sonra çıktı ı çadıra girdi.ğ

Bu çadırın bir buca ında ya lı bir kadın, uzandı ı keçenin üzerinde sessiz duruyor,ğ ş ğ

donuk gözlerle bakıyordu. Ölmek üzere olan bu kadın, yoksul kılıklı bahadırın

anasıydı. Güçlükle konu arak:ş

- “Urungu! Gözüktüler mi?” diye sordu

Adının Urungu oldu u anla ılan erkek cevap verdi:ğ ş

- Hayır ana! Ama elbette gelecekler!...

htiyar kadın bütün gücünü kullanarak biraz toplandı:İ

- “Yarına çıkmıyaca ımı anlıyorum. Sana söyliyeceklerim var” dedi.ğ

Page 6: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Urungu yava ça anasının yanına çöküp ba da kurarak gözlerini ona dikti. Anasınınş ğ ş

kendisine söyliyece i eyleri büyük bir sabırla yıllarca beklemi ti. Yazık ki sonsuz birğ ş ş

istekle bilmek istedi i eylere kavu urken anasından ayrılıyordu. O hiçbir anayağ ş ş

benzemiyen vefalı, çileke , iyi anadan.... Yoksul ve kimsesiz bir aileye mensupş

oldukları halde en arı soylu kadınlardan daha üstün olan anadan...

Dirli inin sonuna ermi olan bu iyi kadın imdi kısık bir sesle konu ma a ba lamı tı.ğ ş ş ş ğ ş ş

- Urungu! So ukluk yava yava yüre ime do ru yükseliyor. Yüre ime de di iğ ş ş ğ ğ ğ ğ ğ

zaman benim için her ey bitecek ve ben ölmü olaca ım. Ama bu ölüm ilkş ş ğ

ölümüm de ildir...ğ

Urungu hayretle anasına baktı...

- Ben bundan çok önce ölmü sayılabilirdim. Seni büyütüp er ki i yapmak içinş ş

ya adım. On be ya ına girip er adını aldı ın zaman yeryüzünde yapacak i imş ş ş ğ ş

kalmamı tı. O zamandan beri yalnız bir eyi görmek için ya ama a çalı tım. Oş ş ş ğ ş

ey, senin yıllardır ardında ko tu un dü ünce idi: Ötüken’de Türk ka anınınş ş ğ ş ğ

oturdu unu, Türk türesinin yürüdü ünü görmek... bundan otuz üç yıl önce, senğ ğ

daha on bir ya ında bir çocukken Çıbı Tegin Çinliler’e kar ı ayaklanıp gök Türkş ş

devletini kurma a kalkı tı ı zaman kurt ba lı sancak Ötüken’de dalgalansın diyeğ ş ğ ş

seni Çıbı Ka an ordusuna ben göndermi tim. Üç yıl, Çıbı Ka an tutsak edilip Çin’eğ ş ğ

götürülünceye kadar sava larda olgunla tın; ölümcül yaralar aldın. yi dövü tün.ş ş İ ş

Babana yarar yi it o ul oldu unu gösterdin. Emeklerim bo a gitmedi i için çokğ ğ ğ ş ğ

sevindim. Sütüm sana helâl olsun...

Kadın sustu. Yorulmu tu... O lunun sorarak bakan gözlerini görmeseydi daha epeyş ğ

susacaktı.

- Sen bahtı kara olarak do dun. Çünkü do du un zaman Türkler Çin’e tutsakğ ğ ğ

gideli be yıl olmu tu. Urungu! Çıbı Ka anla birlikte Altaylar’a kadar gittin. Çokş ş ğ

Türk Ellerini gezdin. Ama Ötüken’e, kutlu yere ula amadın. Bunun için de bahtınş

kara diyorum. Ölürken Ötüken’de bulunamıyaca ım halde benim kutumğ

Page 7: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

seninkinden üstündür. Çünkü orada do dum. Uzun yıllar orada ya adım... Kür adğ ş Ş

Çin sarayını bastı ı zaman gönlümde iki defa umut ı ı ı yandı. imdi bu ı ıkğ ş ğ Ş ş

sönüktür. Ama onun külleri arasında yine bir kıvılcım yanıp duruyor. Öyle ki,

öldü üm zaman so uyup donmu yüre imi yarıp açan olursa oradaki kıvılcımığ ğ ş ğ

görür. O kıvılcım üstünde Ötüken’in hayali de vardır... Urungu! So ukluk yüre imeğ ğ

yakla ıyor. Sana söyliyeceklerimi çabuk söylemeliyim. Artık kim oldu unu ö ren!ş ğ ğ

Senin asıl adın Urungu de ildir!ğ

Urungu bir irkildi:

- Ya nedir?

- Ne oldu unu ben bile unuttum.ğ- Ne diyorsun ana? Her eyi hatırlıyan sen tek o lunun adını nasıl unutursun?ş ğ- O ul! Sen gönül iste inin ne demek oldu unu bilir misin? Senin adınığ ğ ğ

unutmak istiyordum. Bunu öyle bir gönülden istiyordum ki sonunda unuttum. Bir

daha da hatırlıyamadım.

Urungunun ka ları çatıldı, sesi dikle ti:ş ş

- Ana! Ben bu denli kötü bir o ul muyum ki adımı unutma a u ra tın,ğ ğ ğ ş

sonunda da unuttun?

htiyar ananın gözleri efkatle gülümsedi:İ ş

- Hayır! Sen çok iyi bir o ul oldu un için adını kendimden bile sakladım.ğ ğ

Nitekim babanın da kim oldu unu imdiye dek senden ve herkesten sakladım.ğ ş- Onun da adını unuttun mu?

Kadın cevap vermedi. Gözleri biraz daha donukla mı tı!... Urungu, babasının kimş ş

oldu unu ö renemiyecekti. Ananın solumaları bir tuhafla mı tı. O luna çadırınğ ğ ş ş ğ

kapısını göstererek:

- “ unu aç, içeri ı ık girsin” dedi.Ş ş

Page 8: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Kaldırılan keçeden içeri ak am ı ı ı doldu. Güne yeni batmı tı. Gönüllere i liyen birş ş ğ ş ş ş

gariplik çadırın içini doldururken Urungu’nun sesi dalgalandı.

- Ana! Babamın da adını unuttun mu?

- Unutmadım! Unutmak istesem de unutamazdım. Baban unutulmazdı. Çünkü

baban Kür ad’dı!Ş

Urungu yeniden irkildi ve elini belindeki bıça a attı:ğ

- Bunu imdiye kadar niçin sakladın?ş- Çinliler öldürmek için seni arıyorlardı. Seni ne güçlükle sakladım, nelere

katlandım, bilemezsin. Seni kaçırabilmem için ablan kendisini feda etti. Çinliler onu

idam ettiler...

Kadının gözlerinden ya lar aktı. Dı arda, dere kıyısındaki koyunlardan biri hazin hazinş ş

meledi.

- Ablanın da adını unuttum. Seni ya atıp büyütmek için bunları unutma aş ğ

mecburdum. Ama babanın adını unutamazdım. Onu unuttuktan sonra senin ve

benim ya amamıza lüzum kalmazdı. Belindeki bıçak babanın bıça ıdır. htilâleş ğ İ

giderken bana bırakmı tı. Bu bıçak Bozkurt soyunun tılsımlı bıça ıdır. Bumunş ğ

Ka an’dan kalmadır. Sapının dibinde Bumun Ka anın adı yazılı, damgası kazılıdır.ğ ğ

Urungu bıça ını kınından sıyırdı: fakat yazıyı göremedi.ğ

- O yazı her zaman görülmez. Güne do arken ve batarken görülür. Çadırınş ğ

kapısına yakla . Bıça ı batıya tutarak bak...ş ğ

Anasının dedi i gibi yaptı. Sapın dibinde Bumun Ka an yazısını okudu. Öteki yüzündeğ ğ

de damgayı gördü. Fakat bunlar o kadar silikti ki bilmiyen ki i göremezdi.ş

- O ul! imdi güçlükle okudu un yazı ile damga Türklerin kutu yükseldi iğ Ş ğ ğ

zaman bıça ın üzerinde ı ıl ı ıl parlar. Bu bıça ı büyük bir kam yapmı tı.ğ ş ş ğ ş- Kıraç Ata mı?

Page 9: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- Hayır! Kıraç Atanın babası...

Bu sırada uzaktan dörtnala ko an atların ayak sesleri i itildi. Keskin bakı larla ufkaş ş ş

bakan Urungu yeni kararma a ba lıyan ovanın kuzeyinde üç atlının gelmekteğ ş

oldu unu görerek anasına “geliyorlar” müjedesini vermek istedi. Fakat onun sözünüğ

kesmemek için bundan vazgeçti.

- Urungu! Bozkurt soyunun yüce bir o lusun. Çünkü Kür ad’ın o lusun.ğ Ş ğ

Bununla övünmek hakkındır. Bende Kür ad’ın konçuyu oldu um için bütünŞ ğ

ömrümce övündüm. Fakat bunu açı a vurmadım. Ka an olmak hakkı iken babanğ ğ

bu haktan vazgeçerek vuru tu. Sen de babana yarar o ul olmak istiyorsan Bozkurtş ğ

soyundan oldu unu kimseye söylemeden ya a. Kurt ba lı gönder Ötüken’eğ ş ş

dikilinceye kadar vuru . Bir tegin olarak de il, Urungu olarak kal!ş ğ

Urungu ömrümde ilk defa anasına itiraz etti:

- Niçin ana?

- Çünkü en güçlü, en iyi insan hakkından vazgeçen insandır. En büyük

kahramanlık da hiçbir kar ılık beklemeden yapılandır. Kür ad böyle yapmı tı.ş Ş ş

Ablan böyle yapmı tı. Sen de böyle yap. Senin de baban g,b, olmanı istiyorum.ş

Urungu cevap vermedi. Nal sesleri yakla ıyordu. Ölmek üzere olan ana, daha yavaş ş bir sesle öyle dedi:ş

- Dediklerimi yapaca ına, babana yakı ır o ul olaca ına and içersen bahtiyarğ ş ğ ğ

ölece im. Kür ad öldü ü gün ben de ölmü sayılırdım. Bu hayat yükünü senğ Ş ğ ş

yeti esin diye çektim. stedi im sözü verirsen ölüm tatlı bir dü gibi gelecek.ş İ ğ ş

Urungu, kendisini bildi i günden beri zavallı anasının katlandı ı sıkıntıları dü ündü.ğ ğ ş

Kür ad’ın konçuyu oldu u için de eri birdenbire yükselen bu ananın son istedi iniŞ ğ ğ ğ

yapmakla gönül açıcı bir sevinç duydu. Anasının yanında yere oturdu. Bıça ını çekerekğ

yere bıraktı. Üzerine el bastı:

- “Babama, sana yara ır bir o ul, ablama yara ır bir karde olmak içinş ğ ş ş

Page 10: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

kar ılıksız vuru aca ım. Andımı tutmazsam gök girsin, kızıl çıksın” dedi. Kendisiyleş ş ğ

birlikte bıça a el basmı olan anası gülümsedi.ğ ş

Nal sesleri çadırın kapısına kadar yakla mı tı. Üç atlı sıçrayarak atlarından indiler.ş ş

Kapıya fırlayan Urungu, elinde bir kımız çamça ı tutan Börü’yü görünce ba ını anasınağ ş

çevirdi:

- “Ana bak! Börü sana bir çamçak kımız getirdi” diye müjde verdi.

Fakat çileke ana artık i itmiyordu. Bu dört çadırlık obanın üç çadırındaki herkesş ş

kadına belki ifa olur diye kımız arama a ko tukları halde yeti tirememi lerdi. Kürş ğ ş ş ş

ad’ın konçuyu, ihtilâlden sonra kırk yıl daha bekledi i, kırk yıl daha çile çekti i haldeŞ ğ ğ

Ötüken’i görmeden ölmü tü.ş

- III -

KÜR AD’IN KONÇUYUŞ

O gece oba derin bir sessizli e gömülmü tü. Çadırın açık kapısına yakınğ ş

oturan Urungu sabaha kadar anasını bekleyip dü ündü:ş

Eski hâtıraları birer birer canlanıyordu. En eski zamanlara ait olanlar karanlık ve

karı ıktı. Hattâ bunlardan hangisinin önce, hangisinin sonra oldu unu bile belliş ğ

de ildi. Sonra yüzler ve vak’alar aydınlanıyor, düzgün bir sıraya giriyordu. u basıkğ Ş

kulübe neydi? Kötü bir Çin kulübesi olacaktı. Orada anasıyla birlikte geçen günler ne

sıkıntılı idi. Ama neden sıkıntılı idi? Urungu bunun sebebini bulamıyordu. Yalnız

kendisinin bu kulübede iken hiç konu madı ını bilmeyecek kadar küçük olan birş ğ

çocuk,ba ından geçenleri nasıl hatırlardı? Hayır, hayır! O kadar küçük de ildi.ş ğ

Konu masını biliyordu. Fakat konu mak kendisine yasak edildi i için konu muyordu.ş ş ğ ş

Konu mayı yasak eden anası idi. Evet, sıkıntı bu yasaktan geliyordu. Peki, kendisiniş

kuca ınağAlıp gezdiren, seven o genç kız kimdi? Galiba anasının gençli ini hatırlayıpğ

karı tırıyordu. Ama öyle olsa, büyük bir bahçede anasıyla birlikte o genç kızla beraberş

oturdu unu da hatırlayamazdı. Acaba o genç kız ablası mıydı? Herhalde ablasığ

Page 11: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

olacaktı. Sonra birtakım bahadırlar ve bunların arasında u ursuz Çin suratları...ğ

Urungu en eski zamana ait hâtıraları kurcalıyarak babasının yüzünü hatırlama ağ

u ra tı. Babası Çin sarayını bastı ı zaman kendisi dört ya ında idi. Hatırlayabilirdi.ğ ş ğ ş

Fakat anası, tehlikeyi atlatmak için kendisine her eyi kadar unutturma a çalı mı tı kiş ğ ş ş

birçok yerler karanlık kalıyor, birçok kimseler birbirine karı ıyordu. Burası Siganfuş

ehriydi. Fakat bu birçok bahadırın arasında babasının hayalini nasıl seçecekti. Evet,ş

i te, yine büyük bir evde iki Türk’ün konu tu unu hatırlıyordu. Bellerinde kılıçları daş ş ğ

vardı. Acaba bunlardan birisi Kür ad mıydı? Herhalde Kür ad’dı. Çünkü orada anasıŞ Ş

da bulunuyordu. Hatta, hatta kendisini kuca ına alıp seven genç kız da vardı. Anası,ğ

ablası olunca mutlaka babası da orada olmalıydı. Evet oradaydı. Çünkü iki bahadırdan

biri ötekine Kür ad diye hitap ediyordu. Kür ad ona ne diyordu? Bir ey diyorduŞ Ş ş

ama Urungu bir türlü çıkaramıyordu. Babasının yüzü yava yava ekilleniyordu.ş ş ş

Ötüken’in keskin ni ancısı enli kılıcı ve belindeki sada ıyla... Evet, kar ısındakiş ğ ş

bahadıra “Bö ü Alp” diye hitap ediyordu. Urungu bu adı da çok i itmi , ihtilâlde onunğ ş ş

da öldü ünü daha pek gençken ö renmi ti. Sonra birdenbire gözünün önüne ba kağ ğ ş ş

eyler gelme e ba ladı. Artık iyice büyümü tü. Altı, yedi ya ında vardı. Bataklık gibiş ğ ş ş ş

bir yerden anasının sırtında uzun uzun bir yol geçti ini hatırlıyordu. Sonra büyük birğ

hastalık geçirmi ba ı yanarak günlerce bir çadırda kalmı tı. O zaman anası atlı,ş ş ş

pusatlı bir kadındı. Kendisini bu çadıra bırakarak uzun zaman gidiyor; kımızlar,

yo urtlar, sütlerle dönüyordu. ğ

Bir de dövü hatırlıyordu. Kendisini otların üzerinde yatıyordu. Birisi kılıçla kendisineş

saldırıyordu. Hayır, kendisine de il, orada ba ka birisine, hem de bir kadına, hem değ ş

anasına saldırıyordu. Bu bir Çinliydi. Hatta Çin çerisiydi. Anasının elinde de kılıç vardı.

Vuru uyorlardı. Dövü ün sonunu hatırlamıyordu. Yalnız kan içinde kalmı olanş ş ş

anasının kendisini kuca ına almı oldu u halde kaçtıklarını görür gibi oluyordu. Buğ ş ğ

kaçı Urungu’ya hem yayan, hem de atlı olarak yapıldı gibi geliyordu. Bir de çalılıklarş

arasında gizlenmeleri vardı. Fakat bütün bunlar birbirine karı mı hatıralardı. Dahaş ş

sonra kendisini bir Türk çadırında görüyordu. Birdenbire....

Urungu ba ını kaldırarak gö e baktı. Ay yükselmi , serinlik çıkmı tı. O zamanş ğ ş ş

gözlerinin ya lı oldu unu anlıyarak ba ını içeriye, anasının yattı ı yereş ğ ş ğ çevirdi. Ay ı ı ış ğ

gözlerini kama tırmı oldu u için ilk önce hiçbir ey göremedi. Sonra heyecanlanarakş ş ğ ş

Page 12: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

fırladı. Anasının ba ucunda babasıyla ablasının hayallerini görür gibi olmu tu. Tıpkı,ş ş

demin hatıraları yoklarken gözlerinin önüne gelen hayallere benziyorlardı. Bu hayalleri

kaybetmemek için onlara do ru bir adım attı. Fakat hayaller kendisine hazin bakı larlağ ş

bakarak yava yava solup yok oldular.ş ş

Bundan sonraki hatıralarında artık karı ıklık yoktu. Anasının kendisine verdi i ilkş ğ

okçuluk dersini dünkü gibi hatırlıyordu. Urungu ok atmasını ö rendikten sonrağ

anasına yardım olsun diye ava çıkar, fakat çok defa bir ey vuramadan dönerdi.ş

Yiyeceklerinin pek kıt oldu u günlerde nedense anası i tahsız olur, ”bugün hiç iste imğ ş ğ

yok” diyerek kendi ülü ünü de o luna verirdi. On iki ya ındayken iki canavarış ğ ş

öldürdü ü zaman anası pek sevinmi , yoksul çadırlarının bir kıyısından çıkardı ı bıça ığ ş ğ ğ

o lunun beline takarken: “Sen büyüdükçe bu bıça ın de eri artar” demi ti.ğ ğ ğ ş

Bo zamanlarında ikisi kar ı kar ıya otururlar, anası ona eski sava ları, ka anları,ş ş ş ş ğ

be leri anlatırdı. Urungu’nun en çok sevdi i sava Kür ad htilâliydi. Nedense anasığ ğ ş Ş İ

da bunu pek güzel anlatırdı. O kadar güzel anlatırdı ki Urungu kendisini de o 41 ki iş

arasında bulunmadı ına yazıklanırdı.ğ

Kür ad ihtilâlinden yedi yıl sonra korkunç yüzlü Sırba Ka an, Çinliler hesabına KoraŞ ğ

akınında ölürken Bozkurt soyundan Çıbı Tegin ayaklanmı , Altay’da epey Türk’ünş

ba ına geçerek Gök Türk ka anlı ını diriltme e çalı mı tı. O zaman 11 ya ındaş ğ ğ ğ ş ş ş

bulunan Urungu’yu anası ça ırmı , bu büyük i te kendisinin de bulunması gerekti iniğ ş ş ğ

söyliyerek onu Çıbı’nın ordusuna göndermi ti. Daha gün görmemi bir çocuk olanş ş

Urungu atına atlamı kılıcını, sada ını, yayını takınmı ; torbasına da biraz kızarmı etleş ğ ş ş

ha lanmı darı koyarak yola koyulmu tu. Yolda e kıyalarla kar ıla mı , yırtıcış ş ş ş ş ş ş

hayvanlarla bo u mu , Çin karakollarıyla çarpı mı , sonunda hepsini atlatarak Türkğ ş ş ş ş

ka anının, Çıbı Ka an’ın ordusuna varmı tı.ğ ğ ş

Bu orduda üç yıl çarpı mı , sava ın ne oldu unu ö renmi ti. Bu çeride nice kocamı ,ş ş ş ğ ğ ş ş

altmı ını a mı erlerle çocuklar yanyana yolda lık ediyordu. Kendi yüzba ısı Kutluk onş ş ş ş ş

sekiz ya ında bir yi itti ve Kür ad ihtilâlinin büyük kahramanlarından Bö ü Alp’inş ğ Ş ğ

o luydu. Kutlu un on yedi ya ındaki karde i Örpen de Urungu’nun onba ısıydı.ğ ğ ş ş ş

Örpen’in mangasında, kendisi gibi on bir, on iki ya larında iki karde vardı ki, Urunguş ş

en çok bunlarla arkada lık ediyor, ya ıtlı ının verdi i bir yakınlıkla günden güneş ş ğ ğ

Page 13: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

onlarla samimi oluyordu. Bu karde lerden büyü ü Arslan, gülmez yüzlü bir çocuktu.ş ğ

Küçü ü Börü ise güleç yüzlü, ya ız bir çeriydi. Bu iki karde , Kür ad ihtilâlinde dü enğ ğ ş Ş ş

bahadırlardan Yüzba ı Ya mur’un o ullarıydı.ş ğ ğ

Üç yıl durup dinlenmeden; yaz, kı demeden; açlı a, susuzlu a aldırmadan, yorgunlukş ğ ğ

bilmeden at ko turmu lar, kılıç çalmı lar, kargı sançmı lar, ok fırlatmı lardı. Urungu,ş ş ş ş ş

yeryüzünün büyük acılarını ilk defa bu yıllarda görmü , sevdiklerini bu çarpı malardaş ş

kaybetmi ti. Bir sava ta Yüzba ı Kutluk oklarla delinerek, bir ba ka yolda ı Arslanş ş ş ş ş

kargılarla sançılarak Uçma a varmı tı. Sonra?... Sonra i ler yine bozulmu , kendiğ ş ş ş

aralarında geçimsizlikler olmu , ordu da ılmı ve Çıbı Ka an tutsak olarak Çin’eş ğ ş ğ

götürülmü tü. Bu da ılı ve bu tutsak gidi Urungu’ya pek a ır gelmi , arkada ış ğ ş ş ğ ş ş

Arslanın ölümüne bile duymadı ı bir yürek acısıyla içi sızlamı tı.ğ ş

Anasının yoksul çadırına döndü ü zaman on dört ya ında bir çocuk olmasına ra menğ ş ğ

sınanmı , gün görmü bir çeriydi. Anası onu ciddi bir yüzle kar ılamı , vazifesiniş ş ş ş

yaptı ı için alnından öpmü , ba arısızlıkta suçu olmadı ını söylemi bugünğ ş ş ğ ş

yapılamıyan bu i in yarın mutlaka yapılaca ını, yapılması gerekti ini gerekti iniş ğ ğ ğ

anlatmı tı.ş

Sonradan aradan yıllar geçmi , Urungu, Bozkurt soyunun bayra ı kalksın diyeş ğ

beklemi , umutsuzlandı ı zaman kendi ba ına bozkıra çıkmı , kimi gün arkada larıyla,ş ğ ş ş ş

kimi gün de yapayalnız olarak Çinlilerle vuru mu ; ba kesmi , kan dökmü ,ş ş ş ş ş

yaralanmı , öldürmü her seferinde solu u anasnın çadırında almı tı.ş ş ğ ş

Bu uzun ve çetin ya ayı tan sonra Börü ve onba ı Örpenle kankarde i olarakş ş ş ş

birle mi ler, da ınık Türkeli’nde kendi ba larına buyrukş ş ğ ş bir oba kurmu lardı. Büyükş

Çin duvarının kuzeyinde, bu duvara yarım günlük yolda olan bu oba dört çadırdan

kurulmu tu. Çadırın birinde Urungu, anası, karısı ve çocuklarıyla barınıyordu. kinciş İ

çadırda Börü Be , karısı ve o luyla ya ıyor, üçüncüsünde Onba ı Örpen oturuyordu.ğ ğ ş ş

Örpen’in bir ya ara ile be o lu vardı. Dördüncü çadırda ise ya lı bir kadınla torunuş ş ğ ş

Kızıl bulunuyordu. Bu kadın, Kür ad ihtilâlinin kahramanlarından Yumru’nun anası,Ş

Kızıl da Yumru’nun hayatta kalan tek o lu idi.ğ

Urungu, anasından Kür ad ihtilâlini dinleye dinleye âdeta onu görüp ya amı birŞ ş ş

Page 14: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

insan haline gelmi ti. Börü, Örpen ve Kızıl bu kahramanların çocukları oldukları içinş

onları çok sever, öteki ihtilâlcilerin o ullarından da birer arkada ı olmasını ister,ğ ş

kendisinin de bu ihtilâlde ölenlerden birinin o lu olamdı ına yanardı. Onun yandı ığ ğ ğ

bir ey daha vardı: Bu kadar keskin ni ancı, bu kadar iyi vuru çu oldu u, ata bininceş ş ş ğ

fırtına gibi ko tu u halde, yüre ine ve bile ine bu kadar güvendi i halde,ş ğ ğ ğ ğ

karabudundan olu u, babasının kim oldu unu bilmeyi i garipti. Babasının kimş ğ ş

oldu unu kim oldu unu anasına bir iki yol sormu , o da “zamanı gelince söylerim”ğ ğ ş

diye kestirip atmı tı. Anasına bu kadar saygı duymasa onu zorlıyacak, söyletecekti.ş

Fakat bu kahraman anaya öylesine ba lı idi ki, onun sözünün dı ına çıkacak gücüğ ş

kendisinde bulamıyordu. Herhalde bu kahramanlar arasında kendi babası yata ındağ

ölmü biri olmalıydı ki anası onu söylemekten çekiniyor, Urungu da daha ileriş

varamıyordu.

Bir gün bu obanın ba ına büyük bir felaket geldi. Dört yi it yani Urungu, Örpen, Börüş ğ

ve Kızıl avdan döndükleri zaman obalarını darmada ınık buldular. Oba saldırıyağ

u ramı , çadırlar yakılmı , koyunlar alınmı , kadınlarla çocuklar öldürülmü tü. Yalnızğ ş ş ş ş

Urungu’nun anasıyla bir o lu yaralı ve baygın bir halde yı ıntılar arasında sağ ğ ğ kalmı lardı. Urungu anasıyla o lunu onarma a u ra ırken her eylerini kaybedipş ğ ğ ğ ş ş

çılgına dönen öteki üçü at çatlatırcasına doludizgin güneye at sürmü ler, kar ılarınaş ş

Çin duvarı çıkıncaya kadar yarı mı lar, fakat hiçbir Çinliye raslamamı lardı. Karısıylaş ş ş

be o lunu birden kaybeden Örpen kulelerden birine ba ırarak er dilemi , cevapş ğ ğ ş

alamayınca sövmü , kuleden bu küfürlere gülününce daha çok sövmü , sonunda enş ş

gür sesiyle öyle haykırmı tı:ş ş

- Binba ı Bögü Alp o lu Örpen’im! Sen, oradakilerin ba ı, kancıkların ba bu u,ş ğ ş ş ğ

kimsin? Söyle bakalım adını da ne ki i oldu unu ö renelim. Duvara tırmanaca ımş ğ ğ ğ

için korkma. Korkma da u ursuz adını saklama!ğ

Bu haykırı a kuledekiler yüksek sesle gülmü ler, sonra bir subay bozuk bir Türkçe ileş ş

öyle cevap vermi ti:ş ş

- Ho geldin u rular ba bu u! Duvara tırmanırsın diye korkuyorum amaş ğ ş ğ

buyruk verdi in için adımı söyliyece im. Köelniz bugün dört çadırdaki sıçanğ ğ

yavrularıyla analarının hesabını gören Yüzba ı Ven... Ba ka bir buyru unuz var mı?ş ş ğ

Page 15: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Sonra da bir kahkaha daha atarak kuleye girmi , ocakları da ıtılan üç talihsiz yi it deş ğ ğ

geriye dönmekten ba ka bir ey yapamamı tı.ş ş ş

Urungu, biraz kendisine gelen anasının ö üdüyle o gece o lunu ve arkada larınığ ğ ş

alarak kuzeye yönelmi , bu imdi bulundukları ıssız yere konmu tu. Aradan yıllarş ş ş

geçti i halde burada idiler.ğ Günlerce açıkta yatıp ölümle pençele en ana ve küçükş

çocuk nihayet ölümden kurtulmu , felaketin ilk sersemli i geçtikten sonra birkaçş ğ

koyun sahibi olmu lar, ananın dokudu u çadırlara girmi ler, hayatlarını yenidenş ğ ş

düzene sokmu lardı. Hatta bir iki yılda Örpen, Börü ve Kızıl uzaklara gierekş

kendilerine denk kız alıp gelmi ler, yalnız Urungu yeniden evlenmeyi aklınaş

getirmemi ti.ş

Obanın ba kanı Onba ı Örpen’di ya ça da di er erkeklerden büyüktü. Fakat hiçbiriş ş ş ğ

i ini Urungu'nun anasına sormadan yapmazdı. Bu kadın daima en do ru sözü söyler,ş ğ

her eyi dü ünür, gerekti i zaman da onları atılganlı a kı kırtmaktan geri kalmazdı.ş ş ğ ğ ş

Örpen’nin, Börü’nün ve Kızıl’ın çocukları do du u zaman taze gelinlere bakan,ğ ğ

çocukların nasıl büyütülece ini ö reten hep oydu. Sözün kısası, obanın ruhu bu anağ ğ

kadındı.

te bu ak am obanın ruhu ölmü , oba öksüz kalmı tı.İş ş ş ş

***

Ay yükselmi ti. Ovada serin bir rüzgâr esiyordu. Yeniden hızla yakla an atlarş ş

çadırların önünde duruyor, bu atlardan Örpen ve Kızıl ile karıları ve çocukları iniyordu.

Elli ya ından be ya ına kadar bütün obalılar olanca hızlarıyla ana kadına kımızş ş ş

bulma a ko mu lardı. Verimsiz ve çorak yerde ya ıyan yoksul oba, ruhunuğ ş ş ş

kaybetmemek için çırpınmı , o sabah onun dudaklarından “biraz kımız olsaydı” diyeş

dökülen sözler kutlu bir buyruk sayılmı , üç erkekle üç kadın ve en küçü ü beş ğ ş ya ında olan sekiz çocuk atlarına atlıyarak Örpen’in i aret etti i yönlere do ru atş ş ğ ğ

salmı lardı. Dört parçaya ayrılarak giden on dört ki i dört çamçak kımızla dönmü ler,ş ş ş

fakat ana ilk gelen kımızı bile içemeden ölmü tü...ş

Page 16: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Oba ruhunu kaybetmi ti. Onun için hepsi boyunları bükük, gönülleri bunluş

a lıyorlardı. Urungu çadırın kapısından gö e bakıyor, on be ya ındaki o lu Taçamğ ğ ş ş ğ

içerde kıpırdamadan duruyordu.

Sabaha kar ı Urungu’dan ba ka hepsi dalmı lardı. Yalnız o güne do uncaya kadarş ş ş ş ğ

oturup geçmi günlerle gönlünü hesapla tırmı tı. Kaybetti i ana öyle bir ana idi kiş ş ş ğ

kendi ölümüyle bile o lunu bahtıyar ediyor, ona gizlice Kür ad’ın o lu oldu unuğ Ş ğ ğ

bildiriyordu.

Tanrının ne anla ılmaz i iydi! Herkes Urungu’nun anası öldü diye a lıyordu. Gerçekş ş ğ

ise ölen Kür ad’ın konçuyu idi. Kırk ki iyle Çin ka anlı ını yenen ve Çin’in gönlüneŞ ş ğ ğ

saldı ı korku ile Türkleri kurtaran Kür ad’ın konçuyu...ğ Ş

Urungu bütün gece birbirine aykırı iki duygusunun arasında ya adı. Bir yandan e iş ş

bulunmaz anasına yanarken, bir yandan da Kür ad’ın o lu oldu una seviniyor, bunuŞ ğ ğ

kimseye söyliyemeyece i için sıkılıyor, sonra Bozkurt soyundan bir tegin oldu u haldeğ ğ

karabudundan bir er gibi davranmaktaki e siz güzelli i dü ünerek içi açılıyordu.ş ğ ş

Günün ı ıkları, kapısı açık çadıra dolarken gözlerini çadırın içine çevirdi. Bir kıyıdaş

anası son uykusunu uyurken beride o lu yorgunlu unu gideriyordu. Öteki çadırlardağ ğ

ilk kıpırdanı lar ba lamı tı. Urungu anasına bakarken içi sızlıyarak: “Kür ad’ınş ş ş Ş

konçuyu” diye mırldandı. Sonra gözlerini, uyanmak üzere olan Taçam’a çevirdi. Kür

ad’ın torunu diye dü ündü.Ş ş

- IV -

BOZKIRLARIN KUCA INDAĞ

Sonsuz bozkırda Urungu tek ba ına at sürüyordu. Anası öldükten bir yıl sonra Taçam’ış

evermi , çadırını onlara bırakmı , obalılarla vedala arak bozkırların kuca ına atılmı tı.ş ş ş ğ ş

Kısmetini böyle arıyacaktı. Gök Türk devletini kurmak için bayrak açan bir tegine

raslarsa ona uyacak, raslamazsa Ötüken’e kadar uzanarak bu kutlu yurdu görecekti.

Page 17: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Günler geçiyor, av avlayıp ku ku lıyarak ya ıyor, kaynaklardan su içip ba rınış ş ş ğ

serinletiyor, pek az insanla kar ıla ıyordu.ş ş

Bir ak am, uzun bir yolculuktan sonra rasladı ı bir ormancıkta dinlenir ve yanış ğ

ba ında kaynıyan suyun sesini dinlerken üç atlı pınarın ba ında atlarından indiler.ş ş

Kendileri su içip atlarını suladıktan sonra içlerinden biri Urungu’ya seslendi:

- Bozkırlı! Kimsin? Nereye gidiyorsun?

- Adım Urungu. Kuzeye do ru gidiyorum.ğ

Yabancıların bu sözle kanmadıkları duru larından, bakı larından belliydi. Urungu’yuş ş

onlar nerden tanıyacaklardı? Bu sefer ikincisi sordu:

- Hangi boy, hangi uruktansın? Ka anın kim?ğ

Urungu’ya kendisiyle e leniyorlar gibi geldi. Ka anını soruyorlardı. Türkeli’nde ka anğ ğ ğ

mı kalmı tı da bunlar soruyorlardı? Sert sert kar ılık verdi:ş ş

- Gök Türk’üm. Ka anıma gelince…ğ

Urungu susutu. Ne söyliyebilirdi?

Kar ısındakilerin yüzleri tuhafla mı tı. Ka anının kim oldu unu soran yabancı, alaycış ş ş ğ ğ

bir sesle:

- “Gök Türk’üm dedikten sonra ka anını söylemesen de olur” dedi.ğ

Urungu oturdu u yerden fırladı:ğ

- Ya sen kimsin? Hangi boydansın? Ka anın kim?ğ- Bana Yüzba ı Kadır Ba a derler. Dokuz O uz’um. Ka anım…ş ğ ğ ğ

Urungu sert bir davranı la kar ısındakinin sözünü kesti:ş ş

Page 18: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- Yeter! Dokuz O uz oldu unu söyledikten sonra ka anını anlatmasan dağ ğ ğ

olur.

Yüzba ı öfkelendi:ş

- Dokuz O uzları be enmedin mi?ğ ğ- Karluklar’dan daha bahadır oldu unuzu bilirim.ğ- Ya Gök Türkler’den?

- Gök Türkler’in tebaası oldu unuzu da bilirim.ğ

Urungu ile Dokuz O uzlar on be adım kadar aralıkla kar ı kar ıya duruyorlardı. Birğ ş ş ş

fırtına kopmak üzere idi.

Dokuz O uz yüzba ısı a a ılayıcı bir bakı la gülümseidkten sonra:ğ ş ş ğ ş

- “Sakın sen hâlâ Çinlileri korkutan Kür ad olmıyasın” dedi. Sonra yüzü birŞ

tipi gibi karmakarı ık olan Urungu’ya fırsat vermiyerek sözlerini tamamladı:ş- Sizin Kür ad’ınız çok keskin ni ancı imi . Ama Kara Ka an ça ında,Ş ş ş ğ ğ

yendi imiz Tulu Han ordusunda o da oldu u halde okları bizi incitmemi ti.ğ ğ ş

Urungu’nun içinde bir yer sızlıyordu. Kendisini kaybetmek üzere idi. i alaylaİş

kapatmak istiyerek:

- “Dokuz O uzlar’ın Çinlilerden daha iyi ni ancı olduklarını da bilirim” dedi.ğ ş

Bu söz fırtınayı koparmı tı. Kadır Ba a görülmemi bir çabuklukla sada ından okş ğ ş ğ

çekerek yaya koyup gezledi, fırlattı. Keskin bir ses i itildi. Urungu’nun börkü ba ındanş ş

uçarak okla birlikte arkasındaki a aca saplandı. Sonra Dokuz O uz yüzba ısının sesiğ ğ ş

gürledi:

- Çinli’den daha keskin ni ancıyı gördün mü? Bu senin kula ına küpeş ğ

olsun! Bir parmak daha a a ıdan vurup beynini delebilirdim!ş ğ

Page 19: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Dokuz O uzlar’ın üçü de kahkahayla gülme e ba ladılar. O zaman daha yaman bir iğ ğ ş ş oldu: Urungu yüzba ıdan daha çabuk bir davranı la, yıldırım gibi bir çabukluklaş ş

sada ına el attı. Ardı ardına üç vınlayı i itildi. Üç ok, kahkahayla gülmekte olan üçğ ş ş

ki inin börklerini ba larından uçurmu , arkadaki a açlara saplamı tı.ş ş ş ğ ş

imdi gülmeler kesilmi , bakı lar sertle mi ve aradaki açıklık yarıya inmi ti. UrunguŞ ş ş ş ş ş

hâlâ içinde bir yer sızladı ı halde:ğ

- “Bu da sizin kula ınıza küpe olsun” dedi. Gözleri çevresini dumanlığ

görüyor, hatta Dokuz O uzların gerisinden yakla makta olan atlıları bileğ ş

seçemiyordu.

Yüzba ı Kadır Ba a a kınlıktan çabuk kurtuldu:ş ğ ş ş

- “Senin akaya gelmez bir bahadır oldu un anla ılıyor” dedi “ama bir deş ğ ş

kılıçlarımızı denemeden yakanı bırakacak de ilim”.ğ

Kılıç çeki tiler. Urungu arkasını bir a aca vererek korunma durumunu almı tı. Kadırş ğ ş

Ba a, ihtiyatlı adımlarla yakla ıp ilk saldırı ını yaptı. Keskin bir akırtı i itildi. Saldırığ ş ş ş ş ş çelinmi ti.ş

Yüzba ı bir adım gerileyerek kılıcını havada döndürüp yenidenş saldırdı. Sa dan,ğ

soldan çok hızlı ve pek sert vuru lar yapıyor, Urungu oldu u yerde mıhlanmı gibiş ğ ş

durarak bütün vuru ları çeliyordu.ş

Börkleri ba larından uçmu olan öteki ikisi bu i e çok a mı lardı. Bu belâlı herif deş ş ş ş ş ş

nereden çıkmı tı? te Kadır Ba a bile hakkından gelemiyordu.ş İş ğ

Onlar böyle dü ünüp merakla vuru a bakarken yirmi kadar atlıdan mürekkep olanş ş

kafile gelip durdu. Aralarında be ler, çeriler ve at u aklarından ba ka bir de genç kızğ ş ş

bulunuyor ve kendisine gösterilen saygıdan bunun kafile ba kanı oldu uş ğ

anla ılıyordu. Hepsi atlarından indikleri halde o inmemi ti.ş ş

Genç kız bir ara dövü enlere baktı. Yüzba ı Kadır Ba a’ya ter döktüren bu bahadırınş ş ğ

Page 20: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

kim oldu unu sordu. Börkleri uçurulmu olan iki ki i, Urungu adında bir Gök Türkğ ş ş

oldu unu söyleyip ni ancılıktaki ustalı ının görülmemi derecedeki üstünlü ünüğ ş ğ ş ğ

anlattılar. Genç kız, yakındakilerden birine buyruk verdi:

- Binba ı! Vuru anları ayır!ş ş

Binba ı kılıcını çekerek dövü enlerin arasına girdi:ş ş

- “Ayrılın! Ay Hanım buyruk verdi” diye ba ırdı.ğ

Urungu da, Kadır Ba a da ayrılma a istekli de illerdi. Fakat Ay Hanım adını i itinceğ ğ ğ ş

yüzba ı geri çekilerek kılıcını indirdi. Yere diz vurarak Ay Hanım’ı selâmladı.ş

Urungu o anda çevresini gördü. yi giyimli, yavuz duru lu bahadırlar kendisineİ ş

bakıyorlar, genç ve çok güzel bir kız da atının üstünden kendisini süzüyordu. Urungu

bunu tanıyordu. Fakat birdenbire nereden tanıdı ını kestirememi ti. Biraz önceğ ş

çarpı tı ı yüzba ının yere diz vurdu unu görüp de ay Hanım adını i itince bunun arış ğ ş ğ ş

soylu bir kız oldu unu anlamı tı. Fakat beyni karmakarı ıktı. Binba ıya bakarak:ğ ş ş ş

- “Bizi niçin ayırdın? Ay Hanım kim?” diye sordu.

- Ay Hanım, bizim ka anımız Baz Ka an’ın kızıdır. Sizi onun buyru u ileğ ğ ğ

ayırdım.

Kısa bir akırtı i itildi. Urungu kılıcını kınına sokmu tu. Birkaç adım atarak Ay Hanım’aş ş ş

yakla tı. Yere diz vurarak:ş

- “Buyruk senindir” dedi.

Ay Hanım’ın i aretiyle kalkarak dimdik durdu. Eski püskü giyimlerine ra men duru u,ş ğ ş

konu ması, hele biraz önceki vuru ması bunun yüce birisi oldu unu anlatıyordu.ş ş ğ

Dokuz O uz ka anının kızı insanları bir bakı ta tanır, hatta yüreklerinden geçeniğ ğ ş

anlardı. Yi enlerinden birisi kamdı. Ona gizli bilgilerden çok ey ö retti i Dokuzğ ş ğ ğ

O uzlar arasında söylenirdi. Urungu’ya söz söyleme e ba ladı:ğ ğ ş

Page 21: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- Yi it! Adının Urungu oldu unu söylemekle kendini iyice tanıtmığ ğ ş olmuyorsun. Bir be oldu un anla ılıyor. Kimsin? Bize anlatmaz mısın?ğ ğ ş

Bu sesteki ezgi Urungu’ya bir eyler söylüyordu. Bu sesi tanıyordu. Bu o kadar güzel,ş

o kadar yakın bir sesti ki onu kendi içinde duyuyor, cevap veremiyordu.

Ay Hanım yeniden söze ba lamı tı:ş ş

- Nasıl vuru tu unu gördüm. Yüzba ı Kadır Ba a ile kılıç oynamak büyükş ğ ş ğ

i tir. Atıcılı ının izlerini de görüyorum. Sen Gök Türkler’in yüce be lerindenş ğ ğ

olsan gerek.

Urungu susuyordu. Bu ses yüre ine i liyor, ona geçmiğ ş ş günleri hatırlatıyor, yavaş yava bu güzel kızı tanımaya ba lıyordu. te yine onun sesi içindeki bir yarayış ş İş

de iyordu.ş

- Yi it! Okçuluktaki ünü acunu tutan Kür ad öleli kırk yıl olmasydı, buğ Ş

keskin ni ancılı ına bakarak sana Kür ad’sın derdim.ş ğ Ş

Urungu titredi. Kür ad’ın o luyum dememek için kendini tuttu. Babası öleli kırk yılŞ ğ

geçti i halde adı, sanı hâlâ ya ıyor, hem de Gök Türkler’in ya ısı olan Dokuz O uzlarğ ş ğ ğ

arasında ya ıyor diye gönlü sevinç ve övünçle doldu.ş

imdi kızı da, sesini de tanımı tı: Ay Hanım, bundan yirmi yıl önce Çinli Yüzba ıŞ ş ş

Ven’in öldürdü ü karısına tıpatıp benziyor, sesi de tıpkı onun sesini andırıyordu. Bunuğ

hatırlayınca Urungu’nun dili çözüldü:

- “Hayır hanım! Be de ilim. Karabudundan bir Gök Türk’üm” dedi.ğ ğ

Ka an kızı gözlerini Urungu’ya dikti. Sözlerine inanmamı gibiydi. Onun yüre inin içiniğ ş ğ

okumak istiyen bir durumu vardı. Bakı ıyorlardı. Konu ulanların hepsini i itmi olanş ş ş ş

ötekiler de bir Ay Hanım’a bir de Urungu’ya bakarak bu i in neye varaca ınış ğ

dü ünüyorlardı. Bir ka an kızının gözlerine bu kadar ısrarla bakmak aklın alaca ı bir iş ğ ğ ş de ildi. Bu Gök Türk, bir be bile olsa ka an kızına böyle nasıl bakabilirdi? Fakat Kürğ ğ ğ

Page 22: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

ad’ın o lu oralı de ildi. Kar ısındaki kızın ye il ala gözlerine bakarken kendindenŞ ğ ğ ş ş

geçmi ti. Bu gözler kendisini yirmi yıl uza a götürmü , sevgili karısını tekrar görürş ğ ş

gibi olmu tu. u farkla ki, bu yüz, bu gözler karısının yüzünden, gözlerinden dahaş Ş

alımlı, daha güzel, daha ba ka türlü idi.ş

Ka anın kızının yüzü biraz sertle mi ti. Aralık vermeden kendisine bakan bu bahadır,ğ ş ş

bu keskin ni ancı, katı vurucu yi it nasıl olur da karabudundan olabilirdi?ş ğ

- “Bahadır! Nereye gidiyorsun” diye sordu.

- Ötüken’e gidiyorum hanım!

- Biz de kuzeye gidiyoruz! stedi in yere kadar bizimle gelebilrisin.İ ğ

Urungu dizini yere vurdu:

- “Buyruk senindir” dedi ve artık bir daha gözlerini kaldırarak onun yüzüne

bakmadı.

***

Kafile o gece ormanda, pınar ba ında konakladı. At u akları yedek atlardanş ş

indirdikleri ba ları çözerek çadırları kurdurlar. Ka an kızının büyük çadırı dikkatleğ ğ

kurularak keçelerden mürekkep yata ı hazırlandı. Sonra binba ının, iki yüzba ınınğ ş ş

çadırları dikildi. Onba ılarla erler ve at u akları küçük çadırlarda üçer, dörderş ş

barınacaklardı.

Urungu’nun çadırı yoktu. Atının terkisindeki keçesi onun hem yata ı, hem yorganı idi.ğ

Dokuz O uz binba ısı öteki üç erle birlikte yatabilece i çadırı gösterdi i zamanğ ş ğ ğ

Urungu, binba ıya sa lık dileyerek reddetti; keçesinin kendisine yetece ini bildirdi.ş ğ ğ

Baz Ka an’ın küçük kızı Ay Hanım, babasının buyru u ile gezgincili e çıkmı , imdiğ ğ ğ ş ş

yurduna dönüyordu. Bu yolculukta Baz Ka an’ın gizli bir maksadı oldu u dağ ğ

söyleniyordu ama kimse bunu bilmiyordu.

Urungu, Dokuz O uzlar’dan biraz uzakta, tek ba ına oturmu , dü ünüyordu. Birğ ş ş ş

Page 23: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

onba ının getirdi i kımızla eti reddetmek üzere iken Ay Hanım’ın yolladı ınış ğ ğ

ö renince bundan vazgeçti ve aylardır a zına komadı ı kımızı büyük bir i tahla içti,ğ ğ ğ ş

içti.

Gecenin serin rüzgarı a açlara çarparak insanın yüre ini ürkütücü sesler çıkarırkenğ ğ

Urungu, karısını ve Ay Hanım’ı dü ünüyor, bu benzerlik Ay Hanım’a kar ı gönlündeş ş

do an yakınlı ı artıyordu. Onun da gözleri böyleydi. Onun da boyu bu kadardı. O dağ ğ

konu urken kendisini böyle titretirdi. Onun da rengi bu kadar güzeldi. Yalnız… Yalnız,ş

ay Hanım daha güzeldi.

Urungu ölen karısını o kadar severdi ki o öldükten sonra hiçbir kadını kendine eş etmemi ti. Gök Türkler arasında karısı ölüp de bir daha evlenmiyen kimseş

bulunmadı ı için arkada ları Urungu’ya a arlardı. Hatta anası bile bir defa onağ ş ş ş

evlenmesini söylemi , fakat Urungu o kadar kesin olarak reddetmi ti ki anası da birş ş

daha bunu kurcalamamı , Urungu yirmi yıl kadınsız ya amı , gönlünde ölen karısınınş ş ş

hayali silindi i, ate i küllendi i halde hatırasına saygı göstermekte devam etmi ti.ğ ş ğ ş

Bu gece hep onu dü ünüyordu. Bu kadından kendisine hatırlardan ba ka ne kalmı tı?ş ş ş

Canlı miras olarak Taçam. imdi eski günleri dü ünmek, onu hatırlamak o kadar tatlıŞ ş

idi ki, bu tatlı hatıralara sebep oldu u için Ay Hanım’a içinden minnet duyuyordu.ğ

Sonra içi burkuluyor, “o da ya asaydı ne güzel olurdu” diye dü ünüyordu. Oş ş

karganmı Ven onu öldürmeseydi imdi böyle evsiz, yuvasız bir gezginci olmıyacaktı.ş ş

urada, elli adım ilerdeki çadırda yatan Ay Hanım, Baz Ka an’ın kızı olmasaydı daŞ ğ

kendi karısı olsaydı ne iyi olurdu. Urungu’nun gönlünde yirmi yıl önce ölen karısına

kar ı duydu u eylerle Ay Hanım’a kar ı olan duyguları karı ıyor, birle iyor veş ğ ş ş ş ş

hayalinde bir tek kadın kalıyordu. Bu kadın yirmi yıl önceden bugüne uzanıyor,

Urungu’nun kutsuz geçen dirli ini, karanlık bir yola benziyen ömrünü aydınlatan birğ

güne oluyordu. Tıpkı ilk yaz aylarında bozkırı ı ıtan tatlı güne gibi bir ey…ş ş ş ş

Kırk be ya ındaydı. Bu dünyanın acı, tatlı her eyini görmü ; fakat sonunda içinin üçş ş ş ş

büyük acıyla doldu unu anlıyarak talihine küsmü tü. Birinci acısı Ötüken’de Türkğ ş

ka anını, kurt ba lı sanca ı görememekti. kinci acısı Kür ad’ın o lu oldu unuğ ş ğ İ Ş ğ ğ

söyliyememek, üçüncü acısı da sevgili karısını özlemekti. Babasının ve anasının

ölümleri Tanrının buyru una uygun oldu u için buna yanmıyor ama ötekiler Tanrığ ğ

Page 24: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

yasası olmadı ı için gönlünü sızlatıyordu. Niçin bahtiyar olmıyacaktı? Ötüken’de Türkğ

ka anlı ı kurulamaz mıydı_ kür ad’ın o lu oldu unu söyliyemez miydi? Karısıyla yineğ ğ Ş ğ ğ

bir yuva kuramaz mıydı?...

