Derya UZUN AYDIN · 2018-11-09 · heykel sanatında önemli bir evreye girilmiş ve 1940’lı...
Transcript of Derya UZUN AYDIN · 2018-11-09 · heykel sanatında önemli bir evreye girilmiş ve 1940’lı...
Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 15, Eylül 2015, s. 118-131
Derya UZUN AYDIN1
“NÜ HEYKELİN” TÜRK SANATINDAKİ YERİNE BİR BAKIŞ
Özet
Osmanlı Devleti “batılılaşma” dönemi ile sanat hayatında da bir takım
değişikliklere hazır hale gelmiştir. Artık resim, mimari, heykel veya müzik gibi
sanat dalları, batılı anlamda tanınmaya başlanmıştır. Ancak heykel sanatında
“çıplak veya nü” heykeller, özellikle İslami inanışlar düşünülürse, genel olarak
sıkıntılı temalardan birini oluşturmuştur. Bu tutum Cumhuriyetle birlikte
gevşemeye başlamış, sonrasında da heykel sanatında gelişimler hızla devam
etmiştir. Bu gelişmelerin akabinde, heykelde veya nü heykelinde özgün
çalışmaların yapıldığı gözlenmektedir.
Fakat şu gerçek unutulmamalıdır ki, bugün çağdaş Türk sanatında heykelin
yaşadığı sıkıntılar bitmemiş, bitememiştir. Heykele bu tarz bakış açısı, siyasi ve
ideolojik etmenlerden mi kaynaklanır, yoksa dinsel çekinceler mi buna sebep olur,
tartışılır. Bu süreç, ayrı bir araştırma konusu oluşturacak kadar önemli bir konudur.
Anahtar Kelimeler: Türk Heykeli, Nü, Cumhuriyet Devri
AN OVERVİEW to “NUDE SCULPTURE” in TURKISH ART
Abstract
By the period of westernization, Otoman empire has become ready for a few
changes in art life as well. After that, arts such as art, architecture, sculpture, or
music has become known by western. However, considering Islamic beliefs,
“nude” sculptures has always been one of problematic events. With the republic,
this attitude has begun to de-escalate, but afterwards developments in sculpture has
continued rapidly. Following these developments, unique works has been observed
in sculpture or nude sculpture.
However, this fact should be noted that, the difficulties that sculpture face in the
contemperary turkish art has not finished, has failed to finish. It is argumentative
whether such a viewpoint to sculpture, caused by political and ideological factors
or religious reservations. This process is such an important issue that constitutes a
separate research topic.
1 Yrd. Doç. Dr., Batman Üniversitesi, Sanat Tarihi ABD., [email protected]
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 15, Eylül 2015, s. 118-131
119
“Nü Heykelin” Türk Sanatındaki Yerine Bir Bakış
Keywords: Turkish sculpture, Nu, Republican period
GİRİŞ
Osmanlı toplumu “batılılaşma” olarak adlandırılan dönemlerden itibaren bir takım
reformlara gitmiş ve şüphesiz sanat hayatı da bundan olumlu yönde etkilenmiştir. Resim,
mimari, heykel gibi sanat dalları batılı anlamda gelişime açık hale gelmiş ve akabinde
19.yüzyılda bir güzel sanatlar okulu açılarak bu süreç pekiştirilmiştir. Cumhuriyetle bu gelişim
evresi daha da ivme kazanmış, özellikle heykel sanatında Cumhuriyetten sonra özgün
çalışmalarıyla da ön plana çıkacak birçok heykel sanatçısı yetişmiştir. Bununla birlikte,
İslam’daki “tasvir yasağı” inancı çoğu kere sanatçıların heykele düşünceli ve dikkatli
yaklaşmalarına sebep olmuş ve hatta günümüzde dahi bu anlayıştan tamamen
uzaklaşılamamıştır. Durum böyle olunca, heykel sanatında “çıplak ‘’ veya ‘’nü” heykellerinin
