Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve...

101
1

Transcript of Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve...

Page 1: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

1

Page 2: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

2

Yayımcı

JU Müzesi/ Museum “Alija Izetbegoviš”

Yayımcı Adına:

Elvis Kondţiš

Yazar:

Zehrudin Isakoviš

Redaktör:

Elvis Kondţiš

Çeviri:

Tarık Sadak

Tasarım ve DTP:

Sanjin Manov, Zijah Gafiš

Baskı:

BEMUST

Tiraj:

Tüm hakları “Alija Izetbegoviš“ Müzesine aittir.

Page 3: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

3

ALIJA IZETBEGOVIĆ MÜZESİ

1925 2003

BİYOGRAFİ

Zehrudin Isakoviš

Kaynak: Dostojanstvo ljudskog izbora (İnsani seçimin haysiyeti), Alija Izetbegoviš, OKO, 2005

Page 4: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

4

Page 5: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

5

Alija Izetbegoviš 8 Ağustos 1925 tarihinde Bosanski Šamac'da, önceleri Belgrat'ta

yaşamış ancak kronikçilerin belirttiği gibi 1868'de “Sırp baskısı altında“ kalarak

kendine daha güvenli bir yer arayan itibarlı bir beyzade ailesinin oğlu olarak

dünyaya gelmiştir. Ailenin seçimi Bosanski Šamac olmuştu.

Izetbegoviš‟in büyükbabası ki onun da adı Alija idi, Bosanski Šamac'ın belediye

başkanıydı. Adaleti ve dürüstlüğüyle yöre halkı arasında çok saygın bir yeri olduğu

söylenirdi. Avusturya Veliaht Prensi Ferdinand‟a düzenlenen Saraybosna suikastı

sonrası, Avusturya yönetiminin rehine olarak götürmek istediği şehirde önde gelen

bir grup Sırbı kararlı bir şekilde korumuş olması şehrin tarihine hiçbir zaman

unutulmayacak bir olay olarak geçmiştir.

Alija Izetbegoviš‟in kaderi, daha hayatının başlangıcından itibaren doğduğu evin

penceresinden görülen iki nehre bağlanmıştır: Bunlar Bosna ve Sava nehirleridir.

İlkinin adı Bosna-Hersek‟te Demokratik Hareket Partisiyle (SDA) yönetime gelip

devlet başkanı olduğu ve hemen akabinde toprak bütünlüğünün korunması ve

gerçek bağımsızlığının sağlanmasına yönelik kanlı bir savaşın başladığı yetişkinlik

yıllarının kaderi olacaktır. Gençlik yılları İslami ideolojiler uğruna savaşmakla

geçti denilebilirse, Izetbegoviš‟in hayatının son yıllarının da Bosna-Hersek

topraklarındaki Boşnak halkının haklarını koruma savaşıyla geçtiği söylenebilir.

Alija‟nın hayatının henüz ikinci yılında, ticaret ve bankerlikle uğraşan babası

Mustafa Saraybosna‟ya taşınma kararı aldı. Ailesi kalabalıktı: Anne ve babasının

üç kız ve iki erkek olmak üzere beş evladı vardı, Alija bunların en büyüğüydü.

Babasının ilk evliliğinden de iki üvey kardeşi vardı. Maalesef baba Mustafa 1.

Dünya Savaşında İtalyan cephesinde ağır yaralandı. Yarası daha sonra bir tür felce

dönüştü ve ömrünün son on yıl kadarını neredeyse yatalak olarak geçirdi. Tüm

ailenin ilgilenmesine rağmen, kocasının hastalığının en ağır yükünü Alija‟nın

annesi Hiba çekti.

Annesi çok dindar bir kadındı, öyle ki Alija daha sonraları notlarında dine karşı

erken yaşlarda oluşan bağlılığını tamamen annesine borçlu olduğunu söyleyecektir.

Annesiyle beraber sabah namazına uyanmakta zorlandığını itiraf etse de,

Page 6: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

6

Izetbegoviš eski hatıralarında Viješnica‟daki Hacı camiinin imamı Rahmanoviš‟in

er-Rahman suresini benzersiz bir güzellikte okuduğunu hatırladığı hayatının bu

dönemini özlemle yâd eder. Bütün aile genç Alija‟nın anne ve babasının genetik

özelliklerinin bir bileşimi olduğu; ancak görünüm itibarıyla annesine, karakter

itibarıyla ise babasına daha çok benzediği konusunda hemfikirdir. Bu herhalde genç

Izetbegoviš‟in nispeten erken yaşlarda ailesinin etkisinden sıyrılıp hayatını kendi

tercihine göre devam ettirmesinde etkili olmuştur. Ne gariptir ki, aşağı yukarı 15

yaşlarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa

düşmüştür. İkinci Dünya Savaşının başlangıcı öncesinde Yugoslavya‟da kısmen, o

zamanlar tam olarak altın çağını yani aslında en karanlık dönemini yaşayan,

faşizme karşı bir tepki olarak çok güçlü bir komünist propaganda hâkimdi. Bununla

beraber “sonraki” Izetbegoviš‟e göre komünizm asla demokrasi demek değildi:

“komünizm ‟kara‟ya karşı „kızıl' totalitarizmi güçlendirmişti”.

Izetbegoviš zamanın komünistlerinin özellikle aktif olduğu Birinci Erkek Lisesine

devam ediyordu. Okul “komünist” olarak bilinirdi, belirgin sayıda öğretmenin bu

akımı benimsediği koridorlarda konuşulurdu. Böylece muhtelif broşürler onun da

elinden geçti ki bunun belirli sonuçları olması kaçınılmazdı: Liseli genç bir taraftan

Allah inancı, diğer taraftan da “sosyal adalet – adaletsizlik” kavramları arasında

ikilemde kalmaya başladı. Ancak genç Izetbegoviš‟e ilk bakışta şüpheli görünen,

komünist propagandanın Tanrıyı “kötücül” ve dinin kendisini de halkı gerçek

hayatta daha iyisini elde etmek adına savaşmaması için sindirilmesi ve

duyarsızlaştırılması için "toplumların afyonu” olarak gördüğü gerçeğidir. Diğer

yandan, çeşitli şekillerde ve tanımlamalarda, dinin ana mesajı Izetbegoviš‟e her

zaman etik bir yaşam şekli ve sorumluluk duygusudur gibi gelmişti.

Böylece Izetbegoviš bir iki yıllık ruhsal-düşünsel bir bocalamadan sonra, yeni bir

güç ve yaklaşımla nihayet dine döndü. Sonradan kendisindeki iman gücünün,

özellikle gençliğindeki bu inkâr döneminden güç aldığını düşünmüştür. Ve artık bu,

doğuştan ait olduğu gelenekten edinilen din değil, yeniden tesis edilmiş bir iman

duygusuydu. Her ne kadar sonradan din problematikiyle ilgili yazdığı kitaplarda

Page 7: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

7

görüleceği gibi sürekli sorgulamış ve araştırmış olsa da, yeniden tesis edilen bu

imanı bir daha asla kaybetmedi.

Çok sonra Hatıralar kitabında “Tanrısız bir kâinat benim için tahayyül

edilemezdi” diyecektir.

Aynı zamanda Hegel, Spinoza ve Kant gibi genel çizgisi bilgiye susamış bu gencin

üzerinde özel bir tesir bırakan ve 19 yaşına kadar tüm eserlerini hatmettiği klasik

Avrupa felsefesi yazarlarını okuyordu. Izetbegoviš Büyük Harbin tam ortasında

1943 yılında liseyi bitirdi. O zamanlar komşularının çoğu gibi Izetbegovišler de

yokluk içindeydiler. Çoğunlukla açlık içindeydiler. Saraybosna gaddar bir Nazi

rejimi kuran Ustaşaların işgali altındaydı. Izetbegoviš‟in orduya katılmak için

başvurması gerekiyordu, ancak bunu yapmadı. O zamanki idarenin gözünde asker

kaçağı durumuna düştü ve tüm 1944 yılı boyunca gizlenmek zorunda kaldı.

Saraybosna'da kalmak artık çok tehlikeli olmaya başlayınca doğum yeri olan

Posavina'ya geçti. Sonrasında bizzat şahit olduğu üzere oradaki ordulardan hiç biri

kendisine baskı yapmadı: ne Partizanlar1, ne Müslüman Milisler, ne de özellikle

Çetnikler2 ve Ustaşalar3. Ancak silahlı bir çatışma içinde olmaması, asla bir

meşguliyet içinde olmadığı anlamına gelmiyordu. Aksine, ideolojik adanmışlığını

“Genç Müslümanlar” (MM) organizasyonu yoluyla kendisi gibi düşünen birkaç

kişiyle birlikte fiiliyata dökme teşebbüsünde bulundu. Bu cemiyetin zamanın

kanunlarına uygun şekilde resmiyete dökülmesine yönelik ilk teşebbüs 1941

Mart'ında oldu. Bu girişim, Nisan'da Almanya'nın Yugoslavya'ya saldırmasıyla

doğal olarak sonuçsuz kaldı. Öncelikler bekanın sağlanmasına verilmişti. MM

hareketin daha ziyade çağdaş İslam dünyasının sorunları gibi dış politikaya (o

zamanlar) yönelik bir ruha sahip ve bu türden meselelerle ilgili olması dikkate

şayandır. Genç Müslümanlar “dünyanın bu kesiminin sefalet içinde ve neredeyse

sürdürülemez durumda olduğunu ve bu yüzden çağdaş medeni seviyeyi

yakalayabilecek (ve de yakalaması gereken) dinamik bir din olan İslam‟ın

1 İkinci Dünya Savaşı'nda Alman ve İtalyanların işgali altındaki Yugoslavya topraklarında oluşturulan düzensiz askeri güçler.

2 Irkçı ve fanatik Sırp çeteleri.

3 Ustaşalık, II. Dünya Savaşı'nda Yugoslavya topraklarında etkinlik gösteren faşist harekettir.

Page 8: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

8

nüvesinin dışına çıkamadığını” (o devre şahit olanların tabiriyle) savunuyorlardı.

Aynı zamanda İslam‟ın hâkim olduğu coğrafyanın, “gerek askeri gerekse kapitalist

yöntemlerle“ çoğunlukla yabancıların hâkimiyeti altında olduğunu iddia

ediyorlardı.

Her ne kadar resmen kurulmamış olsa da, cemiyetin liseli ve üniversiteli gençler

arasında gittikçe daha çok popülarite kazandığı kesindi. Bu faaliyet İkinci

Savaşı'nın tamamı boyunca devam etti. Izetbegoviš cemiyetle ilk defa 1944 yılında

“El-Hidaje” ile, imamların mesleki birliğiyle, birleştikleri zaman karşı karşıya

geldi. Kendisinin de sık sık ifade ettiği gibi Alija “hiç bir zaman imamlarla tam bir

fikir birliği içinde değildi” ve eleştirilerinin temelinde İslam‟ın imamlar tarafından

çok katı bir şekilde yorumlanması yatıyordu ki kendisine göre bu tavır “İslam‟ın

dâhili ve harici inkişafını engelliyordu”.

Page 9: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

9

ĠLK HAPSE GĠRĠġ

Page 10: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

10

Savaşın bitmesinden sonra, dönemin komünist rejiminin tüm tedirginliğine rağmen,

organizasyon yeni bir hevesle çalışmalarına devam etti. Cemiyetin aktivistleri olan

Genç Müslümanlar önce gizli bir (ön)uyarı aldılar, ancak bu sonuç vermeyince

hapis emri verildi. Böylece Alija ilk defa kendini hapiste buldu. Bu dönemde

zamanın FNRJ (Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti) yönetiminde askerlik

yükümlülüğü altında olduğu için, askeri mahkeme tarafından 3 yıl ağır hapis

cezasına çarptırıldı, 1946 Mart‟ında girdiği cezaevinden 1949 yılında serbest

bırakıldı.

Izetbegoviš soruşturma süresini Saraybosna‟daki “Mareşal Tito” kışlasının askeri

hapishanesinde geçirdi. Konduğu odada kalanların yarısı ölüme mahkûm edilmiş

tutuklulardı. Temyiz dilekçesinin nihai sonucu bekleyen bu mahkûmlar arasında

ağır bir hava hâkimdi. Izetbegoviš‟in 3 yıllık hapis cezası böyle bir ortamda

oldukça hafif sayılırdı, çünkü bazı politik mahkûmlar ölüm cezası ya da çok uzun

süreli hapis cezalarına çarptırılmıştı. Yine de hiçbir suçu olmadığı halde, demir

pencerelerin ardında bin gün ve bir o kadar da gecenin geçirilmesi gerekiyordu.

Cezasını çekmesi için önce Zenica‟ya gönderildi, ancak iki ay sonra Stolac‟a

nakledildi. Burada yedi ay “yattıktan” sonra yeniden başka bir yere nakledildi. Bu

sefer “ıslah edici" çalışma kapsamında Boraţko gölü kenarındaki bir şantiyeye

gönderildi. Kaderin bir cilvesi olarak Izetbegoviš, soruşturması süresince kendisini

sorgulayan personelin de dinlenme amacıyla kullandığı ve daha sonra UDB (Devlet

Emniyet Teşkilatı - Yugoslav siyasi polisi) Merkezi olacak olan binanın yapımında

çalışacaktı.

Boraţko gölünden sonra Alija ironik kaderinin kendisine oyunlar oynamaya devam

edeceği Saraybosna‟ya nakledildi. Burada da Izetbegoviš, diğer mahkûmlarla

birlikte, Komünist Parti Merkez Komitesi (CK KP) binasının yapımında çalıştı!

Herhalde ıslah çalışmalarının odağında, politik düşmanlarına komünizmin

mabetlerini yaptırmak yatıyordu!

Page 11: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

11

Genç Izetbegoviš‟in hapisteki yalnız günlerini Halide ile, 18 yaşından beri tanıştığı

kızla, arasındaki mektuplaşmaların içeriğindeki sıcaklık biraz olsun hafifletiyordu.

İkinci Dünya Savaşı boyunca ikisi sürekli görüşmüşlerdi.

Alija hapse girince, görüşmeleri artık birbirlerine karşılıklı olarak duygularını

anlattıkları, saygı ve aşklarını dile getirdikleri ve aslında ayrılıklarını daha da

derinden hissetmelerine sebep olan mektuplarla devam etti.

Hapisteki üçüncü ve son yılında Alija Macaristan sınırında Beyaz Manastır

yakınında kamulaştırılan tarımsal arazilerden biri olan Belje‟de çalışmaya

gönderildi. Orada ağaç kesti ve bu işte oldukça ustalaştı. Yıllar sonra, şakayla

karışık, eğer ekmeğini fiziksel bir iş yaparak kazanmak zorunda kalırsa oduncu

olabileceğini söylemiştir: “Tüm fiziksel işler arasında - ki çoğunu denemişimdir –

bana en cazip gelen buydu” derdi.

O 1948-1949 kışını el testeresiyle yakacak odun keserek geçirdi. Yeterli

beslenmeyle desteklenen bu fiziksel aktivite, Alija‟nın hapisteki 3. senesinin

sonunda tamamen gücünü kazanmasını sağladı. Hapisten çıktığında 24 yaşındaydı

ve oldukça iyi görünüyordu. Kendisini böyle güçlü, sağlıklı ve fiziksel olarak

mükemmel bir durumda görünce, yakınları sevinç gözyaşları dökmüşlerdi.

Hapisten çıkışının hemen akabinde, beklenildiği üzere Halide ile evlendi.

Halide‟nin güzelliğiyle gurur duyardı. Birçok kadının kendisini oldukça çekici

bulmasına karşın, onun dış görünüm açısından kendisinden çok daha üstün

olduğunu düşünürdü. Göze çarpan mavi gözleri ve genç olmasına rağmen bir

çilekeşin kendine özgü bir havası vardı ki bunun sayesinde çevresinde sevilen ve

sayılan biri olmuştu.

Halide ile evliğinin son derece tabii olması gibi, politik hayatına devam etmesi de

onu iyi tanıyanlar için tamamen beklenen bir şeydi. Hasan Biber sayesinde

Izetbegoviš “Genç Müslümanlarla” tamamen el altından tekrar bağlantıya geçti.

Temasa geçmelerinden tam kırk gün sonra, 11 Nisan 1949‟da Hasan Biber hapse

atıldı. Sorgusunda, Alija‟nın Genç Müslümanlarla yeniden bağlantı kurduğunu

itiraf etmesi için çok baskı yapıldı. Ancak kendisi bu konuda oldukça dayanıklı

Page 12: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

12

çıktı, organizasyonun diğer üyelerinin ise Izetbegoviš‟in yeniden aktif olmasından

henüz haberi yoktu. Böylece Biber‟in sayesinde, henüz net üç yıllık hapis

döneminin ağırlığını üzerinden tam atamadığı ve keyfini çıkarmaya zaman

bulamadığı özgürlüğünü korumuş oldu. Biber, Temmuz‟da yapılan yargılamada

ölüme mahkûm edildi; bağnaz komünistler cezasını hemen 1949 Ekim‟inde infaz

etti.

Bu yargılama Mostar‟daki Genç Müslümanlara yapılan bir baskınla başlayan ve

tüm Bosna-Hersek‟te kitlesel hapse atılmalara varan bir boyuta taşındı. Bu

baskında toplantı kayıtları ve notlarına el konuldu. Bunu, Saraybosna sürecini

tamamına erdirmek adına eş zamanlı olarak Zagreb‟de de 1949 Ağustos‟unda

büyük bir öğrenci grubunun hapse atılması takip etti. Hapse atılanlardan bazıları

ikinci defa mahkûm edilmiş ve hapis cezalarını çekmek üzere cezaevlerine

konmuştu. Genç Müslümanlara karşı yürütülen tüm bu politik süreçlerde verilen

mahkûmiyetlerin toplamı 1000 yıla varıyordu. Bu şekilde organizasyon tamamen

çökertildi, önde gelenleri ya hapisteydi ya da katledilmişti.

Genç Müslümanlık ideolojisini hala içinde taşıyan ve seyrek denemeyecek gizli

toplantılarda bu konularda konuşmaya devam eden bireyler kalmıştı, evet, ancak bu

artık somut ideolojik eyleme dönüşebilecek organize bir hareket değildi.

Bu arada Alija Izetbegoviš, deklaratif olarak kendisini sosyal eşitlik ve zayıflamış

adalet duygusuna odaklamış olan Yugoslav toplumunu analiz ediyordu. Ancak

Izetbegoviš‟e göre ortada daha ziyade bir iki yüzlülük vardı, çünkü “sıradan

vatandaş” açlıktan kırılırken, üst düzey komünistlerin ihtiyaçlarını temin ettiği gizli

depolar vardı. Halk patates ve pirince talim ederken, ideolojik olarak yakın ve

yandaş kesim bolluk içinde yaşıyordu. Onlar için sütten çikolataya kadar her şey

vardı. Öte yandan, bu imtiyazlara karşı ortaya atılan herhangi bir tartışma bile

devlet ve kanun karşıtı olarak tanımlanıyordu.

Izetbegoviš takip eden on sene boyunca, çoğunlukla Karadağ‟da Nikšiša

yakınındaki “Perušica” hidroelektrik santralinin yapımını yönetmek olmak üzere,

şantiyelerde çalıştı. Boş zamanlarını örgün eğitimini geliştirmeye çalışmakla

Page 13: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

13

geçiriyordu. Önce tarım tahsiline başladı, ancak üçüncü yılında hukuk tahsiline

geçti. İki yıl içerisinde diplomasını alarak mezun oldu. Tarih 1956 yılıydı.

Page 14: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

14

ĠSLAM DEKLARASYONU

Page 15: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

15

Izetbegoviš‟in iş hayatı, eğitimi ve ailesiyle ilgilenmesi gerekliliğinin yanı sıra aynı

zamanda İslam konusunda ciddi ve detaylı metinler yazabilmesi takdire şayandır.

1969 yılında İslam Deklarasyonu metninin taslağını hazırladı, bunu 1970 yılında

tamamlayarak yayınladı. Bu çok uzun olmayan metin (40 sayfa civarı),

Izetbegoviš‟in sözde İslami radikalizm bahanesiyle ikinci defa mahkûm edildiği

1983 “Saraybosna Davasına” kadar ciddi bir ilgi uyandırmadı. Yugoslavya‟da,

özellikle Bosna-Hersek‟te, yazılmış olmasına rağmen Deklarasyonun muhatabı

oradaki politik şartlar değil, kitapta uyumlu manevi bir (aynı zamanda idari-politik)

alan olarak değinilen İslam dünyasıydı. Metin sosyalist sistemin o zamanki

müdafilerine “radikal” ve “sosyal sistem için tehlikeli” görünmüştü ki özünde

öyleydi de: gerçek İslam‟a dönüş çağrısı yapıyordu!

İslam‟ın yüceleştirilmesi ve dinlerin Tanrıya tapınması, radikal ateistler olan

komünistlere en büyük dalalet olarak geliyordu. Deklarasyonun aynı hararetle

övüldüğü ve yerildiği söylenebilir. Fakat sorun, yerenlerin çoğunluğunun

yönetimde oldukları gerçeğinde yatıyordu. Böylece savların gücü, gücün savı

karşısında yenik düştü.

İslam Deklarasyonu daha sonra yedi yabancı dile çevrildi ve, kendi sahasında,

zamanının en çok okunan politik metinlerinden biri oldu. Herhangi bir platformda

açıkça belirtmiş olmamasına karşın, İslam ülkelerine karşı gittikçe daha eleştirel bir

tutum almasından, Izetbegoviš‟in kendisinin de Deklarasyonun çok idealist bir

yaklaşımla yazıldığını, Deklarasyonda değinildiği şekilde üniter bir İslam Dünyası

olmadığını ve hepsinin kendine özgü somut problemleri olan ve oluşumlarının

farklı bağlamlara dayandığı birbirinden farklı bütünlerden oluştuğunu zamanla

gördüğü kabul edilebilir. Bu özellikle Bosna-Hersek için geçerliydi.

Deklarasyonun bazı bölümleri devletin İslami prensiplere göre yönetilmesi için bir

çağrı olarak anlaşıldı ve kasıtlı olarak Yugoslavya‟nın da, özellikle Bosna-

Herseğin, Izetbegoviš‟in İslami kurallara göre yönetilmesine yönelik talebi olarak

yorumlandı. Bu ihtilafı bir kenara bırakırsak, daha sonraki politik etkinliği

süresince Alija Izetbegoviš‟in devleti esasen dinin toplumda eşitlikçi yerini aldığı

Page 16: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

16

modern Batı demokrasisinin prensiplerine göre laik bir şekilde yönetmeye

adanmışlığını görebilmek gerekir.