Urungu birdenbire kendine geldi: Karısı öleli yirmi yıl olmu . Kür ad’ın o luş Ş ğ

oldu unu söylememek için anasına söz verip and içmi ti. Kala kala bir tek umutğ ş

kalıyordu: Ötüken’de Gök Türk ka anlı ını kurmak. Elbet günün birinde bir teginğ ğ

sancak kaldıracak, kendisi de o sanca ın gölgesinde ko acaktı.ğ ş

Gece yarısından sonra Yüzba ı Kadır Ba a yanına gelip niçin yatmadı ını soruncayaş ğ ğ

kadar bir kütü ün üzerinde oturup dü ünmü tü. Gündüzkü ya ısı, erlere nöbetğ ş ş ğ

de i tirmek için kalkıp i lerin düzeninde gitti ini görmü , sonra hâlâ yatmıyan veğ ş ş ğ ş

havanın serinli ine ra men keçesine de sarılmamı olan Urungu’ya yakla arakğ ğ ş ş

kendisine bir çadır teklif etmi ti.ş

Urungu o zaman havanın serinli ini duydu, vaktin gecikti ini anladı. Ay iyiceğ ğ

yükselmi ti. Yüzba ı birden e ilerek Urungu’nun yüzüne baktı:ş ş ğ

- “Gözüne bir ey mi kaçtı? Neden gözün ıslak” diye sordu. Urungu eliniş

gözüne götürdü. Herhalde bir ey, belki küçük bir böcek gözüne kaçmış ş olmalıydı. Yüzba ıya bakarak:ş

- “Açıkta yatmak benim için daha iyi. Gecen aydın olsun” dedi.

Biraz ilerdeki atından keçesini alarak sarıldı. Otlara uzanarak öylece kaldı. Konak

yerindeki nöbetçiler gün a arıncaya kadar Gök Türk’ün otlar üzerinde bir türlü rahatğ

edemedi ini gördüler.ğ

- V -

ÖTÜKEN’E G DERKENİ

Ertesi gün, kafile kuzeye do ru yol alırken Urungu da onlara katılmı , Ayğ ş

Hanımın izni ve buyru u ile yanlarında yer almı tı. Yüzba ı Kadır Ba a ile iki onba ığ ş ş ğ ş

epey önden gidiyorlardı. Ay Hanımın gerisinde binba ı bulunuyor, bir ey konu makş ş ş

Page 25: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

için i aret alınca at sürüp yanına yakla ıyordu. Çerilerle at u akları ve yük atları sıra ileş ş ş

arkadan geliyordu. ki onba ı,i kafilenin sa ında, solunda bulunuyorlar; arada sırada atİ ş ğ

sürüp açılarak sa ı, solu gözlüyorlar, sonra yine kafileye geliyorlardı. En geride birğ

yüzba ı artçılık yapıyor, bu da ara sıra geriye do ru at sürerek çevreyi kolluyordu.ş ğ

Urungu arkada, artçı yüzba ı ile yük atları arasında idi. Bu iyi giyimli be ler ve çerilerş ğ

ararsında pek ayrı kalıyor, hem sıkılıyor hem de birlikte gitmekten ho lanıyordu.ş

Kendisine verilen kımızın, yapılan konukseverli in kar ılı ı olarak onlara bir yardımdağ ş ğ

bulunmak istiyordu. Fakat bu yardımı nasıl, hangi fırsatta yapacaktı? Yolda hep bunu

dü ünüyor, kimseyle konu muyordu. Ara sıra artçı yüzba ı bir ey sorarsa kısaş ş ş ş

cevaplar veriyor, böylelikle zamanı harcıyordu.

***

Bu yolculuk aynı üç gün sürdü. Üçüncü günün ak amı yine bir su ba ındaş ş

çadırlar kurulup herkes yerli yerine yerle tikten sonra Dokuz O uz çerilerinden biriş ğ

kopuzunu çıkarıp çalma a, deyi ler söyleme e ba ladı. At u akları ve çeriler, hattağ ş ğ ş ş

onba ılar yüzba ılar kopuzcunun çevresine yı ılmı lar, dinliyorlardı.ş ş ğ ş Ay Hanım bile,

ota ının kapısı önünde, at eyerlerinden yapılmı tahtında oturarak ezgiyi dinliyor,ğ ş

binba ı da onun kar ısında ayakta durarak aynı eyi yapıyordu. ş ş ş

Urungu, yıllarca önce Çıbı Ka anın ordusunda genç birğ çeriyken birçok kopuzlar

dinlemi , heyecanlanmı tı. O orduda çok ozan vardı. Kanlı sava ların yapıldı ış ş ş ğ

günlerin gecesinde onlar tellerini tıngırdatırlar, kanlı vuru ların, yürek delen okların,ş

gö üs parçalıyan kargıların, ba uçuran kılıçların masalını anlatırlar, su gibi akanğ ş

kanları, sayısız harcanan canları, bol bol yapılan yi itlikleri överlerdi. Fakat Urunguğ

yıllardan beri ozana raslamamı , her ey gibi kopuzun sesine de hasret kalmı tı.ş ş ş

imdi bir Dokuz O uz ozanının tellere vurması onu yine kendinden geçirmi ti.Ş ğ ş

Kopuzcunun çevresindeki halkanın dı ında, epey geride ba da kurmu oldu u haldeş ğ ş ş ğ

dinliyor, kendinden uzakla ıyordu. Dokuz O uz ozanı neler söylemiyordu ki…ş ğ

Sanma gönül dinlenir,

Ufukta gün batınca.

Bunalırım kederle

Page 26: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Gece gelip çatınca.

Bakı larım puslanır,şGönül da ım sislenir,ğGöz pınarım ıslanır

Sevgi ku u ötünce.ş

Sevgi yaman bir gerçek,

Yâr uzakta bir çiçek.

Sevgim sürüp gidecek

Ta dirli im bitince.ğ

Bir güzeli özleyi …şte en güzel deyi !İş ş

Ömür tüket, gönül deşSevgi seni unutunca.

Yâri her bir anı ımşBir ölümdür tanı ım!şBelki diner yanı ımşSon uykuya yatınca…

Ozan, deyi ini söylemekte devam ediyordu. Fakat artık iyice kendinden geçmi olanş ş

Urungu i itmiyor, yalnız beynine kazılan birkaç söz, aralıksız olarak içindeş

tekrarlanıyordu:

Belki diner yanı ımşSon uykuya yatınca…

te durup dururken bu Dokuz O uz ozanı içini da lamı , yüre ine od dü ürmü tü.İş ğ ğ ş ğ ş ş

O böylece dalmı , kaygılı bir gönüller uzaklara do ru kayarken veride Ay Hanımş ğ

binba ı onu konu uyorlardı. Üç günlük yol arkada lı ında onu epey görüp inceliyenş ş ş ğ

binba ı eski kılı ına, yoksul durumuna ra men belindeki bıça ın büyük de eriniş ğ ğ ğ ğ

Page 27: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

görüp anlamakta gecikmemi ti. Ay Hanım’a, bunu anlatırken Urungu’nunş

karabudundan olmaması ihtimalini söylemi , zaten buna inanmıyan Ay Hanım’ınş

üphesini kuvvetlendirmi ti.ş ş

Yatacak bir çadırı bile olmıyan bu Gök Türk’ün be oldu unu dü ünmek biraz güçtü.ğ ğ ş

Fakat bahadırlı ına, durumuna, bıça ına bakınca da üphelenmemek kabil de ildi.ğ ğ ş ğ

nsanların yüre ini okumakta usta olan Ay Hanım bile bu bilinmedik ki i hakkındaİ ğ ş

kesin bir karar verememi ti onun de erli bir adam oldu u muhakkaktı. Fakat i te oş ğ ğ ş

kadar… Daha ço unu o da anlıyamamı tı.ğ ş

Bir onba ı: “Seni Ay Hanım ça ırıyor” dedi i zaman Urungu kendine geldi ve o zamanş ğ ğ

bu sözün kendisine iki defa söylenmi oldu unun farkına vardı.ş ğ

Güne batmı tı. Ozan hâlâ çalıyor, epey ilerde atla gezen üç dört nöbetçiden ba kaş ş ş

herkes onu dinliyordu.

Urungu yere diz vurdu. Sonra kalkıp dimdik durarak Ay Hanım’ın söyliyeceklerini

bekledi. Yanlarında binba ıdan ba ka kimse yoktu. Ka an kızı yine gönüle i liyenş ş ğ ş

sesiyle konu ma a ba lamı tı:ş ğ ş ş

- “Bahadır! Yarın yollarımız ayrılacak. Bunun için ne dü ünüyorsun?ş

Urungu’nun içi sızladı. Yalnız birkaç gün birlikte bulunacaklarını bilmekle beraber bu

birkaç günün bitece ini hiç hesaplamamı tı. Sanıyordu ki, her gün böyle gidecekler,ğ ş

her ak am konaklıyacaklar ka an kızı ota ına girip çıkarken onu uzaktan görecek,ş ğ ğ

sonra kendisi en geride ve ka an kızına en uzak oldu u halde yola koyulacaklar ve buğ ğ

böylece sürüp gidecek… Yarın yollarının ayrılaca ını söylemekle ka an kızı onun içiniğ ğ

sızlatmı oluyordu. Bir an için gözlerini yerden kaldırıp ona bakarak:ş

- “Bunun için yüre im sızlıyor hanım” diye cevap verdi.ğ

Binba ı bu söz üzerine dikkat kesildi. Ay Hanım’ın yüzünde hiçbir de i iklik olmadı.ş ğ ş

Ye il ala gözlerinin içi gülümsiyerek sordu:ş

Page 28: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- Neden?

- Beni buyru una alarak buraya kadar getirdin. Kımızını esirgemedin. Bunağ

kar ılık sana hiçbir hizmet edemedim bunun için yüre im sızlıyor.ş ğ- Hizmet etmek elindedir.

Urungu’nun gözleri parladı. Yeniden gözlerini kaldırarak ka an kızına baktı. Bir eyğ ş

demeden bakı larıyla bu hizmeti nasıl yapılabilece ini soruyordu. Ay Hanım anlamı tı.ş ğ ş

Urungu’yu kendinden geçiren sesiyle devam etti:

- Seni babam ka ana götürürüm. Onun çerisine girer, istedi in kadarğ ğ

hizmet edersin. Babam ka an senin gibi bir bahadırı elbette onba ı yapar.ğ ş

Sonra, sesinde ba ka bir ezgi, ürpertici bir ahenk oldu u halde yava ça:ş ğ ş

- “Sen buna lâyıksın” dedi.

Urungu’nun yüre i imdi sevinçle çarpıyordu. Ay Hanımla birlikte gitmek, onunğ ş

babasının ordusuna katılmak, ondan hiç ayrılmamak… Bunlar ne güzel eylerdi!ş

Fakat ne yazık ki bu güzel eylerin hiçbirisi gerçekle emiyecekti. Dokuz O uzlarlaş ş ğ

giderse Ötüken’e varamaz, günün birinde çıkaca ını bildi i Gök Türk ayaklanmasınağ ğ

katılamazdı. Kendi yapıları olan Dokuz O uzlar’ın çerisiyle birlik olursa Kür ad’ın dağ Ş

konçuyunun da ruhları incinirdi. Urungu bunları dü ünerek ciddile ti. Yeniden yere dizş ş

vurarak:

- “Beni ba ı la! Baban ka anın çerisine katılamam. Ama bundan ba ka herğ ş ğ ş

buyru una cana minnet bilirim” dedi.ğ

Sustular. Bu ay yüzlü ka an kızının içinden üzgün oldu unu binba ı anlamı tı.ğ ğ ş ş

Urungu’nun içinde ise boralar esiyordu. Bu boranın esi ini durduran yine o bü ülüş ğ

ses oldu:

- Bahadır! Bizimle gelsen sevinecektim. Demek ki yarın ayrılıyoruz. Benden

ne dilersin?

Page 29: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- Dile im sa lı ındır. Bir de, bilmiyerek adamlarınla vuru tu um için beniğ ğ ğ ş ğ

ba ı lamanı dilerim.ğ ş

Ay Hanım bin bir çiçe in açması kadar güzel bir gülümseyi le gülümsedi:ğ ş

- Suç sende de il bahadır! Yüzba ı Kadır Ba a börkünü delmeseydi bu iğ ş ğ ş olmıyacaktı. Sana onun deldi i börk yerine kendi börkümü veriyorum.ğ

Bunu söyliyerek ba ından börkünü çıkardı, uzattı…ş

Urungu hızla yürüyerek dizini yere vurdu. Ay Hanımın uzattı ı börkü alarakğ öpüp

ba ıan koydu:ş

- “Bana ün verdin Ay Hanım! Yarın sabah bunu giyecek ve ölünceye kadar

ba ımda bir eref hatırası diye tutaca ım” dedi.ş ş ğ

Bakı tılar. Bu bakı sırasında, Ay Hanım’ın e siz güzelli i ile dolup ta an Urungu, üçş ş ş ğ ş

günlük iç hesapla masının çözüldü ünü sezer gibi oldu: Galiba gönlüne od dü mü ,ş ğ ş ş

ka an kızına gönül vermi ti.ğ ş

***

O gece, bir güçlü ü çözen insanların rahatlı ı ile uyudu. Dü ünde hepğ ğ ş

kendisini bahtıyar bir ki i olarak görüyor, sık sık uyanarak çevresine bakıyor, epeyş

uzaktaki bir nöbetçiden ba ka bir ey görmüyordu. Yalnız bir defasında dü mü,ş ş ş

gerçek mi oldu unu pek ayırt edemeden, uzakta Ay Hanımın ota ı kapısının açıldı ını,ğ ğ ğ

ka an kızının gözükerek derin derin gö e, uzaklara ve çevresine bakındı ını, sonrağ ğ ğ

yeniden ota girdi ini görür gibi olmu tu. Sabaha do ru iseğ ğ ş ğ dü ünde hep Kür ad’ı,ş Ş

anasını, ablasını ve ölen karısını görmü , sonra hepsi kaybolarak meydanda yalnızş

karısı kalmı , süslü ve alımlı giyimler arasında ba ı açık duran karısı a lamı , a lamı tı.ş ş ğ ş ğ ş

Urungu çok erkenden kalkarak atını tımar etti. Ay Hanım’ın verdi i börkü giymi ti.ğ ş

Yine dirli inin sıkıntılı günlerinden birini ya ıyacaktı. Bahtın kendisine yükledi i yüküğ ş ğ

çekme i ikayetsiz kabul ediyor, bilâkis ara sıra talihin kendisine güler yüzğ ş

Page 30: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

göstermesine anlıyordu. Acıya alı mı , acı ile yu urulmu ki iye bahtıyarlık güne inin,ş ş ğ ş ş ş

ı ıklarını kısa bir an göstererek sonra yine onu karanlı a bo masında sanki ne mânâş ğ ğ

vardı?

Bu sabah kafile de her zamankinden daha erken uyanmı tı. Yola çıkarlarken birazş

ilerde, küçücük bir tümse in ardında Urungu’ya rasladılar. Ay Hanım geçerken atındanğ

atladı. Dizini yere koyarak onu selâmladı. O da gönüllere i liyen gülümseyi iyleş ş

Urungu’ya baktı. Ruhunu ürperten bir sesle:

- “Bahtın açık olsun bahadır!” deyip geçti. Kafile geçinceye kadar diz üstü

kalan Urungu, bugün artçılık yapan Yüzba ı Kadır Ba a’nın seslenmesi üzerineş ğ

aydı, dikilerek ona baktı. Yüzba ı ona bir çamçak kımız arma an ediyordu.ş ğ

Ba ka zaman olsa reddedece i bu arma anı bugün nedense sevinçle kabuleş ğ ğ

diyordu. Kadır Ba a biraz durgun keyifsizğ gibiydi:

- “Urungu! Ay Hanım seni be enmi ti. Baz Ka an ordusuna gelmeyi in çokğ ş ğ ş

kötü oldu” dedi.

Urungu alıngandı. Tez cevap almak istiyen bir insan gibi sordu:

- Neden?

- Ayrılıp gidiyorsun. Ben seni bir daha nerede bulaca ım da yarım kalanğ

dövü ü bitirece im?ş ğ- Da da a kavu maz, ki i ki iye kavu ur. Bir gün yine bulu uruz.ğ ğ ş ş ş ş ş

Yüzba ı gülümsedi:ş

- Ho ça kal!ş- Bahtın açık olsun.

Urungu, kafile ufukta kayboluncaya kadar bir ta gibi kıpırdamadan onlara baktış .

lkbahar bitmi , yazın sıcaklı ı ba lamı tı. Büyük Çin duvarının kulelerini bekliyenİ ş ğ ş ş

nöbetçilere gelip geçenler için sıkı buyruklar verilmi ti. Görünürde bir ey yoktu. Fakatş ş

Çin ça ıtlarından gelen haberler tetik davranmanın lüzumunu bildirmekte birle iyordu.ş ş

Page 31: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Bir Türk atlısı, Çin sınırları içinden kuzeye do ru at sürüyor, büyük duvarağ

yakla ıyordu. Buralarını iyi bilen birisi oldu u güvenle at sürü ünden belliydi. Duvaraş ğ ş

yakla ınca hiç durmadan yukarı çıkacak yollardan birine saptı; duvarın üstüne varıncaş

yine durmadan sa daki kuleye do ru yürüdü. Kuledeki Çin çerileri bir atlınınğ ğ

yakla tı ını görünce yolunu kestiler.ş ğ

- “Dur bakalım! Kimsin? Nereye gidiyorsun” diye ba ırdılar.ğ

Bu Türk, Çinceyi bir Çinli gibi konu uyordu:ş

- Yabancı de ilim.ğ- Adın ne?

- Tonyukuk!

Kulenin yüzba ısı bu adı i itince içerden fırlamı , onu kar ılamı tı. Tonyukuk’uş ş ş ş ş

tanıyordu. Fakat bu zamanda burada ne aradı ını bir türlü kestiremiyordu:ğ

- “Tonyukuk! Buradan geçemezsin” dedi.

- Neden?

- Yasaktır.

- Sana güvenerek buraya kadar gelmi tim.ş- Geçip ne yapacaksın?

- Bir gönül i i…ş

Çinli sırıttı:

- Dü üne beni de ça ırır mısın?ğ ğ- Sen istedikten sonra elbet ça ırırım.ğ- Ama ben seni yine bırakmam. Hem burada kapı da yok. Nereden

çıkacaksın?

- Sana dü ün olacak dedim ya. Nerden çıkaca ıma karı ma. Sen yalnızğ ğ ş

bana yol ver.

- Veremem.

Page 32: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- Verirsen senin için iyi olur.

Tınyukuk bunu söyliyerek kemerine el attı. Çinli yüzba ı anlamı tı. Tonyukuk’uş ş

kolundan tutarak biraz daha uza a götürdü:ğ

- “Ben senin tanı ımım. Anla abiliriz” dedi.ş ş

Tonyukuk bir kese akçayı kemerinin iç tarafından çıkararak duvarın mazgalına ili tirdi.ş

Çinlinin gözleri parlamı tı:ş

- “Öteki kuleleri nasıl geçeceksin” diye sordu.

Tonyukuk gülümsedi:

- Senin yardımınla!

- Benim yardımımla mı?

- Evet!

Yüzba ı korkar olmu tu:ş ş

- “Ben o kadarına karı mam” diye haykırdı. Tonyukuk atına atlamı tı.ş ş- “Ben de zaten aka yapmı tım. Orasını bana bırak” diyerek atını dörtnalaş ş

kaldırdı.

kinci kuleye yakla ırken kar ıdan çıkan nöbetçilerin yaylarına ok yerle tirdikleriİ ş ş ş

gözünden kaçmadı. Doludizgin onlar yakla ırken kendisi de sadapından ilk okuş

çekerek gezleyip fırlattı. Nöbetçilerin biri bu oku gö süne yiyerek sırt üstüğ

yuvarlanmı , berikiler de Tonyukuk’a ok çekme e ba lamı lardı. Sa ından solundanş ğ ş ş ğ

oklar uçarken Tonyukuk dörtnala at sürüyor, bir yandan da Gök Türk çabuklu u veğ

ni ancılı ı ile sada ından ok çekerek Çinlileri deviriyordu. Kulenin tam önüne vardı ış ğ ğ ğ

zaman sa kalanlar içeri kaçmı lar, fakat o geçer geçmez yeniden çıkarak ardından okğ ş

ya dırma a ba lamı lardı. Aynı zamanda kuledeki Yüzba ı Ven ate yaktırarak, dahağ ğ ş ş ş ş

sonraki kuleye tehlike i aretini vermi , be yüz adım ilerdeki kuleden de Çinlilerş ş ş

çıkarak Tonyukuk’a do ru yürüme e ba lamı lardı.ğ ğ ş ş

Page 33: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Tonyukuk ardına ok çekerek dörtnala ilerlerken Yüzba ı Ven’in attı ı oku sa rısınaş ğ ğ

yiyen at ahlanarak acı acı ki nedi. O zaman Tonyukuk keskin bir ıslık çalarakş ş

“ayda!...” diye ba ırdı ve atını mahmuzlıyarak duvarın kıyısına do ru önünde atıylağ ğ

birlikte sıçrıyarak duvardan a a ı uçtu.ş ğ

Tonyukuk’un atladı ı yer duvarın en alçak yeriydi fakat yedi sekiz adam boyunda olanğ

bu yerden atlıyanın da sa kalmıyaca ı belliydi. Çinliler bunu bildikleri için atın da,ğ ğ

sahibinin de ölmü oldu una muhakkak diye bakıyorlar, hatta çerilerden bazıları buş ğ

atlayı ın korkunçlu u dolasıyla a a ıya bakmaktan bile çekiniyorlar, garip bir korkuş ğ ş ğ

duyuyorlardı. Halbuki Tonyukuk büyük bir ustalık ve so ukkanlılıkla atlamı , atı duvarığ ş

a arken atının eyerine basarak aya a kalkmı , atın yere dü mesine bir adam boyuş ğ ş ş

kala da kendisini onun üstünden fırlatarak topra a dü mü tü. Tam o sırada, yüz adımğ ş ş

kadar ilerde bir toprak yı ını arkasından duvarı gözetliyen bir atlı,yede indeki atlağ ğ

birlikte hızla Tonyukuk’a yakla mı tı. Tonyukuk yedekteki ata sıçrayınca ikisi deş ş

kuzeye do ru at sürmü lerdi. Bu i ler o kadar çabuk olmu tu ki Yüzba ı Venğ ş ş ş ş

duvardan a a ıya bakınca ölü attan ba ka bir ey görememi , nal seslerini i itip deş ğ ş ş ş ş

gözlerini biraz daha kaldırınca iki atlının kaldırdı ı tozları görerek bol kesedenğ

sövme e ba lamı tı.ğ ş ş

***

Bir a açlı ın kıyısında atının üstünde ufku gözliyen Kutluk adğ ğ Ş dört nala iki

atlının geldi ini görünce topra a dikmi oldu u gönderini kavradı. Bu gönderinğ ğ ş ğ

tepesinde altından bir kurt ba ı vardı. Göndere takılı al bayra ın üzerinde yarım ayaş ğ

benziyen bir yay resmi bulunuyordu.

ki atlı Kutluk ad’ın yanına gelince atlarından indiler. Yere diz vurarak onuİ Ş

selâmladılar. ad söze ba ladı:Ş ş

- Tonyukuk! Boyla Ba a Tarkan! Kurt ba lı sanca ı artık kaldırıyoruz.ğ ş ğ

Tonyukuk’u, Çin duvarının dı ında beklemi olan Boyla Ba a Tarkan cevap verdi:ş ş ğ

Page 34: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- Yıllarca bugünü bekledik.

Tonyukuk ilave etti:

- Kurt ba lı sanca ı kaldırmak için en elveri li ça dayız. Çünkü Çin’in ruhuş ğ ş ğ

yıpranmı tır.ş

Bozkurt soyunun olgun ve dinç bir o lu olan Kutluk ad yine söze giri ti:ğ Ş ş

- Tonyukuk! Tarkan! Kür ad’dan beri bu be inci davranı tır. Siz benimleŞ ş ş

birlik olursanız, Tanrı yardımı ile Gök Türk devletini yeniden kurar, Ötüken’den

dört yana ordular yürütürüz. Tanrı yardım ederse çerimiz kurt gibi, ya ı çerisiğ

koyun gibi olur. Tanrı dilerse Ötüken’de Türk türesi yürür, Kadırkan’dan

Demirkapı’ya dek Türk budunu birle ir. Atalarımın yurdunda, atalarımınş

devletini diriltmek için sanca ı kaldırıyorum. Bu sava a benimle birlikteğ ş

atılaca ınıza söz veriyormusunuz?ğ

ki akırtı i itildi: ki Türk be i kılıç çekmi lerdi. Türk görene ince and içtiler:İ ş ş İ ğ ş ğ

- Gök girsin, kızıl çıksın!...

***

Tonyukuk küçük tahta levhalara yazılar yazarak inandı ı adamlara yandakiğ

da ınık Türk obalarına yollamı , onları Kutluk ad’ın bayra ı altına ça ırmı tı. O günğ ş Ş ğ ğ ş

toplantı günüydü. Ak ama kadar dört bucaktan on be ki i daha gelerek Kutlukş ş ş

Tegin’in tu una girdiler. Bunların arasında Onba ı Onba ı Örpen’le Börü Be , Kızıl,ğ ş ş ğ

Taçam ve son olarak yeti en Urungu da vardı.ş

Ertesi sabah Kutluk ad’la on yedi ki isi, Gök Türk devletini diriltmek için hareketeŞ ş

geçmi lerdi. Tonyukuk’un tavsiyesi ile ilk önce Çin karakollarından birine saldırıp birş

ba arı kazanmayı uygun görüyorlardı. Bu ba arı Türkler arasında duyuluncaş ş

kendilerine katılanlar ço alacak, birli e do ru bir adım atılacaktı.ğ ğ ğ

Page 35: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Tonyukuk, Çin kulelerinin durumunu iyi biliyordu. Yirmi yıldır aynı kulede duran

Yüzba ı Ven’in yaman bir Türk ya ısı oldu unu da biliyordu. Ona vuralacak darbeninş ğ ğ

tesiri daha büyük olacaktı. Tasarı ona göre hazırlandı: Bu kulenin yakınında, yarım

günlükten daha az bir yere birkaç çadır kuruldu. Kutluk ad’ın erlerinden birkaçı herŞ

gün atlara binerek kuzeye avlanma a gidiyorlar, çadırların içinde de birkaç er gizliğ

duruyor, fakat çadırdan dı arı hiç çıkmıyorlardı. Yalnız deliklerden güneyi gözlüyorlar,ş

gelen giden var mı diye bakıyorlardı.

Birkaç gün sonra Yüzba ı Ven’in ça ıtları bir Türk obasının oraya kondu unu bildirinceş ş ğ

Ven’in asık suratı gülümsedi. Bir yıldır kendisine hiçbir ava çıkmıyordu. te yine uİş ş

ıslak sıçanların hakkından gelecekti. Bir sabah en seçme çerilerinden otuz atlı alarak

gafil Türk obasına yöneldi.

O gün Börü Be ’in buyru undaki dört er nöbette idiler. Gözlerini uydurdukları çadırğ ğ

deliklerinden Çinlileri görünce hazır bulunan çıraları tutu turdular ve bunları çadırınş

tepesindeki deli e tuttular. Tepedeki delikten çıkan duman, uzakta gizlenmi olanlarağ ş

Çinlilerin yakla tı ını bildiriyordu. Yüzba ı Ven’in otuz atlısı obaya yüz adım kadarş ğ ş

yakla ınca içerde saklı duranlar Börü Be ’in buyru u ile dı arı fırlayarak yan yanaş ğ ğ ş

durdular ve Gök Türkler’e yakı an bir çabuklukla Çinliler’i ok ya muruna tuttular. Otuzş ğ

Çin çerisi bir anda karmakrı ık oldu. Fakat kar ılarında yalnız be Türk yayası görünceş ş ş

yüzba ılarının buyru u ile onlara do ru at saldılar. Çinliler bir yandan dökülüyor, birş ğ ğ

yandan da Türkler’e yakla ıyordu. Ço unun atı vurulmu , yaya kalmı lardı. ki tarafş ğ ş ş İ

birbirine de di i zaman Çinliler yirmi ki i kalmı , bu yirmiden yarısının da atlarığ ğ ş ş

vurulmu tu.ş

imdi çadırların önünde sert bir kılıç vuru u ba lamı tı.Ş ş ş ş

Yüzba ı Ven, Gök Türkler’e yakla mak üzere iken atı vuruldu u için yaya kalmı , fakatş ş ğ ş

hemen sıçrayarak Börü Be ’in kar ısına dikilmekten de geri kalmamı tı. Çinlilerin kimiğ ş ş

atlı, kimi yaya oldu u için birbirlerini de çi niyorlar, be ki inin hakkındanğ ğ ş ş

gelemiyorlardı.

Çadırda kadın ve çocuk bulup da kolayca bir ba arı kazanaca ını sanan Ven, bu buş ğ

çetin çerileri görünce ku kulanmı , fakat yapacak ba ka bir ey olmadı ı için de kılıçş ş ş ş ğ

Page 36: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

toku turmaktan geri kalmamı tı.ş ş

Börü Be , biri Yüzba ı Ven olan iki yaya Çinliyle vuru uyor, ötekiler arkalarını çadırlarağ ş ş

vermi oldukları halde bir kalabalı a kar ı çarpı ıyorlardı.ş ğ ş ş

Ven, bir iki deneme yaptıktan sonra sert bir saldırı la ileri bir adım attı veş

kar ısındakini devirece inden emin oldu u bu kılıç vuru unu yaparken “al” diyeş ğ ğ ş

haykırdı. Fakat bu saldırı kendisine az kalsın pahalıya mâl oluyordu. Börü, keskin birş

çeli le onun kılıcını yana savurmu , öyle sert bir hareket yapmı tı ki yüzba ının kılıcış ş ş ş

yere dü mü tü. Ven geriye fırlıyarak çabucak kılıcını yerden aldı. Yeni bir hücumaş ş

hazırlanıyordu. Fakat bu sırada anlamadı ı bir ey oldu: kendi çerilerinden atı olanlarğ ş

birdenbire dönerek güneye do ru kaçma a ba ladılar. Kuzeye bakan Ven i iğ ğ ş ş

anlamakta gecikmedi. lerden, tozu dumana katarak bir bölük atlı doludizginİ

geliyordu. Ven pusuya dü ürüldüklerini sezdi. Yanındaki yedi sekiz yaya çerisiyleş

yeniden Gök Türkler’e saldırdı.

Artık Börü Be ’le teke tek dö ü üyordu. Demin kendisiyle pek kolay vuru tu uğ ğ ş ş ğ

Börü’nün kar ısında imdi adım adım geriliyor, hatta çenesinde açılan bir çizikten deş ş

kan sızıyordu. Yüzba ı Ven Çin ordusunun en iyi subaylarındandı. Fakat bu kudurmuş ş Gök Türk, sanki kırk yıllık ya ısı imi gibi gözünü daldan budaktan sakınmadanğ ş

atılıyor, öyle vuru lar yapıyordu ki, Ven sanki kendisineş birkaç kılıçla birden

saldırılmı gibi her yandan kılıçla ku atılıyor, gerilemekten ba ka bir ey yapamıyordu.ş ş ş ş

Bu sırada Kutluk ad’ın buyru undaki on üç ki i yeti erek bir an için durdular; iki üçŞ ğ ş ş

kılıç vuru uyla Ven’den ba ka hepsini yere serdiler. Kutluk ad, kaçanları kovalamakş ş Ş

için buyruk verirken, birden Onba ı Örpen'in atından atladı ı görüldü. Ko aradımş ğ ş

Ven’e do ru giderken ba ırıyordu:ğ ğ

- Dur, Börü! Sakın vurma!

Börü bir adım geriliyerek durdu. Ven soluma a ba lamı tı. Örpen haykırdı:ğ ş ş

- Börü! Yüzba ı Ven’i tanımadın mı?ş

Page 37: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

O da tanımı tı. Yirmi yıl öncesinin öcünü almak için saldıracaktı. Fakat Örpenş

bırakmadı:

- Onu bana bırak! Senin yalnız karınla bir o lunun kanına girmi ti. Benimğ ş

karımla be o lumu öldürdü.ş ğ

Sonra ka ları çatılarak gürledi:ş

- Kancık dölü! imdi sıra benim!...Ş

Korkunç bir saldırı la Çinli’ye saldırdı. O kadar hızlı saldırıyordu ki, Ven’in çevresindeş

fırdolayı dönüyor, onu a kına çeviriyordu.ş ş

Örpen onu çadırlara do ru sürmü tü. Artık gerileyecek yer kalmamı tı. Birdenğ ş ş

Örpen’in sesi yükseldi:

-Al! Bu karımın hakkı!...

Çinlinin yüzünde uzun bir kılıç yarası açılmı tı. Fakat ba ına gelece i bildi i içinş ş ğ ğ

kendisini koruyor, son bir debeleni le dövü e devam ediyordu. Kılıç akırtılarış ş ş

arasında Örpen’in sesi yeniden gürledi:

- Al! Bu birinci o lumun hakkı!...ğ

Çinlinin tulgası parçalanmı ve kılıç alnına de imi ti.ş ğ ş

Örpen kanlı bir oyun oynadı ı halde dü görüyor gibi ba ka türlü bakıyor, kendisineğ ş ş

“öç, öç” diye haykıran sesler duyuyordu. Bir saldırı daha yaparak haykırdı:ş

- Al! Bu ikinci o lumun hakkı!...ğ

Yüzba ı Ven, omzuna bir kılıç yemi , zırhı kendisini korumu , hafif bir yara ileş ş ş

kurtulmu tu.ş

Page 38: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Kılıçlar birbirine çarpıyor, üstünde zırhı olmıyan Örpen yalnız saldırıyor, vuruyor,

kendisini korumayı dü ünmüyordu.ş

- Al! Bu üçüncü o lumun hakkı!...ğ

Örpen, Çinli’nin koluna kılıcını yapı tırmı tı. Kılıcını dü ürürken Ven’in hafifçe inledi iş ş ş ğ

i itildi. Örpen,dördüncü o lu için de yaman bir vuru yapmak için kılıcını kaldırı veş ğ ş

“al” diye ba ırıken sert bir buyruk i itildi:ğ ş

- Vurma!... Bırak kılıcını alsın!...

Bunu Kutluk ad söylüyordu. Börü, kendi kılıcının ucu ile Ven’in kılıcını iterek onaŞ

do ru iletirken Örpen yeniden haykırdı:ğ

- Tez davran! Kılıcını kavra!

Kurtulu yoktu. Çinli, sızlıyan sa kolu ile vuru amıyaca ını anlıyarak kılıcını sol eliyleş ğ ş ğ

kavradı. Fakat sa eliyle bir ey yapmamı olan Ven imdi sol eliyle ne yapabilirdi?ğ ş ş ş

Kılıçlar yeniden çarpı tı. imdi yalnız ırak ırak diye birbirine çarpan kılıçlarınş Ş ş ş

çıkardı ı ses i itiliyor, Örpen’in gözlerinden saçılan yalazlar Ven’i yirmi yıl önce i ledi iğ ş ş ğ

cinayet için pi man ediyordu.ş

Beride Börü atılmamak için kendini güç tutuyor, Kutluk ad’ın gerisindeki birkaç çeriŞ

kayıtsız bakı larla vuru u seyrediyordu. Kılıç sesleri düzgü bir vuru la aklarken birdenş ş ş ş

bir vuru un aksadı ı i itildi. Hemen arkasından da Örpen’in sesi gürledi:ş ğ ş

- Al! Bu dördüncü o lumun hakkı!...ğ

Ven, gö süne bir kılıç dürtü ü yemi , zırhı delinerek gö sünden yaralanmı tı. Iztıraplağ ş ş ğ ş

diz çöktü. Örpen hırsını alamıyordu:

- “Aya a kalk kabadayı” diye ba ırdı. Ven kalkma a davranıyor, fakatğ ğ ğ

kalkamıyordu. Örpen hırsla gülümsedi:

Page 39: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- Küçük çocukları öldürürken çok iyi kılıç kullanıyordun. Çin kahramanı’

haydi bakalım, kendini göster!...

Yüzba ı Ven bitkin bir durumda, korku içindeydi.ş

- “Vurma! Sana akça veririm” diye sızlandı. Örpen bir adım ilerledi:

- Senin canın akçaya de er mi? Davran!... Yoksa…ğ

Örpen sözünü tamamlıyamadı. Çünkü onun kılıcını indirmi olmasını fırsat bilen Venş

birden fırlayarak bir saldırı yapmı , Örpen’in yüzünde derin bir yara açmı tı.ş ş ş

Örpen buna hiç aldırmadı. Gürliyerek kılıcını savurdu:

- Al! Bu be inci o lumun hakkı!...ş ğ

Sonra, elinden kılıcı dü en ve ba ına yedi i kılıçla yıkılmak üzere bulunan Ven’e birş ş ğ

kılıç daha sallıyarak:

- “Al! Bu da benim hakkım” diye ba ırdı.ğ

Örpen’in hakkı tam Türk usulü olmu , Çinlinin ba ı gövdesinden ayrılarak Börü’nünş ş

önüne kadar yuvarlanmı tı.ş

Örpen yüzünden akan kanları yeni ile silerek:

- “Bu da it dalaması” diye söylendi.

***

O gece, Gök Türk devletini diriltmek için pusata sarılan on sekiz ki i ilk ba arılarınış ş

kutluyorlardı. Yüzba ı Ven’in çerisinden yalnız iki üç tanesi kurtularak Çinş

duvarının arkasına geçebilmi ler, ötekilerin hepsi tepelenmi ti. Tonyukuk’unş ş

buyru unda, Çin duvarına kadar giderek kaçanları kovalıyan on ki i, kulelerdenğ ş

birinin önünde gösteri yapmı lar, a a ıdan seslenerek er dilemi lerdi. Bu kuleninş ş ğ ş

Page 40: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

subayı olan Çin yüzba ısı, a a ıdakilerin kim oldu unu bilmeden yarı bozuk birş ş ğ ğ

Türkçe ile ne istediklerini sordu u zaman Tonyukuk düzgün bir Çince ile öyleğ ş

cevap vermi ti:ş

- Sana dü ün var demedim miydi? te dü ün ba ladı. Sen ve bütünğ İş ğ ş

Çinliler davetlisiniz. Bu dü ün biraz kanlı olacak ama ne yapalım? Türk dü ünüğ ğ

böyle olur.

imdi bir su ba ında çadırlarını kurmu lardı. Çinlilerden alınan ulcaları Kutluk adŞ ş ş Ş

üle tirmi ti. Tanrı, kut verdi i için i i ba armı lar, içlerinden hiç kimse de ölmemi ti.ş ş ğ ş ş ş ş

En büyük yarayı Onba ı Örpen almı tı ki o da ona it dalaması kadar ehemmiyetsizş ş

geliyordu.

Kurt ba lı sancak Kutluk ad’ın çadırı önüne dikilmi ti. Konu muyorlar, fakat buş Ş ş ş

sanca ın Ötüken’e dikilece i günü dü ünüyorlardı. çlerindeki inanç bu dü ünceninğ ğ ş İ ş

gerçekle ece ini onlara müjdeliyor, yürekleri sevinçle çarpıyordu.ş ğ

- VII -

BAHTIYAR UYKU

On yedi, on sekiz ya larında gözüken bir genç, sırtında bir torba oldu uş ğ

halde yorgun argın yürüyordu. Gün do madan önce yola çıkmı olan bu gencinğ ş

sırtındaki torba kırık demir parçalarıyla doluydu. Güne batmak üzere oldu u haldeş ğ

daha a zına bir lokma koymamı tı. Büyük bir gayretle yürüyor, acele ediyordu.ğ ş

Bir Gök Türk olan bu sa lam yapılı genç ata çok iyi biner, oku be yüz adıma dü ürür,ğ ş ş

kılıcı vurunca zırhı keserdi. Fakat o kadar yoksul dü mü tü ki at öyle dursun, imdiş ş ş ş

bir yayı, hatta belinde küçük bir bıça ı bile yoktu. Büyük bir ülküye ko an insanlarınğ ş

yılmazlı ı ile sonsuz bozkırda yaya yürüyor, bir an için olsun mola vermek aklınağ

gelmiyordu.

Birden adımlarını hızlandırmı tı. Çok ilerde bir kayalık görmü tü. Kayalı a oyulmuş ş ğ ş ma aranın kapısına vardı ı zaman güne ufukta kaybolmu tu. Sırtındaki torbayı yereğ ğ ş ş

Page 41: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

bırakarak geni bir soluk aldıktan sonra ma aradan içeriye do ru öyle bir baktı.ş ğ ğ ş

Orada, ince bir topra ın üstünde ak saçlı bir ihtiyar yatıyordu.ğ

Bu gencin anasının dedesi olan bu ihtiyar adam, belki yüz ya ında bir demirciydi.ş

Çuluk Ka an ordusunda bulunmu , Kara Ka an ça ının parlak ve karanlık günleriniğ ş ğ ğ

görmü , çok sava lara girip çıkmı , Kara Ka an tutsak edildi i zaman onunla birlikteş ş ş ğ ğ

Çin’e götürülmü , Kür ad ihtilâlinde sonra yıllarca Çin zindanlarında kalmı , saçlarış Ş ş

a armı , fakat beli bükülmemi ti.ğ ş ş

Çok usta bir demirciydi. Yaptı ı kılıçlarla bıçakları Gök Türkler kapı ırlar, onlarla sava ağ ş ş

gitmekten ho lanırlardı. Bu ma araya sı ındıktan sonra da bıçak yaparak hayatınış ğ ğ

kazanmak istemi , fakat Gök Türkler darmada ınık oldukları için i çıkmamı , o daş ğ ş ş

oca ını söndürmü , sefil bir hayata razı olmu tu. Son zamanlarda torununun getirdi iğ ş ş ğ

yarıbuçuk yiyecekle ya ıyor, artık yürüyecek hali bile kalmadı ı için zamanının ço unuş ğ ğ

ma arada yatmakla geçiriyordu. Torunu kendisine do ru bir adım atarak:ğ ğ

- “Dede! Sana bir yı ın demir getirdim. Bana bunlardan bir kılıç yaparğ

mısın” dedi.

htiyar güçlükle do ruldu:İ ğ

- “Benim çalı acak gücüm kalmadı ki…” diye cevap verdi. Genç oralı de ildi.ş ğ

Alnından akmakta olan teri yeniyle sildikten sonra yeniden söze giri ti:ş- Bu demirleri oba oba dola arak topladım. Obaların ço unda kılıç, bıçakş ğ

kalmamı tı. Yalnız kırık dökük kılıç parçaları, bıçak kırıntıları bulunuyor, bunlarış

ata hâtıraları diye saklıyorlardı. Bunları toplamak için çok yalvardım. Gün

do madan yola çıkıp gün batana kadar yürüdüm. Açım. Susuzum. Yorgunum.ğ

Bitkinim. Ama sen bana bir kılıç yaparsan bütün çektiklerimi unutacak, bahtıyar

olaca ım.ğ

Kocamı demirci gülümsedi:ş

- Ne de çabuk bahtıyar oluyorsun? Bir kılıçla bahtıyar olan sen, acaba Gök

Türk devleti dirilse sevincinden delirecek misin?

Page 42: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- Gök Türk devleti dirilece i için bahtıyarım. Kılıcı da Gök Türk devletiğ

diriltecek sava lara katılmak için istiyorum.ş

htiyar yerinden fırladı:İ

- Ne demek istiyorsun Buluç?

Buluç’un gözleri parlıyordu:

- Dede! On günden beri kurt ba lı sancak Kutluk ad’ın elinde yükseliyor.ş Ş

Dört buca ağ haber saldılar, sava acak er arıyorlar. Ben belimde bir kılıçş

olmadan onların arasına nasıl katılabilirim?

htiyar heyecanlanmı tı:İ ş

- Kutluk ad mı? Kutluk ad’ı tanırım. Bozkurt soyunun en yavuz eridir.Ş Ş

imdi sen benden kılıç mı istiyorsun? Bu benim dirli imdeki en tatlı i imŞ ğ ş

olacak… Çabuk, demirleri buraya getir…

Buluç, torbayı yeniden sırtlayarak ma aranın içindeki örsün yanına kadar getirdi.ğ

Burada yıllardır kullanılmaya kullanılmaya tozlanmı , toprakla karı mı , bir yı ınş ş ş ğ

kömür duruyordu. htiyar, gençle mi gibi, kendinden umulmıyan bir çabukluk veİ ş ş

çeviklikle çıraları yaktı, üzerine kömürü attı. Kartal kanadından yapılmı yelpazeyi elineş

aldı. Sonra oca ın kar ısında diz çöküp ba ını yukarı kaldırdı. Ellerini açarak:ğ ş ş

- “Ulu Tanrı! Bana güç ver. Yıllardır i lemeye i lemeye çalı masını unutanş ş ş

ellerime biraz ustalık kollarıma biraz güç ver” diye yakardı.

Buluç sevinçliydi. Artık dinlenebilirdi. Ma aranın içine uzandı. Açlık, susuzluk… imdiğ Ş

bunlar ondan çok uzaktı. Oca ın alevi yüzüne vuru, çekiç sesleri bozkırın bo lu undağ ş ğ

kaybolurken derin bir uykuya daldı. Çekicin örse inerken çıkardı ı sesler, onağ

çocuklu unun kaygısız, yani bahtıyar günlerinde bile duymadı ı tatlı bir ninni gibiğ ğ

geliyordu. Çekicin her vuru u ülküye do ru atılan bir adımdı. Çekiç, örse vura vuraş ğ

kılıç yapılacak, kendisi kılıcı takınca Kutluk ad’a katılacak, sonra Ötüken’e varmak içinŞ

Page 43: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

kutlu sava ba lıyacaktı. Buluç uyuyordu. Büyük bir yorgunluktan sonra daldı ı buş ş ğ

derin uykudan onu kimse uyandıramazdı. Öyle oldu u halde ihtiyar, çok ihtiyarğ

dedesinin çekiç vuru larını duyuyordu. Tıpkı gençli inde oldu u gibi a kla, evkle veş ğ ğ ş ş

kuvvetle vuruyor, yapılacak kılıcı torunu de il de kendisi ku anacakmı gibiğ ş ş

çalı ıyordu: Tırak!... Tırak!... Tırak!...ş

Bu ahenkli ses, beride rahat rahat uyuyan gence pek uzun, sanki bir gece de il de birğ

yıl sürmü kadar uzun geldi.ş

***

Tan yeri a arırken gözlerini açan Buluç bütün gövdesinde bir sıcaklıkğ

duymu tu. Bu gece dü görmemi ti. Fakat dedesinin nasıl çalı tı ını dü te de il deş ş ş ş ğ ş ğ

gerçekte görmü gibi biliyordu. Kulaklarında hâlâ çekicin örse inerken çıkardı ı sesinş ğ

yankıları u ulduyordu. Ona öyle geliyordu ki son çekiç sesinden kısa bir süre sonrağ

uyanmı tı.ş

Gözleri oca a ili ti. Ate yeni yakılmı gibi dolu, yalazlı ve parlaktı. Yattı ı yerdenğ ş ş ş ğ

yava ça do ruldu. Birden gözleri sevinçle parladı: Yanı ba ında gösteri li bir kılıç kırkş ğ ş ş

yıllık arkada gibi yatıyordu. Onu hemen eline aldı. Yüre i sevinçle çarpıyordu. Yavaş ğ ş yava kınından sıyırdı. Bu kılıç insanın gözünü kama tıracak kadar parlaktı. Dedesineş ş

bir eyler söylemek için öteye baktı. Dedesi, sabaha kadar çalı maktan do an birş ş ğ

yorgunlukla ince topraktan yata ında yatıyordu. Keçesini bile üstüne çekecek zamanğ

bulamamı tı. Buluç ona acıyarak baktı. u kocamı dede, sava lâfı olunca sabahaş Ş ş ş

kadar uyumadan nasıl çalı ıyor ve ne güzel bir eser meydana getiriyordu!... Birdenş

Buluç’un gözlerine güzel bir bıçak ili ti. Bunu da dedesi yapmı ve kılıcın birazş ş

ilerisine bırakmı tı. te bir gecede iki bahtıyarlı a birden ermi ti. O yalnız bir kılıç içinş İş ğ ş

bu kadar eme e, sıkıntıya katlanmı ken imdi fazla olarak bir de bıça ı olmu tu.ğ ş ş ğ ş

Buluç hafifçe uzanarak bıça ı aldı. Kınından sıyırarak dikkatle gözden geçirdi. Herğ

halde yarınki sava arkada ları bu bıçaktan ötürü kendisini kıskanacaklardı.ş ş

Gülümsiyerek dedesine baktı.

Birden bir sevinç haykırı ıyla haykırmamak için kendini güç tuttu: Bıça ın bir adımş ğ

Page 44: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

ilerisinde bir kılıç daha duruyor, onun da bir adım ilerisinde ba ka bir kılıç gözeş

çarpıyordu. Buluç yerden fırlayıp gürültü etmeme e çalı arak kılıçları aldı. Ma aranınğ ş ğ

kapısına dönerek aydınlıkta gözden geçirdi. Bunlar ola anüstü kılıçlardı. Birdenğ

sıyırdı ı son kılıcın üzerinde bir yazı gördü. Dedesi buraya “Kutluk ad” yazmı tı.ğ Ş ş

Kılıcın öteki yüzünü çevirdi. Burada da “ lteri Ka an” kelimeleri okunuyordu. Bir anİ ş ğ

bu lteri Ka an’ın kim oldu unu dü ündü. Aynı kılıçta yazıldı ına göre herhaldeİ ş ğ ğ ş ğ

Kutluk ad’ın ba ka bir adı, belki de belki de il, muhakkak, ka an olduktan sonraŞ ş ğ ğ

alaca ı addı.ğ

Buluç merakla öteki kılıcı da sıyırıp baktı. Burada “Kür ad’ın o lu” kelimeleri yazılıydı.Ş ğ

Evet, hatırlıyordu: Dedesi, Kür ad’ın bir o lu oldu unu, Kür ad ihtilâlinde pek küçükŞ ğ ğ Ş

olan bu çocu un anası tarafından kaçırıldı ını hattâ birkaç gece de kendi çadırındağ ğ

konuk kaldıklarını, anlatmı , sonra kendi atını, pusatlarını vererek bunları nasılş

kaçırdı ını, Çinliler’in kendisinden ku kulanarak nasıl hapse atıp i kence yaptıklarını,ğ ş ş

fakat Kür ad’ın konçuyu ile o lu kurtulsun diye bütün acılara katlanarak hiçbir eyŞ ğ ş

söylemedi ini, bu yüzden yıllarca güngörmez zindanlarda süründü ünü birerğ ğ birer

söylemi ti.ş

Fakat Kür ad’ın o lunu nasıl bulup da verecekti? Buluç imdilik bu bilmece ileŞ ğ ş

u ra mayı lüzumsuz bularak kendi kılıcını kınından sıyırdı. Bir yüzünde “Buluç” yazısınığ ş

okudu. Dedesi, nerden bulmu sa bulmu , oraya bir de kılıç kayı ı bırakmı tı. Buluçş ş ş ş

kılıcını ku anıp bıça ını takarak ma ara kapısından çıktı. Güne imdiye kadarş ğ ğ ş ş

görülmemi bir güzellikle do uyordu.ş ğ

***

Bir zaman ufuklara ve göklere baktı. Tatlı rüzgâr canına can katıyordu. Bir

eksi i vardı ama ne oldu unu anlıyamıyordu. Birden gülümsedi.ğ ğ

- “Bahtıyarlık beni esritti” diye söylendi. Eksi in ne oldu unu ke fetmi ti:ğ ğ ş ş

Fena halde acıkmı tı. Acaba dedesinin kıyıda bucakta kalmı biraz yiyece i varş ş ğ

mıydı? Bunu anlamak için ma araya girdi. Çevresine bakınarak usul adımlarlağ

dedesine yakla tı. Dün getirdi i demirlerin büyük bir kısmı yerde duruyordu.ş ğ

Görünürde ba ka hiçbir ey yoktu. Kırık bir çanakta biraz su vardı. Onu kanaş ş

Page 45: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

kana içti. Sonra gözleri dedesine takılarak hayretle durdu. Onun sa elindeğ

çekiç duruyordu. Sol eliyle büyük kıskacını tutuyordu. Kıskaç, kılıç yapılacak

demir parçasını kavramı tı. Demek ki dede pek yorgun dü erek oturmu ,ş ş ş

oturmasıyla dalması bir olmu tu. Fakat neden bu kadar hareketsiz ve soluktu?ş

Buluç bir dizini yere koyarak e ildi. “Dede” diye seslendi. Dedesiğ

gülümsüyordu. Daha hızlı olarak yeniden onu ça ırdı. Sonra elini dedesininğ

yüre ine bastırdı. öyle, birden ona sayacak kadar bir zaman geçtikten sonrağ Ş

derin bir ah çekerek aya a fırladı. Dede ölmü tü.ğ ş

Yüz yılın yükünü ta ıdıktan sonra, bir torun bile de il de torunun o lundan ba kaş ğ ğ ş

herkesi, her eyi kaybettikten sonra tam Bozkurt sanca ı yükselirken ihtiyar demirciş ğ

ölmü tü.ş

Buluç onun yüzüne yeniden baktı. Bu yüzde hayattan ayrılmanın hiçbir kederi yoktu.

