Dr. Ömer Menekþe / Din Ýþleri Yüksek Kurulu Uzmaný TÜRKLER ... · lerinden merhum Ali Ulvi...

2
gündem Dr. Ömer Menekşe / Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı TÜRKLER'DE PEYGAMBER SEVGİSİ T ürkler, Islâmiyeti kabul ettikten sonra, sami- miyetle inanıp bağlandıkları bu elinin yayıl- masında çok büyük hizmetlerde bulunmuş- lar, kısa zamanda bu dinin asırlar süren öncüsü ol- muşlardır. İlk kelime-i şehadet getirdikleri günden bugüne kadar da hayatlarını İslâm'a, Allah ve Pey- gamber sevgisine adamış bir millet olarak yaşa- mışlardır. Türk milletinde Peygamber sevgisi o kadar de- rindir ki, her Müslüman-Türk, onun ismi anılınca saygı gösterir, salâvat getirir. Ona duyulan aşk öy- le bir sevgi atmosferi oluşturmuştur ki, iman ve kahramanlık sembolümüz olan ordumuzun askeri- ne "Mehmetçik" denilerek, Peygamberimizin adını hatırlatan bir isimlendirme yapılmıştır. Yeryüzünde Peygamber'in ismini, millî bir sembol haline geti- ren tek millet Türkler olmuştur. Milletimiz, asırlardır Hz. Muhammed'e derin bir muhabbet beslemiştir, ona duyulan bu sevgi onun adını yaşatmak şeklinde de kendini göster- miştir. Anadolu insanı, Hz. Peygamber'e olan sevgi- sinden ve bağlılığından dolayı çocuklarına, onu hatırlatacak isimler vermiş, erkek çocuklarına Ah- med, Mahmud, Hamid ve Mustafa gibi, ona nispet edilen adları koymuştur. Bu hususta bir inceliği de dikkate alarak, Hz. Peygamber'e karşı duydukları derin hürmet ve sevgi sebebiyle, onun adını, ay- nen almayı bir nevi saygısızlık kabul etmişler ve Muhammed adını Mehmed şeklinde söylemeyi uygun görmüşlerdir. Bu duygu ve hasret, kız ço- cukları için de geçerli olmuş, kız çocuklarına Hz. Peygamber'in eş veya kızlarının adı verilmiş, kültü- rümüzde Peygamberimize duyulan muhabbetin sembolü ve simgesi olan "Gül", Gül, Gülşah, Gül- can, Gülten, Gülben, Gülay, Gülsevervb. Peygam- ber'e duyulan sevgiyi ifade eden yüzlerce "Gül "lü adı dilimize kazandırmış; Ayşegül, Fatmagül, Nur- gül vb. pek çok ismi de Peygamberimizin sembo- lüyle birleştirmiştir. Bunun yanında hemen her mısrasıyla sevgiyi terennüm eden edebiyatımızda, Hz. Peygamber'e duyulan samimi sevgi ile, "Peygamber Edebiyatı" diyebileceğimiz kadar çok, çeşitli ve zengin türler oluşmuştur. Öyle ki, sadece onu anlatma ve öv- meye tahsis edilen başta na't olmak üzere esmâ-i nebi, gazavât-ı nebi, ahlâku'n-nebi, hicretü'n-nebi, mevlid, mu'cizât, mi'râciye, hilye, şefaat-nâme, kırk hadis, binbir hadis gibi manzum - mensur pek çok tür teşekkül etmiş ve gerek bu türlerde gerek- se başka türlerde (destan, ninni, mani, bilmece, mesnevi, hikâye) onu anlatan yüzlerce, binlerce eser kaleme alınmıştır.'" Özellikle de bu sevgi ha- lesi içinde yer alan birkaç beyitten yüzlerce beyte kadar uzayan binlerce na't, milletimizin Hz. Pey- gamber'e olan derin, samimi, sonsuz sevgisinin göstergesidir. Na't yazmak, okumak ve dinlemek, Türkler için muazzam bir zevk ve an'ane olmuş- tur.' 2 » Peygamber aşkıyla yanıp tutuşan, Divân edebi- yatının önemli şairlerden biri olan Şeyh Galip (1757-1799), ona olan sevgisini şöyle dile getirir: "Hutben okunur minber-i iklîm-i bekada Hükmün tutulur mahkeme-i rûz-i cezada Gül-bâng-i kudümün çekilir Arş-ı Hudâda Esmâ-i Şerîfin anılır arz u semâda Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed'sin efendim Hakdan bize sultân-ı müeyyedsin efendim." Gül, Peygamberimize duyulan muhabbetin sembolü ve simgesidir. İ ıo 'Diyanet Avrupa ftyCıkjDzrgi