yapılması da sıkıntılı olmuştur. Ancak Cumhuriyetle birlikte yurt dışından gelen hocalarla
heykel sanatında önemli bir evreye girilmiş ve 1940’lı yıllar sonrası heykel sanatı, soyuta varan
bir ivme kazanmıştır. (Foto.1). (Okay, 1990:1-5, 7)
Sanayi i Nefise Mektebi (Güzel Sanatlar Okulu) açıldıktan sonra, heykel veya resim gibi
bölümlerde canlı modelle çalışmanın zorluğu kaynaklarda da dile getirilmektedir. Nitekim “pos
bıyıklı ve hamal kıyafetli erkek modellerden” söz edilirken, okula getirilen ilk kadın modelle
ilgili olarak Hikmet Onat şunları aktarmaktadır:
“Mektebin bizim okuduğumuz yıllardaki durumuna baktığımızda, o devirde
resme çalışmanın zor olduğunu belirtmem gerekir. Ne erkek, ne de kadın çıplak
model yoktu. Zaten çevre, okulu ahlaksız bir yer olarak görüyordu antik kopyaların
beline peştamal bağlandığını bilirim modellerimiz çoğu pos bıyıklı sarıklı sakallı
hamallardı. Ağırlık portre ve büst yapıyorduk. Bir gün kadın model yapmak adına
Çingene mahallesinden bir kız getirdik ve kıza oyun oynar pozu verdirdik. Tam o
sırada Osman Hamdi Bey gelmiş ve siz deli misiniz çocuklar? Kendinizi nerede
sanıyorsunuz burası Türkiye, bunları kaldırmaz zaten yakında Avrupa’ya gidecek
ve bol bol çıplak kadın çalışabileceksiniz” diyerek çıkışmıştı”. (Berk, Özsezgin,
1983: 18-19. ; MSGSÜ İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Koleksiyonu’ndan Canlı
Modelin Sanat Eğitimindeki Yeri-Panelleri ve Sergisi, 2006: 12-13.)
Ali Sami Boyar’a göre de, 1906 yılına kadar Güzel Sanatlar Okulu’nda modelden çalışma
yapılamamıştır. Bu tarihten itibaren artık akademide modelden çıplak çalışma yapılacaktır.
Model olarak da yağlı güreşçilerin kullanıldığından bahsedilmektedir. (Beykal, 1994: 2).
İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’nde (Kız Güzel Sanatlar Okulu) ise, ilk defa bir kadın
model atölyeye getirebilmiştir. Müdür Mihri Müşfik Hanım sayesinde, genellikle Rum ve
Ermeni kadınlar arasından seçilen kadınlardan yararlanılıp, çalışıldığı bilinmektedir. Çıplaktan
veya nü’den çalışma sorunu özellikle “Cumhuriyet Türkiye”si ile çözülebilmiştir demek ise
yanlış olmayacaktır. (MSGSÜ İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Koleksiyonu’ndan Canlı
Modelin Sanat Eğitimindeki Yeri-Panelleri ve Sergisi, 2006: 13, 22.)
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 15, Eylül 2015, s. 118-131
120
Derya Uzun Aydın
Foto.1: Üstte İbrahim Çallı öğrencileri ile birlikte. Yıl, 1928. Altta: Hikmet Onat
Atölyesi. Yıl, 1935.
II. Cumhuriyet Dönemi Ve Nü Çalışmalar
Sanayi-i Nefise Mektebi yani Güzel Sanatlar Akademisi’nde “akşam kursu” olarak
bilinen “cour de soir-kurdösuvar”lar yapılmaya başlanmış ve öğrenciler burada etüt çalışmalar
yapmışlardır. Nitekim bu durum 1930’lardan 70’lere kadar devam etmiştir. (Foto.2). Öğleden
sonraları kendi başlarına canlı modelden desen çalışılan akademide, 40’lı yıllarda Rum, Ermeni,
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 15, Eylül 2015, s. 118-131
121
“Nü Heykelin” Türk Sanatındaki Yerine Bir Bakış
Rus ve çok az Türk “çıplak” olarak modellik yapmıştır. Bunlardan özellikle ismi bilinenlerse
şunlardır; “Tasula, Mari, Agati, Emine ve Melahat”. (MSGSÜ İstanbul Resim ve Heykel
Müzesi Koleksiyonu’ndan Canlı Modelin Sanat Eğitimindeki Yeri-Panelleri ve Sergisi, 2006:
116-117.)
