WWHmr^wwııwiHiıiMiııiiiıııı • ıı mı mı imBMBmm...
Transcript of WWHmr^wwııwiHiıiMiııiiiıııı • ıı mı mı imBMBmm...
295 Milliyetçi Siyasi Haftalık Gazete Pazartesi Günleri çıkar FİATI: 250 KURUŞ 30 Haziran 1 9 7 5
EY TÜRK KENDİNE DON..
DİYARBAKIR OLAYLARININ İÇYÜZÜ •
«Türk Devletini Yıkmak WWHmr^wwııwiHiıiMiııiiiıııı • ıı mı mı imBMBmm^smBmmsBsamtmnn ııııım IIIIIIIIIHI mıımmmamnmmBamM
isteyen Bölücüler CHP Etekleri Altına Sığınıyor»
Diyarbakır'da Türk Bayrağı Yakıldı SBF'de Yine «Kahrolsun Türkiye» sloganı kullanıldı
Ülkücü Öğretmen ^ Cemil Doğan'ın öldürülmesi olayına adı kerışan CHP'nin halkçı (!) milletvekili Kemal Tabak Gerede halkına ateş ederken ^
DEVLET - 30 HAZİRAN 1975 - Sayı: 295 - Sayfa: 2
Sahibi: İbrahim METİN * Ya- berleşme adresi: P.K. 284 Ba- Aylık 60 TL. • Dış Ülkeler zı İşleri Müdürü : Tevfik Fikret KILIÇKAYA • Neşriyat Müdürü : Sadi SOMUNCUOĞLU * İdari İşler: Osman ÇAKIR ' Ha
kanlıklar - Ankara * İdare Yeri : Bedesten İçi. Bedesten Hon Kat : 4. Nu. : 7. KONYA ABONE : Yıllık 120 TL. Altı
İçin : İki misli * Baskı : Güneş Mat T.A.Ş. * Dizgi • Tertip : Yeni Işık Matbaası Tel-17 43 10 ANKARA * Dağıtım : Gameda EY TÜRK KENDİ NE D'fN
Onikiye beş kala NURİ GÜRGÜR
Diyarbakır'da cereyan eden olaylar bazı önemli gerçekleri bir kere daha gözler önüne sermek bakımından ibret verici o! muştur. Burada tecavüz edilmek istenen Sayın Türkeş'in şah sı değil Türkiye Cumhuriyeti Devletinin manevi varlığıdır. Çe şitli dış kaynakların kendi hesap ve çıkarlarına hizmet et mek üzere Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yıllardan beri kay-nattıklorı fitne ve ayrılık kazan lan bugünkü vahim noktaya u-laşmış bulunuyor. Türkiye Dev leti kendi öz topraklarında bu tarz tahrik ve teşviklerle kopa rılan fırtınaların nelere yol açtı ğını, hangi parçaların bağrından çekilip alındığını son birbuçuk asırlık tarihî tecrübesi içerisin de pek iyi bilmektedir. Balkan lardan Musul'a kadar engin bir coğrafya üzerinde oynanan geç miş oyunlar hafızalardaki bütün tazeliğini muhafaza ederken 1970 lerde sergilenen ben zerlerinin bizce bilinmedik hiç bir yanı kalmamıştır.
Bırakalım Osmanlı'nın hazin sonunu; genç Cumhuriyet Tür-kiyesi'nin Lozan'da verilmeyen hakkını almak üzere Kerkük ve Musul konusunu milletlerarası siyasi mücadele gündemine al maya hazırlandığı bir sırada bu bölgelerde İngiliz ajanlarının oyunlarına kapılarak devlete baş kaldırmaya yeltenenlerin meydana getirdiği sonuç ortadadır. Kalkan başlar Devletin kahhar sillesi altında ezildi ama Türk'ün hakkı olan, bize ik tisadî ve sosyal alanlarda büyük imkânlar kazandırabilecek bir bölgenin sınırlarımızın dışın da kalmasına ister istemez ses çıkarılamadı.
Doğu ve Güneydoğu'nun ma sum ve mazlum insanına yeniden kan ve gözyaşı getirmek için çalışan tahrik merkezleri bugün dünden çok daha fazla dır. Dün. kâfi derecede önemi
anlaşılamamış oîan petrol konu su başlıbaşına bir hedef haline geldi. Kuzey komşumuzun Bas ra körfezine ve Akdeniz'e inme projeleri içerisinde hayati bir geçiş mahalli teşkil etmektedir. Amerikan ve ingiliz politika larında baş müessir olan sermaye çevreleri ve bu çevrele ri geri planda kontrol eden ya hudi nüfuzu, hesaplarına elveriş li planları uygulamak için çırpınıyorlar. Doğu komşumuz Iran, petrolden elde ettiği geniş maddi imkânların verdiği güvenle gittikçe artan bir hız içe risinde silahlanıyor. Kime ve nereye karşı? Basra körfezinin korunmasından ibaret bir maksat için Şah'ın bunca silah ya tırımı yapacağına inanmak kabil değildir. Yakın bir gelecek te Pers devletinin hayali içeri sinde mütecaviz bir komşu hali ne gelmesine ve Doğu bölgele rimizde Şah İsmail'den artaka lan hesapların tasfiyesi maksa dıyla birtakım zorlamalara teşebbüs etmesine kim engel olacaktır? Kaldı ki bu devleti Orta - Doğu'da sadık bir jandar ma olarak güçlendirme hevesin de görünen ve böylece bir taraftan siyasi ve askerî çıkarla rina hizmet edecek bir muhafız yetiştirirken öte taraftan petrol gelirinin önemli bir kısmını silah satmak suretiyle geri alan Amerika'nın uzun vadeli siyasetiyle çelişebilecek bir durum ortaya çıkmamaktadır.
Dün bir Lavvrence vardı, bu gün yüzlercesi faaliyet icra e-diyor. Dün devlet otoritesi en tesirli şekilde kullanabiliyordu; bugün devletimizi yetkiler bakı mından bölen, tesirli bir merke zî siyasete imkân bırakmıyan bir sürü devletçikler mevcuttur. Kazai organların kanunlara dayanarak mahkûm ettiği devlet düşmanlarının bazı usûl bahaneleriyle salıverilmeleri, yasama organının karar ve irade sinin fiilen ortadan kaldırılması
devlet mefhumuyla elbet bağ daşmaz.
Dün Terakkiperver Cumhuri yet Fırkasını Doğu'da huzursuzluğu tahrik ettiği gerekçesiyle kapatmaya giden bir CHP ikti darı vardı; bugün Doğu ve Güneydoğu'da fiilen isyan halinde olan bölücüleri siyasi yatırım hesaplarıyle kanatlarının altına alıp koruyan bir CHP var. Ece-vit ile İnönü arasındaki büyük benzerlik ihtiraslarındaki engin lik ise, aralarındaki en önemli ayrılık devlet mefhumuna olan saygı ve bağlılıklardır. Birinci de bir hareket düsturu olacak derecede müessir olan bu bakış ve anlayış tarzı, ikincisinde her türlü ciddi ölçülerden uzak saygı sınırlarının ötesine taşmış bir görünüşe sahiptir. CHP nin ve Türkiye'nin bir diğer şanssızlığı bu partinin idaresinin mizaç, ahlâk ve inanç ola rak eskilerden çok farklı bir ekibin eline geçmiş olmasıdır.
Siyasi ihtiras yerinde ve zamanında ciizginlenemediği zaman tehlikeli bir muharrik hali ne gelir. CHP idarecilerinin ikti dar heveslerini meşru ölçüler çizgisinde yürütebilecek hareket düsturlarına sahip oldukla rını gösteren belirtilere rastla-nılmaması memleketin geleceği bakımından vahim bir tehlikedir. Bugün yıkıcı, bölücü, heı türlü cereyanın rahatlıkla İttifak kurabildiği tek siyasi teşek külün CHP oluşu aklıselim sahi bi vatandaşların tümünü düşün dürmesi gereken bir konudur. Sayın Ecevit bu tarz ittifaklardan seçimlerde yararlanabileceğini hesap edebilir; ancak mem leketin ve millî bütünlüğün nasıl bir tehlike ile korşıkarşıya bırakıldığının hesaba katılmama sı vatansever bir davranış olmaz.
Şarlatanlık, bir mizaç zaafıdır. Bu vasfın siyasetçilerde, hele belliboşiı partilerden biri
nin idarecilerinde mevcut bulunması, nihayet seçmenin ter cihlerini etkiliyebilecek bir nok sanlık sayılabilir. Fakat şarla tanlık ve demogogfuğun ölçüsüz bir ihtirasla birleşmesinden doğan hal tam bir çılgınlık ve İnönü'nün halefinin kastederek yaptığı tavsifle «maceraperest-lik» olur. Türkiye'nin ne macera perestlere, ne de iktidara ulaş mak için tehlikeli macera denemelerine tahammülü yoktur. Meclislerden üniversitelere, so kak ve meydanlara kadar geniş letilen tecavüz hareketleri, kür sülerden ceketini, gömleğini sı yırarak kalabalığın üstüne yürü me gösterileri kimsenin gözünü yıldıramaz. Bu gülünç ve çirkin davranışlara alkış tutan bir ki sim basının şamatası dahi bütün bu çirkin nümayiş ve göste rilerin gerisindeki çılgın ihtirasın varlığını gizliyememekte-dir.
CHP havaya savurduğu yum rukların tehdit ve blöflerin mil lî şuur sahiplerini ancak daha azimli ve kararlı kıldığını artık anlamalıdır.
Komünist ve kürtçülerle kurulan işbirliği müstakbel CHP iktidarının değil önüne geçilmez felâketlerin ve badirelerin hazırlayıcısı olabilir.
CHP millî bütünlüğe kasteden birtakım hainleri korumaya muk tedir değildir. Vakit daha geç olmadan akıllarını başlarına top lamalarında sayısız faydalar vardır. Kendi iktidar ve ikballe rini sağlayabilmek için sürekli olarak zedeledikleri içtimai den gemiz kültür bütünlüğümüz in sani münasebetlerimiz bir süre sonra millî duygulardan mülhem öfkenin hazırladığı yıldırımları evvela kendi kafalarına yağdı racak raddeye gelebilir, işte o zaman kendilerine melce olabi lecek bir İnönü'nün mevcut ol madiğini ve karıştırdıkları işle rin boylarını çoktan aştığını acı acı anlarlar.
DEVLET - 30 HAZİRAN 1975 - Sayı: 295 - Sayfa t 3
Türk Bayrağı yakılarak ihtilâl provası yapıldı
CHP milletvekillerinin organize ettiği komünistler Diyarbakır'da Türk devletine isyan etti
• : > ' ; '
• Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Aîp arslan Türkeş, toprak dağıtırın lc ın gittiği Urfa'dan önce uğradığı Diyarbakır'da bazı CHP'li yönetici Ve milletvekili tarafından organize ^ilen komünistlerin saldırısına ma-P z kalmış, Türkeş'in gelişinden çok or»ce başlatılan devlete karşı isyan prekfiti, Türkeş'in gelişinden sonra öa devam etmiş, komünist saldırgan
a r yüzlerce kişiyi yaralamışlar, biri Sl Türk tskeri olmak üzere 2 kişiyi de öldürmüşlerdir.
«Ya CHP, veya hiç kimse» zih-töyeti ile harekete geçen CHP'li ko ^ünûüeria Diyarbakır'daki ihtilâl Provası şöyle gelişmiştir : &YAN HAZIRLIKLARI GÜNLER
CE ÖNCE BAŞLATILDI • ^ k e ş ' i n Toprak dağıtımı tören grinde bulunmak üzere Urfa'ya gi
d°ceği ye UrJa'dan önce Diyarbakır' a uğrayarak bir konuşma yapacağa günlerce önceden ilân edilmiştir. ,*ürkeş'in Diyarbakır'a gideceğinin ^yırtması üzerine CHP'den bazı mil ptyekilleri ve bu arada Hasarı De jfer ile Mustafa Üstündag, günlerce Secden Diyarbakır'a gelmişler, top Sadıkları yöneticiler ve militanlara tü rkeş ' i n Diyarbakır'a sokulmama *l ve konuşturulmaması» konusunda *esin talimat vermişlerdir. Türkeş' : Diyarbakır için «küçük Moskova» flediğhıi söylemişler ve bunun üze-™ e büyük hazırlıklar başlamış, E*Var A ve ilçelerden komünist mili Mnlar Diyarbakır'a akmaya başlamışlardır. CHP'nin mahalli teşkilât •w* TOB-DER şubeleri ve kurtçu .komünistlerin aldıkları «Türkeşi Di
yarbakır'a sokmama» emrini yerine getirmek için büyük çaba göstermiş lcrdir. TÜRKEŞ ISRARLARA RAĞMEN
KONUŞUYOR 23 Haziran Pazartesi günü saat
18.20 de Diyarbakır hava alanına inen MHP lideri Türkeşin gelişinden önce saat 14 de olaylar başlamıştır. Civardan toplanan CHP militan lan ellerinde CHP bayrakları ile şehri adeta işgal etmişler, MHPli olarak tanınan kişilerin dükkânlarını, evlerini ve arabalarını yakıp yık maya başlamışlardır. Şehirde estiri len kızıl terör rüzgârının duyulması üzerine Diyarbakır Valisi Mehmet Karaşarhoğlu askeri birliklerden yar dım istemiş, gelen takviye birlikler ve polis kuvvetleri büyük fedakârlık örneği vererek olayları önlemeye gayret etmişlerdir. Vali tarafından şehirdeki olaylar hakkında kendisine bilgi verilen Türkeş, kendisine ilgilile rin yaptığı şehre gitmeme tavsiyesi ni kabul etmemiş «Türkiye Cumhuriyeti smırları içinde bulunuyoruz. Cesedim o meydanda kalsa da dev letimizin haysiyetini korumak için gideceğim ve konuşacağım. Devleti zaafa düşüremeyiz. Devlet ya vardır, ya yoktur» diyerek şehre hareket etmiştir. Türkeş şehre harekat ettiğinde komünistler mitingin yapılacağı meydanı basmışlar, asılmış bulunan MHP ve kaleye asılmış olan Türk bayraklarını indirip yakmışlar yerine CHP bayrakları asmışlardır. Bu arada konuşmanın yapılacağı kür süde komünistler tarafından parçalanmıştır.