Bilâkis o kadar bahtıyar bir yüzdü ki, ömrün en sevinçli anında rüya gören, yahut

bahtıyarlı ı damarlarının içinde duyan bir kimse de ancak bunun gibi gülümsiyebilirdi.ğ

O, güç vermesi için Tanrı’ya yakararak i e ba lamı , bütün dirli inde yaptı ı kılıçlarınş ş ş ğ ğ

en güzeli olan üç tanesini yapmı , sonra yüz yıl çarpa çarpa, felâket ve sefalet göreş

göre örslenmi , a ınmı olan yüre i bu yıpratıcı gece çalı masına dayanamıyarakş ş ş ğ ş

durmu tu.ş

Bununla beraber bu kadarı bile ne güzel, ne büyük sonuçtu. htiyar demirci, Kutlukİ

ad’ın tu kaldırdı ını i itince canlanmı , hiçbir zaman kaybetmedi i inancıylaŞ ğ ğ ş ş ğ

güçlenmi , bu kutlu sava a kılıcıyla yapamadı ı yardımı çekiciyle yapmak için insanş ş ğ

gücü üstünde emek harcıyarak bütün gece çalı mı , gözleri iyi görmedi i, geceleyinş ş ğ

ma ara daha çok karanlık oldu u halde yalnız ocaktan çıkan yalazla yetinerek üçğ ğ

kılıçla bir bıçak yapmı , sonra büyük bir bahtıyarlık içinde, topraktan yata ınaş ğ

uzanarak bu dünyadan göçüp gitmi ti.ş

O imdi daha uyanmamak üzere bahtıyar bir uyku uyuyordu. Do rusu, böyle birş ğ

emekle bu bahtıyar uykuyu uyuyabilmek, yüz yıl çile çekme e de erdi.ğ ğ

Uyuyordu. Gök Türk devletini diriltecek kılıç akırtılarını duyar gibi, Ötüken’deş

Page 46: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

dalgalanacak sanca ı görür gibi, yarını, yarın neler olaca ını bilir gibi uyuyordu.ğ ğ

Buluç imdi ayakta ta gibi duruyor, Gök Türk sava çılarına kılıç yapmak içinş ş ş

didinirken ölen ihtiyar demirciye kar ı içi saygıyla doluyordu.ş

Birden uzakta nal sesleri i itir gibi oldu. A ır a ır ma aranın kapısına yakla tı. Tozuş ğ ğ ğ ş

dumana katarak bir bölük atlı doludizgin geliyordu. Heyecanlanmı tı. Sakın…ş

Bunlar Türk atlılarıydı. Ma aranın önünde durdukları zaman, Buluç, kurt ba lı sanca ığ ş ğ

görüp Kutluk ad’ı tanımaktaŞ gecikmedi. Yere diz vurdu.

Kutluk ad, kendi ordusuna katılaca ını bildi i bu gence sordu:Ş ğ ğ

- Adın ne?

- Buluç.

- Bize katılacak mısın?

- Evet as.Ş- Burada kocamı bir demirci olacak, bilir misin?ş- Dedemdir.

- Nerede?

Buluç ba ını e di. Gözleri dumanlanmı tı.ş ğ ş

- Dedem bu sabah Uçma a varmı tır ad!ğ ş Ş

Kutluk ad çevik bir atlayı la atından indi. Bir anda bütün çerileri de öyle yaptılar.Ş ş

Ardından Tonyukuk ve Boyla Ba a Tarkan oldu u halde ma araya giren Kutluk ad,ğ ğ ğ Ş

ihtiyar demircinin ölüsü önünde saygılı bir durumla durdu. Sonra Tonyukuk’un

gerisinde Buluç’a dönerek:

- “Nasıl oldu, anlat” dedi

Buluç demir parçaları dolu torbayı getirdikten sonra olup biteni anlattı ve Kutluk adŞ

için yapılmı olan kılıcı oza uzattı:ş

Page 47: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- “Bu kılıç senin için yapılmı tır ad” dedi.ş Ş

Kutluk ad kılıcı eline aldı:Ş

- Benim için yapıldı ını nereden biliyorsun?ğ- Üstünde adın yazılı.

Tonyukuk’la Boyla Ba a Tarkan, kılıcı sıyrılmı olan Kutluk ad’a yakla tılar ve üçüğ ş Ş ş

birden “ lteri Ka an” kelimelerini okuyarak birbirlerine baktılar. Sonra öteki yüzündeİ ş ğ

“Kutluk ad” adını gördüler. O zaman Tonyukuk:Ş

- “Kutluk ad” dedi, “bu demircinin gönlüne Tanrı’dan bir ses gelmeseydiŞ

bunu yazmazdı. Gök Türk devletini kurabilirsek sen lteri Ka an olacaksın.”İ ş ğ

Kutluk ad cevap vermedi. Yalnız kabul makamında ba ını salladı. Sonra Buluç’unŞ ş

uzattı ı ikinci kılıcı alarak sordu:ğ

- Bu kimin?

- Kür ad’ın o lunun.Ş ğ

adın ka ları çatıldı:Ş ş

- Kür ad’ın o lu ya ıyor mu?Ş ğ ş- Ya ıyor ad!ş Ş- Nereden biliyorsun?

Buluç, dedesinin vaktiyle kendisine söylediklerini anlattı. Boyla Ba a Tarkan sözeğ

karı tı:ş

- Ben buna benzer bir ey i itmi tim ad. Buyruk verirsen çerimze soralım.ş ş ş Ş- Sor bakalım.

ad, Tonyukuk ve Tarkan arkalarında Buluç oldu u halde ma aradan çıkmı lardı. Ba aŞ ğ ğ ş ğ

Page 48: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Tarkan’ın sesi erler arasında bir çalkalanma yaptı:

- Aranızda Kür ad’ın o lu var mı?Ş ğ

Derin bir sessizlik… Tarkan bir daha sordu:

- htiyar demirci, Kür ad’ın o lu için kılıç yapmı . Aranızda Kür ad’ın o luİ Ş ğ ş Ş ğ

var mı?

Yine cevap veren olmadı. O zaman Kutluk ad’ın buyru u i itildi:Ş ğ ş

- Ba a Tarkan! Kür ad’ın o lu ortaya çıkıncaya kadar ta ımak üzere buğ Ş ğ ş

kılıcı diledi in ere ver.ğ- Buyruk senindir.

Sonra, Boyla Ba a Tarkan bir bir hepsinin önünden geçti. Taçam’ı seçerek:ğ

- “Al! Kutluk ad’ın buyru unca iyi gözet” dediŞ ğ

kimse bu güzel tesadüften Urungu kadar sevinmemi ti. Fakat bu sevinç bir sır gibiş

gizli kaldı

***

Kutluk ad’la çerileri uzun zaman ma aranın önünde kaldılar. htiyar demirciyiŞ ğ İ

gömdüler. Çeri içindeki iki demirci, Buluç’un getirmi oldu u demirlerin kalanındanş ğ

kargılar, kılıçlar ve tulgalar yaptılar. Sonra Buluç’u da aralarına alarak yürüme eğ

hazırlandılar. Boyla Ba a Tarkan ona çerideki fazla atlardan birini vermi ve:ğ ş

- “Seninle yetmi ki i olduk. Onba ın Börü’dür” demi ti. Sonra yetmi atlaş ş ş ş ş

doludizgin yürüyü e kalkmı lar ve yıldırım hızıyla ileriye atılmı lardı. En öndeş ş ş

kurt ba lı al sancak dalgalanıyor, arkasında Gök Türk devletini diriltme eş ğ

kalkan kahramanlar geliyordu. Ka lar çatılmı , a ızlar kilitlenmi uçuyorlar,ş ş ğ ş

koyu kumral uzun saçları dalgalanırken kartal bakı larıyla ileriye bakıyorlardı.ş

Page 49: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Gözler yalnız ilerisini görüyor, arkada kalan hiçbir ey hatıra gelmiyordu.ş

Fakat bu yıldırım atlıların arasında yalnız birisi ara sıra ba ını arkaya çevirip bakıyor,ş

sonra ıslak gözlerini eliyle silerek arkada larıyla aynı hizada ileriye do ru akıyordu.ş ğ

En gerideki dizide bulunan ve gözleri arkada kalan er Buluç’tu ve onun arkaya

bakı ları, ihtiyar demircinin can verip gömüldü ü ma ara gözden silininceye kadarş ğ ğ

devam etti.

- VIII -

LTER KA ANİ İŞ Ğ

Bozkıra yeni bir bahar gelmi ti. Karlar erimi , aç toprak suları içmi , her yerş ş ş

ye ile bürünmü tü. Tepeleri karla örtülü da lar, bozkırın binlerce yıllık masalınış ş ğ

dinliyordu. Yamaçlarda, ormanlarda ku lar ötüyor, yerden canlılık fı kırıyordu.ş ş

A açlı bir düzlükte tören vardı. Sa a, sola yaptıkları akınlarla sayıları ço alan,ğ ğ ğ

yoksulluktan kurtulan, zaferle heyecanlanan Kutluk ad ordusu devlet kuruyordu.Ş

Yedi yüz ki i olmu lardı. ki bölü ü atlı, bir bölü ü yaya idi. Tonyukuk yedi yüz ki iyiş ş İ ğ ğ ş

düzene sokmu , Türk türesini yaymı tı.ş ş

- “Kutluk ad! Ka anımız olacaksın” dedi.Ş ğ- Ka an olursam Türk türesini yükseltece ime inanıyor musun?ğ ğ- Bunu çok dü ündüm. Bu a, ıraktan bakılınca arık mı, semiz mi belliş ğ

olmaz. Ama ben seni iki yıldır yakından görüyorum. Sen Bozkurt soyunun eski

ka anları gibi ulu bir ka an olabilirsin. Onun için artık Gök Türk devletiniğ ğ

kuraca ız ve sen bizim ka anımız olacaksın.ğ ğ

Kutluk ad kısa bir an dü ündü:Ş ş

- Boyla Ba a Tarkan ne diyor?ğ

Page 50: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Boyla Ba a Tarkanğ bir adım ilerledi:

- Senin ka an olmanı istiyorum.ğ- Çeri ne diyor?

Tonyukuk cevap verdi:

- Çeri Türk ka anını tahta oturtmak için pusata sarıldı.ğ

Kutluk ad elini Tonyukuk’un omuzunaŞ koydu:

- “Türk ka anı olmayı kabul ediyorum” dedi.ğ

Tonyukuk gülümsedi:

- “Ben Tonyukuk, Boyla Ba a Tarkan ve çeri ile birlikte seni Türk ka anı ilânğ ğ

ediyorum. Bundan sonra sen lteri Ka an’sın” dediİ ş ğ

Sonra sözlerini öyle tamamladı:ş

- Bugün için kılıç döverken ölen ve sana yaptı ı kılıca lteri Ka an adınığ İ ş ğ

yazan demircinin vasiyeti yerine gelmi olur.ş

Ka an cevap verdi:ğ

- Tonyukuk! Kurt ba lı sanca ı kaldırdı ım zaman bana ilk katılan senş ğ ğ

olsun. ki yıllık sava larda da yüksek bilgi ve aklınla i i iyi idare ettin. Bundanİ ş ş

sonra sana Bilge Tonyukuk denecektir!

Bilge Tonyukuk orduya döndü. Ormanda u uldıyan gür sesiyle öyle haykırdı:ğ ş

- Türk çerisi! Bugün Gök Türk devletini yeniden kuruyoruz. Kutluk adŞ

ka anımız olup lteri Ka an adını almı tır. Eskiden oldu u gibi yine Ötüken’eğ İ ş ğ ş ğ

varacak, atalarımızın buyru unda olan bütün boylara ba e direcek, Çin’denğ ş ğ

Page 51: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

haraç alaca ız. Biz lteri Ka an’ın buyru unda sava tıkça azlık budunğ İ ş ğ ğ ş

ço alacak, yoksul budun bay olacak, Gök Türkler’in adı sanı yeryüzünüğ

kaplıyacaktır.

Kılıçlar havaya kalkmı tı. Yedi yüz ki i, devletin kurulu u erefine gürlüyorlardı.ş ş ş ş

Davullar çalınıyor, kımızlar içiliyor, bir ozan deyi söylüyordu:ş

Çekildi mi kılıçlar

Türk’ün gönlü ho lanırşKa anlı ı kurma ağ ğ ğYeni ba tan ba lanır.ş ş

Gözler ayda, güne te;şlteri Ka an ba ta.İ ş ğ şYazlar geçer sava ta.şÖtüken’de kı lanırş

çelim kımızları…İYosma Gök Türk kızları

Mestederken bizleri

Yavuzlar yava lanır.ş

Çinliler ve Kıtaylarla yapılan sava larda çok yararlılık gösterdi i için kendisineş ğ

onba ılık verilen Urungu hazin bir bahtıyarlık içinde ozanı dinliyordu. Anasının veş

kendisinin rüyası gerçekle mi ti. Artık kendi iç sızılarını dinliyebilir, kendi kendisineş ş

yanıp yakılacak zaman bulunabilirdi. Bu bahtıyar yedi yüz ki i arasında neden onlarş

kadar sevinçli olmadı ını biliyor, hattâ bunu kendi kendisine itiraf ediyordu: imdiğ Ş

onun gönlünde bir kadın hayali vardı. Adı belli olmayan bu hayal, çok eskiden ölmüş olan karısıyla ka an kızı Ay Hanım’ın karı ıp birle mesinden do uyor, ikiz gibiğ ş ş ğ

birbirine benziyen bu iki kadın bir tek varlık halinde birle erek Urungu’nun gözleriniş

ve gönlünü kavuruyordu.

Onba ı Urungu bu kadar dünya kavgası gördükten sonra gönlünü bir kadınaş

kaptırdı ını anlıyor, bir ses ona: “Seveceksin” diye fısıldarken, ba ka bir ses:ğ ş

Page 52: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

“Sevemezsin” diye ihtarda bulunuyordu.

u sava ne kutlu eydi! Sava sayesinde avunuyor, dertlerini unutuyor, kederlerdenŞ ş ş ş

sıyrılıyordu. Sava olmasa herhalde dünyanın en dertli adamı olaca ını dü ünüyor,ş ğ ş

kendisini Çinli olarak de il de Türk olarak yaratan Tanrı’ya içinden minnetleriniğ

gönderiyordu. Gönlünde bir gizli sevinç, daha do rusu sevinç de il de ümit ı ı ınınğ ğ ş ğ

parladı ını seziyor, bunun ne oldu unu ara tırıyordu.ğ ğ ş

Urungu kendi gönlü ile hesapla malara çok eskiden alı ık oldu u için bunu daş ş ğ

anlamakta gecikmedi. Yakında Dokuz O uzlarla sava yapılacaktı. Demek ki, kötüğ ş

artlar altında da olsa, Ay Hanım’ı tekrar görmek ihtimali vardı. Ay Hanım aklınaş

gelince Urungu orada takılır, ba ka bir ey dü ünemezdi. Onun sesindeki ezgi,ş ş ş

bakı larındaki ı ık, yüzündeki güzellik gönlünü olayalar, kendine geldi i zaman içindeş ş ğ

sevinçli bir acılık, yahut da acı bir tat diyebilece i bir eyin yerle mi oldu unuğ ş ş ş ğ

anlardı.

imdi yine onu dü ünüyor, çerinin sevinç haykırı larını, kılıç oyunlarını, güre leri neŞ ş ş ş

görüyor, ne de i itiyordu.ş

Birden anasını hatırladı. te onun rüyası gerçekle mi ti. te Türk ka anı lteri Ka anİş ş ş İş ğ İ ş ğ

tahta oturmu , ordu kurmu tu. Kendisi bu ordunun bir onba ısıydı. Daha neş ş ş

istiyebilirdi? O zaman içinin gizli bir ate le yeniden yandı ını sezdi: Kür ad’ın o luş ğ Ş ğ

oldu unu kimseye söylemiyecekti. Urungu dalgın gözlerle bir yere bakarken kula ınağ ğ

kopuz tıngırtıları ve bir ozan sesi geliyordu:

Göz kama ır, gelinceşAyla o kız yan yana.

Birisi göz ı ıtır,şBirisi girer kana.

Ay mı güzel, o kız mı?

Bunu soran sorana.

Birbirinden parçadır

Gibi geliyor bana.

Page 53: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Ay bulutun ba rındağKan sızan bir yaradır

Ay’ın bahtı karanlık,

Bulutunki karadır.

Ay bir kızdır, saçını

Gece suya taratır.

Tanrı bu yeryüzünde

Nice aylar yaratır.

Ayla o kız bir gece

Kar ı da a indiler.ş ğOrda gönül denilen

Bir ota a girdiler.ğBulutlar yılkı oldu,

ki güzel bindiler.İAy, kız oldu; kız da ay…

Birbirine sindiler.

Nice erler eriyor

O ay kızın yasından.

Esrik olur içenler

Gözlerinin tasından.

Gönülleri ok ıyanşEzgi akar sesinden.

O kız çarpar insanı,

Ayrı eder usundan…

Urungu’nun aklında bu deyi in yalnız bir parçası kalmı tı:ş ş

Ayın bahtı karanlık ,

Bulutunki karadır.

Neredeyse hüzünlenecekti ki, bir er kendisine bir çamçak kımız sundu ve: “ lteriİ ş Ka an gönderdi” dedi. Ka anın adı anılınca artık ba ka dü ünce kalamazdı. Onba ığ ğ ş ş ş

Page 54: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Urungu toparlandı. Ka anın yolladı ı kımızı içtikten sonra: “Ka an sa olsun” dedi. ğ ğ ğ ğ

- IX -

URUNGU’NUN YARASI

Dokuz O uz ka anı Baz Ka an, be leri ça ırmı ota ında toplantı yapıyordu:ğ ğ ğ ğ ğ ş ğ

- “Be ler” dedi, “azlık olan Gök Türkler yeniden harekete geçtiler. Böyleğ

giderlerse hepimiz için tehlike olacaklardır. Çünkü ka anları yi it, veziri akıllıdır.ğ ğ

Bu ikisi var oldukça bizi de, Çin’i de, Kıtayları’ı da yok edeceklerdir. Kıtaylar ve

Çinlilerle birle erek bunları ortadan kaldıralım. Çinliler güneyden Kıtaylarş

do udan yürüsün. Biz de kuzeyden saldıralım. Kabilse bu Gök Türk ka anınığ ğ

ortadan kaldıralım. Ne dersiniz?

Be ler: “ yi olur” diye cevap verdiler.ğ İ

Ka an, be lerden birine döndü:ğ ğ

- Kuni Sengün!

- Buyur ka an!ğ- Sen hemen Çin’e gidip teklifimi bildireceksin!

- Buyruk senindir ka an!ğ

Ba ka bir be e hitap etti:ş ğ

- Tungra Sem!

- Buyur ka an!ğ- Sen de Kıtay’a gidip aynı eyi söyliyeceksin!ş- Buyruk senindir ka an!ğ

Baz ka an biraz dü ündü. Sonra be lere bakarak:ğ ş ğ

- “Hemen yola çıkacaksınız ve yaz sonunda Gök Türk karargâhında

Page 55: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

birle mek üzere harekete geçmelerini sa lıyacaksınız” dedi.ş ğ

***

Be ler Baz Ka an’ın ota ından çıkarken, epey uzakta, bir yayanın dikkatiğ ğ ğ

çekmiyecek ekilde durarak kendilerini gözetledi ini farkında olmadılar. Bu meçhulş ğ

adam biraz sonra Kunı Sengün’ün güneye, Tungra Sem’in de do uya hareketğ

ettiklerini gördü. O zaman Baz Ka an’ın ota ındaki toplantıda bulunan be lerdenğ ğ ğ

en küçü ünün, Yüzba ı Kadır Ba a’nın çadırına yöneldi. Bu çadırın kapısındağ ş ğ

nöbetçi olmadı ı gibi çevresinde de kimsecikler yoktu. Meçhul adam dört yanınağ

öyle bir baktıktan sonra yava yava adımlarla çadıra yakla ıp çömeldi, kula ınış ş ş ş ğ

içeriye verdi. Kadır Ba a birisiyle konu uyor ve sesi dı ardan, yaraım yamalak dağ ş ş

olsa i itiliyordu.ş

Dinleyici, öyle, birden yüze sayacak kadar bir müddet sessiz ve hareketsizş

durduktan gürültü etmeme e çalı arak kalktı. Yava adımlarla uzakla tı.ğ ş ş ş

Ö renece ini ö renen bu meçhul adam. Bilge Tonyukuk’un gönderdi i birğ ğ ğ ğ

ça ıttan ba ka bir ey de ildi. Gün kararırken atına atlayıp güneye do ruş ş ş ğ ğ

doludizgin sürdü.

***

Bilge Tonyukuk bu haberi aldı ı gece uyku uyumadı. Sabaha kadar dü ünerekğ ş

tasarılarını hazırladıktan sonra lteri Ka an’a çıkarak dü üncelerini anlattı:İ ş ğ ş

- lteri Ka an! Çin! O uz, Kıtay; bu üçü birle ip gelecek olursa tehlikedeİ ş ğ ğ ş

kalaca ız. Bir ey yufka iken dermek, ince iken kırmak kolaydır. Yufka kalınğ ş

olursa dermek güç olur. nce yo un olursa kırmak güç olur. Do uda Kıtay’a,İ ğ ğ

güneyde Çinli’ye, kuzeyde O uz’a iki üç bin çerimizle kar ı gelece iz. Bununğ ş ğ

için de onlar birle meden harekete geçerek her biriyle ayrı ayrı sava aca ız.ş ş ğ

lteri Ka an fazla dü ünmedi:İ ş ğ ş

- “Orduyu gönlünce ilet” dedi.

Page 56: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Bir iki gün sonra iki bin ki ilik Gök Türk ordusu Dokuz O uzlar’ın üzerine yıldırımş ğ

hızıyla yürüyordu.

Onba ı Urungu’ya talih güler yüz göstermemi ti. Çünkü o da ordunun gerisindeş ş

ihtiyatı te kil eden ve Yüzba ı Örpen’in buyru unda olan yüz ki i arasındaş ş ğ ş

bulunuyordu. Halbuki içinden gelen kuvvetli bir duygu bu sava ta Ay Hanım’ış

görebilece ini bildiriyordu. Böyle geride kalmakla Ay Hanım’ı görebilece ini aklığ ğ

kesmedi i için sıkılıyor, fakat elinden bir ey gelmiyordu. Bununla beraber Dokuzğ ş

O uzlar’ın ordusu gözüktü ü zaman içinin garip bir heyecanla ürperdi ini sezdi.ğ ğ ğ

Dü man üç bin ki i idi. Fakat on sekiz ki iyle ba lıyan Gök Türk çerisi her vuru u, herş ş ş ş ş

sava ı kazana kazana bu hale gelmi , zaferle beslenmi , yenme e alı mı tı.ş ş ş ğ ş ş

Sava göz kama tıran bir okla ma ile ba ladı. Sonra, oklar tükenince yıldırım hızıyla atş ş ş ş

ko turarak kılıç kılıca geldiler.ş

Yüzba ı Örpen, atının üstünde vuru mayı seyrediyor, fakat daha çok sava a katılmaş ş ş

buyru unu bekliyordu. Urungu, on atlısıyla birlikte en solda ve böylelikle sava tan enğ ş

uzak yerde bulunuyordu. Zaman bir türlü geçmiyor, sava bir türlü bitmiyordu. Fakatş

Dokuz O uzlar’ın Tu la ırma ına do ru geriledikleri farkolunuyordu.ğ ğ ğ ğ

Birden, bir Gök Türk atlısının Yüzba ı Örpen’e do ru gelip ona bir eyler söyledi iş ğ ş ğ

görüldü. Arkasından Örpen’in buyru u gürledi:ğ

- Davranın! Ardımdan ileri!...

htiyattaki yüz ki i, can alacak zamanda sava a karı arak i i Gök Türkler’in lehineİ ş ş ş ş

bitireceklerdi. Örpen’in bölü ü büyük bir kavis çizerek Dokuz O uzları’ın çekilme eğ ğ ğ

ba lıyan çerilere saldırıyor ve iddetle ya dırıyordu.ş ş ğ

Dokuz O uzlarTu la ırma ına atılıyor, kar ı kıyıya geçme e u ra ıyordu. Örpen onlağ ğ ğ ş ğ ğ ş

bırakmadı ve verdi i buyrukla çerisini ırma a daldırdı.ğ ğ

Page 57: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Her iki taraftan bo ulanlar bo ulmu , kar ı kıyıya geçenler arasında kovalamacağ ğ ş ş

ba lamı tı. Örpen büyük bir i yapıyordu. Dokuz O uzlar’ın karargâhına do ruş ş ş ğ ğ

ilerliyordu. Karargâhta Ba zKa an’ın oklu muhafızları onları yi itçe kar ıladı.ğ ğ ş

***

Gün batarken iki taraf çadırların ve büyük ka nıların arasında bo u uyor,ğ ğ ş

ufak eyler için büyük kahramanlıklar su gibi harcanıyordu. Çeriler kadar atlar daş

yaralıydı. Çerilerin ço u yaya dövü ü yapıyordu.ğ ş

Yüzba ı Örpen bir dü manla iki çadırın arasında kılıçla ıyordu. Geni bir yerdeş ş ş ş

da ılmı oldukları için artık buyruk verme, düzgün ve toplu sava ma kalmamı tı. li erğ ş ş ş İ ş

üçer da ılmı olan çeriler kendi ba larına çarpı ıyor, vuru uyor, dövü üyor,ğ ş ş ş ş ş

bo uluyorlardı. Kılıçlar yaman bir güçle ve ustalıkla savruluyor, aynı ustalıkla veğ

sertlikle çeliniyor ve demirin demire çarpmasından çıkan sesler bütün alanı

dolduruyordu. Örpen, kar ısındaki Dokuz O uz’un de me bir be oldu unu kılı ındanş ğ ğ ğ ğ ğ

ve kılıç kullanı ından anlamı tı. Bazan bir iki adım ilerliyor, sonra onun sert saldırı larış ş ş

kar ısında gerilemeye mecbur oluyordu. kisi de yaralanmı tı.ş İ ş

Onba ı Urungu, sava alanında gördü ü çadırların birini hedef edinmi , oraya varmakş ş ğ ş

istiyor, kar ısına çıkanlara bu maksat için vuru uyor, ya ının kendi ardından gelece iniş ş ğ ğ

dü ünmeden onu yarıp çadıra gitmek istiyordu. Deminden beri kar ısında duranş ş

Dokuz O uz aynı adam mıydı, yoksa Urungu birkaç kere hasım mı de i tirmi ti,ğ ğ ş ş

bunun farkında de ildi. Hattâ yaralarından kaz sızdı ını görmüyor, sezmiyor,ğ ğ

anlamıyordu.

Hedefi olan büyük çadıra girdi i zaman birdenbire durdu. Ay Hanım, çadırın enğ

gerisinde, elinde yayı oldu u halde gözlerinden ate saçarak duruyor, çadıra girmiğ ş ş bulunan ve kendisini tutsak etmek istiyen üç Gök Türk çerisine kar ı sava aş ş

hazırlanıyordu. Urungu, kendi erlerini tanıyarak onlara “kılıç indir” buyru unuğ

verdikten sonra bir iki adım ilerledi ve dizini yere vurarak ay Hanım’ı selâmladı. Sonra

kendi erlerine çıkmalarını emretti.

Ay Hanım sava durumuyla her zamankinden daha güzeldi. Bir müddet sessizceş

Page 58: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

bakı tılar. Her tarafta sesler dinmi ti. Uzaktan bazı yaralıların iniltisi i itiliyor,ş ş ş bir de

çadırın dı ında ve hemen yanında iki ki inin kılıçla vuru tuklarını anlatan demir sesleriş ş ş

geliyordu.

Çadırda Urungu’nun hüzünlü sesi yükseldi:

- Erler saygısızlık ettilerse ba ı la Ay Hanım! Senin kim oldu unu neredenğ ş ğ

bilecekler?

- Sava ı kazandınız Urungu. Babam ka anı da galiba öldürdünüz.ş ğ

Urungu ba ını önüne e di:ş ğ

- Sava tır Ay Hanım. Her ey olur.ş ş

Ay Hanım’ın sesi yava ladı:ş

- Evet. Hattâ tutsaklık bile…

- Ay Hanım! Sen tutsak olmazsın. Tutsak edersin. Nice zamandır seni

dü ünüyorum. Gönlümü enlendirir, Onba ı Urungu’ya varır mısın?ş ş ş

Ka an kızı acı acı gülümsedi:ğ

- Demek onba ısın ha? Ama be de ilsin. Bir ka an kızı karabudundanş ğ ğ ğ

biriyle nasıl evlenir?

Urungu sarsıldı. “Kür ad’ın o luyum” diye haykırmakŞ ğ istedi. Fakat söyliyemedi. imdiŞ

ne yapacaktı? Bunu dü ünme e vakit kalmadan çadırın dı ındaki kılıç sesleri yakla tı.ş ğ ş ş

Sonra içeriye hızla birinin girdi i görüldü. Elinde kılıcı olan bu sava çı:ğ ş

- “Ay Hanım! Tez davran! Kaçıyoruz” diye ba ırdıktan sonra kapıya do ruğ ğ

döndü ve arkasından gelen ba ka bir sava çıya kar ı vaziyet aldı. Urungu birş ş ş

anda ikisini de tanımı tı: ilk gelen Kadır Ba a, ikincisi Örpen’di.ş ğ

Deminden beri ota ın dı ında vuru an iki yüzba ı, imdi Ay Hanım’ın kar ısındağ ş ş ş ş ş

Page 59: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

yeniden dövü e ba lıyacaklardı. Birdenbire Kadır Ba a, Urungu’yu tanıyarak ba ırdı:ş ş ğ ğ

- Sen misin Urungu? Seninle vuru alım diyece im ama bu arkada ınş ğ ş

bırakmıyor ki…

Örpen cevap verdi:

- Rahat kaçmak istiyorsun, de il mi?ğ

Sonra Urungu’ya buyruk verdi:

- Urungu! Galiba ka an kızının yanındayız. Ben i imi bitirinceye kadar senğ ş

de onu tutsak edip gözle!...

Örpen bunu söyliyerek yeniden Kadır Ba a’ya saldırdı. Fakat i ler ba ka türlü yürüdü:ğ ş ş

Urungu, yüzba ıdan aldı ı buyru u yerine getirmek için ilerlerken Ay Hanım’ın yayış ğ ğ

gerilerek vınladı ve fırlıyan ok, Urungu’nun yüre iyleğ küre inin arasını delerek onuğ

yere serdi. kinci ok daha yamandı. Çünkü Ay Hanım, Yüzba ı Örpen’e amanİ ş

vermemi , onu tam yüre inden vurarak cansız bir halde yere devirmi ti.ş ğ ş

Kadır Ba a bu durumdan hemen faydalanmak istiyordu. Ay Hanım’a bakarak:ğ

- “Vakit kaybetmiyelim” dedi.

Ay Hanım hiç tela etmeden ota ın kapısına do ru yürüdü ve hüzünlü gözleriniş ğ ğ

kendisine diken Urungu’ya bakmadan çıktı. Kadır Ba a yorgundu:ğ

- “Urungu! Ay Hanım’ın oku sana kıymaz da ilerde yine kar ıla ırsak yarımş ş

kalan vuru umuzu bitiririz” dedi ve hızla davrandı.ş

Bu ok yarası onu elbette öldürmezdi. Bir Gök Türk onba ısı için küre ini delip çıkanş ğ

okun yarası neydi ki?... Onu asıl öldüren yara Ay Hanım’ın sözleri olmu tu:ş

- Be de ilsin. Bir ka an kızı karabudundan biriyle nasıl evlenir?ğ ğ ğ

Page 60: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Urungu yanı ba ında cansız yatan Yüzba ı Örpen’e baktı. Keskin ni ancı olan ka anş ş ş ğ

kızı Yüzba ı Örpen’i yüre inden vurdu u gibi kendisini de aynı yerden vurabilirdi.ş ğ ğ

Demek ki kendisine acımı , onun için öldürmemi ti.ş ş

Sevdi i kızın, kendisini reddeden kızın, acıyarak canını ba ı laması, birden Urungu’yağ ğ ş

çok a ır geldi ve sanki ok, yüre ini delmi gibi orasının sızladı ını hissetti. Son birğ ğ ş ğ

gayretle kalkarak ota ın kapısına do ru ilerledi. Tutunarak dı arı adım attı. Ortalıkğ ğ ş

alaca karanlıktı. ki atlı dörtnala kuzeye do ru gidiyordu. Urungu, sessizce Ay Hanım’laİ ğ

Kadır Ba a’nın uzakla an gölgelerine baktı. Sonra gözleri kararak topra a dü üpğ ş ğ ş

kaldı…

- X -

Ç N AKININDAN DÖNÜİ Ş

Güz ayları gelmek üzere idi. Onba ı Urungu çadırında yatıyordu. Ay Hanım’ınş

oku onu adamakıllı sarsmı , kanı çok aktı ı için kendini toparlıyamamı tı. Bu yüzden,ş ğ ş

ordu Çinlilerle çarpı mak üzere adung’a yürürken çeriye katılamamı tı. Sekiz ya ındaş Ş ş ş

bir kız her gün çadırına girerek ona bakıyor, yiyecek getiriyor, koluna girerek biraz

gezdiriyoru. Bu küçük kız onun torunu, yani Taçam’ın kızıydı.

Urungu kırk sekiz ya ındaydı. Kavgalarla, tehlikelerle geçen bir hayatta, kendiniş

bilmedi i zamandan beri ölümle kar ıla mı , on bir ya ından beri ise o da ölümüğ ş ş ş ş

kar ılama a ba lamı tı. Otuz yedi yıldan beri dövü üyordu. Acı göre göre yüre iş ğ ş ş ş ğ

katıla mı , fakat sava a kanmamı tı.ş ş ş ş

O lu Taçam’la gelini ve üç torunundan ba ka kimsesi yoktu. Bir de andası vardı:ğ ş

Yüzba ı Börü. Kendisiyle aynı ya ta olan Börü, Kür ad ihtilâlinde ölen Yüzba ış ş Ş ş

Ya mur’un küçük o luydu. Baabsıyla ilgili olan her eye kar ı duydu u sevgiyi,ğ ğ ş ş ğ

Urungu, Börü’ye kar ı da duyuyordu. Birbirlerini birkaç defa ölümden kurtarmı lardı.ş ş

Bugün adung seferinden dönecek olan ordu bir gelse, gelse de Börü’yü ve Taçam’ıŞ

görse belki can sıkıntısı biraz geçecek, sol küre inde hâlâ sızlıyan ğ yaranın acısını biraz

Page 61: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

unutacaktı. Bununla beraber Urungu, ordu dönmekle iç sıkıntısının geçmiyece ini değ

biliyordu. Beyninde ve gönlünde en büyük yeri Ay Hanım’ın doldurdu unu anlıyordu.ğ

Acaba imdi neredeydi? Dokuz O uzlar yenilip ba e mi , Baz Ka an ölmü , fakat Ayş ğ ş ğ ş ğ ş

Hanım bulunamamı tı. Bu sonsuz ucu buca ı olmayan nasıl bulunurdu ki?ş ğ

Onba ı Urungu daldı ı derin dü üncelerden bir gürültüyle ayıldı. Gök Türk ordusuş ğ ş

dönüyordu. At ki nemeleri, nal sesleri, haykırı lar i itildi. Borular, davullar çalındı.ş ş ş

Sonra sesler yatı ırken çadırın kapısı aralandı: Yüzba ı Börü içeri girdi:ş ş

- Hâlâ yatıyor musun Urungu?

Onun cevap vermedi ini görünce gülümsedi:ğ

- Ka an kızı seni ne yaman vurmu anda?ğ ş

Ka an kızı gerçekten yaman vurmu tu. Ama nasıl vurdu unu Börü bilmiyor, yalnızğ ş ğ

andasının gövdesindeki yaraya göre hüküm veriyordu.

Börü keyifliydi:

- “ yi bir akın yaptık iyi doyum olduk” dedi.İ

Urungu susuyordu. Andası bu sessizli i, akın hakkında bilgi edinmek iste ine yorupğ ğ

anlattı:

- Denize kadar bütün adung’u geçtik… Çinlier iyi sava çı de il. Yalnız kaleŞ ş ğ

duvarlarının ardına saklanıp beklemesini biliyorlar. Yine de birkaç ehirlerineş

girip allak bullak ettik. Yalnız bir defa meydan sava ı oldu. Onda da Çinlileriş

okla çil yavrusu gibi da ıttık. ki atım vurulup öldü ama eksiklikleri fazlasıylağ İ

yerine koyduk. Türkeli’ne sayısız sı ır, davar, mal, kuma , pirinç, darı getirdik.ğ ş

Epeyce de tutsak var.

Urungu’nun içinden bir sevinç dalgası geçti. Bozkurtlar dirilmi , kurt ba lı sancakş ş

erefle dalgalanma a ba lamı tı.ş ğ ş ş

Page 62: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Börü anlatmakta devam ediyordu:

- Birgün bri ehri ya malarken erin biri geldi: “Üç tane bıyıklı, sakallı kadınş ğ

yakaladık” dedi. Çinliler’in erkekleri kadına benziyor, belki akdınları da erkek

gibidir diye dü ünüp sakallı kadınları getirttim. Basbaya ı bıyıklı, sakallı idiler.ş ğ

Bunları nasıl buldunuz diye ere sordum. “Yüzleri örtülüydü ama kanı lış

yürüyorlardı da yüzünü görmek istedim. Aç dedim. Türkçe bilmedi i içinğ

açmadı. Ben de bıça ı peçeye vurunca açtım. a kınlıktan dü eyazdım” dedi.ğ Ş ş ş

lk önce ben de a ırdım. Sonra erlere buyruk verip kadın kaftanlarınıİ ş ş

çıkartınca altından üç tane Çin subayı çıkmaz mı? Herifiler böylece bziden

kurtulmak istiyorlarmı …ş

Börü’nün ne eli anlatı ı Urungu’yu da güldürdü. Ömründe böyle ey i itmemi ti.ş ş ş ş ş

Fakat gülmesi uzun sürmedi. imdi acıklı bir ey dinliyordu:Ş ş

- Bir gün ba ka bir ehre girdik. Burada Çinliler epey dayandılar. ehirş ş Ş

kumandanının sarayında kılıçlarla kısa bir çarpı ma oldu. Tutsak edilen birş

Çinli’yi zorladık. Ambarı, hazineyi göster dedik. Herif ambarla hazineden ba kaş

bir de zindanın yerini gösterdi. Kendi halimize kalsak biz zindanı dünyada

bulamazdık. Zindandan yirmi kadar dama çıkardık. Biri de ya lı bir Türk’tü.ş

Söz buraya gelince Urungu’nun ilgisi arttı. Börü, yüzünün güleçli ini silen birğ

ciddiyetle ve Urungu’ya de il, yere bakarak anlatıyordu.ğ

- Saçı ba ı a armı , dertli bir koca idi. Önce öldürülme e götürülüyorumş ğ ş ğ

sanmı tı. Bizi görünce: “Türk müsünüz? Diye haykırdı. Türk’üz dedik. “Ben deş

Türk’üm” dedi. “Siz Kür ad ihtilâlcileri misiniz” diye sordu. “Kür ad öleliŞ Ş

nicedir” dedik. “Biliyorum. Ya erleri ne oldu” diye sordu. “Erleri Uçma ağ

vardılar” dedik. Gözleri parlıyarak “ka an kim” dedi. “ lteri Ka an” dedik.ğ İ ş ğ

Sevincinden a ladı. Bize kendisini tanıttı. Kür ad ihtilâlinde ölenlerdenğ Ş

Çeng i’nin küçük karde i imi . Küçük bir çocuk oldu u halde zindana atmı lar.ş ş ş ğ ş

Kaçmı . Yine yakalanmı . Yine kaçıp saklanmı . Üçüncü defa yakalandıktanş ş ş

sonra bu zindan girmi . Güne yüzü görmeye görmeye benzi solmu . Gövdesiş ş ş

Page 63: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

arıklamı . Yıllardır kan kusuyorum diyordu. “Gel seni Türkeli’ne götürelim”ş

dedik. Yüzü sevinçle ı ıldadı. Sonra dizüstü yere çöktü. “Bu bahtıyarlık yeter.ş

Artık ölsem de gam yemem” dedi. A zından oluk gibi kan bo andı. Oradağ ş

öldü. Onun acısını komadım. Nice Çinli yakaladıksa boynunu vurdurdum.

Börü sustu. Urungu içlenmi ti. Kür ad’la en uzaktan ilgili bir haber onun yüre iniş Ş ğ

ba ka türlü çarptırdı. imdi, yirmi yıl, aralıksız zindanda kalarak çıktı ı gün ölen zavallış Ş ğ

Türk’ü ve onun hâlâ Kür ad’ı hatırlayı ını dü ünüyordu.Ş ş ş

Börü, yere dikti i gözlerini kaldırarak andasına baktı:ğ

- Akından senin ülü ün de az de il anda. Yarın getirece im.ş ğ ğ

Sonra bir ey hatırlamak istiyormu gibi ka larını çatarak dü ündü:ş ş ş ş

- Anan sa lup da bu günleri görmeliydi Urungu! Kür ad’ın öcü, hepimizinğ Ş

hıncı alındı.

Yüzba ı gitmek üzere aya a kalkmı tı. Urungu da onun son sözleri üzerine yata ınaş ğ ş ğ

do rulmu tu. ki anda bakı tılar. Urungu:ğ ş İ ş

- “Kür ad’ın öcü alındı” diye tekrarladı, “anama gelince…. O zaten…”Ş

sözlerini tamamlıyamdı. Tekrar yata ına uzandı ve ba ını kapıdan yana çevirdi. Kürğ ş

ad’la birlikte Kür ad’ın konçuyu olan anasının da öcü alınmı tı. Urungu buŞ Ş ş

bakımdan rahattı. Ömründe ilk defa bir sava a girememi ti. Onun da zararı yoktu.ş ş

Herhalde bu yaradan kurtulup kalkacaktı. O halde bu da dü ünme e de mezdi. Amaş ğ ğ

Ay Hanım? Bir ka an kızı karabudundan biriyle nasıl evlenir?...ğ

börü gitmek üzereydi. Taçam’ı sormak için Urungu, gözlerini andasına çevirdi. Fakat

daha açmadan Börü ba ladı:ş

- Taçam’ı söyleme i unuttum. Onu kaybettik.ğ- Öldü mü?

Page 64: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- Hayır. Ortalıkta yok.

- Tutsak dü mü olmasın?ş ş- Kime tutsak olacak? Boyuna kovaladık. Boyuna yendik. Böyle bir seferde

insan Çinliye tutsak dü er mi?ş- Öyleyse ne oldu?

- Bende onu soracaktım: Acaba ne oldu?

- XI -

AY HANIM

Güzle birlikte kuzeye so uklar da gelmi ti. Küçük bir gölün kıyısında yirmi otuzğ ş

çadırlık bir oba kurulmu tu. Bunlar, Baz Ka an’ın ölümünden sonra GökTürkler’e baş ğ ş e meyip kuzeye çekilerek yeniden derlenip toparlanma a çalı an Dokuz O uzlar’dı veğ ğ ş ğ

ba larında Ay Hanım bulunuyordu. lk önce Ay Hanım’la Yüzba ı Kadır Ba a yalnızş İ ş ğ

kaçmı lar, sonra öteye beriye da ılan Dokuz O uzlar’dan bulabildiklerini de yanlarınaş ğ ğ

alarak buraya gelmi lerdi. Dolaylara atlılar salmı lardı. Bunlar ba ka Dokuz O uzlar’aş ş ş ğ

raslarsa onları da getirecekler, bilhassa ka an olmak üzere Baz Ka an’ınğ ğ

karde lerinden veya o ullarından birini bulma a çalı acaklardı. Yeni ka anş ğ ğ ş ğ

bulununcaya kadar Ay Hanım müstakil kalmı olan O uzlar’a ba kanlık edecekti.ş ğ ş

Obada Yüzba ı Kadır Ba a’dan ba ka hiçbir be yoktu. Tu la ırma ı boyundakiş ğ ş ğ ğ ğ

sava ta Gök Türkler’e yaman yenilmi ler, darmada ın olmu lardı. Sa kalanların ço uş ş ğ ş ğ ğ

lteri Ka an’a ba e mi lerdi. Onları yeniden ayartıp buraya getirme e imkân yoktu.İ ş ğ ş ğ ş ğ

Çünkü Gök Türkler tetikte idiler. Ku uçurtmuyorlardı.ş

Kadır Ba a olmasa bu yirmi çadırlık oba da toplanamazdı. Onları düzene koyup ka anğ ğ

kızının buyru una sokmu tu. En güvendi i atlılardan birkaçını çevreyi kollamak üzereğ ş ğ

göndermi ti. Bugün bu atlılardan haber bekliyordu.ş

Ö leye do ru, atlılardan biri geldi ve Kadır Ba a’ya iyi bir haber verdi:ğ ğ ğ

- Kuni Sengün geliyor.

Page 65: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Baz Ka an’ın önce Çin’e elçi gönderdi i bu be , Dokuz O uzlar’ın ileri gelenlerindenğ ğ ğ ğ

biriydi ve onun gelmesiyle herhalde oba kuvvetlenecekti. Yüzba ı Kadır Ba a onuş ğ

kar ılama a se irtti.ş ğ ğ

Kuni Sengün dört be ki i ve yedi sekiz atla geliyordu. Bu darmada ın durumlarındaş ş ğ

uçan ku tan yardım uman Dokuz O uz obası Çin’ e giden elçiden bir eylerş ğ ş

bekliyordu. Fakat Kunı Sengün bu umutları bo a çıkardı.ş

Ay Hanım’ın ota ına Kadır Ba a ile birlikte girdi i zaman Ka an kızı keçelerden ve ayğ ğ ğ ğ

eyerinden yapılmı tahtında oturuyordu. Kunı Sengün yere diz vurarak onu selâmladış

ve önce ba sa lı ında bulundu:ş ğ ğ

- Ka anımız Uçma a vardıysa sen sa ol! ğ ğ ğ- Bize iyi haber getirdin mi Dokuz O uz be i?ğ ğ- Hayır Ay Hanım! Gök Türkler çok tetik davrandılar. Ben Çin Ka an’ınağ

çıkmadan bozgunumuzun haberi Çin’e geldi. Sonra da Gök Türkler Çin’e akın

ettiler.

- Hiçbir yardım sa lıyamadın mı?ğ- Çin’in sınır kumandanlarıyla görü mek üzere adung’a gelmi tim. Buş Ş ş

sefer Gök Türkler orasını bastılar. Bize yardım edecek olan Çin kumandanları

bozuldu.

- Demek bombo geliyorsun.ş

Kunı Sengün ba ını önüne e di:ş ğ

- Evet Ay Hanım! Yalnız bir Gök Türk çerisiyle iki at getirebildim.

- Gök Türk çerisini nasıl tutsak ettin?

- ehir dı ında bir evde gizlenmi tik. Bu Gök Türk tek ba ına eve geldi. ÜçŞ ş ş ş

erimi üstüne saldım. Vuru mak istediyse de yaralanıp tutuldu. Gök Türkş

ordusu çekildikten sonra onu da alıp ehirden çıktık.ş

Ay Hanım’ın gözleri dalgınla mı tı. Kim bilir neler dü ünüyordu:ş ş ş

- “Tutsa ı getirin” diye buyruk verdi.ğ

Page 66: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Yaralı Gök Türk çerisi derhal ota a getirildi ve yere diz vurarak Ay Hanım’ı selâmladı.ğ

Yirmi be ya larında gözküyordu. Gönülleri okumakla usta olan Ay Hanım gözleriniş ş

ona dikti ve bir eyler anlama a çalı arak dikkatle baktı. Gürbüz Gök Türk çerisi önceş ğ ş

sert bakı larla bakarken yava yava gücünün kesildi ini duyup Ay Hanım’a bakamazş ş ş ğ

oldu. Ba ını önüne e di. Sonra tatlı bir ses i itti:ş ğ ş

- Gök Türk çerisi! Adın ne?

- Taçam.

- Be misin?ğ- Hayır.

Ay Hanım’ın yüzünde, inanmadı ını gösteren bir de i iklik oldu. Ömrümde ikinci defağ ğ ş

aldanmı oluyordu. Daha do rusu aldanmı de il de aldatılmı gibi bir ey… Buş ğ ş ğ ş ş

gencin be olmamasına imkân yoktu. Öyleyse neden saklıyordu? Böyle saklayı ı yineğ ş

ba ka bir Gök Türk’ten, Onba ı Urungu’dan görmü , fakat i in iç yüzünüş ş ş ş

anlıyamamı tı. Ay Hanım bu Gök Türk’ü tanıyor gibiydi. htimal Tu la boyu sava ındaş İ ğ ş

görmü tü.ş

- Tu la boyuğ sava ında bulundun mu?ş- Evet.

- Bizim ota a kadar yakla anlar arasında sen de var mıydın?ğ ş

Taçam ba ını kaldırarak ka an kızına baktı. Bir ey hatırlamı gibiydi:ş ğ ş ş

- Hayır Ay Hanım! Senin ota ına babam girmi ve okunla yaralanmı tı.ğ ş ş

Bu söz ka an kızını da, Yüzba ı Kadır Ba a’yı da birdenbire ilgilendirdi:ğ ş ğ

- Baban kimdir?

