Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin...

202
TÜRKİYEDE TARIM-1 TÜRKİYE DE TARIM (1) ETKİNLİK 1.RESİM: Arazinin düz oluşu ve verimli topraklar sayesinde tarla tarımı yapılmaktadır. 2.RESİM: Bitki örtüsünün gür oluşu Büyükbaş hayvancılığa uygunluk göstermiştir. Eğimli yüzeyler ve sıcaklıklardaki yetersizlik tarımı engellemiştir. 3.RESİM: Engebeli arazi cılız bitki örtüsü ancak arıcılık faaliyetlerinin yapılmasına imkan vermektedir. 4.RESİM: Kış sıcaklıklarının yüksek oluşu yüksek karlılıktaki seracılık faaliyetinin yapılmasını sağlamıştır. NOT: Bir yerde ön plana çıkan ekonomik faaliyet o yörenin doğal şartlarında yapılabilecek en karlı çalışma olmasının sonucudur. Yani insanlar sahip oldukları şartlarda en çok gelir getiren faaliyeti yaparlar. İNSANLARIN DİLİNDEN TARIM VE HAYVANCILIK 1-Dağu Anadolu ve Doğu Karadeniz iç kısımları: Dağlık ve engebeli bir yapıya sahip olduğu için halkın esas geçim kaynağı Hayvancılıktır. Tarım ancak dağlar arasında kalan ovalarda yapılır. Ürün çeşidi ve üretim miktarı çok düşüktür çünkü yükselti çok fazla ve yaz mevsimi kısa, kış mevsimi çok uzundur. Bölgenin dağlık ve engebeli oluşu Makineli tarım yapılmasını da engellemektedir. Çiftçilerin satın alma güçlerinin düşük oluşu da makineleşme önünde bir başka engeldir. Erzurum-Kars civarında gür otlaklar sayesinde Büyükbaş hayvancılık gelişmiştir.

Transcript of Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin...

Page 1: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

TÜRKİYEDE TARIM-1 TÜRKİYE DE TARIM(1)

ETKİNLİK

1.RESİM: Arazinin düz oluşu ve verimli topraklar sayesinde tarla

tarımı yapılmaktadır.

2.RESİM: Bitki örtüsünün gür oluşu Büyükbaş hayvancılığa

uygunluk göstermiştir. Eğimli yüzeyler ve sıcaklıklardaki

yetersizlik tarımı engellemiştir.

3.RESİM: Engebeli arazi cılız bitki örtüsü ancak arıcılık

faaliyetlerinin yapılmasına imkan vermektedir.

4.RESİM: Kış sıcaklıklarının yüksek oluşu yüksek karlılıktaki

seracılık faaliyetinin yapılmasını sağlamıştır.

NOT: Bir yerde ön plana çıkan ekonomik faaliyet o yörenin doğal şartlarında yapılabilecek en karlı çalışma olmasının sonucudur. Yani insanlar sahip oldukları şartlarda en çok gelir getiren faaliyeti yaparlar.

İNSANLARIN DİLİNDEN TARIM VE HAYVANCILIK

1-Dağu Anadolu ve Doğu Karadeniz iç kısımları:

Dağlık ve engebeli bir yapıya sahip olduğu için halkın esas geçim kaynağı Hayvancılıktır.

Tarım ancak dağlar arasında kalan ovalarda yapılır. Ürün çeşidi ve üretim miktarı çok düşüktür çünkü yükselti çok fazla ve yaz mevsimi kısa, kış mevsimi çok uzundur.

Bölgenin dağlık ve engebeli oluşu Makineli tarım yapılmasını da engellemektedir. Çiftçilerin satın alma güçlerinin düşük oluşu da makineleşme önünde bir başka engeldir.

Erzurum-Kars civarında gür otlaklar sayesinde Büyükbaş hayvancılık gelişmiştir.

2-Güney-Batı ve Kuzey Kıyılar:

Akdeniz bölgesinin kıyı ovaları(Çukurova, Amik,Silifke,Antalya…)Türkiyed e Tarımın en çok geliştiği yerlerdir. Yılda birden fazla ürün alınabilir, kış sıcaklıklarının yüksekliği seracılığa çok uygundur. Akdeniz bölgesi hen ürün çeşidinde hemde ürün miktarında Türkiyede başta gelir. İklim şartlarının uygunluğu, toprakların verimli oluşu ve su kaynaklarının zenginliği birinci olmasının sebepleridir.

Ege, Marmara ovalarıda Akdenizden sonra tarımın çok geliştiği diğer bölgelerdir.

Akdeniz bölgesinin Toros dağları ile Güneydoğu Anadolu platolarında daha ziyade küçükbaş hayvancılık yapılır.

Page 2: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

GAP sayesinde Güneydoğu Anodu ovalarında ürün çeşidi ve miktarı çok artmıştır.

3-Marmara ve Karadeniz:

Marmara ovaları tarımın çok yoğun yapıldığı yerlerdir. Marmara Bölgesi Ahır hayvancılığı, Kümes Hayvancılığı ve İpek böcekçiliğinde de Türkiyede ilk sıradadır.

Karadeniz bölgesinde tarım alanlarının kısıtlı oluşu balıkçılığın ön plana çıkmasına neden olmuştur. Bölgede kısıtlı tarım alanlarında, bol yağış sayesinde tarım gelişmiştir(çay,fındık,mısır…)

4-İç Anadolu Bölgesi:

Tarım alanlarında daha çok tahıllar üretilir. Geniş bozkırlarda ise küçükbaş hayvancılık yapılmaktadır.

NADAS: Tarım topraklarının belirli bir süre (1 veya 2 yıl) boş bırakılmasıdır. Amaç toprağın dinlenerek verimli hale gelmesi amaçlanır. Türkiyede nadan arazisi en çok İç Anadolu Bölgesinde en az ise Karadeniz bölgesinde bırakılmaktadır.

DERS DIŞI ETKİNLİK

Tarımı Etkileyen Faktörler

1-İKLİM:

Yağış azlığı, yağış rejiminin düzensizliği, sıcaklıkların çok yüksek veya çok düşük olması, yaz mevsiminin kısa olması, kış mevsiminin uzun olması Tarım faaliyetleri için iklimin olumsuz yönleridir. Bu özelliklerin olmadığı yerlerde hem ürün çeşidi hemde üretim miktarı artar.

2-YER ŞEKİLLERİ:

Yükselti, engebelilik ve yüzey eğimi arttıkça tarım faaliyeti yapılamaz. Düz veya az eğimli ve yükseltinin az olduğu sahalar tarımın en çok geliştiği yerlerdir.

3-TOPRAK BAKIMI:

Yıl boyunca toprak zararlı unsurlara karşı korunmalıdır. Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur.

Tarım topraklarında devamlı üretim yapılabilmesi, toprağın mineralce zengin olmasına bağlıdır. Sürekli olarak üzerinde tarım faaliyeti yapılan toprağın, çeşitli şekillerde bakımının yapılması gereklidir.

3-GÜBRELEME:

Sulamadan sonra, verimi artıran en önemli faktör gübrelemedir. Toprağın devamlı kullanılması minerallerin azalmasına neden olmakta ve verimi azaltmaktadır. Gübreleme ile mineral takviyesi yapılarak toprağın verimi artırılmaya çalışılır.

4-TOHUM ISLAHI:

Tarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.

5-MAKİNELEŞME:Toprakların kısa sürede ve zamanında sürülmesi, hasadın zamanında yapılabilmesi günümüzde makineleşme ile mümkündür. Türkiye’de bazı alanlarda makineli tarıma tam

Page 3: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

geçilememiştir. Bu durumun sebepleri şunlardır:

a)Makine kullanımına elverişli olmayan engebeli arazilerin varlığı (Doğu Karadeniz bölümü)

b)Makine fiyatlarının çiftçinin alım gücünün üstünde olması

c)Bazı bölgelerde işgücünün daha ucuz olması

d)Makine kullanımının ekonomik olmayacağı küçük işletmelerin bulunması

6-PAZARLAMA:

Üretilen ürünler yeterli miktarda kar edilerek satılabilmelidir. Maliyetinin altında satış yapılırsa tarım faaliyeti geriler. Tarımı geliştirmek için pazarlama imkanlarının artırılması gerekir.

7-İLAÇLAMA:

Hastalık ve haşerelerin üretimde zaman zaman % 20 - 30 civarında verim düşüklüğüne neden olduğu görülmüştür. Türkiye’de zirai mücadele ile tarlalardaki yabancı otların gelişmesi önlenmekte ve haşerelerin çoğalmasına imkân verilmemektedir. Böylece verim düşüklüğünün önüne geçilmektedir.

9-TARIMI DESTEKLEYEN KURULUŞLAR:

Tarım ürünlerinin toplanması, pazarlanması ve işlenmesi yönüyle çiftçilerin desteklenmesi gerekmektedir. Türkiye’de tarıma destek sağlayan çeşitli kuruluşlar bulunmaktadır

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

Ziraat Bankası

Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü

TZDK

Toprak Mahsulleri Ofisi

Ziraat Fakülteleri

TARIMIN TÜRKİYE EKONOMİSİNDEKİ YERİ

1- Halkımızın tarım ürünleri ihtiyacı kendi ürünlerimizden karşılanır, böylece dışa bağımlılık azalır, döviz tasarruf edilir.

2- Türkiye ekonomisinin % 10,1 kadarı tarım sektörü karşılar.

3- Üretilen yem bitkileri ile hayvancılığın gelişmesini sağlar.

4- Tarım da kullanılan ürünler araç ve gereçler diğer ekonomik faaliyetlerin gelişmesini sağlar.

5- Sanayiye hammadde vererek sanayinin gelişmesini sağlar.

6- İhraç edilerek Türkiye ye döviz kazandırır.

7- Çok sayıda (çalışanların 1/3)insanımıza iş imkanı sağlar.

Page 4: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

NOT: Tarımsal üretimimiz aşırı nüfus artışı nedeniyle

kendi ihtiyacımızı karşılamakta zorlanmaktadır.

ETKİNLİK

1-Tarımın alanlarının Türkiye yüzölçümündeki payı: %36 dır.

2-Tarım alanlarımız son sınırına ulaşmıştır. Yeni tarım alanları yapılırsa otlak ve meralar ile orman alanlarımız yok olur. Bu durumda doğal denge ve çevre şartlarında bozulmalara yol açar.

ARPA:

Soğuğa ve sıcağa dayanıklıdır. Bundan dolayı buğdayın yetişebildiği her yerde yetişir. Üretim en fazla İç Anadolu Bölgesinde gerçekleşir.

MISIR:

Yetişme döneminde bol su ister. Bundan dolayı yurdumuzda sulama imkanı olan bütün her yerde tarımı yapılabilir.Bugün mısır üretimimizin yarısına yakını Akdeniz Bölgesi’nden elde edilir Üretimde 2. bölge Karadeniz Bölgesidir.

FINDIK:

Anavatanı Türkiye’dir. En iyi yetişme şartları Karadeniz iklim bölgesidir. Yurdumuz üretiminin %90 ‘ını Karadeniz Bölgesi karşılar. En fazla Ordu- Giresun olmak üzere Karadeniz kıyılarında tarımı yapılmaktadır. Ayrıca Marmara Bölgesi’nde Sakarya çevresinde tarımı yapılır. Türkiye dünya fındık üretiminde ve ihracatında ilk sırada yer alır (%60-70).

AYÇİÇEĞİ:

İlk yetişme döneminde su , hasat döneminde kuraklık ister. Bundan dolayı Doğu Karadeniz kıyıları hariç bütün bölgelerimizde sulama ile tarımı yapılır. Üretimde Marmara Bölgesi % 80 oranıyla birinci sıradadır.

BUĞDAY:

Her mevsimi yağışlı geçen Karadeniz kıyı şeridi ile düşük sıcaklıktan dolayı Doğu Anadolu Bölgesi’nin yüksek yerleri dışında bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir.Ülkemizde en fazla üretimi yapılan bölge İç Anadolu Bölgesidir

PİRİNÇ:Çeltik ilk çimlenme döneminde bol su ister. Hasat döneminde kuraklık gerekir. Tarımı akarsu kenarlarında gelişmiştir. Çeltik tarım alanlarında sivrisinek çok geliştiğinden ekim alanları devletin kontrolündedir.Yerleşim birimleri çevresinde tarımına müsaade

Page 5: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

edilmemektedir.Ülkemizde en çok Marmara Bölgesi’nde üretilir.

ÜZÜM:

Kışın –4oºC ye kadar dayanabilen üzüm, bundan dolayı meyveler içinde yetişme alanı en geniş olanıdır. Üzüm üretiminde başta Ege Bölgesi (Manisa, İzmir, Denizli ) gelir. Dünya kuru üzüm üretimde ülkemiz ilk sıradadır. Ayrıca üzüm önemli ihracat ürünlerimizdendir

TURUNÇGİLLER:

Tropikal iklim bitkisidir. Yurdumuzda tarımı en fazla Akdeniz Bölgesinde gelişmiştir (%88). Ayrıca Ege Bölgesi’nde İzmir’e kadar olan güney kıyılarında, Güney Marmara Bölümü’nün soğuktan korunmuş kıyılarında, Doğu Karadeniz Bölümü’nde Rize çevresinde ve Güney Doğu Anadolu Bölgesi’nin batısında tarımı yapılmaktadır

PAMUK:Alüvyal toprakları sever. Ayrıca yüksek sıcaklığa ihtiyaç duyar. Yetişme döneminde bol su, hasat döneminde kuraklık gerekir. Üretimde Güneydoğu Anadolu Bölgesi Gap ile birlikte birinci sırayı almıştır.İkinci sırada Ege Bölgesi yer alır.

ZEYTİN:

Akdeniz iklim bitkisidir. Ancak Akdeniz Bölgesinde daha fazla gelir getiren ürünlere öncelik tanınmasından dolayı tarımı fazla gelişmemiştir. Bugün üretimde Ege Bölgesi birinci sıradadır. Zeytinin devirli üretim özelliğinden dolayı; üretim bir yıl fazla ,bir yıl azdır.Ülkemiz zeytin üretiminde İtalya , İspanya ve Yunanistan'dan sonra 4. sıradadır

TÜTÜN:

Kıraç arazilerde yetişebilir. İlk yetişme döneminde su ister, sonra mutlaka kuraklık olmalıdır. Bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir. Ancak kaliteli tütün yetiştirilmesi amacıyla ekim alanları devlet tarafından sınırlandırılmıştır. Üretimde Ege Bölgesi birinci sıradadır

ELMA:

Üzümden sonra yetişme alanı en geniş olan meyvedir. Bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir. Niğde, Nevşehir, Amasya, Tokat, Kastamonu, Bursa, Burdur, Isparta, Antalya önemli elma üretim merkezlerimizdir.

İNCİR:

Akdeniz iklim bitkisidir. Kış ılıklığı ve yaz kuraklığı ister. En fazla tarımı başta AYDIN olmak üzere Ege Bölgesi’nde gelişmiştir. Üretimin %80 i bu bölgeden karşılanır.Dünyanın en

Page 6: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

lezzetli inciri AYDIN’da yetiştirilir. Türkiye dünya kuru incir üretiminde ilk sırada yer alır ve önemli ihracat ürünümüzdür

DOĞAL EKİM ALANI DAR OLAN TARIM ÜRÜNLERİ

1) Muz

2) Antep fıstığı

3) Çay

4) Fındık

5) Turunçgil

6) Zeytin

7) İncir

8) Pamuk

9) Susam

10) Keten-kenevir

İHRAÇ TARIM ÜRÜNLERİMİZ

1) Pamuk

2) Fındık

3) İncir

4) Üzüm

5) Antepfıstığı

6) Zeytin

7) Ayçiçeği

8) Tütün

9) Turunçgil

10) Kayısı

11) Sebze-meyve

12) Patates

İTHAL TARIM ÜRÜNLERİMİZ

1) Pirinç

Page 7: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

2) Kahve

3) Hurma

4) Kakao

5) Muz

6) Ananas

7) Kivi

8) Hindistan cevizi

9) Çay

ETKİNLİK

Türkiye de yetiştirilen bazı tarım ürünlerinin yıllara göre üretim miktarlarındaki değişmeler. Üretimdeki değişimlerin genel nedenleri.

BAKLAGİLLER:

Baklagiller (Nohut, Mercimek, Fasulye, Bakla, Bezelye), dengeli ve sağlıklı beslenmek için insan sağlığına, ekildiği tarım topraklarına verdiği azot ile toprak verimliliğine katkısı olan, uzun yıllar saklama imkanı olan ürünlerdir.

1950 lerden sonra üretim miktarında katlamalı artışlar olmuştur. Üretim miktarları istikrarlı değil, üretimdeki dalgalanma kuru tarım yöntemleriyle üretim yapılması ve baklagillere ayrılan tarım alanları miktarının yıllara göre değişmesi temel etken olmuştur.

PAMUK:Dokuma sanayinin temel hammadde kaynağıdır.

Üretim miktarı düzenli bir şekilde sürekli artmıştır. Getirisinin fazla olması nedeniyle ekim alanları sürekli artmıştır. Modern tarım yöntemleri özellikle sulu tarımla üretilmesi dalgalanmaları önlemiştir.

BUĞDAY:

Temel besin maddemizdir. Ülkemizde ekim alanı ve üretim miktarı en fazla olan tarım ürünüdür. İç tüketim fazla olduğu için ihraç değeri yoktur.

Üretim miktarı 1980 lere kadar katlanarak artmıştır. Bu artış ekim alanlarında sürekli artış ve üretim teknolojilerindeki gelişmelerdir. 1980 lerden günümüze kadar üretim miktarı fazla değişmemiştir, bu süreçte küçük üretim dalgalanmaları var, bunun temel sebebi kuru tarım yöntemleriyle üretilmesidir.

Page 8: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

DERS DIŞI ETKİNLİK

TARIM ÜRÜNÜYETİŞTİĞİ YERLERİKLİM ŞARTLARIKULLANIM ALANI

SEBZEAkdeniz-Ege kıyı ovaları, Güney MarmaraAkdeniz İklimiTemel besin maddesi, Konserve,taze ve kurutularak tüketilir

YER FISTIĞIAdana BölümüAkdeniz İklimiKuru yemiş, yağ üretimi

ÇAYDoğu KaradenizKaradeniz İklimiKahvaltılarda ve Keyif verici olarak demi içilir

MUZAnamur YöresiEkvatoral İklim (Türkiye’de Akdeniz iklimiTaze meyve olarak yenilir

HAŞHAŞİç Batı Anadolu BölümüKarasal İklim Tıp da uyuşturucu madde, yağ üretimi

SOYA FASÜLYESİAdana bölümü, Karadeniz bölgesiKaradeniz İklimiYağ üretimi

TÜRKİYEDE HAYVANCILIK-1 HAYVANCILIK

Ekonomik değer taşıyan evcil hayvanların; ürünlerinden ve güçlerinden yararlanmak için; üretilmesi, beslenmesi ve pazarlanması gibi işlere hayvancılık denir.

Hayvancılığın gelişmesi için;

Hayvan soyları iyileştirilmelidir. Mera hayvancılığı yerine, besi ve ahır hayvancılığı yaygınlaştırılmalıdır. Suni ve tabii yem üretimi arttırılmalıdır. Modern usullerle hayvancılık yapılmalı ve hayvancılıkla ilgili eğitime önem verilmelidir. Otlaklar ıslah edilmelidir. Hayvancılık yapanlara gerekli krediler verilmelidir. Süt kuzu ve dana kesimi önlenmelidir. Mera Hayvancılığı

Doğal otlaklarda yapılan hayvancılıktır. Et ve süt verimi ahır hayvancılğına göre düşüktür. Yağışın fazla olduğu yıllarda otlakların gürleşmesine bağlı olarak et ve süt üretimi artar. Ülkemizde Doğu Anadolu, İç Anadolu, Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde

Page 9: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

yaygındır.

Besi ve Ahır Hayvancılığı

Islah edilmiş veya iyi cins ithal hayvanlarla ahırlarda yapılan hayvancılıktır. Modern usullerle yapıldığı için et ve süt verimi daha fazladır.

Otlakların azalmasından sonra ahır hayvancılığının gerekliliği artmıştır. Ülkemizde besi ve ahır hayvancılığı büyükbaş hayvanlarla yapılır. Ege, Marmara, İç Anadolu bölgelerinde yaygındır. Ayrıca şeker fabrikalarının etrafında da ahır hayvancılığı gelişmiştir.

TÜRKİYE’DE HAYVAN VARLIĞI VE COĞRAFİ DAĞILIŞI

1. Küçükbaş Hayvancılık

Koyun: Kısa boylu otların yaygın olduğu bozkırlara uyum sağlamış bir hayyandır. Ülkemizde en çok beslenen küçükbaş hayvandır. İç Anadolu ile Doğu Anadolu bölgelerindeki koyun sayısı ülke genelinin yarısına yakındır.

Güneydoğu Anadolu, İç Ege ve Güney Marmara çevresinde de beslenmektedir. Karadeniz ve Akdeniz kıyılarında çok azdır. Türkiye’de, kıvırcık, dağlıç, karaman, merinos ve sakız gibi çeşitli ırklara ait koyunlar bulunur.

Keçi: Koyuna göre daha dayanıklı olan, engebeli arazilerde yayılabilen ve süt üretimi iyi olan küçükbaş hayvan türüdür. Kıl keçisi ve tiftik keçisi gibi türleri vardır.

2. Büyükbaş Hayvancılık

Sığır: Ülkemizin genelinde doğal şartlar büyükbaş hayvancılığa çok elverişli değildir. Bu yüzden, büyükbaş hayvancılık, küçükbaş hayvancılık kadar yaygın değildir. Fakat, et ve süt veriminin daha fazla olmasından dolayı, son yıllarda daha çok tercih edilmeye başlamıştır. Özellikle Marmara, Ege ve İç Anadolu gibi bölgelerimizde modern ahır hayvancılığı giderek artmaktadır.

Türkiye’de sığır yetiştiriciliği en fazla, Erzurum - Kars Bölümü ile Doğu Karadeniz Bölümü’nde yaygındır. Buralarda yazlar serin ve yağışlı geçtiğinden gür otlaklar gelişir. Bunun sonucunda da sığır yetiştiriciliği kolaylaşır.

Manda: Akarsu ya da bataklık kenarlarında beslenir. Suyu çok seven bir hayvandır. Sütü yağlı olduğundan kaymak yapımında kullanılır.

Türkiye’de daha çok Karadeniz Bölgesi’nde beslenir. Sayıları gittikçe azalmaktadır. 1994 de 305 bine düşmüştür.

Page 10: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

3. Kümes Hayvancılığı

Küçükbaş ve büyükbaş hayvancılıktan sonra, hayvancılığımızın en önemli uğraş alanlarındandır. Özellikle son yıllarda, kent nüfusunun artması ve sağlığa daha yararlı olmasından dolayı beyaz et tüketimi artmış ve kümes hayvancılığında çok büyük gelişmeler olmuştur. Kümes hayvancılığı en çok Marmara Bölgesi’nde yapılır. Ege ve İç Anadolu bölgelerinde de oldukça yaygındır.

4. Arıcılık

Ülkemiz, iklim ve bitki çeşitliliğinin fazla olmasından dolayı arıcılığa son derece elverişlidir. Ege Bölgesi’ndeki Muğla, İzmir, Manisa ve Aydın illeri, Akdeniz Bölgesi’ndeki Antalya ve Mersin illeri ile Erzurum, Kars, Hakkâri, Ordu, Rize ve Elazığ çevresinde arıcılık gelişmiştir.

5. İpek Böcekçiliği

Dut yaprakları ile beslenir. Salgıladığı sıvının katılaşması ile ipek telleri oluşur. İpekböcekçiliği en çok Güney Marmara’da Bursa, Gemlik, Balıkesir, Bilecik çevresinde yapılır.

6. Balıkçılık

Balıkçılığın Türkiye’de gelişebilmesi için;

Açık deniz balıkçılığı yapılmalıdır. Tatlı su balıkçılığı teşvik edilmelidir. Zararlı balık avlama yöntemleri önlenmelidir. Kıyı kirlenmesi önlenmelidir. Modern balıkçılık yöntemleri uygulanmalıdır. Depolama ve soğutuculu araçlarla taşıma olanakları artırılmalıdır. Kültür balıkçılığı geliştirilmelidir. Deniz balıkçılığı: Ülkemizdeki su ürünlerinin büyük bir kısmı (% 90) denizlerden elde edilmektedir. Denizlerden sağlanan balık üretiminin % 81 ini Karadeniz, % 11'ini Marmara, % 5 ini Ege, % 3 ünü Akdeniz karşılar.

Tatlı su balıkçılığı: Bu balıkçılık akarsularda tatlı su göllerinde ve barajlarda yapılır. Eğirdir, Beyşehir, Ulubat, İznik, Sapanca, Çıldır göllerinde tatlı su balıkçılığı yapılırken, Tuz Gölü, Burdur, Acıgöl ve Van Gölü’nün akarsu ağızları dışında balık üretimi yapılamaz. Son yıllarda Keban, Karakaya, Seyhan, Hirfanlı, Atatürk gibi baraj göllerinde balık üretim çalışmaları başlamıştır.

Page 11: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Kültür Balıkçılığı: Son yıllarda ülkemizde temiz akarsu boylarında, özel yapılmış havuzlarda kültür balıkçılığı yapılmakta ve çoğunlukla alabalık yetiştirilmektedir.

ETKİNLİK: hayvancılık etkinliği

Yer şekillerinin engebeli olduğu yerlerde daha çok hayvancılık faaliyeti ön plana çıkmıştır. Çünkü engebeli ve eğimli yüzeylerin bulunduğu araziler diğer ekonomik faaliyetlere uygun değildir. Hayvancılık faaliyetlerin yoğunlaştığı yerler öncelikle tarıma uygun olmayan arazilerdir.

İklim şartları tarıma uygun olmayan yerlerde hayvancılık faaliyeti ön plana çıkmaktadır. Sıcaklıkların çok yüksek ve çok düşük olduğu yerler ile yağışların çok düşük olduğu sahalarda hayvancılık daha çok ön plana çıkmaktadır.

Bir yerdeki hayvan varlığı ve türü oranın öncelikle bitki örtüsüne bağlıdır. Bitki örtüsü ise oranın iklim şartlarına bağlıdır.

HAYVANCILIK

TürleriFaydalanma alanıYoğunlaştığı yerler

Büyükbaş

HayvancılıkSığır, Manda, Deve, At, Eşek, KatırEt, Süt, Deri, GüçleriKuzeydoğu Anadolu (Erzurum-Kars Bölümü, Doğu Karadeniz Bölümü)

Küçükbaş

HayvancılıkKoyun, Kıl keçisi, Tiftik keçisiDericilik, Yün, Et, SütDoğu Anadolu’nun doğusu, İç Anadolu platoları

ETKİNLİK

Büyükbaş ve Küçükbaş

Hayvancılığı Etkileyen

FaktörlerBu Faktörler Hayvancılığı Nasıl Etkiler?

Yer şekilleriBüyükbaş hayvanlar hareket kabiliyeti düşük olduğu için engebeli arazilerde yetişmezken, küçükbaş hayvanlar özellikle keçiler eğimli engebeli arazilerde daha kolay yetişmektedir.

İklim ve Bitki örtüsüKış mevsiminin uzun ve soğuk geçtiği yerlerde soğuğa dayanıklı türler (uzun tüylü, büyük kuyruklu) yetişirken, sıcaklıkların yüksek olduğu yerlerde ince tüylü ve küçük kuyruklu

Page 12: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

koyunlar yetişmektedir.

Bitki örtüsünün gür olduğu yerlerde daha fazla gelir getirdiği için büyükbaş hayvanlar yetiştirilirken, cılız otlaklarda küçükbaş hayvanlar yetiştirilir. Cılız otlaklar büyükbaş hayvanlar için uygun değildir çünkü cılız otlar büyükbaş hayvanlar için doyurucu ve ağız yapılarına uygun değildir.

Hayvan soylarının ıslahıIslah edilmiş kültür ırk hayvanlar ıslah edilmemiş hayvanlara göre çok daha fazla et ve süt verimliğine sahiptir. Hayvancılığı geliştirmek için verimliliği yüksek hayvan türlerini yaygınlaştırmak yerli ırkları ıslah etmek gerekir.

Otlakların ıslahıTürkiye de mera hayvancılığı ön plandadır. Otlaklarımız aşarı ve yanlış otlatma nedeniyle verimsizleşmiştir. Hayvancılığı geliştirmek iç in otlaklarımızın ıslah edilerek iyileştirilmesi gerekir.

Yem üretiminin artırılmasıİyi beslenen hayvanlardan elde edilen ürünler fazladır. Bunun için ucuz ve bol yem üretimi sağlanırsa hayvancılık olumlu yönde gelişme gösterecektir.

Üreticiye teşvik verilmesiHayvancılıkla uğraşacaklara verilecek uzun vadeli ve düşük faizli krediler hayvancılığı yaygınlaştırarak gelişmesini sağlayacaktır.

PazarlamaHayvancılıktan elde edilen ürünler değeri üzerinde satılırsa faaliyet gelişir. Üretilen ürünler maliyetinin altında satılırsa faaliyet zarar ederek işletmeler kapanır, hayvancılık geriler.

Ahır hayvancılığının geliştirilmesiMera hayvancılığının verimi ve getirisi düşüktür. Daha çok ürün için ahır hayvancılığının gelişmesi için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Ahır hayvancılığında hayvanlar kontrol altında olduğu için ürünler daha sağlıklı ve çoktur.

ETKİNLİK

İPEK BÖCEKÇİLİĞİ

1- En çok Bilecik olmak üzere, Bursa, Adapazarı, Antalya, Diyarbakır, Balıkesir, Ankara, Eskişehir illerimizde yapılmaktadır.

2- İpek böcekçiliğinden elde edilen doğal ipek çok pahalıdır. Sanayide ipeğe benzen suni iplik yapımı nedeniyle doğal ipeğe olan talep azalmış böylece ipek böcekçiliği gittikçe önemini kaybetmiştir. Yani ipek böcekçiliği suni ipek üretimi ile rekabet edememiştir.

ETKİNLİK

ARICILIK

1- Bitki örtüsü temel etkendir. Çiçekli bitkilerin zengin olduğu yerler arıcılığın geliştiği yerlerdir. Arıcılıktan elde edilen balın kalitesi arının beslendiği bitki örtüsüne göre değişir.

Page 13: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Bunun yanında bazı yörelerde arazi tarıma uygun olmadığı için arıcılık bir geçim kaynağı halini almıştır.

2- Ülkemizde kovan sayısı düzenli bir şekilde artmıştır. Ama bal üretimindeki artış kovan sayısına göre oldukça fazla bunun sebebi madern kovanlarda üretime geçiş ve iyi tür arıların yetiştirilmesi ve modern arıcılığın gün geçtikte gelişmesidir. Arıcılık faaliyeti insanlara sunduğu imkanlar sayesinde her geçen gün daha da yaygınlaşmaktadır.

ETKİNLİK

Hayvan Türleri

(Milyon Baş)193519501990199520002005

Sığır6,510,111,411,810,810,5

Koyun13,62340,533,428,525,3

Keçi11,718,5119,17,26,5

Diğer

(Deve,Yük hayvanı, manda vb)2,83,62,11,810,7

Page 14: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Sığır:

10 milyon civarındaki üretimiyle fazla değişim göstermemektedir. Miktarını koruyan tek hayvancılık koludur. Getirisinin çok oluşu varlığını korumasını sağlamıştır. Özellikle ahır hayvancılığında sığır yetiştirilmesi önemini korumasını sağlamıştır.

Koyun:

1990 lara kadar sürekli artış göstermiş ancak sonrasında miktarı sürekli azalmaktadır. Otlakların verimsizleşmesi, insanlara sunduğu gelir azlığı koyun yetiştiriciliğini azaltmaktadır.

Keçi:

1950 lerden sonra miktarı sürekli azalış göstermektedir. Özellikle ormanlık sahalarda yetişen keçiler, ormanlara zarar vermesinden dolayı ormanlık alanlarda yetiştirilmesi yasaklanınca sayısında önemli düşüşler olmuştur.

Diğerleri:

1950 lerden sonra miktarı sürekli azalmaktadır. Daha çok gücünden yararlanılan hayvanlardır. Tarımda ve ulaşımda makine kullanımı bu hayvanlara verilen önemi azaltmış ve sayıları gittikçe düşmüştür.

TÜRKİYE DE MADENLER-KONU

TÜRKİYEDE MADENLER

MADEN: Yer kabuğunda bulunan insanlar için ekonomik değer taşıyan katı,sıvı veya gaz halindeki her türlü maddeye maden denir.

Anadolu’da Madenciliğin Tarihçesi

Yapılan arkeolojik çalışmalar, Anadolu’da madenciliğin M.Ö.7000 yıllarına kadar uzandığını ve buradaki uygarlıkların gelişmesinde önemli bir rol oynadığını ortaya koymuştur. Yer yüzünün ilk yerleşilen karalarından biri olarak Anadolu’da, madene dayalı yüksek uygarlıklar kurulmuştur. Madeni çok önceleri tanıyıp kullanan Orta Asya kökenli Türkler, Anadolu’ya gelip yerleştikçe madene dayalı uygarlık daha da gelişmiştir. Madenlerin Genel Özellikleri

Madenler, doğada ender olarak saf halde bulunur. Yer altında "filiz" adı verilen bileşimler halinde çıkarılan ham madenler, işlenerek ve yabancı maddelerden ayıklanarak (rafine edilerek) saf metal haline getirildikten sonra kullanıma sunulur. Maden filizleri, tabakalar arasında "damarlar" yada "yataklar" halinde bulunur.