Türkeş şehre gelirken yol boyunca
CHF'liler emsalsiz bir yüzsüzlükle Diyarbakır'daki »İhtilâl p*ovası* nda kendilerini temize çıkarmaya çalışırken yukardaki fotoğrafı in-kââ edebilirler mi? Kaledeki Türk bayrağı indirilip yakılırken yerine CHPii mintan CHP bayrağını sallandırıyor.
yerleştirilmiş militanlar heyete mensup otomobilleri taşa tutarak hasara uğratmışlardır. Ancak Türkeş ve beraberindeki heyet şehre gittikten sonra miting meydanında başla yan saldırılar üzerine Valiliğin misa firhanesine gitmişlerdir. Komünistle rin misafirhaneye de saldırabilece'îi ihtimali düşünülerek daha sonra Tür keş ve beraberindekiler buradan ay
Bir grup CHP'li komünist, devlete karşı giriştikleri isyanda. Olayların CHP tertibi ©lduğu öylesine açık ki. Çocuğun elinde CHP Ulumasını gülüyorsunuz.
rılmışlar, başka bir yere gitmişler* dir. Nitekim bir müddet sonra misa firhane saldırıya uğramış içeriye ateş açılmıştır.
ELEKTRİK TERTİBATI KESİLİYOR
Türkeş, akşam nihayet miting mey danına gelmiş, askeri birliklerin çevirdiği alanda kendisini dinleyen halka çok kısa bir konuşma yap mıştır. Türkeş elektrik kabloları kesildiği için mikrofon tertibatının çalışmaması sebebiyle halka megafonla hitab etmiş, bu hareketin kendi şahsında Türk devletine karşı yapıldığını olayları CHPnin düzenlediğini söylemiş, Türk devletine karşı girişilecek her hareketin ezileceğini bildirmiştir. Birkaç dakika süren bu konuşması sı rasında Türkeş'e alanda bulunan top luluk tarafından «Başbuğ Türkeş» şek linde tezahürat yapılmıştır. Ayrıca alan çevresindeki evlerden ve balkon lardan da Türkeş'e sevgi gösterilirinde bulunulduğu görülmüştür.
MUSTAFA ÜSTÜNDAG VE HASAN DEĞERİN TAHRİKLERİ
Türkeş'in Diyarbakır'a gelişi dolayısıyla girişilen isyan hareketine Di yarbakırlıların katılmadığı, olayların üniversite imtihanı için Diyarbakır'a gelenlerin çoğunlukla bulunduğu komünist gençler tarafından düz^h lendiği tesbit edilmiştir. Halk olaylara karışmadığı gibi Türkeş'e lehte tezahüratta da bulunmuştur.
DEVLET - 30 HA2İRAN 1975 - Sayı: 295 - Sayfa: 4
^Ergenekgıı cTMEKTUPLAKl
Olayların gerçek yüzü ve bir vesika
Türkeş'in Diyarbakır'a gelişi vesile yapılarak devlet kuvvetleriyle kürtçü komünistler arasında meydana gelen olayların gerçek yüzünü Başbakan Yardımcısı Türk Milletine açıkladı. Ancak, bu açıklamanın hâlâ bir takım gaafilleri uyandırmadığını görmek, devletin geleceği hakkındaki endişelerimizi artırıyor. Halbuki, herşey, olayların öncesi ve olaylar milletin gözü önün de cereyan etmiştir. CHP nin Genel Başkanı Ecevit iki defa bu bölgeye gelmiş ve orada alenen «kürtlerin arkasında ben varım» demiştir. CHP nin toprak ağası Milletvekilleri Recai Iskenderoğ-(u ve Hasan Değer bir aydan beri o bölgede halkı kışkırtmakla meşguldü. Görünüşte, kışkırtma sebebi Türkeş olarak gösteriliyor ve böylece bir takım sözde tarafsız aydın ve yetkili çevreler uyutuluyor, nifak tohumlan iyice yeşertiliyordu. Önce beş yüz TÖB-DER'li ve CHP Gençlik Kollarına mensup gencin başlattığı hâdiselere halk «çocukları polis ve jandar maya karşı korumak İçin iştirak» ettiğini söylüyor,
Diyarbakır hadisesi, Türkeş vesile edilerek yapılan bir İsyan denemesidir. Tahrip hedeflerinin devlete ait binalar, polis noktalan olması bunu gösteriyor. Lâfı gevelemenin mânâsı da yoktur. Komünist - kürtçüler bunun hazırlıklarını, bu hükümetin işbaşına geldiği günden buyana yapmaktaydılar. Hedef: Doğuda bir Kürt-Ermeni Devleti kurmaktır. Nitekim bu haki
Cezml KIRIMLIOĞLU kat Avrupa Barış ve özgürlük Komitesi'nin Mayıs 1975 de bütün Avrupa'da dağıttığı ve Tür kiye'ye de sokmaya muvaffak olduğu aşağıdaki bildiriden de anlaşılmaktadır. Bildiri hiçbir yoruma ihtiyaç bırakmıyacak ka dar açıktır. Ecevit'ln hareketlerini de izah etmektedir. «Kurtuluş Savaşı Çağrısı» başlıklı bildiri şöyle :
«Türkiye'de ezilen, Tûrkiye'H emekçi sosyalist kardeşlerimiz Kürt - Alevî ve Ermeni işbirli ği ile elele vererek Doğu'da Bağımsız Kürt devletini kurma lıyız. Bu gaye için seyitler ve dedeler çok büyük gayretler göstererek Alevî yoldaşlarımızı eğiterek bizim emrimize hazırla dılar. Yabancı ülkelerde kiliseler den ve dost ülkelerden aldığı
mız yardımlarla halkların T.H.K.O. TKP gizli örgütlerimizin savaşını sürdürüp Kürt - Alevî -Ermeni ve Barzanî kardeşlerimizin de ümidi olan Doğu'da Kürt Devieti'nfn kurulmasında kararlıyız ve savaşacağız (Tür keş'e karşı bağımsız Kürtfls-tan diye bağırılmasının sebebi)
Şimdi bu savaşımızda bizi des tekleyen Turan Güneş ve Kıbns kahramanımız birinci Atatürk sayın Ecevit'İ biz de destekliye-ceğiz. Zira, Turan Güneş ve sa ym Ecevit bu savaşımızda bizle re yardımcı olabilecek siyasilerin başında gelenlerdendi.
Bizler bilinçli olarak' yurt ca pında Kurtuluş savaşına gîri şeceğlmizl bekleyiniz. O kıvılcım ateş aldığı gün, bizim ya
nımızda bir çok dost devletle rin kuvvetleri de yer alacaklar dır, bundan en küçük şüpheniz olmasın. ,
Bizler bilinçli eylemlerimize geçmeden önce, bütün dikkatle ri başka tehlikelerin var oldu ğu. üzerine çekmemiz gerekiyor (Faşistlik gibi).
İşte böyle bir ortam yaratıp kıvılcımın ateş aldığı, an. biz ler de Türkiye'deki yerlerimizi alacağız.
Türkiye'de, eli kanlı katillerin oluşturduğu faşist yamalı bohça hükümeti (Ecevit'ln tarifi olduğuna dikkat) katil ordu İle işbirliği yaparak yine ayni kat Hamlara girişeceklerdir, hattâ şimdiden giriştiler bile yurtsever kardeşlerimizi kurşunlamaya...
Kürt-Alevî - Ermeni bütün Türkiye'n sosyalist solcu kardeş lerîmiz... Atı alan Üsküdar'ı geçi yor, kaybedecek zamanımız yok, Türkiye'de eli kanlı katillerin masonların oluşturduğu faşist hükümet gün geçtikçe her tarafa bir sel gibi hâkim olmak tadır. Bu faşist gidişata son verdirmek için Türkiye'de bulu nan Ananıza, Babanıza, Kar
deşlerinize, yediden yetmişe biz den olan bütün herkese yazın, bildirin hiç yılmasınlar, bağırsın lar, çağırsınlar, her tarafı İş gal edip vursunlar, kırsınlar, omuz omuza vererek bu savaştaki yerlerini mutlaka alsınlar, biz ve bizim vurucu kuvvetlerimiz onlan yalnız bırakmıya-caktır.
Yıllardır yürüttüğümüz yeraltı faaliyetlerimizle hedefimize u-laşmamızın çok zor olduğu on kısılmıştır. Artık açık bir savaşa girip kurtuluş gemisini limanda bakliyen kaptanımıza teslim et me!iyiz( Bu kaptan kimdir?). Bunun için de son fırsattan iyi değerlendirip ihanet cephesinin oluşturduğu faşist hükümetin
gidişatına son vermemiz gerek mektedir.
Yılmayalım, savaşalım, göreceksiniz zafer yakında. Kam boçya'da olduğu gibi, bizlerin olacaktır.
Yaşasın bütün Sosyalistler, ler ve Sosyalist Ülkeler.
Yaşasın : Hür Komünizm rejimi ve Liderleri. (Ecevit de dahil mi?)
Yaşasın : Kamboçya'daki ge ricileri ezen kurtuluş kuvvetleri
Yaşasın : THKO. TKP ve Sos yalist liderleri.
Kahrolsun Faşist Türk hükü meti ve Ordusu.
Bildiri bu kadar, parantez içinde görülen bir kaç kelime nin dışında hiç bir ilâvede bu funmadan aynen neşrettik. Di yarbakır olaylarının da. Ece-vit'in doğu gezilerinin de top rak ağalarından bazılarının CHP de toplanmasının da sebebi bu bildiride ifade edilmişfir. Dev Jetini, milletini, vatanını seven ve korumaya çalışan herkes bu bildiriyi, saf ve gafit aydın lara. ilgili ve yetkililere okusun. Böylece bir .iç savaş hazırlığı ile ülke ve devletimizin karşı karşıya olduğu ve «faşizm» ten likesi yutturmacasının mânâsını anlasın.
Ceket çıkarıp gençlerin üzeri ne yürüyen Ecevit'in marazi bir ruh haline sahip olduğu a-çıktır. Fakat unutulmasın ki, bu gibi hastalar kahramanlığa 6-zenlıier ve bildiride ifade edil diği üzere bu savaşa öncülük et meye kalkışırlar. Doğu gezilerin de Kürtçe sloganlarla karşıla nan ve kendisini karşılayanlara «Kurtarma» vaadinde bulunan Ecevit «ATAKÜRT» olma sevda sındadır ve memleketi bu yüz den kana bulamaktadır.
Ama bu devlet ve millet sahipsiz değildir, hüsrana uğraya çaktır.
, Olayların devam ettiği müddet içinde CHP milletvekili Hasan Değer'in saldırganların başında yeraldığı ve komünistleri idare ettiği görülmüş tür. Sol yumrukları havada olduğu halde şehiri yakıp yıkan komünistler «KatiiTürkeş», Türkeş Diyarbakır
'da konuşmaz*, «Faşistlere ölüm», «Devrimci Ecevit», «Doğuya özgürlükçü Ecevit» pankartlarını taşımışlardır. CHP'li Hasan Değer'in önün? de yürüdüğü ve içlerinde 10 — 15 yaşındaki çocukların da bulunduğu kalabalığın CHP il merkezine gelerek burada da Türkeş ve MHP aleyhinde gösteriler yaptıkları, burada konuşan Hasan Değer'in «Korkmaym, ben buradayım. Yanınızdayız. Hastanede 20 arkadaşımız var. Ankara'ya telefon ettim. Genel Başkanımızla görüştüm. Yetkililere duyurdum. Yarın veya öbürgün 10 senatör ve milletveki limiz buraya gelecekler» dediği gö
rülmüştür.
Komünist militanlar şehirde kizü terörü devam ettirirken MHP'Iilere ait bina ve otomobilleri de tahrip etmişlerdir. Olaylar daha sonra polis ve ordu birlikleriyle komünistlerin çatışması şekline dönüşmüş, ellerinde CHP bayrakları bulunan militanlar polislere ve askerlere de ateş açmışlardır. Bu ateş sırasında Kâmil Karabağ isimli bir er şehit olmuş, birçok polis ve asker de yaralanmıştır. Ayrıca komünistler, polis arabalarından birkaçım yakmışlar, polis karakollarına da saldırarak birkaçını tahrip etmişlerdir. MHP İl Başkam Kadri Güldoğan'm otomobili de yakılan otomobiller arasında bulunmaktadır.
23 Haziran günü gece geç saafe kadar devam eden komünist saldırılar askeri birlikler ya polis kuv*
vetlerinin gayretiyle kontrol altına alınabilmiştir. Olaylarda 100 e yakın kişi yaralanmış, şehit olan er dışında üniversite imtihanlarına katılmak için gelen Mehmet Aytekin daha sonra ölmüştür. Yaralananlar arasında Üsteğmen ve çavuşların da bulunduğu öğrenilmiştir. , Diyarbakır'daki olaylar üzerlae
açıklama yapan yetkililerden V** Muavini Ahmet Rüstem, olaylar^ birkaç gün önce Diyarbakır'a M len CHP Genel Sekreter Yardımcı* Mustafa Üstündağ tarafından org* nize edildiğini bildirmiş THA da H* san Değer'in kalabalık bir grub^ başında bir otomobilin yakıhşı» bulunduğunu doğrulamıştır.
