ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ...
Transcript of ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ...
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
BALIKESİR MARMARA ADASINDAKİ BAL ARISI (Apis mellifera anatoliaca)
KOLONİLERİNDE PUDRA ŞEKERİ YÖNTEMİ İLE VARROA (Varroa
destructor) BULAŞIKLIK SEVİYESİNİN BELİRLENMESİ
Selvinar SEVEN ÇAKMAK
BİYOLOJİ ANABİLİM DALI
ANKARA
2017
Her hakkı saklıdır
ii
ÖZET
Yüksek Lisans Tezi
BALIKESİR MARMARA ADASINDAKİ BAL ARISI (Apis mellifera anatoliaca) KOLONİLERİNDE
PUDRA ŞEKERİ YÖNTEMİ İLE VARROA (Varroa destructor) BULAŞIKLIK SEVİYESİNİN
BELİRLENMESİ
Selvinar SEVEN ÇAKMAK
Ankara Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü,
Biyoloji Anabilim Dalı
Danışman: Prof. Dr. İrfan KANDEMİR
Bu çalışma Balıkesir Marmara adasında Anadolu bal arısında varroa bulaşıklık seviyesinin
belirlenmesinde pudra şekeri yöntemi kullanılarak belirlenmesi amacı ile yapılmıştır. Çalışma 2015-2016
yıllarında yapılmış olup 402 Anadolu arı kolonisi ile 12 arılıkta, 2016 yılında ise 236 koloni ile 7 arılıkta
yapılmıştır. Çalışmada her kolonideki toplam yavrulu, arılı çerçeve sayısı sayılıp, varroa sayısı ise pudra
şekeri yöntemi ile tespit edilmiştir. Yaz 2014 sezonunda ilaçlanan ve ilaçlanıp ana arıları değiştirilmiş
koloniler arasında toplam arılı çerçeve açısından fark anlamlı, yavrulu çerçeve sayısı ve varroa açısından
anlamlı bir fark belirlenememiştir. Yaz 2015 sezonunda ilaçlanmayan, ilaçlanan ve ana arısı değiştirilen-
ilaçlı 3 grup arasında arılı çerçeve, yavrulu çerçeve ve varroa açısından karşılaştırıldığında bu 3 grup
arasında arılı çerçeve ve yavrulu çerçeve açısından istatistiki olarak anlamlı bir fark tespit edilememiştir.
Varroa açısından bu karşılaştırma yapıldığında ise istatistiki olarak anlamlı bir fark belirlenmiştir. Ana
arısı değiştirilen koloniler arılı ve yavrulu çerçeve sayısı bakımından daha yüksek, varroa sayısı ise daha
düşük bulunmuştur. 2016 yılında ise ana arıların yaz sezonu yerine ilkbaharda değiştirilmesi durumunda
ise bu kolonilerde varroa sayısı % 38 gibi önemli oranda düşmektedir. Elde edilen bulgulara göre yavrulu
ve toplam arılı çerçeve sayıları yüksek olan kolonilerde genel olarak varroa seviyelerinin yüksek olduğu
belirlenmiştir. Buna rağmen bazı kolonilerde arılı ve yavrulu çerçeve sayıları yüksek olmasına rağmen
hala varroa seviyeleri düşük olan koloniler tespit edilmiştir. Bu sonuçların ise ıslah çalışmalarında önemli
bir kolaylık sağlayacağı düşünülmektedir.
Ocak 2017, 59 sayfa
Anahtar Kelimeler: Apis mellifera anatoliaca, Anadolu bal arısı, varroa bulaşıklık seviyesi, pudra
şekeri, Marmara adası
iii
ABSTRACT
Master Thesis
THE DETERMINATION of Varroa (Varroa destructor) INFESTATION LEVEL IN HONEYBEE (Apis
mellifera anatoliaca) COLONIES IN MARMARA ISLAND, BALIKESIR WITH POWDER SUGAR
METHOD
Selvinar SEVEN ÇAKMAK
Ankara University
Graduate School of Natural and Applied Sciences
Department of Biology
Supervisor: Prof. Dr. Irfan KANDEMIR
The goal of this study is to determine the varroa infestation level with powder sugar method on Anatolian
bees in Balıkesir-Marmara Island. This study was performed on Anatolian bees in the years of 2015-2016
with 402 colonies in 12 apiaries and 236 colonies in 7 apiaries respectively. The total number of frames
with bees, brood and varroa level with powder sugar method were counted and recorded in each colony.
The difference between treated and treated-requeened colonies in 2014 for the total number of frames
with bees was significant, brood and varroa percentages were not significant in 2015 summer
respectively. The three groups of untreated, treated and treated-requeened colonies were compared for
total number of frames with bees, brood, varroa percentage in each colony and differences were not
significant for bee frame number and brood in 2015 Summer-Fall. However, the difference for varroa
percentage is significant. Treated requeened colonies were found to have low number of varroa and
higher number of frames with bees and brood compared to treated colonies. The number of varroa mites
were decreased with 38 % with re-queening process in the spring instead of summer in 2016. In general,
varroa level has been found high in colonies with more brood and bees. However, a few colonies were
found to have low level of varroa even though these colonies had high number of frames with bees and
brood. The results of this study may be used for breeding studies.
January 2017, 59 pages
Key Words: Apis mellifera anatoliaca, Anatolian honey bees, varroa infestation level, powder sugar,
Marmara island
iv
TEŞEKKÜR
Bu tez çalışmasını öneren ve yapılmasında önderlik yapan Danışman hocam Prof. Dr.
İrfan KANDEMİR’e (Ankara Üniversitesi, Biyoloji Anabilim Dalı), bu çalışmanın her
aşamasında yardımcı olan ve özellikle yoğun saha uygulamalarında sürekli olarak
çalışmanın her aşamasında görev alan eşim Prof. Dr. İbrahim ÇAKMAK (Uludağ
Üniversitesi, Arıcılık Geliştirme-Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü), Dr. Stefan
FUCHS (Emekli, Goethe Üniversitesi, Arıcılık Enstitüsü, Frankfurt, Almanya), Arıcılık
Teknikeri Coşkun TORTUK (Civan Arıcılık) ve Marmara Adasındaki tüm arıcılara
teşekkür ederim.
Selvinar SEVEN ÇAKMAK
ANKARA, Ocak 2017
v
İÇİNDEKİLER
TEZ ONAY SAYFASI
ETİK .................................................................................................................................. İ
ÖZET ................................................................................................................................ İİ
ABSTRACT .................................................................................................................... iii
TEŞEKKÜR ................................................................................................................... iv
ŞEKİLLER DİZİNİ ........................................................................................................ V
ÇİZELGELER DİZİNİ ................................................................................................. vi
1. GİRİŞ ........................................................................................................................... 1
1.1 Tozlaşma ve Ekonomik Yararı ............................................................................... 2
1.2 Bal Arısı Sistematiği ve Ülkemizdeki Irklar .......................................................... 3
1.2.1 Anadolu arısı ......................................................................................................... 4
1.3 Bal Arısı Biyolojisi .................................................................................................... 5
1.4 Arı Ölümleri .............................................................................................................. 7
1.4.1 Varroa paraziti ve sistematiği ............................................................................... 8
1.4.2 Varroa biyolojisi ..................................................................................................... 9
1.4.3 Varroa ve konukçu ilişkisi ................................................................................... 15
2. KURAMSAL TEMELLER ..................................................................................... 18
3. MATERYAL VE YÖNTEM .................................................................................... 23
3.1. Materyal .................................................................................................................. 23
3.2. Yöntem .................................................................................................................... 23
3.2.1 Ana arıların değiştirilmesi ................................................................................... 29
4. ARAŞTIRMA BULGULARI ................................................................................... 31
5. TARTIŞMA VE SONUÇ .......................................................................................... 43
KAYNAKLAR .............................................................................................................. 49
ÖZGEÇMİŞ ................................................................................................................... 56
vi
ŞEKİLLER DİZİNİ
Şekil 1.1 Varroanın tüm yaşam evrelerini gösteren şema ............................................... 10
Şekil 1.2 Varroanın ergin olarak çıkma zamanını gösteren şema ................................... 10
Şekil 1.3 Yetişkin dişi varroa .......................................................................................... 11
Şekil 1.4 Petek gözlerinin tabanında farklı gelişme evrelerinde varroalar ..................... 12
Şekil 1.5 İşçi bal arısının abdomenin iç kısmında segmentler arasında varroa .............. 13
Şekil 1.6 Varroa parazitinin erkek ve işçi arı petek gözlerinde gelişmesi ...................... 14
Şekil 2.1 Kovan tabanında yapışkanlı kağıt ve ızgaralı sistemde aşağı düşen
varroalar .......................................................................................................... 19
Şekil 2.2 Kovan tabanında yapışkanlı beyaz kağıt üzerinde varroa taşıyan karınca ...... 19
Şekil 3.1 Çalışmanın yürütüldüğü arılıkların lokasyonları ............................................ 23
Şekil 3.2 Yavrulu çerçevelerin sayılması ....................................................................... 24
Şekil 3.3 Numune ve sallama kabı .................................................................................. 25
Şekil 3.4 Yavrulu çerçeveden numune alınması ............................................................ 25
Şekil 3.5 Numune kabında arılar .................................................................................... 26
Şekil 3.6 Izgaralı numune kabında arılar elenmeden önce ............................................. 26
Şekil 3.7 Numunenin elenmesi ...................................................................................... 27
Şekil 3.8 Pudra şekerinin elenmesi ................................................................................ 28
Şekil 3.9 Varroaların sayılması ....................................................................................... 28
Şekil 3.10 Arıların kovana geri verilmesi ...................................................................... 29
Şekil 4.1 Ağustos ayı 2015 yılında tüm arılıklarda kovanlarda sayılan toplam arılı
çerçeve sayıları .............................................................................................. 32
Şekil 4.2 Ağustos ayı 2015 yılında tüm arılıklarda kovanlarda sayılan toplam
yavrulu çerçeve sayıları .................................................................................. 32
Şekil 4.3 Ağustos ayı 2014 yılında ilaçlanan ve hem ilaçlanıp hem de ana arıları
değiştirilen kolonilerin 2015 yılı Ağustos ayında arılı çerçeve sayısı
bakımından karşılaştırılması .......................................................................... 33
Şekil 4.4 Ağustos ayı 2014 yılında ilaçlanan ve hem ilaçlanıp hem de ana arıları
değiştirilen kolonilerin 2015 yılı Ağustos ayında yavrulu çerçeve sayısı
bakımından karşılaştırılması .......................................................................... 33
Şekil 4.5 Ağustos ayı 2014 yılında ilaçlanan ve hem ilaçlanıp hem de ana arıları
değiştirilen kolonilerin 2015 yılı Ağustos ayında varroa sayısı
bakımından karşılaştırılması ........................................................................... 34
Şekil 4.6 Ağustos ayı 2015 yılında ilaçlanan, ilaçlanmayan ve hem ilaçlanıp hem
de ana arısı değiştirilen kolonilerin 2015 Kasım ayında arılı çerçeve
sayısı bakımından karşılaştırılması ................................................................ 35
vii
Şekil 4.7 Ağustos ayı 2015 yılında ilaçlanan, ilaçlanmayan ve hem ilaçlanıp hem
de ana arısı değiştirilen kolonilerin 2015 Kasım ayında yavrulu
çerçeve sayısı bakımından karşılaştırılması .................................................. 37
Şekil 4.8 Ağustos ayı 2015 yılında ilaçlanan, ilaçlanmayan ve hem ilaçlanıp hem
de ana arısı değiştirilen kolonilerin 2015 Kasım ayında varroa sayısı
bakımından karşılaştırılması. .......................................................................... 37
Şekil 4.9 Yaz 2015 sezonunda ilaçlanan, ilaçlanmayan ve hem ilaçlanıp hem de
ana arısı değiştirilen kolonilerin 2016 Nisan ayında varroa sayısı
bakımından karşılaştırılması. .......................................................................... 39
Şekil 4.10 Nisan ayı 2016 yılında ilaçlanan, ilaçlanmayan ve hem ilaçlanıp hem
de ana arısı değiştirilen, yeni bir uygulama olarak ilk defa ilkbahar
döneminde ana arısı değiştirilen ve yeni (oğul) kolonilerin 2016 Yaz
Ağustos ayında varroa sayısı bakımından karşılaştırılması. ........................... 40
Şekil 4.11 Ağustos ayı 2016 yılında ilaçlanan, ilaçlanıp ana arısı değiştirilen
kolonilerin 2016 Sonbahar Kasım ayında varroa sayısı bakımından
karşılaştırılması. .............................................................................................. 41
viii
ÇİZELGELER DİZİNİ
Çizelge 4.1 İlaçlanan ve ilaçlanmayan kolonilerde ortalama yavrulu, toplam arılı
ve yavrulu çerçeve sayısı, varroa seviyesinin karşılaştırılması .................... 31
Çizelge 4.2 Arılıklarda, ilaçlı ve ilaçsız, ana arısı değiştirilmiş kolonilerde
ortalama, standart sapma, medyan, minimum ve maksimum değerler ....... 36
Çizelge 4.3 Arılıklarda ilaçlanan ve ilaçlanmayan kolonilerde arılı, yavrulu
çerçeve sayıları ve varroa seviyelerinin oranları .......................................... 38
Çizelge 4.4 İstatistik testi ................................................................................................ 38
Çizelge 4.5 Arılıklarda, arılı çerçeve, yavrulu çerçeve ve varroa sayısı bakımından
kolonilerde ortalama, standart varyasyon, medyan, minimum ve
maksimum değerler. ..................................................................................... 42
1
1. GİRİŞ
Arkeolojik kazılarda kayalar üzerinde bulunan resimlere bakıldığında, arı insan ilişkisi
M.Ö. 7000 yıllarına kadar uzandığını göstermiştir. Arı kültürünün ilk izleri Neolitik
Çağ’a, M.Ö. 5000 yıllarına ve Ortadoğu’ya aittir. Taş devrinde ilk kovanlar büyük
olasılıkla ağaç kovuklarında bulunan arıların ağaçları kesilerek kullanılmıştır. Daha
sonraki dönemde ise mantar, ağaç kabukları ve nihayetinde içi oyulmuş ağaç kütükleri
kullanılmıştır. Bazı bölgelerde ise su testileri, kil ve topraktan yapılmış boru şeklinde
kaplar kullanılmıştır (Sarıöz 2006).
Tarımsal faaliyetlerin gelişmiş toplumlarda çeşitli amaçlar için yaptıkları sepetleri, arı
kovanı olarak kullanmışlardır. Kil ve topraktan yapılan kovanlar su geçirmez iken,
kamış ve çubuktan örülen kovanlar su geçirgen oldukları için dışları toprakla
sıvanmıştır. Bütün bu kovanlar kullanılırken dikkat edilen bazı ortak noktalar olmuştur.