Madenlerin İşletimesini Etkileyen Faktörler

Madenlerin işletmeye açılabilmesi için belli şartları taşıması gerekir.

1-Tenör:Bunların başında maden cevheri içindeki metal oranının "bu orana tenor denir." Yüksek olması gelir. Bulunan ya da bulunacak olan maden Yatağındaki maden; Metal oranı bakımından yeteri kadar zengin değilse,

Page 15: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

o maden işletilemez.

2-Rezerv:İşletmeye açılacak yerdeki maden cevherinin Rezervi (yedeği) yeterli olmalıdır. Yedeği (rezervi) az ve çabuk bitebilecek durumdaysa, o maden işletmeye açılamaz.

3-Ulaşım: Cevheri çıkarma ve işlenecek yere nakletme çok pahalıya mal oluyorsa, o maden işletilemez.

4-Sermaye:Madenlerin aranması, bulunan madenlerin çırarılması ve taşınması gibi çalışmalar büyük miktarda para gerektirir. Gerekli sermaye olmadan madenler işletilemez. Günümüzde gerikalmış ülkelerin madenlerini gelişmiş ülkelerin işletmesinin temel nedeni sermayedir.

5-Teknik İmkanlar: Madenlerin işletilmesi için gerekli araç-gereçler ile teknik personeldir. Madencilik konusunda uzman insanlar olmadan bir maden işletilemez.

Türkiye nin Maden Zenginliği

Türkiye Dünya da maden yatakları bakımından şanslı ülkeler arasında yer alır. Dünyada üretilen 50'yi aşkın maden çeşidi için yapılan değerlendirmede Türkiye, 29 çeşit ile Dünyada ilk 10 ülke arasında yer almaktadır. Bunun başlıca nedeni;

1-Ülkemizin dağ oluşumu hareketlerinden fazla etkilenmesi,

2-Dağ oluşumu hareketleri sonucunda başkalaşım ve volkanizma hareketlerine yaygın olarak uğramasıdır.

Söz gelimi demir, krom, çinko, bakır ve kurşun oluşumu bu tür yer hareketleri ile ilgilidir. Fakat, bazı maden rezervlerimiz çok zengin değildir. Bu nedenle maden çeşidi bakımından ilk sıralarda yer alan ülkemiz, Dünya maden pazarındaki payı açısından gerilerde bulunmaktadır. Bunun bir nedeni, Türkiye’nin yer yüzünün ilk yerleşilen karalarından biri olması ve maden yataklarının bir bölümünün çok eskiden beri işletilmesidir. Ayrıca Türkiye’nin bulunduğu arazi ,değişik jeolojik devirlerde oluşmuş ve çok sayıda yer hareketlerine uğramıştır. Başka bir deyişle Türkiye’nin jeolojik yapısı oldukça karmaşıktır. Bu durum maden yataklarının çeşitliliğini sağlarken; öte yandan maden aranmasında ve bulunan maden yataklarının işletilmesinde çeşitli güçlüklere neden olmaktadır.

Ülkemizdeki maden rezervinin zengin olmamasının temel nedeni ise Türkiye’nin bulunduğu arazinin jeolojik yapısının zengin maden

yataklarının oluşumuna elverişli yapıda olmamasıdır. Cumhuriyetten önceki dönemde, maden üretiminin tam***** yakını yabancı şirketlerin elindeydi. Cumhuriyetin ilk yıllarında madenlerimiz yabancılardan alınarak millileştirilmiştir. Atatürk, milli sanayinin kurulması ve gelişmesinin maden arama ve işletmeye sıkı sıkıya bağlı olduğunu belirtmiş ve madenciliğe özel bir önem vermiştir. Çünkü gelişen milli sanayi artan ham madde ve enerji ihtiyacının karşılanması ancak madenciliğin geliştirilmesi ve yeni enerji kaynaklarının sağlanmasıyla

mümkün olur.

Türkiye de Madencilik alanında ilk sistemli ve geniş ölçülü araştırma 1935 yılında Maden

Page 16: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Tetkik ve Arama Enstitüsü (MTA) nün kurulması ile başlamıştır. Bundan sonra bir çok yeraltı kaynağımız işletmeye açılmıştır. Türkiye madenleri ile ilgili büyük bir kuruluşta Eti banktır. Cumhuriyet döneminde, bulunan madenlerin işletilmesi görevi Eti bank’a verilmiştir. Bugün Türkiye’de madenciliğin önemi gittikçe artmakta ve madenden faydalanma yaygınlaşmaktadır. Madenciliğimizin gelişme yoluna girilmiştir. Türkiyede Başlıca Madenler

DEMİR:

Demir, insan oğlunun bildiği en eski madenlerden biridir. Günümüzde de ağır sanayinin ana metali demirdir. Demirin çok geniş bir alanının olması,ona büyük bir önem kazanmıştır

Yurdumuzun bir çok yerinde demir yatakları olmakla birlikte bunların önemli bir bölümü işletilmeye elverişli değildir. Türkiye’de iki ana demir madeni havzası bulunmaktadır. Bunlardan biri Sivas - Malatya arasındadır. Bu bölümün önemli yatakları Divriği, Hekimhan ve Hasan çelebi'dedir. Demir - çelik sanayimizin ihtiyacının önemli bir bölümünün yüksek verimli olan bu yataklar karşılar. Buradan çıkarılan ham cevher, demir yoluyla Samsun'a oradan da gemilerle Ereğli’ye taşınır. İkinci havza, Kayseri'den Adana ve Kahraman Maraş'a uzanmaktadır. Bu bölümün önemli yatakları da Mansurlu ve Karamadazı'dır. Bu iki havzanın dışında; Bitlis, Sakarya, Eskişehir ve Balıkesir yörelerinde de demir cevheri yatakları vardır.

Bakır: İnsanların çok eskiden beri bilip kullandığı madenlerden biride bakırdır. Günümüzde, elektronik ve elektroteknik sanayinde uçak, motor ve ev aletleri yapımı başta olmak üzere bir çok sanayi dalında yaygın olarak kullanılan bir madendir.

Ülkemizde bakır yatakları genellikle çinko ve kurşun yatakları ile birlikte bulunur.

Bakır, Türkiye’nin bir çok yerinde bulunmakla birlikte, işletilen önemli yataklar iki yörededir. bunlar; Murgul (Artvin) ile Küre (Kastamonu) dedir. Bakır yataklarının en yaygın olduğu bölüm, Dogu Karadeniz'dir. Murgul dışında; maden köy (Rize), Körü başı, Lahanos, Asarcık (Giresun), Kutlular ve Alaca dağ (Trabzon) da da bakır yatakları vardır. Yurdumuzda bunlar dışındaki bakır yatakları, Koyu Hisar (Sivas) ile Maden köy (Siirt) dedir. Maden (Elezıg) deki bakır yatakları, çok eskiden buyana işletildiği için ekonomik değerini yitirmiş ve kapatılmıştır. Türkiye’de çıkarılan bakır, iç tüketime yetmediğinden her yıl, bir miktar bakır ithal edilmektedir.

Krom:

Krom; sert, çok iyi cilalanabilen ve paslanmayan bir maden olduğu için, madeni eşya yapımında büyük önem taşır. Bu maden, çeliğin sertleştirilmesinde ve paslanmayı önlemek

Page 17: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

için çelik eşyaların kaplanmasında kullanılır.

Türkiye, 19. yüzyılın başlarına kadar dünya krom üretiminin yarısından çoğunu gerçekleştiriyordu. Fakat Rusya federasyonu, Güney Afrika Hindistan ve Küba'da yüksek nitelikli krom yataklarının bulunmasıyla Türkiye eski üstünlüğünü kaybetmiştir. Bununla birlikte yurdumuz, dünyanın sayılı krom üreticileri arasında yer almaya devam etmektedir.

Türkiye'de krom yatakları oldukça yaygın ve dağınıktır. Öyle ki yurdumuzda bilinen krom yataklarının sayısı 700'ü geçmektedir. Bu yatakların toplandığı ana yöreler şunlardır

• Guleman - Elazığ,

• Fethiye - Köyceğiz - Denizli,

• Bursa - Eskişehir,

• Kop Dağı (Doğu Karadeniz),

• İskender - İslahiye - Kahraman Maraş,

• Kayseri - Adana - İçel,

Ülkemizde, ferro - krom tesislerinin yetersizliği nedeniyle üretilen kromun önemli bir bölümü ham olarak ihraç edilmektedir. Kromun kullanım alanının yaygın oluşu nedeniyle Türkiye’de üretilen krom, dış piyasada her zaman alıcı bulmaktadır. Son yıllarda krom üretimi sürekli

artış göstermiştir.

***sit:

***sit, alüminyumun ham maddesidir. Çok hafif olduğu için uçak sanayide, otomobil, ev eşyası, elektrik malzemesi yapımında kullanılır. Başlıca ***sit yatakları; Seydişehir (Konya), Akseki (Antalya), İslahiye (Gaziantep) ve Milas'tadır. ***sit yatakları içinde en önemlisi Seydişehir'dekidir. Seydişehir alüminyum fabrikasının ihtiyacını karşılayan yataklar, Suğla gölünün batısındaki giden gelmez dağlarının eteklerindedir.

Page 18: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Alüminyumun elde edilmesi esnasında, çok yüksek miktarda elektrik enerjisi tüketilir. Bu nedenle elektrik enerjisinin ucuza mal edildiği (Su güçünden elektrik elde edilen) ülkelerde, alüminyum sanayi daha çok gelişmiştir. Seydişehir alüminyum fabrikasının elektrik gereksiniminin karşılamak amacı ile Oyma pınar Barajı ve Hidro elektrik Santrali yapılmıştır.

Bor Mineralleri:

Bor mineralleri, sanayide sayısız denecek kadar çok çeşitli işlerde kullanılmaktadır. Bor minerallerinden elde edilen boraks ve asit borik; özellikle nükleer alanda, jet ve roket yakıtı, sabun, deterjan, lehim, fotoğrafçılık, tekstil boyaları, cam elyafı ve kağıt sanayinde kullanılmaktadır. Bor mineralleri, dünyanın sayılı bir kaç ülkesinde bulunur. Bunlar içinde yedekleriyle en zengin ülke, Türkiye'dir. Ancak üretimin ve ihracatın sınırlı olması nedeniyle bu maden, yurt ekonomisinde önemli bir yer tutmaktadır.

Başlıca bor yatakları; Kütahya, Eskişehir ve Balıkesir'dedir. Bor minerallerini işletmek için Bandırma ve Kütahya Kırka'da tesisler kurulmuştur.

Kükürt:

Kükürt; kimya, lastik ve boya sanayinde, barut ve gübre yapımında, zirai mücadelede kullanılır. Kükürdün bağcılıkta önemli bir yeri vardır. Asmaların ve sebzelerin yapraklarında üreyen bakteriler, kükürtlü bileşiklerle yok edilir.

Türkiye’de önemli kükürt yatakları Keçi borlu (Isparta) dadır, Son yıllarda, ekonomik olmadığı için buradaki üretim durdurulmuştur.

Zımpara Taşı:

Zımpara taşı; hassa optik araçların merceklerinin parlatılmasında, zımpara kağıdı ve özel çimento yapımında kullanılır. Taşları ve madenleri cilalamak için de toz halindeki zımpara taşından yararlanılır. Ayrıca zımpara, bileği taşı olarak da kullanılır.

Başta Tire olmak üzere İzmir'in bir çok ilçesinde, Akça alan (Manisa) yöresinde, Söke, Karacasu (Aydın) Yatağan, Milas civarında ve Denizlinin Tavas ile Buldan ilçelerinde zımpara taşı yatakları vardır. Üretimin büyük bir bölümü ihraç edilmektedir.

Page 19: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Barit:

Baritin kullanım alanı oldukça geniştir. Boya, deri, kimya, şeker, cam, kauçuk sanayilerinde ve ilaç yapımında kullanılır. Petrol aramalarında da sondaj kuyularını ve duvarlarını sabitleştirmede çok işe yarar.

Türkiye, barit rezervlerinin zenginliği bakımından dünyada ilk sıralarda yer alır. Türkiye'deki üretimin büyük bir bölümü; Alanya, Gazipaşa (Antalya) ile Köprü başı - Dereli (Giresun) ve Beyşehir (Konya) yörelerindeki yataklardan sağlanmaktadır.

Tuz: Tuz, günlük ihtiyaçların yanı sıra; dericilik, konservecilik, zeytincilik ile kimya ve tekstil sanayinde kullanılmaktadır. Kara yollarında kar ve buzla mücadelede de tuzdan yararlanılır.

Türkiye’nin tuz ihtiyacı; Denizlerden, göllerden, kaya ve kaynak tuzlarından karşılanmaktadır.

Son 15 yılda, göl tuzlarındaki tuz üretimi, hızla artarak 3 katına çıkmıştır. Şuanda ülkemizdeki tuz üretiminin yaklaşık üç de ikisi göl tuzlarından elde edilmektedir. Ülkemizdeki en büyük göl tuzları Tuz gölünde yer almaktadır. Bunun dışında Konya - Karapınar ve Kayseri'de de göl tuzları bulunmaktadır.

Ülkemizdeki deniz tuzlarının en önemlisi İzmir'deki cam altı tuzlasıdır. Türkiye'nin yıllık tuz üretiminin dörtte birinden fazlasını burası sağlamaktadır. Ayrıca; İstanbul (Tuzla) Edirne (Tekke göl) ve Adana (Akdeniz) tuzlarından da tuz elde edilmektedir.

Türkiye, kaya tuzu kaynakları bakımından çok zengindir. Kaya tuzu yataklarının başlıcaları; Çankırı, Kars, (Kağızman) Iğdır (Tuzluca) Nevşehir (Gül şehir ve tuz köy) Yozgat (Yerköy ve sekili) ve Erzurum (Oltu) illerindendir. Yer altı sularının, tuz alanlarından geçerek kaynak şeklinde ortaya çıkmasıyla oluşan kaynak tuzları da tuz üretiminde önemli yer tutar. Türkiye'de 40 civarında kaynak tuzlasının tuz elde edilmektedir.

Diğer madenler: Türkiye'de yukarıda açıklanan başlıca madenler dışında çok sayıda maden işletilmektedir. Manganez, antimon, civa, volfram, asbest, nikel, flüorit, fosfat, manyezit, kurşun ve çinko bunların başlıcalarıdır

Kurşun ve cinko: Genelde bakır yatakları ile birlikte bulunur. Başlıcaları: Ak dağ madeni (Yozgat), Cam ardı (Niğde), Koyulhisar (Sivas) Yenice (Çanakkale) ve köprübaşı (Trabzon)'ın dadır.

Page 20: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Antimon: Kurşunla karıştırılarak cephane ve batarya yapımında kullanılır. Yüksek verimli antimon yatakları: Niğde, Tokat ve Ödemiş'tedir.

Civa: Akışkan haldeki tek madendir. Eczacılıkta ve elektrik araçlarının

yapımında kullanılır. Türkiye’nin başlıca civa yatakları; İzmir, Konya, Uşak, Niğde ve Balıkesir yörelerindedir. Ekonomik olmadıkları için üretimleri durdurulmuştur.

Volfram: Kaliteli çelik ve yüksek sıcaklığa dayanıklı boya yapımında, elektrik ve elektronik sanayilerinde kullanılan çok önemli bir madendir. En önemli volfram (Tungsten) yatağı, Uludağ'dadır. Ekonomik değeri olmadığı için, son 10 yıldır üretim yapılmamaktadır.

Amyant: (asbest) lif halindedir. Tıpkı pamuk yada yün gibi eğrilerek iplik haline getirilebilir, kumaş biçiminde dokunabilir, dövülerek

keçeleştirilebilir. Asbest bezi; firen balatalarında, debriyaj kaplamalarında,

ateşe dayanıklı elbise ve iş eldivenleri ile sıcak malzeme taşıyan bantların yapımında kullanılır. Erzincan ve Hayat’ta zengin asbest yatakları vardır.

Gümüş: Kütahya'daki Gümüş köyde üretilmektedir. Keban ve

Gümüşhane'deki yataklar, çok eskiden buyana işletildiği için ekonomik değerini yitirmiş ve kapatılmıştır.

Nikel: Daha çok kaplamacılıkta (Nikelaj) kullanılan nikel cevherinin, en zengin yatakları Manisa'dadır.

Flüorit: Maden, cam, kimya, seramik ve optik sanayinde kullanılan flüorit; daha çok Karaman (Kırşehir) Şefaatli (Yozgat) Ovacık (Kütahya) ve Beyli kahırda (Eskişehir) bulunmaktadır.

Fosfat: Mardin, Adıyaman, Hatay, Bingöl, Bitlis yörelerinde bulunan fosfat; özellikle Suni gübre yapımında çok gerekli bir ham maddedir. Manyezit: Yatakları; Karaca ören (Kütahya) Mihallıçık (Eskişehir) Çayırbağ Yunak (Konya) ve çayırlı (Erzincan) da bulunmaktadır.

Page 21: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Metalik Olmayan Maden

Yurdumuzda ayrıca metalik olmayan maden yatakları da vardır. Bunların başlıcaları; mermer, kil, kaolin, kireç taşı, lüle taşı ve oltu taşıdır. Mermer: Çoğunlukla yapı malzemesi olarak kullanılır. Afyon, Bursa, Marmara adası, Bandırma ve Gemlik, kaliteli mermer yataklarıyla ünlüdür. Bunlar dışında, yurdumuzun hemen her yerinde zengin mermer yatakları vardır.

Kaolin: Arı kil olan kaolin; çini, porselen ve seramik yapımında ve elektrik yalıtım malzemesi olarak kullanılır.

Kil: Kilden çömlek, tuğla vb. yapılır.

Lüle taşı: Süs eşyası, ağızlık, pipo vb. yapımında kullanılan lüle taşı, en çok Eskişehir'de çıkarılır ve işlenir.

Oltu taşı: Erzurum’un Oltu ilçesinde çıkarılan siyah renkli Oltu taşından, tespih başta olmak üzere, çeşitli takı ve süs eşyaları yapılır.

Madenler etkinlik

ETKİNLİK:1

Maden kaynakları bakımından zengin ülkeler, ekonomik kalkınma için büyük avantaja sahiptirler. Madenler ülkelerin hammadde ihtiyacını daha ucuz ve kolay karşılama yanında çok sayıda insana iş imkanı vermesi ile de büyük katkılar sağlar. Her yerdeki maden ekonomik olarak işletmeye açılamaz. Özellikle ulaşım kolaylığı ve büyük miktarda enerji yanında teknik imkanların da olması gerekir. Çıkarılan maddenler imalat sanayiinin gelişmesini sağlar. Böylece ülke okonomik olarak büyümeye başlar. İşletmeye açılan madenler büyük oranda göç alarak kısa zamanda büyüyerek büyük bir şehir halini alabilir. Batman bu durumun en güzel örneğidir.

ETKİNLİK:2

TÜRKİYE MADEN HARİTASININ DEĞERLENDİRİLMESİ

1-Türkiye’de madenlerin yoğunlaştığı yerler: Ege Bölgesi, Güney Marmara Bölümü, Yukarı

Page 22: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Fırat Bölümü, Doğu Karadeniz Bölümü

2-Türkiye de en yaygın madenler: Manganez, Bakın, Linyit, Krom, Demirdir. Sebebi;Türkiye’nin Orojenik (Dağ Oluşumu) hareketleri sonucu başkalaşım ve volkanizma olaylarına yaygın olarak uğramasıdır.

3-Türkiye Maden haritası ile Fiziki harita karşılaştırıldığında; Marmara Bölgesi, Ege Bölgesi, İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu madenleri daha kolay işletilebilir. Sebebi: yer şekillerinin engebesiz oluşu. Dağlık ve engebeli arazilerdeki madenlerin işletilmesi zordur. İşletme maliyeti çok yüksek olacağından ekonomik olmaz.

4-Pazara yakınlık ve Ulaşım: Sanayi merkezlerine yakınlık ve ulaşım kolaylığı madenlerin üretim maliyetini azaltacağı için; Marmara ve Ege bölgelerindeki madenler daha ekonomik olarak değerlendirilebilir.

ETKİNLİK:3

GRAFİK YORUMLANMASI

1- Grafikteki üç madeninde çıkarılma miktarları istikrarsızdır.

2- 1998 toplam çıkarımın en fazla olduğu yıldır.

3- 2002 toplam çıkarımın en az olduğu yıldır.

4- En çok çıkarılan maden Demirdir.

5- En az çıkarılan maden Kromdur.

6- Genel olarak üç madeninde üretimi gittikçe azalmaktadır.

ETKİNLİK:4

TÜRKİYE MADEN İHRACAT VE İTHALAT TABLOLARININ KARŞILAŞTIRILMASI

1- Taş Kömürü İthalatı: Türkiye Taş Kömürü çıkarımının iç ihtiyacı karşılayamadığını gösterir

2- Bazı madenlerin ithal edilmemesinin sebebi: Kendi üretimimizin ihtiyacımızı karşılayabildiğini, ya da alınmayan madenin Türkiyede kullanım alanının olmadığını gösterir.

3- Linyitin az ihraç edilmesinin sebebi: Kalorisi düşük, kalitesiz olması.

Page 23: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

4- Bakırın hem ihraç hem de ithal ürünü olması: ihracatta ham bakır ön planda, ithalatta bakırdan yapılan yarı işlenmiş ürünler yer almaktadır. Bu durum bakırın hem ihracat hem de ithalat ürünü yapmaktadır.

ENERJİ KAYNAKLARI

Yenilenemez Enerji KaynaklarıPetrol, kömür ve doğalgaz en temel enerji kaynaklarıdır. Bunlar, meydana gelişleri itibarıyla yenilenmeleri çok uzun bir süre aldığından, yenilenmeyen kaynaklar olarak da adlandırılırlar.

KÖMÜRLER

Yeraltı madenciliği veya açık işletme metotları kullanılarak çıkarılan fosil kaynaklı yakıttır. Genellikle hayvan fosillerinden oluşur. Kolayca yanabilen siyah veya kahverengimsi redüksiyonunda çok büyük önemi vardır. Birçok çeşidi vardır. Mesela taş kömürü, fabrikalarda kullanılır. Isı derecesi yüksektir. Antrasit, ısı değeri en yüksek olan kömürdür, ülkemizde az bulunur. Ayrıca ülkemizde en çok bulunan kömür linyittir.

TAŞKÖMÜRÜ

Birinci jeolojik zamanda oluşmuş organik tortul kayaçlardandır. Ülkemiz ise, genelde üçüncü zamanda karalaştığından dolayı, taşkömürü yatakları bakımından fazla zengin sayılmaz. Türkiye’de Zonguldak, Amasra, Ereğli arasındaki sahada çıkarılır.

Demir - çelik sanayinde enerji kaynağı olarak tüketildiğinden, Karabük ve Ereğli demir - çelik fabrikaları buraya kurulmuştur.

LİNYİT

Türkiye genelde üçüncü jeolojik devirde oluştuğundan linyit en zengin enerji kaynaklarımızdan biridir. Bütün bölgelerde linyit rezervi bulunmaktadır. Taşkömürüne göre kalorisi daha azdır. Ancak yaygın olduğundan enerji ihtiyacımızın en önemli kısmını karşılamaktadır.

Soma Linyit Foto Kaynak

Linyit yatakları Afşin, Elbistan (K. Maraş), Tavşanlı, Seyitömer (Kütahya), Soma (Manisa), Yatağan (Muğla), Saray (Tekirdağ), Aşkale (Erzurum), Aydın, Amasya ve Yozgat çevresinde bulunmaktadır.Linyitten elektrik enerjisi elde eden termik santrallerimiz, Soma, Tunçbilek, Seyitömer, Afşin - Elbistan, Yatağan ve Orhaneli termik santralleridir.

PETROL

Page 24: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Yüz milyonlarca yıldan bu yana denizlerde yaşayan ya da suların denizlere sürüklediği bitki kalıntılarının anaeorabik bir ortamda, uygun şartlar altında (sıcaklık, basınç ve mikroorganizmaların etkisiyle), toprağın üstünde başkalaşmasıyla oluşur. Değeri çok yüksektir, çünkü oldukça az bulunan bir yakıttır.

Günümüzün en önemli enerji kaynaklarından biri petroldür. Petrol ulaşım araçlarında yakıt olarak ve plastik, gübre, boya gibi çok değişik sanayilerde kullanılır. Türkiye’deki petrol yatakları fazla zengin sayılmaz. İhtiyacımızın % 90'nına yakınını ithal etmekteyiz.

Petrol kuyusu foto kaynak

Petrol yataklarımızın % 98'i G. Doğu Anadolu Bölgesi’nde bulunur. Petrol, Raman, Garzan, Kurtalan, Adıyaman ve Mardin çevresinde çıkarılmaktadır.

Ülkemizde çıkarılan ve ithal edilen petrol, Orta Anadolu (Kırıkkale), Aliağa (İzmir), Ataş (Mersin), İpraş (İzmit) ve Batman rafinerilerinde işlenmektedir.

DOĞALGAZ Petrol gibi doğalgaz da çok eski tarihlerden beri bilinmekle ve kullanılmakla beraber; bugünkü konumuna gelişi, 1816 yılında ABD’nin Baltimore kentinin sokak lambalarının doğalgaz aracılığıyla aydınlatılmasıyla başlar.

Dünya enerji tüketiminin %22’ si doğalgaza dayanmaktadır. İşyerleri ve evler ısınma amacıyla çok yoğun miktarda doğalgaz kullanırlar. Isınma, toplam doğalgaz kullanımında %75 gibi bir orana sahiptir. Bunun yanı sıra elektrik üretiminde de doğalgaz kullanılmaktadır. Fakat %10–15 gibi düşük oranlarda kalmaktadır

Ülkemiz, doğal gaz yatakları bakımından zengin değildir. Şu anda sadece Trakya’da Hamitabat ve Güneydoğu Anadolu’da Mardin - Çamurlu sahasında üretim yapılmaktadır. Hamitabat’tan çıkarılan doğal gazdan aynı yerde elektrik enerjisi üretilir. Doğalgaz ihtiyacımızın önemli bir kısmı, Rusya Federasyonu ve Cezayir’den ithal edilmektedir.

Bu resim ayarlı boyutlarda oluşturuldu. Orjinal Görüntü İçin Tıklayın. Orjinal Resim Boyutu 896x690.

Page 25: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Güneşten gelen ve dünya atmosferi dışında şiddeti sabit ve 1370 W/m2 olan ve yer yüzeyinde 0-1100 W/m2 değerleri arasında değişen yenilenebilir bir enerji kaynağıdır. Isıtmadan soğutmaya ve elektrik üretiminde kontrollü olarak kullanılabilmektedir. Ülkemizin yıllık güneşlenme süresi ortalama olarak 2640 saattir. Maksimum güneşlenme 362 saat ile temmuz ayında, minimum güneşlenme süresi ise aralık 98 saat ile ayında görülmüştür.

Güneşlenme süresi yönünden en zengin bölge Güneydoğu Anadolu bölgesi olup bunu sırası ile Akdeniz, Ege , İç Anadolu, Doğu Anadolu, Marmara ve Karadeniz bölgesi izlemektedir.

Güneş enerjisi günümüzde: konutlarda ve iş yerlerinde,tarımsal teknolojide, sanayide,ulaşım araçlarında,iletişim araçlarında,sinyalizasyon ve otomasyonda, elektrik enerjisi üretiminde kullanılmaktadır.

Yararları:

Doğrudan güneş enerjisini kullanır. Doğal ısıtma ve soğutma sistemleri kullanarak binaların gereksiz ve aşırı ticari enerji tüketimlerini önler, Çevre değerlerini korur, Çevreye verilen zararları en aza indirir, Doğal ve sağlığa zararsız malzemeler kullanır. Ekonomiktir. Dışa

Page 26: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

bağımlı değildir.

SU GÜCÜ

Yenilenebilir enerji kaynaklarının başında geliyor. Temel olarak nehirlere karışan yağmur suyu ya da eriyen kar, su enerjisine dönüştürülebilir. Buna en iyi örnek barajlardır. Su toplama havzalarında bırakılan su akar ve türbinleri döndürür, bu türbinlere bağlı olan jeneratörlerle elektrik üretir. Baraj inşa edildikten sonra, hidroelektrik enerjisi, maliyeti düşük olan bir enerji yöntemidir. Çevre kirliliğine neden olmaz ya da yakıt fiyatları karşısında zayıf değildir. Ancak yakın doğal ortam ya da çevrede yaşayanlar üzerindeki etkileri açısından eleştirilebilir. 2003 yılında, hidroelektrik enerjisi sayesinde dünyanın enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 16’sı karşılanıyordu. Norveç, enerji ihtiyacının yüzde 99′unu hidroelektrik santrallerden karşılıyor.

Barajlardaki suyun, elektrik üreten santralleri çalıştırması ile oluşan enerjiye hidroelektrik enerjisi denir.

Türkiye’de elektrik ihtiyacının % 40 lık kısmı hidroelektrik santrallerden elde edilmektedir. Keban, Karakaya, Atatürk, Hirfanlı, Seyhan, Kemer ve Demirköprü gibi birçok baraj elektrik ihtiyacımızı karşılamaktadır.

Dışarıya akıntısı olan bazı göllerimiz, tabii baraj özelliğindedir. Bunlardan elektrik üretilir. Başlıcaları, Hazar, Çıldır, Tortum ve Kovada gölleridir.

RÜZGAR ENERJİSİ Rüzgâr enerjisi, fosil yakıtlara nazaran elektriğin birimi başına daha pahalıya gelse de, hidroelektriğin ardından en verimli ikinci yenilenebilir enerji kaynağıdır. Rüzgar enerjisinde başı Avrupa çekiyor. Rüzgar türbinleri kule şeklinde ve genellikle iki ya

Page 27: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

da üç kanatlıdır. Çapı metrelerce olabilir, kirlilik yaratmaz ve monte etmesi kolaydır. Kıyıda ya da açıkta bulunabilir ancak üretim rüzgara bağlıdır.

Ülkemizde eskiden yel değirmenlerinde ve yelkenli gemilerde kullanılmıştır. Fakat elektrik ve petrol enerjisinin devreye girmesiyle kullanım alanı çok azalmıştır.

JEOTERMAL ENERJİ

Jeotermal enerji, yer altındaki sıcak sulardan ya da su buharından elde edilir. Türkiye yakın bir jeolojik devirde oluştuğundan ve genç kıvrım dağları kuşağında bulunduğundan dolayı, fay hatları ve fay kaynakları oldukça yaygındır. Özellikle Ege Bölgesi’ndeki Germencik (Aydın), Balçova (İzmir), Sandıklı (Afyon) ve Sarayköy (Denizli) civarında sıcak su kaynakları bulunmaktadır. Şu anda sadece Sarayköy (Denizli) de elektrik enerjisi üreten jeotermal santral bulunmaktadır.

RADYOAKTİF MİNERALLERRadyoaktif mineraller, nükleer enerji üretiminde kullanılır. Uranyum ve toryum gibi radyoaktif maddelerin parçalanmasıyla enerji elde edilir. Ülkemizde Aydın, Uşak, Manisa, Çanakkale ve Yozgat yörelerinde uranyum, Eskişehir çevresinde toryum yatakları tespit edilmiştir. Fakat, şu anda, ülkemizde radyoaktif maddelerden nükleer enerji üretimi yapılmamaktadır.

DALGA ENERJİSİ

Deniz dalga enerjisi, deniz sıcaklık gradyent enerjisi, deniz akıntıları enerjisi( boğazlarda) ve med-cezir enerjisi olarak tanımlanabilmektedir. Ülkemiz için üzerinde durulabilecek enerji grubu ise özellikle deniz dalga enerjisidir.

Deniz dalga enerjisinin temelinde yine rüzgar enerjisi yatmaktadır. Ülkemizin Marmara hariç olmak üzere açık deniz kıyı uzunluğu 8210 km civarındadır. Bunun turizm , balıkçılık kıyı tesisleri gibi nedenle en fazla beşte birlik kısmı kullanılabilir ver bu yıllık olarak 18.5 TWh/yıl düzeyinde bir enerji elde edilebilir.

HİDROJEN ENERJİSİ

Doğada bileşikler halinde bol miktarda bulunan hidrojen serbest olarak bulunmadığından doğal bir enerji kaynağı değildir. Bununla birlikte hidrojen birincil enerji kaynakları ile değişik hammaddelerden üretilebilmekte ve üretiminde dönüştürme işlemleri kullanılmaktadır. Bu nedenle elektrikten neredeyse bir asır sonra teknolojinin geliştirdiği ve

Page 28: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

geleceğin alternatif kaynağı olarak yorumlanan bir enerji taşıyıcısıdır

Hidrojen karbon içermediği için fosil yakıtların neden olduğu çevresel sorunlar yaratmaz. Isınmadan elektrik üretimine kadar çeşitli alanların ihtiyacına cevap verebilecektir. Gaz ve sıvı halde olacağı için uzun mesafelere taşınabilecek ve iletimde kayıplar olmayacaktır.