320 Sayfa : 20 TC Dağıtım ; ANDA
TÖRE-DEVLET YAYINEVİ SUNAR
MİLLİYETÇİLİK ÜLKÜCÜLÜK AYDINLAR Necmettin HACIEMİNOĞ***
Pek yakında
DEVLET - 30 HAZİRAN 1975 - Sayı: 295 - Sayfa! 5
Türkeş oiaylann içyüzünü açıkladı
"Diyarbakır olayları Türk devletini yıkmak isteyenlerin CHP'nin etekleri altına sığındığını bir daha gösterdi,?
i Milliyetçi Hareket Partisi Gen^l Başkanı ve Başbakan yardımcısı Alparslan Türkeş'e Diyarbakır'da CHP'li komünistler tarafından girişi len menfur saldırılar ve şehirde mey dana getirilen kızıl isyan hareketi ko nusunda Ankara'ya dönen MHP lide ri Türkeş 25 Haziran günü bir basın toplantısıyla olayların gerçek yüzünü kamuoyuna açıklamıştır. i MHP lideri çok sayıda gazetecinin bulunduğu basın toplantısında olayla Q CHP'lilerin düzenlediğini belirtmiş, Çekilen fotoğraflarla bunun sabit olduğunu belirtmiş, «Türkiye Cumhu riyeti Devleti güçlüdür. Kanun ve hu kuk yoluyla her fesadı sindirecek güç tedir. Saldırganlık yoluna sapanlı-rın hüsrana uğrayacaklarını hep bir likte göreceğiz» demiştir.
OLAYLAR CHP TARAFINDAN DÜZENLENMİŞTİR
Başbakan yardımcısı ve MHP lideri Türkeş, basın toplantısında özet le şöyle konuşmuştur :
«Bugün sizlere Diyarbakır'da mey dana gelen üzücü olaylar konusunda kamuoyunu aydınlatmak maksadıyla bu toplantıyı yapıyorum.
'• CHP Gençlik Kollan, TÖB - DER ye Doğu Kültür Derneklerinin Diyar baku'da hazırladıkları bir tertip'e karşılaştım. Resmi makamların reddi imkânsız delillerle tesbit ettikleri ne göre olayların Mustafa Üstündağ ve Hasan Değer'in tertipleri olduğu nu öğrendim. Çekilen fotoğraflarda
TÖB - DER Başkanı vardır. 12 Mart öncesinin anarşistlerinden meşhur Gani Sungur saldırganların önünde görülmektedir. CHP bayrakları bü tün saldırganların elindedir. Demokrasi tarihimize kara bir sayfa olarak geçecek olan Diyarbakır olaylın CHP tarafından tertiplenmiştir. i Olayları biraz daha geriden alarak kamuoyuna açıklamakta yarar görüyorum. Geçen gün düzenlediğim basın toplantısında Recai îskenderoğlu'nun önergesi konusunu anlatmıştım. Tamamıyla arsızca, utanmazca ve ger çeklere aykırı bir tertip hazırlanmış ti. îskenderoğlu'nun yalanları, CHP nin bu olayları çok evvelden planladı ğmı ve bir kısım halkı hükümete kar şı kışkırtmak gayesine yöneldiğim göstermektedir. Üzülerek belirteyim ki, bazı gazeteler bu çirkin iftiraları gerçekmiş gibi göstermişlerdir.
. Bizim gözümüzde ister doğulu, is ter, batılı olsun, hangi mezhebe men sup bulunursa bulunsun, bütün vatan daşlar eşittir. Türkiye Cumhuriyeti devletini parçalamak isteyenlerin uy burduğu bu sözlere memleketini seven basm mensuplarının dikkat etme M gerekir.
DİYARBAKIR HALKI OLAYLARA KARIŞMAMIŞTIR
Diyarbakır olaylarında iki taraf yoktur. Diyarbakır halkı da yoktur. Bu saldırı komünist bölücüler, bölge-ciler, CHP Gençlik Kolları ve TÖB -DER mensupları tarafından hazırlan mıştır. Diyarbakır'da Türkiye Dev letinin bayrağı yakılmıştır. Esasen saldırganların çekilmiş resimleri bu nu açıkça ortaya koymaktadır. Ben Diyarbakır halkının vatanseverliği.ı den eminim. Onları da uyarmak için bu toplantıyı yapıyorum. Ben konuşur ken saldırganlar «Azat (bağımsız) Kürdistdn» diye bağırıyorlardı.
Türkiye Cumhuriyeti devleti güçlü dür. Kanun ve hukuk yoluyla her fesa di sindirecek güçtedir. Saldırganlık yoluna sapanların hüsrana uğrayacak larını hep birlikte göreceğiz. Bir ajans haberine göre ben Diyarbakır' da Sıkıyönetim ilân edilmesi teklifini Bakanlar Kurulunda yapmışım. Haysiyetli basın mensuplarımız bu habe ri nereden bulduğunu bu ajansa sormalıdırlar. (Bu sırada bir gazeteci ajansın u mini sormuş. Türkeş «ANKA ajansı» cevabını vermiştir.)
ECEVİT HALKI ORDUYA KIŞKIRTMIŞTIR
Ecevit bir süre önce Diyarbakır'da yaptığı konuşmada 19 Mayıs törenle rinin Ankara'da yapılmak istenmedi ğini söylemiştir. Biliyorsunuz törenler il komitesi tarafından tehir edilmiş, hava şartları müsait hale geldikten sonra yapılmıştır. Bu kadar
MHP lideri Türkeş sırf «devletin haysiyetini korumak» için, «cesedim meydanda da kalsa gidip konuşacağım» demişti. Öte yandan da bir «liderclk» memleketi harp meydanına çevirmekten çekinmiyordu. Türkeş'i basın toplantısında görüyorsunuz.
açık olan bir şeyi başbakanlık yaD-mış bir kimsenin tahrif edebilmesi utanç vericidir. Sıkıyönetim konusun da da Ecevit bizim Güneydoğu'da Sıkıyönetimin ilânım istediğimizi söylemiş, ve bunun Güneydoğudaki halkımıza güven duymamaktan ileri geldiğini belirtmiştir. Ecevit, ilk defa kendisin/n bu illerde ve diğer onbir ilde Sıkıyönetim ilân edilmesini iste mistir. Bu nasıl mantık, nasıl kafa yapısıdır ki kendisi ilân edince vatandaşlara güvensizlik olmuyor da, bir başka hükümet ilân edince vatandaşlara karşı güvensizlik oluyor. Bu ne kadar çarpık bir dü şüncedir. Sıkıyönetim teklifi Türk Si lahlı Kuvvetleri ve Millî Güvenlik Ku rulunun isteğidir. Ecevit vatandaşları böylece devlet ve Silahlı Kuvvet ler aleyhine kışkırtmıştır. , Diyarbakır olaylarında 2 vatandaşımız hayatlarını kaybetmişlerdir. Birçok vatandaşımız da yaralıdır. Bunların bir kısmı devlet görevlileri dir.
DİYARBAKIR'A YİNE GİDECEĞİM CHP sokak zorbalığım benimsemiş
durumdadır. Hukukun üstünlüğüne d?
yanan demokratik nizamı tahrib edi ci bir yolu benimsemiştir. Kendileri gibi düşünmeyenlerin konuşmasını önlemek için kaba kuvvet kullanmış tır. Ama biz, kaba kuvvete karşı da hukuku hâkim kılarız. Bütün olanla ra rağmen Diyarbakır konuşmamızı yaparız. Diyarbakırlı vatandaşlarımı zın iyi niyetinden eminiz. Yine gideceğiz ve konuşacağız.
Anarşistler, bölgeciler, dışardan beslenen komünistler gelişmemizi ön lemeye muvaffak olamıyacaklardır.
Şehre girmeden önce hoparlör terti batının bozulduğu, resmi arabalara" saldırılar olduğu, kürsünün parçalan dığı bildirildi ve konuşmanın yapıl maması istendi. Ben Türkiye Cumhu riyeti hudutları içinde bulunduğumu zu, cesedim o meydanda kalsa da dev letin haysiyetini korumak için bu ko nuşmayı yapacağımı bildirdim ve me gafonla konuştum. Diyarbakır halkı balkonlardan, evlerden sevgi gösteri lerinde bulunuyordu. , Bu son gezide, Türk devletini par çalamak isteyenlerin CHP'nin etekle ri altına sığındığı bir kere daha anla silmiştir. Asıl ayırıcılığı, bölücülüğü
Devamı 11. de
CHP'iüer günlertrtt yaptıkları hazırlıklarla CHP'li militanları Diyarbakır'a yemişlerdi, içlerinde çocukların da bulunduğu gözü kararmış komünistler sol yumrukları sıkılmış halde görülüyor. - CHP bayrak-larınu dikkat. -
Ö Z L E Y İ Ş I fitttMMiMttmıuıaıııtuiiuıııtıttuııııımiHtıtttntm
Kur'an'ın anlamını bilmek gerekir
Ta Hollanda, Rotterdam'dan yazılarimî takiö eden, Orhan Yılman ve gene Rotterdam'dan Ve-yis Şenyürek adlı değerli ülkûdaşlarıma, değerli işçi kardeşlerime teşekkür ederim. Veyis Şenyürek : «Maddî kalkınma kadar manevî kalkınmanın önemine» işaretle «mâneviyatsız bir maddî kalkınmanın ergeç çökmesinin kaçınılmaz bir ger çek» olduğunu belirttikten sonra «maneviyatı yük seltici» yazıların bilhassa faydası üzerinde duruyor. Yabancı ülkelerde bulunan değerli işçiler, Türkiye'nin meselelerini, Türk milletinin dâvasını uzak yerlerden içtenlikle takibetmektedirler. Türkiye'de rahatlık, imkânlar içinde çarpışmasını kışkırtmak ve nihayet Türkiye'yi bir Sovyet sömürgesi haline getirmek için çırpman yüksek tah sil kurumlarında azgınlaşan bazı gafil ve haym ler gerçek Türk işçisinden ibret almalıdırlar.» Türklükle, Türk kültürünü ve ülküsü ile, Türk vatanı, Türk bayrağı ve Türk çıkarları ile ilgisini kaybetmiş, dejenere olmuş, bu kozmopo'it burjuva, zengin ailelerin çocukları kendi benliklerini, yaptıkları için felâketini artık idrak etmeli, millî ve manevî gerçek yola dönmelidirl^ Dünya nın sağlam ve kesin gerçeği budur.
Yurt dışındaki Türk işçileri, çok çetin ve yo rucu bir çalışma içinde bulundukları halde okumağa ve bilgilerin' millet ve İslâmiyet yolunda artırmağa çalışmaktadırlar. îş saatleri dışında, güzel manzaralı yerlerde dinlenme veya gezinme ile birlikte, tslâmî ve millî kitaplar okumaları, oralarda topluca Türk çevrelerinde sohbet lere girişmeleri elbette faydalıdır, tslâmî ibadet le maneviyatın güçlendirilmesini temin ve yalnızlık duygusuna sürüklenmemek için her an milliyetçi ve islamcı bir ruh ve şuur içinde bulunulma sı gerekir.
Onlar bu inanç ve ülküleriyle hiçbir yerd* kendilerini yalnız hissetmeyeceklerdir. Allahaf imân eden, güç ve kudret kazanmış, hayatın anla mim kavramış demektir. Allanın büyük kudret ve kuvveti, kâinat eseriyle, onu yaratarak tecelli etmiştir. Milyonlarca yıldız, milyarlarca güçte ener ji, sürekli hareket, bir tohum içinde bin âlem, kâinatın milyonlarca bitkisi, hayvanı ve inşam ile, muazzam bir kâinat düzeni sağlanmıştır. Bu âlem, ezeli ve ebedi Allah in yönetimi ve gözetimi altındadır. însana bahşedilen Cüz'l irade hürriyet ve akıl gücü, bu dünyanın oluşu belgesiyle, başka bir âlemin, başka bir dünyanın varlığının en büyük güvencesidir Allah, fthiret âleminde, mut lak adaleti, mutlak iradesi ile, tasavvuru imkân sız mutluluk ve huzurun tecelli edeceği ufku göstermiştir. Bu dünyanın ve gelecek âlemin öğretisi, ona dair açıklamalar ve insanın görev ve sorumluluğu v.b. hepsi Kur'an'da gösterilmiştir.
Yakın zamana kadar bir çok Kur'an, yoru ı̂ ve çevirmeleri yayırilsndı. tik ve gerçek bilgi Al lah'ı bilmektir, ona inanmaktır, insanları, dünya yi ve kâinatı manevî yönden tanımak ve bundan sonraki diğer âlemi bilmek bunu anlamakla öğrenmekle mümkündür. Kâinatın yaratılışı, an lamı ve geleceği hakkında insanı karanlıktan kur taran, ona aydınlık, ona ilim, bilgi, sorumluluk, ümit ve teselli ışığı veren ve aydınlık ebedî bir yolu açan Kur'an'dır. time ve ilmî çalışmalara, öğrenmeğe büyük önem ve değer veren Kuran* dır. Okullar, Yüksek Okullar Üniversiteler kâinâ
Prof. Dr Hikmet TANYU
tın bilgisine, kanunlarına yönelik çalışmalar ve milyonlarca eserler, Allanın büyüklüğünü, gücünü gözler önüne koyuyor. Bir insan vücudu için bir çok ilmî bölümler, incelemeler, uzmanlıklar mev cut olduğuna göre, bunu yaratanın kudreti sözler önünden, dikkatlerden uzak tutulamaz
Şu halde arapçadan anlamayanlar muhakkak Kur'an'ın Türkçe yorum, meal ve çevirmesini oku yup öğrenmeğe çalışmalıdırlar. Batı dillerinde o) duğu gibi Türkçede de birçok Kuran çevirme ve yorumları vardır. Bunlardan birkaçım zikredeceğiz : Hasan Basri Çantay, Kur'ân-ı Hakîm ve Meali Kerîm; Diyanet tşleri Başkanlığı Yayım Prof. Dr. Hüseyin Atay ve Doç. Dr. Yaşar Kut luay, Kur'ân-ı Kerîm ve Türkçe Anlamı; A. Fikri Yavuz, Kurân-ı Kerim ve Meal-i Âlisi.