Kovanların, arıların girip çıkabilecekleri bir girişi olmalı, rüzgardan, yağmurdan,
soğuktan koruması, petek ve balın kovan içerisinden alınabilecek durumda olması kabul
görmüştür. Gerçek arıcılık, insanların ağaç kovukları içinde yuvalanan arıları
öldürmeden bir miktar bal almaları ve bir miktar balı da arılara bırakmaları ile
başlamıştır. Arılarının gen merkezleri Ortadoğu ülkeleri olduğundan arıcılığın ortaya
çıkması bu ülkelerde olmuştur. Bununla birlikte M.Ö. 1300 yıllarına ait olduğu sanılan
ve Hititler devrinden kalma Boğazköy’deki taş yazıtlarda arılardan bahsedilmesi,
arıcılığın Anadolu’da da çok eski tarihlere dayandığını göstermektedir (Genç ve
Dodoloğlu 2003).
Son birkaç yüzyıl öncesine kadar çok uzun bir süre ilkel olarak yapılan arıcılık, birçok
bilimsel buluş ve gelişmelerin ışığında günümüz arıcılığına kadar gelişme süreci
yaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında ana arının havada
çiftleştiğinin tespiti, 1845 yılında arı üreme biyolojisinin izahı, 1851 yılında çerçeveli
fenni kovanının icadı, 1857 yılında temel petek kalıplarının bulunuşu, 1865 yılında bal
süzme makinesinin icadı, 1882 yılında larva transfer yöntemi ile ana arı yetiştirme
2
tekniğinin keşfi ve 1926 yılında ana arılarda yapay döllemenin bulunuşuna katkıda
bulunmuştur (Crane 1983, Winston 1987).
Türkiye, iklim, bitki örtüsü ve topoğrafik yapı gibi doğal koşullar itibariyle arıcılık için
son derece önemli bir potansiyele sahiptir. Ülkemiz arılı kovan sayısı bakımından
Çin’in ardından (8,990,000 arılı kovan) dünyada 2. sırada (7,709,636 arılı kovan) ve
toplam bal üretimi bakımından ise Çin, Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) ve
Arjantin’in ardından 4. sırada bulunmaktadır. Koloni başına bal verimi diğer ülkeler ile
karşılaştırıldığında oldukça düşüktür. Örneğin ABD’nde 33.83 kg, Çin’de 33.14 kg,
Meksika’da 26.84 kg, Türkiye’de 16 kg kadardır (Genç ve Dodoloğlu 2003, Güler ve
Demir 2005, Sorkun 2008, Anonymous 2013, Anonim 2017).
1.1 Tozlaşma ve Ekonomik Yararı
Türkiye, dünya bal ticaretinde son derece gerilerde oluşu sahip olunan kovan sayısı ve
bal üretimiyle uyum sağlamamıştır (Kandemir 2010). Diğer ülkelere bakarak ülkemizde
arıcılık bal üretimi dışında diğer ürünlerin üretiminde ve tozlaşmada yeterince
yararlanılmamıştır. Örneğin ABD’nde çiftçiler tozlaşma için kovan başına kira ücreti
ödemişlerdir. Oysaki ülkemizde bırakın kiralamayı, bahçe kenarlarına kovan
koydurmamışlardır. Son yıllarda bazı tohum şirketleri bunların önemini kavramış ve
belirli bölgelerde arıcıya kovan başına tozlaşma için para ödemektedir.
Bal arıları tozlaşma açısından değerlendirildiğinde dünyada ilk sırada gelmektedir.
Bunun birkaç önemli nedenleri bulunmaktadır. Öncelikle bal arıları çiçek bağımlığı
göstermesi nedeni ile hep aynı tür bitkileri ziyaret ederek etkili bir tozlaşma
sağlamaktadır. Aksi takdirde farklı türleri ziyaret etseydi türler arasında döllenme
olmayacağından bu tozlaşma hizmeti yapılamayacaktı. Bal arıları bunun yanında bir
kovanda 50,000-100,000 kadar işçi barındırabildiğinden istenilen yerde kolaylıkla
tozlaşma hizmeti sağlanabilmektedir. Ayrıca bal arıları kovanlarında polen tuzakları
kurularak gelen polenin çoğu alınarak arıların daha fazla polen toplaması sağlanarak
3
çok daha etkili ve hızlı tozlaşma sağlanabilmesi bal arılarını dünyada tozlaşma
açısından ilk sıraya yerleştirmektedir (Winston 1987, Hatjina 1996, Çakmak 2012).
Bu yüzden gelişmiş batı ülkelerinde arıcılar ile bitkisel üretim yapan çiftçiler arasında
bir kontrat imzalanarak tozlaşma garanti altına alınır ve verim seviyesi oldukça
yüksektir. Örneğin ABD’nde 1990’lı yıllarda kovan başına 50 dolar arıcıya ödenirken
son yıllardaki koloni kayıpları nedeni ile bugün bu miktar 250 dolara kadar çıkmış
durumdadır. Bu durum bize arı kolonilerinin bitkisel üretim açısından ne kadar önemli
olduğunu göstermektedir.
Bal arılarının tozlaşmada düzenli ve sistemli olarak kullanılması ile bitkisel üretim ve
kalitesini artırıp ABD’nde yapılan bir çalışmada 15-20 milyar dolar gelir sağlandığı
hesaplanmıştır (Delaplane ve Mayer 2000). Yine Avrupa’da tozlaştırıcı böceklerin
tozlaşma ile sağladığı ekonomik gelirin 22 milyar avro olduğu hesaplanmıştır (Gallai
vd. 2009, Çakmak 2012).
Ülkemizde bal arılarının tozlaşma ile sağladığı ekonomik gelir seviyesi konusunda
herhangi bir çalışma bulunmamakla birlikte bunun en az 3 milyar avro civarında olacağı
tahmin edilmektedir.
1.2 Bal Arısı Sistematiği ve Ülkemizdeki Irklar
Arılar şu şekilde sınıflandırılmıştır:
Alem: Animalia (Hayvanlar)
Şube: Arthropoda (Eklembacaklılar)
Sınıf: Insecta (Böcekler)
Takım: Hymenoptera (Zar Kanatlılar)
Familya: Apidae (Arılar)
Cins: Apis (Bal Arıları)
Tür: Apis mellifera
(Ruttner 1988a)
4
Bal arıları sosyal böcekler sınıfına girmektedirler. Sosyal bir böcek olmanın gereği
olarak bal arılarında önemli derecede bir işbölümü mevcuttur. Türkiye’de arılar,
güneyde Suriye (Apis mellifera syriaca), İran (Apis mellifera meda) ve Kıbrıs arısı (Apis
mellifera cypria); kuzey batıda Karniyol (Apis mellifera carnica); kuzeydoğuda Kafkas
(Apis mellifera caucasica); ortada da Anadolu (Apis mellifera anatoliaca) arısının
etkisinde kalmıştır (Ruttner 1988a). Ülkemiz çok farklı iklimsel ve coğrafik özelliklerde
bölgelere sahip olması nedeni ile komşu ırkların da etkisi ile farklı bölgelere uyum
sağlamış ekotipler meydana gelmiştir. Ülkemizde bu ırklara saf olarak rastlamak çok
zordur. Ülkemiz gen kaynağı olarak oldukça zengin bir potansiyele sahip olması, farklı
iklim koşuluna uygun ekotiplerin bulunuşu arıcılığımız için çok önemlidir. Kendi
ortamındaki koşullara uyum sağlamış bir ekotip farklı koşullara götürüldüğünde başarı
alınmayabilmektedir (Ruttner 1988a, Kandemir vd. 2000, Özkan ve Kandemir 2010).
1.2.1 Anadolu arısı
Apis mellifera anatoliaca yani Anadolu arısı Türkiye’de en yaygın olarak görülen
sınırları ülkemizde başlayıp ülkemizde biten ve sadece ülkemize özgü arı ırklarından
biridir. Yapılan araştırmalar Anadolu arısının gıda toplama yeteneği ile kışlama
yeteneğinin diğer ırkların çoğundan üstün olduğunu göstermektedir. Genellikle esmer
renkte, kışlama yetenekleri iyi, çalışkan ve dayanıklı arılardır. Yağmacılık eğilimleri
fazla değildir. Gıda toplama yeteneği, tutumluluğu ve kışlama yeteneği diğer arı ırkları
ile karşılaştırılamayacak kadar üstündür. İlkbaharın olumsuz koşullarında bal stoklarını
çok tutumlu bir biçimde kullanırlar. Bu durum esas nektar akımı sonrasında ve nektar
kıtlığı yaşanan dönemlerde de devam eder. Anadolu arısının her faaliyette gösterdiği
ekonomik titizlik diğer arı ırklarının hiçbirinde mevcut değildir. Döl verimi ve yavru
yetiştirme yeteneği üstün bir ırktır. Ana arıları damızlık değerini diğer ırklara göre uzun
süre korumakta ve üstün özelliklerini döllerine de geçirebilmektedirler. Yön belirleme
ve ortama uyum bakımından da üstün bir performans gösterirler. Birçok bakımdan
üstün özellikleri olan Anadolu arısı, kovan içerisinde ilave petek örme ve propolisi fazla
taşıyıp kullanma, bazı bölgelerde hırçınlık gibi arzu edilmeyen özelliklere de sahiptir.
(Ruttner 1988a, Genç ve Dodoloğlu 2003, Kandemir vd. 2006, Silici ve Özkök 2009).
5
1.3 Bal Arısı Biyolojisi
Bal arıları böcekler ve hatta hayvanlar aleminde en çok ilgi çeken canlıların başında
gelir. Bu ilginin en önemli nedenlerinin başında ise sosyal bir yapıya sahip olduğundan
gerek işbölümü, yardımlaşma ve yoğun bir tempoda mükemmel bir organizasyon içinde
çalışmaları ile insanların ilgisini çekmektedir. Bal arıları incelendiğinde bu karmaşık ve
ahenkli işleyen sistemin sırları henüz çözülememiştir. Bu yüzden bal arıları hem
araştırmacı ve hem de meraklı insanların ilgi odağı durumundadır. Ülkemizde birçok
insan bal arısı kolonilerini ticari değil kendi hobisi olarak görmekte ve bunu zevkle
sürdürmektedir. Birçok kişi ise arının iğnesi ve zehrinden korktuğu için uzak
durmaktadır.
Bal arısı biyolojisini genel olarak incelersek; 3 farklı sınıfın ana arı, işçi arı, erkek arı
olduğunu görürüz. Burada sadece erkek ve dişiler yerine 3 sınıfın bulunması ve sayı
olarak bir ana arı, 50-60,000 civarında işçi arı ve mevsime göre birkaç bin erkek arı
bulunmaktadır. Cinsiyet açısından bakıldığında ise ana ve işçi arılar aynı dişi cinsiyete
sahiptirler. Erkek arılar sadece gerek olduğunda besinin bol olduğu ilkbahar ve yaz
mevsiminde üretilirler ve çiftleşme dışında başka bir fonksiyonları bulunmamaktadır.
Yani erkek arılar bu durumda sadece genlerini gelecek nesillere aktarmaları dışında
koloniye bir yarar sağlamamaktadırlar. Aksine sürekli ve bol miktarda besin stoklarını
tüketmektedirler. Yaz ortasında veya başında besinin azalması durumunda erkek arılar
koloniden bu yüzden zorla işçi arılar tarafından atılırlar. Ana ve işçi arılarda olduğu gibi
iğneleri de olmadığından saldırı veya savunma silahları da bulunmamaktadır (Winston
1987, Silici ve Özkök 2009, Kandemir 2010).
Erkek arılar uzun yıllar arıcılıkta besini tüketmeyen ve koloniye sürekli zarar veren
bireyler olarak görülmüşlerdir. Özellikle son yıllarda yapılan genetik çalışmalarda ise
genlerin % 50’sini sağlayan erkek arıların gelecek nesilleri belirlemede oldukça önemli
olduğu ve çalışmalara mutlaka dahil edilip ana arı kadar erkek arıların da önemle
üzerinde durulması gerektiği fikri kabul görmektedir. Bu yüzden son yıllarda ıslah
çalışmalarında ana arı gibi erkek arılar da iyi beslenip özenle üretilmesi ve özellikleri
6
belirlenerek suni tohumlamada seçilerek kullanılması ön plana çıkmıştır (Cobey 2007,
Cobey vd. 2013, Bühler vd. 2013).
Bir arı kolonisi tek bir anadan çoğalacağı için aslında bir aile konumundadır ve bu
yüzden bazı ülkelerde, örneğin Bulgaristan’da bir arı kolonisi ve ya kovanı bir arı ailesi
olarak tanımlanmaktadır. Aslında her ne kadar Batı’dan başlayan ve yayılan terim “arı
kolonisi” daha yaygın kullanılsa da bir ana ve 8-10 babadan üreyen arılar bir aileyi
temsil etmektedir. Çünkü kolonideki tüm bireylerin anaları aynıdır. Bu aile içinde
babaları farklı olan işçi arılar bulunduğundan bunları alt aile grupları olarak
sınıflandırabiliriz. Bu alt aile gruplarının kendi içinde genetik olarak birbirine çok yakın
öz ve üvey süper kız kardeşler, kız kardeşler görülebilmektedir (Winston 1987,
Nentchev vd. 2002, Tautz 2009).
Bal arılarında haplo-diploid yapıyı incelediğimizde bu durumu anlamak zor değildir.
Çünkü bal arılarında erkekler haploid dişiler diploid bireylerdir. Erkeklerin haploid
olması genetik çalışmalar açısından oldukça avantajlıdır. Çünkü çekinik karakterler
fenotipte görülebilmektedir. Diğer taraftan erkek arılar haploid olduklarından sadece
ana arıdan aldıkları genlere sahiptirler. Çünkü ana arı çiftleşmeden bile haploid-
döllenmemiş yumurta yumurtlayabilir ve bu yumurtalardan erkek arılar çıkarlar. Ana arı
çiftleşmiş olduğunda da yine aynı şekilde sahip olduğu ve çiftleşmede spermleri
depoladığı sperm kesesini açmadan haploid yumurta üreterek erkek arıları üretip kendi
genlerinin taşıyıcısı olarak kullanılabilmektedir. Bir ana arıdan çoğalan erkek arılar
genotip olarak ana arının kromozomlardan bir setini ve ya diğer setini alarak
birbirlerinden farklı olabilirler fakat hepsi yine de ana arının genlerini taşıdığından bir
bakıma ana arıyı temsil etmektedirler. Bu yüzden ıslah çalışmalarında bu erkek arılar
ana arının uçan gametleri olarak görülmektedir ve ana arının kimliği ve özelliklerine
göre sınıflandırılıp kayıt altına alınırlar (Ruttner 1988b, Laidlaw ve Page 1997, Rinderer
2001, Tautz 2009).
Ana arılar havada uçarken çiftleşirler. Her çiftleştiği erkek arı çiftleşmeden sonra düşüp
ölür. Ana arı kovanına dönüp erkek arının başka erkeklerle çiftleşmemesi için
7
mühürlediği kısmını temizlettirip tekrar çiftleşmeye geri döner. Sonuçta topladığı
spermlerin bir kısmını dışarı atıp gerekli olan kısmını sperm kesesinde depolar. Bu
sperm deposu ana arıya yaşamı boyunca yaklaşık 5 yıl yetecek kadar sperm
sağlamaktadır. Zaten ana arı yaşamı boyunca bir kez çiftleşir ve ihtiyacı olan tüm
spermleri alabilir. Bal arılarında sadece bir ana yumurtladığı için genetik çeşitlilik
açısından birden fazla erkekle çiftleşmenin önemli yararları bulunmaktadır (Ruttner
1988b, Laidlaw ve Page 1997, Tautz 2009).
