erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE...

34
1 BİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !.. 28 Eylül 2016 “Yarın 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı.. “Cumhur” halk, “Cumhuriyet” de halkın iradesi demek.. Yönetilmeyi değil, “kendisini yönetmeyi !” bilmek demek.. Sizce halk, ne zaman yönetti kendisini ?.. Herkes kendi yanıtını düşünmeli !.. Bu uzunca rapor, bir gün kutlamayı hak edeceğimiz günlere giden yolun, “bayram mesajı” olsun.. “Kendisine yetmeyi bilmeyenin, güneşine ve toprağına sahip çıkamayacağı gibi, nimetlerini hakkaniyetle paylaşmayı da bilemeyeceği, yani yönetmeyi de beceremeyeceği kuşkusuz..” O zaman gelin, tam da oradan başlayalım işe.. Ülkemizin içinde bulunduğu durum, içler acısı !.. Hangi savaşın, hangi barışın peşinde olduğumuz belli değil.. Kimle bugün dost, hangi ülke ile yarın düşman olacağımız hiç belli değil !.. Her şeyi ile kendisine yetebilecek bir ülke iken, tek kurtuluş şansımızı; 50-60 yıl sonra bittiğinde yada tüm sorunları idrak edildiğinde, ne yapacağımıza dair hiçbir öngörümüz olmayan doğalgaza kilitleyen bir anlayış içindeyiz !.. Almanya 2020’den sonra doğalgaz kullanmayacağını açıklamışken, bizlerin; “güneş gündüz var, gece yok ki, rüzgâr da hep esmiyor malûm. Yani mecburuz fosile ve nükleere” diyerek halkı ikna etme gayretlerimizin maksadı ne olabilir ?... Tıpkı, günde 4 saati hiç geçmeyen yemek yeme süremizin, bedenimizin muhteşem depolama tekniği sayesinde bizlere 24 saat yetmesi gibi bir teknik bulmuş olmasın Almanlar ?.. Çok yetersiz olsa da, yeni güneş ve rüzgâr santrallerinin yer seçimine özen göstermeyerek, ülkemizin toplam gücünü daima küçümseyerek ve lisanssız kullanıcılara özel zorluklar çıkararak; ele güne karşı “destekler gibi” görünüp, temiz ve sürdürülebilir enerjiye darbe vuran davranışlara ne demeli ?.. Birçok ülke, elektrikli araç dışındaki kullanımı en fazla 4 yıl içinde yasaklama kararı almışken, yani temiz kaynaklardan üretilecek enerjiye geleceğini bağlarken, 44 yıllık bir gelecek planımızın bile olmayışı nasıl açıklanabilir ? Bu muhteşem ülkeyi; dünyanın çoktan vazgeçmeye başladığı nükleer enerjiye, çevresel kirliliğin bir numaralı suçlusu kömür santrallerine, artık doğal yıkımların kaynağı olduğu anlaşıldığından, kampanyalarla yıktırılmaya başlanan barajlara mecbur bırakan anlayışa ne denebilir ?.. Ve nihayet; “bize dâhi değil, orta sınıf eleman lazım !” diyebilen “siyaset ehline !” ilaveten, genç zihinleri yıllar boyu körelten, daima dış güdümlü olan “hedefsiz eğitim” anlayışına, bilinçli olarak isteyerek değil, “adeta zar atarak” yola çıkılan meslek serüvenine itirazımız olmayacak mı ?.. Ve giderek, sadece kendi yapısını değil, artık insan genlerini de etkilemeye başlayan ithal tohumlara, hak etmediğimiz ithal hayvancılık ayıbına ve yeşil kapitalizmin dayattığı; ambalajlı ürünlerle beslenme mecburiyetine ve bütün bunların sonucu olarak, “dünya ilaç sanayiinin kölesi olmaya !” kilitleyen; son 70-80 yılın siyasi boyunduruğundan nasıl kurtulabiliriz dersiniz ?.. Elbette maksadımız, içinizi karartmak değil !.. Neleri değiştirmemiz gerektiğine dair bir özet sunmak sadece.. Bizce, ne yepyeni bir parti kurarak ne de sabahlara kadar oturma eylemi yaparak ulaşabiliriz aydınlık geleceğe !.. Ancak, gönüllü sayısı 2000’e yaklaşan UEEB yani Uluslararası Enerji ve Ekoloji Birliği’nin başat umdesi olan; hiçbir şeyi lâfta bırakmadan, bu raporun 20 maddesinde özetlemeye çalıştığımız; ülkemizi düze çıkarabileceğine inandığımız koşulları “bizzat örnekleyen yaşam ve üretim alanları” oluşturarak, “birlikte” gerçekleştirebiliriz beklentimizi. Yani işe “kendimizden başlayarak !” çözebiliriz bu sorunu. Kısaca; önce siyasiler değil, “biz” değişebilmeliyiz !.. İşte “Enerji Mimarlığı” dediğimiz yeni kavram, tam da burada devreye giriyor.. Yani, yer yüzündeki tüm yapılaşmanın, yaşamsal risklerden arındırılması, çözümleri ile, enerji ihtiyacının yarıya indirilmesi ve ardından o gereksinimi de bizzat kendisinin karşılaması

Transcript of erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE...

Page 1: erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !.. 28 Eylül 2016 “ Yarın . 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı..

1

BİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !..28 Eylül 2016

“Yarın 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı.. “Cumhur” halk, “Cumhuriyet” de halkın iradesi demek.. Yönetilmeyi değil, “kendisini yönetmeyi !” bilmek demek.. Sizce halk, ne zaman yönetti kendisini ?.. Herkes kendi yanıtını düşünmeli !.. Bu uzunca rapor, bir gün kutlamayı hak edeceğimiz günlere giden yolun, “bayram mesajı” olsun.. “Kendisine yetmeyi bilmeyenin, güneşine ve toprağına sahip çıkamayacağı gibi, nimetlerini hakkaniyetle paylaşmayı da bilemeyeceği, yani yönetmeyi de beceremeyeceği kuşkusuz..” O zaman gelin, tam da oradan başlayalım işe..

Ülkemizin içinde bulunduğu durum, içler acısı !.. Hangi savaşın, hangi barışın peşinde olduğumuz belli değil.. Kimle bugün dost, hangi ülke ile yarın düşman olacağımız hiç belli değil !.. Her şeyi ile kendisine yetebilecek bir ülke iken, tek kurtuluş şansımızı; 50-60 yıl sonra bittiğinde yada tüm sorunları idrak edildiğinde, ne yapacağımıza dair hiçbir öngörümüz olmayan doğalgaza kilitleyen bir anlayış içindeyiz !.. Almanya 2020’den sonra doğalgaz kullanmayacağını açıklamışken, bizlerin; “güneş gündüz var, gece yok ki, rüzgâr da hep esmiyor malûm. Yani mecburuz fosile ve nükleere” diyerek halkı ikna etme gayretlerimizin maksadı ne olabilir ?... Tıpkı, günde 4 saati hiç geçmeyen yemek yeme süremizin, bedenimizin muhteşem depolama tekniği sayesinde bizlere 24 saat yetmesi gibi bir teknik bulmuş olmasın Almanlar ?..

Çok yetersiz olsa da, yeni güneş ve rüzgâr santrallerinin yer seçimine özen göstermeyerek, ülkemizin toplam gücünü daima küçümseyerek ve lisanssız kullanıcılara özel zorluklar çıkararak; ele güne karşı “destekler gibi” görünüp, temiz ve sürdürülebilir enerjiye darbe vuran davranışlara ne demeli ?.. Birçok ülke, elektrikli araç dışındaki kullanımı en fazla 4 yıl içinde yasaklama kararı almışken, yani temiz kaynaklardan üretilecek enerjiye geleceğini bağlarken, 44 yıllık bir gelecek planımızın bile olmayışı nasıl açıklanabilir ? Bu muhteşem ülkeyi; dünyanın çoktan vazgeçmeye başladığı nükleer enerjiye, çevresel kirliliğin bir numaralı suçlusu kömür santrallerine, artık doğal yıkımların kaynağı olduğu anlaşıldığından, kampanyalarla yıktırılmaya başlanan barajlara mecbur bırakan anlayışa ne denebilir ?..

Ve nihayet; “bize dâhi değil, orta sınıf eleman lazım !” diyebilen “siyaset ehline !” ilaveten, genç zihinleri yıllar boyu körelten, daima dış güdümlü olan “hedefsiz eğitim” anlayışına, bilinçli olarak isteyerek değil, “adeta zar atarak” yola çıkılan meslek serüvenine itirazımız olmayacak mı ?.. Ve giderek, sadece kendi yapısını değil, artık insan genlerini de etkilemeye başlayan ithal tohumlara, hak etmediğimiz ithal hayvancılık ayıbına ve yeşil kapitalizmin dayattığı; ambalajlı ürünlerle beslenme mecburiyetine ve bütün bunların sonucu olarak, “dünya ilaç sanayiinin kölesi olmaya !” kilitleyen; son 70-80 yılın siyasi boyunduruğundan nasıl kurtulabiliriz dersiniz ?.. Elbette maksadımız, içinizi karartmak değil !.. Neleri değiştirmemiz gerektiğine dair bir özet sunmak sadece..

Bizce, ne yepyeni bir parti kurarak ne de sabahlara kadar oturma eylemi yaparak ulaşabiliriz aydınlık geleceğe !.. Ancak, gönüllü sayısı 2000’e yaklaşan UEEB yani Uluslararası Enerji ve Ekoloji Birliği’nin başat umdesi olan; hiçbir şeyi lâfta bırakmadan, bu raporun 20 maddesinde özetlemeye çalıştığımız; ülkemizi düze çıkarabileceğine inandığımız koşulları “bizzat örnekleyen yaşam ve üretim alanları” oluşturarak, “birlikte” gerçekleştirebiliriz beklentimizi. Yani işe “kendimizden başlayarak !” çözebiliriz bu sorunu. Kısaca; önce siyasiler değil, “biz” değişebilmeliyiz !.. İşte “Enerji Mimarlığı” dediğimiz yeni kavram, tam da burada devreye giriyor.. Yani, yer yüzündeki tüm yapılaşmanın, yaşamsal risklerden arındırılması, çözümleri ile, enerji ihtiyacının yarıya indirilmesi ve ardından o gereksinimi de bizzat kendisinin karşılaması ile işe başlamamızı sağlıyor.. Hemen ardından, ihtiyacımız olan her türlü besini, o yaşam alanına entegre planlama içinde karşılayabilmemizi mümkün kılan bir strateji sunuyor.

Henüz UEEB gönüllüsü olup olmadığını bilmediğimiz dostlarımıza da yolluyorum bu raporu.. Diledikleri ile paylaşabilirler bu çalışmayı.. Sadece; “ben de varım !” diyebilen herkes kabulümüzdür.. O yüzden, dileyen tüm dostlar, aşağıdaki çağrıyı üstüne alınabilir ve bizi arayabilir ! Birlikten kuvvet doğacaktır. Oluşturacağımız doğru örnekler yaygınlaşıp, bu ülkenin insanlarına; “ben de böyle yaşamak istiyorum !..” dedirttiğinde, o gün “yöneten” kim olursa olsun, halkın talebini dinlemek zorunda kalacaktır.. Ve inanın yine o gün, “daima söz geçirilen değil, sözü dinlenen !..” ülke olacağız.. Tüm yaşamsal gereksinimleri için

Page 2: erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !.. 28 Eylül 2016 “ Yarın . 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı..

2

“kendine yeten bir ülke olmak”, vahşi kapitalizmin en büyük korkusudur.. Çünkü artık; “ne satacak şeyi, ne de dayatacak bahanesi” kalmamış, yani en büyük silahı elinden alınmıştır..

Çelik Erengezgin533-300 44 [email protected] www.erengezgin.net Sevgili UEEB gönüllüleri !..Ekolojik yaşam girişimimizin, yani “Güneş Köyleri” beklentimizin bence en kritik aşamasındayız ve ne mutlu ki sizler, bunun idraki içindesiniz.. Onun için, şimdi söyleyeceklerimin aynı zamanda, benzer girişimlere de yol haritası olarak sunulabileceğini fark edeceksiniz.. Biraz da, bu konularda kaleme aldığım binlerce sayfanın ve en az kırk yıldır anlattıklarımın özetidir bu paylaşım. O yüzden, ülkemiz adına ve taşımayı göze aldığımız müşterek sorumluluklar adına, 23 sayfa ve 20 başlıkta özetlediğim bu uzunca raporu, anlayışla karşılayacağınıza inanıyorum..

Şu anda bendeniz, hem büyük bir heyecan hem de büyük bir çekince içindeyim !. Endişem, kendi adıma değil. Çünkü sevgili eşim sayesinde uzun yıllar, hayatımızı enerji ve ekoloji içeriğinde dilediğimiz gibi yönlendirme şansına sahip olduk ve daha sonra paylaştıklarımız adına da, önemli sonuçlar elde ettik. İnternet sitemizdeki, 33 yıl içinde yaşadığımız “Ürünlü Köyü” görsellerinde şahit olacağınız gibi; hiç bir zaman, bireysel kaçış yada kurtuluş arayışı değildi bu. Ayağını yere sağlam basma beklentisiydi sadece.. Binlerce dostla paylaştık. Çünkü bu yaşam tarzının, toplumsal kurtuluşun çaresi ve gerçek özgürlüğün garantisi olduğuna inandık.. Yine inanıyorum ki, sizlerin önereceği bölge ve arazilerde hayata geçmesini planladığımız, bu kez “toplu yaşam modeli” sunacak tüm girişimler de, o yöreler adına bir ayrıcalık yaratacaktır. Başarılarını sergilediklerinde ise her birinin, ülkemiz adına da dünya adına da, barışın ve gerçek bağımsızlığın en sağlam adımları olacağına eminim.

BİR KÜÇÜK BAŞLANGIÇ..İstanbul’un kaosundan “canımızı kurtarmak” olarak tanımladığım, son 36 yıldır yaşadıklarımızın da desteğiyle daima, yazmaya ve söylemeye çalıştığımız şeylerin hayata geçirilebilmesi için gayret içinde olduk. Bu süreçte, yüzlerce bilim insanı şahsi dostumuzun yanında, binlerce de öğrencimiz oldu ne mutlu ki.. Her zaman benden, gerçek kanaatimi söylememi ve yazmamı istediler. Yine ne mutlu ki; dediklerim ve yazdıklarım birçok mesleki dergide yıllar boyu yayınlandı ve kayıtları medyada yer aldı. Bu arada, uluslararası akademik yayınlarda da yer almak hiç mi istemedim ?. Evet hiç istemedim !. Neden ?. Çünkü onların enerji ve ekoloji adına ileri sürdükleri savların önemli bir kısmına karşı çıktım. Çıkışlarımı da daima, uzman akademisyenlerle paylaştım. Uluslararası kongre ve konferanslarda dile getirdim.. İlginçtir ki çoğunlukla, farklı bir pencereden baktığımı ve haklı olabileceğimi söylediler !..

Tarihsel süreçte olan biteni öğrendikçe oluşan içgüdüsel bir tepki ile, dışarıda pişen bir çok şeyin ülkeme dayatılmasına, ilkesel olarak karşı çıktım. Önce şüphe ile yaklaşmayı öğrendim. “Bunda nasıl bir bit yeniği var, arkasında ne yatıyor ?” diye sorgulamaya çalıştım. Hattâ, kendi hayat tarzlarına yönelik uygulamalarına bile ihtiyatla yaklaştım... Çünkü bizzat yarattıkları kapitalizmin acımasız tavrı, onları da esir almış olabilirdi !..

1968’deki, dünyayı yerinden oynatan ve ülkemizi de fazlası ile etkileyen öğrenci hareketinde, GSA yani Güzel Sanatlar Akademisinin ( O şimdi Mimar Sinan ) 64’den beri isyankârı iken, aynı zamanda ilk öğrenci temsilcisi oluverdim. Büyük bir heyecanla kaleme aldığım boykot ve işgal komitesi bildirilerinin, bir gün “68’in Göbeğinden” isimli bir romana dönüşmesi, sanırım tüm endişelerimi belgeleyecektir.. O yüzden daima, “bir yanlış bulma ihtimalim var mı ?” diye inceledim çözümlerini.. İyi ki de öyle bakmışım !.. Çünkü kendileri bile, “bir üst akıl !” tarafından kandırılmış olduklarını idrak edememişlerdi.. Nerede ise son yıllardaki tüm çözümleri; “yeşil kapitalizme giden yolun” dayatmaları idi.. Elbette tamamı değil.. Ama maalesef büyük çoğunluğu !.. “Neden, neden, neden ?” soruları beni kendimce doğrulara yönlendirdi

Page 3: erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !.. 28 Eylül 2016 “ Yarın . 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı..

