EMEL ESİNtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/116.pdfİSLÂM SANATI 283 harhudatlar,...

20
TÜRK ANSİKLOPEDİSİ CİLD X X FASİKÜ L : 137 1 [ M.E. —— B. Ilı r DEVLET KİTAPLARI İSLÂM SANATI EMEL ESİN MİLLİ EĞİTİM BASIMEVİ ANKARA 1972 Tek-Esin Vakfı Tek-Esin Vakfı

Transcript of EMEL ESİNtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/116.pdfİSLÂM SANATI 283 harhudatlar,...

Page 1: EMEL ESİNtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/116.pdfİSLÂM SANATI 283 harhudatlar, Usruşâne Afşîn'Iart (Farsça lâkap). Türk ha kanları soyundan İbn Hakan sülâlesi

TÜRK ANSİKLOPEDİSİ

CİLD X X

F A S İ K Ü L : 137

1

[ M . E .

— —

B . Ilı

r

D E V L E T KİTAPLARI

İSLÂM SANATI

EMEL ESİN

M İ L L İ EĞİTİM B A S I M E V İ A N K A R A 1972

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 2: EMEL ESİNtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/116.pdfİSLÂM SANATI 283 harhudatlar, Usruşâne Afşîn'Iart (Farsça lâkap). Türk ha kanları soyundan İbn Hakan sülâlesi

280 I İTTİHADtYESt — İSLÂM SANATI

mlan a za-

ran ında . ın-

'esinde us

(bk. H A Üst; ıı-

:uğı la

İ Ç I K a,

Ana lerir ıİ

curr Al i , 1-

[anrr k

• 1 1 J J

Müd k ı. „.. t katıl ı-

sı'nıı n naiKı mekt n bahsi d imi T-

vet i a 1921 sini 1-

l an ;

İ S L Â M S A N A T I , Hicret in i l k yılı (622) ndan gü-nümüze kadar İs lâm ü lke le r inde gel işen sanat. 1300 yılı aşan bir zaman boyunca ve m e k â n olarak da doğuda Çin i le Birmanya'dan bat ıda At lan t ik Okyanusu'na kadar uza­nan geniş alana yayılmış bulunan İ. S., tar ihi devrelere ve coğrafî bölgelere göre , çeşitli kollara ayrı l ı r . Bu kol lar ın hepsinde ortak bir İ. S. üs lûbu vardır ve bu üs lûbun özell iğine İs lâmî umdeler biç im vermişt i r . Böylece İ. S. üs lûbunun özell ikleri en çok d in î sanat eserlerinde be l i r i r . .

I . S.'na üs lûbunu veren baş umde ş u d u r : Is lâmiyet in i lâh kavramı , madde â leminin b iç imler inden ve hat tâ hayal ve tasavvurdan da ötede b u l u n d u ğ u için tasvir, özel l ikle canlı yaratık tasviri, düşünceyi ibadete teksife engel teşkil eder ve bu sebeple dinî İ. S.'nda tasvir yapı lmaz. H indu , Buddhist veyâ Hır is t iyan, heykellere ve tasvirlere d ikkat in i toplaya­rak vecde var ı rken , M ü s l ü m a n ancak tasvir ve tasavvur­ların yok o lduğu anda, ruhaniyetin eşiğine erer. Tasvir yokluğunun sonucu olan bir özell ik de tezyinî dekorun önem almasıdır . I . S.'nda başlıca tezyinî dekor unsur la r ı , bazen timsal mahiyetinde olan geometrik biçimler ve özel­l ikle Kur an remizler idir : İnsan ruhunu anlatan N û r âye-tindeki mijkât (hücre veyâ s ü t u n ) , kandil , parlak yıldız ve ebedî hayat bağı, cennetin mübarek ağaçlar ı , ç içekler i , yemişleri , suları g ibi remizler temsil edi l i r . Kuran âyetle­r in in muhtelif yazılar i le yazılması İ . S. 'nın bir diğer alâ­metidir. Başlıca yazılar şun l a rd ı r : Erken pap/riiı'lerde rast­lanan ve eğik el i f ler i ile tebarüz eden yaz ı ; kûf î ; r e y h â n î ; s ü l ü s ; nesih; t a l îk ; nesta'lik.

!• S., hat sanat ından başka, başlıca şu kollarda ge l i şmiş t i r : Mimar î ve mimar î dekorda da yer alan taş , alçı , pişmiş sırlı veyâ sırsız toprak, f i l dişi ve tahta oyma ile kaba r tma la r ı ; mermer ve sedef k a k m a l a r ı ; çini ve cam kap ve ş işe ler ; hal ı lar , kumaş ve i ş lemeler ; kitap resmi, tezhip ve ciltler.

I . İ l k c û m i l e r : İlk İs lâm camii, Hicret in 1. y ı l ında (622) Hazret - i Muhammed'in eshap i le b i r l ik te bina

ett iği K u b â Mescidi i d i . Gerek K u b â Mescidi gerek derhal a rkas ından yapı lan Medine'deki Mescid - i Nebevî putperest tap ınaklar ın ın resim ve heykellerine bir tepki olarak son derecede sade idi ler . Bu i l k câmiler, Med i ­ne'de utum adı verilen kale şekl inde bu lunuyor la rd ı ve taş veyâ tuğ ladan yapı l ı , dör t duvar iç inde bir kum­luktan ibâret idiler. Bi r kaya parçası , Kıblenin yönünü gös ter iyordu. Hayat ın ın sonuna doğru Hazret - i Mı ıham-med'e ayakta hutbe vermek zor ge lmeğe başlayınca, ı lgın ağacından bir minber yapı ld ı . Kıb leye karşı d iz i l i hurma ağaçlar ın ın da l la r ın ın birbir ine ö rü lmes inden müteşekki l çardak, namaz kı lanlar ı güneş ten muhafaza ederdi. Ezan, mescidin duvar ı üzer inden okunurdu. Medine Câmi i ' n in avlusunda bir de kuyu vardı . İlk mescidlerin bu basit un­surlar ı , her vakit için mescid p lan ın ı tayin e t t i : Duvar iç inde avlu ve şadırvan, gölgel ik revaklar, mihrap ve min­ber, ezan okunacak yüksek sed.

I I . Emevî devri (661 - 750) : Emevî le r İs lâmi-yetin i l k devrindeki sadelikten uzaklaşarak İs lâmiyet ten önceki mabedlerin ih t işamını can land ı rmak istediler. İslâ­miyetten önceki Arabistan'da eski Yemen, Babil eserleri u n u t u l m a ğ a yüz tu tmuş , Sasanî, Hellenist ik Mıs ı r ve Roma sanatı tesirleri nüfuz etmişt i . Emevî ler , sanat i lhamını bu

. kaynaklardan ve Bizans'tan a lmış lardı . Hicaz ' ı terk ederek Hi lâfe t merkezi olarak Bizans'a bağlı Hır is t iyan Arap sülâ­lesi Gassanoğul la r ın ın yurdu olan Suriye ve K u d ü s ' ü seçti­ler. Emevî sanat ının i l k eserlerinden b i r i 691de K u d ü s ' t e yapı lan Mescid - üs - sahrâ (Mi râc Mescidi) i d i . I V - V . yüzyıl Hır i s t iyan Martyr ia ve Bapt i s te r ion ' la r ı gibi merkezî p l ân ı olan sekiz köşeli mescid, Suriye'de V I I . yüzyı lda yapı lan kiliseler tarzında kubbeliydi. Bu binanın etrafına sonradan revaklar, medreseler i lâve eden ve yüzünü gök ve sarı çini ile kaplayan T ü r k Memlûk la r ı ve Osmanl ı l a r , Mirâc Câmi i 'n in güze l l iğ ine ka tk ıda bu lunmuş oldular. 705'te Mirâc Camii yanında yapı lan Mescid - i Aksâ ise, b inan ın uzun tarafına parelel revaklar i le bazilika p lân ında üstü çatı ile ö r tü lüydü . 705'te Şam'da eski bir Jüp i t e r tapınağı ve Yahya Kihsesi 'nin yerinde bina edilen mozaiklerle süslü Emevî Câmii , i l k olarak İs lâmî cemaatin duruş tarzına gö re inşâ edi lmişt i ve revaklar Kıbleye nâzır ve b inanın

i cephesine paralel olarak diz i lmiş t i . Emevî Câmi i ' nde görü-I len şekilde mihrap karş ıs ındaki maksûre (halifeye mahsus

kapal ı yer) ise Medine Câmi i ' nden m ü l h e m d i . M a k s û r e şekl inin Halife Osman (644 - 656) veyâ Mervan İbn el -Hakem (684 - 685) devrinde Medine Câmi i ' ne bir yeni l ik olarak i lâve edi ld iğ in i M e d î n e tar ihçis i Samhûdî rivayet eder. Şam'daki maksûre üzer ine bir de kubbe ilâve edi l­mişt i . Vel îd b. Abdü ' l - Me l ik ( 7 1 5 - 7 1 7 ) devrinde Medi ­ne'de Peygamberin bina ett iği câmi yıkt ı r ı larak Bizans kayserinin Emevî halifesine yolladığı Rum ve Kıpt î işçi­ler, i l k Müs lüman la r ın ifadesi i le «kiliseye benzer biç imde» yeni bir yapı yaptı lar . Duvarlar yaldız ve mozaik i le süs­lendi. Hurma ağacından çardaklar revak biçimine g i rd i . Ö m e r b. A b d ü ' l - Aziz (717 - 720) devrinde i l k olarak Me­dine Câmi i ' ne hücre b iç iminde bir mihrap ve yapının dör t köşesine dör t minare yapı ld ı . Bu minareler dör tköşe ke­sitte idi ve muhtemel olarak Hır i s t iyan çan kulesini andı­r ıyordu. Arap minareleri çan kulesi b iç imine sadık ka ld ı .

Emevî saraylarının İs lâmiyet ten önce el - H î r a ' d a bu­lunan ve İ ran kü l tü ründek i Lahmî adlı bir Arap sülâlesinin saraylarını taklit ettiği sanıl ır . Şam, Suriye, Fil is t in ve Ür­d ü n ' d e de Emevî saray ve av köşkler i bulunuyordu. Başlı-

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 3: EMEL ESİNtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/116.pdfİSLÂM SANATI 283 harhudatlar, Usruşâne Afşîn'Iart (Farsça lâkap). Türk ha kanları soyundan İbn Hakan sülâlesi

İSLÂM SANATI 281

çaları ş u n l a r d ı : 728 târi­hinde yapılmış ve karışık üs lûpta duvar resimleri bulunan Kasrü ' l Hayr ; 743 t â r ih inde yapı lmış olan ve b i tk i ve hayvan mot i f ler i i le oymalı cephesi i le te­mayüz eden M ş a t t a ; Hal i fe Hişam (724 - 743) devrin­de yapılan ve heykel ve Bizans usu lünde mozaikleri i le tanınan Hi rbe tü ' I Mef-cer; beşik kemerli üç pa­ralel oda ve hamamdan müteşekkil ve Hellenist ik

i k * duvar resimleri bulunan f, Kuseyr Amra. K u s e y r Amra'da halifenin m a ğ l û p I ettiği hükümdar l a r ı n re- t simleri ile, H u a r t ' ı n san- | d ığ ına gö re 707 ve 712'-de Kuteybe'nin savaştığı «Türk hakanı oğ lu» Kü l T i g i n ' i n de tasviri var- | dır .

Fars ve Orta Asya tesirleri Yak ın D o ğ u d a , İs lâmiyet ten önce özel l ik le f T ü r k m e n i s t a n ' d a n Fars'a ve Suriye'ye uzanan Parth devleti devrinde ( M . Ö . 250 - 224) başlamışt ı . Eski Orta Asya tesirleri arasın­da Buddhist mimar î ge­leneğinde at nah biçimin­de ve sivri kemerlere M o -reno dikkati çeker. A t nah biçiminde kemer İ s l âm! Arap sanat ının a l â m e t i oldu.

Arap la r ın Horasan ve Türk i s t an 'da elde et t ikler i ustalar yolu i le yeni Orta Asya tesirleri Emevî sanat ına da nüfûz etmekte i d i . Be lâzur î ' n in Vutûhul - buldan adlı ese­rinde şunlar kaydedil ir : Muâviye devrinde Basra'ya Hora­sanlı ustalar yerleşt i r i ldi . A b d u r r a h m â n b. Samura (ö lm . 670) Basra'da, Kâbi l l i ustalara kendi üs lûp la r ında bir câmi yapt ı rmışt ı . Horasan l ı ve Kâbi l l i us ta lar ın ancak İ ranl ı o l ­masını sanmak gerçeğe uymaz. 630 ve 726 yı l lar ında, Çinli seyyahlardan ve Arap kaynaklar ından öğren i ld iğ ine göre , asgari 630'dan beri Kâbi l ve 726'dan X . yüzyıl başına kadar hem Kâbi l hem Gazne ve Sicistan i l l e r i , Gök T ü r k aslın­dan olup, T ü r k ş â h î veya Kâbu l şâh ile Rutb î l adlan al­t ında i k i ayrı kola ayrı lan bir Buddhist sülâ lenin idaresin­de i d i . Horasan ve Sind'de pek çok T ü r k l e r vardı ve Araplar bunlardan da faydalanıyor lardı . Emevî devrinde Orta Asya tesirlerine işaret eden J. Hami l ton , Mefcer sarayındaki hey­kellerin Türk i s tan üs lûbunda pişmiş ve boyalı topraktan o lduğuna da dikkat i çeker.