Pek yakınlarda ,sade, açık ve temiz bir Türk çe ile, Muhtasar tslâm İlmihali ve birçok islâmî eserleri bulunan Doç. Dr. Süleyman Ateş (Kur' ân-ı Kerîm Meali) ni hazırladı ve nihayet güzel bir kapak içerisinde yayınlandı. Kur'an'dan alın mış ve Türkçeye çevrilmiş şu söz tslâm iyetin Kut sal kitabının mevkiini açıklıkla göstermektedir:
«Ey insanlar! İşte size, Rabb'inizden bir öğüt kalplerdeki şüphelere bir şifa ve inananlar için bir hidayet ve rahmet olan Kur'an geldi.»
Bu konu üzerinde Nevzat Kösoğlu (Takdim) yazısında şöyle söylüyor : «... İslâm dininin ce-miyetimizdeki yeri, herhangi bir dinin herhangi bir cemiyetteki yeri ile bir tutulmuştur. Oysa, bizim kültürümüzden İslâm dininin yeri çok daha büyük, tesirleri itibariyle çok derin ve tayin edicidir. Medeniyetimiz bu dinin ölçüleri ile şekillen miş, onun ilhamıyle vücut bulmuştur.
öyleyse, millî kültür hareketimiz tabiî ve za rurî olarak Kur'an'dan başlayacaktır.» Kur'an'ın tam anlamıyle bir çevirmesinin yapılamıyacağı ve bundaki güçlükler anlatıldıktan sonra, buna rağmen onun mealini bilmek gerekeceği belirtilmektedir. Süleyman Ateş (önsöz) de : «Kur'ân-ı Kerîm, Allah'ın kelâmıdır. O'nu asli belagat ve icâziyle başka bir dile aktarmak mümkün olmadığı gibi, kelimesi kelimesine tercüme de mümkün değildir. Fakat, O, insanlar tarafından oku nup anlaşılmak ve emirlerine uyulmak için gönde rildiğine göre, mânâsını anlatacak tefsiri! tercümesinin yapılması gereklidir.» demektedir.
«Biz de öyle hareket ettik. Mânânın anlaşılması için açıklamalar yaptık.» «Gerekli yerlerde kâinatın ve insanın yaratılışından bahseden âyet leri, modern ilmin ışığı altında özlü bir şekilde tefsir ettik.» sözünden sonra «Dediğimiz gibi, hiç bir tercüme, Allah'ın kelâmım aslî belâgatiyle ifâde edemez ve şimdiye kadar yapılmış hiçbir tercüme, hatâdan salim değildir. Bizim bu mealimizde de hatâlar olabilir.» diyerek, görülen hatâ ve yapılan tenkitlerin üzerinde dikkatle durulacağım, gerekirse düzeltmeler yapacağım belirtmektedir. Bu meale örnek olarak Yasin Sûresinden birkaç âyet sunacağız : «30 - yazık şu kullara! kendilerine hiçbir elçi gelmezdi ki mutlaka onunla alay etmesinler. 31 - Görmedüermi kendilerinden önce nice nesilleri yok ettik; onlar bir daha kendilerine dönüp gelmezler. 32 - Ancak hep
(Devamı 11. de)
Alâaddin Korkmaza vermek için iftira eden solcudur Neşet Araş
kazdığı kuyuyfcndisi düştü !
İ » f fWWtHHWHHBWH^^
Gazetemizin geçen sayılarında* halen Bor Lisesi müdürü olan eski Mustafakemalpaşa Lisesi müdürü solcu Neşat Aras'ın marifetlerini anlatmış, okuldaki ülkücü öğretmen Alâaddin Korkmaz'a karşı giriştiği keyfi ve kanunsuz icraatlardan bati setmiştik.
Bu konuda elimize ulaşan yeni hû berler karşısında, TÖB-DER'in elebaşı ve koruyucularından Neşet Aras'ın Kemalpaşa Lisesinde iken milliyetçi öğretmenlere karşı giriştiği kanunsuz baskı hareketlerinden yeni misaller vermek istiyoruz.
24 Mart 1975 günü okul müdürü Neşat Araş'tan Alâaddin Kor*< maz'a resmî bir yazı gelir. Yazi aynen şöyledir: «18.3.1975 günü sabah 5. saat 2/D sınıfına olan dersi nize o dersin yarısında girdiğiniz t et bit edilmiştir. Göreve gelmediğinizin nedenlerini yazmanızı rica ederim.» , Ülkücü öğretmen Allaaddin Korfr maz'ın cevabı ise şöyledir:
«Hesapsız ve dayanaksız bir iftira! dır. Bütün meslek hayatımda herhangi bir derse, dersin yarısında girdiğim vaki değildir. Tanrı, kin ve intikam duygularının şaşkınlığın dan müfterileri kurtarsın. Halep ora' daysa arşın buradadır. Size benden daha doğru cevabı 2/D sınıfının öğrencileri verir. Bu mevzuda kendimi müdafaa etmeyi bile zül addederim. Yalnız başta siz (Neşet Araş) ve ediniz olmak üzere bazı muavinlerin ve öğretmenlerin vazifeye ne zaman lar geldiğiniz elimdeki vesikalarla' tesbit edilmiş vaziyettedir. Vicdani ve kanunî adaleti tatbik etme mevkiinde olanlar adaleti önce kendi nefsinde tatbik ederler. Bilgilerini' «e sunulur. 25.3.1975».
YALANCI KİM? , Solcu müdür, Alâaddin Korkmaza in cevabım alınca belli ki öfkelen* mistir. 4 Nisan günü Korkmaz'a yaz dığı bir yazı ile kendisine ihtar ver diğimi bildirir. Yazıda «bir öğretme nin yalan söylemesi çok acıdır. Zirai adı geçen gün saat 11.15 de kaymst kamlıkta bulunduğunuz gerek kay* makamın okula telefon etmesi, gerekse o anda okulda görevli olup ol madiğinizin sorulmasıyla saptan* mış tır. Kaymakamın okulu haberdat etmesi üzerine sınıfta bulunup btt* ummadığınız nöbetçi müdür yar-» dımcısı, nöbetçi öğretmen ve taraK madiğiniz kesinlikle saptanmıştır.*: fundan araştırılmış ve sınıfta bulu* deniyor ve yazının bitiminde «kend$ nizi temize çıkarmak içi başkalara m karalamanın öğretmene yakışro*
yan bir davranış olduğunu önemle hatırlatırım» ifadesi bulunuyor. An çak, daha sonra kimin yalan söyle <*»& anlaşılacaktır.
. KORKMAZ'IN CEVABI
• Alâaddin Korkmaz, aynı gün mü-Öre verdiği cevapta özetle şunları
•ölüyor: 18.3.1974 tarihindeki dersim 11.16
fla değü, 9.35 de başlar. Ciddi bir Şaştırma yapılmadığı buradan da * • oluyor. O tarihte kaymakam-J* makamına hiç gitmedim ve bu-m «terslerime zamanında girdim. kaymakamlığa ÜLKÜ-BÎR Başka
Jj1 olarak benim İmzamla yazılmış bir evrakı havale için götüren Ali Ak •»anlar'dır. İşte kaymakam beyin Ve sJz,n yanılgınız ve bunun neticemde nöbetçileri ve muavinleri de Katarak «sınıfta bulunmadığınız kek i k l e saptanmıştın iftira ve yala JJ böyle ortaya çıkmıştır. Yalan ve ««radır. Çünkü ne siz, ne de bir •jaşkası sınıfıma gelmediniz. Gelsey '"niz, öğrencilerime «dilekçe ve sîpa 2 mektuplarının nasıl yazıldığın» °trettiğimi görecektiniz.» • "aha sonra adı geçen ülkücü öğütmen Ali Akmanlar da müdüre, olay günü kaymakamlığa kendisinin «ittiğini bildiriyor. Allftddin Kork-^az'ın talebi üzerine kaymakam Naci Kavurmacıoğlu da belirtilen s%-***• makamına gelen şahsın Alaad ^m Korkmaz olmadığım resmen aklıyor.
İ BURSA VALİLİĞİNDEN SES YOK
ı Bütün bu olan bitenden sonra yalancının Alâaddin Korkmaz değü de okulun TÖB-DER'li solcu müdürü Neşet Araş olduğu «kesinlikle sap .tanıyor!» ı Görüldüğü gibi solcu Neşet Araş ? aklısıra cezalandırma fırsatı bul Jmgunu zannederek, bir tertibe kur °an etmek istediği ülkücü Alaaddm Korkmaz'ın haklılığı böylece ani* Emiştir. Bu gerçeğin ortaya çıkma »mdan sonra Korkmaz, Bursa valili jjjne bir dilekçe ile başvurmuş, ken ™ne keyfi ve haksız olarak ihtar cezası veren müdürün cezalandırılmasını istemiştir. Ancak, ne hikmet • Valilikten de bugüne kadar bir cevap alınamamıştır.
Bu olay, yurdun her yerinde ülkİ COlere karşı solcular tarafından her 8un oynanmak istenen yüzlerce 0yundan bir örnektir. Ancak, solcular bu olayda olduğu gibi ülkücüle. *e kazdıkları kuyuya çoğu kere ken fileri düşmekte, oyunları burada ol «u&u gibi fiyaskoyla neticelenmete-fcdir,
«TANRI'NIN KILICI»
Okumak, güzel şeydir. Ümitle açılıp, kazanç la kapanan bir kitap seçebilmek, daha da güzeldir. Bu nokta, zamanın değerlendirilmesi açısın dan ayrı bir önem kazanır. Saatlarca göznuru d5 külerek yapılan bir okuma sonunda insan; aradığını bulamamış, kendisinde mevcut olana bir şey ler daha ekleyememiş, doymamış, olgunlaşma mışsa, kuru bir çaba harcamış olacaktır. Böylesi bir kitabı okumamak, okumaktan daha hayırlıdır.
Sen birkaç yıl içinde «Töre - Devlet Yayınlar» yayımladığı eserlerle - millî kültürümüze hizmet açısından - çok önemli bir görevi yerine getirmek tedir. Macar yazarlarından Geza Gardonyı tarafından yazılıp, Ziya Tuğal tarafından dilimize kapandırılan Tanrı'mn Kılıcı, bu dizinin on beşinci sırasını işgal etmekte ve üçüncü baskısını da yap mış bulunmaktadır.
Fikirlerin, duygu içinde eritilerek verilmesi, daha çok şiirde görülen bir özellikti. Bugün bu durum romancının kaleminde başka bir önem kazanmıştır. Sanat-Tarih ikilisini yakınlaştırarak, tarihin kuru ve kurallı cümlelerini farklı bir dü\ farklı bir söz - dizimi ve renkli bir anlatımla ver meğe çalışıyorlar. Tarih, bu çalışmayla tezyin ediliyor, sırlanıyor; fakat, bu yalnız dıştan bir süsleme, dıştan bir sırlama değil, içten de sırlama, süsleme oluyor biı bakıma... Bu güzel çalışma, romancıyı «Arşiv»e götürüyor, geniş araştırma istiyor, dil çalışmasına yöneltiyor. Müzeler, kalıntılar bir bir gözden, kaynaklar da elden geçiriliyor. Yazma ve yazabilme gücünün dışında bir kuyumcu inceliği gerekiyor, istif - sıraya koy ma-tanzimat bilgisi gerekiyor. Sonra da büyük bir emeğin verimi olan bu güzel eserler okuyucuya sunuluyor.
Yazar, Tanrı'mn Kılıcı'nda Attilâ'nın yönetimindeki Batı Hunlart'nın 448-453 yılları arasındaki yaşayışım ve önemli olayları konu edinmiş. Bu süre içinde kazanılan Catalaunum Zaferi, yapılan Roma Seferi, Attilâ'nın ölümündeki «Yuğ» töreni ve «Strva» adı verilen şölen en ince ayrıntılarına kadar anlatılmış. Tarihi gerçekler, olaylara paralel olarak alevlenen bir çok olayı ve Hun lar hakkında anlatılan yan bilgilerle iyice yumuşatılmış.
Attilâ'yâ «Tanrı'nın Kılıç» ya da «Tanrı'mn Kırbaç» adı, «Zalimlerin başına dert» olduğu fçin verilmiş. Zalimlerin edim yeryüzünden kaldırmak göreviyle - Hun inanışına ve bize göre - Tanrı tarafından gönderildiği için verilmiş.
Meğer zaman Yüce Türk Milleti'ne ne büyük bir sadakatla bağlıymış! Bunca zaman, asırlar, ne alabilmiş ki bizden? «Anlatılan on beş asır öncesi mi, yoksa bugün mü?» diye bizleri okurken hayrete düşüren eserin konusu kısaca şöyle :
Doğu Roma imparatoru Theodosİus, Attilâ* dan gelen elçilere karşılık olarak Senatör Mak-siminos başkanlığında, Tarihçi Priskos, Tercüman Vigilias'tan meydana gelen bir heyet gönde rir. Priskos, sadık kölesi Zeta'yı da yanına alır.
Zeta, Hunlar hakkında gördüklerini ve düşündüklerini, yazmaya başlar. Attilânın adamlarından Csath'ın kızı Emöke'yi görür görmez beğenir ve sevmeye başlar. Becerikliliği yüzünden Csath'ın ve Attilâ'nın evine, hanımların bulunduğu bölüme kadar girmeyi başarır. Emöke'yi daha' yakından tamma fırsatım bulur.
Bizans'tan gelen elçi heyeti, dönmek üzere yola çıkar, Zeta'mn aklı - fikri hep Emöke'dedir.
ABT)TTT.T.AH PARLAK
Bir bahane ile yari yoldan geriye ooner. Efendisinin ağzından, kendisinin yazmış olduğu bir mek tubu Csath'a verir. Bu arada Attilâ'yâ, Bizanslı lar'ca hazırlanan bir suikast açığa çıkar. Son olarak gelen Bizans elçileri ve Zeta Attilâ'nın huzuruna çıkarılır. Zeta, korkulu dakikalar yaşar. Suikastla ilgisi olmadığı anlaşılınca. Csath onu yanına alır, evine götürür.
Theodosİus ölmüştür. Attilâ'nın ısran üzerine kendisine suikast hazırlayan Kmafios'un başı da gönderilir. Attilâ, Batı Roma Kayseri IH. Va-lentinianus'tan on beş yıl önce kendisine nişan yüzüğü gönderen nişanlısı Honoria'yı ve mirasım ister. Kayser, Hononanın evlenmiş olduğunu bildirir. Attilâ, savaş hazırlığına başlar.
