ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ...

69
ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ BALIKESİR MARMARA ADASINDAKİ BAL ARISI (Apis mellifera anatoliaca) KOLONİLERİNDE PUDRA ŞEKERİ YÖNTEMİ İLE VARROA (Varroa destructor) BULAŞIKLIK SEVİYESİNİN BELİRLENMESİ Selvinar SEVEN ÇAKMAK BİYOLOJİ ANABİLİM DALI ANKARA 2017 Her hakkı saklıdır

Transcript of ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ...

Page 1: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

BALIKESİR MARMARA ADASINDAKİ BAL ARISI (Apis mellifera anatoliaca)

KOLONİLERİNDE PUDRA ŞEKERİ YÖNTEMİ İLE VARROA (Varroa

destructor) BULAŞIKLIK SEVİYESİNİN BELİRLENMESİ

Selvinar SEVEN ÇAKMAK

BİYOLOJİ ANABİLİM DALI

ANKARA

2017

Her hakkı saklıdır

Page 2: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında
Page 3: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında
Page 4: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

ii

ÖZET

Yüksek Lisans Tezi

BALIKESİR MARMARA ADASINDAKİ BAL ARISI (Apis mellifera anatoliaca) KOLONİLERİNDE

PUDRA ŞEKERİ YÖNTEMİ İLE VARROA (Varroa destructor) BULAŞIKLIK SEVİYESİNİN

BELİRLENMESİ

Selvinar SEVEN ÇAKMAK

Ankara Üniversitesi

Fen Bilimleri Enstitüsü,

Biyoloji Anabilim Dalı

Danışman: Prof. Dr. İrfan KANDEMİR

Bu çalışma Balıkesir Marmara adasında Anadolu bal arısında varroa bulaşıklık seviyesinin

belirlenmesinde pudra şekeri yöntemi kullanılarak belirlenmesi amacı ile yapılmıştır. Çalışma 2015-2016

yıllarında yapılmış olup 402 Anadolu arı kolonisi ile 12 arılıkta, 2016 yılında ise 236 koloni ile 7 arılıkta

yapılmıştır. Çalışmada her kolonideki toplam yavrulu, arılı çerçeve sayısı sayılıp, varroa sayısı ise pudra

şekeri yöntemi ile tespit edilmiştir. Yaz 2014 sezonunda ilaçlanan ve ilaçlanıp ana arıları değiştirilmiş

koloniler arasında toplam arılı çerçeve açısından fark anlamlı, yavrulu çerçeve sayısı ve varroa açısından

anlamlı bir fark belirlenememiştir. Yaz 2015 sezonunda ilaçlanmayan, ilaçlanan ve ana arısı değiştirilen-

ilaçlı 3 grup arasında arılı çerçeve, yavrulu çerçeve ve varroa açısından karşılaştırıldığında bu 3 grup

arasında arılı çerçeve ve yavrulu çerçeve açısından istatistiki olarak anlamlı bir fark tespit edilememiştir.

Varroa açısından bu karşılaştırma yapıldığında ise istatistiki olarak anlamlı bir fark belirlenmiştir. Ana

arısı değiştirilen koloniler arılı ve yavrulu çerçeve sayısı bakımından daha yüksek, varroa sayısı ise daha

düşük bulunmuştur. 2016 yılında ise ana arıların yaz sezonu yerine ilkbaharda değiştirilmesi durumunda

ise bu kolonilerde varroa sayısı % 38 gibi önemli oranda düşmektedir. Elde edilen bulgulara göre yavrulu

ve toplam arılı çerçeve sayıları yüksek olan kolonilerde genel olarak varroa seviyelerinin yüksek olduğu

belirlenmiştir. Buna rağmen bazı kolonilerde arılı ve yavrulu çerçeve sayıları yüksek olmasına rağmen

hala varroa seviyeleri düşük olan koloniler tespit edilmiştir. Bu sonuçların ise ıslah çalışmalarında önemli

bir kolaylık sağlayacağı düşünülmektedir.

Ocak 2017, 59 sayfa

Anahtar Kelimeler: Apis mellifera anatoliaca, Anadolu bal arısı, varroa bulaşıklık seviyesi, pudra

şekeri, Marmara adası

Page 5: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

iii

ABSTRACT

Master Thesis

THE DETERMINATION of Varroa (Varroa destructor) INFESTATION LEVEL IN HONEYBEE (Apis

mellifera anatoliaca) COLONIES IN MARMARA ISLAND, BALIKESIR WITH POWDER SUGAR

METHOD

Selvinar SEVEN ÇAKMAK

Ankara University

Graduate School of Natural and Applied Sciences

Department of Biology

Supervisor: Prof. Dr. Irfan KANDEMIR

The goal of this study is to determine the varroa infestation level with powder sugar method on Anatolian

bees in Balıkesir-Marmara Island. This study was performed on Anatolian bees in the years of 2015-2016

with 402 colonies in 12 apiaries and 236 colonies in 7 apiaries respectively. The total number of frames

with bees, brood and varroa level with powder sugar method were counted and recorded in each colony.

The difference between treated and treated-requeened colonies in 2014 for the total number of frames

with bees was significant, brood and varroa percentages were not significant in 2015 summer

respectively. The three groups of untreated, treated and treated-requeened colonies were compared for

total number of frames with bees, brood, varroa percentage in each colony and differences were not

significant for bee frame number and brood in 2015 Summer-Fall. However, the difference for varroa

percentage is significant. Treated requeened colonies were found to have low number of varroa and

higher number of frames with bees and brood compared to treated colonies. The number of varroa mites

were decreased with 38 % with re-queening process in the spring instead of summer in 2016. In general,

varroa level has been found high in colonies with more brood and bees. However, a few colonies were

found to have low level of varroa even though these colonies had high number of frames with bees and

brood. The results of this study may be used for breeding studies.

January 2017, 59 pages

Key Words: Apis mellifera anatoliaca, Anatolian honey bees, varroa infestation level, powder sugar,

Marmara island

Page 6: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

iv

TEŞEKKÜR

Bu tez çalışmasını öneren ve yapılmasında önderlik yapan Danışman hocam Prof. Dr.

İrfan KANDEMİR’e (Ankara Üniversitesi, Biyoloji Anabilim Dalı), bu çalışmanın her

aşamasında yardımcı olan ve özellikle yoğun saha uygulamalarında sürekli olarak

çalışmanın her aşamasında görev alan eşim Prof. Dr. İbrahim ÇAKMAK (Uludağ

Üniversitesi, Arıcılık Geliştirme-Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü), Dr. Stefan

FUCHS (Emekli, Goethe Üniversitesi, Arıcılık Enstitüsü, Frankfurt, Almanya), Arıcılık

Teknikeri Coşkun TORTUK (Civan Arıcılık) ve Marmara Adasındaki tüm arıcılara

teşekkür ederim.

Selvinar SEVEN ÇAKMAK

ANKARA, Ocak 2017

Page 7: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

v

İÇİNDEKİLER

TEZ ONAY SAYFASI

ETİK .................................................................................................................................. İ

ÖZET ................................................................................................................................ İİ

ABSTRACT .................................................................................................................... iii

TEŞEKKÜR ................................................................................................................... iv

ŞEKİLLER DİZİNİ ........................................................................................................ V

ÇİZELGELER DİZİNİ ................................................................................................. vi

1. GİRİŞ ........................................................................................................................... 1

1.1 Tozlaşma ve Ekonomik Yararı ............................................................................... 2

1.2 Bal Arısı Sistematiği ve Ülkemizdeki Irklar .......................................................... 3

1.2.1 Anadolu arısı ......................................................................................................... 4

1.3 Bal Arısı Biyolojisi .................................................................................................... 5

1.4 Arı Ölümleri .............................................................................................................. 7

1.4.1 Varroa paraziti ve sistematiği ............................................................................... 8

1.4.2 Varroa biyolojisi ..................................................................................................... 9

1.4.3 Varroa ve konukçu ilişkisi ................................................................................... 15

2. KURAMSAL TEMELLER ..................................................................................... 18

3. MATERYAL VE YÖNTEM .................................................................................... 23

3.1. Materyal .................................................................................................................. 23

3.2. Yöntem .................................................................................................................... 23

3.2.1 Ana arıların değiştirilmesi ................................................................................... 29

4. ARAŞTIRMA BULGULARI ................................................................................... 31

5. TARTIŞMA VE SONUÇ .......................................................................................... 43

KAYNAKLAR .............................................................................................................. 49

ÖZGEÇMİŞ ................................................................................................................... 56

Page 8: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

vi

ŞEKİLLER DİZİNİ

Şekil 1.1 Varroanın tüm yaşam evrelerini gösteren şema ............................................... 10

Şekil 1.2 Varroanın ergin olarak çıkma zamanını gösteren şema ................................... 10

Şekil 1.3 Yetişkin dişi varroa .......................................................................................... 11

Şekil 1.4 Petek gözlerinin tabanında farklı gelişme evrelerinde varroalar ..................... 12

Şekil 1.5 İşçi bal arısının abdomenin iç kısmında segmentler arasında varroa .............. 13

Şekil 1.6 Varroa parazitinin erkek ve işçi arı petek gözlerinde gelişmesi ...................... 14

Şekil 2.1 Kovan tabanında yapışkanlı kağıt ve ızgaralı sistemde aşağı düşen

varroalar .......................................................................................................... 19

Şekil 2.2 Kovan tabanında yapışkanlı beyaz kağıt üzerinde varroa taşıyan karınca ...... 19

Şekil 3.1 Çalışmanın yürütüldüğü arılıkların lokasyonları ............................................ 23

Şekil 3.2 Yavrulu çerçevelerin sayılması ....................................................................... 24

Şekil 3.3 Numune ve sallama kabı .................................................................................. 25

Şekil 3.4 Yavrulu çerçeveden numune alınması ............................................................ 25

Şekil 3.5 Numune kabında arılar .................................................................................... 26

Şekil 3.6 Izgaralı numune kabında arılar elenmeden önce ............................................. 26

Şekil 3.7 Numunenin elenmesi ...................................................................................... 27

Şekil 3.8 Pudra şekerinin elenmesi ................................................................................ 28

Şekil 3.9 Varroaların sayılması ....................................................................................... 28

Şekil 3.10 Arıların kovana geri verilmesi ...................................................................... 29

Şekil 4.1 Ağustos ayı 2015 yılında tüm arılıklarda kovanlarda sayılan toplam arılı

çerçeve sayıları .............................................................................................. 32

Şekil 4.2 Ağustos ayı 2015 yılında tüm arılıklarda kovanlarda sayılan toplam

yavrulu çerçeve sayıları .................................................................................. 32

Şekil 4.3 Ağustos ayı 2014 yılında ilaçlanan ve hem ilaçlanıp hem de ana arıları

değiştirilen kolonilerin 2015 yılı Ağustos ayında arılı çerçeve sayısı

bakımından karşılaştırılması .......................................................................... 33

Şekil 4.4 Ağustos ayı 2014 yılında ilaçlanan ve hem ilaçlanıp hem de ana arıları

değiştirilen kolonilerin 2015 yılı Ağustos ayında yavrulu çerçeve sayısı

bakımından karşılaştırılması .......................................................................... 33

Şekil 4.5 Ağustos ayı 2014 yılında ilaçlanan ve hem ilaçlanıp hem de ana arıları

değiştirilen kolonilerin 2015 yılı Ağustos ayında varroa sayısı

bakımından karşılaştırılması ........................................................................... 34

Şekil 4.6 Ağustos ayı 2015 yılında ilaçlanan, ilaçlanmayan ve hem ilaçlanıp hem

de ana arısı değiştirilen kolonilerin 2015 Kasım ayında arılı çerçeve

sayısı bakımından karşılaştırılması ................................................................ 35

Page 9: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

vii

Şekil 4.7 Ağustos ayı 2015 yılında ilaçlanan, ilaçlanmayan ve hem ilaçlanıp hem

de ana arısı değiştirilen kolonilerin 2015 Kasım ayında yavrulu

çerçeve sayısı bakımından karşılaştırılması .................................................. 37

Şekil 4.8 Ağustos ayı 2015 yılında ilaçlanan, ilaçlanmayan ve hem ilaçlanıp hem

de ana arısı değiştirilen kolonilerin 2015 Kasım ayında varroa sayısı

bakımından karşılaştırılması. .......................................................................... 37

Şekil 4.9 Yaz 2015 sezonunda ilaçlanan, ilaçlanmayan ve hem ilaçlanıp hem de

ana arısı değiştirilen kolonilerin 2016 Nisan ayında varroa sayısı

bakımından karşılaştırılması. .......................................................................... 39

Şekil 4.10 Nisan ayı 2016 yılında ilaçlanan, ilaçlanmayan ve hem ilaçlanıp hem

de ana arısı değiştirilen, yeni bir uygulama olarak ilk defa ilkbahar

döneminde ana arısı değiştirilen ve yeni (oğul) kolonilerin 2016 Yaz

Ağustos ayında varroa sayısı bakımından karşılaştırılması. ........................... 40

Şekil 4.11 Ağustos ayı 2016 yılında ilaçlanan, ilaçlanıp ana arısı değiştirilen

kolonilerin 2016 Sonbahar Kasım ayında varroa sayısı bakımından

karşılaştırılması. .............................................................................................. 41

Page 10: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

viii

ÇİZELGELER DİZİNİ

Çizelge 4.1 İlaçlanan ve ilaçlanmayan kolonilerde ortalama yavrulu, toplam arılı

ve yavrulu çerçeve sayısı, varroa seviyesinin karşılaştırılması .................... 31

Çizelge 4.2 Arılıklarda, ilaçlı ve ilaçsız, ana arısı değiştirilmiş kolonilerde

ortalama, standart sapma, medyan, minimum ve maksimum değerler ....... 36

Çizelge 4.3 Arılıklarda ilaçlanan ve ilaçlanmayan kolonilerde arılı, yavrulu

çerçeve sayıları ve varroa seviyelerinin oranları .......................................... 38

Çizelge 4.4 İstatistik testi ................................................................................................ 38

Çizelge 4.5 Arılıklarda, arılı çerçeve, yavrulu çerçeve ve varroa sayısı bakımından

kolonilerde ortalama, standart varyasyon, medyan, minimum ve

maksimum değerler. ..................................................................................... 42

Page 11: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

1

1. GİRİŞ

Arkeolojik kazılarda kayalar üzerinde bulunan resimlere bakıldığında, arı insan ilişkisi

M.Ö. 7000 yıllarına kadar uzandığını göstermiştir. Arı kültürünün ilk izleri Neolitik

Çağ’a, M.Ö. 5000 yıllarına ve Ortadoğu’ya aittir. Taş devrinde ilk kovanlar büyük

olasılıkla ağaç kovuklarında bulunan arıların ağaçları kesilerek kullanılmıştır. Daha

sonraki dönemde ise mantar, ağaç kabukları ve nihayetinde içi oyulmuş ağaç kütükleri

kullanılmıştır. Bazı bölgelerde ise su testileri, kil ve topraktan yapılmış boru şeklinde

kaplar kullanılmıştır (Sarıöz 2006).

Tarımsal faaliyetlerin gelişmiş toplumlarda çeşitli amaçlar için yaptıkları sepetleri, arı

kovanı olarak kullanmışlardır. Kil ve topraktan yapılan kovanlar su geçirmez iken,

kamış ve çubuktan örülen kovanlar su geçirgen oldukları için dışları toprakla

sıvanmıştır. Bütün bu kovanlar kullanılırken dikkat edilen bazı ortak noktalar olmuştur.

