Yarın 25. sayısı

12
12 Eylül ile hesaplaşılacak mı? 4 Nisan’da Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya darbe suçu ile yargılanmaya başlana- cak. Açılan dava yalnızca on- larla mı sınırlı kalacak? Yoksa 12 Eylül’ün tüm sorumlula- rını da kapsayacak mı? Da- vanın ilk duruşmasına günler kala Evren ve Şahinkaya’nın mahkemeye itirazı kabul edilecek mi? Bu soruların cevap- larını hukukçu- larla konuştuk. GÜNCEL 5 Hükümetin işsizliği ve kayıt dışılığı azalt- mak için üzerinde çalıştığı Ulusal İstihdam Stratejisi (UİS) Taslağı, Şubat ayında taraflara su- nuldu. Ayrıntıları netleşmeye başlayan UİS taslak belgesi, işgücü piyasasının esnekleştirilmesi konu- sunda önemli adımlar içeriyor. Belge, 2023 yılına kadar çalışma ilişkilerini esnek ve güvencesiz hale getirecek düzenlemelerden oluşuyor. GÜNCEL 6 Bilimsel bir operasyon olmaktan çıkıp, bir şova dönüşen nakiller Hacettepe Üniversitesi’nin ruhsatını iptal ettirdi. Akdeniz Üniversitesi‘ne de uyarı cezası verildi. Sağlıkta dönüşüm politikaları yeni yeni uygulanmaya başlamışken, Türkiye’nin en önemli Tıp fakültelerinin insan hayatları pahasına re- kabete girmeleri, gerçekleri bir kez daha gün yüzüne çıkarıyor. TOPLUM 2 Birgün gazetesi kültür sanat editörü olan Ali Şimşek aynı zamanda İstanbul Üniversitesi iletişim Fakültesi’nde hocalık sanat alanlarında de- vam ediyor. Mizahın siyaset yapması için Türkiye’de çok büyük bir alanının olduğunu belirten Şimşek, mizahın siyasete ivme kazandıracağını söylüyor. KÜLTÜR - SANAT 12 27 MART 2012 SALı l SAYı:25 l 1 TL www.yarinhaber.net Dinçer, atanmayan öğretmenlerin ulusal çıkarları ve değerlerinin farkın- da olmadıklarını iddia ederek eleştiride bulundu. Eğİtİm 10 UİS taslağı işsizliği azaltmayacak Nakil yarışı ruhsatından etti Mizahın günümüz siyasetine bakışı Şu öğretmenler olmasa Sayın ve saygı gösterin AKLIN YOLU HAKAN ÖZTÜRK 3 Pozantı çocuk zulmü ilk değil SİBEL UZUN UYANIS 4 Hangi aile? GÜLSÜM KAV ANA FİKİR 5 Özel sektörün 2004’te 36 milyar 852,3 milyon dolar düzeyinde bu- lunan uzun vadeli kredi borcu, 2011 yılında 127 milyar 212,8 milyon dolara ulaştı. 8 127 milyar dolar 10 Gençler Meydana konferansı toplandı Gazeteniz Yarın Fransa’da düşünür Alain Badiou ile söyleşi gerçekleştirdi Politik bilinç gerekli Eğitimdeki dert belli oldu Hükümet eğitimi piyasalaştırmaya kararlı. 4+4+4 eğitim modeli gündeminin temel gerekçesinin eğitimin paralılaştırılması görüşüne inanmayanlar için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan açıkladı; ders- haneler özel okul olacak, öğrenciler sınava girmeden üniversiteye yerleşebilecek. Başbakan: “Artık dershane yok özel okul var.” Başbakan’ın eğitim sistemiyle ilgili yaptığı son açıklama ile AKP’nin neden 4+4+4’te bu kadar ısrarcı olduğu belli oldu. Nükleer Gü- venlik Zirvesi’ne katılmak için uçağa binen Başbakan Tayyip Erdoğan bir şeyler ‘müjdelediğini’ iddia ederek, as- lında eğitimde bir devrin bitişine işaret etti. Plandan anlaşıldığı üzere eğitim de diğer alanlarda olduğu gibi özelleştirili- yor. Dershaneler kolej, devlet okulları tarih olacak. Sınavsız üniversiteye gi- decek öğrenciler eğer iyi yerlere gitmek istiyorlarsa özel okul olan dershanelere gitmek durumunda kalacak. 3 İstihdamın istikrarsızlığına karşı yalnızca öfkelenmemeli, bu öfke öncelikle kapitalizm karşıtlığına dönüştürülmeli ve politik bilinçle birleştirilmeli. Gençler hem hareket halinde bir güçtür hem de tüm toplumun semptomlarının ifadesidirler. Bu nedenle hem hareketli hem de kördürler. Çünkü durumun ifadesidirler. Politik öznenin özü örgütlü olmak, prensipler ve akılcı eylemler çevresinde toplanmaktır. Çağımızda var olan örgüt karşıtı teori özünde politika karşıtıdır. Eğer insanlığın evrensel kurtuluşundan bahsediyorsak, buna bir isim vermemiz gerekir. Bu sadece sizin öznel haliniz değil bütün insanlığın gerçek kurtuluşudur. 09 “İşsizlik ve YÖK’e Karşı Gençler Meydana” diyerek çeşitli il- lerden Ankara’ya gelen Gençler Meydana İnisiyatifi, Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü’nde 1. Genel Konferansı gerçekleştirdi. Son dönemde KCK dı altında yapılan tutukla- maları, Newroz’un yasaklanması ve ardından yaşanan saldırılar, baharın gelmesiyle çatışmaların ve ölümlerin yoğunlaşması ile birlikte “AKP’nin yeni Kürt açılı- mı” konusu tartışılmaya başlandı. BDP Şırnak Milletvekili ve Grup Başkanvekili Hasip Kaplan yeni Kürt açılımı konusunu Yarın ga- zetesine değerlendirdi. GÜNCEL 5 Kürt soru- nunda yeni savaş planı Kadın Cinayetlerini Dur- duracağız Platformu 26 Mart’ta Esra Yaşar’ın davası için İzmir Adliyesi önündeydi. 28 Mart’ta Esin Güneş Davası’nın 4. Duruşmasını takip etmek için Siirt Adliyesi’nde olacak. 29 Mart’ta ise Eskişehir’de görülen Öznur Uluişden duruşmasının 10 duruşmadır takip eden Eski- şehir Demokratik Kadın Platfor- mu 11. Kez adliye önünde olarak, Öznur’un katiline ağır ceza isteye- cek. GÜNCEL 6 Kadınlar il il ada- let arıyor ARıNÇ KıLıÇ fadik temizyürek mehmet bozgeyik “Yeni eğitim siste- mi eğitimi daha da niteliksizleş- tirecek.” Hükü- metin söylemini samimi olduğuna inanmıyoruz.” “Dershanelerin kapatılması ve üniversite girişlerinin sınav- sız olması için yeterli bir alt yapı yok.” “Bu dershane- ler üzerinden yaratılmak is- tenen polemik arka planında özelleştirme yatıyor.”

description

www.yarinhaber.net

Transcript of Yarın 25. sayısı

Page 1: Yarın 25. sayısı

12 Eylül ile hesaplaşılacak mı?

4 Nisan’da Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya darbe

suçu ile yargılanmaya başlana-cak. Açılan dava yalnızca on-larla mı sınırlı kalacak? Yoksa 12 Eylül’ün tüm sorumlula-rını da kapsayacak mı? Da-vanın ilk duruşmasına günler kala Evren ve Şahinkaya’nın mahkemeye itirazı kabul edilecek mi? Bu soruların cevap-larını hukukçu-larla konuştuk.

güncel 5

Hükümetin işsizliği ve kayıt dışılığı azalt-mak için üzerinde çalıştığı Ulusal İstihdam

Stratejisi (UİS) Taslağı, Şubat ayında taraflara su-nuldu. Ayrıntıları netleşmeye başlayan UİS taslak belgesi, işgücü piyasasının esnekleştirilmesi konu-sunda önemli adımlar içeriyor. Belge, 2023 yılına kadar çalışma ilişkilerini esnek ve güvencesiz hale getirecek düzenlemelerden oluşuyor. güncel 6

Bilimsel bir operasyon olmaktan çıkıp, bir şova dönüşen nakiller Hacettepe Üniversitesi’nin

ruhsatını iptal ettirdi. Akdeniz Üniversitesi‘ne de uyarı cezası verildi. Sağlıkta dönüşüm politikaları yeni yeni uygulanmaya başlamışken, Türkiye’nin en önemli Tıp fakültelerinin insan hayatları pahasına re-kabete girmeleri, gerçekleri bir kez daha gün yüzüne çıkarıyor. toplum 2

Birgün gazetesi kültür sanat editörü olan Ali Şimşek aynı zamanda İstanbul Üniversitesi

iletişim Fakültesi’nde hocalık sanat alanlarında de-vam ediyor. Mizahın siyaset yapması için Türkiye’de çok büyük bir alanının olduğunu belirten Şimşek, mizahın siyasete ivme kazandıracağını söylüyor.

kültür - sanat 12

27 mart 2012 salı l sayı:25 l 1 tl www.yarinhaber.net

Dinçer, atanmayan öğretmenlerin ulusal

çıkarları ve değerlerinin farkın-da olmadıklarını iddia ederek

eleştiride bulundu. Eğİtİm 10

UİS taslağıişsizliği azaltmayacak

Nakil yarışı ruhsatından etti

Mizahın günümüz siyasetine bakışı

Şu öğretmenler olmasa

Sayın ve saygı gösterin

AKLIN YOLU HAKAN ÖZTÜRK

3

Ş

Pozantı çocuk zulmü ilk değilSİBEL UZUNUYANIS 4

Hangi aile?

GÜLSÜM KAV ANA FİKİR 5

Özel sektörün 2004’te 36 milyar 852,3 milyon dolar düzeyinde bu-lunan uzun vadeli kredi borcu, 2011 yılında 127 milyar 212,8 milyon dolara ulaştı. 8

127milyar dolar

10

Gençler Meydana konferansı toplandı

Gazeteniz Yarın Fransa’da düşünür Alain Badiou ile söyleşi gerçekleştirdi

Politik bilinç gerekli

Eğitimdeki dert belli olduHükümet eğitimi piyasalaştırmaya kararlı. 4+4+4 eğitim modeli gündeminin temel gerekçesinin eğitimin paralılaştırılması görüşüne inanmayanlar için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan açıkladı; ders-haneler özel okul olacak, öğrenciler sınava girmeden üniversiteye yerleşebilecek.

Başbakan: “Artık dershane yok özel okul var.”

Başbakan’ın eğitim sistemiyle ilgili yaptığı son açıklama ile

AKP’nin neden 4+4+4’te bu kadar ısrarcı olduğu belli oldu. Nükleer Gü-venlik Zirvesi’ne katılmak için uçağa binen Başbakan Tayyip Erdoğan bir şeyler ‘müjdelediğini’ iddia ederek, as-lında eğitimde bir devrin bitişine işaret etti. Plandan anlaşıldığı üzere eğitim de diğer alanlarda olduğu gibi özelleştirili-yor. Dershaneler kolej, devlet okulları tarih olacak. Sınavsız üniversiteye gi-decek öğrenciler eğer iyi yerlere gitmek istiyorlarsa özel okul olan dershanelere gitmek durumunda kalacak. 3

İstihdamın istikrarsızlığına karşı yalnızca öfkelenmemeli, bu öfke öncelikle kapitalizm karşıtlığına dönüştürülmeli ve politik bilinçle birleştirilmeli.

Gençler hem hareket halinde bir güçtür hem de tüm toplumun semptomlarının ifadesidirler. Bu nedenle hem hareketli hem de kördürler. Çünkü durumun ifadesidirler.

Politik öznenin özü örgütlü olmak, prensipler ve akılcı eylemler çevresinde toplanmaktır. Çağımızda var olan örgüt karşıtı teori özünde politika karşıtıdır.

Eğer insanlığın evrensel kurtuluşundan bahsediyorsak, buna bir isim vermemiz gerekir. Bu sadece sizin öznel haliniz değil bütün insanlığın gerçek kurtuluşudur. 09

“İşsizlik ve YÖK’e Karşı Gençler Meydana” diyerek çeşitli il-

lerden Ankara’ya gelen Gençler Meydana İnisiyatifi, Hacettepe

Üniversitesi Beytepe Kampüsü’nde 1. Genel Konferansı gerçekleştirdi.

Son dönemde KCK dı altında yapılan tutukla-

maları, Newroz’un yasaklanması ve ardından yaşanan saldırılar, baharın gelmesiyle çatışmaların ve ölümlerin yoğunlaşması ile birlikte “AKP’nin yeni Kürt açılı-mı” konusu tartışılmaya başlandı. BDP Şırnak Milletvekili ve Grup Başkanvekili Hasip Kaplan yeni Kürt açılımı konusunu Yarın ga-zetesine değerlendirdi. güncel 5

Kürt soru-nunda yeni savaş planı

Kadın Cinayetlerini Dur-duracağız Platformu 26

Mart’ta Esra Yaşar’ın davası için İzmir Adliyesi önündeydi. 28 Mart’ta Esin Güneş Davası’nın 4. Duruşmasını takip etmek için Siirt Adliyesi’nde olacak. 29 Mart’ta ise Eskişehir’de görülen Öznur Uluişden duruşmasının 10 duruşmadır takip eden Eski-şehir Demokratik Kadın Platfor-mu 11. Kez adliye önünde olarak, Öznur’un katiline ağır ceza isteye-cek. güncel 6

Kadınlar il il ada-let arıyor

arınç kılıç

fadik temizyürek

mehmet bozgeyik

“Yeni eğitim siste-mi eğitimi daha da niteliksizleş-tirecek.” Hükü-metin söylemini samimi olduğunainanmıyoruz.”

“Dershanelerin kapatılması ve üniversitegirişlerinin sınav-sız olması içinyeterli bir alt yapı yok.”

“Bu dershane-ler üzerinden yaratılmak is-tenen polemik arka planında özelleştirme yatıyor.”

Page 2: Yarın 25. sayısı

04 EKiM 2011 YARIN27 mARt 2012 yarın

Bu hafta, benzin zamlarıyla pek çok sü-

rücünün ayağını pedalından çektiği ara-

baların, düzgün çalışmasını sağlayan oto

tamircisi Mehmet Oygur ile birlikteyiz. İşte

bize anlattıkları.

Çırak bulmak zor1986 senesinde sanayiye girdim, okumayınca babamın

sayesinde. İyi bir mesleğe yöneldik işte. 12 senedir dükkân

işletiyoruz. Gayette iyi memnunum. İster istemez sana-

yinin bir zorluğu var. Uzmanlık alanımız bayağı geniş.

Tabi ister istemez okuluna gittik. Ondan sonra ustaları-

mızla, kalfalarla bu işleri yaptık. Tabi o zaman bu tekno-

loji yoktu. Zamanında takım taklavat yoktu arabalarla

uğraşıyorduk. Şimdi arabalar var, ama teknoloji de var.

Şimdi çok güzel bir teknoloji var. İyi kullanmak lazım. İyi

bir şey. Arabalar elektronikleştikçe usta bulamaz olduk iş

arkadaşlarımızın çoğu kapattı. Çoğu şeyleri çözemiyoruz.

Ama sonuçta işimize devam ediyoruz.

mesleğiniz zorlu yanları neler?

En çok müşterilerimizden zorlanıyoruz. Yani işi iyi ol-

mayan işinden olur, enflasyondan olur, vergi zammı çok

etkiliyor. Yeni arabası olan var sanayiye getiriyor memnun

kalıyor kalmıyor onun sıkıntısı var. Ayrıca bizimde sıkıntı-

mız var. Adam işini yaptırıyor, adamın cebinde parası var

mı yok mu, işi yapmaktan vazgeçtik, adam acaba ödeyecek

mi ödemeyecek mi, ödemedi mi ne zaman ödeyecek, sö-

zünde duracak mı durmayacak mı, bizim için dert. çünkü

küçük esnafın hepsine bakarsak öyle alacak kişileri de

çoktur. Alıp da ödemeyenler çoktur. Hatta küçük esnafın

sıkıntısı odur. Her müşteri dürüst olsa o kadar güzel olur

ki. Esnafında sıkıntıları vardır tabi. Adamın evi kiradır,

dükkânı kiradır, ay sonu geldi mi bağ kuru, işçisi derken

zorlanır yani.

büyük araba üreticilerinin kendi servislerinin olması sizin

işleriniz nasıl etkiliyor?Müşteri arabasını aldığında ilk senelerde garantisi devam

eder. Ama müşteri hesabını kitabını bilip iyi ustaları se-

çerse karlı olur. Adam da yeni arabayla ister istemez gider

servise, sanayiye getirmez. Sanayide daha iyi ustalarımız

var.

mesleki eğitim sizin işiniz açısından faydası oluyor mu?

Meslek liseleri bizim için çırak yetiştirmiyor. Ama mesela

Okurken stajyer olarak haftanın iki günü üç günü çalışır.

Onun da hiçbir ustaya faydası yoktur, kendi de öğrenmez.

Zaten 8 yıllık eğitim çıktı çıkalı çırak yetişmiyor. Ustalar

hep yalnız kaldı. Haylazın biri gelirde okumayacağım

derse ancak öyle olur. Çırak bulmak zor artık. YarIn BURSA

Hazırlayan Halil Altunpolat

ingilizler kaçırıldı THKP-C önderi Mahir Çayan ve arkadaşları Ünye Radar Üssü’nden 3 İngiliz’i, Deniz Gezmişlerin idamını durdurmak için kaçırdı.

memura sendika yok İstanbul Valiliği memur sendika-larını mühürletti. 2000 memurun protestosu güç kullanılarak engel-lenmek istendi. 6 kişi yaralandı.

Virginia Woolf öldü Kitaplarıyla kadınların toplum için-deki yerine dikkat çeken Virginia Woolf evinin yakınında kendisini Ouse Irmağı’na atarak intihar etti.

mahir çayan katledildi THKP-C ve THKO üyeleri, Ma-hir Çayan, Cihan Alptekin ve Ömer Ayna, THKP-C üyeleri Nihat Yıl-maz, Sinan Kazım Özüdoğru, Saffet Alp, Hüdai Arıkan, Ahmet Atasoy, Ertan Saruhan ve Sabahattin Kurt Tokat’ın Niksar ilçesine bağlı Kızıl-dere köyünde öldürüldüler. Ertuğ-rul Kürkçü çatışmadan sağ olarak kurtuldu.

kadınlara oy hakkı Yeni belediye yasasıyla kadınların, belediye seçimlerinde seçme ve se-çilme hakkı kabul edildi.

Nakil yarışı ruhsatından etti

27

28

30Mart1972

Mart1972

Mart1941

02Nisan 1930

Bilimsel bir operasyon olmaktan çıkıp, bir şova dönüşen nakiller Hacettepe Üniversitesi’nin ruhsatını iptal ettirdi. Akdeniz Üniversitesi‘ne de uyarı cezası verildi. Sağlıkta dönüşüm politikaları yeni yeni uygulanmaya başlamışken, Türkiye’nin en önemli Tıp fakültelerinin insan hayatları pahasına rekabete girmeleri, gerçekleri bir kez daha gün yüzüne çıkarıyor.

Hacettepe Üniversitesi’nde çift kol ve bacak nakli yapılan Şev-

ket Çavdar’ın ölümünün ardından, aylardır kamuo-yunun gündeminden düş-meyen organ nakilleri ile ilgili gerçekler gün yüzüne çıktı. Sağlıkta dönüşüm po-litikalarından muaf olarak nitelendirilemeyecek, aylar-dır meslek örgütlerinin uya-rılarını yaptığı gerçekleri bu kez de “sağ-lıkta büyük atılım” manşetlerinin satır

aralarında gördük. Şevket Çandar’ın ölümüyle, sağlığın git gide piyasalaş-

masıyla insan hayatı paha-sına, bilimsel rekabete bir kez daha şahit olduk.

hacettepe’nin ruhsatı iptal edildiKompozit Doku Nakli Bi-lim Kurulu, üniversitenin Kompozit Doku Nakli

Ruhsatı’nı iptal etti. Sağlık Bakanlığın-dan yapılan açıklamada Hacettepe’de

yapılan yüz naklinin uygun olmadığı, Akdeniz Üniversitesi’nde gerçekleş-tirilen bacak naklinin de yönetmeliğe aykırı olduğu belirtildi, Gazi Üniversite-si tarafından yapılan yüz naklinin uygun bulunduğu belirtildi.

“abimi kobay gibi kullan-dılar”Komisyon kararının açıklanmasının ar-dından, Şevket Çavdar’ın ailesi savcılığa suç duyurusunda bulundu. Çavdar’ın kardeşi Radikal’e, kararın sevindirici olduğunu ancak içlerini rahatlatma-ya yetmediğini ifade etti. Kendilerine operasyon öncesi yeterli açıklamanın yapılmadığını, riskleri bilselerdi ameliyatı kabul etmeyeceklerini ifade eden Ümit çavdar, “abimi kobay gibi kullandılar” dedi.

ttb kendi raporunu açık-layacakKonuyla ilgili Yarın Gazetesi olarak gö-rüşlerini sorduğumuz TTB Genel Baş-kanı Eriş Bilaloğlu ise, “Konuyla ilgili kurduğumuz grup raporunu Nisan ayı içerisinde tamamlayacak ve takiben ilgi-li odalar inceleme/soruşturma süreçleri-ni başlatacaklar. Bütünlüklü bir raporla bu “hassas” konuda görüşlerimizipay-laşmayı benimsediğimiz için bugüne kadar görünür olmamaya çalıştık. Ama 29.02.2012 tarihinde yaptığımız açık-lamada olduğu gibi mutlaka net, sade bir görüş açıklayacağız. Şimdilik başka bir şey söylemememizi anlayışla karşı-layacağınızı umuyorum.” dedi.

birinci öncelik insan yaşamıdırTTB Şevket Çavdar’ın ölümü ardın-dan yaptığı basın açıklamasında şunları ifade etmişti: “ Tıbbın temel önceliği, insan yaşamının biricikliğini bilerek, tek tek bireylerin ve bir bütün olarak toplumun sağlığını korumak, geliştir-mektir. Hiçbir başka gerekçe bunun önüne geçemez, geçmemelidir. Ne var ki nakil işlemlerine yönelik kamuoyun-da süren tartışmalarda bu önceliğin göz

ardı edilmiş olabileceği kuşkusu da dile getirilmektedir. Bu kuşkunun doğmuş

olması bile çok önemli bir sorundur.”

Nisan ayında TTB’den Hacettepe Üniversitesi’nde gerçekleşen çift kol çift ba-cak nakli ameliyatı sonucu ölen Şevket Çavdar ile ilgili gelecek rapor, Çavdar aile-sinin üniversite hakkındaki

suç duyurusu, bu konunun kapatılama-yacağını bir kez daha gösteriyor. Kay-gıyla sağlıkta dönüşüm adı altında, pi-yasalaşan sağlık sisteminin, hastalarının “yaşam hakkını” hiçe sayarak ilerleyişini gözlemlemeye devam ediyoruz.

sağlık bakanlığı nere-deydi?Konu ile ilgili Yarın gazetesi köşe yazarımız Gülsüm Kav ise görüşlerini şöyle belirt-ti: “Burada demokratik ve etik sorun, ilgili tarafların, nakillerde sorumluluğu bu-

lunanların baştan bilimsel etik değerlere bağlı davranmamalarıdır. Nakillerle il-gili evrensel etik değerlere gore nakiller belli bir süre izlenip, hasta haklarını ihlal etmeden magaziner değil bilimsel sonuçları kamuoyuyla paylaşılmalıydı. Sağlık Bakanlığı sanki kendini Dışiş-leri Bakanlığı vb. bir başka bakanlık gibi görme halinde. Şöyle ki; acı fatura Hacettepe’ye çıkarıldı, tamam. Aslında endikasyon dışı nakil yapan bir merke-zin Kompozit Doku Nakli Yönergesine göre önce uyarılması, ikinci kez aynı hatayı yaparsa ruhsat iptali gerekirken, doğrudan ruhsat iptalinin haklı bir ne-deni var; naklin bir tür sahte beyanla bildirilmiş olması. Bu açıdan tamam da, işin başından beri içinde olan Sağ-lık Bakanlığı’nın baştan süreci teza-hüratlarla karşılarken şimdi dışardan konuşması tam bir tutarsızlık ve kendi sorumluluğunu almama anlamına ge-liyor.” Burada hukuksal olarak Bakan-lığın kendi yazdığı mevzuatın kendinin de içinde olduğu bir şekilde delinmesi sözkonusu, hukuksal hatalar açık.