3

âdetâ.. Onlarınkilerle karşılaştırarak, olması gerekene ulaşmaya çalıştım.. Gelin bir göz atalım.. Akıl yürütelim birlikte !..

Bu özet boyunca başlıklarını vereceğim tüm yazılara; www.erengezgin.net sitemizin bana ait bölümündeki MAKALELER başlığı altında kolayca ulaşabileceğiniz gibi, yine de bu raporun sonunda, indirme linklerinin listesini bulacaksınız.

1- Küresel ısınma !.. “Ana nedeni insan değildir, yani insanın karbondioksiti arttırması değildir. Üstelik, karbon arttıkça sıcaklık değil, sıcaklık arttıkça karbon artmaktaymış meğer !. Önemli olan, vahşi kapitalizmin önerdiği yaşam tarzı ve dayattığı fosil kaynaklı enerjiler yüzünden, bir yılda ölenlerin % 10’una yakın insanın katili olduğumuz; çevresel kirliliktir..” dememe de ısrarla karşı çıkıldı o yüzden... Çünkü onlara böyle öğretilmemişti.. Size 2016’dan bir ipucu daha !.. Bu yıl, Alzheimer hastalığının oluşumunda etkili olduğu söylenen demir nano parçacıklarının, egzoz ve kömür dumanından kaynaklandığını düşündüren kanıtlara ulaşıldı.. Yani suç delillerimize !..

Küresel ısınmanın adeta tek günahkârı ilan edildiğimiz; dünyada yaşayanların %90’ının içine düşürüldüğü yalanı kullanarak, “1 Trilyon dolarlık ticaret hacmini meşru kılan ve bize beş yılda beş takım A sınıfı buzdolabı satmayı sağlayan” uyanıklıktan bahsediliyordu aslında.. Evet, bu konu pek yakında açıklığa kavuşturulacaktır. Dünyaca tanınan ve bu karşı savı ortaya koyan 15 bilim insanı ile görüşmelerimiz sürüyor.. Yani tıpkı; “sadece ilaç kullanımı arttığı için artmıyor hastalıklar.. Evet doktorların da çanak tuttuğu aşırı kullanım dolaylı bir etkendir ama, asıl neden; çağdaş yaşamın tetiklediği hastalıklar arttığı için, çare olduğu sanılan ilaç tüketimin de hızla çoğalıyor olmasıdır..” Bu tespit, ilk temel savımdır..

Kıssadan hisse: Yeni yaşam ve üretim alanlarımızda, küresel ısınmanın “tek faili olduğumuza inandırılıp” yepyeni bir yeşil kapitalizmin oyuncağı olmak yerine, fosil yakıtların, nükleer teknolojilerin ve barajlar örneği; “çevresel yıkımlar yaratan”, “sözüm ona çağdaş !” çözümlerin neden olduğu çevresel kirliliğe dikkatimizi yöneltirsek, galiba daha doğru, daha vicdanlı ve daha insani bir yol izlemiş olacağız.. Belki de bundan böyle bizlere sunulan “bu rapordakiler dahil” her teklife, acaba söylenen, gerçekten “çözüm mü, yoksa düğüm mü” diye bakmayı öğrenmeliyiz.. Bu bir, milyarlarca yıldır devam eden küresel döngüdür.. Kutuplarda Eskimo, ekvatorda Afrikalı olarak yaşamayı beceren; insanoğludur.. Kutup ayılarının ayakları da ıslanmaz korkmayın !… Doğa, çözüm bulur. Yeter ki ellerimizin kiri, öldürmesin onları !.

2- Pasif nedir ?.. İkinci olarak söyleyeceklerim, “pasif ısıtma !” ya da “pasif mimari !” deyiminin yanlışlığına dairdir.. Bu çarpıtmanın nedeni, insanlığın ciğerini söken ve son iki yüz yıldır süregelen tüm savaşların ana nedeni olan fosil enerjilerin, uğrunda savaşmaya değer olduğu kabul ettirilen, yani en “aktif !” kaynak olduğuna, hayatın omurgası ve vazgeçilmezi olduğuna inandırılan insanlığın, zaten var olan, çok kolay ve bedelsiz olan enerjilerin “pasif !” olduğuna ikna edilmesine çalışılmış olmasıdır.. Batı kurnazlığından başka bir şey değildir. Aslında; “bunlar pasif yöntemlerdir, yani çok da önemsemeyin !..” denmek isteniyordu şuur altımıza.. Bu durum, kendi amacına hizmet eden doğru bir askeri strateji gibi gözükebilir, fakat çok vahim bir akademik ve elbette hayâtî ölçekte bir yanlıştır.. Peki bu kadar aykırı bir savım vardı da, neden bana üniversiteler ve değerli akademisyenleri şiddetle itiraz etmedi bu güne kadar ?.. Neden ısrarla “gel bize de anlat dediler ve demekteler” acaba ?.. Eminim ki, onların da akıl ve vicdan süzgeçlerine takılan hayli dayatma olduğu için !..

Böylece; “doğrudan kullanım; pasif yani edilgen demek değil, asıl aktif, yani etken olandır” noktasına geliyoruz.. Batılı akademisyenlerin kafalarının almadığı ve maalesef gençlere zerk ettiği terminoloji de budur.. Aktif olmak; doğrudan kullanmaktır.. Ağır bedeller ödeyerek ve ödeterek elde edilen enerjileri, gemilerle, borularla, kablolarla taşıyarak kullanmak değildir.. O yüzden, batının “pasif !” tanımlaması, sadece; “maksatlı bir akıl tutulmasıdır..” Vahşi kapitalizmin satış dayatmasıdır.. Esas aktif yaşam; en kestirme yoldan, kendine yetmeyi becerebilmektir.. Bu anlatımın, “ben neymişim be

Page 4: erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !.. 28 Eylül 2016 “ Yarın . 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı..

4

abi !” anlamına geldiğini sakın kimse düşünmesin. Sadece bir durum tespitidir.. Bu da, ikincim temel savım olsun..

Bu başlığa, Hidrojene dair bir müjde eklemek istiyorum.. 9 yıl önce, sevgili büyüğüm Prof. Dr. Nejat Veziroğlu’nun talebi üzerine, 17. “Enerji Mimarlığı” çalışmam olarak tasarladığım “Dünya Hidrojen Araştırma Merkezi” projesini yaparken, sevgili dostum Prof. Dr. Engin Türe’nin de değerli katkısı sayesinde öğrendiğim ve 12 Eylül 2016 TRT Radyo1 canlı yayın kaydımda da özetleyerek anlatmaya çalıştığım gibi; kâinatın % 90’ından fazlasını oluşturan, yani temel kaynaklarımızdan HİDROJEN, aktif yaşamımıza katılmaya başlamıştır.. 03-124-VE KISACA HİDROJEN

Böylece, başta doğalgaz olmak üzere, her türlü yakıtın pabucu dama atılacaktır !.. Derinlerden büyük zahmetle çıkartılan, taşıması ve depolanması yüzünden bin bir eziyete ve savaşlara, yani canlara mal olan bedelle işe yaratılabilen fosil enerjilere; “aktif !”, havadan veya sudan kolayca ayrıştırıp kullanılabilecek olan hidrojen enerjisine ise, hâlâ “pasif !” diyebilecek üstün akıllıları merakla bekleyeceğim !..

Eğer bir proje, ülkemiz adına hayallerimizi süsleyen ve hepimizin bizzat yaşadığı deneyimlerin sonuçlarını toplumsal başarıya dönüştüren, o sonuçları kurumsallaştıran bir proje olacaksa, işte budur bizim için değerli olan !.. Bu, bizim hayatımızdır.. Birlikte karar vermeliyiz !.

O yüzden ben, batının da doğunun da uşağı değil, sadece aklımızın hizmetkârı olalım derim. Ve yarın dünyaya diyelim ki; “işte esas aktif enerji üretimi ve aktif yaşam budur.. Yani enerji ve ekoloji adına kendine yetmektir.. Böylece, savaşların sona ermesidir. Ülkelerin bağımsızlığa kavuşmasıdır.” Yoksa, oralardaki tatil köyleri nasıl inşa edilmiş, İngiltere ya da Almanya ne önermiş umurumuzda olmasın. Allah aşkına, on bin yıllardan süzülen tarihsel mirasımız olan bu toprakların sunduğu inanılmaz nimetlerin ve asırlardır süren yaşanmışlığın beslediği beklentilerimizin karşılığı olan projelerimiz olsun artık !.. Özentilerin değil.. Hepimize yakışan budur diye düşünüyorum !.. Kaynak zengini bir ülkenin fakir bekçileri gibi davranmaktan kurtulalım artık.. Değil kendimize, Allah vergisi kaynaklarımızın hepimize, hatta komşularımıza bile yeteceğini ve o nimetleri hakkaniyetle paylaşabildiğimizde, her türlü savaşın sona ereceğini bilelim..

3- Enerji ve Ekoloji Bütünselliği..Sıradaki, yani üçüncü konu; “ekolojik mimari !” yada “yeşil mimari !” ve ıskaladığı enerjidir.. Buyurun bir yanlış tanım ve yaklaşım daha !.. “Yeşil” başlıkta anlatılanların maalesef hemen hepsi; işin sadece sığ bir “köy” tanımıdır.. 33 sene doğanın bağrında yaşadık demiştim.. Köyü iyi öğrendik çok şükür.. Çünkü öğretmenimiz bizzat doğa idi.. Çocuklarımız da orada okudu ve büyüdü.. O yüzden, kimse anlatmasın bana köyün ne olduğunu.. Orada doğmadık ama, bilincine vardık ve sapına kadar köylü hissettik kendimizi.. Fakat maalesef köy, köylünün bile “has köylü” gibi yaşadığı yer değildi artık. Kırk bine yaklaşan tüm köylerimizin çoğunda da olduğu gibi !.. Köylünün, “efendi değil köle !” haline getirildiği, âdeta kentsel kaosa mahkûm edildiği yerlerden birisi idi.. Bursa’nın 15-20 km uzaklıktaki kentsel yerleşkesine gündelik ziyarete yada alışverişe giden köylüye komşusu; “yaşamaya mı gidiyorsun ?” derdi.. Yani onlarca; yaşamın hası, kentte olandı !.. Bu denli uzaklaşılmıştı “sözüm ona !” efendilikten..

2016’da, nüfusumuzun % 92’sinin artık kentlerde yaşıyor olması, bu mağlubiyetin rakamsal delilidir. Vaktiyle barajlar kralımız, % 40 - % 60 oranlarındaki köy - kent nüfusunu bile çok görüyor, “kentleşmek medeniyettir !” diyordu.. % 92 oranına ulaştığımıza göre, düşünelim boş vaktimizde ne kadar geliştiğimizi ve medeniyetin zirvesine ne çabuk ulaştığımızı !.. Bu derin yanlışa ilaveten yine uzun yıllardır, “gelişmek için daha çok enerji üretmemiz, yani baraja, doğalgaza, kömüre yatırım yapmamız gerektiğine inandırıldık..” elbette “bunlar da yetmez, nükleer şart !” dayatması da hemen ardından gelecekti ülkemize.. Nitekim geldi !.. “03-75-NÜKLEER KATKILI TEMCİT PİLAVI, 03-23-NÜKLEER ENERJİ HAKKINDA BİLİNMEYENLER, ve 03-30-NÜKLEER ENERJİ NEYE BENZER ?” başlıklı makalelerimde yakından tanıyacağınız ve çoktandır dünyanın vazgeçmekte olduğu nükleer enerjiye lütfen göz atınız..

Dünya ortalaması % 2, gelişmiş ülkelerin % 1, Avrupa Birliğinin % 1.5 iken bize dayatılan; her yıl enerjiye % 7-8 arası bir yatırım artışı idi.. Bence bu da ülkemizi; “başarılı bir çökertme politikası !” idi.. Daha az

Page 5: erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !.. 28 Eylül 2016 “ Yarın . 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı..

5

enerji kullanarak daha kaliteli ve daha fazla üretimin başarılması ile, genel tüketimin azaltılabildiğini ve ekonomik gelişme sağlanabileceğini göremeyip, “daha çok enerji ile hele onları geçelim, daha sonra biz de azaltırız tüketimi !” anlayışının ne kadar zekâ içerdiğini, sizlerin anlayışına emânet ediyorum.. Bu artış temposu ile herhalde biz çoktan uzaya gitmiştik ve dünya da hayli gerimizde kalmıştı, farkında değildik !..

Ezcümle, çoktan istifa edilmişti doğanın patronluğundan.. Bize uygun görülen tohumlar ve dikmemize izin verilenlerle yetinmemizi, eksik kalanları da ambalaja girenlerle gidermemizi buyurmaktaydı birileri.. “İşte gelişmek budur !” demekteydiler.. Bunları ancak, yaşarken anladık. O yüzden orası sadece; doğanın nimetleri ve huzuru ile baş başa kalınabilecek bir yer değildi bizim için.. İnzivaya çekilecek hiç değil !. Doğadan yararlanabilmenin en iyi öğrenilebileceği ve böylece, yere sağlam basmayı belleten bir yerdi.. Ve bu arada unutmamak gerekir ki; doğal yaşamak yürek ister. Sürdürebilmek ise, emek ister !..

O yüzden, olan bitene sadece; “yeşil bina” denmesi, “yeşil mimari” denmesi, benim için hemen “açık yeşil mi koyu yeşil mi ?” sorusunu çağrıştırmaktadır.. Çatının çim olması çok güzeldir, kapının önünde domates yetiştirebilmek çok güzeldir, ama o evin hangi malzemelerden, hangi yer ve yön duygusu ile yapıldığından yola çıkıp, çevreye uyumlu ve zarar vermeyen bir tasarım ile inşa edilmiş olmasından, malzemesini elde ederken harcanan enerjinin tüketilme miktarından, yaşamını sürdürürken harcattıklarına, yani ödettiği bedellere kadar sorgulanmak zorundadır o yapı.. İşte bu ve benzeri yanlışlar beni, bir sonraki, yani 4. maddede biraz daha açıklamaya çalışacağım “Enerji Mimarlığı” kavramına yöneltti.. Bu konuya doğrudan ilişkin, aşağıya sıraladığım makalelerin linklerini, raporun sonunda bulabileceksiniz.. Ctr tuşuna basılıyken tıkladığınızda açılacaklardır..03-02-DOĞAYA SAYGILI MİMARLIK03-03-KİTAP ÖZETİ: ENERJi, YAŞAMIN ÇEKiRDEĞi03-04-YASAM DÖNGÜSÜ VE MİMARİ KURGU03-05-MİMARLIĞA biyolojik BİR YAKLAŞIM03-06-MİMARLIĞIN BİYOLOJİK SORUNLARI03-07-ÇOMAK SOKMAYAN TASARIM03-08-EKOLOJİK YAKLAŞIMLA TASARIM03-15-ENERJİ MİMARLIĞI 03-16-ENERJi VE EKOLOJİ-1

03-17-ENERJi VE EKOLOJi-2 03-22-ENERJİ MİMARLIĞI MI O DA NE ?.. 03-25-ENERJİ MİMARLIĞI VE TOPLUMSAL TALEP03-26-ÇATI DEDİĞİN YEŞİL Mİ OLUR ?03-29-EKOKÖY YOLCULARINA03-51-ENERJİ MİMARLIĞI ÖZETİ 03-58-ENERJİ MİMARLIĞI-Kitap Önsözü03-66-ENERJİ ve EKOLOJİ ADINA BİR SORGULAMA03-130-ENERJİ MİMARLIĞININ TEMEL GEREKÇESİ

Yeşil mimari demişken, en yeşillerine verilen ünlü sertifikalardan da bahsetmek gerekir.. Yani benim tabirimle; “paran kadar sertifikalardan !”.. Başvurması, duvara asılması ve sonraki takip süreci para karşılığı yapılan ve insanlık adına hizmet sanılan, aslen yeşil ticaretten !.. Enerji verimliliği ve kendilerince sıralanan yeşil sertifika kurallarınca aldığınız puanlara göre, yapınızın % 40 seviyesinde başarısına platin vererek başlıyorlar işe.. % 100’ü akla bile getiren yok !.. Enerjinin yerinde ve yapının tamamına yetecek kadar üretilmesinin başat faktör olması gerekirken, satın aldığımız enerjinin sadece tasarruflu kullanılması bile, altın, gümüş bir madalyaya giden yolu açıveriyor.. Ben bu durumu şuna benzetiyorum: Bir baba, örneğin oğluna harçlık verdiğinde şöyle tembih eder; “aman çocuğum tutumlu ol. Hepsini birden harcama !..” Peki, baba rahmetli olduğunda ne yapacaktır o delikanlı ?.. Önce kazanmayı bilmesi gerekmeyecek midir ?.. Yani sadece tasarruf bilgisi, onun hayatını idame ettirmesine yetecek midir ?.. Elbette hayır !.. O yüzden kimse kusura bakmasın, Enerji Bakanlığımızın abartılı bir önemle ve öncelikle üzerinde durduğu, tek başına “Enerji Verimliliği” yani ENVER projesi de, “Enerji Etkin Bina” tanımına sığdırılan; “az biraz üretim, az biraz tüketim, biraz da yeşil katkılı marifetin karşılığı olan” başarı madalyaları da bana, hiç yeterli gelmiyor !..