Bir arı ailesinde tüm bireyler ana arıdan çoğaldığı için genetik olarak hepsi akrabadır,
yani bu aile kız kardeşlerin oluşturduğu büyük bir ailedir. Dolayısıyla bir düzine farklı
erkek arıdan gelen genler aile içindeki zaten çok düşük olan genetik varyasyonu
artırmakta, bu durum ise olabilecek değişiklik veya sorunlara çözümünün
hammaddesini oluşturmaktadır. Bal arılarında cinsiyet belirlenirken düşük genetik
çeşitlilik erkek diploid arıların oluşmasına neden olmaktadır. Çünkü arılarda cinsiyet
birçok canlıda olduğu gibi XX-XY kromozomları tarafından değil kromozomlardaki
genlerin benzerliği ve farklılığına göre belirlenmektedir. Yani bir ailede genetik
varyasyon düşük, sürekli akrabalı çiftleşme olursa kolonide cinsiyet belirlenmesi
sekteye uğrar ve dişi olması gereken bireyler homozigotluk nedeni ile aynı haploid
erkeklerde olduğu gibi diploid oldukları halde erkek olarak petek gözlerinden çıkmaya
başlarlar. Bu durumda bal arılarında homozigotluk önemli bir sorun olduğundan birden
fazla erkek arı ile ana arının çiftleşmesi gereklidir (Rinderer 1986, Winston 1987,
Ruttner 1988b).
1.4 Arı Ölümleri
Son yıllarda ABD’nde başlayan arı ölümleri ve ya koloni kayıpları Avrupa ve Orta
Doğu’da artarak devam etmektedir. Arı ölümleri konusunda birçok neden tartışılsa da
nedenleri kesin olarak belirlenmiş değildir. Arı ölümlerinin nedenlerinden bazıları tüm
ülkelerde ortak, bazıları ise ülkeden ülkeye değişiklik gösterebilir. (Kandemir 2007,
Giray vd. 2007, vanEngelsdorp vd. 2008, 2009, Brodschneider vd. 2010, Elke vd. 2010,
Neuman ve Carreck 2010, LeConte vd. 2010, Cornman vd. 2012, Çakmak 2012).
8
Genel olarak incelendiğinde arı ölümlerinin nedenlerinin başında bilinen eski sorunlar
karşımıza çıkmaktadır. Bal arısı hastalık ve parazitleri için kullanılan ilaçlara direnç
sorunu nedeni ile ilaçların eskisi kadar etkili olmaması arı ölümlerini artırmaktadır
(Spreafico vd. 2001).
Bunların başında ise tüm dünyada yaygın olan ve her bölgede arı ölümlerinin en önemli
nedeni olarak bir dış parazit olan Varroa destructor gelmektedir. Varroa destructor bal
arılarına çok iyi adapte olduğundan dünyanın her bölgesinde arılar üzerinde
yaşayabilmektedir. Varroa populasyonlarını artırıp bir iki yıl gibi bir sürede arı
kolonilerinin ölümüne yol açmaktadır. Yapı ve yaşam döngüsü de bal arılarına çok
benzediğinden kontrol ve mücadelesi oldukça zordur. Bu parazit bal arıları gibi haplo-
diploid bir yapıya sahip, bal arılarının yavru döneminde kapalı pupa döneminde, pupa
ve besinin içinde üreyerek bir hafta gibi kısa bir sürede ergin hale gelebilmektedir.
Dolayısıyla ilkbaharda bal arısı populasyonu artarken buna paralel olarak Varroa
populasyonu da artmaktadır (Webster ve Delaplane 2001, Rosenkranz vd. 2010).
1.4.1 Varroa paraziti ve sistematiği
Varroa destructor 2000 yılına kadar Varroa jacobsoni olarak adlandırılmıştır. 2000
yılında yapılan moleküler çalışmalar ile yeni bir tür olarak yeniden tanımlanmıştır.
(Anderson ve Trueman 2000). Daha sonra yapılan morfometrik çalışmalarla yeni tür
olarak daha fazla kabul görmeye başlamıştır. Varroa parazitlerinin kökeni Güney Asya
olup ülkemize Hindistan, Pakistan, Eski Sovyetler, Ukrayna, Romanya ve
Bulgaristan’dan 1968 yılında ülkemize girdiği düşünülmektedir (Genç ve Dodoloğlu
2003).
9
Varroanın sistematiği
Alem: Animalia
Şube: Arthopoda
Sınıf: Arachnida
Altsınıf: Acari
Cins: Parasitiformes
Alttakım: Mesostigmata
Aile: Varroidae
Cins: Varroa
Tür: Varroa destructor
(Anderson ve Trueman 2000)
1.4.2 Varroa biyolojisi
Varroa’nın hayat döngüsüne bakacak olursak yumurta, protonymph, deutonymph
evrelerinden geçtikten sonra yetişkin hale gelir. Yetişkin varroa’lar bal arısı yavru
gözleri kapanmadan önce yavru gözlerinin içerisine girer. Yavru gözleri kapandıktan
sonra 2 ila 5 yumurta yumurtlamaktadır. Varroa beslenmeye başladıktan kısa bir süre
sonra ilk yumurtanın gelişimi başlar. 0,5 mm uzunluğundaki yumurtalar yavru
gözlerinin dibine, duvarlarına ve bazen de doğrudan larvanın üzerine bırakılır (Webster
ve Delaplane 2001, Akyol ve Korkmaz 2005). İlk yumurta yavru gözüne bırakıldıktan
60 saat sonra 8 ayaklı protonymph’e dönüşür. Asya arısı Apis cerena’da erkek
gözlerinde ilk yumurtanın gelişmesi 68-70 saatte tamamlanır. varroa yumurtadan
çıktıktan sonra ergin hale gelmeden önce iki tane larva dönemi (protonymph ve
deutonymph) geçirir. Bu evre dişi varroalarda 5-6 erkeklerde ise 7-8 gündür (Şekil 1.1-
1.3). Varroa arılardan kan emerken aldığı proteinleri değiştirmeden yumurtasına aktarır.
Bu durum varroanın yumurtasındaki gelişmeyi hızlandırır (Morse ve Nowogrodzki
1990, Bailey ve Ball 1991).
10
Şekil 1.1 Varroanın tüm yaşam evrelerini gösteren şema (Hutton 2015)
Şekil 1.2 Varroanın ergin olarak çıkma zamanını gösteren şema (Rosenkranz vd. 2010)
Bu şekilde konukçu proteininin değiştirilmeden direk kullanımı sadece birkaç parazitik
eklem bacaklılarda görülür ve bu durum konukçu ile yüksek derecedeki parazitik
adaptasyonu gösterir (Webster ve Delaplane 2001).
11
Şekil 1.3 Yetişkin dişi varroa (Gilles San Martin, Anonymous 2016)
Dişi varroa döllenmemiş ilk yumurtayı petek hücresinin ağzına yakın bir yere bırakır ve
bu yumurtadan bir erkek varroa çıkar (Şekil 1.4). Eğer yumurta, hücre duvarına
bakıyorsa 30 saat sonra buradan protonymph çıkar. Bu pozisyon arının larva
döneminden pupa dönemine geçerken zarar görmesini önler. Bundan sonraki bütün
döllenmiş yumurtalar petek hücresinin dip kısmına bırakılır. İlk erkek varroa yumurtası
yumurtladıktan sonra 25-30 saat dişi yumurtalar petek hücresinin tabanına, arının dışkı
bölgesinin yakınına bırakılır (Morse ve Nowogrodzki 1990, Webster ve Delaplane
2001, Carneiro vd. 2007, Dietemann vd. 2013).
12
Şekil 1.4 Petek gözlerinin tabanında farklı gelişme evrelerinde varroalar
(Anonymous 2015)
Çiftleşme işlemi yavru gözünün içerisinde gerçekleşmektedir. Erkek varroa çiftleşme
bittikten kısa bir süre sonra ölmektedir. Genç dişi varroalar ve anne varroa arılar ile
birlikte gözden çıkmaktadır. Genç varroa 2 hafta sonra yavru gözlerine yumurtlamaya
başlayacaktır. Yetişkin varroalar genellikle 2 ay kadar yaşamaktadırlar, fakat arıların
üzerinde segmentlerin arasında kışı geçirebilirler (Şekil 1.5). Varroanın ömür uzunluğu
kolonideki yavru mevcuduna bağlıdır ve 25 gün ile 5 ay arasında farklılık gösterebilir
(Webster ve Delaplane 2001, Anonymous 2015).
13
Şekil 1.5 İşçi bal arısının abdomenin iç kısmında segmentler arasında varroa
(Anonymous 2015)
Varroalar yaz boyunca 2-3 ay yaşayabilirler. Eğer arı kovanlarında yavru devam ederse
3-4 gelişme dönemi gösterebilirler. Kışın yavru olmadığında varroalar arılar üzerinde
yaşarlar. Yetişkin varroalar arılar üzerinde beslenerek kış aylarında 3 aydan fazla ve hiç
beslenmeden 5 günden fazla yaşayabilirler (Anonymous 2015). Varroa erkek arı
gözlerini işçi arı gözlerine göre 6-12 kez daha çok tercih eder (Şekil 1.4, 1.6), (Webster
ve Delaplane 2001).
14
Şekil 1.6 Varroa parazitinin erkek ve işçi arı petek gözlerinde gelişmesi (Webster ve
Delaplane 2001)
ERKEK ARI
ARI
İŞÇİ ARI
Yetişkin dişi
Yetişkin erkek
Yumurta
Protonymph
Dişi deutonymph
Erkek deutonymph
15
İlkbaharda artan arı populasyonu yaz mevsiminde azalmaya başlar ve sonbaharda
özellikle besin durumuna bağlı olarak azalma eğilimindedir. Varroa populasyonu ise
artışına devam etme eğiliminde olup pupa sayısı azalan arılarda, varroa sayısı artmaya
devam etmektedir. Bu durumda kapalı hücrelerdeki pupa dönemindeki arılar varroanın
ve taşıdığı virüslerin etkisi ile daha çok zarar görmekte, hücrelerden çıkan arıların, kanat
deforme virüslerinin etkisi ile kanatları kullanılmaz hale gelmekte, arılar ise yeterli
beslenemediğinden zayıf ve küçük bir yapıya dönüşmektedirler (Morse ve
Nowogrodzki 1990, Webster ve Delaplane 2001, Gülmez vd. 2009). Varroa paraziti
arıların kanını emerek bağışıklık sistemini zayıflatmakta, virüsler ise daha da etkili
olarak arıların yaz sonu ve sonbaharda hızlı bir şekilde ömürlerini kısaltarak, uçamaz
hale getirerek ölümlerine neden olmaktadır (Bailey ve Ball 1991).
1.4.3 Varroa ve konukçu ilişkisi
Bal arıları sosyal bir böcek olup kovan içerisinde mükemmel işleyen bir iş bölümü
mevcuttur. Bir bal arısı kolonisinde işçi arılar diploid yumurtalardan yumurta-larva-
pupa aşamalarından ortalama 21 günde, ana arı ise 16 günde çıkmaktadır. Erkek arılar
haploid yumurtadan 24 günde çıkmaktadır. Ana arı 16 günde çıktığından varroa
parazitinin yumurtadan ergin hale gelmesine kadar yeterli zaman bulunmamaktadır.
(Winston 1987).
Bu durumda erkek arılar varroanın gelişimi için ideal özellikleri taşımaktadır. Bu
yüzden varroa çalışmalarında erkek arıların ayrı bir önemi vardır. Erkek arılar
kolonilerde besin durumuna göre üretildikleri için kolonilerde varroa sayıları sadece
genetik faktörlere bağlı olmayıp önemli derecede çevresel faktörlere de bağlıdır. Bu
durumda ıslah çalışmalarında yıllar içerisinde varroa sayısının dalgalanmasına yol
açmaktadır (Winston 1987, Webster ve Delaplane 2001).
Varroa’nın orijinal konukçusu olan Asya arısı (Apis cerena)’dan Apis mellifera’ya
bulaşmıştır. Apis cerena’da varroanın sadece erkek arılarda üreyebilmesi ve yine Asya
arısında hijyenik kaşınma davranışı yaygın olduğundan parazitle ciddi zarar görmeden
16
mücadele edilebilmektedir. Apis mellifera’da ise varroa paraziti hem erkek hem de işçi
arılarda üreyebilmekte, hijyenik ve kaşınma gibi davranışlar da yaygın değildir (Rath
1993, 1999).
Apis mellifera’da ise varroa paraziti hem erkek hem işçi arılarda üreyebilmekte, hijyenik
kaşınma gibi davranışlar yaygın olmadığından Apis mellifera’nın bu günkü arıcılık
uygulamaları ile varroaya adapte olması ve dayanıklı hale gelmesi çok uzun zaman
alabilir. Çünkü parazit ve konukçu arasındaki ilişkide insan müdahalesi ile parazitin
lehine gelişmekte, zararı yüksek olan varroalar ölmeden üremeye devam etmektedirler
(Fries ve Bommarco 2007).
Bal arısı sayısal yapısı nedeni ile birbirlerine yardım etmekte, birbirleri üzerindeki
parazitleri temizleyebilmektedirler. Bunun genetik temelleri olduğu yönünde çalışmalar
olmasına rağmen kalıtım derecesi henüz belirlenebilmiş değildir (Wilson-Rich vd. 2009,
Oxley vd. 2010).
Varroa yarım asırlık bir sorun olmasına rağmen hala önemini ve güncelliğini
korumaktadır. Hatta giderek artan arı ölümlerinin en önemli nedeni olmaya devam
etmektedir. Dolayısıyla varroa konusundaki yapılabilecek tüm çalışmalar arı ölümlerini
önlemede önemli basamaklar olacaktır. Ayrıca arı ölümlerinin artması sadece arı
ürünleri üzerinde olarak çok daha önemli seviyede bitkisel üretimde yetersiz tozlaşma
nedeni ile ekonomik kayıplara neden olacağından görüldüğünden daha ciddi sonuçları
getireceği beklenmektedir (Carreck vd. 2010).
Varroa parazitine karşı etkili ilaçlar ve kimyasallar geliştirilmiştir. Tüm bu virüslere
karşı etkili ilaçlar olmadığından en iyi çözüm yolu varroa parazitinin devreden
çıkarılması ve kontrol altına alınmasıdır. Fakat virüslere karşı kullanılacak etkili ilaçlar
bulunmadığından varroa parazitinin sistemden uzaklaştırılması en ideal çözüm olarak
görülmektedir (Milani 1994, Elzen vd. 1998, Spreafico vd. 2001, Pettis 2004, Kanga vd.
2010). Varroa için kullanılan ilaçlara kısa süre içinde direnç geliştiğinden son yıllarda
doğal olarak varroa parazitine dirençli arı hastalıklarının seçimi çalışmaları önem
17
kazanmıştır. Ülkemizin Batı bal arısı Apis mellifera’nın gen merkezi olması 6 arı ırkı ve
birçok ekotipi ile geniş bir genetik havuz ve varyasyona sahip olması nedeni ile bu tip
seçim çalışmaları için ideal olduğu ortaya çıkmaktadır (Kandemir vd. 2000, Çakmak ve
Fuchs 2013, Çakmak vd. 2014).