Diğer taraftan Izetbegoviš‟in bir başka kitabını – Doğu ile Batı arasındaki İslam –

daha 1946 yılında hapse girmeden önce yazmış olduğu gerçeği hayret vericidir.

Hapsedildiği o sene, (1997‟de vefat eden) kız kardeşi Azra neredeyse bitmiş olan el

yazısı taslağı aile evinin tavanındaki kirişlerin altına saklamıştı. Kitap koşullar

gereği orada uygun olmayan bir ortamda bırakıldı, Alija onu bulduğu zaman kendi

deyimiyle “bir balya yarı çürümüş kâğıttı”. Fakat bu “balya” yine de yeteri kadar

korunmuştu. Izetbegoviš bu materyali yeniden yazdı, bu vesileyle de birkaç yeni

bölüm ekledi ve hepsini birden Kanada‟daki bir dostuna yolladı. Kitap orada 1984

yılında, Izetbegoviš sıra itibarıyla ikinci, ancak bu sefer 14 yıllık yeni hapis

cezasını çekmeye başladıktan sonra yayınlandı.

Bu sefer dokuz dile çevrilmiş olan bu kitapta yazar yeniden İslam‟la ve onun aktüel

dünyadaki yeriyle ilgilidir. Tam da İslam dünyasının yerkürede işgal ettiği alanın

“Doğu ile Batı arasındaki” coğrafik pozisyonu gibi, kendisini de Doğu ile Batı

düşünce şekillerinin ortasında bir yerde görüyordu Dolayısıyla böyle bir isim

seçmişti. Kitabın içeriği en kısa satırlarla şöyleydi: Her şeyin çift yaratıldığı gibi ki

insan da yaratılmış bir canlıdır, insanın da bir ruhu ve vücudu vardır. Vücut ruhun

evidir. Bu ev bir evrim geçirmiştir ve kendi geçmişi vardır, ancak ruh

değişmemiştir, Tanrı ona kendi dokunuşuyla can vermiştir. “Ev” yani vücut bilimin

işidir; ancak ruh dinin, sanatın ve ahlakın kapsamındadır. Bu yüzden Izetbegoviš

için insanın iki yönü ve iki gerçeği vardır. Batı dünyasında bunları Darwin ve

Michelangelo temsil eder. Onların gerçekleri birbirinden farklıdır, ancak birbirini

dışlamaz. Yazar bu duruşunu, bu “gerçeklerin” kendilerini medeniyet ve kültürün

bir tezadı olarak gösterdiğini ve kendisine göre bilim ve tekniğin medeniyete, din

ve sanatın ise kültüre ait olduğu tezini geliştirerek doğrulamaya çalışır. İlki insanın

varoluşsal ihtiyaçlarının (nasıl yaşıyorum) diğeri ise varoluş amacının (neden

yaşıyorum) bir ifadesidir. Medeniyet “yerin hâkimiyeti”, din ise “göklerin

hâkimiyeti” içindir. Doğu ile Batı Arasındaki Ġslam kitabında Izetbegoviš

Page 17: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

17

İslam‟ın bu iki, “üçüncü olarak da insana ait her şeyin bir kaydı olan iki cinsin”

arasındaki tezadın bir sentezi olduğunu kanıtlamaya çalışır.

Predrag Matvejeviš eleştirisinde “kitap İslam ve onun Doğu ile Batı arasındaki yeri

hakkında, coğrafik kavramların soğuk savaş döneminde içerdikleri tüm tezatlarla

beraber gerçek ve mecazi anlamlarıyla ele alındığı tutkulu ve heyecanlı bir tefekkür

uyandırıyor” diye yazar. Yakın zaman önce kendi eleştirisine rötuş yaparken

Matvejeviš, bugünkü perspektiften bakarak “bu ölçülü kitabın her türlü radikalizm

ve integralizmden arınmış” olduğunun söylenebileceğini ekler.

“Yaşadığımız şu günlerde ve Bosna-Herseğin yaşadığı tecrübelerden sonra,

Izetbegoviš‟in yaklaşımının, diğer şeylerin yanında, belirgin bir uyarıyı da

içerdiğini söyleyebiliriz. Tesadüfen dahi olsa, bu zamanında dikkate alınsaydı çok

iyi olurdu” – diyor Matvejeviš ve Izetbegoviš‟in el yazısını tekrar okurken gözünün

önünde “ebediyen silinmeyecek ılımlı ve bilge bir insan karakterinin” belirdiğini

ekliyor.

Page 18: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

18

ENTELEKTÜEL OLGUNLAġMA

Page 19: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

19

Hayatını ikame ettirmek ve İslami konular dışında, Izetbegoviš‟i meşgul etmeye

devam eden konular aslında kendi kendini empoze eden konulardı: Komünizm,

kapitalizm ve sosyal sistemlerinin karakteristik yapıları. Komünizmin varoluşun

kapsamı ve modeliyle ilgili önermeleriyle hiçbir zaman uzlaşamadı. Aynı şekilde,

fakir halk ve sosyalist-komünist rejimin kendine özgü hedonizmi ve bolluğunda

ihya olan bürokratları ve yetkilileri arasındaki eşitsizliğin ikiyüzlülüğü kendisini

olumsuz anlamda derinden etkilemişti.

Izetbegoviš SFRJ (Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti) ve genel anlamda

Balkanlar‟daki problemlerin özünde demokrasi eksikliği olduğunu saptamıştı.

Kendini sosyalist olarak adlandıran ülkeler kendi içlerinde farklı gelişim çizgileri

göstermişlerdi. Nitekim yüzeysel bir analizle bile, bazı zorba şahsiyetlerin bu

ülkelerdeki gerçek vaziyet üzerindeki çok güçlü ve belirleyici nüfuzu farke

dilebiliyordu. Aynı temeller üzerine kurulmuş olsa da, sıradan vatandaşın reel

hayat şartları liderlerine bağlı olarak ülkeden ülkeye değişiyordu. Jivkov, Hoca,

Çavuşesku ve Tito‟yu ele alalım; dört farklı insan, dört farklı hayat tarzı ve sonuçta

dört farklı rejim. Ancak rejimler farklı olsa da özdeki otoriter yapı aynıydı.

1979 yılında Yugoslavya Devlet Başkanı Josip Broz Tito‟nun çok sevdiği avlanma

mekânı olan Bugojna yakınlarındaki Koprivnica‟da o zamanki komünist

Federasyonun önde gelen yetkililerinden Raif Dizdareviš ve Branko Mikuliš‟i

kabul etmesi, Alija Izetbegoviš‟in hayatına yeni bir kara gölge düşürdü.

Izetbegoviš‟in hatıralarına göre, Saraybosna Televizyonu ana haber bülteninde

Broz‟ın bu iki kişiye “Bosna-Hersek‟te ruhani milliyetçilik ve Panislamizm‟i

canlandırmaya yönelik tüm teşebbüslerin en katı bir şekilde cezalandırılması”

talimatını verdiği nakledildi. Izetbegoviš bu cümlelerde adeta kendi adını duydu ve

kapısının davetsiz misafirler tarafından çalındığını duyar gibiydi…

Bu, yetmişli yılların kısa ve kısmen özgür dönemi sonrası, komünizmle hemfikir

olmayanlarla ve “karşıtlarla” yeni bir hesaplaşmanın ilanından başka bir şey

değildi. Daha kesin bir ifadeyle bu, İslami temayülleri nedeniyle, bir bütün olarak

Page 20: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

20

gittikçe daha büyük bir krize gömülen sosyalist-komünist rejimin ateist

faraziyeleriyle uzlaşamayan kesimlerle kati bir hesaplaşma ilanıydı.

Tüm kötü tecrübeler ve sürekli baskılara rağmen, Izetbegoviš‟in araştırmacı ruhu

rahat durmuyordu. Yazıyor ve yazdıklarını İslami almanak Takvim‟in

nüshalarında yayınlıyordu. Çocuklarının adlarının baş harfleri olan L.S.B.

müstearını kullanıyordu. Leyla, Sabina ve Bakir. “İslami Dirilişin Problemleri”

başlıklı bir dizi makale yazıyordu. Çok olumlu eleştiriler almış bu yazılar daha

sonra bir kitap haline getirildi ve yayınlandı.

Böylece Prof. Dr. Esad Durakoviš, kitabın İslam üzerine açık sorularla ilgili konu

bazında gruplanmış makalelerden oluşan bir derleme olduğu vargısıyla, yazarın

“bir nevi yenilikçi coşkuyla” yazılarında İslami kaynakların yeniden

yorumlanmasına yönelik bir ihtiyacı öncelik ve ana tema olarak ortaya koyduğunu

yazacaktı. Izetbegoviš‟e göre “Yeniden Diriliş ancak İslam‟ın temellerine kararlı

bir geri dönüşle mümkün olabilir”. Aslında Alija Izetbegoviš‟in, özellikle bu kitap

olmak üzere genel anlamda İslami düşünceye katkısında, en az İslam‟ın kendisi

olduğu kadar İslam toplumları ve ülkeleri açısından da kendini şahsına münhasır

bir reformist olarak öne çıkardığı söylenebilir. Uzun yıllar sonra 1997‟de Tahran‟da

bir İslam ülkeleri konferansında konuşurken Izetbegoviš, kendi gözlemlerine

dayanarak, kendini İslam ülkesi olarak adlandıran ülkelerin kusurlarına açık

sözlülükle işaret edecekti. Açık sözlü olmanın da ötesine geçmişti: Evet İslam en

mükemmeldir, ama biz mükemmel değiliz!

Bunun yanı sıra, 30 yıllık bir süre boyunca Ġslami DiriliĢin Problemleri ortak

başlığı altında toplanan ve yayınlanan yazıların meselelere toplu olarak ekümenik

bir yaklaşım ortaya koydukları söylenebilir: Dini bütünlüğüne bir tezat teşkil

edecek şekilde, yazılar aslında dinler ve kültürler arasındaki farklılıkların Tanrının

bir nimeti olduğunu öne sürmektedir. Aslında yazar bir yandan da İslam‟ın

dünyadaki eşitlikçiliği konusunda da ısrarcıdır. Yazarın kendisi de asıl amacının

öncelikle çağdaş İslami düşüncenin objektif bir analizini yapmak ve daha sonra

Page 21: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

21

İslam Dünyasının yeniden canlandırılması ve eşitlikçilik ve saygı prensipleri

çerçevesinde modern dünyayla entegrasyonu olduğunu söylemiştir.

Izetbegoviš‟in Ġslami DiriliĢin Problemleri kitabındaki yazılarında ele aldığı

problemlere yaklaşımlarının denemeci nitelikte olduğunu fark etmek gerekir;

bilimsel bir zeminleri yoktur ki bu eksiklik objektif bir değer taşımaları ve İslami

olduğu kadar evrensel düşünceye de anlamlı ve orijinal bir katkıda bulunmaları

yönünde bir engel teşkil etmiştir.

Page 22: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

22

“SARAYBOSNA DAVASI”

Page 23: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

23

Bu yazınsal hareket tabii ki zamanla UDB‟nin gözünden kaçmadı ve Alija

Izetbegoviš‟in başına yeni dertler açtı, “İslami kesimden büyük bir grup

entelektüelle” beraber “devlet karşıtı eylemler” suçlamasıyla sanık durumuna

düştü. 1983 yılının 23 Mart‟ı sabah erken saatlerde Alija Izetbegoviš Hasan Kikiš

Caddesi 14 numara 3. katın, yani oturduğu evin, kapısının çalınmasıyla uyandı.

Kapıyı açtığında bir grup karanlık şahıs üzerlerini çıkarmaya bile gerek görmeden

arama iznini göstererek evine daldı. Bunun akabinde evin içerisinde dolapların ve

çekmecelerin boşaltılması, panjurların sürgülerin sökülmesi gibi büyük bir kargaşa

yaşandı. Izetbegoviš‟in politik-entelektüel aktiviteleriyle ilgili işlerine yarayacak

belgelerle ve özel kütüphanesindeki kitaplarla ilgiliydiler. Öğleden sonra

kendileriyle birlikte SDB binasına gelmesini söylediler ve orada kendisiyle ilgili 3

gün tutukluluk kararı bulunduğu bildirildi. Bu süre önce 13 güne, daha sonra da

duruşmasının başlamasına kadar süresiz uzatıldı. Eziyetli soruşturma süreci tam

100 gün ve gece sürdü (gece sorgulamaları hiç de seyrek bir hadise değildi).

Izetbegoviš ile beraber tüm Bosna-Hersek bazında yüzlerce Müslüman hapse

atılmış ve soruşturulmuştu – meşhur “Saraybosna Davası” başlamıştı.

İddianame SFRJ Ceza Kanunu‟nun 114 ve 133. maddelerine dayandırılmıştı. İlki

“anayasal düzeni yıkmak için örgüt kurmak” ve diğeri de “sözlü cürümler” ile

ilgiliydi. Bunun dışında, iddianame Alija‟ya bu “komplocu” grubun lideri

iddiasıyla ek suçlama getiriyordu ki, sonradan ortaya çıkacağı üzere sanıklardan

bazılarını hayatında ilk defa duruşmada görmüştü!

12 sanıktan beşinin 40lı yılların sonlarında Genç Müslümanlar üyeliği olduğu

doğruydu, ancak 50li yılların başlarında organizasyon çökertildikten sonra, en çok

da hayatta kalma endişesiyle, tüm toplu faaliyetler durdurulmuştu.

Yine de mahkeme yeteri kadar suç unsuru bulmuş olacak ki, mahkeme salonuna

kısa bir tabirle Yugoslavya‟yı parçalamak ve bu parçalar üzerinde İslam devleti

kurarak İslam dünyasının geri kalanına ilhak olmak istemekle suçlanan (“SFRJ‟nin

toplumsal düzenine karşıdevrimci tehdit oluşturan”) bir grup Müslüman getirmişti.

Page 24: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

24

Bunlar günümüzde sadece acı bir tebessümle karşılanacak iddialar olsa da,

durumun hiç de gülünç olmadığı kesindi.

İlk gün duruşma salonuna getirilenler: Alija Izetbegoviš, Omer Behmen, Hasan

Ţengiš, Ismet Kasumagiš, Edhem Biţakţiš, Husein Ţivalj, Rušid Prguda, Salih

Behmen, Mustafa Spahiš, Dţemaludin Latiš, Melika Salihbegoviš, Derviš

ĐurŤeviš ve Đula Biţakţiš. Bilindiği gibi, sayılanların hemen hepsi daha sonra

Bosna-Herseğe yönelik savaşta onun korunması sürecinde ve savunmasında az çok

önemli roller üstlenmiştir, bu da zamanın Yugoslav hükümetinin kimleri hedef

aldığını bildiği tezini belirli ölçüde doğrular niteliktedir.

Savcı, sanıkların daha sonra bu aşikârene düzmece davada işinde fazlasıyla gaddar

davrandığını söyleyecekleri Edina Rešidoviš idi.

“Karşıdevrimci faaliyeti” esas alan iddianamenin temelini savcı, kendi iddiasına

göre Izetbegoviš‟in 1974 ve 1983 yılları arasında SFRJ‟nun toplumsal düzenine

karşıdevrimci tehdit oluşturma hedefini güden ve Arapça, Türkçe, İngilizce ve

Almanca dillerine çevrilen ve önsözlerle muhtelif baskıları yayınlanan Ġslam

Deklarasyonu kitabının içeriğinde bulmuş; diğer taraftan Deklarasyonda belirtilen

yöntem ve hedeflerle SFRJ‟nin toplumsal düzenine karşıdevrimci tehdit unsuru

yaratmak adına memlekette taraftar toplamaya yönelik olarak sanıklar bu kitabı çok

sayıda entelektüel şahsiyete de okumaları için vermişlerdir: Husein Đozo,

Muhamed Kupusoviš, Husein Ţivalj, Hasan Ţengiš, Rusmir Mahmutšehajiš,

Mehmedalija Hadţiš, Melika Salihbegoviš ve Edhem Biţakţiš; böylece Hasan

Ţengiš, Ismet Kasumagiš, Huso Ţivalj ve Edhem Biţakţiš grubun üyesi

olmuşlardır…

İslam Deklarasyonunun hiçbir şekilde Yugoslavya‟ya yönelik olmadığı tamamen

aşikâr olduğundan, bu iddiayla ilgili hiçbir delil bulamadığı için savcılık şahitlerin

açıklamalarını dinlemekten kaçınmıştır. Sırayla tüm Müslüman entelektüeller ve

din görevlileri UDB binasına getirilmiş ve günler geceler boyunca sorgulanmıştır.

Baskı sonucu bir tür itirafname imzalamaları kitlesel bir fenomen olmasına karşın,

kendi beyanlarını tekrarlamak üzere mahkeme önüne çıkarıldıkları zaman

Page 25: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

25

savcılığın beklentisinin aksine – vicdanlarının baskısıyla – bunları reddetmişlerdir.

Fakat zorba mahkeme, politik direktiflere de uyarak, sırasıyla beyanların ilk şeklini

kabul etmiştir.

Esas itibarıyla 59 şahit dinlenmişti, bunlardan 56‟sı iddia makamının çağırdığı,

sadece üçü savunmanın çağırdığı şahitlerdi. Toplamda 23 şahidin ifadesi hem iddia

makamı hem de savunma açısından alakasızdı ve kararda dikkate alınmamışlardı.

Geriye kalan 36 şahitten 15‟i genelde ilk baştaki suçlayıcı ifadelerine sadık kaldılar,

ancak kalan 21‟i ise soruşturma sürecinde verdikleri ifadeleri az çok değiştirdiler.

Birkaç şahidin ifadesi de bütünlükten yoksundu.

Şahitler çoğunlukla ifadeleri alınırken maruz kaldıkları kötü davranışlardan

şikâyetçi oldular. Bazıları ifadelerinin suçlamaları destekleyecek şekilde az çok

değiştirildiğini iddia ettiler. Sorgulayanlar sıklıkla şantaj, çeşitli baskı ve tehditlere

başvurmuşlardı. Örneğin şahit Rešid Hafizoviš sorgu memurunun kendisine

tabanca çektiğini beyan etmiştir. Şahit Enes Kariš ifadesinin tanınmayacak

derecede değiştirildiğini ve imzalaması için baskı yapıldığını beyan etmiştir. Daha

imzalarken tüm ifadesini reddetmeyi planlamıştı. Şahit Mustafa Spahiš 14 Mart

1984‟de Yüksek Mahkemedeki duruşmasında, sorgu memurlarının kendisine seçim

sunduğunu anlatmıştır: Ya sanıklardan üçüyle ilgili suçlayıcı bir ifade imzalayacak

ya da kendisi suçlanacaktı! Yalan ifade vermeyi reddettiği için beş yıl hapse

mahkûm edildi.

Sanık Izetbegoviš duruşmaların halka açık olarak devam etmesini istedi. Aynı

zamanda medyadan da şikayetçiydi, mahkemenin yaklaşımına esas olarak yakın

duran tek kurum medyaydı. Yayınları sübjektif ve açık konuşmak gerekirse

suçlamalarla aynı çizgideydi.

Yavaş yavaş bazı insan hakları kuruluşları da konuya müdahil olmaya başladı,

davanın muhalifleri sindirmeye yönelik olduğunun gittikçe açıklık kazandığını,

ortada eylem değil sadece muhalif düşünce olduğunu söyleyerek davanın

durdurulmasını istediler.

Page 26: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

26

Bugünkü perspektiften bakıldığında “Saraybosna Davası” onikilisiyle ilgili olarak,

Belgrat‟tan tam da kararın açıklanmasından sonra kararlı bir ses gelmiş olması

biraz garip görünebilir. Belgratlı 20 kadar önde gelen entelektüelin imzaladığı ve

Yugoslavya Devlet Başkanlığına 6 Haziran 1986‟da sunulan dilekçede çeşitli

ifadelerle beraber: “18 Temmuz-19 Ağustos 1983 tarihleri arasında Saraybosna‟da

12 Müslüman entelektüel yargılanmıştır. Bu yargılama yeni Yugoslav adaletinde

söz ve düşünceyi mahkûm etmenin arketipi olarak kalacaktır. Ön mahkeme

düşünce suçu konusunda bizim ölçütlerimize göre bile sıra dışı sayılabilecek

canavarca cezalar vermiştir: Sanıklardan üçü 5 yıl, ikisi 6 yıl, biri 6 yıl 6 ay, biri 7

yıl, ikisi 10 yıl biri 14 yıl ve biri 15 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Bosna-Hersek

Yüksek Mahkemesi ise 3 yıl 6 ay ve 12 yıl (…) arasında değişen oranlarda çok

küçük farklılıklar gösteren cezalar vermiştir.” türünden ifadeler de yer almıştır.

Dilekçe 1986 Ekim‟inde tekrar verildi. Dilekçede iddiaların düzmece ve tüm

sürecin kanunsuz ve adaletsiz olduğu vurgulanarak, Başkanlık tutukluları serbest

bırakmaya çağrıldı.

Makul beklentilerin aksine, bunun mahkemenin nihai cezaları düşürmesi

konusunda hiçbir etkisi olmadı. İlk suçlananlardan Izetbegoviš sonsuz bir süre gibi

gelen 14 yıla mahkûm olmuştu. Karar hakkında yorum yaparken “Yugoslavya‟yı

sevdiğini ancak yönetimi sevmediğini” söylemiştir. Son sözleri, idealleri uğruna

her türlü cefaya sonuna kadar katlanmaya hazır bir insanı anlatıyordu:

“Müslüman‟ım ve Müslüman kalacağım. Kendimi dünyada İslam davasının bir

savaşçısı olarak gördüm ve ömrümün sonuna kadar da böyle kalacağım. Çünkü

İslam benim için güzel ve ulvi olan her şeyle eş anlamlı ve Müslüman halkların

umudunun ve daha iyi bir geleceğinin, özgür ve şerefli bir şekilde yaşamalarının,

kısaca benim için yaşamaya değer her şeye yönelik bir vaadin adıdır”.

Ertesi gün, hükümler açıklandıktan sonra “OsloboŤenje” şu başlıkla çıktı:

“Düşmanlara 90 yıl hapis”.

Akabinde çok uzun yıllara varan hapis cezaları verildi.