Kuzey Afrika 'ya İs lâmiyetin ilerleyişi bu ü lkede de Müs lüman eserleri vücûda gelmesine yol açt ı . 643'te Mıs ı r fâtihi Amr , Fustâ t ' ta bir câmi - mescid bina et t i rmişt i . Bu

İ S L A M S A N A T I : T i r -miz ( T ü r k i s t a n ) kuzeyinde

1107 tâ r ih l i Carkurgan minaresi

câmiin ancak 827'deki tamirlerden sonra aldığı şekil b i l i ­nir . Tunus'ta Kayrevan câmi - mescidinin yapımına 670'te başlanmışt ı , fakat bu mescid de I X . yüzyılda yeniden ya­p ı ld ı . Kuzey Afr ika câmi ler in in genel p lanı şöyle i d i : Or t a s ında şadırvan bulunan, etrafı revakh bir avlunun Kıble taraf ındaki çok sıralı revaklar ın üstü dam ile ö r tü lü­dür . Dam ile ör tü lü revaklar ın mihverinde, mihraptan g i ­rişe doğru bir ilâ üç kubbe s ı ra lanır .

Emevî halifelerinin Suriye'de çökmesi üzer ine bu sü­lâlenin bir kolu Endü lüs ' t e yeni bir hi lâfet merkezi kurdu ve İ. S. faaliyeti bu ülkede de başladı . 785-961 yıl ları ara­sında, muhtel i f safhalarda inşâ edilen Kurtuba ( C ó r d o b a ) Mescidi i k i kat revaklar ı , çatılı yapısı ve mozaikleri ile Şam Emevî Mescidine benziyordu. Bu mescidin mihveri boyunca üç kubbe sıralanır . 936'da I I I . A b d u r r a h m â n ' ı n Kurtuba yanında yapt ı rdığı Med ine tü ' z - Zeh râ Sarayı, Eme­vî saray mimar î s in in Endü lüs ' t e bir ö rneğ id i r .

I I I . Abbtısî devrinin ilk yarısında (750 - X I . yüzyıl) Türkistan, Horasan, Yakın Doğu, Kuzey Afrika, Endülüs ( X I V . yüzyıla kadar): Abbasî ta­raftarları özell ikle Horasan l ı l a r o lduğu için, bu sülâle, hilâfet merkezini taraf tar lar ına yakın ülkelere , Irak'a ge­t i r d i . Parth ve Sasanî impara to r luk la r ın ın hâ t ı ra la r ın ın yaşadığı Ktesiphon'daki T â k - i Kis râ yakınında, Belli Buddhist mabedi Nevbaha r ' ı n başrâhibi Bermekî ler soyun­dan vezirlerin idaresinde, Bağdad hi lâfet merkezi olarak kuruldu. İ ran k ü l t ü r ü n ü n ağır bastığı bu ü lkelerde , başa geçen ve sanat merkezleri kuran sülâleler in çoğu da İ r a n h i d i : Horasan'da T â h i r î l e r (820 - 8 7 2 ) ; Sicistan'da T ü r k Rutbi l ler in yerini alan Saffarî ler (868 - 1008); Rey, Hemedan, Kirman, Huzistan, İsfahan, ha t tâ Bağdad 'a kadar hâkim olan Büveyhoğul lar ı (932 - 1048). Curcân, Taberistan, Deylem h ü k ü m d a r ı Z iâ r î l e r (927 - 1028) den Merdâv ic (927 - 935) in , kendine kis râ lar ın tâç ve taht ını yapt ı r ı r ­ken, «Süleyman Peygamberin cinler i» g ib i sanat iş ler inde mâhi r T ü r k l e r ku l landığ ın ı İ bnü ' l - Esîr kaydeder. 1020 târ ihl i Kâbus kulesi veyâ türbesi de bu sülâleye atfedilir . Toharistan ve Huttal 'da ise T ü r k soyundan Banicur sülâlesi hâk imdi (847 - 948). M â v e r â ü n n e h i r ' d e bir Arap valí idaresinde, 810 yı l lar ına kadar, ancak ismen İslâmiyeti ka­bul e tmeğe başlayan T ü r k beyleri henüz devam ediyordu. Bunlar ın yerini alan ve İslâmiyeti Tü rk i s t an ' a gerçekten yerleşt iren İranl ı Samanî sülâlesi hizmetinde de çok T ü r k ­ler vard ı .

İ ran toprak la r ında , Emevî devri mescid mimar î s inde pek değiş ikl ik o lmadı . V I I I . yüzyı ldan D a r m h â n ve 960 civar ında Nay în mescidleri, N a y î n mescidinin f i lpâyelerin-deki alçı dekor, Mâveraünneh i r T ü r k beyleri saraylar ında gözüken tarzdadır . Bu devrin ün lü İs lâm anıt ları hakk ın ­da fazla bi lgimiz yoktur. T ü r k asıllı Abbâs b. Banicur'un Bt lh ' te yapt ı rdığı Nevşâd Sarayı, Ebû Müs l im ' in X . yüzyıl­da Merv'de câmi ve sarayı ile Amr İbnü ' l - Laîs Saffar î 'nin N i ş a p u r ' d a ve Şiraz 'da bina et t i rdiği c â m ü e r konu la r ında ancak pek açık olmayan tariflere dayanı l ı r . N i ş a p u r ' d a bulunan ve I X . yüzyıldan kaldığı sanılan duvar resmi, Batı Türk i s t an üs lûbuna bağlanır .

V I I I . yüzyıldan sonra Türk i s t an ve Türk l e r in tesirleri kuvvet lenmiş t i r . Abbasî halifeleri M â v e r â ü n n e h i r ' d e hük­meden T ü r k asıllı beyleri İs lâmiyete kazanmağa ve Bağdad 'a çekmeğe ça l ı şmış lard ı r . İs tahrî ve İbn Havkal 'e göre , ha­lifelerin hizmetine giren T ü r k as l ından beylerin başlıcaları şun l a rd ı r : Soğd ve Fergana İhş îdler i (Farsça l â k a p ) , Bu-

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 4: EMEL ESİNtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/116.pdfİSLÂM SANATI 283 harhudatlar, Usruşâne Afşîn'Iart (Farsça lâkap). Türk ha kanları soyundan İbn Hakan sülâlesi

282 İSLÂM SANATI

L L *>*b -* — ^ u

* — * W « 4 lü Cj

A - L a) tâ

İSLÂM S A N A T I : 1. I X - X . yüzyıl larda yazı lmış , ku f i harf l i X«r ' u« ( sûre X X V I , âyet 126 - 136; Brit ish

Museum Or. 1397); 2. K u d ü s ' t e 691 tar ih l i Mirâc Mescidi (Kubbet üs - s a h r â ) ; 3. 785 - 961 aras ında bina edilen

Endülüs ' t e Kur tuba ( C ó r d o b a ) mescidin i ç i ; 4. Kayrevan (Tunus) da 875 - 902 aras ında bina edilen

câmî - mescid

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 5: EMEL ESİNtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/116.pdfİSLÂM SANATI 283 harhudatlar, Usruşâne Afşîn'Iart (Farsça lâkap). Türk ha kanları soyundan İbn Hakan sülâlesi

İSLÂM SANATI 283

harhudatlar, Usruşâne Afş în ' Iar t (Farsça l â k a p ) . T ü r k ha­kanlar ı soyundan İbn Hakan sülâlesi bu adlara i lâve edilebi­l i r . Pencikent bey ve ha tun la r ın ın da Ha laç adlı T ü r k boyun­dan olduklar ın ı O. İ. Smirnova (Monet s gorodiıça Pendjkent) adlı eserinde, T a b e r î ' d e n a lmış ve sikkelerdeki damgalar üzer inde yaptığı mukayeselerle teyid e tmişt i r . Huei Çao seyahatnâmesinden ve İbn H u r d â z b i h ' t e n 726'dan X . yüzyıla kadar Hut ta l beylerinin Gök T ü r k asıllı B ik (Bey) sülâlesi o lduğunu öğrenmekteyiz . Adı sayılan T ü r k beyleri­nin hepsi İ. S.'na tesir edeceğini kaydedeceğimiz saray ve vihâra (Buddhist manas t ı r ı ) Iarın b u l u n d u ğ u merkezlerde hâkimdi . Buna i lâve olarak, Abbasî hah'feleri Orta Asya'dan çok sayıda T ü r k l e r de ge t i rmiş le rd i r . Bunlardan Aşnas ve Ahmed İbn T u l ü n g ib i bâzısı en yüksek mevkilere çıkmış ve Tü rk l e r bâzı İs lâm anı t lar ı yapı lmas ına işt irak veyâ nezaret e tmiş lerdi r .

Abbasi halifelerinin ik inc i başkenti Samerra, El - M u -tastm'ın emrindeki T ü r k l e r için ve Y a k û b î ' n i n El - Buldan -ından öğreni ld iği g ib i , baştan aşağı T ü r k l e r , Hazarlar, Fer-ganal ı la r ve Horasan l ı l a r taraf ından bina edi lmiş t i r . Böylece Samerra yapılar ı İ. S.'nda bir d ö n ü m noktası teşkil eder. Samerra'da Karh Câmii ve çarşıs ını T ü r k beyi Aşnas ' ın ken­di ı rkdaşları ile b i r l ik te , 836'da bina et t iğini Y a k û b i kayd­eder. Hal i fe El - Mütevekk i l (847 - 861) El - H a î r ' d e başka bir câmi yapt ı rmış t ı r . Bu câmi i le onun yakın ında bu­lunup ona benzeyen ve bugün Ebû Du lâ f adı verilen câmi de Orta Asya yapı ge leneği özel l ik ler ini gös ter i r . Y a p ı malzemesi olarak ar t ık Emevî devrinde Suriye'de o lduğu gibi taş deği l , Horasan ve Türk i s t an malzemesi çiğ tuğla kul lanı lmışt ı r . El - Mustavfi 'ye göre , El - Mü tevekk i l Câmii-nin duvar lar ı kısmen seramik ile süslü i d i . Samerra câmi-lerinin e t raf ındaki dör t duvar, Orta Asya yapı lar ındaki gibi askerî kale veçhesi almışt ı ve kulelerle dona t ı lmış t ı . Yen i bir minare biçimi göze çarp ıyordu . Orta Asya kalelerinin köşe kuleleri ve Horasan ile Türk i s tan minareleri g ibi toparlak olan Samerra minarelerinin bir özell iği de hel ikoi-dal bir merdiven i le sarılı bu lunmala r ı i d i .

Samerra 'n ın diğer önemli anıt ı Cevsaku'l - Hakan î (Hakan K ö ş k ü ) i d i . Y a k û b i ' d e n öğrend iğ imize göre , bu köşk, T ü r k hakan la r ı soyundan A r t u n ç İbn Hakan idare­sinde, henüz gayr - i M ü s l i m bulunan T ü r k l e r taraf ından 836'da yapı lmışt ı r . M i m a r î bak ımından Hakan Köşkü , be­şik kemerli üç eyvandan müteşekki l girişi i le , T â k - i Kis râ veyâ T ü r k Rutb î l le r idaresinde o l d u ğ u n u kaydet t iğ imiz Sistan'da S a r - o - t a r sarayı ta rz lar ından m ü l h e m gözük­mektedir. Hakan sarayının duvar resimleri ve alçı oymalar ı

ise hem teknik hem üs lûp hem de konu bak ımından Pencikent ve Varahşa g ib i T ü r k asıll ı Mâve raünneh i r beylerinin saraylar ındaki eserlere benzer. N i t e k i m Glück, Schlumberger, Ettinghausen, Grube gibi sanat tar ihçi ler i Samerra resimlerinin T ü r k veçheler ine işaret e tmiş lerdi . Sch­lumberger ise bunla r ı Uvgur duvar resimlerine benzetmiş t i . Samerra eserlerinden T ü r k beyi Afşin Haydar b. Kâvus b. Karakara 'n ın ün lü sarayından bir şey ka lmamış t ı r . 854 -859 da El - Mutevekki l ' in yapt ı rd ığ ı Balkuvârâ sarayı hara­beleri henüz d u r m a k t a d ı r .

Horasan ve Tü rk i s t an ' dan İ. S. 'nın ak ta rd ığ ı bir mimarî biçimi de r ibât , medrese, han g ib i yapı la rd ı . Bunlar, hayrat adamak maksadı ile X I . yüzyıl Türkçes i ile «muyanhk» {Kutadgu bilig) ekseri bir d i n i yapı etrafında, derviş ve yolcular ın İs lâmî devirde, gazile­r in de o turması iç in yap ı l ı rd ı . Muyanhk tarz ında bi ­nalar ın Buddhist v ihâra (manas t ı r ) smdan gelişt iği hem

tar ihi kayı t lardan hem de son arkeolojik araş t ı rmalar­dan anlaş ı lmış t ı r . T ü r k l e r i n bu ge l i şmedeki payını T ü r k ç e muyanhk kelimesinin hem vihâra hem han ve ribât an­lamına gelmesi ispat eder. Esasen i l k r ibât lar ın yapı ldığı M â v e r a ü n n e h i r ve Hut ta l i l l e r i , T ü r k beylerinin idare­sinde bulunuyordu ve bu devirde anı t lar ı onlar yapt ı r t ­makta i d i . V ihâ radan r ibâta geçişin bir ifadesi de dev­r in terminolojisinde ik is i aras ında bir fark görü lmemes i key­fiyetidir . Us ruşâne Afş în la r ın ın ceddi, g a y r - i Müs l im T ü r k l e r d e n Harahara (Karakara) nm M â v e ı a ü n n e h i r ' d e -k i belki Buddhist olan bir kül l iyes inden bahsederken, M u ­kaddesinin Ahsenul - takvim adlı eserinde «ribât» tabirini ku l lanmış t ı . Sonradan M ü s l ü m a n olan Afşin Haydar da, M â v e r a ü n n e h i r ' d e , Hudaisar'da İs lâmî bir ribât yapt ı rd ı . Orta Asya kül l iyeleler i , gerek v ihâ r gerek r ibât gerek han o l ­sun, aşağı yukarı aynı b iç imde idi ler . Dör tköşe p lânda , köşe ve kapı lar ı kulelerle muhkem bir kale olarak tebarüz etmekte idi ler . Bu kalelerin içi açık bir avlu teşkil edebilir veyâ dam ve kubbeler ile kapal ı o lab i l i rd i .