- Onba ı Urungu.ş

Yüzba ı Kadır Ba a’nın gözleri parladı. Ay Hanım ciddile mi ti:ş ğ ş ş

Page 67: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- Babanın yarası iyile ti mi?ş- Biz andungŞ sava ına çıkarken daha yatıyordu.ş

Sustular. Genç Taçam, kim bilir nasıl bir dü ünce ile ka an kızı sormadan ilâve etti:ş ğ

- Ama Yüzba ı Örpen’in yüre ini delmi sin. O Uçma a vardı.ş ğ ş ğ

Ay Hanım’ın gözlerinde kıvılcımlar yanıp söndü. Sert bir buyrukla:

- “Tutsa ı götürünüz” dediğ

***

O gece Ay Hanım’la Yüzba ı Kadır Ba a, ba ka ba ka sebeplerle Taçam’ı veş ğ ş ş

dolayısıyla Urungu’yu dü ündüler. Kadır Ba a, yarım kalan vuru unu tamamlıyaca ış ğ ş ğ

için Urungu’nun sa olmasından memnundu. Ay Hanım da sevinçliydi. Fakat buğ

sevincin sebebini pek anlıyamıyordu. Vaktiyle kendisine yolda lık etmi bir çeriyiş ş

sava ta yaraladı ına üzülüyor, ölmedi ine seviniyordu.ş ğ ğ

Kadır Ba a o gece Taçam’ın konuk edildi i çadıra gitti. O bir tutsak olmakla beraberğ ğ

Urungu’nun o lu oldu u ve yaralı bulundu u için konuk saygısı görüyordu. Ay Hanımğ ğ ğ

onun hayatını ba ı lamı tı. Dokuz O uz yüzba ısı bir iste i olup olmadı ını sorduktanğ ş ş ğ ş ğ ğ

sonra:

- “Taçam” dedi. “Babanla yarım kalmı bir vuru umuz var. Bunu biliyorş ş

musun?

- Hayır yüzba ı.ş- Baban benden keskin ni ancı. Ama ben de kılıçta ondan üstün oldu umuş ğ

kendisine gösterece im.ğ

Taçam cevap vermedi.

- Böyle yavuz dövü çünün be olmayı ına a ırıyorum.ş ğ ş ş ş- Bizde böyle yavuz erler çoktur yüzba ı.ş

Page 68: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Kadır Ba a inanmadı ını gösteren bir bakı la bakarak:ğ ğ ş

- “Bo lâf” dedi.ş- Demesi kolaydır yüzba ı.ş- Kiminle deniyece im? Burada deneme yapılır mı?ğ- Benimle…

- Seninle mi?...

a kınlıktan Kadır Ba a’nın gözleri açıldı. Sonra sevinçle ı ıldadı. Fakat birdenbireŞ ş ğ ş

ciddile erek:ş

- “Olmaz. Sen yaralısın” dedi.

Taçam itiraz etti:

- Yaram sol kolumda. Dövü e engel olmaz.ş

Kadır Ba a kızdı:ğ

- Ulan Gök Türk!... Sen delirdin mi? Kendime, Yüzba ı Kadır Ba a yaralış ğ

tutsakla kılıç toku turdu dedirir miyim?ş- Gök Türkler biricik yara ile dövü mekten çekinmezler yüzba ı!ş ş- O senin dedi in dövü Çinli’ye kar ı olur. Dokuz O uzla de il!...ğ ş ş ğ ğ- Çinliye kar ı iki yara ile vuru ulur yüzba ı!...ş ş ş- Albız alsın’… Amma da dikba lı ki isin be!... Hele birkaç gün bekle. Yaranş ş

kapansın vuru uruz.ş- Sen bilirsin yüzba ı.ş

Kadır Ba a oradan öfkeyle ayrılmı tı. Ertesi sabah bir mecburiyetle Ay Hanım’ağ ş

bildirdi i zaman ka an kızı:ğ ğ

- “Taçam’la vuru amıyacaksın” dedi. Yüzba ı irkilerek sordu:ş ş- Neden Ay Hanım?

Page 69: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- Onu yurduna gönderece iz.ğ- Buyruk senindir. Ama bunun sebebini anlıyamadım.

- Sebebi u: Gök Türkler buralara kadar karakollar yolladılar. zimizi bulmakş İ

üzereler. Taçam’ı yollıyarak onları a ırtaca ız. Onlar bizi buralarda ararken bizş ş ğ

batıda daha emniyetli bir yere yerle ece iz.ş ğ- Buyruk senindir Ay Hanım.

Ay Hanım bir müddet derin derin dü ündü. Sonra:ş

- “Taçam’a bütün pusatlarıyla atını verin. Yiyecek de hazırlayın. Kendisini

buraya getirin” dedi.

Taçam dizini yere vurdu u zaman ka an kızı hâlâ dü ünüyordu. aretle onu yerdenğ ğ ş İş

kaldırdı:

- “Taçam seni yurduna gönderiyorum” dedi.

- Sa ol Ay Hanım.ğ- Babana benden selâm söyleyip yarası için geçmi olsun diyeceksin.ş- Buyruk senindir Ay Hanım.

- Bize de elçilik yapıp lteri Ka an’a ba e di imizi, kendisine vergiİ ş ğ ş ğ ğ

verece imizi ona ula tıracaksın.ğ ş- Buyruk senindir Ay Hanım.

- Yüzba ı Kadır Ba a’yı görüp pusatlarınla atını al.ş ğ- Buyruk senindir Ay Hanım.

- Yolun açık olsun.

Taçam yere diz vurduktan sonra ota dan çıktı.ğ

Yüzba ı dı arıda Taçam’ı bekliyordu:ş ş

- “Gel bakalım dikba lı bahadır” dedi, “elimden ucuz kurtuldun.”ş- Kimin kimden kurtuldu unu Tanrı bilir yüzba ı.ğ ş- Sen babandan daha keskin konu uyorsun be!...ş- O ul atayı geçmezse i ler yürümez ki…ğ ş

Page 70: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- Neyse… imdi ben hem babanla, hem de seninle davalı oldum. kiniz deŞ İ

yaralısınız. Baban da burada olsaydı da bir çırpıda ikinizi birden haklasaydım

iyi olurdu ama…

Taçam acı acı gülümsedi:

- Belki de kar ıla ırız yüzba ı. Bir Dokuz O uz be i ile vuru mak herhaldeş ş ş ğ ğ ş

pek tatlı olsa gerek

Kadır Ba a da gülümsedi:ğ

- Tatlı de ildir bahadır! Acıdır acı…ğ- Onu da Tanrı bilir yüzba ı!ş- Al bakalım pusatlarını… Atın da burada… Bu torbada da kızarmı et var.ş

Babana benden selâm söyle… Vuru umuzu önce onunla yapaca ız. Ben Ayş ğ

Hanım gibi kürek altından vurmam ha…

Taçam cevap vermedi. Bir sıçrayı ta atına atladı:ş

- “Ho ça kal yüzba ı” diye ba ırdı.ş ş ğ- Yolun açık olsun!

Gök Türk çerisi dörtnala güneye do ru sürdü.ğ

- XII -

TUTSAKLIKTAN KURTULUŞ

Taçam, Dokuz O uzlar’ın yanından dönerken ba ı belâya u radı: Yaralığ ş ğ

oldu u için doludizgin yürüyü onu sarsmı tı. Bu yüzden atını yorgaya kaldırmı veğ ş ş ş

gecikmi ti. Gecikince azı ı bitti. Aç kaldı. Aç kalınca da gücü kesilip derin bir uykuyaş ğ

daldı. Böyle bir uykuya daldı ı sırada bir gürültüyle uyandı. Çevresinde on atlı vardı.ğ

Anlıyamadı ı bir dille kendisine bir eyler söylendi ini i itince:ğ ş ğ ş

Page 71: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- “Kimsin z? Ne istiyorsunuz” diye sordu.ş

çlerinden birisi Türkçe:İ

- “Biz Kıtay’ız. Seni tutsak ettik” diye cevap verdi.

Taçam’ın ka ları çatıldı. Bir tutsaklıktan kurtulurken ba ka tutsaklı a dü mek olurş ş ğ ş

aksiliklerden de ildi. Büyük bir can sıkıntısı içinde: “Vuru alım” dedi.ğ ş

Türkçe bilen Kıtay bu sözü kendi diliyle ötekilere anlattı. Bütün gözler Taçam’a dikildi

ve dilmaçlık eden Kıtay, onba ılarının cevabını bildirdi:ş

- Sen bir ki isin. Bize kar ı nasıl vuru ursun?ş ş ş

Gök Türk çerisi ba ını kaldırdı:ş

- Teke tek vuru alım. Er ki ilerseniz, kaçmazsınız.ş ş

Bu yaman teklif üzerine Kıtaylar birbirlerine baktılar. Kendi aralarında, kendi dilleriyle

bir eyler konu tular. Dilma. Neticeyi bildirdi:ş ş

- Sen yaralısın. Bizimle nasıl vuru ursun?ş

Taçam’ın gözlerinde bir övünme ı ı ı yandı:ş ğ

- Yaralıyım ama Gök Türk’üm. Yine de dövü ürüm.ş

Kıtay onba ısının verdi i buyruk üzerine içlerinden biri atından atladı ve kılıcınış ğ

çekerek Taçam’a do ru yürüdü.ğ

Taçam dilmaca sordu:

- Vuru uyor muyuz?ş- Evet.

Page 72: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- Atlarımız varken böyle yaya vuru u mu yapaca ız?ş ğ- Evet.

- Neden?

- Ata binersen kaçarsın.

Bu söz Taçam’ı çileden çıkarmı tı. Kılıcını çıkararak Kıtay’ın üzerine saldırdı. Büyükş

öfkeyle dövü tü ü için Kıtay sava çısı gerilemek zorunda kalıyor, fakat usta çeriş ğ ş

oldu unu belli eden fırsatçı saldırı lar yapmaktan da geri kalmıyordu.ğ ş

Vuru a bakan Kıtaylar merakla neticeyi bekliyorlardı. Kılıç akırtılarının uzayıp gitti iş ş ğ

bir sırada onba ıları a ır a ır öyle dedi:ş ğ ğ ş

- Bunlara neden yenildi imiz anla ılıyor. Yaralıları bile aç kurt gibi saldırıyor!...ğ ş

Onba ı, sözünü yeni bitirmi ti: Taçam’ın kılıcı Kıtay’ın sa koluna çarptı ve kolu kanaş ş ğ

bulanan beriki, kılıcını elinde tutamıyarak dü ürdü. Artık kılıç kullanacak hâliş

kalmamı tı. Bunu gören onba ı öfkeyle sarsılarak atından atladı ve kılıç sıyırarakş ş

Taçam’ın üzerine atıldı.

Gök Türk çerisi birinci sınıf bir vuru çunun kar ısında oldu unu anlamı tı. Hemenş ş ğ ş

hemen oldukları yerde duruyorlar, saldırı larla çeli ler birbirini kovalarken bir adımş ş

ileri gitmek imkânı bulamıyorlardı. Kıtay ilkönce sa dan, soldan, yukardan vuru larlağ ş

her vuru u durduruyordu. Bunun sökmedi ini görünce ya ısının çevresinde dönme eş ğ ğ ğ

ba ladı. Taçam yava yava yoruluyor, sava uzarsa sonucun kötü olaca ını sanıyordu.ş ş ş ş ğ

Bunu önlemek için hızlı bir davranı yaparak ileri atıldı ve kılıcını büyük bir ustalıklaş

Kıtay’ın yüzüne savurdu. Kılıç yerini bulmu , onba ının yüzünde uzun ve derin bir çizikş ş

açılmı tı. Fakat aynı zamanda o da saldırı yapmı ve kılıcını Taçam’ın pazısınaş ş ş

yapı tırmı tı. Genç Gök Türk, kılıcının dü tü ünü gördükten sonra kolunda büyük birş ş ş ğ

acı duydu. Gözleri kararır gibi oldu. Dü ecekti. Yerden kılıcını almak istiyordu. Fakatş

bir adım daha atarsa yıkılaca ını sezinliyerek durdu, kaldı. Kıtaylar’a tutsak olmu tu.ğ ş

Birden Kıtaylar arasında bir kıpırdanma oldu unu gördü. Kıtayca bir eyler söylendi.ğ ş

Sonra onba ının buyru uyla dört tanesi do uya do ru at sürdü. O zaman Taçam’ınş ğ ğ ğ

gözleri ufka takıldı ve oradan da dört atlının gelmekte oldu unu seçerek yüre iğ ğ

Page 73: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

sevinçle çarptı. Acaba bunlar Gök Türkler miydi? Fakat sevinci uzun sürmedi.

Gidenlerle gelenler kar ı kar ıya bir eylerş ş ş konu tuktan sonra hep birlikte tekrarş

geldiler. Artık kurtulu umutları suya dü mü tü. O zaman yeniden Taçam’ın ummadı ış ş ş ğ

bir ey oldu: Dilmaç kendisine gelerek, Kıtay Eli’nden dönen Dokuz O uz Eli’neş ğ

gidece ini bildirdi. At ve pusatları yine kendisine verilmi ti.ğ ş

lteri Ka anla yaptı ı sava ta ölen Dokuz O uz Ka an, Gök türkler’e kar ı ittifakİ ş ğ ğ ş ğ ğ ş

yapmak için Tunga Sem’i Kıtaylar’a göndermi , fakat Gök türkler tetik davranarakş

Dokuz O uzlar’ı, Kıtaylar’ı ve Çinliler’i ayrı ayrı yenmi lerdi. Tunga Sem bir eyğ ş ş

yapamadan yurduna dönüyordu. Kendi Elinin u radı ı acı bozgunu duymu tu. Bir iğ ğ ş ş yapabilmi olmak için bu gök Türk çerisini tutsak olarak Dokuz O uz Eli’neş ğ

götürüyordu.

Kıtaylar uzakla tıktan sonra Taçam kendisini Tungra Sem’e tanıttı:ş

- “Beni Ay Hanım’a yeniden götürmekle iyi etmiyorsun. Ben zaten onun

yanından geliyorum” dedi.

Bu sözler Dokuz O uz be ini ilgilendirmi ti:ğ ğ ş

- “Ay Hanım’ın yanında ne i in vardı” diye sordu.ş- Önce tutsaktım. Sonra beni koyuverdi ve elçi olarak lteri Ka an’a yolladı.İ ş ğ- Elçi mi?

- Evet, elçi.. Ay Hanım, lteri Ka an’a ba e di ini de söyledi.İ ş ğ ş ğ ğ

Tungra Sem derin bir dü ünceye daldı. Bu Gök Türk’ün yalan söyleyip söylemedi iniş ğ

nasıl anlıyacaktı?

- “Sen Ay Hanım’ı bir yol bana anlatsana” dedi.

- Sana Ay Hanım’ı da, Kunı Sengün’ü de, Kadır Ba a’yı da anlatayım. Dokuzğ

O uz Eli’nin darmada ın oldu unu da söyliyelim.ğ ğ ğ

Taçam bunları söyledikten sonra Ay Hanım’ı tarif etti. Kunı Sengün’ü anlatma ağ

ba larken Tungra Sem’e inanç gelmi ti: Taçam yalan söylemiyordu:ş ş

Page 74: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- “Peki yi it! Seni bırakıyorum” dedi. Yarasını da latıp torbasına biraz azıkğ ğ

koydurdu.

Taçam artık yaralarının acısını da, çektiklerini de unutmu tu. Karnını doyurduktanş

sonra güneye yöneldi. ki günlük rahat bir yolculuktan sonra Türkeli’ne vardı.İ

- XIII-

DEL ERSEGÜNİ

Taçam iyi bir utacıya yaralarını tımar ettirdikten sonra Bilge Tonyukuk’un

kılavuzlu u ile lteri Ka an’ın huzuruna çıkarak elçilik yumu unu yerine getirdi veğ İ ş ğ ş

Dokuz O uzlarla Kıtaylar hakkındaki bütün bildiklerini anlattı. Sonra babası Urungu’yuğ

görüp Ay Hanım’ın selâmını bildirdi. Ondan sonra da çadırına giderek yorgunluk

çıkarmak ve gücünü toplamak için yata ına uzandı. Fakat karısı ve çocuklarıyla dahağ

ilk konu maları yapmadan çadırın kapısı hızla açıldı ve Deli Ersegün bora gibi içeriyeş

daldı.

On üç, on dört ya larında oldu u halde on yedi ya ındaki gençler kadar iri olanş ğ ş

Ersegün, Yüzba ı Örpen’in o luydu. Dedesi Bögü Alp’ın cesaret ve kuvveti onda tecelliş ğ

etmi , gözünü daldan budaktan sakınmamayı o kadar ileri götürmü ve bu husustaş ş

babasıyla dedesini o kadar geçmi ti ki nihayet Gök Türkler arasında Deli Ersegün diyeş

anılmaya ba lamı tı. Da larda kurtlar ve ayılarla bo u ur, atını uçurumlara sürüp sı ınş ş ğ ğ ş ğ

avlar, tek ba ına Çin’e, Kıtay’a gidip mal çapar, önüne gelenle güre tutar,ş ş

yenilmekten yılmaz, yenilme i kabul etmezdi.ğ

Çadıra girer girmez Taçam’ın yanına çöküp ba da kurdu ve : ğ ş

- “Babamı öldüren kadını görmü sün, öyle mi” diye sordu:ş

taçam nedense Deli Ersegün’ü çok severdi. Gülümsiyerek:

- “Gördüm” diye cevap verdi.

Page 75: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

ri çocuk, gürler gibi konu ma a ba ladı:İ ş ğ ş

- Senin babanı yaralayan, benimkini öldüren bu kadından öç alma ağ

gidece im. Yeri, dura ı neresidir, bana anlatsan!ğ ğ- Ersegün! Do ru söylüyorsun ama Ay Hanım ka an kızıdır ve lteri Ka an’ınğ ğ İ ş ğ

buyru una girmi tir. Biz Dokuz O uzlar’ı yenip darmada ın ettik. Daha nesindenğ ş ğ ğ

öç alaca ız?ğ

Deli Ersegün barı kaidelerini dinliyecek durumda de ildi. Direniyordu:ş ğ

- Sen hele bana kondukları yeri bildir, ötesine karı ma!...ş

Taçam vazgeçirme e u ra tı:ğ ğ ş

- Ben sana yerini söylesem de bulamazsın. Ay Hanım’ın elçisi olarak lteriİ ş Ka an’ın ota ına girdi i zaman Bilge Tonyukuk do ru söz etti: “Dokuz O uzlar yerğ ğ ğ ğ ğ

de i tirip izlerini kaybettirmek için Taçam’ı koyuvermi lerdir” dedi. Bilge Tonyukukğ ş ş

yanılmaz. Sen onları bulamazsın. Dokuz O uzlar imdi büyük bir El de il kiğ ş ğ

bozkırda arayıp bulasın. Hepsi otuz çadır ya var, ya yok.

Fakat Taçam’ın ö ütleri kâr etmedi. Ersegün’e Dokuz O uzlar’ın yerini tarif edinceğ ğ

deli men çocuk bir an bile durmadı. On günlük azı ını atının terkisine attı ı gibiş ğ ğ

yayını, sada ını, kılıcını alıp yola koyuldu.ğ

Doludizgin, at çatlatırcasına gidiyor, gözleriyle boyuna ufku kolluyordu. Geceleri de

yürüyor, ara sıra atının boynuna e ilerek biraz uyukluyordu. Günde iki defa atına molağ

verdiriyor, sonra yine sürüyordu.

Nihayet Dokuz O uzlar’a eri ti. Bir sabah doludizgin giderken ufukta gördü ü çadırlarğ ş ğ

hiçbir üpheye yer bırakmıyacak ekilde Ayş ş Hanım’a yakla tı ını kendisine anlattı.ş ğ

Taçam otuz çadır demi ti. Ersegün elli çadır saydı. Demek ço almı lardı. Obada birş ğ ş

hazırlık göze çarpıyordu. Herhalde buradan uzakla mak istiyorlardı. Deli çocuk geceş

gündüz demeden yol gitmekle iyi etti ini anlıyarak sevinçle atını sürdü. Tek ki iğ ş

Page 76: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

oldu u için Dokuz O uzlar pek aldırmadılar.ğ ğ

Obaya varınca atından indi. lk rasladı ı adama:İ ğ

- “Ay Hanım’ı görme e geldim” dedi.ğ

Dokuz O uz sordu:ğ

- Kimsin?

- Gök Türk’üm. Bana Ersegün Be derler. Tez davran! Ay Hanım’lağ

konu acaklarım var.ş

Dokuz O uz, kar ısındakinin Gök Türk oldu unu ö renince üpheli gözlerleğ ş ğ ğ ş

süzdükten sonra uzakla tı ve biraz sonra Yüzba ı Kadır Ba a ile birlikte geldi. Yüzba ış ş ğ ş

sordu:

- Ay Hanım’a ne diyeceksin?

- Bunu yalnız kendisine söyliyebilirim. Sen beni onun yanına iletme e bak.ğ

Dokuz O uz be i: “Biraz bekle” diyerek ayrıldı. Öteye beriye girip çıktı. Sonrağ ğ

Ersegün’e gelerek:

- “Ardımdan gel. Ay Hanım’ın ota ına gireceksin” dedi.ğ

Yüzba ı önde, Ersegün geride olmak üzere ota a girdiler ve yere diz vurarak Ayş ğ

Hanım’ı selâmladılar. Ay Hanım’ın iki yanında Kunı Sengünle Tungra Sem duruyordu.

Ersegün aya a kalkıp da ka an kızının yüzüne bakınca a aladı. Bu a kınlık onunğ ğ ş ş ş ş

e siz güzelli inden ve bu güzellik arasında yüzünün ta ıdı ı sava çı görünü ündenş ğ ş ğ ş ş

do uyordu.ğ

- Yurdumuza ho geldin Ersegün Be ! Bana ne demek istiyorsun?ş ğ

Çocuk olmasına ra men bu sesin ahengi Ersegün’ün gönlünde çınladı. Neğ

Page 77: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

söyliyece ini unuttu. Ota da uzun bir susma oldu.ğ ğ

Ay Hanım on altı, on yedi ya ında var sandı ı bu Gök Türk’ün, be olmasına ra menş ğ ğ ğ

elçilikle gelmedi ini kesin olarak biliyordu. Susmasına da mana veremiyordu.ğ

Gülümsiyerek:

- “Bana diyeceklerini söyler misin Gök Türk be i” dedi.ğ

Ersegün kendini toparlamı tı:ş

- “Ben, öldürdü ün Yüzba ı Örpen’in o luyum” diye kar ılık verdi ve ota a a ırğ ş ğ ş ğ ğ

bir hava indi. Buna ra men ka an kızının yüzünde hiçbir de i iklik olmamı tı.ğ ğ ğ ş ş

Gönüllere i liyen sesiyle:ş- “Peki, ne sitiyorsun” diye sordu.

Deli Ersegün hararetlendi:

- “Senden babamın öcünü alma a geldim”diye ba ırdı.ğ ğ

Aynı zamanda Kunı Sengünle Tungra Sem’in kılıçlarına el attıkları, Yüzba ı Kadırş

Ba a’nın da yere diz vurarak söz istedi i görüldü.ğ ğ

Ay Hanım hâlâ sakindi. “Söyle Kadır Ba a” diye buyruk verdi. Ersegün öfkeyle:ğ

- Seninle kozumuzu payla ırız. Önce babamı öldürenle hesapla ayım, ötesiş ş

kolay.

Ay Hanım sordu:

- Benimle vuru mak mı istiyorsun?ş- Evet.

- Henüz çocuk sayılırsın.

- Sende kadınsın!

Page 78: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Ay Hanım aya a kalktı:ğ

- Peki, vuru alım. Dı arda beni bekle!ş ş

Ersegün ota ından çıkarken Kunı Sengün yere diz vurdu:ğ

- “Ay Hanım! Be lerin ya arken sen bu deliyle niçin vuru uyorsun” diye sordu.ğ ş ş- Gök Türkler bizi küçük görme e ba ladılar. Bu yanlı dü ünceyi onlarınğ ş ş ş

kafasından silmeliyiz...

Bunu söyliyerek börkünü çıkarıp tulgasını giydi ve kılıcını ku andı. Arkasında üç beş ğ oldu u halde ota dan çıktı.ğ ğ

Ota ın önündeki geni alanda vuru acaklardı. Elli çadırlık bütün halkı çevreyiğ ş ş

ku atmı tı. Ay Hanım, Ersegün’e be altı adım kala yakla arak kılıcını sıyırdı. Ersegünş ş ş ş

de öyle yaptı ve yeniden yere diz vurarak onu selâmladı. Kunı Sengün üç defa el

çırptı ve çocuk Gök Türk Be i, av do anı gibi bir atılı ta Ay Hanım’a saldırdı.ğ ğ ş

Saygılı bir sessizlik içinde seyredilen vuru kimin kazanaca ı belli olmadan uzayıpş ğ

gidiyordu. Genç Gök Türk be inin çok çevik ve atılgan hamlelerine Ay Hanım hesaplığ

ve keskin saldırı larla kar ı koyuyor, bazan biri, bazan öteki ilerliyor veya geriliyordu.ş ş

Bir aralık Dokuz O uzlar arasında bir dalgalanma oldu: Ay Hanım’ın yüzünde ince veğ

kan sızan bir çizik görmü lerdi. imdi çok heyecanlıydılar. Soluk bile almıyorlardı. Ayş Ş

Hanım yakından kılıç vuruyor, bunun için durmadan ya ısına yakla ıyor, öteki bir sı ırığ ş ğ

ikiye biçecek sertlikle savuru larla hücumları çeliyordu.ş

Sinir gerilemelerinin son ucuna vardı ı ve kılıç akırtılarından ba ka ses i itilmedi i birğ ş ş ş ğ

sırada birdenbire Deli Ersegün’ün sendeliyerek sola do ru iki adım attı ı ve öneğ ğ

do ru bükülerek yere kapaklandı ı görüldü. Birçokları bunu bir sava hilesiğ ğ ş

sanmı lardı. Çünkü kimse ona kılıç de di ini görmemi ti. Fakat gö süne bastırdı ı solş ğ ğ ş ğ ğ

elinin kana bulanmı oldu u görülünce herkes Gök Türk’ün yaralanıp dü müş ğ ş ş oldu unu anladı ve hepsi geni birer soluk aldı: Ay Hanım vuru u kazanmı tı.ğ ş ş ş

Ka an kızı yere dü en ya ısının ba ucuna kadar gelerek onu süzdü. Ersegün kılıcınığ ş ğ ş

Page 79: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

bırakmamı tı. Sol elini yarasına bastırıyor ve acı çekti i halde gık demeden kendisineş ğ

bakıyordu. O zaman Ay Hanım, Yüzba ı Kadır Ba a’ya:ş ğ

- “Yarasını tımar edin” buyru unu verdikten sonra ota ına yürüdü ve yere dizğ ğ

vurarak kendisini ululıyan Dokuz O uzlar’ın sevinçli bakı ları arasında içeri girdi.ğ ş

- XIV -

GÖNÜL TUTSAKLI IĞ

Ersegün bir haftada kendisine geldi. Gezip yürüme e ba ladı. Ka an kızınınğ ş ğ

buyru u ile kendisine çok iyi bakılmı , kımız bile verilmi ti. Genç be , yürüyebilecekğ ş ş ğ

hale gelince Dokuz O uz obasında bir kıpırdanma ba ladı. Her gün kendisini ziyaretğ ş

eden Kadır Ba a’ya bunun ne oldu unu sorunca “göçüyoruz” cevabını aldı. Yüzba ı,ğ ğ ş

onun sorucu gözlerle kendisine baktı ını görünce:ğ

- “Sen de bizimle geleceksin. Ay Hanım’ın buyru u böyle” diye ilâve etti.ğ

Ersegün hem tutsak, hem de güçsüzdü. tiraz edecek hali, kafa tutacak kuvveti yoktu.İ

Hiç ses çıkarmadı.

Dokuz O uzlar bir haftada ço almı lar, yetmi çadır olmu lardı. Demek ki, da a ta ağ ğ ş ş ş ğ ş

kaçıp saklanmı olanlar Ay Hanım’ın çevresinde toplanıyorlardı. Halbuki Tu la boyuş ğ

sava ından ve Baz Ka an’ın ölümünden sonra Dokuz O uzlar, lteri Ka an’a baş ğ ğ İ ş ğ ş e mi lerdi. O halde Ay Hanım’ın yanında toplanan asilerdi. lteri Ka an’a Taçam’ığ ş İ ş ğ

yollayıp tâbi olduklarını bildirdikleri halde burada yava yava toplanıp büyüyorlardı.ş ş

Oba batıya do ru yola çıktı ı zaman Ersegün de ata binmi oldu u halde aralarındağ ğ ş ğ

idi. Pusatları alınmı tı. Yanında daima Yüzba ı Kadır Ba a bulunuyordu. Deliş ş ğ

Ersegün’ün aklı fikri kaçmakta idi. At sarsıntısına dayanabilecek durumda olsa biran

bile durmazdı. Arkasından uçacak oklar kendisine vız gelirdi ama gel gelelim, at

ko turacak gücü yoktu. Fakat bu fırsatı kaçırmak istemedi inden Dokuz O uzlar’ış ğ ğ

sayıyor; atlarına, pusatlarına, sı ır ve koyunlarına gizli bakı lar fırlatıyordu. Yetmiğ ş ş çadırlı oba dört yüz ki iydi. Bunun seksen tanesi sava çı erkeklerdi. Hepsinin atı vardı.ş ş

Page 80: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Fakat sı ırları, koyunları pek azdı. Acaba kadınları arasındağ da Ay Hanım gibi

vuru çular var mıydı? Buraya gelince Ersegün’ün içinde anla ılmaz bir eyler oluyor,ş ş ş

hırçınla tı ını seziyordu. Bir kadına yenilmi ti. Bu aklına geldikçe deli be kuduracakş ğ ş ğ

gibi oluyordu. Babasını okla öldüren kız, kendisini de kılıçla yaralamı tı. imdi Ayş Ş

Hanım’dan öç almayı dü ünmek bile Ersegün’e a ır geliyordu. Neyin öcünü alacaktı?ş ğ

Yenildi inin de il mi? Bir kıza yenilmi ti... Yazıklar olsun! Artık Gök Türkler arasınağ ğ ş

çıkacak yüzü kalmamı tı.ş

Molalarda ve konaklarda Ay Hanım onu da ota ına kabul ediyor, bazan Kunu Sengün,ğ

Tungra Sem ve Kadır Ba a ile birlikte kendisini de ça ırarak birlikte yemek yiyordu.ğ ğ

Ka an kızı kendisine kar ı çok iyi davranıyordu. Bu görü meler ve yemeklerdeğ ş ş

Ersegün yava yava bir eyin farkına varmı tı: Ay Hanım aklın almıyaca ı kadarş ş ş ş ğ

güzeldi. Onunla konu urken ba ka her ey dü üncesinden çıkıyordu. Önceleri bunuş ş ş ş

kininin çoklu una vermi , fakat sonra gönül yanıklı ından oldu unu anlamı tı. Hay odğ ş ğ ğ ş

dü esi gönül!... Ka an kızı da olsa, dünya güzeli de olsa ona ba lanmasının sırasış ğ ğ

mıydı?

Deli Ersegün o kı ı onların yanında geçirdi. Çok kar dü mü , bütün geçitlerş ş ş

kapanmı tı. Böyle oldu u halde hâlâ tek tük Dokuz O uzlar gelip obaya katı ıyorlardı.ş ğ ğ ş

Yüz çadır olmu lardı. Hatta toplu halde çeri talimleri yapma a da ba lamı lardı.ş ğ ş ş

Yüzba ı Kadır Ba a karakı ta bazan yüz yirmi ki iyle sava talimleri yapıyordu.ş ğ ş ş ş

Kendisini de hiç yalnız bırakmıyorlardı. Ay Hanım’ın konu u olarak obada bulunuyorsağ

da gerçekte tutsaktan ba ka bir ey de ildi.ş ş ğ

Ersegün, ya ının küçüklü üne ra men iki türlü tutsak oldu unu da anlıyordu.ş ğ ğ ğ

Birincisinden kurtulmak kolaydı. Asıl belâlı olan ikinci türlü tutsaklıktı. Bu böyle bir

tutsaklıktı ki kendisine: “Haydi, yurduna git” deseler bile belki gidemiyecekti. Çünkü

Gök Türk be i, gençli inin ve ilk sevginin verdi i a ırılıkla Ay Hanım’ı sevmi , ondanğ ğ ğ ş ş

ba ka bir ey dü ünemez olmu tu.ş ş ş ş

Ne yapaca ını bilmiyordu. Ay Hanım ça ırsa diye bekliyor, ota ına gidip onun sesiniğ ğ ğ

dinledikten sonra sanki yirmi çamçak kımız içip de esrimi gibi çıkıyordu. Ota aş ğ

ça rılmasının arası uzarsa bunalıyor, üzülüyor, dünyayı görmiyecek hale geliyordu.ğ

Page 81: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Onun gönlündeki bu borayı Dokuz O uzlar arasında yalnız bir kadın sezmi ti. Onğ ş

ya ındaki bir erkek ve daha küçük iki kız torunuyla bir çadırda ya ıyan bu kadın, ikiş ş

o lunu Gök Türklerle olan Tu la Boyu Sava ında kaybetmi ti. Böyle oldu u halde kinğ ğ ş ş ğ

gütmez, “hepimiz bir soydanız” derdi. Görünü ünün iri olmasına ra men Ersegün’ünş ğ

henüz körpe bir çocuk oldu unu anladı ı için ona acımı tı. Kimsesiz bir tutsak, iyiğ ğ ş

yürekli bir be , gözü pek bir çeri oldu u için de onu sevmi ti. Uzaktan göz altındağ ğ ş

bulundurur, ara sıra konu urdu. Aylarca süren bu tanı ıklıktan sonra genç be in Ayş ş ğ

Hanım’a gönül verdi ini, yüre ine od dü tü ünü anlamı tı. Ya lı kadının böyle deliceğ ğ ş ğ ş ş

gönül vermelerden içi yanıktı. Vaktiyle küçük bir erkek karde i güzel bir kıza gönülş

vermi , alamamı , ba ı bin türlü belâya girmi , sonra da kan kusarak ölmü tü. Buş ş ş ş ş

yi itin de aynı hale dü memesi için ona ö üt vermek istiyordu. ğ ş ğ

Kı ın sonlarında bir gün Ersegün’le tenhada kar ıla tı:ş ş ş

- “Gök Türk be i! Sana diyeceklerim var” dedi.ğ

Deli be hemen ka larını çatıp:ğ ş

- “De bakalım koca ana” diye kar ılık verdi.ş

Koca ana hazin hazin konu ma a ba ladı:ş ğ ş

- Be yi it! Görüyorum ki Ay Hanım’a gönül verdin. Onun göz alıcı, gönülğ ğ

çekici güzelli ini dü ündükçe sana hak vermemek kâbil de il. Ancak sen kendiniğ ş ğ

kollamalısın. Çünkü ka an kızı çok tehlikelidir.ğ

Sözün burasında Ersegün, koca ananın yüzüne sert sert baktı. Fakat bir ey demedi. Oş

devam etti:

- Ay Hanım’ın yi eni kamdı. Ona gizli bilgilerden çok ey ö retti. Ay Hanımğ ş ğ

insanın yüre inden geçenleri anlar, ne yapaca ını sezer, dü ündü ünü bilir. Onağ ğ ş ğ

kar ı durulmaz. Yirmi üç ya ında oldu u halde hâlâ evlenemedi. Çümkü kendisineş ş ğ

e olabilecek er bulamadı.ş

Page 82: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Ersegün’ün delili i kamçılanıyordu. Koca anaya daha keskin baktı. Fakat yine bir eyğ ş

demedi.

- Ay Hanım’ın kendisi ne kadar güzelse yüre i de o denli katıdır. Bile iğ ğ

güçlüdür. Uçan ku u gözünden vuru. At yarı ında onu kimse geçemez. En özlüş ş

sava çılarla kılıç oynar. Be yıl önce Kadır Ba a ile vuru up onu yere serdi. Kocaş ş ğ ş

yüzba ı az kalsın ölüyordu. O günden beri kimse onunla evlenme e kıyı amaz. Ayş ğ ş

Hanım’ın yüzünde küçük bir iz bırakabildi in için kendini bahtıyar say. kAdır Ba ağ ğ

onu da yapamadan devrilmi ti.ş

Kadın sustu. Ersegün’ün bakı ları büsbütün de i mi ti. Sözün sonu neye varacak diyeş ğ ş ş

bekliyordu. Ay Hanım’ı sevmesinin bir ba kasının tarafından sezilmesi ve bununş

kendisine söylenmesi a ır gelmi ti. Bununla Ka an kızını bulmamak üzere kaybetmiğ ş ğ ş gibi bir ey oluyordu. Koca ana devam etti:ş

- Be yi it! Ay Hanım bü ü yapmaz ama gözleri bü üden daha yamandır. A uğ ğ ğ ğ ğ

içirmez ama sözü a udan daha keskindir. Okla yüre ini delmez. Bakı larıylağ ğ ş

öldürür. Gülümseyi i, seni kılıç çalı ından daha beter devirir. Yazık olur sana beş ş ğ yi it! Buradan uzakla . Anan ah etmeden yurduna dön. Sözümü tut, kendi elineğ ş

var. Böyle dedi im için de sakın bana gücenme...ğ

Ersegün yine bir ey demeden kadının yanından uzakla tı. Ondan sonra günlerin nasılş ş

geçti ini, dünyada neler olup bitti ini bilmedi.ğ ğ

Bahar gelmi ti. Bir gece çadırında yatar ve her gece yaptı ı gibi uyumadan önce Ayş ğ

Hanım’ı dü ünürken dı arıdaki bir konu maya kulak kabarttı. Yarım yamalak i itti iş ş ş ş ğ

sözlerden Gök Türkler’in yeniden Dokuz O uzlar üzerine yürüyece ini anlamı tı. Artıkğ ğ ş

burada daha çok duramazdı. lteri Ka an çerileri buraya geldi i zaman kendisiniİ ş ğ ğ

tutsak olarak bulurlarsa bunun a ırlı ına dayanamazdı.ğ ğ

Birden delili i tutarak fırladı. Hızla çadırından çıkarak yürüdü. lk buldu u atağ İ ğ

sıçrayarak dörtnala kaldırdı. Obadan çıkarken yanından bir ok vınlıyarak geçti.

Fırlatılan bir bıçak beline saplandı. Deli Ersegün bıça ı saplandı ı yerden çıkararakğ ğ

ba ırdı:ğ

Page 83: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- Pusatım eksikti. Bu da sizin arma anınız olsun!...ğ

- XV -

ÖLÜM UÇURUMU

Dört atlı sonsuz bozkırda do uya do ru gidiyordu. Ba larındaki adam çokğ ğ ş

ya lı seksenlik bir koca oldu u için hızla at süremiyen kafile yirmi günden beri yoldaş ğ

idi. Yolculardan biri kırk, biri otuz ya larında gösteren iki tanesi, ya lı adamın o ulları,ş ş ğ

dördüncüsü de at u a ı idi. Binek atından ba ka bir de yedek at götüren at u a ı,ş ğ ş ş ğ

konaklarda küçük çadırı kuruyor ve bu tek çadırda ak saçlı koca barınıyordu.

Yazın ilk günleri, bozkırın güzel zamanıydı. Kafile küçük bir da ı a mı tı. Birdenbireğ ş ş

önlerine dümdüz bir ova, ovanın da a biti ti i yerde de korkunç bir uçurum çıktı.ğ ş ğ

Ya lı koca eliyle uçurumu göstererek:ş

- “ te Ölüm Uçurumu” dedi.İş

Ötekiler burasını ilk defa görüyorlardı. Da ın yamacından oldu u gibi gözüken buğ ğ

uçurum pek korkunç bir eydi. Belki elli adam boyundan olan yarık, bir takım garipş

biçimli kayalarla doluydu. Yarı ın dibini görme e imkân yoktu. Bu korkunç, meçhulğ ğ

dipten tuhaf tuhaf sesler geliyordu. Bu sesler bir suyun akmasına, bir sürü atın

ki nemesine, yırtıcı parsların ba ırmasına, atlıların dörtnal sürü üne, hatta haykıran birş ğ ş

insanın sesine bile benziyordu.

htiyar adam dalgın gözlerle uçuruma bakıyor, eski hâtıraları canlandırmak istiyordu:İ

- “Ölüm Uçurumu her yıl bir erkekle bir kadın alır” dedi. Sonra eliyle uzaktaki

bir kayalı ı i aret ederek anlattı:ğ ş- Orada Uçar Kam otururdu. Altmı yıl önce ben buradan geçerken onaş

u ramı tım. Altmı yıl sonra buraya yine gelirsin demi ti. Dedi i çıktı.ğ ş ş ş ğ

Yava yava Uçar Kam’ın ma arasına ilerlediler. Kimseler yoktu. Atlarından inerekş ş ğ

Page 84: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

oyu a girdiler. Yerde birkaç kürek kemi i ile bir ayı postu duruyordu.ğ ğ

htiyar adam hazin bakı larla oyu un tavanını ve duvarları süzdü:İ ş ğ

- “O zaman ben yirmi ya ımda bir gençtim” dedi, “do up büyüdü üm Elleri birş ğ ğ

Çinli kadın yüzünden bırakıp kaçıyordum. Yanımda yeni evlendi im karım yaniğ

ananız Almıla oldu u halde Batı Ka anı’na kaçıyordum. Çünkü kendi ka anım,ğ ğ ğ

Kara Ka an’ın katunu çing Katun beni öldürecekti. Gece karanlı ında bu uçurumağ İ ğ

dü mekten bizi Uçar Kam kurtarmı , bu kovukta konuklatmı tı.”ş ş ş

O ulları ve at u a ı büyük bir dikkatle dinliyorlardı:ğ ş ğ

- Uçar Kam falıma bakmı , on be yıl sonra bütün yolda ların yok olacakş ş ş

demi ti. Dedikleri oldu: Kür ad ihtilâlinde son arkada larım da öldüler. Siz Kürş Ş ş

ad’ı tanımazsınız. O bir ate parçasıydı. Bozkurtlar soyunun övüncüydü. BilmemŞ ş

ki onun gibi bir keskin ni ancış bir daha yeryüzüne gelir mi? Almıla ile Batı

Ka anlı ı’na geldikten sonra Tüng Yabgu Ka an’ın ordusuna girdim. O Ka an’ınğ ğ ğ ğ

ölümünden sonra Batı Eli karı ıncıya kadar gelen ka anların çalı tım. Ölmedim.ş ğ ş

Büyük o ullarım benden kutlu çıktılar. Üç a anız öldü. Ablanız evlenip gitti. Almılağ ğ

da Uçma a vardı. Artık tadı kalmıyan bu dirlik yükünü çekmek üzere ben kaldım.ğ

Do du um yere giderek orada ölmek istiyorum. Siz Ötüken’i de bilmezsiniz.ğ ğ

Oradan Çin’e ne akınlar yapmı tık!... Belli ki Uçar Kam da ölüp gitmi . Zamanış ş

Tanrı yapıyor ve bütün yaratıklar ölüyor... Bakın, u Ölüm Uçurumu be yaman ey!ş ş

Ben daha çocukken bu uçurumun adını duymu tum. Her yıl bir erkekle bir kadınş

almadan olmıyan bu derin yarı ın gerçekten de nice erkelerle kadınları koynundağ

kaybetti ini bilirim. Bir er, bir kızı sever de alamaz, bu yüzden çılgına dönerseğ

kanındaki delilik burada yatı ır. Ben Almıla ile birlikte doludizgin buraya do ru atş ğ

sürerken birden gür bir ı ı ın sallanmasıyla durmu tuk. Karanlıkta bir ses: “Durun!ş ğ ş

lerde ölüm var” diye ba ırıyordu. Bizi uyaran ses Uçar Kam’ın sesiydi. “Bize yolİ ğ

göster. Duramayız” diye cevap verdim. “Ardımdan gelebilirler” diye haykırdım.

“Ardınızda gelen yok. Emniyettesiniz” diye gönlümüzü ferahlatıp ma arasındağ

konuk rtti. Altmı yıl sonra geldi im halde o günü hâlâ hatırlıyorum. Altmı yılş ğ ş

sonra... Altmı yıl dile kolay. Bu altmı yıl nice erleri, yi itleri toprak etti. Hepsiş ş ğ

kayboldular. Kara Ka an, I bara Alp, Kür ad... Yamtar, Saçar, Gök Börü, Üço ul,ğ ş Ş ğ

Page 85: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Sülemi , Arık Buka, Bu ra, Karabudak... Hepsi öldü... Almıla.... O da öldü. Yalnızş ğ

ben kaldım. Ben, kocamı Binba ı Pars...ş ş

Binba ı Pars ba ını gö e kaldırdı. Seksen yılın ızdıraplarıyla manalanan gözleriniş ş ğ

bilinmedik bir noktaya dikti. Sonra, büyük bir davanın sonunda bezginlik duymuş insanların haliyle ba ını e erek:ş ğ

- “Haydi gidelim” dedi.

Yola koyuldular.

***

Uzaktan birkaç atlının görünmesi birden onları tetik bulunma a davet etti.ğ

Sadaklardan oklar çekilerek yaylara yerle tirildi. Fakat yine ilerlemekte devamş

ediyorlardı. ki tarafın arasında elli adım kalınca durdular. Kar ılarındakilerden biri öneİ ş

çıkarak ba ırdı:ğ

- Kimsiniz? Nereden gelip nereye gidiyorsunuz?

Binba ı Pars büyük o luna i aret etti. O, birkaç adım ilerliyerek gür bir sesle kar ılıkş ğ ş ş

verdi:

- Gök Türk’üz. Batı Elinden gelip, Ötüken’e gidiyoruz. Siz kimsiniz?

Kar ıkiler kendi aralarında bir eyler konu tuktan sonra yine seslendiler:ş ş ş

- Dokuz O uzuz! Ötüken’e çok var. Bizde konuk olun! ki taraf yava yavağ İ ş ş ilerleyip kar ıla tılar. Kısa bir eyler konu uldu. Sonra Binba ı Pars’ın kafilesiş ş ş ş ş

Dokuz O uzlarla birlikte onların obasına do ru yürüdü.ğ ğ

Dokuz O uz obası büyümü , iki yüz çadırlık olmu tu. Fakat Baz Ka an’ınğ ş ş ğ

karde lerinden ya da o ullarından, yi enlerinden kimse bulunamadı ı için ba larındaş ğ ğ ğ ş

hâlâ Ay Hanım vardı. Obalılar onu çok seviyorlardı. Gök Türkler’e a ır vergilerğ

Page 86: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

vermelerine ra men kendilerini oldukça bolluk içinde ya atıyor, sık sık yer de i tirerekğ ş ğ ş

yeni bir hücuma u ramalarının önüne geçiyordu. imdi üç yüz çerileri vardı ve yi itğ Ş ğ

sava çılardan kurulmu olan bu küçük ordu onları her önüne gelenin saldırı ındanş ş ş

koruyordu.

Yüzba ı Kadır Ba a, Ay Hanım’ın buyru u ile Binba ı Pars’ı kar ılayarak onları ikiş ğ ğ ş ş

çadıra konuk etti. Derhal güzel a lar ve kımızlar göndererek konuklarını a ırladı.ş ğ

Pars memnundu. Artık yakla mı oldu u Ötüken’e varmadan biraz dinlenmek, uzunş ş ğ

yorgunlu u gidermek ve anayurda daha diri ve güçlü olarak gitmek hiç fena bir eyğ ş

de ildi. Bu dü üncelerle gece dü ünde kendisini hepğ ş ş Kara Ka an ordusunda onba ığ ş

oldu u zamanki durumuyla gördü: Çuluk Ka an’ın öldü ü sırada yakalandıklarığ ğ ğ

korkunç sa ana ı ve Bu ra’nın ölümünü, Çin duvarı üstündeki yaman vuru mayı veğ ğ ğ ş

Arık Buka’nın vurulu unu, zavallı Karabudak’ın idamını ve anda olu larını, Almıla’yış ş

sevi ini, onu o kadar ki inin elinden nasıl kapıp aldı ını âdeta yeniden ya adı. Bütünş ş ğ ş

bu dü ler arasında -çing Katun’un karganmı hayali de vardı. Bu kadar uzun gibiş İ ş

gelen altmı yıl ne kadar çabuk geçip, gitmi ti...ş ş

Pars uzun süren uykudan uyandı ı zaman kendisini uzun zamandan beri hasretğ

kaldı ı kadar diri ve güçlü bulmu tu.ğ ş

Ötüken’e yakla mak seksenlik kocayı canlandırmı tı.ş ş

- XVI -

B NBA I PARSİ Ş

Binba ı Pars iki o luyla birlikte Ay Hanım’ın ota ına girip de yere dizş ğ ğ

vurdu u zaman biraz a aladı. Bu a alayı , ka an kızının a ılacak bir benzeyi leğ ş ş ş ş ş ğ ş ş ş

Almıla’ya benzemesinden do uyordu. Ay Hanım onu aya a kaldırarak:ğ ğ

- “Ho geldin Binba ı” dedi ve sorma a ba ladı:ş ş ğ ş- ötüken’den ne zaman çıkmı tın Binba ı?ş ş- Altmı yıl önce.ş

Page 87: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- Yumu la mı çıkmı tın?ş ş- Hayır, kaçarak.

- Kimden kaçarak?

- çing Katun’dan.İ

Ve aldı ı buyruk üzerine hepsini anlattı. Ay Hanım dikkatle dinliyor ve çokğ

ilgileniyordu. Pars sözlerini bitirince gülümsiyerek:

- “Öyle ise biz akraba oluyoruz” dedi.

Binba ı ve iki o lu dikkatle toparlandılar. Ka an kızı öyle anlattı:ş ğ ğ ş

- Anam katun, Almıla’nın en küçük kızkarde iydi.ş

ki o lu sert bakı larla bakarlarken Pars hüzünlenmi gibiydi. Kar ısında Almıla’dan birİ ğ ş ş ş

parça gibi duran kız ona sevgili karısını hatırlatarak içinden ince bir tel koparmı tı. ş

Acı bir sesle:

- “Almıla’ya çok benziyorsun, Ay Hanım” dedi.

Ka an kızı âhâne duru uyla Pars’ı ve o ullarını süzüyor, gözlerine bakarakğ ş ş ğ

gönüllerinden geçenleri okuyordu:

- “Binba ı” dedi, “Ötüken’e niçin dönmek istiyorsun?”ş- benim için dünya kavgası bitti. Do du um yerleri bir daha görerek oradağ ğ

ölmek istiyorum.

Ka an kızı, kar ısındaki üç Gök Türk’ün de Ötüken’e dönmek için olan kesin veğ ş

sarsılmaz kararlarını yüzlerinden anlamı tı:ş

- “ lteri Ka an’a benim elçim olarak varır mısınız” diye sordu.İ ş ğ

Pars diz yere vurarak:

Page 88: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- “Buyruk senindir” diyerek cevap verdi.