Transcript of Dr. Ömer Menekþe / Din Ýþleri Yüksek Kurulu Uzmaný TÜRKLER ... · lerinden merhum Ali Ulvi...

Page 1: Dr. Ömer Menekþe / Din Ýþleri Yüksek Kurulu Uzmaný TÜRKLER ... · lerinden merhum Ali Ulvi Kurucu da: "Ruhum sana âþýk, sana hayrandýr efendim, Bir ben deðil, âlem sana

gündem Dr. Ömer Menekşe / Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı

TÜRKLER'DE PEYGAMBER SEVGİSİ

T ürkler, Islâmiyeti kabul ettikten sonra, sami­miyetle inanıp bağlandıkları bu elinin yayıl­masında çok büyük hizmetlerde bulunmuş­

lar, kısa zamanda bu dinin asırlar süren öncüsü ol­muşlardır. İlk kelime-i şehadet getirdikleri günden bugüne kadar da hayatlarını İslâm'a, Allah ve Pey­gamber sevgisine adamış bir millet olarak yaşa­mışlardır.

Türk milletinde Peygamber sevgisi o kadar de­rindir ki, her Müslüman-Türk, onun ismi anılınca saygı gösterir, salâvat getirir. Ona duyulan aşk öy­le bir sevgi atmosferi oluşturmuştur ki, iman ve kahramanlık sembolümüz olan ordumuzun askeri­ne "Mehmetçik" denilerek, Peygamberimizin adını hatırlatan bir isimlendirme yapılmıştır. Yeryüzünde Peygamber'in ismini, millî bir sembol haline geti­ren tek millet Türkler olmuştur.

Milletimiz, asırlardır Hz. Muhammed'e derin bir muhabbet beslemiştir, ona duyulan bu sevgi onun adını yaşatmak şeklinde de kendini göster­miştir.

Anadolu insanı, Hz. Peygamber'e olan sevgi­sinden ve bağlılığından dolayı çocuklarına, onu hatırlatacak isimler vermiş, erkek çocuklarına Ah-med, Mahmud, Hamid ve Mustafa gibi, ona nispet edilen adları koymuştur. Bu hususta bir inceliği de dikkate alarak, Hz. Peygamber'e karşı duydukları derin hürmet ve sevgi sebebiyle, onun adını, ay­nen almayı bir nevi saygısızlık kabul etmişler ve Muhammed adını Mehmed şeklinde söylemeyi

uygun görmüşlerdir. Bu duygu ve hasret, kız ço­cukları için de geçerli olmuş, kız çocuklarına Hz. Peygamber'in eş veya kızlarının adı verilmiş, kültü­rümüzde Peygamberimize duyulan muhabbetin sembolü ve simgesi olan "Gül", Gül, Gülşah, Gül-can, Gülten, Gülben, Gülay, Gülsevervb. Peygam­ber'e duyulan sevgiyi ifade eden yüzlerce "Gül "lü adı dilimize kazandırmış; Ayşegül, Fatmagül, Nur-gül vb. pek çok ismi de Peygamberimizin sembo-lüyle birleştirmiştir.