İç inde avlu bulunan kül l iyelere örnek olarak, I X -X . yüzyılda İs lâmî bir topluma tahsis edilen ve Buhara yakınında Kökş ibagan 'da belki r ibât olarak kul lan ı lan bir « T ü r k mel ik ' i şehri» göz ö n ü n e get i r i lebi l i r . Bu kül l iyenin dör tköşe p lânda müs tahkem duvar la r ı açık bir meydanı tah­dit ediyordu. Güney - batı köşede mescid duruyordu. Sûrları tahkim eden kulelerin ateş yakarak haber leşmek için ve minare olarak da ku l lan ı ld ığ ı anlaşı l ıyor. Kale duvar lar ı için­de tahtadan mesken kal ın t ı lar ı da b u l u n m u ş t u r . V ihâ ra l a rda , meselâ T ü r g i ş devleti (658 - 766) devrinden kuzey - ba­tı Tü rk i s t an ' dak i A k - beşim vihârası harabelerinde, r âh ip hücreler i , surların iç k ı smında revaklar boyunca d iz i l iyd i , ik inc i cins, üstü ö r tü lü kül l iye örneği olarak, T i rmiz yakı­nındaki I X . yüzyıldan kalma Kı rk Kız külliyesi a l ınabi l i r . Bu ö r tü lü yapının iç taksimat p lânı haç b iç iminde bir merkez etraf ında bulunuyordu. Haç ın merkezinde kubbeli bir büyük oda vardı ( ibâdet yeri veyâ h ü k ü m d a r o d a s ı ) . Kubbeli merkezi oda etraf ında haç b iç iminde koridorlar ve diğer odalar yer a l ıyordu. Binanın bir boyunca, yan yana duran ve eş b iç imde kubbeli küçük odalar d iz i l iyd i . Orta Asya'da, T i r m i z civarında V I I . yüzyı ldan kalma Azine - tepe gerek ortası açık gerek ör tü lü kül l iyelerde , v ihâra harabelerinde g ö r ü l d ü ğ ü gibi İs lâm mimarisinde çok gelişecek «dört ey-vanlı» (dör t büyük tâk ' ı olan) medrese ve medrese - mescid prototipleri de vardı . Abidevî tâk b iç iminde kapı mot i f i Yak ın D o ğ u ' d a başlamış olmakla beraber Orta Asya'da da yaygındı . M â v e r a ü n n e h i r ' d e İs lâm mimar î s inde 978 ta r ih l i Arap Ata Türbes inde gö rü lü r .

Buddhist mimar in in bir özell iği de duvar lar ın sathın­da yan yana ve üst üste dizi lmiş çok sayıda hücrelerdi (bunlara Burkan heykelleri konurdu) . Çok sayıda hücrele­rin yan yana ve üst üste dizilmesi, bir süsleme usûlü ola'-rak, Orta Asya Buddhist sanat ından İ. S.'na geçmişt i r . M u -karnas denen, hücre b iç iminde kesintilerden müteşekki l I . S.'na mahsus motif de, son araş t ı rmalara göre , asgarî X . yüzl ıdan beri Orta Asya İ. S.'nda gelişmişti (Arap Ata T ü r b e s i ) .

Hat sanatı Abbasi devrinde çok ilerleyerek E l - H a l i l (ö lm. aş. yu. 786) , İbn M u k l a (881 - 950) ve Alî İbn Hi l â l ( X . yüzyıl) g ibi üstadlar yetişmiştir . T ü r k asıllı İbn T u l ü n sülâlesi devrinde (868 - 904), Çin - T ü r k dör tköşe mühür l e r ine benzeyen tuğra la r ve T ü r k il lerinde çok sevi­lecek celi yazı (uzun elif ve lâmlar ile temayüz eden şeki lde) örnekler i gö rü lü r .

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 6: EMEL ESİNtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/116.pdfİSLÂM SANATI 283 harhudatlar, Usruşâne Afşîn'Iart (Farsça lâkap). Türk ha kanları soyundan İbn Hakan sülâlesi

284 İSLÂM SANATI

5

İSLÂM S A N A T I : 1. Samerra'da 848 - 852 a ras ında El - Mütevekk i l Bi l lah ' ın yapt ı rd ığ ı câmi - mescid ; 2. Samerra'da 836 da gayri M ü s l ü m T ü r k l e r i n eseri olan Hakan köşkündeki duvar resimlerinde T ü r k beylerinin tasvir ler i ; 3. Kahire'de T ü r k asıllı Ahmed İbn Tu lun 'un 876- 879 aras ında yapt ı rd ığ ı c â m i - m e s c i d ; 4. İs lâmiyeti kabul eden Satuk Buğra H a n ' ı n Kâşgar ( D o ğ u T ü r k i s t a n ) da türbesi ( T . O. Forsyth, Report of a Mission to Yarkend, Calcutta, J 8 7 5 ) ; 5. D o ğ u Türk i s t an ' da , Buddh ist Uygur Türk l e r in in bir stûpa'stndan çevri lmiş o lduğu anlaşı lan bir İ s lâm!

tü rbe ( A . von Le Coq, Buried Treasures of Chinese Turkestan. Londra, 1928)

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 7: EMEL ESİNtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/116.pdfİSLÂM SANATI 283 harhudatlar, Usruşâne Afşîn'Iart (Farsça lâkap). Türk ha kanları soyundan İbn Hakan sülâlesi

İSLÂM SANATI 285

834 yı l ından beri Hicaz, Mıs ı r ve Suriye'de, Aşnas, İ tah , İbn Hakan soyu, U l u ğ Tarhan gibi T ü r k valiler bir­b i r in i takip etmekte i d i . Daha sonra, "İbn T u l o n sülâlesi ve Fergana İhş îd le r in in ahfad ından Muhammed b. To-ğuç ' un k u r d u ğ u İhş id sülâlesi ( 932 - 968 ) , Suriye ve Mıs ı r ' a Abbasî sanat ının T ü r k veçhelerini aksettirdi. İbn T u l ü n Câmii (876- 879) Kahire'de Samerra üs lûbunu kurdu. İbn T u l ü n soyundan Humaravaya (883 - 8 9 5 ) n ı n heykel yapt ı rdığı ve sarayında kendinin, hatununun ve ne­dimelerin taçlı heykelleri o lduğu rivayet edi l i r .

İfrikiyye (Tunus ve Cezayir'in doğusuna o devirde verilen ad) de Abbasî idaresinde İ. S. tesirlerine açık bulu­nuyordu. Benû Aglab sülâlesi (800- 908) burada gaziler için ribât'lar tesis et t i . Bu yapı lar , Fransız sanat târ ihçi ler i tarafından Bizans devri asker - r âh ip manas t ı r l a r ına benze-tilirse de, bâzı lar ı , meselâ Susa r ibât ı , Orta Asya r ibâ t l an -nın or tasında avlu olan tarzına da benzer. 909'da, Arap olmakla beraber Horasan tesirine de g i rmiş ve hizmetinde T ü r k beyleri bulunan Fâ t ımî sülâlesi I f r ik iyye 'y i almışt ı r . Bu devirde de Orta Asya tesirleri devam etmişt i r . Y a p ı d a taş yerine tuğla , çini , alçı ku l l an ı lmas ı ; eyvan, hücre ve mukarnas g ib i unsur la r ın çoğalması , X - X I . yüzyı l lardan şu anı t larda göze ç a ı p a r : El - Mehdi nin şehri El - Mehdiy-ye ve Sfax'daki câmi le r ; Benû H a m m â d sülâlesinin Ceza­yir 'deki kalesi; Hal i fe El - K â i m (934 - 946) in Mehdiyve'de ve Cezayir güneyindeki As î r ' de sa ray lar ı ; Kayrevan yanın­daki Sabra köşkler i . D o ğ u ve Fas tesirleri a l t ında Tunus Fât ımî üs lûbu gel işmiş ve kendine vergi özell ikler kazan­mışt ır .

792'de Fâ t ımî le r in Mıs ı r ' ı da a lması Tunus'ta kurulan üs lûbun yeni l ik ler ini Kahire'ye get i rmiş t i r . 972 tar ih l i El -Ezher Câmi i , Tunus üs lûbunun nüfûzunu göster i r . Kahire'de 990 - 1003'te yapı lan El - H â k i m Câmi i ise İbn T u l ü n dev­rinde Mıs ı r ' a gelen Abbasî üs lûbuna sadık kalmış t ı .

Fâ t ımî ha t ta t la r ı da Abbasî yazı ge leneğ inden i lham al ıyorlardı . Fâ t ımî devrinde çini lerde, kemik ve tahta oyma-larındaki şahıs tasvirleri Samerra Hakan K ö ş k ü n d e T ü r k ­lerin Orta Asya'dan ge t i rd iğ i güzel l ik kavramını aksettiri­yordu.

Bu sanat ak ımı Fât ımî devrinde İfrikiyye kıyı lar ına vardıktan sonra, denizi aş ıp , Sicilya Norman kra l la r ın ın merkezlerine ulaşmışt ı r . Palermo köşkler i i le 1032- 1040'ta yapılan Capella Pa la t ina 'n ın tavan - altı mukarnas la r ında , Arapça yazılar ve Fât ımî üs lûbunda resimler meydana gel­mişt ir .

Magr ib (Fas) ve Endü lüs daima birbirine tesir etmiş kü l tü r merkezleri i d i . 1031'de Kurtuba halifeleri inkıraza uğrayınca, Endü lüs lü le r Kuzey Afrikal ı Berber sülâ le ler inden Murâb ı t l a r ve M u v a h h i d l e r ' ı Endü lüs ' t e yerleşip cihada katı l­maya çağı rmış lard ı r . Temaslar büsbütün sıkı laşmış ve M u -vahhidler devrinde İfrikiyye'ye kadar uzanmış t ı r . Muvahhid-ler (1140- 1269) hizmetinde O ğ u z beyleri de_ b u l u n d u ğ u n a W . Bardhold dikkat i çeker. Bu gazi sülâleler i devrinde, âbidevî, sade ve asîl bir üs lûpta câmiler ve kaleler yapıl­mıştır . Fes'teki Karaviyyîn i le Cezayir, Nedroma câmileri ve Kurtuba Emevî câmii ü s lûbundak i Tlemsen Câmii (1136) Murâb ı t l a r sülâlesi devrindendir. Rabat'ta Hasan Câmii , Mer-rakeş ' te Kutubiyye Mescidi ve minaresi ve onun naziresi olan İşbiliye (Sevilla) deki Giralda minaresi de Muvahhidler eseri i d i . X I I I . yüzyılda muhtel i f başka M ü s l ü m a n sülâleler i f r ik iyye, Magrib ve Endü lüs ' t e g i t t ikçe incelen, parlak eser­ler vücuda ge t i rmiş le rd i r : Tunus'ta 1233 târihli Kasba C â m i i ;

Tlemsen'de 1296 târ ihl i Seyyid Hasan Mescidi ; Tlemsen ile Fes'te 1339 târ ihl i El - Ubbâd ve 1336 târ ihl i E l - Mansû ra mescidlcri; Rabat yanında türbeler ve nice medreseler. Git­t ikçe şâ i rane bir incel iğin zirvesine varmış Endülüs medeni­yetinin tâcı , 1 3 1 4 - 1394 ' t e yapı lan ve kızıl taş duvarlar hâlâ iç inde çini ler ve alçı oymalı köşkler i Gı rna ta (Granada) da duran El - H a m r â ( İspanyolca Alhambra) Sarayı o lmuş tur . G ı rna t a ' n ın bir d iğer tepesinde Cennetü ' l - A r i f ise Kur'âıı'm rem'zletini âr if ler in şerh edebileceği şeki l lerde, havuzlar, sü tunlar , ağaç ve çiçekler i le temsil ediyordu. Kuzey A f r i ­k a - E n d ü l ü s sanat ı , Fas'ta g ü n ü m ü z e kadar yaşamışt ır . İs­panya'da ise, X I I - X V . yüzyıl larda, İ spanyol lar ın geri al­d ık lar ı bölgelerde , zorla Hı r i s t iyan et t ikleri ve Mudejar de­nen Arap la r ın elinde, Roman ve Got ik tarzları ile kar ışan bir E n d ü l ü s üs lûbu gel i şmiş t i r .