Page 27: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

27

HAPĠS GÜNLERĠ

Page 28: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

28

Izetbegoviš Kasım 1983‟de 14 yıllık hapis cezasını çekmek üzere Foça‟ya

nakledildi. Hapishane çevresine girerken derin bir nefes aldı ve kendini hem

fiziksel hem ruhsal olarak sağlıklı kalmak adına uzun süreli bir savaşa hazırladı. Bu

zorlu, belirsiz ve sonu görünmeyen yolculukta “normal” kalabilmeyi başarmak

gerekiyordu.

“Katillerin bölümü” olarak adlandırılan S-20 bölümüne yerleştirildi, çünkü bu

bölümdekilerin çoğu bir veya daha fazla cinayetten hüküm giymişti. Alija

sonrasında sık sık, biraz kafa karıştırıcı gibi gelse de açıklamasından sonra bir

mantığının olduğu görülen, şu tezini tekrarlamıştır. Derdi ki: “Katillerle aynı

bölüme konduğum için şanslıydım. Mahkemeden bazı arkadaşlarım daha kötü

durumdaydı, çünkü adi suçlular ve hırsızlarla yan yana konmuşlardı, bu

hapishanede insanın başına gelebilecek en kötü şeylerden biriydi. Bunlar

karaktersiz tiplerdi, katiller yine de farklı insanlardı.”

Sık sık bir kafede az kalsın babasını öldürecek olan birini öldüren bir adamın

durumuna değinerek, “Şöyle bir durup düşününce, aynı şeyi yapabileceğinizi fark

edebilirsiniz”!

Hapishanede günler çok yavaş geçtiğinden Izetbegoviš kendini okumaya ve

düşünmeye verdi, aynı zamanda fiziksel ve ruhsal olarak sağlıklı kalabilmek ve

zamanın çabuk geçmesini sağlamak için çeşitli yollar bulmaya çalıştı. Önünde,

ikiye iki metrelik bir yaşam alanında, tıpatıp aynı veya birbirine benzer şekilde

geçecek günlerden oluşan sonsuz gibi görünen bir süre olması son derece moral

bozucuydu. Yaşı itibarıyla (altmışlı yaşlardaydı), Alija Izetbegoviš kendine sık sık

“acaba mahkûmiyetimin sonunu hiç görebilecek ve özgür kalabilecek miyim?”

sorusunu soruyordu. Fakat Izetbegoviš manevi gücüyle, kendisini her yönden

kuşatan tüm zorlu şartların olduğu gibi, hapishane günlerinin zorluğunun da

üstesinden gelebilecek bir insandı.

Sonuçta Izetbegoviš, tüm endişelere rağmen, mahkûmiyetinin sonunda tamamen

sağlam kalabilmişti. Sağlam kalmasını dine olduğu kadar, oğlu Bakir ve iki kızının

Page 29: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

29

sürekli moral desteğine borçlu olduğunu bizzat kendisi dile getirecektir: Leyla ve

Sabina.

Izetbegoviš‟in tüm hapis süresi boyunca gelip giden mektuplar, bir taraftan

ebeveyn şefkati diğer taraftan da babayla ilgili sonsuz bir endişeyle doluydu.

Ailenin özgür olan fertleri hapiste olan babaları için yaşıyorlardı. Tabii ki tersi de

geçerliydi: Mahkûm baba sürekli ailesini düşünüyordu. Bu, ara ara boğazında

düğümlenen acı bir terk edilmişlik ve hüzün duygusunu hafifletiyordu.

“Günün akışı içerisinde moralim gittikçe dibe vururdu. Akşamüstü en kötüsüydü.

Üzerime çöken melankoliye karşı zorlu bir mücadele verirdim. Sanırım bununla

ilgili kızım Sabina‟ya sakınmadan bahsetmiş olacağım ki bir gün ondan bir mektup

aldım: „Bunu daha önce fark etmiş miydin bilmiyorum, ama karanlık çökmek

üzereyken hep bu duyguya kapılırım. Bunun biraz olsun üstesinden gelebilmek için

kendimi çok meşgul etmeliyim. Bazen bu duyguya bir tür korku ve mecalsizlik de

eşlik eder. Bu saatlerde dışarı çıkacaksam hazırlanmanın bana hep zor geldiğini

bilirim. Fakat çıkınca ve ortalık kararır kararmaz hepsi geçerdi. Bana bu duyguda

tüm korkularım, güvensizliğim ve hüznüm toplanmış gibi gelirdi, ve insanların bu

durumun üstesinden gelebilmek için içki veya uyuşturucuya yönelmeye karar

verdikleri anlardan biri olduğunu düşünürdüm. Bunu anlatıyorum, çünkü bu

duygunun bana da kısmen de olsa aşina olduğunu ve neler hissettiğini anladığımı

söylemek istiyorum. Hapishanenin bunu zorlaştırdığı kesin, çünkü evde günün bu

saatlerinin üstesinden gelmeye çalışırken özgürlük duygusu bunu kolaylaştırıyor.

Bu duygu seni esir aldığında belki de bir şeylerle meşgul olmaya çalışmalısın,

yapabiliyorsan hafif bir şeyler oku, bulmaca çöz veya TV izle. Bu anlarda

düşünmenin ve kendini duygularına bırakmanın kesinlikle iyi olmadığını

biliyorum. Bu sadece işleri zorlaştırıyor. Bak yine sana akıl veriyorum, ama biraz

olsun yükünü hafifletmek istemiştim. Aslında o anlarda bizde oturup kahve içelim

isterdim. En azından her zaman, özellikle de akşamüstleri seni düşündüğümü bil‟.”

(Hatıralar‟dan). Bu durum babayla oğlu ve kızının sıra dışı yoğun bir duygusal

bağla yakınlaşmasına vesile olmuştu. Bu, babası gibi yaşadığı toplumun politik

Page 30: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

30

şartlarıyla kendiliğinden ilgilenmeye başlayan Bakir‟i özellikle etkilemişti. Böylece

Izetbegoviš‟in oğlunda politikaya karşı bir duyarlılık ve politik hayata kendisinin

de katılmasına yönelik çok güçlü bir ilgi oluştu. Baba ile oğul arasında bu bağ

kendisini daha sonra çok daha ağır tecrübeler yaşanmaya başlanınca, yaşlı

Izetbegoviš‟in en önemli rollerden birini üstleneceği ve bölgenin savaş tarihinin

tahayyül edilemez derecede fırtınalı bir döneminde kendini gösterecekti.

Soruşturma ve yargılanmalar bittikten ve nispeten yeni mekânına alıştıktan sonra,

Izetbegoviš yeniden notlarını yazmaya devam etti. Bunlar hayat ve kaderle, din ve

politikayla, okunan eserler ve onların yazarlarıyla, ve aşağı yukarı 2000 gün ve

gece boyunca bir mahkumun aklından geçebilecek birçok diğer şeyle ilgili

düşüncelerdi. Böylece özellikle küçük ve okunaksız harflerle yazılmış A5 ebadında

13 “deftercik” ortaya çıktı. 1999 yılının sonlarında bu notlar Özgürlüğe KaçıĢım

başlığıyla yayınlanacaktı. Kitap yayınlandıktan sonra eleştirmenler Izetbegoviš‟in

notlarının, kendi karmaşıklıkları içerisinde, kişiliğine ışık tutmak açısından

kesinlikle anlamlı bir katkıda bulunduğu sonucuna varacaklardı. UDB‟nin sorgu

memurlarının Izetbegoviš ve diğerlerine karşı yalancı şahitlik yapması için

yaptıkları baskının sonuçsuz kaldığı Prof. Dr. Enes Kariš, Özgürlüğe KaçıĢım

kitabıyla ilgili eleştirisinde bu kitabın “Alija Izetbegoviš‟in entelektüel, politik ve

manevi geçmişinin anlamını bilmeden okunmasının mümkün olmadığı, çünkü

cezasını ifa etmekteyken yazılan bu notlarla 20. yüzyılın son on yılına imzasını

atmış bu sıra dışı şahsiyetin entelektüel biyografisi esaslı bir şekilde bütünleşmekte

mozaiksel bir şekilde tamamlandığını” yazacaktır.

Kariš “Özgürlüğe KaçıĢım aslında ruhun esaretine karşı bir direniş ve bu yolla

cezaevi şartlarının acımasızlığının aşılmasının insanın kendine has bir özgürlük

arayışına dönüşmesine bir bakıştır ve kişisel ve evrensel olanın bu bileşiminde

Izetbegoviš‟in notlarının sıra dışı ilham vericiliği yatmaktadır” diye yazmıştır.

Alija Izetbegoviš hapishane yıllarını okumak ve kültürünü geliştirmek yönünde

değerlendirmiştir. Zaman ve azim gerçekten de fazlasıyla vardı – ve Allah için

yapılabilecek şeylerin sayısı da çok azdı, böylece sağlam bir temel üzerinde ve

Page 31: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

31

yavaş yavaş, kaderin karşısına çıkaracağı her türlü imtihana hazır müstesna bir

insan yoğruldu. Hapishane notlarını okuyanlar zaman zaman Alija‟nın

düşüncelerinin berraklığı karşısında büyüleneceklerdi. Bazı çıkarımlarda veya

tezlerde belki kendi fikirlerini bulacaklar, bazılarıyla da bu sıra dışı insanın

ruhunun tüm inceliklerine bir göz atma imkânı bulacaklardı. Olağanüstü şartlar

Alija Izetbegoviš‟in kendini olağanüstü bir şekilde geliştirmesini sağlamıştı.

Öncelikle hapishanede Izetbegoviš imanını daha da güçlendirdi. Tanrıya sonsuz

adanmışlığı, aslında fırtınalı hapis günlerinde her zaman sığındığı bir limandı.

İkinci olarak da demir pencerelerin arkasında geçirilen bu uzun süre kendisine

özgürlüğe karşı bir duyarlılık oluşturmuştu: Başkalarının ima kabilinden idrak

edebildiği konular, Izetbegoviš için en kutsal duyguların bir ifadesiydi.

(Çok sonra, 1992-1995 yıllarındaki savaş esnasında, çok tekrarlanan şu cümlesini

söyleyecekti: Yüce Allah‟ın adına yemin ederiz ki köle olmayacağız!). Özgür

olmak bu mahkûma “bir insanın aynı zamanda hem sahip olabileceği en büyük

arzusu hem de en büyük sorumluluğu demekti. Bu yüzden bazı röportajlarında

Izetbegoviš – bütün insanların manevi açıdan kendilerini yetersiz hissettikleri –

“özgürlüğün o korkunç yüzünden” bahsetmiştir. Onlar, aslında, özgürlükleriyle ne

yapacaklarını bilmezler, bilinçaltlarında özgür olmamayı yani tutsak kalmayı

isterler.

Üçüncü olarak, sürekli haksızlıklarla karşılaşmış olmak dolayısıyla olsa gerek,

Izetbegoviš‟in hayatının geri kalanı kendisi için olduğu kadar ait olduğu halk ve

devlet için de adalet adına savaşmakla geçecekti.

Page 32: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

32

NĠHAYET ÖZGÜRLÜK

Page 33: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

33

Hukukçu olması dolayısıyla, Izetbegoviš hapishanede cezasının düşürülmesi

yolundaki savaşına devam etti. Belgrat‟taki Federal Mahkemeye yazdı ve tüm

hukuksal sürecin gayrimeşruluğuna dikkat çekti. Aynı zamanda dünya basını da

“Saraybosna Davasının” danışıklı olduğundan bahsediyordu, böylece yavaş yavaş

ama sağlam temellere dayanarak hükümlerin değişmesi için uygun bir ortam

oluşmaya başladı. Bu yumuşama süreci 3 yıl kadar sürdü. Federal Mahkemenin

kararıyla Izetbegoviš‟in cezası sembolik olarak 14 yıldan 12 yıla indirildi, ancak

dayanağı değiştirildi: Ceza Hukukunun sadece 133. maddesi yani “sözlü cürüm”

kaldı. Haksız zararın tazminiyle nihai hüküm 9 yıl olarak çıktı!

Sonuçta Izetbegoviš toplamda tam 5 yıl 8 ay yattı - kendi kanaatleriyle başkalarını

ikna çabaları ancak bu kadar sonuç vermişti. 25 Kasım 1988‟de, öğleden sonra 3-4

arası, Alija Izetbegoviš hapishane yönetimine çağrıldı. Hapishane karakol

komutanı, Malko Koroman, resmi üniforması içerisinde ve resmi bir ses tonuyla

Yugoslavya Devlet Başkanlığının cezasının geri kalanından muafiyetiyle ilgili

kararını okudu. Tam olarak hapishanedeki 2075. Günüydü. Izetbegoviš kulaklarına

inanamıyordu: Nihayet özgür bir insandı!

İlk hapis döneminden sonra bir ikilemde olsa bile, şimdi en ufak bir şüphesi bile

yoktu. Kafasında kesin bir plan vardı: Parti kurmak ve seçimlere girerek kazanmak!

Page 34: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

34

PARTĠNĠN KURULMASI

Page 35: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

35

80‟li yılların sonları, 90lı yılların fırtınalı başlayacağının habercisiydi.

Yugoslavya'daki kriz doruk noktasına tırmanmıştı. Ülkenin batısından

demokratikleşme ve çok partili sisteme geçiş talepleri yükseliyordu, Sırp

hegemonyası gittikçe daha açık bir şekilde eleştirilir olmuştu. Aynı anda

Sırbistan‟da Sırpları aslında onların tehdit altında olduklarına ikna etmeye çalışan

Miloševiš boy göstermeye başlamıştı, bu şekilde adım adım savaşın psikolojik ön

şartları oluşmaya başlıyordu. Diğer taraftan Slovenya ve Hırvatistan‟ın

Yugoslavya‟dan ayrılma ve bağımsız olma talepleri hızlı bir şekilde güçlenmişti.

Ülkeyi değişime sürükleyecek politik şahsiyetler şimdiden kendini belli ediyordu.

Birbiri ardından yeni partiler kuruldu. Franjo TuŤman öncelikli hedefi bağımsız

Hırvatistan olan Hırvatistan Demokratik Birliği‟ni (HDZ) kurmuştu.

Izetbegoviš tüm bu süreçleri gözlemliyor ve “Novi Pazar‟dan Cazina‟ya kadar”

(Hatıralar‟dan) tüm Müslüman tebaanın değişime hazır olmasını bekliyordu. Daha

işin başında kendi politik eğilimlerini Mehmed Spaho‟nun Yugoslav Müslümanlar

Organizasyonunda (JMO) gördü. Fakat bu organizasyonun Izetbegoviš‟e göre bazı

zafiyetleri vardı ki “1941 yılında daha savaşın ilk yıllarında hemen dağılmış

olmasından belliydi”. Olası bir savaşı öngören Izetbegoviš aynı şeyin kendi

partisinin başına da gelmesini istemiyordu. Parti kurma çalışmalarına hapisten

çıktıktan tam bir yıl sonra 1989 Kasım‟ında başladı. Biraz da kendi isteği dışında

daha işin başında “lider” konumundaydı. Hatıratında kendi kendisine "ben en

iyisiysem acaba diğerleri nasıl?" diye sorduğunu yazar. – ki bu soruyu yine kendi

cevaplamıştı: “Herhalde liderlerin bazı önemli kusurları olması gerekiyor, bende de

yeteri kadar vardı.”

Temasa geçtiği ilk kişi kendisini o zaman Müslüman bir parti kurulması için henüz

uygun zamanın gelmemiş olduğunu düşündüğünü belirterek kibarca reddetmiş olan

Prof. Dr. Muhamed Filipoviš idi. Bununla, muhtemelen o zaman yürürlükte olan

Komünist Birliğin haricinde herhangi bir parti kurulmasını yasaklayan kanunu

kastediyordu. Bu yasağı delmeye teşebbüs etmek bile 10 yıllık bir hapisle

cezalandırılabilirdi. Izetbegoviš riski göze almaya karar verdi. O zamana kadar

Page 36: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

36

hayatı boyunca hep risk almıştı, bunun dışında da kendisine artık bir parti kurma

zamanı geldi gibi geliyordu. Destekçi bulma arayışıyla politik ortamın daha medeni

olduğu Zagreb‟e gitti, orada bu planına daha uygun bir zemin bulacağını

umuyordu. Öyle de oldu. Orada Šemso Tankoviš ve (artık hayatta olmayan) Salim

Šabiš ile karşılaştı. Šabiš‟in organize ettiği Zagreb camiindeki toplantıya 15 davetli

katıldı. Tüm Yugoslavya bazında “Müslüman kültürel çevrelerin” partisi olmayı

hedefleyen bir partinin kurulumuyla ilgili prensipler üzerinde çok çabuk uzlaşıldı:

Bosna-Hersek, Sırbistan, Karadağ, Kosova ve Makedonya. Partinin yurtdışı

organları da çok çabuk bir şekilde belirlendi. Karar yıldırım hızıyla yayıldı.

Tüm sosyalist-komünist blokta genel bir kriz yaşanması, olayların bu şekilde hızlı

gelişimine uygun bir zemin hazırlamıştı. Berlin duvarı ve onunla birlikte Doğu

Bloğu olarak adlandırılan ülkelerde hüküm süren ideolojik güç de yıkılmıştı.

Baharın ilk günlerinde, daha kesin bir tarihle 27 Mart 1990‟da, Izetbegoviš

Saraybosna‟daki “Holiday Inn‟de” partinin kuruluşunu duyurmak amacıyla bir

basın konferansı düzenlemişti. Heyecandan biraz titreyen bir sesle sonradan

“kırklar bildirisi” olarak bilinecek olan basın duyurusunu okudu, çünkü bildirinin

altında tam kırk imza vardı. Bildiri şu şekildeydi: “Biz aşağıda imzası olanlar,

Yugoslav toplumunun karşı karşıya kaldığı ve sadece ekonomik değil aynı

zamanda politik ve moral boyutları da olan kriz karşısında, Yugoslavya‟yı halkları

ve milletleriyle bir bütün olarak korumayı ve başlatılmış olan demokratik süreçlerin

özgür, modern ve adil bir devlet olma yolunda kesintisiz devamını sağlamayı

hedefliyoruz. Bu gelişimi desteklemek ve hedeflediğimiz bu yapı içerisinde sadece

tüm vatandaşların ortak çıkarlarını gözetmek için değil, Müslüman kültürden gelen

bireyler olarak sahip olduğumuz kendimize özgü gereksinimlerimizi de gözetmeye

yönelik olarak, Demokratik Hareket Partisi‟ni kurmak yönünde bir inisiyatif kararı

aldık ve bu hedefe yönelik olarak politik etkinliğimizin 16 maddeden oluşan

ilkelerini açıklıyoruz. “

Devamında ilkeler açıklandı.

Page 37: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

37

Tüm halka çağrı yapılmasına karşın, daha ilk maddeden partinin milliyetçi bir

profili olduğu anlaşılıyordu: “SDA Yugoslavya‟nın Müslüman kökenli

vatandaşlarının olduğu kadar, parti programını ve hedeflerini benimseyen tüm

vatandaşlarının politik bir birliğidir”. Bu siyasi oluşuma Boşnak olmayanların da

resmen davet edilmesine karşın, Sırpların Sırbistan Demokrat Partisi (SDS) ve

Hırvatların da Hırvat Demokrat Birliği (HDZ) adı altında zaten kurulmuş siyasi

partileri vardı. İlkeler partinin işleyişi, hedefleri ve beklentilerini açıklıyordu.

Kısaca SDA‟nın kurucuları seçim, demokratik yönetim, Yugoslavya‟da – özellikle

Bosna-Hersek‟te – yaşayan halkların eşit bir statüye kavuşmasını ve ülkede insan

hakları ve düşünce özgürlüğünü temel alan düzenlemeler istiyorlardı. Tarihin akışı

farklı yönde gelişecek olsa bile, Yugoslavya‟nın bölünmesi yönünde bir talepleri

yoktu, bütünlüğünün korunması yönünde de bir şartları olmamasına rağmen

isteklerinin bu yönde olduğu şeklinde bir izlenim bırakmışlardı.

SDA‟nın kurucularının politik eğilimlerinin odağının tam olarak anlaşılması için,

“7. madde” özellikle belirleyici görünmektedir”:

“Bosna-Hersek Müslümanlarının kendi milli özelliklerinin göz ardı edilmesi ve bu

bağlamda maruz kaldıkları tecavüz karşısında, bu yaklaşımı sadece tarihi

gerçeklere değil aynı zamanda bu milletin açıkça ifade edilmiş taleplerine aykırı

bulup reddederek bildirmek isteriz ki: Hem Bosna-Hersek sınırları içerisinde hem

de dışında yaşayan Bosna-Hersek Müslümanları Yugoslavya‟nın tarihte kendi adı,

üzerine bastıkları toprakları, kendi tarihi, kendi kültürü, kendi dini, kendi şairi ve

şiiri, kendine ait bir geçmişi ve geleceği olan altı tarihi milletinden biri olarak

kadim bir milleti temsil etmektedir. SDA bu anlayışla Bosna-Hersek

Müslümanlarının milli şuurunu yeniden uyandıracak ve tüm politik ve hukuki

sonuçlarıyla beraber milli kimliklerinin kabul görmesi yönünde ısrarla çaba sarf

edecektir. Tarihten gelen isimleriyle Bosna-Hersek Müslümanlarının haklarını

vurgulayarak, ve bu topraklarda yaşayan kadim bir millet olarak bu hakları

herhangi bir engel veya kısıtlama olmadan Bosna-Hersek‟teki tüm milletlere

olduğu gibi Sırp ve Hırvatlara da tanıyoruz. Bir önceki ifadeyle bağlantılı olarak

Page 38: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

38

Bosna-Herseğin Müslüman, Sırp ve Hırvatların ortak bir devleti olarak korunması

yönündeki özel hassasiyetimizi de vurgulamak isteriz. Bu bağlamda SDA, hangi

taraf veya benzer ideolojiden gelirse gelsin, Bosna-Herseğin destabilizasyonuna,

bölünmesine ve haklarının ihlaline yönelik teşebbüslerin karşısında güçlü bir

şekilde duracaktır.

“İlkelerde” “Yugoslavya‟daki tüm dinlerin tamamen özgür bir şekilde faaliyet

göstermesiyle” ilgili haklar da güçlü bir şekilde vurgulanmıştır.