Foto. 2: Üstte: Sanayi-i Nefise Mektebi’nde Heykel Atölyesi, 1930’lar, Altta: Akşam
kursu “Cour de Sour” dan bir görünüm.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılan nü’ler, genel olarak dönemin ideolojisini
yansıtmakla birlikte, toplumsal yapının etkisinde kalan sanatçıların öznel çalışmaları olarak da
dikkat çekmişlerdir. Bu dönemlerde ilk 30 yıla bakıldığında, çağdaş eğilimler ve batı tarzı
yaklaşımlar sanatçılarımızda etkili olmuştur. Ayrıca Avrupa’ya gönderilen öğrencilerin,
oralarda etkisinde kaldıkları sanatçılar (Rodin, Maillol, Despiau Belling gibi) ve yabancı
ustaların önemi de unutulmamalıdır. (Berksoy, 2012: 15.)
Güzel Sanatlar Akademisi, 1930’lu yıllarda bir değişim yaşar ve Müdür Burhan Toprak
Ankara’ya tayin edilince Türk heykel sanatında yabancı eğitmenlerden yararlanma dönemi de
başlamış olur. Türk heykeli ve anıt heykelciliğinin önemli bir kuşağını yetiştirecek olan Rudolf
Belling, Hitler dönemi Nazi Almanya’sındaki baskıcı düzenden kaçarak yurda sığınır. (Foto. 3).
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 15, Eylül 2015, s. 118-131
122
Derya Uzun Aydın
Belling, Akademi’ye 20 Ocak 1937’de başlayacaktır. (Yılmaz, 2013: 41). Heykeltıraş Belling
Cumhuriyet Türkiye’sinde çok önemli Türk heykeltıraşları yetiştirecektir: Hüseyin Özkan,
Hakkı Atamulu, Yavuz Görey, Rahmi Artemiz, ilhan Koman, Mari Gerekmezyan, Türkan
Tangör, Kamil Sonad, Muzaffer Ertoran, Şadi Çalık, Ayperi Balkan, Vahyi İncesu, İsmail
Hakkı Öcal, Zerrin Bölükbaşı, Hüseyin Gezer, Turgut Pura bu isimlerden sadece bir kaçıdır.
İlerleyen yıllarda heykel atölyesinde “eğitmen seçimi” uygulamasına geçilmiştir. Sonrasında da,
Belling ve Hadi Bara – Zühtü Müridoğlu Atölyeleri açılmıştır. Bu iki atölyeyi seçen ve daha
sonra da atölyelerini değiştiren öğrencilerse şunlardır: “Kuzgun Acar, Hakkı Baha Çavuşgil, Ali
Teoman Germaner, Semahat Acuner, Gürdal Duyar”. Bu isimler ilk önce Belling ile çalışmışlar,
daha sonra Hadi Bara- Zühtü Müridoğlu Atölyesi’ni seçmişlerdir. (Yılmaz, 2013: 42).
Foto.3: Belling, “Erotik”, 1920’ler.
1923 ile 55 yılları arasında “nü” çalışan heykel sanatçıları kaynaklarda ağırlıklı olarak;
Nermin Faruki, Nusret Suman, Hadi Bara, Zühtü Müridoğlu, Hakkı Baha Çavuşgil, Şadi Çalık
ve Hüseyin Gezer gibi isimlerden oluşmaktadır. (Berksoy, 2012: 12). Türk heykelinde “nü”
çalışmalar ilk etapta; anatomiyi kavrama amaçlı çalışmalar olarak dikkat çekerler. Sonra da
yerini daha özgür ve özgün çalışmalara bırakırlar. Cumhuriyet’in ilk yıllarında “nü” çalışanlar,
herhangi bir kadın figürünü yansıttıkları eserlerinde özellikle “Havva” motifini ele almışlardır.
(Berksoy, 2012: 27). Türk heykeltıraşlarından Nusret Suman (1905-1978) Almanya’da eğitim
görmüş, burada klasik ve modern teknikleri öğrenmiş, yurda dönünce de “D Grubu”nda
heykellerini sergilemiştir. “Havva” çalışması (diğer ismiyle Nü) erken dönem çalışmalarına
örnek teşkil etmektedir. Havva, burada cennetten kovuluş anını sergiler. (Foto.4). (Berksoy,
2012: 32).