IV. X. yüzyıl başında Hakanlı Türkleri'nin îslâ-miyele geçmesinden X I I I . yüzyılda Moğol istilâsına kadar Türkistan, Horasan, Yakın Doğu: X - X I I I . yüzyı l larda bâzı T ü r k devletlerinin İs lâmiyete girmesi ve yeni T ü r k - İs lâm devletleri kuru lmas ı sonucunda İs lâm kül­t ü rünün veçhesi g i t t ikçe Türk leşe rek , sanatta da yeni bir devre açı lmışt ı r . Sanat tâ r ih i bak ımından T ü r k unsurunun X - X I I I . yüzyıl larda önem derecesini tartmak için şu mü­lâhaza yeter: Bu devirde Türk i s t an , Horasan ve Yakın Doğu da eser vücuda getirilen başlıca merkezler T ü r k ülkele­rinde veyâ T ü r k h ü k ü m d a r l a r ı idaresinde i d i . Söz konusu devirde ve bölgede sanatsever T ü r k olmayan üç sülâleye karşı l ık yirmiden fazla sanatsever T ü r k sülâle saymak m ü m k ü n d ü r .

X - X 1 1 I . yüzyı l larda söz konusu bölgede T ü r k olma­yan sanat hamisi sülâleler in başlıcaları İ ran l ı l a rdan G û r ' d a F i r û z k û h ' u kuran ve Bâmiyân i le Gazne'yi de alan Gû-rî ler ( 1 1 4 6 - 1 2 1 5 ) ; Araplardan, merkezleri Musu l bulu­nan ve T ü r k filozofu Fârâbî 'y i himaye eden H a m d â n î l e r (929- 1008) ve Mıs ı r ve Suriye'ye hâkim, Haç l ı l a r l a savaş eden İs lâm alpı Sa lâhadd in ' in soyu Eyyûbîler (1174-126o) ha t ı ra gelir. X - X I I I . yüzyı l larda, söz konusu böl­gede sanat hamîsi ve i k i tanesi büyük imparatorluk kurup yeni sanat üs lûbu meydana getiren Hakan l ı l a r ve Sel­çuklu la r dahil olmak üzere , yirmiden fazla T ü r k sülâlesi idaresinde nice merkezler temayüz ediyordu. T ü r k il lerinde şu erken T ü r k - İs lâm merkezleri sayı labi l i r : İlk olarak İs-lâmiyeti kabul ettiği rivayet edilen ve 605'ten beri T ü r k tudunlar ı taraf ından idare edi l ip 819'da Hi lâfe te i lhak olan Taşkend i l i : Fâ râb î ' n in memleketi ve X . yüzyılda Müs lü­man O ğ u z ve Kar luk lann merkezi Otrar i l i ve S ü t k e n d ; I X - X . yüzyıl larda Müs lüman la r ın çok o lduğu O ğ u z yab-gusu şehir ler i Yengikent ve Cend; 921'de Bulgar Tü rk l e r i h ü k ü m d a r ı Yı l t ava r Almış İslâmiyeti kabul edince İtil bo­yunca bir İs lâm şehri olarak bina edilen Bulgar; 893'te Samanî le r taraf ından a l ın ıp kilisesi camie çevrilen Kar luk şehri Taraz; Fergana ve bu ilde I X . yüzyılda Çur T i g i n adlı bir h ü k ü m d a r ı n idaresinde Uzkent ; 927 c ivar ında Gök Türk l e r in ahfâdı T ü r k veyâ Hakan l ı sülâlesinin İs lâmiyete geç ip bü tün Batı Türk i s t an ' ı fethetmelerinden sonra bu soyun muhtelif ko l la r ın ın Balasagun, Kâşgar , Hoten, Fergana (Uzkent ) , Semerkand, Buhara'daki başkentler i (Hakan l ı l a r , Se lçuklu lar taraf ından m a ğ l û p edilmekle beraber X I I I . yüz­yılda Moğo l is t i lâsına kadar idareleri devam etti) ; H â -rezm'de Al tuntaş oğul lar ı (1017 - 1037) ve özel l ikle çok ese: bı rakan ve Moğo l l a ra karşı kahramanl ığ ı i le tanınmış Celâ leddin Hâ rezmşâh ' a kadar süren N u ş T i g i n oğul lar ı (1077 - 1230).

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 8: EMEL ESİNtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/116.pdfİSLÂM SANATI 283 harhudatlar, Usruşâne Afşîn'Iart (Farsça lâkap). Türk ha kanları soyundan İbn Hakan sülâlesi

İSLÂM SANATI

İSLAM S A N A T I : 1. Buhara yanında T ü r k mel ik ' in in şehri Kökş ibagan 'da I X - X . yüzyı l lardan kald ığ ı sanı lan M e s c i d - i Dikkarun (b i l inen ve henüz ayakta kalan i l k T ü r k mescid id i r ) ; 2. Buhara'da Hakanh Arslan H a n ' ı n 1122'de yapt ı rdığı U luğ M i n â r ve arka planda (sonradan çok ramir g ö r e n ) U l u ğ C â m i ; 3. M â v e r â ü n n e h i r ' d e Hakanh devrinden ( X I - X I I . yüzyı l ) kalan bir mescidde oymalı tahta mihrap ( B . D e n i k é : Monuments de bois sculpté au Turkestan: Ars Islámica, I I / l ) ; 4. Hakanh Çu T i g i n Nasr b. İb rah im Şems u l - M ü l k ' ü n 1079'da H a r ç e n g ( T ü r ­kistan) de ribâtin yan cephesi. A . Nil ' sen, Monumental'naya arhitektura buharskogo oazisa, Taşkent , 1950) ; 5. Uz-kent (Türk i s t an ) te X I - X I I . yüzyıl Hakanh türbe le r inde pişmiş toprak oymasından Arapça yazı ( A . N . Bernştam,

Arbitekturnıe pamyalniki Kirgizii (Moskova, 1950).

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 9: EMEL ESİNtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/116.pdfİSLÂM SANATI 283 harhudatlar, Usruşâne Afşîn'Iart (Farsça lâkap). Türk ha kanları soyundan İbn Hakan sülâlesi

İSLÂM SANATI 287

İSLÂM S A N A T I : Kahire'de 1361'de T ü r k M e m l û k l a r ı n d a n Sultan Hasan ' ı n yapt ı rd ığ ı kül l iye (E. Diez, Die Kunst der islamischen Völkern, Ber l in , 1915)

Türk i s t an ' ı n güney inde X - X I I I . yüzyı l larda T ü r k sü­lâ len tarafından idare edilen başlıca şu sanat merkezleri v a r d ı : A l p T i g i n ' i n k u r d u ğ u ve Sebük T i g i n oğ lu Mah-mûd ' un yükselt t iği Gazneliler (962 - 1186) ; 1205'te Gazne, Sind, Multan 'da ve 1191 - 1290'da Kuzey Hindistan'da dev­letler kuran Gûr î l e r in T ü ı k M e m l û k l a r ı ; Bengâle (1220 -1290) ve Delhi 'de (1290 - 1331) Halaç la r .

Türk i s tan ' ın bat ı s ında Büyük Selçuklu Devlet i i l k ünce 1038- 1055 y ı l l an aras ında şu illerde kuruldu ve eser b ı r ak t ı : Horasan (N i şapû r , Merv, Serahs, Herat, B ü s t ) , Sicistan, Kuhistan, G ü r g â n , Azerbaycan, Teberistan, Hazar güneyin­deki i l ler ve Rey, Fars ( İ s f a h a n ) , K i rman , Bağdad . 1065 civarında Toharistan (Belh i l i ) ve Saganîân ( T i r m i z i l i ) da Selçuklulara tâbi oldu. 1087 yı l ında Mel ıkşah Türk i s t an ' a yü rüdü ve M â v e r a ü n n e h i r i l e A r g u merkezlerini a l ıp Balasa-ğun ve Kâşgar 'a doğru i ler ledi . Böylece Hakan l ı ve Selçuklu kü l tü r ve sanatları a ras ında derin bir kaynaşma oldu. Selçuk­lular diğer taraftan Arabistan kı tas ında güneye ilerleyerek Hicaz'a, ha t tâ Yemen'e nüfuz ediyor lard ı . 1 0 9 2 de Selçuklu devleti muhtel i f kollara ayrı ldı ve bu kol lar ın başkent ler i ayrı kül tür merkezleri o l d u : Horasan ve Irak ( 1 1 9 4 ' e ka­dar) ; Ki rman (1092 - 1187) ; Suriye ( 1 0 9 2 - 1117). 107Tde Malazgirt zaferini m ü t a a k ı p Se lçuklu lar Anadolu 'yu T ü r k ­lüğe açtı ve 1092 i le X I I I . yüzyıl a ras ında Ani 'den Ege kıyılarına kadar Se lçuklu eserleri meydana geldi.

X I - X I I I . yüzyı l la rda Anadolu'da başka T ü r k kü l tü r merkezleri de v a r d ı : Diyarbekir 'de 1096 - 1183 yıl ları ara­sında İnaloğul lar ı i le A r t u k o ğ u l l a r ı , 1 1 0 1 - 1231 arası Hisn -Keyfe ve Diyarbekir 'e, 1181 - 1261 arasında Harput 'a, 1106- 1408 arası Mardin 'e hâk im olarak bir çok anı t lar vü­

cuda getirdiler. Ahlat ' ta Azerbaycan'dan gelen Begtimurlular (1099 - 1206) ; Erzurum'da Sa l tukoğul la r ı (1102 - 1193); Erzincan ve D iv r ik ' t e M e n g ü c e k o ğ u l l a n (1071 - 1252); Si­vas, Amasya, Niksar, Çorum, Kastamonu, Elbistan, Malat­ya'da Dan i şmend le r (1063 - 1210) hep eser bırakan T ü r k sülâleleri i d i . Selçuklu Atabeyleri 'nden anı t lar inşâ eden şu soyları da sayabiliriz; Erdebil ve Nahcivan'da eserleri hâ lâ duran Azerbaycan Atabeyleri İ ldeniz oğul lar ı (1136-1225); İ rb i l ' de Begtiginli ler (1144 - 1232); Şam'da Büri sülâlesi (1104 - 1139); Musul , Vâsi t , Şam ve Haleb'de ( M e s c i d - i câmi) Zeng î l e r (1139 - 1174); Fars'ta merkez­leri Şiraz olan ve 1144'te Şiraz Câmi Mescidini bina eden ve İranl ı şâir Sadî 'yi himaye eden Salguroğul la r ı (1144-1232).

Her muhi t in mahal l î bir geleneği de o lduğu muhak­kak ise de, yukar ıda sayılan X - X I 1 I . yüzyıl a ras ındaki Türk i s t an , Horasan ve Yak ın D o ğ u merkezlerinin çoğun­luğu Hakan l ı , Gazneli ve Selçuklu sanat lar ının tesirlerini de kaydetmekte idi ler . Hakan l ı ve Gazneli tesirleri güneyde Hindistan T ü r k devletleri merkezlerine ve batıda Horasan ve H â r ezm muhitine yayı l ıyordu. Selçuklu tesirleri ise bü tün İ r an ' a ve Arabistan yar ımadas ına yayı lmışt ı . Yön verici olan bu merkezlerin üs lûplar ın ın mukayeseli olarak t ah l i l i , ikinci derece muhit ler hakk ında da f i k i r verecektir.

Hakan l ı devrinin İ. S. t â r ih inde Samanî ve Gaz-nelilere nisbetle daha öneml i o lmasın ın bir sebebi, Ha-kanl ı lar ın kendilerini T ü r k i m p a r a t o r l u ğ u n u n mümessi l i hissederek büyük imar faaliyeti göstermeler i i d i . D i ğ e r bir sebep de, 927 civarında Hakan l ı l a r ın Burkan dininden İslâ-miyete geçmesi ile, V I I I - X . yüzyıl lar arasında Burkan

)

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 10: EMEL ESİNtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/116.pdfİSLÂM SANATI 283 harhudatlar, Usruşâne Afşîn'Iart (Farsça lâkap). Türk ha kanları soyundan İbn Hakan sülâlesi

288 İSLÂM SANATI

İSLAM S A N A T I : 1. T ü r k m e n i s t a n ' d a X I - X I I . yüz­

yı ldan Akçakale H a n ı ' n ı n rekonst i tüsyonu ( G . A .

Pugaçenkova, Iskuntvo 1' yurkmenislana, Moskova,

1967) ; 2. Hakan l ı devrinden, etrafı küf! yazılı , atlı

bir alp gösteren tunç ayna ( G . A . Pugaçenkova - L . I .

Rempel, lsloriya isskuslv Uzbekiitana, Moskova, 1965) ;

3. X I I . yüzyılda Merv'de T ü r k mimar ı Serhaslr M u ­

hammet! İbn Atsız ' ın eseri Sultan Sancar tü rbes i ; 4.