CHP’li Milletvekili Kemal Anadol’un 2010 yılında ken-

disine kesilen “kırmızı ışık ihlali” cezasına karşı açtığı davada doku-nulmazlık kararı çıkması ardından, pek çok mahkemeden benzer ka-rarlar çıkıyor.

Mahkeme kararları ardından, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne milletvekillerinin araçlarına ceza kesilmemesi uyarısı yapıldı. Ancak özellikle seçim döneminde, plaka-ları takip edemeyen polislerin kes-tiği cezalar nedeniyle vekiller tekrar itiraz edince, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, gönderdiği genelge ile milletvekilliği dokunulmazlığı-

nı tekrar hatırlattı. Genelgede “Suç işlediği öne sürülen bir milletveki-linin Meclis kararı olmadıkça tu-tuklanamayacağı, sorgulanamaya-cağı ve yargılanamayacağı, ancak ağır cezalık suçüstü durumlarında bunun geçerli olmayacağı, bu du-rumda da Meclis’e hemen bilgi ve-rilmesi gerektiği” belirtildi. Trafik cezası “Kabahatler kanunu” çerçe-vesinde suç sayıldığı için hukuken dokunulmazlık kapsamında olduğu iddia ediliyor. Başta kıyak emeklilik olmak üzere birçok imtiyaza sahip vekiller, bu genelgeyle birlikte artık trafik kurallarına da uymayabilecek. YarIn TOPLUM

Trafikte de kıyak

27Mart 1991

Omurlarımız arasında bulu-nan ve adeta bir amortisör

gibi görev yapan kıkırdağın yerin-den kayarak sinirlere ve omuriliğe baskı yapmasıyla oluşur. Yavaş yavaş gelişen yaygın, batıcı, hareketle ar-tan, istirahatla azalan, belde ve et-

kilenen sinire uygun olarak bacağa yayılan bir ağrı vardır. Öne eğilme veya arkaya dönme gibi ters bir ha-reket sonrası ani olarak başlayabilir; en küçük bir hareketle şiddetlenip, kilitlenme veya bel tutulmasına yol açar. Ağrı oturmakla, ayakta durmakla, öksürmek-le, ıkınmakla, araba kullanmakla artar. İleri evre bel fıtığında bel ağrısı azalır, bastığı sinir köküne bağlı olarak topuk ağrısı, bacakta uyuşma, ka-rıncalanma, güçsüzlük gibi şikâyetler belirgin hale gelir. Kuvvet kusurlarına bağlı bu gibi bulgularla belirti verdiğinden gü-nümüzün sosyo- ekonomik önemli sorunlarından biridir. Çünkü insa-

na fiziksel güçten kar bakış açısı ile bakılmakta, çalışma koşulları dü-zenlenmemektedir. Ara vermeden sürekli çalışmak, devamlı ayakta durmak, hiç oturmamak, ağır yük

taşımak hastalığa yaka-lanma riskini arttırır. Tedavisi istirahat, fizik tedavi yöntemleri, me-dikal ve cerrahidir.

Basit Önlemlerle Hastalıktan Kurtu-lun!

1-Yerden cismi alırken dizlerinizi kırın ve çömelerek

alın, belden eğilmeyin. 2-Yüksek topuklu ayakkabı giyme-yin. 3-Herhangi bir bel rahatsızlığı geçirdiyseniz jimnastik, futbol, bas-ketbol vs. sporlardan uzak durun. Bunların yerine yürüme ya da yüzme

gibi sporları tercih edin. 4-Yüksek bir yere bir eşya koyarken, alırken ayağınızın altına yükseltici koyun, uzanmayın. 5-Aşırı kilo almaktan kaçının. 6- Uzun yola çıkarken be-linizi ince bir yastıkla destekleyin. 7- Kalça ve dizler hafifçe bükülü, karna çekilmiş olacak şekilde yan pozisyonda yatarak uyumakla be-le binen yükü en aza indirirsiniz. 8-Bilgisayarda çalışırken başınız dik, beliniz ve kalçanızın arka kısmı des-tekli olmalıdır. Ekranı tam karşıdan görebilecek pozisyonda bulunmalı, ayaklarınızı altına bir basamak ile desteklenmelidir. 9-Herhangi bir bel rahatsızlığı geçirmiş ve iyileşmişse-niz, uzman doktorunuzun önerdiği egzersizleri yapın. Egzersiz sonra-sında 15 dakikadan fazla süren ağrı ortaya çıkarsa mutlaka bir uzman doktora danışın.

Günümüzün korkulu rüyası: Bel fıtığı

Hülya ŞahinSAĞLIK iÇiN

şeVket çaVdar eriş bilaloğlu

gülsüm kaV

Page 3: Yarın 25. sayısı

27 mARt 2012 yarın

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Sayın ve saygı gösterinTelevizyon programlarındaki tartışmalarda bazı şahsiyetler sürekli Kürt hareketinin şiddetten uzak durması gerekti-ğini anlatıyor. Kürtler dağlara çıkmasın diyor. Gerilim çıkartmasın diyor.Fakat aynı zevat Özgür Gündem gazetesine 1 aylık yayın yasağı getirildiğinde ağzını bile açmıyor.Yahu hani demokratik alanda mücadele verilmesi gere-kirdi.Hani en güzeli ovada siyaset yapmaktı.Ne oldu?İnsanlar gazete bile çıkaramayacaksa, nasıl derdini anla-tacak?***Newroz’un 21 Mart’tan önce kutlanması yasaklandı.Efendim, PKK ayaklanma çıkaracakmış.Bu ayaklanma ancak Newroz’dan birkaç gün önceki tatil günün de mi çıkarılabiliyor acaba?Bu nasıl bir siyaset konuşmaktır? Bu kadar akıllara ziyan bir iddia nasıl ortaya atılabiliyor?Yok, konu ayaklanma da değilmiş de, tatil günlerinde kutlanan Newroz’da Kürt halkının milyonlar düzeyinde katılma ihtimali varmış. Şanlı AKP hükümeti bu nedenle yasaklıyormuş hafta sonu gerçekleştirilmek istenen mi-tingleri.Şu AKP sağcılığının hak gasp etmekten rahatsız olmayan fütursuzluğuna bakınız.Sayın AKP hükümeti, siz her boy gösterdiğiniz yerde mil-yonların oyunu almaktan bahsediyorsunuz ya. Bir kere bırakın da sizin dışınızdaki toplumsal kesimler kendini saydırsın.Sakin sakin oturun hafta sonu. Histeri krizi geçirmeden, celallenmeden haberleri izleyin.Newroz’a katılmış milyonları sayın.Hep kendinizi saydırmayın. Bir kere de Kürt halkını siz sayın ve saygı gösterin.Şu gerçeğe de varın. Milyonlar iş olsun torba dolsun diye meydanları doldurmazlar.Newroz meydanındaki milyonları sayın ve sorunun kaç milyon büyüklükte olduğunu anlayın.Bu ülkede sizden başka milyonlar olduğunu öğrenin.Siz o milyonların tek tek sayılacağı bir bayramı yasakla-yamazsınız.Kimse sizin her seçimlere girerek tek tek sayılmanızı nasıl engellemiyorsa, siz de insanların bayramlarda sayılmasını engelleyemezsiniz.Çok değil şundan üç beş yıl öncesine kadar, kendinizin sa-yılmama tehlikesine (darbe tehlikesine) karşı çır çır çırpı-nıyordunuz. Şimdi durum değişti, ahlakınız da mı değişti?Demirel’den pek hoşlanmıyorsunuz ama onun “dün dün-dür bugün bugündür” meşrebini hemen benimsemiş durumdasınız.Bakın AKP’liler!Her oyunun bazı kuralları vardır. O kuralları bozamaz-sınız.Kendini saydırıyorsan, başkasını da sayacaksın.Bir mitinge ister yüz, ister bin, isterse milyon sayıda insan gider. Siz bunu engelleyemezsiniz.Bir mitingde hiçbir şekilde suç teşkil etmeyen şey, olabil-diğince fazla insanın mitinge katılmasıdır.Mitinglere toplumsal-siyasal anlamını veren zaten budur.Tarih ve gerçekler AKP hükümetinin keyfine göre değiş-tirilemez.***Gazete çıkartılamıyor.Newroz mitingine gidilemiyor.Yasal partide faaliyet yürütülemiyor.Seçilmiş olunmasına rağmen, milletvekili olunamıyor.“A” denilse savcılar dava açıyor.Tutuklanmış küçücük çocuklarımıza tecavüz ediliyor.Köylünün tepesinde F16’dan atılan bombalar patlıyor.İnsanların Kürtçe konuşmaları çevrilip suç sayılabiliyor-ken, Kürtçe konuşmaları çevrilip savunma sayılamıyor.Sonra da televizyonlara çıkanlar ovadaki siyasetten bah-sedebiliyor.Eğer iyi olan ovada siyaset yapmaksa bu ovanın halinin ne olduğunu sorabilen var mı?Ovanın bu hale gelmesine karşı susanların, ovadan vaz-geçenlere karşı konuşma hakkı olamayacak.

[email protected]

AKP eğitimde yarattığı değişimle neyi amaçlıyor?4+4+4’ün içeriği açıldıkça daha da tehlikeli boyutlar alıyor. Başbakan Erdoğan yeni projelerini açıklarken satır aralarında kalanlar eğitimin geleceği konusunda kaygı verici. TBMM Eğitim Komisyonu’ndaki tartışmalar ve hükümetin ‘anlam verilemeyen’ inadı ve saldırganlığının kaybettirdiği prestiji geri kazanmak için müjdelenen yeni uygulama beraberinde binlerce özel okulu da getirecek.

Erdal Eren’in ağabeyinden 12 Eylül başvurusu

Özgür Gündem gazetesine sansür

Nükleer Güvenlik Zir-vesi önceki Erdoğan

Obama ile görüştü. Görüşme-nin esas konusu Suriye oldu. Görüşme sonrası açıklama ya-pan Erdoğan ABD ile Suriye konusunda ‘seyirci kalınmaya-cağı’ konusunda anlaştıklarını söyledi. ABD ile olan askeri ve ticari ortaklığın gelişmesini mutlulukla karşıladığını ifade eden Başbakan, bu ortaklığın ayrıntıları hakkında bir bilgi vermedi. Erdoğan’ın açıkla-malarına göre bir savaş çıkması durumunda ABD Türkiye’nin yanında yer alacak. Başbakan; “Şu anda en önemli göç mer-kezi haline gelmiş durumdayız. Helikopterlerle bombalamak suretiyle de bugünlerde ölüm sayıları sürekli artıyor. Buna ta-bii seyirci kalmak, mümkün değil. Bu konuda düşüncele-rimizin geneli itibariyle örtüş-tüğünü görmek bizleri ayrıca memnun etmiştir.” dedi. Savaş vizesinin karşılığında ne gibi tavizler verildiği ise açıklan-madı. YarIn GÜNCEL

ABD’den ‘savaş vizesi’

Evren ve Şahinkaya hakkında açılan ve ilk duruşması 4 Nisan 2012’de özel yetkili Ankara 12. Ağır Ceza Mah-

kemesinde görülecek davaya müdahillik talepleri sürüyor. 12 Eylül döneminde idam edilen Erdal Eren’in ağabeyi Er-

kan Uğur Eren, 29 Ocak 1983’te İzmit’te idam edilen Ramazan Yukarıgöz’ün kardeşi Yılmaz Yukarıgöz, 13 Mart 1982’de İzmir’de idam edilen Necati Vardar’ın kardeşi Serdar Vardar, 20 Ağustos 1981’de Adana’da idam edilen Mustafa Özenç’in kardeşi Fatih Özenç ile darbe sonrasında “işkence” sonucu öldürüldükleri bil-dirilen Zeynel Abidin Ceylan’ın kardeşi Endercan Ceylan ve Behçet Dinlerer’in kardeşi Selami Dinlerer, avukatları İlyas Dan-yeli aracılığıyla davaya katılma talebinde bulundu. YarIn GÜNCEL

stanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Özgür Gündem Gazetesi hakkında haber, yorum ve fotoğraflarla “ör-

güt propagandası” yapıldığı iddiasıyla 1 ay kapatma kararı verdi. KCK adı altında ne kadar Kürt siyasetçisi, yazar, öğ-renci, aydın varsa tutuklatan hükümet şimdi de Kürtlerin gazetesini ‘tutukladı’.

neWroz üstü olması tesadüf mü?Newroz yasakları ve saldırılarının ardından gelen bu karar birçok kesim tarafından hükümetin öc alması olarak da nitelendirildi. Son iki senedir özellikle artan yasak ve tu-tuklamalara bakıldığında hiç de şaşırtıcı olmayan bu karar birçok ilde yapılan eylemler ve açıklamalarla kınandı. 1 aylık kapatma kararının duyulmasıyla birlikte sokağa dökülen yüzlerce kişi İstiklal caddesinde sloganlarla yürüdü. Gaze-teci, yazar, milletvekili birçok kişinin katıldığı yürüyüşte hükümetin bu saldırgan politikaları protesto edildi.

Karara tepki gösteren meslek örgütleri ve gazeteciler, “1990’lı yıllarda gazeteler bombalanıyor, gazeteciler öldü-rülüyordu. Şimdi ise gazeteler kapatılıyor, gazeteciler tutuk-lanıyor. İktidarlar değişecek ama Özgür Gündem kalacak” diyerek tepkilerini dile getirdi. YarIn GÜNCEL

Yeni eğitim sistemi eğitimi daha da niteliksizleştirecek. Dershaneyi kaldı-rıyoruz demeleri bir şeyi değiştirmez, çünkü bu kez de özel okullar haline

getirecekler. Bu yüzden biz Liseliler Meydana İnisiyatifi ola-rak hükümetin bu konuda samimi olduğuna inanmıyoruz. Eğer hükümetin amacı gerçekten sınavları kaldırmak, eşit, adil ve nitelikli bir eğitim sunmaksa önce somut adımlar atması gerekir.”

arınç kılıçliseliler meydanainisiyatifi sözcüsü

fadik temizyürekemekçi hareket partisi merkez komite üyesi

mehmet bozgeyikeğitim-sen genel sekreteri

Hem yasada zaten Kamu Ortaklığı Kanunu ile birlikte, 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile bunun altyapısı oluşturuldu. Özellik-

le kamusal eğitimden vazgeçilmesi, eğitimin paralı hale getirilmesi, meslek liseleri ve diğer okullarında özellikle süreç içerisinde devredilmesi gibi birçok yönelim var. Bu dershaneler üzerinden yaratılmak istenen polemik ve ma-nipülasyonun arka planında özelleştirme yatıyor.

Dershanelerin kapatılması ve eğitim sistemine bağlı olarak üniversite giriş-lerinin sınavsız olması için yeterli bir alt yapı yok. Bu daha çok önümüzdeki

yıllarda yapılacak olan belediye seçimleri ve genel seçim-lere hazırlık amaçlı yapılıyor. AKP’nin bunu yapabilecek kudrette olabilmesi için nesnel olarak eğitim sisteminin ona uygun olması lazım. Şu sıralar yürüyen 4+4+4tartışma-sından edindiğim izlenime göre konu ne AKP’nin dediği, ne CHP’nin dediği gibi görünmüyor. Yani bence sorun daha çok kız çocuklarının okula devam etmemesi, imam hatiplerinin önünün açılması anlamına geliyor.

Nükleer Güvenlik Zirvesi’ne katılmak için Güney Kore’nin başkenti Seul’a giden Baş-

bakan Erdoğan, uçakta 4+4+4 yasa tasarısı ile ilgili açıklamalarda bulundu. Tasarının imam hatiplerin önünün açılması, kız çocuklarının eve hapsedilmesi, çıraklık yaşının düşürülmesi ve eğitimin özelleşti-rilmesi boyutlarının olduğunu bir kez daha ortaya koyan Erdoğan’ın dershaneler ve üniversiteye giriş sınavları ile ilgili sözleri özellikle dikkat çekti. Erdo-ğan “Üniversite giriş sınavlarını da üniversite hazırlık kurslarını ortadan kaldırıyoruz. Bu dershaneler ya liseye dönecekler ya da kapanacaklar” dedi.

ilk bakışta güzelAKP’nin yasa önerilerine birçok kesim artık alıştı. Sa-dece başlığa baktığınızda gerçekten demokratik, ilerici bir öneri yapıyor gibi gözükürken, satır aralarında tam tezat oluşturacak önemli notlar yer alıyor. Özellikle sosyalistlerin partilerin eğitimle alakalı programların-da yer alan sınav sisteminin kaldırılması gerekliliğini Başbakan Erdoğan’da söyledi. Ancak arada önemli bir fark var. Bir taraf nitelikli ve parasız kamuya ait okullarda öğrenim gören gençlerin yetenek ve yöne-limlerine göre üniversitelere gitmesiyken, AKP’nin formülüne göre bu parasına ve okuyabildiği özel okula göre sınıflandırılacak gibi gözüküyor.

dershaneler mutluBu görüşler ara ara yine dillendirilmiş ancak her de-fasında “dershaneciler bu konuya ne diyecek?” sorusu akıllara gelmişti. Şimdi ise görüldü ki dershaneler bu değişiklik için oldukça istekli. Erdoğan’ın açıklama-sına göre yakında bizleri dershane binalarında devşir-me özel okullar, ardı ardına özelleşen devlet okulları

ve aynı liseler gibi birer binadan ibaret üniversiteler bekliyor. Başbakan ise bu konuyu şöyle müjdeliyor;

“Ancak özel okullara yeni imkânlar doğacak. ‘4+4+4’ sistemi nedeniyle yeni binalara ihtiyaç ola-cak. Okul yapma konusunda büyük bir fatura var. Özel okullardan hizmet alma noktasındayız. Danış-tay bozmuştu. Yeniden çalışma yürütüyoruz. Bunu da ilk kez açıklıyorum. Üniversite giriş sınavlarını da, üniversite hazırlık kurslarını da ortadan kaldırıyoruz. Bu dershaneler ya liseye dönecekler ya da kapanacak-lar. Çünkü insanların ellerindeki son imkânları bu alanda kullanmalarını istemiyoruz. Ben bazı büyük dershanelerle konuştum. Kendileri “Biz de bu yola girmeyi düşünüyoruz” dediler”

imaj tazelemeBaşbakan’ın bu çıkışı ise bir taraftan da bir imaj tazeleme hamlesi olarak değerlendirildi. 4+4+4 tartışmalarında toplum nezdinde desteğini yitirme aşamasına gelen Başbakan sınavların kalkacağı ve herkesin üniversitelere gireceği açıklaması durumu toparlamaya çalıştığı şeklinde okundu. Kısa vadede gerçekleşme imkanının çok zayıf olduğu da yapılan değerlendirmeler arasında.

dinçer’i üzen hususlar VarEğitim Bakanı Ömer Dinçer Eğitim Fakültesi de-kanlarıyla yaptığı toplantıda ataması yapılmayan öğretmenlerden yakındı. Kendisine mesaj attıklarını söyleyen Dinçer “sadece ne zaman atanacaklarını soruyorlar, başka konularla ilgilenmiyorlar” dedi. Sayıları 350 bine yaklaşan ataması yapılmayan öğret-menlerin hiç gidemedikleri okulların eğitim model-lerine değil de ne zaman çalışmaya başlayacaklarına dair mesaj atmalarına üzülen Dinçer’in başka ne beklediği ise belli değil.

İstAnBulCAN ÇOKSÖyLER

Page 4: Yarın 25. sayısı

04 EKiM 2011 YARIN27 mARt 2012 yarın04 SIYASET

ŞSibel Uzun

UYANIS

Pozantı çocuk zulmü ilk değilPozantı Cezaevi’nde yaşananlarla ilgili Başbakan tek ke-lime etmedi. Bu sorunu kabul ettiğinin, uygulamanın süreceğinin bir göstergesi.Biliyorsunuz gençler işsizliğe, harç zamlarına karşı çık-tığında, faşizme karşı direndiğinde Başbakan havalara zıplıyor.12 Eylül darbesinden sonra çekilen, cezaevleri gerçeğini anlatan, Yılmaz Güney’in Duvar filminin bir sahnesinde çocuklar cezaevi koşulları ile ilgili dilekçe verirler, dilek-çeleri gaddar bir aşağılamayla çöpe atılır. Oysaki orada çocukların haklı talepleri, şikayetleri yer alır. Çocuklara uygulanan zulmün sonu yok gibidir.Bir sahnede de gözüne kestirdiği bir çocuğu gardiyan ge-ce gelir ve tecavüz etmek üzere götürür. Tüm çocuklar uyumaz, görür ama çıtını çıkaramaz. Çocukların hepsi biriken acılarının yarattığı bilenmeyle keskin bir kılıca dönerler. Filmin bir çok sahnesi bugün karşımıza çıkan tablo ile aynıdır. Resmiyette 23 Nisan Çocuk Bayramı’nın yaklaştığı şu günlerde hükümet, Türkiye cezaevlerinde çocuk politika-sının aslını ortaya seriyor. Sözünden çıkmayan çocuklara bayram, beğenmediği nesile cezaevlerinde her türden kötü uygulama.Kadın cinayetleri, tutuklu gazetecilerden sonra tutuklu çocuklarda da dünyada üst sıralardayız.Çocuklar, dindar nesil, 4+4+4 kesintili eğitim politikasın-dan sonra şimdi de bu tehditle karşı karşıya. Pozantı zulmü ortaya çıkalı bir kaç sene olmuş aslında. Ga-ziantep Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 2009 yılında Adalet Bakanlığı izniyle Pozantı’da çocuk tutuklularla görüşmüş ve bir rapor hazırlamış bu rapor bakanlığa sunulmuş. 2009’da eziyet sonucu öldürülen Yasin Akyüz’ün davasın-da ihmal gerekçesiyle yargılanan 7 infaz koruma memuru hemen beraat ettirilmiş. Yıllardır bilinen gerçeklere göz yumulmuş, geçit verilmiş, onaylanmış. Sorumlulara “Yü-rü ya koçlarım!” denmiş. Haziran 2011’de Akdeniz Belediyesi Kadın Danışmanlık Merkezi’nde Hekim olarak çalışan Didem Gediz Gele-gen Türkmen gazetemize bu konu ile ilgili şunları ifade etmiş “Örneğin çocuklardan bir tanesi, çok küçük yaştaki bir çocuğun koğuş sorumlusu tarafından zorla yatağına alındığını, onun çığlıklarını duymamak için kulaklarını kapattığını anlattı. Bunların hepsi ruhlarında derin yaralar bırakacak olaylardı ve çocukların hem birbirileriyle iliş-kilerini hem de dünya ile ilişkilerini derinden yaralayan meselelerdi”. Bunların hepsi bir suç.Pozantı Cezaevi’nde yaşananları haber yapan DİHA mu-habiri Özlem Ağuş ve haber yaptığı T.T. hemen sonrasında tutuklandı. Ve yaşananların bir ilk olmadığını açıkladı.BDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu’nun raporuna göre Sincan Cezaevi’ne atanan aynı müdürün tehditleri, diğer yetkililerin terfi alması eziyetin burada da devam edeceğini gösteriyor. Çocukların Ankara’ya nakledilme-siyle çocukların ailelerine yakın olması engellendi. Da-valarından uzak bir diyarda olması, nakil araçlarındaki bitmek bilmeyen eziyet de anlamına geliyor. Türkiye güya Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne imza atmış bir ülke. Bu sözleşmeye göre bu yapılanlar ağır hak ihlali. Fakat devletin bir sözleşmeye imza atması işten bile değil. Türkiye’de kadın cinayetlerinin önüne geçilmesi için bü-yük yaptırımlar getiren İstanbul Sözleşmesi’ne de imza atmış bir ülke fakat uygulamanın sözleşme ile alâkası yok. Hala katillere indirim verilebiliyor. Kadınlar korunmuyor, ölmeye devam ediyor.Zarfın her yanına imzayı gözü kapalı atan devlet mazrufta kılını kıpırdatmıyor. Devlet katında Hrant Dink’in eli kanlı katili Ogün Samast da Münevver Karabulut’u vahşice öldüren Cem Garipoğlu da çocuk görüldü. Mahkeme günlerinde toplumun gözü-ne sokulurcasına cezaevinde yemekten ve bakımdan sürek-li irileştiği gösterildi. “İçerde katillere iyi bakıyoruz ha!”Katillere devletin çocuk uygulaması da Pozantı Cezae-vi’ndeki Kürt siyasi çocuklara devletin çocuk uygulaması da suçtur. Asıl yargılama burdan başlayacak.