***

Üç gün sonra Binba ı Pars, Ay Hanım’ın elçisi olarak Ötüken’e do ru yolaş ğ

çıkıyordu. lteri Ka an’a arma an olmak üzere yedi tane soy at ve bir kılıçİ ş ğ ğ

götürüyordu. Büyük o lu Yüzba ı Ezgene babasının solunda gidiyordu. Çatık ka lı,ğ ş ş

asık yüzlü bir erdi. Bugüne kadar bir defa bile gülümsedi ini kimse görmemi ti. Batığ ş

Ka anlı ındaki sava larda büyük yararlılıklar göstermi , iki o lu sava ta, ötekiğ ğ ş ş ğ ş

çocukları ile karısı da karga alıklar da veya kırgınlarda ölmü tü. Yüzünde birkaç kılıçş ş

yarası vardı. Sol elinin bir parma ı da eksikti. Bunu bir Çigil bahadırı uçurmu tu.ğ ş

Pars’ın küçük o lu Onba ı Yula otuz ya larında bir yi itti. Talihsiz bir adamdı: Üç defağ ş ş ğ

evlenmi , aldı ı kadınların üçü de ölmü tü. Bu kadınlardan do an çocukları daş ğ ş ğ

ya amamı tı. Batıdaki sava ların hemen hepsine girmi , birkaç defa ölümle yüz yüzeş ş ş ş

gelmi , yine de bir ey olmamı tı. Oylu una yedi i bir kargı dolayısıyla yayanş ş ş ğ ğ

yürürken aksardı. Çok az yerdi. Bu yüzden babasından dinliyerek tanıdı ı Yamtar’ığ

görmeyi ini hayatta hakiki bir eksiklik sayardı. Bunun da ömründe bir kereş

öfkelendi ini kimse görmemi ti. “Dövü mek için öfkelenme i beklersem vuru madanğ ş ş ğ ş

ölürüm” der ve sava a, vuru a çok sakin, sanki kımız içiyormu gibi girerdi. Çok iyiş ş ş

binici idi. Attan çok iyi anlardı. Bunun için Ay Hanım’ın arma an olarak lteri Ka an’ağ İ ş ğ

yolladı ı yedi atı o idare ediyordu.ğ

At u a ı Çalkara yirmi ya larında bir O uz’du. Kendi yurdunda kimsesi olmadı ı içinş ğ ş ğ ğ

Pars’la birlikte Ötüken’e gelme e razı olmu tu. Ay Hanım’ın Gök Türk Ka anı’nağ ş ğ

yolladı ı kılıçla yedek atları o götürüyordu. ri yapılı ve güçlü bir güre çiydi. Güre e oğ İ ş ş

kadar istekliydi ki, bir gün bir sava ta atı vurulup yaya kalınca sava ta oldu unuş ş ğ

unutmu , kar ısında kendisi gibi yaya olan bir ya ıya el çırparak güre tutmak üzereş ş ğ ş

saldırmı , fakat öteki kılıcı savurunca aklı ba ına gelmi ti. Daha do rusu aklı ba ınaş ş ş ğ ş

gelmemi , aklı ba ından gitmi ti. Çünkü Çalkara bu kılıçla ba ından a ır yaralı olarakş ş ş ş ğ

yere serilmi günlere kendisine gelememi ti. Çok iyi yürekli, iyi huylu bir erdi. Yalnızş ş

güre görünce dayanamazdı. Güre mezse hasta olurdu. Bu yüzden kı oluncaş ş ş

tepelere, da lara çıkıp ayılarla güre irdi. Hem de mızıkçılık etmemek için yanına pusatğ ş

Page 89: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

almaz, kemerindeki bıça ını da ayıların mızıkçılı ına kar ı ihtiyat olarak tutardı. Çünküğ ğ ş

ayılar güre görene ini bilmiyorlar, bazan ikisi birden geliyorlar, yahut da bıçak gibiş ğ

olan di lerini kullanıyorlardı. Pençelerine o kadar aldırı etmiyordu. Bu yüzden,ş ş

yüzünde ve ba ka yerlerinde pençe çizikleri doluydu. Bir gün iri bir ayıyla güre irkenş ş

kucak kuca a dik ve uzun bir bayırdan a a ı yuvarlanmı lar, bayırın ete ine vardıklarığ ş ğ ş ğ

zaman çarptıkları bir kaya ile ayının beyni da ılmı , Çalkara’nın da kula ı kopmu tu.ğ ş ğ ş

Fakat ayı öldü ü sırada sırt üstü oldu u için Çalkara onu yenik saymı : “Utancındanğ ğ ş

geberdin, de il mi” diye gülmü tü.ğ ş

Bazan güre ecek ayı da bulamaz, o zaman atıyla güre tutardı. Atı da alı mı , ahaş ş ş ş ş

kalkarak baya ı güre ir olmu tu. Fakat at güre i beceremedi i için bir defağ ş ş ş ğ

Çalkara’nın a zına ön aya ıyla vurarak üç di ini a zına dökmü tü.ğ ğ ş ğ ş

***

Önceleri tek tük de olsa konu uyorlar, çevreleriyle ilgileniyorlardı. Ötüken’eş

yakla ırken konu malar kesildi. Gözler ileriye dikildi ve akla hiçbir dü ünce gelmezş ş ş

oldu.

Nihayet Pars Be in gözleri parladı. “ te Ötüken’e vardık” dedi. Bunu söylerken sesi,ğ İş

vaktiyle Ötüken’de erlerine buyruk veren Onba ı Pars’ın sesine benziyordu. imdiş Ş

topra ın her parçasına, her tümse e, ta a, a aca dikkatle bakıyor, ço unu tanıyordu.ğ ğ ş ğ ğ

Altmı yıllık dünya kavgası, onun beyninden ve gönlünden, do up büyüdü ü yerlerinş ğ ğ

izini silememi ti. Böylece ne kadar gittiler, farkında de ildi. Kendinden geçmiş ğ ş ilerliyor, gözleri nemli oldu u için seçemedi i bozkıra sis inmi sanıyordu. Bir hülyağ ğ ş

içinde gidi , ilk çadırlar ve ilk Ötükenliler görününceye kadar devam etti.ş

lk rasladıkları yüzba ı ona bir kılavuz verdi. Böylece, do ru lteri Ka an’ınİ ş ğ İ ş ğ

karargâhına yollanmak imkanı hasıl olmu tu.ş

- XVII -

AY HANIM’IN ELÇ Sİ İ

Page 90: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

O gün Ötüken’de büyük bir tören vardı: Gök Türk ka anı lteri Kutlukğ İ ş

Ka an, Dokuz O uz katunuğ ğ Ay Hanım’dan gelen elçiyi kabul edecekti. Ka an’ın üçğ

tu u ota ın önüne dikilmi ti. Borular davullar tören havaları çalıyordu. Ka an’ın demirğ ğ ş ğ

gö üslük takmı öz çerileri ota ın iki yanında iri birer kaya parçası gibi duruyordu.ğ ş ğ

lteri Ka an, yanında l Bilge Katun oldu u halde tahtında oturuyordu. Tahtın ikiİ ş ğ İ ğ

yanında adlar, Tarkanlar, buyruklar sıralanmı tı. Bilge Tonyukuk ile Boyla Ba aş ş ğ

Tarkan, Ka anın yanında duruyordu. Töreni idare eden bir tarkanın i areti üzerineğ ş

davullar borular sustu ve bir ulak: “Ay Hanım’ın elçisi Binba ı Pars Be gelir” diyeş ğ

ba ırdı. Bütün gözler binba ıya dikilmi ti.ğ ş ş

Pars Be , ardında iki o lu oldu u halde yürüyordu. Daha geride Çalkara, arkasındağ ğ ğ

yedi at oldu u halde ilerliyordu. Ka anla katuna yirmi adım kala durup dördü de yereğ ğ

diz vurdular. Sonra Parsla iki o lu kalkıp Ka an’ınğ ğ kar ısına kadar geldiler ve yenidenş

yere diz vurdular. Ka an:ğ

- “Binba ı Pars Be ! Ötüken’e ho geldin” dedi.ş ğ ş

Pars cevap verdi:

- Ho bulduk ka an! Ota ına Dokuz O uz katunu Ay Hanım’ın elçisi olarakş ğ ğ ğ

gelip arma anlarını ve ba e me haberini getirdim. Fakat ben Ötüken’inğ ş ğ

yabancısı de ilim. Gök Türk’üm ve Ötüken’de do up büyüdüm.ğ ğ

Ka an, katun ve bütün be ler dikkat kesildiler. Ka an sordu:ğ ğ ğ

- Ötüken’de ne idin? Niçin ayrıldın?

- Ötüken’de onba ıydım. O zaman yüzba ı olan I bara Han’ın buyru undaş ş ş ğ

idim. I bara Han’ın büyük kızı Almıla’yı aldım ve çing Katunla karde i en-ş İ ş Şking’in kötülükleri yüzünden batı ka anının ordusuna gittim.ğ

çing Katunla en-king’in kötü hâtıraları daha unutulmamı tı. Adları anılınca bütünİ Ş ş

be lerin gözlerinden birer tiksinme dalgası geçti. lteri Ka an batı Türkleri hakkındağ İ ş ğ

bilgi edinmek istiyordu:

Page 91: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- “Binba ı Pars! Batıda hangi ka anlar ka anlık etti? imdi orası nicedir”ş ğ ğ Ş

diye sordu.

Pars, vukuatı hatırlamak istercesine önüne bakıp bir ara dü ündükten sonraş

anlatma a ba ladı:ğ ş

- Ötüken’de Kara Ka an varken batıda da Tüng Yabgu Ka an vardı. Uluğ ğ

ka andı ama talihsizdi. Kara Ka an tutsak oldu u yıl o da öldü. Sobra Ba aturğ ğ ğ ğ

Sibi Ka an, ondan sonra da Sır Yabgu Ka an ba a geçti. Daha sonra El karı tı.ğ ğ ş ş

Ba ta iki ka an birden bulunma a ba ladı. Kan gövdeyi götürüyordu. Öyleş ğ ğ ş

oldu ki, Tüng Yabgu Ka an’nın ölümünden otuz yıl sonra batı Elinde ne budunğ

kaldı, ne ka an…ğ

Yirmi yıl ka ansız, türesiz ya adıktan sonra Eçine Türçe Ka an ba a geçip dokuz yıl Eliğ ş ğ ş

tuttu. O ölünce yeniden düzen bozuldu. Üç yıl yeniden karga alık oldu. Eçine Kür Çurş

Ka an ba a geçince umutlanmı tık. Fakat bir yıl geçmeden o da ölünce artık batığ ş ş

Elinde ya anamayaca ını anladım. Do udaş ğ ğ yeniden devlet kuruldu unu i ittim. Sağ ş ğ kalan iki o lumu alarak at u a ımla birlikte Ötüken’e geldim.ğ ş ğ

Ötüken’e yakla ırken ilk rasladı ımız El, Dokuz O uzlar oldu. Ba larında Ay Hanımş ğ ğ ş

bulunuyordu. Anası, I bara Han’ın kızı oldu u için bir yandan da Bozkurt oca ınaş ğ ğ

ba lı olan bu ka an kızı bizi iyi a ırladı. lteri Ka an’a ba lılı ını söyledikten sonrağ ğ ğ İ ş ğ ğ ğ

arma an olarak bir kılıçla yedi tane soy at gönderdi.ğ

Binba ı Pars sözlerini bitirince Ezgene’nin elinden kılıcı aldı. Ka an’a kadar götürerekş ğ

sundu. Sonra geride Çalkara’nın tuttu u atları göstererek:ğ

- “Ay Hanım bunların kabul edilmesini diledi” dedi

ilteri Ka an’ın çerileri yedi atı alıp götürdüler. Bir yüzba ı da kılıcı alarak dizidekiş ğ ş

yerinde durdu. Sonra Pars Be yeniden söze ba lıyarak:ğ ş

- “O ullarım Yüzba ı Ezgene ile Onba ı Yula da senin orduna katılmak içinğ ş ş

geldiler. kisi de sınanmı erlerdir” dedi.İ ş

Page 92: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Ka an Binba ı Pars’ın o ullarına dikkatle baktı:ğ ş ğ

- “Önce benim erlerimle boy ölçü sünler” dedi.ş

Ezgene ve Yula ileleyip diz vurarak:

- “Buyruk senindir” dediler.

Önce at yarı ı yapılacaktı. Pars’ın o ullarına kar ı Ötükenlilerden Yüzba ı Börü ile Deliş ğ ş ş

Ersegün çıktılar. Ka an ota ından üç bin adım kadar uzakta olan bir a acın ardındanğ ğ ğ

dola ıp ka an ota ına kadar geleceklerdi. Bir ulak daha önce giderek oraya dört taneş ğ ğ

yarı tu u dikmi ti. Ortalıkta çıt bile yoktu. Davul üç defa gümledikten sonra dörtş ğ ş

yarı çı yıldırım gibi fırladılar. lk önce bir hizada ko uyorlardı. Sonra Ezgene ile Yulaş İ ş

ötekileri geçtiler. Ezgene çatık ka ları ve asık yüzü ile sava ta dü man kovalıyormuş ş ş ş gibi uçuyor, Yula sakin çehresiyle e lenceye çıkmı gibi yarı ıyordu. Börü, vaktiyleğ ş ş

babasının bütün batılıları geçerek birinci geldi ini bildi i için usta bir biniciyeğ ğ

yakı acak ekilde atın yelesine yatmı , dörtnala gidiyordu. Deli Ersegün dünyadaş ş ş

kimsenin kendini geçebilece ine akıl erdiremedi i için atını sert vuru larağ ğ ş

kamçılayarak ilerliyordu. Bir müddet bu durum de i medi. Tu lara yakla ırken Börüğ ş ğ ş

en ileri geçerek iki karde i geride bıraktı. Ersegün de sonra yeti erek hemen hemenş ş

aynı hizaya geldi. Tu lara kadar bu diziyi bozmadan geldiler. lk tu u Börü kaparakğ İ ğ

geriye döndü. kinci tu u kapan Yula çok usta binici oldu unu gösterdi. Öndeki, Börüİ ğ ğ

gibi büyük bir çark yapmadan atını birden ahlandırıp oldu u yerde tersine döndürenş ğ

Börü’nün önüne dü tü. Ezgene ve Ersegün aynı zamanda alırken çarpı tılar. Fakatş ş

dü ünmiyerek geriye do ru çarkettiler. Bu çarpı ma Ersegün’ün i ine yaradı veş ğ ş ş

Ezgene’yi on adım kadar a tı.ş

Dönü ün yarısına kadar sıra de i medi. Yarısından sonra yarı hem hızlandı hem deş ğ ş ş

heyecanlandı. Ka an ota ının çevresindekiler bakı larını, ufku delercesineğ ğ ş

keskinle tirerek gelen dört ki iyi seçme e u ra ıyorlardı. Önde Börü ile Yulaş ş ğ ğ ş

çeki iyorlardı. Yula bir at boyu ilerdeydi. Onların on adım kadar gerisinde Ezgene ileş

Ersegün yarı ıyorlardı. Yüzba ı Ezgene, Deli Ersegün’e yeti mi ti. Fakat aradaki bir atş ş ş ş

ba ı açıklı ı bir türlü kapatamıyordu. Böyle oldu u halde arkada kalmı olan bir ikiş ğ ğ ş

Page 93: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

yarı çı yava yava öndekilere yeti iyordu. ş ş ş ş

Ota a be yüz adım kadar kalmı tı. Yüzba ı Börü, Onba ı Yula’ya yeti mi ti. imdiğ ş ş ş ş ş ş Ş

atba ı beraber gidiyorlardı.ş Ersegün’le Ezgene de aynı hizada gidiyor ve öndekilerin

hemen ardında bulunuyordu.

Ota a üç yüz adım kala Ersegün hepsini geçti. Öteki üçü onun iki adım gerisindeğ

atba ı beraber ko uyorlardı. ş ş

ki yüz adım kala Yula ötekileri a tı. Hemen ardından Ersegün’le Börü bulunuyordu. İ ş

Yüz adım kala Börü, Yula’ya yeti ti. Yüzba ı Ezgene’nin yüzü büsbütün asılmı tı. Enş ş ş

arkada kalmak ho bir ey de ildi.ş ş ğ

Elli adım kala Börü ile Yula aynı hizada uçuyorlardı. Yarım at boyu geriden Deli

Ersegün geliyor, onu da bir at boyu geriden Yüzba ı Ezgene kovalıyordu.ş

htiyar Binba ı Pars o ullarından biri en geride kaldı ı için çok üzgündü. Fakat buİ ş ğ ğ

sırada beklenmedik bir ey oldu; Yarı ın bitmesine yirmi adım kalmı tı. Yüzba ış ş ş ş

Ezgene’nin sert bir ıslık çalarak üzengileri üzerinde aya a kalktı ı görüldü. Arkasındanğ ğ

atı ahlanır gibi yaparak iddetle sıçradı. Ezgene’nin atı yere dü tü ü zamanş ş ş ğ

Ersegün’le aralarındaki açıklık kapanmı ve iki at aynı hizaya gelmi ti. Yarı biterkenş ş ş

Börü ile Yula önde ve aynı hizada, Ersegün’le Ezgene de yarım at boyu geride, aynı

hizada idiler.

Yarı çılar atlarından atlıyarak tu larını ota ın önüne diktiler. Sonra Ka an’ınş ğ ğ ğ

buyru uyla kendilerine sunulan kımızı içtiler.ğ

imdi ok atılacaktı. Pars’ın o ullarına kar ı Ötükenlilerden dört be çıkmı tı.Ş ğ ş ğ ş

Bunlardan biri, yarı ta birinci olmayı ını bir türlü sindiremiyen Deli Ersegün’dü.ş ş

Yüz adımdan, kıpırdamıyan hedeflere atılan oklar a maz bir isabetle yerini bulduktanş ş

sonra uzun bir sırı ın tepesine bir top ba landı ve topra a dikilen sırı ın üstündekiğ ğ ğ ğ

hedefe, atla dörtnala giderken yay çekilme e ba landı.ğ ş

Page 94: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Altı ni ancı da hedefi buldular.ş

imdi yeni bir deneme yapılıyordu: Bir er, kalınca bir dalı hızla topra a vururkenŞ ğ

okçular elli adımdan buna ni an alacaklardı. Elli adımdan atılan oklar dalı vurunca,ş

aralık yetmi adıma çıkarıldı ve Ersegün vuramıyarak yarı ı bıraktı.ş ş

Aralık seksen adıma çıkarıldı ı zaman dört ki i bunu da vurdu. Vuramayıp çıkan birğ ş

Öütkenli idi.

Aralık doksan adıma çıkınca Ötükenliler bunu da vuramadılar. Ortada Pars’ın iki o luğ

kaldı.

O zaman, bir bahadırın Ka an’a do ru yürüdü ü görüldü. Yere diz vuran bu er:ğ ğ ğ

- “Yüce ka an! Buyruk verirsen bu be lerle bir yol ben ok atı ayım” dedi.ğ ğ ş

Ka an memnundu:ğ

- “ yi edersin Onba ı Urungu” diye İ ş cevap verdi.

Urungu yayını gerip gezledi. Keskin bir ıslık sesi… Ok dala saplanmı tı.ş

Aralık yüz adıma çıkarıldı. Bu kadar uzaktan kıpırdayan bir dalı vurabilmek için nasıl

bir göz, nasıl bir bilek isterdi!... Fakat bütün seyircilerin takdirle bakan gözleri önünde

üç ni ancının oku da hedefi buldu.ş

lteri Ka an, Binba ı Pars’a baktı:İ ş ğ ş

- “O ulların yavuz ni ancılarmı Pars Be ! Daha ba ka deneme de yapalımğ ş ş ğ ş

mı” diye sordu.

Pars’ın gözlerinde Kara Ka an’ın ka anlık enli inde yapılan tören ve orada Kür ad’lağ ğ ş ğ Ş

I bara Alp’ın ok atı ı canlanmı tı:ş ş ş

Page 95: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- “Sen bilirsin ka an” dedi, “tahtalar üzerine elli er okla Türk yazmak dağ ş

var… Vaktiyle Kür ad’la I bara Alp bunun için burada ok atmı lardı”.Ş ş ş

Ka an kabul etti. Aynı büyüklükteki üç tahtaya üç ni ancı elli er okla Türk kelimesiniğ ş ş

yazacaklardı. Davulun gümlemesiyle atı ba ladı. Sa eller görülmemi bir çabukluklaş ş ğ ş

sadaklara gidiyor, oradan çektikleri okları yay kiri lerine takıyor ve gerdi i kiri iş ğ ş

koyuvererek okları tahtadaki yerine en özenli bir ekilde yerle tiriyordu. lk önce üçş ş İ

yi it sanki talimli imi ler gibi aynı okları aynı hareketlerle fırlatıyorlardı. Sonralarağ ş

do ru bir tanesi ötekilerini biraz geçer gibi oldu. Seyircilerde ses yoktu. Bir yanlı atığ ş ş en ilerde bulunan okçuya bile yarı ı kaybettirebilirdi…ş

Binba ı Pars büyük bir dikkatle yarı maya bakıyordu. ki o lunun hareketleriyle birlikteş ş İ ğ

Urungu’ya göz atıyor, Kara Ka an’ın zamanını ya ıyordu. Urungu son oku atıp yerineğ ş

sapladı ı zaman Ezgene ile Yula son oklarını henüz fırlatıyorlardı. Bir anlık öncelikleğ

Onba ı Urungu kazanmı tı.ş ş

Ka anın yolladı ı kımızı içerken Pars onun yüzünü daha iyi görmü ve kendi kendine :ğ ğ ş

“Ne kadar da Kür ad’a benziyor” diye dü ünmü tü. Kür ad’ın öldü ünü bilmeseŞ ş ş Ş ğ

Urungu’nun Kür ad oldu unu iddia edebilirdi. Bu ok atı , bu vuru lar ve sonraŞ ğ ş ş

benzeyi …ş

- XVIII -

ÇALKARA

Sıra kılıç oyununa gelmi ti. Pars’ın o ullarına kar ı Yüzba ı Börü ile Onba ış ğ ş ş ş

Urungu çıktılar. Ersegün de çıkacaktı. Fakat aklına Ay Hanım’la yaptı ı sava gelinceğ ş

vazgeçti. lk önce iki yüzba ı, Ezgene ile Börü oynıyacaklardı. kisi de tulgalı,İ ş İ

gö üslüklü ve kalkanlı idiler. Tokma ın davula üçüncü vuru undan sonra çabukluklağ ğ ş

kılıç sıyırarak birbirlerine saldırdılar.

Börü daha sert, Ezgene daha kıvrak vuru uyordu. lk önce Börü ilerliyordu. Sonraş İ

ilerliyemez oldu. lk vuru u Ezgene yaptı ve Börü’nün tulgasına inen kılıç onu birazİ ş

Page 96: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

sersemletti. Burnundan kan geliyordu. kinci vuru Börü tarafından yapıldı veİ ş

Ezgene’nin kalkanı ikiye ayrılarak elinden dü tü. Buna ra men Ezgene ilerliyor,ş ğ

Börü’yü güç duruma sokuyordu. Börü boyuna gerilemekteki sakatlı ı kavrıyarakğ

kalkanını yere attı ve hafiflemi oldu u halde onun hamlesini çelerek saldırı a geçti.ş ğ ş

imdi görülmemi bir çabuklukla vuru lar ve çeli ler birbirini kovalıyor, Börü adımŞ ş ş ş

adım ilerliyordu. Birden birbirlerine yakla ıp kılıçla tılar. Çınlayıcı bir ses i itildi.ş ş ş

Börü’nün yüzünde açılan derin çizikten kan fı kırma a ba lamı , Ezgene’nin tulgasış ğ ş ş

parçalanarak ba ından dü mü tü. Ka an gülümsiyerek vuru u durdurttu:ş ş ş ğ ş

- “Binba ı Pars! Büyük o lun yenildi. Bununla beraber iyi vuru uyor. imdiş ğ ş Ş

ötekine bakalım” dedi.

ki onba ı, Urungu ile Yula kar ı kar ıya durdular. Davul üç defa gümledi. Yine kılıçlarİ ş ş ş

sıyrıldı ve Yula oldu u yerde siper alarak bekliyen Urungu’ya saldırdı.ğ

Urungu kaya gibi duruyor, savrulan kılıçları çeliyor, arada bir kılıç savuruyor,

kendisinden çok genç olan Yula ise onun çevresinde habire dönüyordu.

Vuru çok uzun sürdü. Kimin kazanaca ı belli olmuyordu. Saldırı ı hep Yula yapıyor ,ş ğ ş

Urungu yalnız korunuyordu.

Sava çılar yorulup soluma a ba lamı lardı. Yorgunlu un verdi i dü ünceyle, ikisi aynış ğ ş ş ğ ğ ş

zamanda kalkanlarını atarak oyuna devam ettiler. Yula topal oldu u halde hızlığ

adımlar atarak hasmının çevresinde dola ıyor, yüzündeki sessizlik ve durulukş

seyircilerin ho una gidiyordu. kisi de yüzlerinden hafifçe yaralanmı lardı.ş İ ş

lteri Ka an anlıyaca ını anlamı tı. Vuru u durdurarak iki onba ının denk kaldıklarınıİ ş ğ ğ ş ş ş

bildirdi.

imdi kımızlar içiliyor, davullarla borular çalınıyordu. Sıra güre lere gelmi ti. yi birŞ ş ş İ

güre çi olan Yüzba ı Ezgene’ye kar ı do ululardan Buluç çıkmı tı. lteri Ka anş ş ş ğ ş İ ş ğ

çerilerine kılıç yaparken ölen demircinin torunu olan Buluç sa lam yapılı, iri gövdeliğ

bir yi itti. imdiye kadar hiç yenilmemi ti.ğ Ş ş

Page 97: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

ki er kar ılıklı bir çırpınmadan sonra dalı tılar. lk kucakla mada Ezgene’nin yaman birİ ş ş İ ş

çelmesi koca Buluç’u sırtüstü devirdi. Fakat hemen yüzükoyun dönerek, üzerine

abanmı olan Ezgene ile birlikte aya a kalktı ve yeniden tutu tu. Çok geçmeden deş ğ ş

usta bir hamle ile hasmının ba ını koluna kıstırdı. Ötükenliler Buluç’un kazandı ınış ğ

sanmı lardı. Fakat kazanamadı. Yüzba ı Ezgene görülmedik bir u ra ma ile ba ınış ş ğ ş ş

kurtardı ve Buluç’a elense ederek korkunç bir tırpan attı. Buluç yanüstü giderken

çullanarak boyunduru u taktı.ğ

Buluç’un bir omzu yerdeydi. Ötekini de de dirmek için Ezgene bütün gücünüğ

harcıyor, Buluç ise sırtüstü dü memek için insan gücü üstünde bir didinmeyleş

debelenerek u ra ıyordu. Öyle bir gayret sarfediyorlardı ki kemikleri çıtırdıyor, yüzleriğ ş

kandan kıpkırmızı oluyordu.

Bu yaman u ra ma öylece birden elliye sayıncaya kadar sürdü. Ötükenliler a kınlıkğ ş ş ş ş

içinde Buluç’un yenilece ine bakarlarken yine umulmadık bir ey oldu: Buluç,ğ ş

havadaki omzunu kaldırarak Ezgene’yi üzerinden fırlattı. kisi de sıçrayarak kalktılar.İ

Birbirlerinin çevresinde döndükten sonra yeniden kucakla tılar. Buluç pek sert birş

çelme ile hasmını devirdi. Fakat Ezgene dü erken onun bile ini yakalamı tı. Buluç’uş ğ ş

kendine do ru çekti ve sırtüstü giderken onu iki aya ının üzerinden kaldırarakğ ğ ba ış

üstünden geriye attı. Yine ikisi birden kalktılar.

Buluç iyiden iyiye kızmı tı. Bu Batılı yüzba ı nerdeyse imdiye dek yere gelmemiş ş ş ş olan sırtını topra a de direcekti. Ba ını yakalamak istiyormu gibi gösteri yaptıktanğ ğ ş ş ş

sonra Ezgene’ye do ru yerden daldı. ki aya ından yakalıyarak sırtüstü devirip abandı.ğ İ ğ

Yava yava Ezgene’nin gücü kesildi. Önce bir, sonra öteki omuzu yere de di. Buluçş ş ğ

güre i kazanmı tı.ş ş

lteri Ka an, Pars’a döndü:İ ş ğ

- “Pars Be ! O lun güre i kazanamadı ama yavuz bir güre çi oldu unu dağ ğ ş ş ğ

gösterdi” dedi.

Bu sırada ortada garip bir ey oldu: Ötükenliler, Binba ı Pars’ın at u a ı olan yi itinş ş ş ğ ğ

meydana çıkarak çırpınma a ba ladı ını gördüler. Pars yere diz vurdu:ğ ş ğ

Page 98: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- “Yüce ka an! At u a ım Çalkara usta bir güre çidir. Buyruk verirsen güreğ ş ğ ş ş tutsun” dedi

Ka an kabul etti. Ulaklar Çalkara’nın er dileyi ini ba ırarak ilân ettiler. Kısa bir zamanğ ş ğ

kimse çıkmadı. Sonra Buluç ortaya gelerek Çalkara ile güre i kabul etti.ş

Buluç yorgundu. Fakat imdiye kadar sırtı yere gelmemi oldu u için güveni ve inancış ş ğ

yerinde idi.

Güre büyük bir sertlikle ba ladı. kisi de sa lam yapılı gürbüz, iti yarı olan güre çilerş ş İ ğ ş

koparırcasına tutuyorlar, kütükleri yerinden sökecek bir güçle tırpan ve çelme

atıyorlar, bu aları bunaltacak bir sıklıkla bel kavrıyorlardı. Do ulular bu gençğ ğ

güre çinin pek yaman bir er oldu unu anlamı lardı. Buluç da güre tikçe açılıyor,ş ğ ş ş

yorgunlu u gidiyor ve keyifleniyordu.ğ

Binba ı Pars biraz durgundu. O ulları küçük farklarla kar ıla maları kaybetmi lerdi.ş ğ ş ş ş

Hiç olmazsa at u a ının güre i kazanmasını gönülden istiyordu. Fakat güre uzadıkçaş ğ ş ş

uzuyor, seyircilere hiç bitmiyecekmiş gibi geliyordu. imdi i kızı mı tı hareketlerŞ ş ş ş

daha çabukla ıp daha sert bir hal almı tı.ş ş

Birden Buluç iri Çalkara’yı belinden kavrıyarak kaldırdı ve hızla yere çarptı. Bir a acınğ

yere vurmasından çılan ses çıkmı tı. Acaba Çalkara bu vuru un altından kalkabilecekş ş

miydi? Fakat o, sanki hiçbir ey olmamı gibi çabucak yüzüstü döndü ve Buluç’uş ş

yorgan gibi silkerek aya a kalktı.ğ

Yeniden tutu tular. Buluç durmadan Çalkara’yı sürüyor, o da düz toprak üstündeş

tutunma a çabalıyarak direniyordu. Tutamazsa i i bitikti. Çünkü demircinin torunuğ ş

açılmı , bütün gücü, bütün ustalı ı ile güre iyordu. Çalkara bu iti mede Buluç’uş ğ ş ş

durduramıyaca ını anlıyarak belini bile bile ona kaptırdı ve onun kollarını kavradı. kiğ İ

yaman ki i, imdi bütün güçleriyle birbirlerini yerden kıpırdatma a u ra ıyorlardı.ş ş ğ ğ ş

Bir iki yol birbirlerini dinleyip tartakladılar.

Page 99: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Sonra Çalkara oldu u yerde dönerek Buluç’u savurdu ve kendisini de onunla birlikteğ

yere attı. Sarma dola bir halde yere dü tükten sonra sırt sırta gelerek birbirinin saş ş ş ğ kolu sol koluna geçmi oldu u halde davranıp hızla aya a kalktılar. Göz yumupş ğ ğ

açacak kadar kısa bir anda öteki kollarını da birbirine taktılar. Bu görülmemiş i itilmemi bir güre ti. Ayakta, sırt sırta , kolları takılmı oldu u halde birbirleriniş ş ş ş ğ

sırtlayıp yere vurmaya çalı ıyorlardı. Bu didi me daha uzun boylu olan Çalkara’nınş ş

i ine yaradı ve kendisi yere do ru iki büklüm olurken havaya kaldırdı ı rakibini sertş ğ ğ

bir silkini le kolundan çıkararak yere vurdu.ş

imdi yerde hareketli ve ustalıklı bir güre oluyordu. Çalkara boyunduruk takma aŞ ş ğ

u ra ıyor, öteki hiçbir açık vermiyordu. Buluç yorulma a ba lamı tı. i tez bitirmeninğ ş ğ ş ş İş

gerekti ini anlıyarak bir davranı yaptı. Gördü ü bütün zora ra men aya a kalktı.ğ ş ğ ğ ğ

Yeniden birbirlerine elense ettiler. Ayakta, kollarından yakalama a u ra arak veğ ğ ş

iti erek güre irken sert silkini lerş ş ş yapıyorlar, bilmeden birbirlerinin yüzlerine kafa

vurmu oluyorlardı. kisin de a zı, burnu kan içindeydi; âdeta yüzleri belli olmuyordu.ş İ ğ

Çalkara’nın bir gözü morarıp kapanmı tı. Buluç’un ka ı patlıyarak gözüne kanş ş

dolmu tu. Oyunları idare eden yüzba ının i areti üzerine davullar hızla vurma a,ş ş ş ğ

güre çileri kı kırtma a ba lamı tı.ş ş ğ ş ş

Seyirciler sanki soluk bile almıyorlardı. Güre çilerin iti irken, çelme atarken, ensedenş ş

veya bilekten yakalarken çıkardıkları sesler i itiliyor, bu seslerin hepsini de solumalarış

bastırıyordu. ki iri bahadır demirci körü ü gibi soluyordu.İ ğ

Güre uzadıkça uzamı , onlar da yoruldukça yorulmu lardı. kisi de ka an, güre iş ş ş İ ğ ş

durdurmasın diye çekindikleri için i i çabuk bitirme e sava ıyorlardı. Fakat i , biterş ğ ş ş

i lerden de ildi.ş ğ

Bir aralık Çalkara bir çelmeyle Buluç’u yere devirdiyse de yenemedi. Sonra Buluç onu

tırpanla yere attı ama o da bir i e yaramadı. Çalkara, rakibinin bacaklarına dalarakş

onu devirdi. Fakat hemen ters dönen Buluç, arkadan üzerine çullanan Çalkara’nın

ba ını yakalıyarak üzerinde taklak attırdı.ş

Bir türlü yeni emiyorlardı. Bir aralık ne oldu bilinmez, Çalkara’nın çok canı yanmış ş

Page 100: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

olacak ki, ulur gibi homurdandı ı, homurdandı ı de il âdeta kükredi i i itildi. Sonrağ ğ ğ ğ ş

korkunç çatırdı i itildi. Buluç’un omuz kemi i kırılmı tı. Dayanacak gücüş ğ ş

kalmadı ından sırtı yere de di. Yenik dü mü tü.ğ ğ ş ş

Bununla beraber, hızla aya a kalkmaktan geri kalmadı. Elini a zına götürerek avucunağ ğ

tükürdü. ki kanlı di i Çalkara’ya uzatarak:İ ş

- “Çok sert güre iyorsun” dedi.ş

Çalkara moraran gözüyle iyi göremiyordu. E ilerek Buluç’un avucuna baktıktan sonrağ

gülümsedi. Elini a zına götürerek avucuna tükürdü.ğ

Buluç’un uzattı ı elinde üç tane kanlı di sıralanmı tı…ğ ş ş

- XIX -

GÖK TÜRK ELÇ LERİ İ

Binba ı Pars Be ’in o ulları yararlıklarını göstererek lteri Ka an ordusunaş ğ ğ İ ş ğ

kabule dilmi lerdi. htiyar binba ı da Ka an’ın buyruk be leri sırasına girmi ti. Bütünş İ ş ğ ğ ş

bunlar iyi eylerdi. Fakat imdi onun beyninde çözülmemi bir bilmece vardı:ş ş ş

Ni ancılıkta Kür ad’ın ustalı ını gösteren ve Kür ad’a çok benziyen Onba ış Ş ğ Ş ş

Urungu’nun kim oldu u… Onun karabudundan oldu unu ö renmi ti. Fakat okğ ğ ğ ş

atı ıyla, durumuyla, yüzü ile bu kadar Kür ad’a benziyen bir erin onunla hiçbirş Ş

akrabalı ı olmayı ı da çok tuhaftı. Pars Be , seksen yıllık bir dirli in kendisine verdi iğ ş ğ ğ ğ

tecrübe iler bu i in içinde i oldu unu sezmi ti. Çok ya amı , çok görmü insanş ş ğ ş ş ş ş

muhakkak ki, hâdiselerin içine girebiliyor, ba kalarının bilmedi i eyleri biliyordu.ş ğ ş

Pars Be , Ka an’ın ba ı ladı ı yeni çadırda keçesine uzanarak derin derinğ ğ ğ ş ğ

konu uyordu. A a ı yukarı kırk be yıl önce, kahraman Kür ad kırk arkada ıylaş ş ğ ş Ş ş

birlikte Çin sarayına saldırmı ve bütün Türkler’e övünç verecek ekilde ölmü tü.ş ş ş

Kendisi Batı Elinde bu haberi aldı ı ve ihtilâlde andalarının da bulundu u ö rendi iğ ğ ğ ğ

zaman orada bulanamadı ına yanmı , bu yanı , içinde dü ümlenen bir dert olarakğ ş ş ğ

kalmı tı. Acaba Kür ad’ın konçuyu ne olmu tu? Bu konçuy Pars’ın teyzesi idi. Neş Ş ş

Page 101: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

akıllı, bilgili, becerikli kadındı!... Bir er gibi yılmaz, bir ka an gibi dü ünceli, velhasıl e iğ ş ş

bulunmaz bir kadındı.

imdi onun ya amadı ı muhakkaktı. Fakat acaba nerede, ne zaman ölmü tü?Ş ş ğ ş

Pars birden bunu ö renmek istedi inin gönlünde kabardı ını duydu. Teyzesinin hayaliğ ğ ğ

aklından silinmemi ti. Belki Ötüken’de onu bilip tanıyan vardır diye dü ündü. Fakatş ş

kime sorduysa cevap alamadı. Ötüken’in en ya lılarına ba vurdu. Sorup soru turdu.ş ş ş

Kür ad’ın konçuyunu gören, bilen, i iten yoktu.Ş ş

htiyar binba ı böylece dalgınlık içindeyken çadıra gelen bir ulak, teri Ka an’ınİ ş İ ş ğ

kendisini beklemekte oldu unu bildirdi. Pars hemen kalktı. Ka an ota ına vardı ığ ğ ğ ğ

zaman bir kalabalı ın birikti ini, bu kalabalık arasında Yüzba ı Börü’nün değ ğ ş

bulundu unu gördü. Çok beklemedi. Bir Tarkan kendisini ve Börü’yü lteri Ka an’ınğ İ ş ğ

kar ısına çıkardı.ş

Yere diz vurdular.

Gök Türk Ka anı, Binba ı Pars’a hitap etti:ğ ş

- Pars Be ! Seni dokuz O uz katunu Ay Hanım’a birinci elçi olarakğ ğ

gönderiyorum.

- Buyruk senindir ka an!ğ- Arma anlarına kıvandı ımı, fakat arada akrabalık da bulunmasığ ğ

dolayısıyla bize daha yakın bir yerde oturması gerekti ini bildireceksin.ğ

Durmaksızın yer de i tirip bizden gizlenmemesini, çünkü Dokuz O uzları’ınğ ş ğ

kendi budunum oldu unu söyliyeceksin!ğ- Buyruk senindir ka an!ğ

lteri Ka an, Börü Be ’e dönerek söze ba ladı:İ ş ğ ğ ş

- Yüzba ı Börü Be ! Seni Ay Hanım’a ikinci elçi olarak gönderiyorum.ş ğ- Buyruk senindir ka an!ğ- Sen de Dokuz O uz çadırlarını sayacak ve çadır ba ına birer at ve sı ırlağ ş ğ

Page 102: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

iki er koyun göndermelerini bildireceksin. Bu vergiyi güzden önce bizeş

eri mezse üzerlerine çeri çıkaraca ımızı anlatacaksın!ş ğ- Buyruk senindir ka an!ğ

lteri Ka an bir müddet dü ündü. Bilge Tonykukla bir eyler konu tu. Sonra iki elçiyeİ ş ğ ş ş ş

birden:

- “Yanınıza gereken erleri alarak yarın yola çıkacak ve bir ayı a ırmadanş

burada bulunacaksınız. Ay Hanım’a arma an olarak götürece iniz on top Çinğ ğ

ipe i ile altın kakmalı bir bıça ı Tarkan size verecektir” dedi.ğ ğ

ki elçi yere diz vurarak ota dan çıktılar ve gün batıncaya kadar ertesi gün içinİ ğ

hazırlıklarla u ra tılar.ğ ş

***

Ertesi gün elçiler gün do madan yola çıkmı lardı. Binba ı Pars yanına atğ ş ş

u a ı Çalkara ile dört er daha katmı tı. Yüzba ı Börü ise andası Urungu ile bir atş ğ ş ş

u a ından ba ka kimse almamı tı.ş ğ ş ş

Kafile yola çıktıktan epey sonra Deli Ersegün dörtnala yeti mi ve Pars Be ’eş ş ğ

yakla arak kendisinin birlikte gelmesi için buyruk dilemi ve bu iste ine eri mi ti.ş ş ğ ş ş

Ersegün en geride tek ba ında geliyordu. Sanki üçüncü elçi de oydu. Fakat ka anş ğ

tarafından yumu landırılmamı , Ay Hanım’a verecek arma an almamı , öyle garip,ş ş ğ ş

örne i bulunmaz bir elçiydi. Böylelikle on ki i olmu lardı. Binba ı Pars, Deliğ ş ş ş

Ersegün’ün yerinde duramaz bir çocuk oldu unu anlayınca kafilenin yan ve gerileriniğ

kollamak i ini ona bırakmı tı. Ersegün boyuna at tepiyor, sa a yahut sola do ruş ş ğ ğ

dörtnala gidip, ufuklara bakıyor, sonra geride kalarak art yanlarını gözetliyor, kimseyi

göremeyince ötekilerine katılarak bir müddet beraber gidiyordu.

Kafilenin öncüleri Pars’ın iki eriydi. Birinci elçi ya lı oldu u için hızlı gidemiyorlardı. Buş ğ

gidi le on, on iki günde Dokuz O uzlar’a varabileceklerini umuyorlardı.ş ğ

Parsla Börü çok defa yan yana gidiyorlar, fakat pek az konu uyorlardı. Bu kafilede enş

Page 103: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

sessiz Urungu idi. Andası Börü, beraber gitme i teklif etti i zaman reddetmemi ti.ğ ğ ş

Çünkü red için bir sebep bulamazdı. Hem gitmek, hem de gitmemek istiyordu.

Ba rındaki yanıklı ın Ay Hanım’ı görmekle biraz serinlemesi mümkün oldu u gibiğ ğ ğ

daha çok kıvılcımlanması da muhtemeldi. Meçhule do ru gidiyor, hiçbir eyğ ş

dü ünemiyordu. Anla ılmaz bir yorgunlu u vardı. Ne olacaktı? Hiç!...ş ş ğ

Ersegün ise deli gençli in yaz borası gibi gürültüyle gelen sevgisine tutulmu birğ ş

gönülle gidiyordu. Ne yapma a gitti inin farkında de ildi. Ka an kızıyla bir daha mığ ğ ğ ğ

vuru acaktı? Elçi heyeti arasındaki birisinin böyle vuru yapmasına imkân yoktu.ş ş

Ona evlenmek mi teklif edecekti? Babasını öldürdü ü için kendisiyle vuru tu u birğ ş ğ

kadına bu teklifi yapmak gülünçtü. Ya ne yapacaktı? Bunu kendisi de bilmiyordu.

Zaten ona lteri Ka an tarafından gönderilmi ti. Hem onun tutsa ı iken kaçmı tı.İ ş ğ ş ğ ş

Fakat Ay Hanım imdi ona tutsak gözüyle bakmazdı…ş

Dü üncesi buraya gelince Ersegün geni ledi. Böylelikle Ay Hanım’a kar ı bir kurumş ş ş

yapmı olacaktı. Bir Gök Türk be i olarak saygı gören bir konuk gibi gelmekle evvelkiş ğ

tutsaklı ından do an utancı biraz olsun silecekti.ğ ğ

Burada tutsakken kula ına çalındı ı gibi Gök Türkler buraya çeri ile bir saldırığ ğ ş yapsalardı Ersegün için bayram olur, hiçbir eye bakmadan Ka an kızının ota ınaş ğ ğ

saldırır, onu mutlaka tutsak eder, sonra da kendisine konçuy olarak alırdı. Fakat imdiş

öyle bir ey yoktu. Öyle ise o da i i oluruna bırakacaktı. imdilik Ay Hanım’ın aydanş ş Ş

aydın, güne ten yakıcı yüzünü görmekle yetinecektiş

***

Bir gün bir su ba ında mola vermi lerdi. Hava çok sıcaktı. Parsla Börü yanş ş

yana oturmu lar, ha lanmı darı ile kurut yiyorlardı. Pars, epey ilerde tek ba ına atınaş ş ş ş

dayanarak kuzeye do ru bakan Urungu’yu gösterip:ğ

- “Yüzba ı Börü! Onba ı Urungu’yu tanır mısın” diye sordu.ş ş- Nasıl tanımam? Eski yolda ım ve andamdır.ş

Page 104: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- Urungu’nun babasını, anasını da bilir misin?

- Babasını görmedim. Anasını tanıdım ve uzun zaman dört çadırlık

obamızda onunla beraber bulundum.

- Bu kadını bana anlatabilir misin?

Börü’nün gözleri daldı:

- “Bulunmaz kadındı. Bizim obamızın ruhuydu” diye söze ba ladı. Fakatş

Pars onun sözünü kesti:

- Bunu de il. Bana yüzünü, biçimini söyle.ğ

Börü uzaklara bakarak bir dü ündü. Sonra anlatma a koyuldu. Pars merakla veş ğ

dikkatle dinliyordu. Birden atılarak:

- “Sa yana ında göze çarpar bir ben var mıydı”ğ ğ diye sordu.

Börü hayretle onun yüzüne bakarak:

- “Vardı. Sen nerden biliyorsun” diye cevap verdi.

Pars sustu. Seksen yıl ya amı olmanın verdi i bir ihtiyarlıkla sözü ba ka yere çevirdi:ş ş ğ ş

- “Vaktiyle, Ötüken’de böyle bir kadın tanıyordum” dedi. Sonra merakını

yenemiyerek:

- “Bu kadının adını hatırlıyor musun? Diye sordu. Börü:

- “Hayır” dedi, “adını bilmiyorduk. Hepimiz ona yalnız ana derdik”

sustular. Yüzba ı, bu soru turmanın niçin yapıldı ını anlamamı tı. O imdiş ş ğ ş ş

Urungu’nun anasını dü ünüyordu. At çatlatırcasına, uzaklardan getirdi i kımızı onaş ğ

yeti tiremedi i için duydu u acı yeniden içinde dü ümlenmi ti. O günü unutamazdı.ş ğ ğ ğ ş

Bir parçacık daha önce gelse ona kımızı içirebilecekti. Bu aklına geldikçe hep bir

tuhaf olur, yüre i sıkılırdı. Yine öyle oluyordu. Pars farkına vararak sordu:ğ

- Acı eyler konu tu umuz için gönlün mü bunaldı yüzba ı?ş ş ğ ş

Page 105: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Börü o uzun ko uyu ve Urungu’nun anasının ölümünü anlattı.ş

Yola çıktıkları ancak on altıncı günü Dokuz O uzlar’a vardılar. Durmaksızın izğ

bırakmadan yer de i tiren bu obayı bulmak epey güç olmu tu. Oba yenidenğ ş ş

büyümü , dört yüz çadırı geçmi ti.ş ş

lteri Ka an’ın elçileri obaya yerle tiler ve Yüzba ı Kadır Ba a ile konu ularakİ ş ğ ş ş ğ ş ertesi

gün Ay Hanım’ın huzuruna çıkarılmasını kararla tırdılar.ş

Pars, yanındakilere kısa bir talimat verdi. Bu talimatlar gere ince önce kendisi sözğ

söyliyerek, sonra be er top ipek tutarak geride duran Ersegün Be le Urunguş ğ

arma anlarını sunacaklardı. Kendisinden sonra Börü Be söz söyliyecek ve altınğ ğ

kakmalı bıça ı kendisine sunacaktı. Urungu ile Ersegün hiç ummadıkları bu yumu tanğ ş

ürkmü ler, fakat buyruk aldıkları için kar ı gelememi lerdi.ş ş ş

Urungu’nun içi ürperiyordu. Onun ı ıklı bakı larını görecek, Tanrı ezgisine benziyenş ş

sesini i itecekti. Fakat kendisini okla yere deviren bir ya ı ile, evlenme teklifiniş ğ

“karabudundansın” diye reddeden bir sevgili ile kar ıla acaktı. çinde durulmu gibiş ş İ ş

olan kasırga yine canlanacak, küllenmi sandı ı kıvılcım yalazlanacak, gönül a rılarış ğ ğ

yeniden ba lıyacaktı. Hayır, hayır, Urungu biraz yanılıyordu. Bütün bunlar olacakş

de ildi. Olma aba lamı tı bile… te andası bilmeden ona kötülük etmi , Binba ı Parsğ ğ ş ş İş ş ş

bu kötülükte daha ileri varmı tı.ş

Ersegün ise daha a kındı. Çünkü onun geride denemelerle geçen ve güç durumlardaş ş

ki iye en isabetli kararı verdiren ya anmı dirli i yoktu. Kız sevmenin ne oldu unuş ş ş ğ ğ

bile adamakıllı bilmiyordu. Ne yapıp edece ini, ne söyliyece ini, niçin geldi iniğ ğ ğ

bilmiyordu. Hiçbir ey bilmiyordu. Yalnızi dirli inde ilk deneme olmakla beraber Ayş ğ

Hanım’a gönül vermi oldu unu, bu gönül vermenin hem tatlı, hem de acı bir eyş ğ ş

oldu unu biliyordu. Bir de yarası vardı: Ay Hanım’a yenilmi ti.ğ ş

Pars buyrukları verirken ilk defa Urungu ile yüz yüze gelmi ve ona çok dikaktleş

Page 106: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

bakmı tı. Tıpkı Kür ad’a benziyordu. Duru unda, söyleyi inde Gök Türk be leriniş Ş ş ş ğ

andıran bir ey vardı. Sonra bir onba ı kılı ı içinde iki nesnesi iddetle gözeş ş ğ ş

çarpıyordu: Börkü ve bıça ı…ğ

Bu börk bir ka an börküne, bıçak ka an bıça ına benziyordu. Birden Pars’ın gözleriğ ğ ğ

bıça a takıldı ve beyninden bir ı ık geçti: Evet bu bıçak Kür ad’ın bıça ı idi ve onağ ş Ş ğ

da Bumun Ka an’dan gelmi ti. Bütün eski Ötükenliler gibi Pars da bu bıça ı tanır,ğ ş ğ

hatta onun üstündeki tılsımlı yazının güne do arken yahut batarken göründü ünüş ğ ğ

de bilirdi.

O gece elçi heyetinde ilk nöbeti alan Urungu hiçbir arkada ını uyandırmadan sabahaş

kadar nöbet tuttu ve Ay Hanım’ı dü ünerek kendinden uzakla tı.ş ş

Pars’ın ve Ersegün’ün uykuları da rahat de ildi. kide bir uyanıyorlar, ba ka ba kağ İ ş ş

sebeplerle aynı sonucun tesirinde kalarak, yataklarında dönüyorlardı.

***

Ay Hanım, elçileri büyük törenle kabul etti. Dokuz O uz çerileri imdi çok iyiğ ş

giyimli ve pusatlı idiler. Binba ı Pars, lteri Ka an’dan aldı ı buyru u yerine getirdi.ş İ ş ğ ğ ğ

- Ay Hanım! Ka anım gönderdi in arma anlara kıvandı. Ana yönündenğ ğ ğ

aranızda akrabalık oldu u için Ötüken’e daha yakın bir yerde oturmanığ

buyuruyor. Durmaksızın yer de i tirip gizlenmeni istemiyor. Çünkü Dokuzğ ş

O uz budununu kendi budunumdur diyor.ğ

Ay Hanım kıpırdamadan bu sözleri dinliyordu. Pars ardında duran Ersegün’le

Urungu’yu göstererek:

- “Ka anım sana on top Çin ipeklisini arma an olarak gönderdi” dedi.ğ ğ

pekleri tutan iki ki i, birbirini bilmeden Ay Hanım’a gönül vermi olan iki Gök Türk,İ ş ş

birkaç adım atarak yere diz vurdular ve Ay Hanım’ın i areti üzerine Dokuz O uzş ğ

çerilerinden iki ki i ipeklileri alıncaya kadar öylece beklediler.ş

Page 107: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Ka an kızının ı ıklı ve keskin bakı ları, kendisini seven, bu iri çocuk, biri geçkin ikiğ ş ş

erke in üzerinde bir an takıldı. Gözlerini gözlerine dikerek gönüllerini okuduktanğ

sonra bir buyrukla ikisini de kaldırdı.