4- Enerji Mimarlığı..Öncelikle enerji sınavından ve sıraladığım mantıksal süzgeçlerden geçerek elek üstü kalabilen malzemelerle bir mekân oluşturabiliyorsak, işte o yapıdır doğru olan ve gerçekten ekolojik olan. Yani, “insan” olmaya yakışan !.. “Doğru yer, doğru yön, doğru malzeme ve doğru tasarım”; bu yaklaşımın dört ayağı ve özetidir.. Daha işe başlarken, tüm sorunların sadece planlama becerisi ile çözülme gayreti, enerji ihtiyacının da en az yarıya düşmesi anlamına gelir.. Ve beraberinde, sağlık riski ve deprem riski içermeyen bir yapıya kavuşmak mümkün olur..

Yıllar önce, ne zaman ki enerjiden yola çıkmadan, ekolojik anlamda doğru çözümlere ulaşılmayacağını fark ettiğimde E= MC2 yaşam formülünü temel alan “Enerji Mimarlığı” kavramını ortaya attım.. Felsefi ve teknik

Page 6: erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !.. 28 Eylül 2016 “ Yarın . 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı..

6

alt yapısını; yüzlerce makale ve hâlâ dünya rekoru olan 92’yi bulan farklı proje ile anlatmaya çalıştım.. Artık uluslararası bir kavram olma yolunda kabul görmekte... Tüm projelerime, ENERJİ MİMARLIĞI PROJELERİ bölümünden JPG olarak ve ENERJİ MİMARLIĞI PP SUNUM bölümünden de 1400 görseli geçen büyüklükteki, teorik açıklamaları ile birlikte 4 bölümlük eğitim sunumlarıma ulaşabilirsiniz. “Enerji Mimarlığı”, enerjiyi öncelikli olarak ele alırken, canlı olan hiçbir şeyin de canına okumayan ve ekolojik anlamda bütün değerleri yaşamına katan bir tasarım anlayışı idi.. Yani “Enerji Mimarlığı” sığ bir bakışla baraj ya da santral binası benzeri yapıların tasarımı hiç değildi.. İnsan yaşamını kapsayan, taş taş üstüne koyarken başlaması gereken tüm kaygılarımızı dile getiren bir mesleki yaklaşımdı. Sadece 03-ENERJİ VE EKOLOJİ başlığı altındaki 145 makalem, bu konuyu enine boyuna açıklamakta..

5- Köy ve Kent Açılımı..Köy; varoluşun nimetleri olan bütün doğal zenginliğin bire bir algılanabileceği, öğrenilebileceği ve özümsenebileceği bir merkezdir ve daima öyle kalmalıdır. Tek başına, insanlığın kurtuluşu mudur ? Hayır !.. Oradaki doğal nimetlerden istifade ederek, kentsel mantığı var eden nedenleri de süzgeçten geçirerek, tüm inanışları, dinleri ve eğitim sistemlerini de özümseyerek ve “insanlık adına ne yapmamız gerek ?” sorgulamasını başlatarak, gerçek bir dönüşüm fırsatına sahip olabiliriz ancak.. O yüzden bence beklentimiz, kent ve köyün aklen ve hakkaniyetle birleşmesi, “kardeşliğini ilan etmesi” olmalıdır.. Kimsenin kimseden kaçarak kurtulma şansı ya da üstünlük taslama hakkı yoktur.. İşte hepsi bu kadar !.

Elbette böyle diyerek, alıp başını giden kentler adına havlu atmış hiç değiliz.. “Güneş köyü” modelimizin, önce bir “kent çekirdeği” oluşturması ve zaman içindeki büyüme stratejisini de aynı koşullarda devam ettirebilmesinden bahsediyoruz.. Yani; “bir birim yaşam alanı, bir birim tarım alanı” ya da doğal nimetler alanı formülü ile büyüyebilmesinden söz ediyoruz.. Endüstrileşmesi mi ?.. Elbette mahalle arası fabrikalarla değil !.. Kentler arasında tampon bölgeler oluşturulmuş, ancak ve sadece, tarım vasfı olmayan alanlarda devam edecek olan, ama artık toplumsal ve çevresel değerler adına haddini de bilecek olan sanayileşme, başımızın tacı olacaktır.. “Ülkemizde yer mi vardı da böyle yapmadık ?” diyenlere 06-03- BİR ÜLKE NASIL YENİLENİR başlıklı makalemi tavsiye edebilirsiniz.. Göreceğiniz gibi yerden bol bir şey yok ama, rant uğruna Ya-Rab ne güneşler batıyor !.. Maksat, kentleri “yükselme mecburiyetine inandırarak boğmak” ve en kolay kazanç kapısını daima açık tutmak.. 03-59-GÖKDELEN SENDROMU

Köyden bahsetmişken, şu konuyu da açıklığa kavuşturmak gerek diye düşünüyorum. 2008’de yazdığım “03-34-DÜPEDÜZ YERLİ TARIM” başlıklı makalede hayli gönderme yapmıştım Permakültür'e. O yıllarda, kendi dillerinde bile arkadan itme olan bu sözcüğü Allah’ın emri sananlar vardı.. Hâlâ var !.. Çocuğun adı çalakalem kondu maalesef diye başlamıştım; 03-85-PERMAKÜLTÜR DENEN ŞEY.." başlıklı yazıma.. Dileyenler göz atabilir.. Atamızın dedemizin gayet iyi bildiği ve asırlar boyu uyguladığı tarımsal yöntemleri, "günün icadı gibi sunup", üstelik bedeli mukabilinde bize öğretmeye gelen yabancılara ve de onları âdetâ "bilge kişiler !" gibi karşılayanlara göndermeler içerir bu makaleler. Bize bizden başka hoca gerekmediğini özetler biraz da.. Yeter ki bu toprakların sesini dinleyebilelim. Yani, asırların imbiğinden süzülen bilgeliğe kulak vermeyi bilelim.. Vaktiyle, ünlü “barış gönüllülerini” de böyle karşılamış, bağrımıza basmıştık.. Yıllar sonra, “aslen hangi ülkenin görevli gönüldaşı ve neyin peşinde olduklarını” anlayana kadar !.

Özetle, şimdiki kentler şimdiki gibi değil, şimdiki köyler şimdiki gibi olmadan, fosil ya da yaşamsal risk taşıyan hiçbir enerji kaynağı kullanmadan, tezek bile yakmadan hayatın sürdürülebilmesini becermemizle başlıyor bu iş. Hayâti anlamda önceliği olan enerjinin, çevresel bir tahribata neden olmadan üretilebilmesinden başlıyor bu gayret..

Köy faslında, şu konuya da mutlaka değinmek gerek.. Ne mutlu ki örnekler artmakta !.. Köy benzeri bir alanda yaşamayı göze alan, ama bunu; doğal felâkete yol açacak bir baraja, orman kıyımlarına neden olacak yol güzergâhlarına karşı durmak, ya da çarpık beslenme karşıtı örnek oluşturmak için platform olarak kullanan kahramanlara hiç sözüm yok.. Lokal karşı çıkışlar hayranlık uyandırıcıdır. Onların varlığına her zaman ihtiyaç olacaktır. Bizim burada anlatmaya çalıştığımız ise, toplumsal farkındalığa giden yolda, tamamen kendisine yetmesi ile; “bireysel” değil, toplumsal örnek oluşturacak “bütünsel” yaşam tarzıdır. Yani burada bir anlamda, kişisel karşı çıkışlardan değil, organize güçlerin doğru yapılanmasından bahsediyoruz. Bizler “Güneş Köyü” derken, aynı zamanda “Yeni kentler için ekilecek doğru

Page 7: erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !.. 28 Eylül 2016 “ Yarın . 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı..

7

tohumlarından söz ediyoruz !..” Yani yeni kentlerin de artık “Güneş Mahallelerinden” oluşmasından, ya da bu yönde evrilmesinden bahsediyoruz.. Çünkü toplumsal farkındalık ve değişimin zaferi ancak; üç beş doğrunun, binlerce doğruya dönüşmesi ile kazanılacaktır...

Bu dönüşümün, basit bir sayısal toplama hızı ile değil, “çarpan etkisi” ile, köy sayısının adeta karesi ile çoğalarak yaşanacağına adım gibi eminim.. Çünkü ilk yerleşkemiz bile, birçok projemizde yaşandığı gibi, ülkemizin ve dünya basının gündeminde mutlaka yer alacak, o yörede yaşayanların ve görmeye gelenlerin, hatta eğitim vermeye başladıklarımızın da canlı şahitliği ile, sevgili halkımıza; “ben de böyle yaşamak istiyorum !” dedirtecektir. Bu sihirli cümle, her şeyi değiştirecektir.. Çünkü, hemen ülke geneline yayılacak olan böylesi “haklı ve ispatlı” beklentinin önünde durabilecek, hiçbir siyasi ya da ticari engel kalmayacaktır artık..

Sevgili meslektaş büyüğümüz Prof. Dr. Doğan Kuban'ın dediği gibi; "Türkiye benzeri bir bedenin taşıyamayacağı büyüklükte bir koca kafaya dönüşen İstanbul gibi çarpık kentleşmelerin, felaketimiz olacağını artık görmeliyiz !.." Kontrolsüz büyümesi hakkında da; “İstanbul’un başını alıp gitmesi, ülkeye yayılması gereken çağdaş davranışların ve teknolojinin önünü kesiyor. Halkı ve işverenleri kendine çekip, çağdaş etkinlikleri inhisarına alıyor.” diyor.. Çok doğru tespitler !..

Megalopolis, ( yani büyükşehir ) hastalığı, sınırsız kapitalizmle nüfus artışının karıştığı, çaresiz bir ‘hipertrofi’ ( aşırı büyüme ) olarak çok vurgulanan, fakat çare bulunamayan; bir fakir ülke hastalığıdır. Ülke ekonomisinde yarattığı dengesizlik yanında, toplumun en zengin katlarıyla en fakir katlarını ( hazırlıksız ve eğitimsiz ) olarak yan yana getirdiği için; toplumsal ayrışmanın da mekânıdır. Yaşam olanakları birbirlerinin zıddı olan insanlar birlikte yaşamasalar bile, birbirleriyle dirsek teması içindedirler. Bu durum, fakir sınıfları iki türlü bilinçlendirir: Kentsel çevre; ulaşamadıkları zenginliğin görüntüsüdür. Ama öte yandan, yaşadıkları çağın olanaklarını, yüzeysel olsa da, onlara gösterir ve öğretir. Bu öğrenme ise, ( sağlıklı bir gelişmeye vesile olmak yerine) tüketme eğilimlerini arttırır ve ( bu da sadece,) kapitalizmin işine gelir !..

O yüzden büyük kent, insanoğlunun tarih boyunca; kendi yaratıp, kendisinin kontrol edemediği en büyük deformasyondur !. Yaşamı karartan bütün kötü insan davranışlarının, pek çoğunu suç diye tanımladığımız kişisel ve grupsal etkinliklerin en kolay oluştuğu ortamdır.” diyor ve orada : “Yaşam kırılgandır. İnsanların geleceğe güvenleri azdır. Onun için megalopolisler uygarlığın ortadan kaldırmağa çalıştığı bütün kötülükleri içerir. Büyüklükleri oranında suç yuvaları olurlar. Anadolu’ya yeniden yerleşmemiz gerek !” diye tamamlıyor tebliğini..

Yüzde yüz katılıyorum.. Zaten bizlerin teşebbüsü de aslında; yeni ve sağlıklı kent çekirdekleri oluşturmak, kendisine yeten ve dengeli büyüyen, sosyal farkları beslemeyen, aksine bütünleştiren yaşam alanları oluşturmak değil mi ?.. Evet, Anadolu’ya yayılmalıyız !..

İstanbul ve benzeri yapılaşmanın sosyal yıkımlarından birisi olan ve "Yetiştirme Yurtlarına terk edilen çocuklarımız" için de bir ümit ışığı yakmak, “Güneş Köylerimizde hiç zor olmayacaktır !.." Örneğin yüz kadar ailenin böyle bir alanda birlikte yaşarken, kendilerinin tüm hayati gereksinimlerini bedelsiz karşılaması; yani sağlıklı yaşayarak doyması ve tüm enerji ihtiyaçlarını elde etmesi halinde, en azından on sahipsiz çocuğu sahiplenmesi, manevi bir doygunluk yaratacağı gibi, maddi açıdan da hiç zor olmayacaktır. Onları bir arada misafir edebilecekler ve her türlü ihtiyaçlarını kolayca karşılayabileceklerdir.. Unutmamalıyız ki o çocukların en büyük eksiği; "ANNE, BABA !" diyebilecekleri kimsenin bulunmamasıdır.. Bu konuda alacağınız karara, 01-02-KORUYUCU AİLE NEYİ KORUR, 01-03-BİR SEVGİ FIRTINASI ve 01-04-ŞEKER TADINDA başlıklı yazılarıma göz atmanız, yardımcı olacaktır diye düşünüyorum..

6- Önce GÜNEŞ..Ekoloji tanımı içinde enerjinin yeri yoksa, ekolojinin hayatta kalma şansı yoktur. Ekolojiye eğildiğimiz zaman, hangi enerji kaynaklarını kullandığına baktığımızda; örneğin güneş olmazsa ne çiçek açıyor, ne buğday başak veriyor, ne yaprak kımıldıyor, ne de kuş uçabiliyor !.. Bu arada, elbette bize de bakıyor; ısıtıyor,

Page 8: erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !.. 28 Eylül 2016 “ Yarın . 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı..

8

besliyor, yani büyütüyor o güneş. O zaman biz de aklımızı kullanarak tüm enerji ihtiyacımızı ondan alabiliyoruz zaten.. Biraz ötedeki alanda, yaşayanların da iştiraki ile, ya da işi bilen bahçıvanlarla sürdürülebilecek olan organik tarım ve doğal yöntemlerle hayvancılığın becerebilmesi ise; istenirse, ticari anlamda da artı değer sağlayabiliyor orada yaşayanlara.. Evlerimize entegre bir seranın ve güneş duvarlarımızın yaratacağı sera etkisi, yuvamızı hem ısıtabilen hem de soğutabilen bir kaynağa dönüşüyor. Aynı sera ve hemen yanındaki toprak uzantısı da neredeyse, bizi doyurmaya yetiyor... Ayrıca, güneşin dıştan ısıttığı bir güneş bacasının içindeki havanın süratle yükselmesi sonucu, bina içinde meydana gelen; bir vakum etkisi sayesinde elde edilen esintinin yarattığı serinlik ise, bize yeterli yaşam konforunu sağlayabiliyor..