Kovanların, arıların girip çıkabilecekleri bir girişi olmalı, rüzgardan, yağmurdan,

soğuktan koruması, petek ve balın kovan içerisinden alınabilecek durumda olması kabul

görmüştür. Gerçek arıcılık, insanların ağaç kovukları içinde yuvalanan arıları

öldürmeden bir miktar bal almaları ve bir miktar balı da arılara bırakmaları ile

başlamıştır. Arılarının gen merkezleri Ortadoğu ülkeleri olduğundan arıcılığın ortaya

çıkması bu ülkelerde olmuştur. Bununla birlikte M.Ö. 1300 yıllarına ait olduğu sanılan

ve Hititler devrinden kalma Boğazköy’deki taş yazıtlarda arılardan bahsedilmesi,

arıcılığın Anadolu’da da çok eski tarihlere dayandığını göstermektedir (Genç ve

Dodoloğlu 2003).

Son birkaç yüzyıl öncesine kadar çok uzun bir süre ilkel olarak yapılan arıcılık, birçok

bilimsel buluş ve gelişmelerin ışığında günümüz arıcılığına kadar gelişme süreci

yaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında ana arının havada

çiftleştiğinin tespiti, 1845 yılında arı üreme biyolojisinin izahı, 1851 yılında çerçeveli

fenni kovanının icadı, 1857 yılında temel petek kalıplarının bulunuşu, 1865 yılında bal

süzme makinesinin icadı, 1882 yılında larva transfer yöntemi ile ana arı yetiştirme

Page 12: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

2

tekniğinin keşfi ve 1926 yılında ana arılarda yapay döllemenin bulunuşuna katkıda

bulunmuştur (Crane 1983, Winston 1987).

Türkiye, iklim, bitki örtüsü ve topoğrafik yapı gibi doğal koşullar itibariyle arıcılık için

son derece önemli bir potansiyele sahiptir. Ülkemiz arılı kovan sayısı bakımından

Çin’in ardından (8,990,000 arılı kovan) dünyada 2. sırada (7,709,636 arılı kovan) ve

toplam bal üretimi bakımından ise Çin, Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) ve

Arjantin’in ardından 4. sırada bulunmaktadır. Koloni başına bal verimi diğer ülkeler ile

karşılaştırıldığında oldukça düşüktür. Örneğin ABD’nde 33.83 kg, Çin’de 33.14 kg,

Meksika’da 26.84 kg, Türkiye’de 16 kg kadardır (Genç ve Dodoloğlu 2003, Güler ve

Demir 2005, Sorkun 2008, Anonymous 2013, Anonim 2017).

1.1 Tozlaşma ve Ekonomik Yararı

Türkiye, dünya bal ticaretinde son derece gerilerde oluşu sahip olunan kovan sayısı ve

bal üretimiyle uyum sağlamamıştır (Kandemir 2010). Diğer ülkelere bakarak ülkemizde

arıcılık bal üretimi dışında diğer ürünlerin üretiminde ve tozlaşmada yeterince

yararlanılmamıştır. Örneğin ABD’nde çiftçiler tozlaşma için kovan başına kira ücreti

ödemişlerdir. Oysaki ülkemizde bırakın kiralamayı, bahçe kenarlarına kovan

koydurmamışlardır. Son yıllarda bazı tohum şirketleri bunların önemini kavramış ve

belirli bölgelerde arıcıya kovan başına tozlaşma için para ödemektedir.

Bal arıları tozlaşma açısından değerlendirildiğinde dünyada ilk sırada gelmektedir.

Bunun birkaç önemli nedenleri bulunmaktadır. Öncelikle bal arıları çiçek bağımlığı

göstermesi nedeni ile hep aynı tür bitkileri ziyaret ederek etkili bir tozlaşma

sağlamaktadır. Aksi takdirde farklı türleri ziyaret etseydi türler arasında döllenme

olmayacağından bu tozlaşma hizmeti yapılamayacaktı. Bal arıları bunun yanında bir

kovanda 50,000-100,000 kadar işçi barındırabildiğinden istenilen yerde kolaylıkla

tozlaşma hizmeti sağlanabilmektedir. Ayrıca bal arıları kovanlarında polen tuzakları

kurularak gelen polenin çoğu alınarak arıların daha fazla polen toplaması sağlanarak

Page 13: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

3

çok daha etkili ve hızlı tozlaşma sağlanabilmesi bal arılarını dünyada tozlaşma

açısından ilk sıraya yerleştirmektedir (Winston 1987, Hatjina 1996, Çakmak 2012).

Bu yüzden gelişmiş batı ülkelerinde arıcılar ile bitkisel üretim yapan çiftçiler arasında

bir kontrat imzalanarak tozlaşma garanti altına alınır ve verim seviyesi oldukça

yüksektir. Örneğin ABD’nde 1990’lı yıllarda kovan başına 50 dolar arıcıya ödenirken

son yıllardaki koloni kayıpları nedeni ile bugün bu miktar 250 dolara kadar çıkmış

durumdadır. Bu durum bize arı kolonilerinin bitkisel üretim açısından ne kadar önemli

olduğunu göstermektedir.

Bal arılarının tozlaşmada düzenli ve sistemli olarak kullanılması ile bitkisel üretim ve

kalitesini artırıp ABD’nde yapılan bir çalışmada 15-20 milyar dolar gelir sağlandığı

hesaplanmıştır (Delaplane ve Mayer 2000). Yine Avrupa’da tozlaştırıcı böceklerin

tozlaşma ile sağladığı ekonomik gelirin 22 milyar avro olduğu hesaplanmıştır (Gallai

vd. 2009, Çakmak 2012).

Ülkemizde bal arılarının tozlaşma ile sağladığı ekonomik gelir seviyesi konusunda

herhangi bir çalışma bulunmamakla birlikte bunun en az 3 milyar avro civarında olacağı

tahmin edilmektedir.

1.2 Bal Arısı Sistematiği ve Ülkemizdeki Irklar

Arılar şu şekilde sınıflandırılmıştır:

Alem: Animalia (Hayvanlar)

Şube: Arthropoda (Eklembacaklılar)

Sınıf: Insecta (Böcekler)

Takım: Hymenoptera (Zar Kanatlılar)

Familya: Apidae (Arılar)

Cins: Apis (Bal Arıları)

Tür: Apis mellifera

(Ruttner 1988a)

Page 14: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

4

Bal arıları sosyal böcekler sınıfına girmektedirler. Sosyal bir böcek olmanın gereği

olarak bal arılarında önemli derecede bir işbölümü mevcuttur. Türkiye’de arılar,

güneyde Suriye (Apis mellifera syriaca), İran (Apis mellifera meda) ve Kıbrıs arısı (Apis

mellifera cypria); kuzey batıda Karniyol (Apis mellifera carnica); kuzeydoğuda Kafkas

(Apis mellifera caucasica); ortada da Anadolu (Apis mellifera anatoliaca) arısının

etkisinde kalmıştır (Ruttner 1988a). Ülkemiz çok farklı iklimsel ve coğrafik özelliklerde

bölgelere sahip olması nedeni ile komşu ırkların da etkisi ile farklı bölgelere uyum

sağlamış ekotipler meydana gelmiştir. Ülkemizde bu ırklara saf olarak rastlamak çok

zordur. Ülkemiz gen kaynağı olarak oldukça zengin bir potansiyele sahip olması, farklı

iklim koşuluna uygun ekotiplerin bulunuşu arıcılığımız için çok önemlidir. Kendi

ortamındaki koşullara uyum sağlamış bir ekotip farklı koşullara götürüldüğünde başarı

alınmayabilmektedir (Ruttner 1988a, Kandemir vd. 2000, Özkan ve Kandemir 2010).

1.2.1 Anadolu arısı

Apis mellifera anatoliaca yani Anadolu arısı Türkiye’de en yaygın olarak görülen

sınırları ülkemizde başlayıp ülkemizde biten ve sadece ülkemize özgü arı ırklarından

biridir. Yapılan araştırmalar Anadolu arısının gıda toplama yeteneği ile kışlama

yeteneğinin diğer ırkların çoğundan üstün olduğunu göstermektedir. Genellikle esmer

renkte, kışlama yetenekleri iyi, çalışkan ve dayanıklı arılardır. Yağmacılık eğilimleri

fazla değildir. Gıda toplama yeteneği, tutumluluğu ve kışlama yeteneği diğer arı ırkları

ile karşılaştırılamayacak kadar üstündür. İlkbaharın olumsuz koşullarında bal stoklarını

çok tutumlu bir biçimde kullanırlar. Bu durum esas nektar akımı sonrasında ve nektar

kıtlığı yaşanan dönemlerde de devam eder. Anadolu arısının her faaliyette gösterdiği

ekonomik titizlik diğer arı ırklarının hiçbirinde mevcut değildir. Döl verimi ve yavru

yetiştirme yeteneği üstün bir ırktır. Ana arıları damızlık değerini diğer ırklara göre uzun

süre korumakta ve üstün özelliklerini döllerine de geçirebilmektedirler. Yön belirleme

ve ortama uyum bakımından da üstün bir performans gösterirler. Birçok bakımdan

üstün özellikleri olan Anadolu arısı, kovan içerisinde ilave petek örme ve propolisi fazla

taşıyıp kullanma, bazı bölgelerde hırçınlık gibi arzu edilmeyen özelliklere de sahiptir.

(Ruttner 1988a, Genç ve Dodoloğlu 2003, Kandemir vd. 2006, Silici ve Özkök 2009).

Page 15: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

5

1.3 Bal Arısı Biyolojisi

Bal arıları böcekler ve hatta hayvanlar aleminde en çok ilgi çeken canlıların başında

gelir. Bu ilginin en önemli nedenlerinin başında ise sosyal bir yapıya sahip olduğundan

gerek işbölümü, yardımlaşma ve yoğun bir tempoda mükemmel bir organizasyon içinde

çalışmaları ile insanların ilgisini çekmektedir. Bal arıları incelendiğinde bu karmaşık ve

ahenkli işleyen sistemin sırları henüz çözülememiştir. Bu yüzden bal arıları hem

araştırmacı ve hem de meraklı insanların ilgi odağı durumundadır. Ülkemizde birçok

insan bal arısı kolonilerini ticari değil kendi hobisi olarak görmekte ve bunu zevkle

sürdürmektedir. Birçok kişi ise arının iğnesi ve zehrinden korktuğu için uzak

durmaktadır.

Bal arısı biyolojisini genel olarak incelersek; 3 farklı sınıfın ana arı, işçi arı, erkek arı

olduğunu görürüz. Burada sadece erkek ve dişiler yerine 3 sınıfın bulunması ve sayı

olarak bir ana arı, 50-60,000 civarında işçi arı ve mevsime göre birkaç bin erkek arı

bulunmaktadır. Cinsiyet açısından bakıldığında ise ana ve işçi arılar aynı dişi cinsiyete

sahiptirler. Erkek arılar sadece gerek olduğunda besinin bol olduğu ilkbahar ve yaz

mevsiminde üretilirler ve çiftleşme dışında başka bir fonksiyonları bulunmamaktadır.

Yani erkek arılar bu durumda sadece genlerini gelecek nesillere aktarmaları dışında

koloniye bir yarar sağlamamaktadırlar. Aksine sürekli ve bol miktarda besin stoklarını

tüketmektedirler. Yaz ortasında veya başında besinin azalması durumunda erkek arılar

koloniden bu yüzden zorla işçi arılar tarafından atılırlar. Ana ve işçi arılarda olduğu gibi

iğneleri de olmadığından saldırı veya savunma silahları da bulunmamaktadır (Winston

1987, Silici ve Özkök 2009, Kandemir 2010).

Erkek arılar uzun yıllar arıcılıkta besini tüketmeyen ve koloniye sürekli zarar veren

bireyler olarak görülmüşlerdir. Özellikle son yıllarda yapılan genetik çalışmalarda ise

genlerin % 50’sini sağlayan erkek arıların gelecek nesilleri belirlemede oldukça önemli

olduğu ve çalışmalara mutlaka dahil edilip ana arı kadar erkek arıların da önemle

üzerinde durulması gerektiği fikri kabul görmektedir. Bu yüzden son yıllarda ıslah

çalışmalarında ana arı gibi erkek arılar da iyi beslenip özenle üretilmesi ve özellikleri

Page 16: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

6

belirlenerek suni tohumlamada seçilerek kullanılması ön plana çıkmıştır (Cobey 2007,

Cobey vd. 2013, Bühler vd. 2013).

Bir arı kolonisi tek bir anadan çoğalacağı için aslında bir aile konumundadır ve bu

yüzden bazı ülkelerde, örneğin Bulgaristan’da bir arı kolonisi ve ya kovanı bir arı ailesi

olarak tanımlanmaktadır. Aslında her ne kadar Batı’dan başlayan ve yayılan terim “arı

kolonisi” daha yaygın kullanılsa da bir ana ve 8-10 babadan üreyen arılar bir aileyi

temsil etmektedir. Çünkü kolonideki tüm bireylerin anaları aynıdır. Bu aile içinde

babaları farklı olan işçi arılar bulunduğundan bunları alt aile grupları olarak

sınıflandırabiliriz. Bu alt aile gruplarının kendi içinde genetik olarak birbirine çok yakın

öz ve üvey süper kız kardeşler, kız kardeşler görülebilmektedir (Winston 1987,

Nentchev vd. 2002, Tautz 2009).

Bal arılarında haplo-diploid yapıyı incelediğimizde bu durumu anlamak zor değildir.

Çünkü bal arılarında erkekler haploid dişiler diploid bireylerdir. Erkeklerin haploid

olması genetik çalışmalar açısından oldukça avantajlıdır. Çünkü çekinik karakterler

fenotipte görülebilmektedir. Diğer taraftan erkek arılar haploid olduklarından sadece

ana arıdan aldıkları genlere sahiptirler. Çünkü ana arı çiftleşmeden bile haploid-

döllenmemiş yumurta yumurtlayabilir ve bu yumurtalardan erkek arılar çıkarlar. Ana arı

çiftleşmiş olduğunda da yine aynı şekilde sahip olduğu ve çiftleşmede spermleri

depoladığı sperm kesesini açmadan haploid yumurta üreterek erkek arıları üretip kendi

genlerinin taşıyıcısı olarak kullanılabilmektedir. Bir ana arıdan çoğalan erkek arılar

genotip olarak ana arının kromozomlardan bir setini ve ya diğer setini alarak

birbirlerinden farklı olabilirler fakat hepsi yine de ana arının genlerini taşıdığından bir

bakıma ana arıyı temsil etmektedirler. Bu yüzden ıslah çalışmalarında bu erkek arılar

ana arının uçan gametleri olarak görülmektedir ve ana arının kimliği ve özelliklerine

göre sınıflandırılıp kayıt altına alınırlar (Ruttner 1988b, Laidlaw ve Page 1997, Rinderer

2001, Tautz 2009).