Belgenin sonuna kırk kişi şahsen ve aşağıdaki sırayla imzasını atmıştı:

Alija Izetbegoviš, Saraybosnalı hukukçu; Muhamed Ţengiš, Saraybosnalı

mühendis; Dr. Maid Hadţiomeragiš, Saraybosnalı diş hekimi; Dr. Muhamed

Hukoviš, Saraybosnalı öğretim üyesi; Edah Beširbegoviš, Saraybosnalı avukat;

Prim. Dr. Šašir Šerimoviš, Saraybosnalı hekim; Salim Šabiš, Zagrebli iş adamı;

Prof. Dr. Sulejman Mašoviš, Zagreb Özel Eğitim Fak.; Prof. Dr. Fehim Nametak,

Saraybosnalı bilim adamı; Salih Karavdiš, Saraybosnalı avukat; Fahira Fejziš,

Saraybosnalı gazeteci; Dr. Šašir Ţengiš, Saraybosnalı hekim; Edhem Traljiš,

Saraybosnalı hukukçu; Dţemaludin Latiš, Saraybosnalı edebiyatçı; Omer Pobriš,

Saraybosnalı müzisyen; Dr. Sead Šestiš, Saraybosnalı bilim adamı; Prim. Dr. Tarik

Muftiš, Mostar‟lı hekim; Safet Isoviš, Saraybosnalı ses sanatçısı; Dr. Šemso

Tankoviš, Zagreb Ekonomi Fakültesinde doçent; Mirsad Veladţiš, Velika

Kladuša‟dan Yük. Teknolog; Prim. Dr. Kemal Biţakţiš, Saraybosnalı hekim;

Abdulah Skaka, Saraybosnalı zanaatkar; Omer Behmen, Saraybosnalı mühendis;

Šefko Omerbašiš, Zagreb baş imamı; Dr. Mustafa Ceriš, Saraybosna İslam

Teolojisi Fakültesinde doçent; Dr. Sulejman Ţamdţiš, Zagrebli bilim adamı; Prof.

Dr. Lamija Hadţiosmanoviš, Saraybosna Felsefe Fak.; Dr. Halid Ţauševiš,

Saraybosnalı hukukçu; Kemal Naniš, Zagrebli İnşaat Müh.; Bakir Sadoviš,

Saraybosnalı öğrenci; Faris Naniš, Zagrebli öğrenci; Nordin Smajloviš, Zagrebli

öğrenci; Husein Huskiš, Zagrebli Mak. Yük. Müh.; Mirsad Srebrenkoviš, Zagrebli

hukukçu; Nedţad Dţumhur, Banjka Lukalı Teknolog; Fehim Nuhbegoviš, Zagrebli

Page 39: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

39

iş adamı; Đulko Zuniš, Zagrebli iş adamı; Prof. Dr. Almasa Šaširbegoviš,

Saraybosna Veteriner Fak.; Prof. Dr. Ahmed Braţkoviš, Saraybosna Ekonomi Fak.

İmzası olan bu kırk kişinin “yasaların” hışmına uğrayabileceği söyleniyordu.

Ancak tarihsel şartlar değişmişti ve yönetim artık büyük bir politik süreci daha

yürütecek kadar güçlü değildi. Ancak SDA‟nın kuruluşuna bir tepki olarak

“OsloboŤenje‟de” Alija Izetbegoviš‟in 1983‟deki yargılanmalarıyla ilgili bir yazı

dizisi başladı. Duruşmaları takip eden gazeteci o dönemin ağzıyla yazıyordu: Aynı

suçlamalar, aynı düzemece yaklaşım, sanki geçen bunca süre içerisinde hiç bir şey

değişmemişti. Bu yazısı dizisinin gizli ajandası Izetbegoviš vakası üzerinden

partiyi ne türden “politik ucubelerin” kurduğunu tekrar göstermeye çalışmaktı.

Mevcut yönetim, ufukta beliren politik gelişmelerle ilgili gerçekten de bu kanıya

sahip olarak, yaklaşan seçimlerdeki zaferinden ve bu “eski mahkûmlar ve iflah

olmaz fanatiklerin gerici planları” benzetmesinin kendi pozisyonunu

güçlendireceğinden emindi. Ancak bu öngörü yanlış çıktı. Zaman, halkın “eski

mahkûmları” sempatiyle bağrına basacağını ve politik hedeflerini gittikçe kendi

hedefleriyle özdeşleştireceğini gösterecekti.

“Holiday-Inn‟deki” basın konferansından iki ay sonra, aynı otelde SDA‟nın kuruluş

meclisi toplandı. Salon tıka basa doluydu ve katılanların tümünde bir sevinç

duygusu hâkimdi. Katılımcıların belirttiği gibi “baştaki ürkeklik” yerini bir

“meydan okuma ve kararlılığa” bırakmıştı. Davetliler arasında birçok itibarlı

şahsiyet vardı. Kameralar kült Boşnak muhacir Adil Zulfikarpašiš'e özel ilgi

gösteriyordu. O dönemde Zulfikarpašiš Bosna-Hersek tarihiyle ilgili çok önemli

belgelere sahip olan Boşnak Enstitüsü‟nü kurduğu Zürih‟te yaşıyordu. Adil zaten

eski Yugoslavya'da çeşitli demokratik inisiyatiflerin altında diğer destekçilerle

beraber imzası bulunan bir şahsiyetti. Çok geniş bir siyasi tecrübesi vardı ve

SDA‟nın diğer üyeleri onun katılımının devamını güçlü bir şekilde destekliyorlardı.

Izetbegoviš kuruluş konferansına Zulfikarpašiš‟i bizzat davet etmişti. Zürih‟te

partinin kuruluşuyla ilgili zaten konuşmuşlar “Müslüman” ve “Boşnak” terimleri

üzerinde anlaşmazlık yaşamışlardı. Zulfikarpašiš‟e göre program belgelerine derhal

Page 40: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

40

“Boşnak” ibaresi eklenmeliydi. Izetbegoviš “Müslüman” ibaresinin yeterli

olmadığı konusunda hemfikirdi, ancak onun önerisine de katılmıyordu. “Boşnak”

teriminin birdenbire gündeme getirilmesinin halkta nüfus kayıtlarıyla ilgili

karışıklık yaratmasının mümkün olduğunu düşünüyordu, dolayısıyla bu isim

değişikliğini sonraya bıraktı. Öyle de oldu.

“Holiday Inn‟deki” konuşmasında Izetbegoviš Boşnak topraklarına yönelik olası

tecavüzlere değindi: Bosna‟nın parçalanmasına izin vermeyeceklerini söylediğimde

Müslüman halkın en derin hissiyatına tercüman olduğuma eminim. Cvetkoviš-

Maţek arasındaki bu toprakların bölünmesine yönelik rezil anlaşma geçersizdir.

Bunun garantisi, bugün burada bu salonda oluşan güçtür…” Bu sözler güçlü

alkışlarla süslendi.

Page 41: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

41

SEÇĠM KAMPANYASI

Page 42: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

42

Kuruluşuyla beraber SDA hemen yönetimi ele geçirme yarışına girmek için resmi

kararlar da aldı. Dört bir tarafta yeni şubeler filizleniyordu. Banja Luka‟da 20 bin

kişinin bir araya geldiği miting özellikle hafızalarda kalacaktır. Özellikle o bölgede

doğmuş olan akademisyen Prof. Dr. Muhamed Filipoviš‟in konuşması dikkat

çekmişti.

Izetbegoviš bir ABD ziyareti gerçekleştirdi. Kendisini “Müslüman kökenli Hırvat"

olarak tanıtan Nijaz Batlak‟la – Dayıyla – olan karşılaşması hafızasında yer

etmiştir. Alija'ya Boşnakları savaşa hazırlanıp hazırlanmadıklarını sormuş ve şer

bir tahminle Drina vadisindeki yeni sefaletlerini öngörmüştü. Dayının daha sonra

Bosna-Hersekteki savaşta tartışmalı bir rölü olmuştu.

SDA‟nın en büyük seçim mitingleri tam olarak Foţa, Novi Pazar ve Velika

Kladuša‟da gerçekleşmişti. Foţa‟daki en duygusal olanı, Velika Kladuša‟daki ise

en etkileyici olanıydı. Velika Kladuša‟da 15 Eylül 1990 tarihinde 200 bin kişi

toplandı. Izetbegoviš açık bir ifadeyle “Sivil bir cumhuriyet olan Bosna-Hersek

Müslüman halkın mihrabıdır: Ne İslami, ne sosyalist, fakat sivil…”! Slovenya ve

Hırvatistan‟ın bağımsızlık taleplerini önceden güçlü bir şekilde ortaya koymuş

olmaları dolayısıyla, SDA‟nın lideri Boşnakların “Büyük Sırbistan” içerisinde

kalmayı kabul etmediklerini vurgulamak lüzumunu hissetmişti. Açık sözlüydü:

“Gerekirse Müslümanlar Bosna‟yı silahlarıyla savunacaklardır”. Bu tarih ve

konuşma hafızalardan silinmeyecekti, çünkü Izetbegoviš ilk defa silahlara

başvurmaktan bir alternatif olarak söz etmişti. Kendi ağzından çıkan silahlı çatışma

sözlerinin kısa zaman sonra gerçekleşeceğine belki de kendisi de inanmıyordu.

Kladuša‟daki mitingden 3 gün sonra, Zulfikarpašiš ve Filipoviš SDA‟da bir kadro

dönüşümü yapmak istediler. Mitinglerin genel görünümünü beğenmemişlerdi ve

partinin dini radikalizme yöneldiğini düşünüyorlardı. Izetbegoviš bu düellonun

galibi oldu ve lider olarak konumunu güçlendirdi, diğer ikisi ise kendi partilerini

kurdular – Müslüman-Boşnak Organizasyonu (MBO). Bu süre içerisinde SDA‟nın

lideri Yugoslavya‟daki krizin başlıca politik aktörleriyle de tek tek tanışmıştı.

Zagreb‟e geldiğinde, TuŤman‟la olan toplantısına kendisiyle de o esnada tanışacağı

Page 43: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

43

Stipe Mesiš tarafından götürüldü. TuŤman‟dan farklı olarak Mesiš kendisine

sempatik görünmüştü ve gerçek dostlukları – zorlu tarihsel gelişmelere rağmen –

Izetbegoviš ölene kadar hep devam etti. Daha ilk görüşmelerinde TuŤman, hiç de

diplomatik olmayan şu sözleriyle Izetbegoviš‟i ürkütmüştü: “Sayın Izetbegoviš,

Müslüman bir parti kurmayın, bu tamamen yanlış bir adımdır, çünkü Müslümanlar

ve Hırvatlar tek bir millettir. Müslümanlar ve Hırvatlar kendilerini öyle görüyor.”

Kendi iddiasına kanıt göstermek amacıyla bazı sözde tarihsel argümanları ortaya

atmıştı. Izetbegoviš‟in bu sözlerini ilgisiz bir şekilde dinlemesinden sonra TuŤman,

SDA‟nın seçim fiyaskosuyla ilgili tahminde de bulundu: "Oyların %70‟ini HDZ

alacak, çünkü tüm Müslümanların ve Hırvatların oylarını alacak” – iddiasını ortaya

attı.

Izetbegoviš ona tarihsel bilgisine saygı duyduğu, ancak kendisinin o günkü

Bosna‟yı biraz olsun tanıdığını ve HDZ‟nin seçimlerden tam Bosna-Hersek‟teki

Hırvatların oranı kadar, yani %17 oy alacağı şeklinde karşılık verdi.

1990 Kasım‟ındaki seçimlerde tam da öyle oldu: HDZ %17 oy aldı, tabii ki bunlar

Hırvat oylarıydı. Ancak Izetbegoviš Zagreb‟den ağzının tadı kaçmış olarak döndü.

Bu gizlenmeye gerek görülmeyen hasmane bir dönemin başlangıcıydı.

Page 44: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

44

SEÇĠM ZAFERĠ

Page 45: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

45

Seçimler 1990 yılının 18 Kasım‟ında yapıldı. SDA Bosna-Hersek Cumhuriyeti

Meclisindeki 240 sandalyeden 86‟sını kazandı, 7 üyeli Devlet Başkanlığının 3

üyesi de SDA‟lı adaylardı. Fikret Abdiš 1.200.000 oyla açık ara en fazla oyu aldı.

Izetbegoviš ise 870.000 oy almıştı. Abdiš‟e “Agrokomerc‟in” kurucusu ve 1986 –

1987 yıllarındaki “Fatura skandalı” mağduru olarak kazandığı popülarite yardımcı

olmuştu. Başarılı bir işadamı imajı, halkına ve milletine karşı yorulmak bilmez bir

adanmışlığı vardı ve haklı olarak bir miktar Sırp ve Hırvat oyu da aldığı tahmin

ediliyordu. Politik bir anlaşmayla Abdiš Devlet Başkanlığı makamından Alija

Izetbegoviš namına feragat etti.

Maalesef farklı konseptleri, aynı zamanda farklı mizaçları ve karineleri olan bu iki

politikacı arasında içten içe alevlenen anlaşmazlık, Bosna-Hersek'te 1992'de

başlayan savaş esnasında doruğa çıkacaktı. Abdiš Velika Kladuša‟ya giderek,

sonunda yok olana kadar, Sırplar ve Hırvatların yanında Bosna-Hersek ordusuna

karşı savaşacak olan kendi ordusunu kuracaktı. Slobodan Miloševiš ve Radovan

Karadţiš, Abdiš‟in sayesinde en stratejik hedeflerinden birine ulaşmıştır: Boşnak

kolordusu içinde iç çatışma. Krajina‟da Boşnakların kendi içindeki tahayyüllerin

ötesine geçecek ölçülere varan çatışma bu milletin yaşadığı felaketin boyutlarını

daha da arttırmıştır.

Seçimlerden ve Bosna-Hersek Federal Cumhuriyeti devlet başkanlığı üyelerinin

atanmasından sonra, SDA–SDS–HDZ koalisyonuyla hükümet kuruldu. Bu mihver

işlevini yerine getiremedi, çünkü çıkarlar kesinlikle birbirleriyle çelişiyordu.

Karadţiš‟in SDS partisi ne pahasına olursa olsun Bosna-Herseğin, büyük Sırbistan

vizyonuna zaten engel teşkil eden Hırvatistan ve Slovenya‟nın olmadığı, budanmış

Yugoslavya‟nın bir parçası olarak kalmasını istiyordu. HDZ, Dr. Franjo TuŤman‟ın

güdümü altında, Bosna-Herseğin bölünmesi yönündeki eğilimini gittikçe

arttırıyordu. SDA ise, ister Yugoslavya dâhilinde ister haricinde olsun, bağımsız

Bosna-Hersek tercihine sıkı sıkıya bağlı kalmıştı. Bu olumsuzluklara rağmen

Izetbegoviš, bu partilerle işbirliği içerisine girerek, Bosna-Hersek adına bir tür milli

(veya milletler arası) uzlaşma zemini oluşturmayı denemişti. Ancak yürümedi,

Page 46: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

46

anlaşmazlıklar daha da arttı, savaşın ayak sesleri gittikçe yaklaşmaya ve

Yugoslavya'nın üzerine kara bulutlar çökmeye başlamıştı.

Page 47: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

47

YUGOSLAVYA’NIN

SÜRDÜRÜLMESĠNE

YÖNELĠK SONUÇSUZ

GÖRÜġMELER

Page 48: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

48

1991yılı Ocak ayından itibaren Bosna-Hersek Devlet Başkanlığının yeni üyeleri,

sürekli üyelerin yanında cumhuriyetlerin Devlet Başkanlarının da katıldığı, SFRJ

genişletilmiş Devlet Başkanlığı toplantılarına iştirak etmeye başladı; toplantılarda

federal yönetimin Devlet Başkanı Ante Markoviš ve Milli Savunma Bakanı Veljko

Kadijeviš de katılıyordu. Yugoslavya‟nın geleceği üzerinde konsensüs sağlamaya

yönelik çabalar sonuçsuz kaldı. Makedon ve Boşnak Devlet Başkanları Kiro

Gligorov ve Alija Izetbegoviš, ümitsizce “aşamalı federasyon” önerisi sunmaya

çalıştılar. Bu bir taraftan Slovenya ve Hırvatistan‟ın, diğer taraftan da Sırbistan‟ın

önerdiği seçenekler arasında bir orta yoldu. Son derece iyi niyetli bir öneri

olmasına rağmen bu girişim sonuçsuz kaldı, Hırvatistan‟da ise daha şimdiden

Sırpların yaşadığı bölgelerde barikatlar kurulmaya başlanmıştı. Silahlanmış bölge

halkının yardımıyla, Yugoslav Milli Ordusu (JNA) Slobodan Miloševiš‟in

talimatıyla Sırp otonom bölgesi (SAO) olarak adlandırılan bölgeyi kuşatmıştı. Aynı

şey daha sonra Bosna-Hersek‟te de tekerrür etti.

1991 baharından beri SDS zorla kuşatarak Sırp otonom bölgeleri oluşturuyordu.

Askeri verilere göre, JNA 1991 yılı içerisinde Bosna-Hersek‟teki Sırplara toplam

51.900 kalem piyade mühimmatı verdi. Buna, açıkça duyurulan ve SDS‟nin kendi

milislerine, yine JNA üzerinden, 17.300 ilave tüfek verdiği bilgisini de ilave etmek

gerekir. Yeterli argüman bulamadığı görüşmelerdeki pozisyonunu Karadţiš‟in silah

zoruyla güçlendirmeye çalıştığı açıktı.

Bu arada Izetbegoviš devlet adamı olarak uluslar arası alanda ilk deneyimlerini

kazanıyordu. Mart 1991‟de, bu orta Avrupa ülkesinin o zamanki devlet başkanı

olan Kurt Waldheim‟la tanışmak için, Avusturya‟ya gitti. Bu Izetbegoviš‟in ilk

resmi yurtdışı ziyareti idi. Geçmişte Nazilerle olan ilişkilerinin ortaya çıkmasından

ötürü Waldheim o sıralar büyük sorunlar yaşıyordu. Izetbegoviš yine de gitmeye

karar vermişti, çünkü Avusturya o zamanlar genç Boşnak diplomasisi için çok

önemli bir ülkeydi. Daha sonra Izetbegoviš Avusturya Dışişleri Bakanı Dr. Alois

Mock'a, bu ülkenin Bosna-Hersek için yaptıklarından dolayı, Bosna Ejderi şeref

madalyasını verecekti.

Page 49: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

49

Arkasından İran ve Türkiye ziyaretleri geldi. Tahran‟daki karşılama töreninde

gördüğü misafirperverlik Izetbegoviš‟in beklentilerinin çok ötesindeydi

Havaalanında kendisini İran ordusunun üç sınıfından oluşan üç sıra asker, üst

düzey resmi şahsiyetler ve 50 diplomatik temsilciden oluşan bir kortej karşılamıştı.

Kısa bir zaman öncesine kadar rejim muhalifi olan bir kişi için bu gerçek bir şoktu.

O an nasıl davranması gerektiğinden kendisi de emin değildi. Nitekim daha sonra

İran‟ın uygulanan haksız ambargoyu delerek Bosna-Hersek ordusunun

silahlandırılmasına yönelik hayati bir rol oynadığı bilinmektedir.

ABD ziyareti sonrası Izetbegoviš Yugoslavya‟da yaşanan krizin orada

“anlayışsızlıkla” karşılanmasından ötürü hayal kırıklığı içindeydi. ABD‟nin bu

konuda hiçbir şey yapmayacağını anlamıştı. Bosna-Hersek Federal Cumhuriyeti

Devlet Başkanı, diplomatik bir girişim kabilinden, Yugoslavya hakkında bir

Deklarasyon yayınlayan Avrupa Birliği ülkeleriyle görüşmek üzere Roma‟ya gitti.

Bu gelişmelere paralel olarak, 1992 yazı boyunca Miloševiš, TuŤman ve

Izetbegoviš krizden çıkış yolları arama çabasıyla birkaç defa bir araya geldiler.

Sırbistan ve Hırvatistan‟ın şefleri, Boşnak şefi bir tür üçlü bölünmeyi kabul etmesi

konusunda ikna etmeye çalıştılar. Ancak Izetbegoviš Gligorov–Izetbegoviš

platformunun söyleminin dışına çıkmadı. Bu buluşmalardan biri sonrası Split‟ten

dönerken, gazetecilerin Bosna-Herseğin bölünmesiyle ilgili spekülasyonlarla ilgili

soruları üzerine: “Benimle bu konuda müzakere bile edilemez!” cevabını vermişti.

Page 50: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

50

KARADŽIģ’ĠN TEHDĠTLERĠ

Page 51: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

51

17 Haziran 1991‟de Slovenya‟da kısa bir savaş yaşandı. Bununla Yugoslavya‟nın

çöküş sürecinin başlangıcı çarpıcı bir biçimde imlenmiş oldu. İki milyonluk bu

küçük ülkeyle başlayarak, çatışmalar kısa zaman içinde ülkedeki milis güçlerin

JNA ile çatışmaya girdiği Hırvatistan‟a sıçradı. Vukovar kuşatması ve Dubrovniğe

yapılan saldırıyla zirveye tırmandı. Hırvatistan‟da zamanın önde gelen Sırplarının

nasıl bir galeyana kapıldığını en iyi liderleri Jovan Raškoviš'in şu iki açıklaması

örnekleyecektir. İlki: “Sırplar çılgın bir millettir!”. İkincisi: “Sırp tarlalarına basa

basa Knin‟den Belgrat‟a kadar gelinebilir!”.

Artık ortada Yugoslavya değil Büyük Sırbistan‟ın söz konusu olmasından

hareketle, Izetbegoviš‟in duruşu Bosna-Herseğin Slovenya ve Hırvatistansız bir

Yugoslavya içerisinde yer almayacağı şeklindeydi. Kendi partisinin dışında, Bosna-

Hersek‟teki kentli entelektüellerin çoğunun da desteğine sahipti. Adeta buna

verilmiş bir cevap gibi, Karadţiš Ekim sonunda Bosna-Hersek meclisindeki o

malum tehditkâr konuşmasını yapmıştır: “Bosna-Herseği bir cehenneme ve

Müslüman halkı da muhtemelen yok olmaya doğru sürükleyeceğinizin farkında

değil misiniz!?”. Kameraların ve korkuya kapılan kamuoyunun önünde böyle

konuşmuştu. Izetbegoviš derhal cevap verdi: “Karadţiš‟in muhakemesi ve

mesajları neden Yugoslavya içerisinde kalmak istemediğimizi en iyi şekilde

açıklamaktadır. Karadţiš‟in arzuladığı gibi bir Yugoslavya‟yı bugün artık kimse

istememektedir. Sırp milleti dışında kimse!”.