[email protected]

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan AKP meclis grup toplantısında

söze Newroz’da yaşanan olayları de-ğerlendirmekle başladı. Erdoğan yaşa-nan şiddetin nedenini , “işte terörist liderlerinden bir tanesinin “kan gölü-ne çevireceğiz” diye yaptığı açıklamayı duymuyor musunuz?” diyerek açıkladı. Newroz’da olaylar İçişleri Bakanlığı bayramların sadece var olan günlerinde kutlanabileceğini tarihinin değişmeye-ceğini açıklamıştı. Newroz’un da ancak 21 Mart’ta kutlanabileceğini dayatmış-tı. Fakat Son 10 senedir Newrozlar’da olay çıkmıyor, kitlesel kutlamalar ya-pılıyordu.Yüksekova’da 3, Cizre’de 2 polisin yaralandığını ve 1 polisin hayatını kaybettiğini söyleyen Erdoğan. Pazar günü İstanbul’da polis saldırısı sonucu yaşamını yitiren Hacı Zengin ve polis saldırısı sonucu yaralanan yüzlerce si-vilden hiç bahsetmedi.

erdoğan yine gazetecilere çattıBaşbakan, devletin Newroz dayat-masını eleştiren gazetecilere yüklendi ve yaşanan şiddeti şöyle yorumladı: “Efendim neden işte Pazar günü talep edilen bu törenlere müsaade edilmedi, neden işte bu üç gün dört gün olsun müsaadesi verilmedi. Hatta hatta kenar köşelerine kadar yansıtan beyefendilere de sesleniyorum. Sizlerin alamadığınız haberleri niçin bizim alabileceğimizi düşünmüyorsunuz? Bizi ister istemez daha temkinli hareket etmeye sevk etmektedir. İşte terörist liderlerinden bir tanesinin ‘kan gölüne çevireceğiz’ diye yaptığı açıklamayı duymuyor musunuz? Kulağınız var sağır mısınız? Şurada Pazar günü yapılanları görme-diniz mi? Huzurlu bir ülkeyi, huzursuz bir ülke haline çevirme gayreti içinde olanlarla beraber ne zamana kadar ha-reket edeceksiniz? Beyefendiler tabiî ki

köşelerinizde rahatsınız. Çünkü size dağdan davet geliyor, adadan davet geliyor. Bundan dolayı mı bu yazıları yazıyorsunuz?”

başbakan bdp’yi suçladıErdoğan, olaylarla ilgili doğrudan BDP’yi de suçlayarak, “BDP bir kez daha en iyi yaptığı şeyi yapmış, kitleleri tahrik ederek şehirlerimizi savaş alan-larına çevirmenin provasını yapmıştır. BDP bir kez daha Kandil’den aldığı ta-limatla nevruzu gövde gösterisine çevir-mek istemiş ama bunu sağlayamamıştır. Terör örgütü bahar bayramını zehirle-yerek istismara kalkışmıştır. Terör örgü-tünün aylardır yaptığı çağrılar, nevru-zu bir başkaldırıya dönüktür. BDP de artık buna alet olmuş demeyeceğim, o da görevini ifa ediyor. Bu nevruzda da BDP barıştan huzurdan kardeşlikten yana değil. Çatışmadan kandan göz-yaşından yana olduğunu açık ve net şekilde ortaya koymuştur” dedi.

taşeronluk yapıyorsunuz demek, zaVallılıkmışAfganistan’da askeri helikopterin düşmesi sonucu 12 askerin yaşamını yitirmesine Erdoğan, “Afganistan’da-ki askerler bizim gururumuz dedi.” Erdoğan Afganistan’da ne işimiz var eleştirilerine şöyle cevap verdi: “Türk askerine, Türkiye devletine taşeronluk yakıştırması yapanlar, bu ülkeyi tanı-mayan zavallılardır.”

başbakan 4+4+4 kaVgasını saVunduErdoğan, muhalefet vekillerinin salona girmelerinin engellendiği, tartaklandı-ğı ve kürsü önüne kurulan barikatın arkasında komisyon başkanının hızlı hızlı maddeleri okumasıyla 4+4+4 ya-sa tasarısının onaylandığı komisyon toplantısında ise muhalefeti suçladı: “Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış. Ana muhalefet ve yanındaki bazı destek kıtaları bir gayret içindeler.Bunlar bizi salona sokmadılar dediler.

Kayıtları var. Partinin sorumlu bir insanı konumunda olanın, bant tan-kını komisyon başkanına fırlatacak ka-dar edepten adaptan uzak ve bu insan politika yapacak. Bu nasıl bir edeptir, anlayıştır? Buna yönelik medya ne yap-tı? Ne söyledi?

‘siVil şehit yasası’nı açıkladı Erdoğan, konuşmasında “şehitlik” ile ilgili yeni bir düzenleme yapacaklarını da duyurdu. Erdoğan, “Terör eylemle-rinde hayatını kaybeden sivilleri şehit kategorisine alıyoruz. Terör sebebiyle hayatını kaybeden ya da malul olan si-villere ve yakınlarına tazminatın yanın-da aylık bağlıyoruz. Örneğin Batman’da şehit edilen Mizgin, Bingöl’de şehit edilen Hatice artık kanunen de şehit sayılacak” dedi.

Başbakana göre suçluKürtler ve gazetecilerankaraSELÇUK KAyGISIZ

Başbakan Recep tayyip Erdoğan AKP meclis grup toplantısında, newroz’da yaşananların sorumluluğunu Kürtler’e yıkarken, İstanbul’da yaşamını yitiren Hacı Zengin ve yaralanan yüzlerce insan için bir şey demedi. Başbakan’ın hedefinde her zaman olduğu gibi muhalif gazeteciler vardı.

Sosyalist Enternasyonal Arap Dünyası Özel Komi-

te Toplantısı, İstanbul’da yapıldı. Kılıçdaroğlu’nun yaptığı açıklamalar meğer CHP’nin “sermayeyle, kapita-lizmle” bağı yokmuş dedirtirdi.

Kemal Kılıçdaroğlu, Ortadoğu’da yaşanan ayaklanmaları hak ve özgürlük mücadelesi olarak değerlendirdi. Bölgede yaşanan ayak-

lanmanın temel nedeni olan işsizliğe ve krize hiç değinmedi. Kılıçdaroğ-lu “Batı’dan Doğu’ya doğru esen, devrim rüzgarı bir yandan içimizi ısıtıyor, ama bir yandan da değişi-min yaratabileceği belirsizlikler bizi endişelendiriyor”dedi.

CHP lideri tutuklu öğrenciler hakkında konuşurken, şuan millet-vekili olan geçmişte Üniversite rek-

törü olan ve döneminde başörtüsüne karşı ikna odaları kuran ve devrimci öğrencileri okuldan atan Nur Serter akıllara geldi. YarIn SİyASET

“İnkara devam”

Kılıçdaroğlu’nun içine devrim ateşi düştü

Emekçi Hareket Partisi Ankara İl

Başkanı Halil Altunpolat Kürt Sorunu’nda gelinen noktayı Yarın’a değerlen-dirdi: Kürt Sorunu’nda bugün geldiğimiz nokta hiç de iç açıcı görünmüyor. AKP Hükümeti’nin “ileri

demokrasi” söylemlerinin altından çıkanların bu-gün ne olduğunu hep birlikte görüyoruz. KCK soruşturmaları kapsamında tutuklanan binlerce Kürt siyasetçi var. Benzer bir tutuklama terörü sosyalistler, devrimciler, sendikacılar, öğrenciler, gazeteciler ve buna benzer bir çok muhalif kesi-min üzerinde de sürüyor. Uludere’de 34 Kürt va-tandaşımızın katledilmesi, Newroz Bayramı’nın kutlanmasına dönük yasaklamalar ve kutlamalara yapılan saldırılar daha hafızalardan çıkmamışken daha iki gün önce Özgür Gündem gazetesinin 1 ay süreyle kapatılması, AKP’nin Kürt Sorunu’da 90’lı yıllara koşar adımlarla geri döndüğünün en açık göstergesi. Zaten Başbakan’da geçen hafta yaptığı açıklamalarda bu tablonun sinyallerini vermişti. Aslında biz bundan farklı bir tablo da bekliyor değildik. Sonuçta Başbakan, Sivas Katliamı’nın zaman aşımına uğratılmasını “milletimize hayırlı olsun” diyecek kadar pişkinlikle karşılayabilmis bir zat. Dolayısıyla kendisi de partisi de Kürt Halkı’nın özgürlük talebine cevap üretebilecek bir noktada değil. Ancak göremedikleri bir gerçek var ki o da en ağır koşullarada, binlerce ölüme, gözaltında kayıba inat, Kürt Halkı’nın özgürlük mücadelesi-nin büyüyerek bugünlere gediği gerçeği. Unutul-maması gereken bir başka önemli nokta da Kürt Sorunu bir güvenlik sorunu değildir. AKP tekrar bu paradigmayıı üretmeye çalışıyor. Başarısızlığı kanıtlanmış bu yaklaşım tekrar başarısız olmaya mahkumdur. Çözüm Kürt Halkı’nın siyasi tem-silcilerinin söylediklerine ve taleplerine kayıtsız-şartsız kulak vermekten geçer. Barış, ancak o zaman net bir biçimde sağlanabilir.

halil altunpolat

TBMM Başkanı Cemil Çi-çek zorunlu eğitimi kesin-

tili olarak 12 yıla çıkaran ‘4+4+4’ teklifini TBMM Genel Kurulu’na gönderdi.

‘Genç Anayasa Çalıştayı’nın açılışına katılan TBMM Başkanı Cemil Çiçek konuyla ilgili açıkla-malarda da bulundu.

Hükümlerin farklı yorum-lanması halinde nihai kararın

bağlanacağı en yetkili organın Genel Kurul olarak gözüktüğünü belirten Cemil Çiçek, “Geçmişte böyle olmuştur. Bir kısım içtü-zük hükümlerine uyulmadığı söz konusu olduğunu da komisyona sorulmuştur. Komisyon benim yaptığım doğrudur diyorsa Mec-lis Başkanı, raporu Genel Kurul’a göndermekten başka bugüne ka-dar bir işlem yapmamıştır. Ko-

misyon başkanı bizim yaptığımız doğrudur sizin de yetkiniz yoktur diyor. Bunun karar bağlanacağı yer Genel Kurul’dur” dedi.

chp toplantılara katılmayacakCHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, TBMM’de düzenle-diği basın toplantısında, zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran kanun teklifiyle ilgili Meclis Başkanı’na yaptıkları başvuruyu hatırlattı. Hamzaçebi, “O da hukuksuz-luğun mimarı olan Komisyon Başkanı’na havale ediyor. Meclis Başkanı’ndan akil adam konu-munda olmasını istedik. Sayın Başkan bugün itibariyle akil adam konumunda olmayacağını, aciz adam konumunda olacağını kamuoyuna ilan etmiştir” dedi. Ayrıca CHP Salı günü gerçekle-şen grup toplantılarını Tandoğan meydanında yapacaklarını açıkla-dı. YarIn SİyASET

4+4+4 Meclis’e geliyor

İrtica ile Mücadele Eylem Planı davasıyla birleştirilen İnter-net Andıcı davasındaki 57. duruşmada emekli Orgeneral

İlker Başbuğ ilk kez hakim karşısına çıktı. Mahkeme, görevsiz-lik kararı verilerek dosyanın Yüce Divan’a gönderilmesi talebini reddetti. Duruşmada sanık İlker Başbuğ hakkında hazırlanan 39 sayfalık iddianeme duruşma savcıları Murat Dalkuş ve Mehmet Ali Pekgüzel tarafından dönüşümlü olarak okunuyor. İnternet Andıcı davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi verilen aranın ardından Başbuğ’un avukatının talebine ilişkin alınan ara kararını açıkladı. Mahkeme heyeti kararında, Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu dikkate alındığında, devlet aleyhine işlenen suçların terör suçu olarak sayıldığını, bunların askeri suç olarak kabul edilemeyeceğini belirtti.

dosyalar arasında fiili Ve hukuki irtibatMahkeme kararında, terör suçlarına CMK 250. maddesiyle görevli mahkemelerin baktığının altını çizerek, görevsizlik kararı verilerek dosyanın Yüce Divan’a gönderilmesi talebinin reddine karar verdi. Dosyalar arasında fiili ve hukuki irtibat bulunduğunu belirten mah-keme heyeti, yetkisizlik kararı verilerek dosyanın Ankara’daki 250. maddeyle görevli mahkemeye gönderilmesi talebini de reddetti. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, İlker Başbuğ hakkında hazırlanan iddianamenin okunacağını belirtti. YarIn SİyASET

İlker Başbuğ’un Yüce Divan talebine ret

Page 5: Yarın 25. sayısı

03 OCAK 2012 yarın05 27 mARt 2012 yarın05

Gülsüm Kav ANA FiKiR

Hangi aile?Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenme-sine Dair Kanun’unu da çıkardık peki neden durmuyor kadın cinayetleri?Bugün üç kadın cinayeti haberi aldık. Bu duyabildiğimiz kadarı. Erkek şiddetinin en üst biçimi; yaşam hakkı ihlali olarak kadın cinayetlerini durdurmak, Türkiye’de kadın mücade-lesinin en önemli meselesi olmaya devam ederken, bugün 8 aylık hamile Suzan Yıldırım’ın ayrılmaya çalıştığı kocası tarafından vurularak öldürüldüğünü, bebeğin de kurta-rılamadığı haberini okuduk. Şimdi karşımızda hiç kavuşamadığı yaşam hakkını kay-betmiş bir de bebek var. İşte size, korunması gereken “kadın” iken ısrarla onu gö-rünmez kılıp yerine korumaya çalıştığınız “aile”.İşte başbakanın çok çağrısını yaptığı, Obama görüşmesin-de bile hiç ihmal etmeden 3 torun haberi verdiği bebekler dünyası. Başbakanın torunları ve anneleri hayatta ama başbaka-nın zihniyetinin kesip tırpanladığı; Kadını değil Aileyi Koruma Yasası haline getirdiği yasa çalışmıyor, kadınlar bebekleriyle birlikte ölmeye devam ediyor. Çok tuhaf bir paradoks gibi görünüyor ama gerçek şu ki; o yasanın adını “aile” koyduğunuz için kadınlarla beraber bebekleri de yani ailecek ölümler başladı. En son da böyle cesaret verdiğiniz bütün erkeklere çünkü. Bundan önce Başbakan; “Kadınlarımıza tavsiyem en az üç çocuk doğurun!” , “Kadın da olsa çocuk da olsa, ge-reği yapılacaktır!”, “Kadın mıdır kız mıdır bilemem” gibi sözleriyle basında önemli yer tuttu, Eski İstanbul Emniyet Amiri Celalattin Cerrah, Münevver Karabulut cinayeti için “kızını dövmeyen dizini döver“ dedi,Bir ilahiyat profesörü “dekolte giyenin tecavüze uğraması beklenmedik bir şey değildir” diye açıkladı,Öte yandan Fatma Şahin, şiddet uygulayan erkeğin hak ettiği cezayı alması için çözüm üretmek yerine erkeğin işlediği suçu bir hastalık olarak gösterip tedavi etme, zo-runlu eğitim verme fikri ile düzenlemeler gündeme getirdi. Halen hâkimler ve savcılar iş yüklerini azaltabilmek için kadının tecavüzcüsüyle evlendirilmesini konuşabiliyor ve kerelerce tecavüz edilen çocuklarda utanmadan “rıza” dan sözediliyor. Bugün 8 aylık bebeğiyle öldürüldü Suzan Yıldırım.Ve bugün Fatma Şahin sanki yasayı –üstelik tehlikeli so-nuçları olabilecek şekilde tırpanlanmış haliyle – çıkarmış olmakla kadın cinayetleri sorunu çözülmüş gibi, en birinci işi olması gereken konuyu bırakıp, sivillerin şehit sayıl-ması, asker marşları gibi düzenlemelere adadı kendini, militarizm estiriyor. Neymiş “Yaylalar” marşı “Her Türk asker doğar” la değişecekmiş. Vay be, ne büyük değişik-lik. Böylelikle askerlik yapan her erkek, Türk ve Erkek olmayan herkese şiddet uygulama hakkına daha da çok kavuşsun ne güzel.Erkekler için ne süper bir başbakan. Ne güzel bir “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı” .Söylendiğine göre, bakanlıktan “Kadın” adının çıkarılma-sı, erkek egemen TBMM tersini kabul etmez diyeymiş. Yani erkekler, “Kadın Bakanlığı” ve “Kadını Şiddetten Koruma” yasasını kendilerine karşı bir ayrımcılık olarak algılayabilirlermiş de o yüzden böyle olamamış. Şu çarpıtmaya bakar mısınız? Her gün çatır çatır kadın öldürmeyi kendine hak gören ezen cins erkeğe ayrımcılık olursa diye tedirgin oluyorlar. Neredeyse erkeği mağdur ilan edecekler. Lütfen utanın biraz . Bir de yine aslında ben istiyorum da, elimi tutuyorlar te-ranesi AKP’nin. Bu sefer de meclisteki erkekler kendilerini kötü hissedecekler, el tutacaklarmış. Buna kim inanır?Her gün kadınlar, çoğunda ağır eziyetler ile ölüyor. Doğ-rudan ölüyor, ötesi var mı? Varsın biraz kötü hissetsin bakalım erkekler. Her gün kadın öldürülürken, doğrudan onu;kadını koruyacağım dememenin vebali çok büyük. Meclisteki başta erkeklerin ve kadınların üzerinde bu vebal. Hiç gecikmeden doğrudan kadını koruyacak ve kadın cinayetlerinde caydırıcı cezalar verilmesini sağlayacak dü-zenlemeler yapılmalıdır. İşte AKP’nin çok özendirdiği bebekler de ölüyor şimdi. O zaman hangi aileyi koruyorsunuz siz bir açıklar mısınız? Madem aileyi bu kadar önemsiyorsunuz; içinde doğma-mış çocukların öldüğü, doğan çocukların ensestle tanışıp yaşarken öldüğü, kadınların parçalara ayrıldığı aile mi bu?

[email protected]

Çocuklar Pozantı’yı anlattı BDP üyeleri ve avukat-

lardan oluşan bir ekip, Pozantı Çocuk cezaevinden Ankara Sincan cezaevine nak-ledilen çocuk mahkumlardan 16’sı ile yapılan görüşmelere ilişkin rapor hazırladı.

BDP Genel Başkan Yar-dımcısı Meral Danış Beştaş, BDP’li üyeler ve avukatlardan oluşan heyetin, 17-21 Mart günleri arasında 16 çocukla birebir görüşme yaptıklarını ifade etti. Çocukların anla-tımlarında, Sincan’a gelen 60-70 siyasi suçlu çocuğun

söylediğini aktaran Beştaş, ayrıca, “Sincan’a nakledildik-ten sonra 3 gün yaşananları protesto etmek için açlık gre-vi yaptıklarını, gardiyanların kendilerini sürekli adli suçlu-ların yanına vermekle tehdit ettiğini, Sincan’da yapılan duruşmalarda yanlarında avukat olmadan telekonferans sistemi ile ifadelerinin alındı-ğını, eşyalarının kendilerine verilmediğini, paralarının da olmaması nedeniyle ihtiyaçla-rını alamadıklarını” anlattığını kaydetti. YarIn GÜNCEL

Son dönemde KCK tutuklama-ları, Newroz’un yasaklanması ve

ardından yaşanan saldırılar, baharın gelmesiyle çatışmaların ve ölümlerin yoğunlaşması ile birlikte “AKP’nin yeni Kürt açılımı” tartışılmaya baş-landı. Operasyonlarla pek çok BDP’li yönetici ve üye tutuklanıyor. Hükümet Newroz’un 21 Mart dışında kutlan-mamasını dayatarak can kayıplarına neden oluyor.

imha politikasına dönüşAKP “Kürt sorununu çözdük, güven-lik konsepti başarılı olmuştur. Bu sa-atten sonra konuşulacak bir şey yok. Güvenlik politikalarını uygulayacağız” diyerek, artık askeri operasyonlara ağırlık vereceğini anlatıyor. Başbakan “Terör örgütü ile sonuna kadar müca-dele, uzantısı ile de müzakere.” diyor. Erdoğan’ın son açıklamaları Kürt soru-nunun diyalogla çözülebileceği yakla-

şımından giderek uzaklaştığını ortaya koyuyor. BDP’yi kastederek, “Terör örgütünün parlamento çatısı altındaki uzantıları” ile görüşmeye hazır oldukla-rını söylüyor. Ama şartını açıklamaktan da geri durmuyor: “Dürüst davrandık-ları sürece konuşuruz. Kendi ağızlarıyla değil de, İmralı’nın Kandil’in ağzı ile konuşurlarsa onlarla da konuşmayız.”

“direnişten başka çare yok”BDP Şırnak milletvekili ve Grup Başkan-vekili Hasip Kaplan yeni Kürt açılımı ko-nusunu Yarın’a değerlendirdi:

“Öyle bir açılımları yoktur. Biz bu söylemleri-ni ciddiye almıyoruz. Hükümet şu an yangına körükle gidiyor. Askeri ve siya-si operasyonları sürdürüyor. Biz bunun karşısında BDP’li milletvekilleri olarak parlamentoda muhalefetimi sürdürece-ğiz. Halkımız da sokaklarda her gün direniyor. Başka da çareleri yoktur. Direnmekten başka bir çözüm yolu yoktur.” YarIn GÜNCEL

Toplumda derin yaralar açan 12 Eylül darbesinin ardından geçen

30 yılı aşkın zamanın ardından darbe-nin esas kişileri Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya 4 Nisan günü ilk kez hakim karşısına çıkıyor. İşkence, katliam, faili meçhul cinayetler, gözaltında kayıplarla birlikte anılan ve Türkiye’de halen sü-regelen yeni bir düzen kurulmasına yol açan 12 Eylül darbesini ardından, dar-becilerle bugüne kadar hesaplaşılmadı ve darbe sonucu yaşanan mağduriyet-lerin giderilmedi.

tüm sorumlular yargılansın4 Nisan günü ilk duruşması görülecek olan dava için 12 Eylül’den zarar gö-ren pek çok kurum ve kişi müdahil-lik talebinde bulundu. Her kesimden müdahillik talebinde bulunanların or-tak görüşü ise; yargılamanın yalnızca Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya ile sınırlandırılmaması ve darbenin tüm sorumlularının yargılanacağı şekilde davanın genişletilmesi.

itiraz ettilerDavanın başlamasına sa-yılı günler kala Evren ve Şahinkaya’nın avukatları da-vanın yetkisizlik gerekçesiyle düşürülmesi talep etti. İtiraz dilekçesinde “Kurucu meclis üyelerini yargılamaya kalkış-mak bir ihtilalcinin başka bir ihtilalci tarafından yargılanması an-lamına gelir” denildi. Davanın yetkisiz-lik sebebiyle yok hükmünde sayılarak düşürülmesini istedi. Ceza kanununda darbenin değil darbe girişiminin suç sayıldığının belirtildiği itirazda kurucu meclis üyelerinin yargılanmasına ilişkin bir hükmün bulunmadığı vurgulandı.