Ana arılar havada uçarken çiftleşirler. Her çiftleştiği erkek arı çiftleşmeden sonra düşüp

ölür. Ana arı kovanına dönüp erkek arının başka erkeklerle çiftleşmemesi için

Page 17: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

7

mühürlediği kısmını temizlettirip tekrar çiftleşmeye geri döner. Sonuçta topladığı

spermlerin bir kısmını dışarı atıp gerekli olan kısmını sperm kesesinde depolar. Bu

sperm deposu ana arıya yaşamı boyunca yaklaşık 5 yıl yetecek kadar sperm

sağlamaktadır. Zaten ana arı yaşamı boyunca bir kez çiftleşir ve ihtiyacı olan tüm

spermleri alabilir. Bal arılarında sadece bir ana yumurtladığı için genetik çeşitlilik

açısından birden fazla erkekle çiftleşmenin önemli yararları bulunmaktadır (Ruttner

1988b, Laidlaw ve Page 1997, Tautz 2009).

Bir arı ailesinde tüm bireyler ana arıdan çoğaldığı için genetik olarak hepsi akrabadır,

yani bu aile kız kardeşlerin oluşturduğu büyük bir ailedir. Dolayısıyla bir düzine farklı

erkek arıdan gelen genler aile içindeki zaten çok düşük olan genetik varyasyonu

artırmakta, bu durum ise olabilecek değişiklik veya sorunlara çözümünün

hammaddesini oluşturmaktadır. Bal arılarında cinsiyet belirlenirken düşük genetik

çeşitlilik erkek diploid arıların oluşmasına neden olmaktadır. Çünkü arılarda cinsiyet

birçok canlıda olduğu gibi XX-XY kromozomları tarafından değil kromozomlardaki

genlerin benzerliği ve farklılığına göre belirlenmektedir. Yani bir ailede genetik

varyasyon düşük, sürekli akrabalı çiftleşme olursa kolonide cinsiyet belirlenmesi

sekteye uğrar ve dişi olması gereken bireyler homozigotluk nedeni ile aynı haploid

erkeklerde olduğu gibi diploid oldukları halde erkek olarak petek gözlerinden çıkmaya

başlarlar. Bu durumda bal arılarında homozigotluk önemli bir sorun olduğundan birden

fazla erkek arı ile ana arının çiftleşmesi gereklidir (Rinderer 1986, Winston 1987,

Ruttner 1988b).

1.4 Arı Ölümleri

Son yıllarda ABD’nde başlayan arı ölümleri ve ya koloni kayıpları Avrupa ve Orta

Doğu’da artarak devam etmektedir. Arı ölümleri konusunda birçok neden tartışılsa da

nedenleri kesin olarak belirlenmiş değildir. Arı ölümlerinin nedenlerinden bazıları tüm

ülkelerde ortak, bazıları ise ülkeden ülkeye değişiklik gösterebilir. (Kandemir 2007,

Giray vd. 2007, vanEngelsdorp vd. 2008, 2009, Brodschneider vd. 2010, Elke vd. 2010,

Neuman ve Carreck 2010, LeConte vd. 2010, Cornman vd. 2012, Çakmak 2012).

Page 18: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

8

Genel olarak incelendiğinde arı ölümlerinin nedenlerinin başında bilinen eski sorunlar

karşımıza çıkmaktadır. Bal arısı hastalık ve parazitleri için kullanılan ilaçlara direnç

sorunu nedeni ile ilaçların eskisi kadar etkili olmaması arı ölümlerini artırmaktadır

(Spreafico vd. 2001).

Bunların başında ise tüm dünyada yaygın olan ve her bölgede arı ölümlerinin en önemli

nedeni olarak bir dış parazit olan Varroa destructor gelmektedir. Varroa destructor bal

arılarına çok iyi adapte olduğundan dünyanın her bölgesinde arılar üzerinde

yaşayabilmektedir. Varroa populasyonlarını artırıp bir iki yıl gibi bir sürede arı

kolonilerinin ölümüne yol açmaktadır. Yapı ve yaşam döngüsü de bal arılarına çok

benzediğinden kontrol ve mücadelesi oldukça zordur. Bu parazit bal arıları gibi haplo-

diploid bir yapıya sahip, bal arılarının yavru döneminde kapalı pupa döneminde, pupa

ve besinin içinde üreyerek bir hafta gibi kısa bir sürede ergin hale gelebilmektedir.

Dolayısıyla ilkbaharda bal arısı populasyonu artarken buna paralel olarak Varroa

populasyonu da artmaktadır (Webster ve Delaplane 2001, Rosenkranz vd. 2010).

1.4.1 Varroa paraziti ve sistematiği

Varroa destructor 2000 yılına kadar Varroa jacobsoni olarak adlandırılmıştır. 2000

yılında yapılan moleküler çalışmalar ile yeni bir tür olarak yeniden tanımlanmıştır.

(Anderson ve Trueman 2000). Daha sonra yapılan morfometrik çalışmalarla yeni tür

olarak daha fazla kabul görmeye başlamıştır. Varroa parazitlerinin kökeni Güney Asya

olup ülkemize Hindistan, Pakistan, Eski Sovyetler, Ukrayna, Romanya ve

Bulgaristan’dan 1968 yılında ülkemize girdiği düşünülmektedir (Genç ve Dodoloğlu

2003).

Page 19: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

9

Varroanın sistematiği

Alem: Animalia

Şube: Arthopoda

Sınıf: Arachnida

Altsınıf: Acari

Cins: Parasitiformes

Alttakım: Mesostigmata

Aile: Varroidae

Cins: Varroa

Tür: Varroa destructor

(Anderson ve Trueman 2000)

1.4.2 Varroa biyolojisi

Varroa’nın hayat döngüsüne bakacak olursak yumurta, protonymph, deutonymph

evrelerinden geçtikten sonra yetişkin hale gelir. Yetişkin varroa’lar bal arısı yavru

gözleri kapanmadan önce yavru gözlerinin içerisine girer. Yavru gözleri kapandıktan

sonra 2 ila 5 yumurta yumurtlamaktadır. Varroa beslenmeye başladıktan kısa bir süre

sonra ilk yumurtanın gelişimi başlar. 0,5 mm uzunluğundaki yumurtalar yavru

gözlerinin dibine, duvarlarına ve bazen de doğrudan larvanın üzerine bırakılır (Webster

ve Delaplane 2001, Akyol ve Korkmaz 2005). İlk yumurta yavru gözüne bırakıldıktan

60 saat sonra 8 ayaklı protonymph’e dönüşür. Asya arısı Apis cerena’da erkek

gözlerinde ilk yumurtanın gelişmesi 68-70 saatte tamamlanır. varroa yumurtadan

çıktıktan sonra ergin hale gelmeden önce iki tane larva dönemi (protonymph ve

deutonymph) geçirir. Bu evre dişi varroalarda 5-6 erkeklerde ise 7-8 gündür (Şekil 1.1-

1.3). Varroa arılardan kan emerken aldığı proteinleri değiştirmeden yumurtasına aktarır.

Bu durum varroanın yumurtasındaki gelişmeyi hızlandırır (Morse ve Nowogrodzki

1990, Bailey ve Ball 1991).

Page 20: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

10

Şekil 1.1 Varroanın tüm yaşam evrelerini gösteren şema (Hutton 2015)

Şekil 1.2 Varroanın ergin olarak çıkma zamanını gösteren şema (Rosenkranz vd. 2010)

Bu şekilde konukçu proteininin değiştirilmeden direk kullanımı sadece birkaç parazitik

eklem bacaklılarda görülür ve bu durum konukçu ile yüksek derecedeki parazitik

adaptasyonu gösterir (Webster ve Delaplane 2001).

Page 21: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

11

Şekil 1.3 Yetişkin dişi varroa (Gilles San Martin, Anonymous 2016)

Dişi varroa döllenmemiş ilk yumurtayı petek hücresinin ağzına yakın bir yere bırakır ve

bu yumurtadan bir erkek varroa çıkar (Şekil 1.4). Eğer yumurta, hücre duvarına

bakıyorsa 30 saat sonra buradan protonymph çıkar. Bu pozisyon arının larva

döneminden pupa dönemine geçerken zarar görmesini önler. Bundan sonraki bütün

döllenmiş yumurtalar petek hücresinin dip kısmına bırakılır. İlk erkek varroa yumurtası

yumurtladıktan sonra 25-30 saat dişi yumurtalar petek hücresinin tabanına, arının dışkı

bölgesinin yakınına bırakılır (Morse ve Nowogrodzki 1990, Webster ve Delaplane

2001, Carneiro vd. 2007, Dietemann vd. 2013).

Page 22: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

12

Şekil 1.4 Petek gözlerinin tabanında farklı gelişme evrelerinde varroalar

(Anonymous 2015)

Çiftleşme işlemi yavru gözünün içerisinde gerçekleşmektedir. Erkek varroa çiftleşme

bittikten kısa bir süre sonra ölmektedir. Genç dişi varroalar ve anne varroa arılar ile

birlikte gözden çıkmaktadır. Genç varroa 2 hafta sonra yavru gözlerine yumurtlamaya

başlayacaktır. Yetişkin varroalar genellikle 2 ay kadar yaşamaktadırlar, fakat arıların

üzerinde segmentlerin arasında kışı geçirebilirler (Şekil 1.5). Varroanın ömür uzunluğu

kolonideki yavru mevcuduna bağlıdır ve 25 gün ile 5 ay arasında farklılık gösterebilir

(Webster ve Delaplane 2001, Anonymous 2015).

Page 23: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

13

Şekil 1.5 İşçi bal arısının abdomenin iç kısmında segmentler arasında varroa

(Anonymous 2015)

Varroalar yaz boyunca 2-3 ay yaşayabilirler. Eğer arı kovanlarında yavru devam ederse

3-4 gelişme dönemi gösterebilirler. Kışın yavru olmadığında varroalar arılar üzerinde

yaşarlar. Yetişkin varroalar arılar üzerinde beslenerek kış aylarında 3 aydan fazla ve hiç

beslenmeden 5 günden fazla yaşayabilirler (Anonymous 2015). Varroa erkek arı

gözlerini işçi arı gözlerine göre 6-12 kez daha çok tercih eder (Şekil 1.4, 1.6), (Webster

ve Delaplane 2001).

Page 24: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

14

Şekil 1.6 Varroa parazitinin erkek ve işçi arı petek gözlerinde gelişmesi (Webster ve

Delaplane 2001)

ERKEK ARI

ARI

İŞÇİ ARI

Yetişkin dişi

Yetişkin erkek

Yumurta

Protonymph

Dişi deutonymph

Erkek deutonymph

Page 25: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

15

İlkbaharda artan arı populasyonu yaz mevsiminde azalmaya başlar ve sonbaharda

özellikle besin durumuna bağlı olarak azalma eğilimindedir. Varroa populasyonu ise

artışına devam etme eğiliminde olup pupa sayısı azalan arılarda, varroa sayısı artmaya

devam etmektedir. Bu durumda kapalı hücrelerdeki pupa dönemindeki arılar varroanın

ve taşıdığı virüslerin etkisi ile daha çok zarar görmekte, hücrelerden çıkan arıların, kanat

deforme virüslerinin etkisi ile kanatları kullanılmaz hale gelmekte, arılar ise yeterli

beslenemediğinden zayıf ve küçük bir yapıya dönüşmektedirler (Morse ve

Nowogrodzki 1990, Webster ve Delaplane 2001, Gülmez vd. 2009). Varroa paraziti

arıların kanını emerek bağışıklık sistemini zayıflatmakta, virüsler ise daha da etkili

olarak arıların yaz sonu ve sonbaharda hızlı bir şekilde ömürlerini kısaltarak, uçamaz

hale getirerek ölümlerine neden olmaktadır (Bailey ve Ball 1991).

1.4.3 Varroa ve konukçu ilişkisi

Bal arıları sosyal bir böcek olup kovan içerisinde mükemmel işleyen bir iş bölümü

mevcuttur. Bir bal arısı kolonisinde işçi arılar diploid yumurtalardan yumurta-larva-

pupa aşamalarından ortalama 21 günde, ana arı ise 16 günde çıkmaktadır. Erkek arılar

haploid yumurtadan 24 günde çıkmaktadır. Ana arı 16 günde çıktığından varroa

parazitinin yumurtadan ergin hale gelmesine kadar yeterli zaman bulunmamaktadır.

(Winston 1987).

Bu durumda erkek arılar varroanın gelişimi için ideal özellikleri taşımaktadır. Bu

yüzden varroa çalışmalarında erkek arıların ayrı bir önemi vardır. Erkek arılar

kolonilerde besin durumuna göre üretildikleri için kolonilerde varroa sayıları sadece

genetik faktörlere bağlı olmayıp önemli derecede çevresel faktörlere de bağlıdır. Bu

durumda ıslah çalışmalarında yıllar içerisinde varroa sayısının dalgalanmasına yol

açmaktadır (Winston 1987, Webster ve Delaplane 2001).

Varroa’nın orijinal konukçusu olan Asya arısı (Apis cerena)’dan Apis mellifera’ya

bulaşmıştır. Apis cerena’da varroanın sadece erkek arılarda üreyebilmesi ve yine Asya

arısında hijyenik kaşınma davranışı yaygın olduğundan parazitle ciddi zarar görmeden

Page 26: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

16

mücadele edilebilmektedir. Apis mellifera’da ise varroa paraziti hem erkek hem de işçi

arılarda üreyebilmekte, hijyenik ve kaşınma gibi davranışlar da yaygın değildir (Rath

1993, 1999).

Apis mellifera’da ise varroa paraziti hem erkek hem işçi arılarda üreyebilmekte, hijyenik

kaşınma gibi davranışlar yaygın olmadığından Apis mellifera’nın bu günkü arıcılık

uygulamaları ile varroaya adapte olması ve dayanıklı hale gelmesi çok uzun zaman

alabilir. Çünkü parazit ve konukçu arasındaki ilişkide insan müdahalesi ile parazitin

lehine gelişmekte, zararı yüksek olan varroalar ölmeden üremeye devam etmektedirler

(Fries ve Bommarco 2007).

Bal arısı sayısal yapısı nedeni ile birbirlerine yardım etmekte, birbirleri üzerindeki

parazitleri temizleyebilmektedirler. Bunun genetik temelleri olduğu yönünde çalışmalar

olmasına rağmen kalıtım derecesi henüz belirlenebilmiş değildir (Wilson-Rich vd. 2009,

Oxley vd. 2010).

Varroa yarım asırlık bir sorun olmasına rağmen hala önemini ve güncelliğini

korumaktadır. Hatta giderek artan arı ölümlerinin en önemli nedeni olmaya devam

etmektedir. Dolayısıyla varroa konusundaki yapılabilecek tüm çalışmalar arı ölümlerini

önlemede önemli basamaklar olacaktır. Ayrıca arı ölümlerinin artması sadece arı

ürünleri üzerinde olarak çok daha önemli seviyede bitkisel üretimde yetersiz tozlaşma

nedeni ile ekonomik kayıplara neden olacağından görüldüğünden daha ciddi sonuçları

getireceği beklenmektedir (Carreck vd. 2010).

Varroa parazitine karşı etkili ilaçlar ve kimyasallar geliştirilmiştir. Tüm bu virüslere

karşı etkili ilaçlar olmadığından en iyi çözüm yolu varroa parazitinin devreden

çıkarılması ve kontrol altına alınmasıdır. Fakat virüslere karşı kullanılacak etkili ilaçlar

bulunmadığından varroa parazitinin sistemden uzaklaştırılması en ideal çözüm olarak

görülmektedir (Milani 1994, Elzen vd. 1998, Spreafico vd. 2001, Pettis 2004, Kanga vd.