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 15, Eylül 2015, s. 118-131
123
“Nü Heykelin” Türk Sanatındaki Yerine Bir Bakış
Foto.4: Nusret Suman, “Nü çalışması”. (MSGSÜ İstanbul Resim ve Heykel Müzesi
Koleksiyon kitabı: 172).
Hadi Bara (1906-71) Türk heykelinin diğer önemli isimlerinden olup, Suman ile aynı
yıllarda akademide eğitim görmüştür. Maillol, Bourdelle ve Gimond’un heykellerini takip eden
ve bu etkilerle çalışmalarını sürdüren sanatçının da “Havva” isimli bir çalışma yaptığı
bilinmektedir. (Foto.5). Bu çalışma, 1929’da Paris’teki Salon D’Automne’da sergilenmiştir.
(Üstünipek, 1994: 29-30). Bu heykelin, yurtdışından getirilen yapıtlar arasında boyut olarak en
büyük eserlerden olduğu bilinmektedir. (Yılmaz, 2013: 45). Sanatçının “Ayakta nü” heykeli ise
1940’lı yıllara rastlar. (Foto.6). Hadi Bara özellikle 1950’lerden itibaren soyut çalışmalara
ağırlık vermiştir. (Berksoy, 2012: 34. ; Şenyapılı, 2003: 98).
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 15, Eylül 2015, s. 118-131
124
Derya Uzun Aydın
Foto.5: Mahmut Cuda, Hadi Bara, Nurettin Ergüven, Refik Epikman, Cevat Dereli, Fahri
Arkunlar ve önde “HAVVA Heykeli”, 1931.
Foto.6: Hadi Bara, “Nü”, 1940’lar.
Hadi Bara, Müstakil Ressam ve Heykeltıraşlar Derneği’nin dışında “Grup Espace’ın”
Türkiye temsilcileri arasında yer almıştır. Türkiye’de Hadi Bara, İlhan Koman, mimar Tarık
Carım’ın üstlendiği Grup Espas, 1951 yılının Ekim ayında Fransa’da ortaya çıkmış olup; bu
düşüncede mimarlık, resim, heykel gibi farklı disiplinler bir arada olarak insanların ihtiyaçlarına
plastik bir dille cevap vermeyi amaçlar. Espace Grubu’nun temel amacı şöyle dile
getirilmektedir “ İnsani yaşam alanları yaratmak için mekânı toplumsal ve doğal yapısıyla bir
bütün olarak değerlendirmek, bu doğrultuda pratik çözümler önermek”. Türk Grup Espace’ın
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 15, Eylül 2015, s. 118-131
125
“Nü Heykelin” Türk Sanatındaki Yerine Bir Bakış
amacı da; yaşamın estetik değerlerle süslenmesine katkıda bulunmak ve insanoğlunun günlük
sıradan yaşamına yeni güzellikler katmaya çalışmaktır. (Bakçay, 2007: 60. ; Yılmaz, 2013: 46).
Heykeltıraş Zühtü Müridoğlu (1906-92), Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde nü çalışmalara
katkısı büyük olan sanatçılar arasındadır. Paris’te de bulunan sanatçı, Marcel Gimond ile
çalışmıştır. Ayrıca Maillol ve Despiau etkisinde kaldığı bilinmektedir. (Çekil, 1980: 17).
Kendisi ayrıca D grubunun 1933, 39 ve 41 sergilerine katılmıştır. Bronzu da dökülmüş olan
kadın “Nü” heykeli onun en önemli çalışmaları arasında yer alır. (Foto.7). (Berksoy, 2012: 33).
1932 yılında Gülhane Parkı Alay Köşkü’nde ilk kişisel heykel sergisini gerçekleştiren Zühtü
Müridoğlu “çağdaşlık ve modernizm” i kendine amaç edinmiştir. (Yılmaz, 2013: 48). Sanatçı
bazı eserlerinde Giacometti’ye benzemekten kaçındığına dem vursa da, benzer ince ve uzun
heykeller yaptığı da gözden kaçmaz. 1949-50’lerde çıplak heykel yapmayı sürdüren Müridoğlu
sonrasında ağırlıklı olarak abstre (soyuta) yönelir. (Şenyapılı, 2003: 99-100).