Yaşadığımız köyde kış aylarında, örneğin dış hava sıcaklığı + 5 iken, güneşin sadece köşeden bakıyor olması, evimize 30 derece sıcak hava üflemeye yetiyordu.. Kendi atölyemde yaptığım, ders verdiğim üniversitelerde de öğrencilerle birlikte bir günde yapıverdiğimiz, eşimin en sevdiği ahşap güneş fırınında, yazın 120 dereceyi gören genç bir makine mühendisi kardeşimin halini hiç unutamam. Gözlerine inanamıyor ve; “hocam bunun kordonu nerde, hortumu nerde ?” diye soruyordu bana.. Halbuki bunu sağlayan sadece; yaz güneşinin, camdan geçince oluşan “sera etkisi” idi.. Yine sadece, güneşi akıllıca kullanan bir başka düzenek ile, sevgili dostumuz Prof. Dr. Işık Tarakçıoğlu’nun Almanya’da altın madalya alan ve imalâtını yapıp bize hediye ettiği kurutma fırınında, açık alanda ve toz toprak içinde ancak iki haftada kuruyabilen sebze ve meyveyi, sadece iki günde ve hijyenik bir ortamda kurutabiliyorduk.. Aynı zamanda, deposu tepede olmayan, hidroforlu üç güneş kolektörümüz, tüm sıcak su ihtiyacımızı yıl boyu karşılayabiliyordu.. Daha ne isteyebilirdik güneşten ?...

Bu vesile ile, esas beklentimizin, içinde yaşadığımız yapıların kendisine yetmesini esas alan kurulumlar olduğunu, biraz da “sermayedar yatırımı” anlamındaki güneş tarlalarını ikinci sırada dikkate aldığımızı söylemek gerekiyor.. Tarla dediğimiz düzendeki paneller için; ülkemizin % 2’si kadar olan çorak alanlarımızın “onda birinde” uygulamak bile bize yetecek iken, yanlış yer seçimi yüzünden tarım arazilerinin yok olduğunu da bilmemiz gerekmektedir.

03-131-DÜNYA NEREDE BİZ NEREDEYİZ..

Bu başlığın son satırlarında, güneşten enerji üretme konusunda mahkûmiyetimiz sanılar PV paneller konusunda da bir müjde vermek istiyorum. Dünyaca tanınan değerli bilim kardeşlerimizle sürekli temas halindeyiz.. Şimdiki panellerin bile üzerine kaplanabilen şeffaf bir malzemenin, verimi ikiye katlayabildiğini, bir ileri aşamada ise, binamızın boyasına katılacak özel malzemelerle, yapımızın duvarlarının bile elektrik üretebileceğini söylüyor dostlar.. Elbette hidrojene de uygulandığı gibi, vahşi kapitalizmin temel kuralı olan; “eski teknolojilerin kalıp parası çıktıktan sonra !..” Bu acımasız kuralı ülkemiz adına alt üst edecek olan da; “güneş köylerimiz”, yani tüm bulguları hayata sunan ve “ben de böyle yaşamak istiyorum !” talebini yaratacak olan yerleşkelerimizdir.. Kendi ayağına basamayacak olan siyasi iradeden gayret beklemek, abesle iştigaldir !...

7- Isıtan ve soğutan toprak !..Yine güneş sayesinde canlılık kazanan toprak katmanı orada duruyor.. 2, 3 metre aşağıya inebildiğimizde görüyoruz ki sıcaklık; +- 5, ortalama 15 derece. 15 metreden sonra ise, sabit 10 derece.. Yani kışın ılık, yazın serin.. Bunu görünce de, sadece gökyüzündekileri değil, yer yüzeyindeki akar suları ve altındaki, 10 dereceden başlayıp 100 dereceleri kolaylıkla aşan jeotermal olanakları da kapsayan tertemiz kaynakları kullanmak, yani toprakla kucaklaşmak çok anlamlı ve doğru geliyor.. Ve sonunda, gerçek “sıfır atık” demek olan, kaynak israfını da sıfırlayan aktif yaşama ulaşılıyor..

70’li yıllardan bu yana, artık bütün dünyada, çağdaş ısıtma ve soğutma aracı haline gelen “ısı pompası” dediğimiz sistemler de, işte bu; belli sınırlar içinde kalabilen doğal sıcaklıkları kullanmakta. Temel kaynak; toprak, su yada havadır.. Bir iç akışkanın; kompresörle sıkıştırıldığında sıcaklığın artmasını, aniden basıncı düştüğünde ise sıcaklığın düşmesini, mekanik olarak değerlendirirler.. Gerekli olan basınç enerjisini halleden kompresörün elektrik ihtiyacını da, bir zahmet çatınızdaki PV panelden elde edersiniz olur biter.. O panelli düzeneğe harcayacağınız para ise, üç beş senede zaten ödeyeceğiniz enerji faturası bedelinden fazla olamaz zaten.. Ne kömür veya mazot yakmanıza ne de doğal gaza gerek kalır.. Toprağın ortalama

Page 9: erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !.. 28 Eylül 2016 “ Yarın . 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı..

9

sabit 15 derece olmasının bir anlamda bizlere, uzun süreli yiyecek saklama şansı verdiğini ve bu olanağın tarihsel süreçte de günümüzde de; Nevşehir, Ürgüp yöresinde olduğu gibi “doğal soğuk hava depoları” kazandırdığını unutmamalıyız..

Prof.Dr Engin Türe’nin savına göre ise bir gün, mağma ile ısı alışverişini başardığımızda, ne güneş ne de rüzgâr tarlalarına ihtiyacımız kalacaktır.. Böylece, yanlış panel uygulamalarının, ya da türbinlerin; yine yanlış yer seçimi yüzünden, yerde ve havada yaşayan canlıların hayatlarında risk yaratabilmesi gibi, olası çevresel yıkımların da önüne geçilebilecektir..

Burada; isteyerek ya da mecburen yapılan, toprak altında kalan bodrum katlarının, sabit olmasına rağmen, yazın serin kışın ılık gelen havasını, üstteki yaşam katlarına basitçe sevk edebilsek bile, işimizin ne kadar kolaylaşacağını düşününüz lütfen.. Böylece bu sonuç; pasif yani edilgen demek değil, asıl aktif, yani etken olandır noktasına geliyoruz yine.. Batılı akademisyenlerin kafalarının almadığı ve maalesef gençlere zerk ettiği terminoloji de budur.. Aktif olan; doğrudan ve var olanı kullanmaktır.. Ağır bedeller ödeyerek ve ödeterek elde edilen enerjileri; gemilerle, borularla, kablolarla taşıyarak kullanmak değildir.. O yüzden, batının “pasif !” tanımlaması sadece, “maksatlı bir akıl tutulmasıdır..” Vahşi kapitalizmin satış dayatmasıdır.. Esas aktif yaşam; var olanla kendine yetmeyi becerebilmektir..

Bodrumlarda ya da açık alanlarda yaratılan, yine toprak altında oluşturduğumuz; kum, su yada çakıl depolarında ısıl kütleler yaratılarak, iklimsel farkların doğurduğu enerjileri depolama ve lazım olduğunda geri alma şansı da hiç unutulmamalıdır.. Bu depolama giderek, Berlin Parlamento binalarının yıllar önce yaptığı gibi, Akifer dediğimiz; “toprak altı doğal enerji depolarından” yararlanmaya kadar gider.. Değerli arkadaşımız Prof. Dr. Halime Paksoy’un çok önemli açıklamalarına ve uygulamalarına lütfen göz atınız.. Unutulmamalıdır ki ülkemiz, Allah vergisi olarak, Akifer zenginidir.. Bu bilgilerden haberdar olan genç mimarların değil, hocalarının sayısını merak ediyorum maalesef !..

8- Ve doyuran toprak..O olmasa, onun canlılığına vesile olduğu tüm bitkiler ve hayvanlar, hatta böcekler ve mikrobik ölçekte varlıklar olmasa, nasıl kalırdık hayatta ve ayakta ?.. Peki bizi doyurduğunu düşündüğümüz, ama alayı paketlenmiş gıdaların bize hizmet mi yoksa eziyet mi etmekte olduğunu hiç düşündük mü ?.. Artık nerede ise tüm hastalıkların nedeninin günah keçisi olduğu ortaya dökülen endüstriyel tarım ve hayvancılığın esiri olmaya devam mı edeceğiz, yoksa bir alternatif yaşam arayışına girecek miyiz ?.. Elbette keyfimiz bilir.. Ama şunu da bilmeliyiz ki biz ve bizim gibiler, tıpkı rahmetli eşimin ezbere bildiği gibi, sadece önündeki bahçede mevcut, en az 70 farklı bitkinin, her mevsim gözümüzün içine bakarak, “işte sağlık, işte vitamin, işte güzellik kremi, işte antibiyotiğin hası !” diye haykırdığını çoktan öğrenmişlerdir.. Çünkü doğa, ondan talep edene, birlikte yaşarken öğretmiştir bilâ bedel sunduğu servetin değerini.. Ne yazık ki orada yedi kuşak yaşayan köylü bile artık, on tanesini zor sayarken !.. Yani onlar bile çoktan, vahşi kapitalizmin uşağı haline gelmişken.. Ve Avrupa’nın tamamında ancak 11.000’i bulabilen bitkisel çeşitliliğe karşı ülkemizde bu sayı 12.000 iken, endemik, yani bölgesel bitki çeşitliliğinin sayısı ise; onlarda 2500 iken bizde 3600 olduğunu %99’umuz bilmezken !.. İlaveten, “bizden zannettiğimiz !.” birileri, birçok yerli tohumu ekmeyi, “kanunen yasaklamayı” becermişken !..

İşte toprak ve kullanma fırsatı.. Çok basit hesapla ve yılların deneyimi ile size bir sır vereceğim: 100 m2 bir eve 100 m2 bir toprak alanı verirsek, orada yaşayanlar hiç aç kalmayacaktır.. Zamanla oluşacak tohum bankamız; yaşam sigortamız olacaktır. Çatımızın dörtte biri de, ihtiyacımız olan elektriği üretmeye fazla fazla yetecektir.. Üç beş ailenin bir araya gelmesi ile başlayacak, amatör heyecanın bir ötesine geçebilen, küçük ölçekte hayvancılığı da işin içine katan uygulamalarla ise, kendisini kolayca finanse edebilen, fazla ürünü satabilmeye kadar giden bir yol açılacaktır önümüzde.. Bu davranış aynı zamanda, böyle bir hayatı henüz tercih edememiş olanlara da canlı bir örnek sunacak, böylece yepyeni bir ticaretin de kapılarını açabilecektir.. Bir sağlık ve farkındalık turizmi bile başlatabilecektir.. Belki bir eğitim veya rehabilitasyon misafirhanesi veya sağlık evi, belki de bir lokanta giriverecektir devreye.. Sonraki aşamada ise, yuvadan başlayan ve “Güneş Okullarında” sürdürülen ilköğretimle taçlanan eğitimin ışığı, ülkeyi aydınlatacaktır !.. Neden olmasın ?.. Kim istemez dünyayla yeni tanışan çocuklarını, doğru gözlemlerle desteklenmiş bilgilerle donatmayı ?.. PP SUNUM-EEA-26-OKULve KÖY

Page 10: erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !.. 28 Eylül 2016 “ Yarın . 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı..

10

9- Suya gelince.. Onun varlığını, yani toprağın can suyu olan bir damlanın bile değerini idrak eden çözümleri ihmal etmenin mümkün olmayacağını da hatırlamalıyız.. Sadece çatılarımıza, seralarımıza düşenin değil, gerekirse belli bir kotta toprak altı drenaj tabakası yaratıp, bahçemize yağan suyu bile değerlendirip, atık sularımızı mutlaka biyolojik arıtmadan geçirip, tekrar kullanıma sokmanın yollarını aramalıyız.. Klozet hatlarının kapalı devre olması, yani arıttığımız suyun tekrar kullanılması ve kalanı ile de dış temizlik, oto yıkama ve bahçe sulamasında kaynak israfının önlenmesi gerekmektedir.. Bu yolla elde edilecek su tasarrufu; % 85’e ulaşacaktır.. Böylece, kanalizasyon ihtiyacımız da kalmayacaktır.. Çünkü kalan aktif çamuru da, gübreye ya da evsel atıklarımızla birlikte biyogaza dönüştürebileceğiz.. Bahçelerimizde uygulayabileceğimiz bitkisel arıtma da, hiç unutulmamalıdır !..

Atıktan söz etmişken, belediyenin çöp kamyonu, on, on iki sene önce köyümüze gelene, “yani ahlâkımız bozulana kadar !”, köyün çöp sorunu yoktu.. Evsel yemek atıklarının nerede ise tamamını, büyük bir “geri dönüşüme tabi tutarak” bize “yumurta olarak iade eden” tavuk ve ördeklerimiz ve diğer hayvanların, hatta küçük gölümüzdeki balıkların da yemediklerini kısa sürede gübreye dönüştürüyordu toprak.. Plastik kaplar saksıya, ya da su veya yem kabına dönüşüyordu.. Sadece kağıt ve kartonlar ile, olası metal atıklar kalıyordu geriye.. Onları da, sık sık köye uğrayan hurdacılar kilo ile satın alıyordu zaten.. Haftada bir uğrayan, sözüm ona medeniyet icabı çöp kamyonları sayesinde, birdenbire huyumuz değişti !.. Çöplerimiz; naylon torbalar içinde, suları akarak konteynerleri doldurmaya ve de taşırmaya başladı.. Sinekler çoğaldı, yollar kaldırımlar kirlendi.. Bazen günlerce geciken çöpçüler sayesinde kokuşan ve toprağa yayılan sıvı atıklar yüzünden, 2 - 6 metre arasında mevcut, yani bahçeleri suladığımız emme sularının bulunduğu katmanlar da muhtemelen etkilenmeye başlamıştı artık.. Ezcümle, gerçek köy “çöp” üretmezken kente özendik ve “kendi atığımızın esiri olduk !..” Kızılderili büyük reisin dediği gibi, âdetâ “çöpümüzde boğulduk !..”

Yaşadığımız köyde, 66 metreye vurduğumuz sondajdan gelen ve tahlili tertemiz çıkan artezyen suyu ile büyüdü çocuklarımız ve elbette biz.. O yüzden arazi aranırken, yeraltı kaynaklarının da varlığı, tercih nedeni olmalıdır derim.. % 10’unu bile değerlendiremezken, Jeotermal kaynaklarda dünya üçüncüsü bir ülke olmanın avantajlarını da kullanabilmeliyiz..

Bize tertemiz enerji diye yutturulan, her türlü çevresel ve sosyal felâkete neden olduğu anlaşıldığından beri ise, bütün dünyada süratle yıkılmaya başlayan barajlara inat, hâlâ ülkemizde, yeni barajlar yapılabilmektedir.. DSİ sayesinde, kapasite hesapları bile % 90 yanlış, yani %90 büyük inşa edilen baraj göllerinde, sadece buharlaşan suyun, bir yılda tüm ülkenin su tüketiminden daha fazla olduğunu sakın unutmayınız.. Yani “koruyan !” diye yutturulan barajlar; “yok eden !” çıktı sonunda.. Cesur kardeşimiz İnşaat Mühendisi Naci Özen’in “MAZLUM ÇORUH” isimli kitabına göz atınız lütfen.. Bu konularda detaylı bilgi edinmek için, sitemizin makaleler bölümünde 03-ENERJİ ve EKOLOJİ başlığı altındaki yazılarıma ve binlerce sayfa devamına ulaşabilirsiniz.. Kim demiş dünyada su kalmayacak diye ?.. Bu da bir; su zammını ve barajları haklı gösteren “sahte korkudur !..” Kullanmasına saygı gösterdiğiniz ve şükrettiğiniz hiçbir nimet yok olmaz !..

10-Şimdi rüzgâr.. Arazimizde olan yada olmayan rüzgâra; sadece “türbin olanağı” ya da tersine; “yaprak kımıldamıyor !” tanımı ile bakarsak, yada, mevcut olan aşırı boyutlarından nasıl korunacağımıza değil, cephelerde kaç pencere olacağına ve onun yüzde hesaplarına odaklanırsak, ağzımızla kuş tutsak ekolojik bir yaşama kavuşamayız. Doğal olmak, doğal koşulları doğru tanımak ve doğru kullanmayı bilmektir.. Bütün arazilerde rüzgâr, başat faktörlerden birisidir.. Planlamaya, oradan başlayarak, öncelikle korunaklı alanlar yaratmak, ya da sadece mimari müdahalelerle, örneğin yerden yükseltilmiş yapıların altında ortaya çıkacak olan ısı farklarının oluşturacağı basınç değişikliği ile, esintili alanlar yaratmak mümkün olacaktır.. Daha sonra da, sadece korunmaya değil, akıllıca kullanmaya yönelik; rüzgar kepçelerinin, güneş ve Venturi bacalarının, maalesef okullarda bile okutulmayan, asırlara uzanan örneklerine gelmelidir sıra..