2010). Varroa için kullanılan ilaçlara kısa süre içinde direnç geliştiğinden son yıllarda

doğal olarak varroa parazitine dirençli arı hastalıklarının seçimi çalışmaları önem

Page 27: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

17

kazanmıştır. Ülkemizin Batı bal arısı Apis mellifera’nın gen merkezi olması 6 arı ırkı ve

birçok ekotipi ile geniş bir genetik havuz ve varyasyona sahip olması nedeni ile bu tip

seçim çalışmaları için ideal olduğu ortaya çıkmaktadır (Kandemir vd. 2000, Çakmak ve

Fuchs 2013, Çakmak vd. 2014).

Bunun yanında ülkemizdeki yoğun gezginci arıcılık nedeni ile ciddi seviyede bir

genetik kirlenme hatta yurtdışından kaçak olarak getirilen ana arılarla daha da olumsuz

şekilde bozulmaktadır. Bu durumda ırkları saf hali ile bulmak için izole bölgelerde daha

çok çaba sarf edilmesi gerekmektedir (Güler ve Demir 2005, Çakmak vd. 2014). Bu gün

itibarı ile çok bal üreten değil öncelikle hastalık ve parazitlere dayanıklı ve sonrasında

çok bal üreten kolonilerin seçimi ön plana çıkmaya başlamıştır. Çok bal üreten sakin

koloniler seçilirken diğer önemli karakterin kaybedilmesi söz konusu olabilmektedir.

Arı ölümlerinin nedeni olarak dünyada genel olarak ilk sırada Varroa destructor

geldiğinden her kolonideki varroa sayısının tespit edilip ona göre kontrol yöntemlerinin

kullanılması büyük önem arz etmektedir. Ayrıca seçim ve ıslah çalışmaları içinde yine

her kolonideki varroa sayısının doğru ve güvenli bir yöntemle tespit edilmesi

gerekmektedir.

Bu konuda birçok farklı yöntem kullanılmaktadır. Bal arısı kolonisinde yavrulu bir

çerçeveden 200 civarında işçi arı alınıp Eter, ETOH, deterjan gibi kimyasallar ile bir

kavanozda 2-3 dakika sallayıp varroa parazitlerinin arılardan düşmesi ile beyaz bir kağıt

veya süzgeç üzerinde sayılarak belirlenmektedir (Sammataro ve Avitabile 2011).

Page 28: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

18

2. KURAMSAL TEMELLER

Bal arısı kolonilerinde varroa parazit sayısının sahada hızlı ve pratik bir yöntemle

belirlenmesi oldukça önemlidir. Çünkü bu sayıya göre bal arısı kolonilerinin tedavi

edilmesine karar verilmesi veya seçim çalışmaları için belirlenmesi gerekmektedir. Bu

konuda bazı yöntemler geliştirilmiştir. Bu yöntemler bazı avantaj ve dezavantajlara

sahip olmakla birlikte en önemli sorun olarak çok sayıda işçi arının ölmesi

görülmektedir.

Eterle sallama yönteminde geniş kapaklı bir kavanoz içerisine 200-300 arı toplanır.

Arılar kavanozun içerisine petekten sıyrılarak konur. Ana arıyı almamaya dikkat

edilmelidir. Arılar kavanozun dibinde 2,5 cm kadar kısmını doldurmalıdır. Kavanozun

kapağı açılıp içerisine eter sıkılmış bir parça kumaş konur. Yanıcı madde olduğundan

dikkatli olunmalıdır. 10-15 saniye kadar arılar kavanozun içerisinde sallanır. Varroalar

arıların üzerinden boşanıp kavanozun duvarlarına yapışana kadar sallamaya devam

edilmelidir. Kavanozun içindeki arılar dökülür ve varroalar beyaz bir kağıt üzerinde

sayılır (Randy 2006, Sammataro ve Avitabile 2011).

Bu zaman içinde zaten alınan işçi arılar ve varroa ölürler. Benzer şekilde daha sonra eter

yerine % 70-75’lik etil alkol, sabunlu su, deterjan veya bitkisel yağ kullanımı aynı

şekilde kolonilerden 200-300 civarında işçi arılar kavanoza alınarak birkaç dakika

dairesel şekilde sallandıktan sonra yine beyaz bir kağıt üzerinde varroa sayımları

yapılarak koloni için yaklaşık % olarak varroa sayısı belirlenir. Burada arıların yavrulu

çerçevelerden alınması gerekir. Çünkü bu çerçevelerde daha fazla varroa

bulunmaktadır. Ballı çerçevelere göre yaklaşık iki kat daha fazla varroa paraziti

bulunmaktadır. Kolonilerde çok düşük oranlarda varroa paraziti olması durumunda bu

kolonilerden 1000 civarında arı numunesi alınması gerekebilir. Genç iççi arıların

kullanılması durumunda eter yerine bitki yağlarının kullanılması tavsiye edilir (Webster

ve Delaplane 2001). Eter oldukça yaygın olarak kullanılmış olmakla birlikte bazen

yanlış sonuçlar verebilir. Bu yüzden yöntemin oldukça titiz bir şekilde uygulanması

gerekmektedir.

Page 29: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

19

Bunun yanında doğal olarak aşağı düşen varroa parazitlerinin sayımının yapılması için

kovan tabanında yapışkanlı kağıt kullanımı önerilebilir (Sammataro ve Avitaible 2011).

Bir yöntemde ise çerçevelerin altına ızgaralı yapışkanlı kağıt koyup birkaç gün sonra

varroaların sayılmasıdır (Şekil 2.1). Bunun bir dezavantajı vardır. Karıncalar düşen

varroaları yapışkanlı kağıt üzerinden toplamaktadırlar (Şekil 2.2). Bu yüzden varroa

sayısı doğru tespit edilemeyebilir (Webster ve Delaplane 2001).

Şekil 2.1 Kovan tabanında yapışkanlı kağıt ve ızgaralı sistemde aşağı düşen varroalar

Şekil 2.2 Kovan tabanında yapışkanlı beyaz kağıt üzerinde varroa taşıyan karınca

Page 30: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

20

Bir diğer yöntemde ise özel olarak tasarlanmış bir tespit kabı kullanılmıştır. Bu

yöntemde kullanılan kap, iki kap bir birinin içine girecek şekilde düşünülmüştür. İçe

giren kabın tabanı kesilmiş ve gözenekli plastik ızgara takılmıştır. İlk kap ile ikinci

kabın tabanları arasında 3 cm boş bir mesafe bırakılmıştır. Izgaranın aralıkları varroanın

diğer kabın içerisine düşebilecek büyüklüktedir. Varroalar alta düşer arılar ise üsteki

kapta kalır. Izgaralı kabın içerisine koloniden 100 kadar arı konulur. Daha sonra bu

tespit kabına arıları rahatlıkla kaplayacak şekilde % 70’lik etil alkol konulur. Daha

sonra bu kap 5-10 saniyelik aralıklarla 5 dakika çalkalanır ve dibe düşen varroalar

sayılır. Son olarak da varroa bulaşıklık oranı hesaplanır (Kar vd. 2006).

Bir diğer yöntem ise deterjanlı su ile tespit yöntemidir. Bu yöntemde de yukarıda alkol

yönteminde kullanılan kaplara benzer kaplar kullanılır. Sadece % 70’lik etil alkol yerine

deterjanlı su kullanılır (Sammataro ve Avitabile 2011). Her iki yöntem de sahada

kullanılması zor yöntemlerdir. Ayrıca çok sayıda arı da ölmektedir. Ana arıya dikkat

edilmez ise öldürme ihtimali çok yüksektir. Bu durum özellikle sonbaharda koloniler

için çok daha önemlidir. Eğer yanlışlıkla ana arı alınır da kapta ölürse koloninin ölümü

kaçınılmazdır.

Bunun dışında akarlara karşı etkili tütün körük içinde kullanılarak varroa parazitlerinin

aşağı düşmesi sağlanabilmektedir. Yine benzer şekilde akarlara karşı kullanılan

fluvalinat, amitraz körükte yakılarak duman şeklinde kovanlara verilerek varroa

parazitlerinin dökülmesi sağlanabilmektedir. Organik asitlerden formik asitin kovan

içinde buharlaşarak tütün ve eterden daha etkili bir şekilde kullanılabileceği, ayrıca

sadece erkek arıların pupa döneminde hücreler açılarak varroa sayımlarının etkili

olabileceği rapor edilmektedir.

Başka bir yöntem olarak 300 civarında işçi arılar alınıp bir ızgara içinde inkübatöre

koyularak 46-47 °C’de 10-15 dakika sıcaklıkta tutularak varroa parazitlerinin bal arısı

işçilerinden ayrılıp düşmesi sağlanarak sayım yapılabileceği belirtilmektedir. Burada

eğer 75 erkek arı gözünde varroa sayımı yapılırsa bu eter ile sallayıp varroa saymaktan

daha doğru sonuçlar verebilir (Webster ve Delaplane 2001). İşçi arı gözlerinden varroa

Page 31: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

21

sayımı yapılacaksa en az 100 hücrenin açılıp varroa sayımları yapılması gerekmektedir.

Bazı çalışmalarda etil alkol ile yıkamanın eter kullanmaktan daha etkili olduğu rapor

edilmektedir (Zemene vd. 2015).

Bunların dışında bir kolonideki tüm arılara etkili bir akarisit ilaç kullanılarak öldürülen

tüm varroa parazitlerinin sayımı yapılabilmektedir. Ayrıca doğal olarak yaşlanıp veya

farklı nedenlerden dolayı kovanın alt kısmına koyulan yapışkanlı kağıda düşen varroa,

işçi ve erkek arı pupa dönemlerinde açılıp içerideki varroa parazitleri sayılarak bir

kolonideki varroa sayıları belirlenmeye çalışılmıştır (Branco vd. 2006).

Son yıllarda bir koloniden alınan arıların tuzlu su ile yıkanması ve varroa parazitlerin

ayrılması veya arıların tek tek koloniden alınıp varroa parazitlerinin arının üzerinde

bulunup elle alınıp sayım yapılması ve son olarak pudra şekeri kullanılarak varroa

sayımlarının yapılması önerilmektedir (Dietemann vd. 2013).

Tüm bu sıralanan yöntemlerin ne kadar etkili olduğu, zaman, işçilik ve arı ölümleri

dikkate alındığında avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır. Özellikle sahada

kullanımı pratik, hızlı ve doğru sonuçlar veren bir yöntem arayışı hala devam

etmektedir.

Son olarak pudra şekeri yönteminde Eter yönteminde olduğu gibi temel olarak

kavanozun içerisine arı numunesi alınır. Kavanoza ızgaralı kapak takılır, pudra şekeri

ile çalkalanır ve elenir. Bunlara benzer olarak da varroa bulaşıklı seviyesini

belirlenmesinde son yıllarda geliştirilen pudra şekeri yöntemi de benzer bir şekilde

kullanılmakla birlikte bu yöntemlerden daha avantajlı olduğu görülmektedir. Çünkü

pudra şekeri yönteminde numune olarak yaklaşık 300 arı alınmakta ve arılar plastik

kavanozlarda 3 dakika dairesel bir şekilde çalkalandıktan sonra doğru bir şekilde

belirlenebilmektedir. Bu yöntemin en önemli avantajı arıların zarar görmeden tekrar

kendi kovanına geri verilebilmesidir. Ayrıca ana arıların çoğu zaman yavrulu

çerçevelerde bulunduğunu göz önüne alırsak yaz ve sonbahar gibi riskli dönemlerde

yanlışlıkla ana arıların ölme riskini de bu yöntemle ortadan kaldırılmaktadır. Ayrıca

Page 32: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

22

150-200 arı yerine 300 arı numunesi % olarak daha doğru ve güvenilir sonuçlar

vermektedir (Çakmak vd. 2011, Çakmak ve Fuchs 2013).

Varroa bulaşıklık seviyesinin belirlenmesi hem ıslah ve seçim çalışmalarında

kullanılması yanında varroa seviyesini belirleyerek kullanılan, ilaçların ne kadar etkili

olup olmadığını göstermesi açısından da oldukça önemlidir. Pudra şekeri yönteminin

varroa ilacını kullanmadan önce ve kullanımdan yeterli bir süre geçtikten sonra tekrar

kullanılarak ilacın etki derecesini de ortaya çıkarmaktadır.

Arıcılar pratik ve sahada kullanımı kolay olan bu yöntemi kullanarak zamanında

müdahale ile etkisiz veya yeterli olmayan ilaçlar yerine daha etkili ilaçlar kullanarak arı

ölümlerinin azaltılması sağlanmış olacaktır.

Page 33: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

23

3. MATERYAL VE YÖNTEM

3.1 Materyal

Bu araştırma Balıkesir iline bağlı Marmara denizinde bulunan Marmara adasında 2015

yılı 01 Temmuz - 15 Kasım tarihlerinde 402 koloni ve 12 arılıkta, 2016 yılı 15 Nisan-15

Kasım tarihleri arasında yapılmıştır. Bu çalışma için bu adada bulunan arıcıların arı

kolonileri kullanılmış olup Anadolu arısı (Apis mellifera anatoliaca) olarak

belirlenmiştir (Meixner vd. 2013). Bunun için çalışma 9 arıcının 402 kovanında

uygulanmıştır. Bu arılıkların yerleri aşağıdaki haritada gösterilmektedir (Şekil 3.1).

Şekil 3.1 Çalışmanın yürütüldüğü arılıkların lokasyonları

3.2 Yöntem

Tüm arılıklarda koloniler körük kullanılarak açılıp içerisinde bulunan çerçeveli arı

sayısı yaklaşık olarak bütüne tamamlanarak sayılmıştır. Bunun yanında yavrulu

çerçeveler sayılırken larva ve pupa dönemine girmiş olan yavrulu bölge yaklaşık olarak

çerçevenin her iki yüzüne bakılarak belirlenmiştir. Bu durumda yumurtalı olan

Page 34: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

24

çerçeveler sayılmıştır. Çünkü ana arı tarafından temizlenmiş ve hazırlanmış petek

gözlerine bırakılan yumurtaların bazen işçi arılar tarafından temizlendiği bilindiği için

bu çerçeveler yavrulu çerçeve olarak sayılamamıştır (Şekil 3.2).

Şekil 3.2 Yavrulu çerçevelerin sayılması

Koloniler kontrol edilirken olabilecek arı hastalık ve parazitleri (örneğin kireç hastalığı,

yavru çürüklüğü gibi durumlar) belirlenerek kayıt edilmiştir. Ek olarak kolonilerde ana

arının varlığı, yavrusuz olup olmaması gibi olabilecek önemli koloni durumları kayıt

altına alınmıştır.

Bu çalışma için kavanoz şeklinde plastik kapaklı kaplar, bu kavanoza uyacak plastik

ızgaralı ikinci bir kapak (ızgaranın aralıkları 0,5 x 0,5 mm boyutlarındadır, pudra şekeri

(piyasada 250 gr paketler halinde satılan ve içerisinde % 3’lük nişasta içeren ticari

ürünler kullanılmıştır), elek, huni ve plastik bir kova kullanılmıştır. Her bir plastik

Page 35: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

25

kavanozun içerisine yaklaşık olarak 62,5 gr pudra şekeri konmuştur. Bir paket pudra

şekeri 4 kavanoz için kullanılmıştır (Şekil 3.3-3.4).