X I I I . yüzyıla âid bir Kuran ( sû re XC1V ve X C V )

(Bri t i sh Museum)

M

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 11: EMEL ESİNtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/116.pdfİSLÂM SANATI 283 harhudatlar, Usruşâne Afşîn'Iart (Farsça lâkap). Türk ha kanları soyundan İbn Hakan sülâlesi

İSLÂM

İSLÂM S A N A T I : T ü r k m e n i s t a n ' d a Onev'de X V . yüz­yıl or tas ında Mescidin rekonst i tüsyonu (T/irimenisl.ın

arhitektııra yadigârlıkları, Aşkâbâd , 1939)

sanatının Uygur ve Ka t luk muhitlerinde gelişen son şekil­l e r in i İ. S.'na aksettirmeleri keyfiyeti i d i . Böylece, i l k olarak yeni bir mescid tarzı , çok kubbeli mescid vücu­da geldi. İlk devir İslâm mescidinin kapal ı k ı smından bahsederken bunun üstü çatı i le ö r tü lü revaklardan ibaret, «çok sütunlu» tipte b u l u n d u ğ u kaydedi lmiş t i . Kubbe unsurunun ise ancak muayyen yerlerde, mihrap veyâ maksure üs tünde, merkezde ve girişte b u l u n d u ğ u da söy­lenmişti . Gazne mescidinin kal ın t ı lar ından onun da bu şekilde olduğu anlaş ı lmaktadı r . Saman! devrinde Batı Türk i s tan 'da i k i tü r lü mescid vardı . Câmi - mescid olarak kul lanı lan namazgâh, mihrap l ık vazifesi gören bir müzey­yen duvarın Kıble taraf ında yükseldiği açık bir meydandan ibaretti. Buhara'da Mâh Mescidi kal ınt ı lar ı ise, muhtemel ola­rak çatı ile ör tü lüydü ve ortada dör t sütun üzer ine yükselmiş bir kubbesi vardı . Mâh Mescidi eski Tü rk i s t an ' da , meselâ Pencikend mabcdlerinde ve Buddhist minarede görülen Şekilde, merkezi p lânda bir mesciddi. T ü r k - İslâm mima­rîsi ise, Buddhist gelenekten i lham a lmış t ı . Buddhist ma-bedleri yan yana dizi lmiş ve birbirine bitişik kubbeli hüc-

I reler olarak temayüz ederdi. Merkezi p lânda ve çok kub­beli bir yapının erken numunesi ise Uygur Buddhist mi­marîs inde, beş kubbeli ve orta kubbesi daha yüksek olan Kurutka'daki Mabed I'de görü lü r . İşte yukar ıda adı geçen ve I X - X . yüzyı ldan sayılan Kökş ibagan şehrindeki Mescid - i D ikkâ rûn bu tarzda i d i : Dokuz kubbeli revaktan müteşekkil i d i ve orta kubbesi daha yüksekti . X I - X I I . yüz­yıllar Hakanh mimarisi çok kubbeli mescidler ile temâyüz « t i . X I . yüzyılda T i rmiz 'de yapı lan üç kubbeli H a k i m el -T i t m i z i Mescidi, X I I . yüzyılda Buhara'da inşa edilen on i k i

SANATI 289

İSLÂM S A N A T I : Kı rg ız i s tan 'da X V . yüzyıl eseri Manas Türbes i

kubbeli Attar Mescidi g ib i . Uzkent'te 1012, 1152, 1186 târihli Hakanh hükümdar la r ı türbeleri de Buddhist ınabed-Icri ve s tûpa ( l ü ı b e ) lan gibi yan yana d i z i l i r d i .

Anadolu'daki Selçuklu ulu câmiler i , meselâ Kayseri ve Sivas'taki X I I . yüzyıl sonu câmiler i , Konya ve N iğ ­de'deki 1222, 1224 târihli Alâedd în câmiler i , 1228 târ ihl i D i v r i k Câmii , klâsik çok sü tunlu İslâm câmi - mescidi ile Hakanh mescidi arasında yer alır ve bunlarda da kubbe unsuru çoğa lmaklad ı r . İsfahan 'da Mel ikşah ' ın bina ettiği Cuma Mescidi ise, güney Türk i s tan v ihâra ' l a r ında kaydet­t iğimiz dört eyvanlı şekli gös ter i r .

Türk is tan ve Horasan'da, Samanı ve Gazneli dev­rinde, asgaı î Mi lâddan beri kul lanı lan cllipsoid kubbeler henüz hâk imdi . D o ğ u ve T ü r k Buddhist mimar î s inde görü­len şekilde «Lotus» ( soğan) b iç iminde kubbe İslâm mima­risinde Türk le r in İslâmiyete girişi ile bir l ikte yayıldı . Mescid - i D ı k k â ı û n ' u n orta kubbesinde ve Hakanh yapı­lar ından meselâ Çu T i g i n Nasr b. İb râh im Şemsü'l - Mü lk ' -ün 1068 i le 1080 arasında yapt ı rdığı r ıbât lardan A k - Kut -tal'dakinde s t rdâbede görü lür . X I I . yüzyıl Selçuklu anıt­lar ından Erzurum'da Saltuk Türbes i ' n in aslî kubbesinin de bu b iç imde o lduğu ve sonradan kümbed hâl ine sokulmuş o lduğu anlaşıl ıyor. Restorasyonda asli lotus biç imine ircâ edi lmiş t i r .

Hakanh mimar îs inde , Uygur s tûpa ' la r ında görülen üst üste çift kubbe ve T ü r k kubbeli çadır ının merkezi

İSLAM S A N A T I : Hive'de 1852 târ ihl i Emin Han Medresesi ve G ü d ü k Minâ re

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 12: EMEL ESİNtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/116.pdfİSLÂM SANATI 283 harhudatlar, Usruşâne Afşîn'Iart (Farsça lâkap). Türk ha kanları soyundan İbn Hakan sülâlesi

290 İSLÂM SANATI

İSLÂM S A N A T I : l . 1211 de Mahmud İbn Sunkur adlı bir T ü r k ü n imzasını taşıyan mâdeni kalem kutusu (Bri t i sh Museum, Londra ) ; 2. Azerbaycan (Nahcivan) da İldenizl i Atabekler devrinden Yusuf İbn Kusseyr'in l l ö l târ ihl i

t ü rbes i ; 3. Keluk b. Abdullah eseri 1258 târihli Konya İnce Minaresi ve külliyesi

bacasına benzetilen fenerli kubbe tarzı da Arslan Kağan ' ın !119'da bina ettiği Buhara N a m a z g a h ı n ı n orta kubbesinde göze çarpar. Fenerli kubbe Selçuklu mimar î s inde de vard ı r (Konya'da İnce Minare ve Karatay kubbeleri) .

Orta Asya stûpa (Buddhist tü rbe ) ve naus (ateşperest türbesi) larının göçebe çadır ı ve çad ' r b iç iminde yapılan kurgan (mezar) dan aldığı unsurlar i le İs lâm, özel l ikle T ü r k -islâm türbe yapısına bu eski b iç imlerden gelen tesirler, sanat târ ıhçi ler ince çok araşt ı r ı lmış t ı r . Samanî (792 târihli Arap Âta, I X - X . yüzyı ldan İsmâil Samanî türbe ler i ) ve Gazneli türbeleri , Tü rkmen i s t an ' da bu lunmuş bâzı Kuşan devri naus'-

lan Tarzında, dör tköşe p lânda , ellipsoid kubbeli yapı la rd ı . Hakanlt mimar î s inde ise Buddhist s tûpa ve Mecusî naus'la-rmın T ü r k muhitlerinden gelişen daha geç şeki l ler inin hâ t ı ­raları kalmışt ı . S tûpa ' l a r g ibi poligonal p lânda , yüksek kas-naklı türbeler yapı l ıyordu ( X I . yüzyıldan kalan Şapuran Ata tü rbes i ) . Buddhist s tûpa lar ında ve T ü r k ( H a l a ç ) soyundan Pencikent beylerinin V I I - V I I I . yüzyıldan kalan naus ' l a r ında o lduğu g ib i . konik veyâ piramidal kümbedler Hakan l ı İ s lâm! türbe le r inde başladı (Taraz'da X . yüzyıldan sanılan İdr is Peygamher ile X I . yüzyıldan Balacı Hatun türbeler i ve Kırg ız i s tan 'da X I I . yüzyıldan Şah Fâzıl t ü rbes i ) . Hakan l ı

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 13: EMEL ESİNtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/116.pdfİSLÂM SANATI 283 harhudatlar, Usruşâne Afşîn'Iart (Farsça lâkap). Türk ha kanları soyundan İbn Hakan sülâlesi

İSLÂM SANATI 291

İSLÂM S A N A T I : 1 . Sivas'ta 1271 tarihli Gök Medrese; 2. Sivaslı heykelci Nâsıruddin'in 1272 - 1279 arasında Aksaray ve Kayseri'de yazdığı eserlerden (Bibliothèque Nationale, persan 174) bir alp resmi; 3, 4. X - X I V . yüz­

yıllarda gelişen İdil boyundaki Bulgar adlı Türk şehrinde Karasaray ve U luğ Minare (Adliye)

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 14: EMEL ESİNtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/116.pdfİSLÂM SANATI 283 harhudatlar, Usruşâne Afşîn'Iart (Farsça lâkap). Türk ha kanları soyundan İbn Hakan sülâlesi

191 İSLÂM SANATI

m m

İSLAM S A N A T I : 1. Azerbaycan'da Karabağ 'da X I V . yüzyı ldan kalan türbe ve Çifte Minare ; 2. Tü rkmen i s t an ' da ffienç te X I V . yüzyıl eseri T u r a b î k H a n ı m Türbes in in çini mozaikli kubbesinin i ç i ; 3. Yesi (kuzey - batı Tü rk i s ­

tan) de X I - X I I . yüzyıl larda yaşayan büyük şâir Hoca Ahmed Yesevi'nin T imur taraf ından yaptır ı lan kül l iyes i ; • Scmerkand'da T imur ' un han ımla r ından Bibi Han ımın yapt ı rdığı mescid; 5. Reş idüddin ' in Cami • iit ıtvârib'iaAt

Oğuz târihi kısmının I I . 1634 nüsl ıasmdaki T i m u r l u devrinden bir resimde Oğuz H a n ' ı n tasviri ( T o p k a p ı Kü tüphanes i )

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 15: EMEL ESİNtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/116.pdfİSLÂM SANATI 283 harhudatlar, Usruşâne Afşîn'Iart (Farsça lâkap). Türk ha kanları soyundan İbn Hakan sülâlesi

İSLÂM SANATI 293

- ^ - t r - - ^ .

İ S L Â M S A N A T İ : L â h u r ( L a b o r e ) da E v r e n g z î b (1658 - 1 7 0 7 ) ' ı n y a p t ı r d ı ğ ı Mescid C â m i

k ü n b e d b i ç i m i S e l ç u k l u m i m a r î s i n e de tesir etti. M u h t e m e l

o larak Bizans ü z e r i n d e n A v r u p a Romanesk devr i m i m a r î s i

i le i lg i l i olan E r m e n i k ü n b e d i , T ü r k r a r z ı n d a n epey a y r ı d ı r .

H a k a n h devrinde T ü r k i s t a n ' d a pek ç o k ı i bât y a p ı l d ı

ve i lk olarak r ibât lar han , y â n i yolcu ve tüccar lara b a r ı n a k

olarak k u l l a n ı l m a ğ a b a ş l a d ı . B a t ı T ü r k i s t a n ' ı n b ü t ü n kervan

y o l l a r ı n d a , muayyen mesafelerde diz i len H a k a n h devri ti-

bât ve h a n l a r ı n ı n b â z ı s ı h â l â ayakta d u r m a k t a d ı r . H a k a n h

r ibât ı ı i ın bir ö z e l l i ğ i , r i b â t ı n bazen eski T ü r k « b a l ı k »

( ( m ü s t a h k e m ş e h i r ) p l â n ı n d a o l m a s ı d ı r . R i b â t ı n teşk i l e t t i ğ i

kale i ç i n d e « o r d u » ( h ü k ü m d a r i k â m e t g â h ı ) , ik inc i bir iç

ka le teşk i l etmektedir. B u ö z e l l i k Ç u T i g i n N a s r b. İ b -

r â h i m Ş e m s ü ' l - M ü l k ' ü n 1079'da H a r ç a n g ' d a y a p t ı r d ı ğ ı R i -

bât - i Mel ik ' te g ö r ü l ü r . H a k a n h r i b â t l a r m ı n ba t ıya d o ğ r u

d e v a m ı n d a H â r e z m ş a h l a r m ve S e l ç u k l u l a r ı n nice medrese

ve han lar ı y ü k s e l d i .

Saman! m i n a r e s i n i n , b â z ı A r a p i l ler inde de o l d u ğ u

gibi ( savma'a ) , kale d u v a r ı ü z e r i n e d i k i l m i ş , s ü t u n l a r ı n

t a ş ı d ı ğ ı bir kubbeden ibaret o l d u ğ u , Narfahl Târibi'ndtn

a n l a ş ı l ı y o r . B u tahta ser - m i n â r ' I a r kolayca yanmakta id i .

H a k a n h devrinde ise, i lk olarak T ü r k i s t a n ' d a t u ğ l a mina­

reler y a p ı l d ı . G ü n ü m ü z e kadar kalan en eski y a p ı l a r

b u n l a r d ı r . 1079 târ ih l i H a r ç a n g Ribât - i M e l ı k ' i n d e « o r d u »

( i ç ka le ) nun k ö ş e ku le l er i minare olarak k u l l a n ı l ı y o r d u .

1122'de ise, A r s l a n H a n , boyu 40 m kadar olan B u h a r a

U l u ğ M i n â r ' ı n ı , y ı k ı l ı r s a U l u ğ C â m i ' e zarar ver ir m ü l â h a ­

zası i le, camiden ayrı y a p t ı r d ı . H a k a n h minare ler i ç o k ­

luk O r t a A s y a kule ler i t a r z ı n d a toparlak p l â n d a id i ler .