Ayrıca 90 yaşını geçen Kenan Ev-

ren ve Tahsin Şahinkaya’nın mahkeme huzuruna getirilmeyerek görüntü ile evlerinden ifadelerinin alınmasının söz konusu olduğu da tartışmalar arasında.

murat yılmaz: “daVa genişletilmeli”Çağdaş Hukukçular Derneği Ankara Şube Başkanı Avukat Murat Yılmaz ko-nu ile ilgili görüşlerini Yarın’a aktardı:

“Kenan Evren’in avuka-tının verdiği dilekçe içerik olarak doğru bir dilekçe-dir. Dilekçede deniyor ki, 12 Eylül’de askeri bir dar-be oldu ve bütün yasalar kurumlar bu darbeye göre düzenlendi. Dolayısıyla, “Siz kendi kurduğunuz ve

halen devam eden sisteminizi mi yar-gılıyorsunuz?” diyorlar. Biz de zaten bunu diyoruz. 12 Eylül döneminde pek çok işkenceler, faili meçhuller, gö-zaltında kayıplar, katliamlar yaşandı. 12 Eylül’ün tek sorumluları Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya değildir. O dönemde görev yapan tüm kamu görevlileri yargılanmalıdır. Yoksa bu

dava göstermelik bir dava olarak ka-lacaktır. Çünkü 12 Eylül düzeni hala devam etmektedir. Devrimciler, sol-cular, Kürtler, tüm muhalif kesimler halen susturulmaya çalışılıyor. En ufak bir basın açıklamasına dahi yıllarca ce-zalar veriliyor. 90 yaşındaki iki kişiyi yargılamakla bu davanın bitirilmeye çalışılmasını biz tam bir tiyatro oyunu olarak değerlendiriyoruz. İşkence gören, hak kaybına uğrayanlarla ilgili davalar açılmalıdır ve bu dava ge-nişletilmelidir.

Aralık 2012’de Adalet Bakanlığı tarafından yayın-lanan bir genelge ile ses ve görüntü ile ifade alabilme getirildi. Ancak bu yönetmelik Ceza Muhakemesi Kanunu’na aykırıdır. Çün-kü yargılamanın yüz yüze yapılması ge-rekir. Tümden sakat olan bu yargılama sistemi belki de ilk kez bu dava ile uy-gulanmaya başlanacak. Oysa, Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın göstermelik olarak değil gerçekten yargılanması isteniyorsa mahkemeye getirilmeleri gerekir.”

Veysel ok: “gerçek yüzleşme şart”Avukatı Veysel Ok ise davayı şöyle yo-rumladı:

“Davanın açılması gerekliydi. Ana-yasa referandumu sonucu nedeniyle davanın açılmasının hukuken uygun olduğu fikrindeyim. Ancak bu dava sembolik bir dava. Eğer mahkeme heyeti bu davayı genişletirse, o dö-

nemin askeri hakimlerini, bakanlarını, diğer sorum-lularını da yargılarsa o za-man gerçek bir dava olur. Bu talepler dikkate alınırsa bir yargılamaya gidilirse bir anlamı olur. Sadece Evren ve Şahinkaya’nın üzerine gidilmesi sembolik olarak

kalacaktır.Yasada sanıkların farklı şekiller-

de ifade verme hükümleri var. Ancak bu olayda Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’ya jest yapıldı. Bu kişiler davada mağdurlarla karşı karşıya getiril-mezlerse, darbe ile gerçek bir yüzleşme olmayacaktır.”

ankaraSANEM DENİZ KURAL

12 Eylül ile hesaplaşılacak mı?4 nisan’da Kenan Evren ve tahsin Şahinkaya darbe suçu ile yargılanmaya başlanacak. Açılan dava yalnızca onlarla mı sınırlı kalacak? yoksa 12 Eylül’ün tüm sorumlularını da kapsayacak mı? Davanın ilk duruşmasına günler kala Evren ve Şahinkaya’nın mahkemeye itirazı kabul edilecek mi? Bu soruların cevaplarını hukukçularla konuştuk.

Kürt sorununda yeni savaş planı

Ceza kanunlarında dava za-man aşımı ve ceza zamanaşımı

olmak üzere iki türlü zamanaşımı ka-bul edilmiştir. Kanunlarda belirlen-miş olan süreler geçtikten sonra, ka-mu davası açılamaz; açılmış olsa dahi dava zamanaşımı gerçekleşmişse artık o davaya devam edilemez.Zira bura-da, dava zamanaşımının gerçekleşmiş olması engel neden oluşturmaktadır. Kesinleşmiş bir karar, kanunda be-lirlenmiş olan süre geçtikten sonra yerine getirilemez. Ceza zamanaşımı, kararın yerine getirilmesine engeldir. Zamanaşımı, kamu düzenindendir ve bu yüzden re’sen uygulanır. Sanık veya hükümlü tarafından zamanaşı-

mından vazgeçilemez. Hakim veya Cumhuriyet savcısı zamanaşımını kendiliğinden dikkate alıp uygular. Zamanaşı-mı, devletin yargılama hakkının sona ermesi sonucunu doğurur. Dava ve ceza zamanaşımları-nın işleyişleri farklıdır. Verilen bir karar ke-sinleşip hüküm halini alıncaya kadar, dava zamanaşımı gerçekle-şir. Ceza zamanaşımı ise karar kesinleşip hüküm halini aldıktan sonra işlemeye baslar. Kanunda başka türlü yazılmış olan

hâller dışında kamu davası; a) Ağır-laştırılmış müebbet hapis cezasını

gerektiren suçlarda otuz yıl, b) Müebbet hapis ce-zasını gerektiren suçlarda yirmi beş yıl, c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını ge-

rektiren suçlarda yirmi yıl, d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az ha-pis cezasını gerektiren suçlarda on beş yıl, e)

Beş yıldan fazla olma-mak üzere hapis veya

adlî para cezasını gerektiren suçlar-da sekiz yıl, geçmesiyle düşer. Ceza

zamanaşımı ise hükmün kesinleşti-ği veya infazın herhangi bir suretle kesintiye uğradığı günden itibaren işlemeye başlar ve kalan ceza miktarı esas alınarak süre hesaplanır. Ceza zamanaşımı kanunda “Bu maddede yazılı cezalar aşağıdaki sürelerin geç-mesiyle infaz edilmez: a) Ağırlaştırıl-mış müebbet hapis cezalarında kırk yıl. b) Müebbet hapis cezalarında otuz yıl. c) Yirmi yıl ve daha fazla süreli hapis cezalarında yirmi dört yıl. d) Beş yıldan fazla hapis cezalarında yirmi yıl. e) Beş yıla kadar hapis ve adlî para cezalarında on yıl” olarak öngörülmüştür.

Ceza hukukunda zamanaşımı

Av. Gökçesu Özgül

HAKLARIMIZI BİLELİM

murat yılmaz Veysel ok

hasip kaplan

Hrant Dink için yeni talep

Hrant Dink’in ailesinin avu-katlarınca, özel yetkili İstan-

bul Cumhuriyet Başsavcıvekilliği’ne sunulan dilekçede, cinayete ilişkin DDK tarafından hazırlanan rapor-da yapılan değerlendirmelere ve ulaşılan tespitlere dikkat çekilerek, sürdürülen soruşturmanın genişle-tilmesi talep edildi.

profesyonel örgüt olduğu açıkDDK raporunun en önemli tes-pitlerinden birinin de Hrant Dink cinayetine ilişkin yapılan araştırma ve inceleme yöntemine ilişkin ol-duğu belirtilen dilekçede, Trabzon Jandarma Komutanlığı persone-linin işlediği suçlarla ilgili olarak yapılan soruşturmada, sadece bu kurumdan gelen bilgi ve belgelerle yetinildiği belirtildi. “Hrant Dink cinayetinin, içerisinde kamu görev-lilerinin de olduğu profesyonel bir örgüt tarafından işlendiğinin bugün artık tartışılamayacak bir gerçeklik olarak ortaya çıktığı” savunuldu. YarIn GÜNCEL

Page 6: Yarın 25. sayısı

04 EKiM 2011 YARIN

Ulusal İstihdam Stratejisi işsizliği azaltmayacak

UİS’te açıklanan somut hedefler ana başlıklarını ise esnek çalışma

ve geçici işçilik konuları oluşturuyor. Ayrıca taşeron sistemindeki bazı kısıtla-maların da ortadan kaldırılmasıyla taşe-ronların çalışma hayatının her alanına sokulması planlanıyor. Özel istihdam bürolarının önü açılarak, iş arayanların da müşteri olması gibi konular da strateji planında somut hale bürünüyor.

Ayrıca gençlere girişimcilik dersleri verilmesini hedefleyen plan dahilinde genç işsizlik konusu sadece geçiştirilmiş bir konumda duruyor. Aynı zamanda kı-dem tazminatı fonunun da kaldırılmasını içeren plana sendikalardan büyük tepki-ler gelmişti.

türk-iş: “işVerenin maliyetleri düşürülecek”UİS, mevcut çalışma yasalarında yer alan kimi koruyucu düzenlemelerin esnetme-sinin yanı sıra, yeni esnek çalışma biçim-lerinin de yasal hale getirilmesini hedefle-mektedir. Taslak metninin hazırlanması sürecinde, sendikaların görüşleri dikkate alınmamıştır. Ulusal İstihdam Stratejisi Taslağı’na ilişkin değerlendirmesini rapor halinde Devlet Bakanlığı’na sunan Türk-İş sunulan strateji planıyla ilgili istihdamı artıran düzenlemeler değil, iş gücü ma-liyetini düşürmeye yönelik uygulamalar olduğunu savundu.

disk: “bütünlüklü bir saldırı”DİSK ise, Ulusal İstihdam Stratejisi Taslağı’na dair “Amaçlanan, kayıt dışı

sektörlerdeki kuralsızlığın, sömürünün ve güvencesizliğin, yasal çerçeveye kavuş-turularak çalışma yaşamının bütününe yayılmasıdır. Belge, bütünlük-lü bir saldırı olarak görülmek-tedir.” diyerek değerlendirdi. DİSK’in değerlendirme yazı-sında şunlar yer aldı: “Bütün kötülüklerin sorumlusu hali-ne getirilen kıdem tazminatı hakkının gaspı başlıklardan yalnızca biridir. Esneklik bu bütünlüklü saldırının üst başlığıdır. Kı-dem tazminatının fona devir yoluyla kal-dırılmasının altyapısının oluşturulması

da, esnek çalışma biçimlerinin yaygın-laştırılması da, taşeron uygulamalarının kolaylaştırılması, özel istihdam büroları-

na geçici iş ilişkisi kurulması da bu başlığın altında yerini almaktadır.” Kani Beko: “Bu süreç bizi ge-nel greve sürükler”Ulusal İstihdam Stratejisi’ni Yarın’a anlatan Genel-İş Sen-dikası Genel Sekreteri Kani Beko, strateji planını çağ dı-

şılık olarak nitelendirirken, özel istihdam bürolarını da ortaçağda yaşayan köle zihniyetinin ürünü olarak değerlendir-

di. Bölgesel asgari ücret uygulamasının emeğin ve işçilerin bölünmesine sebep olacağına vurgu yapan Kani Beko, “Ulu-sal İstihdam Stratejisiyle birlikte kıdem tazminatının fona dönüştürülmesi, böl-gesel asgari ücret, esnek çalışma yöntem-lerinin geliştirilmesi, özel istihdam büro-ları gibi uygulamalar hayata geçirilerek AKP Hükümeti’nin seçimlerden sonra başlattığı saldırılar netlik kazanıyor. Son kale diye baktığımız kıdem tazminatı hakkımızın elimizden alınması, bizim için süreci genel greve kadar sürükleye-bilecek bir durumdur.” dedi.

ankaraECEM yAZICI

03 OCAK 2012 yarın05 27 mARt 2012 yarın06

Hükümetin işsizliği ve kayıt dışılığı azaltmak için üzerinde çalıştığı ulusal İstihdam stratejisi (uİs) taslağı, Şubat ayında ta-raflara sunuldu. Ayrıntıları netleşmeye başlayan UİS taslak belgesi, işgücü piyasasının esnekleştirilmesi konusunda önemli adımlar içeriyor. Belge, 2023 yılına kadar çalışma ilişkilerini esnek ve güvencesiz hale getirecek düzenlemelerden oluşuyor.

TMMOB, Esenyurt raporunu açıkladı TMMOB İstanbul İl Koordi-

nasyon Kurulu, Esenyurt’ta 11 işçinin ölmesine sebep olan yangınla ilgili hazırladığı raporunu 21 Mart’ta açıkladı. Rapordan “kar hırsı” ve “de-netimsizlik” çıktı.

yanan 11 işçi kÂr hırsının Ve dene-timsizliğin kurbanıdırEsenyurt‘ta 11 Mart 2012 tarihinde 11 insanımızı şantiye kamp alanında çıkan yangın sonucunda kaybetmiş bulunuyoruz. Acımız büyüktür. Bu facianın sorumlularının ortaya çıka-rılması, benzer facialar yaşanmaması ve işçilerin sağlıklı ve güvenli şartlarda barınmasının sağlanabilmesi için aşa-ğıdaki raporu kamuoyuyla paylaşma-yı görev biliyoruz.

TMMOB İstanbul İl Koordinas-yon Kurulu olarak 12 Mart 2012 ta-rihinde Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, Elektrik Mühen-disleri Odası İstanbul Şubesi, İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi ve Mimarlar Odası Trakya Büyükkent Bölge Temsilciliğinden bir inceleme grubu oluşturulmuştur. Heyetin ince-leme yapabilmesi için 12 Mart günü savcılığa dilekçe verilmiştir. Sözlü

olarak savcılıktan ‘inceleme yapıla-bileceği‘ cevabı alınması üzerine olay yerine hareket edilmiştir. Ancak söz konusu inceleme 14 Mart tarihine kadar çeşitli gerekçelerle engellenmiş, bu tarihten sonra yapılabilmiştir.

İnşaat sektörü, tüm kenti bir şan-tiye alanına dönüştüren bir sektördür. Dağınık çalışma alanı ve esnek çalış-ma biçimleri ile denetimin güçlükle gerçekleştiği bir yapı arz etmektedir.

İşçilerin önemli bir kısmı taşeron firmaların günlük ya da belirli süreyle çalıştırdığı bireylerden oluşmaktadır. Göçmen işçilerin de sıkça rastlandığı bir alandır. İşçilerin çalışma yerleri ile ba-rındıkları yerler aynı derecede korunaksız ve çoğu zaman iç içe geçmiştir. Yangının yaşandığı kamp alanında da 20-30 işçi-nin aynı anda ranza sistemiyle barınması, söz konusu sistemin tipik bir örneğidir. İşçilerin üc-retleri ise genellikle günlük ça-lışmalarının bedeli olarak yev-miye şeklinde ödenmektedir. Sigortaları ise sektörün esnek emek sürecinden beslenen bir yapının doğal sonucu olarak ol-

dukça belirsizdir. Söz konusu olayda da örneği görülen işçilerin kaza son-rasında sigortalanması yine oldukça tipik bir durumdur. 11 işçinin yaşa-mını yitirmesi ders olmalı, yaşanan bu “iş cinayeti” son olmalı, hükümet ve yerel yönetimler acilen önlem al-malı, meslek örgütleri ve sendikalarla tüm süreç paylaşılmalı yeni bir yasal düzenleme tüm tarafları içine alacak şekilde ele alınmalıdır. YarIn GÜNCEL

Demokratik Haklar Federasyonu, 5 Aralık 2011 tarihin-de gözaltına alınan ve tutuklu yargılanan DHF temsilcisi

Evrim Konak ve DHF üyeleri Murat Kur, Deniz Kırbağ, Hıdır Yıldız ve Tuğçe Özgül’e Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasında toplanda 56 yıl ceza çıktı.

Basın açıklamasında ise “ileri demokrasi” şampiyonu olmakla övünen AKP’nin, saldırılarını yoğunlaştırdığı belirtildi. Açıklama-da şu ifadelere yer verildi: “En küçük demokratik hak mücade-lesinin dahi “illegal örgüt üyesi olmakla” ve “örgüt propagandası yapmakla” karşılaması sömürü düzeninin gerçek yüzünü göster-mekten başka bir şeye yaramamaktadır.” YarIn GÜNCEL

Özel yetkili mahkemeler ve Terörle Mücadele kanunuy-la yürütülen gözaltı, tutuklama operasyonlarına karşı

oluşturulan Milyonlar Adalet İstiyor platformunun ilk eylemi Beşiktaş Meydanı’nda gerçekleşti.

AKP’nin terörle mücadele kanunu ve özel yetkili mahke-meler eliyle yürüttüğü gözaltı, tutuklama operasyonlarına karşı sendikalar, meslek örgütleri, siyasi partiler Milyonlar Adalet İstiyor çatısı altında bir araya geldi. Beşiktaş Meydanı’nda ilk eylemini gerçekleştiren platform, imza kampanyaları, eylemler, etkinliklerle faaliyetlerine devam edecek. YarIn GÜNCEL

TAYAD’lı aileler, hasta tutuklu Yasemin Karadağ’ın te-davi gördüğü Samatya Hastanesi önünde oturma eylemi

başlattı. Cumartesi günü başlayan ve yoğun güvenlik önleminin alındığı oturma eylemi, Yasemin Karadağ serbest bırakılana kadar sürecek.

Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği (TA-YAD) üyeleri, Bakırköy Cezaevi’nde tutulurken rahatsızlanarak Samatya Hastanesi’ne kaldırılan böbrek hastası Yasemin Kara-dağ için oturma eylemi başlattı.

AKP Hükümeti’nin, Güler Zere’yi ölümün kıyısında tahliye ettiğini belirten Karadağ, “Güler Zere, hastalığının ilerleme aşamasını Balcalı Hastanesi’nin tutsaklar için ayrılmış hücre-sinde yaşamıştı. Orada gün gün ölüme terk edildi. O zaman Güler Zere’nin serbest bırakılmasını istemiştik. Fakat, AKP iktidarı sağlıklı bir tedavi süreci yaşadığı yalanını aktarmıştı kamuoyuna. Sonunda ölümün kıyısında tahliye etmişti onu” dedi. YarIn GÜNCEL

DHF üyelerine toplam 56 yıl hapis cezası

Milyonlar adalet istiyor

TAYAD, Karadağ için oturma eylemine başladı

Sol Köşe

EdİtöRlER

tasarIm

dAğıtım

İmtİyAz sAHİBİ

sORumlu yAzı İŞlERİ müdüRü

adres

BAsıldığı yER

SANEM DENİZ KURALİBRAHİM KESKİNSELÇUK KAyGISIZCAN ERSOy MELİKE ÇINARASLIHAN PEHLİvAN RIFAT ÇAPARÇİLER KAyABAŞI ELİF KARANCAN ÇOKSÖyLEREMİNE AHISLAFATİH PEKEDİSGÜRKAN KÖSEEZGİ CEREN AĞTAŞRASİM ARAZOSMAN ERDEM

FADİK TEMİZyÜREK

EMRE ÖZTÜRK

RUMELİ C. MATBAACI OSMANBEy S. NO 67/4 ŞİŞLİ / İSTANBUL

ASPAŞ ASyA PAZ yAy. DAĞ. TUR. REK. AŞ. EvREN MAH. GÜNAy SK NO: 4 BAĞCILAR / İSTANBUL

6 AylıK ABOnElİK: 25 tl

SANEM DENİZ KURAL ADINA yAPı KREdİ HEsAP nO: 229/8873511 ıBAn:TR38 0006 7010 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 İŞBAnKAsı HEsAP nO: 6200 2465988 ıBAn: TR34 0006 4000 0016 2002 4659 88

zİRAAt BAnKAsı HEsAP nO: 0615 57722685 5001 ıBAn: TR28 0001 0006 15577226 8550 01 gARAntİ BAnKAsı HEsAP nO: 31/6896034 ıBAn: TR90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank HEsAP nO: 0177542 Iban: TR57 0004 6001 6488 8000 1775 42 ABOnElİK İçİn tEl: 0 507 516 85 [email protected]

27 MART 2012 SALI SAyI: 25

2010 Nisan ayında İzmir’de öl-dürülen Esra Yaşar, Ayşe Selen

Ayla ve Azra’nın davasında adalet için Kadın Cinayetlerini Durduracağız Plat-formu 26 Mart Pazartesi günü adliye önündeydi. 9. duruşması görülen dava-da katil Hamdi Ayri’nin yargılanmasına devam edildi. Duruşma, katil Hamdi Ayri’nin akıl sağlığının yerinde olup ol-madığına dair raporun İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan gelmemesi sebebiyle 22 Haziran 2012 tarihine ertelendi.

Kadın Cinayetlerini Durduraca-ğız Platformu ve Siyah Pembe Üçgen LGBTT Derneği duruşma öncesinde ortak bir basın açıklaması yaptı. Kadın

katillerine indirim değil ağır ceza veril-mesi gerektiğine değinilen açıklamada, ayrıca kadın cinayetlerindeki artıştan devletin sorumlu olduğu da vurgulandı.

kadınlar daVaların takipçisi olacakKadın Cinayetlerini Durduracağız Plat-formu 28 Mart’ta Esin Güneş davasının 4. Duruşmasını takip etmek için Siirt adliyesinde olacak.

29 Mart’ta ise Eskişehir’de görülen Öznur Uluişden duruşmasının 10 du-ruşmadır takip eden Eskişehir Demok-ratik Kadın Platformu 11. Kez adliye önünde olarak, Öznur’un katiline ağır ceza isteyecek. YarIn GÜNCEL

kani beko

İşçilerin güvencesiz ortamlarda çalış-tırılması sonucu hayatını kaybedenle

rin sayısı her geçen gün artıyor. Gökdere ve Esenyurt’la birlikte tekrar gündeme gelen işçi cinayetleri artarak devam ediyor. Son olarak Perşembe, Cuma ve Cumartesi günü 4 işçinin ölüm haberi geldi.

Antep’in Nizip ilçesinde bir inşaatta çalı şan 60 yaşındaki Cezmi Albayrak, iskeleden düşerek hayatını kaybetti. Bir hafta önce işe başlayan Albayrak, güvenlik kemeri takarak çalışması gereken iskelenin 1. katından düştü.

Muğla’nın Milas ilçesinde ise Cuma günü meydana gelen olay da 3 katlı inşaata iskele kurmak için demir boru çeken Hüseyin Ak-gün, borunun elektrik tellerine temas etmesi sonucu elektrik akımına kapılarak can verdi.

Denizli’de de reklam afişi asmak için ta-şıdıkları merdivenin yüksek gerilim hattına değmesiyle elektrik akımına kapılan 6 işçiden 2’si olay anında ölürken 4 işçi de yaralandı.Pazartesi günü Gaziantep’in Nizip İlçesi’nde, Nizip Çayı üzerinde kurulu Hancağız Bara-jı’ndaki su pompalama ünitesinde metan gazı sıkışması sonucu patlama oldu, 2 işçi enkaz altında kaldı. YarIn GÜNCEL

İş cinayetleri altı can daha aldı

Kadınlar il il adalet arıyor

Page 7: Yarın 25. sayısı

Özelleştirmenin tadını bilen ser-mayedarlar Türkiye deneyimle-

rinden de hareketle Yunanistan’ın köşe bucak her noktasına talip oldular. Yuna-nistan yetkilileri özelleştirmenin duyu-rulmasının ardından 1.5 ay içerisinde 15 Türk sermayedarın talip olduğunu söylü-yor. Türkiye’deki özelleştirmelerde aslan payını kaçıran sermayedarlar Yunanistan’ı talan etmeye kararlı gözüküyor.