Savaşın ayak sesleri her tarafta duyulmaya başlanmıştı. SDA Izetbegoviš‟in

önderliğinde Bosna-Hersek Milli Güvenlik Konseyi‟nin kurulması kararı aldı, bu

karardan daha sonra Vatanperver Fırka, Bosna-Herseğin savunmasına yönelik ilk

oluşum ortaya çıkacaktı. Tarih 10 Haziran 1991‟di. Zayıf mühimmatına rağmen,

Vatanperver Fırka daha sonra Bosna-Hersek ordusunun – Bosna-Hersek

Cumhuriyetinin resmi silahlı kuvvetlerinin – organizasyonel yapısı için bir şablon

olacaktı.

Mukavemetin diğer bir işareti de, Izetbegoviš‟in önerisi üzerine, Bosna-Hersek

Devlet Başkanlığının Hırvatistan ordusuna asker vermeme kararıydı. Izetbegoviš

Page 52: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

52

TV SA‟da, orduya katılma çağrılarına cevap vermemeleri için gençlere seslenerek,

dikkat çekici (ve tartışmalı) şu cümlesini söylemişti: “Unutmayın, bu bizim

savaşımız değil!”.

Daha sonra bu cümle TuŤman rejimi tarafından işlerine geldiği gibi "Hırvatların

özgürlük savaşı onun savaşı değil" şeklinde yorumlanacaktı. Asıl düşüncenin tam

tersi olduğuna hiç şüphe yoktu.

Bosna-Hersek‟te savaşı önlemeye yönelik çabalardan biri Zulfikarpašiš ve

Filipoviš tarafından gerçekleştirilmeye çalışılan ünlü “Sırp–Müslüman

anlaşmasıydı”. İkisi, Izetbegoviš‟in de onayıyla Miloševiš‟le görüşmek için

Belgrat‟a giderler. Sonuç oldukça yetersiz olur, çünkü bu anlaşmayla arka kapıdan

“budanmış Yugoslavya‟ya” çıkılıyordu ki bu Boşnaklar için aslında “Büyük

Sırbistan‟dan” başka bir yer değildi. Yine de bu başarısız anlaşma akıllarda Boşnak

tarafın baş döndürücü bir hızla içine sürüklenilen savaşı durdurmak yönündeki iyi

niyetinin bir göstergesi daha olarak kalacaktır. Kasım başında Haag‟da

Yugoslavya‟yla ilgili bir konferans düzenlendi. Maalesef tamamen fiyaskoyla

sonuçlandı. Savaşın önlenemeyeceği artık kesindi. Bir mucize gerçekleşmesi

umuduyla, Izetbegoviš Avrupa ülkelerine Bosna‟ya “iyi niyet misyonu”

yollamalarını önerdi, yani BM‟den aslında Bosna-Herseğin kenar köşesinde fiilen

başlamış olan çatışmaların tırmanmasını önlemek amacıyla “mavi berelilerin”

gönderilmesini istemektedir.

Bu ahvalde, 1 Aralık 1991‟de SDA‟nın ilk kongresi yapıldı. Kongre 3 gün boyunca

600 delege ve bir o kadar da misafirin katılımıyla gerçekleşti. Izetbegoviš

konuşmasında o günkü genel durumu ortaya koydu. Tüm katılımcılar arasında

savaşı en az isteyen kişi gibi durmasına rağmen, savaş ona da kaçınılmaz

görünüyordu. Bunun “taş üstünde taş kalmayacak” tam anlamıyla bir savaş

olacağını anlamıştı. Bu sözleri daha sonra dünya basınında bir kehanet olarak sık

sık yer alacaktı.

Page 53: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

53

REFERENDUM

Page 54: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

54

Bosna-Hersek Meclisi 14 Ocak 1992‟de ülkedeki Sırp Birliğinin karşı çıkmasına

rağmen özerklik kararı aldı. Bu süreçte bir referandum sorusu da hazırlandı:

“Müslüman, Sırp, Hırvat ve içinde yaşayan tüm milletlere ait vatandaşların eşit

olduğu özerk ve bağımsız bir Bosna-Hersek‟ten yana mısınız?”.

Referandum kararının duyurulmasından sonra SDS‟in boykotu üzerine Izetbegoviš

şu yorumu yapacaktır: “Onlar (SDS) Anayasa Hazırlık Komisyonunun oluşturduğu

yeni anayasanın yürürlüğe konulmasını bloke ettiler, liberallerin ve bağımsız

aydınların desteklediği sivil anayasa konseptini reddettiler, oysa bizi sürekli

“Müslüman bir cumhuriyet” kurmakla suçluyorlar. Fakat aslına bakarsanız bize –

Bosna-Herseği Müslüman, Sırp ve Hırvat kesimlere bölerek – önerdikleri ve zorla

kabul ettirmeye çalıştıkları şey tam da budur. Bizim duruşumuz bellidir: Biz bunu

kabul etmeyiz!”. Hırvat seçmenlerin tercihinin ne yönde olacağının bilinmezliğiyle

referandum 29 Şubat ve 1 Mart 1992'de gerçekleştirildi. TuŤman tüm hesaplarını

gözden geçirdikten sonra yeşil ışık yakmıştı, böylece seçmenlerin %63‟ünün

katılımıyla %99 çoğunlukla bağımsız Bosna-Hersek yönünde oy kullanıldı. Bosna-

Herseğin geleceği belirlenmişti, ancak henüz sadece formal-hukuksal bağlamda.

Bosna-Herseğin gerçek kaderi ise çok yakında savaş meydanlarında belirlenecek,

ancak referandumun getirdiği kazanım hiçbir askeri zaferle elde edilemeyecekti.

Bu, resmi idarenin hukuki ve idari anlamda rüştünün ispatlanmış olması demekti.

6 Nisan 1992‟de Avrupa Birliği ve ertesi gün ABD Bosna-Herseği tanıdılar. Bu

esnada Avrupa ülkelerinin himayesi altında Bosna-Herseğin içten bölünmesiyle

ilgili görüşmeler tüm hızıyla devam etmekteydi Lizbon‟daki görüşmelere, güçlü

duruşuyla tepetaklak giden bu süreci biraz olsun yavaşlatmak adına Izetbegoviš‟e

Dr. Haris Silajdţiš‟in de katılması büyük bir destek olmuştu. Onların

değerlendirmesine göre Lizbon‟dan iyi sonuç çıkması Bosna-Herseğin bugünkü

sınırlarını koruması, kötü sonuç ise birden fazla entiteden bahsedilmesiydi.

Izetbegoviš günlüğüne “tüm gücüyle Bosna‟yı kurtarmaya ve barışı korumaya

çalıştığını” yazacak, fakat aynı zamanda kendi kendine bunun mümkün olup

Page 55: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

55

olmadığını da soracaktı. Olmadığı ortaya çıktı. Bir seçim yapılması gereken gün

yaklaşıyordu.

Savaş Nisan 1992‟de patlak verdi. Izetbegoviš tam 67 yaşındaydı ve kendisini

bekleyen kötü gelişmelerden ve hayatının en fırtınalı döneminin arifesinde

olduğundan henüz haberi yoktu.

Page 56: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

56

SAVAġIN BAġLANGICI

Page 57: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

57

2 Mayıs‟ta Lizbon görüşmelerinden kızı Sabina, o zamanlar Bosna-Hersek

Cumhuriyeti Devlet Başkan Yardımcısı olan Dr. Zlatko Lagumdţi ve refakatçi

olarak gelen Nurudin Imamoviš ile dönüşünde, JNA tarafından Saraybosna

havaalanında tutuklandı ve hapse atıldı. Uykusuz geceler ve zorlu görüşmeler

sonrasında, kuşatılmış şehre UNPROFOR tarafından götürülmesine karar verildi.

Bu, dört yıl sürecek ve Alija Izetbegoviš‟in tam merkezinde yer alacağı büyük bir

savaş trajedisinin daha başlangıcıydı. “Ţetnik korkusunun hâkim olduğunu” ve

“psikolojik reflekslerin” kaybolduğunu bizzat kendisi dile getirmiştir. Öyle de

oldu: Savaş başlayınca artık korku kalmaz, onun yerini hırs ve mücadele alır.

Çatışmalar yayılıp kanlı bilançolar ortaya çıkmaya başladıkça, Izetbegoviš sık sık

kendi kendine çatışmanın engellenmesinin yine de mümkün olup olmadığı

sorusunu soracaktı. Bunun cevabını günlük notlarında yine kendisi vermişti:

“Slovenya ve Hırvatistan‟ın olaya dâhil olmasına kadar – evet, tüm bunlardan sonra

– hayır! Kısmen mümkün olabilirdi, fakat kapitülasyon şartıyla. Ancak kölelik en

kötü alternatifti, savaştan da kötü” – bunlar özgürlüğü gittikçe artan sıklıkla

hayattaki en büyük hedefi olarak vurgulayan Izetbegoviš‟in sözleriydi.

Tüm Bosna-Hersek çapındaki açık çatışmalara rağmen, Başkanlık ancak 20

Haziran 1992‟de savaş hali ilan etti. Bunun üzerine “tecavüze karşı savaşta

vatanperver cepheye aktif katılım” olarak adlandırılan Platform kuruldu. Başkanı

Jure Pelivan olan bir geçici savaş hükümeti atandı. Bu hükümetin görevlerinden

biri saldırıya uğramış olan ülkenin hayati sorunlarını çözmekti. Dr. Haris Silajdţiš

dışişleri bakanı olarak atandı, Jusuf Pušina, Jerko Doko, Ranko Nikoliš, Ţarko

Primorac, Rusmir Mahmutšehajiš, Alija Delimustafiš, Radovan Mirkoviš, Hasan

Muratoviš, Tomislav Krstiţeviš, Uglješa Uzelac, Munir Jahiš, Mustafa Beganoviš,

Nikola Kovaţ, Martin Raguţ ve Miljenko Brkiš ise hükümetin diğer üyeleriydi.

Page 58: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

58

BOSNA-HERSEK ORDUSUNUN

SĠLAHLANDIRILMASI SORUNU

Page 59: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

59

Çok zor şartlar altında olsa da yavaş yavaş Bosna-Hersek ordusu oluşmaya başladı.

Temel sorun silah eksikliğiydi. BM Güvenlik Konseyinin eski Yugoslavya

üzerinde yürürlüğe koyduğu silah ambargosu bu kanayan yaraya tuz biber ekmişti.

Bosna-Hersek yönetimi defalarca bu önlemin anlamsızlığına dikkat çekmeye

çalıştı: Saldırganlarda zaten bolca silah vardı, dolayısıyla bu kısıtlama sadece

kurbanı hedef alıyordu!

Bu probleme rağmen, ordu belirli bir ölçüde silahlanmayı başarabilmişti. Tüm

detayları muhtemelen hiçbir zaman bilinmeyecek olmasına rağmen, ABD de dâhil

olmak üzere bazı batılı ülkelerin zımni anlaşmasıyla bu ambargo birkaç defa

delindi. İran‟dan gemiyle gelen ve TuŤman‟ın emriyle yarısı Ploţa limanında

derhal Hırvat ordusu için boşaltılan ve kalanı da Orta Bosna yolunda Hırvat

Güvenlik Konseyi tarafından %25 oranında daha hafifletilen silah yardımı en

önemli gönderiydi. Önemli ölçüde kayba uğrasa da, bu kadar silah bile bazı

cephelerin savunulmasında hayati öneme sahipti.

Bosna ordusunun silahlandırılması aslında yöre insanıyla ilgili cesaret, sebat ve

beceriklilik üzerine yürek kabartan bir hikayedir. Savaşın sonuna doğru Alija

Izetbegoviš Alman “Stern” dergisi için durumu şöyle betimlemişti: “Savaşın

başından itibaren eş zamanlı olarak iki süreç gelişti. Biz gün gittikçe güçleniyor,

onlarsa zayıflıyordu. Bunlar doğrusal süreçler değildi, ne de aynı hızla

gelişiyorlardı, ancak genel eğilim az önce tanımladığım gibiydi. Piyademiz uzun

bir süredir onlarınkinden iyi durumda. Ya da duruma tersinden bakalım. Bizim

handikabımız ağır silahlar ve daha isabetli topçularımız; onlarınki ise piyadeleri.

Hem onlar hem bizi daha çok kötü sürprizler bekliyor, ancak genel anlamda güç

dengesini sağladık ve inisiyatifi ele aldık. Stratejik anlamda dengeden

bahsediyorum, inisiyatif ise şimdilik sadece taktiksel bazda. Bihaš, Kupres ve

Saraybosna‟daki başarılar nasıl açıklanabilir? Birçok faktör sayılabilir, ancak

bunlardan en önemlisi olan moral faktörü analiz için uygun değildir. Mevzu, yok

olmaya mahkûm edilen milletimizin tek vücut halinde aldığı hayatta kalma

kararıdır.”. Narin görünümlü ve köklü dini duygulara sahip bu insanın savaş

Page 60: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

60

boyunca Bosna‟da nelerle uğraşmak zorunda kaldığını, biyografisinden bizzat

kendi şahit olduğu şu ayrıntı çok iyi anlatmaktadır: “Silah ihtiyacı bizi her türlü

maceraya sürüklemişti. Brüksel‟e tarihini hatırlamadığım bir ziyaretim esnasında,

birilerinin bize Saraybosna‟yı kuşatma altında tutan Karadţiš‟in birliklerini çok

etkili bir şekilde vurabileceğimiz silahlar temin etmeyi önerdiklerini bildirdiler.

Bize iki özel zırhlı helikopter ve uygun roketler temin edeceklerdi. Bu öneri 500

günden fazla bir süredir geceli gündüzlü rasgele mayın atar ve makineli tüfek ateşi

altında kapana kısılmış olan bizlere çok cazip gelmişti. Bu çilenin sonu gelmeyecek

gibi görünüyordu. Bu yabancıları kabul ettiğimde, Igman'a ve Zenica stadına

önceden kararlaştırılmış bir tarihte helikopterleri hassas roket sistemleriyle beraber

gece indirebileceklerini söylediler. Oldukça zararsız görünümlü iki kişiydiler.

Kendilerini takdim etmediler, ancak Güney Afrika kökenli olduklarını ve tüm

dünyada çalıştıklarını söylediler. İki şartları vardı: Birincisi, bizimkiler

helikopterlerin kararlaştırılan yerlere indirildiğini teyit eder etmez paralarını nakit

olarak istiyorlardı. İkinci olarak da teslimattan önce bilinmeyen bir yere rehine

olarak götürecekleri bir adamımızı, yani aldatılmayacaklarının garantisini

istiyorlardı. Tüm işin Avrupa‟daki elçiliklerimizden birinde halledilmesini ve

rehinenin de oradaki sevkiyat görevlisi olmasını önerdiler. Uzun bir pazarlık

sonunda ilk şartlarını kabul ettik, ancak ikincisini reddettik. Bu defa tüm paranın

önceden getirilmesini ve bizimkilerin gönderinin teslim edildiğini onayladığı anda

verilmesini şart koydular. Silah tüccarları, büyük uyuşturucu mafyalarıyla beraber,

en ahlaksız dolayısıyla en tehlikeli insanlardı. Haram yoldan para kazanırlar ve her

şeyi göze alırlardı. Ancak silaha ihtiyacınız varsa onlardan alabilirdiniz.

İstanbul‟daki bağlantımıza istenen parayı temin etmesini ve bir ulakla bu Avrupa

şehrindeki elçiliğimize göndermesini bildirdik. “Tüccarlar” kararlaştırılan zamanda

geldi. Operasyona hazır olduklarını ve İtalya‟da bir üsten kalkacak olan

helikopterlerin gece yarısı gibi hedeflerine ulaşabileceklerini söylediler. Sevkiyat

görevlisi ve parayı taşıyan ulağımız odanın bir köşesinde, tüccarlar ise diğer bir

köşesinde oturuyordu. Kimin kimden daha çok çekindiği belli değildi: Biz mi

onlardan, onlar mı bizden. Bizimkiler doğal olarak, tabancalarının emniyeti açık bir

Page 61: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

61

şekilde, tüccarların gangstervari bir saldırıyla parayı alıp kaçmalarından

korkuyorlardı ve her şeye hazırlıklıydılar. Bir güvenlik önlemi olarak tüccarlara

elçiliğin koridorlarına güvenlik görevlileri yerleştirildiği söylendi. Sürekli olarak

cep telefonlarıyla birileriyle konuşuyorlardı. Bu olayın bizim tarafımızdaki

aktörlerinden biri bana sonradan şöyle anlattı: “Saat 11 oldu, sonra gece yarısı,

sonra 1, 2, 3. Biz kıpırdamadan birbirimize bakıyor ve her hareketi gözlüyorduk.

Sabah karşı bir şeyi kontrol etmeleri gerektiğini söyleyerek dışarı çıkmak için izin

istediler. Bir şeylerin yolunda olmadığını söyleyerek gittikler ve bir daha geri

gelmediler.”

Bunların işlerinin beklenmeyen bazı sebeplerden ötürü yolunda gitmediği gerçek

silah tüccarları mı, yoksa kolay yoldan para kapmaya çalışan dünya çapında

dolandırıcılar mı olduğu bir sır olarak kaldı. Fakat General Deliš ve bir grup subay

Igman‟da yakılan ateşlerin önünde sabaha kadar gökten bir şeyler inmesini

beklediler. Ancak hiç bir şey olmadı. Ben de uykusuz bir gece geçirmiş oldum,

çünkü tüm bu süre boyunca telefonun başında nöbet tuttum.

Page 62: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

62

GRABOVICA SORUġTURMASI

Page 63: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

63

Bosna Savaşı boyunca yıldan yıla, süratle vatansever birlikler oluşturulup bunların

kendine özgü kuralları olan organize bir orduya dönüşmesi sağlandı. Savaşçıların

çoğunun en yakın aile fertleri korkunç felaketler yaşadı: Evinden barkından

sürülme, yaralanma, tecavüz, öldürülme… Srebrenica haricinde de, kurulan

darağaçlarında Boşnak aileler toptan katledildi. Bu çok derin travmalar doğurdu,

insanlar düşmana karşı hiddetle doldular, bazen de bu hiddet intikam duygusuna

dönüştü. İçlerinde bulundukları psikolojik durumu insani açıdan anlamak

mümkündü, ancak bir ordu duygularla yönetilemezdi. İntikamın kitlesel anlamda

bir amaç haline gelmesini engellemek gerekiyordu. Bunu herhalde en etkili bir

şekilde ordu üzerinde sorgusuz bir otoritesi olan Alija Izetbegoviš başarabilirdi.

Bunu başarmayı da denedi. Askerlere moral vermek konusunda eline geçen her

fırsatı aynı zamanda bu savaştaki etik konulara dikkat çekmek için

değerlendirmiştir. Israrlı bir şekilde sivillerin öldürülmemesi ve Katolik ve

Ortodoks ibadet yerlerinin yıkılmaması konularına dikkat çekti. David Owen ve

Torwald Stolteberg‟in Jablanica yakınlarındaki Doljana köyünde Bosna-Hersek

ordusuna bağlı birliklerin Hırvat sivillere kötü davrandıkları uyarısı üzerine

(Ağustos 1993), Izetbegoviš General Rasim Deliš'e yazılı olarak konuya acilen

müdahale etmesi talimatını göndermiştir: “Birkaç gün önce telefonla HVO‟nun

Jablanica yakınlarındaki Doljana köyünde ordumuza ait bir birliğin bazı Hırvat

kökenli sivilleri katlettiği yönündeki şikâyetinin araştırılması için talimat verdim.

Bununla ilgili henüz elime bir rapor geçmedi, bu yüzden bu konuyla ilgili

araştırmanın sonucuyla ilgili olarak bana bilgi vermeniz ve kamuoyunu bu konuda

aydınlatmanız gerekmektedir. Askerlerimizi savaş halinde geçerli olan kanunlara

uyulması konusunda her fırsatta uyarınız. Suçluları gerektiği şekilde cezalandırmak

ve bu konuda kamuoyunu aydınlatmak konusunda en ufak bir tereddüdünüz

olmasın.” Bu uyarıya rağmen Bosna-Hersek ordusunun bazı birliklerinin yine de

Hırvat ve Sırp kökenli sivillere karşı savaş suçu işlediği şüphesizdir. Hersek köyü

Grabovica'da Boşnak ordusuna bağlı askerlerin 27 Hırvat sivili öldürdüğü

kamuoyunda duyulmuştu. Izetbegoviš bu olayla ilgili olarak acilen soruşturma

Page 64: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

64

başlatılması talimatını vermiş ve olayla ilgili gerekli tutanakları düzenleyip bir

yetkiliyle Haag‟a göndermiştir.

Nitekim bu korkunç olaya rağmen, savaştaki zayiatların bilançosuna bakıldığında

bunun toplu değil ancak trajik ve münferit bir olay olduğu görülmektedir. Soykırım

hedefinin tüm sistemin bir parçası olduğu Sırp ordusu ve Hırvat olmayanları

sürerek arındırılmış etnik bölgeler oluşturmak yönünde etkili olan Hırvat ordusuyla

karşılaştırıldığında, Bosna ordusu anlatılması zor şartlara rağmen kitlesel kıyımlar,

yakıp yıkmalar ve talanlar yapmamış bir ordu imajını korumayı başarmıştır. Model

basitti: Ordular adına savaştıkları ideolojilere uygun hareket ederlerdi!