2010 yılından itibaren hidrojenin ticari amaçlar için kullanılması düşünülmektedir. Her türlü maliyet göz önüne alındıktan sonra ilk yıllarda benzinden 1.5 –5.5 arası daha pahalı olması beklenmektedir. Fakat gelecek yıllarla birlikte çevresel katkıları da göz önüne alındığı zaman bu maliyetin çok daha aşağılara çekilmesi hesaplanmaktadır.

BİYOKÜTLE ENERJİSİ

Klasik ve modern anlamda olmak üzere iki grupta ele almak mümkündür. Birincisi; konvansiyonel ormanlardan elde edilen yakacak odun ve yine yakacak olarak kullanılan bitki ve hayvan atıkları(tezek gibi) oluşur.

İkincisi yani modern biyokütle enerjisi ise; enerji ormancılığı ve orman-ağaç endüstrisi atıkları, tarım kesimindeki bitkisel atıklar, kentsel atıklar, tarıma dayalı endüstri atıkları olarak sıralanır.

Günümüzde enerji tarımı adını verdiğimiz bir tarım türü oluşmuştur. Bu tarım türünde C4 adı verilen bitkiler ( seker kamışı, mısır, tatlı darı,…..vb.) yetiştirilmektedir. Bu bitkiler suyu ve karbondioksiti verimli kullanan, kuraklığa dayalı verimi yüksek bitkilerdir.

Dünya genelinde biyokütle enerji teknolojileri son derece hızlı gelişmektedir. Ülkemizde ise 1996 yılı verilerine göre 5512 BTEP odun , 1533 BTEP bitki ve hayvan atıkları olmak üzere toplam 7045 BTEP enerji elde edilmiştir ve bu rakam yıllık enerji tüketimimizin yaklaşık olarak % 10 ‘una tekabül etmektedir.

( BTEP: Bin Ton Eşdeğer Petrol, MTEP: Milyon Ton Eşdeğer Petrol, GTEP: Milyar Ton Eşdeğer Petrol)

Dalga ve hidrojen biyokütle enerjisi

Yenilenebilir Enerji Kaynakları Tablo Halinde

Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kaynak veya Yakıtı

Page 29: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

1Güneş EnerjisiGüneş

2Rüzgar EnerjisiRüzgar

3Dalga EnerjisiOkyanus ve Denizler

4Biyokütle EnerjisiBiyolojik Atıklar

5Jeotermal EnerjiYeraltı Suları

6Hidrolik EnerjiNehirler

7Hidrojen EnerjisiSu ve Hidroksitler

TÜRKİYE'DE ENERJİ KAYNAKLARI-ETKİNLİK

ETKİNLİK

1-2005 yılı üretim ve tüketime göre en fazla açık: DOĞALGAZ dadır.(Yaklaşık 27 kat)

2-Toplam üretim ve tüketim değerlerine göre açık en fazla 2005 yılıdır.(66 milyon ton açık var)

3-Enerji ihtiyacımızdaki değişim: sürekli artmaktadır. Enerji kullanım alanlarının çoğalması özellikle kentleşme ve sanayileşme, nüfusun sürekli ve hızlı artması enerji ihtiyacını da

Page 30: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

artırmaktadır.

4-İhraç ettiğimiz enerji türleri: Asfaltit, Linyit

5-1998 den önceki yıllarda Rüzgar enerjisinin istatistiklerde yer

almamasının sebebi üretiminin olmamasıdır.

6-İthal ettiğimiz enerji türleri: Taş kömürü, Linyit, Petrol, Doğalgaz

TÜRKİYE'DE SANAYİİ

SANAYİ

Hammaddenin veya yarı işlenmiş maddelerin, fabrika veya imalathanelerde işlenmiş duruma getirilmesine sanayi denir.

SANAYİNİN KURULMASI İÇİN GEREKLİ ŞARTLAR

1. Hammadde

Sanayide üretim yapılabilmesi için hammaddenin olması gerekmektedir. Ülkemizde hammadde kaynakları ile sanayi kuruluşları arasında son derece sıkı bir ilişki mevcuttur.

Örneğin, unlu gıda sanayii İç Anadolu’da, dokuma sanayii Adana, İzmir, Denizli çevresinde, zeytin yağı sanayii Ege kıyılarında, boya, plastik ve lastik fabrikaları rafineri kenarlarında yaygınlık göstermektedir.

2. Sermaye

Sanayi tesisleri büyük sermayelerle kurulmaktadır. Bu nedenle, sermayenin, yani paranın biriktiği veya fazla olduğu bölgelerde sanayinin kuruluşu daha kolay olmaktadır.

Page 31: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Sermaye birikimi fazla olduğundan Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde sanayi yatırımları daha fazladır. Türkiye’de sanayinin gelişmesinde en büyük etken sermayedir. Sermayemiz yeterli olmadığından, ülkemizde yabancı sermayenin girmesi için kolaylıklar sağlanmaktadır.

3. Enerji

Fabrikaların çalışması için enerji gerekmektedir. Bunun için, taşkömürü, petrol, linyit gibi kaynaklardan yararlanılır. Ülkemizde petrol, taşkömürü, doğal gaz gibi enerji kaynaklarının çoğu dışarıdan temin edildiğinden önemli bir döviz çıktısına neden olmakta, bu durum sanayileşme hızını azaltmaktadır.

4. İş Gücü ve Teknik Eleman

Sanayi tesislerinin çalışması ve üretimin artması yönünden iç gücüne ihtiyaç vardır.

Ülkemizde iş gücü ihtiyacı rahatlıkla karşılanabilmekte, hatta dış ülkelere bile gönderilmektedir. Fakat, ülkemizde bazı sanayi kollarında teknik eleman henüz tam olarak yeterli değildir.

5. Ulaşım

Sanayinin ihtiyacı olan hammadde ve mamül maddenin taşınması faaliyetlerine ulaşım denir. Hammaddenin fabrikalara taşınması ve üretildikten sonra pazarlara taşınması yaygın ulaşım ağıyla mümkündür. Ülkemizde, sanayi tesisleri, genelde önemli ulaşım yolları kenarlarında ve limanlara yakın yerlere kurulmuştur. İstanbul, İzmir, Mersin, Adana gibi merkezlerin çok gelişmesi ulaşımla çok yakından ilişkilidir.

6. PazarÜretilen her türlü sanayi ürününün satılması gereklidir. Bu bakımdan sanayi tesislerinin kurulmasında diğer etkenlerin yanında nüfusun kalabalık olduğu, tüketimin fazla olduğu sahalar tercih edilmektedir. Örneğin, batı bölgelerinde nüfus fazla olduğundan ürünlerin pazarlanması kolay olurken doğu bölgelerinde nüfus az olduğundan ürünlerin pazarlanması zor olur. Bu durum sanayi tesislerinin buralarda kurulmasını zorlaştırmaktadır.

7. Yüzey Şekilleri

Sanayi tesisleri, genelde düz sahalarda daha kolay kurulabilmektedir. Dağlık ve engebeli yerlerde sanayinin kurulması zordur.

Page 32: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

TÜRKİYE’DEKİ SANAYİ KOLLARI

1. Besin Sanayii

Hammaddesi tarımsal ve hayvansal ürünlerden oluşan sanayi dalıdır.

Ülkemizde tarım ve hayvancılık geliştiğinden ve nüfus fazla olduğundan besin sanayii oldukça gelişmiştir. Kuruluş yerleri genelde hammaddenin fazla olduğu yerlerde veya büyük şehirlerin kenarlarında toplanmıştır.

Şeker fabrikaları: İlk defa 1926 yılında kurulmuştur. Şekerpancarı kıyı kesimler hariç her yerde yetişir. Hemen işlenmesi gerektiğinden fabrikaları üretim alanları yakınında kurulmuştur. Şu anda ülkemizde 30'a yakın şeker fabrikası bulunmaktadır

Çay fabrikaları: Trabzon - Rize arasındaki bölgede bulunmaktadır.

Un fabrikaları: Buğday, Doğu Karadeniz ve Batı Karadeniz kıyıları dışında her yerde yetiştirilir. Aynı zamanda halkın temel besin maddesidir. Bu nedenle un fabrikaları her bölgeye dağılmıştır.

Makarna ve bisküvi fabrikaları daha çok İç Anadolu’da yoğunlaşmıştır.

Zeytin yağı fabrikaları: Ege ve Güney Marmara’da yoğun olarak görülür. Özellikle Edremit, Ayvalık, Burhaniye, Aydın, İzmir çevresinde yoğunlaşmıştır.Ayçiçek yağı fabrikaları: Trakya’da yoğun olmakla birlikte, İç Anadolu, Ege ve Güneydoğu Anadolu’da da görülür. Soya ve mısırdan ise Akdeniz Bölgesi’nde yağ elde edilir.

Konserve ve salça fabrikaları: Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinin kıyı kesimlerinde yaygındır.

Süt ürünleri fabrikaları: İzmir, Balıkesir, Edirne, Erzurum, Elazığ, Kars, İstanbul, Trabzon ve Bursa çevresinde yer alırlar.

2. Tütün ve İspirtolu İçkiler Sanayii

Tütün fabrikaları: İstanbul, İzmir, Samsun, Tokat, Malatya, Adana ve Bitlis’de bulunmaktadır.

Page 33: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

İspirtolu içki ve şarap fabrikaları: İstanbul, Yozgat, Diyarbakır, Tekirdağ, İzmir, Ankara, Kırşehir, Gazi Antep, Elazığ gibi merkezlerde rakı, bira ve şarap fabrikaları bulunmaktadır.

3. Dokuma, Deri ve Giyim Sanayii

Dokuma ve giyim, Türkiye’de en gelişmiş ve üretimin önemli bir kısmının ihraç edildiği bir sanayi koludur. Gelişmiş ülkelerle rekabet edilebilmekte ve onların pazarlarına dahi girebilmektedir. Böylece ülkemize çok fazla döviz girdisi sağlanmaktadır.

Pamuk ipliği ve pamuklu dokuma: Adana, Antalya, K. Maraş, Tarsus, Nazilli, Denizli, Manisa ve İzmir, Aydın, Kayseri, Karaman, Konya Ereğlisi, Malatya, Erzincan, Adıyaman

Yün ipliği ve yünlü kumaş: Hereke, İstanbul, İzmir, Uşak, Kayseri

Suni ipek ve kumaş: İstanbul, Bursa, Gemlik ve Adana

Tabii ipek ve kumaş: Gemlik ve Bursa, İstanbul

Hazır giyim sanayii: İstanbul, Bursa ve İzmir, Denizli, Adana, Kayseri

Halıcılık: Isparta, Uşak, Gördes ve Kayseri, Milas, Kula, Bergama, Hereke, Karapınar, Ladik, Bünyan, Sivas

Deri ve kösele işleme: İstanbul, İzmir, Bolu, Gerede ve Uşak

Page 34: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

4. Maden Sanayii (Metalurji Sanayii)

Demir-Çelik Fabrikaları: Karabük, Ereğli, İskenderun, Kırıkkale, Sivas ve İzmir’de bulunmaktadır.

Alüminyum fabrikaları: Seydişehir’de bulunmaktadır.

Bakır işleme fabrikaları: Samsun ve Artvin (Murgul) de bulunmaktadır.

Kurşun ve çinko fabrikaları: Elazığ ve Kayseri’de bulunmaktadır.

Krom işleme fabrikaları: Menteşe Yöresi’ndeki krom madeni Antalya’da, Elazığ ve çevresindeki kromlar da Guleman’daki fabrikalarda işlenmektedir.

5. Makine Sanayii

Türkiye otomotiv sanayiinde son yıllarda yabancı marka otomobillerin de fabrikalarının kurulmasıyla üretimde artış meydana getirmiştir. Bursa, İstanbul, İzmir, İzmit, Adapazarı, Konya, Adana gibi merkezlerde otomobil, kamyon ve otobüs fabrikaları bulunmaktadır

Eskişehir ve Adapazarı’nda lokomotif ve vagon fabrikaları, Ankara - Mürted’de uçak fabrikası, İstanbul, Tuzla, Pendik, Gölcük ve İzmir’de gemi tersaneleri bulunmaktadır.

6. Kimya Sanayii

Petrokimya: Batman, İzmit, Mersin, İzmir ve Kırıkkale’de petrol rafinerileri bulunmaktadır.

İlaç fabrikaları: İstanbul, İzmir, Ankara, Adapazarı çevresinde yoğunlaşmıştır. 130 civarında ilaç fabrikamız bulunmaktadır.

Page 35: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Lâstik fabrikaları: İzmit, Adapazarı ve Kırşehir’de bulunmaktadır

Gübre fabrikaları: Mersin, Bandırma, Elazığ, Kütahya, Tekirdağ ve İskenderun’da bulunmaktadır. Ülkemizdeki gübre üretimi yeterli değildir.

7. Orman Ürünleri SanayiiAğaç malzemeden üretilen tüm malzemeler orman ürünleri endüstrisine girer. Karadeniz Bölgesi’nde hammadde fazla bulunduğundan burada gelişmiştir.

Başlıca kereste fabrikaları Düzce, Bartın, Ayancık, Rize, Ordu, Ardeşen, Burdur, Antalya ve Isparta’da bulunur.

Mobilya Sanayii: Adapazarı, Ankara, İnegöl, İstanbul, İzmir ve Kayseri’de gelişmiştir. Türkiye mobilya ürünlerini ihraç edebilmektedir.

Kâğıt fabrikaları: İzmit, Balıkesir, Giresun, Zonguldak, Taşucu, Dalaman, Bolvadin, Bartın ve Denizli çevresinde bulunur.

8. Çimento, Cam, Seramik Sanayii

Bu sanayi koluna taşa, toprağa bağlı sanayi kolu da denilmektedir.

Çimento fabrikaları: Hammaddesi kolay temin edilir. Her bölgede inşaat sanayiinde kullanılır. Ayrıca ulaşım masrafları maliyeti artırır. Bu nedenle çimento fabrikaları Türkiye’nin her bölgesine dağılmıştır. İstanbul, İzmit, Adana, İzmir, Elazığ, Mersin, Yozgat, Denizli, Adıyaman, Ordu gibi merkezler bunlardan bazılarıdır.

Page 36: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Cam fabrikaları: İstanbul, Denizli, Mersin, Kırklareli ve Sinop’ta cam fabrikaları bulunmaktadır. Ülkemiz cam ürünleri üretiminde ve ihracatında Dünya’da sayılı ülkeler arasındadır.

Seramik fabrikaları: Çanakkale, Bilecik, Kütahya, İstanbul ve İzmir’de bulunmaktadır. Üretimin bir kısmı yurt dışına ihraç edilir.

Kiremit fabrikaları; İzmir-Salihli arası, Manisa, Uşak, Afyon ve Kütahya’dadır. Tuğla fabrikaları ise, Bolu, Eskişehir ve Bartın’dadır

ETKİLİK

Türkiye Haritasında işaretli şehirlerde hangi sanayi kolları gelişmiştir nedenleri.

ŞehirHangi Sanayi FaaliyetleriNeden

İstanbulMakine, gemi, cam, otomotiv, mobilya, gıda, giyim, tekstil, kimya, deri, meşrubat, yedek parçaUlaşım kolaylığı, pazara yakınlık, işgücü varlığı, sermaye varlığı

İzmitKağıt, kimya, plastik, rafineri, otomotiv, mobilyaUlaşım, Pazar, sermaye

BursaTekstil, otomotiv, gıda, elektronik, lastik, kimyaHammadde, ulaşım, Pazar, işgücü

İzmirTekstil, giyim, otomotiv, gıda, mobilya, dokuma, toprak ve çimentoHammadde, enerji, ulaşım, Pazar, sermaye

EskişehirSeramik, makine, yedekparça, şeker, gıda, elektronikHammadde, ulaşım

Zonguldak

Page 37: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Metal, demir-çelik, toprak ve çimentoHammadde, enerji, ulaşım

KarabükDemir-çelikEnerji

AnkaraGıda, şeker, çimento, mobilya, plastik, kimya, tekstilUlaşım, Pazar, sermaye, işgücü

KonyaGıda, şeker, çimento, giyim, tekstilHammadde, ulaşım, Pazar,

KayseriMobilya, şeker, makine ekipmanı, meşrubat, gıda, giyim, kimyaHammadde, ulaşım, işgücü, Pazar

MersinMetal, tekstil, giyim, plastik, kimya, gıdaUlaşım, hammadde

AdanaTekstil, giyim, otomotiv, lastik, elektronikHammadde, ulaşım, Pazar

İskenderunDemir-çelikUlaşım

SamsunSigara, metal, şeker, giyim, makine ekipmanı, toprak ve çimentoHammadde, ulaşım, Pazar

GaziantepPlastik, metal, tekstil, mobilya, Ulaşım, Pazar

RizeÇay, orman ürünleri ve mobilyaHammadde

ErzurumGıda, çimento, şeker, deri

Page 38: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Hammadde

ETKİNLİK

1-Türkiye’de Sanayinin Geliştiği Yerler

Marmara Bölgesinde: İstanbul, İzmit, Adapazarı, Bursa Ege Bölgesinde: İzmir, Denizli, Aydın, Manisa İç Anadolu Bölgesinde: Ankara, Eskişehir, Konya, Kayseri Akdeniz Bölgesinde: Adana, Mersin, Kahramanmaraş, İskenderun Güneydoğu Anadolu Bölgesinde: Gaziantep Karadeniz Bölgesinde: Samsun, Zonguldak, Karabük Doğu Anadolu Bölgesinde: Erzurum, Elazığ

Türkiye’de sanayinin geliştiği yerlerde sanayinin gelişme nedenleri:

Nüfusun Kalabalık olması; Pazarlama kolaylığı ve İşgücü temin kolaylığı

Ulaşım Kolaylığı; hammadde ve mamul maddelerin kolaylıkla taşınabileceği her türlü taşıma imkânlarının varlığı.

İklim şartlarının uygunluğu (özellikle kıyı bölgelerdeki yoğunlaşmada iklim şartlarının uygunluğu önemli bir etkendir)

2- Türkiye’de en yaygın sanayi kolu:

Gıda Sanayi

Sebebi:

Hammaddesinin her yerde bol miktarda bulunması ve insanların temel besin ürünleri olduğu için gıda ürünlerine talebin fazla olması.

Page 39: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Gıda sanayisinin kuruluş yeri genel olarak hammaddeye bağlıdır. Örneğin; et ve süt ürünleri üretim yerlerinde işlenmeli, uzak mesafelere taşınıp işlenmesi üründe bozumalara sebep olur.

3- Kıyı ve İç Bölgelerin sanayi durumlarının karşılaştırılması:

Kıyı bölgeler sanayi faaliyetleri bakımından daha zengindir. Kıyı bölgeler sanayi faaliyetleri için daha uygun şartlara sahiptirler. Özellikle ılıman iklim şartları ve ulaşım kolaylığı kıyı bölgelerde sanayinin daha çok gelişmesini sağlamaktadır.

4- Şeker Fabrikalarının her yerde yaygın olmasının sebebi:

Şeker fabrikalarının hammaddesi olan şekerpancarının uzak mesafelere taşınmasının ekonomik olmaması (yükte ağır, pahada hafif hammadde) nedeniyle, şeker fabrikalarının şekerpancarı üretim yerlerinin yakınlarına yapılmasını gerektirmiştir. Bu da her yerde şeker fabrikasının yaygın olarak kurulmasını sağlamıştır.

5- Orman ürünleri sanayisinin orman olmayan yerlerde de kurulmasının sebebi:

Orman ürünleri hammaddesinin kolay taşındığı için her yerde fabrikası kurulabilir. İç bölgelerde tüketim yerlerine yakınlık nedeniyle kolaylıkla gelişmektedir.

HEYELAN (TOPRAK KAYMASI )

Heyelan (toprak kayması);

Eğimli yüzeyler üzerinde bulunan malzemenin(taş,toprak)yerçekim inin etkisiyle, eğim yönünde kayarak aşağıya inmesine heyelan denir.

Heyelan Oluşumunda:

1-Kuvvetli Eğim

Page 40: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

2-Bol Yağış

3-Tabakaların Yapısı

4-Tabakaların Duruşu etkilidir.

Doğal kaya, zemin, suni dolgu veya bunların bir veya birkaçının bileşiminden oluşan işlev malzemesinin, yerçekimi, jeoloji ve su içeriği gibi doğal ve doğal olmayan diğer faktörlerin etkisi altında eğim yönünde hareketiyle sonuçlanan bir sürece verilen isimdir. Heyelan; çamur akması, moloz akması, kayma, kaya düşmesi ve kaya devrilmesi gibi terimlerin genel tanımlayıcısıdır. İnsanlık tarihi boyunca oluşan heyelanlar bugüne kadar birçok kez büyük can ve mal kayıplarına neden olmuştur. Son derece acımasız olan bu doğa olayını iyi tanıyıp, oluşumlarını önceden tespit edebilmek için yeterli çalışmaları yapmak ve olası bir afetin zararlarını azaltabilmek için gerekli önlemleri almak, insanların başta gelen görevlerinden biri olmalıdır.

Ülkemizde diğer doğal afetler gibi heyelan da önemli bir yer tutmaktadır. Heyelan hemen her yıl ülkemizin pek çok yerinde görülmekte, büyük can ve mal kayıpları olmakla beraber büyük acılar yaşanmaktadır. 2001 yılına kadar Türkiye de 155 kez heyelan meydana gelmiş ve 105 kişi hayatını kaybetmiştir.

Zonguldak başta olmak üzere Giresun, Kastamonu ve Bingöl illeri toprak kayması meydana gelen illerin başında yer alırlar. Son zamanlarda ise Rize, Giresun ve Trabzon illerinde özellikle yağışlar dolayısıyla çok sayıda heyelan oluşmuş, bununla beraber ölü ve yaralı sayısı artmıştır. Türkiye dünyanın kurak,yarı-kurak bölgesinde yer almaktadır. Bu nedenle büyük bir bölümünde yarı kurak iklim görülmektedir. Bu iklimin özelliği; çok yağışsız geçen bir dönemi bol yağışlı bir dönemin izlemesi, ani ve şiddetli yağışların ve ani sıcaklık değişikliklerinin görülmesidir. Bu durum toprak kaymasının oluşması için çok önemli bir etkendir. Yine uzun süreli ve bol yağışın görüldüğü nemli iklime sahip yörelerimiz de, heyelanın çok sık ve yaygın olarak görüldüğü yerlerdir. Ülkemizde heyelan olma ihtimalinin en fazla olduğu bölge Karadeniz bölgesidir. Özellikle orta ve doğu Karadeniz bölümünde çok sık ve etkili heyelan afeti yaşanmaktadır

HEYELANIN TÜRKİYE’DEKİ DURUMU

Son yıllarda meydana gelen afetler göz önüne alındığında heyelanın depremden sonra ikinci sırada yer aldığı görülmektedir buda heyelana karşı gösterilen hassasiyetin arttırılması gerektiğinin en önemli göstergesidir. Türkiye’de 2001 yılına kadar toplam 155 heyelan meydana gelmiştir. Zonguldak’ta 19, Giresun’da 13, Kastamonu’da 9, Bingöl’de de 9 kez heyelan oluşmuştur.

Meydana gelen heyelanların büyük bir bölümü verilerden de anlaşılacağı gibi Karedeniz bölgesinde olmuştur. Son yıllarda Giresun ve Rize de meydana gelen büyük çaplı heyelanlar

Page 41: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

bunun en büyük göstergesidir. Bunlardan birkaç tanesini örnek verirsek; 24 Haziran 1988 günü, Trabzon’u Gümüşhane’ye bağlayan kara yolunda, Maçka’ya bağlı Çatak Köyünde kuvvetli yağışlara bağlı olarak oluşan heyelanlarda 65 kişi yaşamını yitirmiş, çok büyük ekonomik ve sosyal sorunlar yaşanmıştır. 13 Temmuz 1995 günü Senirkent (Isparta)‘de meydana gelen çamur akıntısı sonrasında 74 kişi hayatını kaybetmiş, yüzlerce işyeri ve binlerce hayvan çamur altında kalmıştır.

Karadeniz Bölgesinde meydana gelen heyelanların fazla olmasının ana nedeni bölgenin sürekli bol yağış altında kalması, arazinin dağlık olması ve yamaçlarda bir çok yerleşim biriminin bulunmasıdır. Ayrıca halkın büyük bir kısmının heyelan konusunda bilinçsiz olması (tabi bu sadece Karadeniz bölgesiyle sınırlı değil ülkemizin birçok yeride bu durumdadır), evlerin dayanıksız ve eski yapılar olması, Bayındırlık ve İskan Müdürlükleri ve belediyelerin yeterli önlemleri almamaları ve halkı bu konuda bilinçlendirmemeleri de heyelanı oluşturan etkenler arasındadır. Türkiye’de birçok ilde heyelan görülmemiştir. Bunun başlıca nedeni jeolojik özellik ve yağışın az olmasıdır. Heyelanın en fazla meydana geldiği ay mart ayıdır. Bunu nisan, ocak, şubat ve mayıs ayları takip eder. Heyelanların %65 i ilkbahar aylarında meydana gelmiştir. Bu aylarda yurdumuzun yağışlı olması ve dağlarda bulunan karların erimesi ana etkenlerdir. Bu mevsimde artan hava sıcaklığına bağlı olarak yamaçtaki örtünün ıslanması heyelana yol açar. Heyelanların %26 sı kış, %5 i ise yaz aylarında meydana gelmektedir. Yaz aylarında heyelanın az olmasının sebebi ise yurdumuzun büyük bir kısmının yağışsız olmasıdır.

Bu resim ayarlı boyutlarda oluşturuldu. Orjinal Görüntü İçin Tıklayın. Orjinal Resim Boyutu 720x576.

Page 42: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

HEYELAN SINIFLANDIRILMASI

Çoğunlukla kayma şeklinde olan heyelanlar, bazen de düşme, kayma ve akma hareketleri ile bunların birkaçının birleşimi olarak karışık biçimde olmaktadır. Bu nedenle heyelanları farklı adlar altında ve farklı tiplere ayırarak sınıflandırmak oldukça zordur. Ancak heyelanlar daha etkin olan hareketin tipine göre genel olarak, aşağıdaki şekilde adlandırılmaktadırlar

a. Düşmeler:

Düşmeler, gevşeme veya parçalanma yoluyla, ana kütleden ve zeminden ayrılan bölümlerin ani hereketi olarak tanımlanabilir. Ancak kaya parçaları ile, zemini oluşturan malzemelerin (toprak ve diğer döküntüleri) eğim doğrultusunda hareketi şeklinde görülen bu hareket kaymalardan farklı olarak serbest düşme şeklindedir. Düşme hareketi doğal ve beşeri nedenlere dayanmaktadır.

b. Kaymalar:

Bir yada birkaç yüzey boyunca, kayma direncinin azalmasıyla oluşan heyelanlardır. Doğal

Page 43: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

olarak kayma sırasında, hareket eden malzemeler birbirleriyle etkileşim halindedirler. Bunun için bu kütleler, belirli ölçüde esas özelliklerine bağlı kalarak bozulmakta, parçalanmakta ve son aşamada akmalara dönüşmektedir.

Düzlemsel Kaymalar:

Bu tip kaymalar genellikle kayan kütlenin jeolojik oluşumuyla ilgilidir. Kayan malzemenin kalınlığı birkaç metre olmasına rağmen, etkiledikleri alan oldukça geniştir. Bu tip heyelanlar hem kaya, hem de kohezyonlu ve kohezyonsuz zeminlerde görülmektedir. Eklemli kayalar, ayrışmaya uğramış yüzey, ana kaya üzerinde geçirimli yamaç örtüsü, taneli zeminler ve şev topuğunun süreksizlik göstermesi kayma ve/veya ayrılma düzlemleri bulunan formasyonlar bu tip kütle hareketlerinin oluşmasına uygun yerlerdir Toprak kaymaları bu tip heyelanlara bir örnektir. Bunlar su ile dolgunlaşan ve kayganlaşan yüzey depolarının veya toprakların, kopma sonucu bulunduğu yamaçlardan aşağılara ve yana doğru kıvamlı bir hamur gibi yer değiştirmesidir. Bunlar yüzeyseldir ve üstteki toprak örtüsünü ve hemen altındaki döküntü örtüsünü ilgilendirmektedir. Bu kaymalar ana kaymalar ile kaba ve ince yüzey malzemelerinin kayması şeklinde olmaktadır.

Dönel Kaymalar:

Kayan malzemenin özelliğinde çok az bir değişmenin olduğu, yada değişmenin hiç görülmediği heyelanlardır. Bunlar en sık görülen heyelan tipidir. Kopma yüzeyleri bir kaşığa benzemektedir. Daha çok yamaç (şev) göçmesi şeklindedir. Kayma sonucunda, hareket eden kütlenin üst kısımları çökerken, alt kısımları yığılma nedeniyle kabarır. Bunun sonucunda üst yüzeylerin geriye doğru olması veya topografik düzensizlik nedeniyle de kaymanın görüldüğü üst kısımlarda yüzey sularının birikmesine bağlı küçük heyelan gölleri oluşabilir. Yamaçların alt kısımlarının akarsular, dağlar veya beşeri etkinlikler sonucu oyulması, göçme şeklindeki bu heyelanların esas nedenidir. Dönel kaymalar daha çok ana kaya ile, ince, kaba yüzey malzemelerinin blok halinde kayması şeklinde görülmektedir. Çoğu zaman dönel kaymanın görüldüğü yerlerde, yamaç topuğundaki malzeme çok ufalandığından, bir toprak veya döküntü akmasına benzer bir görünüm ortaya çıkabilmektedir. Bu oluşum daha çok dolgu yamaçlarda görülmektedir.

c. Akmalar:

Daha çok yamaç döküntüsü, ayrışmış malzemeler, kumlar ve sıkışmamış yüzey formasyonları gibi, gevşek malzemenin ıslak yada kuru zemin üzerindeki yer değiştirmesi, akma hareketi olarak tanımlanmaktadır. Bu tür hareketin esas nedeni; boşluk suyu basıncının doğmasına neden olan ve kayma direncini azaltan sudur. Nitekim akmalar genellikle kuvvetli sağanaklarsırasında veya sonrasında, ortaya çıkmaktadır. Kaynak suları, donmuş zeminlerin ani çözülmesi gibi, diğer bazı etkenler de, yamaç malzemelerinin harekete geçmesine yani bu tip heyelanlara neden olabilmektedir

Zemin Akmaları:

Genel olarak, içinde belli miktarda su bulunduran, kaba ve ince yüzey malzemeleri az eğimli yamaçlarda kayma, çok eğimli yamaçlarda ise akma hareketi göstermektedir. Bu hareketlere toprak sünmesi de denilmektedir. Zemin akmaları genellikle döküntü ve toprak akmaları

Page 44: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

olarak iki başlık altında incelenmektedir

Döküntü Akmaları:

Hareket eden malzeme yamacın yukarı kısımlarında iri, aşağıkısımlarında ise daha küçük parçalara ayrılmış durumdadır ve hareket aşağı kısımlarda, yukarı kısımlardakine göre daha yavaştır. Döküntü akmaları şeklindeki heyelanlar, genellikle şiddetli yağışlara veya donmuş zeminin ani çözülmesine bağlı olarak, üzerindeki bitki örtüsünün çeşitli nedenlerle yok olduğu, ama, toprak tabakasının kalın olduğu yamaçlarda görülür. Daha çok çamur akıntıları şeklinde görülen bazı yayınlarda; döküntü akıntılarının tamamı çamur akıntıları olarak adlandırılır, bu heyelanlar çok önemli ekolojik ve çevresel sorunlara neden olmaktadır.

Toprak Akmaları: Çoğunlukla plastik yada çok ince taneli organik malzemelere bağlı olarak oluşur. Yamacın doğal dengesinin, suyla doygunluk ve boşluk suyu basıncının artması sonucu bozulmasıyla ortaya çıkan bu hareketin hızı, yamacın üst kısımlarından aşağı kısımlarına doğru azalmaktadır (Lös akması, kil akması, kum akması vb. ).