“atina’yı satıyorum”Yunanistan dünya çapındaki ekonomik krizden en çok etkilenen ülkelerden biri konumunda bulunuyor. Neredeyse AB ülkelerinin tamamına, IMF ve Dün-ya Bankasına büyük miktarda borçları var. İşsizliğin büyük seviyelere çıkmış olmasının yanı sıra, büyüme oranları son krizden bu yana eksiyi gösteriyor. Yeni dönemde %4,5 küçülmesi bekle-nen Yunanistan’a özelleştirme basıncı IMF’den geliyor. Son olarak verilen ‘kurtarma paketi’ ciddi şartlarla verildi ve Yunan hükümeti IMF’ye nereleri sa-tabileceği, ne gibi sosyal hakları ortadan kaldırabileceğine dair bir sunum yapmak durumunda kaldı. Gelinen noktada ise planlanan satış politikasını adım adım izliyor durumda.

DEİK/Türk Yunan İş Konseyi ev sa-hipliğinde dün “Yunanistan’da özelleş-tirme, satın alma ve iş fırsatları” başlıklı toplantı düzenlendi. Toplantı salonunu

tıklım tıklım dolduran Türk işadamla-rının yanı sıra Yunanistan’daki fırsatları Türk ortakla değerlendirmek isteyen Yunanlılar da İstanbul’daydı. İş dünya-sı temsilcileri Yunanistan’a “fırsatçılık” duygusuyla bakmadığını ancak dünyanın diğer bölgelerine göre daha uygun fiyatla istedikleri ihalelere katılabilecekleri dü-şüncesinde. Toplantının en popüler ko-nusu ise adalar! Gazeteciler de iş dünyası da adaların ve oradaki varlıkların ne za-man ihale edileceğinin peşinde. İlk etap-ta Korfu ve Rodos adalarındaki büyük varlıklar satışa çıktı. Rodos’taki turistik arazi toplam 1 milyon 858 metrekare. Arazide 1 milyon 527 bin metrekarelik bir de golf sahası bulunuyor. İhale 22 Mayıs’ta. Yunanistan 50 milyar avroya ulaşana kadar ne bulursa satacak. 2015 itibariyle programın 19 milyar avroluk nakit üreteceği tahmin ediliyor. 1-2 yıl içinde özelleştirme tamamlanacak. İha-leler şimdiden açıldı. 2011’de 1.8 milyar avro özelleştirmeden geldi. 30 Mart’ta Atina Havalimanı ihalesi var. Üzerinde çalışılan ihaleler ise 3 şans oyunu lisansı, gaz şirketi ile ülke televizyonu ve Kassi-opi’deki mülkler.

türkleri enerji Ve altyapıya bekliyoruzYunanistan Özelleştirme Ajansı Özelleş-tirme Programları Koordinatörü Panos Protopsaltis “Türk iş dünyasının enerji, altyapı, emlak ve gayrimenkul geliştir-mede daha etkin olacağını düşünüyoruz” dedi. Protopsaltis, programın 50 bin yeni

iş yaratmasını beklediklerini söyledi.

bu yasalar zor geçerYunanistan’ın ise şimdiye kadar bu tip yasaları geçirmemesinin asıl nedeni ak-lına gelmemesi ya da ilkesel olarak özel-leştirmeye karşı olması değil, halkın bu politikalara karşı koymasıydı. Birkaç defa yapılan genel grevler sonucu adliyeler da-hi çalışmazken bakanlar arka arkaya pes

ettiklerini duyurdular. Başbakan dahil bu krizin çözümünü bulamadığını söylerken artık vekiller muhalif vekillere gelin siz çözün o zaman demeye dahi başladılar. Şimdiki tek plan ise baskı ve zorla bu yasaları Yunan halkına kabul ettirmek. Ancak yeni grevler ve işgallerin kapıda olduğunu söylemek mümkün.

Memura toplu sözleşme yapma yetkisi veren Kamu Gö-revlileri Sendikaları Kanunu tasarısı üzerinde ‘emekli

pazarlığı’ yaşanıyor.Toplu sözleşme yasa tasarısı görüşülürken emekli memurun

zammı krize yol açtı. Memur emeklilerini yasa dışında tutup zammın yönetmelikle uygulanması düşünülüyor. Sendikalar karşı çıktı, pazarlık başladı. Bugün’ün haberine göre, Anayasa’da yapılan son değişiklikle memurların yapacağı toplu sözleşme hükümlerinden memur emeklilerinin de yararlanacağı hük-me bağlandı. Ancak bu hükmün uygulamaya girebilmesi için yasal düzenlemenin bu şekilde çıkarılması gerekiyordu. Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu tasarısına, anayasal hükmü de içerecek şekilde, emeklilerin toplu sözleşmeden yararlanmasının yönetmelikle düzenleneceği ifadesi eklendi.

Ancak, tasarının ilk haline eklenen emeklilerle ilgili ifade daha sonra tasarıdan çıkarıldı. Edinilen bilgilere göre ekonomi yönetimi, bunun nedenini soran memur sendikalarına “Emek-lileri tasarıya yazmaya gerek yok. Yönetmelikle zam oranı aynen emekliye yansıtılacak” cevabını verdiler.

Memur sendikaları tasarının bu haliyle yasalaşması halin-de emeklilerin zam ve sosyal hakları konusunda yasal boşluk oluşacağı düşünüyor. Emeklilerin tasarıdan çıkarılmasının arka planında “çalışmayan eş ile çocuk yardımı” yatıyor.

141 lira pazarlığıMemurlar, çalıştıkları sürece çocuk ve çalışmayan eş yardımı alıyorlar. Bu yardım çocuk başına 15-30 TL, çalışmayan eş içinse 141 TL düzeyinde bulunuyor. Memur emekli olunca bu iki yardım da kesiliyor. Ekonomi yönetiminin, emeklilere ilişkin hükmü tasarıya koymayıp, yıllık zammı tebliğle düzenleyerek emeklilerin masada görüşülmesini otomatik olarak ortadan kaldırmayı planladığı ifade ediliyor.

emekli masada olsunMemur sendikaları ise emeklilere ilişkin hükmün tasarıda yer alması için hükümet nezdinde girişimlere başladı. Sendikaların planına göre tasarıda emeklilerin yer almasıyla birlikte, pazarlık masasında bu yardımın emekliler için de uygulanması gündeme gelecek. Sendikalar, “Yardım neden emekli olunca kesiliyor. Yasal dayanağı yok. Biz emekli olunca çalışmayan eşimiz işe mi giriyor ki yardım bitiyor?” eleştirisiyle durumu hükümete ilettiler

1 milyar liralık maliyetYapılan tespitlere göre, memur emeklilerinin yaklaşık 600 bin ila 700 bininin eşi çalışmıyor. Buna göre söz konusu 141 liralık yardımın emeklilikten sonra da devam etmesi halinde 700 bine yakın emeklinin maaşında 141 liralık artış olacak. Bunun bütçe-ye getireceği ilave yük ise 1 milyar lirayı bulacak. YarIn EKONOMİ

Üçüncü köprü ihalesi KDV istisnasından yararlanılabil-mesi için 20 Nisan’a ertelendi.

İstanbul üçüncü köprü dahil Kuzey Marmara otoyolu iha-lesinde daha önce 5 Nisan olarak belirlenen teklif verme tari-hi, TBMM’de görüşmeleri devam eden ve önümüzdeki hafta yasalaşması beklenen Yap-İşlet-Devret (YİD) projelerine KDV istisnası tanınmasını öngören düzenlemenin getireceği katkıdan da yararlanılması amacıyla 20 Nisan’a ertelendi.

Reuters’a konu ile ilgili bilgi veren üst düzey bir Karayolları Genel Müdürlüğü yetkilisi, “YİD projelerinde KDV istisnası ge-tiren teklifin Meclis’te görüşmeleri devam ediyor. Bu düzenleme nedeniyle ihale 20 Nisan’a ertelendi. KDV ile ilgili değişiklik ilgiyi de artıracaktır” dedi.

Resmi adı Kuzey Marmara Otoyol İhalesi olan İstanbul’a üçüncü köprü ve bağlantı yolları ihalesi için, Ocak ayında şart-name alan 18 firmanın hiç birinden teklif gelmemesi üzerine ihale iptal edilmiş, Başbakan Tayyip Erdoğan gerekirse köprü-nün milli bütçeyle yapılabileceğini kaydetmişti.

Projenin etap etap ihale edilmesine karar verilerek, Ocak ayı sonunda yayımlanan yeni ihale ilanında, bir önceki ihalenin kapsadığı bağlantı yollarında değişikliğe gidilmiş, ihale üçüncü köprünün de dahil olduğu Odayeri-Paşaköy kesiminin yapım, işletim ve devir işi olarak belirlenmişti. YarIn EKONOMİ

Memura zamda emekli krizi

Üçüncü köprüye ‘KDV’ ertelemesi

ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Ben Bernanke, ekono-

mideki toparlanmayı devam ettirmek için hala yeterli harcama ve yatırım ol-madığını söyledi. George Washington Üniversitesi’nde öğrencilere yaptığı ko-nuşmada, tüketici harcamalarının kü-resel finansal kriz öncesindeki seviyeyle karşılaştırıldığında göreli olarak zayıf olduğunu, ekonomik büyümeye katkı veren borçlanma ve ticaretin düştüğünü

belirtti.Bernanke, “Tüketici harcamaları iyi-

leşmedi. Kriz öncesine göre hala görece-li olarak zayıf seyrediyor. Ekonomideki büyümeyi sağlayacak talep kaynağından mahrumuz” dedi. FED’in düşük faiz oranlarının konut sektöründeki talep patlamasına katkıda bulunduğunu dü-şünmediğini söyleyen Bernanke, FED’in, bankaların hatalı mortgage kredileri ola-nağı sağlamasında rol oynayan denetim

ve düzenlemede yanlışlar yaptığına inan-dığını kaydetti.

Bernanke, “Birçok banka aldıkları riskleri anlayacak kapasiteye sahip değil-di. FED ve diğer banka denetçilerinin bu konuda yeterli baskıyı yapmadığını ve bunun ciddi sorun yarattığını düşünü-yorum” dedi. FED, yüzde 0-yüzde 0,25 aralığındaki gösterge faiz oranını 2014 yılının son çeyreğine kadar aynı seviyede tutacağını açıklamıştı. YarIn EKONOMİ

FED: “Ekonomi hala zayıf”

03 OCAK 2012 yarın05 27 mARt 2012 yarın07Yunanistan satılığa çıktıyunanistan ımF’ye ‘verdiği söz’ çerçevesinde mallarını satılığa çıkardı. 2012 sonuna kadar 50 milyar avroluk özelleştirme yapmayı planlıyor. Adının kendisini özetlediği “yunanistan’da özelleştirme, satın alma ve iş fırsatları” toplantısı İstanbul’da yapıldı. Toplantı salonu ise hınca hınç sermayedarlarla doluydu. İstnBulİBRAHİM KESKİN

SGK Başkanı Fatih Acar, “Ge-lir testi yaptıranlar, TC kimlik

numarası ve kimlik bilgilerini girerek https://esgm.sgk.gov.tr/Esgm/ adresin-den genel sağlık sigortası tescil bilgile-rine ulaşabilecek. Böylece, vatandaşlar prim ödeme yükümlüsü olup olmadık-larını anında öğrenebilecek” dedi.

Acar, AA muhabirine yaptığı açık-lamada, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 12.maddesinde öngörülen geçiş süresinin 1 Ocak’ta sona erdiğini ve bu tarih itibarıyla herhangi bir sosyal gü-vencesi olmayanların 5510 sayılı kanu-nun 60. maddesinin birinci fıkrasının g bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı olarak tescil edildiğini belirtti.

Bu kapsamda genel sağlık sigortalısı sayılan kişilere SGK’nın PTT ile yaptığı protokol çerçevesinde gelir testine mü-racaat etmeleri hususunda tebligat gön-derildiğini anlatan Acar, şunları söyledi:

“Gelir testi yaptıranlar, TC kimlik numarası ve kimlik bilgilerini girerek https://esgm.sgk.gov.tr/Esgm/ adresin-den genel sağlık sigortası tescil bilgileri-ne ulaşabilecek. Gelir testine müracaat etmeyenler ise genel sağlık sigortalısı

olarak SGK’ya resen tescil edildiklerine dair durumlarını internetten öğrenebi-lecekler. Vatandaşlar, belirtilen internet adresine girdiğinde ekrana gelen ‘GSS tescil sorgulama’ menüsünde genel sağlık sigortası tescil bilgileri görüntüleyebile-cek. Böylece, vatandaşlar prim ödeme yükümlüsü olup olmadıklarını anında öğrenebilecek.”

6 milyon 40 bin 676 kişi gelir testi yaptırdıSGK Başkanı Acar, bugüne kadar 6 mil-yon 40 bin 676 kişinin Sosyal Yardımlaş-ma ve Dayanışma Vakıflarına başvurarak gelir testi yaptırdığını söyledi ve ekledi:

“Yapılan gelir testi sonucuna göre, ge-liri asgari ücretin üçte birinden az olduğu belirlenen 4 milyon 37 bin 430 kişinin primleri devlet tarafından ödenecek.

Geliri, asgari ücretin üçte biri ile asgari ücret arasında olan yaklaşık 1 milyon 789 bin 742 kişi 35,46 lira, ge-liri asgari ücret ile asgari ücretin iki katı arasında olan yaklaşık 218 bin 274 kişi 106,38 lira ve geliri asgari ücretin iki katından daha fazla olan yaklaşık 46 bin 356 kişi de 212,76 lira prim ödeyecek.” YarIn EKONOMİ

SGK primlerimizi nasıl öğrenebiliriz?

ABD Başkanı Barack Obama, Dünya Bankası başkanlığı için Dartmouth Koleji Başkanı Jim Yong Kim’i aday gösterdi.

İtalyan otomotiv üreticisi Fiat grev yüzünden iki fabrikasını geçici olarak kapatıyor.

Türkiye’de son 12 yıl içinde ziynet ve meskük (Ata) olmak üzere 168 milyon 793 bin 69 adet Cumhuriyet altını piyasaya verilirken, ekonomik krizin olduğu 2001 ve 2009 yıllarında piyasaya verilen altın miktarının azaldığı görüldü.

Fransa Ekonomi ve Maliye Bakanı François Baroin, bu yıl için ekonomik büyüme tahminlerini yüzde 0,7’ye yükselttik-lerini bildirdi.

Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi Euro bölge-sinin krizin en kötü dönemini atlattığını söylüyor.

İl ve ilçe sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarınca belir-lenerek valiliklere bildirilecek fakir ailelere, müracaatları üzerine asgari 500 kilogram bedelsiz kömür verilecek.

Merkez Bankası, kredi kartı işlemlerinde uygulanacak azami faiz oranlarında değişiklik yapılmadığını duyurdu.

Ekonomide neler oluyor?

Bankalar ile kredi kartı kullanıcıları arasında aidat tartışması sürerken, Bankacılık Düzenleme

ve Denetleme Kurumu Başkanı Tevfik Bilgin’den kart aidatının ödenmemesi konusunda ilginç bir tavsiye geldi. BDDK Başkanı Bilgin, “Kredi kartı sözleşmesine el yazınızla ‘aidatı ödemeyeceğim’ yazın ve ödemeyin” dedi.

Habere göre; Finans Derneği’nin Ankara’daki ye-meğinde konuşan Bilgin, şunları söyledi:

“Cuma günü benzin almak için girdiğim istasyonda pompacı, kredi kartı aidatını ödemediğini söyledi. ‘Nasıl ödemiyorsun’ diye sorduğumda, ‘Sözleş-me geldiğinde arkasına aidatı ödemeyeceğim diye not düşüp öyle imzaladım’ dedi. Bu kadar basit. Bankacı kredi kartı için geldiğinde bu notu ekleme şartı koyun. İzin vermiyorsa başka bankaya gidersiniz.”

Yargıtay kredi kartlarından alınan ücretin yasal olmadığı yönünde bir karar almıştı. Bankalar Birliği ise tüketicinin altında imzası bulunan sözleş-melere istinaden ücretlerin tahsil edildiğine dikkat çekerek, ‘yasal bir işlem yapıyoruz’ demişti.

Bu açıklamayı tüketici derneklerinin ‘tepki olarak kart kullanmayın’ çağ-rısı izlemişti. Bilgin, “Gelişmeleri biz de yakından izliyoruz” diye konuştu. Bilgin, bugünlerde en acil konulardan birinin de uzun, en az 2 - 3 yıl vadeli finansman ve kaynak bulma sorunu olduğunu söyledi. YarIn EKONOMİ

5 milyon kişinin maaşı incelenecek

SGK, kayıtlı gözüken ücretler-de yaşanan kayıpların peşine

düşecek. Yüksek maaş ödediği halde çalışanının maaşını düşük beyan eden şirketler için çalışma başlatılacak. Düşük maaş alan çalışan sayısının 5 milyondan fazla olduğu öngörülüyor.

Hükümet sosyal güvenlikteki kara deliği kapatmak için yeni bir adım atı-yor. Hedef, kayıtlı gibi görünen ma-

aşlardaki kayıt dışı işlemleri önlemek. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), ça-lışanlarının maaşlarını düşük beyan eden işyerlerini yakın takibe alacak.

Türkiye’de devlet memurları dışında kalan 11 milyon sigortalı çalışanın yarısına yakınının düşük ücretli gösterildiği tahmin ediliyor. YarIn EKONOMİ

BDDK: “Kart aidatı vermeyebilirsiniz”

teVfik bilgin

Page 8: Yarın 25. sayısı

04 EKiM 2011 YARIN

Merkez Bankası mart ayı 2. dö-nem beklenti anketinde, yılsonu

yıllık TÜFE beklentisi yüzde 7,22’ye yükseldi. Mart ayı 1. dönem anketinde beklenti, yüzde 7,20 düzeyindeydi.

Merkez Bankası mart ayının birinci dönem beklenti anketinde 1,7763 lira olan cari ay sonu dolar kuru beklentisi, Mart ayı ikinci dönem anketinde 1,8006 liraya yükseldi. Merkez Bankası’nın, ma-li ve reel sektörde karar alıcı ve uzman kişilerle profesyonellerin beklentilerini saptamaya yönelik her ay iki kez düzen-

lediği beklenti anketinin mart ayı ikinci dönem sonuçları açıklandı.

Ankete göre, cari ayın tüketici fi-yat endeksi (TÜFE) beklentisi yüzde 0,57’den yüzde 0,59’a yükseldi. Ge-lecek ayın TÜFE beklentisi ise yüzde 0,64’den yüzde 0,66’ya yükseldi. An-kette iki ay sonrasının TÜFE beklentisi de yüzde 0,68 olarak öngörüldü. Mart ayı 2. dönem anketinde yılsonu yıllık TÜFE beklentisi yüzde 7,22 oldu. Mart ayının birinci dönem anketinde söz ko-nusu beklenti yüzde 7,20 düzeyindeydi.

12 ay sonrasının yıllık TÜFE beklentisi yüzde 6,78’den yüzde 6,84’e, 24 ay son-rasının yıllık TÜFE beklentisi de yüzde 6,32’den yüzde 6,42’ye yükseldi.

dolar kuru beklentisiAnkete göre, bankalar arası döviz piya-sası cari ay sonu dolar kuru beklentisi 1,8006 lira oldu. Beklenti, Mart ayının birinci dönem anketinde 1,7763 lira idi. Yılsonu dolar kuru beklentisi de 1,8036 lira oldu. Mart ayının birinci anketinde bu oran 1,7938 lira düzeyindeydi. Ge-

lecek 12 ay sonundaki dolar kuru bek-lentisi de 1,8027 liradan, 1,8087 liraya yükseldi.

cari açık Ve büyümeAnkette, bu yılsonu yıllık cari işlemler dengesi beklentisi 63 milyar 940 mil-yon dolara yükseldi. Cari açık beklentisi Mart ayının birinci dönem anketinde 63 milyar 135,2 milyon dolar düzeyindey-di. Gelecek yılsonu yıllık cari işlemler dengesi beklentisi ise 62 milyar 629 mil-yon dolardan 63 milyar 876,5 milyon dolara çıktı. Bu yılın sonundaki yıllık GSYH büyüme beklentisi ise yüzde 3,6 seviyesiyle aynı kaldı. YarIn EKONOMİ Batman’da pazar günü düzenlenecek Uluslararası Dağ

Bisikleti Şampiyonası dolayısıyla katıldığı bir programda konuşan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “yüksek özel iletişim vergisinden rahatsızım” dedi.

Beklenmeyen bir şok yaşanmadıkça Türkiye için öngörülen yüzde 4’lük büyümenin makul olduğunu ve bu doğrultuda bir gelişme yaşanacağına inandığını ifade eden Şimşek, ancak yine de ilk ayları bir tedirginlikle izlediklerini, harcamaları daha tem-kinli götürdüklerini ve bu sayede gelir performansını görmek istediklerini aktardı.

5-10 yılda cari açığı kapatabilirizCari açığın, ciddi bir yapısal sorun olduğunu kaydeden Şimşek, şunları kaydetti: “Yani konjonktürel boyutları, dış talepteki nispi zayıflık var ama bu, rekabet gücüyle, katma değer zincirindeki konumumuzla ilgili bir sorun. Cari açık sadece enerjiyle veya başka bir şeyle anlatılacak sorun değil. Burada iç talebi daha makul düzeye çekme, onun dışında belki finansman ayağında bir çalışma içerisine girmemiz gerekiyor. Nitekim mütekabiliyeti esnekleştiriyoruz. Özellikle bize Körfez’den veya Kazakistan’dan olsun, aklınıza gelecek birçok ülkeden yoğun talep geliyor. Tabii yatırım ortamını iyileştirerek, Türkiye’yi biraz daha çekici hale getirerek, doğrudan yatırımları da çekmemiz çok önemli. Bu konuda arzulanan noktada değiliz. Büyük bir potansiyele ve pazara sahip, çevresiyle beraber ele aldığımızda çok dinamik bir bölge olan Türkiye’ye baktığımız zaman bu ülkenin yılda çok rahat bir şekilde 20-30 hatta daha fazla milyar dolar çekebilmesi gerekiyor. YarIn EKONOMİ

08 EKONOMi 27 mARt 2012 yarın

DEVALÜASYON:Paranın satın alma değerinin azaltılması. Ulusal para değe-rinin yabancı paralar cinsinden düşürülmesi anlamındadır. yabancı paraların gerçek değerleri resmi kurların üstüne çık-tığında devalüasyon yapılır ve böylelikle ithal malların ulusal para cinsinden fiyatları yükseltilir, buna karşı ihraç mallarının yabancı para cinsinden fiyatları düşürülür.

?

Kriz sadece devletleri değil, özel kurumları da borçlandırmaya devam ediyor. Özel sektörün yurtdışından sağladığı uzun vadeli kredi borcu son 8 yılda yüzde 245,2 arttı. Sektörün 2004 yılında 36 milyar 852,3 milyon dolar düzeyinde bulunan uzun vadeli kredi borcu, 2011 yılında 127 milyar 212,8 milyon dolara ulaştı.

Kriz uzun sürecek

İlaç üretiminde kullanılan etkin madde ve etkin madde üretimin-

de kullanılan hammaddelere uygulanan KDV oranı yüzde 8’e oranı indirildi.

İlaç üretiminde kullanılan etkin madde ve etkin madde üretiminde kul-lanılan hammaddelere uygulanan Kat-ma Değer Vergisi (KDV) oranı yüzde 18’den yüzde 8’e indirildi. Buna göre Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlan-dırılan veya ithaline izin verilen beşeri tıbbi ürünler ile bu ürünlerin terkibinde bulunan etkin maddeler ve etkin madde üretiminde kullanılan hammaddelerin KDV’si yarından itibaren yüzde 8 olarak uygulanacak.