Bunun yanında ülkemizdeki yoğun gezginci arıcılık nedeni ile ciddi seviyede bir
genetik kirlenme hatta yurtdışından kaçak olarak getirilen ana arılarla daha da olumsuz
şekilde bozulmaktadır. Bu durumda ırkları saf hali ile bulmak için izole bölgelerde daha
çok çaba sarf edilmesi gerekmektedir (Güler ve Demir 2005, Çakmak vd. 2014). Bu gün
itibarı ile çok bal üreten değil öncelikle hastalık ve parazitlere dayanıklı ve sonrasında
çok bal üreten kolonilerin seçimi ön plana çıkmaya başlamıştır. Çok bal üreten sakin
koloniler seçilirken diğer önemli karakterin kaybedilmesi söz konusu olabilmektedir.
Arı ölümlerinin nedeni olarak dünyada genel olarak ilk sırada Varroa destructor
geldiğinden her kolonideki varroa sayısının tespit edilip ona göre kontrol yöntemlerinin
kullanılması büyük önem arz etmektedir. Ayrıca seçim ve ıslah çalışmaları içinde yine
her kolonideki varroa sayısının doğru ve güvenli bir yöntemle tespit edilmesi
gerekmektedir.
Bu konuda birçok farklı yöntem kullanılmaktadır. Bal arısı kolonisinde yavrulu bir
çerçeveden 200 civarında işçi arı alınıp Eter, ETOH, deterjan gibi kimyasallar ile bir
kavanozda 2-3 dakika sallayıp varroa parazitlerinin arılardan düşmesi ile beyaz bir kağıt
veya süzgeç üzerinde sayılarak belirlenmektedir (Sammataro ve Avitabile 2011).
18
2. KURAMSAL TEMELLER
Bal arısı kolonilerinde varroa parazit sayısının sahada hızlı ve pratik bir yöntemle
belirlenmesi oldukça önemlidir. Çünkü bu sayıya göre bal arısı kolonilerinin tedavi
edilmesine karar verilmesi veya seçim çalışmaları için belirlenmesi gerekmektedir. Bu
konuda bazı yöntemler geliştirilmiştir. Bu yöntemler bazı avantaj ve dezavantajlara
sahip olmakla birlikte en önemli sorun olarak çok sayıda işçi arının ölmesi
görülmektedir.
Eterle sallama yönteminde geniş kapaklı bir kavanoz içerisine 200-300 arı toplanır.
Arılar kavanozun içerisine petekten sıyrılarak konur. Ana arıyı almamaya dikkat
edilmelidir. Arılar kavanozun dibinde 2,5 cm kadar kısmını doldurmalıdır. Kavanozun
kapağı açılıp içerisine eter sıkılmış bir parça kumaş konur. Yanıcı madde olduğundan
dikkatli olunmalıdır. 10-15 saniye kadar arılar kavanozun içerisinde sallanır. Varroalar
arıların üzerinden boşanıp kavanozun duvarlarına yapışana kadar sallamaya devam
edilmelidir. Kavanozun içindeki arılar dökülür ve varroalar beyaz bir kağıt üzerinde
sayılır (Randy 2006, Sammataro ve Avitabile 2011).
Bu zaman içinde zaten alınan işçi arılar ve varroa ölürler. Benzer şekilde daha sonra eter
yerine % 70-75’lik etil alkol, sabunlu su, deterjan veya bitkisel yağ kullanımı aynı
şekilde kolonilerden 200-300 civarında işçi arılar kavanoza alınarak birkaç dakika
dairesel şekilde sallandıktan sonra yine beyaz bir kağıt üzerinde varroa sayımları
yapılarak koloni için yaklaşık % olarak varroa sayısı belirlenir. Burada arıların yavrulu
çerçevelerden alınması gerekir. Çünkü bu çerçevelerde daha fazla varroa
bulunmaktadır. Ballı çerçevelere göre yaklaşık iki kat daha fazla varroa paraziti
bulunmaktadır. Kolonilerde çok düşük oranlarda varroa paraziti olması durumunda bu
kolonilerden 1000 civarında arı numunesi alınması gerekebilir. Genç iççi arıların
kullanılması durumunda eter yerine bitki yağlarının kullanılması tavsiye edilir (Webster
ve Delaplane 2001). Eter oldukça yaygın olarak kullanılmış olmakla birlikte bazen
yanlış sonuçlar verebilir. Bu yüzden yöntemin oldukça titiz bir şekilde uygulanması
gerekmektedir.
19
Bunun yanında doğal olarak aşağı düşen varroa parazitlerinin sayımının yapılması için
kovan tabanında yapışkanlı kağıt kullanımı önerilebilir (Sammataro ve Avitaible 2011).
Bir yöntemde ise çerçevelerin altına ızgaralı yapışkanlı kağıt koyup birkaç gün sonra
varroaların sayılmasıdır (Şekil 2.1). Bunun bir dezavantajı vardır. Karıncalar düşen
varroaları yapışkanlı kağıt üzerinden toplamaktadırlar (Şekil 2.2). Bu yüzden varroa
sayısı doğru tespit edilemeyebilir (Webster ve Delaplane 2001).
Şekil 2.1 Kovan tabanında yapışkanlı kağıt ve ızgaralı sistemde aşağı düşen varroalar
Şekil 2.2 Kovan tabanında yapışkanlı beyaz kağıt üzerinde varroa taşıyan karınca
20
Bir diğer yöntemde ise özel olarak tasarlanmış bir tespit kabı kullanılmıştır. Bu
yöntemde kullanılan kap, iki kap bir birinin içine girecek şekilde düşünülmüştür. İçe
giren kabın tabanı kesilmiş ve gözenekli plastik ızgara takılmıştır. İlk kap ile ikinci
kabın tabanları arasında 3 cm boş bir mesafe bırakılmıştır. Izgaranın aralıkları varroanın
diğer kabın içerisine düşebilecek büyüklüktedir. Varroalar alta düşer arılar ise üsteki
kapta kalır. Izgaralı kabın içerisine koloniden 100 kadar arı konulur. Daha sonra bu
tespit kabına arıları rahatlıkla kaplayacak şekilde % 70’lik etil alkol konulur. Daha
sonra bu kap 5-10 saniyelik aralıklarla 5 dakika çalkalanır ve dibe düşen varroalar
sayılır. Son olarak da varroa bulaşıklık oranı hesaplanır (Kar vd. 2006).
Bir diğer yöntem ise deterjanlı su ile tespit yöntemidir. Bu yöntemde de yukarıda alkol
yönteminde kullanılan kaplara benzer kaplar kullanılır. Sadece % 70’lik etil alkol yerine
deterjanlı su kullanılır (Sammataro ve Avitabile 2011). Her iki yöntem de sahada
kullanılması zor yöntemlerdir. Ayrıca çok sayıda arı da ölmektedir. Ana arıya dikkat
edilmez ise öldürme ihtimali çok yüksektir. Bu durum özellikle sonbaharda koloniler
için çok daha önemlidir. Eğer yanlışlıkla ana arı alınır da kapta ölürse koloninin ölümü
kaçınılmazdır.
Bunun dışında akarlara karşı etkili tütün körük içinde kullanılarak varroa parazitlerinin
aşağı düşmesi sağlanabilmektedir. Yine benzer şekilde akarlara karşı kullanılan
fluvalinat, amitraz körükte yakılarak duman şeklinde kovanlara verilerek varroa
parazitlerinin dökülmesi sağlanabilmektedir. Organik asitlerden formik asitin kovan
içinde buharlaşarak tütün ve eterden daha etkili bir şekilde kullanılabileceği, ayrıca
sadece erkek arıların pupa döneminde hücreler açılarak varroa sayımlarının etkili
olabileceği rapor edilmektedir.
Başka bir yöntem olarak 300 civarında işçi arılar alınıp bir ızgara içinde inkübatöre
koyularak 46-47 °C’de 10-15 dakika sıcaklıkta tutularak varroa parazitlerinin bal arısı
işçilerinden ayrılıp düşmesi sağlanarak sayım yapılabileceği belirtilmektedir. Burada
eğer 75 erkek arı gözünde varroa sayımı yapılırsa bu eter ile sallayıp varroa saymaktan
daha doğru sonuçlar verebilir (Webster ve Delaplane 2001). İşçi arı gözlerinden varroa
21
sayımı yapılacaksa en az 100 hücrenin açılıp varroa sayımları yapılması gerekmektedir.
Bazı çalışmalarda etil alkol ile yıkamanın eter kullanmaktan daha etkili olduğu rapor
edilmektedir (Zemene vd. 2015).
Bunların dışında bir kolonideki tüm arılara etkili bir akarisit ilaç kullanılarak öldürülen
tüm varroa parazitlerinin sayımı yapılabilmektedir. Ayrıca doğal olarak yaşlanıp veya
farklı nedenlerden dolayı kovanın alt kısmına koyulan yapışkanlı kağıda düşen varroa,
işçi ve erkek arı pupa dönemlerinde açılıp içerideki varroa parazitleri sayılarak bir
kolonideki varroa sayıları belirlenmeye çalışılmıştır (Branco vd. 2006).
Son yıllarda bir koloniden alınan arıların tuzlu su ile yıkanması ve varroa parazitlerin
ayrılması veya arıların tek tek koloniden alınıp varroa parazitlerinin arının üzerinde
bulunup elle alınıp sayım yapılması ve son olarak pudra şekeri kullanılarak varroa
sayımlarının yapılması önerilmektedir (Dietemann vd. 2013).
Tüm bu sıralanan yöntemlerin ne kadar etkili olduğu, zaman, işçilik ve arı ölümleri
dikkate alındığında avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır. Özellikle sahada
kullanımı pratik, hızlı ve doğru sonuçlar veren bir yöntem arayışı hala devam
etmektedir.
Son olarak pudra şekeri yönteminde Eter yönteminde olduğu gibi temel olarak
kavanozun içerisine arı numunesi alınır. Kavanoza ızgaralı kapak takılır, pudra şekeri
ile çalkalanır ve elenir. Bunlara benzer olarak da varroa bulaşıklı seviyesini
belirlenmesinde son yıllarda geliştirilen pudra şekeri yöntemi de benzer bir şekilde
kullanılmakla birlikte bu yöntemlerden daha avantajlı olduğu görülmektedir. Çünkü
pudra şekeri yönteminde numune olarak yaklaşık 300 arı alınmakta ve arılar plastik
kavanozlarda 3 dakika dairesel bir şekilde çalkalandıktan sonra doğru bir şekilde
belirlenebilmektedir. Bu yöntemin en önemli avantajı arıların zarar görmeden tekrar
kendi kovanına geri verilebilmesidir. Ayrıca ana arıların çoğu zaman yavrulu
çerçevelerde bulunduğunu göz önüne alırsak yaz ve sonbahar gibi riskli dönemlerde
yanlışlıkla ana arıların ölme riskini de bu yöntemle ortadan kaldırılmaktadır. Ayrıca
22
150-200 arı yerine 300 arı numunesi % olarak daha doğru ve güvenilir sonuçlar
vermektedir (Çakmak vd. 2011, Çakmak ve Fuchs 2013).
Varroa bulaşıklık seviyesinin belirlenmesi hem ıslah ve seçim çalışmalarında
kullanılması yanında varroa seviyesini belirleyerek kullanılan, ilaçların ne kadar etkili
olup olmadığını göstermesi açısından da oldukça önemlidir. Pudra şekeri yönteminin
varroa ilacını kullanmadan önce ve kullanımdan yeterli bir süre geçtikten sonra tekrar
kullanılarak ilacın etki derecesini de ortaya çıkarmaktadır.
Arıcılar pratik ve sahada kullanımı kolay olan bu yöntemi kullanarak zamanında
müdahale ile etkisiz veya yeterli olmayan ilaçlar yerine daha etkili ilaçlar kullanarak arı
ölümlerinin azaltılması sağlanmış olacaktır.
23
3. MATERYAL VE YÖNTEM
3.1 Materyal
Bu araştırma Balıkesir iline bağlı Marmara denizinde bulunan Marmara adasında 2015
yılı 01 Temmuz - 15 Kasım tarihlerinde 402 koloni ve 12 arılıkta, 2016 yılı 15 Nisan-15
Kasım tarihleri arasında yapılmıştır. Bu çalışma için bu adada bulunan arıcıların arı
kolonileri kullanılmış olup Anadolu arısı (Apis mellifera anatoliaca) olarak
belirlenmiştir (Meixner vd. 2013). Bunun için çalışma 9 arıcının 402 kovanında
uygulanmıştır. Bu arılıkların yerleri aşağıdaki haritada gösterilmektedir (Şekil 3.1).
Şekil 3.1 Çalışmanın yürütüldüğü arılıkların lokasyonları
3.2 Yöntem
Tüm arılıklarda koloniler körük kullanılarak açılıp içerisinde bulunan çerçeveli arı
sayısı yaklaşık olarak bütüne tamamlanarak sayılmıştır. Bunun yanında yavrulu
çerçeveler sayılırken larva ve pupa dönemine girmiş olan yavrulu bölge yaklaşık olarak
çerçevenin her iki yüzüne bakılarak belirlenmiştir. Bu durumda yumurtalı olan
24
çerçeveler sayılmıştır. Çünkü ana arı tarafından temizlenmiş ve hazırlanmış petek
gözlerine bırakılan yumurtaların bazen işçi arılar tarafından temizlendiği bilindiği için
bu çerçeveler yavrulu çerçeve olarak sayılamamıştır (Şekil 3.2).
Şekil 3.2 Yavrulu çerçevelerin sayılması
Koloniler kontrol edilirken olabilecek arı hastalık ve parazitleri (örneğin kireç hastalığı,
yavru çürüklüğü gibi durumlar) belirlenerek kayıt edilmiştir. Ek olarak kolonilerde ana
arının varlığı, yavrusuz olup olmaması gibi olabilecek önemli koloni durumları kayıt
altına alınmıştır.
Bu çalışma için kavanoz şeklinde plastik kapaklı kaplar, bu kavanoza uyacak plastik
ızgaralı ikinci bir kapak (ızgaranın aralıkları 0,5 x 0,5 mm boyutlarındadır, pudra şekeri
(piyasada 250 gr paketler halinde satılan ve içerisinde % 3’lük nişasta içeren ticari
ürünler kullanılmıştır), elek, huni ve plastik bir kova kullanılmıştır. Her bir plastik
25
kavanozun içerisine yaklaşık olarak 62,5 gr pudra şekeri konmuştur. Bir paket pudra
şekeri 4 kavanoz için kullanılmıştır (Şekil 3.3-3.4).