K o ç o daki U y g u r H a k a n sarayı y a n ı n d a k i kuleye v e y â

V I I - I X . y ü z y ı l l a r d a Buddhis t T ü r k - ş â h l devrinde K â -

bıl de y ü k s e l e n Ç a k a r î - m i n â r ' a benzemekte idi ler . B u tarz

minareler Horasan 'da da ayn ı devirde v a r d ı . G ü n e y d e ,

T ı r m i z y a k ı n ı n d a , 1107 t â r i h l i C a r K u r g a n minares i ise,

bazı U y g u r s t û p a l a n gibi y iv l id i r . Y i v l i v e y â pol igonal

p l â n l ı minare T i ı m i z g ü n e y i n d e y a y g ı n d ı . 1020 t â r i h l i K â ­

bus K u l e s i , 1114 t â r i h l i G a z n e minare ler i , 1206 t â r i h i n d e

I ' t u t m ı ş ' m D e l h i ' d e y a p t ı r d ı ğ ı K u t b m i n a r ve 1271 târ ih l i

G ö k Medrese ( S i v a s ) minare ler i bu rarzdadnv

H a k a n h m i m a r î s i n i n t e z y i n a t ı S a m a n ! eserlerine rıis-

betle ö z e l l i k l e r arz ediyordu. O r t a A s y a malzemesi t u ğ l a

ve p i ş m i ş toprak y a n ı n d a , H a k a n h devrinde Batı T ü r k i s ­

tan'da b i r k a ç y ü z y ı l d ı r u n u t u l m u ş , fakat Ç i n ' e y a k ı n d o ğ u

T ü r k i l l er inde ( K o ç o sur lar ı k a p l a m a l a r ı ) devam eden s ır l ı

t u ğ l a l a r k u l l a n ı l m a ğ a b a ş l a n d ı .

H a k a n h m i m a r î s i n i n Buddhi s t tesirleri g ö s t e r e n un­

s u r l a r ı n d a n sivri kemer, T ü r k - İ s l â m s a n a t ı n ı n a l â m e t i

o ldu. T e z y i n i motif lerde de H a k a n l ı l a r yeni l ik getirdi .

K l â s i k İ s l â m dekoru y a n ı n d a , Buddhis t gelenek ve Ç i n te­

sirleri t e z a h ü r ü olan remizler yer a l d ı . D ö r t y ö n remzi

h a ç ; üç Buddhis t akidesi remzi T ü r k ç e * ü ç erdini denen üç

top; astral remiz lerden top ( a y ) ve n o k t a l ı top ( g ü n e ş ) ;

lotus g o n c a s ı . Ç i n - U y g u r d ö ı t k ö - e m ü h ü r l e r i b i ç i m i n d e

fakat K û f î A r a p harf ler i i le v ü c u d a get ir i len yazı tertip­

ler i . H a k a n h devrinde , t u ğ l a l a r ile t e ş e k k ü l ettirilerek du­

var dekorunda yer a l m a ğ a b a ş l a d ı ( T ü r k m e n i s t a n ' d a X I .

y ü z y ı l d a n kalan D a y a H a t u n r i b â t ı ) . B u tarz duvar dekoru

t u ğ l a y a p ı y a p ı l a n i l lerde, S e l ç u k l u devri T ü r k i s t a n , H o r a :

san, Azerbaycan ve İran 'da y a y ı l d ı . H a k a n l ı m i m a r î s i n i n

bir cephe t e z y i n a t ı da, ince kule lere benzeyen yiv l i oyma­

lardan m ü t e ş e k k i l d i .

K u z e y T ü r k i s t a n ' d a , b u g ü n k ü Kazak i s tan 'dak i H a k a n h

y a p ı l a r ı n ı n alt k ı s ı m l a r ı n d a b ü y ü k boyda taş da k u l l a n ı l ı ­

yordu. S e l ç u k l u A n a d o l u ' d a ise taş malzeme h â k i m o ldu .

G e r e k p i ş m i ş toprak, gerek taş malzemeden cepheler ve tak­

lar, sanar t â r i h ç i l e r i n i n h a l ı y a b e n z e t t i ğ i tertipler ve ince­

likte s ü s l e n i y o r d u .

A r a p ç a yazı sanat ı T ü r k i s t a n ' d a ancak S a m a n î ve H a ­

kanh devr inde g e l i ş t i . S a m a n ! devrinden s ır l ı tabaklat ü z e ­

rinde g ö r ü l e n hat, İ s l â m i y e t t e n ö n c e k i S o ğ d ve S o ğ d c a d a n

a l ı n m ı ş T ü r k yaz ı c insine ç o k y a k ı n d ı . G a y - i M ü s l i m

T ü r k ( K a r l u k ) ve H a k a n h t a b a k l a r ı n d a K û f î yaz ı takl idi

dekor g ö z e ç a r p ı y o r d u . B u dekor â d e t a G ö k T ü r k y a z ı s ı n ı

h a t ı r l a t a n bir «tunik» b i ç i m arz ed iyordu . Fakat H a k a n h

devrinde, X I I . y ü z y ı l d a , g ü z e l K û f î ve bir nevi cel i s ü l ü s

y a z ı l a n g e l i ş t i . G a z n e v i ve S e l ç u k l u hat sanan ise A b b a s î

muhi t indek i i n k i ş a f ı t â k i p e t m i ş t i . G a z n e l i E b û B e k r ' i n H .

566 ( 1 1 7 0 ) târ ih l i Kı/r'an'ı, nes ih hat i le y a z ı l m ı ş t ı r . Â l î ' n i n

Menâkıh-l hunerıerân'ınds. k a y d e d i l d i ğ i gibi , X I I I . y ü z y ı l ,

B a ğ d . ı d ' d a b ü y ü k hattat Y â k u t ' u n y ü z y ı l ı id i . N e s i h ve sü ­

l ü s i le y a z d ı ğ ı ik i Kur'ariı mevcut olan Y â k u t ' u n m e ş h u r

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 16: EMEL ESİNtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/116.pdfİSLÂM SANATI 283 harhudatlar, Usruşâne Afşîn'Iart (Farsça lâkap). Türk ha kanları soyundan İbn Hakan sülâlesi

294 İSLÂM SANATİ

İSLÂM S A N A T I : Lâhur (Lahore) da T i m u r l u devri Shalimar Bağı

altı öğrencisi İslâm â lemine yayı lmışt ı . Bunlardan T ü r k ol ­duğu adından anlaşı lan Mevlânâ Argun Kâmi l , Anadolu hattat lar ının pirlerinden sayıl ıyordu.

Figüratif sanat, özel l ik le çini , alçı , mâden , kabartma, cam ve kemik iş ler inde yer a l ıyordu. Hakan l ı figüratif sa­natı doğrudan doğruya Türk i s t an ' ı n İs lâmiyet ten önceki geleneğinden inkişaf e tmişt i . At l ı veyâ avcı h ü k ü m d a r veyâ elinde kadeh tutan şahıs resimleri ile Türk l e r in heraldik motifleri (arslan, pars, karakuş) ve efsanevî yarat ıklar (ka­dın başlı kuş veyâ arslan) bu eserlerde temayüz ediyordu. Anadolu Selçuklu figüratif sanat ında ve kitap resminde de Türkis tan figüratif sanatının tesirleri gö rü lü r . Özel l ik le geç Uygur tantrik Buddhist devri astrolojik sanatı Sivaslı N â -sıruddin ' in 1272 - 1279 aras ında Aksaray ve Kayseri'de yaptığı büyü resimlerindeki çok başlı ve ko l lu şahıs larda aşikârdır .

Bir rivayete göre , Saman! Nasr İbn Ahmed ( 9 1 3 -942) devrinde, Çinl i sanatkâr lar , Kelile ve Dimne'nin bir nüshasına resimler yapmış lardı . Tü rk Memlûk la r ı devrinde Delhi'de duvar resimlerinin ve İ l tu tmış ' ın resminin Hı tay tarzında yapıldığı rivayet edi l i r . Bu devirlerde İslâm sanat ında gerçek Çin tesirleri mevcut deği ld i r . X - X I . yüzyılda Mer-vezî ve Kâşgarl ı Mahmud gibi yazarlar, Uygur di l ine ve Kâşgar 'a Hitay ve Çin dediklerine göre, «Çinli» ve «Hi tayl ı» sanatkârların, gayr - i Müs l im Uygur vevâ Kâşgarl ı olması da kabildi . Gazneli Sultan Mahmud'un da Ebtr-1 Hayr adlı birine duvar resimleri yapt ı rdığı At târ ' ın Tezkiret'iil evliyâ'-sında anlat ı l ı r . Gaznelilerin T ü r k askerlerini tasvir eden X I . yüzyıldan Leşkerî Bazar duvar resimleri Samerra üslû­bunda i d i . Mani 'n in resimli kitabı Erjeng'in Gazne'de oldu­ğu rivayet edi l i rdi ( E l - M a ' â l î , Beyân ül edyân). Sanat tar ihçi ler i , bu son rivayete dayanarak, muhtemelen Uy­gur olan Manihâî ressamların Gazne'de çalıştığı sonucuna varmışlardır . Esasen Gazne'de başlayıp Azerbaycan, İran ve Irak Selçuklu sanarına ç ini lerde ve kitap resimlerinde yayı­lan figüratif sanat, bu f i k r i teyid eder. T ü r k kıyafet inde zamanın yazarı Avfî 'n in edebî tabirleri ile «ay yüzlü», «çekik gözlü» «Türk per i» lerinin Gazne ve Selçuklu sana­tındaki tasvirleri, Uygur Man ihâ î sanatının tarzına benzer.

Selçuklu devrinde Irak'ta gelişen kitap resmi mektep­lerinde Bizans tesirleri göze çarpar . Es - Sûfî (903 - 936) nin

Yunan ası l lar ına dayanan ve bir Büveyhî h ü k ü m d a r ı için yazılan astrolojik eserinin yazmalar ında ise Samerra Hakan Sarayı 'nda gelişen Abbasî resim üs lûbu devam etmişrir . E s - S û f î yazmalar ın ın bir k ısmı Diya ıbek i r Ar tukoğ lu hü­kümdar ı için X I I . yüzyılda yapı lmışt ı (Süleymaniye ve T o p k a p ı kü tüphâne le r inde bu yazmalar v a r d ı r ) .

İSLÂM S A N A T I : Bursa'da 1421 ta r ih l i Yeşi l n in mihrâb ı

T ü r b e ' -

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 17: EMEL ESİNtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/116.pdfİSLÂM SANATI 283 harhudatlar, Usruşâne Afşîn'Iart (Farsça lâkap). Türk ha kanları soyundan İbn Hakan sülâlesi

İSLÂM SANATI 295

•K^^İKaHFİ 1 '•«?- A İSLAM S A N A T I : Edirne'de Mimar Sinan ' ın 1568 - 1574 y ı l l an a r ı s ında yaptığı Selimiye Câmii ( I I . Selim Câmii)

Tü rk l e r in X - X I I I . yüzyı l lar arasında İ s lâm-â lemine ithal ettiği anlaşı lan bir sanat da halı (b. bk.) i d i . En eski düğümlü halı örneği Altay dağ la r ında , M . Ö . I V . yüzyıldan v e p r o t o - T ü r k olması muhtemel, kısmen Mongoloid bir boyun mezar la rmı ihtiva eden Pazır ık ku rgan ında bu lunmuş ­tur. M . O. I I - M . S. I I . yüzyı ldan kalmış olan H u n kur­ganlarında ise renkli parça lar la süslü keçe hal ı lar vard ı . Doğu Türk i s t an 'da , Turfan'da bulunan diğer bir d ü ğ ü m l ü halının I I I - I V . yüzyı l lardan kaldığı sanı lmaktadı r . Bundan sonraki bilinen en eski hal ı lar İs lâm muhit indedir ve muhtemel olarak, Fustat'ta bulunanlar dahil , hepsi T ü r k t ü r . En önemli eserler ise Selçuklu devri Anado lu ' dand ı r . X I I I -X I V . yüzyıl Selçuklu ha l ı l a r ındaki Kûfî yazıya benzeyen motifler, X I - X I I . yüzyıl Hakan l ı tabaklar ındaki Küf! taklidi dekordan gelişmiş gözükmekted i r .

V. Moğol istilâsından Osmanlı vc Tinııırlulara kadar: X I I I . yüzyıl baş ındaki M o ğ o l istilâsı sonunda İslâm '"er indeki eski merkezler yıkı lmış ve yenileri ku ru lmuş tu r . Fakat yine T ü r k asıllı veyâ T ü r k l e ş m i ş Moğo l sülâleler in merkezleri önder l ik e tmişt i r .