24 Aralık 2007 tarihli Bakanlar Ku-rulu Kararı ile yürürlüğe konulan Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranlarının Tespitine ilişkin Ka-rarın eki (II) sayılı listenin “Diğer Mal Ve Hizmetler” bölümünün 18., 19. ve

20. sıralarında değişiklik yapıl-dı. Buna göre yüzde 8 KDV’nin uygulandığı Sağlık Bakanlığı ta-rafından ruhsatlandırılan veya ithaline izin verilen beşeri tıbbi ürünlerin kapsamı genişletilerek, bu ürünlerin terkibinde bulunan etkin maddeler ve etkin madde üretiminde kullanılan hammad-deler de bu kapsama sokuldu.

karar yürürlüğe girdiKararla ayrıca 18 Aralık 2007

tarihli ve 2007/13007 sayılı Kararna-menin eki İstatistik Pozisyonlarına Bö-lünmüş Türk Gümrük Tarife Cetvelinin 0106.90.00.90.14 pozisyonunda yer alan biyolojik mücadelede kullanılan parazit vepredatörler ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından zirai mücadelede kullanılmak üzere ruhsatlandırılan bitki koruma ürünleri, bu ürünlerin terkibinde bulunan aktif maddeler ve aktif madde üretiminde kullanılan hammaddelerden yüzde 8 KDV alınacak.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan-lığı tarafından ruhsatlandırılan veteriner ispençiyari ve tıbbi müstahzarlar (vete-riner kozmetikleri hariç), bu ürünlerin terkibinde bulunan etkin maddeler ve bu etkin maddelerin üretiminde kulla-nılan hammaddelerine yüzde 8 KDV uygulanacak. Karar yarından itibaren yürürlüğe girecek. YarIn EKONOMİ

Küresel krizin atlatıldığı yönünde yapılan birkaç açıklamanın ardından, yunanistan ve diğer Avrupa ülkelerinde yaşanan gelişmeler çelişiyordu. Ülkemizdeki durumları Prof. Dr. Erinç yeldan’a sorduk.kriz bizi yine teğet mi geçecek?Küresel krizin Türkiye’ye etkilerinin en can alıcı halini alma aşamasına geliyoruz. Türkiye’nin küresel krizden et-kileniş biçiminin daha önceki krizlerden farklı olacağını düşünmekteyim. Türkiye’nin küresel krizi bankacılık sis-temi üzerinden değil, finans dışı şirketlerin üretim, ithalat finansmanı ve işsizlik sorunları aracılığıyla yaşaması olasılığı yüksektir. Zira 2003 sonrası dönemde Türkiye’nin uluslara-rası ekonomiyle olan ilişkilerinin ana aktörleri “bankacılık kesimi”nden ziyade, “reel üretici şirketler ve hanehalkları” olmuştur. Bu süreç içerisinde finans dışı şirketlerin ve ha-nehalklarının dış borçlarının hızla artmakta oluşu; ve bu kesimlerin ekonomik faaliyetlerini sürdürebilmek için aşırı derecede ithalat ve dış borçlanma bağımlılığı içine sürük-lenmesi, ulusal ekonomik dengelerde önemli bir kırılganlık kaynağı oluşturmuştu.

2011’de durgunluk içine sürüklenen dünya ekonomisi ve uluslararası finansman girişlerinin daralmasıyla bu kırıl-ganlıkların su yüzeyine çıkacağına yönelik kaygılar, IMF de dahil olmak üzere birçok kesimde dile getirilmektedir. Aşağıdaki tablo, çeşitli kuruluşların “son” öngörüleri altın-da Türkiye ekonomisinin 2012’de yaşaması olası büyüme hızına ilişkin “eski” ve “revize” edilmiş tahminlerini özet-lemektedir.

Öngörü çalışmalarından, krizin Türkiye’ye yansımalarının 2001 ve 1994 krizlerinde olduğu üzere “bir defalık” ve “spektaküler bir çöküş” biçiminde değil, “zamana yayılmış ve uzun süreli bir durgunluk” şeklinde tezahür edeceği anla-şılmaktadır. Bu süreçte, Türkiye’de reel sektör şirketlerinde iflasların artması, işsizlik sorununun daha da kronikleşmesi ve yaşanan durgunluğa bağlı olarak ithalat hacminin da-ralması ana beklentilerdir.

İşte kriz

İlaçta KDV düşürüldü

Yüksek vergiden rahatsızım

Enflasyon beklentisi yükseldi

Özel sektörün dış borcu artıyor

Merkez Bankası verilerinden ya-pılan hesaplamalara göre, bu dö-

nemde finansal kuruluşlara olan borçlar 8,6 milyar dolardan 41,5 milyar dolara, finansal olmayan kuruluşlardan sağlanan borçlar ise 28,3 milyar dolardan 85,7 milyar dolara çıktı.

Özel sektörün yurtdışından gerçek-leştirdiği borçlanmalarda en fazla artış 2005-2006 döneminde oldu. 2005 yı-lında yurtdışından 50 milyar 710,6 mil-yon dolar borçlanan sektörün dış borcu 2006 yılına gelindiğinde yüzde 62,9’luk artışla 82 milyar 595 milyon dolara ulaş-tı. 2009 ve 2010 yılları ise özel sektörün yurtdışından sağladığı kredi borcunun gerilediği yıllar oldu. Bu yıllarda borç tu-tarı sırasıyla 129,2 milyar dolar ve 119,9 milyar dolar olarak hesaplandı. Özel sek-törün yurtdışından sağladığı uzun vadeli kredi borcu bu yılın ocak ayı itibariyle

de 127 milyar 795,9 milyon dolar olarak belirlendi.

en çok borçlanma ingiltere’denÖzel sektör bu dönemde, borçlanmak için en çok İngiltere’yi tercih etti. 2004 yılı itibariyle Avrupa ülkelerinden temin edilen borçlarda yaklaşık 5,7 milyar lira ile İngiltere başta gelirken, bu ülkeyi 5,2 milyar dolarla Almanya, 3 milyar dolarla Hollanda, 2 milyar dolarla Malta ve 1,9 milyar dolarla Fransa izledi. 2004 itiba-riyle özel sektörün ABD’den temin ettiği 5,4 milyar dolar, Bahreyn’den temin etti-ği 4,5 milyar dolar borcu bulunuyordu.

2011 yılında da tablo fazla de-ğişmedi. Özel sektörün geçen yıl itibariyle İngiltere’ye 25,7 milyar dolar, Hollanda’ya 12,4 milyar do-lar, Almanya’ya 11,6 milyar dolar ve Lüksemburg’a 10,5 milyar dolar tutarın-da kredi borcu vardı. Geçen yıl itibariyle ABD’den temin edilen uzun vadeli kre-

di borcu 17,4 milyar dolar, Bahreyn’den sağlanan borç tutarı da 11,6 milyar dolar düzeyindeydi.

kısa Vadeli borçlarÖzel sektörün yurtdışından temin ettiği kısa vadeli kredi borcu da 2004-2011 döneminde yüzde 166,1’lik artışla 10 milyar 184,7 milyon dolardan 27 milyar 103,9 milyon dolara çıktı. 2011 itiba-riyle kısa vadeli borçların 24,9 milyar doları finansal kuruluşlardan 2,2 milyar doları ise finansal olmayan kuruluşlar-dan sağlandı. Bu rakamlar 2004 yılında sırasıyla 8,8 milyar dolar ve 1,4 milyar dolar düzeyindeydi.

Bu borçların alacaklıya göre dağılımı incelendiğinde; 2004’teki 10,2 milyar dolarlık kısa vadeli borcun 1,8 milyar doları, yabancı ticari bankalar, yerleşik bankaların yurtdışı şube ve iştirakleri, bankacılık dışı finansal kuruluşlar ve finansal olmayan kuruluşlardan, yani

“özel alacaklılar”dan temin edilmişken, 8,4 milyar doları diğer alacaklılardan alınmış, hükümet kuruluşları ve ulus-lararası kuruluşlardan oluşan “resmi alacaklılar”dan borçlanmaya gidilme-mişti.

2011 yılı itibariyle ise özel sektörün yurtdışından sağladığı kısa vadeli kredi borcunun 226,8 milyon doları resmi ala-caklılardan, 26,9 milyar doları ise özel alacaklılardan alınan kredilerden oluş-tu. Bu dönemde yabancı ticari bankalar 23,8 milyar dolarlık kısa vadeli borçlan-mayla özel alacaklılar arasında başı çekti.

Özel sektör kısa vadeli borçlanmada da İngiltere’yi tercih etti. Özel sektörün bu yılın ocak ayı itibariyle İngiltere’ye 9,6 milyar dolar, Hollanda’ya 3,7 milyar dolar, Lüksemburg’a 2,5 milyar dolar ve ABD’ye 1,4 milyar dolar kısa vadeli kredi borcu bulunuyor.

İstnBulİBRAHİM KESKİN

Mecliste verilen soru önergesine karşılık Türkiye’nin yıllara göre enerji üretimini açıkladı. Buna göre Türkiye petrol tüketiminin ortalama

yüzde 7-9’unu, yerli doğalgaz üretiminin ise toplam doğalgaz tüketiminin yüzde 2’sini karşılıyor.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Türkiye’de geçen yıl 16 milyon 407 bin 42 varil ham petrol, 793 milyon 571 metreküp doğalgaz üretildiğini bildirdi.

Yıldız, MHP Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun yazılı soru önergesine verdiği yanıtta, yerli ham petrol üretiminin, yıllara göre değişim göstermekle beraber, toplam petrol tüketiminin ortalama yüzde 7-9’unu, yerli doğalgaz üretiminin ise toplam doğalgaz tüketiminin yüzde 2’sini karşıladığını belirtti.

Bakan Yıldız, 1954 yılında çıkarılan Petrol Kanunu ile 58 yıldır arama yapıldığını anımsatarak, şunları kaydetti:

“1954 yılından 2011 yılı sonuna kadar yapılan arama faaliyetleri sonu-cunda 4 bin 103 arama ve üretim kuyusu açılmıştır. Bu kuyuların bin 802’si petrollü, 402’si gazlı, 42’si ise petrol ve gazlı kuyu olarak tamamlanmıştır. Açılan bu kuyular sonucunda 117 ham petrol, 49 doğalgaz sahası keşfe-dilmiştir. 2011 yılı sonu itibarıyla bin 180 kuyudan 16 milyon 407 bin 42 varil ham petrol, 283 kuyudan ise 793 milyon 397 bin 571 metreküp doğalgaz üretimi gerçekleştirilmiştir.” YarIn EKONOMİ

Enerjiyi satın alıyoruz

sözlükçe

Page 9: Yarın 25. sayısı

27 mARt 2012 yarın09

geçtiğimiz hafta yayımladığımız Alain Badiou ile söyleşi-nin ikinci bölümünü bu hafta yayımlıyoruz. Bu hafta Ortado-ğu dışında Avrupa’daki ayaklanmaların nasıl ele alındığını ve aralarındaki farklara değinirken isyan ateşini başlatan gençlik hareketine dair sorularımıza yanıt aradık.

E k o n o m i k krizlerin neden olduğu dünya savaşlarından söz ederek baş-ladığımız söyle-şide, dünya ça-pında meydana gelen ve dalga dalga yayılan

isyanlara değindik. Badiou bu is-yanları önemserken akılcı hareket edilmemesini eleştirmiş politik dü-şünce, politik kararlılık ve politik katılım zayıflığının olmadığından bahsetmişti. Kapitalizmin aklın dışılığına karşı devrimci sosyalist perspektifin akla uygun olduğunu söyledi ve kapitalizmin akli pren-sipten yoksun, haydut bir rejim ol-duğunu öne sürmüştü. Dünyada yaşanan ayaklanmaların sınıf mü-cadelesinin dünya çapında gelişme-sinin muhtemel yollarından birini çizdiğini ve bir şeylerin mümkün olduğunu anlatmıştı.

çağdaş kapitalizm karşısında konu-mu bakımından negri’den kendinizi ayırıyorsunuz. aslına bakılırsa somut tarihsel olguların da “imparatorluk” ve “çokluk” tezlerini doğrulamadığı günü-müzde, onun bu tezleri konusunda ne diyorsunuz?Negri’de çifte bir hatanın olduğunu düşünüyorum. Öncelikle kapita-lizmin hemen radikal değişimlere neden olacak bir özne ürettiği ko-nusunda yanılıyor. Bu “çoğunluk” teorisidir. Bence diğer hata da tek bir hareketin olduğu fikri. Sanki kapitalizmin tarihi hareketi kendi-liğinden komünizmin hareketiymiş gibi. Ancak bu diyalektik değil, hatta anti-diyalektik bir düşün-ce. Bu yaşam ve hareket katego-risini, çelişki ve diyalektik analiz kategorisinin üstünde tutmaktır. Yani bizim akılcılığımızın bir yanı da diyalektik düşünceyi yeniden hayata getirmektir. Çelişkiler ve kopuşlar yoluyla düşünmek, nicel değerin nitel değere dönüşmesi vb. bunlar Marks’ın düşüncesinin te-melleridir. Bunun tarihsel süreçte çok önemli olduğunu biliyoruz. Bir şeyle büyür sonra da başka şeylere dönüşür. Bence günümüz kapitalizmin yeni karakterinin fazla abartılması da söz konusu. Bizim akılcılığımızın bir kısmı kapita-lizmin evrimleştiğini ve emperya-lizmin geliştiğini göstermek ama bu evrim kapitalizmin dönüşmesi değildir. Tam tersi krizler yoluyla klasik unsurları görüyoruz. Hatta bugünkü durumun 19.yy’ye, Ekim Devrimi’nin sonrasındaki durum-dan daha çok benzediğini söyleye-bilirim. Bu nedenle ilerlemek için bir adım geriye atmak gerektiğini düşünüyorum. Yani çağdaş tarihin evrim yasalarının, kapitalizmin yasaları olduğu fikrine geri dön-memiz gerekiyor. “Komünizmin büyük hareketi” ve “gizli öznesi” varsa eğer örgütlenmeye gerek yok. Politik öznenin özü örgütlü olmak, prensipler ve akılcı eylemler çev-resinde toplanmaktır. Çağımızda var olan örgüt karşıtı teori özünde politika karşıtıdır.

avrupa’daki “öfkeliler” hareketi radikal bir şeye neden olmadı örneğin.Ne yazık ki! Örgütlenme sorunu aynı zamanda red ve olumlama, eleştiri ve öneri arasındaki subjek-tif bağdır. Bu bence çok önemli bir nokta. Çünkü öfkeli olmak anlamı gereği olumsuzdur, “kapital defol, bankalar defol“ diyoruz ama red-detmenin esas hareketi olumlamayı da gerektirir. Yani bu da akıl yanlısı başka bir fikri önermeniz gerektiği anlamına gelir ki eğer örgütlen-me yoksa buna sahip olamazsınız. Örgüt yalnızca eleştirel bir gücün taşıyıcısı değildir. Belki bir anlam-da isyan daha güçlü bir eleştirellik içerir. Ama eleştiri ancak başka bir görüşün olumlanması halinde bir geleceğe sahiptir. İşte “öfkeliler” ha-reketinin zayıf noktası da budur. Zaten birçok öfkeli insan yok mu? Ancak Yunanistan’da politik durum biraz daha karmaşık. Yani revizyo-nist ve eskimiş komünist hareketler

var, anarşist hareketler var. Gerçi kriz Yunanistan’da daha önce baş-ladı. Yunanistan’da krizden önce de isyanlar olduğunu unutmayalım. Aslında, yıllardan beri süregelen ciddi bir politik kriz var ve bu po-litik kriz, kriz ile daha da ciddileşti. Yunanistan’da ne olacağı biraz belir-siz. Rejimin derinlerden sarsılması söz konusu ki bu durum aşırı sağcı bir takım girişimleri de beraberinde getirecektir. Yunanistan’da faşistler güçlüdür. Tarihsel olarak biliyoruz ki kriz ortamında yalnızca öfke varsa bu öfke solcu olabileceği gibi aşırı sağcı da olabilir. 30’lu yılların faşist döneminde çıkarılacak ders budur. İnsanlar umutsuzlardı, iş-sizlerdi ama komünistler güçsüzdü. Politikanın, demin de söylediğimiz gibi, büyük tehlikesi kimliklerdir. Faşizm kimlik politikasıdır… Yu-nanistan’daki durum biraz 30’lu yılları hatırlatmakta.

ayaklanmaları bir “amerikan oyunu” görerek olumsuzlayan görüşlere dair neler söylemek istersiniz? nerede ko-numlandırıyorsunuz?Bana kalırsa bunu söyleyen insanlar esasında isyanların değerini düşür-meye çalışıyor. Onlara esasında her şeyden önce neden isyanlara karşı

olduklarını sormalıyız. İşte gerçek bir soru. Öte yandan tarihsel öne-mi olan bir şey olduğunda tüm dünya ona göre bir pozisyon alı-yor. Elbette ABD de pasif kalmıyor. Mübarek’i korumaya ya da onun yerine yeni birini getirmeye çalıştı-lar. Ama ABD’nin isyanları çıkardı-ğını söyleyen bu insanlar açıkça bu isyana da karşılardır. Ben bir isyana karşı olmak için yeterli bir neden göremiyorum. Kötü örgütlenmiş olduğunu vs. gibi eleştirilerde bu-lunabiliriz. Marks Paris Komünü zamanında bunun en iyi örneği-ni verdi. Bu isyanın başarısızlığa uğrayacağını biliyordu, devrimci güçler yeterince gelişmemişti. Ama ben onlarla birlikteyim dedi. Bence yapmamız gereken budur. İçeriden eleştirimizi yapabiliriz, zaten bü-yük bir hareket karmaşık bir şeydir. Ama bunu ABD’nin yaptığını söy-lemeyi doğru bulmuyorum, bunda art niyet olduğunu düşünüyorum. Hareketlerin zayıflığı konusu bizim tartıştığımız bir şey, onların değil, bu bizim sorunumuz.

öncelikle değerlendirmelerinizde “fi-kir” kavramının öne çıktığını görüyoruz. bu kavramla neyi vurgulamak istediği-nizi biraz anlatır mısınız?Bu kavramla kastettiğim şey ol-dukça basit aslında. Belli sayıdaki analizler üzerinde hemfikir olduk-ları için insanların toplanıp örgüt-lenmelerini sağlayan inanç. Burada iki şey var; öncelikle belli sayıdaki analizde anlaşıyorlar, akıl vb. ve ay-nı zamanda örgütlenme ve eylem yolları konusunda da hemfikirler. Ama genel yönelim konusunda da hemfikir olmaları gerekiyor ki bu da ideolojik boyuttur. Bunlar fikir-lerdir. Yani fikirden kastım başarılı bir politik sürecin aynı zamanda genel bir yönelim hakkında da bir-lik olmasıdır. Eğer insanlığın evren-sel kurtuluşundan bahsediyorsak, buna bir isim vermemiz gerekir. Bu sadece sizin öznel haliniz değil bü-tün insanlığın gerçek kurtuluşudur. Marks’ın dediği gibi proletaryanın kurtuluşu insanlığın kurtuluşudur. Bir yerlerde bunu betimlemek, işte komünist fikirden kastım bu. Bir örgüt coşkusuz olamaz. Disiplin önemlidir ama çoşku da öyle. Bize coşkulu bir disiplin gerekiyor.

bir yanda arap halkları diğer yanda avrupa’da ve amerika’da gerçekleşen ayaklanmaları nasıl karşılaştırabiliriz? benzer ve farklı yönleri neler olabilir?Bence Arap ülkelerinde ve Batı ül-kelerinde olan olaylar arasındaki en önemli fark ülkelerin konumlarıdır, yani sözkonusu topluluklar sistem-de aynı yere sahip değiller. Avrupa ve ABD önemli emperyalist güçler olmaya devam ediyor. Bahsettiği-miz bölgelerde de özellikle aktifler. Mübarek’in ABD’nin en önemli müşterisi olduğunu unutmayalım. “Mübarek defol” şiarı sonrasında ne olacağını belirsiz bırakıyor. İs-panya’daki, ABD’deki hareketlere geldiğimizde ise onlar Arap ülke-lerinde olanlardan farkılar, her ne kadar aynı anda meydana gelseler de. Bu da bir isyan ve bir çoğun-da olduğu gibi gençlik önemli bir rol oynadı. Ama bu hareketler de kördü, fakat bu başka bir körlük, imkanlara sahip olmadan kapita-lizmi devirmeye çalışma körlüğü. Bunların yeni sınıf mücadelelerinin kör bir evresi olduğunu söyleyebi-liriz. Hem homojenler, çünkü kriz nedeniyle ortaya çıktılar ama hem de farklılar çünkü birinde körlük politik gücün asıl doğasına iliş-kin, diktatörü devirerek radikal şeyler yapabileceklerine inandılar ama radikal bir değişim olmadan

diktatörü kovdular. Diğer durum-da ise kapitalizmi yalnız ideolojik yöntemlerle onun kötü olduğunu söyleyerek yıkabileceğimize inanı-yoruz. Wall Street hareketinde asıl çarpıcı olan, örneğin, politikadan çok ahlaki şiarların kullanılması oldu. Kapitalizm iyi değil falan dediler. Bu da doğru ama ahlak politikayla uyuşmuyor. Ama bu-na karşılık genel sisteme yönelik neredeyse hiçbir şey söylenmedi. Ama bunların hepsine bir başlangıç olarak bakmak lazım.

tunus’ta genç bir işsiz, ispanya’da, yunanistan’da, ingiltere’de, abd’de düzene karşı ayaklanan gençlerin ön plana çıktığını gözlemliyoruz. gençliğin düzenle olan ilişkisini nasıl değerledir-meliyiz?Öncelikle iki uyarıda bulunmak gerektiğini düşünüyorum, öncelik-le bir isyanla karşı karşıya olduğu-muzda ayaklananlar hep gençlerdir. Bu eskiden beri böyledir. Yaşlıların ilk sırada olduğu bir isyan hiç gör-medik. Örneğin Fransız devrimini ele alın, Robespierre 25 yaşındaydı. Ama ikinci neden ise Lenin’in de-diği gibi gençler toplumsal sınıfla-rın fotoğrafı gibidir. Gençler hem

hareket halinde bir güçtür hem de tüm toplumun semptomlarının ifadesidirler. Bu nedenle hem ha-reketli hem de kördürler. Çünkü durumun ifadesidirler. Lenin bunu söylediğinde gençlerle bağlantının

mutlaka korunması gerektiğini söylüyordu aslında. Gençlik is-yanlarının spontan karakterinden

onları akıl dışılığa mahkum edece-ğimiz anlamı çıkartılmamalı. Bence gençlik hareketlerinin daha az kör olmasını sağlamak temel bir sorun.

sonuçta işsizlikten, kötü yaşama ko-şullarından ve geleceksizlikten en çok etkilenen gençlerdir.Bu vazgeçilmez bir güçtür, ama bunların hepsinin biraz kör oldu-ğunu kabul etmek gerekiyor. Genç-lerin ayaklanmasının en büyük nedenlerinden biri istikrarsız iş ko-şullarıdır, buna karşı ayaklanmakta kesinlikle haklılar. Ama bu neden böyle? İstihdamın istikrarsızlığına karşı yalnızca öfkelenmemeli, ka-pital yıllardan beri iş koşullarını esnekleştirmek için çalışıyor. Yani sonuçta bu öfkeyi öncelikle kapita-lizm karşıtlığına dönüştürmeli ar-dından da bu kapitalizm karşıtığını politik bir görüşe dönüştürmeliyiz. Burada iki etap vardır. İsyanın gü-cünün, politik bilinçle birleştiril-mesi gerekiyor.

İstihdamın istikrarsızlığına karşı yalnızca öfkelenmemeli, kapital yıllardan beri iş koşullarını esnekleştirmek için çalışıyor. yani sonuçta bu öfkeyi öncelikle kapitalizm karşıtlığına dönüştürmeli ardından da bu kapitalizm karşıtığını politik bir görüşe dönüştürmeliyiz. Burada iki etap vardır. İsyanın gücünün, politik bilinçle birleştirilmesi gerekiyor.

Gençler hem hareket halinde bir güçtür hem de tüm toplumun semptomlarının ifadesidirler. Bu nedenle hem hareketli hem de kördürler. Çünkü durumun ifadesidirler.

Eğer insanlığın evrensel kurtuluşundan bahsediyorsak, buna bir isim vermemiz gerekir. Bu sadece sizin öznel haliniz değil bütün insanlığın gerçek kurtuluşudur. Marks’ın dediği gibi proletaryanın kurtuluşu insanlığın kurtuluşudur.

Politik öznenin özü örgütlü olmak, prensipler ve akılcı eylemler çevresinde toplanmaktır. Çağımızda var olan örgüt karşıtı teori özünde politika karşıtıdır.