Şekil 3.3 Numune ve sallama kabı

Şekil 3.4 Yavrulu çerçeveden numune alınması

Page 36: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

26

Şekil 3.5 Numune kabında arılar

Şekil 3.6 Izgaralı numune kabında arılar elenmeden önce

Page 37: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

27

Kolonilerin varroa sayısını belirlemek için her koloniden yavrulu bir çerçeveden bir

huni yardımıyla 30 gr veya 300 arı plastik kavanoz içerisine alınmıştır. Kavanoz üzerine

kovan numarası not edilmiştir. Kavanozun kapağı kapatılıp dairesel şekilde elle 3

dakika çalkalanarak işçi arılar üzerindeki varroaların ayrılması sağlanmıştır. Daha sonra

kavanozun kapağı ızgaralı kapakla değiştirilmiştir ve pudra şekeri elek içerisine

elenmiştir. Pudra şekeri ile varroalar da elek üzerine düşmüştür. İşlem sonunda alınan

arılar kovana geri verilmiştir. Elek üzerindeki pudra şekeri elenmiş ve elek üzerinde

kalan varroalar sayılıp not edilmiştir (Şekil 3.4-3.10).

Şekil 3.7 Numunenin elenmesi

Page 38: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

28

Şekil 3.8 Pudra şekerinin elenmesi

Şekil 3.9 Varroaların sayılması

Page 39: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

29

Şekil 3.10 Arıların kovana geri verilmesi sonunda kaliteli net bir resim

% Bulaşıklık Oranı =

Elde edilen veriler SPSS ile analiz edilmiştir. Buradan çıkan sonuçlara göre de hangi

kolonilerin ilaçlanıp ilaçlanmamasına karar verilmektedir. Böylece kolonilere gereksiz

yere ilaç kullanılmamaktadır.

3.2.1 Ana arıların değiştirilmesi

Varroa seviyesi % 1 civarında olan, sahada teşhis edilebilecek, nosema, yavru

çürüklüğü, kireç gibi hastalık ve parazitler tespit edilmiş, arılı ve yavrulu çerçeve

sayıları en fazla olan koloniler damızlık olarak seçilip bu kolonilerden Doo-little

yöntemi ile ana arı üretilmiştir. Ana arıların üretimi için en güçlü kolonilerden bazıları

seçilip an arıları 2 çerçeve arı ile başka boş bir kovana aktarılmıştır. Seçilen damızlık

kolonilerden Doo-little yöntemi ile 4 ve 5. Gününde olan günlük larvaya yeni dönüşmüş

larvalardan seçilip plastik yüksüklere aktarılarak daha önce ana arısı boş kovana

aktarılmış ve başlatıcı olarak belirlenen kovanlarda bu transfer edilen larvaların ana arı

olacak şekilde besletilmesi sağlanmıştır. Bu yüksükler başlatıcı kovanlarda 10 gün

bekletildikten sonra çıkmasına yaklaşık 1 veya 2 gün kala alınıp ana arısı değiştirilecek

kolonilere verilmiştir. Bu kolonilerin ana arıları en az 8 gün önce alınıp yeni ana arı

Page 40: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

30

verilene kadar yaptığı kendi ana arı yüksükleri her kolonideki tüm çerçeveler kontrol

edilerek bozulmuştur.

Bu şekilde bu kolonilerin kendi ana arılarını yetiştirmeleri engellenmiş olmaktadır.

Daha sonra bu çıkan ana arıların 20 gün sonra yumurta atıp atmadığı tespit edilerek bu

işlemin başarılı olup olmadığı kontrol edilmiştir. Genellikle başarı oranı sahada bu

yöntemle yaklaşık % 80 civarındadır.

Page 41: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

31

4. ARAŞTIRMA BULGULARI

Bal arısı kovanlarında varroa sayısı pudra şekeri yöntemi ile belirlenmiş, özellikle

varroa sayısının yükseldiği yaz döneminde belirgin bir şekilde artmış olan varroa

sayımları yapılmıştır. Bu çalışmada 402 koloni ve varroa sayımları yapılan 395 koloni

çalışmada kullanılmıştır (bazı koloniler arı populasyonu çok azaldığı için

sayılmamıştır). Çalışılan arılıklardaki her koloni açılıp içinde tüm çerçeveler, yavrulu ve

yavrusuz olarak sayılmıştır. Her arılıkta ortalama arılı çerçeve sayısı ve yavrulu çerçeve

ve varroa sayımları aşağıdaki çizelge 4.1 ve şekil 4.1 ve 4.2’de gösterilmiştir.

Çizelge 4.1 İlaçlanan ve ilaçlanmayan kolonilerde ortalama yavrulu, toplam arılı ve

yavrulu çerçeve sayısı, varroa seviyesinin karşılaştırılması (2014 Yaz)

Ortalama Standart

sapma

Koloni

sayıları

Medyan

(orta)

Min. Mak. %25 %75

İlaçlı

Yavrulu

çerçeve 3.17 1.62 219 3.00 0 9 2 4

Arılı

çerçeve 9.56 3.14 219 10.00 1 16 8 12

Varroa

% 5.98 7.35 215 3.67 ,00 37,3 1,00 7,67

İlaçlı-ana

arısı

değiştiril-

miş

Yavrulu

çerçeve 3.31 1.26 45 3.00 0 6 3 4

Arılı

çerçeve 10.93 2.92 45 10.00 3 16 10 13

Varroa

% 4.96 5.79 45 3.00 ,33 30,3 1,67 6,00

Yaz 2014’de ilaçlanan ve ilaçlanıp ana arıları değiştirilen koloniler arasında, toplam

arılı çerçeve açısından fark anlamlı, yavrulu çerçeve sayısı ve varroa açısından anlamlı

bir fark belirlenmemiştir (Mann-Whitney U-Test P < 0,05, P = 0,244, P = 0,993). İki

grup arasında varroa açısından % 1-1,67 gibi güvenli olabilecek sınırlar içinde % 25

koloni olduğu belirlenmiştir. Ana arısı değiştirilen koloniler arılı ve yavrulu çerçeve

bakımından sayısı bakımından daha yüksek, varroa sayısı daha düşük bulunmuştur

(Çizelge 4.1, Şekil 4.3-4.5).

Page 42: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

32

Şekil 4.1 Ağustos ayı 2015 yılında tüm arılıklarda kovanlarda sayılan toplam arılı

çerçeve sayıları

Şekil 4.2 Ağustos ayı 2015 yılında tüm arılıklarda kovanlarda sayılan toplam yavrulu

çerçeve sayıları

Page 43: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

33

Şekil 4.3 Ağustos ayı 2014 yılında ilaçlanan ve hem ilaçlanıp hem de ana arıları

değiştirilen kolonilerin 2015 yılı Ağustos ayında arılı çerçeve sayısı

bakımından karşılaştırılması

Şekil 4.4 Ağustos ayı 2014 yılında ilaçlanan ve hem ilaçlanıp hem de ana arıları

değiştirilen kolonilerin 2015 yılı Ağustos ayında yavrulu çerçeve sayısı

bakımından karşılaştırılması

Page 44: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

34

Şekil 4.5 Ağustos ayı 2014 yılında ilaçlanan ve hem ilaçlanıp hem de ana arıları

değiştirilen kolonilerin 2015 yılı Ağustos ayında varroa sayısı bakımından

karşılaştırılması

Arılıklarda yaz 2014 sezonunda ilaçlanmış ve ana arısı değiştirilmiş-ilaçlanmış

kolonilerle karşılaştırıldığında bazı farklar tespit edilmiştir. Ana arısı değiştirilmiş-

ilaçlanmış kolonilerin sadece ilaçlanmış kolonilerden toplam arılı çerçeve ve yavrulu

çerçeve sayıları daha yüksek, varroa sayıları ise düşük bulunmuştur (Şekil 4.3-4.4).

Varroa açısından bakıldığında çok benzer görülse de sadece ilaçlanan kolonilerde

ortalamanın dışında % 20-40 arasında çok sayıda yüksek varroa olan kolonilerin olduğu

belirlenmiştir (Şekil 4.5).

Page 45: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

35

Şekil 4.6 Ağustos ayı 2015 yılında ilaçlanan, ilaçlanmayan ve hem ilaçlanıp hem de ana

arısı değiştirilen kolonilerin 2015 Kasım ayında arılı çerçeve sayısı bakımından

karşılaştırılması

Yaz 2015’ten sonra Sonbahar 2015’te yeniden kontrol edilen kolonilerde özellikle

ortalama arılı çerçeve sayıları benzer olarak tespit edilmiştir. Yavrulu çerçeve

sayılarının ise istatistiki olarak önemli olmasa da sadece ilaçlanan kolonilerle ana arısı

değiştirilen koloniler karşılaştırıldığında ana arısı değiştirilen kolonilerde daha yüksek

olduğu belirlenmiştir. Varroa sayılarının ise ilaçlanmayan kolonilerde yüksek, ilaçlanan

ve ana arısı değiştirilip-ilaçlanan kolonilerde ise düşük olarak belirlenmiştir (Çizelge

4.2, Şekil 4.6-4.8).

Page 46: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

36

Çizelge 4.2 Arılıklarda, ilaçlı ve ilaçsız, ana arısı değiştirilmiş kolonilerde ortalama,

standart sapma, medyan, minimum ve maksimum değerler (Sonbahar

2015)

Yaz 2015

İlaçsız İlaçlı İlaçlı, ana arısı

değiştirilmiş

Ana arısı

değiştirilmiş

Sonbahar arılı

çerçeve sayıları

N 64 249 75 0

Ortalama 5,98 5,93 5,80 .

Standart sapma 1,79 1,82 2,16 .

Medyan 6,00 6,00 6,00 .

Maksimum 10 10 10 .

Minimum 2 1 1 .

% 25 5 5 4 .

% 75 7 7 7 .

Sonbahar

yavrulu çerçeve

sayıları

N 64 249 75 0

Ortalama 1,62 1,76 1,95 .

Standart sapma ,81 ,96 1,00 .

Medyan 2,00 2,00 2,00 .

Maksimum 4 6 6 .

Minimum 0 0 0 .

% 25 1 1 1 .

% 75 2 2 2 .

Sonbahar,

Varroa sayıları

N 61 22 15 0

Ortalama 4,06 ,14 ,16 .

Standart sapma 4,48 ,50 ,45 .

Medyan 3,00 ,00 ,00 .

Maksimum 23,33 2,33 1,67 .

Minimum ,00 ,00 ,00 .

% 25 1,33 ,00 ,00 .

% 75 4,67 ,00 ,00 .

Page 47: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

37

Şekil 4.7 Ağustos ayı 2015 yılında ilaçlanan, ilaçlanmayan ve hem ilaçlanıp hem de ana

arısı değiştirilen kolonilerin 2015 Kasım ayında yavrulu çerçeve sayısı

bakımından karşılaştırılması

Şekil 4.8 Ağustos ayı 2015 yılında ilaçlanan, ilaçlanmayan ve hem ilaçlanıp hem de ana

arısı değiştirilen kolonilerin 2015 Kasım ayında varroa sayısı bakımından

karşılaştırılması

Page 48: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

38

Çizelge 4.3 Arılıklarda ilaçlanan ve ilaçlanmayan kolonilerde arılı, yavrulu çerçeve

sayıları ve varroa seviyelerinin oranları (Sonbahar 2015)

Yaz 2015 (gruplar) N Ortalama oran

Sonbahar 2015

(arılı çerçeve)

İlaçsız 64 197,61

İlaçlı 249 195,80

İlaç-ana arı 75 187,52

Toplam 388

Sonbahar 2015

(yavrulu çerçeve)

İlaçsız 64 176,23

İlaçlı 249 194,96

İlaç-ana arı 75 208,57

Toplam 388

Sonbahar 2015

(varroa)

İlaçsız 61 65,62

İlaçlı 22 22,80

İlaç-ana arı 15 23,10

Toplam 98

Çizelge 4.4 Kruskal-Wallis istatistik testi

Sonbahar 2015,

Arılı Çerçeve

Sonbahar 2015,

Yavrulu Çerçeve

Sonbahar 2015,

Varroa %

χ2 ,383 3,279 54,976

Df 2 2 2

P ,826 2 ,000

Yaz 2015’de ilaçlanmayan, ilaçlanan ve ana arısı değiştirilen-ilaçlı 3 gurup arasında

arılı çerçeve, yavrulu çerçeve ve varroa açısından karşılaştırıldığında bu 3 gurup

arasında arılı çerçeve ve yavrulu çerçeve açısından istatistiki olarak anlamlı bir fark

tespit edilememiştir (Kruskal-Walls Test P = 0,826, P = 0,194). Varroa açısından bu

Page 49: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

39

karşılaştırma yapıldığında ise istatistiki olarak anlamlı bir fark belirlenmiştir (Kruskal-

Walls Test P < 0,05) (Çizelge 4.3-4.4, Şekil 4.8).

İlkbahar 2016 (toplam 285 koloni) sezonunda yapılan çalışmada ilaçlanmayan-ilaçlanıp

ana yenilenenler, ilaçlanan-ilaçlanmayan, ilaçlanmayan-ana arısı yenilenen guruplar

arasında çerçeve, yavrulu çerçeve ve varroa açısından karşılaştırıldığında bu 3 grup

arasında arılı çerçeve ve yavrulu çerçeve açısından istatistiki olarak sadece varroa

açısından istatistiki olarak anlamlı bir fark belirlenmiştir (Kruskal-Walls Test P < 0,05).

Arılıklar çerçeve, yavrulu çerçeve açısından karşılaştırıldığında ise istatistiki olarak fark

önemli (Kruskal-Walls Test P < 0,05) varroa açısından karşılaştırıldığında ise benzer

olarak tespit edilmiştir (Şekil 4.9).

Şekil 4.9 Yaz 2015 sezonunda ilaçlanan, ilaçlanmayan ve hem ilaçlanıp hem de ana

arısı değiştirilen kolonilerin 2016 Nisan ayında varroa sayısı bakımından

karşılaştırılması

Page 50: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

40

İlginç olarak 2016 Yaz sezonunda ilaçlanan-ilaçlanmayan, ilaçlanan-ilaçlanıp ana arısı

yenilenen guruplar arasında istatistiki olarak önemli bir fark bulunmamıştır (Kruskal-

Walls Test P ˃ 0,05). Yaz 2015 sezonunda ilaçlanmayan 42 koloniden 25 (% 59) koloni

hayatta kalmış ilaçlanan 192 koloniden 113 (% 58) koloni hayatta kalmıştır.

Şekil 4.10 Nisan ayı 2016 yılında ilaçlanan, ilaçlanmayan ve hem ilaçlanıp hem de ana

arısı değiştirilen, yeni bir uygulama olarak ilk defa ilkbahar döneminde ana

arısı değiştirilen ve yeni (oğul) kolonilerin 2016 Yaz Ağustos ayında varroa

sayısı bakımından karşılaştırılması

Sonbahar 2016 sezonunda toplam 236 koloni çalışılmış, ilaçlanan ve ilaçlanıp ana arısı

yenilenen koloniler arasında arılı çerçeve ve yavrulu çerçeve açısından istatistiki olarak

önemli bir fark (Mann-Whitney-U-Wilcoxon-W P ˂ 0,05, P = 0,05) görülmüştür. Bu

durumda ana arısı yenilenen kolonilerde daha fazla arılı ve yavrulu çerçeve tespit

edilmiştir. Fakat varroa açısından aynı karşılaştırma yapıldığında önemli bir fark

görülmemiştir (P ˃ 0,05).