Beşyüz binden fazlası sayılmayan Büyük Hun Ordusu törenle yola çıkar. Tunayı geçer Orlean yağmalanır. Burada, Aetyüs'fln öncü küvetlerimle çarpışılır. Attilâ, ordusunu Catalaunum'da savaş düzenine sokar. Burada, dünyanın en büyük meydan savaşı yapılır. Kralları Teodorik ölünce Got'lar çekilirler. Aetyüs, eski gücünü kaybeder. Ordusunu çeker. Attilâ da birkaç gün sonra mem leketine döner.
Zeta, savaş meydanında yaralılar arasında kalır. Dönüşü, Csath'ları sevindirir. Attilâ İtalya Seferindedir. Papa'nın ricaları üzerine Roma'yı istilâ etmekten vazgeçen Attilâ döner. Bol miktarda ganimet elde edilmiştir. Zeta, bunların yazılmasında çalışır ve Attilâ'yâ bitikçi olur.
Attilâ, Burgont Kralının kızı lldiko ile evlen diği gece ölür. Şamanlar, Onun ölümünü ağabe yisininkine benzetirler, lldiko hırpalanır.
Attilâ, büyük bir törenle gömülür. Töreni Şamanlar yönetirler. İç - içe konmuş bulunan altın, gümüş ve demir tabut Tiszanın değiştirilen yatağına konduktan sonra, su tekrar tutulur. Siyah elbiseleriyle törene katılan bütün köleler okla öldürülürler. Bunlar arasında Zetanın elbisesiyle törene katılan Emöke de vardı»*. Zeta kölelerin oklandığını öğrenince deliye döner. Tisza kıyısına koşar. Cicia'da gelmiştir. Cicia, şehrin ikiye bölündüğünü, kan dökülmekte olduğunu haber ve rir. Zeta ve Cicia, Batı'ya doğru yola çıkarlar. Geride şehrin yan alevli dumanları yükselmek tedir.
Hunîar'da, askeri hayat, Hun zevki, Hun zekâ si, İnceliği, inançları, Şamanizm, misafirperverlik ve kısacası yaşanmış bir Hun Destanı'mn ele alın dığı romanda, Batthlar'ın yanlış yargısı Hun Bar barlığı ve Hun - Macar »oybirliği üzerinde de do ruluyor. Asıl barbarlığın bu ithamı yapanlara ait olduğunu anîatılyor. Bugünkü Macar Tarihçiler?' nin zıddına Hunlann, Macarların da ataları oldu ğu belirtiliyor. Hun kültür ve medeniyeti. Hun zev ki, giyim - kuşam, âdetlerin yönelince, mevcut bel gelerin bunaldığı zamanlarda, Macar yaşayışından hareket ediliyor.
Tarihçilerin kesin bir hükme varamadıkları Attilâ'nın başkenti, ölüm sebebi mezaryeri konular, romanda da pek açıklık kazanmış değil. Buna rağmen bizi bize, bir Hun elçisi samimiyeti içinde sunan Gardonyi'yİ kutlamak,yerinde bir jest olacaktır.
Teknik yönü üzerinde hiç durmadığımız Tan ri'nın Kılıcı 374 sayfa, fiyatı 20 liradır. Töre Devlet Yayınlan tarafından yayınlanmış ve AN PA tarafından dağıtımı yapılmaktadır.
DEVLET - 30 HAZİRAN 1975 - Sayı: 295 - Sayfa: 8
TOPRAK REFORMU İLE İLGİLİ İSTİSMARI İFLAS EDEN
CHP'liler paniğe kapıldılar I" Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Al parslan Türkeş'in Diyarbakır'a gelişini bahane ederek devlet kuvvetleri ve Başbakan yardımcısı Tür
keş'e CHP'li komünistler tarafmdan girişilen menfur saldırılar üzerin?, MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak 24 Haziran günü bir beyanat yermiş ve «sırf» rey alabilmek için bir kısım halkı bölücülüğe sürüklemekten sakınmayan Ecevit ve arka flaşlarının ateşle oynamaktan vazgeçmeyecekleri iyice belli olmakta-jBır» demiştir. Gerede olaylarının da bu maksatla tertiplendiğinin artık açıkça belli olduğunu belirtten Gün Şazak'ın beyanatı aynen şöyledir : ; «Pazartesi günü Diyarbakır'da ce revan eden hadiseler, Bülent Ece* Tit ve arkadaşlarının iktidar olabil* pek için her yola deneyebilecekle finin, hattâ Türk milletinin birliğin! bozmayı bile göze alacaklarının açık fbir örneğidir. , Gerede olaylarının da bu maksatla tertip edilmiş olduğa artık açıkça belli olmuştur. , Sayın Türkeş'in Toprak dağıtımı nı başlatmak için Diyarbakır ve Ur fa'ya gideceğini önceden plânlayıp
ilân etmiş olması C.H.P. yöneticilerini hareket geçirmiş, Mustafa Üs-tündağ Diyarbakır ve civarında yap tığı toplantılarda bölgecilik ve ırkçı lık propagandası ile halkı kışkırtmıştır. Ayrıca daha önce Diyarbakır Milletvekili Recai İskenderoğlu'nıın da bu maksatla imal ettiği yalan haberler solca gazeteler vasıtasıyla bölgede yayılmıştı. Toprak reforma ile ilgili istismar ve yalanlarının top rak dağıtımının başlamasıyla iflâs ettiğini görerek paniğe kapılan Ece vit ve arakadaşları bu seferde yalaa haberler imal ederek ırkçılığı körük lemek istemişlerdir.
. Sırf rey alabilmek için bir kısım halkı bölücülüğe sürüklemekten sa kınmayan Ecevit ve arkadaşlarıma ateşle oynamaktan vazgeçmeyecek leri iyice belli olmaktadır. . Bu son hadisede şehit edilen Mfiıl METÇİ6İN hesabı da elbette ken dişinden sorulacaktır.
, Ecevit ve arkadaşlarına TÜRK Mil letinin birliğini zedeleyici davranışlardan vazgeçmesi için bir kere da ha ikaz ederken, TÜRK Milletinin bölünmez bir bütün olduğunu da ha tırlalırız.B
Türkeş'e yapılan saldırılar protesto edildi
MHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Türkeş'e karşı Diyarba kır'da girişilen kanlı saldırıların tap kileri devam etmektedir. Bu konuda bir beyanat veren AP Genel Başkan Yardımcısı îsmail Hakkı Yıldırım «Sa yın Ecevit Diyarbakır'da devleti ve hükümeti tuzağa düşürme tertibinde suçüstü yakalanan CHP'lilerin iş ledikleri cinayetlerin hesabını verme sorumluluğu ile karşı karşıyadır» demiştir. Yıldırım özetle şunları söy lemistir :
«Diyarbakır CHP milletvekili Ha san Değer kumandasındaki silâhlı CHP saldırganlarının Türk askerini, Türk polisini ve huzur içinde ya şamak isteyen Diyarbakır halkını kurşunlatmak suretiyle nereye var mak istediklerini Türk milletine açık lamalıdırlar. Hükümetin hizmet götürdüğü illerde halkı kışkırtarak ken di aleyhinde gösteri düzenlediği söy lenemiyeceğine göre devleti güçsüz ve hükümeti aciz gösterebilmek için CHP'nin iç isyan provalarını nereye kadar ve ne ölçüde sürdürmek iste diği artık açıklık kazanmıştır.»
AP Genel Başkan Yardımcısı CHP
Kahredilen Devlet
ve Yakılan Bayrak
«Kahrolsun Türkiye!»... İlk duyduğumuzda konuşmaya davrandık. Sustuklarını görünce bir bildikleri vardır sanıp biz de sustuk. Bekledik. Boşuna bekledik... Sonra aynı ses bir daha geldi, bir da ha geldi : «Kahrolsun Türkiye!». Susmaları, oturmaları o kadar garipti ki ve biz o kadar hüsnüniyet sahibiydik ki, hâlâ bir keramet vehmediyorduk. Ama bu sefer duramadık artık. Gittik «Kahrolsun Türkiye«» yi bir muhtıra ile kendilerine anlattık. Bekledik. Boşuna beklemişiz; Sonra gazetelere yazdık. Bekledik. Boşuna beklemişiz. Artık anlatmamıza, yazmamıza da gerek kalmadı. Salı günü «Kahrolsun Türkiye!» tempo ile, avaz avaz Ankara sokaklarında haykırıldı. Yolcu, bekçi, işçi, dost düşman dinledi. Duvar gibi sağırlardan başka Cebeci'de duymayan kalmadı. «Kahrolsun Türkiye!» yi. Hâlâ anlamayanlara biraz açıklayayım ; O kah redilen, şey, bu memleketin Mülkiye'sinde kahredilen şey, Türkiye, yani Türkiye Cumhuriyeti, yani bizim memleketimizdir. Hani babamızın, dedemizin, bizim canımızı verdiğimiz devlettir.
Türk bayrağı yakılmıştır. Önce İstanbul'da, sonra Ankara'da Türk bayrağı yakılmıştır. Anlatıp beklemişizdir. Yazıp beklemişizdir. Boşuna beklo-mişizdir. Bu sefer anlatmamıza, yazmamıza da gerek kalmadı. Bu sefer kapalı kapılar veya duvarlar «»r'rtmda değil, Pazartesi günü, Diyarbakır'da -?adde ortasında Türk bayrağı yakılmıştır. Bunu da izah" edeyim mi? OJur a, TRT haberi sadece rad
yoda verip televizyonda tekrarlamadı diye tam anlamayanlar bulunabilir . Hani şu kırmızı üstüne beyaz ay - yıldızlı bayrak var ya; işte o bayrak yakılmıştır. Hani alının elli milyon şehidin kanından geldiğine inandığımrz bayrak var ya; tam o, taa kendisi.
Şimdi susanlara bitab ediyorum : Sizin için önemli olmayabilir, hattâ bayrak memleket, devlet üstüne bunca hassasiyet gösterilmesini çağdışı bulabilirsiniz; fakat bu bayrak bizim bayrağımız, bu memleket, bizim memleketimiz, bu devlet bizim devletimizdir ve biz sizi ahlâk dışı, namus dışı, haysiyet, şeref dışı buluyor ve Türkiye'nin de di şında görmek istiyoruz. Defolun bu memleketten, çekilin bu bayrağın altından! Toprağını kirletmeyin, gölgesini kirletmeyin. Devlet kahredilirken, bayrak yakılırken susmayı temkin, ağırbaşlılık sanabilirsiniz. «Sanmak» hürriyetiniz var. Ama bizim de bu davranışınızı ihanet saymağa hakkımız var. efendüer. Susmak ihaneti. Korkaklık ihaneti. Kolay işlerde, faraş kadar ağız açıp, cesaret gerektiğinde heykel kesilmek haysiyetsizliğinin ihaneti.
Kafalarınızın kalınlığı besbelli; tekrar edeyim : Siyasal'da salı günü «Kahrolsun Türkiye!» diye tempo tutulmuştur. Diyarbakır'da, pazartesi günü Türk bayrağı yakılmıştır. Duyuyor musunuz? Hâlâ duymuyorsanız, Allah belânızı versin. Duyup da duymamaktan geliyorsanız, Allah iki defa belânızı versin. Yalnız çekilin ortadan, kapayın çenenizi ve defolun gidin bu memleketten.
nin eski alışkanlıklarını sürdürmek istediğini bildirdikten sonra şöyle devam etmiştir : «saldırganlar daha da cüretkâr olacaktır. Ülkemizde bu tür saldırılar hiç kuşkusuz artacaktır.» diyen Ecevit, öyle anlaşıh yor ki, ülke huzuru için kaygılarını değil, huzur bozmak için uygulamaya koyacağı tasarılarını ifade etmft tir. Hesap yanlıştır.»
MSP GRUBU BİLDİRİSİ , MSP Millet Meclisi Grubu da yap tığı toplantıdan sonra bir bildiri ya yınlayarak «CHP varım, yoğunu bü tün yönetici kadrosuyla memleketimizde huzursuzluk çıkarmaya tah sis etmiştir.» demiştir. MSP bildi'i sinde özetle şu görüşlere yer veril- j mektedir :
«İktidarı kaybeden CHP şimdi <3ö vünme devrine girmiştir. Kendili bu dövünmenin hırçınlığı ile huzursuz olduğundan bütün milleti de hn zursuzluğa itmek istiyor. CHP bü gibi huzur bozucu tertiplere devam ettikçe milletin gözünden büsbütün düşmektedir. Herşey ortadadır. BU gün Türkiye'nin kalkınmasına CHP idarecilerinin hırçın ve gerçeklerden uzak tutumu mani olmaktadır. B'f huzursuzluk kaynağı haline gelen CHP, bu tutumu yüzünden her geçen gün itibar kaybederek sönüp giderken inancımız odur ki Türkiye olara» kalkınmamız hızlanacak ve güçlene çektir.»
MHP ANKARA İL TEŞKİLATI BİLDİRİSİ
MHP Ankara il başkanlığı da Diyarbakır saldı rısı ile ilgili olarafc yayınladığı bildiride, MHP'nin Türk milliyetçiliğinden ve Türk milletin* den aldığı kuvvet ve büyük inançl* Türk milletine yöneltilen her türlö yıkıcı faaliyetlerin karşısında mü' cadelede kararlı olduğunun bilinme sini istemiştir. MHP bildirisinde özetle şöyle denilmektedir :
«Baştan beri halkı tahrik eden» ve devletin güvenlik kuvvetlerine taarruzu görev edinen, şehit ettikle ri ülkücülere, Mehmetçiklere bir v0
nişini ekleyen kızıl anarşistleri Tür* milletine bir kere daha teşhir "*e
ilân ediyoruz. Halktan yana oldu8* nu söyleyen halk düşmanlarının ta' nı kamuoyuna bir kere daha açıkla* rih önünde ilelebet mücrim olacak anarşi tezgâhları kızıl satılmışla^ telin ederiz.»