RöPORtAJFİKRİyE yILMAZ

Alain Badiou kimdir ?1937 doğumlu olan Alain Badiou Paris’teki Uluslararası Felsefe Okulu’nda ve École Normale Supérieure’de (ENS) dersler veriyor. Akademik kariyerinin yanı sıra siyasal alandaki militan kişiliğiyle de tanınıyor. Uzun bir süre Fransız Genç Komünistler Birliği’nin önde gelen üyelerinden biri olan Badiou, halen L’organisation Politique içinde siyasal mücadelesini sürdürmektedir. Birçok roman, oyun ve denemeleri vardır. Alain Badiou kitapları: Tarihin Uyanışı, Sonlu ve Sonsuz, Heidegger, Nazizm, Kadınlar, Felsefe, Felsefe ile Politika Arasındaki Gizemli İlişki, Komünist Hipotez, Yüzyıl, Aşka Övgü, Bir İdea Olarak Komünizm, Başka Bir Estetik, Sonsuz Düşünce, Etik: Kötülük Kavrayışı Üzerine Bir Deneme.

Politik bilinç ve örgütlü mücadele gerekli

Page 10: Yarın 25. sayısı

04 EKiM 2011 YARIN27 mARt 2012 yarın

İstanbul, Eskişehir, Ankara, Bursa, Hatay illerinden birçok

genç 25 Mart pazar günü Hacettepe Üniversitesi’nde buluştu. 15 kadar üni-versiteden ve birçok liseden konferansa katılan gençler, üniversite, lise öğren-cisi ve işsiz gençlerin mevcut durumu ve ortaya koyması gereken mücadeleyi tartıştı.

gençler meydanlara çıkacakGençler Meydana Manifestosu sunumu-nun ardından metinde öne çıkartılması gereken yerler konuşulurken genç işsizlerin örgütlenme-si vurgusu yapıldı. Bunun başarıldığı taktirde kapita-lizmin girdiği krizin, onun son krizi olacağı vurgulan-dı. Örgütün politik hattının çerçevesinin oluşturulduğu manifesto, alınan sözlerle geliştirilmesinin ardından oybirliğiyle kabul edildi. Gençler Meydana’nın so-kakta kurulduğunu vurgulayan gençler konferans boyunca eylemli bir süreç geçireceklerini söylediler.

üniVersiteyi siyasallaştıracaklarÖzellikle 12 Eylül faşist darbesi sonrası neredeyse tüm alanlardan olduğu gibi üniversitelerden de siyasetin uzaklaştı-rıldığını konuşan gençler amfileri tek-rar siyasallaştırmakta kararlı. Her hafta oldukları tüm üniversitelerde yaptıkları siyasal gündem tartışmalarını başarılı

değerlendiren Gençler Meydana İni-siyatifi üyeleri, duvar gazetesi, aylık Gençler Meydana gazetesi gibi araçları geliştirerek siyaseti kampüslere geri sok-ma kararı aldı.

“bu yolda kılaVuzumuz marksizm’dir”Devrim şehitleri ve ortaya koydukları mücadele için yapılan saygı duruşunun ardından konferansın açılış konuşması-nı Işıl Kurt yaptı. Kurt konuşmasında “Taksim Meydanı’nı direniş alanına çevirdiğimiz günlerde kurulduk. Bizler buraya harç zamları sürecini kazana-rak, Dolmabahçe, Erzurum yollarında

baskıya karşı söz hakkımız için mücadele ederek gel-dik. Gençler Meydana’yı bu birikimimiz üzerine kuruyo-ruz. Bu yolda kılavuzumuz Marksizm’dir, bilimdir, ak-lımızdır. Biz kapitalizmin sonunu getirecek günler için mücadele ediyoruz. Bu

krizin kapitalizmin son krizi olması için elimizden geleni yapacağız.” dedi.

Ardından Liseliler Meydana Sözcü-sü Arınç Kılıç kürsüye geçti. Liseliler Meydana sözcüsü “Bugün sorgulama-yan bir gençlik yetiştirilmeye çalışılıyor. Bizler, sorgulayan ve düşünen gençler olarak bize dayatılan sınavlara ve ezberci eğitime karşı mücadelemizi yükseltece-ğiz.” dedi.

“gençlik umuttur”Konferansa konuk olarak katılanlardan Gazi Üniversitesi İktisat Fakültesi öğre-

tim üyesi Prof. Dr. Aziz Konukman “Si-yaseti gençliğin yürüteceğini biliyoruz. Gençlik umuttur, Mahir Çayanların, Deniz Gezmişlerin mücadeleye kattık-ları ortadadır... Türkiye’de ve dünyada istihdam yaratmayan bir büyüme var. Burjuva iktisatçıları dahi bunu kabul ediyor. Bu sistem bir yandan da yok-sulluk ürettiği için kapitalizmin savunu-cuları yoksulluğu yönetmeye kalkıyor. Ayrıca Türkiye’de eğitim düzeyi arttıkça genç işsizlik oranları da artıyor. Bugü-nün “istihdam” koşullarında gençlik en kötü koşullarda çalışmak zorunda kalan kesimdir. Buradan geleceğe dönük ola-rak her kesimin umudunu çoğaltacak çalışmalar yapılmasını bekliyorum.” dedi.

“4+4+4 yeni bir öneri değil”Öğrenci velileri adına konuşan Hüseyin Ülger ise “4+4+4 sisteminin amaçladı-ğı, her şeyden önce ucuz iş gücü sağ-lanmaya çalışmaktır.” dedi. Bu yasanın temellerinin 12 Eylül’de atıldığını söy-leyen Ülger, ana hedefin eğitimi piyasa-laştırmak olduğunun altını çizdi. Çırak-lık yaşını düşürerek çocuk işçiliğin de önünün açılacağını vurgulayan Hüseyin Ülger, hali hazırdaki sistemin sorunla-rına değinirken yeni yasanın geçmesi durumunda devlet okulu diye bir şeyin kalmayacağı konusunda uyardı.

gençler meydana sokakta doğdu, sokakta kurulduDaha önce 8-9-10 Haziran’da Tak-sim Meydanı’nda yaptıkları üç gün-

lük oturma eylemiyle aslında sokakta kurulan Gençler Meydana İnisiyatifi, konferansın ardından yaptığı yürüyüş-le kuruluşunu sokakta ilan etti. İzmir Caddesi’nden YKM önüne yürüyüş yapan gençler bu sürede yolu trafiğe kapattılar. YKM önüne geldiklerin-deyse bir saat kadar oturma eylemi yapan gençlere Ankaralılardan destek büyük oldu. Gençlerin etrafında adeta bir çember oluşturan kalabalık alkışlarla destek verdi. Ayrıca çevrede bulunan gençlerden yapılan çağrıları haklı bulup eyleme katılanlar da oldu.

Gençler konferansta geleceği tartıştı

YGS sınavına bir hafta kala

üniversite sınavını kazanamama kor-kusu yüzünden, Tuğba Kuyucu ca-nına kıydı. Çarpık eğitim sistemi bir öğrencinin daha ölmesine neden oldu.

Merkez Yüreğir İlçesi’nin Levent Mahallesi’nde oturan Tuğba Kuyucu, 3 kez denemesine rağmen kazanama-dığı üniversiteye giriş sınavına son kez hazırlanmaya başladı. Babası Kemal Kuyucu’nun ‘Kızım bu sene son olsun, artık dershaneye verecek param yok. Ka-zandın kazandın, kazanamazsan bir daha da sınava girmene izin vermem” demesi üzerine strese giren Tuğba Kuyucu, ak-şam saatlerinde ders çalışmak için odasına girdi ve uzun süre dışarı çıkmadı. Kızını merak eden baba Kemal Kuyucu, odasına girdiğinde elektrik kablosuyla, tavandaki salıncak halkasına asılı halde buldu. Kab-loyu söken Kemal Kuyucu, kızını otomo-bille Adana Devlet Hastanesi’ne götürdü. Doktorların acil servisteki müdahalesine rağmen, Tuğba Kuyucu kurtarılamadı. Genç kızın cenazesi hastana morguna kaldırıldı. Kızının öldüğünü öğrenen ba-ba Kemal Kuyucu, sinir krizleri geçirdi. YarIn EĞİTİM

Bakanlık, Seviye Belirleme Sınavı veya Yükseköğretime Geçiş Sınavına katılacak olan öğrencilerin sahte rapor

alması durumunda tedbir alınacağını açıkladı.Açıklamada, “Resmi ve özel sağlık kuruluşlarında çalışan

doktorlara sağlık raporu talebinde bulunulduğuna ilişkin ba-kanlığımıza çok sayıda şikayet başvurusu yapılmıştır” denildi.

öğrenciler neden rapor alıyor?8 yıl boyunca eğitim almış ilköğretim öğrencilerinin ve 12 yıl boyunca eğitim almış lise öğrencilerinin neden rapor aldıkla-rına değinmeyen bakanlık, bu davranışlarda bulunanlara ceza verileceğini açıkladı.

Bir öğrencinin devletin eğitim kurumundan vazgeçip özel sektöre bu kadar bağlanmış olması eğitim sistemimiz için büyük bir problem olarak durduğu gözleniyor. Öğrenciler zorunlu olduğu için okula gittiklerini ve çoğu zaman eksiklerini ders-hanelerde tamamladıklarını dile getiriyor.

ceza değil çözümEğitimin bu derece eşitlikten uzak, paralı hale getirilmiş olma-sının sorgulanması bu konuya bir çözüm bulunması gerekirken Milli Eğitim Bakanlığı bunu görmezden geldiği düşünülüyor.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın asıl problemi es geçerek aldığı bu ceza kararının öğrencileri ve dershaneleri nasıl etkileyeceği bilinmez ancak tartışma konusu olacağa benziyor. YarIn EĞİTİM

KESK Genel Başkanı Lami Özgen, zorunlu eğitimi ke-sintili hale getiren 4+4+4 yasa tasarısı ile sendikal alana

ilişkin yeni saldırılar içeren yasa tasarısına karşı, 28-29 Mart’ta Ankara’da olacaklarını açıkladı.

“eğitimin sorunları daha da derinleşecek”Hükümetin 4+4+4 düzenlemesinin eğitimde yaşanan sorunla-rı çözmek yerine daha da derinleştireceği uyarısında bulunan Özgen, “Halkın büyük bir bölümünün ve bilim insanlarının kaygılarının giderilmediği bir ortamda, tamamen ‘rövanş alma’ zihniyeti üzerinden yapılacak bir yasal düzenlemenin başta ço-cuklarımız olmak üzere bu topluma yarar sağlamayacağı açıktır” dedi.

“mücadeleci sendikalar susturulmak isteniyor”Hükümetin tüm toplumu baskı altında tutma amacında ol-duğuna dikkat çeken Özgen, Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı ve 4688 Sayılı yasada değişiklikler öngören yasa tasarısının da aynı amaçla gündeme getirildiğini ve mücadeleci sendikaları hedeflediğini belirtti. YarIn EĞİTİM

Y Ö K Başkanı

Gökhan Çe-tinsaya ile gö-rüştürülmeyen Gençler Mey-dana İnisiyatifi sözcüleri, YÖK tarafından oluş-turulan heye-te, YÖK’e dair analizlerinden ve üniversitelere dair taleplerinden oluşan dosyayı sundular.

“toplumun ihtiyacı karşılanmıyor”İlk olarak söz alan inisiyatif sözcüsü Işıl Kurt, öncelikle YÖK’ün kapatılması gerektiğinin altını çizdi. YÖK ile ideolojik olarak taban tabana zıt olduklarını belirtti. Ardından üniversitelerin bilimsellikten uzaklaştığının altını çizerek konuşmasına başladı. Üniversitelerin toplumun ihtiyaçlarına bilimsel olarak yetişeme-diğini vurgulayan Kurt, son dönemde gündeme gelen eğitim sisteminde uygulanmaya çalışılan 4+4+4 sisteminin yanlış ol-duğunu vurgulayan beş üniversitenin açıklamalarının dikkate alınmadığını söyledi.

yök: “tüsiad yök’ün doğal bileşeni”Şirketlerle yapılan anlaşmalarda herhangi bir sakınca görmedik-lerini de söyleyen Genel Sekreter, Gençler Meydana sözcülerinin TÜSİAD’ın eğitim üzerinde nasıl bu kadar söz hakkı olduğunu sorması üzerine, “Sabancı, KOÇ gibi şirketler, vakıf üniversite-leri dolayımıyla YÖK’ün içindeler” diye cevap verdi.

gençlerin dosyasında bulunan öncelikli taleplerToplantıda tekrarlanan talepler ise bilimselliğin önünün açılması için üniversitelerin sermaye ile ittifakına son verilmesi, üniversite kontenjanlarının genç işsizlik oranlarına göre belirlenmesi ve üniversitelerin işsizlik gerçeği hakkında araştırma yapmaya teş-vik edilmesi, parasız eğitim hakkının sağlanması, üniversitelerde siyaset yapma hakkının tanınması. YarIn EĞİTİM

Sınav sistemi bir can daha aldı

MEB sahte rapor alacakları uyardı

KESK 28-29 Mart’ta Ankara’da olacak

Gençler Meydana YÖK ile görüştü

ankaraSEÇKİN ERDOĞAN

“İşsizlik ve yöK’e Karşı gençler meydana” diyerek çeşitli illerden Ankara’ya gelen gençler meydana İnisiyatifi, Hacettepe üniversitesi Beytepe Kampüsü’nde 1. genel Konferansı gerçekleştirdi. Konferansta gençler arka arkaya söz alarak, gençlerin siyaseti meydanlara taşımaya ne kadar hazır olduğunu gösterdi.

ışıl kurt

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ve YÖK Başkanı

Gökhan Çetinsaya eğitim fakültesi dekanlarıyla bir

araya gelerek “Nitelikli Öğretmen Yetiştirmede Eğitim

Fakültelerinin İşlevi ve Yeni Yaklaşımlar” adlı bir toplantı

gerçekleştirdi.Toplantıda eğitim fakültelerine öğrencilerin nasıl seçi-

leceği, öğrenci seçim standartlarının ne olacağı konuşuldu.

Yani öğrenciler istekleri doğrultusunda değil fakültelerin

istekleri doğrultusunda yerleşebilecekler.

Toplantının yapılma amacında ataması yapılmayan

öğretmen sorununu niteliğe bağlamak, öğretmenleri ye-

ni seçim süreçlerine tabi tutarak, yetersizliğin gündeme

getirilmesi yattığı düşünülüyor.

öğretmenleri çıkarcılıkla eleştirdi

Dinçer, eğitim fakültesi dekanlarına, “Öğretmenler bana

sadece atamaları sormak için mesaj atıyorlar. Öğretmenle-

rimizin aslında biraz daha kişisel çıkarlardan çok genel ve

ulusal çıkar ve hedeflerin önemli olduğunu farketmelerini

özellikle rica ediyorum.” diyerek öğretmenleri çıkarcılıkla

eleştirdi.

öğretmenler 3. sırada

Dinçer “Eğitim sistemi birçok değişkenden, birçok alt

sistemden oluşuyor. Bunlardan birincisi okullar, derslik

sayıları; ikincisi okulların donanımı, teknolojik ve bilgi

altyapısı; üçüncüsü öğretmenler.” diyerek eğitim sistemin-

de öğretmenleri koyduğu yeri de göstermiş oldu. İhtiyaç

olduğu halde ataması yapılmayan öğretmenlerin eğitim

sistemindeki yeri yeni eğitim politikalarıyla giderek düş-

tüğü gözlenmektedir. YarIn EĞİTİM

Şu öğretmenler olmasa

tuğba kuyucu

Page 11: Yarın 25. sayısı

Güney Amerika ülkesi Şili’de, Aysen bölgesi sakinleri 1 aydır

sokakta... Bölgeye yatırım yapılması ve işsizliğin azaltılması için eylem dü-zenleyen halkın son eylemine polisin müdahalesi sert oldu... Çıkan olaylarda 19 kişi yaralandı...

Şilili öğrenciler de Aysen bölgesinde protesto gösterisi yapan işçilere destek verince, başkent Santiago’da sokakları da savaş alanına döndü.

maaş dışında her şeyin fiyatı artıyor!Şili Komünist Partisi (Proleter Eylem) Ulusal İlişkiler Komisyonu, bir ay süren eylemleri şu şekilde değerlendirdi.

“Senin sorunun benim sorunum-dur, diyen Aysen bölgesindeki toplum-sal hareket, yakıt fiyatında indirim ve yüksek maliyetler nedeniyle bölgede yaşamakta zorlandıkları asgari ücretin artırılmasını talep ediyor.

Ne kadarlık bir artırma? Bu sosyal harekete katılan Balıkçılar Sendikası yöneticisi Henry Angulo, ülkenin geri kalanındakinden daha fazla diye ya-nıtlıyor. Sıradan yiyeceklerin fiyatları korkunç; bir kilo ekmek 1 dolar 400 cent ve domates 2 dolar. Yazın karpuz gibi hoş tatları bile 3 dolarla 3,5 dolar arasında değişiyor.

Aysen’deki ANEF’in genel sekreteri Hernaldo Saldivia da, “Bölge için çok temel bir ihtiyaç maddesi olan kereste harcaması her ay için 90 dolara ma-loluyor” diye belirtiyor.Talepler, çok sıradan olmasına rağmen reddedildi: Bunlar, Şili’nin en güney köşesinde yaşayabilmek için gerekli olan şeylerdir.

Fakat tekellerin girişimcileri ve onların politik temsilcileri, işçilerin cebinden spekülasyon yoluyla sürekli olarak para hortumlamaktadır. Fakat ne halk ne de işçiler kör değil. Şili Komünist Partisi olarak Aysen Liman işçilerinin büyük bir cesaret ve onurla yürüttükleri mücadeleyi destekliyoruz. Onların mücadelesi Şili’nin geleceğini aydınlatacak bir fener gibidir; güçlene-rek büyüyecek ve bu eşitsiz, baskıcı ve vurguncu düzeni sarsacak, taşları ye-rinden oynatacaktır. Çünkü bu müca-

deleyi kendi elleriyle inşa ettiler ve onu sonuna kadar savunacaklar. Sonunda biz kazanacağız!”

şili’de öğrenciler sokaktaydıGeçtiğimiz haftalarda ise, ücretsiz ve nitelikli eğitim için mücadele eden liseli öğrenciler başkent Santiago’da yürüyüş yaptı. Yüzlerce öğrencinin katıldığı yü-rüyüşe polis saldırdı.

Şili’de geçtiğimiz yıldan bu yana eğitimin parasız ve nitelikli olması ta-lebiyle sokaklarda olan lise ve üniversite öğrencileri pek çok kazanım elde etmiş, ancak eğitimin parasız olmasını sağla-yamamışlardı. Öğrenciler, yeniden Şili sokaklarına çıkmaya başladı.

Eğitim reformunun taleplerini tam olarak karşılamadığını ve geçen seneki eylemlerde 100 öğrencinin okulların-dan atıldığını söyleyen lise öğrenci-leri başkent Santiago’da eylemdeydi. Parasız eğitimi alana kadar mücadele edeceklerini söyleyen liseliler Eğitim Bakanlığı’na yaptıkları yürüyüşle ey-lemlerini tamamladılar.

şili hükümeti protestocularla görüşmeye başladıAssociated Press’ten Federico Quilodran’ın haberine göre, Şili hükü-meti Aysen bölgesinde süren 40 günlük çatışmanın ardından protestocularla görüşmeyi kabul etti. Aysen bölgesin-de hayat pahalılığından yılan insanlar yolları bloke etmiş ve polisle çatışmıştı.

Gelecek hafta Santiago’da yapılacak görüşmeler için iki taraf da Cuma gü-nü anlaşmaya vardı. Hareketin liderleri içinde yüksek petrol fiyatları için yar-dımın ve vergisiz bir yiyecek alanının

yaratılmasını içeren 11 talepten oluşan bir liste sundu. Şili’de güney bölgelerde herşey başkentin 1,700 km uzaklığın-daki yerlerden çok daha pahalı.

Sebastian Pinera’nın başkanlı-ğındaki hükümet polisi geri çekmeyi kabul etti. 21 Mart’ta Şilili eylemciler Santiago’nun merkezinde , polise karşı ve Aysen bölgesinde süren eylemle-ri desteklemek için barikatlar kurdu. Şili’nin güneyinde Aysen bölgesinde oturan binlerce kişi yemek ve gaz kı-sıntısından dolayı yakıt fiyatlerının da artmasıyla yolları bloke etmişti.

Şİlİ RIFAT ÇAPAR

Şili’de halkın öfkesi dinmiyor 27 mARt 2012 yarın

Dünya Turu

Şili’de bir ayı aşkın süredir protesto eylemleri sonucunda, hükümet geri adım attı. Hükümet, bölgelerine yatırım yapılmasını ve işsizliğin azaltılmasını isteyen halkla görüşmeyi kabul etti. Hareketin liderleri, hükümete içinde yüksek petrol fiyatları için yardımın ve vergisiz bir yiyecek alanının yaratılmasını içeren 11 talepten oluşan bir liste sundu.

İsrail’de yüzlerce sa-vaş karşıtı, nükleer

enerji programını bahane ederek İran’a saldırma niye-tindeki Netanyahu hükü-metini, bundan vazgeçmesi için uyardı. Ülkede yapılan bir araştırmaya göre ise hal-kın %58’i İran’la olası bir savaşa karşı çıkıyor.

Gerçekleştirilen savaş karşıtı eylemde eylemciler, İran üze-rindeki artan baskının sonuçları telafi edilemez bir bölgesel savaşa dönüşebileceği endişelerini dile getirdiler. Yüzlerce kişinin katıldığı eylemde “İran’la savaşa hayır”, “Bomba değil müzakere” sloganları atıldı, “İranlılar, ülkenizi hiçbir zaman bombalama-yacağız, sizi seviyoruz” dövizleri taşındı.

Savaşa Son Koalisyonu Başkanı Jeremy Corbyn “İran’ı yal-nızlaştırma ve İsrail’in tehditlerine devam etmesini izin verme, çok tehlikeli gelişmelere gebe olacak” şeklinde konuştu. Corbyn, insanları İran’a muhtemel bir saldırının yaratacağı sonuçları düşünmeye davet ederek, bunun hem dünya ekonomisini son derece kötü etkileyeceğini hem de tassavvur edilemez bir beşeri kayba yol açacağını vurguladı. Corbyn “Eğer savaş köpekleri-nin tasmalarını elimizden kaçırırsak, hepimiz pişman olacağız” diyerek sözlerini noktaladı.

Aybaşında İsrail’deki Haaretz gazetesinin, Tel Aviv üniversi-tesi ile işbirliği içinde hazırladığı araştırmaya göre İsrail vatan-daşlarının yüzde 58’i İsrail’in İran’a saldırmasına karşı çıkıyor. YarIn DÜNyA

Hindistan’ın başkenti Ye-

ni Delhi’de bir Ti-betli, Çin Devlet Başkanı’nın ülkeye yapacağı ziyareti pro-testo etmek için ken-dini yaktı.

Çin Devlet Baş-kanı Hu Jintao’nun bu hafta düzenleye-ceği Hindistan gezisi öncesinde Yeni Delhi sokakları Çin’in Tibet politikalarının eleştirildiği bir protestoya sahne oldu.

Eylemin en dramatik bölümü ise bir Tibetlinin kendisini ateşe verdiği dakikalardı. Jamya Yeşi adlı Tibetli, kendini yaktık-tan sonra yaklaşık 50 metre boyunca alevler içinde koştu. Çev-redekiler tarafından söndürülen adamın, daha sonra hastaneye kaldırıldığı ve durumunun ciddi olduğu açıklandı.

Tibetliler, 60 yıldan fazla bir süredir Çin’den bağımsızlık-larını kazanmak için mücadele veriyor. Çin’in 1950’de Tibet’i işgal etmesinin ardından, Tibetliler’in ruhani lideri Dalay Lama, Hindistan’a göç ederek burada Sürgündeki Tibet Hükümetini kurdu.