Page 51: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

41

Şekil 4.11 Ağustos ayı 2016 yılında ilaçlanan, ilaçlanıp ana arısı değiştirilen kolonilerin

2016 Sonbahar Kasım ayında varroa sayısı bakımından karşılaştırılması

Sonbahar 2016 sezonunda arılıklar arılı çerçeve, yavrulu çerçeve ve varroa açısından

karşılaştırıldığında (Kruskal-Wallis test sonuçlarına göre P ˃ 0,05, P ˃ 0,05) oldukça

farklı olduğu ve önemli, varroa sayısı açısından da tüm arılıkların farklı değerlere sahip

olduğu belirlenmiştir (P ˃ 0,05).

Page 52: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

42

Çizelge 4.5 Arılıklarda, arılı çerçeve, yavrulu çerçeve ve varroa sayısı bakımından

kolonilerde ortalama, standart varyasyon, medyan, minimum ve

maksimum değerler (Sonbahar 2016)

Arılı çerçeve

Sonbahar 2016

Yavrulu çerçeve

Sonbahar 2016

Varroa

Sonbahar 2016

Ortalama N=3,92 N=1,99 N=2,22

Standart varyasyon 1,63 1,37 2,96

Minimum 1,00 ,00 ,00

Maksimum 8 5 11,67

Medyan 4 2 ,67

Toplam N 236 236 42

2016 Sonbahar sezonu Kasım ayında arılı çerçeve, yavrulu çerçeve ve varroa açısından

ilaçlanmayan, ilaçlanan, ilaçlanıp ana arısı yenilenen kolonilerde ortalama çerçeve

sayısı, yavrulu çerçeve sayısının düşük olduğu görülmektedir (Çizelge 4.5).

Page 53: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

43

5. TARTIŞMA VE SONUÇ

Bu çalışmada pudra şekeri yöntemi kullanılarak her arılıkta ve her arılıktaki kovanda

varroa seviyeleri belirlenmiştir. Bu sonuçlara göre öncelikle her arılıkta ve hatta her

kolonide aynı zamanda, aynı şekilde ilaçla tedavi edilseler bile varroa sayısı bakımından

farklılıkların olabileceği tespit edilmiştir. Öncelikle pudra şekeri yöntemi ile her

kolonide yavrulu çerçeveli alandan alınan 300 arı örneğinden kolonideki % varroa

seviyesi belirlenmektedir. Her kolonideki toplam arılı çerçeve sayısı bize yaklaşık arı

ailesindeki birey sayısını vermektedir. Birey sayısı arttıkça buna paralel olarak varroa

sayısının da arttığı görülmektedir. Ayrıca yavru sayısı da buna benzer bir durum

göstermektedir.

Her arılıkta birçok hayvan populasyonlarında olabileceği gibi farklılıklar parazit ve

konukçu arasında olabilmektedir. Hatta bazı kolonilerde parazit sayısı hızlı bir şekilde

artarken aynı arılıkta aynı çevre koşullarında bazı kolonilerde çok daha düşük

olabilmektedir. Önemli fark ise yazın bal arılarına göre varroanın daha fazla artma

eğiliminde olması ve bunun sonucu olarak çok sayıda varroa parazitinin çok sayıda işçi

arının ölümüne yol açarak sonuçta kış öncesi veya kış sırasında veya sonunda koloninin

ölümüne yol açmasıdır (Winston 1987).

İç faktörler olarak koloni içindeki işçi hücre sayısı yanında erkek hücrelerin sayısı

varroa gelişimini daha fazla desteklemektedir. Çünkü varroa paraziti özellikle

ilkbaharda olan erkek arı gözlerinde işçi arı gözlerinden yaklaşık 2-3 kat daha fazla

olabilmektedir. Bu durumda bir kolonide erek arı gözleri sayısı arttıkça varroa sayısı

artmaktadır. Erkek arı sayısı ise özellikle çevredeki besin durumuna göre değişmektedir.

Yani besin arttıkça bal arısı kolonileri daha fazla erkek arı üretmektedirler. Fakat bu

genel kuralın dışında aynı çevre koşullarında bazı koloniler daha az erkek arı üreterek

aynı zamanda varroa sayısını düşük tutabilmektedir (Winston 1987).

Yapılan çalışmalarda bazı kolonilerin işçi arıları özellikle fertil ve çok üreme kapasitesi

olan varroaların olduğu petek gözlerini pupa döneminde iken açıp içindeki arı pupası ile

Page 54: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

44

varroaların daha ergin olmadan ölmelerine yol açmakta ve hatta bu varroaları çeşitli

organlarını ısırıp zarar vererek kovanın dışına attığı rapor edilmektedir (Spivak ve

Gilliam 1998, Harbo ve Harris 1999, Harris 2007, İbrahim vd. 2007, Çakmak 2010).

İç faktörler yanında dış çevre faktörleri de oldukça etkili olmaktadır. Yani besinin bol

olması, nemin yüksek olması ve serin geçen hava koşulları varroa gelişimine ve

artmasına katkı sağlamaktadır. Ayrıca henüz kanıtlanmamış olsa da varroa parazitine

karşı direncin genetik temelleri olabileceği de düşünülmektedir (Wilson-Rich vd. 2009,

Oxley vd. 2010, Lattorff vd. 2015).

Çünkü yapılan bir çalışmada bal arılarında parazitlere karşı genetik direnç olabileceği

konusunda bazı güncel çalışmalar bulunmaktadır. Örneğin yavru çürüklüğü için

hijyenik davranış olarak kabul edilen petek gözlerinin açılması bir gen çifti bu açılan

gözlerden hastalıklı larvaların dışarı atılmasının da diğer gen çifti tarafından belirlendiği

tespit edilmiştir (Spivak 1998, Jennifer vd. 2012). Yine son yıllarda nosema paraziti ile

yapılan çalışmalarda bal arılarında nosemaya karşı genetik bir direnç olduğu konusunda

çalışma sonuçları rapor edilmiştir (Huang vd. 2012, 2013, 2014).

Varroa konusu ise daha karmaşık bir yapıya sahip olup 50 yıldır yapılan çalışmalarda

net bir başarı elde edilememiştir. Bunun nedenleri araştırıldığında varroa parazitinin bal

arılarına ileri derecede adapte olduğu ve yaşam döngüsünü aynı bal arıları gibi çok

benzer olacağı görülmektedir. Yani bal arılarında yavru gelişimi arttığında aynı şekilde

varroa paraziti de yavru sayısını artırmaktadır. Varroa için hijyenik davranış testi ile

yapılan çalışmalarda henüz bir başarı elde edilememiştir. Çünkü % 90 ve üzeri hijyenik

olarak seçilen kolonilerin varroa ile ilaçlanmadan bırakılması durumunda 1-2 yıl gibi bir

zaman içinde öldükleri belirlenmiştir. Bu durumda hijyenik davranış yavru çürüklüğü

için iyi bir çözüm olabilir fakat varroa için çözüm olmayacağı görülmektedir (Rath

1993, Çakmak 2010, Carreck vd. 2010).

Varroa orijinal konukçusu Apis cerena’dan (Doğu bal arısı) Apis mellifera’ya (Batı bal

arısı) bulaştığından Apis cerena’da önemli bir zarara yol açmadığı görülmektedir. Bu

Page 55: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

45

durumda karşılaştırma yapıldığında varroa parazitinin Doğu bal arısında sadece erkek

arı gözlerinde geliştiği ve yine Doğu bal arısında işçi arıların varroaları birbirlerinin

üzerinden temizlediği bilinmektedir. Bu durumun benzeri şekilde Batı bal arısında da

olabileceği öngörülse de henüz bir başarı elde edilememiştir.

İsveç’de bir adada 150 koloni ile yapılan bir çalışmada ilk yıl içinde çoğu kolonilerin

hiç ilaçlanmadan bırakıldığında öldüğü fakat daha sonraki yıllarda bu kalan

kolonilerden doğal oğul olarak çoğalan kolonilerin sayılarının arttığı gözlenmiştir. Bu

durumda bazı kolonilerin doğal olarak dirençli olabileceği yanında doğal oğul ile koloni

ortadan bölünürken varroa sayılarının yarı yarıya azalmasının kolonilerin yaşamasında

önemli olduğu tespit edilmiştir (Fries vd. 2006).

Latin Amerika’da izole bir bölgede varroaya direnç konusunda başka bir çalışma

yapılmıştır. Bu çalışmada yine bal arısı kolonileri varroa için ilaçlanmadan

bırakıldığında olumlu sonuçlar alınamamıştır. Yapılan bu çalışmada 12 yıl içinde tüm

kolonilerin ilaçlanmadan bırakıldığında öldükleri belirlenmiştir (De Jong 1996, De Jong

ve Soarez 1997).

Fransa’da yapılan çalışmalarda 7 yıl süre ile bazı arılıklardaki kolonilerin hiç ilaç

kullanmadan yaşadıkları tespit edilmiştir. Bunun yanında virülansı düşük varroa

parazitlerinin olabileceği düşünülmüş fakat böyle olmadığı belirlenmiştir. Bu

kolonilerden üretilen kolonilerinde varroa için dirençli olabileceği düşünülmüştür

(Kefuss vd. 2003, 2004, LeConte vd. 2007).

ABD New York’da ormanda yabani olarak yaşayan bal arısı kolonilerinde en az 5 yıl

takip edildiğinde ilaç kullanmadan yaşayabildiği belirlenmiştir. Bunun gibi benzer

çalışmalar rapor edilmekte ve varroa parazitine batı bal arısında doğal olarak dirençli

olabileceği tezi güçlenmektedir (Seeley 2007).

Yine Rusya da dirençli olduğu belirtilen Primorski bal arılarının dirençli olabileceğine

dair ABD’de yapılan çalışmalarda bu konudaki umutları artırmıştır. Primorski arılarında

Page 56: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

46

kendi bölgesinde dirençli olduğu belirtilse bile başka bölgelerde örneğin Almanya’da bu

durumun doğrulanmadığı görülmektedir (Harbo ve Harris1999, Berg vd. 2005).

Bu çalışmada bal arılarının Marmara adasında 12 arılıkta farklı sayıda varroa sayımları

yapıldığı, her arılıktaki kolonilerin ve her arılıktaki ortalama varroa paraziti sayılarının

farklı olduğu tespit edilmiştir. Bazı kolonilerde ise % 1 civarında bazılarında ise % 25’e

yakın varroa sayıları tespit edilmiştir (Şekil 3.8, örneğin koloni No. 225, 471). Çünkü

aynı çevre faktörlerine maruz olan kolonilerde bu durum belirlenmiştir. Bunun yanında

arılı ve yavrulu çerçeve sayıları da varroa sayısı açısından oldukça önemlidir. Çünkü

yavrulu yani pupa sayısı arttıkça varroa paraziti için üreme sayısının çoğalması için

uygun koşullar da sağlanmaktadır. Bu yüzden hem yavrulu ve arılı çerçeve sayıları fazla

olan fakat varroa sayısı hala düşük olan koloniler tespit edilmiştir. Özellikle bu durumda

aynı arılıkta çok düşük ve çok yüksek olabilecek varroa sayıları olduğundan bu ıslah

çalışmaları için bir kapı açabilir.

Bu çalışmada daha önceki yılın 2014 Ağustos ayında ilaçlanmayan ve ilaçlanan

koloniler bakıldığında ilaçlanmayan kolonilerde biraz daha fazla varroa sayımları

beklenen sonuçlardır. Burada yine not edilmemiş gerek nokta bu ilaçlanmayan bazı

kolonilerde hala % 2’nin altında varroa sayımları yapıldığı için kolonilerin ilaçlanmadan

yaşayabilecekleri görülmektedir (Çizelge 3.2). Yani bu çalışma bize bazı bal arısı

kolonilerinde 2 yıl hiç ilaçlama yapmadan bazı kolonilerin yaşayabileceğini

göstermektedir. Halbuki ülkemizde yılda en az 2 veya 3 kez ve hatta bazı ülkelerde, bazı

bölgelerde 4 kez varroa ilaçlaması yapılmakta olduğu bilinmektedir (Elke vd. 2010).

Bu çalışmada yaz 2015 yılında ilaçlanan ve ilaçlanmayan koloniler incelendiğinde 2015

sonbaharında kontrol edilen ilaçlanmamış bazı kolonilerde varroa sayılarının risk

oluşturacak seviyeye çıktığı ve bu yüzden ilaçlanması gerektiği ortaya çıkmıştır. Fakat

bunun yanında yaz 2015’te ilaçlanmadığı halde hala varroa seviyelerinin % 1 civarında

olan kolonilerin olduğu not edilmiştir (Çizelge 3.2).

Page 57: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

47

Çalışılan kolonilerde varroa seviyeleri % 1 ve civarında olan kolonilerden Doo-little

yöntemi ile yeni ana arılar üretilmiş ve üretilen bu ana arılar varroa seviyeleri çok

yüksek olan kolonilerin ana arıları ile değiştirilmiştir. Bu değiştirilen ana arıların olduğu

koloniler bir süre ana arı yumurtlamadığı halde kısa zaman içinde bu kaybı genç ve

üretken ana arılar daha fazla yumurtlayarak telafi etmiş ve bu kolonilerin hızlı bir

şekilde güçlendiği ve kolonideki popülasyonun arttığı tespit edilmiştir (Şekil 3.4). Bu

çalışmada 2014 yaz döneminde ilaçlanan, ilaçlanıp ana arıları değiştirilen koloniler

arasında istatistiki olarak varroa sayısı açısından önemli olabilecek farklılıklar

bulunamamıştır. Bazı koloniler bu genel ortalamanın oldukça üzerinde olabilmektedir

(Şekil 4.5, örneğin koloni no. 193, 379, 357, 196).

Çalışma sonuçlarına bakıldığında (Şekil 4.8) görüleceği üzere varroa açısından üç grup

ilaçlanmamış, ilaçlanmış ve ana arıları değiştirilmiş olan koloniler arasında en fazla

varroa sonbaharda ilaçlanmayan grupta sayılmıştır (birkaç koloni dışında, örneğin 471,

225 gibi). Bu çalışmada dikkat çeken sonuçlardan biri 2014 Ağustos ayında varroa

seviyesi düşük, gelişme ve üreme hızı yüksek olan kolonilerden ana arılar üretilmiş ve

bu ana arılar varroa seviyesi yüksek olan kolonilerin ana arıları ile değiştirilmiştir.

Sonuçta ana arıları bu şekilde değiştirilmiş kolonilerin 2015 yaz Ağustos ayında arılı

yavrulu çerçeve sayılarının, yavrulu çerçeve sayılarının daha yüksek ve varroa

sayılarının ise aynı zamanda ilaçlanmış olan kolonilerden daha fazla olduğu

görülmektedir (Çizelge 4.2, 4.3).

Yaz 2015 ve 2016 arasında ilaçlanan ve ilaçlanmayan kolonilerdeki varroa sayısında

yakın bir benzerlik olması oldukça dikkat çekicidir. Yaz 2015 sezonunda ilaçlanmayan

42 koloniden 25’i (% 58) Yaz 2016 sezonunda yaşamaya devam etmiş, aynı dönem

ilaçlanan 192 koloniden 113’ü (% 59) Yaz 2016 yaşamaya devam etmiştir. Aradaki fark

sadece % 1 olarak tespit edilmiştir. Bu durum ilaçlanan ve ilaçlanmayan koloniler

arasında varroa sayısı bakımından neredeyse eşit bir durumun olduğunu göstermektedir.