Page 11: erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !.. 28 Eylül 2016 “ Yarın . 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı..

11

Bu arada, dev rüzgar türbinlerini yaşam alanlarımıza yaklaştırmanın, manyetik kirliliğin içinde oturmak olacağını da hiç unutmamalıyız.. Ayrıca, gürültü kirliliğini ve güzergâhları üzerinde ise, kuşların telef olması ya da en azından bildikleri yollardan saptırılması gibi yan etkilerini de dikkate almalıyız.. Yakında, “yerli mucitlerden sürpriz gelişmeler beklediğimiz”, verimleri arttırılmış düşey eksenli türbinler bu riskleri azaltmaktadır.. Küçük ölçekli olduğunda, düşük titreşimli ve sessiz çalışabilen türbinler yaygınlaştığında, yaşam alanlarımıza yaklaştırabileceğiz. Yine de dikkatli ve kontrollü olmak şartı ile !..

11-Ve ahşap.. Bizle birlikte nefes alır.. Basit bir ön koruma ile yanmaz ve çürümez hale gelir.. Londra’da inşa edilmek üzere bu yıl planlanan 80 katlı ve 300 m yüksekliğindeki ahşap gökdelen, 5-6 katlı bir ahşap binanın bile hesabını beceremeyen, çünkü onlara öğretilmeyen, ülkemizdeki tüm inşaat mühendislerine ağır bir derstir.. Benden talepleri üzerine kaleme aldığım ve büyük bir öz eleştiri cesareti ile kendi sitelerinde yayınladıkları, ardından bir de konferans talep ettikleri 03-134-SEVGİLİ, İNŞAAT MÜHENDİSİ KARDEŞLERİM.. başlıklı makalem durumu özetliyor..

Yeri gelmişken, bendeniz dahil tüm mimarların da sütten çıkmış ak kaşık olmadığını özetleyen; 02-15-MİMARLIK NEDİR ALLAH AŞKINA ?.. başlıklı makaleme göz atmanızı dilerim.. Sanırım kendi meslek grubumuzun da, bu rapor içeriğinde değindiğimiz konulara ilişkin tüm zaaflarına değiniyor.. İnternetteki en büyük mimarlık portalında yayınlanmış ve şaşırtıcı şekilde, bir ayda beş bin kez okunmuş ve yorum yapılmıştı... Sanırım ara sıra, zül-fi yâre de dokunmak gerekiyor !..

Birkaç istisna hariç, bizim hocalarımızın bile hesabını bilmediği, ama tüm evlerinin % 90’ının ahşap olan Amerikalı uzmanların, bu işin tekniğini ve mühendisliğini Osmanlı’dan öğrendiklerini, 99 depreminin ardından bendenize “itiraf ettikleri”, aslen “çok iyi bilmemiz gereken” bir yapı tarzı ve malzemesidir ahşap.. Kanada’nın ve Avustralya’nın da tüm evlerinin % 90’ının, Avrupa genelinde ise, % 50’ye yakınının ahşap olması neden bize bir şey öğretmez ?.. Ve bunca ahşap tüketilmesine rağmen neden bizim ormanların, “ahşabı kullanmazken” giderek küçüldüğünü ve diğer ülkelerde ise verilen önem ve gösterilen özen yüzünden, inatla büyüdüğünü de hiç merak etmeyiz.. Çok süratli bir inşa tekniğidir ahşap. Yanma ve çürüme sorunu halledilmiştir.. İnsanlığın başına belâ olan ve bilimsel ömrü 60 yılı geçemeyen betonun taşıdığı; hiçbir sağlık, yapım sorunu ve deprem riski içermez.. Batının ve doğunun, yaşamsal değerinin anlaşılmasından ötürü gözleri gibi baktıkları ormanları, her yıl büyümektedir o yüzden. Bu konuda da yine, sitedeki makaleler bölümünde 04-AHŞAP genel başlığı altındaki tüm yazılarıma göz atabilirsiniz.. Bu çokbilmiş tavrımı hoş görmeniz için, 45 yıllık marangozluğumu da eklemeliyim bu satırlara…

Bu başlığa bir de şu konuyu ilave etmeliyim. Yani bir derin yanılgıya daha değinmeliyim.. “Odun yakarsak karbon salınımının fenâ hâlde artmayacağını açıklamalıyım !..” Bir ağaç yetişirken, büyüyebilmesi için kullandığı ve biriktirdiği karbonun bir fazlasını, yanarken geri veremez.. Çünkü hala kökleri, daha önce kırılan ince dalları ve dökülen yaprakları ormandadır.. Dolayısı ile şunu demek bile mümkündür.. Sadece odun yakarsak “yanlış bir kanaat olduğunu söylememize rağmen” küresel ısınma değil, bu mantığa göre, soğuma olur ancak.. Çünkü bu yöntemle, havadaki karbon miktarı sürekli azalacaktır.. Kirlilik yönünden ise, hele tam yanmayı sağlayabildiğimizde, mutlaka kazançta olacağımız bellidir.. Bu konuda, her türlü orman ürününü ve sanayide işlenen odunsu atıkları ince talaş haline getirip basınç altında sıkıştırılarak elde edilen “Pelet” adı verilen 6-8 mm çapındaki parçacıkların, düzenli bir akış sağlanarak, pelet sobalarında kontrollü yakılma olanağını da göz ardı etmemeliyiz.. Kaynak sıkıntısı hiç olmayan ve mevcut kalorifer sistemlerimize bile kolayca adapte edilebilecek “tamamen yerli teknoloji” olan bir sistemden bahsediyorum !..

Kömürün ve petrolün yanması ise, fenâ hâlde karbon salınımına neden olur ve “ölümlere yol açan çevresel kirliliği yaratır.” O yüzden, bütün evlerimizde bulunmasını tavsiye edeceğim “akıllı bir şömine”, yani cam kapaklı, kapalı bir yanma hacmi olan, döküm gövdeli ve izolasyonlu bir bacaya sahip, yani tam yanmayı beceren ve ilaveten hava veya suyu ısıtıp evde dolaşımını da sağlayabilen bir düzenek, böyle evlerde geçen; sonbahar ve kış aylarının en akıllı ve keyifli çözümü olacaktır.. Yine köy tecrübemizin sonucu olarak söyleyebilirim ki; 33 yıl boyunca, kendi diktiğimiz ve bahçemizde mevcut olan ağaçların dalından

Page 12: erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !.. 28 Eylül 2016 “ Yarın . 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı..

12

budağından elde ettiklerimiz dışında, hiç odun satın almadık ve şömine keyfinden uzak kalmadık.. Yani, ormana hiç göz dikmedik !.

12- Elektroiklimsel kirlilikler“16 sene önce yazmaya başladığım “Enerji ; Yaşamın Çekirdeği” başlıklı kitabımın 6. Bölümü olan “Elektroilkimsel Kirlilikler”, artık iyice güncel problem olan ve fazlaca önemsenmesi gereken bir “sağlık sorunu” haline geldi !.. O yüzden, “uykunuzu kaçırmaya karar verdim !” Ve o bölümü, bağımsız bir makale olarak bilgilerinize sunmak istedim..” diyerek oluşturduğum önsözü, burada yineleyeceğim ve linkini de verdiğim, bu bölümle aynı başlıklı makalemi mutlaka okumanızı isteyeceğim. Orada anlattıklarımın, sadece bir “parçası” iken, giderek hayatımızın “omurgasını oluşturan”, maalesef artık 3-4 yaşındaki çocukların da eğlencesi ve zihinsel tehlikesi haline gelen “cep telefonları” hakkında; Prof. Dr. Selim Şeker’in yazdığı “CEP TEHLİKESİ” kitabını da okuyarak, bence on katı kaçırınız uykularınızı.. Çünkü bu gidiş iyi değil !..” 03-143-ELEKTROİKLİMSEL KİRLİLİKLER

Elbette amacım, sigara özelini tek tehlike olarak göstermek değil. O yazıyı sonuna kadar okuduğunuzda, mevcut yapılarımızın zorunlu parçası haline gelen; “kablolama ve aydınlatma sistemlerinin, hayatı kolaylaştırdığını düşündüğümüz elektronik aygıtların”, bilinçsiz bir kurgulama sonucu ne gibi riskler yaratacağını da göreceksiniz..

Böylece, “Güneş Köylerimize” giden yolda, nelere dikkat etmemiz gerektiğini anlatmaya ve “kendisine yeten sağlıklı bir ülkenin” sağlam temellerini atmaya çalışırken, hiç ihmal etmememiz gereken “elektroiklimsel” içerikte “bireysel sağlık !” kurallarını da, hatırlatmak istedim.. Yapısal anlamda önerdiğimiz ahşabın ise, biyolojik ve fizik yapısı ile, olası kirliliklere hiç izin vermeyeceğini bilmenizi isterim.. Bir çelik yapının, elektriksel anlamda en ufak hatalı uygulamayı affetmeyeceği ve o tür bir yanlışı fena halde destekleyeceğini söylemeye gerek yoktur.. Ayrıca çelik konstrüksiyon bir evde, gece gündüz ısı farklarının doğurduğu genleşme sesleri de bizi rahatsız edecek ve sadece, duvarların içinden geçmesi yeterli olan elektrik kablolarının varlığı, daima elektromanyetik kirlilik yaratacaktır. “Hasta bina sendromunun” ana nedenlerinden olacaktır.. Bu konuda, aşağıdaki paragrafta; Dr.Y.Mimar Yener Çakı’nın yazdığı: “HASTALIĞINIZIN SEBEBİ, İÇİNDE YAŞADIĞINIZ BİNA OLABİLİR” başlıklı makaleden bir alıntının yeterince açıklayıcı olacağını düşünüyorum..

“Binanın yapımında, yalıtımında (özellikle ısı yalıtımında) dekorasyonunda ve temizliğinde kullanılan sentetik maddelerden kaynaklanan karbon monoksit, benzen gibi kimyasal gazlar, solvent buharları, bakteriler, mantar ve küf sporları; gün boyunca solunan havayı sigara dumanından çok daha fazla kirletmektedir. Bu kirli havayı gün boyunca ciğerlerine çeken insanlarda ise; solunum yolları enfeksiyonları, kronik astım, alerji nöbetleri, deride, gözde, burunda, boğazda tahriş, şiddetli baş ağrısı, sebebi anlaşılamayan yorgunluk, bezginlik, iç sıkıntısı, asabiyet, merkezi sinir sisteminde hasar, hatta kanser belirtileri görülmektedir. Yalnız Avrupa’nın değil, ABD’deki sigorta şirketlerinin de, sadece 2006 yılında bu ve benzeri sorunların doğurduğu hastalıklar için yaklaşık 3.5 milyar dolar ödediğini bilmeliyiz..” Betonarmenin ise, agregasının içerdiği Radon ile başlayan risklerine, bir de demir donatısının doğuracağı manyetik alan oluşturma risklerini eklediğimizde, hele hele kayar kalıpla inşa edilen gökdelenlerde, adeta bir manyetik kutu içinde oturmakta olduğumuzu düşündüğümüzde, seçtiğimiz yolun sadece ailelerimiz için değil, ülkemiz için de, yaşamsal riskleri en aza indirgeyen yol olacağını kolayca anlayacağız.. 03-05-MİMARLIĞA biyolojik BİR YAKLAŞIM ve 03-06-MİMARLIĞIN BİYOLOJİK SORUNLARI

13- Deprem Olağanüstü bir doğa harikasıdır. Bir yaşam mucizesidir.. En büyük öğretmenlerimizden birisidir.. Yanlış yer seçimi, yanlış malzeme ve yapı tekniği ile esiri mi olacağız, ona sadece bir ölüm korkusu olarak mı bakacağız, akıllı bir öğrencisi olmayı mı tercih edeceğiz ?.. Yoksa yepyeni bulgulara yön verebilecek bir bilimsel deneyim fırsatı olarak mı görebileceğiz depremi ?.. Ahşap ev böyle bir risk taşıyor mu ? Katiyen !..

Page 13: erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !.. 28 Eylül 2016 “ Yarın . 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı..

13

Evet, kerpiç ev nefes alan bir doğal malzemeyi, yani toprağı kullanırken doğrudur ama, ahşap ona ciddi ölçekte yardımcı olamazsa, Anadolu depremleri, kerpiç evlerde ölenleri örnekler bize.. Deprem söz konusu olduğunda, iki katta bile yaşamsal risk taşıyan taş evler gelir arkasından.. Hele malzemesini taşımaya kalkışırsak, enerji adına da çevre adına da yanlış yaparız.. “Taş yerinde ağırdır !” Bu arada, taş evlerin bile, döşeme ve tavanlarının sadece ahşap olabildiğini, yani bir ölçekte ahşaba güvenmek zorunda olduğunu hatırlamalıyız..

Her malzeme ancak; doğasına uygun yerde, ölçekte ve teknikte inşa edildiğinde doğru bir yaşam desteği oluşturur bize.. Arazilerimizde, 5-10 metrekarenin imar hesabını yapmaya çalıştığımız durumlarda ise, taş ev bile düşündürmelidir bizi. Hele bir saman ev !.. Sadece duvar kalınlıkları ile aşırı yer kaybına ve yüzlerce ev dikkate alındığında ise, yangın riski kontrolsüz ve nerede ise temini de imkansız, maalesef hayvan yemi olarak bile yurt dışından ithal etmek zorunda kaldığımız bir malzeme seçimine götürür bizi.. Yani yeni yaşam alanlarımız, batının pompaladığı “yeşil şirinlik” adına değil, ülkemizin gerçekleri adına akıllı tercihlerle çözümlenmelidir..

MAKALELER faslından, size bir ana başlık daha veriyorum: 07-DEPREM Sanırım bu konuda merak ettiklerinizin çoğunu bulacaksınız orada.. Bu arada, deprem direnci var diye çelik yapılara ağırlık vermekten de bizi Allah korusun derim.. Batıda, kamusal alanların çatılarında çelik kullanmak, yüksek yangın riskinden ötürü artık yasaklanmıştır.. İlk on dakikada ulaşılabilen 600-800 derece akma sınırı, kaçıp kurtulamadan, çatının tepenize çökmesi anlamına gelir.. İkiz kulelerin kaç dakikada çöktüğünü hiç unutmamalıyız !..

14-Yeşil ile aldatmak !..Ekolojiye bakış, sadece bazı otantik ve nostaljik malzemelerin dayatılmasına endeksli olamaz, olmamalıdır.. Ne zaman ki o malzemelerin temininde, nakliyesinde ve işçiliğindeki enerji faktörü dikkate alınmaz, yapımızın yeşil renginden bahsetmek abesle iştigal olur.. İnsanlığın başına belâ olan "beton ihanetinden" ( 04-02-AHŞABIN GÜCÜ+SORULAR ) hiç bahsetmiyorum elbette ama, sadece “ahşaptır” diye, o kadar keresteden Osmanlı sistemi ve mühendisliği ile en az üç tane ahşap ev yapabileceğimi bilirken, kentte “kütük ev” yada “ağaç dolgulu ev” yapmak da yanlıştır. Veya bu kez taş sevgimizden ötürü, örneğin Nevşehir’den taş getirtip, İstanbul’da taş ev inşa etmek de o kadar yanlıştır.. Ben bu yaklaşımlara, “ekolojik şımarıklıklar” olarak bakıyorum ve bir makalemde irdelediğim gibi, “03-105-YEŞİL İLE ALDATMAK !..” diyorum..

Bir de maalesef, çoğu kentimizde âdetâ moda haline gelen, "bizim çocuk o kadar yaramaz ki, düz duvara tırmanır !" deyişine benzer, hiç yer kalmayan kentlerimizde zoraki yeşillenen beton duvarlar ve artık duvara asılacak yeşil karikatürler haline gelen dik yol şevleri de "yeşil ile aldatmanın bir başka versiyonudur", bunu da bilmeliyiz.. "Taş yerinde ağırdır !" derken "yeşilin de yerinde ağır olduğunu !", dekor olmadığını, yani doğal ortamında iken doğru olduğunu unutmamalıyız.. O şevler yeşillenmesin demiyorum.. O kadar masraflı, bakımı zor, sürekli çiçek parası ve adeta makyaj parası ödeten, bu arada birilerini zengin eden maskaralıklar yerine, doğal bir çim dokusu üzerinde, kendiliğinden oluşmuşçasına serpiştirilen ve yaz kış değil, mevsimi geldiğinde açan çiçeklerle bezenmiş bir peyzaj, çok daha doğru olacaktır.. Hiç olmazsa böylece, taklidi ile yetinmek yerine gerçek doğaya bir çağrı oluşacaktır..