Şekil 3.3 Numune ve sallama kabı
Şekil 3.4 Yavrulu çerçeveden numune alınması
26
Şekil 3.5 Numune kabında arılar
Şekil 3.6 Izgaralı numune kabında arılar elenmeden önce
27
Kolonilerin varroa sayısını belirlemek için her koloniden yavrulu bir çerçeveden bir
huni yardımıyla 30 gr veya 300 arı plastik kavanoz içerisine alınmıştır. Kavanoz üzerine
kovan numarası not edilmiştir. Kavanozun kapağı kapatılıp dairesel şekilde elle 3
dakika çalkalanarak işçi arılar üzerindeki varroaların ayrılması sağlanmıştır. Daha sonra
kavanozun kapağı ızgaralı kapakla değiştirilmiştir ve pudra şekeri elek içerisine
elenmiştir. Pudra şekeri ile varroalar da elek üzerine düşmüştür. İşlem sonunda alınan
arılar kovana geri verilmiştir. Elek üzerindeki pudra şekeri elenmiş ve elek üzerinde
kalan varroalar sayılıp not edilmiştir (Şekil 3.4-3.10).
Şekil 3.7 Numunenin elenmesi
28
Şekil 3.8 Pudra şekerinin elenmesi
Şekil 3.9 Varroaların sayılması
29
Şekil 3.10 Arıların kovana geri verilmesi sonunda kaliteli net bir resim
% Bulaşıklık Oranı =
Elde edilen veriler SPSS ile analiz edilmiştir. Buradan çıkan sonuçlara göre de hangi
kolonilerin ilaçlanıp ilaçlanmamasına karar verilmektedir. Böylece kolonilere gereksiz
yere ilaç kullanılmamaktadır.
3.2.1 Ana arıların değiştirilmesi
Varroa seviyesi % 1 civarında olan, sahada teşhis edilebilecek, nosema, yavru
çürüklüğü, kireç gibi hastalık ve parazitler tespit edilmiş, arılı ve yavrulu çerçeve
sayıları en fazla olan koloniler damızlık olarak seçilip bu kolonilerden Doo-little
yöntemi ile ana arı üretilmiştir. Ana arıların üretimi için en güçlü kolonilerden bazıları
seçilip an arıları 2 çerçeve arı ile başka boş bir kovana aktarılmıştır. Seçilen damızlık
kolonilerden Doo-little yöntemi ile 4 ve 5. Gününde olan günlük larvaya yeni dönüşmüş
larvalardan seçilip plastik yüksüklere aktarılarak daha önce ana arısı boş kovana
aktarılmış ve başlatıcı olarak belirlenen kovanlarda bu transfer edilen larvaların ana arı
olacak şekilde besletilmesi sağlanmıştır. Bu yüksükler başlatıcı kovanlarda 10 gün
bekletildikten sonra çıkmasına yaklaşık 1 veya 2 gün kala alınıp ana arısı değiştirilecek
kolonilere verilmiştir. Bu kolonilerin ana arıları en az 8 gün önce alınıp yeni ana arı
30
verilene kadar yaptığı kendi ana arı yüksükleri her kolonideki tüm çerçeveler kontrol
edilerek bozulmuştur.
Bu şekilde bu kolonilerin kendi ana arılarını yetiştirmeleri engellenmiş olmaktadır.
Daha sonra bu çıkan ana arıların 20 gün sonra yumurta atıp atmadığı tespit edilerek bu
işlemin başarılı olup olmadığı kontrol edilmiştir. Genellikle başarı oranı sahada bu
yöntemle yaklaşık % 80 civarındadır.
31
4. ARAŞTIRMA BULGULARI
Bal arısı kovanlarında varroa sayısı pudra şekeri yöntemi ile belirlenmiş, özellikle
varroa sayısının yükseldiği yaz döneminde belirgin bir şekilde artmış olan varroa
sayımları yapılmıştır. Bu çalışmada 402 koloni ve varroa sayımları yapılan 395 koloni
çalışmada kullanılmıştır (bazı koloniler arı populasyonu çok azaldığı için
sayılmamıştır). Çalışılan arılıklardaki her koloni açılıp içinde tüm çerçeveler, yavrulu ve
yavrusuz olarak sayılmıştır. Her arılıkta ortalama arılı çerçeve sayısı ve yavrulu çerçeve
ve varroa sayımları aşağıdaki çizelge 4.1 ve şekil 4.1 ve 4.2’de gösterilmiştir.
Çizelge 4.1 İlaçlanan ve ilaçlanmayan kolonilerde ortalama yavrulu, toplam arılı ve
yavrulu çerçeve sayısı, varroa seviyesinin karşılaştırılması (2014 Yaz)
Ortalama Standart
sapma
Koloni
sayıları
Medyan
(orta)
Min. Mak. %25 %75
İlaçlı
Yavrulu
çerçeve 3.17 1.62 219 3.00 0 9 2 4
Arılı
çerçeve 9.56 3.14 219 10.00 1 16 8 12
Varroa
% 5.98 7.35 215 3.67 ,00 37,3 1,00 7,67
İlaçlı-ana
arısı
değiştiril-
miş
Yavrulu
çerçeve 3.31 1.26 45 3.00 0 6 3 4
Arılı
çerçeve 10.93 2.92 45 10.00 3 16 10 13
Varroa
% 4.96 5.79 45 3.00 ,33 30,3 1,67 6,00
Yaz 2014’de ilaçlanan ve ilaçlanıp ana arıları değiştirilen koloniler arasında, toplam
arılı çerçeve açısından fark anlamlı, yavrulu çerçeve sayısı ve varroa açısından anlamlı
bir fark belirlenmemiştir (Mann-Whitney U-Test P < 0,05, P = 0,244, P = 0,993). İki
grup arasında varroa açısından % 1-1,67 gibi güvenli olabilecek sınırlar içinde % 25
koloni olduğu belirlenmiştir. Ana arısı değiştirilen koloniler arılı ve yavrulu çerçeve
bakımından sayısı bakımından daha yüksek, varroa sayısı daha düşük bulunmuştur
(Çizelge 4.1, Şekil 4.3-4.5).
32
Şekil 4.1 Ağustos ayı 2015 yılında tüm arılıklarda kovanlarda sayılan toplam arılı
çerçeve sayıları
Şekil 4.2 Ağustos ayı 2015 yılında tüm arılıklarda kovanlarda sayılan toplam yavrulu
çerçeve sayıları
33
Şekil 4.3 Ağustos ayı 2014 yılında ilaçlanan ve hem ilaçlanıp hem de ana arıları
değiştirilen kolonilerin 2015 yılı Ağustos ayında arılı çerçeve sayısı
bakımından karşılaştırılması
Şekil 4.4 Ağustos ayı 2014 yılında ilaçlanan ve hem ilaçlanıp hem de ana arıları
değiştirilen kolonilerin 2015 yılı Ağustos ayında yavrulu çerçeve sayısı
bakımından karşılaştırılması
34
Şekil 4.5 Ağustos ayı 2014 yılında ilaçlanan ve hem ilaçlanıp hem de ana arıları
değiştirilen kolonilerin 2015 yılı Ağustos ayında varroa sayısı bakımından
karşılaştırılması
Arılıklarda yaz 2014 sezonunda ilaçlanmış ve ana arısı değiştirilmiş-ilaçlanmış
kolonilerle karşılaştırıldığında bazı farklar tespit edilmiştir. Ana arısı değiştirilmiş-
ilaçlanmış kolonilerin sadece ilaçlanmış kolonilerden toplam arılı çerçeve ve yavrulu
çerçeve sayıları daha yüksek, varroa sayıları ise düşük bulunmuştur (Şekil 4.3-4.4).
Varroa açısından bakıldığında çok benzer görülse de sadece ilaçlanan kolonilerde
ortalamanın dışında % 20-40 arasında çok sayıda yüksek varroa olan kolonilerin olduğu
belirlenmiştir (Şekil 4.5).
35
Şekil 4.6 Ağustos ayı 2015 yılında ilaçlanan, ilaçlanmayan ve hem ilaçlanıp hem de ana
arısı değiştirilen kolonilerin 2015 Kasım ayında arılı çerçeve sayısı bakımından
karşılaştırılması
Yaz 2015’ten sonra Sonbahar 2015’te yeniden kontrol edilen kolonilerde özellikle
ortalama arılı çerçeve sayıları benzer olarak tespit edilmiştir. Yavrulu çerçeve
sayılarının ise istatistiki olarak önemli olmasa da sadece ilaçlanan kolonilerle ana arısı
değiştirilen koloniler karşılaştırıldığında ana arısı değiştirilen kolonilerde daha yüksek
olduğu belirlenmiştir. Varroa sayılarının ise ilaçlanmayan kolonilerde yüksek, ilaçlanan
ve ana arısı değiştirilip-ilaçlanan kolonilerde ise düşük olarak belirlenmiştir (Çizelge
4.2, Şekil 4.6-4.8).
36
Çizelge 4.2 Arılıklarda, ilaçlı ve ilaçsız, ana arısı değiştirilmiş kolonilerde ortalama,
standart sapma, medyan, minimum ve maksimum değerler (Sonbahar
2015)
Yaz 2015
İlaçsız İlaçlı İlaçlı, ana arısı
değiştirilmiş
Ana arısı
değiştirilmiş
Sonbahar arılı
çerçeve sayıları
N 64 249 75 0
Ortalama 5,98 5,93 5,80 .
Standart sapma 1,79 1,82 2,16 .
Medyan 6,00 6,00 6,00 .
Maksimum 10 10 10 .
Minimum 2 1 1 .
% 25 5 5 4 .
% 75 7 7 7 .
Sonbahar
yavrulu çerçeve
sayıları
N 64 249 75 0
Ortalama 1,62 1,76 1,95 .
Standart sapma ,81 ,96 1,00 .
Medyan 2,00 2,00 2,00 .
Maksimum 4 6 6 .
Minimum 0 0 0 .
% 25 1 1 1 .
% 75 2 2 2 .
Sonbahar,
Varroa sayıları
N 61 22 15 0
Ortalama 4,06 ,14 ,16 .
Standart sapma 4,48 ,50 ,45 .
Medyan 3,00 ,00 ,00 .
Maksimum 23,33 2,33 1,67 .
Minimum ,00 ,00 ,00 .
% 25 1,33 ,00 ,00 .
% 75 4,67 ,00 ,00 .
37
Şekil 4.7 Ağustos ayı 2015 yılında ilaçlanan, ilaçlanmayan ve hem ilaçlanıp hem de ana
arısı değiştirilen kolonilerin 2015 Kasım ayında yavrulu çerçeve sayısı
bakımından karşılaştırılması
Şekil 4.8 Ağustos ayı 2015 yılında ilaçlanan, ilaçlanmayan ve hem ilaçlanıp hem de ana
arısı değiştirilen kolonilerin 2015 Kasım ayında varroa sayısı bakımından
karşılaştırılması
38
Çizelge 4.3 Arılıklarda ilaçlanan ve ilaçlanmayan kolonilerde arılı, yavrulu çerçeve
sayıları ve varroa seviyelerinin oranları (Sonbahar 2015)
Yaz 2015 (gruplar) N Ortalama oran
Sonbahar 2015
(arılı çerçeve)
İlaçsız 64 197,61
İlaçlı 249 195,80
İlaç-ana arı 75 187,52
Toplam 388
Sonbahar 2015
(yavrulu çerçeve)
İlaçsız 64 176,23
İlaçlı 249 194,96
İlaç-ana arı 75 208,57
Toplam 388
Sonbahar 2015
(varroa)
İlaçsız 61 65,62
İlaçlı 22 22,80
İlaç-ana arı 15 23,10
Toplam 98
Çizelge 4.4 Kruskal-Wallis istatistik testi
Sonbahar 2015,
Arılı Çerçeve
Sonbahar 2015,
Yavrulu Çerçeve
Sonbahar 2015,
Varroa %
χ2 ,383 3,279 54,976
Df 2 2 2
P ,826 2 ,000
Yaz 2015’de ilaçlanmayan, ilaçlanan ve ana arısı değiştirilen-ilaçlı 3 gurup arasında
arılı çerçeve, yavrulu çerçeve ve varroa açısından karşılaştırıldığında bu 3 gurup
arasında arılı çerçeve ve yavrulu çerçeve açısından istatistiki olarak anlamlı bir fark
tespit edilememiştir (Kruskal-Walls Test P = 0,826, P = 0,194). Varroa açısından bu
39
karşılaştırma yapıldığında ise istatistiki olarak anlamlı bir fark belirlenmiştir (Kruskal-
Walls Test P < 0,05) (Çizelge 4.3-4.4, Şekil 4.8).
İlkbahar 2016 (toplam 285 koloni) sezonunda yapılan çalışmada ilaçlanmayan-ilaçlanıp
ana yenilenenler, ilaçlanan-ilaçlanmayan, ilaçlanmayan-ana arısı yenilenen guruplar
arasında çerçeve, yavrulu çerçeve ve varroa açısından karşılaştırıldığında bu 3 grup
arasında arılı çerçeve ve yavrulu çerçeve açısından istatistiki olarak sadece varroa
açısından istatistiki olarak anlamlı bir fark belirlenmiştir (Kruskal-Walls Test P < 0,05).
Arılıklar çerçeve, yavrulu çerçeve açısından karşılaştırıldığında ise istatistiki olarak fark
önemli (Kruskal-Walls Test P < 0,05) varroa açısından karşılaştırıldığında ise benzer
olarak tespit edilmiştir (Şekil 4.9).
Şekil 4.9 Yaz 2015 sezonunda ilaçlanan, ilaçlanmayan ve hem ilaçlanıp hem de ana
arısı değiştirilen kolonilerin 2016 Nisan ayında varroa sayısı bakımından
karşılaştırılması
40
İlginç olarak 2016 Yaz sezonunda ilaçlanan-ilaçlanmayan, ilaçlanan-ilaçlanıp ana arısı
yenilenen guruplar arasında istatistiki olarak önemli bir fark bulunmamıştır (Kruskal-
Walls Test P ˃ 0,05). Yaz 2015 sezonunda ilaçlanmayan 42 koloniden 25 (% 59) koloni
hayatta kalmış ilaçlanan 192 koloniden 113 (% 58) koloni hayatta kalmıştır.
Şekil 4.10 Nisan ayı 2016 yılında ilaçlanan, ilaçlanmayan ve hem ilaçlanıp hem de ana
arısı değiştirilen, yeni bir uygulama olarak ilk defa ilkbahar döneminde ana
arısı değiştirilen ve yeni (oğul) kolonilerin 2016 Yaz Ağustos ayında varroa
sayısı bakımından karşılaştırılması
Sonbahar 2016 sezonunda toplam 236 koloni çalışılmış, ilaçlanan ve ilaçlanıp ana arısı
yenilenen koloniler arasında arılı çerçeve ve yavrulu çerçeve açısından istatistiki olarak
önemli bir fark (Mann-Whitney-U-Wilcoxon-W P ˂ 0,05, P = 0,05) görülmüştür. Bu
durumda ana arısı yenilenen kolonilerde daha fazla arılı ve yavrulu çerçeve tespit
edilmiştir. Fakat varroa açısından aynı karşılaştırma yapıldığında önemli bir fark
görülmemiştir (P ˃ 0,05).
41
Şekil 4.11 Ağustos ayı 2016 yılında ilaçlanan, ilaçlanıp ana arısı değiştirilen kolonilerin
2016 Sonbahar Kasım ayında varroa sayısı bakımından karşılaştırılması
Sonbahar 2016 sezonunda arılıklar arılı çerçeve, yavrulu çerçeve ve varroa açısından
karşılaştırıldığında (Kruskal-Wallis test sonuçlarına göre P ˃ 0,05, P ˃ 0,05) oldukça
farklı olduğu ve önemli, varroa sayısı açısından da tüm arılıkların farklı değerlere sahip
olduğu belirlenmiştir (P ˃ 0,05).