Ayrıca 2016 yılı sonbahar sezonunda ortalama arılı çerçeve sayının 2015 yılına göre çok

daha düşük olmasının da aynı nedene bağlı olabileceği düşünülmektedir. Bu durum

kullanılan Amitraz şerit ilaçların sorgulanmasını ve etkisinin varroa kontrolü için

yetersiz olduğunu göstermektedir. Bunun yanında 2015 yılında yazın yapılan ana arı

Page 58: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

48

değiştirme işleminin 2016 yılında ilkbaharda yapılması durumunda ana arısı değiştirilen

kolonilerde varroa sayısında ciddi bir azalma olduğu tespit edilmiştir (% 38). Fakat ana

arısı ilkbaharda değiştirilen kolonilerde ilaçlanan koloniler ile karşılaştırıldığında

yavrulu çerçevede değil, toplam arılı çerçeve sayısında azalma olduğu tespit edilmiştir.

Sonbahar 2016 sezonunda toplam 236 koloni çalışılmış, ana arısı yenilenen kolonilerde

daha fazla arılı ve yavrulu çerçeve tespit edilmiştir. Bu durumda yeni ana arıların daha

fazla yumurta attığı ve arıların genel olarak arttığı görülmektedir.

Sonuç olarak bal arılarında varroa parazitinin ileri derecede özelleşmiş olması ve yaşam

döngüsünün bal arısı ile birebir eşleşmesi nedeni ile bir çözüm bulunması oldukça zor

görünmektedir. Çevre faktörlerinin de oldukça önemli olduğu düşünülürse bu konunun

çözümünün ne kadar zor olacağı görülmektedir. Kullanılan ilaçların çok benzer yapıda

olmaları nedeni ile arılara zarar vermeden doğru dozda ve zamanda kullanılması

gerekmektedir. İlaçların dozunun ayarlanmasının zor olması yanında arıların önemli

derecede zarar gördüğü bilinmektedir. Ayrıca varroa parazitinin hızlı bir şekilde ilaçlara

direnç kazanması bu sorunun çözümünü daha zor hale getirmektedir. Bu durum da uzun

vadeli en iyi ve güvenli çözümün varroa parazitine dirençli arı kolonilerin seçimi ve

bunlardan üretilecek dirençli, ana arıların arıcılıkta kullanılması olmaktadır. Varroa

direnci için kalıtım derecesi bilinmemektedir fakat varroanın gelişiminde çevre

faktörlerinin oldukça önemli olduğu göz önüne alınırsa düşük olacağı düşünülmektedir.

Page 59: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

49

KAYNAKLAR

Akyol, E. ve Korkmaz, A. 2005. Bal Arısı (Apis mellifera) Zararlısı Varroa

destructor’un Biyolojisi. U. Arı Derg./ U Bee J., 5(3), 122-127.

Anderson, D.L. and Trueman, J.W.H. 2000. Varroa jacobsoni (Acari: Varroidae) is

more than one species. Experimental and Applied Acarology, 24(3), 165-

189.

Anonim. 2017. Web sitesi: www.tarim.gov.tr/sgb/Belgeler/SagMenuVeriler/HAYGEM.

Erişim Tarihi: 01.01.2017.

Anonymous. 2013. Web sitesi: faostat.fao.org/site/573. Erişim Tarihi: 03.12.2015.

Anonymous. 2015. Web sitesi: beeaware.org.au/archive-pest/varroa-mites/#ad-image-0.

Food and Environment Research Agency (Fera). Erişim Tarihi: 15.09.2015.

Anonymous. 2016. Web sitesi: aristabeeresearch.org/varroa/. Erişim Tarihi: 22.06.2016.

Bailey, L. and Ball, B.V. 1991. Honey Bee Pathology. Academic Press, 97-104, New

York.

Berg, S., Fuchs, S., Koeniger, N., Rinderer, T. and Büchler, R. 2005. Less mites, less

honey-comparing Primorski honey bee lines with Carnica lines in Germany

In: H H Kaatz; M Becher; R F A Moritz (Eds) Bees, ants and termites:

Applied and fundamental research. IUSSI Internationale Union zum

Studium sozialer Insekten, 36, Halle / Salle, Germany.

Branco, M.R., Kidd, N.A.C. and Pickard, R.S. 2006. A comparative evaluation of

sampling methods for Varroa destructor (Acari: Varroidae) population

estimation. Apidologie, 37, 452-461.

Brodschneider, R., Moosbeckhofer, R. and Crailsheim, K. 2010. Surveys as a tool to

record winter losses of honey bee colonies: a two year case study in Austria

and South Tyrol. J. Apicult. Res., 49(1), 23-30.

Büchler, R., Andonov, S., Bienefeld, K., Costa, C., Hatjina, F., Kezic, N., Kryger, P.,

Spivak, M., Uzunov, A. and Wilde, J. 2013. Standard methods for rearing

and selection of Apis mellifera queens. In: The coloss beebook, Volume I:

standard methods for Apis mellifera research, V Dietemann; J.D. Ellis, P.

Neumann (eds), Journal of Apicultural Research, 52(1),

http://dx.doi.org/10.3896/IBRA.1.52.1.07.

Carneiro, F.E., Torres, R.R. Strapzzon, R., Ramirez, S.A., Guerra, J.C.V., Koling, D.F.

and Moretto, G. 2007. Changes in the reproductive ability of the mite

Varroa destructor (Anderson and Trueman) in Africanized honey bees (Apis

mellifera L.) (Hymenoptera: Apidae) colonies in southern Brazil.

Page 60: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

50

Neotropical Entomology, 36(6), 949–952. http://dx.doi.org/10.1590/S1519-

566X2007000600018.

Carreck, N.L., Brenda V. Ball, B.V. and Martin, S.J. 2010. Honey bee colony collapse

and changes in viral prevalence associated with Varroa destructor. Journal

of Apicultural Research, 49(1), 93-94.

Cobey, S. 2007. Comparison studies of instrumentally inseminated and naturally mated

honey bee queens and factors affecting their performance. Apidologie, 38,

390-410, DOI: 10.105/apido:2007029.

Cobey, S., Tarpy, D.R. and Woyke, J. 2013. Standard methods for instrumental

insemination of Apis mellifera queens. Journal of Apicultural Research

52(4), DOI 10.3896/IBRA.1.52.4.09.

Cornman, R.S., Tarpy, D.R., Chen, Y., Jeffreys, L., Lopez, D., Pettis, J.S.,

vanEngelsdorp, D. and Evans, J.D. 2012. Pathogen webs in collapsing

honey bee colonies. PLoS One, 7(8), e43562. doi:

10.1371/journal.pone.0043562.

Crane, E. 1983. The archaelogy of beekeeping. In: The Hive and the Bees. Graham, J.

(ed), Dadant and Sans, 1-20, Illinois, Hamilton.

Çakmak, I. 2010. The over wintering survival of highly Varroa destructor infested

honey bee colonies determined to be hygienic using the liquid nitrogen

freeze killed brood assay. Journal of Apicultural Research, 49(2), 197-201.

http://dx.doi.org/10.3896/IBRA.1.49.2.09

Çakmak, İ., Seven Çakmak, S., Fuchs, S. ve Yeninar, H. 2011. Bal arısı kolonilerinde

varroa bulaşıklık seviyesinin belirlenmesinde pudra şekeri ve deterjan

yönteminin karşılaştırılması. U. Arı Derg./ U Bee J., 11(2), 63-68.

Çakmak, İ. 2012. Bal arısı koloni kayıpları ve çözüm yolları. Ordu Arıcılık Araştırma

Dergisi, 4(7), 3-8.

Çakmak, I. and Fuchs, S. 2013. Exploring a treatment strategy for long-term increase of

varroosis tolerance on Marmara Island/Turkey. J. Apicult. Res., 52(5), 242-

250, DOI 10.3896/IBRA.1.52.5.11.

Çakmak, İ, Fuchs, S., Seven Çakmak, S., Koca Özkan, A., Nentchev, P. and Kandemir,

İ. 2014. Morphometric analysis of honeybees distributed in Northern Turkey

along the Black Sea Cost. U. Arı Derg./ U Bee J., 14(2), 59-68.

Delaplane, K.S. and Mayer, D.F. 2000. Crop pollination by bees. CABI Publishing,

University Press, 131-144, 205-215, Cambridge.

De Jong, D. 1996. Africanized honey bees in Brazil, forty years of adaptation and

success. Bee World, 77, 67–70.

Page 61: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

51

De Jong, D. 1990. Varroa and other parasites of brood. In:. Honey bee pests, predators

and diseases, Morse, R., and Nowogrodzki, R. (eds), Cornell University

Press, p. 200-218, New York.

De Jong, D. and Soarez, A.E.E. 1997. An isolated population of Italian bees that has

survived Varroa jacobsoni infestation without treatment for over 12 years.

American Bee Journal, 137, 742–745.

Dietemann, V., Nazzi, F., Martin, S.J., Denis L., Anderson, D.L., Locke, B., Delaplane,

K.S., Wauquiez, Q., Tannahill, C., Frey, E., Ziegelmann, B., Rosenkranz.

P., James, D. and Ellis, J.D. 2013. Standard methods for varroa research.

Journal of Apicultural Research 52(1), DOI 10.3896/IBRA.1.52.1.09.

Elke, G., Werner von der, O., Kaatz, H., Schroeder, A., Otten, C., Büchler, R., Berg, S.,

Ritter, W., Mühlen, W., Gisder, S., Meixner, M., Liebig, G. and

Rosenkranz, P. 2010. The German bee monitoring project: a long term

studyto understand periodically high winter losses of honey bee colonies.

Apidologie, 41, 332–352.

Elzen, P.J., Eischen, F.A., Baxter, J.B., Pettis, J., Elzen, G.W. and Wilson, W.T. 1998.

Fluvalinate resistance in Varroa jacobsoni from several geographic

locations. American Bee Journal, 138, 674-676.

Fries, I., Imdorf, A. and Rosenkranz, P. 2006. Survival of mite infested (Varroa

destructor) honey bee (Apis mellifera) colonies in a Nordic climate.

Apidologie, 37, 564–570.

Fries, I. and Bommarco, R. 2007. Possible host-parasite adaptations in honey bees

infested by Varroa destructor mites. Apidologie, 38, 525-533.

http://dx.doi.org/10.1051/apido:2007039.

Gallai, N., Salle, J.M., Settele, J. and Vaissiere, B.E. 2009. Economic valuation of the

vulnerability of world agriculture confronted with pollinator decline. Ecol

Econom, 68(3), 810-821.

Genç, F. ve Dodoloğlu, A. 2003. Arıcılığın Temel Esasları. Atatürk Üniversitesi Ziraat

Fakültesi Ofset Tesisi, 3-21, 284, Erzurum.

Giray, T., Çakmak, İ., Aydın, L., Kandemir, İ., İnci, A., Oskay, D., Döke, M.A., Kence,

M. and Kence, A. 2007. Preliminary Survey Results On 2006–2007

“Colony Losses in Turkey. U. Arı Derg./ U Bee J., 7, 101-107.

Güler, A. and Demir, M. 2005. Beekeeping potential in Turkey. Bee World, 86(4), 114-

118.

Page 62: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

52

Gülmez, Y., Bursalı, A. and Tekin, S. 2009. Molecular detection and characterization of

deformed wing virus (DWV) in honeybees (Apis mellifera L.) and mite

(Varroa destructor) in Turkey. African Journal of Biotechnology, 8(16),

3698-3702.

Harbo, J.R. and Harris, J.W. 1999. Selecting honey bees for resistance to Varroa

jacobsoni. Apidologie, 30(2-3), 183-196.

Hatjina, F. 1996. The use of temporary confinement and pollen transfer device to

increase pollination potential of honey bees. Degree of Ph.D. School of Pure

and Applied Biology University of Wales College of Cardiff. 208. England.

Harris, J.W. 2007. Bees with Varroa Sensitive Hygiene preferentially remove mite

infested pupae aged five days post capping. Journal of Apicultural Research,

46(3), 134-139. http://dx.doi.org/10.3896/IBRA.1.46.3.02.

Huang, Q., Kryger, P., LeConte, Y. and Moritz, R.F.A. 2012 ”Survival and immune

response of drones of a Nosemosis tolerant honey bee strain towards N.

ceranae infections”, Journal of Invertebrate Pathology, 109, 297-302.

Huang, Q., Kryger, P., LeConte,Y., Lattorff, H.M.G.F., Kraus, B. and Moritz, R.F.A.

2013. Four quantitative trait loci associated with low Nosema ceranae

(Microsporidia) spore load in the honeybee Apis mellifera. Apidologie,

DOI: 10.1007/s13592-013-0243-4.

Huang, Q., Lattorff, H.M.G., Kryger, P., LeConte, Y. and Moritz, R.F.A. 2014. A

selective sweep in a microsporidian parasite Nosema-tolerant honeybee

population, Apis mellifera. Animal Genetics, 45, 267-273.

Hutton, S. 2015. Varroa yönetimi. The Animal and Plant Health Agency, National Agri-

Food Innovation Campus, 11.

Ibrahim, A., Reuter, G.S, and Spivak, M. 2007. Field trial of honey bee colonies bred

for mechanisms of resistance against Varroa destructor. Apidologie, 38, 67-

76. http://dx.doi.org/10.1051/apido:2006065.

Jennifer, M., Tsuruda, J.M., Harris, J.W., Bourgeois, L., Robert, G., Danka, R.G. and

Hunt, G. J. 2012. High-Resolution Linkage Analyses to Identify Genes That

Influence Varroa Sensitive Hygiene Behavior in Honey Bee. PLoS ONE, 7,

e48276.

Kandemir, İ. Kence, M. and Kence, A. 2000. Genetic and morphometric variation in

honey bee (Apis mellifera L.) populations of Turkey. Apidologie, 31, 343-

356.

Kandemir, İ., Kence, M.,Sheppard, W.S. and Kence, A. 2006. Mitochondrial DNA

variation in honey bee (Apis mellifera L.) populations from Turkey. Journal

of Apicultural Research, 45(1), 33-38.

Page 63: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

53

Kandemir, İ. 2007. Amerika Birleşik Devletlerinde Toplu Arı Ölümleri ve Koloni

Çökme Bozukluğu Üzerine Bir Derleme. U. Arı Derg./ U Bee J., 7, 63-69.

Kandemir, İ. 2010. Pratik Arıcılık Rehberi, 2-27, Temel Petek, Kavacık, İstanbul.

Kanga, L.H.,Adamczyk, J., Marshall, K. and Cox, R. 2010. Monitoring for resistance to

organophosphorus and pyrethroid insecticides in Varroa mite populations. J.

Econom. Entomo., 103(5), 1797-1802.

Kar, S., Kaya, N., Güven, E. ve Karaer, Z. 2006. Yeni Geliştirilen Tespit Kabı ile Ergin

Arılarda Varroa Enfestasyonunun Belirlenmesi. Uludağ Arıcılık Dergisi,

6(2), 68-73.

Kefuss, J., Taber, S., Vanpoucke, J. and Rey, F. 2003. Breeding for Varroa resistance:

How we do it. Proceedings of 38th International Apicultural Congress,

Abstract 187, Ljubljana, Slovenia.

Kefuss, J., Vanpoucke, J., Ducos de Lahitte, J. and Ritter, W. 2004. Varroa tolerance in

France of intermissa bees from Tunesia and their naturally mated

descendants. American Bee Journal, 144, 563-568.