CGP BİLDİRİSİ Cumhuriyet Güven Partisi TBM1
Grubu yaptığı toplantıda son olayl* rı görüşmüş ve yayınladığı bildirine özetle şöyle demiştir :
«CGP kimden ve nereden gelirse gelsin, her türlü şiddetin ve kan'jn dışı eylemin sorumsuz kışkırtma^ lığın karşısındadır. Anarşi ortan» kimseye yarar sağlamaz. Yıkıcılık* marifet sayanlar, bir gün kendil i
(Devamı 11. de)
s^saaBii DEVLET - 30 HAZİRAN 1975 - Sayı: 295 Sayfa! f
Diyarbakır Urfa yolunda dağ-taş MHP Sloganlarıyla doluydu
Onbinlerce Urfalı; Diyarbakır'daki şen'i tecavüzü unutturmak istercesine Türkeş'i büyük bir şevkle bağrına bastı...
Milliyetçi Hareket Partisi Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Alparslan Törkeş, Devlet Bakanı Mustafa Kemal Erkovan ve Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarı Orhan Türköz 24 Haziran günü Urfa'ya bağlı Akçakale ilçesinin 5 köyünde yapılan toprak dağıtımı töreninde bulunmuşlar, MHP lideri ve Baş bakan Yardımcısı Alparslan Tür-keş, büyük sevgi gösterileri arasında topraksız köylülere yeni topraklarının tapularını vermiştir.
Diyarbakır'da CHP' II komünistle rin günlerce önceden hazırladıkları menfur tecavüz ve İsyan hareketinin yapıldığı 23 Hazlran'ın ertesi günü Türkeş ve birlikte bulunan heyet. Urfa'ya hareket etmişler tiir. Türkeş'in yol güzergöhında-M köy ve İlçelerde Türkeş'e büyük sevgi gösterileri yapılmıştır. Yol boyunca kayalara ve uygun Yerlere «Başbuğ Türkeş». «Milliyetçi Türkiye». «Millî Devlet Güç lü iktidar». «Komünistler Moskova ye» gibi yazıların yazılmış olduğu görülmüştür. Türkeş. Hilvan II cesinde kalabalık bir halk topluluğuna hitaben kısa bir konuşma yapmıştır. URFA'DA MUHTEŞEM KARŞILAMA
Türkeş. Urfa'ya girişte Belediye bandosu ve binlerce kişilik bir halk topluluğu tarafından coş kun tezahüratla karşılanmıştır. Urfahların Türkeş'e Diyarbakır'da yapılan saldırıya cevap olarak muhteşem bir karşılama töreni yaptıkları görülmüştür. Türkeş. Ur fa'ya girerken Urfa Kalesinin iki büyük sütunu arasına büyük bir MHP bayrağı asılmıştır. Türkeş'in karşılandığı yerde 200 den fazla araba görülmüştür. Mitingin yapılacağı meydanda da şu bez ofisler dikkati çekmiştir: «Tanrı dağı kadar Türk, Hira dağı kadar Müslümanız», «Türk'ün yüce Baş buğu kahraman Urfamıza hoş geleniz» «Milliyetçiyiz». «Türklük Ourur ve şuuru. İslâm ahlâk ve fazileti». «Millî devlet, güçlü iktidar», «komünizmi ezeceğiz».
Türkeş mitingin yapıldığı meydanda toplanan 10 bine yakın kişinin tezahüratı altında konuşmuştur. Türkeş özetle şunları söylemiştir :
«Bizim gözümüzde milletimiz bö lünme kabul etmez, mukaddes bir bütündür. Parti ayırımına bakmak sızın, bölge ayırımı düşünmeksizin, mezhep farkı kabul etmeksizin. Doğulu - Batılı, veya Güneydoğulu ve Kuzeyli bütün vatandaş hırımız, aynı derecede muhterem ve değerlidir, Müslüman Türk mil
letinin evlâtları olarak birbirlerinin öz kardeşleridirler. Herkesçe bilinen bu gerçekleri söyleyerek söze girişmenin sebepleri vordır. Biliyor sunuz, memleketimiz demokrasi ile hürriyet reflmi içinde İdare olma yolunu seçmiştir. Ve dünyada en İyi idare «Hukukun üstünlüğüne dayanan hürriyetçi demok rasldln». Türk milleti, millî iradenin hakimiyetini temsil eden demokrasi idaresini kendisi fçln en uygun yol olarak bulmuştur. Demokrasilerde çeşitli partiler vardır. Vatandaşlar programlarını beğendikleri herhangi bir siyasi partiyi tutabilirler. Seçim zamanı ona rey verebilirler. Aynı zamanda de mokrasilerde söz hürriyeti vardır. Herkes düşündüklerini serbestçe söyler ve beğenmediği fikir ve hareketleri tenkid edebilir.
Bildiğiniz gibi bugünkü koalisyon hükümeti meclislerden güven oyu alalı 2,5 ayını bile doldurmamış olan bir hükümettir. Başta CHP'nln ihtirastan gözü dönmüş kaprisli lideri sayın Ecevit olmak üzere, bir takım kişiler reformların yapıldığını İleri sürerek hükü metimlze karşı gizli veya açık iftira ve tahriklere girişmişlerdir.
Bilindiği gibi CHP yöneticileri ve onun sayın lideri Ecevit, her zaman muhalefette yaygara ve Is-tistismarım yaptığı toprak reformu konusunda, iktidar dönemlerinde hiçbir faaliyette bulunmamış tır. Bugün pilot bölge olarak seçilen Urfa'da uygulanması yapılan tarım ve toprak reformu kanunu meclislerde C.H.P. dışındaki partilerin oylarıyle kabul edilmiştir. Her konuda olduğu gibi bu defa da CHP ve O'nun sayın lideri Ecevit, kendilerinin başarısız ol dukları hususlarda, başkalarını ba şanlı görmenin ilkel hazımsızlığı içerisine düşmüşlerdir. Siyasî hayattaki tecrübelerimiz milletimiz I-çin gerçeklerin tesbitl konusunda halkımıza şaşmaz bir ölçü kazandırmıştır. CHP yöneticileri ne söv lüyorsa gerçekler daima o'nun tam aksidir, ölçüsüz toprak kamulaştırılması ve dağıtımı konusunda da durum böyledir.
Gerçekler bu olduğu halde, sayın Ecevit ve yandaştan tarafından ortaya atılan iddiaların hedefi, köylüyü toprak sahibi yapmak değil, memlekette mülk düşmanlığı, anarşi ve bölücülük yapmaktır. MİLLETİMİZİN TARİHİNDE YENİ BİR SAYFA AÇIYORUZ
Bugün Urfa'da milletimizin tarihinde yeni bir sayfa açarak top rak reformunu başlatmış bulunu
yoruz. Topraksız vatandaşlarımıza şu anda konun gereğince toprak dağıtmaya başlıyoruz. Memleketimiz için, milletimiz İçin girişilen bu faaliyetin hayırlı ve uğurlu olmasını Cenabı Hak'tan diliyoruz.
Türkiye'mizin hızla kalkınabîlme si. fakirlikten ve gerilikten sür'at-le kurtulabilmesi İçin hızlı bir sanayileşmeye ve topraktaki nüfusu muzun sanayi kesimine yerleştirilmesine mecburiyet vardır. Türkiye için asıl faydalı olan tedbir sadece toprak reformu değil, tarım reformudur. Fakat yıllardan beri komünist ve anarşist propaganda lar düşünen karalan bir hayli karıştırmıştır. İlme ve memleket ger çeklerine aykırı, yalnız markslst re fimin çıkarlarına yarayacak karşılıklar için birebir hareketler kış-kırtılmtştır.»
TÜRKEŞ TAPU DAĞITTI
Türkeş ve beraberindeki heyet Urfa'dan sonra Akçakale ilcesine gelmiştir. Burada MHP İlçe merkezinin açılışı yapıldıktan sonra Yatılı Bölge Okulunda yemek yenilmiştir. Daha sonra heyet toprak dağıtımının yapılacağı Dibek, Bozyazı. Şehrence, Donanlı ve Ta-hılnan köylerine gitmiştir. Gidilen köylerde halk Türkeş'e büyük tezahürat yapmıştır. Toprak dağıtılan köylerde davullu zurnalı törenler yapılmış halk millî oyunlar oynamıştır. Türkeş, M. Kemal Erkovan ve Müsteşar Orhan Türk
öz tapuların verilmesi sırasında bt» rer konuşma yapmışlardır. Tur* keş konuşmasında özetle şunlar» söylemiştir:
«Toprak reformu Türkiye'nin da» valarından biridir. Bu konuda be> zı siyasî partilerin liderleri yala» ve iftiradan ibaret propogandalsf» la hükümetimize haksız saldırıl* ra girişmişlerdir. Boşta ihtirasta* gözü dönmüş kaprisli lider EcevR olmak ÜEW9 birtakım kişiler re* formların yapılmadığını ileri süre*» rek açık tahriklere girişmişlerdir, Halbuki mecliste reform kanunu görüşülürken CHP buna oy verme) mlş, hükümet olduğu zaman de) hiçbir teşebbüste bulunmamıştır, Her konuda olduğu gibi bu defa de Ecevit başarısız olduktan hususta başkalarını başarısız gömne nin ilkel hazımsızlığı içine düş» müştür.»
ERKOVAN'IN KONUŞMASI
Urfa Valisi ve diğer ilgililerin as hazır bulunduğu törende ayrıca^ Urfa Valisi ve onun arkasında* Devlet Bakanı ve MHP Genel Baş* kon Yardımcısı Mustafa Kemal Erkovan konuşmuştur.
Devlet Bakanı Mustafa Kemal Erkovan, yaptığı konuşmada «Bil bölücü değil birleştirici, lâfçı değil, İcraatçı bir Hükümetiz* demiştir.
Toprak ve tarım reformu kant* nunoa toprak reformunun ha saf sonu gözönüne alınarak yapılaci ğı hükmüne rağmen, bir partini* tahrik ve zorlamalar iyin «TopraÜ dağıtımı geciktiriliyor yozlaştırılı* yor» kampanyası açıldığını, MI yolla anarşi ortamı yaratılmak la* tendiğini öne süren Erkovan özet* le şunları söylemiştir:
«CHP 1 Haziran'da üzerinde) ekin bulunan toprağı başkasına] teslim ettirerek sizi birbirinize d *
Devamı 11. S ay f adi
Toprak dağıtımında halay çeken Urfalılar
OEVLPT - 30 HA7İRAN 1975 - Sayı: 295 - Sayfa t 10 l
W
Diyarbakır'daki "ihtilâl provası,, solcu gazeteler tarafından herzamanki gibi tahrif edilerek duyuruldu
Diyarbakır olaylarının Türk devletinin varlığına karşı girişilmiş bir isyan olduğu noktasında birleşilmektedir. Olayların önceden hazırlanışı, tahrik edilen toplulukların galeyana getirilmesi için uydurulan yalanlar, girişilen hareketlerde polis ve devlet kuvvetlerinin hedef alınma sı, olaylarda Türk bayrağının, polis arabalarının, polis kulübelerinin yakılması, bir Türk askerinin şehit edilmesi, CHP milletvekillerinin saldırıları idare etmesi, «Bağımsız Kürdistan», «Doğuya özgürlük» naralarının at.iması gibi yüzlerce misâl hareketin siyasî particilik olmayıp devlete müteveccih olduğunu gözler önüne sermektedir. Ancak CHP Genel Başkanı Ecevit, CHP yöneticileri ve CHP'nin ve gayrı millî çevrelerin sözcüsü basın organlarının olaylara bakışı ve yorumlayışı bu çevrelerin hızla ihanete sürüklendiklerini, bir kısmı zaten hain olan çevrelerin Türkiye'yi nasıl bir ortama götürme gayreti içinde bulunduklarının son örneği olmuştur.
Şimdi, mahiyeti, gayesi ve hedefinin ne olduğu resmî delillerle ortada bulunan Diyarbakır «ihtilâl provasına sol ve CHP'ye güdümlü basının nasıl baktığını gözden geçirelim:
YENİ ORTAM: Bu gazete 24 Haziran günü «Diyar
bakır gezisinde halk Türkeş'e katil diye bağırdı» başlığını çekmiş, ancak alttaki haberde gerçeğin hepsini gizliyemiyerek, olayların Türkeş Diyarbakır'a gelmeden önce başladığını, MHP bayrağının yakıldığını, solcuların şehirde Türkeş aleyhinde gösteriler yaptıklarını inkâr edememiş tir. Ancak gazetenin son dakika başlığı altındaki haberinde «komandoların düzenledikleri gösterilerin kanlı olaylara yol açtığı» iddia edilmiştir. Yukarda belirttiğimiz ve Türk devletini hedef alan hareketlerden hiç bahsedilmemesi dikkati çekmektedir. Aynı gazetenin 25 Haziran günkü nüshasında ölen erin MHP binası tarafından atılan bir kurşunla şehit olduğu iddia edilmekte. CHP'nin aşın solcu milletvekillerinden birinin iddialarına yer verilmektedir. Bu anarşist milletvekili güya halk arasında bazı kişilerin (CHPli militan olduğu muhakaktır) Türkeş'in Diyarbakır'a gelmesinden önce MHP'lilerin şehirde «savulun Türkeş geliyor» «Savulun Kürtler», «Kürtler Moskovaya» şeklinde bağırdıklarını bildirdiklerini iddia ederek iftiracılığın en seviyesizcesinl yapmakta, gazete de bu haberi büyük bir sevinçle vermektedir. Gazetenin komünist yazarları da aldıkları talimat icabı olsa gerek aynı mealde iddialarda bulunmuşlardır.