42
Çizelge 4.5 Arılıklarda, arılı çerçeve, yavrulu çerçeve ve varroa sayısı bakımından
kolonilerde ortalama, standart varyasyon, medyan, minimum ve
maksimum değerler (Sonbahar 2016)
Arılı çerçeve
Sonbahar 2016
Yavrulu çerçeve
Sonbahar 2016
Varroa
Sonbahar 2016
Ortalama N=3,92 N=1,99 N=2,22
Standart varyasyon 1,63 1,37 2,96
Minimum 1,00 ,00 ,00
Maksimum 8 5 11,67
Medyan 4 2 ,67
Toplam N 236 236 42
2016 Sonbahar sezonu Kasım ayında arılı çerçeve, yavrulu çerçeve ve varroa açısından
ilaçlanmayan, ilaçlanan, ilaçlanıp ana arısı yenilenen kolonilerde ortalama çerçeve
sayısı, yavrulu çerçeve sayısının düşük olduğu görülmektedir (Çizelge 4.5).
43
5. TARTIŞMA VE SONUÇ
Bu çalışmada pudra şekeri yöntemi kullanılarak her arılıkta ve her arılıktaki kovanda
varroa seviyeleri belirlenmiştir. Bu sonuçlara göre öncelikle her arılıkta ve hatta her
kolonide aynı zamanda, aynı şekilde ilaçla tedavi edilseler bile varroa sayısı bakımından
farklılıkların olabileceği tespit edilmiştir. Öncelikle pudra şekeri yöntemi ile her
kolonide yavrulu çerçeveli alandan alınan 300 arı örneğinden kolonideki % varroa
seviyesi belirlenmektedir. Her kolonideki toplam arılı çerçeve sayısı bize yaklaşık arı
ailesindeki birey sayısını vermektedir. Birey sayısı arttıkça buna paralel olarak varroa
sayısının da arttığı görülmektedir. Ayrıca yavru sayısı da buna benzer bir durum
göstermektedir.
Her arılıkta birçok hayvan populasyonlarında olabileceği gibi farklılıklar parazit ve
konukçu arasında olabilmektedir. Hatta bazı kolonilerde parazit sayısı hızlı bir şekilde
artarken aynı arılıkta aynı çevre koşullarında bazı kolonilerde çok daha düşük
olabilmektedir. Önemli fark ise yazın bal arılarına göre varroanın daha fazla artma
eğiliminde olması ve bunun sonucu olarak çok sayıda varroa parazitinin çok sayıda işçi
arının ölümüne yol açarak sonuçta kış öncesi veya kış sırasında veya sonunda koloninin
ölümüne yol açmasıdır (Winston 1987).
İç faktörler olarak koloni içindeki işçi hücre sayısı yanında erkek hücrelerin sayısı
varroa gelişimini daha fazla desteklemektedir. Çünkü varroa paraziti özellikle
ilkbaharda olan erkek arı gözlerinde işçi arı gözlerinden yaklaşık 2-3 kat daha fazla
olabilmektedir. Bu durumda bir kolonide erek arı gözleri sayısı arttıkça varroa sayısı
artmaktadır. Erkek arı sayısı ise özellikle çevredeki besin durumuna göre değişmektedir.
Yani besin arttıkça bal arısı kolonileri daha fazla erkek arı üretmektedirler. Fakat bu
genel kuralın dışında aynı çevre koşullarında bazı koloniler daha az erkek arı üreterek
aynı zamanda varroa sayısını düşük tutabilmektedir (Winston 1987).
Yapılan çalışmalarda bazı kolonilerin işçi arıları özellikle fertil ve çok üreme kapasitesi
olan varroaların olduğu petek gözlerini pupa döneminde iken açıp içindeki arı pupası ile
44
varroaların daha ergin olmadan ölmelerine yol açmakta ve hatta bu varroaları çeşitli
organlarını ısırıp zarar vererek kovanın dışına attığı rapor edilmektedir (Spivak ve
Gilliam 1998, Harbo ve Harris 1999, Harris 2007, İbrahim vd. 2007, Çakmak 2010).
İç faktörler yanında dış çevre faktörleri de oldukça etkili olmaktadır. Yani besinin bol
olması, nemin yüksek olması ve serin geçen hava koşulları varroa gelişimine ve
artmasına katkı sağlamaktadır. Ayrıca henüz kanıtlanmamış olsa da varroa parazitine
karşı direncin genetik temelleri olabileceği de düşünülmektedir (Wilson-Rich vd. 2009,
Oxley vd. 2010, Lattorff vd. 2015).
Çünkü yapılan bir çalışmada bal arılarında parazitlere karşı genetik direnç olabileceği
konusunda bazı güncel çalışmalar bulunmaktadır. Örneğin yavru çürüklüğü için
hijyenik davranış olarak kabul edilen petek gözlerinin açılması bir gen çifti bu açılan
gözlerden hastalıklı larvaların dışarı atılmasının da diğer gen çifti tarafından belirlendiği
tespit edilmiştir (Spivak 1998, Jennifer vd. 2012). Yine son yıllarda nosema paraziti ile
yapılan çalışmalarda bal arılarında nosemaya karşı genetik bir direnç olduğu konusunda
çalışma sonuçları rapor edilmiştir (Huang vd. 2012, 2013, 2014).
Varroa konusu ise daha karmaşık bir yapıya sahip olup 50 yıldır yapılan çalışmalarda
net bir başarı elde edilememiştir. Bunun nedenleri araştırıldığında varroa parazitinin bal
arılarına ileri derecede adapte olduğu ve yaşam döngüsünü aynı bal arıları gibi çok
benzer olacağı görülmektedir. Yani bal arılarında yavru gelişimi arttığında aynı şekilde
varroa paraziti de yavru sayısını artırmaktadır. Varroa için hijyenik davranış testi ile
yapılan çalışmalarda henüz bir başarı elde edilememiştir. Çünkü % 90 ve üzeri hijyenik
olarak seçilen kolonilerin varroa ile ilaçlanmadan bırakılması durumunda 1-2 yıl gibi bir
zaman içinde öldükleri belirlenmiştir. Bu durumda hijyenik davranış yavru çürüklüğü
için iyi bir çözüm olabilir fakat varroa için çözüm olmayacağı görülmektedir (Rath
1993, Çakmak 2010, Carreck vd. 2010).
Varroa orijinal konukçusu Apis cerena’dan (Doğu bal arısı) Apis mellifera’ya (Batı bal
arısı) bulaştığından Apis cerena’da önemli bir zarara yol açmadığı görülmektedir. Bu
45
durumda karşılaştırma yapıldığında varroa parazitinin Doğu bal arısında sadece erkek
arı gözlerinde geliştiği ve yine Doğu bal arısında işçi arıların varroaları birbirlerinin
üzerinden temizlediği bilinmektedir. Bu durumun benzeri şekilde Batı bal arısında da
olabileceği öngörülse de henüz bir başarı elde edilememiştir.
İsveç’de bir adada 150 koloni ile yapılan bir çalışmada ilk yıl içinde çoğu kolonilerin
hiç ilaçlanmadan bırakıldığında öldüğü fakat daha sonraki yıllarda bu kalan
kolonilerden doğal oğul olarak çoğalan kolonilerin sayılarının arttığı gözlenmiştir. Bu
durumda bazı kolonilerin doğal olarak dirençli olabileceği yanında doğal oğul ile koloni
ortadan bölünürken varroa sayılarının yarı yarıya azalmasının kolonilerin yaşamasında
önemli olduğu tespit edilmiştir (Fries vd. 2006).
Latin Amerika’da izole bir bölgede varroaya direnç konusunda başka bir çalışma
yapılmıştır. Bu çalışmada yine bal arısı kolonileri varroa için ilaçlanmadan
bırakıldığında olumlu sonuçlar alınamamıştır. Yapılan bu çalışmada 12 yıl içinde tüm
kolonilerin ilaçlanmadan bırakıldığında öldükleri belirlenmiştir (De Jong 1996, De Jong
ve Soarez 1997).
Fransa’da yapılan çalışmalarda 7 yıl süre ile bazı arılıklardaki kolonilerin hiç ilaç
kullanmadan yaşadıkları tespit edilmiştir. Bunun yanında virülansı düşük varroa
parazitlerinin olabileceği düşünülmüş fakat böyle olmadığı belirlenmiştir. Bu
kolonilerden üretilen kolonilerinde varroa için dirençli olabileceği düşünülmüştür
(Kefuss vd. 2003, 2004, LeConte vd. 2007).
ABD New York’da ormanda yabani olarak yaşayan bal arısı kolonilerinde en az 5 yıl
takip edildiğinde ilaç kullanmadan yaşayabildiği belirlenmiştir. Bunun gibi benzer
çalışmalar rapor edilmekte ve varroa parazitine batı bal arısında doğal olarak dirençli
olabileceği tezi güçlenmektedir (Seeley 2007).
Yine Rusya da dirençli olduğu belirtilen Primorski bal arılarının dirençli olabileceğine
dair ABD’de yapılan çalışmalarda bu konudaki umutları artırmıştır. Primorski arılarında
46
kendi bölgesinde dirençli olduğu belirtilse bile başka bölgelerde örneğin Almanya’da bu
durumun doğrulanmadığı görülmektedir (Harbo ve Harris1999, Berg vd. 2005).
Bu çalışmada bal arılarının Marmara adasında 12 arılıkta farklı sayıda varroa sayımları
yapıldığı, her arılıktaki kolonilerin ve her arılıktaki ortalama varroa paraziti sayılarının
farklı olduğu tespit edilmiştir. Bazı kolonilerde ise % 1 civarında bazılarında ise % 25’e
yakın varroa sayıları tespit edilmiştir (Şekil 3.8, örneğin koloni No. 225, 471). Çünkü
aynı çevre faktörlerine maruz olan kolonilerde bu durum belirlenmiştir. Bunun yanında
arılı ve yavrulu çerçeve sayıları da varroa sayısı açısından oldukça önemlidir. Çünkü
yavrulu yani pupa sayısı arttıkça varroa paraziti için üreme sayısının çoğalması için
uygun koşullar da sağlanmaktadır. Bu yüzden hem yavrulu ve arılı çerçeve sayıları fazla
olan fakat varroa sayısı hala düşük olan koloniler tespit edilmiştir. Özellikle bu durumda
aynı arılıkta çok düşük ve çok yüksek olabilecek varroa sayıları olduğundan bu ıslah
çalışmaları için bir kapı açabilir.
Bu çalışmada daha önceki yılın 2014 Ağustos ayında ilaçlanmayan ve ilaçlanan
koloniler bakıldığında ilaçlanmayan kolonilerde biraz daha fazla varroa sayımları
beklenen sonuçlardır. Burada yine not edilmemiş gerek nokta bu ilaçlanmayan bazı
kolonilerde hala % 2’nin altında varroa sayımları yapıldığı için kolonilerin ilaçlanmadan
yaşayabilecekleri görülmektedir (Çizelge 3.2). Yani bu çalışma bize bazı bal arısı
kolonilerinde 2 yıl hiç ilaçlama yapmadan bazı kolonilerin yaşayabileceğini
göstermektedir. Halbuki ülkemizde yılda en az 2 veya 3 kez ve hatta bazı ülkelerde, bazı
bölgelerde 4 kez varroa ilaçlaması yapılmakta olduğu bilinmektedir (Elke vd. 2010).
Bu çalışmada yaz 2015 yılında ilaçlanan ve ilaçlanmayan koloniler incelendiğinde 2015
sonbaharında kontrol edilen ilaçlanmamış bazı kolonilerde varroa sayılarının risk
oluşturacak seviyeye çıktığı ve bu yüzden ilaçlanması gerektiği ortaya çıkmıştır. Fakat
bunun yanında yaz 2015’te ilaçlanmadığı halde hala varroa seviyelerinin % 1 civarında
olan kolonilerin olduğu not edilmiştir (Çizelge 3.2).
47
Çalışılan kolonilerde varroa seviyeleri % 1 ve civarında olan kolonilerden Doo-little
yöntemi ile yeni ana arılar üretilmiş ve üretilen bu ana arılar varroa seviyeleri çok
yüksek olan kolonilerin ana arıları ile değiştirilmiştir. Bu değiştirilen ana arıların olduğu
koloniler bir süre ana arı yumurtlamadığı halde kısa zaman içinde bu kaybı genç ve
üretken ana arılar daha fazla yumurtlayarak telafi etmiş ve bu kolonilerin hızlı bir
şekilde güçlendiği ve kolonideki popülasyonun arttığı tespit edilmiştir (Şekil 3.4). Bu
çalışmada 2014 yaz döneminde ilaçlanan, ilaçlanıp ana arıları değiştirilen koloniler
arasında istatistiki olarak varroa sayısı açısından önemli olabilecek farklılıklar
bulunamamıştır. Bazı koloniler bu genel ortalamanın oldukça üzerinde olabilmektedir
(Şekil 4.5, örneğin koloni no. 193, 379, 357, 196).
Çalışma sonuçlarına bakıldığında (Şekil 4.8) görüleceği üzere varroa açısından üç grup
ilaçlanmamış, ilaçlanmış ve ana arıları değiştirilmiş olan koloniler arasında en fazla
varroa sonbaharda ilaçlanmayan grupta sayılmıştır (birkaç koloni dışında, örneğin 471,
225 gibi). Bu çalışmada dikkat çeken sonuçlardan biri 2014 Ağustos ayında varroa
seviyesi düşük, gelişme ve üreme hızı yüksek olan kolonilerden ana arılar üretilmiş ve
bu ana arılar varroa seviyesi yüksek olan kolonilerin ana arıları ile değiştirilmiştir.
Sonuçta ana arıları bu şekilde değiştirilmiş kolonilerin 2015 yaz Ağustos ayında arılı
yavrulu çerçeve sayılarının, yavrulu çerçeve sayılarının daha yüksek ve varroa
sayılarının ise aynı zamanda ilaçlanmış olan kolonilerden daha fazla olduğu
görülmektedir (Çizelge 4.2, 4.3).
Yaz 2015 ve 2016 arasında ilaçlanan ve ilaçlanmayan kolonilerdeki varroa sayısında
yakın bir benzerlik olması oldukça dikkat çekicidir. Yaz 2015 sezonunda ilaçlanmayan
42 koloniden 25’i (% 58) Yaz 2016 sezonunda yaşamaya devam etmiş, aynı dönem
ilaçlanan 192 koloniden 113’ü (% 59) Yaz 2016 yaşamaya devam etmiştir. Aradaki fark
sadece % 1 olarak tespit edilmiştir. Bu durum ilaçlanan ve ilaçlanmayan koloniler
arasında varroa sayısı bakımından neredeyse eşit bir durumun olduğunu göstermektedir.