Kocamı Binba ı Pars bu üçünün arasında neler geçti ine dair hiçbir ey bilmiyordu.ş ş ğ ş

Fakat I bara Han’ın bu en akıllı onba ısı, hayat denemelerinin olgunla tırıp pi irdi iş ş ş ş ğ

bu uslu Gök Türk be i birtakımğ eyler sezinlemekten de geri kalmadı.ş

imdi Yüzba ı Börü konu uyordu:Ş ş ş

- Ay Hanım! lteri Ka an’ın buyru u gere ince Dokuz O uz çadırlarınıİ ş ğ ğ ğ ğ

saydım Dört yüz sekiz çadırsınız Ka anım vergi olarak çadır ba ına birer at veğ ş

sı ırla iki er koyun göndermeni buyruk etti. Güzden önce bu vergi gelmezseğ ş

Gök Türk ordusunu üzerinize gelecektir.

Pars konu urken kıpırdamadan dinliyen Dokuz O uz be leri, Börü’nün son sözleriş ğ ğ

üzerine birbirlerine bakı tılar. Yüzba ı Kadır Ba a ise kıpkırmızı oldu ve gözlerindeş ş ğ

im ekler çaktı.ş ş

Börü Be hiç oralı de ildi. Sözüne devam etti:ğ ğ

- Ka anım sana arma an olarak bu altın kakmalı bıça ı yolladı.ğ ğ ğ

lerliyerek yere diz vurdu ve Kadır Ba a’nın aldı ı bıçak Ay Hanım’ın eline geçtiktenİ ğ ğ

sonra ota da derin bir sessizlik oldu. Bu sessizlik arasında Gök Türklerle Dokuzğ

O uzlar birbirlerine çok mânâlığ bir ekilde bakı tılar. Bu bakı ma biraz fazla sürseş ş ş

kılıç çeki meye varabilirdi. Ay Hanım’ın söze ba laması tehlikeyi önledi:ş ş

- lteri Ka an’ı ben de ka an olarak tanımı , bunu birkaç defa kendisineİ ş ğ ğ ş

bildirmi tim. Akrabalı ımız da beni ona ba lıyor. Dokuz O uzla Gök Türk birş ğ ğ ğ

a acın iki dalıdır. Gök ve yer karı tı ı zaman aramızda sava olmu tu. imdiğ ş ğ ş ş Ş

gökte ve yerde karga alık yok. Yüce Ka an’ın bütün buyrukları yerineş ğ

gelecektir. Bunu birinci elçi Pars Be ’le yarın konu aca ım. imdilikğ ş ğ Ş

Page 108: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

çadırlarınızda dinlenin ve obamızda diledi iniz gibi gezin…ğ

Gök Türkler diz vurarak ota dan ayrıldılar.ğ- XX -

URUNGU’NUN BIÇA IĞ

Pars, ak ama do ru Urungu’yu ça ırtarak konu ma a ba ladı. lk önceş ğ ğ ş ğ ş İ

elçilik i leri üzerine söz ediyordu. Sonra yava yava konusu de i ti; Urungu’ya neş ş ş ğ ş

zaman onba ı oldu unu sordu.ş ğ

Söz buraya gelince Pars kendisinin ilk onba ı oldu u zamanış ğ anlattı ve o zamanki

Ötüken’den bahsederek birdenbire;

- “Urungu! Belki tanırım, baban kimdi” diye sordu.

Onba ının yüzü bir tipi gibi karı tı. Pars’la gözgöze geldiler:ş ş

- “Ben babamı hiç tanımadım binba ı” diye cevap verdi.ş- Adını da mı bilmiyorsun?

- Hayır!

Bu hayır pek tok, yırtıcı bir sesle söylenmi ti. Pars, yüzünde hiçbir de i iklik olmadanş ğ ş

Urungu’ya bakıyor, onun bakı larından ve sözlerinden mânâ çıkarma a u ra ıyor,ş ğ ğ ş

onba ının yüzündeki karı ıklı a, sesindeki hırçınlı a aldırmıyordu:ş ş ğ ğ

- Ananı tanıdın, de il mi?ğ- Beni o büyüttü.

- O da babanın kim oldu u söylemedi mi?ğ- Söyledi.

- Kimmi ?ş- Ben küçükken ölmü bir sava çı...ş ş

Pars, bir anlık tereddütten sonra bir soru daha sordu:

Page 109: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- Ananın adı neydi?

Urungu önüne baktı. Sonra tuhaf bir a kınlıkla ba ını kaldırarak:ş ş ş

- “Bunu sormak hiç aklıma gelmedi binba ı” diye cevap verdi.ş- Oldu i te... Ondan ba ka kimsem yoktu. Beni sıkıntılar içinde o büyüttü. Banaş ş

her eyi o ö retti. Benim için o ancak anaydı. Ana olduktan sonra da adının de eriş ğ ğ

yoktu. Bu yüzden adını sormak aklıma gelmedi.

Urungu daha bazı eyler söyliyecekti. Fakat tam bu sırada, gözleri batmakta olanş

güne e çevrilen Binba ı Pars bir ey hatırlamı gibi:ş ş ş ş

- “ u bıça ını versene” dedi ve Urungu’nun uzattı ı bıça ı alarak bir yüzünüŞ ğ ğ ğ

güne in son ı ıklarına do ru çevirdi. Sapın dibinde bir damga görünüyordu.ş ş ğ

Bıça ın öteki yüzüne baktı. Burada da yine sapın dibinde “Bumun Ka an”ğ ğ

kelimeleri yazıyordu.

Pars aldanmamı tı: Urungu’nun belindeki bıçak Kür ad’ın bıça ı idi.ş Ş ğ

***

Dokuz O uzlar arasında en hatırı sayılan be , Yüzba ı Kadır Ba a idi. Gökğ ğ ş ğ

Türk elçilerini gözaltında bulunduran da oydu. En açıkgöz erlerden üç ki iye Pars’ı,ş

Börü’yü ve Urungu’yu gözetlemesi için buyruk vermi ti. Kendisi ise hepsini birdenş

gözaltında tutuyordu. Gök Türkler’in yeniden çeri yürütecekleri hakkındaki haberden

sonra çeri yerine elçi gelmesi onu ku kulandırmı tı. Gök Türkler’in, Dokuz O uzlar’ış ş ğ

elçi ile oyalayıp alt etmelerinden korkuyordu. Bu yüzden bir onba ıyı da on eri ileş

birlikte güneye, Gök Türkler’e kar ı karakolluk etme e göndermi ti.ş ğ ş

Ak amlayın Pars ile Urungu’nun gizlice konu malarını Kadır Ba a’nın gözündenş ş ğ

kaçmamı tı. Geceleyin, nöbet tutan erlerden birinin yanına gelerek elçilerin çadırlarınış

gözetleme e ba ladı. Bu i e o kadar ehemmiyet veriyordu ki uyku bastırmasın diyeğ ş ş

yemek yememi ve parma ını kesip kanatarak üzerine tuz bastırmı tı.ş ğ ş

Page 110: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Herkes yatıp uyuduktan ve ortada nöbetçilerden ba ka kimse kalamdıktan sonraş

Kadır Ba a elçilerin çadırlarından birisinin çıktı ını ve birinci elçi Pars’ın çadırınağ ğ

girdi ini gördü. Gürültü etmeden hemen o yana do ru ilerledi ve çadırın en gölgeliğ ğ

tarafına gelerek yere uzanıp kula ını içeriye verdi.ğ

Yava sesle konu ulanları önce iyi i itemiyordu. Biraz sonra ya yerine alı tı ı yahutş ş ş ş ğ

içerdekiler daha yüksek sesle konu ma a ba ladı ı için söylenenleri az çok duyar gibiş ğ ş ğ

oldu ve Parsla konu anı tanıdı: Bu aralarında yarım kalmı bir kılıç dövü ü olanş ş ş

Urungu idi. Kadır Ba a, Gök Türkler’in Dokuz O uzlar aleyhindeki gizli niyetlerine aitğ ğ

bazı eyler ö renece ini umarak çadırın ete ine uzanmı tı.ş ğ ğ ğ ş

Fakat i itti i eyler büsbütün ba kasıydı. a kınlıktan gözleri açılmı tı. Gece yarısınaş ğ ş ş Ş ş ş

kadar orada kalmı , Urungu çıkıp gittikten sonra kendisi de oradan yava çaş ş

uzakla arak çadırına gelmi , fena halde acıkmı oldu u için yeme e saldırmı veş ş ş ğ ğ ş

dalgınlıkla kızarmı et diye sadak kayı ını di lemi ti.ş ş ş ş

Kadır Ba a o gece dü ünde hep Urungu ile u ra tı ve sabahı dar etti. Ay Hanım’ınğ ş ğ ş

ota ına girdi i zaman, verece i haberin onca bir de eri olup olmıyaca ınığ ğ ğ ğ ğ

kestiremiyordu. Diz vurduktan sonra:

- “Dün gece Binba ı Parsla Uurungu’nun gizli bir konu masını dinledim” diyeş ş

söze ba ladı. Ay Hanım ilgilenerek bekliyordu.ş- Pars Be Urungu’ya ne dedi biliyor musun? Urungu dedi, ben sana ananınğ

bilmedi in adını söyleyim; ananın adı Altın Tarım’dı dedi.ğ

Ay Hanım sordu:

- Buna kar ılık Urungu ne dedi?ş- “Binba ı, bunu nereden biliyorsun ve benim anamın adıyla nedenş

ilgileniyordun” dedi. O zaman Pars: “Nasıl ilgilenmem? Senin anan benim

teyzemdir” diye cevap verdi. Bu söz üzerine Urungu’nun sesi dikle ti: “Bunuş

nereden bulup çıkarıyorsun” diye sordu. Pars: “Belindeki bıçaktan çıkarıyorum ve

senin babanı tanıyorum” diye söyledi. Urungu ba ırır gibi : “Söyle bakalımğ

Page 111: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

kimmi ” deyince Pars Be bir cevap verdi ki kulaklarıma inanamadım.ş ğ

Ay hanım çok ciddile mi ti. Merakla bakan güzel gözlerinde ola anüstü bir ı ık veş ş ğ ş

bü ü vardı. Buyurucu bir sesle:ğ

- “Urungu’nun babası kimmi ” diye sordu. Kadır Ba a:ş ğ- “Kür ad’mı ” diye cevap verince bütün yüzünü tatlı bir kızıllık kapladı veŞ ş

elini belindeki bıça a atarak:ğ- “Ne diyorsun Kadır Ba a” diye haykırdı.ğ

Yüzba ı dalgın dalgın söylüyordu:ş

- Zaten onun ok atı ından, vuru masından belliydi. Onu be sanmı tık.ş ş ğ ş

Me erse be den de üstünmü . Tegin oldu unu nerden bilirdik? imdi yarım kalanğ ğ ş ğ Ş

dövü ümü daha büyük bir i tahla yaparım. Yüzba ı Kadır Ba a bir Gök Türkş ş ş ğ

teginini yendi derler.

Ay Hanım sordu:

- Ya yenilirsen?

Kadır Ba a biraz a aladı. Bu ihtimak hiç aklına gelmemi ti. Fakat onun da cevabınığ ş ş ş

bulmakta gecikmedi:

- Yenilirsem bir tegine yenildi derler.

Ay Hanım sustu. Kadır Ba a da Urungu ile yapaca ı kılıç denemesinin hülyasına daldı.ğ ğ

Ka an kızı derin derin dü ünüyordu. Neden sonra:ğ ş

- “Yüzba ı” dedi, “bana de erli bir haber getirdin. Fakat tam de il. Urungu Kürş ğ ğ

ad’ın o luŞ ğ oldu unu niçin saklıyormu ? Bunu da ö rendin mi?”ğ ş ğ- Hayır Ay Hanım! Buna dair birkaç söz geçti ama ben Urungu’nun tegin

oldu unu ö renince o kadar a ırdım ve sevindim ki artık gerisini i itemedim.ğ ğ ş ş ş

ittiklerimi de anlıyamadım.İş

Page 112: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- Urungu’nun belindeki bıçak için de bir ey ö renebildin mi?ş ğ- Ö rendim! Bu bıçak Gök Türkler’in ilk ka anı Bumun Ka an’dan kalma tılsınlığ ğ ğ

bir bıçakmı . Bir yüzünde Bumun Ka an’ın damgası, öbür yüzünde de adı kazılış ğ

imi . Fakat bu yazı ile damga ancak güne in do du u ve battı ı sıradaş ş ğ ğ ğ

görülürmü . Bir de Gök Türkler’in anı ne kadar artarsa bıçaktaki yazı o kadar iyiş ş

görünürmü .ş- Peki! Bugün Pars Be ’i güne in batmasına bir kargı boyu kala ota ağ ş ğ

getirecek, daha önce de benden gereken buyrukları alacaksın!...

***

Ak amaş do ru Ay Hanım tertibatını almı ve Kadır Ba a’ya birtakım buyruklarğ ş ğ

vermi ti. Pars Be ’i huzuruna aldı ı zaman ota ın kapısı ve perdeleri açılmı , içeriyeş ğ ğ ğ ş

bol ı ık dolmu tu. Ay Hanım çok kısa konu tu ve lteri Ka an’ın bütün buyruklarınış ş ş İ ş ğ

kabul etti ini bildirip Pars’a arma an olarak güzel bir yay verdi.ğ ğ

Pars gidince Börü Be ’i getirtti. Onunla da çok kısa konu tu. Güzden önce istenilenğ ş

vergileri yollıyaca ını, yalnız koyunları az oldu u için çadır ba ına iki koyunğ ğ ş

çıkmadı ını, fakat güze kadar bunu da elde edip gönderece ini bildirdi. Börü Be ’eğ ğ ğ

de arma an olarak bir bıçak verdi.ğ

Börü’den sonra Deli Ersegün’ü ça ırttı. Gönül alıcı birkaç sözden sonra gümü tokalığ ş

bir kemer arma an etti.ğ

Güne batmak üzere iken Urungu’yu huzuruna aldı. Derin derin bakı tılar. Ayş ş

Hanım’ın Börü ile, Ersegün ile konu ma a hiç de niyeti yoktu. O sırf Urungu’yuş ğ

ça ırmak, onunla konu mak için böyle hareket etmi ti. Durup dururken Urungu’yuğ ş ş

ça ırması dikkati çeker diye böyle davranmı tı. Urungu’yu getirmekteki ba lıcağ ş ş

maksadı onun bıça ını görmekti.ğ

Ay Hanım, kar ısında dimdik duran onba ıyı süzüyordu. Ba ında kendisinin vermiş ş ş ş oldu u börk vardı. Giyimi artık yoksul de ildi. lteri Ka an Gök Türkleri zenginğ ğ İ ş ğ

etmi ti. Urungu’nun yüzünde hayatın ve kılıçların açtı ı çizgiler ona ba ka bir mânâş ğ ş

veriyordu. Gönülleri okuyan Ay Hanım ba ka hiçbir ey bilmese bile onun büyükş ş

Page 113: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

ızdıraplar çekmi oldu unu yine anlıyabilirdi. Urungu’nun yüre ini titreten sesiyleş ğ ğ

konu ma a ba ladı:ş ğ ş

- Onba ı Urungu! Sava ta ya ı olanlar barı ta arkada lık edebilir. lk önceş ş ğ ş ş İ

adamlarımla ya ılık etmi tin. Sonra benimle yolda oldun. Daha sonra sava çıktı.ğ ş ş ş

Sen beni tutsak etmek istedin. Ben seni öldürmek istedim. kimizin de iste iniİ ğ

Tanrı yerine getirmedi. imdi dost olarak kar ı kar ıya bulunuyoruz. Belki bu sonŞ ş ş

görü memizdir. Onun için sana bir arma an vermek ve senden bir ey ö renmekş ğ ş ğ

istiyorum.

Urungu yere diz vurarak:

- “Ay Hanım! Arma anın olan börkü ba ımda ta ıyorum” dedi.ğ ş ş

Ka an kızının ı ıl ı ıl yanan bü ülü gözleri batmakta olan güne e çevrildi. Zamanıydı:ğ ş ş ğ ş

- “Onba ı Urungu! Belindeki bıça ı biraz verir misin” dediş ğ

urungu bir lâhza hayretle onun yüzüne baktı. Dün gece Binba ı Pars’la konu tuktanş ş

sonra her eyden ku kulanır olmu tu. Fakat Ay Hanım’ın buyru unu yapmamakş ş ş ğ

elinde de ildi. Bıça ını kınından sıyırarak uzattı.ğ ğ

Güne batıyordu. Son kızıllıkları ka an kızının yüzüne vuruyor ve onu gökten inmi ,ş ğ ş

ı ıktan do mu bir Tanrı kızına benzetiyordu. Urungu, onun elindeki bıça ı güne eş ğ ş ğ ş

çevirip dikkatlice baktı ını görünce her eyi bildi ini anladı ve kıpkırmızı oldu.ğ ş ğ

imdi Ay Hanım gözlerini dikmi , Gök Türk onba ısına bakıyor, Kür ad’ın o lu onunŞ ş ş Ş ğ

bakı larına kar ı koymak istiyor, direniyor, fakat gücünün kesildi ini duyuyordu.ş ş ğ

Bakı malarla yapılan bu sava uzun sürmedi. Urungu’nun ba ını e mesiyle son buldu.ş ş ş ğ

Ka an kızı bıça ı geri verirken:ğ ğ

- “Kür ad’ın o lu! Bunu niçin sakladın” diye sordu.Ş ğ

Page 114: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Urungu, gö süne ok yemi bir insan gibi ba tan a a ı sarsıldı. Susuyordu. Ötekiğ ş ş ş ğ

yeniden sordu:

- Ça ıtlar kendini saklar. Sen en yi it, en do ru bahadırlardan birisin. Söyle:ş ğ ğ

Bunu niçin sakladın?

Ay Hanım’ın sesi artık buyruk veriyordu. Urungu’nun gönlü bir kasırgaya tutulmuş gibiydi. Sevdi i kız kendisinin bir tegin oldu unu ö rendi diye seviniyor, anasınınğ ğ ğ

dile i bozuldu diye dü ünüyor, Ay Hanım bunları nasıl anladı diye a ıyordu. Ka anğ ş ş ş ğ

kızı imdi bir pars gibiydi. Buyruk vererek yalvarıyor, yalvararak buyruk veriyordu:ş

- Söyle, Gök Türk tegini! Anlat, Urungu ad! Bunu niçin sakladın?Ş

Urungu yere diz vurarak cevap verdi:

- Anamın iste i yerine gelsin diye sakladım Ay Hanım! Ona söz vermi tim.ğ ş

- XXI -

VU KATUN’UN GÖZDESİ

Çin mparatoriçesi Vu, korkunç akınlarla Çin’i titreten lteri Ka an’ı yokİ İ ş ğ

etme e karar vermi ti. Böyle bir ba arı kazanırsa hile ile geçti i Çin tahtındakiğ ş ş ğ

mevkiini sa lamla tıraca ını umuyordu. Türkeli’ne gönderdi i ça ıtların raporları ümitğ ş ğ ğ ş

verecek bilgilerle doluydu: lteri Ka an, ba e dirdi i boyların çerileri de dahil olmakİ ş ğ ş ğ ğ

üzere 20.000 ki i çıkarabiliyordu. Vu Katun memnundu. Çünkü kendisi 200.000 ki ilikş ş

bir ordu hazırlayack, bu on kat üstün çeriyle Gök Türkler’i ortadan kaldıracaktı. Aynı

zamanda, bu ordunun ba ına gözdesi “Hoay-i”yi geçirecek zaferin erefini onaş ş

sa lıyacak, böylelikle bir ta la iki ku vurmu olacaktı.ğ ş ş ş

Hoay-i, Buda rahipli inden gelme idi. ki yüz bin ki ilik bir orduyu de il, iki yüz atlıyığ İ ş ğ

bile yürütebilecek kabiliyeti yoktu. Sarayda caka yapmaktan, kumandanlar ve nazırlarla

devlet i lerini konu maktan ba ka bir ey bilmezdi Vu Katunla aralarında vaktiyle birş ş ş ş

gönül i i geçmi oldu u sarayda dedikodu halinde söyleniyordu. imdi ihtiyar birş ş ğ Ş

kadın olan imparatoriçe, gençli inde dillere destan olan bir güzeldi. ımarttı ı Hoay-iğ Ş ğ

Page 115: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

ise sarayda ciddi adamlar tarafından soysuz bir züppe sayılan beceriksiz bir gözdeydi.

Fakat ba kumandanlık kendisine verilince gururu artmı , hazırladı ı büyük tasarılarş ş ğ

hakkında izahat verme e kalkı mı tı.ğ ş ş

Birkaç gün içinde bütün ba kent halkı Türkeli’ne sefer yapılaca ını ö renmi ti. Zatenş ğ ğ ş

yeniden çeri toplanması,azık yı ılması, ba ka ehirlerden binlerce çerinin ba kenteğ ş ş ş

gelme e ba laması da gözden kaçmıyordu.ğ ş

Hoay-i, ba kumandanlı ı aldı ının onuncu gününde, i lerin yolunda gitti ini görerekş ğ ğ ş ğ

keyifli bir halde kona ına dönmü tü. leriki zaferlerin erefine o gece konakta birğ ş İ ş

ölen verecekti. Büyük havuzlu bahçede yemek yenecek, içki içilecekti. Dört yaver,ş

aldıkları buyrukları yerine getirmek için öteye beriye se irtip duruyorlardı.ğ

Yaverlerden en küçük rütbelisi olan Yin- ao herkesten çok çalı ıyor, fakat aldı ış ş ğ

tertibat, u aklara bazan çok garip ve anla ılmaz geliyordu. Bununla beraber onunş ş

somurtkan yüzünü görmemek, azarlarını i itmemek, hatta pataklanmamak için bütünş

buyruklarını anide yerine getiriyorlardı. Yaver, bilhassa arabın en keskinini bolş

miktarda hazırlatmı , sonra da birdenbire ortadan kaybolmu tu.ş ş

ölene elli ki i gelmi ti. Renkli fenerlerle süslenen bahçede, çalgıcıların ezgileriŞ ş ş

arasında yeme e ba landı. Aralarında nazırlar ve kumandanlar da bulunan konuklar,ğ ş

u akların bol bol getirdi i yemekleri yiyorlar, keskin sücü ile keyifleniyorlar, güzelş ğ

yemi lerle içlerini serinletiyorlardı.ş

Küçük rütbeli yaver Yin- ao yeniden peyda olduktan sonra öteki yaverler de yiyipş

içme e koyulmu lar, ölenin düzenlenmesi ve yürütülmesi i ini ona bırakmı lardı.ğ ş ş ş ş

Yin- ao hiç içmiyor, fırdolayı oradan oraya ko uyor, konukları ve Hoay-i’yi bir lâhzaş ş

bile gözden uzak bulunduruyordu.

Gece yarısına do ru kafalar iyice dumanlanmı tı. Ba kumandan zevzekli i ele almı ,ğ ş ş ğ ş

her eyi söylüyor, Türkeli’ne hangi yollardan yürüyü yapılaca ını anlatıyor, dahaş ş ğ

imdiden, ileriki zaferin sevinciyle kendinden geçiyordu.ş

Page 116: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Bir aralık yaverlerden birini ça ırarak ona gizlice bir eyler söyledi. Bu kısa ve gizliğ ş

konu ma ile konu mayı yapan yaverin hemen ortadan kaybolması Yin- ao’nunş ş ş

gözünden kaçmamı tı. ölen yerinden uzakla arak beride hiçbir i yapmadan duranş Ş ş ş

bir u a ı ça ırdı. Gizlice birkaç ey söyledikten sonra çabucak yine ölene geldi.ş ğ ğ ş ş

Ondan buyru u almı olan u ak karanlıkta gizlice öteki yaveri takip ediyor, bu i iğ ş ş ş

yaparken çevreyi de dikkatle kolluyordu.

Yin- ao’nun bir ey bekledi i, bir fırsat gözledi i bütün hareketlerinden belliydi. Fakatş ş ğ ğ

tela lı de ildi. U aklara çok az içki içmelerini buyruk vermi ti. Onlarda kendisindenş ğ ş ş

korktukları için buyru un dı ına çıkmıyorlardı. Yaver, u akların bu haline acımığ ş ş ş gibiydi. Birer çanak daha içmelerine izin verirken somurtkan yüzü biraz gülümsemi ,ş

u aklar sevinç içinde kalmı tı. Yin- ao ise içkiyi içmeden önce hepsini konuklara içkiş ş ş

ve yemek da ıtma a göndermi , u ak odasının bo kalmasından faydalanarakğ ğ ş ş ş

bazılarının çana ına beyaz tozdan birer parça serpmi ve araplarını koyma ağ ş ş ğ

ba lamı tı. Birer iki er odaya dönen u aklar, Yaver Yin- ao’nun kendi çanaklarınaş ş ş ş ş

sücü doldurmakta oldu unu görünce a ırıp afallamı lar, bu sert ve aksi adamın nasılğ ş ş ş

olup da böyle bir tenezzülde bulundu unu anlıyamamı lardı.ğ ş

Yaverin doldurdu u çanakları içen u aklardan bazıları bir zaman sonra dayanılmaz birğ ş

uykunun baskısı altında birer kıyı buca a kıvrılarak sızdılar. Bunlar, araplarına beyazğ ş

toz katılan u aklardı.ş

Yin- ao, böylelikle ortada çalı an u akların sayısını azaltınca ba kumandanı veş ş ş ş

konukları a ırlamak hususundağ kendini onların yerine koydu ve böylece çanaklara

arap doldurmak imkânını elde etti.ş

Vakit gece yarısını geçtikten biraz sonra di er iki yaver, Hoay-i ve konuklar arasındakiğ

subaylardan bazıları da aynı ekilde sızdılar. O zaman yaver yapmacık bir tela la birş ş

iki u ak ça ırarak ba kumandanı yatak odasına kadar götürdü ve onu rahat birş ğ ş

ekilde yata ına yatırmak bahanesiyle ötesini berisini karı tırdı. Belindeki kemerdenş ğ ş

çıkan mührü alarak büyük bir so ukkanlılıkla odadan çıktı. Emin adımlarlağ

ba kumandanın divan odasına girdi. Telâ sızca yaktı ı bir mumun ı ı ı altında birş ş ğ ş ğ

kâ ıda Çince bir eyler yazdıktan sonra altına balmumuyla ba kumandan mührünüğ ş ş

bastı. Sonra yine sessizce mumu söndürerek yatak odasına gelip mührü kemere

Page 117: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

koydu. Bahçeye inip konukların ayakta kalmı olanlarını a ırlamakla devam etti.ş ğ

Sabah olurken ayakta kalmı olan davetlileri yanlarına ko tu u u aklarla ve atlarlaş ş ğ ş

evlerine gönderdi.

Bütün konaktakiler arasında hiç içki içmiyen yalnız kendisi oldu u için dipdiriydi.ğ

Yorgunlu un ve içkinin tesiriyle herkes uykuya dalarkenğ Yin- ao atına atlıyarakş

ba kentin sokaklarından dörtnala geçti. ehrin dı mahallerinden birinde küçük birş Ş ş

evin kapısı önünde durdu. Çinlilerde hiç görülmeyen çevik bir davranı la atındanş

atladı. Evin kapısını üç defa üçer vuru la gümletti. Açılan kapının önünde orta ya lı veş ş

yoksul giyimli bir Türk belirdi. Çin kumandanın yaverine Türkçe olarak:

- “Seni bekliyordum Karabuka” diye hitap etti.

Çin ba kumandanının kona ında dördüncü yaver olan Yin- ao gerçekte Bilgeş ğ ş

Tonyukuk’un oraya sokmu oldu u Karabuka adlı bir Türk ça ıtından ba ka kimseş ğ ş ş

de ildi. Kaç günden beri topladı ı bilgiyi bu gece elde ettikleriyle büsbütünğ ğ

geni letmi ve iki yüz bin ki ilik Çin ordusunun Gök Türk ülkesine kaç koldan, hangiş ş ş

yollardan ve hangi kumandanların buyru unda saldıraca ını bütün incelikleri ileğ ğ

ö renmi ti. Bu bilgiyi Bilge Tonyukuk’a ula tıracak olan arkada ı imdi geldi i evdeğ ş ş ş ş ğ

kılık de i tirmi bir yüzba ıydı. Karabuka, Çin kumandanının mührüyle mühürlenmiğ ş ş ş ş olan buyrultuyu da ona göstererek fikrini sordu. ki yüz bin ki ilik Çin ordusununİ ş

istenilen zamanda toplanmaması için bu ordunun en büyük kolordusuna kumanda

edecek olan Çinli ba bu a sahte bir buyrultu yazılmı ve bunda toplantı zamanı onş ğ ş

be gün geç gösterilmi ti.ş ş

Karabuka daha fazla bir ey yapamıyaca ını, yaparsa üzerine üphe çekece iniş ğ ş ğ

arkada ına anlattı. Arkada ı hareketlerini tasvip etti ve Bilge Tonyukuk’tan gelen yeniş ş

bir buyru u ona bildirdikten sonra Karabuka yıldırım hızıyla kona a döndü.ğ ğ

Öteki de bu sıra çok hızlı ko an gösteri siz bir Türk atına binmi oldu u ve belindeş ş ş ğ

bir yayla sadak asılı bulundu u halde doludizgin Ötüken’e do ru uçuruyordu.ğ ğ

Karabuka kona a döndü ü zaman sahte gururunu yine takınmı ve yeniden Yaverğ ğ ş

Page 118: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Yin- ao olmu tu. Kona ın içinde hızlı adımlarla yürürken birisinin uzaktan kendisineş ş ğ

gizli bir i aret yaptı ını gördü. Bu, ölen sırasında ba kumandandan aldı ı gizli birş ğ ş ş ğ

buyruk üzerine bilinmedik bir yere do ru giden öteki yaverin arkasına saldı ı u aktığ ğ ş

ve gerçekte o da Bilge Tonyukuk’un gönderdi i Türk ça ıtlarından birisiydi. kisiğ ş İ

gizlice kona ın bir kö esine çekildiler ve gizlice konu tular. Karabuka sordu:ğ ş ş

- Ne yaptın?

Beriki Türkçe cevap verdi:

- En tenha yerde ba ınaş bir tokmak vurup geberttim. Sonra elbiselerini çıkarıp

aldım ve kendisini bir kuyuya attım. Üzerinden hiçbiri yazı çıkmadı.

Karabuka, ba kumandanın sahte bir buyru unu çıkardı:ş ğ

- “Hemen yaver elbiselerini giyip bu buyrultuyu yazıldı ı yere götürecek,ğ

böylelikle üzerimize çullanacak iki yüz bin ki inin altmı bini on be geciktirmiş ş ş ş olacaksın” dedi.

Buyrultuya bir göz atan ça ıt belli belirsiz gülümsiyerek:ş

“Peki” dedi ve oradan uzakla tı.ş

Bütün bu i ler olup bittikten sonra Yin- ao kesesindeki beyaz tozdan bir çana a birazş ş ğ

koyarak üzerine arap doldurdu ve bir diki te içtikten sonra bir odada sızmı ötekiş ş ş

yaverin yanında yere uzanarak kısa bir zamanda çok derin bir uykuya daldı.

- XXII -

Ç N BA KUMANDANIİ Ş

Çin ba kumandanı Hoay-i öfkesinden köpürüyordu. Çadırın içindeş

söylenerek dola ıyor, üç yaver ta sessizli i ile ayakta bekliyordu. Karargâhını kuralı üçş ş ğ

gün oldu u halde ordusu yı ınak yapmamı tı. Halbuki verdi i buyruklar gere inceğ ğ ş ğ ğ

bütün kolorduların kendisinden bir gün önce orada bulunması lâzımdı. ki yüz binİ

Page 119: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

ki ilik ordunun yarısı bile toplanmamı tı. Otuz bin ki ilik bir kolordunun kumandanış ş ş

muhtelif sebeplerden dolayı birkaç gün gecikece ini bildirmi ti. Fakat altmı bin ki ilikğ ş ş ş

en büyük kolordunun kumandanından hiçbir haber gelmemi ti. Bu kolorduş

kumandanının idamı icap ediyordu.

Hoay-i’in canını sıkan sebep bu de ildi. Bir kere Gök Türkler’e baskın yapmak ihtimaliğ

suya dü üyordu. Bir iki gün sonra onlar Çin duvarının dı ında bu kadar büyük birş ş

ordunun toplanmı oldu unu nasıl olsa ö renirler, ona göre tedbir alırlardı. Sonra Vuş ğ ğ

Katun’un gözünden dü ecekti. O kadar ünlü Çin kumandanları dururken ba bu lu uş ş ğ ğ

kendisine vererek büyük bir iyilikte bulunan katun, bu ba arısızlıktan sonra onuş

tutamazdı.

Bundan ba ka en güvendi i ba yaverin ortadan kaybolmasına a ıyor, içine tuhafş ğ ş ş ş

tuhaf eyler do uyordu. nsan seçmekle bu kadar aldandı ını hiç hatırlamıyordu. inş ğ İ ğ İş

en kötü tarafı ise ne yapmak gerekti i hakkında karar veremeyi i idi. Böyle birğ ş

dü ünce karga alı ı içinde iken yaverlerinden yardım umarak üçüne birden sordu:ş ş ğ

- Siz ne dersiniz? Ne yapmalı?

kinci ve üçüncü yaverler bir ey söylemiyerek önlerine baktılar. Dördündü yaver Yin-İ şao saygı ile e ilerek:ş ğ

- “Aklıma pek korkunç bir ihtimal geliyor efendimiz; fakat söylemekten

çekiniyorum” dedi.

Ba kumandan bu sözlerden baya ı ürkmü tü. Ba ırarak konu ursa kendi içindekiş ğ ş ğ ş

korku da ılacakmı gibi bir kuruntuya kapılarak haykırdı:ğ ş

- Korkma!... Çekinme!... Söyle!...

Dördüncü yaver bir adım ilerledi:

- Efendimiz! Biz galiba büyük bir ihanete u radık.ğ

Page 120: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Ba kumandan, yürümekte oldu uş ğ çadırda zınk diye durdu ve sıçrayarak ba ırdı:ğ

- Ne?... Ne dedin?... Nasıl ihanet?

Yaver sesini yava lattı:ş

- Bana öfke buyurmayınız efendimiz! Söyle diye buyruk verdi iniz içinğ

söylemek cesaretinde bulunuyorum.

- Evet, ben buyruk verdim, söyle... Ne duruyorsun? Söylesene....

- Efendimiz!... Ba yaverin kaybolu u ve altmı bin ki ilik kolordumuzdan haberş ş ş ş

gelmeyi i beni üphelendiriyor.ş ş- Ne demek istiyorsun? Ba yaverden mi üpheleniyorsun?ş ş- Evet efendimiz.

Öteki iki yaver bu dü ünceyi be enmediklerini belli eden sert birer hareket yaptılar.ş ğ

Fakat ba kumandan:ş

- “Zaten ben de üpheleniyordum” diyince hayretle bakı arak durdular.ş ş

Hoay-i iradesiz bir adamdı. Telkin altında kalma a çok elveri liydi. Yin- ao bunuğ ş ş

bildi i için bu fırsattan faydalanmak istiyordu:ğ

- Yarın veya öbür gün gelmesini bekledi imiz otuz bin ki ilik kolordumuzğ ş

gelince ordumuz yüz yirmi bin ki i olacak. Halbuki iyi yüz bin ki i olacaktı. Biriş ş

altmı bin, biri yirmi bin ki ilik iki kolordumuzdan haber yok. Bu seksen bin ki iyleş ş ş

birlikte ba yaverden de haber yok. Belki de onları geciktirmek için kendisi oralaraş

gitmi tir.ş- Bunu nasıl cüret edebilir?

- Bir adam lteri Ka an’ın ça ıtı olduktan sonra her eye cüret edebilir!İ ş ğ ş ş

Hoay-i bu cevap üzerine sarsıldı. Elini alnına götürerek kararsızlıkla gezdirdikten sonra

yeniden sordu:

- Peki, ne yapalım?

Page 121: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Yin- ao atıldı:ş

- Efendimiz! Buyruk verirseniz kolordu kumandanına yeniden haber salalım.

- Evet, hemen öyle yapalım.

kinci yaver itiraz etti:İ

- Fakat efendimiz, zaten üç gün kaybetmi bulunuyoruz. E er evvelceş ğ

gönderdi iniz buyruk ona ermediyse yeniden hazırlanıp gelmesi için en a a ığ ş ğ

yirmi gün ister. Bu zaman içinde de Ötüken’e yürümek için geç kalmı oluruz.ş- Neden geç kalalım?

- Türkler i i haber alırlar. Aynı zamanda mevsim de geçmi olur ve ordumuzş ş

so uktan, kardan çok adam kaybeder.ğ- Öyleyse ne yapalım?

Çadırda bu sorunun cevabı kararsız bir sessizlik halinde uzayıp giderken dı arda atş

sesleri ve gürültüler oldu. Sobra nöbetçi içeri girerek ba kumandanı selâmladıktanş

sonra bir kumandanın kendisini görmek için bekledi ini bildirdi.ğ

Bu kumandan, yarın veya öbür gün gelmesini bekledikleri otuz bin ki ilik kolordununş

kumandanıydı. Hoay-i’yi saygıyla selâmladıktan sonra onun buyru unu bekledi.ğ

Ba kumandan o kadar a kındı ki, bu ziyaretten dolayı sevinmek mi, kızmak mı lâzımş ş ş

geldi ini bile kestiremiyor, çadırın içinde hâlâ gezinip duruyordu. Nihayet aklınığ

ba ına toplayıp sordu:ş

- Çerin nerede?

- Çerim ak ama do ru burada olacak efendimiz. Ben size geç kalmamınş ğ

sebebini anlatmak üzere doludizgin buraya geldim.

- Evet! Söyle bakalım! Neden geç kaldın?

- Efendimiz! Ben kolordumla birlikte buyru unuz gere ince yola koyulmuğ ğ ş gelirken Türkler’in baskınına u rıyarak geri çekilmek zorunda kaldım ve sonra da...ğ

Page 122: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Ba kumandan onun sözünü kesti:ş

- Ne? Türkler’in baskınına mı u radın?ğ- Evet efendimiz.

- Nasıl olur? Türkler bu kadar batıya da çeri yürütebilir mi?

- Yürüttüler efendimiz. Bu ilk baskından sonra da yürüyü kolumuzuş

durmaksızın hırpaladılar.

Hoay-i âdeta korkuya kapılmı tı. Türkler nereden haber alıp da Çin’in batısındanş

toplanan çerinin yolunu kesmi lerdi? Heyecanla sordu:ş

- Çok kayıp verdin mi? Çerimin onda birini kaybettim.

- Mühim bir ey de il.ş ğ- Evet efendimiz mühim bir ey de il. Asıl mühim olan nokta u ki:ş ğ ş

Ba kumandan kötü bir sezi le onun sözünü kesti:ş ş

- Mühim olan nokta mı? Nedir o mühim olan nokta?

- Evet efendimiz, ben de onu söylemek istiyordum. Türk atlıları okla Bilge

Tonyukuk’un bir mektubunu attılar.

- Ne? Bilge Tonyukuk’un mektubu mu? Kime yazmı ?ş- Size efendimiz.

- Ver, çabuk ver bakalım. Olur i de il. Ne yazıyor?ş ğ

Kolordu kumandanı gö sünden bir ipek kuma çıkardı. Bunun üzerinde boya ile Çinceğ ş

bir mektup yazılmı tı. Hoay-i telâ la okudu:ş ş

“Ben Bilge Tonyukuk, Çin ba kumandanı Hoay-i’ye derim ki sen iyi bir kumandanş

de ilsin. Çünkü çerini aynı günde, aynı yerde toplayamıyorsun. Altmı bin ki ilikğ ş ş

kolordun senden on be gün sonra orada bulunacaktır. Bu duruma göre imdidenş ş

yenilmi sin demektir.”ş

- “Bu yere batası adam bizim iç yüzümüzü nereden biliyor” diye ba ırdı.ğ

Page 123: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Dördüncü yaver saygı ile e ildi:ğ

- “Biraz önce söylediklerimin do ru oldu u anla ılıyor efendimiz. Ça ıtlardanğ ğ ş ş

her eyi ö reniyor” dedi.ş ğ

Ba kumandan kararsızlık içinde çırpınıyordu. Yin- ao birdenbire gözüne girmi ti. Gençş ş ş

yaverin tahminlerinde büyük isabet vardı. kinci ve üçüncü yaverlere dönerek:İ

- “Siz uyuyorsunuz” diye haykırdı. Sonra dördüncü yavere baktı ve öteki ikisinin

kıskançlıktan sararmı yüzlerini görmeden:ş- “Seni ba yaver yapıyorum” diye ilâve etti.ş

Yeni ba yaver saygı ile e ildi.ş ğ

- “Bu iyili inize lâyık olma a çalı aca ım efendim” diye cevap verdi.ğ ğ ş ğ

- XXIII -

Ç N ÇA ITIİ Ş

Ba kumandan Hoay-i’nin Gök Türkler’e kar ı yüz bin ki iyle yapaca ı saldırış ş ş ğ ş bir türlü anla ılmayan sebepler yüzünden suya dü ünce Vu Katun çok üzüldü. Heleş ş

Bilge Tonyukuk’un alay etmesi onu âdeta hasta etti. Gök Türkler’e yeniden bir savaş açabilmek ve ba arıyla bitirmek için kendisine müttefikler arama a ba ladı. lk aklınaş ğ ş İ

gelen de Dokuz O uzlar oldu. Dokuz O uzlar her ne kadar Gök Türkler’e yenilmi lerğ ğ ş

ve ba e mi lerse de içten içe dü manlık güttükleri de muhakkaktı. Vu Katun önceş ğ ş ş

onları ayaklandırmayı ve Gök Türkler onlarla u ra tıkları sırada güneyden yüklenme eğ ş ğ

tasarlıyordu. Bu i olursa Hoay-i’nin de itibarı yeniden yükselecekti.ş

Çin Katunu bu tasarı üzerine Hoay-i ile uzun uzun görü üp konu tuktan sonra ondanş ş

Dokuz O uzlar’a gönderilecek adam hakkındaki fikrini sordu. Ba kumandan da hiçğ ş

dü meden ba yaver Yin- ao’yu salık verdi.ş ş ş

Vu Katun büyük bir i üzerinde oldu una inanıyordu. Ba yavere buyruklarıyla birlikteş ğ ş

Page 124: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

bir kese dolusu akça verdikten sonra onu yola çıkardı.

Yin- ao büyük Çin duvarını geçtikten sonra Karabuka olmu tu. Çin’den Türkeli’neş ş

giden bir Çin ça ıtı gibi de il, anayurda dönen bir Türk gibi hareket uyuyor, avş ğ

avlayıp kebap yapıyor, ara sıra at ko turarak gönül e lendiriyordu. ş ğ

Böyle yapa yapa bir gece vakti Ötüken’e ula tı. Kendisi isteyerek geceyi seçmi ti.ş ş

Herkese görünmeden Bilge Tonyukukla konu mak, sonra Dokuz O uzlar’a do ru yolaş ğ ğ

çıkmak istiyordu. Karabuka, Bilge Tonyukuk’a bütün bildiklerini ve aldı ı vazifeyiğ

anlattı.

Tonyukuk ona yeni buyruklar verdi. Bütün bu i ler gecenin oldukça kısa zamanındaş

görüldü. Sonra Karabuka ömründe Ötüken’i görmemi bir Çinli gibi kuzeye do ru atş ğ

saldı.

***

Karabuka böylece yol alır ve Çin’in sıkıcı duvarlarından, saçma törenlerinden

uzak bulundu u için Tanrı’ya ükrederken bir gün hiç ummadı ı anda bir u ursuzlukğ ş ğ ğ

oldu: Atı ile birlikte bir dereyi geçerken at bata a saplandı, bir iki debelendikten sonrağ

dibe çöküp bo uldu. Karabuka kendisini güçlükle kurtararak kar ı kıyıya attı. inğ ş İş

kötüsü bütün yiyecek ve akçasıyla kılıcının da atla birlikte bata a gömülmesiydi. Atsız,ğ

azıksız, akçasız olarak yay ve sada ıyla birlikte bozkırda yapayalnız kalmı tı. Halbukiğ ş

atı olsa bile Dokuz O uzlar’a ancak üç dört gün daha gittikten sonra varabilecekti.ğ

Atsız kalınca artı ne yapaca ını bilemiyordu.ğ

Karabuka öyle bir dü ündü: Ötüken yolu daha uzaktı. Yine en çıkar yol kuzeye,ş ş

Dokuz O uzlar’a yönelmekti. O da i i Tanrı’ya bırakarak öyle yaptı. Kuzeye do ruğ ş ğ

yürüme e ba ladı. ğ ş

lk günü bir iki ku avlayıp kızarttı. kinci günü av bulamadı. Yalnız so uk birİ ş İ ğ

kaynaktan kana kana içti. Üçüncü gün bir tav an vurdu ve bir ö ünde yedi. Dördüncü,ş ğ

be inci günler ne av avladı, ne de su buldu. Altıncı gün açlık ve susuzluktan dizleriş

titreyerek yürüdü. Bir geyi i okla yaraladı. Fakat geyik kaçıp kurtuldu. Yedinci gün,ğ

Page 125: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

elleri titredi i için pek yakından attı ı oku bir tav ana de diremedi. Bir a açlı a geldi.ğ ğ ş ğ ğ ğ

A açların dibine yattı. Baygın bir halde uyku ile uyanıklık arasında kalıp sızdı.ğ

Güne batıyordu. Bir ses duyar oldu. Kula ını yere koyup dinledi: Atlılar yakla ıyordu.ş ğ ş

Karabuka gelenlerin kim oldu unu bilmedi i ve kendi durumu ku kulandırıcı oldu uğ ğ ş ğ

için son gücünü toplıyarak a açlı ın en sapa yerine gelip sen sık dallarına tırmandı.ğ ğ

Yaprakların arasında iyice gizlenip bekledi.

Epey sonra on atlı gelerek a açlıkta mola verdiler ve kızarmı etlerini yeme eğ ş ğ

ba layarak Karabuka’nın da i tahını kabarttılar. Bunların konu malarına kulak verenş ş ş

ça ıt çok geçmeden Gök Türk olduklarını anladı. Zaten bu on ki i de Ay Hanım’ınş ş

yanından dönen Binba ı Pars buyru undaki Gök Türk elçilerinden ba ka kimseş ğ ş

de ildi. Gece olunca nöbete duran iki ki iden ba ka hepsi yerlere uzandılar veğ ş ş

keçelerine sarılarak uyudular.

Karabuka a açta fırsat kolluyordu. Nöbetçilerin kendisinden en uzakta oldu u birğ ğ

sırada gürültü etmeme e çalı arak a açtan a a ı kaydı. Koyu bir gölgede yereğ ş ğ ş ğ

yatarak durdu. Sonra sürüne sürüne biraz ilerledi. Yeniden durarak uzun zaman

bekledi. Kendisinden otuz kırk adım ilerde yolculardan birinin atı duruyordu.

Çevresine çabuk bir göz attı. Nöbetçinin biri elli adım uzaktaydı. Hiç telâ etmedenş

kalktı. Gayet tabii bir yürüyü le ve biraz gürültü ederek ata yakla tı. Nöbetçi onaş ş

dönerek: “Kim o” diye seslendi.

Karabuka atın yanına varmı tı. Bir sıçrayı ta üzerine yerle erek:ş ş ş

- “ öyle biraz dola aca ım” diye cevap verdi ve atı tırısa kaldırarak güneyeŞ ş ğ

do ru sürdü. Nöbetçi tam Gök Türk a zıyla verilen cevaptan ve atın güneye,ğ ğ

Ötüken’e do ru yöneltilmesinden dolayı hiçbir eyden üphelenmemi ti. O sıradağ ş ş ş

henüz uyumamı olanlar da bunu Ersegün’ün delili i sanmı lardı. Karabuka iseş ğ ş

biraz sürdükten sonra yiyecek torbasına el atmı , atı batı yönüne çevirmi , geceş ş

yarısına do ru da yeniden kuzeye dönerek Dokuz O uzlar’a do ru yol alma ağ ğ ğ ğ

ba lamı tı.ş ş

Page 126: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

***

Dokuz O uz Eli’neğ vardı ı zaman torbadaki azık bitmi , kendisi değ ş

yorgunluktan bitkin bir hale gelmi ti. Çünkü atını u ruladı ı Gök Türkler i in farkınaş ğ ğ ş

vararak ardına dü mü ler, arada uzun, yıpratıcı ve heyecanlı kovalamacalar olmu tu.ş ş ş

Karabuka bu kovalamaca da onları a ırtmak için yine yön de i tirdi inden yoluş ş ğ ş ğ

uzamı , son iki gününü aç geçirmi ti.ş ş

Dokuz O uzlar’ın arasına varınca ilk i i yiyecek istemek oldu. Kendisini Kıtaylar’danğ ş

kaçmı bir Çin tutsa ı diye tanıttı ve aralarında kalmak için izin istedi. Dokuz O uzlarş ğ ğ

bu i i Ay Hanım’a duyurdular. Ka an kızı onu ota ına ça ırarak sorguya çekti ve onunş ğ ğ ğ

yere diz vurarak selâm veri inden üphelendi. Çünkü bu diz vuru u tam Türkş ş ş

görene ince yapılmı tı. Bundan ba ka adının Yin- ao oldu unu söyleyen bu adamğ ş ş ş ğ

tam Gök Türk a zıyla güzel bir Türkçe ile konu uyor, üstelik de yüzü Çinliye de ilğ ş ğ

Türk’e benziyordu.

Ay Hanım’ın ota ında be olarak yalnızğ ğ Yüzba ı Kadır Ba a bulunuyordu. Kunış ğ

Sengün ve Tungra Sem ölmü lerdi. Dokuz O uz Eli’nde Kadır Ba a’dan ba ka beş ğ ğ ş ğ kalmamı tı.ş

Yin- ao bir aralık Ay Hanım’a çok mühim ve gizli bir ey söyliyece ini bildirdi. O daş ş ğ

ne söyliyecekse Kadır Ba a’nın yanında söylemesi gerekti i cevabını verdi. O zamanğ ğ

Yin- ao koynundan küçük bir kese çıkardı. yice dikilmi olan bu keseyi di iyle yırtarakş İ ş ş

içinden bakır levha çekti. Bunu Ay Hanım’a sunarak:

- “Çin katunu Vu Katun’dan elçi olarak geliyorum” dedi.

Levhanın üstünde Vu Katun’nun mühürü kazılmı , altına da Çince “Yin- ao elçimizdir”ş ş

kelimeleri yazılmı tı.ş

Ay Hanım, gönülleri okuyan keskin ı ıklı gözlerini Yin- ao’ya dikmi ti. Ahenkli sesiyle:ş ş ş

- “Çin katunu benden ne istiyor” diye sordu.

Page 127: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Elçi cevap verdi:

- Gök Türkler’i ortadan kaldırmak için birlikte hareket.

Ay Hanım sustu. Elçi, sözlerine devamla:

- Çin katunu iki yüz bin ki ilik bir ordu hazırladı. Gök Türkler ortadan kalktıktanş

sonra Ötüken’e Dokuz O uzlar yerle ecek ve Çin katunu size yardımına ihtiyaçğ ş

duyar yollıyacak.

- Çin ordusu Gök Türkler’i yok etme e yeter kuvvette iken bizim birkaç yüzğ

çerimizin yardımına ihtiyaç duyar mı?