Bugüne kadar 30’dan fazla Tibetli, işgali protesto için ken-dini yaktı. YarIn DÜNyA

Mısır’da Müslüman Kardeşler’le ülkede iktidarda bulu-nan Yüksek Askeri Konsey arasında başlayan gerginlik

karşılıklı açıklamalarla sertleşti. Müslüman Kardeşler’in siyasi kolu olan Hürriyet ve Adalet

Partisi’nin Yüksek Askeri Konsey tarafından atanan Kemal Gen-zuri hükümetinin istifa etmesini istemesi ve hükümet hakkında gensoru önergesi vermeye hazırlanmasıyla başlayan gerginlik, karşılıklı açıklamalar ile yeni bir boyut kazandı.

Yüksek Askeri Konsey tarafından atanan Kemal Genzuri hükümetinin gensoruyla düşürülmesi halinde Halk Meclisi’ni fesih edeceği yönünde tehditte bulunduğunu ileri süren Müs-lüman Kardeşler’in siyasi kolu olan Hürriyet ve Adalet Partisi, resmi internet sitesinden yaptığı açıklamada ‘’Gerekirse yeniden devrim yaparız’’ açıklamasında bulundu.

Yüksek Askeri Konsey’in belirtilen süre içerisinde yetkilerini sivillere devretmesi gerektiği de söz konusu açıklamada yer aldı. Müslüman Kardeşler daha önce yaptıkları açıklamalarda, ağır-lıklı olarak Kemal Genzuri hükümetinin istifa etmesi gerektiğini ve ülkede bir birlik hükümeti kurulmasına imkan tanınması görüşünü savunuyordu.

Kemal Genzuri hükümetinin kötü bir yönetim gösterdiği, planlamalar yapamadığı ve birçok olayda aciz kaldığını ileri süren Müslüman Kardeşler, Mübarek’in istifasını verdiği 11 Şubat 2011 tarihinden itibaren sorumluluklarının bilincinde bir hareket tarzını benimsediklerini belirtiyor. YarIn DÜNyA

İsrail halkı İran’la savaşa karşı

Tibetli genç Çin’e karşı kendini yaktı

Gerekirse yeniden devrim yaparız

irlanda’da da krizden kaçamadı2011 yılında 0,7% oranında büyü-yen İrlanda ekonomisi son dönemde %0,2 oranında küçüldü.

IMF, ithalat sayesinde Mart ayında da İrlanda’nın ekonomisinde büyümenin devam edeceğini öngör-müştü, ancak ekonomi durgunluk dönemine girdi.

2010 yılında İMF İrlanda’ya 83 milyar euro yardımda bulunmuş ve buna karşılık İrlanda’ya sıkı bir ke-mer sıkma politikası uygulatmıştı.

portekiz: aVrupa’nın bir sonraki yunanistan’ıPortekiz’deki yılın ilk genel grevi çok başarılı geçti. Özellikle ulaşım yollarının etkilendiği greve kamu sektöründen katılım yoğun oldu. Havaalanlarından hiç bir uçuş yapıl-mazken, trenlerin üçte dördü iptal edildi. Lizbon’da metro kapatıldı.

Portekiz Emekçileri Genel Konfederasyonu’nun (CGTP) Ge-nel Sekreteri Armenio Carlos, 22 Mart’ta yoğun katılımlı genel grevin ardından direnişin dozunu arttırmak istiyor.

Humanite gazetesine röportaj

veren Carlos, 22 Mart’ta CGTP’nin çağrısıyla yapılan genel grevle ilgili “Bu üç eksen çevresinde oluşturul-muş bir mücadele günüdür. Birincisi : istihdamla ilgili işten çıkarılmaları kolaylaştırmayı ve iş gü-vencesini azaltmayı ön-gören yeni reform proje-sidir...İkincisi : devletin toplumsal işlevlerine ve kamu sektörüne olan saldırılardır. 22 Mart aynı zamanda halkın %25 oranında olan fakirliğine karşı da bir mücadele günüdür...” dedi. Portekiz’in daya-tılan politikalar nedeniyle borçlarının arttığını ve ekonominin büyüyemediğini ifade eden Carlos “2010 yılındaki birinci istihdam reformunun sonucu olarak, işsiz-lik oranı yükselmeye devam edyor. (%14,8)” diye konuştu.

ispanya’da protesto eylemleri deVam ediyorBu ay ikinci defa yeni istihdam refor-muna karşı İspanyollar sokağa çıktı. Geçtiğimiz Pazar günü bir milyon-dan fazla insan sağcı Mariano Rajoy

hükümetini protesto etti.Pazar günkü protesto eylemi 29

Mart’taki genel grev için bir hazırlık olarak algılandı. 10 Şubat’ta kabul edilen reform işten çıkarılmayı ko-

laylaştırıyor. CCOO sendikasının Genel Sekreteri “Bu daya-tılan reform, sınırsız bir şekilde patronun

isteğine bırakarak çalışma hakkına bir son veriyor...Toplu sözleşmeleri çöker-tiyor ve ilk defa kamuda işten çı-kartmanın yolunu

açıyor.” diye konuştu.UGT sendikasının genel sekrete-

ri Candido Mendez ise “derin top-lumsal saldırılara” karşı bir hareketin olması gerektiğini düşünüyor. “Her şeye son vermek pahasına ekonomik krizin, etik olmayan şekilde kulla-nılmasına hoşgörü göstermeyeceğiz.” diyor.

29 Mart’taki genel grevden bir gün sonra Mariano Rajoy’un 2012 bütçesini sunacak.

Sendikalar derinleşen toplumsal

krizin farkındalar. Kriz ve işsizlik İspanyolların hayatlarının en küçük alanına dahi nüfuz etmiş durumda.

Örneğin, 15 Mart Perşembe gü-nü yayınlanan bir araştırmaya göre bugün İspanya’daki 6-12 yaş arası çocukların en çok duyduğu kelime “kriz”.

yunanistan’da doğru politikayı uygulamadık!

Eurogrup AB üyesi ülkelerin eko-nomi bakanlarında oluşan danışma kuruludur. Eurogrup’un Başkanı Jean-Claude Juncker 18 Mart gü-nü, Yunanistan’daki Kathimerini gazetesine verdiği röportajda daya-tılan kemer sıkma politikalarının Yunanistan’ın büyümesine karşı ol-duğunu kabul etti. “Finansın can-lanması için çok sert davrandık ama diğer önemli parametre olan büyü-me kariısında çok zayıf davrandık.” diyerek “Yunanlıların durumunun kötüye gitmesine” çok üzüldüğünü belirtti. Yunanistan Merkez Bankası, ekonomik resesyonun bu yıl yüzde 4,5 daralma ile beklenenden kötü olabileceği uyarısında bulundu.

Avrupa halkları meydanları terk etmiyor

Fikriye Yılmaz

AVRUPA GÜNLÜĞÜ

Page 12: Yarın 25. sayısı

04 EKiM 2011 YARIN

Ali Şimşek siyaset için sadece si-yasetin yeterli olabileceğini, mi-

zahın ya da herhangi başka bir alanın sadece siyasete ivme kazandırabileceği-ni söyleyerek başlıyor sözlerine. Ancak Türkiye’de 70’lerde Gır gır dergisiyle başlayan mizah, 2000’lere geldiğimiz-de Penguen, Uykusuz, Leman gibi der-gilerle devam ettiğini belirten Şimşek, bu dergilerin lise ve üniversite öğren-cilerinin siyaset yapmasında önemli ölçüde etkisinin olduğunu söylüyor. Şimşek ayrıca, Türkiye’nin dünya ge-nelinde en çok mizah dergisi okunan ülkelerden biri olduğunu vurguluyor. Türkiye’de bir vapura bindiğinizde dahi mizah dergisi okuyan birini görmenin mümkün olduğunu söyleyen Ali Şim-şek, ‘’Elbette ki bu dergiler sayılarında siyasete yer veriyor” diyor.

Ancak dergileri siyasetten çok bu konuları kişilerin kendilerini var et-me çabası gibi ele aldıklarını, örneğin kadın sorunlarını kadın-erkek ilişkile-rinden ibaret yansıttıklarını söyleyen Şimşek, siyasete asıl bakışın bundan farklı olması gerektiğini savunuyor.

“alt sınıfa bakış değişti”Özellikle 90’lı yıllarda Leman dergisiyle birlikte mizah dergilerinin sınıflar arası çelişkileri görmezden gelerek, alt sınıfa üstten bir bakış açısıyla yer verdiğini sö-yeleyn Şimşek, 2000’lerde bu durumun bir derece değiştiğini ve alt sınıfı daha sahiplenen bir yerden mizahçılık anla-yışını sürdürdüklerini anlatıyor. “Örne-ğin günümüzde mizah dergisinde yer alan çizgili pijamalı ‘Fırat’ karakteriyle dalga geçilmiyor.” Diyor.

Bunun sebebini ekonomik krizin

bir getirisi olarak gören Şimşek, bu dö-nüşümü ‘mahalleye bir dönüş’ şeklinde okuyor. Politikanın da ancak mahal-lelerden çıkabileceğini anlatarak, bu değişimin son derece önemli olduğu-nu vurguluyor. Artık mizah dergileri sadece üniversite gençliği tarafından okunmuyor diyen Şimşek, halkın mi-zah dergilerinde kendisinden bir şeyler bulduğunu, bu yüzden de bu dergileri okumayı tercih ettiğini söylüyor.

Ayrıca günümüz mi-zahçılarında önemli bir kı-rılmanın olduğunu söyleyen Ali Şimşek, Umut Sarıkaya gibi mizahçıların orta sınıf ailelerde yetişmiş çocuklar olmasına rağmen, toplumda var olan kırılmayı çok iyi gördüklerini ve ken-dilerinin de bu kırılmanın birer parçası olduklarını belirtiyor. 90’lı yıllarda ya-ratılan entelektüel mizahçı profilinden uzaklaşarak halka yaklaşmanın önemi-ni vurgulayarak, bugünün mizahçıla-rının çok da entelektüel olmamaların-dan duyduğu memnuniyeti anlatıyor.

“Çünkü fazla entelektüel olmak politika yapmayı engelleyen bir şey olur” diyor. Bütün bunların sonucu olarak da 90’la-rın mizahı ile bugünün mizahını karşı-laştırdığımda, bugün daha adlandıran ve daha sıfatlara bürünmüş bir mizah gördüğünü hatta daha az ihbar eden bir mizah gördüğünü belirtiyor.

90’lı yılların mizahının üst sınıfı da değil, daha çok alt sınıfı ihbar eden bir mizah olduğunu söyleyen Şimşek,

“Kaldı ki bu sadece mizah dergileriyle kalmamış, Okan Bayülgen, Serdar Tur-gut gibi isimler türemiştir. Bu isimler bugün türediyse 80 sonrası mizah dili-nin bir sonucu olarak türemiştir” diyor.

yeni mizah tam politik de-ğil ancak daha mahalleye dönükBugün var olan mizahın da olması gereken politiklik-te olmadığını belirten Ali Şimşek, en azından bugün ihbar niteliği taşımıyor ya da Okan Bayülgen ağzın-

dan daha uzak diyor. Bugün yüzünün daha halka dönük olduğunu da ekleyen Şimşek, bu halinin alt sınıfla barışık ol-duğunu vurguluyor.

politik gençlik mizah dergilerinin konusunu da belirliyorGünümüz gençliğinin 10 yıl öncesinin gençliğiyle kıyaslandığında son dere-ce politik olduğunu belirten Şimşek, 902ların enkazıyla yeni yeni hesaplaşı-lıyor ve yepyeni politik bir kuşak uyanı-yor diyor. Çıkan mizah dergilerinin de ona göre şekilleniyor. Penguen, Uyku-suz gibi dergilerin tutuklu gazeteciler-den, AKP’nin türlü politikalarını teşhir etme gibi konuları kapak ettiğininin

görüldüğünü belirtiyor. Son derece po-litik dergiler olmamasına rağmen, bir şekilde sol bir duyuya yer verdiklerini söyleyerek, bunun son derece önemli olduğunu vurguluyor.

Mizahın siyasete bakışıİstAnBulBERNA DÜLGER

1. En sevdiğiniz erdem? Hoşgörülü olmak.

2. Başlıca özelliğiniz? Enerjik oluşum.

3. Mutluluk nedir? Hayalleri gerçekleştirmek.

4. Mutsuzluk nedir? Umudunu yitirmek.

5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Mükemmelliyetçilik.

6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Takıntılı olmak.

7. En sevmediğiniz şey? Yanlış anlaşılmak. 8. En sevmediğiniz kişiler?

Bencil insanlar. 9. En sevdiğiniz iş?

Spor yapmak.10. En sevdiğiniz şair?

Can Yücel.11. En sevdiğiniz yazar?

Paulo Coelho.12. Kahramanınız?

Rosa Luxemburg.13. Kadın kahramanınız?

Nergis.14. En sevdiğiniz çiçek?

Mavi.15. En sevdiğiniz renk?

Toprak rengi. 16. En sevdiğiniz yemek?

Yoğurt.17. En sevdiğiniz düstur?

Pire için yorgan yakma.18. En sevdiğiniz söz?

Akılsız dostun olacağına akıllı düşmanın olsun.

Bu a

nket

K. M

arks

’ın k

ızla

rı Je

nny

ve L

aura

ile

oyna

dığı

bir

oyu

ndan

alın

mışt

ır.

18SORUEzgİ sOlmAz ÖĞRENCİ - ESKİŞEHİR

2008’de çektiği “Ölümcül Takip” ile psikopat bir katilin

anatomisini çizerken karşısına koy-duğu ‘iyi’ polisin de yeri geldiğinde psikopatlaşabileceğini gösteren Na Hong-Jin, bunu yaparken seyirci olarak bizim de ‘intikam’, ‘öç’ gibi duygular karşısında ne tür bir katarsis yaşa-dığımızı sorgulatmış-tı. İkinci filmi “Ölüm Denizi”nde ise yine suç ve ölüm temaları etrafın-da dolaşıyor.

Hikaye tam bir ‘kay-beden’ sayılabilecek Gu-Nam’ın başından geçiyor. Kuzey Kore-Çin-Rusya arasındaki tampon bölgede yaşayan, bu anlam-da hiçbir yere ait olmayan taksi şöfö-rü Gu-Nam, karısı Kore’ye çalışmaya gidip ortadan kaybolduktan sonra kendini tümden bırakıyor. Küçük kızına babaannesi bakarken, kendi de kumarla, uykusuzlukla ve borçlar-la cebelleşiyor. Derken Kore’de tanı-madığı bir adamı öldürmesi karşılığı yüklü miktarda para teklif edilince yola koyuluyor ve cinayeti tasarla-

maya başlıyor. Sonrası ise, işi teklif eden ‘patron’ başta olmak üzere iyiyle kötünün birbirine karıştığı, entrikalı, bol kanlı ve kaçıp-kovalamacalı bir aksiyon.

Meşhur şarkı sözündeki gibi ‘hem tanıdık, hem yepyeni’ bir aksiyon

var karşımızda. Hika-yenin tanıdık gelmesi, sıradan bir adamın te-tikçiye dönüşmesinden, caddelerdeki amansız takip sahnelerinden,

şiddetin tüm çıp-laklığıyla ve grafik olarak gösterilmesin-den kaynaklanıyor. Yenilik ise, tüm bu

saydıklarımızın bilinç-li, ince ince hesaplanmış bir sinema anlayışıyla servis edilmesi… Öykü anlatımı, oyuncu yönetimi, atmosfer yaratma, gerilim yükseltme ve de en mühimi ‘kurgu’ konusunda en ufak bir sıkıntısı olmayan yönetmen, tür sinemasına da bu açıdan sağlam bir katkıda bulunuyor.

Henüz iki film yönetmiş olmasına karşın Hong-jin’in bundan sonraki işlerinin de benzer çizgide olacağını,

h a l k -tan, alt sınıftan portreler çizerken politik anlamda arka planı hakkıyla dolduracağını kestirebiliyoruz az çok. Oyun içinde oyun şeklinde ilerleyen, iyi-kötü ayrımını keskin çizgilerle be-lirlemek yerine ‘denge’yi tercih eden ve dingin ama hoş bir finalle sona eren “Ölüm Denizi”, ‘iyi’ bir aksi-yon izlemek isteyenleri tatmin edecek güçte bir yapıt.

Hem tanıdık, hem yepyeniSunuma Gidelim

EHP Siyasi Büro üyesi Gülsüm Kav’ın sunumuyla yapılan Kapital okuma-larının 10. Oturumu 29 Mart Perşembe günü saat 20:00’da EHP İstanbul İl Örgütü’nden canlı yayınla gerçekleştiriliyor. Tam 9 haftadır devam eden Kapital sunumları, Kapitalizme mikroskopla bakmaya devam ediyor. Her hafta Kapital’in 1. Cilt’inden bir bölümün sunumunun yapıldığı okumalar-da, bu hafta 6. Bölüme yer verilecek. Bu çok ince elenip sık dokunmuş tarihi eseri, daha iyi anlamak, tartışmak, soru sormak için önemli bir fırsat…

Kapital Sunumu

Festivale Gidelim

31. İstanbul Uluslar Arası Film Festivali bu yıl 31 Mart - 15 Nisan tarihleri arasında düzenleniyor ve sinemaseverleri iki hafta süresince birbirinden iyi filmleri kovalayacakları yorucu ama zevkli bir maraton bekliyor. 31 yıldır çizgisini hiç bozmayıp, günümüze dek çıtayı hep yükselten ve İstanbul-lulara sinema coşkusunu yaşatan organizasyon, 31 Mart Cumartesi günü start alacak. Ulusal Uzun Metrajlı Film Yarışması’nın yanında, kısa filmler, belgeseller, toplu gösterimlere de yer veren, klasiklerin yanında dünya sinemasının da en yeni örneklerini de seyirciyle buluşturan İstanbul Film Festivali, yoğun bir programa sahip…

31. İstanbul Uluslarası Film Festivali

Sergiye Gidelim

Kadir Has Üniversitesi, Türk- Hollanda dostluğunun 400. yılı kapsamın-da, Yahudilere yapılan soykırımın bir sembolü haline gelen Anne Frank’ı hayatını anlatan bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Açılışı özellikle Irkçılığa Dayalı Ayrımcılığın Yok Edilmesi Günü olan 21 Mart’e denk getirilen ‘Anne Frank-Günümüz İçin Bir Tarih’ adlı sergi soykırımı küçük bir kızın gözünden anlatıyor. Yarın yaşanabilecek benzeri ırkçı vakaların önüne geçmeyi amaçlayan etkinlik, üniversitenin Cibali kampüsünde 6 Nisan’a kadar açık kalacak.

‘Anne Frank- Günümüz İçin Bir Tarih’ Sergisi

Haftanın ajandası

Medyatik ‘duyarlılık’ Medya sektöründe bir

‘sanatçı’ olarak var ol-manın başlıca şartlarından biri ‘duyarlı’ olmak ya da öyle gö-rünmektir.

Kapitalist mantığa göre bir şirketin ayakta kalabilmesi için sosyal sorumluluğunun farkın-da olması gerekir. Aynı şekilde yaptığı işin ticari boyutunu düşünen biri için de, medya sektöründe ayakta kalma yolu yine bu duyarlılıktan geçer.

Söz konusu duyarlılık, en genel anlamıyla insanlara ken-dini beğendirme çabası olarak gösterilmeye çalı-şılır. Bu bir sistem ya da olayın eleşti-risi değil yalnızca bunu teşhir etme çabasıdır.

Medyanın tutumu çözüm üretmek bir yana, sistemin sorunlarına il-giyi arttırarak onu meşrulaştırır.

Bunu görmek için birkaç örneğe bakmak yeterlidir.

Habertürk gazetesinin, Ma-nisalı iki çocuk annesi 38 yaşın-daki Şefika E.’nin sırtında bir ekmek bıçağı ile kanlar içinde sürmanşette yer vermesi bile bu “duyarlılık”ın bariz bir örneği. Her zaman kadına şiddet ko-nusunda hassasiyetini dile ge-tiren medya, bu durumu tiraj yapmak adına insani değerleri hiçe sayarak kullanıyor.

Yine aynı gazetenin geçen ay gündeme gelen “utanç söz-leşmesi” haberinde Antalya’da tecavüze uğrayan genç kız ile ilgili olarak, haberin içeriğini saptıran ifadeler kullanması, habercilik mantığını gösteriyor.

Basın tarafı bir yana, tele-vizyon ekranlarında yargıçlığa soyunan Müge Anlı gibi ör-nekler var. Türkiye’de gündem olan çoğu kadın meselesini program malzemesi olarak kul-lanan biri Anlı. Aşırı milliyetçi ve muhafazakâr tutumu; onun sistemi eleştirmeyi, teşhir etme-yi değil sistemi korumasını ge-tiriyor. Mağdurları aşağı görüp, -yüce Türk adaleti ve fedakâr

cefakâr Türk polisi- ni bilinç-li bir şekilde yüceltmesi de izleyiciler üzerinde kurulmak istenen tahakkümün araçları-dır. Van depreminde yüzler-ce kişinin ölümü haberinden sonra, Türk halkının bu faciayı ‘ilahi adalet(!)’ olarak görmesi, medya tarafından körüklenen kör faşizmin sonucudur.

peki, bu duyarsızlığa kim dur demeli? Bu konuda birinci dereceden sorumlu Bakan Fatma Şahin, bir şey yapmak bir yana med-

yadaki kadına yö-nelik duyarsızlık karşısında sıradan bir televizyon iz-leyicisi olarak kal-mayı tercih edi-

yor. Anlı’nın da sıkı bir ta-kipçisi olan Şa-hin, daha önce programı bilgi-

lendirici bulduğu-nu belirtmişti. Kutsal ailenin ve özel mülkiyetin bakanı Şahin en klasik cevap olarak “Hukuki süreci takip ediyoruz” yanıtını veriyor her defasında.

Bu karamsar tablo dışında bir de sanatçı duyarlılığı me-selesi var. Günümüzde halka üstten bakmanın bir çeşidi olan bu duruş, göstermelik kampan-yalar ve toplum çalışmaları ile kendini gösteriyor.

Bu dayatmayı apolitik bu-lamayız. Bize verilen mesaj apolitik olun uyarısı olsa da, sistemin yapmaya çalıştığı şe-yi -onların çıkarına uyacak bir biçimde- politik bulmalıyız. Bu bilinçli bir siyasetin ürünüdür sonuçta.

Kitleleri toplumsal sınıf-larına göre ayrıştıranlar, bu mesafeli duruşlarını içi boş entelektüellik çerçevesine sığdı-rıyorlar. Herhangi bir konuda hassasiyet göstermenin mutlak sonucu bunun için bir mücade-le vermekse eğer, medyanın is-ter basın yoluyla ister şahıslarla vermeye çalıştığı cevap gerçek anlamıyla “duyarsızlık” tır.

İlder Onal

SANSÜRSÜZ

Onur ToperFİLMİ OKUMAK

8 Eylül 2011 tarihinde Kahramanmaraş 5. Zırhlı Tugay 1.Mekanize Taburu’nda nöbette intihar ettiği açıklanan Eren Özel’in annesi Zeynep Özel, oğlunun cenazesinde Türk askerinin verdiği bayrağı geri iade etmişti. Zeynep Özel yazdığı mektupla ‘’vatan sağolsun

demiyorum’’ dedi. Benim oğlumun sol yanı yoktu, par-çalanmıştı diyen Özel, oğlunun hesabını sordu. Oğlu askerde öldürülen, intihar süsü vermek isteyenlere karşı mücadeleyi bırakmayan Zeynep Özel’e Yarın çalışanları olarak selamlarımızı yolluyoruz. malatYa yARIN

Yarın’danZeynep

Özel’e selam

Birgün gazetesi kültür sanat editörü olan Ali Şimşek aynı zamanda İstanbul Üniversitesi iletişim Fakültesi’nde hocalık sanat alanlarında devam ediyor. Mizahın siyaset yapması için Türkiye’de çok büyük bir alanının olduğunu belirten Şimşek, mizahın siyasete ivme kazandıracağını söylüyor.

ali şimşek