Ayrıca 2016 yılı sonbahar sezonunda ortalama arılı çerçeve sayının 2015 yılına göre çok
daha düşük olmasının da aynı nedene bağlı olabileceği düşünülmektedir. Bu durum
kullanılan Amitraz şerit ilaçların sorgulanmasını ve etkisinin varroa kontrolü için
yetersiz olduğunu göstermektedir. Bunun yanında 2015 yılında yazın yapılan ana arı
48
değiştirme işleminin 2016 yılında ilkbaharda yapılması durumunda ana arısı değiştirilen
kolonilerde varroa sayısında ciddi bir azalma olduğu tespit edilmiştir (% 38). Fakat ana
arısı ilkbaharda değiştirilen kolonilerde ilaçlanan koloniler ile karşılaştırıldığında
yavrulu çerçevede değil, toplam arılı çerçeve sayısında azalma olduğu tespit edilmiştir.
Sonbahar 2016 sezonunda toplam 236 koloni çalışılmış, ana arısı yenilenen kolonilerde
daha fazla arılı ve yavrulu çerçeve tespit edilmiştir. Bu durumda yeni ana arıların daha
fazla yumurta attığı ve arıların genel olarak arttığı görülmektedir.
Sonuç olarak bal arılarında varroa parazitinin ileri derecede özelleşmiş olması ve yaşam
döngüsünün bal arısı ile birebir eşleşmesi nedeni ile bir çözüm bulunması oldukça zor
görünmektedir. Çevre faktörlerinin de oldukça önemli olduğu düşünülürse bu konunun
çözümünün ne kadar zor olacağı görülmektedir. Kullanılan ilaçların çok benzer yapıda
olmaları nedeni ile arılara zarar vermeden doğru dozda ve zamanda kullanılması
gerekmektedir. İlaçların dozunun ayarlanmasının zor olması yanında arıların önemli
derecede zarar gördüğü bilinmektedir. Ayrıca varroa parazitinin hızlı bir şekilde ilaçlara
direnç kazanması bu sorunun çözümünü daha zor hale getirmektedir. Bu durum da uzun
vadeli en iyi ve güvenli çözümün varroa parazitine dirençli arı kolonilerin seçimi ve
bunlardan üretilecek dirençli, ana arıların arıcılıkta kullanılması olmaktadır. Varroa
direnci için kalıtım derecesi bilinmemektedir fakat varroanın gelişiminde çevre
faktörlerinin oldukça önemli olduğu göz önüne alınırsa düşük olacağı düşünülmektedir.
49
KAYNAKLAR
Akyol, E. ve Korkmaz, A. 2005. Bal Arısı (Apis mellifera) Zararlısı Varroa
destructor’un Biyolojisi. U. Arı Derg./ U Bee J., 5(3), 122-127.
Anderson, D.L. and Trueman, J.W.H. 2000. Varroa jacobsoni (Acari: Varroidae) is
more than one species. Experimental and Applied Acarology, 24(3), 165-
189.
Anonim. 2017. Web sitesi: www.tarim.gov.tr/sgb/Belgeler/SagMenuVeriler/HAYGEM.
Erişim Tarihi: 01.01.2017.
Anonymous. 2013. Web sitesi: faostat.fao.org/site/573. Erişim Tarihi: 03.12.2015.
Anonymous. 2015. Web sitesi: beeaware.org.au/archive-pest/varroa-mites/#ad-image-0.
Food and Environment Research Agency (Fera). Erişim Tarihi: 15.09.2015.
Anonymous. 2016. Web sitesi: aristabeeresearch.org/varroa/. Erişim Tarihi: 22.06.2016.
Bailey, L. and Ball, B.V. 1991. Honey Bee Pathology. Academic Press, 97-104, New
York.
Berg, S., Fuchs, S., Koeniger, N., Rinderer, T. and Büchler, R. 2005. Less mites, less
honey-comparing Primorski honey bee lines with Carnica lines in Germany
In: H H Kaatz; M Becher; R F A Moritz (Eds) Bees, ants and termites:
Applied and fundamental research. IUSSI Internationale Union zum
Studium sozialer Insekten, 36, Halle / Salle, Germany.
Branco, M.R., Kidd, N.A.C. and Pickard, R.S. 2006. A comparative evaluation of
sampling methods for Varroa destructor (Acari: Varroidae) population
estimation. Apidologie, 37, 452-461.
Brodschneider, R., Moosbeckhofer, R. and Crailsheim, K. 2010. Surveys as a tool to
record winter losses of honey bee colonies: a two year case study in Austria
and South Tyrol. J. Apicult. Res., 49(1), 23-30.
Büchler, R., Andonov, S., Bienefeld, K., Costa, C., Hatjina, F., Kezic, N., Kryger, P.,
Spivak, M., Uzunov, A. and Wilde, J. 2013. Standard methods for rearing
and selection of Apis mellifera queens. In: The coloss beebook, Volume I:
standard methods for Apis mellifera research, V Dietemann; J.D. Ellis, P.
Neumann (eds), Journal of Apicultural Research, 52(1),
http://dx.doi.org/10.3896/IBRA.1.52.1.07.
Carneiro, F.E., Torres, R.R. Strapzzon, R., Ramirez, S.A., Guerra, J.C.V., Koling, D.F.
and Moretto, G. 2007. Changes in the reproductive ability of the mite
Varroa destructor (Anderson and Trueman) in Africanized honey bees (Apis
mellifera L.) (Hymenoptera: Apidae) colonies in southern Brazil.
50
Neotropical Entomology, 36(6), 949–952. http://dx.doi.org/10.1590/S1519-
566X2007000600018.
Carreck, N.L., Brenda V. Ball, B.V. and Martin, S.J. 2010. Honey bee colony collapse
and changes in viral prevalence associated with Varroa destructor. Journal
of Apicultural Research, 49(1), 93-94.
Cobey, S. 2007. Comparison studies of instrumentally inseminated and naturally mated
honey bee queens and factors affecting their performance. Apidologie, 38,
390-410, DOI: 10.105/apido:2007029.
Cobey, S., Tarpy, D.R. and Woyke, J. 2013. Standard methods for instrumental
insemination of Apis mellifera queens. Journal of Apicultural Research
52(4), DOI 10.3896/IBRA.1.52.4.09.
Cornman, R.S., Tarpy, D.R., Chen, Y., Jeffreys, L., Lopez, D., Pettis, J.S.,
vanEngelsdorp, D. and Evans, J.D. 2012. Pathogen webs in collapsing
honey bee colonies. PLoS One, 7(8), e43562. doi:
10.1371/journal.pone.0043562.
Crane, E. 1983. The archaelogy of beekeeping. In: The Hive and the Bees. Graham, J.
(ed), Dadant and Sans, 1-20, Illinois, Hamilton.
Çakmak, I. 2010. The over wintering survival of highly Varroa destructor infested
honey bee colonies determined to be hygienic using the liquid nitrogen
freeze killed brood assay. Journal of Apicultural Research, 49(2), 197-201.
http://dx.doi.org/10.3896/IBRA.1.49.2.09
Çakmak, İ., Seven Çakmak, S., Fuchs, S. ve Yeninar, H. 2011. Bal arısı kolonilerinde
varroa bulaşıklık seviyesinin belirlenmesinde pudra şekeri ve deterjan
yönteminin karşılaştırılması. U. Arı Derg./ U Bee J., 11(2), 63-68.
Çakmak, İ. 2012. Bal arısı koloni kayıpları ve çözüm yolları. Ordu Arıcılık Araştırma
Dergisi, 4(7), 3-8.
Çakmak, I. and Fuchs, S. 2013. Exploring a treatment strategy for long-term increase of
varroosis tolerance on Marmara Island/Turkey. J. Apicult. Res., 52(5), 242-
250, DOI 10.3896/IBRA.1.52.5.11.
Çakmak, İ, Fuchs, S., Seven Çakmak, S., Koca Özkan, A., Nentchev, P. and Kandemir,
İ. 2014. Morphometric analysis of honeybees distributed in Northern Turkey
along the Black Sea Cost. U. Arı Derg./ U Bee J., 14(2), 59-68.
Delaplane, K.S. and Mayer, D.F. 2000. Crop pollination by bees. CABI Publishing,
University Press, 131-144, 205-215, Cambridge.
De Jong, D. 1996. Africanized honey bees in Brazil, forty years of adaptation and
success. Bee World, 77, 67–70.
51
De Jong, D. 1990. Varroa and other parasites of brood. In:. Honey bee pests, predators
and diseases, Morse, R., and Nowogrodzki, R. (eds), Cornell University
Press, p. 200-218, New York.
De Jong, D. and Soarez, A.E.E. 1997. An isolated population of Italian bees that has
survived Varroa jacobsoni infestation without treatment for over 12 years.
American Bee Journal, 137, 742–745.
Dietemann, V., Nazzi, F., Martin, S.J., Denis L., Anderson, D.L., Locke, B., Delaplane,
K.S., Wauquiez, Q., Tannahill, C., Frey, E., Ziegelmann, B., Rosenkranz.
P., James, D. and Ellis, J.D. 2013. Standard methods for varroa research.
Journal of Apicultural Research 52(1), DOI 10.3896/IBRA.1.52.1.09.
Elke, G., Werner von der, O., Kaatz, H., Schroeder, A., Otten, C., Büchler, R., Berg, S.,
Ritter, W., Mühlen, W., Gisder, S., Meixner, M., Liebig, G. and
Rosenkranz, P. 2010. The German bee monitoring project: a long term
studyto understand periodically high winter losses of honey bee colonies.
Apidologie, 41, 332–352.
Elzen, P.J., Eischen, F.A., Baxter, J.B., Pettis, J., Elzen, G.W. and Wilson, W.T. 1998.
Fluvalinate resistance in Varroa jacobsoni from several geographic
locations. American Bee Journal, 138, 674-676.
Fries, I., Imdorf, A. and Rosenkranz, P. 2006. Survival of mite infested (Varroa
destructor) honey bee (Apis mellifera) colonies in a Nordic climate.
Apidologie, 37, 564–570.
Fries, I. and Bommarco, R. 2007. Possible host-parasite adaptations in honey bees
infested by Varroa destructor mites. Apidologie, 38, 525-533.
http://dx.doi.org/10.1051/apido:2007039.
Gallai, N., Salle, J.M., Settele, J. and Vaissiere, B.E. 2009. Economic valuation of the
vulnerability of world agriculture confronted with pollinator decline. Ecol
Econom, 68(3), 810-821.
Genç, F. ve Dodoloğlu, A. 2003. Arıcılığın Temel Esasları. Atatürk Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Ofset Tesisi, 3-21, 284, Erzurum.
Giray, T., Çakmak, İ., Aydın, L., Kandemir, İ., İnci, A., Oskay, D., Döke, M.A., Kence,
M. and Kence, A. 2007. Preliminary Survey Results On 2006–2007
“Colony Losses in Turkey. U. Arı Derg./ U Bee J., 7, 101-107.
Güler, A. and Demir, M. 2005. Beekeeping potential in Turkey. Bee World, 86(4), 114-
118.
52
Gülmez, Y., Bursalı, A. and Tekin, S. 2009. Molecular detection and characterization of
deformed wing virus (DWV) in honeybees (Apis mellifera L.) and mite
(Varroa destructor) in Turkey. African Journal of Biotechnology, 8(16),
3698-3702.
Harbo, J.R. and Harris, J.W. 1999. Selecting honey bees for resistance to Varroa
jacobsoni. Apidologie, 30(2-3), 183-196.
Hatjina, F. 1996. The use of temporary confinement and pollen transfer device to
increase pollination potential of honey bees. Degree of Ph.D. School of Pure
and Applied Biology University of Wales College of Cardiff. 208. England.
Harris, J.W. 2007. Bees with Varroa Sensitive Hygiene preferentially remove mite
infested pupae aged five days post capping. Journal of Apicultural Research,
46(3), 134-139. http://dx.doi.org/10.3896/IBRA.1.46.3.02.
Huang, Q., Kryger, P., LeConte, Y. and Moritz, R.F.A. 2012 ”Survival and immune
response of drones of a Nosemosis tolerant honey bee strain towards N.
ceranae infections”, Journal of Invertebrate Pathology, 109, 297-302.
Huang, Q., Kryger, P., LeConte,Y., Lattorff, H.M.G.F., Kraus, B. and Moritz, R.F.A.
2013. Four quantitative trait loci associated with low Nosema ceranae
(Microsporidia) spore load in the honeybee Apis mellifera. Apidologie,
DOI: 10.1007/s13592-013-0243-4.
Huang, Q., Lattorff, H.M.G., Kryger, P., LeConte, Y. and Moritz, R.F.A. 2014. A
selective sweep in a microsporidian parasite Nosema-tolerant honeybee
population, Apis mellifera. Animal Genetics, 45, 267-273.
Hutton, S. 2015. Varroa yönetimi. The Animal and Plant Health Agency, National Agri-
Food Innovation Campus, 11.
Ibrahim, A., Reuter, G.S, and Spivak, M. 2007. Field trial of honey bee colonies bred
for mechanisms of resistance against Varroa destructor. Apidologie, 38, 67-
76. http://dx.doi.org/10.1051/apido:2006065.
Jennifer, M., Tsuruda, J.M., Harris, J.W., Bourgeois, L., Robert, G., Danka, R.G. and
Hunt, G. J. 2012. High-Resolution Linkage Analyses to Identify Genes That
Influence Varroa Sensitive Hygiene Behavior in Honey Bee. PLoS ONE, 7,
e48276.
Kandemir, İ. Kence, M. and Kence, A. 2000. Genetic and morphometric variation in
honey bee (Apis mellifera L.) populations of Turkey. Apidologie, 31, 343-
356.
Kandemir, İ., Kence, M.,Sheppard, W.S. and Kence, A. 2006. Mitochondrial DNA
variation in honey bee (Apis mellifera L.) populations from Turkey. Journal
of Apicultural Research, 45(1), 33-38.
53
Kandemir, İ. 2007. Amerika Birleşik Devletlerinde Toplu Arı Ölümleri ve Koloni
Çökme Bozukluğu Üzerine Bir Derleme. U. Arı Derg./ U Bee J., 7, 63-69.
Kandemir, İ. 2010. Pratik Arıcılık Rehberi, 2-27, Temel Petek, Kavacık, İstanbul.
Kanga, L.H.,Adamczyk, J., Marshall, K. and Cox, R. 2010. Monitoring for resistance to
organophosphorus and pyrethroid insecticides in Varroa mite populations. J.
Econom. Entomo., 103(5), 1797-1802.
Kar, S., Kaya, N., Güven, E. ve Karaer, Z. 2006. Yeni Geliştirilen Tespit Kabı ile Ergin
Arılarda Varroa Enfestasyonunun Belirlenmesi. Uludağ Arıcılık Dergisi,
6(2), 68-73.
Kefuss, J., Taber, S., Vanpoucke, J. and Rey, F. 2003. Breeding for Varroa resistance:
How we do it. Proceedings of 38th International Apicultural Congress,
Abstract 187, Ljubljana, Slovenia.
Kefuss, J., Vanpoucke, J., Ducos de Lahitte, J. and Ritter, W. 2004. Varroa tolerance in
France of intermissa bees from Tunesia and their naturally mated
descendants. American Bee Journal, 144, 563-568.