ç. Solüflüksiyon:

Soğuk mevsimde donan, sıcak mevsimde çözülen yüzeysel zemin katmanlarının, çok eğimli olmayan geçirimsiz özellikteki kayalardan oluşan ve yamaçlar üzerinde görülen yüzey üzerindeki hareketidir.

d. Kaya düşmesi:

Dağlık alanlarda, dik yamaçlardan kopan iri blokların ve büyük kaya parçalarının, koptukları yerden aşağılara doğru düşmesidir. Genellikle korniş şekilde olan ve altında daha yumuşak dolgular bulunan tabakalarda görülür. Altında gevşek tüfler bulunan bazalt akıntılarıveya killi bir tabaka üzerinde bulunan kalker tabakalarının oluşturduğu kornişler, kaya düşmesi olayının sık görüldüğü yerlerdir. Bunlar özelikle ilkbahar aylarındaki şiddetli donma-çözülme ve güneşlenmenin etkisiyle büyüyerek kayaların parçalanmasına ve yamaç aşağı düşmesine neden olurlar. e. Çamur Akıntıları:

Su ile doygun hale gelmiş yüzey malzemelerinin, oldukça hızlı bir biçimde eğim doğrultusunda vadileri izleyerek aşağılara doğru akmasıdır. Kurak ve yarı kurak bölgelerde görülen akıntıdır. Akıntılar çamur şeklindedir. Ancak oluşum nedenlerine göre bunların içinde birkaç ton ağırlığında olan kaya parçaları da bulunabilmektedir. Yamaçların dik olması, ıslanınca kayganlaşan formasyonların (özellikle killi) bulunması, sağanak şeklindeki şiddetli yağışlar ve bitki örtüsünün zayıf olması, çamur akıntılarının oluşması ve şiddeti üzerinde doğrudan etkili olan faktörlerdir.

f. Karmaşık heyelanlar:

Doğal olarak, heyelanlar, klimatolojik-meteorolojik ve jeomorfolojik-jeolojik koşullar ve yamacın farklı malzemelerden oluşması nedeniyle hareket sürecinde birden fazla türde görülmektedir. Yani düşme kayma veya akma şeklinde olan heyelan, bir süre sonra aynı anda iki veya üç hareket şeklinde de görülebilmektedir. Böylece heyelanlar, çeşitli aşamalarda

Page 45: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

değişik hareket tipinde olabilmektedir. Heyelanların çoğu karmaşık türdendir. Zaten bir heyelanın tek ve kesin bir nedene bağlanması hemen hemen imkansızdır. Çünkü, bir çok neden, aynı anda devrededir. Karmaşık heyelanlar daha geniş bir alanı etkilediğinden, diğer heyelanlara göre çevreye daha büyük zararlar vermekte, ekolojik dengenin bozulmasına, büyük boyutta mal ve can kayıplarına neden olmaktadır. Bazı yayınlarda yukarıda kısaca bilgi verilen düşme, kayma, akma ve karmaşık heyelanlardan başka, yuvarlanma ve yanal yayılma tipi heyelanlardan da söz edilmektedir.

Yuvarlanma tipi hareketler, ana kaya yuvarlanması ile kaba ve ince malzemelerden oluşan toprak yuvarlanmaları şeklinde olmaktadır.

Yanal yayılma heyelan tipinde ise, ana kaya yanal yönde hareket ettiği gibi kaba ve ince malzemelerden oluşan toprakta yanal yönde hareket etmektedir.

HEYELANIN OLUŞUMUHeyelanlar gerek doğal gerekse suni faktörlerin etkisi altında meydana gelebilirler. Bölgenin jeolojik tarihçesi ve insan aktivitesi sonucu, bölgede meydana gelen değişiklikler şevlerin dayanımının bozulmasına etki eder. Şev stabilitesine etki eden birincil faktör yer çekimi etkisidir. Heyelana uğrayan birimler diğer ana ve tali etkilerin de yardımıyla yerçekimi kuvvetinin etkisi altında hareket ederler. Yerçekimi kuvveti, şev üzerinde gravite kuvveti ile aynı yönde davranış gösterir. Heyelanlar tipik olarak aşırı yağış, ani kar erimeleri, bitki örtüsü tahribatı ve yoğun sismik aktiviteler ile hareketlenir. Heyelanlar tek bir hareket şeklinde meydana gelebildikleri gibi küçük ölçekli birden fazla heyelan aynı anda hareket ederek büyük ölçekte bir hareket meydana getirebilmektedir. Özellikle küçük ölçekli oturmaların meydana getirdiği çatlak sistemleri yağışlı havalarda zeminin suya doygun hale gelmesine yol açmakta, böylece geniş ölçekli bir heyelan kütlesi içerisinde daha küçük ölçekli heyelanlar oluşmaktadır. Su, yamaçta bulunan örtüyü oluşturan elemanlar arasına sızarak, gevşemeye, yumuşamaya yol açar ve bu sayede yamaç örtüsü yamaç aşağı hareket etmek için dahauygun bir özellik kazanır. Yamaçtaki kütle bünyesinde bulunan sudan daha fazla miktarda su alınca dengede kalamadığından yamaç aşağı hareket eder. Az çatlaklı kalker, andezit, mermer, bazalt gibi ana kayalar ve geçirimsiz killi tabakalar heyelanın etkisini çoğaltmaktadır.

HEYELANIN ETKİLER

Page 46: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

a. İnsan kaybı : İnsanların yerleşim birimlerinde veya yol güzergahlarında heyelan kütlesi altında kalarak ölmeleri

b. Hayvan kaybı : Hayvanların heyelan kütlesi altında kalarak telef olması.

c. Tarımsal Hasar : Tarla, bağ ve bahçeler ile içlerinde ekili bulunan ağaç ve bitkiler heyelanla sökülerek yamaç aşağı taşınabilir. Bu sırada toprak karıştığı için bitki toprak ilişkileri bozulmakta, otsu bitkilerin toprağa karışmasıyla verimsiz materyallere dönüşmektedir. Bunun sonucunda hem ürünler heyelan kütlesi altında kalır, hem de tarımsal verimsizlik ortaya çıkar.

ç. Toprak kaybı : Heyelanlarla yamaç aşağı kayan kütlenin önemli bir kısmı da topraktır. Tarım topraklarının bu şekilde taşınmış olması, uzun süreli bir tarımsal verim düşüklüğüne yol açar.

d. Mesken hasarları : Yerleşim merkezlerinde olan heyelanlar, meskenlerin kısmen yada tamamen hasara uğramasına neden olur.

e. Ulaşım ve Nakliyenin engellenmesi : Toprak kayması sonucunda karayolları ve demiryollarının kapanmasıyla hem heyelan bölgesine gönderilen yardımlar engellenir, hem de ulaşım ve taşımacılık engellenerek ülke ekonomisi zarara uğrar.

HEYELAN ESNASINDA YAPILMASI GEREKENLER:

a. Kapalı bir odada iseniz ve konuttan dışarı çıkmak için yeterli vaktiniz yok ise onutun en az etkilenebilecek köşesinde (hareketin kaynağından uzak) sağlam eşyalar arasına saklanın. Harekete karşın sabit ve güvenli bir noktaya sıkıca tutunun ve hareket sona erinceye kadar yerinizden kımıldamayın.

b. Açık alanda iseniz, toprak kaymasının meydana geldiği bölgeden acil bir şekilde yukarı kotlara doğru uzaklaşın. Çamur veya moloz akmasından kaçabilecek zamanınız yoksa kalkan görevi yapacak, sağlamlığına güvendiğiniz cisimlerin arkasına saklanın ve mutlak surette başınızın ve vücudunuzun hassas kemiklerini koruyun.

c. Açık alanda heyelanı önceden fark ettiyseniz çevrenizde bulunanlara, bağırarak, var ise düdük çalarak, diğer ses çıkaracak şeyleri kullanarak mutlaka uyarın.

ç. Kapalı bir yerdeyseniz başınızı kollarınızın arasına alın ve dizlerinizi karnınıza çekip (cenin pozisyonunda) bekleyin.

d. Toprak altında kaldıysanız gücünüzü fazla sarf etmeyin, çırpınmayın, çevrenizden sesler duymadıkça bağırmayın (kurtarma ekiplerinin gelip sizi kurtarmasını bekleyin çünkü, gücünüzü sarf ettikçe yaşama şansınız azalır).

e. Kapalı bir alanda (oda, kulübe vb. ) kaldıysanız; çevrenizde elektronik cihazlar var ise (radyo,teyp) açık bırakın (kurtarma ekiplerinde bulunan alıcılar yerinizi tespitte kullanılır). Cep telefonunuz var ise size en yakın birilerini arayıp yardım isteyin.

Page 47: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

f. En önemlisi hiçbir zaman kurtarılma umudunuzu yitirmeyin.

HEYELAN SONRASINDA YAPILMASI GEREKENLER

a. İlk önce tehlikeli bölgelerden uzaklaşarak kendinizi güvenceye alın. b. İletişim hatları zarar görmemiş ise bölgenizde meydana gelen afet olayını en yakın idari birimlere haber verin. c. Her davranışınız ve yardımınızdan önce mutlaka emniyette olduğunuzdan emin olun. Unutmayın ki orada ilerisi için size de ihtiyaç duyulabilir. ç. Yakınınızda bulunan elektrik, gaz ve su kaynaklarını hemen kapatın. Çevrenizde gaz kaçağı olmadığından emin olun. d. Yanıcı maddelerle aydınlatma yapmaya çalışmayın. e. Çevrenizde yaralı veya yardıma muhtaç kişiler olup olmadığını tespit edin. Eğer bilginiz var ise yardım gelene kadar gerekli ilk müdahaleyi yapın. İkincil bir afet olayı meydana gelmemiş ise (yangın, çamur akması gibi) ciddi bir şekilde yaralanmış kimseleri yerlerinden kımıldatmayın. f. Parçalanmış, kırılmış su ve doğal gaz iletim hatları ile kopan elektrik kablolarının yerlerini tespit edin mümkünse çevrelerine ikaz edici levhalar yerleştirin. Gelen yardım ekiplerini bu tehlikelere karşı uyarın ve yerlerini bulmaları için yardımcı olun. g. Telefon ve cep telefonu gibi iletişim cihazlarını asgari seviyede kullanın.

ğ. Tehlike arz eden duvarlar, çatılar ve bacalara karşı çevrenizdekileri uyarın ve bu yapıların etrafında dolaşmayın. h. Radyo ve televizyon gibi iletişim araçları vasıtasıyla size yapılacak ikazları dinleyin ve titizlikle uygulayın. ı. Cadde ve sokakları acil yardım araçları için mümkün olduğunca boş bırakın. i. Hasarlı yapılara eşyalarınızı kurtarmak amacıyla kesinlikle girmeyin. j. Soğukkanlı olun ve sağlık ekipleri gelene kadar yapabileceğiniz basit ilkyardımları siz yapın. k. Yapılan yiyecek ve içecek gibi yardımları ihtiyacınız kadar alın. Çevrenizde bulunan birçok kişinin sizinle aynı durumda olduğunu unutmayın. l. Kurtarma ekiplerine yardımcı olun ve yapılan uyarılara mutlaka uyun

ÇIĞ

ÇIĞ: Dağlık, engebeli ve eğimli rüzgar altı yamaçlarda, tabakalaşmış kar örtüsünün vadi tabanına doğru yerçeki etkisiyle hızla kayması olayıdır. (Kar tabakasının iç ve dış kuvvetler etkisi ile yamaç eğimi yönünde gösterdiği akma hareketidir.) Çığ, ülkemizde özellikle doğu ve güneydoğu bölgelerinde dağlık kesimlerde kış ve ilkbahar mevsimlerinde karşılaştığımız büyük can ve mal kaybına neden olan bir doğal afettir. Meydana gelen her çığ, yüzlerce vatandaşımızın ölümüne sebep olmakta, hayatta kalanların kalplerinde onarılmaz yaralar açmakta ve büyük acılara sebep olmaktadır. Örneğin 1991-1992 kış mevsiminde Güneydoğu Anadolu da meydana gelen çığ olaylarında 384 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Bunun yanında milyarlarca lira maddi zararlar vererek ülke ekonomisini de olumsuz etkilenmiştir.

Page 48: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Böylesine büyük maddi ve manevi yaralar açan çığ felaketini önlemek, neden olacağı can ve mal kaybını en aza indirebilmek için sürekli çalışmak, halkı bu konuda aydınlatmak, hatalı yerleşim ve davranışlardan sakınmalarını Böylece çığın sebep olacağı zararlar azaltılarak yeni kayıpların önlenebileceği gibi ülke ekonomisine büyük darbeler indiren bu felakete karşı halkımız bilinçli davranacaktır.

TÜRKİYE’DEKİ ÇIĞ BÖLGELERİ:

Türkiye’deki çığ olaylarının büyük kısmının ARALIK-MART aylarında, çoğunluğunun Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin dağlık kesimlerinde ve Karadeniz Bölgesinin bazı kesimlerinde meydana geldiği görülmektedir.

Geçmişte yaşanan çığ felaketleri; arazi yapısı, güneşin etkisi ve ARALIK-MART döneminde bölgede esen hakim rüzgarların esme istikametleri ile birlikte değerlendirilerek Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde çığ ihtimali yüksek olan kesimler, Karadeniz bölgesinde: Küre ve Soğanlı Dağları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde: Tecer, Yama, Otluk Beli, Munzur, Karagöl, Palandöken, Kargapazarı, Aras Güneyi, MuşGüneyi, Kavuşşahap, Van Doğusu ve Hakkari Dağları

Değerlendirmelere göre, çığ olaylarının en fazla görüldüğü iller sırasıyla; Bingöl, Tunceli ve Bitlistir. Ölümcül çığ olaylarının büyüklüğü açısından sıralama; Şırnak, Tunceli, Bayburt, Hakkari, Bitlis ve Siirttir.

Yapılan araştırmalara göre ; Doğu, Güneydoğu ve Kuzey Anadolu yerleşim bölgelerinde meydana gelen çığ olayları, can kaybı açısından deprem felaketinden sonra ikinci derecede önem arz eden doğal afet durumundadır

TÜRKİYEDE MEYDANA GELEN ÇIĞLAR

Page 49: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

1958 yılından beri Türkiye’de afet kayıtlarına geçmiş 448 adet çığ olayında can kaybı miktarı 850 kişidir. Bu kaybın en çarpıcı örneği; 1991-1992 kış mevsiminde 328 kişinin hayatını kaybetmiş olmasıdır. Çığın sosyal etkisi sadece can kayıplarıyla sınırlı değildir. Çığdan etkilenen alanlardaki maddi kayıpları karşılayamayan insanların bölgeden göç etmesi de sosyal bir sonuçtur. Ekonomik açıdan bakıldığında ise bölgede çığların verdiği hasarların kısa sürede telafi edilememesinin getirdiği zorluk nedeniyle oluşan üretim ve iş gücü kayıpları giderek artmakta ve bazı bölgelerin turizm potansiyeli dahi dolaylı olarak etkilenmektedir.

ÇIĞ BAŞLAMADAN ÖNCE ALINACAK EMNİYET TEDBİRLERİ

Çığ bölgelerindeki bir çok tehlikelerden kaçınılabilir yada bilinen ve uygulanan birkaç basit kuralla çığın etkisi azaltılabilir. Aşağıdaki kurallara, çığ ihtimali olan bölgelerden geçerken bağlı kalınmalıdır.

Malzemenin Ayarlanması :

Bacakların ve kolların serbestliğini sağlamak için personel, buz baltasının bilek halkasını bileğinden çıkarır. Kayakları kullanırken bağlantıları çıkartmayı kolaylaştırmak için gevşetir ve kayak sopası kayışlarını bileklerinden çıkartır. Kayaklar karışabilir, hareketi sınırlar ve kayan karla sürüklenebilir. Kar koşullarının izin verdiği anlarda tehlikeli bölgelere kayaklar taşınarak, yürüyerek emniyetlice geçilir. Kayarken, personel tüm hareketlerini tedbirlice yapar. Silahlar ya çıkarılmalı ya da gevşetilmelidir.

Güzergahların Seçimi :

Personel, çığ yollarını öğrenmeli ve mümkün olduğu sürece tehlikeli eğimlerin etrafından dolaşmalıdır. Tepenin üzerinde hareket edebilir ama asılı kalmış bir pervazın üzerinden geçemez. Bir karışıklığın her iki yamaçta oluşabilecek çığlara neden olabileceği ve dar vadi tabanının kar kütleleri ile dolabileceği V şeklindeki vadilerin tabanı boyunca hareket etmekten sakınmalıdır. Geniş U şeklindeki vadilerin ortaları boyunca ilerlemek daha az tehlikelidir . Çünkü, oluşan çığ, ortadan yürüyen birliklere daha küçük bir tehlike oluşturarak kuvvetini geniş vadi tabanına yaymaya yönelecektir. Personel vadi tabanında bulunan morenler gibi doğal bariyerlerin üzerinden geçmemelidirler. Çünkü, bir kaya bir bariyerle çarpışabilir.

Taktiksel bölgelerin seçimi :

Tehlikeli koşulların var olduğu bölgelerde, savaş pozisyonunun ileri karakolların, komuta yerlerinin, güvenlik unsurlarının, batarya pozisyonlarının, ordugah mevzilerinin ve ileri destek üslerinin yerleri büyük bir dikkatle seçilmelidir.

Hava durumu :

En son hava tahmini, hareketten önce en iyi mevcut kaynaktan elde edilmelidir. Harekat boyunca,

Page 50: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

havadaki değişim göstergelerine karşı personel uyanık olmalıdır. Ani herhangi bir değişim tehlikeli olabilir.

Çıkma ve inme

Çığ eğimleri çıkılır yada inilirken tercihen kar tabakasının daha az kaymaya meyilli olduğu kayaların kaya tabakalarının ve ağaçların çıkıntı yaptıkları bir hat boyunca personel, düz yukarı tırmanırlar yada aşağı inerler. İleri yada geri travers yapmaktan kaçınılmalıdır. Çünkü kar tabakası parçalara ayrılmış yada karışmış olabilir. Kar birikiminin yerleri olan kayaklar, sel sularının açtığı dere kayakları ve alçak arazi şekillerinden kaçınılır.

İnceleme ve test etme :

Traverslenecek alan mutlaka tehlike işaretleri için daima incelenmelidir. Bir personel, tehlikeli eğime girmeden önce aynı eğim ve görünüşteki küçük bir alanı test etmelidir. Rüzgar bloğu yapılarından kaçınılmalıdır. Çünkü, katılığı hakkında sahte izlenimler verir. Güneşin sebep olduğu gölgelenme incelenmelidir. Eğim üzerine dik düştüğü anda güneş faaliyeti maksimumdur. Emin olmayan bir eğimde, personel, ormanın, rüzgarın aşındırdığı eğimlerin ve arazi bariyerlerinin koruyuculuğunu aramalıdırlar.

Uygun zamanlama :Çığ tehlikesi olan alanlarda hareket eden personel, yerel koşullara ve aşılacak alana bağlı olarak aralarındaki mesafeyi artırırlar. Yalnızca olası en az sayıdaki kişiler o anda bu tehlikeye maruz kalırlar. Eğer bir tehlikeli eğim, derin bir çukur yada dere yatağı traverslenmek zorundaysa ekibin diğer elemanlarına tırmanma ipiyle bağlanmış bir personel eğimi test eder. Görsel temas sağlanır ve eğer gerekliyse ikaz karakolları kurulur yada gözlemciler güzergah boyunca güvenli yerlere yerleştirilir.

Çığ kaytanının kullanılması :

Personel, çığ alanlarında keşif görevindeyken ve özelliklede test için parlakça boyanmış ipin bir ucu (15-20 m. ) gövde çevresine bağlanır ve geride taşınır. Bu parlak renkli çığ ipi, bir güvenlik tedbiridir ve çığ nedeniyle gömülmüş bir elemanın yerini bulmaya ve kurtarmaya yardım eder. Çünkü ip, yüzeyde yada yüzeye yakın bir yerde kalmaya meyillidir.

ÇIĞ TAHMİN USULLERİ

Bugünkü teknolojik ilerlemeye rağmen bir çığın kesin oluşum zamanını belirlemek henüz imkansızdır. Ancak, bu amaçla geliştirilen yöntemler doğrultusunda yapılan çalışmalara çığ olabilecek lokasyonu ve çığ oluşma anının yakın olup olmadığını belirleyebilmek mümkündür. Bu saptama insanların güvenliği açısından çok önemlidir. Bu nedenle, günümüzde bölgesel ve lokal olarak çığ tahmini çalışmaları tüm dünyada sürdürülmektedir.

Page 51: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Çığ tahmini, pratikte çok farklı ölçeklerde çalışıldığında geniş bir hassasiyet yelpazesi ortaya çıkar. Bu hassasiyet, çalışılan yerin mikro ölçekte bir yamaç için duyarlılık tespiti olmasından sinoptik olarak bir dağ kuşağı için yapılan tahmin çalışmalına kadar değişiklik gösterir. Ölçek mikro ölçekten sinoptiğe doğru yaklaştıkça hassasiyet düşer.

Çığ riskinin yüksek olduğu yerlerde, çığ patikalarının bulunduğu yamaçların özelliklerini verecek şekilde yakın bir noktada konumlandırılan kar ve çığ rasat istasyonlarında çok çeşitli ölçümler yapılır. Bu ölçümlerden bazıları; gerçek zamanlı meteorolojik ölçümler ile periyodik olarak 1 veya 2 haftada bir (gerektiğinde daha sık da olabilir) yapılan ve kar örtüsünün özelliklerinin tanımlandığı kar profili alma işlemidir. Eğer gerek duyulursa, bu profil alım işlemi dışındaki tüm bu rasatlar, eller veya otomatik istasyonlar (24 saat boyunca ölçüm yapabilen, ölçüm sonuçlarının manyetik ortamlara kaydedebilen) kullanılarak yapılabilmektedir.

Toplanan tüm veriler, istatistiksel veya sayısal bazlı modellerde kullanılmak ve tutarlı tahminler yapabilmek için bilgisayar ortamında depolanıp analiz edilip uzmanların yorumlarına hazır hale getirilmektedir. Bu son aşama henüz Türkiye`de gerçekleşmemiştir. Çığ üzerine yapılan detaylı çalışmalar ülkemiz için yeni olması ve ölçümü yapacak kurumlar arası sorumluluk paylaşımları halen netleşmediğinden veri elde etmede sıkıntılar doğmaktadır. Örneğin mikro ölçekteki (bir veya birkaç yamacı içeren bir alanda) tahmin çalışmaları sonucunda; çığ riski taşıyan yamaç veya yamaçların tespit edilmesi, farklı seviyelerde tanımlanan kar örtüsünün duyarlılık değerlerinin bulunması, çığ önleme ve/veya insanların uyarılması için gereken kararların verilmesi sağlanır. Bu sonuçlara erişebilmek ve yukarıda kısaca bahsedilen, pratik olarak uygulanan ve tatmin edici sonuçlar veren kar örtüsünün duyarlığı tespiti işlemi bazı yöntemler kullanılarak yapılabilir. Bilindiği gibi kar örtüsü içinde zayıf tabaka olarak isimlendirilen ve kar örtüsünün duyarlılığını bozabilecek tabakalar vardır. Arazide uygulanan tahmin yöntemlerin bir çoğu bu tabakaların varlığını ve özelliklerini tespit etmekte (risk değerlendirmesi) kullanılmaktadırlar.

ÇIĞA MARUZ KALINDIĞINDA NE YAPMALI

Bir çığa yakalanıldığında bir personel kurtarabilme ve hayatta kalabilme şansını artırabilmek için belli hareketler uygulanabilir. Paniğe kapılmamalıdır ama oto kontrolünü sağlamalıdır. Yüzeyde kalmaya çalışılır ve ana kayma hattından dışarı çıkmaya çalışılır. Eğer bir personel çığa maruz kalmışsa kendi yaşamı için savaşmalıdır. Kayaklar, kayak sopaları ve sırt çantalarının hepsi bir personelin çığda hayatta kalabilme şansını engeller. Kayaklar ve kayak sopaları personeli aşağı çekebilir ya da gövdeye karşı manivela hareketi uygulandığında yaralanmalara neden olur. Sırt çantaları aşağıya çeker ya da personelin dengesini etkiler. Tüm atılmış ekipmanlar, eğer personel bütünüyle gömülmüşse, personel pozisyonunun ip uçlarıdır.

a. Eğer mümkünse, çığın kenarına doğru hareket edilmelidir. Kar, kenarlarda daha yavaş hareket eder. Eğer dışarıya yuvarlanmaya çalışılıyorsa, düşme hattına 45 derecelik bir pozisyon alınmalı ve gövdeyi çığdan daha hızlı söndürmeye çalışılmalıdır. Eğer ayaklar yere değerse sertçe itilmeli ve yüzeye ulaşmaya çalışılmalıdır. Size yardımcı olabilecek sabit bir ağaca veya kayaya tutunmalıdır. b. Baş, kar altında giderken personel ağzını kapamalı, nefesini tutmalı ve ellerini, kollarını kullanarak

Page 52: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

yüzünün önünde bir hava kesesi oluşturmalıdır. Bir çok çığa maruz kalmış personel, ağızlarına ve burunlarına kar dolmasıyla boğulmuşlardır. c. Durulacağı alana ulaşmış bir çığ, hızla yavaşlar ve durur. Çığın yavaşladığı anda yüzeye ulaşmaya çalışılır. Bir çok personel yüzeye yakın bulunmuşlardır. Kendilerini yukarı itmelidirler. Dik oturmalı ve bir kollarını yüzeye uzatmalıdırlar. Bir çok personel çabucak bulunmuştur. Çünkü bir el yada ayak yüzeye ulaşmış ve dışarı çıkmıştır.

Kar hareketi durduğunda aşağıdakiler uygulanmalıdır.

(1) Kar, genellikle yavaşlarken çimento gibi davranır. Bir personel yalnızca bir bölümünden gömülmüş olsa bile, kendisini kazarak kurtarması zor ya da imkansızdır. Eğer bütünüyle gömülmüşse kendisine yardım edemez. Kurtarma personeli tam üstünde olmadıkça bağırmamalıdır. Ses, karın içinde birkaç cm. den daha fazla ilerlemez.

(2) Kurtulmak için asla çırpınmamalıdır. Bu yalnızca enerji ve oksijen kaybı olacaktır. Rahat bir şekilde durmaya çalışmalıdır. Eğer personel kendini kaybederse, soluk alamaz ve nabzı azalır, kalp atışı düşer ve vücut sıcaklığı azalır. Tüm bunlar oksijene olan ihtiyacı azaltır.

ÇIĞIN FİZİKSEL ETKİLERİ

Hareket halindeki bir çığ, binlerce ton karın büyük bir süratle aktığı, asırlık ağaçları kibrit çöpleri gibi dağıttığı, binaları, köprüleri ve elektrik direkleri gibi yapıları kolaylıkla tahrip ettiği doğal bir güçtür. Farklı tür çığlar, farklı tür ve büyüklükteki hasarlara neden olurlar. Özellikle kar örtüsünün ve akan kütlenin yoğunluğu, kar örtüsünün boyutları, çığın hızı, çığın hareket halinde iken koparıp bünyesine kattığı cisimler vb. parametreler çığların meydana getireceği tahribatı belirler. Çarpma basınçları, çığın akış hızı ve yoğunluğu ile orantılıdır.

Çığların Çarpma Kuvvetleri, toz çığların bağıl olarak zararsız sayılabilecek kar bulutlarının uyguladığı hava basıncından güçlendirilmiş beton yapıları bile yıkabilecek güçteki kuru kar çığlarının uyguladığı basınçlara kadar geniş bir yelpaze sergiler. Genellikle kuru kar çığları, yüksek akış yoğunluğu ve hızın meydana getirdiği kombinasyonlar neticesinde yıkıcı özellik gösterirler. Ayrıca herhangi bir çığ türünün özellikleri bu kombinasyona yaklaşması benzer bir yıkıcı etki göstermesi demektir.

Çığların insan yaşantısı üzerindeki etkisi tahmin edilemeyecek kadar fazla olabilmektedir. En önemlisi, çığ afeti nedeni ile her yıl çok sayıda insan hayatını kaybetmektedir. Bu insanlar; çığ oluşumuna müsait dağlık alanlardaki yerleşim yerlerinde yaşayan ve/veya o bölgelerde görevli olanlar, turistik amaçla bulunanlar olup, Türkiye`de azımsanmayacak kadar büyük bir topluluğu oluşturmaktadır. Verilen insan kayıplarının yanı sıra çok sayıda hayvanın telef olması, evlerin yıkılması, ormanların yok olması, elektrik ve haberleşme hatlarını tahribi, yolların kapanması, köprülerin yıkılması, derelerin tıkanıp taşkın tehlikesinin oluşması gibi önemli oranda milli gelir kaybına neden olan sonuçlar doğurmaktadır.

Page 53: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

ÇIĞIN OLUŞTURDUĞU TAHRİBATLAR

Yerleşim Alanları

Dağlık alanlarda, binalar ve bunlara bağlı olarak inşa edilen tüm alt ve üst yapı tesisleri katastrofik çığların etkisi ile önemli ölçüde zarar görmektedirler. Tahribat bazen bir ev ile sınırlı olabildiği, bazen de tüm yerleşim alanı çığın altında kalmakta ve tamamı ile yok olmaktadır! Son 30 yıl içinde bu tür hasarlar ve üzücü kayıplar ile biten bir çok çığ olayını Türkiye yaşamıştır. Üzücü can ve mal kayıplarının yaşanmaması ve önemli ölçüde tahribatın meydana gelmemesi için çığ konusunun çok ciddi olarak ele alınarak, önlemlerin zamanında alınması ve yeterli bilinçlendirme sağlanması gerekmektedir. Aksi halde, acı olaylar tekrarlanabilecektir.

Karayolları ve Demiryolları:

Üzerindeki sanat yapıları ile beraber bir çok kara ve demiryolu çığın yıkıcı etkisinden kurutulamamakta ve uzun süre ulaşımda önemli aksamalara meydan vermektedir. İletişim/ Enerji Nakil Hatları:

Yerleşim yerlerine yakın mesafelerden geçebildiği gibi özellikle uzaktan ve yüksek kesimlerden de haberleşme ve enerji nakil hatları geçmektedir. Çığ patikaları üzerine veya çığın etki alanına girecek kadar yakına kurulmuş olan bazı hatlar, çığdan zarar görebilmektedirler. Bir iletim hattında hasar meydana gelmesi, o hatların servis verdiği yerleşim yerlerinin uzun süre haberleşmeden ve/veya elektrikten yoksun kalması demektir. Yaşamı olumsuz olarak etkileyen bu olay, aynı zamanda önemli ölçüdeki enerji kaybını da beraberinde getirecektir.

Ticari Endüstriyel Kullanım Alanları: Özellikle, büyük miktarda işgücünün istihdam edildiği sanayi ve ticaret bölgelerinde meydana gelebilecek bir çığın tahribatı sonucu oluşacak milli gelir kayıpları üzüntü verici boyutta olabilir.

Ormanlar: Katastofik çığlar genellikle uzun tekrarlama periyoduna (dönüşüm süresi) sahip ve orman büyüme sınırının üstündeki hatlardan başlayan çığlardır. Bu büyüklükteki çığlar, her oluşunda orman örtüsüne büyük zarar vermektedir. Kimi olaylarda, binlerce ağaç, yaşı ve büyüklüğü ne olursa olsun yok olabilmekte, ekonomik olarak kullanılmayacak hale gelmiş yüz binlerce m3 ağaç parçası olarak çığın topuk kısmında depolanmaktadır. Tekrar yetişmesi için en az 50 ile 100 yıl arasında bir zamana ihtiyaç duyan ormanların çığlar ile yok olması, zaten az olan orman varlığının daha da azalmasına neden olmaktadır.

Kış Turizmi:

Page 54: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Bugün Türkiye`de faal olan 16 adet , faaliyete girmeye hazırlanan yaklaşık 20 adet olmak üzere toplam 36 adet kış turizm ve spor merkezi bulunmaktadır. Ayrıca, her sene bu sayılara sürekli yenileri eklenmekte ve dolayısıyla ile bu merkezlere gelen turist sayısı da her geçen gün artmaktadır. Özellikle çok sayıda kayak ve kar sörfü yapan kişilerin tehlikeli alanlarda kayma istekleri, kendi oluşturdukları çığlar nedeni ile yaralanmalarına veya ölmelerine neden olmaktadır. Kendi isteği ile, kayak pistleri dışında, uyarılara aldırmadan kayan kişinin maruz kaldığı çığ olayları yanında; halen kayak merkezlerinin son derece güvenli olması gereken kontrollü pistlerinde dahi ölümlere yol açan çığların olması düşündürücüdür. İnanılmaz bir ihmalkarlıktan kaynaklanan bu acı olayların önlenmesi, öncelikle pistlerin deneyimli teknik elemanları denetiminde olması ve kontrollü olarak açılıp kapatılmasına bağlıdır.

SEL VE SU BASKINLARI

Son yıllarda meydana gelen sel ve su baskını olaylarından sonra ülkemiz doğal afetler konusunda büyük önlemler almıştır. Meydana gelen seller çok yüksek oranda can ve mal kaybına yol açmakta sosyal hayatı ve ülkenin ekonomik durumunu felç etmektedir. Sel felaketi Türkiye de meydana gelen doğal afetlerde depremden sonra en fazla etki alanına sahip ve hayatı olumsuz etkileyen afettir. Son yirmi yılda Türkiye de 598 adet büyük hasar veren sel olayı meydana gelmiş toplam 522 kişi hayatını kaybetmiş 28708 adet mesken zarar görürken 6 milyon dekar alan etki altında kalmıştır.

Bir nehir/dere yatağındaki mevcut su miktarının, havzaya normalden fazla yağmur yağması veya havzada mevcut kar örtüsünün erimesinden dolayı hızla artması ve yatak çevresinde yaşayan canlılara, arazilere, mala, mülke zarar vermesi olayına SEL denir.