Doğayı değerince kullanmak adına, Tatlı Sorgun’dan da bahsetmek isterim.. 80’li yıllardan beri, dünyada kullanımı yaygın olan, elverişsiz topraklarda dahi yetişebilen bu mucize bitkinin, tohumunu bile geliştirip üretimini yapan ve yapraklarının hayvan yemine, gövdesinin akıllı bir soba yada şöminede enerjiye dönüştüğünü ispat eden sevgili dostum Prof. Dr. Engin Türe’nin, iki büyük gazetede; “ülkemizin enerji sorunu çözülmüştür !” manşetini hak eden haberden bir hafta sonra, Gen mühendisi eşi ile birlikte 90'lı yıllarda Tübitak’tan ihraç edilmesi, ülkemizin ve devrin “barajlar kralı !” başbakanının ayıplarındandır.. 2008 yılından itibaren danışmanlığını yaptığım, daha sonraki yıllarda temiz enerjilere verdiği özel önem nedeni ile görevinden alınan ve partisinin bile dışına itilen; Enerji Bakanı Sayın Hilmi Güler’in özel talebi ve çok değerli Bilim insanı dostlarımın katkıları ile hazırladığımız, bu konu hakkındaki raporu da içeren; www.erengezgin.net sitemizin ana sayfasında bulacağınız ENERJİ RAPORU’na lütfen göz atınız..

15- Isı İzolasyonu..

Page 14: erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !.. 28 Eylül 2016 “ Yarın . 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı..

14

Öngörümüz olan ahşap yapılarda, duvar kalınlığı iç boşluğunda kullanmak üzere, lif boyu 5 mikronun altında ise, nefes yolu ile ciğerlerimize ulaşabilen; cam yünü, taş yünü benzeri malzemelerin alternatifi yok mudur ?.. Elbette vardır.. Örneğin, bor ve selüloz atıklarından oluşan, yangın riski hiç taşımayan, aynı zamanda ses emici olan ve mükemmel nefes alan, selüloz atıklarının bor hamuru ile karışımından oluşan bir çözümden bahsedebiliriz.. Ki, tüm ahşap projelerimizde duvar iç boşluğunda kullandığımız gibi, Hilton grubunun da, kırk yıldır tercih ettiği bir malzemedir.. Bu arada, uzun yıllardır, klasik tuğla yerine önerilen bazı duvar elemanlarına ait gerçek izolasyon değerlerinin de, uluslararası laboratuvarlarda tekrar gözden geçirilmesini öneriyorum.. Ya da, literatürdeki emsalleri ile bir karşılaştırma yapılmasını..

Yapılarımızda kullandığımız malzemelerin izolasyon değerlerini hiç sorgulamadan, enerjiyi koruma adına yanlış tercihlerimizin telafisi için, kullanmak zorunda hissettiğimiz, artık iyice yaygınlaşan mantolamaya can simidi gibi sarılmamızın sonuçlarını da ayrıca irdelememiz gerek.. İçinde yaşarken nefes almamızı engelleyen, başlangıçtaki tasarrufu bile % 20’yi zor bulan, ama bu marifeti de kısa zamanda sıfıra doğru giderken, hem bedenlerimizi hem de yapıyı sağlığından eden, yarısından çoğu yangın taşıyıcısı olan, sekiz on sene sonra da bina duvarlarından kopup düşecek ve katmanları hayati tehlike yaratacak, hatta halen yaratmakta olan; “aptal mantolama !” sistemlerinden bahsediyorum.

Bu takıntımızdan vazgeçmenin en akıllı yöntemi olan; nefes alan, sadece iç yüzeyde; % 20, sadece dışta; % 30, iç ve dışta uygulandığında ise % 50 ısı tasarrufunu yıllar boyu sağlayan, 2-3 mm’lik bir uygulamanın da ülkemizde yaygınlaşmakta olduğunu müjdelemek isterim.. Güneşi bol bölgelerde bu oran % 60’a kadar yükselebilmektedir. Isı geçirgenlik katsayısı anlamına gelen Lamda değerinin, kalınlık ile çarpılmasına alışılmış ısı hesaplarının aksine, içteki ısıyı içe, dıştakini dışa yansıtarak, Nasa’nın uzay teknolojisinde kullandığı bir malzemenin özellikleri ile izolasyon sağlayan, kendisi, “ısıyı yansıtıcı yüzey” olarak vazife gören bir malzemedir.. Bu işlem sonucunda duvarlarımızda, adeta bir ısı kalkanı oluşturularak, içeride ürettiğimiz serinliğin ve kışın elde ettiğimiz sıcaklığın dışarı çıkması engellenmektedir. Yani her şeyin çözümü vardır. Yeter ki istemesini bilelim !..

Yaklaşık yüz yıl kadar önce batılı bilim adamları tarafından ışıma “radyasyon” yoluyla yayılan ısının geriye yansıtılması, “reflective technology” yöntemiyle, hem önemli ölçüde enerji ve yakıt tasarrufu hem de ısı konforu sağlanabildiği keşfedilmiştir. Bu konuda ilk patent 1920’lerde alınmış ve yansıtma işlemi için uzun yıllar uzay giysilerinde bile alüminyum folyo kullanılmıştır. Bilindiği gibi, halen ülkemizde de, radyatörlerin arkasına alüminyum folyolu plâkalar konmaktadır. 1950’li yıllarda NASA, bu konuyu bir proje olarak ele almış ve uzay gemileri için geliştirmiş olduğu; içi vakumla boşaltılmış seramik esaslı kristalize multimikronize kapsüllerin, radyan ısıyı en yüksek oranda yansıtma özelliği taşıdığını saptamıştır. Bir saç telinin yarısı kadar çapta olan bu mikrokapsüller; boyada, sıvada, kompozit ürünlerde, binaları kışın sıcak yazın serin tutmak ve enerji tasarrufu sağlamak amacıyla kullanılmaktadır. Bu mikro-kürecikler, boyar maddeler ile bir araya getirildiğinde, o malzemelerin ısıl direncini inanılmaz arttırmakta ve aynı zamanda bulunduğu yüzeye kuvvetle yapışmasını sağlamakta.. Kemirgen ve diğer zararlıları da engellemekte.. Uzay çalışmalarının tetiklediği, HyTech, yani yüksek teknoloji ürünü olarak geliştirilmiştir.. Tüm yapılarda olduğu gibi, sıcak su ve buhar boruları ile bağlantı parçalarında, metal yapılarda ve soğuk depolama tesislerinde de, hem pas önleme hem de ısı izolasyonu amaçlı, yaygın olarak kullanılıyor dünyada..

Artık Bayındırlık Bakanlığı rayiç kitaplarında da 04.509/1 Poz No ile yer alan TERMALIT COATING’in içindeki, Amerikan Uzay Araştırmaları Merkezi Nasa‘nın geliştirdiği, yalıtım özelliği sağlayan malzemenin birim hacim ağırlığı 0.85 gr/cm3’dür. Yani sudan hafiftir. Buhar akımını ve binanın nefes almasını engellemez. Kesinlikle alev almaz. Hissedilir ölçüde, yani 18 desibel ses yalıtımı sağlar. Bu mikrokapsüllerden oluşan pudra; içe ve dışa ısı transferini engellemek için vakumlanmış ve dış yüzeyi 1800 dereceye dayanıklı, yansıtıcı, refrakter, yani “ışınım kıran” malzeme ile kaplanmış, âdetâ bir mikro termostur. Yapının bünyesine giren; ahşap, metal, cam ve plastik dahil bütün cisimlere ve yüzeylere olağanüstü bir güçle yapıştığı gibi, nemli yüzeylere de uygulanabildiği için, kullanım alanı son derece geniştir.

Bu malzemenin; boyaya katılarak, ya da 2-3 mm kaplama olarak veya 2-3 cm kalınlığa kadar çıplak duvara veya mevcut sıva üzerine tekrar izolasyon sıvası, yada daha kalın; şap ve hafif dolgu betonu katkısı olarak kullanılması mümkündür.. Kalınlaştıkça; perlit, vermikülit, diatomit gibi doğal agregaların da ilavesi ile,

Page 15: erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !.. 28 Eylül 2016 “ Yarın . 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı..

15

gerek iletim (kondüksiyon), gerek taşınım (konveksiyon), gerekse ışınım (radyasyon) yoluyla transfer olan ısıyı izole eden bir yalıtımı malzemesi haline gelir. Böylece, bilinen sıva ya da şapın ağırlığı yedi kat daha hafifler, yani 300 kg/m3’e düşer.. Bu şekilde kullanıldığında; 50 litre bir torba ile 1 cm. kalınlıkta yaklaşık 5 m2 yüzey kaplanabilir..

Geçirimsizlik özelliklerinde zamanla herhangi bir eksilme meydana gelmez. Teknik değerlerini aynen korur. Yüzeyi kolayca kirlenmez, kendisini temizler.. Hizmet ömrü; yapının ömrü kadar uzundur. Zannedilebileceği gibi pahalı değil, bilinen mantolama sistemlerinin verimlerine göre, daha ucuza gelen bir çözümdür.. Bu teknolojiyi merak edenler, raporumuzun sonuna eklediğim dört NASA kaynaklı linke göz atabilirler.. Burada tek dikkat edilmesi gereken şey, NASA icadı ürün diyerek “farklı malzemeler kullanan” ve başarısız sonuçlar elde eden firmaların farkına varılmasıdır.. Aman dikkat !.

Bu başlık altında, doğrusu hayli komik bir öneriden de bahsedeceğim. Zaman zaman benzerleri de "asrın icadı !" olarak piyasaya sürülen, poliüretan yada polistiren örneği, nefes alamayan ve yangın riski çok yüksek malzemeler kullanarak yapılan ev örneklerinin, "en yeşil ve en az enerji isteyen yaşam şansı !" sunduğu ileri sürülmekte.. Yeşili bilmem ama, enerji iddiası doğrudur !.. O kadar ki, o evde yaşarken nefes sayınız da azalır. Dolayısı ile, nefes alırken sarf ettiğiniz enerjiden de acayip tasarruf edersiniz.. Hatta hiç nefes alamaz hale geldiğinizde tasarruf da tavan yapar. Ama siz ölmüş olursunuz !.. Aman dikkat...

Hollandalı bilim adamı, kimyager Prof. Dr. Michael Braungart ismini internete yazınız. Yıllar boyu dünyada kullanılan ve gittikçe kalınlaştırılan ve 12. Maddede, “Elektroiklimsel kirlilikler” başlığı altında da bahsettiğimiz “hasta bina sendromunun” ana nedenlerinden olan ve artık yasaklanan böyle malzemeler yüzünden, Avrupa’daki çocuklarda astım oranının % 50 arttığını anlatsın size.. Çok kibar adamdır. “İyi halt ettik !” demiyor.. “Mükemmel yanlış yaptık !” diyor..

16- Ulaşım..Bilindiği gibi artık ulaşımda, 3 temel bağımlılık söz konusudur.. 1: Araç sahibi olabilmek için bankalara, yani faiz sistemine bağımlı olmak, 2: Araç firmalarına bağımlı olmak, yani ne üretiyorlarsa, ona razı olmak, 3: Petrol ve LPG lobilerine bağımlı olmak, yani patron kimse, o ülkenin kölesi olmak !.. Bu bağımlılık, kesemizi ve ruhumuzu okşuyorsa, yola devam elbette !.. Yok, önerdiğimiz yaşam tarzına ters düşüyorsa, işte o zaman, çözüm üretmeliyiz !..

Bu bağlamda güneş köylerimizde, artık dünya genelinde; hiç çevresel kirlilik yaratmayan, sanıldığının aksine, özel yolları olduğunda mevcut trafikten daha hızlı ulaşım sağlayan, aynı zamanda bir sağlık antrenmanı olan bisiklet kullanımı mutlaka öngörülmelidir.. İç ulaşımlar için olduğu kadar, sportif amaçlı parkurlar, hatta çocuklar ve büyükler için, “pedal çevirdikçe elektrik üreten” ve bulunduğu parkı aydınlatabilen bisikletler bile ihmal edilmemelidir yerleşkelerimizde. Ayrıca bilmeliyiz ki, artık kargo bisikletleri de görevdedir. Dolayısı ile "evimin kapısına kadar aracım gelmeli. Çünkü taşınacak paketlerim var !" bahanesi de kalmamıştır, haberimiz ola... Kapıdaki görevlimiz ya da bizzat kendimiz, bu işi kolayca görür, site içinde tamamen güvenli bir ortam yaratırız “çocuklarımıza, yaşlı yada engelli yakınlarımıza..”

Linkler bölümüne 20 Eylül ÇAY TV 19. Çare Sizsiniz programında, Türkiye Bisikletliler Derneği Genel Başkanı Murat Suyabatmaz ile “Ulaşımda Bisiklet Devrimi” başlığı altında, Prof. Dr. Gültekin Çetiner ile birlikte yaptığımız sohbetin linklerini de izlemenizi salık vereceğim... Artık dünyayı saran örnekler, düşüncelerimizi pekiştirecektir..

4 Ekimdeki 20. Programda ise, İnegöl’de yaşayan, yayında göreceğiniz kendi aracını, çocuklarının da katkısı ile bir ayda bitiren, “demir ustası Sabahattin Aslan” ile yaptığımız söyleşiyi izlediğinizde, yeni yaşam alanlarımızda hangi kolaylıklara, ne kadar düşük bir bedelle ve üstelik kendi emeğimizle ulaşabileceğimizi göreceksiniz.. Böyle bir aracın, kendi ürettiğimiz elektrik ile çalışan motorlar sayesinde gidebilmesi ise, 1000 TL’yi geçmeyen maliyetini daha da aşağı düşürecektir. Böylece, kargo bisikletinin de taşıyamadığı eşyalarımızı, sadece site içinde değil, yakın yöremize de nakledebilmemiz mümkün olacaktır.

Page 16: erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !.. 28 Eylül 2016 “ Yarın . 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı..

16

Bir sonraki adımda ise, servis araçlarımıza kadar giden yol açılacaktır önümüzde.. Ülke genelinde bini aşkın benzer modelleri, bisiklet federasyonu gibi bir çatı altında toplayıp, “Edirne’den Van’a halkın gücü !” gösterisine dönüştürmek, inanıyorum ki, otomotiv sektörünü derin derin düşündürecektir !.. Muhtemelen, “trafik ve güvenlik koşullarını yerine getirebilen” benzer araçlar için, özel plâka ve ruhsat şansı yaratacaktır..

17- Konut Anketi ve Projelendirme, Konut ve Plân Tipleri..Belli bir tarihe kadar oluşan taleplerden ve sık sık yapılması gereken bilgilendirme sunumlarından sonra, gruplar ve araziler netleşmeye başladığında, yani sıra projelendirmeye geldiğinde, taliplerin tüm beklentilerine ait doğru bir analiz yapabilmek ve karşılıklarını aramak adına,16 yıl önce kaleme aldığım 06-02- KONUT ANKETİ başlıklı, 281 soruluk, kapsamlı bir anketi de değerlendirerek, gönlümüzdeki programı kesinleştirmek için, en kısa zamanda bir toplantı yapmalıyız.. O yüzden lütfen anketleri bir an önce doldurunuz ve e-posta ile iletiniz..

Bu bağlamda son olarak söylemek istediğim de, özellikle anketin sonuçlarına göre daha da netleşecek olan farklı plan tiplerine yönelik beklentilerin, bence konut sayısının en az % 5’i, belki de % 10’u kadar çeşide sahip olması gerektiğini unutmamamızdır.. Örneğin 100 kişinin bir araya geldiği bir oluşumda en az 5 farklı projenin varlığı, o yerleşkede bir ömür geçirmeyi göze alanların asgari ölçekte hak ettiği bir çeşitlilik olmalıdır.. Tek tip yaşam kılıfından ne kadar kurtulursak, oradaki yaşamın sürekliliğinden o kadar emin olabiliriz.. Elbette toplam alan ve maliyet farkları yaratmayan bir çerçevede bulunmalıdır alternatif çözümler.. Ama ille de sevinçle; “işte bu benim evim !” dedirtecek sayıda farklılıklar göze alınmalıdır..