Bunun yanında hemen her mısrasıyla sevgiyi terennüm eden edebiyatımızda, Hz. Peygamber'e duyulan samimi sevgi ile, "Peygamber Edebiyatı" diyebileceğimiz kadar çok, çeşitli ve zengin türler oluşmuştur. Öyle ki, sadece onu anlatma ve öv­meye tahsis edilen başta na't olmak üzere esmâ-i nebi, gazavât-ı nebi, ahlâku'n-nebi, hicretü'n-nebi, mevlid, mu'cizât, mi'râciye, hilye, şefaat-nâme, kırk hadis, binbir hadis gibi manzum - mensur pek çok tür teşekkül etmiş ve gerek bu türlerde gerek­se başka türlerde (destan, ninni, mani, bilmece, mesnevi, hikâye) onu anlatan yüzlerce, binlerce eser kaleme alınmıştır.'" Özellikle de bu sevgi ha­lesi içinde yer alan birkaç beyitten yüzlerce beyte kadar uzayan binlerce na't, milletimizin Hz. Pey­gamber'e olan derin, samimi, sonsuz sevgisinin göstergesidir. Na't yazmak, okumak ve dinlemek, Türkler için muazzam bir zevk ve an'ane olmuş­tur.'2»

Peygamber aşkıyla yanıp tutuşan, Divân edebi­yatının önemli şairlerden biri olan Şeyh Galip (1757-1799), ona olan sevgisini şöyle dile getirir:

"Hutben okunur minber-i iklîm-i bekada Hükmün tutulur mahkeme-i rûz-i cezada Gül-bâng-i kudümün çekilir Arş-ı Hudâda Esmâ-i Şerîfin anılır arz u semâda Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed'sin

efendim Hakdan bize sultân-ı müeyyedsin efendim."

Gül, Peygamberimize duyulan muhabbetin sembolü ve simgesidir. İ

ıo 'Diyanet Avrupa ftyCıkjDzrgi

Page 2: Dr. Ömer Menekþe / Din Ýþleri Yüksek Kurulu Uzmaný TÜRKLER ... · lerinden merhum Ali Ulvi Kurucu da: "Ruhum sana âþýk, sana hayrandýr efendim, Bir ben deðil, âlem sana

Sevgili 'nin gerçek tutkunlarından biri olan Yu­nus Emre de, ona olan özlemini şöyle ifade eder:

"Arayı arayı bulsam izini

İzinin tozuna sürsem yüzümü

Hak nasip eylese görsem yüzünü

Ya Muhammed canım arzular seni."

Yine onun âşıklarından biri olan günümüz şair­lerinden merhum Ali Ulvi Kurucu da:

"Ruhum sana âşık, sana hayrandır efendim,

Bir ben değil , âlem sana kurbandır efendim."

dizeleriyle, Hz. Peygamber'e olan sevgisini te­rennüm eder.<3>

Türk edebiyatında daha nice şairlerimiz, benzer gönül coşmalarıyla edebiyatımıza şaheserler kazan­dırmışlardır. Ayrıca bestelenen na'tlar, cami ve tek-kelerdeki ibadetlere dahil edilmiş, levhalar halinde camilerimizi, evlerimizi, dükkânlarımızı süslemiştir.

Hz. Peygamber'in aziz hatırasını yâdetmek, mübarek doğumunu anmak üzere Türk-İslâm dün­yasında, çok sayıda manzum ve mensur eserler meydana getiri lmiş, bir mevlid edebiyatı oluşmuş, bu maksatla merasimler tertip edilmiştir. Nitekim İslâm âleminde, Hz. Muhammed'in doğumu için yapılan ilk büyük resmî fakat samimi mevlid şenlik ve törenlerini başlatan Türkler olmuştur. Bu neden­le Hz. Muhammed' in doğum yıldönümünde şen­lik yapıp, yaptığı şenliğe pek çok kişiyi davet eden, misafirlerini rengârenk çadırlarda, ikramlarla karşılayan ve bu törenlerde mevlid okutan ilk Türk emiri, Erbil Atabeyi Muzafferuddin Gökbörî (1190-1233) olmuştur.'4'

Mel ik Gökbörî'nin resmi bir organizasyonla başlattığı bu mevl id merasimi geleneği, daha son­raki yüzyıllarda resmî ya da hususî olarak devam etmiş ve Osmanlılar döneminde farklı bir heyeca­na bürünmüştür.