Selden sonra suyun yatağından taşarak çevredeki geniş düzlük ve çukur alanlara ayılmasına SU BASKINI (TAŞKIN) denir Aslında sel, doğanın kendi mekanizması içinde kaldığı sürece, normal bir hidrometeorolojik olay olarak kabul edilmektedir. Ancak çeşitli nedenlerle doğanın dengesinin bozulmasına bağlı olarak ortaya çıkan olumsuzlukların da etkisiyle, bu olay zaman zaman bir afete dönüşebilmektedir.

Sel, akarsu yataklarında, vadi tabanlarında, yamaçlar boyunca düzensiz ve geçici sel yatakları içinde, kıyılarda ve şehirlerde görülmektedir. Her akarsuyun beslenme koşullarına bağlı olarak, mevsim normallerine göre bir akım değeri (debisi) vardır. Ancak uzun süre devam eden sağanak yağışlar ve artan sıcaklığa bağlı olarak görülen hızlı kar ve buz erimeleri ve diğer bazı nedenlerle, bu akarsulara kısa sürede büyük miktarda su gelebilir. Akarsulara karışan bu sular, o akarsuyu besleyen dereden ani olarak gelen ve fazla miktarda taşıntı içeren su kütlelerinden kaynaklandığı gibi, yamaçlardan düzensiz ve hızlı bir biçimde akan yüzey suları ile göl ve deniz sularındaki yükselmelerden de kaynaklanabilir. Bunun sonucu olarak yataklar, fazla su taşıyamaz duruma gelir. Mevcut su kütlesi önce normal yatağın hemen yanında yer alan taşkın yatağı yada sel yatağı adı verilen yerlere, daha sonra da yakın çevredeki alanlara yayılabilir. Genel olarak çeşitli nedenlerle su kütlesi ve hızı artan bir akarsuyun, çevresindeki şehir, kasaba ve yerleşim yerlerine, altyapı ve endüstri tesislerine, tarım ve turizm alanlarına zarar vererek, sosyal ve ekonomik yönden sorunların yaşanmasına neden olabilir.

Yamaçların yukarı kesimlerinde yüzeysel olarak akan büyük su kütlesi genellikle daha aşağı seviyede kendisine bir yatak açarak yüzeysel akıştan, çizgisel akışa geçmektedir. Açılan bu

Page 55: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

yataklara sel yatağı ya da sel yarıntısı denir. Bu sel yarıntıları içinde akan sular daha sonra normal yatağı içinde akan ve zaten su kütlesi artmış olan akarsularla birleşir. Bunlar bir bakıma, ana sel ağının kollarıdır ve şiddetli yağışlarla oluşan sellerin de en büyük kaynağıdır. Sel yarıntıları, hem yamaçlarda hem de daha düz alanlarda açılabildiğinden, buralardan hızla akan su, bol miktarda yüzey malzemeleri (toprak, bitki, kaya parçaları vb.) taşıdığından, sel suları daima bulanık ve çamur rengi görünümündedir.

SEL VE SU BASKINLARININ TÜRKİYE’DEKİ DURUMU

Türkiye’de çok sık görülen doğal tehlikelerin başında, sel olayları gelmektedir. Önemli can ve mal kaybına neden olan ve değişik nedenlerle oluşan sel, ülkemizin hızla değişen ve gelişensosyal ve ekonomik yapısı içinde daha da etkili olmakta, büyük ekonomik kayıpların ve acıların yaşandığı afete dönüşmektedir.Ülkemizde görülen doğal afetler içinde sel, depremden sonra en büyük can ve mal kayıplarının görüldüğü doğa olayıdır. Her yıl bu afetten kaynaklanan ekonomik kaybın ortalama 160 trilyon Türk Lirası olduğu hesap edilmiştir.

Sel taşkınını önleme ve kaza zararlarından korunma çalışmaları sonucu, son yıllarda sellerin sayısındaki artmaya rağmen can kayıplarında belirli bir azalma olmuştur. Ancak bu iyimser tabloyu ekonomik yönden çizmek zordur. Çünkü Sel/Taşkın riski olan alanlardaki ekonomik etkinlikler zamanla artmıştır. Bu nedenle daha küçük boyuttaki bir sel olayında bile oluşan ergonomik kayıplar, daha nce yaşanan ve daha büyük boyuttaki bir sel olayındakinden, daha fazla olmaktadır.

Türkiye’nin sel olayına karşı duyarlılığını doğal etkenlerin (iklim, bitki örtüsü, topografya vb.) yanında, insanların çeşitli ekonomik ve sosyal etkinlikleri de belirlemektedir. Çeşitli sektörlerdeki ekonomik faaliyetlerin yoğun olarak devam ettiği ülkemizde hızlı nüfus artışı, sağlıksız kentleşmeyi de beraberinde getirmektedir. Bu durum sele duyarlı alanlarda ve özellikle de akarsu havzalarında nüfus ve sanayi yoğunluğunu arttırmaktadır. Bu yerleşim alanlarında yeni yollar açılmakta, kurulan işletmeler ile arazi yapısı değişmekte, ormanlar ve meralar tahrip edilmektedir, dolayısıyla havzadaki jeomorfolojik ve hidrolojik denge

Page 56: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

bozulduğundan can ve özellikle de mal kaybına neden olan Sel/Taşkın afetleri daha sık görülmektedir

Hangi koşullar altında olursa olsun Türkiye, hızlı ve çarpık bir biçimde artan nüfusun, iskan ve düzgün alt yapı ihtiyacının karşılanabilmesi için, akarsuların özelliklerini göz önüne alarak, su yapılarını projelendirmek, güçlendirmek, ekonomik yönden akarsu havzalarını çok dikkatli bir biçimde değerlendirmek zorundadır. Bunun için bütün akarsu havzalarının Sel/Taşkın karakterini belirlemek çok önemlidir.

Bu konuda yapılacak ilk iş, Türkiye’nin yapı ve yeryüzü şekilleri, doğal bitki örtüsü ve iklim özellikleri ile sosyo-ekonomik yapısının kapsamlı bir

biçimde ortaya konulmasıdır. Çünkü akarsu havzalarının sele karşı duyarlılıklarını; büyüklükleri, jeolojik ve jeomorfolojik özellikleri, kullanım durumları, toprak özellikleri, orman örtüsü, kütle hareketleri ve erozyona karşı tutumları, vadi eğilimi ve uzunlukları gibi etkenler belirlemektedir.

Jeomorfolojik olarak Türkiye etrafı dağlarla çevrili, ortalama yüksekliği 1100 metre civarında olan, derin vadilerle yarılmış bir plato görünümündedir. Eğimi % 40 olan alanlar, genel yüz ölçümün %45’ini kaplamaktadır. Türkiye’nin büyük bir bölümü bu jeomorfolojik özelliğiyle şiddetli ve sürekli yağış sonucunda her an sel olayı ile karşılaşabilecek olan bir ülke konumundadır.

İklim olarak Türkiye’nin güney kıyıları yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı olarak bilinen Akdeniz iklim bölgesinde yer almakla beraber, tamamında ise sahip olduğu fiziki coğrafya özellikleri nedeniyle, yoğun kar yağışları yanında yaz ve ilkbahar yağışlarının da görüldüğü bir ülkedir

Türkiye’de arazi kullanımı yönünden bakıldığında, ilk çağlardan günümüze kadar, başta ormanlar olmak üzere, doğal bitki örtüsünün büyük bölümü yok edilmiştir. Bitki örtüsü tahrip edilen alanlarda, eğim ve erozyon nedeniyle tarım yapılamaz hale geldiğinden, kültür bitkileri yönünden de fakirleşen yamaçlar, sel oluşumunu hızlandıran bir etken haline gelmiştir.

Page 57: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

SEL VE SU BASKINLARINA NEDEN OLAN FAKTÖRLER

Bir yerdeki sel oluşumunu ve onun bir afete dönüşmesini, aşağıda özetlenen etkenler belirlemektedir.

a.İklim özellikleri,

b.Bitki örtüsü,

c.Fizyolojik özellikler,

ç.Beşeri etkinlikler.

Sel oluşumunda, bütün iklim değişkenlikleri önemli rol oynamakla birlikte, bunların içinde en önemli olanı yağıştır. Etkili yağışlar sel oluşumu için temel nedendir. Bir yerde uzunca bir sürede az miktarda su bırakan bir yağış, sele neden olmazken, kısa sürede görülen ve daha fazla miktarda su bırakan yağış, sele neden olabilmektedir. Çünkü şiddetli yağış sonucu kısa sürede oluşan büyük su kütlesi, bitki ve toprak tarafından tutulamadığından, doğrudan yüzey akışına geçmekte ve kontrolsüz akan bu sular, sele neden olmaktadır. Yine kalın bir kar örtüsü üzerine, nispeten ılık bir havada yağan yağmur da, ani kar erimelerine neden olduğundan, sel olma şansını arttırmaktadırÖzellikle çıplak arazilerde, toprağın nem miktarı da önemli bir etkendir. Neme doymuş topraklar, suya doymuş olduğundan, emme kabiliyeti zayıflayacak ve şiddetli yağış sonrası oluşan su kütlesinin büyük bir bölümü yüzeysel akışa geçecektir. Buna karşılık nemi düşük olan arazide yağış sularının bir kısmı toprak tarafından emileceği için, buralarda sel olasılığı da azalacaktır.

Bitki örtüsü yönünden zengin, nemli iklim bölgelerinde, çok şiddetli yağışlardan sonra bile, emilme ve bitki gövdelerinin akış hızını azaltması nedeniyle sel çok fazla görülen bir olay değildir. Nemli tropikal bölgeler bu özelliğe sahip olan yerlerdir.

Fizyolojik olaylar dendiği zaman, o bölgenin orografik durumu, yükseltisi, eğimi, toprak özellikleri, denize yakınlığı-uzaklığı, anlaşılmalıdır. Bütün bu özellikler, akarsu havzalarının yağış, sıcaklık, buharlaşma ve drenaj koşulları ile bitki örtüsünün dağılışını yönlendirerek, sel olaylarına karşı duyarlılığını ortaya koyan faktörlerdir.

Etkili yağışlara bağlı olarak oluşan ani seller genellikle akarsuların yukarı havzalarında oluşmakta, eğilimine göre de etkileri artmaktadır. Havzanın aşağı kesimlerinde ise, daha çok taşkınlara dönüşmektedir.

Özellikle tsunamilerin ve kuvvetli fırtınaların neden olduğu dalgalara bağlı, deniz kabarmaları sonucu ve şiddetli yağışlar sonrasında akarsu debilerinin artmasıyla ortaya çıkan seller, alçak kıyılara ve düzlüklere sahip olan ülkelerde çok daha etkili olmaktadır. Örneğin, Bangladeş bu ülkelerin başında gelmektedir. Buralar daha çok Muson yağışlarına bağlı olarak oluşan bu tip

Page 58: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

sel ve taşkınlıklardan çok etkilenmekte ve sel sürecinde çok büyük can ve mal kaybı yaşanmaktadır. Örneğin, 1972 yılının Kasım ayında Bangladeş’te 200.000 kişi, periyodik olarak bu tip sel ve taşkın olaylarının etkisinde kalan Leningrad’da ise 1924 yılında 20.000 kişi yaşamını kaybetmiştir.

Geniş bir havzayı ilgilendiren sel özellikle akarsu havzalarının aşağı kısımlarındaki düzlük alanlarda birkaç hafta, hatta birkaç ay etkisini sürdürebilmektedir. Ama bir akarsuyun yukarı havzasında yer alan alanlarda ve daha küçük akarsu havzalarında görülen sel olayı ise, birkaç saat içinde etkisini kaybedebilmektedir. Bu tip seller daha çok dağlık yapıya sahip, kurak ve yarı kurak bölgelerde görülmektedir.

Beşeri etkinlikler dendiği zaman insanın sosyal, kültürel ve ekonomik bütün etkileri ile insanla doğal çevre arasındaki ilişkiler akla gelmektedir.

Doğal afetlere neden olan bütün doğal olaylar, normal ölçüler içinde olduğu sürece, doğanın dengesi ve yaşamın devamı için gerekli olan olaylardır. Sel olayını da aynı açıdan değerlendirmek gerekir. Ancak bu olayların afet haline dönüşmesi, ekonomik ve sosyal gelişme bağlamında süregelen insan etkinliklerinin, doğal çevre üzerinde yaptığı olumsuz etkilerle ilişkilidir.

Örneğin, akarsu yataklarının akışının engellenecek biçimde kullanılması , yani sel, taşkınına hassas yerlerin yerleşime açılması, akarsu ve taşkın kontrol sistemlerinin yetersizliği, doğal bitki örtüsünün tahribi, yol yapımı gibi daha bir çok beşeri etkinlikler, sel afetinin oluşmasına ve zararlarının artmasına neden olmaktadır. Daha önce belirtildiği gibi seller, değişik isimlerle anılmaktadır. Ancak bunların içinde akarsu selleri ile kıyı sellerinin daha kolay doğal afete dönüşebilme özellikleri nedeniyle ayrı bir yeri vardır.

SEL VE SU BASKINLARININ ZARARLARI

Dünyanın hemen her bölgesinde değişik sıklıkta ve boyutta görülen sel olayları, büyük can ve mal kayıplarına neden olmaktadır. Aynı zamanda doğal tehlikelerin en yaygın olanıdır. Dünyada her yıl yaklaşık ortalama 75 milyon dolayında insan bundan arklı biçimde etkilenmektedir.

a. Kütle Etkisi : Hızla akan su ile taşınan malzemeler çarptığı her şeyi, canlı ve cansız çevre ile kültürel çevreyi (insan, bitki, hayvan, yol, köprü, bina, fabrika, araba vb.) tamamen yada kısmen tahrip ederek yada yok ederek büyük can ve mal kaybına neden olabilir.

b. Erozyon Etkisi : Yukarı havzalardan başlamak üzere, aşağı havzalara kadar, havza boyunca her yerde yeni çatlakların ve oyukların oluşması, yatak yamaçlarında çökmelere neden olduğundan, buralarda yamaç hareketleri hızlanır, büyük miktardaki toprak başka yerlere taşınır.

c. Su Basması : Tarım ürünleri, taşınabilir ve taşınamayan mallar büyük zarar görür büyük can ve mal kayıpları yaşanabilir

ç. Taşıntı Etkisi : Selin verdiği en büyük zararların bir kısmı da Taşıntı baskınına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Çünkü bunlar etkili ve kalıcı zararlardır. Bunları aşağıdaki şekillerde sıralamak mümkündür.

Page 59: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

(1) Değişik yüzey malzemelerinin, bir alanı (özellikle tarım alanını) kaplaması, o alanın doğal yapısını bozar, kalitesini düşürür ve verimini azaltır.

(2) Sel ve dere yataklarının taşıntıyla gittikçe tıkanması sonucu sel suları kontrolsüz hale gelir.

(3) Hidroelektrik santralleri işlevlerini yerine getiremez hale geldiğinden, enerji üretiminde düşme görülebilir.

(4) Taşınan ve yığılan malzemeler nedeniyle kara ve demir yollarının kapanması sonucu ulaşım aksar.

(5) Su kanalları tıkanabilir, drenaj sistemlerinde tahribat olabilir.

(6) Limanlar büyük zarar görebilir.

(7) Çeşitli sosyo-ekonomik sorunlar ortaya çıkar.

SEL VE SU BASKINLARINDA ALINACAK TEDBİRLER:

a. Başta ormanlar olmak üzere, doğal bitki örtüsü iyi korunmalı ve çıplak alanlar ağaçlandırılmalıdır.

b. Doğal çevre korunmalı ve doğal kaynaklar bilinçli bir biçimde kullanılmalıdır.

c. Arazi kullanımı ilkelerine uyulmalı havzalarda yeteri kadar sıklıkta meteorolojik ve hidrolojik gözlem istasyonları kurulmalıdır.

ç. Akarsu yatağı içinde suların akış hızını kesici setler ve göletler yapılmalıdır.

d. Ülkelerin meteoroloji ve hidroloji kuruluşları sel ve taşkın erken uyarı sistemi için yeterli eleman ve teknoloji ile donatılmalıdır.

e. Akarsu yatakları ve sele duyarlı yerler, hiçbir şekilde yerleşime açılmamalıdır.

f. Özellikle düşük kotlu yerlerde ve yerleşim alanlarında, yatak kenarlarına taşkın engelleyici setler yapılmalıdır

g. Yerleşim birimlerindeki kuru dere yatakları, asfaltlanarak yol haline getirilmemeli, meteoroloji kuruluşlarıncaşiddetli yağış ihbarı yapılması halinde; mülki idareler ve yerel yönetimlerce gerekli önlemler alınmalı, özellikle akarsu kenarlarında, vadi tabanlarında yaşayan insanlar uyarılmalıdır. (Dik yamaçlarda tarım yapılmamalı, az eğilimli yerlerde de toprak koruma ilkelerine uyulmalıdır)

ğ. Sele neden olabilecek dereler, kontrol altına alınmalı ve ıslah edilmelidir.

Page 60: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

YANGIN

YANGIN: Yanma olayının istenmeyen yer ve zamanda oluşmasına yangın denir.

Yangının Sebepleri (1) Emir ve talimatlar dışında hareket etmek,(2) Bilgisizlik,(3) İhmal,(4) Kaza,(5) Sabotaj,(6) Sirayet,(7) Tabi olaylardır (Yıldırım düşmesi, deprem, aşırı sıcaklık vb. gibi).

Yangının Sınıfları(1) A Sınıfı Yangınlar: Ahşap malzeme, kağıt, kumaş, saman gibi katı maddelere tutuşması sonucu meydana gelen yangınlardır.(2) B Sınıfı Yangınlar: Benzin, gaz yağı, mazot, madeni yağlar gibi petrol türevlerinin neden olduğu akaryakıt yangınlarıdır.(3) C Sınıfı Yangınlar: Metan, propan, bütan, asetilen, havagazı, hidrojen, ve doğal gazların neden olduğu yangınlardır.(4) D Sınıfı Yangınlar: Aliminyum, sodyum, potasyum, lityum ve bunların alaşımları ve karışımlarından

Page 61: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

meydana gelen yanabilen hafif metaller prefabrike ve kimyevi yangınlardır. (5) E Sınıfı Yangınlar: Elektrik cihaz ve elektrik devreleri üzerinde meydana gelen yangınlardır.

YANGININ SEBEPLERİ:

Yangının çıkmasına neden olan sebepler aşağıdaki gruplandırma içerisinde toplanır.(1) Yangınlardan korunma önlemlerinin alınması(2) Bilgisizlik(3) İhmal(4) Kazalar(5) Sıçrama (6) Sabotaj(7) Tabiat olayları.(1) Korunma önlemlerinin alınmaması:Yangına sebebiyet veren nedenlerin başında kullanılan madde ve malzemelerin özelliklerine göre yanmalarını önleyici tedbirlerin alınması gerekmektedir. Mesela elektrik sistemi ile ilgili gerek tesisat gerekse sigorta sistemlerinin gerekli düzeyde yapılmaması, binalarda çatı kirişleri ile baca ilişkilerinin gereği gibi düzenlenmemesi, bacaların yeterli özenle sıvalanmaması, Likit petrol gazı kullanırken tüp kullanımı ile ilgili gerekli önlemlerin alınmaması, Soba ve kalorifer sistemlerinde gerekli tertibatın alınmayışı ve gerekli periyodik temizlik ve bakımlarının yapılmaması gibi nedenlerle yangın çıkmaktadır.(2) Bilgisizlik:Kullanılan madde ve malzemelerin yangına sebebiyet verebilecek özelliklerinin bilinmemesi yangın nedenlerinin en önemlilerindendir. Yukarıda açıkladığımız yangın önlemlerinin ne şekilde olacağını bilmemek ve öğrenmemek yangının çıkmasına her an sebebiyet verecektir. Mesela tavan arasına kolay ve çabuk tutuşabilecek eşyalar koymak, yakıt depoları veya yakıtla çalışan yerlerde kıvılcım çıkartacak etkenlerin bilinmemesi v.b durumunda yangının çıkması kaçınılmazdır.(3) İhmal:Kullandığımız madde ve malzemelerin yanıcı niteliğine göre alınacak tedbirler hakkında bilgi sahibi olunduğu halde, bu önlemlerin pek çoğu da alındığı halde ihmal yüzünden yangınlar olabilmektedir. Mesela ağaçlık yarlerde söndürülmeden atılan kibrit sigara izmariti gibi maddeler likit petrol gazı tüplerinin kibritle kontrol edilmesi, prizde ütü veya ocakta fişinin unutulması, piknik tüpleri üzerine geniş tabanlı tencere, kazan konularak uzun süre ısıtılması, sigortaya gereğinden fazla tel sarılması v.b. yapılmaması bilindiği halda ihmal edilerek yapılan işler yangına sebep olur.(4) Kazalar:İsteğimiz dışında meydana gelen bazı olaylarda yangına sebebiyet verir. Mesela trafik kazaları araç yangınına, iş kazaları makine ve bina yangınına, soba vb. cihazlarda meydana gelen kazalar ise bina yangınlarına sebebiyet verirler.(5) Sıçrama:Direk olarak yangın sebebi olmamakla birlikte yanıcı maddenin üzerine düştüğü zaman yangına

Page 62: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

sebebiyet veren, yanan cisimlerden koparak etrafa sıçrayan parçacıklardan meydana gelen yangın etkenidir. Mesela fabrika ve atölyelerde kaynak ve taşlama makinelerinden sıçrayan kıvılcımların etrafta bulunan benzin mazot v.b maddeler üzerine düşmesi sobadan sıçrayan yanan kömür parçalarının halı kilim v.s üzerine düşmesi sonucu çıkan yangınlar.(6) Sabotaj:Çeşitli amaçlar için bilerek ve isteyerek yangın çıkartılmasıdır. Mesela tarla yada ev yeri açmak amacıyla ormanların yakılması, bina iş yeri ve tesislerinin kundaklanması gibi kasti olaylardan yangın çıkabilir.(8) Tabiat olayları:Tabi olarak kendiliğinden ortaya çıkan yangınlardır. Mesela yıldırım düşmesi, güneş ışınlarından meydana gelen yangınlar gibi.

YANGINLARI ÖNLEYİCİ TEDBİRLER:

Yangını, mutlak önleyici tedbir düşünülemez. Zira yangını oluşturan üç unsur (yanıcı madde, oksijen ve ısı) hayatın vazgeçilmez ihtiyaçlarıdır. Öyle ise önleyici tedbirler alarak nelerin üzerinde durulacaktır. Üzerinde duracağımız konu da budur.Mutlak surette yangını önlememekle beraber büyük oranda yangın ihtimalini azaltıcı, önleyici tedbirler vardır.

İnşa bakımından önleyici tedbirlerİnşa bakımıdan önleyici tedbirler olarak şu hususlar üzerinde durmak gerekir.(a) İnşaat ve dekorasyon malzemesi: Olanaklar ölçüsünde dekorasyon malzemesi yanmaz veya zor yanıcı maddelerden seçilmelidir. Estetik açıdan düşünülerek dekorasyonda ahşap malzemelerden mümkün olduğu ölçüde kaçınılmalıdır.(b) Bacaların inşa durumu: Ahşap çatılı binalarda bacaların inşa durumu da başlı başına bir yangın sebebidir. Bacalarda yangın sebebi olan inşaat hatalarını şöyle sıralayabiliriz(I) Bacaların çatı arasından geçilirken payanda ve tahtalara temas ettirilmemesi normalde bacanın bu ahşap kısımlardan 10-15cm. açıktan geçmesi gerekir.(II) Bacaların inşası sırasında içlerinin sıvanması; Bacaların içi ancak inşa sırasında sıvanabilir. Sıvanmamış bacalarda tuğla aralarında boşluklar aralıklar bulunmakta ve buralardan kıvılcımlar çatıya geçmektedir. Ayrıca bu şekildeki bacalarda kurum toplanmakta kurum ise tutuşabilmekte, buradan çatıya veya depo olarak kullanılan çatı aralarında, buradaki kolay tutuşan maddeleri yakmaktadır. Bacalar bu şekilde inşa edilmiş ise en azından dıştan kalın bir sıva ile sıvanmalıdır, Zira onun içten sıvanması imkansızdır.(III) Buradaki inşaat hatasının çatı üstündeki kısmının yeteri kadar yüksek olmamasıdır. Bacalar hem yangın bakımından hem de bacanın iyi çekmesi bakımından çatının tepe noktasını aşacak şekilde yapılmalıdır. Yükseltilmemiş bacadan sıçrayacak kıvılcımlarla da yangın çıkmaktadır.(c) Yangın bölme duvarları: Ahşap çatılı binaların çatıları ne kadar uzun olursa olsun tek bölmeli çatı

Page 63: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

halinde yapılmaktadır. Bu durum ise çatının herhangi bir yerinde çıkan yangının kolayca bütün çatıyı kaplamasına neden olmaktadır. halbuki; bu uzun ve geniş çatılar tuğla duvarlarla bölmelere ayrılsa, ortalama 10 m. aralıklarla ve çatı üzerinde de 75cm. kadar yükseltilse herhangi bir bölmede çıkan yangın diğer bölmelere daha zor geçecek veya hiç geçmeyecektir.(d) Asansör motor daireleri ve havalandırma bacaları: Asansör motor daireleri genellikle çatı içerisinde bırakılmaktadır. Bu durumda alt katlarda ki yangın baca görevi yapan asansör boşluğu yolu ile motor dairesine ve çatıya sıçramakta ve büyümektedir. Motor dairesinin çevre duvarları çatıyı kesip dışarı çıkmalı ve üzeri kapatılmalıdır. havalandırma bacaları da keza çatı arasında son bulmalı. çatıdan dışarı çıkmalıdır.(e) Bacaya yakın yapılan kapı ve pencere söveleri: Kapı veya pencere söveleri (pervaz) odalardan geçen baca duvarlarına yakın veya bitişik yapılmakta veya belirli takozlarla baca duvarlarına tutturulmakta bu ise ısınma ve takozların zamanla tutuşması sonucu yangın çıkabilir. Ayrıca buralara gömme dolap yapılmaktadır ki çok sakıncalıdır.(f) Yangına hassas yerlerin ayrılması: Yangına karşı hassas yerlerin inşaat arasında diğer bölümlerden ayrı yapılması mutfak, depo, akaryakıt tesisleri, kalorifer tesisatı vs.(g) Yanmaz boya veya maddelerle kolay yanıcı maddelerin üzerinin boyanması: Bir tedbir olarak bu hususların inşaat sırasında dikkate alınması son derece yararlıdır.Yukarıda sayılan tedbirlere rağmen yinede yangın çıkabilir hele savakta mutlaka çıkacaktır. Binanın inşaat tarzı ve yapım planı, çalışmaların kolay yada zorlukla yapılmasına neden olacaktır.(h) Yangın merdivenleri: Yangın merdivenleri; inşaat yapılmadan yapının özelliği ve görünümü bozulmayacak şekil ve yere projede konulur.(I) Yangın merdivenlerinin yerleri görülecek şekilde belirtilmelidir.(II) Ulaşması kolay ve yakın yerlere yapılmalıdır.(III) Binalarda yukarıdan aşağıya doğru genişleyecek şekilde yapılır.(IV) Bina büyüklüğüne ve mevcut sayısına orantılı olacak şekilde geniş yapılmalıdır.(V) Lüzumsuz eşyalar ile asla kapatılmaz, kilitlenmez.(VI) Yuvarlak yapılmaması daha idealdir.(VII) Kafes şeklinde yapılmamalıdır.(VIII) Hava sirkülasyonu olmayan yere yapılmalıdır.(IV) Malzeme (ısınmaz malzeme kullanılır) hafif metal kullanılır.

Türkiyede depremler TÜRKİYE'DEKİ FAY HATLARI, DEPREM ALANLARI VE DEPREMDEN KORUNMA YÖNTEMLERİ

Page 64: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

TÜRKİYE'DEKİ FAY HATLARI

Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAF):

Saroz Körfezi’nden başlar, Marmara Denizi, Sapanca Gölü, Adapazarı, Tosya ve Erzincan üzerinden Van Gölü kuzeyine kadar uzanır.

Doğu Anadolu Fay Hattı (DAF): Hatay grabeninden başlar, K. Maraş, Adıyaman, Malatya ve Elazığ ovalarından geçerek Bingöl’e kadar sokulur.

Batı Anadolu Fay Hattı (BAF):

Ege Bölgesi’nde, kuzeyden güneye doğru uzanan çok sayıdaki fay hatlarından oluşur.

Fay hatları, yer kabuğunun zayıf ve hareket halindeki bölgeleridir. Volkanik sahalar, genç kıvrım dağları ve deprem alanlarının uzanışı fay hatlarıyla paralellik gösterir.

Page 65: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

TÜRKİYE’DEKİ DEPREM ALANLARI

Türkiye nüfusunun % 60'a yakını, faal olan ve zarar verebilen deprem alanları üzerinde yerleşmiştir.

Daha önce görülen Erzurum, Erzincan, Van, Bolu, Çankırı, Tokat, Adapazarı, Kütahya, Burdur, Lice, Bingöl, Dinar, Ceyhan, Gölcük ve Düzce depremlerinin büyük oranda can ve mal kaybına neden olmasında, bu kentlerin fay hatları üzerinde yer almalarının önemli rolü olmuştur.

Konya Ovası, Karaman, Mersin (Taşeli Plâtosu çevresi), Ergene Havzası ve Mardin Eşiği deprem bakımından tehlikesi az olan yerlerdir.

DEPREMLERDEN KORUNMAK VE DEPREMİN ETKİSİNİ AZALTMAK İÇİN,

Page 66: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Kırık (fay) hatlarından uzak, sağlam zeminlere yerleşmek,

Mümkün olduğunca ovalarda yerleşmemek,

Depreme dayanıklı binalar inşa etmek,

Halkı, depremde alınacak sivil savunma önlemleri konusunda eğitmek, vb. önlemler gereklidir.

1973-2004 Arası Türkiyedeki Büyük Depremler

Bu resim ayarlı boyutlarda oluşturuldu. Orjinal Görüntü İçin Tıklayın. Orjinal Resim Boyutu 754x402.

AFET YÖNETİMİ

Doğal afetler toplum ve insan yaşamında çok önemli dönüm noktalarıdır. Geçen yüzyıllık süre içinde doğal afetler, sayısal ve yarattığı olumsuz sonuçlar nedeniyle dünyanın gündemini daha fazla işgal etmiş ve sorunun giderilmesine yönelik akılcı çözümlerin neler olabileceği üzerinde çalışmalar yapılmıştır. Yaşanan süreçlerin birbirine benzer olmaları her afetin belli bir zaman içinde geliştiği, meydana geldiği ve sonuçta insan tarafından yaratılmış değerleri yok ettiği görüldüğünden, bu aşamaları bir biriyle ilişkili olarak ele almak ve her aşamada neler yapılması gerektiğini belirleyerek planlanabilir ve uygulanabilir bir süreci yönetmek düşüncesi afet yönetimi kavramının altyapısını oluşturmuştur.

Page 67: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Önce, Tehlike, Afet ve Risk kavramlarını açalım:

Tehlike: Doğal ve insan eliyle oluşturulmuş çevremizde insan yaşamını etkileyecek olumsuz ve nadir olaylardır

Afet: Toplumsal yaşamı kesintiye uğratarak veya durdurarak fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar oluşturan ve o topluluğun kendi olanaklarıyla üstesinden gelemeyeceği doğal ve insan kaynaklı olayların sonuçlarıdır.

Risk: Belli bir olayın belli bir büyüklükte meydana gelmesi durumunda ulaşacak kayıpların toplamıdır.

Doğal ve insan kaynaklı olayların hangi bölgelerde, hangi zaman diliminde ve hangi büyüklükte meydana gelebileceğini ortaya koyan çalışmalara ‘’tehlikenin belirlenmesi’’ çalışmaları denir. Bir olayın afet diye nitelendirilebilmesi için sadece meydana gelmesi değil aynı zamanda insanlar üzerinde büyük kayıplar doğurması gerekir.

Afet Yönetimi :

Afet sonucunu doğuracak olayların önlenmesi veya zararlarının azaltılmasına yönelik ve afet öncesinde, afet sırasında ve sonrasında yapılması gereken çalışmaların planlanması ve uygulanması için toplumun tüm kaynaklarını ve kurumlarını sürece katarak yönetilmesi işidir.

Afet yönetimi 4 aşamadan oluşmaktadır.

1-ÖNLEME VE ZARAR AZALTMA: Afet tehlikesi ve riski belirlenir, toplum bunlar konusunda bilgilendirilir ve bilinçlendirilir, yasal ve idari yapı geliştirilir, ar-ge çalışmaları yapılır ve ulusal strateji

Page 68: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

saptanır, önleyici ve zarar azaltıcı mühendislik işleri yapılır

2- HAZIRLIK: Merkezi ve yerel düzeyde acil durum planları yapılır, görevli personel eğitimi ile toplumsal tatbikatlar icra edilir. Arama ve kurtarma faaliyetleri örgütlenir, alarm ve erken uyarı sistemleri , bölgesel ve yerel teçhizat depoları kurulur, Kentsel dönüşüm ve güçlendirme projeleri desteklenir.