İkinci aşamada ise, arazi ölçeğinin uygun olması halinde, aile yapısındaki sayısal ve beklentisel değişmelere karşılık verebilecek, modüler büyümeye veya mevcut plandaki bazı duvar modüllerini kaldırarak iç mekânda farklı alanlar yaratmaya kadar gidebilir bu iş.. Elbette imar koşullarının tayin ettiği alan büyüklükleri aşılmadan.. Benim tavsiyem, mevcut imarı tıkış tıkış kullanmak yerine, zamana bağlı değişiklikleri için % 10 mertebesinde rezerv arsa alanı bırakmaktır.. Bazı kentsel sitelerde mecburen birlikte yaşayan bini aşkın ailenin, sefertası benzeri tek tip dairelerde ne kadar mutlu olabilecekleri ile empati kurabildiğimizde, o işkenceden kurtulmanın yollarını aramanın haklılığı ortaya çıkacaktır.. İnsan hayatında ortalama 20-25 yılda bir belirgin değişiklikler olur. Yeni aileler oluşur. Aile nüfusu artar. Yada tersine, seyrelir. Ahşap evlerimizin ömrü ise, üç dört kuşağı kolayca kavrayacaktır. O yüzden, planlama sırasında dikkate alınması gereken "zaman faktörünü ve ona bağlı beklentileri" de, hiç küçümsememeliyiz..

Bu konuda, 14 sene önce projelendirdiğim, ahşap evlerden oluşan ilk kooperatif mahallesi olan Afyonkarahisar YEŞİL VADİ Yapı kooperatifi için yaptığım 72 villalık yerleşkede yaşadığımız ilginç bir örneği paylaşmak isterim sizlerle. Sadece ahşaba ikna etmem altı ayımı almıştı.. Üstelik betonarme maliyetinden daha da ucuza çıkan 350’şer m2 ahşap villaların tamamı altı ayda teslim edilince, kimse inanamamıştı gözlerine.. Sıra enerjiye geldiğinde ve “şimdi evlerimizin hepsinin güneye yönlenmesi gerekiyor” dediğimde ise çoğundan; “benim hanım yola veya havuza bakmazsa o evde oturmaz !” yanıtını aldığım için, maalesef o yerleşkede ahşabın marifetleriyle yetindik.. Ama üstün enerji performanslarından ötürü, emsal villalara göre nerede ise yarı bedelle ısındıklarını fark ettiklerinde, herkes memnundu hayatından..

69 ortaktılar ama 72 villalık yerleri vardı.. Tam, üç ortak daha ararlarken, “durun !” dedim.. Son üç projeyi, üç farklı örnek olarak üretelim.. Tüm üyeler, kendilerine daha uygun olanı seçsin, hatta “şurası şöyle olsa !” bile diyebilsin.. Yani evleri; “standart olan değil, seçtikleri ev !” olsun.. Son üçünü de lütfen, bütün evler bittikten sonra satışa çıkarın dedim. Dediğim gibi oldu.. Biten kooperatif önemli bir sükse yarattı ve bir evin satış bedeli; tüm alt yapıyı, ikincisi; yolları ve çevre düzenlemelerini karşıladı. Üçüncüsü ise; hizmet görevlilerinin maaş fonunu oluşturdu. Ne dersiniz ?.. Buyurun size; “yaşamsal bir prova şansı” ve aynı zamanda “bir finans modeli” daha !..

İnsan odaklı olmayan hiçbir çözüm kalıcı ve değerli olamaz.. Kim demiş bu işin çok kolay olduğunu ?.. Mimarlığı meslek olarak seçmek isteyen gençlere yol göstermek niyeti ile 1998’de kaleme aldığım yazıya ;“mimar dediğin nedir ki, insan yoksa içinde ?” diyerek başlamıştım.. 02-02-MİMARLIĞI MESLEK OLARAK SEÇMEK..

Page 17: erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !.. 28 Eylül 2016 “ Yarın . 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı..

17

18- DesteklerBu başlıkta sizlerle paylaşmak isteyeceğim konu “bir müjdedir !” 57. Enerji Mimarlığı Projem Olan, kendi arazimizin 3 dönümlük bir bölümünde, beş yıl önce 20 aile için tasarladığım, 03-77-ENERJİ MİMARLIĞI SERÜVENİ başlıklı, 92 projemi özetlediğim yazıda açıklamasını görebileceğiniz “GÜNEŞEVLER” ( PFD SUNUM- EEA-24-BURSA GÜNEŞEVLER ) adını koyduğum projeme, EBRD yani, merkezi Londra’da olan, Avrupa İmar ve Yatırım Bankası, “Bu projeye destek vermekten onur duyarız. Çünkü bu bir yaşam döngüsü ve henüz Avrupa’da benzeri yok. Hem toprağı çoğaltıyor hem de yapının tüm elemanları ile enerji üretimine destek oluyorsunuz !” ifadesi ile İngilizce bir rapor sunarak, inanılmaz bir mali destek vermişti..

Maalesef, mahalli belediye başkanının, inşaat yapmayı düşündüğü köy merası ile köy yolu arasındaki geçit arazi olan arsamıza göz dikmesi yüzünden, yani ruhsat alamadığımız için engellenmişti.. Bu, uluslararası ünlü olan bankanın görevi, böyle projelere destek sunmaktır. İş bankası, Şekerbank, Ziraat Bankası gibi yerli bankalar aracılığı ile benzer desteklerini sürdürmektedir. Ayrıca TKDK yani Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu www.tkdk.gov.tr AB ve Uluslararası kuruluşlardan sağlanan kaynakların ve önemli ölçekte de; yıllardır AB fonlarına verdiğimiz ama proje üretemediğimiz için geri alamadığımız kendi paralarımızın, ülkemiz kırsal kalkınma programlarına uygulanmasını sağlamak amaçlı; süt ve et hayvancılığı, yumurta tavukçuluğu, ve yenilebilir enerji uygulamalarına % 70’e varan oranda hibe destekler verebilmektedir. Yeter ki doğru projeleri üretmesini ve sunmasını bilelim.

19- Şimdi bir özet. Yada: Enerji ve ekoloji adına, yerleşim stratejisi..Bu özete ilişkin üslubumun sertliğini, yola çıkacağımız yaşamsal yolculukta, daha sert sorunlarla karşılaşmamamız için, “dokuz dostça ikaz !” olarak yorumlamanızı dilerim..

1- Katılımcı kişilerin aile yapıları, en az 20 yıllık bir projeksiyon içinde değerlendirilmelidir.. Aksi takdirde orada; bir pansiyon hizmetinden ya da bir süre sonra, kiralık evlerden oluşan şirin bir kentten söz edilebilir ancak. Yani, oturanın kimliği değil, tapunun kime ait olduğu önemli hale gelir artık.. Bundan sonraki aşamada ise, “ekonomik rant” başat faktör haline gelir ve ne amaçla yola çıkıldığı ikinci planda kalır..

2- Enerji ve ekoloji adına, yani bu yerleşkede tamamen kendine yetmek adına, öncelikle “tanımlarda mutabakat” sağlanamazsa, o yerde huzur arayanların beklentileri kısa sürede boşa çıkacaktır. “Ben öyle dememiştim !”, ya da, “böyle anlamamıştım !” tartışmaları başlayacaktır. O yüzden, bu ve benzeri yazılı dokümanlar üzerinden gönüllü mutabakat arayarak yola çıkmak, bu yolculuğun uzun ölçekli bir sigortası olacaktır..

3- “Hafta sonu giderim keyfime bakarım” diyebilenlerle, “ben burada bir ömür geçirmek istiyorum” diyenleri paçal etmek, geleceğimizi paramparça etmektir.. İki anlayış daima, birbirinin ayağına basacaktır. O alandaki hizmet ve eylem tanımlarını, her zaman alt üst edecektir.. Elbette insan hayatı ipoteklenemez. Yarın neler olacağını kimse bilemez. Ama olası senaryolara göre ne yapılabileceğinin öngörülmesi, başarı şansını daima arttıracaktır..

4- Evsel yaşam dışında beklentiye girilen her türlü toplu eylemin içeriği ve hizmet tanımlarında peşinen mutabakat sağlanamazsa, hayatı âbâd edecek değil, zindân edecek sonuçlar hiç şaşırtıcı olmaz.. “Toplumsal katkı” beklenen konular, bilinen tüm detayları ile peşinen masaya yatırılmalıdır.. Sağlık veya elde olmadan değişen mali koşullar gibi olağanüstü haller dışında daima “seyirci değil katılımcı olmak” kararı ile mutabakat aranmalıdır..

5- Böyle bir yerleşke, öncelikle ev tiplerinin seçimi ile değil, yerleşke mantığının genel kabulü ve o mantığa uygun arazi seçimi ve o arazinin planlaması ile tasarlanmaya başlar. İkinci adımda ise, o kabul gören formata ve büyüklüklere uygun yapı tasarımlarına sıra gelir.. Katalogdan kıyafet seçer gibi, sadece göze hoş gelen ev projelerinin bir araya gelmesi ve de, deneyimi göz ardı edilerek, söz dinleyen mimar seçimi ile, kalan ömrü etkileyecek bir “yaşam stratejisi” kurulmamalıdır.. Malumdur ki; ilaç denen şeyin yutarkenki “tadı” değil, sonuçlarının “etkin ve sağlıklı” olmasıdır beklenen şey..

Page 18: erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !.. 28 Eylül 2016 “ Yarın . 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı..

18

Elbette mimarın ilk görevi; yaşayanların mutluluğudur.. Ama ikici görevi de; bu mutluluğun sürekli olması adına, sadece bugünün değil, geleceğin de planlanmasıdır..

6- Yıllar boyu, bir müteahhit dayatması haline gelen “tek tip yaşamın” hem ızdırabını çeken olup, hâlâ kopyalanmış mekânlarda yaşamayı gönül rızası ile kabul etmek, bence mazoşizmdir, kendine eziyet etmektir.. Aynı alan ve “mutabık kalınan maliyet sınırlarında”, yüzlerce plân tipine ulaşılabilir. Malumdur ki kemanın sadece dört teli vardır ama, çalabildiklerinin de sınırsız varyasyonu vardır..

7- Aslen, ekolojik yaşamın olmazsa olmazı olan; tohum bankası, organik tarım ve hayvancılık gibi başlıkları, enerji ve ekoloji adına doğru ve kapsayıcı bir tanım arayışının önünü çekmek, hedef saptırmak ve satıhta değil, sadece bir köşede zafer aramaktır. O başlıkların hepsi, kendi başlarına “profesyonel açılım” şansı bulabilir. Ama burada öncelikle beklenen; grubu oluşturan tüm ailelerin “sosyal açılım” yani yaşam tarzına ilişkin mutabakatı olmalıdır..

8- Belediyelerden olası imar taleplerinin, sağlam bir mantığa ve proje arayışına dayandırılarak sonuç alınabilmesi, ülke genelinde de olumlu bir emsal oluşturacaktır.. Öncü örneklerin hayata geçmesi sırasında yaşanılanlardan elde edilen deneyim birikimi, daha sonraki grupların sermayesi, idari ve hukûki emsal dayanağı olacaktır..

9- Aksi takdirde, olası başarısızlıklar, sadece katılımcı ailelerin değil, yurdumuzdaki binlerce ailenin geleceğini gölgeleyebilecek; “somut bir hüsran örneği” olabilecektir.. “Birileri demişti !” demek yerine, “diyecek sözü olanları” şimdiden dinlemek, en kestirme yoldur !

10- AMAN DİKKAT !.. Karar sizlerin. Yolumuz açık olsun...

20- UEEBBu rapordaki yirmi madde ile, durumu genel anlamda özetlemeye çalıştım.. Bu düşünceleri paylaştığımız ve şimdiden bin üç yüz gönüllüyü aşan bir grup ile sürdürdüğümüz UEEB, yani Uluslararası Enerji ve Ekoloji Birliği üyeleri olan sizlerin de bildiği gibi, tek amacımız vardır: “Böyle yaşamak ve böyle üretmek !..” Ülkemizin her köşesinde, arazi ve destek arayışları başladı.. Bodrum’da, Seferihisar’da, Niğde’de, Urfa’da ve Bursa Kemalpaşa’da önemli beklentiler var. Görüşmelerimiz devam ediyor.. Eminim ki her “Güneş Köyü”, büyük grubumuzun ve giderek ülkemizin güç kaynağı olacaktır. Bu alandaki yegâne korkum, yanlış örneklerin caydırıcı olmasıdır.. “Büyük bir gayret gösterdiler, hatta emdikleri süt burunlarından geldi ama, git bak yaptıklarına, git bak sonuçlarına, git bak ölçümlerine !..” dedirtirsek, işte bu sonuç, sadece bu ve benzeri girişimlerin değil, ülkemizin mağlubiyeti olur.. Ben de bundan korkarım işte !..

Doğru yolda olduğumuzu düşünüyorum, kasım ayı içinde organize etmeyi düşündüğümüz toplantıya kadar, önceki duyurularda üzerinde durduğumuz gibi, görev taleplerinizi ve seçtiğiniz yöre hakkında bilgilendirme yapabilmek ve grup oluşturabilmek için olası arsa bilgilerinizi iletiniz lütfen..

UEEB’ye İlişkin makale başlıkları :03-09-UEEB AMAÇ VE İLKELERİ03-131-DÜNYA NEREDE BİZ NEREDEYİZ ?..03-138-ACABA FARKINDA MIYIZ ?..03-139-KÂHİN DEĞİLİM ELBET !..03-140-SEVGİLİ “UEEB” GÖNÜL DOSTLARI !03-141-SEVGİLİ “UEEB” GÖNÜLLÜLERİ..

Daha büyük bir iletişim grubuna yolladığım bu rapordan ötürü, tüm beklentilerimizden şimdi haberdar olup, henüz UEEB ile ilişki kuramamış olan tüm vatandaşlarımızın da, “gönüllü yol arkadaşlığı” niyetlerini bize ulaştırmaları halinde, bundan böyle tüm gelişmelerden haberdar olabileceklerini belirtmek isterim.. Varlıkları; “insanlık idealimize güç katacaktır !..” Dünyanın, en zengin kaynaklara sahip bir ülkesinde yaşamaktayız.. Kaynak fakiri olduğumuzu iddia etmek, öncelikle Yaratan güce saygısızlık olur.. O nimetleri, aklımızın katkısı ile değerlendirmek ise, şükrün en güzel ifadesi olacaktır. Değerli yorumlarınızı ve tavsiyelerinizi acilen beklemekteyim. Göstereceğiniz yolda birlikte atacağımız adımların, sadece ülkemizin değil, dünyanın da geleceğine önemli katkılar sunacağına, kalıcı barışın ve gerçek bağımsızlığın yegâne garantisi olacağına inanıyorum..

Page 19: erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !.. 28 Eylül 2016 “ Yarın . 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı..

19

Sevgilerimle...Y.Mimar Çelik ERENGEZGİN 533-300 44 24 [email protected] www.erengezgin.net

LİNKLER ( Dizin sırası ile )

01-02-KORUYUCU AİLE NEYİ KORUR ?..http://erengezgin.net/yazilar/01_ozel/02_koruyucu_aile_neyi_korur.doc

01-03-BİR SEVGİ FIRTINASI !..http://erengezgin.net/yazilar/01_ozel/03_bir_sevgi_firtinasi.doc

01-04-ŞEKER TADINDA..http://erengezgin.net/yazilar/01_ozel/04_seker_tadinda.doc-------------------------------------------------------------------------------------

02-02-MİMARLIĞI MESLEK OLARAK SEÇMEKhttp://erengezgin.net/yazilar/02-mimarlik_ve_egitim/02_mimarligi_meslek_olarak_secmek.doc

02-15-MİMARLIK NEDİR ALLAH AŞKINA ?..http://erengezgin.net/yazilar/02-mimarlik_ve_egitim/015_mimarlik_nedir_allah_askina.docx------------------------------------------------------------------------------------

03-02-DOĞAYA SAYGILI MİMARLIKhttp://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/02_dogaya_saygili_mimarlik.doc

03-03-KİTAP ÖZETİ : ENERJi YAŞAMIN ÇEKiRDEĞihttp://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/03_kitap_ozeti_enerji_yasamin_cekirdegi.doc

03-04-YASAM DÖNGÜSÜ VE MİMARİ KURGUhttp://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/04_yasam_dongusu_mimari_kurgu.doc

03-05-MİMARLIĞA biyolojik BİR YAKLAŞIMhttp://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/05_mimarliga_biyolojik_yaklasim.doc

03-06-MİMARLIĞIN BİYOLOJİK SORUNLARIhttp://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/06_mimarligin_biyolojik_sorunlari.doc

03-07-ÇOMAK SOKMAYAN TASARIMhttp://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/07_comak_sokmayan_tasarim.doc

03-08-EKOLOJİK YAKLAŞIMLA TASARIMhttp://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/08_ekolojik_yaklasimla_tasarim.doc 03-09-UEEB AMAÇ VE İLKELERİhttp://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/09_ueeb_amac_ve_ilkeleri.doc

03-15-ENERJİ MİMARLIĞIhttp://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/015_enerji_mimarligi_ozet.doc

03-16-ENERJi VE EKOLOJİ -1http://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/016_enerji_ve_ekoloji_01.doc

03-17-ENERJi VE EKOLOJİ -2http://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/017_enerji_ve_ekoloji_02.doc

03-22-ENERJİ MİMARLIĞI MI O DA NE ?http://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/022_enerji_mimarligimi_o_da_ne.doc

03-23-NÜKLEER ENERJİ HAKKINDA BİLİNMEYENLERhttp://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/023_nukleer_enerji_hakkinda_bilinmeyenler.doc

Page 20: erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !.. 28 Eylül 2016 “ Yarın . 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı..