Foto.7: Zühtü Müridoğlu, “Nü”, 1930 sonları ile 1940 başları .
Belling’in diğer öğrencilerinden Hüseyin Anka Özkan (1908-9-2006); daha çok anıt
eserleriyle tanınmıştır. Çalışmalarında milliyetçi tavrı görmek mümkündür. Nitekim “Atlet”
isimli eserinde bu tutum rahatlıkla sezilebilir. (Foto.8). (Berksoy, 2012: 34). Cumhuriyet’in ilk
yıllarındaki erkek nü heykellerinde burada olduğu üzere; kaslar belirgindir, güçlü, ağır ve
sportiflerdir. Cumhuriyet’in sağlıklı bireylerinden oluşan bir ulus yaratma çabası dikkat
çekmektedir. (Berksoy, 2012: 29, 41). Genel olaraksa, kadın nü’lerine nazaran erkek nü sayısı
daha azdır. (İskender, 1993: 76-85).
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 15, Eylül 2015, s. 118-131
126
Derya Uzun Aydın
Foto.8: H. Anka Özkan, “Nü” isimli eseri. (MSGSÜ İstanbul Resim ve Heykel Müzesi
Koleksiyon kitabindan: 197).
20.yüzyılın ilk yarısı itibarıyla “Nü”leri değerlendirecek olursak; çoğunluk “natüralist”
yaklaşımla ele alınmıştır. Yalın formda doğa etütleri oldukları anlaşılmaktadır. Sadeleşen
formlarda özellikle yabancı sanatçılar “Despiau ve Maillol” nun etkileri bulunabilir. Ardından
da, kübist etkiler gözlenir. Özellikle 1940 sonları ve 1950 başlarında bu tarz, ağırlık
kazanmıştır. Müstakiller ve D Grubunda olduğu gibi köşeli geometrik formlar da sıklıkla
kullanılmaktadır. Hakkı Baha Çavuşgil, Kamil Sonad, Hüseyin Gezer bu tarzda çalışmayı
benimsemişlerdir. (Gezgin, 2003: 77 ; Berksoy, 2012: 29).
1960’lı yıllar Türkiye’ye siyasetin damgasını vurduğu yıllardır. Yaşanan askeri darbe,
toplum kadar sanat hayatına da damgasını vurmuştur. (Yılmaz, 2013: 57). 1960’lı yıllarda kimi
sanatçılar çalışmalarında, doğrudan toplumu yansıtmayı amaçlamıştır. Neticede de, sembolik
veya dışavurumcu yaklaşımlarla özgün yapıtlar ortaya konulur. Böylece toplumsal ortam vücut
diliyle yansıtılmış olur. 1970’lerden 90’lara kadar, insan vücudu toplumsal olguların aracı
olmaya devam eder. Genel olarak 1950 ve 70’li yıllar arasında; resim ve heykelde ağırlıklı
olarak soyut eserler üretilmiştir. Bu yıllar genel olarak, “Modern heykeli tanıma” yılları olarak
ifadelendirilebilir. Müridoğlu ve Bara’nın soyuta ağırlık vermesi de, bu yıllara denk gelir. İlhan
Koman, Şadi Çalık, Ali Teoman Germaner ile Kuzgun Acar, demir konstrüksiyonlarla ilk
heykel örneklerini verirler. Bu dönemde Şadi Çalık, özellikle “eleştirisel” çalışmaları ile ayrıca
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 15, Eylül 2015, s. 118-131
127
“Nü Heykelin” Türk Sanatındaki Yerine Bir Bakış
dikkat çekmektedir. Bu bağlamda yaptığı çıplak heykelleri de önemlidir. (Foto.9). (Berksoy,
2012: 42-46). Bilindiği üzere, Cumhuriyet’in 50.yılı münasebetiyle 1973 yılında İstanbul’da
“20 heykel projesi” kararı alınmış ve buna mukabil eserler üretilmiştir. Ancak, yapılan bu
heykellerden bazıları ya yerinden kaldırılmış ya da siyasi kesimlerin hedefi olarak parçalanıp-
kırılmışlardır. Gürdal Duyar’ın “Güzel İstanbul” heykeli de bunlardan birisidir. (Foto.10).