Saraybosna‟daki yönetimin resmi politikası ise vatandaşlık ve insan haklarına

dayanan çok uluslu bir devletti. Savaşın ilk yılında BH ordusu, şüphe götürmez bir

şekilde içinde Boşnak olmayan çok önemli ve etkin birkaç generalin de bulunduğu

çok uluslu bir orduydu. Bunların arasında eski JNA‟nın subayları olan Bosnalı

Hırvat Stjepan Šiber ve Sırp Jovan Divjak göze çarpmaktadır. Bunlar Boşnak

vatanseverlerin ideallerinden biri olan Boşnak ordusunun çok uluslu karakterini

büyük ölçüde pekiştirmişlerdir. Savaş genişledikçe, özellikle HVO ile çatışmalar

başladıkça, BH ordusunda Boşnak olmayanların sayısı gittikçe azalmaya ve

Müslüman kökenli birliklerin sayısı gittikçe artmaya başladı. BH ordusundan

Boşnak olmayanlarının ayrılmasının ve çok uluslu ordunun gittikçe tek uluslu

orduya dönüşmesinin objektif bir şekilde ne kadar önüne geçilebileceğini söylemek

gerekli tarihsel mesafe olmadan zordur. Buna göre, tüm bu süreçte Izetbegoviš‟in

rolüyle ilgili kesin bir sonuca varmak daha da zordur, buna rağmen 1995 yılında

savaşın sonunda BH ordusunun tamamen bir Boşnak ordusuna dönüştüğü bir

gerçektir. Buna rağmen, tek uluslu bir hüviyete bürünse de, çok uluslu ve evrensel

prensipleri mükemmel bir şekilde savunduğunu söylemek gerekir!

4 yıllık savaş boyunca başkomutan olmasına rağmen Izetbegoviš‟in kendisi de

sürekli hayati tehlike altındaydı. Şehrin kuşatma altında olduğu süre boyunca,

Izetbegoviš‟in her gün geldiği Başkanlık binasındaki ofisinin, bazen şiddetli bazen

Page 65: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

65

zayıf devamlı olarak top ateşine tutulduğu bilinmektedir. Her türlü roket saldırısına

maruz kalmış ve bunlar esnasında 57 kişi hayatını kaybetmiştir.

Bunun dışında Izetbegoviš sık sık Bosna-Herseğin işgal edilmemiş bölgelerinde

açık araziye de çıkardı. Eski ve güvensiz helikopterlerde tereddütsüz uçardı, bu

yüzden cesareti efsanevi boyutlara ulaşmıştı. İşgale uğramamış topraklarda nereye

giderse gitsin tartışmasız lider olarak karşılanırdı. Bu şeref sadece Latin Amerikan

devrimcilerin savaşlarıyla, idealistlerle karşılaştırılabilir. Bosna ordusunun sembolü

olan zambaklarla süslenmiş beresiyle birçok kişi tarafından modern Che Guevera

veya Tito‟ya benzetilmiştir.

Page 66: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

66

DOĞUYLA ĠLĠġKĠLER

Page 67: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

67

Arazideki savaşa paralel olarak görüşmeler ve uluslar arası konferanslar da devam

etmekteydi. Izetbegoviš‟in sık sık Bosna-Hersek‟te neler yaşandığını anlatmak için

dünya metropollerine seyahat etmesi gerekiyordu. “Kendini savaşa değil barışa

hazırlamış” olan bağımsız bir ülkeye yönelik bir tecavüz yaşandığı tezini

tekrarlıyordu. Cenevre‟den New York'a, Helsinki‟den Tahran‟a tüm dünyada farklı

paralel ve meridyenlerde JNA‟nın gücüyle ilgili detaylar, Bosna-Hersek‟teki politik

durum ve bunun soykırım yönü ile ülkedeki objektif durumla ilgili detaylı bilgiler

aktarmış, silah ambargosunun anlamsızlığına ve bir milleti toptan yok etmeye

yönelik bir felakete dikkat çekmiştir. Biraz yavaş da olsa bu diplomatik girişimler

sonuç vermeye başlamıştı. Batı yiyecek gönderiyor ve Karadţiš tarafına birer birer

yaptırımlar uyguluyordu, Müslüman Doğu ise silah yardımında bulunuyordu. Bu

asimetrik savaşta tüm fedakârlıklara rağmen sebat edilmesiyle ilgili milli

kararlılığın yanında bu iki katkının da savaşın nihai sonucu üzerinde büyük etkisi

olmuştur.

Bosna-Hersek‟te Sırplar, Hırvatlar, Yahudiler, Çingeneler, Slovenler ve Arnavutlar

Karadţiš‟in ordusunun mağduru olsa da, toplamda en fazla Boşnak-Müslüman halk

zayiat vermişti. Savaş genişledikçe, tek mağdur olmasalar da, en büyük oranda

zorluğa BH Boşnaklarının katlandığı ve savaşın en yüksek oranda onları hedef

aldığı gittikçe açıklık kazanacaktı. Bu yüzden Bosna-Hersek‟teki savaşa karşı en

büyük duyarlılık Müslüman ülkelerde oluşmuştur. Yavaş yavaş Alija Izetbegoviš

onların gözünde Bosna-Hersek‟teki Müslümanların özgürlüğü adına haklı savaşın

sembolü ve efsanevi kahramanı hüviyetine bürünmüştür. Tüm İslam dünyasında

nereye giderse gitsin özel bir alaka ve saygıyla karşılanıyordu. Onun bu

coğrafyadaki otoritesi Müslümanların dayanışmasını güçlendiriyor ve ülkenin

savunmasına yönelik gerekli finansmanın sağlanması için para toplanmasına büyük

bir katkıda bulunuyordu.

Izetbegoviš Bosna‟daki savaş boyunca ve sonrasında İslam dünyasından çeşitli

anlamlı taltifler almıştır. 1993 – “Kral Faysal” İslam‟a Hizmet ödülü; 1996 –

Medineli “Ali Osman Hafız” fonu “Yılın Düşünürü” ödülü; 1997 – Türkiye

Page 68: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

68

Cumhuriyeti Devlet Nişanı; 1997 – Riyad Üniversitesi Fahri Doktora unvanı; 1998

– Katar “Bağımsızlık Nişanı” Devlet Madalyası; 1997 – İstanbul Marmara Ün.

Hukuksal Bilimler Fahri Doktora unvanı; 2001 – Birleşik Arap Emirlikleri Yılın

İslami Şahsiyeti ödülü.

Page 69: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

69

CĠDDE ZĠYARETĠ

Page 70: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

70

İslam ülkelerine yaptığı anlamlı ziyaretlerinden birinde Izetbegoviš‟in yolu

Cidde‟ye, 1992 yılının Aralık ayındaki İslam Konferansı Örgütüne üye ülkelerin

olağanüstü toplantısına düşecektir. Izetbegoviš “Hatıralar‟ında” bu toplantıyla

ilgili o günlerin ambiyansı, ruh hali ve aktüalitesini mükemmel bir şekilde yansıtan

birçok detaya değinmiştir:

“Saraybosna‟dan UNHCR uçağıyla uçtum. Zagreb‟de beni iyi ve yüksek eğitimli

bir insan ve büyük bir Bosna dostu olan Şerce Sultanı Şeyh Kasım‟ın özel uçağı

bekliyordu. Şerce Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) bünyesinde bir emirliktir. Cidde

yolunda Tiran‟a indik, Arnavutluğun o zamanki başbakanı Sali Berisha da bize

katıldı. Arnavutluk üzerinde uçarken bu ülkenin hem güzelliklerine hem de

fakirliğine şaşıyorduk: Sahil boyunca uzanan yeşil tarlalar ve bayırlar kaldırım taşlı

dar yolları anımsatıyordu. Uçak kötü ve bakımsız bir hava alanına indi, dört bir

tarafta Enver Hoca rejiminde yapılan – yüzlerce – beton koruganlar görünüyordu.

Amerika‟da tıp eğitimi görmüş olan Başbakan Berisha, Enver‟in komünizminin

güzel ülkesini nasıl bir tümden çöküşe sürüklediğinin tamamen farkındaydı. Ona

Arnavutluğun ekonomik durumunu sorduğumda, hiç bir şey ekilmesi mümkün

olmayan sert toprağa benzetmişti. Cidde uluslar arası hava alanında bizi Prens

Selman karşıladı. Geleneksel Arap giysileri içinde uzun, tipik kartal burunlu, iri

yapılı, boğuk sesli bu prens uzun zamandır şerefli bir tevazuun en doğal bir

örneğiydi. „Başkanım, bu olağanüstü konferansı hep beraber milletiniz için ne

yapabileceğimizi kararlaştırmak üzere topladık! Müslümanların böyle

katledilmesine seyirci kalmayacağız!‟ Hava alanında VIP salonundaki kısa

görüşmemiz esnasında bana böyle söylemişti. Ertesi gün önemli toplantılar için

kullanılan Kasru‟l-mu‟temer sarayındaki konferansı âlicenapları Suudi Arabistan

Kralı Fahd açtı, resmi unvanıyla Mekke ve Medine‟nin Bekçisi ve Hizmetkârı.

Akıcı ve cesur bir konuşma yaptı, uluslar arası hukuk ve belgelere değindi, her

Müslüman‟ın dini vecibelerinden ve İKO üyelerinin yükümlülüklerinden bahsetti –

Bosna‟da Müslümanların katledilmesine de değindi. Konferans eski diplomatik

geleneğe göre iki bölümden oluşuyordu: Resmi ve kulislerdeki. Mısır dışişleri

Page 71: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

71

bakanı Amr Musa, Pakistanlı bakan Muhammed Sattar, İran Dışişleri Bakanı Ali

Ekber Velayeti ve tabii ki Prens Selman iki günlük toplantının gündemini

oluşturuyorlardı. Türk Cumhurbaşkanı Turgut Özal‟ın Cidde‟deki gelişmeleri

Ankara‟dan canlı olarak takip ettiğini öğrendim. İlk gün sonrası akşamüzeri ertesi

gün alınması gereken kararın taslağı belirmeye başlamıştı. Bu taslak son derece

yumuşak ve geneldi, hiçbir şart ve süre içemiyordu. Silajdţiš ve Šaširbegoviš “bir

milyarlık Müslüman dünyası” karşısında hayal kırıklığına uğramış bir şekilde otel

odalarında sinirli bir şekilde dolanıyorlardı. Birden telefon çaldı: Arayan Velayeti

idi. Ertesi gün taslak süratle değiştirildi. Memnunduk ve kararın çıkmasını

bekliyorduk. O zaman BH görüşmelerindeki uluslararası arabulucu Lord Owen‟ın

toplantıyı kızgın bir şekilde terk ettiğini öğrendik, kararın yeni taslağından açıkça

memnun değildi. Kararla Müslüman ülkeler Birleşmiş Milletlerden Bosna-

Hersek‟le ilgili silah ambargosunun kaldırılmasını istiyorlardı. Bu ambargo 1 Şubat

1993 tarihine kadar kaldırılmazsa Müslüman ülkeler buna uymayacaklardı.

Dönüşten önce ev sahiplerimiz bir umre turu organize etmişlerdi. İhramlarımızı

giyip Mekke‟ye doğru yola koyulduk. Kâbe ile ilgili, daha önce resimlerde bu

yapıyla ilgili gördüklerimiz ve çeşitli yazılarda okuduklarımızdan, hayallerimizde

canlandırdığımız her şey onu gördükten sonra yetersiz kalıyordu. Caddeden ağaç

gövdeleri arasından görmüştüm. Zemzem bahçesi yakınındaki terasa çıktık. Hacılar

beni tanıdı ve seslenmeye başladı. “Bosna, Bosna!‟. Bir köşeye oturdum ve

Kâbe‟nin heybetli yüksekliğine bakarak iki rekât namaz kıldım. “Allah‟ım, olması

gereken yerin uzağında yaşayan bu talihsiz ve yalnız halkıma yardım et,” diye

düşüncelerimde dua ettim, sonra da grubumuzun önündeki şaşkın hacıları

dağıtmaya çalışan Arap rehberin talimatlarına göre bu törensel ibadeti yerine

getirmeye yöneldim. “Bosna, Bosna, Allah Bosnalı kardeşlerimize yardım etsin!” –

Dünyanın dört bir yanından gelen Müslümanlar ağlamaklı böyle bağırıyordu. Ertesi

gün memleketimize uçtuk. Uğurlamada Cidde hava alanındaki salonda Prens

Selman yanıma geldi ve neredeyse kulağıma fısıldayarak şöyle dedi: „Başkanım,

izin verirseniz hava alanına gelişim öncesi Amerika‟dan Al Gore‟un aradığını ve

Page 72: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

72

Amerika‟nın Bosna-Herseğe silah transferine koyulan ambargo konusundaki tavrını

yeniden gözden geçireceğini bildirdiğini söylemek istiyorum‟.”.

Arkansas eyalet valisi Bill Clinton daha başkanlık seçimlerini yeni kazanmıştı ve

dünyanın en büyük gücünün liderliğini devralmaya hazırlanıyordu. Al Gore başkan

yardımcısıydı. Olayların akışında da ABD‟nin adım adım eski Yugoslavya‟daki

krizle ilgili politikasını değiştirdiği ve sonrasında da inisiyatifi Avrupa

devletlerinden aldığı görülecekti.

Page 73: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

73

BATIYLA ĠLĠġKĠLER

Page 74: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

74

Diğer taraftan Bosna-Herseğin geleceğiyle ilgili fiilen tüm savaş boyunca süren çok

sayıdaki görüşmeler esnasında Izetbegoviš Müslüman liderler dışında hemen

hemen o zamanın tüm önemli devlet adamlarıyla görüşmüştür. Fransa

cumhurbaşkanı Mitterand gibi, çok sayıda uluslararası kuruluşun yetkilileri ve çok

sayıda Amerikalı yetkili kuşatılmış Saraybosna‟ya kadar gelmişti, bunlardan üçü

Saraybosna‟nın Igman dağı yamaçlarında hayatını kaybetmişti.

Izetbegoviš Batılı hükümetlerin buradaki krize karşı yürüttükleri politikaları keskin

bir dille eleştirmekten kaçınmıyordu. Uluslar arası toplumun BH ile ilgili açık ve

ayrıntılı bir planı olmadığı kanısındaydı. Bu yüzden defalarca BM Genel

Konseyine Karadţiš ve Miloševiš‟e bağlı güçlere acil askeri müdahalede

bulunulması talebiyle yazı yazmıştı. Bunun alternatifi ise silah ambargosunun

kaldırılmasıyla mağdur tarafa kendini savunma imkânı sağlanmasıydı. Ancak

Avrupa ülkeleri kararsızdı.

Izetbegoviš‟in savaşın son üçte birlik dönemi içerisindeki ruh halini yansıtması

açısından belki de en iyi örnek, 5 Aralık 1995‟te Budapeşte‟deki Avrupa Güvenlik

ve İşbirliği Konferansı (OSCE) zirvesindeki konuşmasıdır. İşte birkaç alıntı:

“Ülkemizde yaşanan son olaylar beni acıya boğdu, bu yüzden kısa ve direkt

konuşacağım. Yirmi yıl önce güvenlik ve işbirliği amacıyla kurulmuş ve adında bu

iki büyük kelimeyi barındıran bir organizasyonun bu büyük oturumunda, buna

tamamen zıt bir konu üzerine konuşacak olma mecburiyeti gerçekten ironiktir:

Tehlike ve tek başına bırakılmışlık üzerine. (…)

Bir beyefendi, üst düzey bir görevli, müstehzi bir vurdumduymazlıkla dünyaya ve

katliam ve yok edilme tehdidi altında olan bir millete “Sırpların kazandığını”

bildiriyor. Sanki bir futbol maçı vardı ve kendisi bitiş düdüğünü çaldı! (…)

Paris ve Londra başından beri Sırpların hamisi gibi davrandılar, Güvenlik

Konseyi‟ni ve NATO‟yu veto ettiler ve bununla Sırp saldırganlığına dayalı bu

savaşı durdurmaya yönelik her adımı engellediler. (…)

Page 75: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

75

Bosna‟da yaşananlar demokrasiye karşı en gözü kara milliyetçilik ve ırkçılığın

savaşıdır. Bizim düşmanlarımız yalnızca tek bir milleti (kendi), tek bir dini

(kendilerininki) ve sadece tek bir siyasi partiyi tanırlar. Onlara ait olmayan her şey

ayıklanmaya mahkûmdur. Hatta mezarları bile talan ettiler. Birleşmiş milletler özel

raportörü Sayın Mazowieck‟in saldırganların kontrolü altında olan bölgelerde

yaşananlarla ilgili son raporunu okuyun! Kendini ”Sırbistan Cumhuriyeti” olarak

adlandırılan bu ucubeden bir devlet oluşturmaya kendini adamış bazı beyefendilere

sormak isterim – ki bazıları bu salonda oturmaktadır – yarın da bu “cumhuriyetin”

tanınması ve kurucularının gelecek sefer de burada bizimle oturmasını sağlamak

için çalışacaklar mı? Bu beyefendilere soykırım ve zorbalık üzerine kurulmuş bu

hilkat garibesini, yarın öbür gün medeni ülkeler ailesine katılmaya çağırmaya hazır

ve istekli olup olmadıklarını sormak istiyorum. (…)

Kurtuluş savaşlarının irdelenmeye uygun olmayan anlaşılması zor bir yanı vardır.

Batıdaki bazı askeri ve politik analistler bu konudaki tahminlerinde hep

yanılıyorlar. Bizim halkımız özgürlüğü, hatta bundan da ötesi bekası için savaşıyor.

Bu savaşlar çoğunlukla zordur, ancak kaybedilmesi de zordur. Son elli yıldaki

hiçbir kurtuluş savaşı kaybedilmemiştir. Bizimkinin de kaybedileceğini

sanmıyorum. Kimse hiçbir şekilde 150.000 askeri silahını bırakmaya zorlayamaz.

Herkese, hem kendi hem bizim adımıza, bunu dikkate almasını tavsiye ederim.

Bosna‟nın dostlarının bu sözlerimden dolayı bana alınmayacaklarını umuyorum,

diğerlerinin ne düşündüğü ise bütün bu olanlardan sonra hiç umurumda değil.

Teşekkürler!”.

Izetbegoviš sık sık Saraybosna yönetiminin teslim olmasının beklendiği kanısına

kapılıyordu. Bu kendisinde, OSCE zirvesindeki bu konuşmasında olduğu gibi,

saklayamadığı güçlü bir öfke yaratıyordu. David Owen ve Richard Holbrooke gibi

Batılı arabulucular kendi biyografilerinde Izetbegoviš‟i çok zorlu bir müzakereci

olarak tanımlamışlardır. Zor karar alıyordu, aldıktan sonra bile hemen

değiştirmeyeceği kesin değildi. Örneğin viski içerken öylesine şeytanca, arazideki

insanları hayat ve ölüm arasındaki çizgide getirip götüren Miloševiš gibi (gaddarca)

Page 76: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

76

umursamaz değildi. Franjo TuŤman gibi, ne pahasına olursa olsun Hırvatistan‟ı

tarihteki en büyük sınırlarına kavuşturma hayali kuran, fanatik tarihsel bir idealist

de değildi. Izetbegoviš‟in görüşmelerde arkasında destek olacak güçlü bir ordusu

da yoktu. Sadece meşruiyetinden, hukuktan ve gerçeklerden güç alıyordu. Fakat

bunlar savaşta çok göreceli kavramlardır, çünkü gücün argümanları argümanların

gücüne karşı savaşır; bu yüzden görüşmelerde çok taktiksel davranma

zorunluluğunda olması, kariyer hırsıyla tutuşan uluslararası arabulucuların sinirine

dokunuyordu.

Yine de büyük çoğunluğu, olayları topluca gözden geçirip tarttıklarında

Izetbegoviš‟e büyük saygı duymuşlardır. BH krizinin diğer aktörleri olan politik ve

askeri hasımlarıyla karşılaştırıldığı zaman bir ahlak abidesi olduğunun

bilincindeydiler. Onu kendi idealleri uğruna hapse girmeyi göze alan ciddi bir insan

olarak görüyorlardı. Aslında savaş Izetbegoviš‟in kişiliğinin ahlaki yönünü ortaya

koyması açısından en büyük imtihan olmuştu. Bu yönü Batı Dünyasının

entelektüellerinin daha çok dikkatini çekmişti, Izetbegoviš‟in şansı politikacılara

göre onlarla daha yaver gitmişti. Fransız filozof Bernard Henry Levy

Izetbegoviš‟in kişiliğinden çok etkilenmiş, bununla ilgili olarak Paris gazetesi “Le

Monde‟da” bir yazı yazmıştı. Yine Madrid gazetesi “El Mondo" 1995 Dayton

anlaşması sonrası kendisini yılın kişisi ilan etmişti. Birçok üniversite kendisine

fahri doktora vermiş, siyasi anlayışı kendisini demokrasinin gelişimine katkıda

bulunan bir insan konumuna yüceltmişti. Örneğin ABD‟deki Demokrasi

Merkezinde ve akabinde Crans Montana Forumunda demokrasinin gelişimi

konusunda uluslararası kabul görmüş, gerek içeride gerek yurtdışında aynı konuda

çeşitli taltifler almıştır. Kendisine sayısız devlet adamıyla görüşmesi dolayısıyla

onlar hakkında ne düşündükleri sorulduğunda, Alija Izetbegoviš şöyle yanıtlamıştı:

“Bu insanlar çoğunlukla şatafat, polis ve kitlelere kendilerini sıra dışı insanlar

olarak göstermek için gereken her şeyle kuşatılmıştır. Ancak tamamen normal hatta

bazıları son derece sıradan insanlardır. Aşağı yukarı biz tüm politikacılar böyleyiz.

Sıra dışı birkaç kişi dışında, hayran olduğum bir kişi olduğunu söyleyemeyeceğim.

Page 77: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

77

Tabii ki sempati duyduğum insanlar var; örneğin Clinton‟a samimi davranışları,

görünümü ve genel tutumu dolayısıyla sempati duyarım. Belki çok iyi

açıklayamıyorum, ancak iyi bir insan olduğu izlenimini edindim ve Amerikan

seçmeni olsaydım ona oy verirdim. Kohl mükemmel bir insandır, Miterrand‟la üç

defa ve akabinde Chirac‟la görüştüm. (…) Büyük adamlar değiller, ancak hiç

birinin ortalamanın altında insanlar olduğunu da söyleyemem.

Page 78: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

78

YENĠ YIL MESAJI

Page 79: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

79

BH halkına 94-95 yeni yıl mesajında Izetbegoviš, diğer hususların yanında şunlara

da değinmişti: “Savaş olması gereken süreden bir gün bile fazla sürmemelidir,

ancak barışı elde etmek de kolay olmayacaktır ve olamaz da. Bu konuda

yapabildiğimiz her türlü görüşmeyi yapacağız, ancak mecbur kalırsak da

savaşacağız!”.

Daha on ay boyunca savaşmak gerekecekti.