Laidlaw, H.H. and Page, R.E. 1997. Queen rearing and bee breeding. Wicwas Press, 41-
88, 141-156, Cheshire.
Lattorff, H.M.G., Buchholz, J., Fries, I. and Moritz, R.F.A. 2015. A selective sweep in a
Varroa destructor resistant honeybee (Apis mellifera) population. Infection
Genetics and Evolution, 31, 169-176.
LeConte, Y., De Vaublanc, G., Crauser, D., Jeanne, F., Rouselle, J.C. and Becard, J.M.
2007. Honey bee colonies that have survived Varroa destructor.
Apidologie, 38(6), 566–572. http://dx.doi.org/10.1051/apido:2007040.
LeConte, L.K.Y., Ellis, M. and Ritter, W. 2010. Varroa mites and honey bee health: can
Varroa explain part of the colony losses. Apidologie, 41(3), 353-363.
Meixner, M.D., Pinto, A.M., Bouga, M., Kryger, P., Ivanova, E. and Fuchs, S. 2013.
Standard methods for characterising subspecies and ecotypes of Apis
mellifera, Journal of Apicultural Research, 52(4), 1-27.
Milani, N. 1994. Possible presence of fluvalinate-resistant strains of Varroa jacobsoni
in northern Italy. In: A Matheson (Ed.). New perspectives on Varroa.
International Bee Research Association; 87, Cardiff.
Neumann, P. and Carreck, N. 2010. Honey bee colony losses. J. Apicult. Res., 49, 1-6.
Nentchev, P., Katsarov, G., Jelaskova, İ. and Topalov, A. 2002. Arıcılık (Bulgarca),
Diyonis Basımevi, 10-81, Stara-Zagora.
54
Oxley, P., Spivak, M. and Oldroyd, B. 2010. Six quantitative trait loci influence task
thresholds for hygienic behavior in honeybees (Apis mellifera). Molecular
Ecology, 19, 1452-1461.
Özkan, A. and Kandemir, İ. 2010. Discrimination of Western honey bee populations of
Turkey using Geometric morphometric methods: Outline and landmark
approaches. Bee World, 87(2), 24-26.
Pettis, J. S. 2004. A scientific note on Varroa destructor resistance to coumaphos in the
United States. Apidologie 35, 91-92. http://dx.doi.org/10.1051/apido:
2003060.
Randy, O. 2006. IPM 4 Fighting Varroa 4: Reconnaissance Mite Sampling Methods and
thresholds. Web sitesi: scientificbeekeeping.com/fighting-varroa-
reconnaissance-mite-sampling/. Erişim Tarihi: 05.01.2017.
Rath, W. 1993. Aspects of preadaptation in Varroa Jacobsoni while shifting from its
original host Apis cerena to Apis mellifera, In: Asian Apicultur. Connor,
L.J., Rinderer, T., Silvester, H. A. ve Wongsiri, S. (eds), Wicwas Press, 417-
426, Connecticut.
Rath, W. 1999. Co-adaptation of Apis cerana Fabr. and Varroa jacobsoni Oud.
Apidologie, 30, 97–110.
Rinderer, T.E. and Colins, A.M. 1986. Behavioral Genetics, In: Bee Genetics and
Breeding. Rinderer, T.E. (ed), 155-173, Academic Press, Orlando.
Rinderer, T.E., De Guzmann, L.I., Delatte, G.T., Stelzer, J.A., Lancaster, V.A.,
Kuznetsov, V. and Beaman, L. 2001. Resistance to the parasitic mite Varroa
destructor in honey bees from far-eastern Russia. Apidologie, 32(4), 381–
394. http://dx.doi.org/10.1051/apido:2001138.
Rosenkranz, P., Aumeier, P. and Ziegelamnn, B. 2010. Biology and control of Varroa
destructor. Journal of Invertebrate Pathology, 103, 96–119.
http://dx.doi.org/10.1016/j.jip.2009.07.016.
Ruttner, F. 1988a. Biogeography and Taxonomy of Honeybees, 3-34, Springer, Berlin.
Ruttner, F. 1988b. Breeding techniques and selection for breeding of the honeybee.
Beard & Son Ltd, 1-81, Brighton.
Sammataro, D. and Avitabile, A. 2011. The Beekeeper’s Handbook, Cornell University
Press, 214-221, London.
Sarıöz, P. 2006. Dünden bugüne Türkiye’de arıcılık. Stil matbaacılık, 14-15, İstanbul.
55
Seeley, T.D. 2007. Honey bees of the Arnot Forest: a population of feral colonies
persisting with Varroa destructor in the northeastern United States.
Apidologie, 19–29. http://dx.doi.org/10.1051/apido:2006055.
Silici, S. ve Özkök, D. 2009. Bal Arısı Biyolojisi ve Yetiştiriciliği, Eflatun Yayınevi,
12-13, Ankara.
Sorkun, K. 2008. Türkiye’nin nektarlı bitkileri, polenleri ve balları. Palmiye yayınevi,
1-325, Ankara.
Spreafico, M., Eördegh, FR., Bernardinelli, I. and Colombo, M. 2001. First detection of
strains of Varroa destructor resistant to coumaphos. Apidologie, 32, 49–55.
Spivak, M. and Gilliam, M. 1998. Hygienic behaviour of honey bees and its
implications for control of brood diseases and Varroa. Part II. Studies on
hygienic behaviour since the Rothenbuhler era. Bee World, 79, 169-186.
Tautz, J. 2009. The buzz about Bees: Biology of a superorganism. 115-141, Springer.
vanEngelsdorp, D., Hayes, J., Underwood, R.M. and Pettis, J. 2008. A Survey of Honey
Bee Colony Losses in the U.S. Fall 2007 to Spring 2008. PLoS ONE, 3(12),
e4071.
vanEngelsdorp, D., Evans, J.D., Saegerman, C., Mullin, C., Haubruge, E., Nguyen,
B.K., Frazier, M., Frazier, J., Cox-Foster, D., Chen, Y., Underwood, R.,
Tarpy, D.R. and Pettis, J.S. 2009. Colony Collapse Disorder: A Descriptive
Study. PLoS ONE, 4(8), e6481. doi:10.1371/journal.pone.0006481.
Wilson-Rich, N., Spivak, M., Fefferman, N.H. and Starks, P.T. 2009. Genetic,
Individual, and Group Facilitation of Disease Resistance in Insect Societies.
Annual Review of Entomology, 54, 405-423.
Webster, T.C. and Delaplane, K.S. 2001. Mites of the Honey Bee. Dadant & Sons, INC,
Hamilton, 131-148, 163-178, 205-215, Illinois.
Winston, M.L. 1987. The Biology of the Honey Bee. 199-214, Harvard University
Press.
Zemene, M., Bogale, B., Derso, S., Belete, S., Melaku, S. and Hailu, H. 2015. A
Review on varroa Mites of Honey Bees. Academic Journal of Entomology,
8(3), 150-159.
56
ÖZGEÇMİŞ
Adı Soyadı : Selvinar SEVEN ÇAKMAK
Doğum Yeri : Bulgaristan
Doğum Tarihi : 18.06.1977
Medeni Hali : Evli
Yabancı Dili: İngilizce, Bulgarca, Rusça
Eğitim Durumu (Kurum ve Yıl)
Lise : Sarkuysan Lisesi, Gebze (1995)
Lisans : Uludağ Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Zootekni Bölümü (2000)
Yüksek Lisans: Trakya Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Zootekni bölümü, Stara-Zagora,
Bulgaristan 2002-2003
Yüksek Lisans: Ankara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Biyoloji Anabilim Dalı
(Eylül 2014 / Ocak 2017)
Çalıştığı Kurum / Kurumlar ve Yıl
1992 - Pak Tavuk Dilovası, Gebze
1993 - Bağcı Matbaası, Gebze
1995 - KONDAŞ Kondanzatör Fabrikası, Gebze
2005-2015 Civan Arıcılık
Bursiyer: Arı spermasının dondurulmasında DMSO’in bazı kriyoprotektanlarla ikame
edilmesiyle fertilitenin artırılması (2016-2018). TÜBİTAK Projesi No. 215O586.
Yayınlar (SCI) (Yayın yılları dikkate alınmalıdır)
Alçay, S., Üstüner, B., Çakmak, İ., Seven- Çakmak, S. and Nur, Z. 2015. Effects of
various cryoprotective agents on post-thaw drone semen quality. Kafkas
Üniversitesi, Veteriner Fakültesi Dergisi, 21(1), 31-35.
Kandemir, I., Cakmak, I., Abramson, CI., Seven-Cakmak, S., Serrano, E., Song, D.,
Aydin, L. and Wells, H. 2012. A colony defence difference between two honey
bee subspecies (Apis mellifera cypria and Apis melifera caucasica). Journal of
Apicultural Research, 51(2), 169-173.
57
Nur, Z., Seven-Çakmak, S., Üstüner, B., Cakmak, I., Ertürk, M., Abramson, C.I.,
Sağırkaya, H. and Soylu, M.K. (2012) The use of the hypo-osmotic swelling
test, water test, and supravital staining in the evaluation of drone sperm.
Apidologie, 43, 31–38.
Cakmak, I., Abramson, C.I., Seven Cakmak, S., Nenchev, P. and Wells, H. 2009.
Observations of ethanol exposure on the queen honey bee, Apis mellifera
anatoliaca (Preliminary note). Bulletin of Insectology, 62((1), 99-101.
Cakmak, İ., Seven Cakmak, S. and Fuchs, S. 2009. Mimicking natural selection for
Varroosis tolerance without sacrificing bee colonies in the Marmara island
population. Apidologie, 40, 656.
Hakemli Dergiler
Özkan-Koca, A., Zanjani, PA., Çakmak, İ., Seven-Çakmak, S. and Kandemir, İ. 2016.
Microscopic and Moleculer Identification of Nosema ceranae in Honeybees
from South Marmara region of Turkey. U. Arı Drg./ U. Bee J., 16(1), 20-26.
Çakmak, İ. ve Seven-Çakmak, S. 2016. Beekeeping and recent colony losses in Turkey.
U. Arı Drg./ U. Bee J., 16(1), 31-48.
Çakmak, İ, Fuchs, S., Seven Çakmak, S., Koca Özkan, A., Nentchev, P. and Kandemir,
İ. 2014. Morphometric analysis of honeybees distributed in Northern Turkey
along the Black Sea Cost. U. Arı Derg./ U Bee J., 14(2), 59-68.
Çakmak, İ., Özkan, A., Seven-Cakmak, S. and Kandemir, İ. 2011. A Preliminary study
on Discrimination of Different Infestation Level of Parasite (Varroa
destructor) by Wing Geometric Morphometric Analysis. U. Arı Drg / U. Bee
J., 11, 118-123.
Çakmak, İ., Seven-Cakmak, S., Fuchs, S. ve Yeninar, H. 2011. Bal arısı kolonilerinde
varroa bulaşıklık seviyesinin belirlenmesinde pudra şekeri ve deterjan
yönteminin karşılaştırılması. U. Arı Drg / U. Bee J., 11, 63-68.
Abramson, C.I., Cakmak, I., Seven-Cakmak, S., Sokolowski, MBC., John M. Hranitz,
JM., Bozic, J. and Wells, H. 2009. Booze and Bees. Bee Culture, 137, 69.
Çakmak, İ., Abramson, C.I., Seven-Cakmak, S. and Wells, H. 2009. Observations on
the life span of Varroa infested honeybee workers. Mellifera, 9, 9-12.
Çakmak, İ., Abramson, C.I. and Seven-Çakmak, S. 2009. Arıcılıkta Körük Malzemesi:
Sıvı Körük Kullanımı. U. Arı Drg / U. Bee J., 9, 11-15.
58
Nenchev, P., Zheliazkova, I., Cakmak, İ. and Seven, S. 2007. Morphological
characteristics of the honey bee reared in Strandja-Sakar. Color of the
abdomen, parameters of the proboscis and the wing. Journal of Animal
Science, 44(4), 69-73.
Girişkin, O., Çakmak, İ., Seven, S. ve Aydın, L. 2007. Varroa’ya Karşı Ardıç Katranı
Dumanı Etkili mi? U. Arı Drg / U. Bee J., 7, 132-134.
Aydın, L., Çakmak, İ. ve Seven, S. 2007. Varroa Destructor İle Doğal Olarak Bulaşık
Balarısı Kolonilerinde Ecostop® (Thymol+Menthol) Ve Perizin
®
(Coumaphos)’in Etkisi. U. Arı Drg / U. Bee J., 7, 59-62.
Seven, S. 2002. Apiterapi-Balmumu (Apitherapy-Beeswax). U. Arı Drg / U. Bee J.,
2(1), 32-35.
Ulusal Kongre Sunum
Kandemir, İ., Çakmak, İ., Abramson, C.I., Seven-Çakmak, S., Serrano, E., Song, D.,
Aydın, L. ve Wells, H. 2011. İki bal arısı alt-türü (Apis mellifera cypria ve Apis
mellifera caucasica) arasındaki koloni savunma davranışı farklılığı. Ekoloji
2011 Sempozyumu, 5-7 Mayıs, Düzce.
Özkan, A., Çakmak, İ., Nenchev, P., Seven-Çakmak, S. ve Kandemir, İ. 2010.
Bulgaristan, Trakya ve Yunanistan'da yayılış gösteren bal arısı
populasyonlarında Landmark ve Fourier şekil analizi. IV. Marmara Arıcılık
Kongresi, 2-4 Aralık 2010, Çanakkale.
Girişkin, O., Dülgeroğlu, E., Aydın, L., Çakmak, İ., Sönmez, F. ve Seven-Çakmak, S.
2007. Bursa’da uygulamalı arıcılık projesi. III. Marmara Arıcılık Kongresi, 47-
48, 20-21 Ekim, 2007, Uludağ Üniversitesi, Bursa.
Seven, S., Nentchev, P. ve Çakmak, İ. 2003. Güney Marmara Bölgesindeki balarılarının
renk ve dil uzunluğunun morfolojik ölçümleri. II. Marmara Arıcılık Kongresi,
63-69, 8-30 Nisan 2003, Yalova.
Uluslararası Kongre Sunum
Cakmak, I., Aydin, L., Fuchs, S. and Seven-Cakmak, S. 2011. Varroosis treatment and
selection for tolerance consistent with beekeeping practice in marmara island
and mainland Turkey. Apimondia Congress, 21-25 September, Buenos Aires,
Argentina.
Cakmak, I., Ozkan, A., Seven Cakmak, S. and Kandemir, İ. 2011. Discrimination of
different infestation levels of parasite (Varroa destructor) by wing geometric
morphometric analysis. Apimondia Congress, 21-25 September, Buenos Aires,
Argentina.
59
Aydin, L., Cakmak, I., Girisgin, A.O., Seven-Cakmak, S., Gulegen, E. and Gunes, E.
2011. Evaluation of Some Acaricides Used Against Varroa Destructor In
Turkey. Apimondia Congress., 21-25 September, Buenos Aires, Argentina.
Aydin, L., Cakmak, I., Girisgin, A.O., Gulegen, E. and Seven-Cakmak, S. 2011. The
Current Status of Honey Bee Parasites and Predators In Turkey And Their
Control Methods. Apimondia Congress, 21-25 September, Buenos Aires,
Argentina.