MİLLİYET : İlk günkü nüshasında olayları ver
mekte, aşırı solcu ANKA ajansına daya
narak, bazı tanıkların şehit olan eri bir polis memurunun vurduğu iddiasında bulunmaktadır. Ancak dikkat edilirse Yeni Ortam gazetesinin erin MHP il binası tarafından açılan ateşte vurulduğu iddiası ile bu iddia karşı karşıya gelince eri vuran kurşunun kim tarafından atıldığının belli olmadığı, solcuların birbirlerinden ha bersiz iki aynı yalan yaymaya çalıştıkları anlaşılmaktadır. Gazete yaralılar arasında birçok polisin bulunduğunu yazmakta, böylece komünistlerin devlet kuvvetlerini hedef aldıkları gerçeği doğrulanmaktadır. Bu arada gazete Hasan Değer ve Mustafa Ostündağ'm olaylarda rolü bu lunduğu yolundaki haberleri ajanslara dayanarak vermektedir.
GÜNAYDİN:
CHP ve Ecevit propogandasını en ince şekilde yapan bu gazetenin ilk günkü nüshasında devlete karşı saldırıya geçen komünistler her zamanki gibi «halk» olarak nitelendirilmekte, ancak MHP'ü lere ait arabaların, dükkânların tahrip edildiği, MHP bayraklarının yakıldığı inkâr edilememektedir. Gazete «MHP ile CHP'liler çatıştı» başlığıyla olaylarda iki tarafın bulunduğu kanaatini yerleştirme ye çalışmaktadır. Ancak anlaşılmıştır kî, «çatışma» değil, saldırı sözkonusudur. Zira Diyarbakır'da komünist hainler devlet kuvvetleriyle çatışmışlar, birçok asker ve polisi yaralamışlar, bir eri şehit etmişler, MHP'lilere saldırmışlar, polis arabalarını ve kulübelerini yakmışlardır. Aynı gazete ertesi gün, süratle suret-İ hak'tan görünme çabasına düşmüş, kendisi ve diğer gazeteler kışkırtıcılıkta başı çekmemişler gibi «Bu kardeş kavgası ne zaman bitecek* gibi masum (!) bir manşet çekmiştir.
HÜRRİYET?
Bu gazete ilk gönkü sayısında olayları «Türkeş'in gelişi olaylara yolaçtı» gibi. okuyanın olayların müsebbibi Türkeş'tir kanaatini edinmesini sağlamak gayesiyle hazırlanmış bir başlık altında haber vermiştir. Haberde sık sık «MHP'li gençler» ibaresi kullanılırken, diğer sayfalardaki fotoğraflarda da görülebileceği gibi ellerindeki bayraklardan CHP'li oldukları gün gibi açığa çıkmış olan CHP'liler için «CHP'li oldukları öne sürülen gençler» tabirinin kullanılması dikkati çekmiştir. Bu gazete CHP'Iilerin halkı kışkırtmak için uydurdukları ve Türkeş'e izafe etmeye çalıştıkları, Recai Iskenderoğlu tarafından önerge haline getirilen, sözlerin olaylara yol açtığını iddia etmektedir. Halbuki Tür keş'in söylemediği, CHP'Iilerin kendilerinin uydurduğu sözler hakkında verilen önerge daha sonra bir bahane ile geri alınmıştı. Gazete söylenmemiş sözleri
Türkeş'in söylediğini kulağıyla duymuş gibi, olayların sebebini bu sözlere bağlaması ilgi çekicidir. Demek ki CHP'llier düzenledikleri oyunda başarıya ulaşmışlar, bu saf (!) gazetenin de düştüğü oyuna diğer CHP'lileri düşürebilmişlerdir. ,
CUMHURİYET:
Bu aşırı solcu gazete, Diyarbakır'da hiçbir olay meydana gelmemiş gibi ilk gün «Diyarbakırda polis halka ateş açtı* başlığını kullanmıştır. Komünistlerin «halk» derken komünist militanları kastettiğini bilenler için başlık normaldir. Ancak saf vatandaşları kandırmak için çekilen başlık gazetenin neye hizmet etiğini göstermektedir. Haber içinde kullanılan «MHP İllerle karşıt vatandaşlar» tabiri ise gazetenin olayların gerçek yüzünü göstermekten kaçındığını ortaya koymaktadır. Zira olaylar kalabalık bir komünist ve CHP'»i kitlesi tarafından çıkartılmış, bu kalabalık polis ve ordu birlikleriyle çatışmıştır. Ga zete ikinci gün, devlete karşı girişilen bu isyan hareketi ile ilgili haberi küçük bir başlıkla geçiştirirken, CHP'nin kışkırtıcı ve komünistlerin koruyucusu başkanın söz lerini manşete çekmiştir.
Görüldüğü gibi sol ve CHP'ye güdümlü basın olayları gerçek mahiyetinden fark iı bir şekilde okuyucuya aktarmışlardır. Yapılan protesto hareketinden çok daha CHP Genel Başkanı Ecevit'e Gerede'de vahim bir mahiyet arzeden ve farklı olarak devletin hedef alındığı Diyarbakır o-layları bu gazeteler tarafından CHP'nin isteği paralelinde geçiştirilmek istenmiştir. Türkiye'de var olduğu iddia edilen «Basın Ahlâk Yasası»na ne kadar uyduktan bilinen bu basın organlarının milletimize gerçekleri duyurmama yolundaki ısrarlı tutumları ve CHP'nin milleti birbirine düşürücü politikasının en büyük teşvikçisi ve yayıcısı olmaları, Türkiye'yi karanlıklara götürmek isteyen güçlerin ekmeğine yağ sürmektedir. Olayları tersyüz eden, Ecevit'in adamları halka kurşun sıkarken, halkın Ecevit'e kurşun sıktığını iddia edebilen, halka ateş eden tabancalı CHP milletvekillerini koruma polisi olarak tanıtmaya çalışan, saldırıya uğrayanı saldırgan, saldırganı masum göstermeye çalışan bu «Türkiyeli» basının Türkiye'nin bu karanlık günlere geli
şinde ihmal edilemez payı bulunmaktadır. Türk devletinin düşmanlarını koruyan, Türklük için mücadele edenleri suçlu göstermeye çalışan bu basına istediği ders kanuni yollardan verilmedikçe Türkiye'nin aydınlık günlere kavuşmasını beklemek zordur, insanların haysiyet, şeref ve şahsiyetleriyle oynayan, yalancıhğı fütursuzca yapabilen basın «gaflet» çizgisini çoktan aşmış, «ihanet» batağına düşmüştür.
DEVLET - 30 HAZİRAN 1975 - Sayı t 2Q5 • Sayfa: fi
ftirkeş olayların içyüzünü açıkladı
CHP'liler yapmaktadır. Türkiye, di Sardan yönetilen tertipler karşısında *r- Bunu CHP'li vatandaşlarımın Te CHP'lilerin dikkatine sunmayı ge .»ekli görüyorum.
CHP ÇİRKİN ÖRNEKLER VERMİŞTİR
Türkeş daha sonra gazetecilerin *°rularını cevaplandırmıştır. Bir ga Çeteci Türkeş'e bazı gazetelerde, şe m. olan erin MHP il merkezinden atı *an bir kurşunla vurulduğu şeklinde 3 r̂ alan haberleri hatırlatmış ve gö fuşünü sormuştur. Türkeş bu soruyu loyle cevaplandırmıştır : « «Tamamen yalandır uydurmadır. MHP'ii b ^ topluluk yoktur. MHP il Merkezi polis kontrolü altındaydı. "u> tertipçilerin uydurduğu, dikkat kri başka tarafa çekme gayretidir. JNot : MHP Diyarbakır il binası bir *okak arasında olduğu, için oradan *Çilacak bir ateşle meydandaki bir eruı vurulması da mümkün değildir). Bu y0ı ç ^ ^ y o j değildir. Memleketi batırır CHP çok çirkin örnekler ortaya koymuştur. Yarın Ecevit'in yapacağı konuşmalarda diğer partiler «e aynı yola başvurursa iyi mi olacaktır? Hürriyetçi demokraside iste *en toplantı yapar, İsteyen gelir din-
f*t istemeyen gider.
ECEVİT SİNİR BUNALIMI GEÇİRİYOR
Bir gazetecinin «Ecevit hükümette canüer var diyor. Bu konuda ne der KnizH şeklindeki sorusuna da Tür *eş şu cevabı vermiştir :
«Bu iddiası gerçeklere aykırı oldu &u gibi bir devlet adamının ağzına ^kısmayacak, ancak bir sokak zor »asının ağzına yakışacak küfürlerdir.
ONBİNLERCE URFALI Baştarafı : 9. da
Sürmeyi planlıyordu. Toprağımdır diven derhal ekim var - yok demden yıllardır hasretini çektiği toPrağa sahiplenecek ve CHP'nln »tediği anarşi ortamı toprak da-artımında da olacaktı. Lüzumsuz Edebiyatı benimseyip, tahrik ve anarşiyi benimseyip, ciddî ve va-*ur devlet adamlığı anlayışıyla "kmet edip netice almayı arzulaman bizim kadrodur. Toprak ve J**m Reformu Kanunu 1973 yılında Al» . CGP koalisyonu zama-»Mnoo çıkarılmıştır. CHP çıkarma-JA'Çtır. Bugün de karşınızda toprak «•Öıtankır CHP'liler değildir. Bi-
'tftT h ü k u m e t e t m « anlayışımızda ^rok dağıtımı meselesini ideolo JJ «»ogan olarak kullanma hasta-• * Yoktur.»
öte yandan Cumhurbaşkanı ı Q h r î Korutürk ve Başbakan Sun m a n Demlrel Devlet Bakanı Fr-^ovan'a gönderdikleri mesajlarda J°Prak dağıtımı dolayısıyla tebrik : e r f n î bildirmişler, reformun hayır-J °lmasını dilemişlerdir.
Baştarafı : 5. de Ayrıca memlekette bağımsız mahke meler vardır. Bu sözler adlî ve idari makamlara da hakarettir.»
Türkeş bir gazetecinin «Ecevit'in ceketini çıkarıp gençlere saldırması bir sinir buhranı geçirmenin alâmeti
Sami Bal Baştarafı Arka kapakta
Bu olaylar tek gayeye yöneltilmiş ve bu gaye de Türk milletini iç savaşa, kardeş kavgasına sokmak ve böylelikle tarihin en şanlı milleti olan Türk milletini ve onun devletini yıkmak, yok etmektir.»
Sami Bal daha sonra bazı siya silerin gençliğe ve halka saldıra cak kadar ileri gittiklerini hatırlatmış ve «Türk gençliğinin ülkü cü bir bütün olarak gösterdiği da yanışma ve disiplinli tahammül bu çevrelerin oyunlarının bozulmasında başlıca amil olmuştur. Gerede'den idare edemeyince bil fiil saldırı ve tertipler içine girmişlerdir. Bu sokak hokkabazlarına sesleniyoruz. Türk gençliği hiçbir zaman sizin o kirli emelle rinize alet olmayacaktır. Bu zama na kadar olduğu gibi bundan son ra da sizleri adım adım izleyece ğiz ve her türlü oyunlarınızı bozmaya devam edeceğiz.»
midir» sorusuna da «±$u raylar Ece vit'in sjnir bunalımları geçirdiğinin alâmetidir. Biz de konuşurken, bazı vatandaşlar fikrimize karşı çıkar, biz onu dinleriz, cevap veririz. Vatandaşa saygı göstermek lâzımdır. Ceketi çıkarıp vatandaşın üzerine yürümek sinir bunalımını gösterir » şeklinde cevap vermiştir.
ANKARA'DA ÎMTAHANLARI
Baştarafı : Arka kapakta
da büyük işler başarabilecek zekâ ve güce sahipsin. Son ikfyüz yıldır yöneticilerin basiretsizliği ve gaf leti yüzünden devamlı var olan mil letler mücadelesinde geri bırakılmışsın. Benliğin unutturulmuş, kül türün yozlaştırılmış, inançlarına, tarihine küfredercesine bir eğitim le yetiştirilmişsin.
Kısacası hangi yönden ele alır san al tuttuğun yerin elinde kaldığı görsen de hiçbir şeye aldırmadan asil milletimizi yüceltecek, baba devletimizi yine baba yapacak ayakta tutacak mücadeleni bırak ma. Yer yer ümitsizliğe düşebilirsin. Büyük engeller karşına çıkabilir. Ancak yine hiçbirine aldırma.
MHP heyeti Kıbrıs'ta Kıbrıs Türk Devleti Anayasasının
kabul edilmesinden sonra Milliyetçi Hareket Partisi yöneticilerinden meydana gelen 4 kişilik bir heyet 19 Haziran günü Kıbrıs'a gitmiştir. Genel Sekreter yardımcıları Sadi Somuncuoglu ve Nevzat Kösoğlu ile Genel İdare Kurulu üyeleri Ga lip Erdem, Ahmet lyioldu'dan müte şekkil heyet Kıbrıs'ta bulundukları süre içinde Federe Türk Devle ti yetkilileri ile görüşmelerde bulunmuşlar ve kendilerini tebrik etmişlerdir. Ayrıca Kıbrıs'ın çeşitli
yerlerinde düzenlenen toplantılara katılan heyet mensupları konferans ve seminerler vermişler Kıbrıs Türklerine Anavatanın daima yanlarında olacağını anlatmışlardır. Ankara'dan ayrılırken bir beyanat veren Genel Sekreter Yardımcısı Sadi Somuncuoglu «anavatanın ay rılmaz bir parçası olan Kıbrıs'ı bey nelmilel politika oyunlarıyla bağrı mızdan koparmak isteyenler hüsrana uğrayacaklardır. Türkiye sonu na kadar milletdaşlarının yanında olacaktır.» demiştir
Türkej'e yapılan Baştarafı .- 8. de
nin de enkaz altında ezildiğini göre bilirler.»
AP GENÇLİK KOLLARI . Bu arada AP Ankara ü Gençlik Kolları da Diyarbakır olayları Ot ilgili olarak yayınladığı bildiride olaylara «donkişotvari kahraman* Ecevit'in sebep olduğunu bildirmiş tir.
ANDA MUHASEBECİ ARIYOR
ANDA A.Ş. Ankara Bürosu için Ticaret Lisesi mezunu veya İktisadi Ticarî İlimler akademi si mezunu veya öğrencisi mu hasebe konusunda tecrübeli eleman aranmaktadır.