3-MÜDAHALE: Afetin oluşundan hemen sonraki acil hizmetleri kapsar. İletişim, arama-kurtarma, acil tedavi, geçici iskan, beslenme, güvenlik, psikolojik destek, tahliye, çevre sağlığı gibi.

4-İYİLEŞTİRME: Afete uğrayan topluluğun yaşam koşullarını afet öncesi koşulların üstüne çıkarmayı hedefleyen uzun vadeli işlerdir. Bunlar, konutların ve altyapının yapılması eğitim, sosyal ve ekonomik çalışmalardır.

Ülkemizde afet yönetimi konusunda adımlar 1939 yılından sonra atılmış ve 4623 sayılı yasa ile afetten önce ve sonra neler yapılacağı saptanmıştır. İlk yapı yönetmeliği ve deprem bölgeleri haritası bu yasa ışığında hazırlanmıştır.

1958 yılında İmar ve İskan Bakanlığı kurulmuş ve 1959 yılında yürürlüğe giren 7269 sayılı yasa ile afet hizmetleri bu bakanlığın görevleri arasında sayılmış daha sonra 1964 yılında kurulan Afet İşleri Reisliği, 1965 yılında Genel Müdürlüğe dönüştürülerek afet sürecinin arama- kurtarma, güvenlik ve sağlık hizmetleri dışında neredeyse tamamında merkezi düzeyde yetkili kılınmıştır. Arama kurtarma hizmetleri 7126 sayılı yasa çerçevesinde İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü tarafından yapılmakta, bunun dışında KIZILAY başta çadır, battaniye, yiyecek, giyecek olmak üzere iç ve dış yardımların toplanması ve dağıtımında kan temini dahil sağlık hizmetlerinde çok önemli görevler yapmaktadır.

Merkezi düzeyde Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü, MTA, Üniversiteler, TÜBİTAK ve Türk Silahlı Kuvvetleri bu süreçte yer alan önemli kurumlardır.

Yerel düzeyde ise İl Valisi ve ona bağlı İl Kurtarma ve Yardım Komitesi tek ve tam yetkilidirler.

Page 69: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Doğal Afetler-Etkinlikleri TÜRKİYE’DE DOĞAL AFETLER ETKİNLİKLERİ

ETKİNLİK (Doğal Afetler Genel)

Türkiye’de görülen önemli doğal afetler ve nedenleri kısaca aşağıya çıkartılmıştır. Kendi yörenize uyarlayarak kullanabilirsiniz.

Türkiye’de görülen Doğal Afetler:

Deprem, Heyelan, Sel ve Taşkın, Yangın, Çığ

Doğal Afetlerin Sebepleri:

a)Deprem: Aktif fay hatlarının bulunması. Depremin şiddeti fayın özelliği ve uzunluğuna bağlıdır.

b)Heyelan: Yamaç dengesinin bozulması, yamaçlarda yapılan çalışmalar, bitki örtüsünün tahrip edilmesi.

c)Sel ve Taşkınlar: Akarsu yatak kapasitesi üzerinde yağış olması, alt yapı yetersizliği, arazinin hatalı kullanılması, bitki örtüsünün tahrip edilmesi, drenaj sisteminin yetersizliği

d)Yangın: Aşırı sıcaklıklar, şiddetli kuraklık, yıldırım düşmesi, şiddetli rüzgârlar. İnsan kaynaklı olarak ( ihmal, dikkatsizlik, kaza, kasıt)

e)Çığ: Bitki örtüsünün olmaması, kuvvetli eğim, çok kar yağışı, arazi eğim dengesinin bozulması, insan faaliyetleri (ulaşım, dağcılık, turizm vs.)

Afetlerin Etkileri:

Afetlerin etkileri iki ana grupta toplanabilir. Maddi hasar, Manevi hasar.

Manevi hasar olarak; İnsan kaybı, Yaralanmalar, Moral bozukluğu, psikolojik sorunlar, sakatlanmalar vs.

Maddi hasar olarak; Evlerin, yolların, havaalanlarının, limanların, fabrikaların, ormanların, Hayvanların, Tarımsal alanların, Toprakların vb kaybedilmesi.

ETKİNLİK (Deprem)

Page 70: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Deprem-Nüfuslanma-Topraklar arasındaki ilişki;

İnsanlar için en uygun toprakların % 70 i 1 ve 2. derece deprem sahalarında yer almaktadır. Bu nedenle nüfusumuzun % 70 den fazlası deprem tehlikesinin en yüksek olduğu 1. ve 2. deprem kuşakları üzerinde toplanmasına neden olmuştur.

1. ve 2. derece en şiddetli depremlerin meydana geldiği yerler, verimli topraklar, engebesiz düz araziler, zemin yapısı gevşek dolgu alüviyal arazilerdir. Bu tür araziler ise insanların yaş***** en uygun yerlerdir. Örneğin sanayi tesislerimizin % 90 ı bu tür arazilerde kurulmuştur. Dolayısı ile deprem riski çok yüksek olan bu tür arazilerden fazlaca yararlanma zorunluluğu vardır. Yapılacak tek şey depremle yaşamasını öğrenmek, depreme uygun yapılaşmayı sağlamaktır. Çünkü “deprem öldürmez, binalar öldürür”

ETKİNLİK (Depremler)

Türkiye’de Depremlerin Dağılışı:

Türkiye deprem haritası incelendiğinde Türkiye’nin büyük bir bölümünde şiddetli depremlerin olduğu görülmektedir.

Özellikle Kuzey Anadolu Fay Kuşağı, Batı Anadolu Fay Kuşağı, Doğu Anadolu Fay Kuşağı ve yakın çevresinde büyük depremler olmuştur.

Depremler ile Yer Şekillerinin İlişkisi:

Fay hatları dağlar ile çöküntü alanlarının kesiştiği yerlerden geçmektedir. Dolayısı ile dağların uzanışı ile fayların uzanışı paralellik göstermektedir. Türkiye’deki Dağlar ile fay hatları genel olarak doğu-batı uzanışlıdır.

Türkiye’nin 1.derece aktif fayları Kuzey Anadolu Dağları, Batı Anadolu Dağları ve Güneydoğu Toros dağlarına paralel uzanmaktadır.

Her yerde aynı şiddette deprem olmamasının sebepleri:

Fayların türü ve fayların uzunluğu her yerde farklı şiddette deprem üretmektedir.

ETKİNLİK (Orman Yangınları)

Ormanların yoğun, yangınların az olduğu yerler:

Türkiye’nin Kuzey kıyıları: Karadeniz bölgesi, özellikle doğu ve batı Karadeniz bölümleri ile Marmara

Page 71: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

bölgesinde Yıldız dağlarının kuzey yamaçları.

Kuzeydoğu Anadolu; Kars ve Ardahan çevresi

Türkiye’de Orman yangınlarının az olduğu yerlerde yangın azlığının sebepleri:

Buralarda yaz kuraklığının olmaması, sıcaklıkların fazla yükselmemesi, ağaçların ve orman altı otlarının sürekli yeşil yanmaya dirençli olması. Havanın genelikle nemli ve yağışlı olması yangınlara karşı dirençli olmasını sağlamaktadır.

1937-2000 Arası orman yangın sayısı ve yanan alan ilişkisi:

1937-2000 yılları arasındaki orman yangınları sayısı ile yangın alanları arasında istikrarsız bir ilişki vardır. Yani bazı yıllar az yangınlarda daha fazla alan kaplayan orman yanmıştır.

Günümüze doğru orman yangınları sayısı genel orak artmakta iken, yanan orman alanı ise azalmaktadır.

Nedeni: Orman yangınlarını önlemeye yönelik tedbirlerin etkili olmasıdır.

Yangınlarla mücadelede başarılı olunurken, yangın oluşumunu önlemede başarısızlık vardır.

Yangınlara karşı en iyi mücadele yangının oluşumunu önlemektir. Bu nedenle bütün insanlarımız yangıların olmaması için gerekli bilince ve davranışa sahip olmalıdır.

ETKİNLİK (Çığ )

Çığ felaketi olan yerlerin coğrafi özellikleri:

Çığ felaketi özellikle yer şekillerinin dağlık ve engebeli olduğu, çok eğimli yüzeylerin fazla olduğu yerler ile kar yağışının çok olduğu yüksek yerlerde meydana gelmektedir.

Genel olarak buralarda bitki örtüsü fakirdir.

Bu özellikler; en etkili çığ felaketi olan Tunceli, Bingöl, Bitlis gibi Doğu Anadolu Bölgesinin doğu kesimlerinde etkili olmasına sebep olmaktadır.

Çığ Felaketinin Yerleşmelere zarar vermesinin sebepleri:

Yerleşmelerin dik yamaçların eteklerinde kurulması,

Eğimli yüzeylerde yol açılması

Page 72: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Yamaçlardaki bitki örtüsünün tahrip edilmesi

Yerleşmeleri çığ felaketine karşı koruyacak tedbirlerin alınmaması

Türkiye’de Çığ felaketinin en az en çok olacağı iki örnek şehir:

En az: İzmir, kar yağışının olmaması, eğimli yüzeylerin azlığı

En Fazla: Hakkari, Eğimli yüzeylerin çok olması, kar yağışının çok olması ve uzun süre yerde kalması.

ETKİNLİK (Afetler Genel)

TÜRKİYE’DE EN ÇOK YAŞANAN AFETLER VE NEDENLERİ

1-Depremler

Jeolojik yapı,

Faylar: Fayları Türü, Fayların Uzunluğu

2-Sel ve Taşkınlar

Yağış Miktarı

Bitki Örtüsü

Arazi Kullanımı

Jeomorfolojik özellikler: Yer Şekilleri, Eğim

Drenaj Özellikleri: Yatak özellikleri, Drenaj Sistemi

3- Kütle Hareketleri

Kayaç Türü

Tabakaların Uzanışı

Suya Doygunluk

Arazi Kullanımı: Yanlış yerleşimlerin etkisi, Yol tünel köprü yapımı, Maden ocağı açma

Jeomorfolojik özellikler: Eğim, Yer Şekli

Page 73: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

4- Orman Yangınları

Türkiye’nin Matematik Konumu

İnsan Faktörü

Jeomorfolojik özellikler: Engebe, Eğim, Toprak özellikleri

İklim Özellikleri: Sıcaklık, Nem, Basınç, Rüzgarlar

5- Çığ

Bitki örtüsü: Sıklığı, Türü

İklim Özellikleri: Sıcaklık, Yağış

Jeomorfolojik Özellikler: Eğim, Yer Şekli

ETKİNLİK

AFET TÜRÜTÜRKİYE’NİN COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ

YÜZEY ŞEKİLLERİİKLİMBİTKİ ÖRTÜSÜJEOLOJİK YAPIARAZİ KULLANIMI

DEPREM

Fay Hatları: Aktif ve Uzun faylar

SELEğimli arazinin çokluğuFaz yağış Kar erimeleriBitki örtüsünün tahribi

Page 74: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Akarsu yataklarının su akışını engelleyecek şekilde kullanımı

TAŞKINEğimli araziFaz yağış, Kar erimeleriBitki örtüsünün tahribi

Akarsu yataklarının su akışını engelleyecek şekilde kullanımı

KÜTLE HAREKETLERİEğimli araziBol yağışBitki örtüsünün tahribi

Yamaç kazıları

ÇIĞDağlık ve engebeli araziKar yağışının yoğun olduğu yerlerOrman ve bitki örtüsünden yoksun yerler

Titreşim yaratan faaliyetler

ORMAN YANGINLARIDağlık ve engebeli araziÇok yüksek sıcak ve Kuraklık, Şiddetli Rüzgarlar, Yıldırım düşmesiYanmaya uygun kuru bitkiler

Piknik, enerji nakil hatları, anız yakımı, tarla açma,

Türkiye'de Bölge Sınıflandırılması Bölge: Kendi sınırları içinde benzer özellikler gösteren, kendi sınırları dışındaki yerlerden farklılıklar gösteren alanlara denir.

Çok çeşitli konulara ait bölge oluşturmak mümkündür. Tek bir özelliğe göre bütün coğrafya konularına ait bölgeler oluşturmak mümkündür. Bütün coğrafi özellikler bir arada düşünülerek yapılan bölgeler ise coğrafi bölgeyi oluşturur.

Coğrafi Bölge: Fiziki, beşeri ve ekonomik coğrafya özelikleri bakımından kendi sınırları içinde benzer özellikler gösteren ancak kendi sınırları dışındaki yerlerden farklılıklar gösteren alanlara denir.

Coğrafya, yeryüzündeki farklı mekânların dününü, Bugününü inceleyip geleceğe yönelik çıkarımlarda bulunur. Mekânsal farklılıklar ve benzerlikler her şeyden önce çeşitli olayların dağılış, bağlantı ve gelişim noktalarını yansıtır. Bir mekân parçasının bölge özelliğine sahip

Page 75: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

olabilmesi için o mekânda belirli olaylar arasında benzerliğin ve karşılıklı ilişkilerin olması gerekmektedir. Eğer bir mekân parçası üzerindeki olaylar arasında karşılıklı neden sonuç ilişkisi bulunmuyorsa o mekân parçası bir bölge özelliği taşımaz.

Bölge tespitinde her şeyden önce bölgelere ayıracağımız mekânın coğrafi birlik fikrini uyandıracak ortak özelliklerin neler olduğunu tespit etmek gerekir. Bu açıdan bakıldığında coğrafi unsurların özelliklerinde farklılıklar bulunmaktadır. Bazı coğrafi unsurlar sabittir, değişemez. Buna karşılık bazıları ise kısa veya uzun sürelerde değişkenlik gösterebilir ve bunlar ikinci derecede önemlidir.

Bir bölge sınırı oluşturmak istediğimizde bu sabit ve değişken unsurlar karşımıza çıkar. Oluşturduğumuz bu bölgeye farklılık kazandıran ve onu diğer bölgelerden ayıran da zaten bu özelliklerdir.

Bölge sınırı oluşturulurken kullanılacak sabit ve değişken

coğrafi unsurlar nelerdir?

Sabitler

İklim

Yeryüzü Şekilleri

Doğal Bitki örtüleri

Değişkenler

Nüfus Yoğunluğu

Yerleşim Özellikleri

Ekonomik Özellikleri

Karma Bölgeler

Page 76: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Türkiye'nin coğrafi özelliklerinden ve yüzey şekillerinden dolayı geniş alanları kaplayan bölgeler oluşturmak çok güçtür. Bu nedenle Türkiye'de oluşturacağımız bölgelerin yüz ölçümleri genellikle küçük olacaktır.

9. sınıftan hatırlayacağınız gibi yeryüzünde fiziki ve beşerî özelliklere göre farklı bölgeler oluşturulmuştur.

BİLGİ NOTU

Serbest Ticaret Bölgesi

Genel olarak serbest bölgeler ülkenin siyasi sınırları içerisinde olmakla beraber dış ticaret, vergi ve gümrük mevzuatının uygulanması bakımından gümrük hattı dışında sayılan ticaret bölgeleridir, ülkede geçerli ticari, mali ve iktisadi alanlara ilişkin yasal düzenlemelerin uygulanmadığı, yapılan sınai ve ticari faaliyetler için daha geniş muafiyet ve teşviklerin tanındığı alanlardır, ülkenin diğer kısımlarından fiziki olarak ayrılan ticari, endüstriyel ve hizmet faaliyetlerinin yapıldığı yerler olarak tanımlanabilir.

ülkemizdeki serbest bölgeler gümrük bölgesi dışında olduğu kabul edilen ve serbest dolaşımda olmayan malların herhangi bir gümrük rejimine tabi tutulmamak ve serbest dolaşıma girmemek kaydıyla depolandığı yerlerdir. Serbest dolaşımdaki mallar ise ihracat rejimi hükümlerine tabidir.

Ülkemizde Bulunan Serbest Bölgeler

Halen ticari faaliyette bulunan serbest bölgeler ve faaliyete geçiş yılları:

Ø Mersin, Antalya (1987)

Ø Ege, İstanbul Atatürk Havalimanı (1990)

Ø Trabzon (1992)

Ø İstanbul Deri ve Endüstri, Doğu Anadolu, Mardin (1995)

Ø İMKB Uluslararası Menkul Kıymetler (1997)

Ø İzmir Menemen Deri, Rize, Samsun, İstanbul Trakya, Kayseri (1998)

Page 77: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Ø Avrupa, Gaziantep, Adana-Yumurtalık (1999)

Serbest Bölgelerin Kurulması ve İşletilmesindeki Temel Amaçlar

Ø Türkiye’de ihracat için yatırım ve üretimi artırmak,

Ø Yabancı sermaye ve teknoloji girişini hızlandırmak,

Ø Ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli bir şekilde temin etmek,

Ø Dış finansman ve ticaret imkanlarından daha fazla yararlanmak.

Coğrafi özellikler dikkate alınarak aşağıdaki bölge grupları oluşturulabilir.

FİZİKİ COĞRAFYA ÖZELLİKLERİNE GÖRE BÖLGELER1-Yeryüzü şekillerine göre bölgeler

Dağlık bölgeler

Düzlük (ovalık) bölgeler

2-İklim tipine göre bölgeler

3-Bitki örtüsüne göre bölgeler

BEŞERİ COĞRAFYA ÖZELLİKLERİNE GÖRE BÖLGELER

1-Nüfus yoğunluğuna göre bölgeler

2-Yerleşim özelliklerine göre bölgeler

3-Ekonomik özelliklerine göre bölgeler

4-Karma bölgeler

Page 78: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

TÜRKİYE’DE COĞRAFİ ÖZELLİKLERE GÖRE BÖLGE ÖRNEKLERİ

FİZİKİ COĞRAFYA ÖZELLİKLERİNE GÖRE BÖLGELER

A-Yeryüzü şekillerine göre bölgeler:

a)Dağlık bölgeler

1-Karadeniz dağlık bölgesi

2-Toros dağları bölgesi

3-Batı Anadolu dağları bölgesi

4-Doğu Anadolu dağları bölgesi

5-Güneydoğu Anadolu dağları bölgesi

b)Düzlük (ovalık) bölgeler

1-Adana (Çukurova) bölgesi

2-Büyük Menderes Ovası bölgesi

3-Bursa ovası bölgesi

4-Harran ovası bölgesi

5-Bafra ovası bölgesi

B-İklim tipine göre bölgeler

1-Karadeniz iklim bölgesi

2-Akdeniz iklim bölgesi

3-Karasal iklim bölgesi

C-Bitki örtüsüne göre bölgeler1-Orman bitki örtüsü bölgesi

2-Maki bitki örtüsü bölgesi

3-Bozkır bitki örtüsü bölgesi

4-Çayır bitki örtüsü bölgesi

Page 79: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

BEŞERİ COĞRAFYA ÖZELLİKLERİNE GÖRE BÖLGELER

A-Nüfus yoğunluğuna göre bölgeler

a)Yoğun Nüfuslu Bölgeler:1-İstanbul-İzmit çevresi

2-İzmir çevresi

3-Ankara çevresi

4-Adana-Hatay çevresi

5-Zonguldak çevresi

b)Seyrek Nüfuslu Bölgeler:

1-Hakkari ve çevresi

2-Tunceli ve çevresi

3-Tuz gölü çevresi

4-Menteşe yöresi çevresi

5-Gümüşhane çevresi

6-Taşeli platosu çevresi

B-Yerleşim özelliklerine göre bölgeler

a)Kentsel Bölgeler:

1-İzmir ve çevresi

2-Antalya ve çevresi

3-İstanbul ve çevresi

4-Ankara ve çevresi

5-Bursa ve çevresi

b)Kırsal Bölgeler:

1-Giresun ve çevresi

2-Rize ve çevresi

Page 80: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

3-Hakkari ve çevresi

4-Nevşehir ve çevresi

5-Kars ve çevresi

C-Ekonomik özelliklerine göre bölgeler

a)Tarım Bölgesi:1-Konya-Aksaray ve çevresi

2-Şanlıurfa ve çevresi

3-Edirne ve çevresi

4-Tokat ve çevresi

5-Isparta ve çevresi

b)Sanayi Bölgesi:

1-İstanbul-İzmit ve çevresi

2-İzmir çevresi

3-Adana-Mersin-İskenderun çevresi

4-Ankara-Eskişehir çevresi

5-Kayseri çevresi

c)Maden Bölgesi:

1-Zonguldak ve çevresi

2-Batman ve çevresi

3-Seydişehir ve çevresi

4-Divriği ve çevresi

5-Murgul ve çevresi

d)Serbest Ticaret Bölgesi:

1-Mersin Limanı

2-İstanbul Ticaret bölgesi

Page 81: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

3-Antalya Serbest Ticaret Bölgesi

4-İzmir Serbest Ticaret Bölgesi

5-Kayseri Serbest Ticaret Bölgesi

e)Turizm Bölgesi:

1-Antalya ve çevresi

2-Muğla ve çevresi

3-Nevşehir ve çevresi

4-İzmir ve çevresi

5-İstanbul ve çevresi

D-Karma Bölgeler

a)Tarım-Sanayi-Turizm Bölgesi:

1-Adana-Mersin çevresi

2-Aydın-İzmir-Manisa

3-Bursa-Balıkesir

4-Kayseri-Nevşehir

5-Antalya

b) Maden-Sanayi bölgesi

1-Zonguldak-Karabük çevresi

2-Divriği çevresi

3-Seydişehir çevresi

4-Murgul çevresi

5-Batman çevresi

c)Ticaret-Turizm ve Tarım bölgesi

1-İzmir-Manisa çevresi

2-Aydın-Denizli çevresi

Page 82: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

3-Mersin-Adana çevresi

4-Antalya çevresi

5- Kayseri-Nevşehir çevresi

Türkiye bölge harita örnekleri

Bu resim ayarlı boyutlarda oluşturuldu. Orjinal Görüntü İçin Tıklayın. Orjinal Resim Boyutu 800x412.

Bu resim ayarlı boyutlarda oluşturuldu. Orjinal Görüntü İçin Tıklayın. Orjinal Resim Boyutu 720x332.

Page 83: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Bu resim ayarlı boyutlarda oluşturuldu. Orjinal Görüntü İçin Tıklayın. Orjinal Resim Boyutu 800x401.

Bu resim ayarlı boyutlarda oluşturuldu. Orjinal Görüntü İçin Tıklayın. Orjinal Resim Boyutu 1401x783.

Ölçme ve Değerlendirme(Lise-3) KISA CEVAPLI SORULAR

1- Türkiye’de Sanayi ve Hizmet sektörlerinin en fazla geliştiği yerler ve sebepleri:

Page 84: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Ülkemizde özellikle Marmara ve Ege bölgeleri sanayi ve hizmet sektöründe ön plana çıkan yerleridir. Diğer bölgelerde ise büyük şehirler bu konuda öncülük yapar.

Bu alanlarda sanayi ve hizmet sektörünün gelişme sebebi olarak İklim şartları ile yer şekillerinin elverişli olması, yerleşmeye uygun alanlar olmaları, ulaşım, hammadde, işgücü, sermaye birikiminin güçlü olması ve önemli bir Pazar oluşturmaları söylenebilir. Yine sanayinin gelişmesiyle ortaya çıkan kentleşme hizmet sektörünün gelişmesini olumlu etkiler.

2- Türkiye’de Yer Şekillerinin ekonomik faaliyetlerin sektörel dağılımı üzerindeki etkisi:

Ekonomik faaliyetlerle yer şekilleri arasında direk bağlantı vardır. Yer şekillerinin elverişsiz olduğu engebeli araziler tarımsal sektörü geri plana iterken iklime bağlı olarak büyük baş hayvancılığı etkili kılabilir. Yer şekillerinin düz olduğu alanlar daha çok tarımsal faaliyetlerin ön plana çıkmasında etkili olmaktadır. Doğu Anadolu bölgesinde elverişsiz yer şekilleri yükseltinin fazla olması enerji sektörünü ön plana çıkartırken tarımı geri plana itmiştir. Yer şekilleri bir bölgedeki ekonomik faaliyetleri etkiler buda sektörel dağılıma yön verir.

3- Ekonomik politikaların kalkınma üzerindeki etkisi:

Ekonomide planlama çok önemlidir. Rotasız bir gemi olmak rüzgârlar tarafından savrulmaya yok açar. Ülke ekonomileri de bir politika oluşturmalı bunu ülke şartlarına en uygun şekilde uygulamalıdır. Bu tür politikalar ülkelerin ekonomik göstergelerindeki dalgalanmaları en aza indirir.

4- Teşvik politikalarının olumlu ve olumsuz yönleri:

Teşvik politikaları ülke içerisindeki farklı derecelerde gelişme göstermiş ve bu sebepten dolayı ekonomik uçurumların yaşandığı bölgeler arasında dengeyi kurmak geri kalan bölgelerin gelişmelerine yardımcı olmak açısından son derece faydalıdır. Bölümler arasındaki sosyal yapının dengelenmesi gelir dağılımının daha adaletli bir hal almasında etkilidir.

SAKINCALARI:

Art niyetli yaklaşımların olması alınan kredilerin devleti zarar ettirecek şekilde kullanılması başka işlere aktarılması ülkeye ekonomik yük olarak geri döner.

5- Türkiye’deki ekonomik faaliyet üzerinde en etkili faktör ve nedeni:

Ekonomiyi etkileyen faktörler: a)Coğrafi Konum, b)Yer Şekilleri, c)İklim d)Nüfus ve Yerleşme

En fazla etkileyen: Yeryüzü şekilleri

Sebebi: Arazinin düz veya engebeli oluşu insan faaliyetlerini özellikle de Tarım ve Ulaşımı direkt etkiler. Dolaylı olarak ta İklimi etkiler; Yükselti ve dağların uzanışı da İklim şartlarını belirler. İklim ise

Page 85: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

insan faaliyetlerini belirleyen ana etkenlerdendir.

6-Yurdumuzda deprem afetinin çok yaşanmasının sebepleri:

Türkiye genç oluşumlu, aktif fay hatlarının çok olduğu bir ülke olduğu için. Aktif fay hatları üzerine yerleşmeler kurulması ve depreme dayanıklı olmayan yapıların çokluğu.

Ülkemizin alp himalaya kıvrım dağ sırası içerisinde olmasına bağlı olarak kuzey Anadolu, batı Anadolu ve doğu Anadolu fay hatlarının üzerinde bulunması depremi destekler.

7- Heyelanların en çok görüldü yer ve nedenleri:

Karadeniz Bölgesi, özellikle Doğu Karadeniz bölümü .

Nedenleri: Dağlık ve engebeli arazinin çok olması yanında bol yağışın varlığı ana etkendir.

Heyelan oluşumunu etkileyen faktörler:

a)Tabakaların yapısı (Killi arazi),

b)Bol yağış,

c)Kuvvetli eğim

d)Tabakaların duruşu

8- Muğla, Antalya ve İzmir’de çok yangın çıkma sebepleri:

Bu bölgelerde yaz kuraklığına bağlı olarak toprağın ve bitkilerin kuru bir özellik göstermesi. Yine bu bölgelerde tutuşmaya müsait kızılçam ağaçlarının ince yapraklarının yaz kuraklığı ile birlikte çabuk alev alabilmesi etkili etkenlerdir. Yine bu özelliklerinin yanında rüzgâr alma durumlarının fazla olması.

9-Ekonomik planlamalarda dikkate alınan bölgeler:

Ekonomik Özelliklerine Göre Bölgeler dikkate alınmalıdır

Nedeni: Ekonomik Bölgeler dikkate alınmadan, ekonomi ile ilgili doğru planlama yapılamaz.

10- Türkiye’de coğrafi bölgeler oluşturulurken denizlerin dikkate alınan etkileri ve özellikleri:

İklim üzerindeki etkisi

Ulaşım faaliyetlerine etkisi

Page 86: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Su ürünleri bakımından katkısı

Deniz turizmi bakımından katkısı

ÇOKTAN SEÇMELİ SORULARIN CEVAPLARI

1-E 2-B 3-B 4-E 5-C 6-A 7-C 8-A 9-D 10-C 11-D 12-A 13-E 14-D 15-E 16-E 17-E 18-C

DOLDURMA SORULARI

1-Akdeniz kıyı kesiminde İKLİM koşullarının uygun olması buralarda tarımsal faaliyetlerin gelişmesini sağlamıştır.

2-Arazi yetenek sınıflandırılmasında birinci sınıf araziler TARIM için kullanılır.

3-Türkiye’de hammaddesi bulunduğu halde enerji üretimi yapılmayan enerji kaynağı NÜKLEER ENERJİ dir.

4-Türkiye’de taşkömürü ile çalışan tek santral ÇATALAĞZI (Zonguldak) termik santralidir.

5-Demir çelik endüstrisinin özellikle Batı Karadeniz de gelişmesinin nedeni ENERJİ dır.

6-Krom ÇELİĞE SERTLİK VERMEK, MERMİ GEMİ UÇAK, OTOBÜS ,VAGON AYDINLATMA SİSTEMLERİ vb alanlarda kullanılır.

DOĞRU YANLIŞ SORULARI

1-Y 2-Y 3-D 4-D 5-D 6-Y 7-D 8-Y 9-Y 10-Y 11-D 12-Y

KÜLTÜR BÖLGELERİNİN OLUŞUMU VE TÜRK KÜLTÜRÜ

LİSE3.SINIF DERS ETKİNLİKLERİ(140)

Page 87: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

1-Yaşanılan yerin coğrafi şartları ile iklim arasındaki ilişki:

Her iklim bölgesinin kendine özgü coğrafi şartları vardır.

İklim şartları bir yerin su, toprakyapısı ve bitki örtüsünü doğrudan belirlediği için bir bölgedeki

coğrafi görünüm ve yaşam şartları da iklime göre şekillenir.

Fotoğraflardaki farklı ülkelere ait kılık-kıyafetlerdeki farklılığın

sebebi olarak; bu bölgelerde yaşayan insanların yaşam tarzlarında etkili olan maddi ve

manevi kültür unsurları etkilidir.İklim ,örf ve adetler ,dini inanış,geçim tarzları ve doğal

ortam biraz daha ön plana çıkabilir.

2-Kültürü oluşturan unsurlarMaddi(somut )unsurlar

· Coğrafi konum,

· Simgeler,

· Doğal ortam özellikleri,

· İklim özellikleri,

· Su özellikleri,

· Arazi yapısı

· Toprak özellikleridir.

Kültürü oluşturan manevi unsurlar

· Dil,

· Din ve inançlar,

· Ahlak kuralları,

· Örf ve adetler,

· Komşu kültürler,

· Dünya görüşü,

Page 88: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

· Yasalar ve hukuk kurallarıdır.

3-Türk kültür kıyafetleri diğer ülkelerden farklıdır. Bunun sebepleri;

İklim şartları, gelenek ve görenekler, dini inanış, geçim tarzları, doğal ortam özellikleri.

DÜNYA KÜLTÜRÜNDE TÜRK İZLERİ

Kültür

Bir milleti millet yapan,onu diğer milletlerden ayıran özelliklerin bütünüdür.

Her milletin kendine has milli değerleridir.

Kültürel Coğrafya

Kültürel coğrafya, dünya kültürlerinin coğrafi yaklaşımlarla incelenmesini ifade eder.

Ülkelerin ve bölgelerin, alışkanlık ve geleneklerinin, yeme içme, giyim kuşam, müzik, mimari, din ve dil gibi özelliklerinin incelenmesini içine alır.

Yeryüzüyle ilişkisi bağlamında, toplumsal yaşamın her yönü kültürel coğrafyanın ilgi alanı içine girebilir, hatta insanla ilgili olarak beşeri coğrafyanın tüm konuları, bir bakıma kültürel coğrafya konusu olarak da kabul edilebilir.

Kültür ocağı

Kültürün doğduğu yer o kültürün kültür ocağı olarak ifade edilir.

Bir kültürü oluşturan unsurlar bu ocaktan çıkar ve yayılır.

KÜLTÜRÜN ÖZELLİKLERİ

Öğrenilebilir olması,

Toplumsal olması,

Aktarılabilir olması,

Değişebilir olması,

Sürekli olması,

Page 89: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Bütünleştirici olması,

İhtiyaçları giderici olması

Belli kurallarının olması

TÜRKLERİN BİN YILLIK YOLCULUĞU ETKİNLİK ÇALIŞMASI(141)

Türklerin Bin Yıllık Yolculuğu 600-1600 Sergisi

Türkler Bin Yıllık Yolculuk 600-1600 Sergisi İngiltere'de

İngiltere'deli Kraliyet Sanat Akademisi'nde açılacak 'Türkler: Bin Yıllık Yolculuk 600-1600' adlı serginin yoğun ilgi görmesi bekleniyor.

İslam kültürü konusunda bilgi verecek ilk büyük organizasyon olma niteliğini taşıyan sergi, 22 ocakta açılacak.

Akademi, Türklerle ilgili ilk kapsamlı sergisinde, aralarında New York'taki Metropolitan Müzesi, St. Petersburg'daki State Hermitage Müzesi, Paris'teki Louvre Müzesi ve özel koleksiyoncuların bulunduğu 11 ayrı ülkeden 37 ayrı kişi ve kurumdaki eserleri sanatseverlerin beğenisine sunacak.

Sergilenecek en önemli parçaların, Topkapı Sarayı Müzesi ve Türkiye'deki diğer kurumlardan getirilmesi bekleniyor.