Çin elçisi bu soru üzerine biraz duraksadı. Fakat bunun cevabını bulmakta da

gecikmedi:

- Dokuz O uz çerisi ne kadar az olsa yi itli i bakımından yine büyük bir de erğ ğ ğ ğ

ta ır. Gök Türkler gibi çetin bir ya ı ile sava ırken böyle yi it bir ordu ihmalş ğ ş ğ

olunamaz.

- Güzel söyledin elçi! Ama elçiler kendilerini gizliyerek gelmezler. Sen niçin

gizliyerek geldin?

- Yumu um gizli oldu u için Dokuz O uzlar’ın bile duymaması gerekti. Vuş ğ ğ

Katun öyle buyruk verdi i için gizli geldim.ğ

Ay Hanım dü ünceye dalmı tı. Elçiye bakmakta oldu u halde aklından türlü ihtimallerş ş ğ

geçiyordu. Karabuka ise ka an kızının bakı larından rahatsız oldu unu duyuyor, onunğ ş ğ

güzelli ine a maktan kendini alamıyordu.ğ ş ş

Nihayet Ay Hanım, Kadır Ba a’ya buyruk vererek her hangi bir Dokuz O uz’unğ ğ

çadırında elçinin konuk edilmesini söyledi ve : “ Seni yine ça ırtırım” diyerek onuğ

ota ından çıkardı.ğ

Sonra, aldı ı buyru u yerine getirerek tekrar kar ısına gelen Kadır Ba a’ya:ğ ğ ş ğ

- “Yüzba ı! Bu elçiyi göz altında bulundur. Galiba bir Gök Türk ça ıtı” diyerekş ş

Page 128: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

onu hayretler için içinde bıraktı.

- XXIV -

KARABUKA

Karabuka, Ay Hanım’ın kendisinden ku kulandı ını anladı ı için daha dikkatliş ğ ğ

davranma a mecburdu. imdi kendisinin iki vazifesi vardı: Ay Hanım’ı Çin’le ittifaklağ Ş

kandıracak, onun verdi i cevabı da Bilge Tonyukuk’a bildirecekti. Asıl vazifesinin buğ

ikincisi oldu unu acaba Ay Hanım anlamı mıydı?ğ ş

Karabuka, üzerindeki üpheyi da ıtmak için birkaç gün hareketsiz durdu. Kimseyleş ğ

konu muyor, pek fazla gezip tozmuyordu. Fakat akıllı ve anlayı lı oldu u için Dokuzş ş ğ

O uzlar arasındaki her eyi kavrama a çalı ıyor, onların gücünü ö renme eğ ş ğ ş ğ ğ

u ra ıyordu. Onlar imdi be yüz çadırlık bir El olmu lardı. Erleri gürbüz ve atılganğ ş ş ş ş

kimselerdi. Altı yüz kadar sava çı çıkarabilirlerdi. Ay Hanım’ı çok seviyorlar, o daş

budununu yükseltmek için elinden geleni yapıyordu. Malları, davarları da az de ildi.ğ

En büyük eksiklikleri aralarında yeter sayıda yüzba ı ve onba ı olmayı ıydı. Ay Hanım,ş ş ş

Karabuka’nın geli inden birkaç gün sonra Kadır Ba a’yı binba ı yapmı tı. Gök Türklerş ğ ş ş

ve lteri Ka an için ne dü ündüklerini bir türlü anlıyamıyordu. Aralarına soluksa,İ ş ğ ş

konu sa, bunu da ö renebilirdi ama ku kulandırmamak için hemen kimse ileş ğ ş

görü müyordu.ş

Binba ı Kadır Ba a sık sık kendisini görüyor ve havadan sudan bazı eylerş ğ ş

konu uyordu. Karabuka her seferinde Ay Hanım’ın ne zaman cevap verece iniş ğ

soruyor, sabırsızlık gösteriyordu.

Bir gün yine böyle konu urlarken Kadır Ba a birdenbire umulmadık bir soru sordu:ş ğ

- Yin- ao! Çin sarayını basan Kür ad’ıno lu ne oldu?ş Ş ğ

Karabuka a ırdı. Bu soru da nereden çıkmı tı? Acaba hususi bir maksatla mış ş ş

soruyordu? Kür ad’ın o lu olup olmadı ını bile bilmiyordu. Fakat bir Çin elçisi olarakŞ ğ ğ

kendisine bu kadar ehemmiyetle sorulan bir mesele üzerinde bilgisizlik gösteremezdi.

Page 129: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Hemen cevap verdi:

- Biz Kür ad’ın oca ını söndürdük. Ne o lu, ne de kimsesi kalmamı tır.Ş ğ ğ ş

Kadır Ba a bunu Ay Hanım’danğ aldı ı buyruk üzerine sormu ve Yin- ao’nunğ ş ş

cevabını hemen ka an kızına ula tırmı tı. Karabuka ise ba ka bir yöndenğ ş ş ş

i killenmi ti. Kırk elli yıl önceki bir çarpı manın hâtırası durup dururken ne diyeş ş ş

anılıyordu?

Birdenbire aklına lteri Ka an’nın ilk tu kaldırdı ı günlerde bütün dillerde dola anİ ş ğ ğ ğ ş

bir kılıç geldi: Kocamı bir demircinin yaptı ı bu kılıç Kür ad’ın o lu içinş ğ Ş ğ

hazırlanmı tı. Kür ad’ın o lu bulunmamı tı. Fakat demirci de bunu durup dururkenş Ş ğ ş

yapmı olamazdı ya? Belki de onun bir bildi i vardı. Acaba Kür ad’ın o lu var mıydı?ş ğ Ş ğ

Sa mıydı?ğ

Sa olabilirdi. Fakat sa olmakla ne olurdu? Karabuka birdenbire irkildi: Kür ad’ınğ ğ Ş

o lu sa ise ka anlı ı istiyebilir, lteri K an’a kar ı çıkabilir, böylelikle de Türkeliğ ğ ğ ğ İ ş ğ ş

parçalanabilirdi.

Kadır Ba a niçin kendisine Kür ad’ın o lunu sormu tu? Acaba sa dı da ondan haberğ Ş ğ ş ğ

mi almı lardı? Yoksa Kür ad’ın o lu ka anlık davası için ortaya atılacaktı da Dokuzş Ş ğ ğ

O uzlar’dan yardım mı istemi ti?ğ ş

Karabuka birkaç gününü hep bu i i dü ünmekle geçirdi. Dü ünmekten bir eyş ş ş ş

çıkmayınca ihtiyatı bırakarak bazı Dokuz O uzlar’ın a zını aradı. Fakat yine de i eğ ğ ş

yarayacak bir ey ö renemedi.ş ğ

Böylece günler geçerken bir gün Ay Hanım’ın kendisini bekledi ini söylediler. Ota da,ğ ğ

ka an kızının iki yanında Binba ı Kadır Ba a ile bir yüzba ı bulunuyordu. Ay Hanım,ğ ş ğ ş

Çin elçisini çok bekletmeden onun istedi i cevabı verdi: Gök Türkler’i yıkmak içinğ

Çin’e yardım edemiyeceklerini bildirdi ve Yin- ao’ya arma anlar vererek ertesi günş ğ

yola çıkmasını buyurdu.

Karabuka ota dan çıktı ı zaman Ay Hanım yanındaki be lere öyle dedi:ğ ğ ğ ş

Page 130: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- Kendisinin Gök Türk ça ıtı oldu unu ö rendi imizi sezmezse bir zaman içinş ğ ğ ğ

rahatız demektir. Sezdiyse yakında Gök Türkler’in yeni bir saldırı ını beklemeliyiz.ş

Karabuka eresi gün yola koyulmu tu. Kür ad’ın o lu hakkındaki üphelerini bir anş Ş ğ ş

önce Bilge Tonyukuk’a bildirmek istiyordu.

Ötüken’e yine gece karanlı ında girerek do ru Bilge Tonyukuk’un ota ına vardı.ğ ğ ğ

Bildiklerini, gördüklerini, üphelerini anlattı. Kür ad’ın o lundan söz açılıncaş Ş ğ

Tonyukuk derin bir dü ünceye daldı. Bu i onu biraz üzmü e benziyordu. Fakatş ş ş

çözemeyece i i ler üzerinde fazla durmak âdeti de ildi. Ba ını kaldırarak Karabuka’yağ ş ğ ş

sordu:

- Dokuz O uzlar senin Gök Türk oldu unu anladılar mı?ğ ğ- Herhalde anladılar.

- Ay Hanım anlamı tır. Onun gözünden bir ey kaçmaz. Günden güneş ş

güçlendikleri de bizim gözümüzden kaçmıyor. Üzerlerine çeri yürütmekten ba kaş

yol yok.

Sonra ona Çin’de yapaca ı i lere dair yeni buyruklar verdi. Biraz sonra Karabuka Çin’eğ ş

do ru at sürüyor karanlıkta meçhul bir atlı da uzaktan uza a onu kovalıyordu.ğ ğ

Biraz zaman geçince takip olundu unu anlıyan Gök Türk ça ıtı buna bir manağ ş

verememekle beraber atını hızlandırmaktan da geri kalmadı.

Gökte yarım ay arasıra bulutlara giriyor, sonra çıkarak sonsuz bozkıra ı ıklarınış

serpiyordu. ki atlı dört be yüz adım aralıkla yarı ıyorlardı. Karabuka kendisiniİ ş ş

salkıyabilmek için bir tepe, dere veya a açlık gözlüyor, fakat aksi gibi gözünğ

alabildi ine uzanan geni düzlükten ba ka bir ey görünmüyordu.ğ ş ş ş

Bir aralık arkasında göz atan Karabuka, meçhul atlının yakla makta oldu unu görünceş ğ

yayını kavradı ve sada pından bir ok çekti. Ardından gelen atlı bu hareketi görmü tü.ğ ş

Fakat hiç aldırmadan at tepiyor, aralı ı kapatma a u ra ıyordu.ğ ğ ğ ş

Page 131: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Bir zaman daha böyle gittiler. Aradaki açıklık üç yüz adıma inmi ti. Bozkırda atlarınş

dörtnala ko masından do an ahenkli ses çınlıyor, a zı köpüren atlar yoruluyor, fakatş ğ ğ

hızlarından bir ey kaybetmiyordu.ş

Karabuka yine ba ını çevirerek arkaya baktı. ki atlı birbiri için tehlikeli bölgeyeş İ

girmi lerdi. Açıklık iki yüz elli adım kadar vardı. Bu aradan atılacak oklar iki atlıya daş

yaman i ler edebilirdi. Karabuka daha fazla beklemeden oku kiri e yerle tirip ardınaş ş ş

do ru yöneltti. fırlatacaktığ . tam bu sırada meçhul atlının gür sesi bozkırda gürledi:

- Hey, Yin- ao!.. Yah ı, yaman bilmeden ok salmak olur mu?ş ş

Bunu haykırırken atını ahlandırarak durdu. Karabuka kendisini Çince adıyla ça ıranş ğ

bu yabancının hareketi kar ısında kaçmayı manasız bularak gemleri kastı.ş

imdi iki atlı, uçsuz bucaksız bozkırda , yarım ayın saçtı ı ı ıklar altında, iki yüz elliŞ ğ ş

adım aralıkla kar ı kar ıya duruyordu.ş ş

Karabuka meçhul atlıyı tnımak ister gibi keskin bakı larla bakıyor, beriki ise atınınş

yelesini ok uyor ve öne do ru e iliyordu. Karabuka, aklından geçen türlü ihtimallerş ğ ğ

arasında, kar ısındakinin kim oldu unu tanıyamamı tı. Haykırarak sormaktan ba kaş ğ ş ş

çaresi kalmıyordu:

- Kimsin bakalım? Yedi atanı sayar mısın?

Bu soru cevapsız kaldı. Karabuka cevap beklerken öteki hâlâ atının yelesini ok uyor veş

hiç oralı olmuyordu.

Karabuka yeniden ba ırarak sorusunu tekrarladı. Kar ıdaki atlı ba ını kaldırarak:ğ ş ş

- “Sen Yin- ao de il misin” diye ba ırdı.ş ğ ğ- Ben Yin- ao’yum. Ya sen kimsin?ş- Senin gibi bir Türk.

Karabuka, kendisini tanıyan bu meçhul adama kar ı öfke duyma a ba lamı tı:ş ğ ş ş

Page 132: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- “Ben Türk de ilim. Çinliyim” diye cevap verdi.ğ

Öteki bu söze gür bir kahkaha ile kar ılık verdi.ş

Gök Türk ça ıtının sabrı tükenmi ti. Bu kar ıdaki bahadır dost bir insan de ildi.ş ş ş ğ

Birden, atını dörtnala kaldırarak ona do ru saldırdı ve okunu fırlattı. O zaman ötekiğ

hızla at döndürerek kaçma a ba ladı. Fakat atının e kin oldu unu biraz önceğ ş ş ğ

göstermi ti. Ay da bu yabancıya yardım etmek istiyor gibi bulutların ardına girmi ,ş ş

Karabuka’nın ikinci oku fırlatmasına engel olmu tı. Aradaki mesafe gitgide büyüyordu.ş

Zaten Karabuka’nın sonuna kadar kovalama a gönlü yoktu. Atını durdurarak buğ

yabncının kim old unu bir an dü ündü. Bulamadı. Kim olursa olsun diye dü ünerekğ ş ş

yeniden güneye yöneldi.

***

Bu sırada günlerdir ardından gelen ve onun Bilge Tonyukukla konu tu unuş ğ

da anlıyan Binba ı Kadır Ba a kuzeye do ru at sürüyor ve:ş ğ ğ

- “Yin- ao’nun Gök Türk ça ıtı oldu u anla ıldı. Ay Hanım yanılmaz… Ay Hanımş ş ğ ş

yanılmaz…” diye söyleniyordu.

- XXV -

AKIN

Yirmi bin atlı son hızla güneye do ru akıyordu. lteri Kutluk Ka an’ın üçğ İ ş ğ

tu u havada dalgalanıyor, ara sıra i itilen keskin, sert buyruklarla atların nal sesleriğ ş

bozkırda u ulduyordu.ğ

Gök Türk Ka an’ı yanında ba kumandan Bilge Tonyukuk oldu u halde yirmi binğ ş ğ

atlının ortasında at sürüyor, ardından iki karde i, Boyla Ba a Tarkan, birkaç be ,ş ğ ğ

börüler ve muhafızlar geliyordu.

Page 133: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Bilge Tonyukuk ça ıtlardan gelen raporları inceledikten ve Çin’i aldatacak tedbirleriş

aldıktan sonra durumu ka ana bildirmi , ka an bu uygun durumdan faydalanarakğ ş ğ

zaman geçmeksizin Çin’e saldırmak kararını vermi ti.ş

lteri Kutluk Ka an’ın çıkarabilece i en büyük ordu yıldırım çabuklu u ile hazırlanarakİ ş ğ ğ ğ

toplanmı ve aynı hızla Çin’e yönelmi ti.ş ş

Yüzer ki ilik bölükler bir kılıç sırtı gibi dümdüz, aynı sırada uçuyorlardı. Keskin bakı larş ş

ileriye çevrilmi , tabii bir alı kanlıkla dü manı gözlüyor ve akın yapılırken artıkş ş ş

ahıslara ait her ey, gönüllere ait her duygu geride bırakıyordu.ş ş

Akına çıkıldı ının üçüncü ak amında ordu ilk defa konakladı. Ondan önce yalnız kısağ ş

molalar verilmi , çeri geceleyin dahi yürüyerek Çin duvarına dayanmı tı. O geceş ş

Ka an’ın buyru u ile ate yakılmıyacak, konu ulmıyacak, hareket edilmiyecekti. Yalnızğ ğ ş ş

herkes atının yanında her an sava a hazır olarak bekliyecek ve saldırı borusu çalınırş ş

çalınmaz çıra yakan yüzba ıların ardından ileriye do ru at salacaktı. Bütün yüzba ılarş ğ ş

uzun sopalar üstünde çıralarını hazırlamı lardı. Bölükler yanyana ve ardardaş

sıralanmı lar, gürültü etmeden, âdeta soluk almadan bekliyorlardı.ş

Çok çevik ve keskin gözlü bir onba ı yaya olarak ordudan ayrılmı , ilerliyerek Çinş ş

duvarının çok yanına kadar sokulmu , yere yatarak ilerisini kollama a ba lamı tı. Buş ğ ş ş

onba ı Çin duvarından verilecek i areti bekliyordu. Yanında boru ve çıra bulunuyor,ş ş

boyuna ileriyi gözetliyor, ara sıra eliyle kılıcını ok uyordu.ş

Çin duvarından bekledikleri i areti Karabuka verecekti. Fakat Karabuka’yı bütünş

orduda ka anla, Bilge Tonyukuk’tan ba ka kimse bilmiyordu.ğ ş

leriye bakarken ba ını ara sıra sa a, sola çeviren gözcü onba ı birdenbire sa ilerideİ ş ğ ş ğ

hafif bir ı ık görür gibi oldu ve hemen boruya el attı. Kısa bir an sonra bu ı ıkş ş

adamakıllı yalazlanıp göründü ve aynı zamanda oradan gelen bir takım ba rı malarğ ş

da kula a çarptı. Onba ı yıldırım hızıyla aya a fırlıyarak geriye döndü ve biraz havayağ ş ğ

kaldırdı ı borusunu Gök Türk ordusuna do ru hızla üç defa üfliyerek i areti verdi.ğ ğ ş

Sonra yine yıldırım hızıyla çırasını tutu turdu ve kaldırıp sallıyarak Çin duvarına, ı ı ınş ş ğ

gözüktü ü yere do ru ko ma a ba ladı. Tam bu sırada Gök Türk ordusunda dağ ğ ş ğ ş

Page 134: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

saldırı borusu çalınmı ve bir anda tutu an iki yüz me alenin gerisinden yirmi binş ş ş ş

atlı korkunç sava haykırı larıyla duvara do ru atılmı tı. Gözcü onba ı çırasınış ş ğ ş ş

sallıyarak olanca hızıyla i aretin verildi i yere ko uyor, bölüklerini saldırtan yüzba ılarş ğ ş ş

da gözcüyü kovalıyordu. Bu i o kadar çabuk olmu tu ki öyle birden yüze kadarş ş ş

sayacak bir zaman geçmeden Gök Türk ordusu Çin duvarının dibine varmı ve açık birş

kapıdan içeriye dalmı tı.ş

Karabuka ate le i areti verdikten sonra kendisine yardım eden ba ka bir Türk ça ıtış ş ş ş

ile birlikte kapıyı da açmı tı. Fakat i areti verirken Çinliler tarafından görülmü , Çinlilerş ş ş

ba ırarak üzerine atılmı lardı.ğ ş

Güç durumda idi. Bu kadar incelikle hazırlanan i in son anda bozulmaması içinş

im ek gibi bir hızla karar vermesi lâzımdı. O da öyle yaptı. Yaman bir sertlikle kılıçş ş

sıyırırken arkada ına haykırdı:ş

- Kapının dı ına fırla!... Kapamak istiyenleri okla!...ş

Arkada ı onun dedi ini yaparken kendisi de geriye dönüp ardından gelen Çinlilereş ğ

daldı. Karga sürüsüne do an gibi girmi bir an karga alık oldu. Karabuka ve arkada ığ ş ş ş

Gök Türk ordusuna gereken zamanı kazandırmı lardı. Gök Türk ordusu o kadarş

yakla mı tı ki artık kapıyı kapamanın imkanı yoktu. Çinliler de bunu bildikleri içinş ş

kapıyla de il, canlarıyla me guldüler.ğ ş

Karabuka bir yı ın Çinli’ye dalıp onları yararken bir iki hafif yara almı tı. Vazifesiniğ ş

yaptı ı için artık kendisini kurtarmayı dü ünebilirdi. Hızla fırlıyarak dönemeçliğ ş

merdivenleri çıkmaya ba ladı. Bunu yaparken bir yandan da kılıcını kınına soktu veş

sada a el atarak çekti i oku kiri e yerle tirdi. Dönemeç ba ında durarak ardındanğ ğ ş ş ş

gelen Çinlinin karanlıkta bir gölge gibi gözüken gövdesine yapı tırdı. Aynı çabukluklaş

ikincisini de yere serdi.

Ba ka zaman olsaydı Çinliler böyle bir durumda ilerlemez, dururlar, çekilirlerdi. Fakatş

Gök Türk ordusu korkunç sava haykırı larıyla Çin duvarının kapısından içeri girer, birş ş

yandan da duvara merdivenler dayarken önlerindeki bir tek ki i onları durduramazdı.ş

Karabuka da bunu hesaplıyor, ona göre hareket ediyordu. Çinlileri durduramıyaca ınığ

Page 135: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

anlayınca yeniden kaçma a ba ladı.ğ ş

Hızla ko arken ardından gelerek omuzu üstünden a an okun vınlayı ı onu bir anş ş ş

duraksattı. O da bir çok çekerek Çinliler’e do ru savurdu.ğ

Bu sırada Çin duvarının bütün kulelerinde ate ler yakılmı ve Gök Türk akını geriye,ş ş

memlekete haber verilmi ti.ş

Karabuka ilerde, Çin duvarının kıvrıldı ı yere varmak için ko uyordu. Orada a a ıyağ ş ş ğ

inmek için dar bir merdiven oldu unu biliyordu. Oraya varırsa karanlıkta kendisiniğ

Çinliler’in gözünden kaybedece ini umuyordu. Fakat oraya yakla tıkça daha ilerkiğ ş

kuleden yakılan ate in aydınlattı ı çevreye yani tehlikeli bölgeye yana ıyordu. Bir anş ğ ş

durup arkasına bir ok daha çektikten sonra tekrar ko ma a ba ladı.ş ğ ş

Kıvrıntıya elli adım kalmı tı. Bir ok sa ından uçarak geçtiş ğ

Kırk adım kala bir ok ba ının üzerinden vınladı.ş

Otuz adım kala iki ok birden sol yanından uçtu.

Yirmi adım kalmı tı. Birden ne oldu unu anlamadan ileriye do ru kaykılarak suyaş ğ ğ

atılan bir insan gibi fırladı ve yerde birkaç adım sürüklenerek durdu.

O zaman baca ında duydu u sızıyla yaralanmı oldu unu anladı. Bir ok oylu unağ ğ ş ğ ğ

batıp orada kalmı tı. Karabuka Gök Türk yüzba ısı oldu u için yenilme i kolay kolayş ş ğ ğ

kabul edemezdi. Yattı ı yerden sada ına hızla el atması ve oku çekip yayınağ ğ

yerle tirerek gezleyip fırlatması bir oldu. Kırk adım kadar geriden ko an Çinliler’in enş ş

önde bulunanı yüre inden vurularak kütük gibi dü tü; ölüp kaldı.ğ ş

Bu ölen Çinli, kovalıyanların subayı idi. Onun devrilmesiyle Çinliler’in a kınlık içindeş ş

bir an duraksamaları Gök Türk yüzba ısına zaman ve fırsat kazandırmı tı. Büyük birş ş

gayretle aya a kalkarak kıvrıntıya do ru ko mak istedi. Fakat okun saplandı ı baca ığ ğ ş ğ ğ

o kadar sızlıyordu ki, yürüme e imkân yoktu. Be altı adım atarak yeniden dü tü veğ ş ş

yeniden ok gezliyerek fırlattı. Bir Çinli’yi daha devirdi.

Page 136: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

imdi iyice kulenin ı ı ı altında idiler. Karabuka kendisini kovalıyanların yedi ki iŞ ş ğ ş

olduklarını gördü ve o anda tulgasına bir ok yedi. Bu bir ihtardı: Ok, biraz daha

a a ıdan gelip kendisini yok edebilirdi. Sürünerek kıvrıntıya do ru ilerledi. Altı yediş ğ ğ

adımlık bir yer kalmı tı. Fakat artık oraya varmak neye yarardı? Ko amıyacak olduktanş ş

sonra oraya eri mek için çabalamak bo una de il miydi?ş ş ğ

Karabuka bir Gök Türk yüzba ısı gibi yıldırım hızıyla dü ünerek henüz bütünş ş

umutların bitmedi ini anladı. Kendisinden otuz be kırk adım ilerde bulunan yediğ ş

Çinli’yi, onlar kendisine yakla madan önce okla öldürebilirse kurtulacaktı. Bu umutlaş

sada ına çabuk bir göz attı: Yazık! Altı ok kalmı tı. Fakat bir Gök Türk yüzba ısı kendiğ ş ş

gövdesine saplanmı olan oktan da faydalanabilirdi. Karabuka bunu dü ünerek yattı ış ş ğ

yerde en iyi durumunu aldı ve oklarını fırlatma a ba ladı.ğ ş

Çinliler sarsak hareket ediyorlardı. lk önce ko arak Karabuka’ya yakla mak istediler.İ ş ş

Böyle yaparlarsa iki üçü sa olarak onun yanına kadar gelebilecek ve kılıçla i iniğ ş

bitirecekti. Fakat iki tanesi okla devrilince onlar da ok atmak sevdasına kapıldılar ve

be i birden yaylarını gerdiler.ş

imdi Gök Türk ordusunun saldırdı ı yerlerden uzakça bir bölümde sapa bir yerdeŞ ğ

bulunuyorlar, bundan dolayı telâ la saldırma a lüzum görmüyorlardı.ş ğ

Karabuka, Gök Türk oldu u için onlardan çok çabuk ok çekebiliyordu. Be i birden yayğ ş

gerince o da davranıp okunu salladı ve birini daha vurarak kendisine yöneltilen beş oktan birini sava dı ı etti. Fakat geri kalan dört oktan biri yana ını yalıyarakgeçmi ,ş ş ğ ş

yüzünü bir an içinde kana bulamı tı.ş

Çinliler tekrar ko ma a ba layınca yüzba ı üç okunu da inanılmaz bir çabukluklaş ğ ş ş

gezleyip atarak üç Çinli’yi de yere serdi ve kuleden gelen ate in ı ı ı altında tekş ş ğ

ya ısıyla ba ba a kaldı.ğ ş ş

Son Çinli’yle teke tek kaldı ı zaman aralarında on, on iki adımlık bir yer vardı. Çinl,ğ

kılıcını çekmi , son hızıyla ko arak geliyordu. Yerde olan Karabuka ona kılıçla kar ış ş ş

koyamazdı. Biraz önce hesapladı ı gibi oylu una geriden ve biraz saplanmı olan okuğ ğ ş

Page 137: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

çabucak çıkarıp Çinliye yöneltmekten ba ka çıkar yolu yoktu. Bu i i, aradaki açıklıkş ş

kapanmadan yapma a mecburdu.ğ

Yaralı yüzba ı, elini sızlıyan yarasındaki oka atarak sıkıca kavradı ve bütün gücüyleş

çekti. Bu i i yaparken baca ına saplanmı olan ok temreninin etlerini nasılş ğ ş

parçalıyaca ını, bunun ne dayanılmaz bir acı verece ini eskiden bir yol denemiğ ğ ş oldu u için biliyordu. Birden içinden bir ey koparılmı gibi bir duyguyla gözlerininğ ş ş

karardı ını, yüre ine baygınlık geldi ini duydu. Bir an çevresini göremedi. Sonrağ ğ ğ

içinden gelen bir dürtü le bayılmanın ölmek demek olaca ını dü ünerek toparlandı.ş ğ ş

Yarasından çekti i oku yayına yerle tirdi. O bunları yaparken Çinli yakla mı ,ğ ş ş ş

aralarında bir adımlık yer kalmı tı. Karabuka yayını gererken Çinli hızla kaldırdı ış ğ

kılıcını ona do ru savuruyordu.ğ

***

Bu i ler olurken Gök Türk ordusu Çin duvarının kulelerini birer birer zaptedipş

içindekileri çabucak temizliyorlardı. Çerinin bir tümeni Çin içerisine do ru geceninğ

karanlı ında akını ba lamı tı. lteri Ka an Çin’e dalan bu tümüne ba bu lukğ ş ş İ ş ğ ş ğ

ediyordu. Bilge Tonyukuk öteki tümenle duvarı tutmak, emniyetini sa lamakğ

buyru unu almı tı. O, kuleleri çabucak alıp ate i aretini söndürdükten sonra kapılarığ ş ş ş

tutturmu , gereken yerlereş karakollar koydurmu ve Türk yaralılarıyla, ölüleriniş

aratma a ba lamı tı. Bir de Karabuka’yı aratıyordu. Onunla bir yerde bulu ma a sözğ ş ş ş ğ

vermi ti. Burası vaktiyle kendisinin atıyla birlikte Çin duvarından a a ıya atladı ı yerdi.ş ş ğ ğ

Onun dı veya iç tarafındaki bir yerde bulu acaklardı. Bile Tonyukuk, Karabuka’yış ş

tanıyan iki adamını onu arama a saldırdı ı gibi kendisi de bir iki çeriyle birlikte oğ ğ

yörelerde dola ıyor, çıraların ı ı ı altında kuytu yerleri gözden geçiriyordu. Bu i tenş ş ğ ş

bir sonuç çıkmayınca gür sesli birkaç çeri getirerek “Yüzba ı Karabuka” diye dört birş

yana ba ırttı. Fakat bu ba ırmalara kar ı da bir cevap alınmadı. Tonyukuk,ğ ğ ş

kararla tırılan ekilde i aretler verilip tasarlanan bütün i ler pürüzsüzceş ş ş ş ba arıldıktanş

sonra Karabuka’nın ölmü olaca ını pek sanmıyordu ama bu kadar ara tırmadanş ğ ş

sonra bulunmayı ını da iyiye yoramıyordu.ş

Bilge Tonyukuk bu bilmeceyi gün do arken çözdü. Geceleyin Çin duvarı üstündeki birğ

kulede biraz uyuyup tan atarken kalktıktan sonra Ka an’dan gelen ula a cevaplarınığ ğ

Page 138: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

vermi ve çerisini gözden geçirmek üzere duvardan a a ı inme eş ş ğ ğ davranmı tı ki birş

dönemeçte birdenbire durdu. Yıkık bir mazgalın dibinde, bir merdivenin ilk

basama ına yakın bir yerde Yüzba ı Karabuka yatıyordu. Yanında, ta ın çukurla tı ığ ş ş ş ğ

yerde biriken kanı pıhtıla mı ve bir eli kan birikintisi içinde kalmı tı. Geceleyin Çinş ş ş

ölülerini toplıyan Gök Türkler bu lo yerdeki yüzba ıyı görememi lerdi. Karabukaş ş ş

ölmü , ölmeden önce parma ını kanına batırarak duvarın temiz ve ak bir yerineş ğ

unları yazmı tı:ş ş

“ Buyru unu yerine getirdim. Ötüken’e selâm...”ğ

- XXVI -

UMUT VE KIRGINLIK

Gök Türk ordusu büyük doyumluluklarla Ötürken’e dönüyordu. Çin duvarı

a ıldıktan sonra sınırdaki Çin kumandanlarının çıkardı ı ordu tepelenmi ; birçok mal,ş ğ ş

davar ve tutsak alınmı tı.ş

Onba ı Urungu’nun içinde gizli bir sevinç vardı. Bu sevincin nereden geldi iniş ğ

dü ünüyor, bulamıyordu. O da herkes gibi mal çapmı , zengin olmu tu. Fakat buş ş ş

yalancı dünyanın malı ile sevinece i asla aklına gelmedi i için gönlündeki geni li inğ ğ ş ğ

sebebi bulur gibi oldu, buldu ve dudaklarından belirsiz birkaç söz döküldükten sonra

yüzü kıpkırmızı oldu.

Urungu, farkına varmadan Ay Hanım’ı dü ünürken ona vaktiyle yaptı ı evlenmeş ğ

teklifini, Ay Hanım’ın da reddedi ini hatırladı. Ka an kızı o zaman kendisiniş ğ

“karabudundansın” diye çevirmi , fakat sonra bir Gök Türk tegini oldu unuş ğ

ö renmi ti. imdi her halde fikrini de i tirmi olmalıydı. Urungu, birdenbire içindeğ ş Ş ğ ş ş

derin bir bahtıyarlık dalgalanması oldu unu duydu. te, hayaline getiremiyece iğ İş ğ

kadar zengin de olmu tu. üphesiz, bu artlar altında Ay Hanım’ınş Ş ş kar ısında yereş

diz vurursa ba ka türlü kar ılanırdı. Fakat Urungu’nun yüre indeki sevinç uzunş ş ğ

sürmedi: Kendisinin kim oldu u gizli kalaca ı için Ay Hanım onunla yine evlenmezdi.ğ ğ

Sonra Dokuz O uzlar ne derdi?ğ

Page 139: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Fakat Kür ad’ın o lu içinden gelen sese uyacaktı. Ötüken’e varır varmaz kuzeyeŞ ğ

do ru gidip ka an kızını bulacak, yeniden evlenme teklifi yapacaktı. ğ ğ

Gök Türk ordusu Ötüken’e bir bayram görünü ü içinde vardı. lteri Ka an imdiyeş İ ş ğ ş

kadar yaptı ı sava ların en büyü ünü kazanmı tı. imdi be lere ulu bir ölenğ ş ğ ş Ş ğ ş

veriyordu. Her yanda davullar çalınıyor, kımızlar içiliyor, gençler güre iyor, yi itler atş ğ

yarı tırıyordu.ş

Urungu e lencelere katılmadı. O lu Taçam andası Yüzba ı Börü’yü gördükten sonrağ ğ ş

yanına bolca azık alarak kuzeye do ru yola çıktı.ğ

lk günün sevinci geceleyin sona erdi. Ertesi sabah tasaya benzer bir duygu,İ

anla ılmaz bir ürkeklik sezinledi.üçüngü gün içindeki kıpırdanı ların korkuya benzerş ş

bir hal aldı ını anladı.ğ

Bunca tehlikelerin içinde ya amı , ölüme göz kırpmadan bakmı olan Urungu buş ş ş

korkuya benzer duygudan rahatsız oldu. Fakat onu içinden atma a imkân yoktu.ğ

Ay Hanım’a yakla tıkça yürüyü hızını azaltıyor, yollarda kendisini e lendirecek,ş ş ğ

alıkoyacak sebepler bulunuyordu. Hatta bir geyi i kovalamak bahanesiyle do uyağ ğ

do ru epey kaydı ının farkındaydı.ğ ğ

Bir gün apansızın bir yaralıyla kar ıla tı. Bö ründen bir okla vurulmu olan bu adamş ş ğ ş

bir Kıtay’dı. Yerde yatıyor, ba ucunda atı bekliyordu. Urungu yere atlıyarak yaralınınş

ba ını koluna aldı ve kımız çamça ı a zına dayadı. Kıtay’da artık hayır kalmamamı tı.ş ğ ğ ş

Ancak bir iki yudum içebildi. Solu u kesilerek:ğ

- “Beni sizden biri vurdu” dedi.

lteri Kutluk Ka an, Kıtaylarla yedi defa sava arak onlara ba e dirmi , vergiyeİ ş ğ ş ş ğ ş

ba lamı tı. Hatta bu sava lara Urungu da katılmı tı. imdi, Kıtaylarla barı içindeş ş ş ş Ş ş

ya andı ı bir günde bir Gök Türk’ün onu vurması tuhaftı.ş ğ

Urungu, i i anlamak istedi inden çok, yaralı Kıtay’a bir ey söylemi söylemi olmakş ğ ş ş ş

Page 140: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

için:

- “Niçin vuru tunuz” diye sordu.ş

Öteki güçlükle konu arak:ş

- “Bilmiyorum” diye cevap verdi ve hafifçe inledi.

Urungu’nun merakı uyanmı tı:ş

- Bilmeden nasıl vuru tun?ş- Aramızda bir vuru bile olmadı. urada yere oturmu , a lıyordu. Niçinş Ş ş ğ

a ladı ını sordum. Yaram sızlıyor dedi. Da lamak için yanına indim. Yaramğ ğ ğ

gözükmez, gönül yarası dedi. Buna kamlar karı ır dedim. Atıma atladım.ş

Gidiyordum. Sıçrıyarak atımı tuttu. Sevgi mi üstündür, öç mü dedi. Öç dedim.

Sevgiyi üstün tutmak olmaz mı diye sordu. Böyle ey er ki iye yakı maz dedim.ş ş ş

Hemen yay çekip beni vurdu. Sonra ba ıra ba ıra batıya do ru at sürdü.ğ ğ ğ

Urungu’nun ka ları çatıldı. Gözleri istemiyerek batıya çevrildi: “Ufkun ardında Ayş

Hanım’ın yurdu” vardı. Hüzünlü bakı ları bir zaman oraya takıldıktan sonra Kıtay’a :ş

- “Seni ne zaman vurdu” diye sordu.

Yaralı uzun uzun gö e baktıktan sonra “dün” dedi ve artık hiçbir ey söylemedi. Gö eğ ş ğ

takılı bakı ları donukla tı. Ba ını sa a çevirerek öylece kaldı. Ölmü tü.ş ş ş ğ ş

***

Atının üstünde yava yava batıya do ru ilerliyen Urungu gönlünde bir a ırlıkş ş ğ ğ

duyuyordu. u bo ubo una öldürülen Kıtay’a acımı tı. Nice ölümler görmü , niceŞ ş ş ş ş

acıları içine sindirmi olan Urungu için bu bir tek ölümden duyulan acı anla ılmaz birş ş

eydi. Tanımadı ı bir Kıtay için böyle üzülmek.... Acaba yüre i mi yufkala mı tı? Buş ğ ğ ş ş

dü ünce onu biraz uyarır, sarsar gibi oldu ve o zaman duydu u acının bu ölümdenş ğ

de il, ölenin anlattıklarından geldi ini anladı: Sevgi mi üstündür, öç mü? Öç! Sevgiyiğ ğ

Page 141: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

üstün tutmak olmaz mı? Böyle ey er ki iye yakı maz!...ş ş ş

Gök Türk onba ısı, Kıtay’dan erlik dersi mi alacaktı? Birdenbire dü ünce yı ınlarış ş ğ

altında ezilece ini anlıyarak atını tepti ve dörtnala her eyiğ ş unutmak istedi. Unuttu

da... görmeden bakıyor, bilmeden gidiyordu.

Sonra, ansızın atını yava lattı. Ufka bakarak güne in batmak üzere oldu unu gördü.ş ş ğ

Ne kadar zaman yol aldı ını bilmiyordu. Fakat bulundu u yeri tanımı , Ay Hanım’ağ ğ ş

yakla tı ını anlıyarak yüre i hızla çarpmı tı. Ona ula mak için yarım günlük yolu vardı.ş ğ ğ ş ş

imdi ne yapacaktı?Ş

Bir an bunu dü ündü. Kararsızlıkiçinde sıkılırken geni bozkırda dalgalanan bir atş ş

sesiyle ba ını çevirdi: güneyden doludizgin bir atlı geliyordu. Bunu doludizgin birş

gidi denemezdi. Sanki ardından canına susamı bir ordu geliyormu gibi atş ş ş

ko turuyor, yolları geçerek de il, yırtarak yakla ıyordu.ş ğ ş

Urungu bütün bozkırlılar gibi tetikte olmakla beraber atının üstünde kıpırdamaksızın

duruyor, onun yakla masını bekliyordu.ş

Dizgin bo altan adam yakla tı, yakla tı. Urungu’nun tam önünde atını ahlandırarakş ş ş ş

durdu ve yüzü gözü kan içinde, giyimleri toz toprak içinde, giyimleri toz toprak içinde

bir er öfkeyle ba ırdı:ğ

- De bakalım bahadır! Sevgi mi üstündür, öç mü?

Urungu’nun bakı larını keskinle tirdi. Kana ve toza bulanmı bir yüz altında Deliş ş ş

Ersegün’ü tanıdı. Tok, fakat üzüntülü bir sesle:

- “Bu soru adam öldürme e de er mi” diye cevap verdi.ğ ğ

Ersegün ba ını kaldırarak yanı ba ına kadar geldi. Hayretle:ş ş

- “Onba ı! Sen misin” dedi.ş

Page 142: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Urungu, Deli Ersegün’ün ele, avuca sı maz bir çocuk oldu unu bilmiyor de ildi. Fakatğ ğ ğ

imdi onda ola anüstü bir hâl oldu unu da muhakkaktı. Belâ arıyor gibi bakı larış ğ ğ ş

vardı. Öfkeli sesiyle:

- “Kıtay ölmü mü” diye sordu.ş- Niçin öldü ünü bilmeden öldü.ğ

Ersegün yorgunluktan de il, öfkeden, delilikten çılgınlıktan soluyordu. Urungu dağ

buraya belâ aramak için gelmi ti. Fakat o, belâ aradı ını gösteri le belli etmiyor,ş ğ ş

ba ırmıyor, delirmiyordu.ğ

Ersegün’ün garip sorusundaki sebebi anlamak kendi içindeki bir dü ümü değ

çözecekti. Deli çocu a:ğ

- “Sevgi ile öcü niçin ölçü türüyorsun” diye sordu, “bunlar kılıçla ok gibi ayrış

eylerdir. kisinin de üstün oldu u zaman vardır.”ş İ ğ

Ersegün’ün kanlı gözleri kıvılcım gibi parladı. Ba ırarak:ğ

- “Gönlümdeki kördü ümü çözmek istiyorum” dedi.ğ

Urungu, ka ları çatılarak sordu:ş

- Gönlünde ne var?

- Güzel bir kız seviyorum.

- Bunun için suçsuz Kıtay öldürülür mü? Gider alırsın.

Urungu bu sözleri ciddiyetle söyledikten sonra Ay Hanım’ı hatırladı ve acı acı

gülümesedi. “Gider, alırsın” derken gayet samimiydi. Fakat i te kendisi de aynış

durumda oldu u halde gidip alamıyordu. Ersegün’ün bir be oldu unu dü ünerek acığ ğ ğ ş

gülü ünü bıraktı ve:ş

- “Sen yüce bir be sin. stedi in kızı alabilrsin” dedi.ğ İ ğ

Page 143: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Deli Ersegün’ün yüzü bir tipi gibi karı tı:ş

- Ben be im ama o da han kızı. Hem de babamı öldürmü olan bir han kızı...ğ ş

Urungu her eyi anlamı tı. imdi onun yüzü bir tipi gibi, kasırga gibi olmu tu.ş ş Ş ş

- “Ay Hanım’dan mı bahsediyorsun” diye sordu.

Öteki ba ırıyordu:ğ

- Ne sandın ya onba ı? Ka an kızının kar ısında be lik söker mi? Hem de kılıçş ğ ş ğ

kullanan, erleri yenen, öldüren, yaralıyan ka an kızı...ğ

Urungu artık i itmiyordu. Erleri yaralıyan ka an kızından söz açılınca kendi yarasını daş ğ

hatırlamı tı. Ama bunun, omuzuna saplanan ok yarası mı, yoksa gönlüne saplananş

sevgi yarası mı oldu unu ayıramıyordu.ğ

Birdenbire içinin büyük bir acıyla yeniden sızladı ını duydu. Bütün acılar kar ısındağ ş

yaptı ı gibi dimdik durarak kar ısındaki genç be e baktı ve:ğ ş ğ

- “Buraya, bana bunları söylemek için mi geldin” diye sordu.

- Hayır Ay Hanım’ı istemek için geldim.

Urungu’nun gözleri dumanlandı:

- Ne diye ona gitmiyorsun da çevrede dola an suçsuzlara saldırıyorsun?ş- Babamı öldüren kıza gönül vermek alçaklık olmasın diye korkuyorum.

- Baban tuzakta, pusuda de il, sava ta öldürüldü. Ki i çadırda do ar çayırdağ ş ş ğ

ölür. Tanrı’nın koydu u yasaya kar ı gelinmez.ğ ş

Deli Ersegün’ün sinirli yüzü gülümsedi:

- Güzel dedin be onba ı! Öyleyse bu geceden tezi yok. Gidip isteyelim.ş- Git iste!

Page 144: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- Sen benimle gelmez misin?

- Hayır!

- Neden be onba ı? Bana bunca us verip yol gösterdin. Gelsen iyi olurdu.ş

Urungu, atını güneye çevirmi ti:ş

- “Bir be , bir ka an kızını isterken karabudundan birisi araya giremez” dedi.ğ ğ

***

Gece inerken bozkırda delicesine ko turulan atların nal sesleri gö eş ğ

yükseliyordu. Genç bir atlı, bahtıyar bir gülümseme ile kuzeye do ru at ko tururken,ğ ş

geçkin bir atlı onun tam aksine uçuyor, mesafeleri yırtarak Ötüken’e do ru gidiyor,ğ

boyuna mahmuzlanan e kin atın görülmemi bir hızla ileriye atılı ı gitgide dahaş ş ş

korkunç ve daha tehlikeli bir hal alıyordu..

- XXVII -

TAÇAM

Taçam, babasının çok yorgun ve bunlu bir yüzle Ötüken’e dönü ünden birş

ey anlamamı tı. Nereye gidip geldi ini de bilmiyordu. Kendini bildi bileli babasınınş ş ğ

üzgün durdu unun farkında idi ama bu seferki haline hiç raslamamı tı. Onba ığ ş ş

Urungu’da e i görülmemi bir bitiklik vardı. Taçam bir ey ö renmek için onaş ş ş ğ

yakla mak istedi. Fakat ba aramadı. Buna içi sıkıldı. Sıkıntısını da ıtmak için Ötüken’inş ş ğ

bu en güzel günlerinde herkesin yaptı ı gibi ormana gidip avlanmak, at ko turmakğ ş

istedi.

Ötüken ormanlarının en güzel günleriydi. Ötükenliler bu güzel günleri tatmak

istiyorlarmı gibi teker teker, yahut üçer be er geziyorlar, av avlıyorlar, kuş ş ş ku luyorlar, yarı ıyorlardı. Kimisi güre iyor, ötede beride kopuz çalıp e lenenlere deş ş ş ğ

raslanıyordu.

Taçam kendisini bu güzel havaya, güzel a açlara ve e lencelere kaptırınca iç sıkıntısınığ ğ

Page 145: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

unuttu; ormanın sarp yerlerine do ru at sürdü ve birdenbire uzaktan gördü ü birğ ğ

geyi iğ yakalamak için hızla oraya saldırdı. Çok çevik olan geyik hem iyi kaçıyor, hem

de umulmadık anlarda sa a, sola saparak a ırtmacalar yapıyordu. Taçamğ ş ş

öfkelenme e ba lamı ve hızını arttırmı tı. Bu hız arttırı iyi olmadı : Aynı çabukluklağ ş ş ş ş

bir dönemeci dönerken at ko turan ba ka birisiyle çarpı tı. Sert bir fırlayı la yereş ş ş ş

dü tü. Ba ını a aca vurarak bayıldı.ş ş ğ

Kendisine çarpan atlı da yere yıkılmı , sersemlemi fakat ba ka bir ey olmamı tı.ş ş ş ş ş

Hemen do rularak sırtınığ bir a aca yaslıyan bu adam, kocamı Binba ı Pars’ın küçükğ ş ş

o lu topal Yula idi. Biraz sonra yorga yürüyü le üç atlı daha gelerek kaza yerindeğ ş

durdular. Bunlar Binba ı Parsla büyük o lu Yüzba ı Ezgene ve at u a ı Çalkara idi.ş ğ ş ş ğ

Durumu görünce atlarından indiler. Taçam sessiz ve hareketsiz yatıyordu. Pars,

Ezgene’ye :

- “Bak bakalım” dedi, “ u er ölmü mü?”ş ş

gülmez yüzlü Ezgene çömelip elini Taçam’ın yüre ine koyduktan sonra babsınağ

bakarak:

- “Taçam” dedi.

Taçam adını ne Pars, ne de Ezgene i itmemi lerdi. Bakı tılar. Yula açıkladı:ş ş ş

- Onba ı Urungu’nun o lu!...ş ğ

Pars irkildi:

- Urungu’nun o lu mu?ğ- Evet.

de i iyordu. Fazla dü ünmeksizinİş ğ ş ş Çalkara’ya buyruk verdi:

- Tez davran! Çadır, azık, kımız, at getir. Bir de utacı bul. Bu gece burada

Page 146: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

kalaca ız.ğ

Çalkara doludizgin giderken Pars, yaralının yanına e ilerek gözden geçirme eğ ğ

koyuldu. Gözleri kapalıydı. Hafif hafif soluyordu. Ba ındaki yaradan sızan kanlarş

yüzünde, saçlarında pıhtıla mı tı. Kocamı binba ı, onun yüzüne bakarken hayrettenş ş ş ş

dü üyordu. Çünkü vaktiyle Ötüken’den ayrıldı ı sıralarda Kür ad kaç ya larındaş ğ Ş ş

idiyse torunu da imdi o ya larda bulunuyor ve Kür ad’a Urungu’dan daha çokş ş Ş

benziyordu. Pars içinde derin bir acı duyuyordu. Urungu’nun ba ka o lu yoktu.ş ğ

Taçam’ın da o lu olup olmadı ını bilmiyor, onu Kür ad soyunun son eri diyeğ ğ Ş

tanıyordu. imdi bu son er bo ubo una bir kaza yüzünden ölürse Kür ad soyuŞ ş ş Ş

tükenmi olacaktı.ş

Onba ı Yula, babasının yüzündeki kederi okumakta gecikmedi:ş

- “Taçam’ı son Çin akınında görmü tüm. Yaman vuru uyordu. Ölürse yazıkş ş

olacak” dedi.

Pars, içinden geçen binbir duygu ile küçük o lunun yüzüne baktı. Yula bu bakı takiğ ş

manayı kavramamı tı. Taçam’ın yi itli inden babası üphe ediyor sandı:ş ğ ğ ş

- “Çok er ki i oldu unu gözümle gördüm. Böyle bir yi ite yazık olmaz mı” diyeş ğ ğ

sordu.

Pars bunlu sesiyle cevap verdi:

- Bunu yalnız yi it bir er olarak mı görüyorsun?ğ- Ya ne diye görece im?ğ

Ya lı binba ı gözlerini iki o luna gezdirdikten sonra Taçam’a bakarak:ş ş ğ

- “Talih biraz ba ka türlü gitseydi bu baygın yi iti belki ka an olarakş ğ ğ

görecektiniz” dedi.

Yüzba ı Ezgene ile Onba ı Yula öyle bir bakı tılar. Ezgene’nin gülmez yüzü daha birş ş ş ş

Page 147: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

somurtkan hal aldı. Yula: “Kocamı babam galiba bunadı” diye dü ündü. Pars onlarınş ş

bu durumunu görmüyormu gibi sözünü tamamladı ve bu sözler iki o lu a kınlıktanş ğ ş ş

afallattı:

- Bu yi it, Kür ad’ın torunudur.ğ Ş

Ezgene ile Yula’nın dilleri tutulmu tu. Bir ey diyemiyorlar, akın a kın bir Taçam’a,ş ş ş ş ş

bir babalarına, bir birbirlerine bakıyorlardı.

lk defa dili çözülen Ezgene oldu:İ

- Demek Onba ı Urungu, Kür ad’ın o lu?ş Ş ğ- Evet!

- Neden bunu saklıyor?

Pars yorgundu. Çok konu ma a istekli gözükmüyordu.ş ğ

- Kendisini Çinlilerden kurtarmak için uzun yıllar kim oldu unu gizliyen anasınağ

söz verdi i için...ğ

Yula, bu akla gelmedik i için babasına bir soru sormaktan kendisini alamadı:ş

- Taçam bunu biliyor mu?

- Hayır! Kimse bilmiyor...

ki o ul bu i i kendisinin nasıl bildi ini babalarına sormadılar. Sonra, üçü birdenİ ğ ş ğ

yaralıya döndüler ve yeniden yüre ini yokladılar. imdi yüre i a ırı bir çabukluklağ Ş ğ ş

çarpıyordu.