Ayrıca, sanatçı Mehmet Aksoy’un “ucube” bulunan heykel çalışması da unutulmamalıdır.
(Tekiner, 2010:.18).
Foto.9: Şadi Çalık, “Nü”, 1960 sonları.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 15, Eylül 2015, s. 118-131
128
Derya Uzun Aydın
Foto.10: Gürdal Duyar, “Güzel İstanbul”, 1973.
1980’lerde, Türk Silahlı Kuvvetleri devletin tüm organlarına el koyduğunu açıklar. 12
Eylül 1980 darbesi, siyasetten sivil halka bir çok kişinin tutuklanmasına neden olur. Türkiye bir
kriz dönemi yaşamıştır. (Yılmaz, 2013: 105). 90’larda ise Türkiye Körfez Savaşı’na tanıklık
eder. Bu süreçlerde, heykel sanatında toplumsal yapıtlar üretilmeye devam edilir. Figürlü ya da
non-figüratif eserlerle, yaşananlara sanatçılar tarafından tepki gösterilmektedir. (Berksoy, 2012:
48). Türkiye’de son 30-40 yılda, heykel sanatında konu olarak “toplumsal cinsiyet” konularını
tercih edenlerin sayısı artmıştır. Tüketim olgusuna, bedenin fetişleşmesine karşı olanlar, bunu
eserleriyle dile getirmektedir. Tüketim toplumunda insanoğlu artık, en çok bedenini tüketmeye
başlamıştır. Bu da tepkileri doğurur. (Berksoy, 2012: 67-68). 20.yüzyılda toplumsal cinsiyet
sürekli eleştirilmiş ve feminizm hat safhalara taşınmıştır. Kadın sorunlarına odaklı çalışan
isimler olarak “Füsun Onur, Azade Köker, Şeyma R.Nalça” gibi isimlere rastlamak
mümkündür. (Berksoy, 2012: 87). (Foto.11-12).
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 15, Eylül 2015, s. 118-131
129
“Nü Heykelin” Türk Sanatındaki Yerine Bir Bakış
Foto.11: Azade Köker, “Tutku” isimli eseri. ( http://bianet.org/galeri/turkiyeli-uc-
feminist-sanatci-british-museum-da?page=10&sec=bianet)
Foto.12: Şeyma Nalça, “Denemeler I”, Günümüz Sanatçıları 8.İstanbul Sergisi.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 15, Eylül 2015, s. 118-131
130
Derya Uzun Aydın
III. Sonuç
Sonuç olarak, çıplak heykel Türkiye’deki yerini oldukça geç bulmuştur. 20.yüzyılın
başlarındaki denemeler tepki çekmiş ancak Güzel Sanatlar Okulu açıldıktan sonra öğrenciler,
özellikle Cumhuriyet sonrasında bu tarzda çalışmalar yapmaya başlamıştır. Bu çalışmada da,
özellikle Cumhuriyet’in ilk yıllarına ağırlık verilmiş ve birkaç sanatçı üzerinde durulmuştur.
50’li yıllar sonrasına kısaca değinilen bu makalede; Avrupa’ya öğrenci gönderilmesinden,
oradaki eğitmenlerin yurda gelmesi ve batılı tarzda çalışmalara daha bir olanak sağlanmasına da
değinilmiştir. Doğalcı yaklaşımlarla başlanan nü serüveni, modern akımlardan etkilenerek ürün
vermeye devam etmiştir. Türkiye’de yaşanan sıkıntılı siyasi süreçler, sanatı ve sanatçıyı da
etkilemiş ve toplumsal çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Cumhuriyet’in ideolojisini yansıtma
çabalarından, modern heykel çalışmalarına geçiş aşamalarına kadarki süreçte sanatçılar figüratif
ağırlıklı çalışmışlar, özellikle 50’li yıllardan sonra da soyuta yönelmişlerdir. Toplumun birer
parçası olarak yaşananlara kayıtsız kalamayan birçok sanatçı, son yıllarda özellikle kadına
yönelik çalışmalar yapmıştır. Yaşadığımız yüzyılda, heykel örnekleri çıplak olsun ya da olmasın
kamusal alanda birçok sıkıntıya maruz kalmış, kırılmış ya da parçalanmıştır. Bu tutumun
günümüzde de devam etmesi oldukça üzücüdür.