1 Mart‟ta – daha sonra BH bağımsızlık günü olacak tarihte – Izetbegoviš

Saraybosna‟daki orduevinde şu sözleriyle tamamladığı bir konuşma yaptı: “Bizim

hedefimiz özgür insanların Bosna‟sına kavuşmaktır, insana ve insan haklarına saygı

duyulan bir Bosna‟dır. Tek uluslu, tek dinli ve tek partili para-devletler – çoğul

konuşuyorum – konseptine karşı, biz özgür ve demokratik Bosna konseptini ortaya

koyuyoruz. Nefret ve düşmanlığa karşı biz demokrasiyi ve toleransı ortaya

koyuyoruz. (…) Her ulusun bir vaat edilmiş toprağı vardır. Bizim vaat edilmiş

toprağımız Bosna‟dır. Sizi bunun adına savaşmaya çağırıyorum!”.

Bir şekilde öyle de oldu. Çoğu tarihçi Mart 1995 sonlarında BH ordusunun Travnik

üzerindeki Vlašiš dağını kurtararak kilit bir çarpışmayı kazandığını söyleyecektir.

Bu dev operasyona 21 bin asker katıldı, 7. kolordu ve başlarında komutanı

Mehmed Alagiš vardı. Kurtarılan bölgenin (51km2) ve savaşın bu bölgesindeki

stratejik üstünlüğün el değiştirmesinin yanında, bu çarpışmanın psikolojik önemi de

büyüktü. Bu BH ordusunu savaşın nihayetine götüren büyük galibiyetler serisinin

ilkiydi (bu zaferin 7. Kolordu birlikleri tarafından ve merkez karargâha bağlı 4. ve

7. Müslüman ve muhafız tugaylarının önemli katkısıyla kazanıldığı kayıtlara

geçmiştir).

Maalesef çatışmalarda kayıplar olmuştu. Birine, muhtemelen Murphy kurallarına

göre, önce en iyiler gider. Neden? – Bunu kimse bilmiyor, ancak 28 Mayıs 1995‟te,

içinde Dr. Irfan Ljubljankiš ve beraberindekileri taşıyan helikopter

düşürüldüğünde, kendisi BH Dışişleri Bakanı görevini yürütmekteydi. Irfan,

Izetbegoviš‟in şahsi dostuydu; Izetbegoviš ona cesur ve saygın bir insan olarak çok

değer verirdi, bu yüzden bu bakanın talihsiz ölümü kendisine çok ağır gelmişti.

Page 80: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

80

“Telefonları sevmiyorum. Savaş başladığından beri bana tek bir iyi haber bile

getirmediler. O sabah – 28 Mayıs 1995 – altı gibi beni hiç iyiye işaret etmeyen bir

sesle General Deliš aradı ve bana: „Size kötü bir haberim var‟ dedi. Kısa bir aradan

sonra devam etti: ‟Dün gece Knin üzerindeyken içinde bakan Ljubljankiš‟in olduğu

bir helikopterimiz düşürüldü‟. (…) Öğle saatlerinde, Cazina bölgesinde bir

ziyaretten dönen tüm heyeti kaybettiğimiz anlaşıldı. Dört kişilik heyette, Bakan

Ljubljankiš‟le beraber Adalet Bakan Vekili Dr. Izet Muhamedagiš, Zagreb

elçiliğimizde görevli Dr. Mensur Šaboliš ve Dr. Ljubljankiš'e refakat eden Albay

Fadil Pekiš de vardı. Bu tehlikeli hattın riski nedeniyle yüksek ücretle görev yapan

helikopterin 3 Rus personeli de öldü.”

Page 81: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

81

SREBRENICA TRAJEDĠSĠ

Page 82: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

82

Ve sonra 1995 Temmuz ayında, Bosna faciasının en son ve en feci etabı Srebrenica

olayı gerçekleşti, görülmemiş bir katliama maruz kalan sekiz ila on bin arası

Boşnak ve bunun dört katı kadar da telafi edilemez bir kayba uğrayan insan. Sırp

ordusunun bu operasyonlarına General Ratko Mladiš direkt olarak komuta

ediyordu, daha sonra Haag savcıları tarafından bu bölgedeki Boşnaklara soykırım

yapmakla suçlanacaktı. Savaş sürerken Mladiš ve Karadţiš bu kanlı sürecin

bitmesini bekleyerek, gamsız bir şekilde satranç oynuyorlardı.

Bu katliamdan Sırp ordusu kadar, Srebrenica‟yı savunmakla yükümlü olan BM

birliklerinin de sorumlu olduğu tamamen aşikârdır. Srebrenica‟ya saldırıldığında

buranın askerden arındırılmış ve BM güçlerinin koruması altında bir bölge

olduğunu hatırlatalım, ancak Boşnaklar biraz da safça büyük ölçekli bir Sırp

saldırısından kendilerini UNPROFOR güçlerinin koruyacağına inanarak silahlarını

teslim etmişlerdi. Fakat tepkiler sonuçsuz kaldı, Izetbegoviš bizzat Clinton dâhil

herkese boşuna mektuplar yolladı. Sonradan, UNPROFOR güçlerinin müdahalesini

o zaman en üst düzey BM görevlileri olan Jashushi Akashi ve Boutros Ghali‟nin

engellediği hemen hemen kesinlikle teyit edilecekti.

Bununla beraber Boşnak askeri ve siyasi yönetimi de Srebrenica trajedisindeki

kendi sorumluluğunu üstlenmiştir. Bunun Izetbegoviš‟in kendisi de farkındaydı ve

anılarında şunları yazmıştır: “Bu ölçekte bir trajedi yaşandığı zaman kimse masum

değildir. Dünyanın böyle olması ve bir Srebrenica‟nın yaşanabilmesi her birimizin

suçudur. Herkes daha fazlasını yapmış olması gerektiğine inanmalıdır. Ben şahsen

bazı kritik zamanlarda ordunun yaptıklarından tamamen memnun değildim, bana

sanki Çetnik mevzilerinin yanından „sessizce‟ geçiyorlar gibi geliyordu. Askerler

bu imkânlarla ellerinden gelen her şeyi yaptıklarına inanıyorlar. Srebrenica‟da

askeri ve sivil güçler arasında sürekli bir çekişme vardı. Her halükarda olay anında

bir birlik yoktu. Bu kısmen, hayat şartlarının sınıra dayandığı kapalı bir şehirdeki

psikolojik durumun bir sonucuydu.”

Alışılagelmiş ölçülü tarzı dikkate alındığında, önceki alıntıdan Izetbegoviš‟in

Mladiš‟in birliklerine karşı kötü organize olmuş direnişten kısmen yerel askeri-sivil

Page 83: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

83

yönetimi sorumlu tuttuğu açıktır. Savaş boyunca bile, özellikle de sonrasında,

kamuoyunda “Srebrenica‟nın başka bir bölgeyle takas edildiği” ve Saraybosna

yönetiminin global stratejisinin sonucu olarak kurban edildiği yönünde

spekülasyonlar ortaya çıkmıştı. Konu bundan açılmışken, Boşnak Devlet

Başkanının hatıratının, 1993 yılında hâkim olan genel durum nedeniyle bölge

sakinlerinin tahliyesinin makul bir çözüm olduğu konusundaki tavrını ortaya

koyduğu kısmı açıklayıcı niteliktedir:

“Şehirde durum her açıdan çok kötüydü. Sık sık gıda sıkıntısı baş gösteriyordu, tuz

sıkıntısı ise sıradan bir olaydı. (...) Bu zor şartlardan dolayı sık sık Srebrenica‟nın

takası ve sakinlerinin nakliyle ilgili fikirler ortaya atılıyordu, ancak bu fikirler

reddedilmişti. Bu, Srebrenica‟nın siyasi ve askeri yönetimiyle yapılan istişarelerin

sonucunda alınmış bir karardı. Kendilerini savunabileceklerine inanıyorlardı. Bana

göre durum büyük bir saldırıyla karşılaşılırsa şehrin savunulamayacağı şeklindeydi

ve boşaltılması taraftarıydım, ancak ısrar etmedim. Hatırladığım kadarıyla askerler

de tahliye taraftarı değildi.”

Srebrenica trajedisinin sorumluluk mozaiğinin sonunda nasıl oluşacağı henüz

bilinmemektedir. İlgili tüm belgeler incelenmedi, tüm tanıklar dinlenmedi, çelişkili

düşünceler var. Bununla beraber, daha şimdiden Izetbegoviš‟in kendisini sorumlu

hissetmediğini söyleyebiliriz. Elinden gelen her şeyi yaptığını düşünmektedir. Eğer

bir şekilde gerçekleşirse, konuyla ilgili araştırmalar bunu teyit edecek veya inkâr

edecektir.

Page 84: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

84

HAVA SALDIRILARI

VE SAVAġIN SONU

Page 85: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

85

Srebrenica trajedisi sonrası, Boşnak tarafının çok yoğun diplomatik çabalarıyla,

Karadţiš tarafının silah zoruyla yavaş yavaş etkisizleştirilmesi yönünde kamuoyu

oluşmaya başladı. Sırp tarafının BH barış planlarını reddetmenin ötesinde;

Srebrenica soykırımının arkasından Ţepa, akabinde de Saraybosna pazarı Markale

katliamı gelmiş, Batı nihayet Boşnak güçleri daha güçlü bir şekilde destekleme

kararı almıştı.

“30 ağustos 1995‟te, üç yıldan fazla bir gecikmeyle, Karadţiš mevzilerine karşı

tüm Bosna çapında hava saldırıları düzenlenmeye başlandı” – Izetbegoviš

günlüğüne böyle yazmıştı. O günlerde, Fransız cumhurbaşkanı Chirac‟ın davetlisi

olarak Fransa‟da resmi ziyarette bulunuyordu. Markale faciası haberini 28

Ağustos‟da Mostar‟da, helikopterle Split ve akabinde Paris‟e geçeceği Jablanica

yolunda aldı. Perişan olmuştu. Fransız metropolüne doğru yola koyulurken,

Boşnakların yaşadığı felaketlere her köşe başında bir yenisinin daha eklendiği

duygusuna kapılmıştı.

Ertesi gün saat 10‟da Fransız Cumhurbaşkanı kendisini kabul etti. Kısa konuştu:

Boşnak Sırplarına yapılması planlanan hava saldırılarıyla ilgili olarak “Biz hazırız

ancak Amerikalılar tereddüt ediyor”, demişti. Izetbegoviš aynı akşam Paris‟te,

memleketindeki dramatik gelişmelerin tesiri altında, ABD büyükelçiliğinde Fransa

büyükelçisi Pamela Harriman aracılığıyla Richard Holbrooke ile görüştü Boşnak

Devlet Başkanı bu anı şöyle anlatmıştır: “Bayan Harriman bizi çok sıcak karşıladı

ve büyük bir bekleme salonuna aldı. Hemen köşede telefonun başında Richard

Holbrooke‟u fark ettim. Başımla selam verdim, bunun üzerine telefon ahizesini

göstererek eliyle gelmemi işaret edince şaşırdım. Her şey çok iyi zamanlanmıştı ve

herhalde benim haricimde Amerikalılardan kimsede şaşkınlık yoktu. Telefonun

öbür ucunda ABD Beyaz Saray Sekreteri Warren Christopher‟ın yardımcısı Strobe

Talbott vardı. Bana aşağı yukarı şunları söyledi: „Lütfen Holbooke ile Bosna‟da

barışın sağlanması yönündeki işbirliğinize devam ediniz. İçinde bulunduğunuz

durumun zorluklarını biliyor ve anlıyorum. Sizi temin ederim ki Saraybosna

Page 86: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

86

sakinlerine karşı dün gerçekleştirilen bu zulüm cezasız kalmayacaktır. Karadţiš

mevzilerine hava saldırıları düzenleyeceğiz!‟ Sesi çok kararlı geliyordu”.

O gece Izetbegoviš heyecandan uyuyamadı. Miro Lazoviš ve Krešimir Zubak‟tan

oluşan delegasyonun geri kalanıyla gece geç saatlere kadar konuştular; ertesi gün,

30 ağustos‟ta, sabah erken saatte kapısına vurulmasıyla uyanacaktı: Izetbegoviš‟e

refakat eden Osmica müjdeyi veriyordu: “Başkanım, Çetnik mevzilerine saldırılar

başladı! Etrafındaki dağlara atılan bombalardan Saraybosna semaları kızıla

boyandı!”

Bu, Boşnak savaşı süresince alınmış en iyi haberlerden biriydi. Boşnak

delegasyonu sonradan batılı müttefiklerin tüm Bosna çapında diğer Sırp

mevzilerine de saldırılar düzenlediğini öğrenecekti.

Bunun akabinde 1995 yılında Boşnak ordusu, Hırvat ordusuyla ve HVO ile ittifak

halinde, Sırp tarafının görüşmelerdeki gücünü büyük ölçüde zayıflatan önemli

zaferler kazandı. Boşnak ordusunun son büyük operasyonu 13 Eylül–12 Ekim

tarihleri arasında Bosna‟nın batısında 16.000 askerin katılımıyla gerçekleştirildi.

Kulen Vakuf, Bosanska Krupa, Otoka, Kljuţ, Sanica ve Sanski Most kurtarıldı.

Böylece savaşın, 21 Kasım 1995‟te Dayton‟da barış anlaşmasının imzalanmasıyla

tamamlanacak olan, bitiş evresi başlamış oldu.

Page 87: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

87

DAYTON GÖRÜġMELERĠ

Page 88: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

88

“Uzun ömrümde çok değişik işlerle uğraştım: Hapisteyken toprak kazıdım, harç

taşıdım, ağaç kestim, sonrasında özgür bir insan olarak inşaat işleri yürüttüm,

mahkemelere çıktım, makaleler yazdım. Yine de bana en zor gelen iş görüşmeler

olmuştur. Görüşmek karar vermek demektir. Karar vermek ise zavallı insanoğlunun

sırtına yüklenmiş en zor iştir. Benim problemim şuydu ki ne barışa

kavuşabiliyordum, ne de iyi bir savaş yürütebiliyordum. Görüşmeler şantaj ve

Bosna‟nın başının üzerinde kılıç tehdidi altında yürütülmekteydi. Kendisinden sayı

ve mühimmat bakımından çok daha üstün olan düşman tarafından saldırıya uğramış

bu millet büyük kayıplara uğramıştı, sunulan barış ise her zaman sadece benim

ilkelerime değil temel hukuk prensiplerine de aykırıydı. Böyle bir barışı kabul

etmem çok zordu, savaşın devam edeceği mesajıyla eve dönmem ise daha da zordu.

Çok zor ikilemler içindeydim. Kendimi çarmıha gerilmiş gibi hissediyordum”.

Izetbegoviš‟in Dayton görüşmeleriyle ilgili günlük notları böyle başlıyordu. Çoğu

kişinin farkına vardığını böylece kendi de kabul etmişti: İsteksizce kararlar veriyor,

bin defa ölçüp bir defa biçiyordu. Ancak bu sefer kaçış yoktu, Amerikalıların

öncülüğünde tüm uluslararası topluluklar, ne pahasına olursun, bir barış anlaşması

yapılması konusunda hemfikirdiler.

Çok büyük “tavizler” vermek zorunda kalınacağı ön görülüyordu. Bu kelimenin

Sırp ve kısmen (en azından TuŤman tarafının temsil ettiği) Hırvat tarafı için anlamı

ne oranda toprak verileceği veya kazanılacağı, hangi tesislerin elde tutulup

hangilerinin kaybedileceği olmasına karşın; konu Boşnak tarafı açısından adalet,

ahlaki değerler ve insan hayatı açısından ele alınıyordu. Savaş her şeyden önce

Miloševiš ve akabinde TuŤman‟ın kendi tercihiydi, oysa Boşnak Devlet Başkanı

buna mecbur edilmişti. Bu yüzden etik faktörü sadece bir taraf için önem taşıyordu,

diğer iki taraf için değil. Onlar hesaplarını önceden toprak pazarlığı üzerine

yapmışlardı, çünkü insan hayatının bir para birimi olarak genelde değeri düşüktü.

Bu iki “büyük adamın” büyük devlet kurma hevesleri yolunda uğranılan bir tür

ikincil zarar.

Page 89: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

89

Görüşmelerin başlamasından on gün önce, SDA‟nın yürütme kurulu toplantısında,

Izetbegoviš Boşnak tarafının hedeflerini 16 maddede toplamıştı. Bu maddeler

kabaca toprak bütünlüğünü, barışın sağlanmasında uluslararası güçlerin katılımını,

savaş suçlularının takibatının devamını ve söylendiği gibi “Brţko‟dan

dönülmemesini” öngörüyorlardı. Bunlar olmazsa olmazlardı. Ancak sonradan

görüleceği gibi, şeytanla kabak ekenin kabak başına patlayacaktı.

Derhal Wright Petterson askeri üssünde yorucu görüşmelere başlandı. Temas

grubunun planının temeli, Federasyon lehine 51-49 oranında toprak bölüşümü ve

yetkisinin onaylanması gereken ortak bir hükümetti. Izetbegoviš ilk gündeki havayı

kısmen şöyle betimlemişti: “Yemek davetleri zoraki gülümsemelerin, fodulluğun,

şarlatanlığın ve rol kesmelerin sahnesiydi ve sevmediğiniz yemekler tüm bunlara

tuz biber ekiyordu. Böyle yemekler Dayton görüşmelerinin protokolün temel bir

unsuruydu ve ben elimden geldiği kadarıyla bunlardan kaçıyordum. “Hope” (umut)

otelindeki resmi yemekle görüşmeler de resmen başlamış oldu. Tarih 1 Kasım

1995‟ti. Delegasyonda benim dışımda Haris Silajdţiš, Krešimir Zubak, Jadranko

Prliš, Miro Lazoviš, Ivo Komšiš, ve Muhamed Šaširbegoviš vardı. Hukuk

uzmanları olarak da: Kasim Trnka, Kasim Begiš ve Dţemil Sabrihafizoviš.“.

Yemek sonrası genel toplantıya geçildi. Waren Christopher, Carl Bildt, TuŤman,

Miloševiš ve Izetbegoviš birer konuşma yaptı.

Görüşmelerin ikinci gününde, 2 Kasım‟da, Boşnak delegasyonu Holbrooke

arabuluculuğunda TuŤman ile bir araya geldi. Federasyonun kurulumu ve

sonrasında yaşanabilecek problemlerle ilgili tartışmalar yapıldı.

3 Kasım‟da Izetbegoviš Fransa, Almanya, İngiltere ve Rusya Dışişleri Bakanlarıyla

toplantılar yaptı. Dört delege de görüşmelerin önemini vurgulamış ve

hükümetlerinin barış sürecine katkıda bulunma önerisini iletmişlerdi. Aynı gün

Izetbegoviš Slobodan Miloševiš‟le Dayton‟daki ilk görüşmesini gerçekleştirdi. Bu

görüşmesiyle ilgili şunları yazmıştır: “Miloševiš‟i iyi tanıdığımdan emin değildim,

ama sık sık kendisi ve politikalarının farklı iki realite olduğu duygusuna

kapılmıştım. İnsan olarak onunla ilgili edindiğim izlenimle yaptıklarını

Page 90: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

90

bağdaştırmakta zorlanıyordum. Çünkü itici bir şahsiyet değildi. Aslına bakarsanız

her zaman biraz sarhoştu – ya da öyle görünüyordu – ve her zaman konuşkandı.

Konuştuklarına inanıyor gibi görünüyordu. Kesinlikle cüretkârdı, ancak ikiyüzlü

olduğunu söyleyemem. Belki çift kişilikliydi, ama bu farklı bir konuydu. Bununla

beraber kişiliğinin diğer yani kötü tarafı daha hâkim gibiydi, bu yüzden Miloševiš

kaçınılmaz bir şekilde kötülük saçıyordu.” Dayton görüşmelerinden bir detay belki

bu çelişkili durumu açıklayabilir.

“Uzun görüşmelerden ve çekişmelerden sonra, bir gün ansızın Saraybosna

konusundaki tavrını değiştirdi ve temelde bizim taleplerimizi kabul etti. Odadan

çıkarken, Silajdţiš‟e ve bana şu sözlerle seslendi: „Sizin işiniz kolay, Saraybosna‟yı

aldınız, ben şimdi kaskımı takıp o aptalların yanına gitmek zorundayım‟. Diğer

binada sabırsızlıkla sonucu bekleyen Krajišnik ve Koljeviš‟i kastediyordu. O

esnada rol yaptığını sanmıyorum. Tam tersi, bunun Karadţiš‟in çevresindeki

insanlarla ilgili samimi görüşü olduğundan eminim.”

Takip eden birkaç günde çoğunlukla Federasyonun düzenlenmesinin detayları

üzerinde konuşuldu. Uluslar arası arabulucular değişiyordu, bunun yanı sıra Mato

Ganiš ve Gojko Šušak gibi birkaç Hırvat yetkili de değişti.

Yedinci gün Izetbegoviš Holbrooke ile baş başa görüştü. Federasyon açısından

belirli bir ilerleme sağlandığı kanısındaydılar, ancak Saraybosna sorunu konusunda

bir milim ilerleme bile sağlanamamıştı.

Sırplar şehrin bölünmesini istiyordu, Amerika‟nın tavrı ise Saraybosna‟nın

Federasyon çerçevesinde bir “Federal bölge” olmasıydı. Dengelenmiş bir yönetim

ve ortak polis gücüyle. Izetbegoviš çoğunlukla Amerikalılarla fikir birliği

içindeydi. Sırp tarafı yine masaya çeşitli katakulliler, dolambaçlar, garabetler

koymuştu; tek amaçları kazandıkları toprakları ve bu topraklar üzerindeki

inhisarlarını mümkün olduğunca fazlasıyla ellerinde tutmaktı.

10 Kasım‟da BH Federasyonu anlaşmasının imza töreni düzenlendi. Izetbegoviš bu

vesileyle, diğer konuların yanında şu hususlara değinmişti: “Bugünü tarihi bir gün

Page 91: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

91

olarak görüyorum. Bugünün anlamını değerlendirmeyi uzak bir tarihte tarihçilere

bırakıyorum. Onlar bugün söylenenleri değil yapılanları değerlendirecektir. Bugünü

daha ziyade kararlılığımızın ve umudumuzun günü olarak tabir edeceğim, aynen

Sayın Sekreter Christoper‟ın dediği gibi.”

Izetbegoviš‟in gözlemlediği şekliyle TuŤman konuşmasında Federasyonu bir devlet

gibi ele almış ve Hırvatistan ile olan ilişkilerine değinmişti. “TuŤman‟ı sevmezdim.