20

03-25-ENERJİ MİMARLIĞI VE TOPLUMSAL TALEPhttp://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/025_enrji_mimarligi_ve_toplumsal_talep.doc

03-26-ÇATI DEDİĞİN YEŞİL Mİ OLUR ?http://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/026_cati_dedigin_yesil_mi_olur.doc

03-29-EKOKÖY YOLCULARINA !..03 029://.// ___/ ___.

03-30-NÜKLEER ENERJİ NEYE BENZER ?..http://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/030_nukleer_enerji_neye_benzer.doc

03-34-DÜPEDÜZ YERLİ TARIMhttp://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/034_dupeduz_yerli_tarim.doc

03-51-ENERJİ MİMARLIĞI ÖZETİhttp://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/051_enerji_mimarligi_ozet.doc

03-58-ENERJİ MİMARLIĞI - Kitap Önsözühttp://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/058_enerji_mimarligi_kitap_onsozu.doc

03-59-GÖKDELEN SENDROMU !http://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/059_gokdelen_sendromu.doc

03-66-ENERJİ ve EKOLOJİ ADINA BİR SORGULAMAhttp://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/066_enerji_ve_ekoloji_adina_sorgulama.doc

03-75-NÜKLEER KATKILI TEMCİT PİLAVI !http://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/075_nukleer_katkili_temcit_pilavi.doc

03-77-ENERJİ MİMARLIĞI SERÜVENİhttp://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/077_enerji_mimarligi_seruveni.doc

03-85-PERMAKÜLTÜR DENEN ŞEY..http://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/085_permakultur_denen_sey.doc

03-105-YEŞİL İLE ALDATMAK !..http://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/0105_yesil_ile_aldatmak.doc

03-124-VE KISACA HİDROJENhttp://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/0124_kisaca_hidrojen.doc

03-130-ENERJİ MİMARLIĞININ TEMEL GEREKÇESİhttp://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/0130_enerji_mimarliginin_temel_gerekcesi.docx

03-131-DÜNYA NEREDE BİZ NEREDEYİZ..http://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/0131_Dunya_nerede_biz_neredeyiz.docx

03-134-SEVGİLİ, İNŞAAT MÜHENDİSİ KARDEŞLERİM !..http://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/0134_sevgili_insaat_m%C3%BChendisi_kardeslerim.docx

03-138-ACABA FARKINDA MIYIZ ?..http://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/0138_acaba_farkindamiyiz.docx

03-139-KÂHİN DEĞİLİM ELBET !..http://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/0139_kahin_degilim_elbet.docx

03-140-SEVGİLİ "UEEB" GÖNÜL DOSTLARI !http://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/0140_sevgili_ueeb_gonul_dostlari.docx

03-141-SEVGİLİ "UEEB"  GÖNÜLLÜLERİ..http://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/0141_sevgili_ueeb_gonul_dostlari.docx

03-143-ELEKTROİKLİMSEL KİRLİLİKLER

Page 21: erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !.. 28 Eylül 2016 “ Yarın . 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı..

21

http://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/0143_elektroiklimsel_kirlilikler.docx

03-145- BİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL 24 Eylül 2016http://erengezgin.net/yazilar/03_enerji_ve_ekoloji/0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx

-------------------------------------------------------------------------------------

04-AHŞAPhttp://erengezgin.net/YAZILAR04.html ,

04-02-AHŞABIN GÜCÜ+SORULARhttp://erengezgin.net/yazilar/04_ahsap/02_ahsabin_gucu.doc -------------------------------------------------------------------------------------

07-DEPREMhttp://erengezgin.net/YAZILAR07.html-------------------------------------------------------------------------------------

06-02- KONUT ANKETİhttp://erengezgin.net/yazilar/06_kent_konut/02_kooperatif_anketi.doc

06-03- BİR ÜLKE NASIL YENİLENİRhttp://erengezgin.net/yazilar/06_kent_konut/03_bir_ulke_nasil_yenir.doc-------------------------------------------------------------------------------------

JPG ENERJİ MİMARLIĞI PROJELERİ http://erengezgin.net/ENERJi%20projeleri_anasayfa.html -------------------------------------------------------------------------------------

PDF EĞİTİM SUNUMLARI- ENERJİ MİMARLIĞI 1-4http://erengezgin.net/pp_sunum.html

PDF SUNUM - EEA-26- OKULve KÖYhttp://erengezgin.net/sunumlar/EEA-24-OKUL%20ve%20K%C3%96Y.pdf

PDF SUNUM - EEA-24-BURSA GÜNEŞEVLERhttp://erengezgin.net/sunumlar/EEA-22-BURSA%20G%C3%9CNE%C5%9EEVLER-2012.pdf -------------------------------------------------------------------------------------

ENERJİ RAPORU ( Enerji Bakanının talebi üzerine 2008 )http://erengezgin.net/Enerji%20Raporu.pdf-------------------------------------------------------------------------------------

TRT RADYO 1- 3 KAYIT LİNKİ….https://soundcloud.com/user-418518368-16516874/radyo1-22-subat-2016-ueeb-hakkinda

https://soundcloud.com/user-418518368-16516874/radyo1-17-agustos-2016-enerji-hakkinda

https://soundcloud.com/user-418518368-16516874/radyo-1-12-eylul-2016-bayram-ve-hidrojen-------------------------------------------------------------------------------------

ÇAY TV01- Çare Sizsiniz 9 Aralık 2015 Kapitalizmin Özetihttps://www.youtube.com/watch?v=Nbc0LsdykMs&feature=youtu.be

02- Çare Sizsiniz 23 Aralık 2015 Bilginin Tekelleşmesi ve Patenthttps://www.youtube.com/watch?v=79KfQ8ffiks&feature=youtu.be

04- Çare Sizsiniz. 22 Ocak 2016 Dünyada ve Türkiyede Patenthttps://www.youtube.com/watch?v=N1kny7Kz6gA&feature=youtu.be

07-1- Çare Sizsiniz 28 Mart 2016 Medeniyet Dediğin nedirhttps://www.youtube.com/watch?v=_6fAA1wlceY07-2- Çare Sizsiniz 28 Mart 2016 Medeniyet Dediğin nedir

Page 22: erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !.. 28 Eylül 2016 “ Yarın . 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı..

22

https://www.youtube.com/watch?v=_6fAA1wlceY

08-1- Çare Sizsiniz 18 Nisan 2016 Medeniyet ve Şehir Meselesihttps://www.youtube.com/watch?v=ju7elmiFCyY&feature=youtu.be08-2- Çare Sizsiniz 18 Nisan 2016 Medeniyet ve Şehir Meselesihttps://www.youtube.com/watch?v=KjZYFLlXlTI&feature=youtu.be

09-01- Çare Sizsiniz -3 Mayıs 2016 Hayata Yeniden Bakmakhttps://www.youtube.com/watch?v=UJPFBzBkiyA&feature=youtu.be09-02- Çare Sizsiniz -3 Mayıs 2016 Hayata Yeniden Bakmakhttps://www.youtube.com/watch?v=Dgh6ckv4bdg&feature=youtu.be

11-1- Çare Sizsiniz 30 Mayıs 2016 Endüstriyel Tarım ve Çok Uluslu Şirketlerhttps://www.youtube.com/watch?v=-s7suyWUqbg&feature=youtu.be11-2- Çare Sizsiniz 30 Mayıs 2016 Endüstriyel Tarım ve Çok Uluslu Şirketlerhttps://www.youtube.com/watch?v=hUEwW2VJuj4&feature=youtu.be

12-1- Çare Sizsiniz 14 Haziran 2016 Planlı Eskitme ve İsrafhttps://www.youtube.com/watch?v=5S85JNsnQVo&feature=youtu.be12-2- Çare Sizsiniz 14 Haziran 2016 Planlı Eskitme ve İsrafhttps://www.youtube.com/watch?v=3mVCva8edrU&feature=youtu.be

13-1- Çare Sizsiniz 27 Haziran 2016 İsrail Enerji Anlaşması ve Çözümlerhttps://www.youtube.com/watch?v=eezeqZMUteE&feature=youtu.be13-2- Çare Sizsiniz 27 Haziran 2016 İsrail Enerji Anlaşması ve Çözümlerhttps://www.youtube.com/watch?v=mxwXSNVB6_0&feature=youtu.be

15-1- Çare Sizsiniz 26 Temmuz 2016 Kendi Enerjini Kendin Ürethttps://www.youtube.com/watch?v=5SqTFgfU-GI15-2- Çare Sizsiniz 26 Temmuz 2016 Kendi Enerjini Kendin Ürethttps://www.youtube.com/watch?v=A4Dp2frFwCk

16-1- Çare Sizsiniz 8 Ağustos 2016 15 Bölümün özetihttps://www.youtube.com/watch?v=r0N2CqWRQDU16-2- Çare Sizsiniz 8 Ağustos 2016 15 Bölümün özetihttps://www.youtube.com/watch?v=OyJjq6xnbH4

17-1- Çare Sizsiniz 23 Ağustos 2016 İklim Değişikliği ve Afetlerhttps://www.youtube.com/watch?v=gaYBYP-hMYw17-2- Çare Sizsiniz 23 Ağustos 2016 İklim Değişikliği ve Afetlerhttps://www.youtube.com/watch?v=2t_DQLjGMX4

18-1- Çare Sizsiniz 6 Eylül 2016 Ulaşımda Üç Bağımlılık https://www.youtube.com/watch?v=kMP2N1FGfyw&feature=youtu.be18-2- Çare Sizsiniz 6 Eylül 2016 Ulaşımda Üç Bağımlılık https://www.youtube.com/watch?v=zdpRGY8Ku4s&feature=youtu.be

19-1- Çare Sizsiniz 20 Eylül 2016 Ulaşımda Bisiklet devrimihttps://www.youtube.com/watch?v=g1ezd6W8rH4&feature=youtu.be 19-2- Çare Sizsiniz 20 Eylül 2016 Ulaşımda Bisiklet devrimihttps://www.youtube.com/watch?v=78lndEczS8U&feature=youtu.be

20-1- Çare Sizsiniz 4 Ekim 2016 Kendi Arabanı Kendin Yaphttps://www.youtube.com/watch?v=cdtSJzhqVpg&feature=youtu.be

Page 23: erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !.. 28 Eylül 2016 “ Yarın . 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı..

23

20-2- Çare Sizsiniz 4 Ekim 2016 Kendi Arabanı Kendin Yaphttps://www.youtube.com/watch?v=sDPme87sRsg&feature=youtu.be

21-1- Çare Sizsiniz 18 Ekim 2016 Kendi Bilgini Kendin ürethttps://www.youtube.com/watch?v=GLgHYJjkNYI 21-2- Çare Sizsiniz 18 Ekim 2016 Kendi Bilgini Kendin ürethttps://www.youtube.com/watch?v=8sHCFVEVG5c

22-1- Çare Sizsiniz 8 Kasım 2016 Herkes mucit olabilir mi ? https://www.youtube.com/watch?v=6RUj_XV7dHY 22-1- Çare Sizsiniz 8 Kasım 2016 Herkes mucit olabilir mi ? https://www.youtube.com/2cf619cf-8413-4aa6-bfd7-7691867a0b88

23-1 Çare Sizsiniz 22 Kasım 2016 Herkes nasıl mucit olabilir ?.. https://www.youtube.com/watch?v=Wxb46ZntHe023-2 Çare Sizsiniz 22 Kasım 2016 Herkes nasıl mucit olabilir ?..https://www.youtube.com/watch?v=2wDxzFfbo0I

24-1 Çare Sizsiniz 6 Aralık 2016 Enerji Mimarlığıhttps://youtu.be/CV2z9vKeHuA 24-2 Çare Sizsiniz 6 Aralık 2016 Enerji Mimarlığıhttps://youtu.be/zIII-il98WY

25-1 Çare Sizsiniz 20 Aralık 2016 Köy Enstitülerinde Eğitim Modelihttps://youtu.be/tA7UBrbuL2I 25-2 Çare Sizsiniz 20 Aralık 2016 Köy Enstitülerinde Eğitim Modelihttps://youtu.be/6R26AlTqHUk

26-1 Çare Sizsiniz 3 Ocak 2017 Başka Bir Okul Mümkünhttps://youtu.be/0FqNBP8iykI 26-2 Çare Sizsiniz 3 Ocak 2017 Başka Bir Okul Mümkünhttps://youtu.be/oS2ecAlwitw

27-1 Çare Sizsiniz 17 Ocak 2017 Matematik Köyühttps://youtu.be/zUDpPmBiQUs 27-2 Çare Sizsiniz 17 Ocak 2017 Matematik Köyühttps://youtu.be/7mFMt12Z2qs

28-1 Çare Sizsiniz 31 Ocak 2017 Üretimde Adalet ve Kırmızı Bisikletimhttps://youtu.be/84kb4xX-oK4 28-2 Çare Sizsiniz 31 Ocak 2017 Üretimde Adalet ve Kırmızı Bisikletimhttps://youtu.be/aqqoP-Xf3eQ

29-1 Çare Sizsiniz 14 Şubat 2017 Paraya dayalı olmayan, “Armağan Ekonomisi”https://youtu.be/VWqY5ZPuGFY28-2 Çare Sizsiniz 14 Şubat 2017 Paraya dayalı olmayan, “Armağan Ekonomisi”https://youtu.be/zP3xIWsWZnI

30-1 Çare Sizsiniz 28 Şubat 2017 Büyüme Ekonomisine karşın “Ekolojik Yaşam”https://youtu.be/ejoRFYwCpUY 30-2 Çare Sizsiniz 28 Şubat 2017 Büyüme Ekonomisine karşın “Ekolojik Yaşam” https://youtu.be/CWCmdLXBklw 31-1 Çare Sizsiniz 16 Mart 2017 Gıda Egemenliği

Page 24: erengezgin.neterengezgin.net/.../0145_bireysel_ve_ulkesel_cikar_yol.docx · Web viewBİREYSEL VE ÜLKESEL ÇIKAR YOL !.. 28 Eylül 2016 “ Yarın . 29 Ekim.. Yani Cumhuriyet bayramı..

24

https://youtu.be/wTAEaw9X6ig 31-2 Çare Sizsiniz 16 Mart 2017 Gıda Egemenliğihttps://youtu.be/Z3g_rIUrkFA

-------------------------------------------------------------------------------------

BURSA TV Prof.Kenan Işığıçok ile Kaliteye Yolculuk 30 Ocak 2017 Enerji Ekoloji ve Küresel Isınmahttps://youtu.be/9KaKFh9r-vU    

-------------------------------------------------------------------------------------

TERMALIT COATINGHome Insulation With the Stroke of a Brushhttps://spinoff.nasa.gov/Spinoff2007/ch_4.htmlhttps://www.youtube.com/watch?v=X0sypk3XRxchttp://ntrs.nasa.gov/archive/nasa/casi.ntrs.nasa.gov/19970031799.pdf -------------------------------------------------------------------------------------