KAYNAKLAR
BAKÇAY, Ezgi, (2007), İstanbul’da 1960 sonrası Gerçekleştirilen Uygulamalar Özelinde
Plastik Sanatların Kent Mekânıyla İlişkisi, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar
Enstitüsü Heykel Anasanat Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
BERK, Nurullah; ÖZSEZGİN, Kaya, (1983), Cumhuriyet Dönemi Türk Resmi, İş
Bankası Yayınları, Ankara.
BERKSOY, Funda, (2012), Heykelde Beden İmgeleri- Türkiye’de Toplumsal Dönüşüm
ve Sanat (1923-2007), Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Yayınları,
İstanbul.
BEYKAL, Canan, (1994), “Türk Resminde Pehlivandan ‘Nü’ye”, Cumhuriyet, s.2.
ÇEKİL, C., (1980), Zühtü Müridoğlu ile Yaşamı ve Sanatı Üzerine Konuşmalar,
Yayınlanmamış Manuskript, İzmir.
GEZGİN, A. Ö. 2003, Akademiye Tanıklık I Resim ve Heykel, İstanbul.
İSKENDER, K., (1993), “Çıplaklık: Resimde çıplak ve Türk resminde çıplıklık”,
Türkiye’de Sanat, S.10, s.76-85.
MSGSÜ İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Koleksiyonu’ndan CANLI MODELİN
SANAT EĞİTİMİNDEKİ YERİ-Panelleri ve Sergisi, (2006), YKY, İstanbul.
OKAY, Sevay, (1990), Anıt Heykeller Dışında Türk Heykeli (1883-1945), Ankara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Arkeoloji ve Sanat Tarihi (Sanat Tarihi)
ABD Yüksek Lisans Tezi, Ankara.
TEKİNER, A. (2010), Atatürk Heykelleri, İletişim, İstanbul.
ŞENYAPILI, Önder, (2003), Otuz Bin Yıl Öncesinden Günümüze Heykel, ODTÜ
Geliştirme Vakfı Yayıncılık, Ankara.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 15, Eylül 2015, s. 118-131
131
“Nü Heykelin” Türk Sanatındaki Yerine Bir Bakış
ÜSTÜNİPEK, Mehmet, (1994), Hadi Bara’nın Sanatsal Kişiliği ve Yapıtları, Mimar
Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Entitüsü Arkeoloji Ve Sanat Tarihi Anabilim
Dalı Batı sanatı ve Çağdaş Sanatlar Programı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
YILMAZ, Pınar, (2013), 1950 Sonrası Türk Heykel Sanatının Gelişimi, Marmara
Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Heykel Ana Sanat Dalı Yüksek Lisans
Tezi, İstanbul.
GÖRSELLER İÇİN KAYNAKLAR
MSGSÜ İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Koleksiyonu’ndan Canlı Modelin Sanat
Eğitimindeki Yeri-Panelleri ve Sergisi, YKY, İstanbul 2006, s. 14, 74, 78, 83,
172, 177, 187, 197, 206
TÜRENÇ, T. (2004-24 Nisan), “Heykel Öyküsü”, Hürriyet.
YILMAZ, Pınar, (2013), 1950 Sonrası Türk Heykel Sanatının Gelişimi, Marmara
Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Heykel Ana Sanat Dalı Yüksek Lisans
Tezi, İstanbul, s. 43, 46.
http://bianet.org/galeri/turkiyeli-uc-feminist-sanatci-british-museum-
da?page=10&sec=bianet (Alıntı: 11.08.2015)
http://sanalmuze.org/paneller/Ssd/3710.htm (Alıntı: 11.08.2015)