ANDA Ankara Bürosu - Sümer Sokağı 7/4 Yenişehir -An kara - Tel : 18 05 **
CHP'liler Osmaniye'de
bir genci öldürdü CHP'liler Gerede ve Diyarbakır*
dan sonra yurdun her yerinde ken di fikirlerinden olmayan kişileri sindirmek için olaylar çıkarmaktadırlar. 24 Haziran gecesi Osmaniye ye bağlı Kırmıtlı kasabasında Fev zi Doğan isimli ülkücü bir genci tabancayla vurarak öldürmüşlerdir. Kaatiller ayrıca Ferit ve Fevzi Do ğan'ı ağır şekilde yaralamışlardır» Adana jandarma alay komutanı bir birlikle Kırmıtlı'ya gitmiş, kaatil lerden bazıları yakalanmıştır. Ül kücü Fevzi Doğan'ı öldüren CHR liler şunlardır. Hacı Bekir Doğan, Ali Doğan, Mükremin Doğan, Arif Özkan, Mustafa Özkan. M. Ali Ot kan ve İzzet Çetin
Kur'an'ın anlamını bilmek Baştarafı : Orta sayfada
si toplandığı zaman huzurumuza getirileceklerdir. 33 - Ölü toprak, onlar için bir âyettir, (Ölüleri nasıl dirilteceğimize bir işarettir.» : Biz OÛU dirilttik, ondan taneler çıkardık da ondan yiyor lar.» «36 - Ne yücedir O (Allah) ki toprağın bitir diklerinden, kendilerir.den ve daha bilmedikleri nice şeylerden olan bütün çiftleri O yaratmıştır 37 - Gece de onlar için bir âyettir. Gündüzü ondan soyup alırız, birden karanlıkta kahverirlcr. 38 • Güneş'de kendi müstekarrı (yâni konulmuş olduğu yer) için - de - akıp gider. Bu, üstün ve bilen (Allah)ın takdiridir (Kanunudur).» Yasin Sûresi nin sonu şöyle çevn.-miştir :
«77 - insan, bizim kendisini nasıl bir nutfe (sperma) dan yarattığımızı görmedi mi ki, şimdi apaçık bir hasım kesildi. 78 - Kendi yaratılışını unutarak bize bir mesel verdi: «Şu çürümüş ke mikleri kim diriltecek ?» dedi. 79 - De ki : «Onları
ilk defa yaratan diı ütecek. O, her yaratmayı bilir.» 80 - O ki size yeşL ağaçtan alev yaptı da siz ondan ateş yakıyorsunuz. 81 - Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratmağa knadir de ğil midir? Elbette k&adirdir! 82 - O'nun işi, bir şeyi(n olmasını) istedi mi, ona, sadece «Ol» demektir, hemen oluverir. 83 - Yücedir O ki, her şeyin hükümranlığı O nun elindedir ve siz O'.ıa döndürüleceksiniz.»
îşte bunlarla, Ülkücüler, bir elde Türk bay rağı ile nurlanırlar, biı elde yüce Kur'an üe ay-dınlanırlar. Türk toprağının canlanıp güçlenmesi içi ona terlerini, emeklerini, canlarım katarlar, gönüllerinde şahlanan daima büyük vatandır, dillerinde yankılanan Allah adıdır Döndürülemez böyle yola çıkanlar, bu îmanda bu ülküde olanlar... Zafer sancağı çekilir elbet Ulubatlı Hasan misâli. Döndürülemez böyle yola çıkanlar, ba îmanda bu ülküde olanlar!
Ankara'da imtihanları engellemek isteyen anarşistler yine «Kahrolsun Türkiye» diye bağırdı 24 Haziran günü yapılan Üniver
jliteye giriş imtihanları sırasında Ankara'da aşırı solcular tarafından olay çıkarılmak istenmiş, an jcak SBF ve DTCF'de anarşi çıkar mak isteyen aşırı solculardan 150
kişi yakalanarak Sıkıyönetime Verilmiştir. Olaylar sırasında aşın •olcu militanlar silahlarını çekerek iöğrenci ve polislere saldırmışlar SBF önündeki çatışmada 2 pofis
memuru ağır şekilde yaralanarak hastaneye kaldırılmıştır. Çatışmadan sonra olay yerinde çok sayıca demir çubuk ve sopalar ele geçirilmiştir.
SBF'DE 150 ANARŞİST YAKALAN Dİ
Ankara uaki olaylardan ilki Siya sal Bilgiler Fakültesinde cereyan etmiştir. Binlerce öğrenci üniversi teye giriş imtihanı için okula gel diklerinde anarşist militanlar tarafından okula sokulmamak İsten mislerdir. Aşırı solcular öğrencile ri imtihana sokmayarak huzursuz luk yaratacaklarını hesaplıyarak bu yola başvurmuşlar, bu arada 'dağıttıkları bildirilerle öğrencilerin İmtihanlara girmeyerek «protesto» hareketinde bulunmalarını istemişlerdir. Ancak, komünistlerin bu engelleme gayretleri netice verme miş, olay yerine gelen polis birlik leri mağdur edilmek istenen öğrencilerle birlikte okula girerek po lise ateş açmış, 2 polis memuru ağır şekilde yaralanmıştır. Polisler tarafından yakalanan anarşistlerden biri arkadaşları tarafından polisin elinden alınmak istenmiş ve Cebeci Yurdu'na kaçırılmıştır. Anar şistler bu sırada «Kahrolsun Tür kiye» şeklinde bağırmışlardır. Bunun üzerine polisler Cebeci Erkek ve Kız yurtlarına girmek istemişler, kapıların solcular tarafından masa, sandalye ve diğer eşyalarla tahkim edildiği görülmüştür. Ancak gözyaşartıcı bomba kullanan polisler kapıları kırarak katlara girmişlerdir. Yapılan arama sırasında bol sayıda sopa. demir çubuk şiş. bıçak ele geçirilmiş, 150 anar şist gözaltına alınarak Sıkıyönetime sevkedümiştir.
DTCF'DE SİLAHLI SALDIRGANLA R| ÖĞRENCİLER KOVALADI
İkinci olay da Dil ve Tarih Coğ rafya Fakültesinde meydana gelmiştir, imtihandan önce okul kapı sında bildiri dağıtmakta olan ülkü cü öğrenciler, hepsi tabancalı ka labalık bir anarşist grubunun saldı rısına uğramışlardır. Ancak, öğrenciler anarşistleri bahçeye sokmamış, anarşistler silahlarıyla ateş ederek Sıhhiye istikametine kaçmışlardır. Bu arada caddeden geç mekte o'an bir kadın, solcuların
kurşunlarıyla yaralanmıştır. Ankara'nın diğer semtlerindeki okullar da yapılan imtihanlar da hiçbir olay çıkmamış, komünistler buralarda anarşi çıkarmaya cesaret edeme mislerdir.
ÜLKÜ OCAKLARI BİLDİRİSİ
Üniversite imtihanları dolayısıyla Ülkü Ocakları Genel Merkezi tarafından çıkarılan bülten bütün üniversite adaylarına dağıtılmış
tır. Bültende daha çok eğitim meseleleri ve Türkiye'nin karşı karşı ya bulunduğu tehlikeler üzerinde durulmaktadır.
Bildiride özetle şöyle denilmektedir :
«Genç arkadaşım, ihtimal ne olursa olsun, yani ister kazan is ter kaybet. Fakat şu gerçeği unut ma. Sen müslüman Türksün. Uzun ve şanlı bir tarihin var. Dünyaya efendi olmuş, medeniyet kaynağı, sevgi kaynağı olmuş, dostuna güven düşmanına korku vermiş asil bir milletin evlâdısın. Kısa zaman.
Devamı : 11. de
Komünistlerin Erzurum'daki teşebbüsü
netice vermedi Erzurum'da aşırı solcu bir tiyat
ro grubu tarafından oynanmak is teyen, ancak konusu «devlete Is yan» olduğu için Erzurum halkı ta rafından oynanması ve devlet yıkı alığı yapılması engellenen «Alpa-gut Olayı» isimli komünist oyuna tepkiler devam etmektedir.
Son aylarda bütün stratejisini Türkiye'deki etnik ayrılıkları körük leyerek oy toplamaya göre ayarla yan CHP yöneticilerinin. Erzurum halkının bu tepkisini «komandolar tiyatro bastı» şeklinde tahrif etme leri üzerine Milliyetçi Hareket Par tisi Erzurum Gençlik Kolları başka nı Hayrettin Kotangil bir bildiri ya yınlamış, günlerden beri Erzurum da bulunan 3 CHP milletveklinin a-şırı solcuları kışkırtmaya çalıştık-larını ifade etmiştir.
Hayrettin Kotangil'ln bildirisi ö-zetle şöyledir :
«Mensubu bulunduğu devlete, millete hizmet yerine şahsî kin ve ihtiraslar güdenler, millî birlik ve beraberliğimizi basit oy hesaplarıy la yaralamak isteyenler «Alpagut Olayı» iie kendi karanlık plânlarını sahnelemek İstemişlerdir. Özel ola rak Erzurumda bulunan CHP'II üç milletvekilinin güya şehrimizde fa şist baskılara dur demek ve halkın gerici davranışlarını engellemek için talebe yurtlarını ve talebelerin ka'dı«ı o»el v« evleri dolaşmala rı düşündürücüdür.».
Korutürk: Tenkitler yıkıcı olmaktan çıkmalı
Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, Hacettepe Üniversitesinin yeni tesislerinin açılışı dolayısıyla yaptığı konuşmada
tenkidlerin maneviyatı bozucu olmaktan çıkarılmasını, yıkıcı olmaktan kurtarılmasını istemiş «ülkemizi cumhuriyet idaresi nin bize 50 yılda kazandırmış olduklarını gölgede bırakarak dünyanın en karanlık, en ümitsiz memleketi olarak göstermeye kalkarsak kendi kendimize haksızlık etmiş oluruz.» demiştir.
Cumhurbaşkanı Korutürk'ün, son günlerde şiddetini artıran yıkıcı CHP muhalefetini ikaz eder mahiyette görülen konuşması özetle şöyledir :
«Tanrıya şükürler olsun ki ülkemizde şikâyetleri çeşitli şekilde dile getirmek hürriyeti vardır. Biz TV ekranlarında top rağı olmayan yurtdaşın şikâyetini,sosyal, güvenlikten yoksun orman işçisinin şikâyetini, hayvancılıkla meşgul vatandaşın hoyvanını satmak için yurdun doğusundan yola çıkara* türlü zorluklar İçinde yurdun dört bir tarafını dolaşmasını göı mekten şikâyetçi değiliz. Yalnız biz arzu ediyoruz ki, bu acıların bu noksanların dile ve gözönüne getirilmesindeki hürriyetin nimetlerinden yararlanalım. Bu şikâyetlerin karşısında yetkili yönetici, sorumlu İdareci konuşabilsin.. Konuşmaya davei edilsin. Görelim ki tedbir noksanı İcradan mı, yasamadan mı, yargıdan mı gelmektedir. Demokrasi ve hürriyetin sadece çekişmelerini, acılarını değil, aynı zamanda vatandaş şikâyetinin nereden gelip, nereya takıldığını anlıyalım. Tenkidler taraf tutu cu, kusuru kasıtlı olarak bir tarafa yükleyici olmasın. Tenkidler sadece yıkıcı, maneviyat bozucu bir hal almaktan çıkarılıp ça relerini gösterici veya sezdirici olsun. Ve Türkiye idaresinin bu çarelerin neresinde olduğu vatandaşa anlatılsın. Ülkemizi, Cumhuriyet idaresinin bize elli yıldır kazandırmış olduklarını gölgede bırakarak dünyanın en karanlık, en ümitsiz memleketi olarak göstermeye kalkarsak, kendi kendimize haksızlık etmiş oluruz. Vatandaşı, kendisini yeis ve ümitsizlik içinde görmeye sürükleyecek noksanlarımız yanında, onun, ulaştığı seviyeyi de gözleri önünde canlandırmalıyız.
Türk vatandaşı, karanlık bir ufka yönelmiş bir memleketin değil, kalkınan bir ülkenin vatandaşı olduğu inancını kalbinde hissetmelidir. Bunu hissetmekte ve hissettirmekte hepimiz ittifak halinde olmalıyız.»
Korutürk daha sonra zor ve şiddetle elde edilenlerin geçici olduğunu, bu yolla hürriyete varılamıyacağını hatırlatmış ve sözlerini bitirirken, 13 üniversite rektörünün ortak bir anla yısa varmaları ve bu konuda hükümetle İşbirliği yapmalarından büyük memnuniyet duyduğunu sözlerine eklemiştir.
Sami Bal s Bazı siyasetçiler gençlere saldıracak kadar ileri gidiyof
Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sami Bal, aşırı solcuların Erzurum Ankara ve Diyarbakır'da çıkardığı olaylar üzerine 25 Haziran günü basına bir açıklama yapmış, «Dün den bugüne değişen birşey yoktur. Kahraman ordumuza «faşist ordu» ve emniyet kuvvetlerimize «faşist polis» naralarıyla saldırmakta kızıl kurşunlar yine mehmet «faşist polis» naralarıyla saldırıi-çiklerl şehit etmekte, polislerimizi yaralamaktadır» demiştir.
Sami Bal şöyle devam etmiştin «Erzurum'da oynandığı takdir
de büyük hadiselerin geleceği bilindiği halde oynatılmasına izi" verilen bir temsil sırasında çıka'1
olaylar, Gerede'de daha evvel plân ve hazırlığı yapılmış ve ka' mu oyuna malûm olan hadiseie' le sürdürülmek istenmiş, en sof1
olarak da bir hafta önce gönderilen ekibin yapmış olduğu hazırla çalışmaları sonunda Diyarbakır'' dakl saldırı ve tertip hareketi s * gilenmiş ve bir erimiz şehit ed> mistir. Bütün bu olaylar hlçb* zaman tesadüfün eseri olom»*
Devamı : .11. .4*