Türkiye'den götürülecek eserler:

Mimar Sinan tarafından III. Murat'ın harem kapısı olarak tasarlanmış, 2.5 metre uzunluğundaki mozaikli ahşap kapı, 3'üncü yüzyıl Selçuklu döneminden kalma ve günümüze kadar korunmuş altı metrelik halı, El yazması eserler, Topkapı Sarayı Müzesi'nden çok değerli porselenler, Kıymetli taşlarla süslü silahlar, Miğferler, Fatih Sultan Mehmet'in günlüğü, II. Selim'in kaftanı.

Sergi, Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü Filiz Çağman, Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Nazan Ölçer, Harvard Üniversitesi İslam Sanatları Profesörü David Roxburgh gibi çok sayıda bilim adamının ortak çalışması sonucu hazırlandı.

Bu Türkler de çok oluyorSergiyi gezen basın mensupları aynı ortak soruyu yönelttiler; Bu sergideki Türkler bizim bildiğimiz Türkler mi?` Londra`da Kraliyet Müzesi`nde cumartesi günü açılacak Türkler; Bin Yılın Yolculuğu sergisi dünya basınını adeta büyüledi.

Page 90: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Türkler sergisine 81 bin ziyaretçiİngiltere`nin başkenti Londra`daki Royal Academy of Arts tarafından açılan ve Türklerin (600-1600) yılları arasındaki bin yıllık yolculuğunu anlatan `Turks` sergisini bugüne kadar toplam 81 bin kişi gezdi. Sergi kapsamında, Türk mimarisi, karakalem, yağlıboya çalışmalar, metal takı, kaftan ve halı örneklerine yer veriliyor. Sergiden seçmeler

2-Genel olarak burda bahsedilen ülkelerin birbirleriyle sınır bağlantısı yoktur.

3-Bu sergideki Türk kültürüne ait pek çok eserin farklı ülkelerde bulunmasının nedeni Türk kültürünün çok geniş bir coğrafyaya yayılmış olmasıdır.

TÜRK KÜLTÜRÜTürk kültürünün ocağı yani ilk ortaya çıktığı bölge Orta Asya'dır.

Bu bölge; kuzeyde Sibirya, güneyde Himalayalar, doğuda Kingan Dağları ve batıda Hazar Denizi ile çevrelenen geniş bir bölgedir.

Türkler, çeşitli bölgelere göç etmişlerdir.

Bu göçler sonucunda Türk boylarının önemli bir bölümü Anadolu'ya gelmiş ve yeni kültürlere komşu olmuşlardır.

Bu kültürler; İslâm kültürü, Yunan kültürü ve İran - Pers kültürüdür.

Türkler, tarih boyunca asla esaret altında yaşamayı kabul etmemiş ve 16 bağımsız devlet kurmuş bir millettir.

Türklerin İslâmiyet ile şekillenen karakterinin en dikkat çeken özelliği, haksızlığa ve zulme karşı olan tepkisidir.

Türk halkı, tarih boyunca birçok imparatorluklar ve süper devletler kurmuş, üç kıtaya nizam vermiştir.

Tarih sahnesinde Müslüman Türkler hemen her dönemde, yönetici vasıflarıyla boy göstermişler, adaletli ve merhametli yönetimleriyle örnek teşkil etmişlerdir.

Farklı kültürlere ve inançlara sahip, farklı dilleri konuşan birçok milleti aynı bayrak altında ve büyük bir hoşgörü çerçevesinde sevgi ve saygı hudutları içinde yaşatabilmişlerdir.

Orta Asya'daki göçebe hayat tarzından kalma Türk kültür simgelerini günümüzde de görmek mümkündür.

Çadır, at, halı ve kilim dokumacılığı o dönemlerden günümüze ait simgelerdir.

Ancak daha sonraları Orta Asya'dan çeşitli bölgelere göç eden Türkler yerleşik hayata geçerek şehirler ve devletler kurmuş ve yerleştikleri bölgelerde pek çok sanat eserleri yapmışlardır.

Page 91: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Köprüler, çeşmeler, kervansaraylar, hanlar, hamamlar, camilere yüzyıllar öncesinde yapılmış eserlere günümüzde de rastlanabilmektedir

TÜRK KÜLTÜRÜNÜN GENEL ÖZELLİKLERİ

Türk kültürü çok eski ve köklü bir kültürdür.

Türk kültürü hem göçebe hem de yerleşik özellikler taşır.

Türk kültürü karasal özelliklerin etkisinde kalmıştır.

Türk kültürü, yayılış alanının coğrafi konumu nedeniyle birçok kültürden etkilenmiş ve bu kültürleri etkilemiştir.

ETKİNLİK ÇALIŞMASI (142)

Türk Kültürünün Yaşandığı Bağımsız Türk Devletleri ve haritası:

Türkiye Cumhuriyeti

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

Azerbaycan

Türkmenistan

Özbekistan

Kazakistan

Kırgızistan

Tacikistan

2-Türklerin yaşadığı bölgelerde iklim şartları ve yer şekillerinin Türk Kültürü üzerindeki Etkileri:

İKLİM

Türk kültürünün ocağı Orta Asya’nın iklim şartları, Türk Kültürüne şekil veren en önemli etkendir. Orta Asya’nın yarı kurak iklim şartları ve iklime bağlı bozkır bitki örtüsü, Türklerde ana geçim kaynağının küçükbaş hayvancılık olmasını zorunlu kılmıştır. Göçebe ve yarı göçebe yaşam tarzına bağlı olarak Türk Kültürü doğmuş ve bütün Dünya’ya yayılmıştır.

Page 92: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

İklimin etkilerine ait birkaç örnek;

• Sıcak yerlerde ince giyisiler, soğuk yerlerde kalın giyisiler kullanılır.

• Yetişen ürünleri ve yemekleri belirler.

• Sıcak bölgelerdeki erkeklerin başını örtü ile örtmesi

• Türklerde düğünlerin iklim nedeniyle sonbaharda yapılması

• Orta Asya kültüründe zeytinyağı ve pirinç olmaması

SU ÖZELLİKLERİBölgede mevcut olan su şartları bu bir akarsu göl olabilir o bölgede yaşayan insanların geçim kaynakları yaşam tarzları üzerinde etkili olabilir tarımsal faaliyetleri destekleyebilir su kaynakları deniz olarak düşünülürse bölge halkının kültüründe deniz ürünleri ön plana çıkabilir yine denize kıyısı olan ülke insanlarının kişilik özelliklerinde farklı özellikler ön plana çıkabilir.

TOPRAK VE ARAZİ YAPISI

• Yerleşmenin toplu veya dağınık olmasını arazi belirler

• Bölgedeki toprak , taş ve madenler el sanatı ve takıları etkiler(çini,gümüş,oltu)

• Düzlüklerde hayvancılığın gelişmesine bağlı olarak dokuma ve kilim üretiminin yaygın olması

• Dağların uzanışı nedeniyle İç Anadolu ile kıyılardaki kültürlerin birbirlerinden etkilenmemeleri

Yine bölge ekonomisi için arazinin engebeli olduğu yerler ile düzlük alanlar arasında farklılıklar görülebilir.

3-Türklerin Yaşadıkları bölge bir ada olsaydı Kültürel Özellikleri nasıl olurdu?

-Türk Kültürü şimdiki kadar Dünyanın geniş bir alanına yayılamazdı.Etkileşim alanı daha dar olurdu.

-Türk Kültür zenginliği şimdiki kadar geniş içerikli olmazdı.

-Türk kültürünü oluşturan örf adetler,ekonomik faaliyetler,yaşam tarzları ve diğer özelliklerinde değişiklikler ve daralma görülürdü.

-Türk kültürünü oluşturan yaşam tarzları ve ekonomik özelliklerinde deniz özellikleri ön plana çıkardı.

Page 93: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

ETKİNLİK (143)

Fotoğrafların Türk Kültüründe çağrıştırdıkları:

Aile bağlarının güçlü olması geniş yapılı aile birlikteliği ve yerleşik hayata geçişe uygunluk ,mimariye verilen önem.

Başka kültürler ile etkileşim,dostluk sohbet ,samimiyet,

Hayvancılık faaliyetleri ve ekonomik hayata etkisi

Göçebe kültüre yatkın bir yaşam tarzı hayatlarını devam ettirmek için el sanatlarına yöneliş. Çalışkanlık

Türklerin yaşam kültürü, yaşama sevinci ve hayattan tad alma zevkiydi.

Orta Asya bozkır kültürünün en temel simgesidir at.

en iyi şekilde temsil etmesinin sebepleri:

Yaşam alanı ve geçim kaynakları ile yaşam biçimleri hakkında en net bilgiler içerdiği için

ETKİNLİK (146)Tac Mahal: HİNDİSTAN

Şidar Medresesi:ÖZBEKİSTAN

Mostar Köprüsü: BOSNA-HERSEK

Kavalalı Mehmet Ali Camisi: MISIR

Selimiye Camisi: TÜRKİYE

Aşağıdaki fotoğraflardaki eserlerin bulunduğu ülkelerin birbirleri ile kara sınırları yoktur.

Taç Mahal

MOSTAR KÖPRÜSÜ

KAVALALI MEHMET ALİ PAŞA CAMİİ

Page 94: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

ETKİNLİK (147)

Türk Kültürünü Etkileyen Faktörler

Komşu medeniyetler

Bulunduğu coğrafi konum

Yoğun olarak yapılan ekonomik faaliyetler (Tarım ve Hayvancılık)

Türklerin kendilerine has karakter özellikleri

İklim ve Bitki Örtüsü

Yeryüzü şekilleri

Bağımsız yaşama düşüncesi

ORTA ASYA'DAN GÖÇ ETKİNLİK ÇALIŞMASI

SAYFA 144

Soru1-Türkler Orta Asya'dan hangi nedenlere bağlı göç etmişlerdir?

Topraklarının tarıma elverişsiz olması,

Hayvanlar için otlakların yetersiz olması,

İklim koşullarının değişmesi nedeniyle kuraklık ve şiddetli kış yaşanması,Türk boyları ve yabancı kavimlerle yapılan mücadelelerdir.

Soru2-Türkler Orta Asya'da kalsalardı Türk Kültürü bu kadar geniş alanlara yayılabilirmiydi.

Türk Kültürü çok zengin bir yapıya sahiptir.Bu zenginlik köklerini coğrafyadan ve tarihin derinliklerinden alır.Türkler Sibirya'dan Balkanlara Yemen'den Hindistan'a ,Çin'e kadar çok geniş bir coğrafyaya yayılmış bu coğrafyada devletler kurmuş bir çok uygarlığı etkilemiş ve etkilenerek türk kültürünü oluşturmuştur.Sadece Orta Asya'da kalınmış olsa idi bu kadar yoğun bir etki alanı olmayacak ve etkilenmeyecekti.

Page 95: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Soru3-Türkler Orta Asya'da kalsalardı bugünki Türk kültürünün özellikleri nasıl olurdu.

Türkler Orta Asya'da kalmış olsaydı bu kadar geniş bir potansiyel zenginliğe sahip olamazdı.Çünkü sadece bulunduğu bölgedeki coğrafya şartlarından etkilenecek kültür öğelerini Orta Asya bölgesindeki yaşam koşulları belirleyecek ve çok fazla diğer kültürlerden etkilenemeyecek daha dar kapsamlı bir kültürel yapısı olacaktı.Orta Asya'da tarım koşulları elverişsiz olduğu için tarım daha geri planda yapılabildiği kadar küçük baş hayvancılığa dayalı bir kültür oluşacaktı.Deniz etkisinden kapalı kalacak giyim tarzlarından ,ekonomik faaliyetlerinde daha kısıtlı bir kültürel yapıya sahip olacaklardı.Yine dini yönden İslamiyetle tanışamama durumu olabilir buda dinin kültüre etkisinde islamiyeti devre dışı bırakabilirdi.

İPEK YOLU ETKİNLİK ÇALIŞMASI

(145)

Soru-1 İpek yolu güzergahıyla bağlantılı olarak türk kültürü nasıl etkilenmiştir.

İpek yolu da Türkler açısından önemli bir yer tutmaktadır.Türklerin temel geçim kaynaklarının hayvancılık ve kısıtlı imkanlarla tarım olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca dokumacılık ve madencilikte önemli bir yer tutmaktadır.Daha çok Türk kültüründe bu faktörler etkili olacaktı.

Ancak İpek yolunun denetimi elde tutulduğu sürece ticaret de Türkler için önemli bir geçim kaynağı olmuştur.Yine ticari faaliyetler sırasında diğer topluluklarla kültür alışverişi içerisinde bulunulmuş buda günümüz Türkkültürünün ortaya çıkmasında zenginleşmesinde etkilidir.Türklerin yarı göçebe yerleşim tarzından yerleşik hayata geçişleri ve yaşam tarzlarınında bu doğrultuda belirlenmesinde ipek yolu etkili bir faktördür.

Soru-2 İpek yolu daha kuzeyden ve güneyden geçse türk kültürüne etkisi nasıl olurdu?

İpek Yolu güzergahı daha kuzeyden ve güneyden geçmiş olsaydı Türkler ipek yolunun ortaya çıkardığı zenginliklerden faydalanamayacak doğu batı kültürü arasında ortaya çıkan kültürel etkileşimin içerisinde olamayacak göçebe hayata bağlı hayvancılık faaliyetleri etkisini koruyacaktı.Bu etkileşimlerden uzak olan Türk Kültürü daha sığ ve dışa kapalı bir özellik kazanacaktı.

Soru-3 İpek yolu hangi Türk cumhuriyetlerinden geçmektedir.

İpek yolu Çinden sonra DoğuTürkistan,Kırgızistan,Taci kistan,Özbekistan,Türkmenistan ,Kazakistan üzerinden Anadolu'ya ulaşmaktadır.

KÜRESEL TİCARETİN EN ÖNEMLİ ÜÇ ELEMANI:

Page 96: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

HAMMADDE,ÜRETİM PAZAR

ETKİNLİK ÇALIŞMASI SAYFA 148 LİSE3. SINIFLAR

TİCARET: İki taraf arasında bir değişim aracı(örneğin para) vasıtasıyla yapılan mal ve hizmet alış verişidir. Ticaretin insanlık tarihindeki ilk şekli takastır.. Takas yöntemi ile, mal ve hizmetler birbiri karşılığında değiş tokuş edilir. Günümüzde ise artık değişim aracı olarak para kullanılmaktadır.

Ticaret faaliyetlerinin en önemli üç elemanıdır.

Hammadde : Sanayileşme için temel koşullardan biridir. Makinelerde mamul maddeye dönüşebilen işlenmemiş maddelerdir. Bu maddeler bitkisel ( pamuk , buğday .....vb) , hayvansal ( süt , et , yün .....vb ) ve madensel ( demir , bakır , krom .....vb ) kökenli olabilir.

Pazar:Üretilen ürünlerin tüketilebileceği nüfus potansiyeline sahip olan yer.Pazar ticarette çok önemlidir . Ticaret faaliyetlerinin yoğunluk kazandığı noktalar aynı zamanda önemli nüfus potansiyeline sahip alanlardır.

Üretim: İmalat, bir ham maddeyi işleyerek bir sanayi ürünü, bir mal üretme işlemlerinin bütününe denir.Üretim faaliyetlerinin yoğun olduğu alanlar aynı zamanda yoğun nüfuslu alanlardır.

ETKİNLİK ÇALIŞMASI SAYFA 148

ORMAN ÜRÜNLERİ KONGO

DOĞALGAZ RUSYA-İRAN

PETROL SUUDİ ARABİSTAN-VENEZUELLA

TAŞKÖMÜRÜ RUSYA,ÇİN

Page 97: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

PAMUK ÇİN,ÖZBEKİSTAN

YÜN AVUSTURALYA

ALTIN-GÜMÜŞ GÜNEY AFRİKA

BUĞDAY ÇİN ,RUSYA

PİRİNÇ ÇİN

Bu rakamlar yıllara göre farklılık gösterebilir.Ancak yayınladığımız ülkeler son dönemde bu ürünlerde ilk sıralarda yer alan ülkelerdir.

ETKİNLİK-2 SAYFA 149

Kitabınızda verilen haritada dünyada önemli hammadde ,üretim,ve pazar alanları verilmektedir.

1-Bu alanlar arasında ticaret faaliyetleri daha çok işlenmemiş hammadde alımı ve işlenmiş sanayi ürünü satışı şeklinde gerçekleşir.Özellikle sanayi faaliyetleri gelişmiş, nüfus potansiyeli yüksek,sermaye birikimi olan teknolojik gelişimini tamamlamış bölgeler daha çok dışardan işlenmemiş tarımsal ve madensel hammadde alarak diğer bölgelere işlenmiş sanayi ürünleri ve teknolojik ürünler satar.

Page 98: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

2-Bu alanların özellikle Amerika,Avrupa ve Uzakdoğu Asya bölgelerinin önemli pazar olmasında nüfusunun özellikle tüketici potansiyeli yüksek nüfusun fazla olması ,bölgede sermaye birikiminin yüksek olması ve teknolojik gelişmeler ile sanayi faaliyetlerinin yoğunluk kazanmasına bağlı olarak önemli bir ticaret merkezi olarak ortaya çıkmaları etkili olmuştur.

3-Genel mantık olarak ticaret ağı Amerika-Avrupa -Uzakdoğu Asya arasında önemli bir pazar bölgesi olarak yine daha geri kalmış platformdaki Güney Amerika -Afrika bölümlerinden hammadde ticareti şek linde gerçekleştirilebilir.

ETKİNLİK-3 SAYFA 152

ÜLKE BÖLGE ADI HAMMADDE ALANI ÜRETİM ALANI PAZAR ALANI

KUZEY AMERİKA X X X

JAPONYA X X

AVRUPA X X X

ÇİN X X X

GÜNEYDOĞU ASYA X X X

KUZEY AFRİKA X

ORTA DOĞU X X

NİJERYA X

İNGİLTERE X X

BREZİLYA X

Page 99: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

ETKİNLİK-4 SAYFA152

Verilen petrol hammaddesi üretim ve pazar bölgeleri

1-Ürettiğinden fazla:AMERİKA,UZAKDOĞU,AVRUPA

Ürettiğinden az: ORTA DOĞU,BAĞIMSIZ DEVLETLER TOP.,LATİN AMERİKA,AFRİKA,

Ürettiği kadar: AVUSTRALYA dır.

2-Bu farklılığın ortaya çıkmasında özellikle ürettiğinden çok tüketimin olduğu bölgelerde petrole dayalı sanayinin gelişmiş olması,gelişmişlik ve yoğun nüfus özelliklerine bağlı olarak tüketimin artması etkilidir.Bölgeler arası teknolojik şartlarda da üretim miktarında farklılıklara yol açabilir.Kaynak olmasına rağmen yeterli donanıma sahip değilse bu üretim miktarını düşürür.En belirleyici etken petrole dayalı sanayi faaliyetleri ve nüfus özellikleri denilebilir.

ETKİNLİK-5 SAYFA 152

Sanayi üretim alanlarının oluşmasında etkili olan faktörler için:

Sermaye,iklim,ulaşım,teknoloji k olanaklar,pazar,konum özellikleri,hammadde özellikleri(japonya hariç) söylenilebilir.

Tarım üretim alanlarının oluşmasında etkili olan faktörler:

İklim şartları,verimli topraklar,su kaynakları,tarımsal sanayiye yönelik hammadde zenginliği,gıda tüketiminin nüfusa bağlı olarak fazla ,bölgelerin pazar bölgelerine göre konumu etkili olmuştur denilebilir.

DÜNYANIN HIZLA GELİŞEN ENDÜSTRİSİ TURİZM

İNSANLARI TURİZM FAALİYETLERİNE YÖNELTEN SEBELER SAYFA 164 VE 165 ÖLÇME DEĞERLENDİRME SORULARI

Page 100: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

SORU-1 Günümüzde insanların seyehat etmesindeki en önemli faktörler:

Şehir hayatının vermiş olduğu yoğun iş temposuna bağlı olarak insanların dinlenme ,eğlenme ihtiyacı,gelir seviyelerinin yükselmesine bağlı olarak artan gezme başka memleketleri görme isteği çünkü gelir seviyesi yüksek olan insanlar daha çok turizm faaliyetleri içerisinde bulunabilir,insanların kültürlerine olan düşkünlük geçmişlerini öğrenme isteği ,iş seyehatleri, panayır, fuar,festivaller ,din ,sportif faaliyetler yarışmalar ,eğitim öğretim gösterilebilir.

SORU- 2 Doğa turizminin son dönemlerde artış göstermesinin nedenleri:

Doğa turizminin son dönemlerde artış göstermesinin sebebi insanların yaşam alanlarındaki doğallığın bozulmasına bağlı olarak aşırı kentleşme ,iş temposu,teknolojinin hayatımızı aşırı derece etkilemesine bağlı olarak insanların bu ortamlardan uzaklaşma isteği şehirlerdeki gürültü kirliliğinden uzaklaşma duygusu eskiye duyulan özlem gösterilebilir.

SORU-3 Turizmin görülmeyen ihracat olarak değerlendirilmesinin nedeni:

Ülkeler mal üreterek ürettikleri malı dış ülkelere satarak gelir elde ederler.Turizm faaliyetlerinde mal olarak dışarıya sattıkları zaten var olan doğa güzellikleri,tarihi eserler,iklim özelliklerinin kendilerine sunduğu avantajlardır özel bir üretim yapmalarına gerek yoktur,bu noktadan yola çıkarak turizm ülkeye döviz girdisi sağlayan ancak yurt dışına bir şey satmadan elde edilen gelirdir.

SORU-4 Gelecekte insanları seyehate yönlendiren etmenlerden hangileri daha etkili olacaktır:

Gelir seviyesindeki yükselme,ulaşım hizmetlerinde ki gelişmeler,din,merak ,ve aşırı şehir hayatının verdiği stres,gürültü kirliliğinden kaçma isteği ile ortaya çıkan dinlenme eğlence ihtiyacı iş bağlantıları amacıyla yapılacak seyehatler söylenebilir.

SORU-5 Herhangi bir alanın ulusal park olarak belirlenmesinde etkili olan faktörler:

Canlılar için geçmişin izlerini taşıyabilecek eserlerin bulunduğu alanlar olması,doğal ortamın korunduğu çok geniş yaşam bölgeleri olmaları,doğal güzelliklere sahip bir alan olması milli park olarak belirlenmesinde etkilidir.

Örnek: Amerikada Yelowstone parkı geniş bir alan içerisinde doğal yapılarını koruyan gayzerleri,sıcak akarsuları,boz ayıları,kanada geyikleri ile dünya üzerinde en geniş bozulmamış ekosisteme sahip

Page 101: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

bölgelerden biridir.Yine Afrika kıtasındaki serengeti bölgesi bölgede yaşayan canlılar için son derece doğal kalabilmiş bir yaşam alanıdır.

SORU- 6 Milli parkların daha çok Afrika ve Amerika kıtalarında görülmesinin sebebi:

Amerika Kıtasının geç keşfedilmesine bağlı olarak insan yerleşimine geç açılması doğal ortamın korunduğu geniş yaşam bölgelerinin olması,bu kıtalarda bazı alanların insan yerleşimine uygun olmayan koşullar taşıması doğal hayatın daha kolay korunmasında etkili olmuştur.

SORU-7 Doğaya yönelik turizm etkinlikleri:

Rafting,yayla turizmi,safari,doğa yürüyüşleri,dağcılık örnek verilebilir.

SORU-8 Türkler tamamen Orta Asya da kalsalardı bugünkü türk kültürü nasıl olurdu:

Türkler Orta Asya'da kalmış olsaydı bu kadar zengin bir kültürel yapıya sahip olamazdı .Çünkü sadece bulunduğu bölgedeki coğrafya şartlarından etkilenecek kültür öğelerini Orta Asya bölgesindeki yaşam koşulları belirleyecek ve çok fazla diğer kültürlerden etkilenemeyecek daha dar kapsamlı bir kültürel yapısı olacaktı.Orta Asya'da tarım koşulları elverişsiz olduğu için tarım daha geri planda yapılabildiği kadar küçük baş hayvancılığa dayalı bir kültür oluşacaktı.Deniz etkisinden kapalı kalacak giyim tarzlarından ,ekonomik faaliyetlerinde daha kısıtlı bir kültürel yapıya sahip olacaklardı.Yine dini yönden İslamiyetle tanışamama durumu olabilir buda dinin kültüre etkisinde islamiyeti devre dışı bırakabilirdi.

SORU-9 Türklerin ilk zamanlar göçebe olarak yaşamasının coğrafi ve beşeri nedenleri nelerdir:

Yerşekilleri ,iklim özellikleri,bağımsız yaşama isteği,tarım imkanlarının kısıtlı olmasına bağlı olarak yerleşik hayatı çokda benimsememeleri ,bozkır kültürü etkili olmuştur.

SORU-10 Türklerin ilk çıktıkları Orta Asya’dan komşuları moğallar ve Çinlilerden ayıran özellikleri nelerdir:

Çinliler yerleşik hayatı benimsemiş daha pasif özellik gösteren savaşçı olmayan bağımlılık altına girmeye müsayit ,tarımsal faaliyetlerle uğraşan bir özellik gösterir.

Page 102: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Moğallar hakimiyet anlayışı olarak orman kültürünü benimseyen yak yık yoket doğrultusunda davranan bir özellik gösterirler.

Türkler ise hakimiyet anlayışı olarak eşitlik adalet anlayışını savunan bozkır kültürü benimsemiş yarı göçebe yaşayan hayvancılık faaliyetlerinin ön plana çıktığı bir özellik gösterir.

SORU-11 Orta Asya’da yaşayan Türkler ile Balkanlarda yaşayan Türklerin ortak ve farklı yönleri:

Devlet yapıları teşkilatlanma olarak aynı özellik gösterirler.Orta Asya Türkleri daha aktif savaşçı ve göçebe hayat bağlı bir yaşam tarzı sürerler.Balkanlardaki Türkler ise yerleşik hayatı benimsemiş bir yaşam tarzı gösterir.Tarımsal faaliyetler ön plan çıkar.Osmanlı sonrası Müslüman özellik gösterirler.

SORU-12 Türkiyede yaşayan Türkler İle Özbekistan’da yaşayan Türklerin ortak ve farklı yönleri:

Anadoluda yaşayan Türkler yerleşik hayatı benimsemiş tarımsal faaliyetlerin ön plana çıktığı bir özellik gösterir.Özbekistan’daki Türkler daha çok göçebe hayatı benimsemişlerdir ekonomik faaliyet hayvancılık olarak ön plana çıkar.

Ortak olarak dil birliği din (özellikle Türklerin Müslümanlığı kabulu ile birlikte)birliği ülkü birliği söylenilebilir.

SORU-13 Orta Asya ile Türkiye’nin coğrafi olarak benzer ve farklı özellikler nelerdir .Türk kültürünü nasıl etkilemiştir.

Yerşekilleri bakımından iklim özellikleri bakımından bitki örtüsü bakımından iç kesimler benzer özellik gösterebilir.Ancak Türkiye’nin üç tarafının denizlerle kaplı olması en önemli farklılıklardan biridir.Benzer özelliklerine bağlı olarak ekonomik faaliyetlerde hayvancılık ön plana çıkıyor el işleri,halı kilim dokumacılı gibi farklılık olarak Türkiye’deki iklim çeşitliliği gerek tarımsal yapıyı beslenme alışkanlıklarını etkilemiştir.Deniz kültürü Türk kültürü içerisine girmiştir.Türk kültürü etkileşim alanı olarak Anadolu’nun eskiden beri uygun bir yerleşim alanı olmasının verdiği kültürel zenginliğin izlerinden etkilenmiştir.

SORU-14 Türklerin Anadolu’yu yerleşim yeri olarak seçmelerinin coğrafi nedenleri:

Yerşekilleri ,iklim ,bitki örtüsü özellikleri yerleşmeye müsayit verimli topraklara sahip olması.

Page 103: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

SORU- 15 Bu soru için Türk kültürünün oluşumunda etkili olan maddi ve manevi değerler hakkında bilgi verilebilir .Örnek örf adetler,gelenek görenek,giyim tarzı,din,ahlak anlayışı gibi bu soruyu sizin yorumlamanız gerekiyor.

SORU-16 Dünyada önemli hammadde alanları olan ülkeler ve bölgeler aynı zamanda Pazar alanlarıdır neden:

Hammadde potansiyelinin yüksek olduğu özellikle geri kalmış ülkeler bu hammadde kaynaklarını işleyecek teknolojiye ve birikime sahip ülkeler değillerdir.Bu nedenle ellerindeki hammadde kaynaklarını dışarıya işlenmeden satarlar ve kendileri dışarıdan bu ürünleri işlenmiş olarak almak zorunda kalırlar bu nedenle önemli bir pazar alanı oluştururlar.Yine bu tarz ülkeler gelişmişlik seviyesi düşük olduğundan aile planlaması olmayan nüfus potansiyelinin yüksek olduğu ülkelerdir.Yine yerleşmeye uygun alanların nüfuslanarak hammadde kaynakları ile yakınlık göstermesi de bu ülkelerin önemli pazar olmasında etkili olur.

BOŞLUK DOLDURMA

1- SANAYİ

2- ULAŞIM

3- ------------------

4- OTAĞ

5- GÖÇEBE

6- GÖKTÜRK YAZITLARI

DOĞRU YALIŞLAR

1- D 2- Y 3- D 4- D 5- Y

ÇOKTAN SEÇMELİ SORULARI

Page 104: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

1- B 2- A 3-C 4-A 5-D 6-D 7-B 8- C 9-A 10-C 11-A 12-E

LİSE 3. SINIFLAR İNSANLARI TURİZM FAALİYETLERİNE YÖNELTEN SEBELER SAYFA 164 VE 165 ÖLÇME DEĞERLENDİRME SORULARI

SORU-1 Günümüzde insanların seyehat etmesindeki en önemli faktörler:

Şehir hayatının vermiş olduğu yoğun iş temposuna bağlı olarak insanların dinlenme ,eğlenme ihtiyacı,gelir seviyelerinin yükselmesine bağlı olarak artan gezme başka memleketleri görme isteği çünkü gelir seviyesi yüksek olan insanlar daha çok turizm faaliyetleri içerisinde bulunabilir,insanların kültürlerine olan düşkünlük geçmişlerini öğrenme isteği ,iş seyehatleri, panayır, fuar,festivaller ,din ,sportif faaliyetler yarışmalar ,eğitim öğretim gösterilebilir.

SORU- 2 Doğa turizminin son dönemlerde artış göstermesinin nedenleri:

Doğa turizminin son dönemlerde artış göstermesinin sebebi insanların yaşam alanlarındaki doğallığın bozulmasına bağlı olarak aşırı kentleşme ,iş temposu,teknolojinin hayatımızı aşırı derece etkilemesine bağlı olarak insanların bu ortamlardan uzaklaşma isteği şehirlerdeki gürültü kirliliğinden uzaklaşma duygusu eskiye duyulan özlem gösterilebilir.

SORU-3 Turizmin görülmeyen ihracat olarak değerlendirilmesinin nedeni:

Ülkeler mal üreterek ürettikleri malı dış ülkelere satarak gelir elde ederler.Turizm faaliyetlerinde mal olarak dışarıya sattıkları zaten var olan doğa güzellikleri,tarihi eserler,iklim özelliklerinin kendilerine sunduğu avantajlardır özel bir üretim yapmalarına gerek yoktur,bu noktadan yola çıkarak turizm ülkeye döviz girdisi sağlayan ancak yurt dışına bir şey satmadan elde edilen gelirdir.

SORU-4 Gelecekte insanları seyehate yönlendiren etmenlerden hangileri daha etkili olacaktır:

Gelir seviyesindeki yükselme,ulaşım hizmetlerinde ki gelişmeler,din,merak ,ve aşırı şehir hayatının verdiği stres,gürültü kirliliğinden kaçma isteği ile ortaya çıkan dinlenme eğlence ihtiyacı iş bağlantıları amacıyla yapılacak seyehatler söylenebilir.

SORU-5 Herhangi bir alanın ulusal park olarak belirlenmesinde etkili olan faktörler:

Canlılar için geçmişin izlerini taşıyabilecek eserlerin bulunduğu alanlar olması,doğal ortamın korunduğu çok geniş yaşam bölgeleri olmaları,doğal güzelliklere sahip bir alan olması milli park olarak belirlenmesinde etkilidir.

Page 105: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Örnek: Amerikada Yelowstone parkı geniş bir alan içerisinde doğal yapılarını koruyan gayzerleri,sıcak akarsuları,boz ayıları,kanada geyikleri ile dünya üzerinde en geniş bozulmamış ekosisteme sahip bölgelerden biridir.Yine Afrika kıtasındaki serengeti bölgesi bölgede yaşayan canlılar için son derece doğal kalabilmiş bir yaşam alanıdır.

SORU- 6 Milli parkların daha çok Afrika ve Amerika kıtalarında görülmesinin sebebi:Amerika Kıtasının geç keşfedilmesine bağlı olarak insan yerleşimine geç açılması doğal ortamın korunduğu geniş yaşam bölgelerinin olması,bu kıtalarda bazı alanların insan yerleşimine uygun olmayan koşullar taşıması doğal hayatın daha kolay korunmasında etkili olmuştur.