Laidlaw, H.H. and Page, R.E. 1997. Queen rearing and bee breeding. Wicwas Press, 41-

88, 141-156, Cheshire.

Lattorff, H.M.G., Buchholz, J., Fries, I. and Moritz, R.F.A. 2015. A selective sweep in a

Varroa destructor resistant honeybee (Apis mellifera) population. Infection

Genetics and Evolution, 31, 169-176.

LeConte, Y., De Vaublanc, G., Crauser, D., Jeanne, F., Rouselle, J.C. and Becard, J.M.

2007. Honey bee colonies that have survived Varroa destructor.

Apidologie, 38(6), 566–572. http://dx.doi.org/10.1051/apido:2007040.

LeConte, L.K.Y., Ellis, M. and Ritter, W. 2010. Varroa mites and honey bee health: can

Varroa explain part of the colony losses. Apidologie, 41(3), 353-363.

Meixner, M.D., Pinto, A.M., Bouga, M., Kryger, P., Ivanova, E. and Fuchs, S. 2013.

Standard methods for characterising subspecies and ecotypes of Apis

mellifera, Journal of Apicultural Research, 52(4), 1-27.

Milani, N. 1994. Possible presence of fluvalinate-resistant strains of Varroa jacobsoni

in northern Italy. In: A Matheson (Ed.). New perspectives on Varroa.

International Bee Research Association; 87, Cardiff.

Neumann, P. and Carreck, N. 2010. Honey bee colony losses. J. Apicult. Res., 49, 1-6.

Nentchev, P., Katsarov, G., Jelaskova, İ. and Topalov, A. 2002. Arıcılık (Bulgarca),

Diyonis Basımevi, 10-81, Stara-Zagora.

Page 64: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

54

Oxley, P., Spivak, M. and Oldroyd, B. 2010. Six quantitative trait loci influence task

thresholds for hygienic behavior in honeybees (Apis mellifera). Molecular

Ecology, 19, 1452-1461.

Özkan, A. and Kandemir, İ. 2010. Discrimination of Western honey bee populations of

Turkey using Geometric morphometric methods: Outline and landmark

approaches. Bee World, 87(2), 24-26.

Pettis, J. S. 2004. A scientific note on Varroa destructor resistance to coumaphos in the

United States. Apidologie 35, 91-92. http://dx.doi.org/10.1051/apido:

2003060.

Randy, O. 2006. IPM 4 Fighting Varroa 4: Reconnaissance Mite Sampling Methods and

thresholds. Web sitesi: scientificbeekeeping.com/fighting-varroa-

reconnaissance-mite-sampling/. Erişim Tarihi: 05.01.2017.

Rath, W. 1993. Aspects of preadaptation in Varroa Jacobsoni while shifting from its

original host Apis cerena to Apis mellifera, In: Asian Apicultur. Connor,

L.J., Rinderer, T., Silvester, H. A. ve Wongsiri, S. (eds), Wicwas Press, 417-

426, Connecticut.

Rath, W. 1999. Co-adaptation of Apis cerana Fabr. and Varroa jacobsoni Oud.

Apidologie, 30, 97–110.

Rinderer, T.E. and Colins, A.M. 1986. Behavioral Genetics, In: Bee Genetics and

Breeding. Rinderer, T.E. (ed), 155-173, Academic Press, Orlando.

Rinderer, T.E., De Guzmann, L.I., Delatte, G.T., Stelzer, J.A., Lancaster, V.A.,

Kuznetsov, V. and Beaman, L. 2001. Resistance to the parasitic mite Varroa

destructor in honey bees from far-eastern Russia. Apidologie, 32(4), 381–

394. http://dx.doi.org/10.1051/apido:2001138.

Rosenkranz, P., Aumeier, P. and Ziegelamnn, B. 2010. Biology and control of Varroa

destructor. Journal of Invertebrate Pathology, 103, 96–119.

http://dx.doi.org/10.1016/j.jip.2009.07.016.

Ruttner, F. 1988a. Biogeography and Taxonomy of Honeybees, 3-34, Springer, Berlin.

Ruttner, F. 1988b. Breeding techniques and selection for breeding of the honeybee.

Beard & Son Ltd, 1-81, Brighton.

Sammataro, D. and Avitabile, A. 2011. The Beekeeper’s Handbook, Cornell University

Press, 214-221, London.

Sarıöz, P. 2006. Dünden bugüne Türkiye’de arıcılık. Stil matbaacılık, 14-15, İstanbul.

Page 65: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

55

Seeley, T.D. 2007. Honey bees of the Arnot Forest: a population of feral colonies

persisting with Varroa destructor in the northeastern United States.

Apidologie, 19–29. http://dx.doi.org/10.1051/apido:2006055.

Silici, S. ve Özkök, D. 2009. Bal Arısı Biyolojisi ve Yetiştiriciliği, Eflatun Yayınevi,

12-13, Ankara.

Sorkun, K. 2008. Türkiye’nin nektarlı bitkileri, polenleri ve balları. Palmiye yayınevi,

1-325, Ankara.

Spreafico, M., Eördegh, FR., Bernardinelli, I. and Colombo, M. 2001. First detection of

strains of Varroa destructor resistant to coumaphos. Apidologie, 32, 49–55.

Spivak, M. and Gilliam, M. 1998. Hygienic behaviour of honey bees and its

implications for control of brood diseases and Varroa. Part II. Studies on

hygienic behaviour since the Rothenbuhler era. Bee World, 79, 169-186.

Tautz, J. 2009. The buzz about Bees: Biology of a superorganism. 115-141, Springer.

vanEngelsdorp, D., Hayes, J., Underwood, R.M. and Pettis, J. 2008. A Survey of Honey

Bee Colony Losses in the U.S. Fall 2007 to Spring 2008. PLoS ONE, 3(12),

e4071.

vanEngelsdorp, D., Evans, J.D., Saegerman, C., Mullin, C., Haubruge, E., Nguyen,

B.K., Frazier, M., Frazier, J., Cox-Foster, D., Chen, Y., Underwood, R.,

Tarpy, D.R. and Pettis, J.S. 2009. Colony Collapse Disorder: A Descriptive

Study. PLoS ONE, 4(8), e6481. doi:10.1371/journal.pone.0006481.

Wilson-Rich, N., Spivak, M., Fefferman, N.H. and Starks, P.T. 2009. Genetic,

Individual, and Group Facilitation of Disease Resistance in Insect Societies.

Annual Review of Entomology, 54, 405-423.

Webster, T.C. and Delaplane, K.S. 2001. Mites of the Honey Bee. Dadant & Sons, INC,

Hamilton, 131-148, 163-178, 205-215, Illinois.

Winston, M.L. 1987. The Biology of the Honey Bee. 199-214, Harvard University

Press.

Zemene, M., Bogale, B., Derso, S., Belete, S., Melaku, S. and Hailu, H. 2015. A

Review on varroa Mites of Honey Bees. Academic Journal of Entomology,

8(3), 150-159.

Page 66: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

56

ÖZGEÇMİŞ

Adı Soyadı : Selvinar SEVEN ÇAKMAK

Doğum Yeri : Bulgaristan

Doğum Tarihi : 18.06.1977

Medeni Hali : Evli

Yabancı Dili: İngilizce, Bulgarca, Rusça

Eğitim Durumu (Kurum ve Yıl)

Lise : Sarkuysan Lisesi, Gebze (1995)

Lisans : Uludağ Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Zootekni Bölümü (2000)

Yüksek Lisans: Trakya Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Zootekni bölümü, Stara-Zagora,

Bulgaristan 2002-2003

Yüksek Lisans: Ankara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Biyoloji Anabilim Dalı

(Eylül 2014 / Ocak 2017)

Çalıştığı Kurum / Kurumlar ve Yıl

1992 - Pak Tavuk Dilovası, Gebze

1993 - Bağcı Matbaası, Gebze

1995 - KONDAŞ Kondanzatör Fabrikası, Gebze

2005-2015 Civan Arıcılık

Bursiyer: Arı spermasının dondurulmasında DMSO’in bazı kriyoprotektanlarla ikame

edilmesiyle fertilitenin artırılması (2016-2018). TÜBİTAK Projesi No. 215O586.

Yayınlar (SCI) (Yayın yılları dikkate alınmalıdır)

Alçay, S., Üstüner, B., Çakmak, İ., Seven- Çakmak, S. and Nur, Z. 2015. Effects of

various cryoprotective agents on post-thaw drone semen quality. Kafkas

Üniversitesi, Veteriner Fakültesi Dergisi, 21(1), 31-35.

Kandemir, I., Cakmak, I., Abramson, CI., Seven-Cakmak, S., Serrano, E., Song, D.,

Aydin, L. and Wells, H. 2012. A colony defence difference between two honey

bee subspecies (Apis mellifera cypria and Apis melifera caucasica). Journal of

Apicultural Research, 51(2), 169-173.

Page 67: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

57

Nur, Z., Seven-Çakmak, S., Üstüner, B., Cakmak, I., Ertürk, M., Abramson, C.I.,

Sağırkaya, H. and Soylu, M.K. (2012) The use of the hypo-osmotic swelling

test, water test, and supravital staining in the evaluation of drone sperm.

Apidologie, 43, 31–38.

Cakmak, I., Abramson, C.I., Seven Cakmak, S., Nenchev, P. and Wells, H. 2009.

Observations of ethanol exposure on the queen honey bee, Apis mellifera

anatoliaca (Preliminary note). Bulletin of Insectology, 62((1), 99-101.

Cakmak, İ., Seven Cakmak, S. and Fuchs, S. 2009. Mimicking natural selection for

Varroosis tolerance without sacrificing bee colonies in the Marmara island

population. Apidologie, 40, 656.

Hakemli Dergiler

Özkan-Koca, A., Zanjani, PA., Çakmak, İ., Seven-Çakmak, S. and Kandemir, İ. 2016.

Microscopic and Moleculer Identification of Nosema ceranae in Honeybees

from South Marmara region of Turkey. U. Arı Drg./ U. Bee J., 16(1), 20-26.

Çakmak, İ. ve Seven-Çakmak, S. 2016. Beekeeping and recent colony losses in Turkey.

U. Arı Drg./ U. Bee J., 16(1), 31-48.

Çakmak, İ, Fuchs, S., Seven Çakmak, S., Koca Özkan, A., Nentchev, P. and Kandemir,

İ. 2014. Morphometric analysis of honeybees distributed in Northern Turkey

along the Black Sea Cost. U. Arı Derg./ U Bee J., 14(2), 59-68.

Çakmak, İ., Özkan, A., Seven-Cakmak, S. and Kandemir, İ. 2011. A Preliminary study

on Discrimination of Different Infestation Level of Parasite (Varroa

destructor) by Wing Geometric Morphometric Analysis. U. Arı Drg / U. Bee

J., 11, 118-123.

Çakmak, İ., Seven-Cakmak, S., Fuchs, S. ve Yeninar, H. 2011. Bal arısı kolonilerinde

varroa bulaşıklık seviyesinin belirlenmesinde pudra şekeri ve deterjan

yönteminin karşılaştırılması. U. Arı Drg / U. Bee J., 11, 63-68.

Abramson, C.I., Cakmak, I., Seven-Cakmak, S., Sokolowski, MBC., John M. Hranitz,

JM., Bozic, J. and Wells, H. 2009. Booze and Bees. Bee Culture, 137, 69.

Çakmak, İ., Abramson, C.I., Seven-Cakmak, S. and Wells, H. 2009. Observations on

the life span of Varroa infested honeybee workers. Mellifera, 9, 9-12.

Çakmak, İ., Abramson, C.I. and Seven-Çakmak, S. 2009. Arıcılıkta Körük Malzemesi:

Sıvı Körük Kullanımı. U. Arı Drg / U. Bee J., 9, 11-15.

Page 68: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

58

Nenchev, P., Zheliazkova, I., Cakmak, İ. and Seven, S. 2007. Morphological

characteristics of the honey bee reared in Strandja-Sakar. Color of the

abdomen, parameters of the proboscis and the wing. Journal of Animal

Science, 44(4), 69-73.

Girişkin, O., Çakmak, İ., Seven, S. ve Aydın, L. 2007. Varroa’ya Karşı Ardıç Katranı

Dumanı Etkili mi? U. Arı Drg / U. Bee J., 7, 132-134.

Aydın, L., Çakmak, İ. ve Seven, S. 2007. Varroa Destructor İle Doğal Olarak Bulaşık

Balarısı Kolonilerinde Ecostop® (Thymol+Menthol) Ve Perizin

®

(Coumaphos)’in Etkisi. U. Arı Drg / U. Bee J., 7, 59-62.

Seven, S. 2002. Apiterapi-Balmumu (Apitherapy-Beeswax). U. Arı Drg / U. Bee J.,

2(1), 32-35.

Ulusal Kongre Sunum

Kandemir, İ., Çakmak, İ., Abramson, C.I., Seven-Çakmak, S., Serrano, E., Song, D.,

Aydın, L. ve Wells, H. 2011. İki bal arısı alt-türü (Apis mellifera cypria ve Apis

mellifera caucasica) arasındaki koloni savunma davranışı farklılığı. Ekoloji

2011 Sempozyumu, 5-7 Mayıs, Düzce.

Özkan, A., Çakmak, İ., Nenchev, P., Seven-Çakmak, S. ve Kandemir, İ. 2010.

Bulgaristan, Trakya ve Yunanistan'da yayılış gösteren bal arısı

populasyonlarında Landmark ve Fourier şekil analizi. IV. Marmara Arıcılık

Kongresi, 2-4 Aralık 2010, Çanakkale.

Girişkin, O., Dülgeroğlu, E., Aydın, L., Çakmak, İ., Sönmez, F. ve Seven-Çakmak, S.

2007. Bursa’da uygulamalı arıcılık projesi. III. Marmara Arıcılık Kongresi, 47-

48, 20-21 Ekim, 2007, Uludağ Üniversitesi, Bursa.

Seven, S., Nentchev, P. ve Çakmak, İ. 2003. Güney Marmara Bölgesindeki balarılarının

renk ve dil uzunluğunun morfolojik ölçümleri. II. Marmara Arıcılık Kongresi,

63-69, 8-30 Nisan 2003, Yalova.

Uluslararası Kongre Sunum

Cakmak, I., Aydin, L., Fuchs, S. and Seven-Cakmak, S. 2011. Varroosis treatment and

selection for tolerance consistent with beekeeping practice in marmara island

and mainland Turkey. Apimondia Congress, 21-25 September, Buenos Aires,

Argentina.

Cakmak, I., Ozkan, A., Seven Cakmak, S. and Kandemir, İ. 2011. Discrimination of

different infestation levels of parasite (Varroa destructor) by wing geometric

morphometric analysis. Apimondia Congress, 21-25 September, Buenos Aires,

Argentina.

Page 69: ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/32212/10139071.pdfyaşamıştır. Günümüz arıcılığının gelişmesine, 1787 yılında

59

Aydin, L., Cakmak, I., Girisgin, A.O., Seven-Cakmak, S., Gulegen, E. and Gunes, E.

2011. Evaluation of Some Acaricides Used Against Varroa Destructor In

Turkey. Apimondia Congress., 21-25 September, Buenos Aires, Argentina.

Aydin, L., Cakmak, I., Girisgin, A.O., Gulegen, E. and Seven-Cakmak, S. 2011. The

Current Status of Honey Bee Parasites and Predators In Turkey And Their

Control Methods. Apimondia Congress, 21-25 September, Buenos Aires,

Argentina.