X I I I - X I V . yüzyı l larda şu merkezler be l i rmiş t i : Türk i l lerinde Çağatay Türk i s t an Han l ığ ı (1226- 1369), Uygur şehi r ler inden (Tur fan ve çevresi) Mâveraünneh i r (Buhara, Semerkand) e kadar uzan ıyo rdu : Türk i s tan Han l ı ­s ın ın merkezleri, Mâveraünneh i r d ış ında, Almal ık , Kayal ık , Talaş ve Karşı (Nasaf) i d i . 1250 s ı ra lar ında Türk i s t an han 'arı M ü s l ü m a n olmaya başladı , fakat a ra la r ında Buddhist

kalan ve Hır is t iyan olanlar da vardı . 1318'de Çağatay Müs­lüman han la r ından Süleyman ' ın ülkesinin, Çin s ınır ında Tun - huang'da yapt ı rdığı ve T ü r k ç e kitabesi de olan Budd­hist tapınağı Çağatay Han l ığ ı ' n ın karma kü l tü rüne işaret eder. Alt ın Ordu Hanl ığ ı (1224 - 1427) İdil ı rmağı boyun­da, Saray etraf ında merkezler kurmuş tu r . Bunlar da X I I I . yüzyılda İs lâmiyete g i rmeğe başlamışt ı . İ s lâm! bir şehir olarak X . yüzyılda k u r u l d u ğ u kaydedilen Bulgar, X I -X I I I . yüzyıl larda i l k önce tahta, sonra taştan anı t lar ı ile büyük bir merkez olarak meydana çıkmışt ı . Bulgar anı t lar ı Selçuklu ve Osmanl ı eserlerine benzer. İdil boyu T ü r k medeniyetinin vârisi Kazan (1437 - 1551), Astarhan (1466- 1502) ve Kı r ım (1420 - 1782) hanl ık la r ı olacaktı . Tü rk iye ' de X I I I - X I V . yüzyı l larda yeni beyliklerin mer­kezlerinde sanat gel iş iyordu. Kastamonu'da Çobanoğul la r ı (1203 - 1320), Samsun'da Can ikoğu l l a r ı (1251 - 1300), Lâ-rende, Karaman, Sivas ve Konya'da Karamanoğu l l a r ı (1256 -1486), Bal ıkes i r 'de K a r a s i o ğ u l l a n (1284 - 1331), Karahi-sar'da Sâhip Alpoğul la r ı (1285 - 1349), Beyşehi r 'de Eşref-oğıı l ları (1288 - 1327), Kastamonu, Sinop, Safranbolu'da İ s fend iyaroğul lan (1291 - 1 4 6 i ) , Ankara'da A h i l e r (1295 -1360), Kütahya 'da Germiyanoğul la r ı (1299 - 1388), Alâiyye, Antalya çevres inde T e k e o ğ u l l a n (1300- 1402), Beyşehir ve Akşeh i r ' de Hamidoğu l l a r ı (1300 -1389) , Menteşeoğul la r ı (1300 - 1425), Denizl i emi r ler i (1334 - 1331), Adana'da R a m a z a n o ğ u l l a n (1378 - 1608), Sivas'ta şâir Kadı Burha-neddîn (1380 - 1446).

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 18: EMEL ESİNtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/116.pdfİSLÂM SANATI 283 harhudatlar, Usruşâne Afşîn'Iart (Farsça lâkap). Türk ha kanları soyundan İbn Hakan sülâlesi

296 İSLÂM

Selçuklu devletinin Horasan ve Yakın D o ğ u ' d a k i i l le­rinde, kısmen T ü r k , k ısmen T ü r k olmayan bölgelere de uzanan topraklarda başlıca şu merkezler k u r u l m u ş t u r : İ lhanlı lar devri (1247 - 1344) nde Ara l boyundaki Oğuz illerinde, Azerbaycan'da, Fars ve Irak'ta mimar î eserleri vücuda gelmiş ve Azerbaycan ile Fars'ta kitap sanatı başla­n ı ş t ı r (bk. İ L H A N L I S A N A T I ) . Şi ıâz 'da İncular (1226-1369) kitap resmini gel iş t i rmişt i r . Azerbaycan'da Çoban-oğulkırı Bakû 'daki meşhur sarayı yapt ı ran Şirvanşahla-nn Hakan ı kolu (1389 - 1516), Mazenderan ve Astar-âbâd'da Toğa t imur l a r (1336 - 1409) eserler vermiş t i r . Kara-koyunlular (1378 - 1468), Tebriz'de G ö k Mescid'i bina ediyor ve yerlerini Akkoyı ınlular (1468 - 1502) a bırakıyor­du. T ü r k m e n sülâleleri devrinde kitap resminde yeni üslûp­lar meydana gelmişt i r . Herat, Gazne, Serahs ve N i ş a p û r ' d a hâkim olan ve eser bırakan Kert sülâlesi (1245 - 1322) nin Hıtay Türk l e r inden o lduğunu Semerkandl ı Devle tşah kaydetmektedir. Kirman'da Ku t luğ Hanlar Kara Hıtayl ı (1222 - 1340) ve Irak'ta Celâyir sülâlesi (1335 - 1423) Moğol i d i .

Suriye ve Mıs ı r ' da 1250 - 1389 aras ında T ü r k soyun­dan Bahrî Memlûk la r (1250 - 1389) ve onlar ı mütaak ıp Çer­kez ı rk ından, fakat T ü r k d i l i ve kü l ıü rü içinde bulunan Burcî Memlûk la r (1389 - 1516) ö z ' bir stvritrrüslûbu kur­muşlardı r . M e m l û k üs lûbu, Abbasî sanat ının bir devamı i d i , fakat T ü r k Memlûk la r ın memleketleri Orta Asya ve Bulgar ile Tü rk iye ' n in ve İ lhanl ı la r ın da tesirlerini kaydediyordu. Memlûk mimarîs i , malzeme olarak mermer kullanmakla tebarüz etmişt i r . Hindistan'da T ü r k soyundan T u ğ l u k sülâ­lesi (1321-1414) ve Sind'de, Tatta'da merkez kuran ve T ü r k adlar ı alan (Argı ın , T u ğ l u k ) hükümdar l a r , Türk is tan Hakanl ı üs lûbunu devam et t i rmiş lerdi r . T ü r k olmayan İranlı sülâleler de Hindistan'da klâsik İslâm üslûbu olan aynı tarzda eserler b ı r akmış la rd ı r : Bidar'da Behmânî le r (1347 -1526 ) , A h m e d â b â d ' d a Gucerat hükümdar la r ı ( 1390-1583). Hindistan mimar î malzemesi bu devirde de hep kırmızı taş olarak kalmışt ı r .

Selçuklu üs lûbuna sâdık kalan Anadolu, Hakan l ı tar­zını gel iş t i ren Hindistan ve Abbasî geleneğini temsil eden M e m l û k i l l e r i (Suriye, Mıs ı r ) d ış ında X I I I - X I V . yüzyıl lar ın hâkim karakteri eklektizm i d i . X I I I . yüzyıl başındaki Moğo l istilâsı yerleşmiş İslâm medeniyetinin birçok eserlerini yıkmış ve onlar ın yerine, Çin 'den İdi l boyuna, Anadolu'ya ve Irak'a kadar uzanan bir imparator-

İSLÂM S A N A T I : İ s tanbul 'da mimar Sedefkâr Meh-med Ağa 'n ın 1609- 1617 yılları aras ında yaptığı Sultan

Ahmed Câmi i 'n in içi

SANATİ

luğun ifadesi olarak muhtelit veçheli bir sanat ge t i rmiş t i . Moğol la r İslâınm büyük şehir ler ini ele geçir i rken sanatkâr­ları esir a l ıyor lard ı .

Kalkaşandî , Tü rk i s t an ' dak i bütün sanatkâr lar ın başka merkezlere dağı t ı ld ığ ın ı söyler. Ögedey (1229 - 1241) dev­rinde Hera t l ı kumaşçı la r Turfan'a, Uygurlar ise Hcrat'a yerleşt i r i lmişt i . Böylece ayrı üs lûplar arasında kaynaşma oluyor ve eklektizm vücuda geliyordu. En değer l i bilginler ve sanatkâr la r ise Moğo l h ü k ü m d a r l a r ı n ı n saraylarına ça-ğ ı r ı l ıyordu . Bunlardan adı Tatar T o ğ a o lduğu anlaşı lan bir Uygur T ü r k ü , 1204 yı l ında Çingiz Han'a esir düşmüş ve onun emri üzerine henüz alfabesi olmayan Moğol dil ine T ü r k Uygur alfabesini uygulamış t ı . Böylece Moğol la r Türk tesirine de girdiler. Bundan sonra Türk le r aracılığı ile Buddha dinini de kabul eden bâzı Moğo l l a r T ü r k bahşilc-ri (Buddha dini üs tad lar ı ) nin öğrencisi oldular. Buddhist ve hat tâ M ü s l ü m a n Türk l e r in ve özel l ikle Uygur lar ın Moğol başkent ler inden Kayalık, Hanba l ık ve Karakorum'da vü­cuda get i rdikler i mimar î , resim ve hat eserleri hakk ında , gerek Y ü a n târihi gerek Rubruquis gibi o devirde Moğol impara to r luğunu boydan boya gezen seyyahlar tafsilât verir. Tü rk sanatkâr lar ın ın ve bahşi ler inin , başka İç Asyalılar ile b i r l ik te , İ lhanlı lar taraf ından Yak ın Doğu 'ya da davet edildiğini ve orada resimli Buddhist tap ınaklar ve daha sonraki İs lâm! devrede de muhtelif sanat eserleri vücuda get i rdikler ini Reş idüddîn Fazlullah târ ih inden öğreniyoruz (bk. İ L H A N L I S A N A T I ) . Böylece Moğol devrinde İslâm sanatına nüfuz eden D o ğ u tesirlerinin bir kısmı da Türk­ler yolu ile gelişti . D o ğ u tesirleri Moğol devrinde İs lâm sanatına çok yeni unsurlar ve bu arada, İs lâmda mekruh olan figüratif dinî resim tarzını da get i rdi .

VI. XV. yüzyıldan sonra: Çin s ınır ında, İs lâınm serhaddi olan D o ğ u Türk i s t an 'da , İslâmiyetten önce hâkim olan T ü r k Buddhist sanatı uzun süre yaşadı . 14l9'da Turfan'a ve Aratam'a varan T i m u r l u elçileri Buddhist manast ı r ı ile İs lâm câmi ve tekkesini yan yana görmüş le rd i . Moğol dev­rindeki mimâr î şekilleri T u ğ l u k T i m u r oğullar ı devrinde (1382 - 1757), Turfan, Karaşehir , Aksu ve Kâşgar 'da devam etmişt i r . Uygur «Lotus» kubbesinin Koço 'da Mabed Beta'da görülen ve sanat târ ihçi ler ince«ak ö y » e benzetilen şekli İslâm mimar î s ine uygulanmışt ı ve X I I I - X I V . yüzyıl larda Karaho-to'dan ( M ü s l ü m a n Tü rbes i ) Semerkan'de (Şalı-1 Zinde, X I V . yüzyıl türbe ler i ) ve İdil Bulgar ' ına (Karasaray) kadar ya­yılmıştı . D o ğ u Türk i s tan , bu basık kubbenin asıl yurdu ola­rak buna sâdık kaldı . Bir taraftan Çin tesirleri de i ler l iyor ve Çin köşkler ine benzeyen, pagoda gibi minareli , tahta câ-miler Yarkend'de ve Karakoruın dağları ötesi Keşmir 'de yapı l ıyordu. Yakub Bey (1865 - 1877) in Doğu Türk i s tan ' ı Osmanl ı İmpara to r luğuna bağlaması keyfiyeti sanal tesir­lerine yol açmamışt ı . Sanatkârlar ı arasında X V . yüzyılda bir L'ygur «bahşi» o lduğu sanılan Mehmed Siyah Kalem ve Şeyhî g ib i , İs lâmiyetten önceki Uygur sanat ından ilham alanlar bulunuyordu.

Batı Türk i s t an 'da , özel l ikle Semerkand'de, T imur ile bir l ikte yeni bir üs lûp başladı . T ü r k ve Iran zevklerini bir leşt iren T i m u r l u üs lûbu, bu sülâlenin kol lar ının hükmet­tiği bütün illerde 1369 - 1500 aras ında yayıldı . Mâveraünne-hir 'de, Ba ' ı Türk i s t an ' ın başka merkezlerinde, Fergana'da, Horasan'da (1414 - 1506), Belh, Herat, Kâbi l , Meşhed, Rey, Hemedan, İs fahan 'da T i m u r l u üs lûbu gel iş t i . Aynı tarz T ü r ­kis tan ' ın plastik üslûbu olarak Özbek hanlar ı (1465 - 1553)

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 19: EMEL ESİNtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/116.pdfİSLÂM SANATI 283 harhudatlar, Usruşâne Afşîn'Iart (Farsça lâkap). Türk ha kanları soyundan İbn Hakan sülâlesi

İSLÂM SANATI 297

devrinde, Semerkand, Buhara ve Belh'te, Buhara'da Cani-oğullan (1600 - 1785) ve Ata l ık lar (1785 - 1911), Hive î ıanla" ( U 1 5 - 1873), Hokand hanlar ı (1700 - 1877) devir­lerinde, Rus isti lâsına kadar devam etti. T i m u r l u üslûbu Moğol istilâsından pek az hât ıra muhafaza etmişt i . Mima­ride doğrudan doğruya Hakanl ı üs lûbuna bağlanıyordu. Timurlular, ya birçok Hakanl ı eserlerini imar ettiler veyâ yenilediler. Yüksek elipsoid cinsten «Lotus» kubbeler, yuvar­lak biçimde kasnaklar, Hakan l ı devrinden daha mübalâğal ı şekiller aldı . Parlak mavi çini mozaikler ve sırlı tuğla lardan müteşekkil büyük Kûfî yazılar bütün duvar lar ı kapladı . Abidevî eyvanlı T i m u r l u ve Özbek câmi - mescidlcri, T imur devri Bibi H a n ı m Mescidi, X V I . yüzyıldan kalan Buhara Cuma Mescidi, bu üslûpta yapı ld ı . Semerkand'de Hakanl ı devrinde başlayan türbeler mahallesi Şâh - i Zinde'ye Timur­lular pek çok yeni anı t lar ilâve ettiler. Hakan l ı devrinde yapılan büyük T ü r k şâir ve mutasavvıfı Ahmed Yesevî 'n in külliyesi, T imur taraf ından yenilendi. Keş ' te T imur 'un «Ak» sarayının ayakta duran çini ler le kaplı tâkı bu devrin büyük anıt larındadır . Semerkand'in «çihar - bağ» üs lûbunda havuzlu bahçeleri devrin edebiyat ında akisler bırakt ı .