Taçam ya ıyordu. Ba ını iddetle a aca çarptı ı zaman bayılmı , fakat sonra yüre iniş ş ş ğ ğ ş ğ

dinledikleri zaman ayılır gibi olmu , hatta bir aralık gözlerini açmı , fakat büyük birş ş

yorgunluk duydu u için yeniden kapatmı tı. Gözlerini açıp kapadı ını ötekilerğ ş ğ

görmemi ti. Taçam, kendisini çadırına götürmelerini söyliyecekti. Korkunç bir ey:ş ş

Konu amıyordu. Gözlerini açtı ı zaman çevresini görmü , Pars’ı tanımı tı.ş ğ ş ş

Page 148: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Konu ulanları i itiyordu. Fakat dili tutulmu , bir türlü konu amıyordu. Kendisiniş ş ş ş

zorladı. Bo una... O zaman içine yaman bir korku dü tü: Konu amamak! Bu, yıldırıcış ş ş

bir eydi. Yeniden kendinden geçer gibi oldu. Fakat konu amamaktan o kadarş ş

ürkmü tü ki sinirleri kamçılanarak ayıldı ve kıpırdarsa bir daha konu amıyacakmı gibiş ş ş

öylece sessiz, hareketsiz, âdeta soluk almaktan bile çekinerek kaldı.

te o zaman binba ı Parsla o ullarının bütün konu tuklarını i itti ve kendisinin Kürİş ş ğ ş ş

ad’ın torunu oldu unu sevinç, hayret ve korkuyla ö rendi. Yüre i gö sünü delecekŞ ğ ğ ğ ğ

gibi çarpma a ba ladı.ğ ş

***

Çalkara yede indeki atlarla ve utacı ile geldi i zaman Taçam hâlâğ ğ

kıpırdamadan yatıyor, sesleri belli belirsiz bir ekilde i itiyordu. Beyni, ö rendi i büyükş ş ğ ğ

hakikatle o kadar doluydu ki herkes kendisine “Kür ad’ın torunusun” der gibiŞ

geliyordu.

Utacı ba ındaki yaraya kızıl bir em sürüp u du. A zına birkaç yudum ayran akıttı.ş ğ ğ

Sonra durumun umutsuz oldu unu Pars’a söyledi. Bu haber kocamı binba ıyı çokğ ş ş

sıkmı tı:ş

- “Bunu mutlaka kurtarmalı” dedi.

Utacı, yaralının gö süne elini bastırıp yüre ini dinledikten sonra:ğ ğ

- “Bundan ötesine kamlar karı ır” diyerek kestirip attı.ş

Çalkara aldı ı buyruk üzerine Taçam’ın üstüne bir çadır kurmu ve Taçam’ı kalın birğ ş

keçenin üzerine yatırmı tı. Öteki çadırda Pars Be yatacaktı. Ak am oluyordu. Utacı ileş ğ ş

Çalkara yanlarına yedek atlar oldu u halde Ötüken’in en ünlü kamını getirme eğ ğ

gidiyorlardı.

Taçam’ın yattı ı çadırım kapısı açıktı. Parsla o ulları kapının önünde ba da kurarakğ ğ ğ ş

oturdular. Yaralıyı bekliyerek yemeklerini yediler. Pars yalnız kımız içti ve güneş

Page 149: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

battıktan sonra içine çöken gariplikle söze ba ladı:ş

- Ben Kür ad’ı tanıdı ım zaman o a a ı yukarı Taçam’ın ya ındaydı. Ba kaŞ ğ ş ğ ş ş

hiçbir ey bilmesem bile yalnız yüz benzerlikleri bana her eyi anlatabilirdi.ş ş

Ezgene sordu:

- Ba ka ne biliyorsun?ş- Urungu’nun ok atı ını gördükten sonra üphelenmi , onu yakındanş ş ş

gördükten sonra üphem büsbütün artmı tı. Belindeki bıça ı görünce hiç üphemş ş ğ ş

kalmadı.

Ezgene yine sordu:

- Bu bıçakta ne vardı?

- Kür ad’ın bıça ı idi. Üzerinden Bumun Ka an’ın adı ve damgası kazılı tılsımlıŞ ğ ğ

bir bıçak.

Yula sordu:

- Bu tılsım ne tılsımı idi?

Pars’ın gözlerinde bir ı ık parlayıp söndü:ş

- Türkler’in ululuk günlerinde iyice gözüken, bozgun günlerinde silikle enş

yazısıyla e siz bir bıçaktır. Bütün bunları gördükten sonra Urungu ile konu tum veş ş

ona anasının, yani Kür ad’ın konçuyun teyzem oldu unu anlattım.Ş ğ- O ne dedi?

- Çok sevdi i anasına söz verdi i için bunu sır olarak sakladı ını söyledi.ğ ğ ğ

Ezgene ve Yula, karabudundan bir erken birdenbire tegin olan yaralıya sevgiyle

bakıyorlar ve uzaktan akraba çıktıkları için de ona daha çok acıyorlardı.

Taçam bütün konu ulanları i itiyordu. Ba ındaki dayanılmaz a rı arasında, beynineş ş ş ğ

Page 150: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

tokmakla vuruluyormu gibi duydu u acı içinde bu sözlerin hepsini anlıyordu. Sözeş ğ

karı mak için büyük bir istek duyuyor, çabalıyor, fakat kıpırdıyamayınca bunun bir düş ş oldu unu sanıyordu. Hem sevinçli hem korkulu bir dü ...ğ ş

Ay do mu tu. Ötüken’in güzel gecesinde Pars Be bir huzursuzluk duyuyor, Taçamğ ş ğ

ölürse Kür ad’ın soyu tükenece i için Türkeli’ne bir kötülük gelecekmi gibi kara birŞ ğ ş

dü ünceye saplanıyordu. Taçam’ın küçük bir o lu oldu unu bilmiyordu. Bilse belki buş ğ ğ

kadar kötümser olmazdı. Sık sık Ezgene’ye yahut Yula’ya i aret ediyor, onlar daş

Taçam’ın kalbini dinliyorlar ve çarptı ını anlayınca seviniyorlardı.ğ

Epey zaman geçmi ti. Uzaktan gelen nal sesleri Çalkara ile kamın yakla maktaş ş

oldu unu haber verdi. Pars aya a kalktı. O ulları da öyle yaptılar. Kocamı binba ığ ğ ğ ş ş

birden o ullarına döndü:ğ

- “Size anlattıklarımı kimseye söylemiyece inize and verin” dedi.ğ

Yanlarında kılıçları olmıyan Ezgene ile Yula uzun bıçaklarını çekerek ileriye do ruğ

uzattılar. And verdiler:

- Gök girsin, kızıl çıksın!...

- XXVIII -

KARAR

Uzun günler geçti. Taçam ölümle bo u tu. Kaç kere ya amasından umutğ ş ş

kesildi. Fakat Taçam ölmedi. Dipdiri kalktı. Eski gücünü buldu. Sava talimlerineş

katıldı. Hepsi oldu; yalnız dili açılmadı.

Yorucu bir dü ten uyanmı gibiydi. ittikleri beyninin içine kazılmı , onu a kınaş ş İş ş ş ş

çevirmi ti. imdi konu amıyordu. Konu up da sanki ne de edecekti? Ö rendiklerininş Ş ş ş ğ

a ırtıcı büyüklü ü kar ısında konu mamayı daha iyi buluyor, hatta belki biraz daş ş ğ ş ş

bunun için konu amıyordu. Yoksa gücü yerinde olduktan sonra kendisini zorlıyarakş

yeniden konu maya ba lamak olmıyacak i lerden de ildi.ş ş ş ğ

Page 151: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Yıllarca önce, lteri Ka an Türk sanca ını yeniden kaldırdı ı zaman, kocamıİ ş ğ ğ ğ ş demircinin, Kür ad’ın o lu için yaptı ı kılıç, sahibi bulunmadı ı için kendisine, yaniŞ ğ ğ ğ

Kür ad’ın torununa verilmi ti. Taçam imdi kılıcını daha çok seviyor, onu hiçŞ ş ş

yanından ayırmıyor, babasının yıllardır niçin gülmedi ini artık daha iyi anlıyordu.ğ

Kür ad’ın torunu olmak!... Bu ne büyük bahtıyarlık, ne kutlu bir gerçekti! Taçam,Ş

Bozkurt oca ının bir tegini oldu u için de il, Kür ad’ın torunu oldu u için seviniyor,ğ ğ ğ Ş ğ

övünüyordu. Yukarıda mavi gökle a a ıda ya ız yer yaratılalı nice kahramanlar gelipş ğ ğ

geçmi ti ama Kür ad gibisini, üphesiz, zamanlardan hiçbir zaman ve ki iş Ş ş ş

o ullarından tek bir ki i görmemi , bilmemi ti.ğ ş ş ş

***

Bir gün dola ıp dururken bir ulak gelerek Bilge Tonyukuk’un kendisiniş

bekledi ini söyledi. Birlikte ota a vardılar. Ulak onu içeri sokarak çekilip gitti. Bilgeğ ğ

tonyukuk onun ba ından geçenleri, dilinin tutulmu oldu unu biliyordu. Onun içinş ş ğ

tahtadan levhalarla bir Çin fırçası ve boya hazırlatmı tı:ş

- “Taçam” dedi, “sen Ay Hanım’ın yanında epey kaldın. Onun bir Gök Türk

teginine gönül verdi i hakkında bir ey i ittin mi?”ğ ş ş

Taçam, fırçayı boyaya batırarak tahtaya yazdı:

- itmedim.İş- Ay Hanım, dedikleri kadar güzel mi?

- Umay kadar, Ayzıt kadar.

- Gök Türk ka anlı ı için tehlikeli olabilir mi?ğ ğ

Taçam hayretle Tonyukuk’a baktı. Sonra fırçayı boyaya batırarak yazdı:

- Ka anlıklar bir güzel kızla yıkılmaz.ğ

Tonyukuk gülümsedi:

Page 152: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- Gök Türk teginleriyle be lerinin gönüllerine girip bizi birbirimize dü ürmezğ ş

mi demek istedin.

Taçam, azimli bir davranı la fırçayı boyaya batırdıktan sonra:ş

- “Dü üremez!” diye yazdı.ş

Bilge Tonyukuk’un yanından çıkarken beyninde sanki bir im ek çaktı ve Ay Hanım’ınş ş

gönül verdi i tegini dü ündü. Sakın bu?... Sonra kendisini tutarak ota dan ayrıldı veğ ş ğ

babasının bütün dirli ini saran kapalılı ı açma a çalı tı. Bo una... Demek ki u radı ığ ğ ğ ş ş ğ ğ

kaza sayesinde ö rendiklerinden daha ço unu ö renemiyecekti.ğ ğ ğ

Tonyukuk, yaptı ı soru turmalarla ö reneceklerini ö renmi ve derin derin dü ünerek,ğ ş ğ ğ ş ş

gündüz oturmayıp gece uyumıyarak kararını vermi ti: Dokuz O uzlarla çarpı makş ğ ş

gerekiyordu. Bu kararı Ka an’a bildirmek için ota a gitti i zaman:ğ ğ ğ

- “Vardı ım sonucu bildirme e geldim Ka an’ım” dedi.ğ ğ ğ

lteri Ka an, Bilge Tonyukuk gibi yakın bir tehlike görmüyordu. Fakat ona olanİ ş ğ

güveni dolayısıyla Tonyukuk’un dü üncesini benimsiyordu. Bilge Tonyukuk imdiyeş ş

kadar hiç yanılmamı tı. Ba kumandanı kendisine:ş ş

- “Bütün gücümüz ve hızımızla saldırmalıyız” dedi i zaman ka an:ğ ğ- “En güçlü ya ıya gidiliyormu gibi buyruk verece im “ diye mukabele etti.ğ ş ğ

Sonra, teferruat üzerinde uzun uzadıya konu tular.ş

lteri Ka anla Bilge Tonyukuk’un amaçları Dokuz O uz ordusundan çok Ay Hanım’ınİ ş ğ ğ

kendisiydi. Babası Baz Ka an’ın ölümünden sonra Dokuz O uzlar’ı düzene koyan,ğ ğ

onları yava yava ço altıp zengin eden genç kız, Gök Türkler için bir tehlike olma aş ş ğ ğ

ba lıyordu. Çünkü ka an kızı yalnız bir katun olmakla kalmıyor, gözler kama tıranş ğ ş

güzelli i ile de Gök Türkler arasında yankılar uyandırıyordu. Tonyukuk’un, ça ıtlarığ ş

vasıtası ile ö rendi ine göre imdiye kadar Gök Türk be lerinden dokuz tanesi onağ ğ ş ğ

Page 153: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

evlenme teklif etmi ler, fakat kabul görmemi lerdi. Tonyukuk bu dokuz ki idenş ş ş

be inin adını da ö renmi ti. çlerinde çocuk denecek ya taki Ersegün’ün deş ğ ş İ ş

bulundu u bu be ki i o zamandan beri sıkıntılı, üzgün bir hal almı tı. Öteki dörtğ ş ş ş

ki inin kimler oldu unu ö renememi ti. yice incelemek imkânı bulamadı ı bir habereş ğ ğ ş İ ğ

göre de Ay Hanım’ın bir Gök Türk tegininde gönlü vardı. Tonyukuk bu söylenti

üzerinde iyice dü ünüp i i incelemi , fakat bir sonuca varamamı tı. Çünkü Gökş ş ş ş

Türkler arasında Ka an’ın iki karde iyle iki küçük o lundan ba ka tegin yoktu. Oğ ş ğ ş

halde bu tegin ancak, lteri Ka an’ın iki karde inden biri olabilirdi. Fakat bu teginlerİ ş ğ ş

imdiye kadar Ay Hanım’ı görmedikleri gibi, bu teginin kendisini sakladı ı hakkındakiş ğ

haber de meseleyi büsbütün çapra ık bir hale getiriyordu. Hatta i in asıl garibi, Bilgeş ş

Tonyukuk, bütün haberlerin kimlerden ve ne zaman alındı ını bildi i halde bunu nasıl,ğ ğ

kimden, ne zaman ö rendi ini bir türlü kestiremiyordu. Tonyukuk’un içinde birğ ğ

ku kulanma vardı: Kendisini gizliyen tegin acaba Gök Türk tahtı için bir iddia da mış

bulunacaktı?

Bilge Tonyukukbu dü ümü çözemeyince Ka an’a açıp onun buyru uyla kurultayığ ğ ğ

topladı. Ka anla Tonyukuk’tan ba ka yirmi kadar tegin, ad, tarkan ve buyrukğ ş ş

be lerinin katıldı ı kurultayı, lteri Ka an törenle açtı. Ba lıların yükündürüldü ünü,ğ ğ İ ş ğ ş ğ

dizlilerin çöktürüldü ünü anlatarak dört bir yandaki ya ıların yenilip haracağ ğ

ba landı ını, ancak Dokuz O uzların dört defa yenildikleri halde yine tehlikeli olma ağ ğ ğ ğ

ba ladıklarını söyliyerek tehlikenin mahiyeti hakkında açıklamayı Bilge Tonyukuk’aş

bıraktı.

Bilge Tonyukuk, tehlikeyi söylendi: Ay Hanım!...

Sonra, dokuz tane Gök Türk be inin evlenme tekliflerini reddetmesinin sebepleriğ

üzerinde onları dü ünme e ça ırdı ve çatık ka larla kendisine bakan kurultayş ğ ğ ş

üyelerine gizli tegin hakkındaki yarım bilgisini söyliyerek sustu.

Ka lar büsbütün çatılmı tı. Sürüp giden sessizlik arasında bir be in:ş ş ğ

- “Bilge Tonyukuk! Bu tegin kim olabilir” diye sordu u i itildi.ğ ş

Bütün ba lar bu soruyu yapana çevrildi ve bakı lar, buyruk be lerinin sonş ş ğ

Page 154: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

kademelerinde oturan kocamı Binba ı Pars’ta birle ti.ş ş ş

Tonyukuk öyle cevap verdi:ş

- Bunu ben de dü ündüm. Fakat kimse için bir karar veremedim.ş- Öyleyse ku kulanman neye dayanıyor?ş- Ay Hanım’ın dokuz teklifi redderek bizimle sava ı göze almasına...ş- Bunun ba ka bir sebebi de olamaz mı?ş- Olabilir! Ama ben böyle sezinliyorum...

Pars rahatlamı tı. Urungu ve Taçam’ı bilecekler diye sıkılmı , Bilge Tonyukukla onunş ş

için tartı mı tı.ş ş

imdi kurultay sava için karar verecekti. Be ler birer birer dü ünceleriniŞ ş ğ ş

bildiriyorlardı. Bu bildirmeler uzun sözlerle de il, kısa birer “sava alım” sözüyleğ ş

yapılıyordu. Sıra kendisine gelirken Binba ı Pars vicdani bir u ra ma içindeydi. O, Gökş ğ ş

Türk devletinden sonra Kür ad’ın o lunu dü ünme e mecburdu. imdi Urungu ileŞ ğ ş ğ Ş

Ay Hanım arasında gizli bir gönül ba ının varlı ını anlar gibi oluyor ve Bilgeğ ğ

Tonyukuk’un her eyi bilerek, Gök Türk Ka anlı ı’nın sarsıntısız ya aması için bu ikisiniş ğ ğ ş

fedaya karar verip vermemi oldu u hakkında, kendi kendine, cevabı güç bir soruş ğ

soruyordu. Bu ikisinden birinin ölümü ötekinin de ölümü demek olacaktı. Acaba

Tonyukuk her eyi biliyor muydu? Pars yılların verdi i anlama kabiliyetiyle onunş ğ

yüzüne bakıyor, fakat bu sessiz ve donuk yüzden hiçbir ey ö renemiyordu.ş ğ

Urungu’nun Gök Türk Ka anlı ı tahtında gözü olmıyan bir bahadır oldu unuğ ğ ğ

ba kalarını inandırmak ne güçtü! nanacak olsalar, Pars bütün bildiklerini açı aş İ ğ

vurma a hazırdı. Fakat hayır! Söylemiyecekti...ğ

te sıra kendisine gelmi ti. Pars: “Sava mıyalım” dedi ve bütün gözler kendisineİş ş ş

dikilirken açıkladı:

- Ay Hanım’a elçi göndererek bir Gök Türk’le evlenmesini teklif edelim. Hemen

o gün kabul cevabı vermezse o zaman yürüyelim!

Page 155: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

lteri Ka an aya a kalkmı tı. Onunla birlikte herkes de aynı eyi yaptı. Ka an:İ ş ğ ğ ş ş ğ

- “Yarın erkenden çerilerim yürüyü e geçecek” dedi ve sava ılmamasış ş

hakkındaki teklifini kocamı lı ına verdi i Pars’a dönerek:ş ğ ğ- “Binba ı! Sen Ötüken’de kal” diye tamamladı.ş

Be ler, Pars’ın kıpkırmızı oldu unu gördüler. Kocamı binba ı, ka ana do ru üç adımğ ğ ş ş ğ ğ

atarak yere diz vurdu:

- “Yüce Ka an! Kocamı ki i olsam bile vaktiyle Kür ad’ın buyru undağ ş ş Ş ğ

çarpı mı bir kocayım! Buyruk ver, bu sava a ben de katılayım. Bu benim sonş ş ş

kavgam olsun” dedi.

- XXIX -

GÜNE BATARKENŞ

Ya lı Onba ı Urungu ile çocuk onba ı Deli Ersegün’ün mangaları yanyanaş ş ş

dü mü tü. Ay Hanım’a yaptı ı evlenme teklifi reddedildikten sonra Ersegün büsbütünş ş ğ

delirmi , delirmek ne, çılgına dönmü tü. Kanındaki çılgınlı ı söndürebilmek için Ayş ş ğ

Hanım’ı almaktan ba ka çare olmadı ını biliyordu. Dokuz O uzlar’a kar ı açılan sava ,ş ğ ğ ş ş

içindeki umut ı ıklarını parlatmı , çocuk gönlünü sevindirmi ti. Gök Türkler arasındaş ş ş

bu sava ı onun kadar istiyen yoktu.ş

Urungu ba ka türlü dü ünüyor, Ay Hanım’a bir kötülük gelmesinden korkuyordu. Onaş ş

bir kötülük gelmesindense bunu görmemek için daha önce ölme i candan arzuluyor,ğ

bugün hayatındaki en kıyasıya dövü ü yapaca ını anlıyordu.ş ğ

Urungu ile Ersegün’ün mangaları hem yanyana, hem de en öndeydi. lteri Ka anlaİ ş ğ

Bilge Tonyukuk; Dokuz O uz, daha do rusu Ay Hanım i ini kökünden bitirmek için onğ ğ ş

bin ki iyle yürümü lerdi.ş ş

Her ey gizli tutulmu ve hızla harekete geçilmi oldu u halde Dokuz O uzlar yineş ş ş ğ ğ

tam bir baskına u ratılamamı tı. Son anlarda i i haber alı hazırlanmı lar, a ırlıklarıylağ ş ş ğ ş ğ

Page 156: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

kadın ve çocuklarını geri çekecek zaman bulamadıkları için bütün azimleriyle bir ölüm

dirim sava ını göze almı lardı. Onlar bu kanlı oyuna ancak üç bin ki i sokabiliyorlardı.ş ş ş

***

Vuru , iki tarafın istek ve dü üncelerindeki keskinlik dolayısıyla pek sert ve hızlış ş

ba ladı. Önce Türk usulünce çabuk ilerlemeler ve yapmacık kaçmalarla ileri, geriş

giderek birbirlerini ona tuttular. Sonra, sadaklar bo alınca kargı ve kılıçlara davranarakş

saldırıp birbirlerine de diler.ğ

Deli Ersegün, buyru undaki mangaya kumanda etme i unutmu tu. Öyle ki,ğ ğ ş

vuru larından bazıları Gök Türkler’e de di i halde aldırmıyor, boyuna ilerliyordu.ş ğ ğ

Çünkü o iyice tasarlamı tı: Ay Hanım’ın ota ına varacak; onu diri yaralı veya ölüş ğ

olarak ele geçirecekti. Ay Hanım ölecekse Ersegün’ün kılıcı ile ölmeliydi.

Urungu da aynı hedefe do ru at salmı tı. Fakat o mangasına buyruk veriyor, vurdu uğ ş ğ

yeri görüyor, Ay Hanım’ın ota ına ula mayı da onu tehlikeden korumak için istiyordu.ğ ş

Ay Hanım’ın karargâhı üç kat üstün Gök Türkler tarafından kaz kanadına alınarak

çevrildi i için i in sonunda ota a varılaca ı belliydi. , oraya ba kalarından önceğ ş ğ ğ İş ş

varmakta idi.

Daha ne ota , ne de Ay Hanım görünmedi i halde Dokuz O uzlar’ın direni indekiğ ğ ğ ş

sertlikte ve gözü peklikten dolayı, sava ı Ay Hanım’ın idare etti ini Urungu anlamı tı.ş ğ ş

O, ordusunu yalnız yi itli i ve aklı ile yürütmüyor, güzelli i ile de heyecanlandırıyordu.ğ ğ ğ

Dokuz O uz çerilerinin göz kırpmadan ölüme öyle atılı ları, ses çıkarmadan öyle birğ ş

dü ü leri ve inlemeden öyle bir ölü leri vardı ki, bunun gizli mânâsını ancak Urunguş ş ş

anlıyabilirdi.

ki taraf bütün maddî ve manevî kuvvetlerini ortaya atarak vuru uyorlardı. Urungu,İ ş

bütün mangasını kaybetti i ve yaralı oldu u halde, Ay Hanım’ın ota ına yakla tı ı birğ ğ ğ ş ğ

sırada atı vuruldu ve kendisini yalın kılıç yerde buldu. Çevresine çabuk bir göz fırlattı

ve buradakilerden ço unun da yaya oldu unu gördü. Atı vurulmamı olanlar da,ğ ğ ş

ka nılar ve a ırlıklarla berkitilmi olan bu alanda daha iyi vuru abilmek için atlarındanğ ğ ş ş

Page 157: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

iniyorlardı. Urungu, Dokuz O uzlar tarafından zırhlı giyimler içindeki Kadır Ba a’yığ ğ

tanıdı ve yarım kalmı dövü ü hatırladı. Fakat Ay Hanım’ın ota ı yanında bulunu larış ş ğ ş

ona yarım kalmı dövü ü unutturmakta gecikmedi. O imdi yalnız Ay Hanım’ış ş ş

dü ünüyordu. Bu dü ünceyle kılıcını savurarak Dokuz O uzlar’ın üzerine atıldı.ş ş ğ

***

Ak am olurken sava ın sonu belli olmu tu: Dokuz O uz ordusu parçalanarakş ş ş ğ

üçe ayrılmı , Ay Hanım’ın ota ı sarılmı ve Dokuz O uzlar’ın ço u er meydanında canş ğ ş ğ ğ

vermi ti. Binba ı Kadır Ba a, yanında kalan son bahadırlarıyla birlikte Ay Hanım’ış ş ğ

müdafaaya çalı ıyor, Ay Hanım da elinde yay oldu u halde bu direni e katılmış ğ ş ş bulunuyordu. Dar bir yerde yapılan kanlı ve kırıcı vuru ma herkesi birbirine karı tırmış ş ş ve artık düzen, buyruk, sıra kalmamı tı. Binba ılar, yüzba ılar, onba ılar ve erlerş ş ş ş

yanyana ve kendi ba larına vuru uyorlardı.ş ş

Yüzba ı Börü de ota a yakla anlar arasında idi. Kan ter içinde oldu u haldeş ğ ş ğ

çarpı ıyor, Gök Türk Ka anlı ı’nın amacış ğ ğ olan Ay Hanım’ı tutsak etmek erefiniş

kendisi kazanmak için atılganlı ın son kertesine vararak sava ıyordu. Bir aralıkğ ş

kendisini zırhlı bir Dokuz O uz be inin kar ısında buldu. Büyük bir yi itlikle vuru anğ ğ ş ğ ş

bu be , Kadır Ba a idi. ki bahadır kar ı kar ıya idiler. Bir an bile durmadan birer adımğ ğ İ ş ş

attılar ve aradaki açıklı ı kapatarak görülmemi bir sertlikte kılıçla ma a ba ladılar.ğ ş ş ğ ş

Kadır Ba a zırhlı oldu u için kılıç de melerinden çekinmiyor, ümitsiz saldırı larlağ ğ ğ ş

bütün Gök Türkler’e meydan okuyordu.

Ota ın önündeki alan gitgide daralıyor. Dokuz O uzlar’ı, birer birer deviren,ğ ğ

kendilerini de birer birer deviren Gök Türkler, Ay Hanım’ın ota ının kapısınağ

durmaksızın yakla ıyorlardı. Bu daracık yerde imdi Yüzba ı Ezgene ile Onba ı Yulaş ş ş ş

da bulunuyor, biraz daha geride Taçam ve Binba ı Pars göze çarpıyordu. Deli Ersegünş

sava naraları atıyor, ota a varmak için kar ısındakileri bırakarak sa a sola se irtiyor,ş ğ ş ğ ğ

fakat Dokuz O uzlar ardını bırakmayınca ister istemez dönerek yine tutu uyordu.ğ ş

Güne batarken Kadır Ba a ota a girdi. Lo bir görünü le kanlı bir sahnenin birle ti iş ğ ğ ş ş ş ğ

ota da okların uçmasından do an vınlayı lar havayı titretirken üç ki inin birbirineğ ğ ş ş

girerek bo u tukları, kılıç ve bıçakların parladı ı görüldü. Üçü birden yuvarlandıktanğ ş ğ

Page 158: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

sonra biri sendeliyerek aya a kalktı ve kapıdan dı arı fırladı.ğ ş

Dı arda son bo u malar oluyordu. Kocamı binba ı Pars ayakta, atını yelesineş ğ ş ş ş

dayanmı , duruyordu. Yaralı de ildi. Fakat bu ya ta yaptı ı dövü onu yormu ,ş ğ ş ğ ş ş

yıpratmı tı. Gücü kesilmi , soluyordu. Kar ısında büyük o lu Ezgene kan içindeş ş ş ğ

duruyor, üzgün gözlerle babasına bakıyordu.

***

Urungu, kar ısında dövü ecek kimse kalmadı ını görünce hızla ota a ko tu. Adımınış ş ğ ğ ş

atar atmaz, karanlıkta bir ey görmedi i için bir an durdu. Sonraş ğ yerde bir

kıpırdanma görerek kılıcına davranarak oraya baktı: Bir a ır yaralıydı. yAnında birisiğ

daha yatıyordu. Urungu bakı larını keskinle tirince tanıdı ve : ş ş

- “Sen misin Kadır Ba a” diye sordu.ğ

Kadır Ba a gülümsedi:ğ

- “Yazık! Seninle dövü ümüzü yapamadan ölece im” dedi ve yanında yatanış ğ

göstererek Urungu’nun içini sızlattı:

- Bu da sizden...

Artık gözleri lo lu a alı an Urungu gösterilen yere bakınca bir Gök Türk’ün yattı ınış ğ ş ğ

gördü ve andası Yüzba ı Börü’yü tanıdı. Börü Be er meydanında, bir dahaş ğ

kalkmamak üzere dü mü tü.ş ş

Urungu irkilerek bir adım attı:

- Kadır Ba a! Ay Hanım nerede?ğ

Bu sert seste yalvaran bir eda vardı. Ölüm halinde olan Dokuz O uz be i hıçkırdı:ğ ğ

- Ay Hanım Uçma a vardı. Onu siz öldürdünüz!ğ

Page 159: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Bunu söyliyerek eliyle ota ın bir kö esini gösterdi.ğ ş

Artık karanlı a iyice alı mı olan Urungu ba ını kaldırdı ve ölülerle dolu ota ın içindeğ ş ş ş ğ

Ay Hanım’ı tanıdı. Gö sünde bir ok oldu u halde yatıyordu. Her zamankinden dahağ ğ

güzeldi. Konu ulanları i itiyor, hâttâ gönülden geçenleri anlıyormu gibi bir hali vardı.ş ş ş

Urungu’nun kılıcı elinden dü mü tü. nanamıyor gibi, dü görüyor gibi bu sevgiliş ş İ ş

ölüye bakıyordu. Birden canlandı. Sada ını çıkararak yere attı ve Ay Hanım’ın yanınağ

gelerek diz çöktü.

- “Ay Hanım! Ay Hanım” diye seslendi. te o zaman öldü üne inanarak derinİş ğ

bir ah çekti. Sonra incitmekten çekinerek onu kuca ın aldı ve ota ın kapısınağ ğ

yöneldi. Kadır Ba a hâlâ a lıyordu:ğ ğ- “Onu yalnız bırakma. Hep seni beklemi ti” dedi ve hıçkırıklar arasında öldü.ş

Urungu artık beyninin saplandı ı tek dü ünceden ba ka bir ey dü ünmüyordu.ğ ş ş ş ş

Kolları arasında ka an kızı oldu u halde ota dan çıktı. Dumanlı gözlerle çevresineğ ğ ğ

öyle bir baktı. Uzakta Deli Ersegün bir Dokuz O uzla vuru uyor, daha yakında daş ğ ş

o lu Taçam ba ka bir Dokuz O uzla bo u uyordu. Ota kapısının hemen yanında iseğ ş ğ ğ ş ğ

Binba ı Pars’la yüzba ı Ezgene kar ı kar ıya duruyorlardı.ş ş ş ş

Üzgündüler. Çünkü Ay Hanım’ı Yüzba ı Ezgene öldürmü tü.ş ş

Ota ın içinde son vuru ma yapılırken üstüste oklarla arkada larının devrildi i görenğ ş ş ğ

Ezgene sada a el atarak okların geldi i yana bir ok da kendi fırlatmı , fakat okunuğ ğ ş

fırlattıktan sonra kimi vurdu unun farkına varmı tı. Okunu atarken çevresini görecekğ ş

durumda de ildi. Çünkü Kadır Ba a, tek ba ına hepsini temizliyecek bir sertlikteğ ğ ş

dövü üyordu. O zaman Börü ile birlikte onun üzerine atılmı lar, birbirleriniş ş

bıçaklamı lar ve bu kanlı oyundan yalnız kendisi sa çıkmı tı.ş ğ ş

Ezgene bunları babasına anlatırken onun kendisini avundurmasını bekliyordu. Fakat

Pars avutmuyor, bilâkis her eye ra men okunu attı ı yeri görmesi gerekti iniş ğ ğ ğ

söylüyordu. Vurdu u kız hem Ay Hanım, hem de akrabaları idi.ğ

Page 160: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Onlar böyle konu arak üzüntü içinde kıvranırlarken Urungu’nun, ka an kızını kuca ınaş ğ ğ

almı oldu u halde çıktı ını görerek sustular. Kür ad’ın o lu kar ılarına dikilerek:ş ğ ğ Ş ğ ş

- “Pars Be ! Belimdeki bıça ı kemeriyle birlikte alır mısın” dediğ ğ

Binba ı bir ey demeden onun iste ini yaptı. Urungu, uzakta bo u an Taçam’ış ş ğ ğ ş

göstererek:

- “Bıça ı Taçam’a, o ölürse Taçam’ın o luna ver” dedi sonra alandaki sahipsizğ ğ

atlardan birine , sol kolunda Ay Hanım oldu u halde atlıyarak batıya do ru sürdü.ğ ğ

Yeryüzünün güne i ufuklarda batarken Urungu’nun gönlündeki Ay da, bir dahaş

do mamak üzere, batmı tı.ğ ş

- XXX -

YARIŞ

Sava bitmi , Dokuz O uzlar yenilmi ti. Ayın on be i yava yavaş ş ğ ş ş ş ş yükseliyordu. Taçam yaralı ve yorgun argın, sendeliyerek Binba ı Pars’a yakla ırken, oş ş

o lu Ezgene’ye buyruk veriyordu:ğ

- Bu gidi i be enmiyorum. Yula’yı bulup ardına dü . Mümkünse onu geriş ğ ş

çevirin!

Taçam bu sözleri i itmi ve bir önsezi ile ku kulanmı tı. Binba ının kar ında durarakş ş ş ş ş ş

soran gözlerle ona bakıyordu. Dili hâlâ açılmamı tı. Pars, Urungu’nun kendisineş

verdi i bıça ı uzatarak:ğ ğ

- “Baban sana vermemi söyledi” dedi.

Taçam bıça ı alırken gözleri hayretle açılmı tı. Bu da ne demekti? Kocamı binba ığ ş ş ş

onun sorarak bakan gözlerini görünce merakını giderdi:

Page 161: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

- Urungu gitti.

Taçam bununla kanmı de ildi. Eliyle bir i aret yaparak nereye gitti ini sormak istediş ğ ş ğ

ve binba ınış batıyı göstermesi üzerine gözlerini oraya çevirerek derin derin baktıktan

sonra yüzü bir tuhafla mı tı.ş ş

Bu sırada bir kasırga halinde Deli Ersegün’ün geldi i görüldü. Ay Hanım’ın ota ını veğ ğ

çevreyi arayıp bulamadıktan sonra Parsla Taçam’ı görerek gelmi , onlara ka an kızınış ğ

soruyordu:

- Binba ı Pars! Tez söyle, Ay Hnaım neredE?ş

Binba ının sesi titriyordu:ş

- Ay Hanım Uçma a verdı!ğ

Çocuk onba ı ba ırdı:ş ğ

- Öldü mü? Ölüsü nerede?

- Urungu götürdü.

Bunu söyliyerek batıyı i aret ediyordu. Ersegün yeniden çıldırmı tı. Taçam’ın omuzunuş ş

tutarak sarsıyordu:

- Batıda ne i ler var? Söylesene.... Baban Ay Hanım’ı nereye götürüyor?... Niçinş

götürüyor?...

Ay ı ı ı altında Taçam’ın yüzü korkunç bir ıztırap anlatıyor, bir yandan babasınınş ğ

bıraktı ı bıça a, bir yandan da batıya bakıyordu. Bir ey söylemek istedi i belliğ ğ ş ğ

oluyordu.

Ersegün onu yeniden sarsarak ba ırdı:ğ

- Nereye gidiyor?

Page 162: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

O zaman bir ey oldu: Artık bir daha konu amıyaca ı sanılan Taçam’ın korkunç, gürş ş ğ

bir sesle, bo azlanan bir insan gibi haykırdı ı i itildi:ğ ğ ş

- Ölüm Uçurumu’na gidiyor!...

Bu sözler ortalı ı bir anda allak bullak etti...ğ

***

Ayın on be i bozkıra ilâhî ı ıklarını Tanrı’nın rahmeti gibi saçarken bu sonsuzş ş

geni likte kimsenin tahmin edemiyece i korkunç bir yarı yapılıyordu:ş ğ ş

Elli yıla yakın sert bir ya ayı tan, görülmedik çilelerden sonra; sevdi i, Tanrılar kadarş ş ğ

güzel Ay Hanım’ın ancak ölüsüne kavu an Urungu; kahraman ve ebedî Kür ad’ınş Ş

o lu, kuca ında sevgilisi oldu u halde batıya do ru mesafeleri a ıyordu. ğ ğ ğ ğ ş

Yüzba ı Ezgene ile Onba ı Yula, Pars’ın iki yi it o lu babalarından aldıkları buyrukş ş ğ ğ

üzerine yanyana, atba ı beraber oldukları halde yıldırım gibi uçuyorlardı.ş

Bütün duygularında oldu u gibi sevgisinde de çılgın olan Deli Ersegün, vaktiyleğ

babasının öldürdü ü ve kendisini yendi i için kinle karı ık bir duyguyla sevdi i Ayğ ğ ş ğ

Hanım’ın artık ölmü olması dolayısıyla, imdi kinden sıyrılan, yalnız a ktan ibaretş ş ş

kalan bir gönül ba ının verdi i hızla, çocuk kalbinin deli men ate iyle yanarak atğ ğ ş ş

ko turuyordu.ş

Duydu u büyük ızdırapla dili açılan Taçam, babasının hayattaki yenilmez kederiğ

anlamı olarak, onun nereye gitti ini bilerek, bunu önlemek istiyerek yarı ıyordu.ş ğ ş

Sonsuz bozkırda, ayın ilâhî ı ıkları arasında batıyaş do ru uçanlar yalnız bunlar de ildi.ğ ğ

Kocamı Binba ı Pars da aynı hızla at sürüyor, yorgun ve yıpranöı gövdesinin neş ş ş

kadar dayanaca ını dü ünmeden olgunlar, gençler ve çocuklarla birlikte yıldırım gibiğ ş

gidiyordu.

Page 163: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Uzun bir ko udan sonra, arkadan gelenler aynı hizaya vardılar. Sa da Pars, onunş ğ

solunda Taçam, Taçam’ın solunda Deli Ersegün bulunuyor, en solda da iki kardeş Ezgene ile Yula ko uyorlardı.ş

Ayın ı ıklarıyla aydınlanan bozkırda ilerisini görüyorlar, önlerinde, belki de ufka yakınş

bir yerde ba ka bir atlının doludizgin gitti ini seçiyorlardı. Bu atlı, Onba ı Urungu idi.ş ğ ş

Ay Hanım’ın ba ını gö süne dayamı ve sol koluyla iyice kavramı oldu u halde, saş ğ ş ş ğ ğ eli dizginde, gözleri ileride, gidiyordu.

Nereye gidiyor de il, nasıl gidiyordu? Bu, sözleğ anlatılacak bir gidi de ildi. Ara sıra,ş ğ

gözlerini ufuktan çevirip Ay Hanım’a bakıyor, o zaman onu sevgi ve efkatle dahaş

çok sıkarak içinin sızladı ını duyuyordu. Bu bakı larda her ey, her ey vardı.ğ ş ş ş

Onu kovalıyan be ki i atlarının üzerinde sert bakı lı birer ta gibiydiler. Binba ı Pars,ş ş ş ş ş

Kür ad’ın o lunu ölüm yolundan çevirmek için, yıllarca öncei Kara Ka an ordusununŞ ğ ğ

onba ısı iken yaptı ı en ba döndürücü ko ulara benziyen bir hızla gidiyordu. Atınınş ğ ş ş

nal seslerine kendi yüre inin çarpıntısı da karı ıyor gibiydi.ğ ş

Taçam, artık Kür ad’ın torunu oldu unu bilen Taçam, babasının verdi i korkunçŞ ğ ğ

kararı önlemek için yarı ıyor, kovalanan atlıya herkesten önce varmak kendi hakkış

oldu u halde öteki dört ki iyi bir türlü geçemedi i için öfkeleniyor, kızıyordu.ğ ş ğ

Onba ı Deli Ersegün, çılgın gibi sevdi i kızı hiç olmazsa bir defa daha görebilmek,ş ğ

onu kaçırandan bunun hesabını sormak için uurunu kaybetmi bir halde atş ş

ko turuyor, yanındaki dört ki iden kurtulup Ay Hanım’a yeti mek istiyordu.ş ş ş

Yüzba ı Ezgene’nin bütün ömründe bir kere bile gülmemi olan yüzü bir iç acısının,ş ş

Ay Hanım’ı öldürmekten do an gizli ve kayna ı anla ılmaz bir acının baskısıylağ ğ ş

büsbütün asılmı olarak ileriye dikilmi ti. Urungu ile Ay Hanım’a yeti irse bu acıyış ş ş

atacakmı gibi garip bir inancın verdi i hızla yırtınırcasına at sürüyordu.ş ğ

Topal Onba ı Yula ise babasının buyru unu yerine getirmekş ğ ve akrabası Ay Hanım’ı

son bir defa daha görmek için dizgin bo altıyor, yarı anlar arasında en sa lam,ş ş ğ

Page 164: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

yarasız kendisi oldu u halde yine onlarla aynı hizada bulunmanın, onlarığ

geçememenin verdi i hırsla yarı ıyordu.ğ ş

Urungu, kendisiyle birlikte Ay Hanım’ı da ta ıyan bir atın üzerinde oldu u içinş ğ

arkadakiler yava yava yakla ıyorlardı. Atlar yorulmu , sırsıklam ve a ızlarış ş ş ş ğ

köpüklenmi oldu u halde hızlarından bir ey kaybetmeden hâlâ aynı hizadaş ğ ş

ko uyorlardı.ş

Ay yükselmi , gö ün tâ tepesine gelmi ti. Bozkırlıların keskin gözleri önlerindeki atınş ğ ş

binicisiyle kuca ındaki ölünün gölgesi artık seçilebiliyordu. Fakat o ardına bir kere bileğ

bakmadan, belki kovalandı ını dahi bilmeden batıya do ru yol almakta devamğ ğ

ediyordu. Ba rına bastırdı ı sevgilisi sanki ölmemi te yaralıymı gibi atın üzerindeğ ğ ş ş

onu en iyi ekilde tutuyor, gönlünden gelerek kollarına giden gücünün verimiyle onuş

kavrıyarak meçhule do ru akıyordu. Ay Hanım’ı tutu unda yalnız sevgi ve efkat de il,ğ ş ş ğ

büyük bir saygı da vardı ve muhakkak ki, ölmüş olmasına ra men ka an kızı bunuğ ğ

duyuyordu.

Sonsuz bozkır.... Ayın ilâhî ı ıkları ve atların ahenkli nal sesi...ş

***

Ay do arken ba layıp tepeye gelinceye kadar süren bu yarı ne korkunç birğ ş ş

yarı tı! Yarı anların beyinlerinden ve gönüllerinden geçenlerle yarı manın yırtıcılı ış ş ş ğ

onu böyle korkunç yapıyordu. Yoksa yarım gece süren bu yarı a dayanmanın imkânış

olur muydu?

imdi Urungu ile ötükenlilerin arasında iki yüz adım vardı. Fakat geriden gelen beŞ ş ki i bu aralı ı artık kapatamıyorlardı. Çünkü, kuca ında sevgilisi oldu u halde Ayş ğ ğ ğ

Hanım’ın ota ından çıktı ı zaman Urungu’nun atladı ı sahipsiz at, Ay Hanım’ın atıydı.ğ ğ ğ

O da sahibini son defa ta ıdı ını sezmi gibi bir davranı la iki ki iyi birden götürüyor,ş ğ ş ş ş

kovalandı ını anlıyor, kovalıyanları yakla tırmıyordu. ğ ş

Urungu bir defa daha Ay Hanım’ın yüzüne baktı ve bu sefer gözleri orada takılı kaldı.

Bu ilâhî yüze bakan gözler ya lıydı. Ya lı gözlerini gö e kaldırarak Tanrı ileş ş ğ

Page 165: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

konu uyormu gibi:ş ş

- “Bozkurtlar dirilirken Ay Hanım da ya asaydı ne olurdu” diye fısıldadı.ş

Sonra görülmedik bir eye takılan gözlerin mânâlı ı ıltısı ile ileriye bakarak atınış ş

mahmuzladı. At son bir atılı la fırlarken Ay Hanım’ı deminkinden daha sıkıca kendineş

do ru çekti. Dudaklarını hiçbir zamanınğ görmedi i, hiçbir ça ın göremeyece i o ilâhîğ ğ ğ

yüze de direrek öptü ve hâlâ sıcak olan mehtap kadar, güne kadar güzel olanğ ş

yüzden ayırmadan, bir an içinde bütün mazisini yıldırım hızıyla hatırlayıp “ho ça kalş

Ötüken” diye dü ündükten sonra kendisini bo lu a bıraktı…ş ş ğ

***

Gözleri Urungu’nun üzerinde birle mi olarak iki yüz adım geriden gelen be ki iş ş ş ş

birdenbire Urungu’nun yok oldu unu gördüler ve hemen arkasından bir atın korkunç,ğ

tüyler ürpertici, kulak tırmalayıcı ki nemesiyle zınk diye durdular. Bu duru u, aynış ş

hizada ko an be ki inin be atı, binicilerinden kumanda almadan, bo lu a fırlıyanş ş ş ş ş ğ

atın göklere yükselen ki nemesini duyarak yapmı lardı.ş ş

Dört tanesi korkulu gözlerle ileriye bakarken, Yüzba ı Ezgene yaman bir titreme ileş

elini yüzüne kapıyarak ba ını e di ve hemen arkasından Taçam’ın dudaklarından birş ğ

a ıt gibi:ğ

- “Ölüm Uçurumu” kelimeleri döküldü.

Urungu, ba rında sevgilisi oldu u halde kendisini Ölüm Uçurumu’na fırlatmı , hayattağ ğ ş

kavu amadı ı Ay Hanım’a, zamanı ve mesafeleri a arak ölümde, bir daha ayrılmamakş ğ ş

üzere, kavu mu tu.ş ş

Taçam’ın “Ölüm Uçurumu” diye âdeta inlemesi Deli Ersegün’ün beynine inmi birş

yıldırım gibiydi. Çok çevik bir hareketle atından atlıyarak uçuruma do ru ko ma ağ ş ğ

ba ladı. Ötekiler ona yeti mek için atlarını sürmek istediler. Bo una… Atlar artık itaatş ş ş

etmiyor, bir adım ileri gitmiyordu. O zaman dördü de atlayıp Ersegün’ün ardından

se irttiler. Uçurumun kıyısında deli onba ı sa a sola ko uyor, “Ay Hanım! Ay Hanım”ğ ş ğ ş

Page 166: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

diye ba ırıyordu. Sonra birden çılgınlı ı artarak yere yattı ve ba ını uçurumdan a a ığ ğ ş ş ğ

uzatarak:

- “Hey!... Onba ı Urungu!... Ya onu geri getir, yahut vaktinde hazır ol” diyeş

haykırma a ba ladı. Uçurumun dibinden esrarlı sesler geliyor, bu sesler bir atğ ş

ki nemesine, bir türküye, bir suyun akı ına, bir kılıç akırtısına, her eyeş ş ş ş

benziyordu.

Ersegün Taçam’ın kar ısına dikildi. Gözlerinin içine bakarak:ş

- “Ay Hanım’ı senin baban kaçırdı” diye haykırdı.

Elini kılıcına atmı tı. Deli çocu un akası yoktu. Bir anda kılıç çekip Taçam’ış ğ ş

de ebilirdi. Bunu bildikleri için ötekiler de kılıçlarını kavramı lardı. Fakat çekme eş ş ğ

lüzum kalmadı. Birdenbire içlerinden birinin derin bir ah çekerek ve gö sünü tutarakğ

çöktü ü görüldü. Bu, kocamı Binba ı Pars’tı. Onun, yılların çarpıntısıyla yorulanğ ş ş

yüre i bu yıpratıcı, bitirici ko uya ve Kür ad’ın o luyla, Baz Ka an’ın kızının kucakğ ş Ş ğ ğ

kuca a Ölüm Uçurumu’ndan a a ı atılmalarına dayanamamı tı.ğ ş ğ ş

Dü tü ünü görünce Ersegün’den ba lakarı ona do ru davrandılar. Yüzba ı Ezgene,ş ğ ş ğ ş

babsının ba ını kaldırarak koluna yasladı. Pars geni geni soluyor, sol eliyle yüre iniş ş ş ğ

bastırıyordu. Gözlerini zorla açık tutarak:

- “Ölüm Uçurumu her yıl bir erkekle bir kadını alır. Bu onun de i mezğ ş

yasasıdır” dedi.

Benzinin sarardı ı mehtabın altında bile belliydi. Bir fenalık geçiriyordu. Gülümseme eğ ğ

çalı arak:ş

- “Onba ı! Büyük acı çektin. Ama dirlikte çekece in acılar bu kadarlaş ğ

kalmıyacak, bunu bil!” dedi. Sonra ba ını gö e do ru kaldırdı. Gitgide a ırla an veş ğ ğ ğ ş

yava lıyan bir sesle ilâve etti:ş- Bazan yanlı bir hareket büyük sonuçlar do urabilir ve hayatın akı ınış ğ ş

tatamiyle tersine çevirir. Ondan sonra da ölüme kadar yanıp yakılmak fayda

Page 167: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

etmez…

Ezgene bu sözleri i itince di lerini sıktı. Gözlerini kapıyarak ba ını hafifçe salladı.ş ş ş

Birdenbire Pars’ın uzun bir soluk aldı ı ve titredi i görüldü. Ba ı, o lunun kolundağ ğ ş ğ

sola dü üp kaldı. Binba ı ölmü tü.ş ş ş

Yula ona do ru bir adım attı. Sonra durarak ta gibi hareketsiz kaldı. O zaman Ezgeneğ ş

babasının ba ını yava ça topra a bırakarak aya a kalktı.ş ş ğ ğ

Biraz önce hızla nal sesleriyle çınlıyan sonsuz bozkırda imdi bir ölüm sessizli i vardı.ş ğ

Yalnız gökte ayın ilâhî ı ıkları Tanrı’nın rahmeti gibi serpiliyor, topra ı ve gönülleriş ğ

nura bo uyordu.ğ

Yüzba ı Ezgene, büyük bir yükün altında ezilmi , fakat dik kalma a azmetmi yi it birş ş ğ ş ğ

insan haliyle ötekilere bakarak:

- “Kutlu ölülerimizi selâmlıyalım” dedi.

Uçuruma döndüler.

imdi oradan hafif bir ses geliyordu. Ürperdiler. Bu ses Ötüken’de çok söylenen birŞ

deyi e benziyordu:ş

Ayın bahtı karanlık,

Urungu’nun karadır…

Sonra hafif bir su sesi i ittiler.ş

Dördü birden kılıçlarını çekerek uçurumun derinliklerinde kaybolan Ay Hanım’la

Urungu’yu selâmladılar ve kılıçlarını e diler.ğ

Geri döndüler. Binba ı Pars için de selâm durduktan sonra kılıçlarını kına soktular.ş

Page 168: HÜSEYİN NİHAL ATSIZ - BOZKURTLAR DİRİLİYOR

Uçurumundan hafif bir mırıltı, bir türkü sesi geliyordu. Dört Gök Türk, gözlerini

Pars’tan kaldırıp bakı tılar. Dördünün de gözleri ya lıydı…ş ş SON

15 Nisan 1949

Maltepe