Beşyüz yıla yakın zamandan beri, Müslüman Türk halkının dinî duygularına ilham kaynağı olan Süley­man Çelebi (?-1422)'nin ölümsüz eseri, "Vesîletü'n-Necât" adıyla bilinen Mevlid'in şöhreti, asırları ve ül­keleri doldurmuştur. Bugün bu eser Türkiyemizde ha­len, doğum, ölüm, düğün, sünnet gibi sosyal olaylar­da ve mukaddes gecelerde, mûsikî makamlarıyla ve ilâhilerle birlikte zevkle okunmakta ve dinlenmekte­dir. Bütün bunlar, Türklerdeki engin ve sonsuz Pey­gamber sevgisinin tezahürleridir.

Osmanlıların, Hz. Peygamber'e duydukları mu­habbet ve hürmetin izlerini birçok örnekle vermek mümkündür.

Osmanlı sultanları, Allah Resûlü'nün doğduğu, yaşadığı ve mübarek kabr-i şeriflerinin bulunduğu Hicaz bölgesine asırlarca hizmet etmiş, burada ya­şayan halkı maddî yönden desteklemiş, Mekke ve Medine'yi (Haremeyn) korumayı, bakım ve onarı­mını yapmayı dinî ve hayrî bir görev saymış, her yıl devlet hazinesinden gönderdikleri para ve he­diyeler anlamındaki surre ve bu hususta yapılan merasimlerden olan surre alayları15' ile, Hz. Pey­gamber'e ve onun hayatını geçirdiği Hicaz bölge­sine olan hayranlıklarını göstermişlerdir.'6'

Türklerdeki Hz. Peygamber sevgisi ve saygısı, şahsıyla sınırlı kalmamış, onun yakınlarına, yaşadı­ğı yerlere, o yerlerin halkına ve kullandığı eşyala­ra kadar, bu sevgi-saygı geniş tutulmuştur. Yüzyıl­larca İslâm'ın bayraktarlığını yapmış bu necip mi l ­let, Hz. Peygamber'den bize intikal eden, bugün Topkapı Sarayı'nda, Hırka-ı Sâadet Dairesi'nde hu­susî bir surette muhafaza edilen mukaddes ema­netlere de ev sahipliği yapmanın şerefini taşımak­tadır.'7'

Milletimizin Peygamber sevgisi, dünden bugü­ne artarak devam ettiği gibi, bundan sonra da kıya­mete kadar devam edecektir. Çünkü bu sevgi, ne­cip milletimizin İslâm'a olan bağlılığının bir ifadesi­dir.

1- Nihat Sami Banarlı, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, I, 92-93; Amil Çelebioğlu, Türk Edebiyatında Manzum Dinî Eserler", Şükri El­çin Armağanı, Ankara 1983, s. 158-159.

2- Doç. Dr. Emine Yeniterzi, Divan Şiirinde Na't, TDV Yayınlan, An­kara 1993, s. 38.

3- Doç. Dr. Emine Yeniterzi, Türk Edebiyatı'nda Na'tler, (Antoloji) TDV Yayınlan, Ankara 1993, s. 51,93.

4- Banarlı, age., I, 48; Osman Çetin, Tarihte İlk Resmî Mevlid Me­rasimleri", UÜ ilahiyat Fakültesi Dergisi, II, (2), Bursa 1987, s. 73-76; Faruk Sümer, Muazzam Muzafferuddin Gökbörü, "Hz. Muhammed ve Gençlik, Kutlu Doğum Haftası, 1992, TDV Ya­yınları, Ankara 1995, s. 1-4.

5- Bu konudaki ayrıntılı çalışma için bk. Münir Atalar, Osmanlı Dev-leti'nde Surre-i Hümâyûn ve Surre Alaylan, DİB Yayınlan, Anka­ra 1999.

6- Doç. Dr. Mefail Hızlı, "Arşiv Belgelerine Göre Osmanlılarda Hz. Peygamber Sevgisi, Diyanet İlmi Dergi, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)-Özel Sayı, Ankara 2000, s. 520.

7- Geniş Bilgi için bk. Tahsin Öz, Hırka-i Saadet Dairesi ve Emânât-ı Mukaddese, İstanbul 1953.

Diyanet Avrupa RyhkJDtrgi 11