Davranışlarının züppe bir tarafı vardı, tarzı ise ucuz edebiyatın sınırındaydı. Her

zaman, büyük veya küçük, Bosna‟dan bir parça koparmak istemiştir. Doktora tezini

okumadım, ancak 1939 yılında Maţek ve Cvjetkoviš arasındaki anlaşmayla

kurulmuş olan Hırvat Beyliği üzerine olduğunu biliyorum. Bu beylik tam onun

ölçülerine ve hayallerine göreydi, çünkü Bosna‟nın büyük bir bölümünü de

kapsıyordu. Huntington‟ı keyifle okuduğunu tahmin ediyorum. Aslında

Huntington‟ın „medeniyetler çatışması‟ tezi onun Bosna üzerindeki iştahına iyi bir

teorik zemin oluşturuyordu.” Yine de, bu kesin antipatiye rağmen, Izetbegoviš

TuŤman‟ın politikasının “içsel” yönünü de objektif bir şekilde değerlendirmeyi

denemiştir: “TuŤman Hırvatistan için başka bir şey, Bosna ve dünyanın geri kalanı

için ise bambaşka bir şeydi. Hırvatistan‟a paha biçilemez hizmetleri olmuştur. Bir

gün – kendisi gittiğinde – ileri ve demokratik bir ülke olacak olan Hırvatistan

devletinin temellerini atmıştı. Hırvatistan için yaptıkları baki kalacaktır, hataları ise

geçici ve düzeltilebilir şeylerdir. Onun Bosna‟da yaşananlara katkısına gelince,

durum genelde tam tersidir.”

Federasyon konusunda işlerin bir şekilde yolunda yürümesine rağmen, genel

anlamda barışın tesisi hala bir soru işaretiydi. Görüşmelerin onuncu günü geride

kalmasına rağmen bu konuda esas itibarıyla bir arpa boyu yol alınmamıştı.

Izetbegoviš‟in sağlık durumu kötüydü. Az yiyordu, kalp atışlarının sesini

duyuyordu ve geceleri sık uyanıyordu. Holbrooke bu değişimleri fark etmiş olmalı

ki, Izetbegoviš‟e şu sürpriz öneride bulundu: İsterse kızlarından biri veya oğlu da

Dayton‟a gelip onunla beraber kalabilirdi. Izetbegoviš bu öneriye teşekkür ederek

geri çevirdi, ancak Holbrooke‟un kolay vazgeçmek niyetinde olmadığını gördü. Bir

Page 92: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

92

yandan da her geçen gün bir enfarktüse daha çok yaklaştığını hissediyordu.

Maalesef bu şüpheler üç ay sonra gerçeğe dönüşecekti. Izetbegoviš kalp

rahatsızlığının Dayton‟da “bulaştığına” emindi.

Müteakip on gün harita üzerinde görüşmelerle geçti. Holbrooke Boşnak tarafı

açısından kabul edilemez olan Sırp planını önermişti. İngilizler Boşnak tarafına

Brţko yakınında büyük bir koridor bulunan kabul edilemez bir harita konusunda

bastırıyordu. Izetbegoviš ve Silajdţiš bu sefer kararlıydılar, baskılara boyun

eğmeyeceklerdi.

13. gün Bosna Hırvatlarının TuŤman'ı dinlemedikleri haberi geldi. Zubak

Posavina‟nın Sırplara bırakılması konusunda uzlaşmaya yanaşmamıştı, bu hususu

TuŤman daha önce kabul etmiş, hatta belki de “arındırılmış bir Baranje” konusunda

da anlaşmıştı. Söylendiğine göre TuŤman Zubak‟a “Senle veya sensiz bu iş olacak”

demişti. Zubak “o zaman bensiz olacak” diye cevap vermişti.

18. gün tüm görüşme süreci açısından kilit gündü: Miloševiš Saraybnosna‟yı

“teslim etmeye” karar verdi! Bu çarpıcı gelişmeyi Holbrooke şöyle anlatır:

Cumartesi öğleden sonra Miloševiš'i tesisin içinde biraz dolaşmak için çağırdım.

Sert bir şekilde tavrının görüşmeleri kopma noktasına getireceğinden şikâyet ettim

ve sonra Saraybosna üzerine yoğunlaştım. „Bazı konular sonraya bırakılabilir‟

dedim, „ancak Saraybosna konusunun Dayton‟da çözülmesi lazım‟. Gülerek „peki‟

diye cevapladı. „Bugün Saraybosna‟yı çözene kadar yemeğe gitmeyeceğim‟. Bir

süre sonra Hill ve Clark ile konuşurken birden bire dairemin kapısı açıldı ve

habersizce Miloševiš içeri daldı. „Buralardaydım ve uğramadan kapınızın önünden

geçmek istemedim'. Bize söyleyecek önemli bir şeyi olduğu kesindi. „Tamam,

tamam‟ dedi ve oturdu. „Sizin DC modelini boş verin gitsin: O iş çok karışık,

yürümez. Ben Saraybosna olayını çözeceğim. Ancak benim önerimi şimdilik Sırp

delegasyonundan kimseyle görüşmeyin. Detayları sonra halletmeliyim, her şey

çözüldükten sonra‟. „Demek istiyorum ki‟ diye devam etti „Saraybosna‟dan

vazgeçmeyerek Izetbegoviš onu hak etti‟. İnatçı bir tip. Saraybosna onundur‟. (…)

Miloševiš konuşurken harita üzerinde Saraybosna‟nın Müslümanlara vermeye razı

Page 93: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

93

olduğu kısmını işaretlemişti. Chris Hill hemen itiraz etti: Bu büyük bir taviz, ancak

tüm şehir değil. Miloševiš Grbavica‟yı, nehrin karşı yakasındaki kilit noktayı, Sırp

tarafında bırakmıştı. Bunun çok büyük bir gelişme olmasına karşın, Miloševiš‟in

önerisi Saraybosna‟yı bir bütün oluşturacak şekilde birleştirmiyordu. Hill buna

işaret ettiğinde, Miloševiš patladı. "Size Saraybosna‟yı veriyorum”, Chris‟e

neredeyse bağırıyordu. “siz ise bana bu saçmalıklardan bahsediyorsunuz”.

Miloševiš‟e bunun doğru yönde atılmış büyük bir adım olmasına rağmen,

Izetbegoviš‟in muhtemelen önerisini reddedeceğini söyledik. Hill ve ben derhal

Boşnak Devlet Başkanının yanına gittik, Izetbegoviš önerinin önemini kabul etmek

yerine sadece eksiklikleri üzerinde durdu. Ateşli bir ifadeyle “Grbavica‟sız bir

Saraybosna olamaz” dedi. Miloševiš‟in Sırp tarafında kalmasını istediği bölge

direkt olarak şehrin merkezine kadar uzanıyordu, Batılı gazeteciler tarafından

keskin nişancı (sniper) koridoru olarak biliniyordu. Yine de hepimiz Saraybosna

konusundaki görüşmelerde yeni bir aşamaya girildiği sonucuna varmıştık.

Saraybosna‟nın cadde isimlerine kadar detaylı bir haritasını alarak Hill, Clark ve

ben Miloševiš‟in dairesine gittik. Arazideki her yolu ve her çizgiyi incelemeye

başladık. Miloševiš uysal görünüyordu. Hill bu tavrımızda ısrar edersek ertesi gün

Saraybosna‟nın tamamını alacağımızı tahmin ediyordu. Birdenbire bir umut

duygusuyla coştuk ve adeta uçarcasına döndük.” Saraybosna böyle kazanıldı.

Izetbegoviš‟in en büyük hedeflerinden biri gerçekleşmişti. Bundan sonra Miloševiš

Brţko sorunuyla ilgili tahkime gidilmesini de kabul etti, böylece birkaç detay

dışında anlaşma tamamen hazırdı.

20 Kasım‟da anlaşma sağlandı ve Amerikan Başkanının da katılımıyla törenle

paraflandı. 14 Aralık‟ta Paris‟te imzalandı. Bununla Bosna‟da barış sağlanmış oldu.

Page 94: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

94

BARIġIN TESĠSĠ

Page 95: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

95

Savaş bitti, ancak problemler bununla bitmedi. Dayton‟daki barış anlaşmasının

uygulanması çok büyük zorluklarla yürüyordu. Bazı maddelerdeki belirsizlikler

taraflarca işlerine geldiği gibi yorumlanıyordu. Izetbegoviš politik kariyerinin geri

kalanını mesai arkadaşlarıyla beraber BH devletinin güçlenmesi adına mücadeleyle

geçirecekti: Merkezi kurumların oluşturulması, göçmenlerin geri dönüşü, savaş

suçlularının kanun karşısına çıkarılması…

Bu büyük problemler dışında, Brţko için tahkim konusu ve Mostar‟ın tek bir şehir

olarak birleştirilmesi gibi sorunlar da vardı. Izetbegoviš‟in Brţko için düşündüğü

kişi Dr. Ejub Ganiš, Mostar için ise savaş boyunca şehrin bir kesimini kahramanca

savunan Safet Oruţeviš idi.

Her iki sorun da birkaç yıllık bir süre içerisinde nispeten başarılı bir şekilde

çözüldü. Mostarlıların onunla ilgili memnuniyetleri gittikçe artıyordu.

Çok uluslu bir devlet kurmaya yönelik yoğun çabalar nihayet meyvesini vermeye

başlamıştı.

Dayton‟un hemen ardından Izetbegoviš‟in sağlık durumu kötüleşmişti, kalp krizi

geçirmiş ve hastaneden 1996 Mart‟ında çıkmıştı. Yine de bu, tüm hayatı boyunca

değişen şiddette seyretmekle beraber peşini bırakmayacak bir hastalığın

başlangıcıydı. Boşnak Devlet Başkanının mesleki melekeleri devamlı bir şekilde

kısıtlanmış görünüyordu.

Yine de daha birkaç yıl yönetimde kalabilecek gücü toplayabildi. Sürekli olarak

dünyanın çeşitli yerlerindeki konferanslara davet ediliyordu. Amerika‟da

demokrasinin gelişimiyle ilgili ödül aldı, Doğuda hala savaş dönemindeki kadar

saygı görüyordu. Ancak Izetbegoviš toplantı ve konferanslara katılmayı sadece bir

formalite olarak görmüyordu. İçinden bir şeyler, muhtemelen bu kanlı savaşın

yarattığı izzetinefis duygusu, eleştirel yanını öne çıkarmıştı. Bu yüzden Batıda

İslam‟ı, Müslüman ülkelerde ise Batıyı savunuyordu. Batıda Doğulu, Doğuda ise

Batılıydı; ancak her iki tarafta da Müslüman‟dı. Izetbegoviš‟in bu konularda (eski

konuları) dünya çapında uzman şahsiyetlerden biri olduğunu söylemek muhtemelen

Page 96: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

96

abartma olmayacaktır. Unutmamak gerekir ki: Izetbegoviš hem Batının hem

Doğunun, İslam ve Hıristiyan dünyasının tüm önde gelen politikacılarını ve çok

sayıda entelektüel şahsiyeti, özellikle de ülkesi için spesifik tarihsel önem arz eden

en büyük tecrübelerin yaşandığı dönemlerde tanımıştı. Global işbirliğinin modern

sistemi aslında Bosna‟da oluşturulmuştu.

Konuşmalarından biri, İslam ülkelerinin liderleri ve diğer temsilcilerine 1997

Aralık yarında yaptığı sesleniş, neredeyse radikal bir infial yaratacaktı. Müslüman

Doğunun tüm önemli televizyonlarının ve Batıdaki bazı büyük televizyonların canlı

olarak aktardığı bu konuşma, onun Müslüman Dünyanın aktüel durumu, terörizme

bakışı ve Müslümanların Batıya karşı bazı yanlış inançları ve önyargılarıyla ilgili

düşüncelerinin bir senteziydi:

“İslam ülkelerinin bu anlamlı toplantısında bana konuşma fırsatı verilmiş olmasını

büyük bir imtiyaz olarak görüyorum. Bonn‟daki bir konferanstan henüz dönmüş

bulunmaktayım. Bu, özel olarak Bosna konusuna adanmış ve ülkemdeki durumun

ele alınıp bazı çok önemli kararların alındığı bir konferanstı. (...) Konferansın

bugünkü programını ve sizin de zamanınızı dikkate alarak, bu hitabımda tek bir

konuyu ele alacağım: Doğu ve Batı ve ikisinin arasındaki benim Bosna‟m. Bu

konuyla ilgili fikirlerimde hala devam etmekte olan son seyahatimden esinlendim.

Tam da sonuna gelmekte olduğumuz bu hafta içerisinde bir eğitim konferansı için

Bosna‟dan Suudi Arabistan‟a, oradan da Bosna ile ilgili bir konferans için

Avrupa‟ya uçtum ve işte bugün Tahran‟da İslam Konferansındayım. Yani Doğu-

Batı-Doğu. Dünyanın bu her iki köşesini de iyi tanıdığımı düşünüyorum.

Yolculuğumda bazı olumlu veya olumsuz yeni veriler de edindim. Suudi

Arabistan‟daki 5 milyon üniversite öğrencisi olduğuyla ilgili cesaret verici bilgiyi

edindim, ancak başka bir Müslüman ülkesindeki %68,5 oranında okuma yazma

bilmeyenlerle ilgili üzücü bilgiyi de. Az önce aldığım diğer iyi bir haber, İran‟da

çeşitli okullarda okuyan 12 milyon kişi olduğu, kötü haber de tüm Müslüman

ülkelerde kadınların okuma yazma oranının kabul edilebilecek düzeylerin altında

olduğudur. Kadınlar insan ırkının yarısını teşkil etmektedir. Kültürsüz bir kadın

Page 97: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

97

halklarımızı 21. yüzyıla taşıyacak olan nesilleri büyütemez ve yetiştiremez, bu

yüzden affınıza sığınarak çok açık konuşacağım. Güzel yalanların hiçbir faydası

yoktur, ancak acı gerçekler bazen ilaç gibidir. Batı ne bozuk ne de yozlaşmıştır.

„Çürümüş Batı‟ – komünist sistem bu yanılgıyı çok pahalı ödemiştir. Batı

çürümemiştir. Batı güçlü, kültürlü ve organizedir. Okulları bizimkilerden daha iyi

ve şehirleri bizimkilerden daha temizdir. Batıda insan hakları daha üst düzeydedir,

fakirlere ve özürlülere yönelik sosyal imkânlar daha iyi organize edilmiştir.

Batılılar genelde sorumlu ve doğru insanlardır. Benim onlarla ilgili tecrübelerim

böyledir. Ancak gelişmişliklerinin karanlık yönlerini de biliyorum ve göz ardı

etmiyorum. Evet, İslam en mükemmeldir, ama biz mükemmel değiliz! Bu sıklıkla

karıştırdığımız iki konudur. Batıyı küçümsemek yerine onunla yarışıyoruz! Kuran

bize tam da şunu emretmemiş midir: „Öyle ise iyiliklerde yarışın.‟. Din ve bilimin

sayesinde ihtiyacımız olan güce kavuşabiliriz. Bunun zor ve yorucu bir yol olduğu

kesindir, yokuş yukarı zorlu bir tırmanıştır; ancak bu Kuran‟da bahsedilen yokuştur

ve başka yol yoktur. Bu yüzden her yerde çocuklarımızı okutmak için fonlar

kurmalıyız! Tek bir çocuğumuz bile eğitimden mahrum kalmasın. Zengin

Müslüman ülkelerin bu konuda daha fakir olanlara yardım etmesi gerekir. Bunu

bugün yapalım veya hemen bugün bununla ilgili bir konferans tarihi belirleyelim.

Bazı insanlar terörizmle üstünlük sağlanabileceğini düşünüyorlar. Bu tehlikeli bir

şekilde yayılan bir yanılgıdır. Terörizm bugünkü aczimizin bir ifadesi ve

gelecekteki aczimin de olası sebebidir. Sadece etik olmamakla kalmayıp aynı

zamanda sonuçsuzdur da. Etik değildir çünkü masum insanlar ölmektedir,

sonuçsuzdur çünkü onunla hiçbir yerde hiç bir şey çözülmüş değildir. Tarihteki tüm

ciddi siyasi hareketler terörizmi reddetmiştir. Kuranın da şu bilinen ayetle

yasakladığını düşünüyorum: „Kim bir insanı… öldürürse, o sanki bütün insanları

öldürmüştür‟. Maalesef bazıları bunu unutmaktadır.

Şimdi de geldiğim Bosna ile ilgili birkaç konuya değineyim. Doğu ve Batıdan

bahsettim. Bosna bu iki dünyanın kesişim noktasında yer almaktadır, bizim tabir

ettiğimiz gibi Büyük Sınırda. Geçen savaşta her on Boşnak‟tan biri hayatını

Page 98: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

98

kaybetmiştir. Bu yüzden Bosna‟ya yeni haksızlıklar yapılmasına izin vermeyin.

Herkese Bosna‟nın sizin için din kardeşlerinizin, masum insanların kanıyla

sulanmış kutsal bir toprak olduğu mesajını verin."

Bu hitaptan sonra salona ölüm sessizliği çökmüştü. Konuşma ağır bir tesir

bırakmıştı. Böyle konferanslarda özeleştirilerle sık sık karşılaşılmıyordu. Genelde

her problemin başkalarının kusuru olduğuyla ilgili bağnazlık ve sadece methiyeler

hâkimdi.

Page 99: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

99

ĠSTĠRAHATE ÇEKĠLĠġ VE VEFAT

Page 100: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

100

Bu arada, Dayton sonrası dönemde mecalsiz yıllarla beraber Izetbegoviš‟in

ömrünün yılları da akıp geçiyordu. BH Devlet Başkanlığındaki görevi gittikçe daha

zor geliyordu, enerjisi ve dikkati azalmıştı. 1998 Eylül‟ündeki seçimlerden önce

aday olmamayı ciddi bir şekilde düşündü. O yılın Mayıs ayında “Dostlarıma”

başlıklı bir mektup yazdı ve 30 kadar adrese gönderdi. Bu mektupta çekilme

arzusunu dile getirdi. Ancak parti arkadaşları seçim öncesi dönemin bu eylem için

uygun olmadığını düşünüyorlardı. Böylece istifası bir sonraki milenyuma, yani 2

Haziran 2000 tarihine kadar ertelenmiş oldu.

Bir Cuma günü Cuma namazından dönerken, kesin karar verdi: Artık çekilecekti!

Yakın dostu RTVBiH editörü Senad Hadţifejzoviš‟i arayarak bu önemli haberi

duyurmak için bir randevu istedi. 6 Haziran 2000 Salı günüydü. Izetbegoviš

19.30‟daki TVBiH ana haber bültenine çıkarak şu açıklamayı okudu:

“Sevgili Bosna-Hersek vatandaşları,

BH Devlet Başkanlığındaki Başkanlık görevimden görev süremin sona erişiyle

beraber, yani bu sene 12 Ekim tarihinde, ayrılmaya karar verdiğimi açıklamak

istiyorum. (…) Çekilme kararımın birçok sebebi var, ancak en önemlileri yaşım

(Ağustos‟ta 75 yaşımı bitiriyorum) ve sağlığımdır. Bugünkü şartlarda Başkanlık

üyeliği görevi benim sahip olmadığım fiziki ve ruhsal bir güç gerektirmektedir.

Tarihimizin zorluklarla dolu son on yılı içerisinde beni destekleyen herkese

teşekkür ediyorum. Boşnak vatanseverlerin bölünmemiş, demokratik ve ferah bir

Bosna-Hersek hayallerinin gerçekleşmesini diliyorum.”

Bu açıklamadan sonra, haber bültenini yöneten Hadţifejzoviš ona iki soru sordu.

İlk soru en büyük başarısını ne olarak gördüğü idi. Bunun BH‟in bağımsızlığı

olduğunu söyledi.

“1991-1992 yılları arasında Bosna-Herseğin “büyük Sırbistan‟ın” bir eyaleti

olmasına yönelik ciddi bir risk vardı. Ben bunun önüne geçtim ve bunu en büyük

hizmetim olarak görüyorum!”.

Page 101: Yazar - muzejalijaizetbegovic.ba fileNe gariptir ki, aağı yukarı 15 yalarında, ateist ve komünist literatürün etkisi altında dini konularda kararsızlığa dümütür. İkinci

101

Diğer soru ise mantıksal olarak ilkinin devamıydı: En büyük başarısızlığı olarak

neyi görüyordu?

“Bölünmemiş, demokratik, ferah ve barışın sağlandığı bir Bosna-Hersek oluşturma

sürecindeki yavaşlık” olarak cevaplamıştı.

Görev süresinin bitimiyle beraber Izetbegoviš 10 yıl boyunca oturduğu Başkanlık

binasındaki odasında bulunan masasının çekmecelerini boşalttı. Tarih 15 Ekim

2000 idi. Anılarında “ayrılıkları sevmem, ancak üzüntü duymadım” diye yazmıştır.

Hayatını özetlerken şunları yazmıştır: “Bana tekrar yeni bir hayat yaşama fırsatı

sunulsaydı kabul etmezdim. Ancak, eğer yeniden doğsaydım yine kendi hayatımı

yaşamayı seçerdim.” Siyasi faaliyetlerine SDA bünyesinde devam etti. Çoğunlukla

hatıralarını yazmaya yoğunlaştı, misafirleri oluyordu. Dünyanın her yerinden

Bosna-Herseğe gelen devlet adamlarının hemen tamamı programlarına Izetbegoviš

ziyaretini de dâhil ediyorlardı. Ancak kısa zaman içinde hastalığı ilerlemeye başladı

ve Alija hastaneye yatmak zorunda kaldı. Sanki ölüme hazırlanıyormuş gibi tüm

eski ve yeni dostları tek tek ziyaretine geliyordu, bunun dışında eski Amerikan

başkanı Bill Clinton ve sadece dostunu hastanede ziyaret etmek özellikle

Saraybosna‟ya uçan Türk Başbakan Erdoğan gibi dünya çapında devlet adamları da

geliyordu.

Alija Izetbegoviš 19 Ekim 2003 yılında öldü. O gün ve ertesi gün sanki gökler

Bosna‟nın başkentinin üzerine boşaldı. Boşnaklar ve Hersekliler, tüm dünyadan

sayısız delegasyonlarla birlikte, ona son görevlerini yerine getirmek için uzun

kuyruklar oluşturdular.

Alija Izetbegoviš Saraybosna Kovaţi‟deki Şehitliğe gömüldü.