T i m u r l u resim sanatı, özell ikle Semerkand ve He-rat'ta, X V . yüzyılda gelişti ve çok i ler ledi . Tema bakımın­dan Moğol devri Çin ve Uygur motiflerine ve zevkine bağlı kalmakla beraber, İ r an ' ın şâ i rane tesiri T i m u r l u resim sa­natını gi t t ikçe daha fazla zarafete ve incelmeğe sevk etti ve X V . yüzyıl sonunda Bihzâd ile zirveye erdi.

X V . yüzyılda Herat ve diğer yerlerde T ü r k asıllı bahşilerin, Mansûr , M a h m û d Bahşi gibi hattat ve nakkaş­ların Uygur hatt ı ile T ü r k ç e yazılı ve ekseri figüratif dinî resimleri olan eserleri Uygur sanat geleneğine daha bağlı kalmıştı .

Arapça hat sanat ında celî ve özell ikle nestâlik iler­ledi. Bu kolda M i r Al î , Sultan Alî gibi üstadlar yetişti . Zamanın en büyük ha t t a t l a r ından b i r i T imur ' un torunu Baysungur (1397 - 1433) idi

Iran Safevî sanatı (1501 - 1785) T i m u r l u sa­nat ının İran zevkine daha yakın, en incelmiş veçhe sinin mirasçısı oldu ve pek çok sanatkârlara da teva­rüs ett i . «Nisf - i c ihân» sayılan İsfahan şehri Safevî sanatının âbidesi oldu.

Hindistan'da T u ğ l u k üslûbu, mimar î , resim sa­ha lar ında ve diğer sanat kol lar ında, yerli H ind te­sirleri ile kar ışarak yeni şekiller vücûda get i rmiş t i . Dckken'de üç T ü r k sülâ­lesi önemli sanat merkez­leri vücuda getirdi . I I . Murad'tn oğ lunun ku rduğu rivayet edilen ve eserleri Osmanl ı tesirleri kaydeden Bi jâpûr 'da Âdil - şâhî ler ( 1489- 1685 ) ; B idâ r ' da Berîd - şâhî ler ( 1491 -1609); Gulkunda'da Kutb-

İSLAM S A N A T I : X V -X V I . yüzyıl T ü r k ç e Acâ-ıb • id mahlûkat'ıan namaz kılan meleklerinaesmi ( B r i ­tish Museum A d d . 8994)

W • %> v . ,

t , , v* ..•. • •

• B' "»'Ä* * -»•vi«• < i .

1 " * ? - ' ' "

İSLÂM S A N A T I : Hâfız Osman ' ı n 1642 - l618'de yaz­dığı bir Kur'an'di Fât iha

şâhî ler (1512 - 1682) (bk. H İ N D İ S T A N T Ü R K MER­K E Z L E R İ N D E S A N A T ) . Ahmed Nagar N i z â m - şâhî ler i (1485 - 1 572) T ü r k deği ldi . Çin Kıl ıç gibi T ü r k ç e adlar kullanlan Haydarâbâd Nizamla r ın ın ecdadı muhtemel olarak Türk i s t an ' dan 1600'den önce gelmişt i . Nizamlar Dekken T ü r k kül tür merkezlerinin vârisi oldular.

1525'te Babur'un Hind is tan ' ı fethi bu kıtaya T i m u r l u sanatını getirdi (bk. H İ N D İ S T A N T Ü R K M E R K E Z L E R İ N ­DE S A N A T ) . Mescidler, türbeler , «çihar - bağ» lar, havuz­lar, köşklet , Semerkand'de yapılmış bulunanlara benzetilmek istendi. Mimar î Hind is tan ' ın kızıl taşı ve son devirde beyaz mermer ile yapı ldı . Resim sanatı da T i m u r l u üs lûbunda başladı ve sonradan Jesuit papazlar ın ın taşıdığı Avrupa te-sirleri kaydetti. Büyük sanat anıt lar ı bırakan Hindistan T i m u r l u devri 1857'de İngi l iz istilâsı ile sona erdi

Türkiye 'de teşekkül eden Osmanl ı üslûbu bir yandan Anadolu Selçuklu ge leneğine dayanıyor, bir yandan da Osmanl ı la r ın İç Asya'dan get i rd iğ i veyâ Moğol istilâsı dev­rinde gelen bâzı D o ğ u tesirlerini kaydediyordu. Mimar îde Osmanl ı devrinde gelişen özell ikler ş u n l a r d ı : Merkezî kub­beli ve bunun etrafına yarım kubbelerin ilâvesiyle genişleyen âbidevî câmi yapısı , Osmanl ı sanat ının dünyada emsâli o l ­mayan bir eseridir. Kubbeler gerek câmi gerek türbelerde yarım küre veyâ daha basık i d i ; kurşun ör tüsü hafifçe kenarlarda kalkıkt ı ve çiçek kadehi şeklini andır ıyordu.

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı

Page 20: EMEL ESİNtekesin.org.tr/wp-content/uploads/2016/09/116.pdfİSLÂM SANATI 283 harhudatlar, Usruşâne Afşîn'Iart (Farsça lâkap). Türk ha kanları soyundan İbn Hakan sülâlesi

298 İSLÂM S A N A T I — İSLÂM TAKVİMLERİ

İSLÂM S A N A T I : Hattat Kâmi l Efendi (1862 eseri celi T e h l i l (Lâ i lâhe İ I l 'Al lah)

1941)

Basık kubbe Bizans tesirlerine işaret ediyordu, fakat çiçek kadehim hatır latan şeklin, T ü r k Buddhist mimar îs in in «Lo­tus» kubbesinin Moğol devrindeki son safhası o l d u ğ u n u kaydettik.

X V I I . yüzyılda İs tanbul minareleri, madde kanunla­rını âdeta hiçe sayarak, ruhaniyeti ifade eden bir inceliğe erdi. Osmanl ı minaresi, T ü r k yuvarlak kesitli minare tarzı­nın Selçuklu Anadolu'daki inkişafı ve sivri külahı bakımın­dan, İdil Bulgar minaresine benzer şekilde tekâmüle vard ı .

Şekil ve tema bakımlar ından Osman l ı çeşmeleri de önemli Islâmî eserlerdir. Ya t ık Selçuklu sandukalar ından çok, Orkun i l ler indeki İslâmiyetten önceki v e . İ d i l Bul -gar ' ındaki erken İ s l im i devrinden ( X I I X I I I . yüzyı l lar) kalmış olan ayakta duran mezar taşlarına benzeyen Osmanl ı mezar taşlarını da zikredelim.

Erken Osmanl ı kitap resminin Uygur sanat ından, muh­temel olarak Moğol devrinde i lham ald ığ ı , I 4 l 6 ' d a Amas­ya da Ahmedi 'nin iskender - nâme'sine yapılan resimlerden anlaş ı lmaktadı r . X V I . yüzyı lda Avrupa resmi bu tarzı öğ­renmek isteyen Fât ih in Nakkaş Sinan Beğ 'e pek tesir ede­memişt i . Fakat X V I . yüzyı ldan sonra şâ i rane ve biraz zayıf­latıcı İran tesirleri geldi. Bunlara rağmen, Osmanl ı resim üslubu özel i ,ği„ı muhafaza e t t i : C idd î konulara, d in î , târ ihî sahnelere meyli ile, kuvvetle çizilmiş ve büyük çapta motifle­r i , parlak renkleri ile Osmanl ı resmi, V I I . yüzyılda T ü r k i s ­

tan'da başlayan T ü r k resim tarz ının son mümessil i oldu. Klâ­sik Osmanl ı tarzında nakkaş lardan X V I - X V I I I . yüzyıl larda Haydar, Osman, Lûtf i , Levnî gibi üstadlar yetişti. Tar ihç i Al î , Osmanl ı mücel l id ler inin sade fakat mükemmel eserle­r in i , İ ran ' ın süslü cildlerine tercih eder ve Kanuni devrin­de yetişenleri özel l ikle anar.

Arapça hat sanatı Osmanl ı devrinde yeni bir geliş­meye vardı . Al î , Türk le r in hamasî üslûba, büyük ve cesur çizgi lere meyline dikkati çekerek Tü rk iye hat ta t lar ı ve Ahmed Karahisar î (aş . yu. 1466-1566) den «celâl ve cemâl şöhreti ile maruf azizler» ve «t îg gibi kıl ıç kul lananlar» diye bahseder. D i ğ e r Osmanl ı ha t ta t la r ından Amasyalı Hamidul lah (1429 - 1510) ve Hafız Osman (1642 - 1698) ün salmışlardı . Osmanl ı l a r , ekseri T ü r k l e r g ib i , özel l ikle sülüs, reyhânî , nesih ve bun la r ın celisini yazardı. İran tarzı ta ' l îk yazısında da Yesar î (ö lm. 1766) gibi üstadlar yetişti . Osmanl ı fermanlar ındaki tuğra ve divâni hat da sanat eseri olarak haz ı r lan ı rd ı . Rık 'a , Osmanl ı Türk le r i ­nin icadı sayılırdı . Harflerden müteşekki l esoterik insan resimleri çokluk Bektaşî eseri i d i .

Osmanl ı çinileri Tü rkmen i s t an ' da X I V - X V . yüzyıl­larda gelişen tarzlardan başlayıp kendine mahsus klâsik İznik ve Kütahya üs lûbuna varmış t ı . Büyük çiçek ve mon-cuk (ç in tamani 'n in Tü rkçes i ) mot i f l i kadifeler ve çatma­lar Osmanl ı kumaşçı l ığ ının eşsiz eserleridir.

Osmanl ı hal ı lar ı da T ü r k hal ıc ı l ığının Eurasia gö­çebe sanat ından gelişen heraldik tertiplerden mücerred ideogramlara geçmiş geleneğini devam ett ir iyordu. Mihrap l ı T ü r k namaz seccadeleri İs lâmi duygular ın ifadesidir. Hal ı sanat ında, küçük mot i f l i İran ha l ı la r ın ın takl id i , T ü r k ge­leneğinin sağlamlığını izale ederek öz üslûbun kaybına yol açt ı .

Osmanl ı sanat ının nüfûz sahası, impara to r luğun üç kıta üzerine genişlemesini takip ederek, kuzeyde Kaf­kasya ve Kı r ım 'dan , batıda Macaristan'a, güneyde Yemen'e ve Tunus'a kadar vardt. Osmanl ı T ü r k tarzı , İs lâm sana­tının son büyük üslûbu oldu. — Emel Esin

İ S L Â M T A K V İ M L E R İ : Takvim, Arapçada «eğriyi doğru l tmak , bir şeye kıymet tâyin e tmek» an lamında mastar­dır . Buna göre , zamanın tâyininde terim olarak kul lanı l ­mak tad ı r .

Müs lüman la r aras ında zamanı tâyinde başlangıç ola­rak Hz. Peygamber'in 20 Eylül 622'de Mekke'den Medi­ne'ye hicreti kabul edi lmişt i r . Ancak, Müs lüman takvimi­nin başlangıç yıl ının tâyini Hicret in 16, 17 veyâ 18. yılın­da karar bu lmuş tu r . Takvim başlangıcının bizzat Peygamber taraf ından tesbit ed i ld iğ ine ve i l k defa Hal î fe Ebu Bekir zamanında Yemen valisi Ya'Ia b. Ümeyye tarafından ku l ­lanı ld ığ ına dâir söylenti ler varsa da, gerçekte bu başlangıcı Hz. Ö m e r tesbit e tmişt i r . Söylendiğine göre Ebu Musa el -Eş 'a r i 'n in ikazı üzerine Halife çevres indeki ler le görüşmüş , İran ve Bizans takvimlerini incelemiş, a ldığı tekliflerden Peygamber'in doğum târ ih in i , bu târihin kesin olmaması sebebiyle benimsememiş , Hz. A l i ' n i n , Peygamber'in hicretle İs lâm devletini k u r d u ğ u n u öne sürerek bu yılı değer lendi r ­me tekl i f in i kabul e tmişt i r . Takv im baş langıc ın ın tesbiti en doğru iht imalle 17. Hicret y ı l ında o lmuş tu r .

Bu târ ihin tesbitinden önce Müs lüman la r , İzin yıl ı , Deprem yılı, Veda yılı , F i l yılı g ibi başlangıçlara it ibar ederlerdi. Böylece Hicret g ü n ü İ. T . ' n i n başlangıcı olmuşsa da, takvim usulü Kuran ile tesbit edi lmiş o lduğundan yılın ayları eskisi gibCmuhafaza edi lmiş ve Muharrem ayı bir inci

Tek-Esin Vakfı

Tek-Esin Vakfı