SORU-7 Doğaya yönelik turizm etkinlikleri:

Rafting,yayla turizmi,safari,doğa yürüyüşleri,dağcılık örnek verilebilir.

SORU-8 Türkler tamamen Orta Asya da kalsalardı bugünkü türk kültürü nasıl olurdu:

Türkler Orta Asya'da kalmış olsaydı bu kadar zengin bir kültürel yapıya sahip olamazdı .Çünkü sadece bulunduğu bölgedeki coğrafya şartlarından etkilenecek kültür öğelerini Orta Asya bölgesindeki yaşam koşulları belirleyecek ve çok fazla diğer kültürlerden etkilenemeyecek daha dar kapsamlı bir kültürel yapısı olacaktı.Orta Asya'da tarım koşulları elverişsiz olduğu için tarım daha geri planda yapılabildiği kadar küçük baş hayvancılığa dayalı bir kültür oluşacaktı.Deniz etkisinden kapalı kalacak giyim tarzlarından ,ekonomik faaliyetlerinde daha kısıtlı bir kültürel yapıya sahip olacaklardı.Yine dini yönden İslamiyetle tanışamama durumu olabilir buda dinin kültüre etkisinde islamiyeti devre dışı bırakabilirdi.

SORU-9 Türklerin ilk zamanlar göçebe olarak yaşamasının coğrafi ve beşeri nedenleri nelerdir:

Yerşekilleri ,iklim özellikleri,bağımsız yaşama isteği,tarım imkanlarının kısıtlı olmasına bağlı olarak yerleşik hayatı çokda benimsememeleri ,bozkır kültürü etkili olmuştur.

SORU-10 Türklerin ilk çıktıkları Orta Asya’dan komşuları moğallar ve Çinlilerden ayıran özellikleri nelerdir:

Çinliler yerleşik hayatı benimsemiş daha pasif özellik gösteren savaşçı olmayan bağımlılık altına girmeye müsayit ,tarımsal faaliyetlerle uğraşan bir özellik gösterir.

Moğallar hakimiyet anlayışı olarak orman kültürünü benimseyen yak yık yoket doğrultusunda

Page 106: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

davranan bir özellik gösterirler.

Türkler ise hakimiyet anlayışı olarak eşitlik adalet anlayışını savunan bozkır kültürü benimsemiş yarı göçebe yaşayan hayvancılık faaliyetlerinin ön plana çıktığı bir özellik gösterir.

SORU-11 Orta Asya’da yaşayan Türkler ile Balkanlarda yaşayan Türklerin ortak ve farklı yönleri:

Devlet yapıları teşkilatlanma olarak aynı özellik gösterirler.Orta Asya Türkleri daha aktif savaşçı ve göçebe hayat bağlı bir yaşam tarzı sürerler.Balkanlardaki Türkler ise yerleşik hayatı benimsemiş bir yaşam tarzı gösterir.Tarımsal faaliyetler ön plan çıkar.Osmanlı sonrası Müslüman özellik gösterirler.

SORU-12 Türkiyede yaşayan Türkler İle Özbekistan’da yaşayan Türklerin ortak ve farklı yönleri:

Anadoluda yaşayan Türkler yerleşik hayatı benimsemiş tarımsal faaliyetlerin ön plana çıktığı bir özellik gösterir.Özbekistan’daki Türkler daha çok göçebe hayatı benimsemişlerdir ekonomik faaliyet hayvancılık olarak ön plana çıkar.

Ortak olarak dil birliği din (özellikle Türklerin Müslümanlığı kabulu ile birlikte)birliği ülkü birliği söylenilebilir.

SORU-13 Orta Asya ile Türkiye’nin coğrafi olarak benzer ve farklı özellikler nelerdir .Türk kültürünü nasıl etkilemiştir.

Yerşekilleri bakımından iklim özellikleri bakımından bitki örtüsü bakımından iç kesimler benzer özellik gösterebilir.Ancak Türkiye’nin üç tarafının denizlerle kaplı olması en önemli farklılıklardan biridir.Benzer özelliklerine bağlı olarak ekonomik faaliyetlerde hayvancılık ön plana çıkıyor el işleri,halı kilim dokumacılı gibi farklılık olarak Türkiye’deki iklim çeşitliliği gerek tarımsal yapıyı beslenme alışkanlıklarını etkilemiştir.Deniz kültürü Türk kültürü içerisine girmiştir.Türk kültürü etkileşim alanı olarak Anadolu’nun eskiden beri uygun bir yerleşim alanı olmasının verdiği kültürel zenginliğin izlerinden etkilenmiştir.

SORU-14 Türklerin Anadolu’yu yerleşim yeri olarak seçmelerinin coğrafi nedenleri:

Yerşekilleri ,iklim ,bitki örtüsü özellikleri yerleşmeye müsayit verimli topraklara sahip olması.

Page 107: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

SORU- 15 Bu soru için Türk kültürünün oluşumunda etkili olan maddi ve manevi değerler hakkında bilgi verilebilir .Örnek örf adetler,gelenek görenek,giyim tarzı,din,ahlak anlayışı gibi bu soruyu sizin yorumlamanız gerekiyor.

SORU-16 Dünyada önemli hammadde alanları olan ülkeler ve bölgeler aynı zamanda Pazar alanlarıdır neden:

Hammadde potansiyelinin yüksek olduğu özellikle geri kalmış ülkeler bu hammadde kaynaklarını işleyecek teknolojiye ve birikime sahip ülkeler değillerdir.Bu nedenle ellerindeki hammadde kaynaklarını dışarıya işlenmeden satarlar ve kendileri dışarıdan bu ürünleri işlenmiş olarak almak zorunda kalırlar bu nedenle önemli bir pazar alanı oluştururlar.Yine bu tarz ülkeler gelişmişlik seviyesi düşük olduğundan aile planlaması olmayan nüfus potansiyelinin yüksek olduğu ülkelerdir.Yine yerleşmeye uygun alanların nüfuslanarak hammadde kaynakları ile yakınlık göstermesi de bu ülkelerin önemli pazar olmasında etkili olur.

AŞAĞIDAKİ CÜMLELERDE BOŞ BIRAKILAN YERLERİ UYGUN İFADELERLE TAMAMLAYINIZ

1- SANAYİ

2- ULAŞIM

3- ------------------

4- OTAĞ

5- GÖÇEBE

6- GÖKTÜRK YAZITLARI

AŞAĞIDAKİ İFADELERDEN DOĞRU OLANLARIN YANINA D ,YANLIŞ OLANLARIN YANINA Y HARFİNİ KOYUNUZ.

1- D 2- Y 3- D 4- D 5- Y

AŞAĞIDAKİ ÇOKTAN SEÇMELİ SORULARI CEVAPLANDIRINIZ.

1- B 2- A 3-C 4-A 5-D 6-D 7-B 8- C 9-A 10-C 11-A 12-E

Page 108: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

LİSE 3. SINIFLAR ETKİNLİK ÇALIŞMASI SAYFA 168

Deprem herhangibir yerde ve herhangibir zamanda oluşabilir. Yerküre üzerinde oluşan depremlerin büyüklüğü ve neden oldukları zararlar gözönüne alındığında iki ana deprem kuşağı en çok ilgi çeken bölgelerdir. Bunlardan biri Büyük Okyanusu çevreleyen ve özellikle Japonya üzerinde etkili olan Pasifik Deprem Kuşağı (Yeryüzündeki depremlerin yaklaşık %81'i bu kuşakta meydana gelir.), diğeri ise Cebelitarık’tan Endonezya adalarına uzanan ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz-Himalaya deprem kuşağıdır (%17'si de bu kuşakta oluşur).Genel olarak depremlerin, kabuğu oluşturan levhaların sınırlarında oluştuğu söylenebilir.

Burdan anlaşılacağı gibi japonyanın üzerinde bulunduğu adalar aynı zamanda volkanik faaliyetlerin aktif olarak devam ettiği sismik hareketlerin aktif olarak devam ettiği pasifik deprem kuşağı üzerinde yer alan levhaların karşılaşma alanıdır.

DÜNYADA SANAYİLEŞME HAREKETLERİ NEDEN İNGİLTEREDE BAŞLAMIŞTIR

LİSE3. ETKİNLİK ÇALIŞMASISAYFA 178

NEDEN İNGİLTERE'DE BAŞLAMIŞTIR?

Sanayi Devriminin İngiltere'de başlamasında sosyal ,ekonomik hatta tarihi nedenler vardır.

İngiltere sahip olduğu deniz güzü sayesinde coğrafi keşifler sonrasında doğal kaynakları olan bir çok ülkeyi sömürgeleştirmiştir.Bu ülkelerin doğal kaynaklarını önce yelkenli gemilerle sonrasında buharlı gemilerle kendi ülkesine taşımıştır.Bir ada devleti olan İngiltere Avrupa ana karasına oranla daha elverişli bir coğrafi konuma sahiptir.XIX. yüzyıl başlarında ana karada başlamış olan Derebeylik mücadelesi,mezhep farkı huzursuzlukları,savaşlar gibi siyasi rahatsızlıklardan hiç etkilenmemiş ve siyasi istikrarını erken sağlamıştır.

İngiltere'nin Avrupa karasına oranla daha özgür bir ortama sahip olması birçok bilim,sanat ve fikir adamının bu ülkeye yerleşmesinde ve mesleğini örgürce gerçekleştirmesinde etkili olmuştur

JAPONYANIN İZOLE OLMA DURUMU GELENEKSEL YAŞAMI NASIL ETKİLEMİŞTİR.

LİSE 3. SINIF SAYFA 168 ETKİNLİK SORUSU

Bu soruda izole olma kavramı kapalı kalmak etkilenmemek anlamında kullanışmıştır.

Page 109: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Japonya bir ada devletidir.Ada devleti olduğu için çok fazla diğer devletlerin kültürel özelliklerinden etkilenmemişlerdir.

Türk kültürüne bakıldığında Anadolunun konum özellikleri nedeniyle çok çeşitli medeniyetlere merkez olmuş ve çok çeşitli kültürlerden etkilenmiş zengin bir kültürel yapıya sahiptir.Bu zenginlik türk kültürü dışında öğeleride barındırır.Ancak Japonya konum itibariyle vede bir ada devleti olmasından dolayı çevre kültürlere kapalı kalmış kültürel zenginliği sadece kendi kültürleri içerisindeki öğelerden oluşturmuştur.Devlet siyaseti olarak da kendi öz japon kültürünün ve sosyal yaşamının korunması yönünde politikalar uygulanmıştır.

Bu konuyu örneklendirmek gerekirse insan tipi olarak çok fazla başka kültürden insanlarla evlenmemişler ve fiziksel özellik olarak türdeş bir özellik yani birbirlerine benzemektedirler.Aynı etki kültürel türdeşliktede görülür.Batının sadece modern teknolojisinden faydalanmayı yeğlemişler ancak bu teknolojinin sosyal doğal yaşantılarına etkisini en az seviyede tutmuşlardır.Onun içindir ki filmlerde izlediğimiz yada gözlemlediğimiz japon yaşantı tarzında manevi bağlar çok fazla yıpranmamış onur şeref gibi duygular hala anlamını korumaktadır.

ÖLÇME DEĞERLENDİRME SORULARI

LİSE3. SINIFLAR

SAYFA 187-188

SORU-1 Hollanda nın gelişmiş ülkeler sınıfında olması tarımı nasıl etkilemiştir.

Hollanda yüz ölçümü bakımından son derece küçük ülkelerden biridir.Ülkenin gelişmişlik yapısından dolayı ülkede son derece modern metodlar kullanılarak tarım yapılır.Birim alandan en yüksek verim elde edilir ve bu çalışmalar daha çok ekonomik değeri yüksek ürünle için yapılır.Modern tarım ilkelerinin uygulandığı ülkede nüfusun %6 sı tarımda çalışır ancak tarım ürünleri ihracatında dünya üçüncüsüdür.

SORU-2 Sanayi devrimi eğer ülkemizde başlasaydı şuan ki sosyoekonomik yapımız nasıl olurdu.

Ülkemiz Cumhuriyet yıllarında yoğun olarak tarımsal yapılanma içerisinden sanayileşmeye yönelik

Page 110: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

hamleler yapan bir ülke konumundadır.Eğerki sanayileşme faaliyetleri ilk olarak ülkemizde başlamış olsaydı ülkemiz son derece gelişmiş kalkınmasını tamamlamış toplumun refah düzeyi yüksek bir ülke olarak karşımıza çıkardı.Tarımsal faaliyetlerin daha modern metodlarla yapıldığı tarımda çalışan kişi sayısının az tarımdan elde edilen verim miktarının yüksek olduğu kişi başına düşen gelir seviyesi yüksek bir ülke olurdu.Sanayileşmenin sağlayacağı tüm gelişmişlik imkanları ülkemiz sosyo ekonomik yapısı üzerinde etkili olurdu.Şehirleşme ,altyapı,sağlık eğitim,ulaşım,vb alanlarda çok daha ön sıralarda olurdu.

SORU-3 Neden insanlar tatile gereksinim duyar?

Küreselleşen dünya ile birlikte insanlar yoğun iş temposunun ve stresin etkisi ile yılın belirli dönemlerinde dinlenmek eğlenmek farklı yerleri gezme isteği duyarlar.Ekonomik gelir düzeyinin yükselmesi tatil anlayışı içerisinde kendini gösterir.Yeni yerlerin merak edilmesi teknolojinin hayatımızdaki doğal yapılanmayı ortadan kaldırdığı için insanlarda eskiye yönelik bir özlem duygusu oluşur bu duygu tatile çıkma dinlenme isteğini arttırır.

SORU-4 İnsanoğlunun sosyoekonomik durumuyla turizmin ilişkisi nedir.?

Ülkelerin gelişmişlik seviyesi ve buna bağlı olarak toplumun ekonomik yapısının iyi olması turizm faaliyetlerini tetikler.Çünkü turizm faaliyetleri belirli bir ekonomik donanım gerektirir.Düşünün ki geri kalmış ülkelerde insanların sürekli ekonomik sıkıntı içerisinde bulunması turizm faaliyetlerine bakış açısını olumsuz etkiler gelişmiş ülkelerde ise yaşam standartlarının yüksek olması turizm faaliyetleri kolaylaştırıcı bir etkendir.

SORU-5 Japonya nın dünyanın en büyük sanayi güçlerinden biri olmasının nedenleri nelerdir.

2. dünya savaşından sonra Japonya nüfus ve iş gücü kaybına uğrarken ekonomik bakımdan da ağır bir darbe almıştır.

Bu dönemden sonra 40 yıl içerisinde o dönemde yaşadığı tüm olumsuzlukları değiştirmiş dünyanın en önemli sanayi teknoloji ülkelerinden biri olmuştur.Yine Japonya bu çalışmaları yaparken sanayi ve enerji hammaddelerinin çoğunu yurt dışından almış dışa bağımlı bir özellik göstermiştir.Ancak gelişme gösterdiği sektörler dünyada az ama değerli olan sektörlerdir.Teknolojik anlamda yapmış olduğu gelişme dünya piyasasında kendisine ciddi bir pazar ve yer edinmesine sebeb olmuş bu alanda sağladığı gelir ile hammadde ve tarımsal ürün enerji ihtiyacını karşılamıştır.Toplum yapısı olarak da türdeş bir özellik göstermiş çalışmayı seven manevi değerlerin ön planda tutulduğu ve ada devleti olmasından dolayı bu özelliklerini korumuş milli birlik duygusu yeni nesillere iyi aktarılmış bu etkenlerle Japonların ülke sevgisi ve çalışma azmi üst seviyelere çıkmıştır.Kendi bünyeleri içerisinde 2.

Page 111: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

dünya savaşın da atılan atom bombalarının yıkıcı etkileri Japon halki için her zaman motive edici bir güç olmuştur.Son olarak elde edilen gelirler çok yerinde kullanılmış özellikle savaşdan sonra ABD ‘den alınan yardımlar çok iyi değerlendirmişlerdir.

SORU-6 Japonya’da nüfusun büyük bir kısmı neden kıyı kesimlerde toplanmıştır.

Ülke oldukça dağlık bir ülkedir .Topraklarının %70 i dağlarla kaplıdır.Tarım alanlarının büyük bir kısmı kıyı ovalarında toplanmıştır.Kıyı kesimler yine ticaret faaliyetlerinde liman özelliği göstererek nüfusun ticaretin tarımsal faaliyetlerin kıyı kesimlerde yoğunlaşmasında etkili olmuştur.

SORU-7 Japonya nın coğrafi özellikleri kitabınızda mevcuttur.168-169

SORU-8 Sanayi devrimi neden İngiltere’de başlamıştır.

Sanayi Devriminin İngiltere'de başlamasında sosyal ,ekonomik hatta

tarihi nedenler vardır.

İngiltere sahip olduğu deniz güzü sayesinde coğrafi keşifler sonrasında doğal kaynakları olan bir çok ülkeyi sömürgeleştirmiştir.Bu ülkelerin doğal kaynaklarını önce yelkenli gemilerle sonrasında buharlı gemilerle kendi ülkesine taşımıştır.Bir ada devleti olan İngiltere Avrupa ana karasına oranla daha elverişli bir coğrafi konuma sahiptir.XIX. yüzyıl başlarında ana karada başlamış olan Derebeylik mücadelesi,mezhep farkı huzursuzlukları,savaşlar gibi siyasi rahatsızlıklardan hiç etkilenmemiş ve siyasi istikrarını erken sağlamıştır.

İngiltere'nin Avrupa karasına oranla daha özgür bir ortama sahip olması birçok bilim,sanat ve fikir adamının bu ülkeye yerleşmesinde ve mesleğini özgürce gerçekleştirmesinde etkili olmuştur.

SORU-9 Sanayi devrimi İngiltere’nin nüfus yapısını nasıl etkilemiştir.

İngiltere de sanayileşme beraberinde kentleşmeyi de getirmiş kır nüfusun büyük bir kısmı kırları terk ederek çalışmak için sanayi şehirlerine göç etmiştir.1700 ‘lerde İngiltere nüfusunun 4/1’inden daha azı şehirlerde bunun da %60 dan fazlası güney İngiltere de yaşıyordu .Nüfus 1850’lerden başlayarak çekim merkezi kuzeydeki maden kömürü yataklarında yer alan sanayi merkezlerine doğru kaymaya başlamıştır.1800 ile 1900 yılları arasında şehirde yaşayanların oranı %27 den %64 e çıkmış nüfusun yarıya yakını kuzeydeki sanayileşmiş bölgelere kaymıştır.

SORU-10 Sanayi devriminde lokomotif olarak gösterilebilecek hammaddeler nelerdir.

Page 112: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Pamuk,kömür,demir gösterilebilir.Konu ile ilgili açıklama 176 da 1 ve 2. paragraf 177 de1. paragraf.

SORU-11 Modern tarımın yapılabilmesi için gerekli olan şartlar nelerdir.

Öncelikle ülke topraklarının çok iyi analiz edilmesi hangi tarım ürünlerine elverişli olduklarının belirlenmesi yine bu ürünler içerisinde ekonomik değeri yüksek olanların tercih edilmesi gerekir. Modern tarım yapılabilmesi için yeterli teknik donanıma sahip olunması gerekir.

Arazi şartlarına göre makineli tarımın desteklenmesi gelişmiş sulama sistemlerinin kurulması tohum ıslahı,gübreleme faaliyetlerine gidilmesi gerekir.Genelde modern tarım faaliyetlerine ülke toprakları dar tarıma elverişli arazilerin az olduğu ülkelerde mevcut nüfusun ihtiyaçlarını gidermek amacıyla birim alandan en yüksek verimi almak için gidilir.Örneğin İsrail ,Hollanda.

SORU-12 Hindistan’ın coğrafi özellikleri bu ülkede hangi tarımın ön plana çıkmasında etkili olmuştur.Ülkede son dönemler hariç ekstansif geri kalmış tarım metodları kullanılmaktadır.Arazi geniş elde edilen verim düşüktür.Tarımda çalışan kişi sayısı fazladır.Etkili olan faktörler Hindistan yerşekilleri ve iklim özelliklerinde anlatılmıştır.

SORU-13 Hollanda’da tarım alanları nasıl genişletilmiştir.

Hollanda yükselti olarak deniz seviyesine çok yakın bir ülkedir.Hollanda’da deniz içerisindeki araziler setlerle denizle bağlantısı kesilir daha sonra buradaki sular boşaltılır denizden kazanılmış bu topraklara polder denilir.Hollanda alçak bir ülke olduğu için buraya alçak memleketler anl***** gelen NEDDERLAND denilmektedir.

AŞAĞIDAKİ ÇOKTAN SEÇMELİ SORULARI CEVAPLAYINIZ

1- A 2-D 3-C 4-A 5-E

EKOSİSTEM ,EKOSİSTEMLERİN ÖZELLİKLERİ,MADDE DÖNGÜLERİ VE ENERJİ AKIŞI

Canlılarla (hayvanlar,bitkiler,mikroorgan izmalar) içinde bulundukları maddi ortamı birleştiren fonksiyonel (işlevsel) bütün

Yeryüzünde canlı yaratıkların tümü, biyosfer denilen ince bir kabukta yaşar. Biyosferin belirgin özelliği onu oluşturan hayvan ve bitki türlerinin çok çeşitliliği ve yapısındaki düzensizliktir. Bu düzensizlik, canlı yaratıklarla fizik ortam öğelerinin eşitsizlik eşitsiz dağılımında açıkça görülür

Ama bu çeşitliliğe karşın, canlıların biyosferdeki yerleşimi bir kargaşa şeklinde değildir. 1935 yılında

Page 113: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

ingiliz botanikçisi Arthur C. Tansley’in ekosistem adına verdiği birimler halindedir.Belirli bir ortamda yaşayan canlıların tümüne biyosenoz, bunların barındıkları ortama da biyotop denir. Ekosistem bu ikisinin ilişkisi ortak tanımlanabilir Biyotop + Biyosentez = Ekosistem

Ekosistemde Yaşayan Canlıların Fonksiyonları

Ekolojik PiramitBütün ekosistemi özetlemek için ekolojik pramid yararlı bir yoldur. Piramit yaşayan canlıların enerjilerini nasıl elde ettiklerine göre yukarıdan aşağıya (yaklaşık olarak yediklerine göre) bir listedir. Piramid‘in her bir tabakasının (bölümden bölüme) genişliği yaşayan canlıların (bireyin sayısını, türün sayısını değil) nasıl çoğaldığını göstermektedir.

Enerjiyi nasıl elde ettiklerine göre yaşayan tüm varlıklar katagorilerden birine girerler :

Ekosistemi oluşturan öğeler, başlıca dört gurupta toplanır.

1-Cansız varlıklar. (inorganik ve organik maddeler)2-Primer üreticiler. (yeşil bitkiler)3-Tüketiciler (bitkisel ve hayvansal maddeleri yiyenler)4-Ayrıştıcılar (bakteri ve mantarlar)

Üreticiler – Tüketiciler – Ayrıştırıcılar .

Üreticiler, klorofil içeren yeşil yapraklı bitkilerdir. Bu klorofil ile havada ki CO2‘i ve su‘dan (şekerler) karbonhidratlar yapmak için ihtiyaçları olan güneşin enerjisini tutarlar. Bu üretim sürecine fotosentez denir. Bitkiler büyüme ve tüm diğer gelişme süreçleri için karbonhidrat temin eder. Bitkiler dışında yaşayan canlılardan hiç birinin gıdasını üretememesi önemli bir noktadır. Bu nedenle onlara üreticiler denir

Tüketiciler, direk veya indirek üreticilerin ürettiklerini (karbonhidratla) yiyerek yaşayan hayvanlardır. Tüketiciler daha fazla gruplara bölünebilirler: Birinci tür, ikinci tür, üçüncü tür vb. Birinci tür otçul hayvanları (bitki yiyenler) kapsar. İkinci tür et obur hayvanlardır, örümcekler, kurbağalar gibi, parazit (alsak böcekler) ki birinci türün tüketicilerini yerler. Üçüncü tür, yılanlar gibi et obur hayvanlardır ki ikinci türün tüketicilerini yerler. Tüketiciler grubunun son halkasını örneğin; kaplanlar kartallar veya insanlar oluşturur, yüksek tüketici sınıfı adını alırlar.

Ayrıştırıcılar, bazı nematod ve böcekler gibi küçük hayvanlar ve bakteri ve mantarlar gibi mikroorganizmalardır ki tüketici ve üreticilerin (düşen yapraklar, ölü gövdeler, hayvanların gübresi vb.) atıklarını (organik materyali) yiyerek yaşarlar. Toprakta yaşayan ayrıştırıcıların sayısı çok büyüktür

Page 114: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

(verimli torağın 1 gramın da 1.000.000.000 dan daha çok) ayrıştırıcıların en önemli fonksiyonu organik materyalden bitkilerin kullanabileceği mineralleri yapmaktır. Sonra bu mineraller bitkiler tarafından absorbe edilebilir.

Ekosistemlerin Belirgin ÖzelikleriBir ekosistem biyosferin, bir bölümü ya da parçasıdır ; büyüklüğü ya da genişliği çok değişik olabilir. Bir su birikintisi, bir buğday tarlası birer ekosistemdir. Fakat kurumuş bir Ağaç kütüğü gibi son derece belirgin ve dar sınırlı öğeler de birer ekosistem parçası sayılabilir. Ama kısıtlı ekosistemelerin genellikle zaman içinde sınırlı bir yaşamı vardır. Bu yüzden bunlar birer ekosistem parçası sayılır, sinüzi adıyla anılır. Bunun tam tersine Afrika savanaları ya da Avrupa’nın geniş yapraklı ormanları gibi, kimi ekosistemler çok geniş bölgeleri kaplar. İklimin denetimi altında bulunan kutuplardan ekvatora kadar az çok paralel bölgelere yayılan bu öğeler deformasyon (oluşum) veya biyom adıyla anılır. Bunlar, bir genel görünümün kendine özgü bir direy (fauna) ve bitey (flora) içeren karakteristik ana öğeleridir.

Boyutları ne olursa olsun, bir ekosistemin sınırları az çok belirgindir. Çoğunlukla birbirine komşu ekosistem arasında bir geçiş bölgesi (ekoton) vardır. Geçiş bölgesi, bir ormanın kıyı çizgisi gibi veya ekvator ormanından savanalara geçişte olduğu gibi yaygın bir bölge olabilir. Ekotonların belirgin özelliği, kendine özgü iklimi ve daha zengin direyidir. Bunun için, kıyı kuşu türlerinin sayısı kara ve açık deniz kuşlarınınkinden fazladır. (Çünkü kıyı kesimi, anakara ile Okyanus arasında bir ekoton oluşturur.)Ekosistemlerin sınırlarının belirlenmesi, özellikle hayvan sayısı gözönünde bulundurulacak olursa, hiç de kolay değildir

Bu konuda birçok örnekleme ve istatistik verilerini değerlendirme yöntemleri bulunmuştur. Bu bakımdan, bellibaşlı hayvan türlerinin bolluğunu, dağılımını, yıllık çevrimlerini, sayılarının azalıp çoğalmasını, metabolizmalarını bilmek gerekir. Bu veriler ya yerinde ya da yetiştirme yoluyla elde edilebilir. Bu birinci aşama tamamlandıktan sonradır ki, ekosistemleri yapısını ve işleyişini incelemeye başlamakmümkün olabilir.

BESLENME İLİŞKİLERİ

Dünyamızdaki bütün canlılar beslenme bakımından ototrof ve heterotrof olarak iki grupta toplanabilir.

İnorganik maddelerden organik besin yapanlara, ototrof (üretici) denir. Bunu yapamayıp da hazır organik besin kullananlara da heterotrof (tüketici) denir.

1. Ototrof Canlılar

Fotosentez yapanlar (Fotoototroflar) ve kemosentez yapanlar (Kemoototroflar) olarak iki grupta

Page 115: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

toplanabilir.

a. Fotosentez Yapanlar : Yeşil bitkiler, bazı bakteriler, mavi-yeşil alg'ler ve bazı tek hücreliler tarafından klorofillerde gerçekleştirilir.

b. Kemosentez Yapanlar : Işık enerjisi kullanılmaz. Sadece bazı bakteri türleri tarafından gerçekleştirilir. Klorofil ve kloroplastları yoktur. Kimyasal enerjiyi kullanarak CO2 ve H2O yu birleştirerek organik besin yaparlar.

2. Hem Ototrof, Hem Heterotrof Olanlar

Bu gruptaki canlılara en güzel örnek böcekçil bitkilerdir. Böcekçil bitkiler azotça fakir topraklarda yaşamakta olup, topraktan alamadıkları azotu böcekleri yakalayarak onların proteinlerinden karşılarlar. Bu yönleriyle besini hazır aldıkları için heterotrofturlar. Böceği yakaladıktan sonra sindirim enzimlerini dış ortama salgılayarak, yakaladıkları böceği sindirir. Sonra onun amino asitlerini hücre içine alırlar.

Böcekçil bitkiler aynı zamanda fotosentez yaparak nişasta ve diğer karbonhidratlarını kendileri üretirler. Bu yönleriyle ise besin ürettikleri için ototrofturlar.

3. Heterotrof Canlılar

Organik besinlerini hazır olarak alan canlılardır. Besinleri alma biçimine göre üçe ayrılır.

a. Holozoik Yaşam : Besinlerini daha çok katı ve büyük parçalar halinde alan canlılardır.

Etçiller (Karnivorlar) : Daha çok hayvansal besinlerle beslenirler. Aslan, kedi, kurt bu gruba örnek verilebilir.

Otçullar (Herbivorlar) : Daha çok bitkisel kaynaklı besinlerle beslenirler. Keçi, Koyun, İnek, Kaplumbağa, Kirpi bu gruba örnek verilebilir. Bu hayvanların diş yapıları ve sindirim sistemleri selülozu sindirecek şekilde özelleşmiştir.

Etçil ve Otçullar (Omnivorlar) : Hem bitkisel hemde hayvansal kaynaklı besinlerle beslenirler. İnsan, bazı balıklar, bazı kuşlar bu gruba girer. Dişleri hem parçalayıcı, hem kesici olarak bulunur.

b. Simbiyoz (Birlikte) Yaşam: Bu gruptaki canlılar birbirleri üzerinde veya içinde yaşarlar. Bazı birlikler zararlı, bazıları faydalıdır.

Page 116: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Kommensalizm: Zararsız bir birliktir. Beraber yaşayan canlılardan biri fayda elde ederken diğerinin faydası veya zararı yoktur. İnsanların ağız ve bağırsak bölgelerinde yaşayan bazı bakteriler bu şekildedir.

Köpek balıkları ile onların karın bölgelerine tutunarak yaşayan Echeneis balıkları da buna örnektir. Bu balıklar köpek balığının parçaladığı besinleri kullanırken köpek balığına fayda veya zarar vermezler.

Mutualizm: Karşılıklı fayda esasına dayalı bir yaşam birliğidir.

Likenler mantarlarla, alglerin (su yosunları) oluşturduğu bir mutualist yaşam örneğidir. Mantar, su yosununa CO2 ve H2O verirken, bunun karşılığında O2 ve besin alır.

Parazitlik : Beraber yaşayan iki canlıdan biri fayda görür. Bu esnada faydalandığı canlıya zarar verir. Bu yüzden bu birliklere zararlı birlikler denir. İki canlı ayrılacak olursa, fayda gören bu faydayı kaybettiği için yaşamını yitirebilir.

Parazitlik Çeşitleri:

Parazitler canlının dış kısmına yerleşmişse bunlara ektoparazit (dış parazit) denir. Bunların sindirim sistemleri vardır. Örneğin, keneler, bitler, pireler v.b.

Parazitler canlının iç kısmına yerleşmişse bunlara Endoparazit (İç parazit) denir. Bunların sindirim sistemleri yoktur. Örneğin, plazmodyum mikrobu, bağırsak kurtları, tenyalar v.b.

Parazitler canlı bir hücre olmadan hiç bir canlılık özelliği göstermiyorsa bunlara mecburi parazit denir. Örneğin, virüsler

Bazı bitkiler fotosentez yapabildikleri halde, kök sistemleri gelişmediği için su ve mineral madde ihtiyaçlarını emeç adı verilen kökleriyle üzerinde yaşadıkları bitkinin odun borularından (ksilem) alırlar. Bunlara yarı parazit bitkiler denir. Örneğin, ökse otu.

Bazı bitkiler fotosentez yapamadıkları için bütün ihtiyaçlarını üzerinde yaşadıkları bitkiden karşılarlar. Bunlara tam parazit bitkiler denir. Örneğin, küsküt otu.

c.Saprofit (Çürükçül) Yaşam : Bu gruptaki canlılarda sindirim sistemi tam gelişmemiştir. Bu yüzden besinlerini bulundukları ortamlardan “yarı sindirilmiş sıvılar” olarak alırlar. Bazıları salgıladıkları enzimlerle hem kendi besinlerini kısmen sindirmiş olurlar, hem de organik artıkları parçalayarak ölmüş bitki ve hayvan artıklarını ortadan kaldırırlar. Bu sayede tabiattaki madde devri'ne önemli katkıda bulunmuş olurlar

C. EKOLOJİK KAVRAMLAR

Page 117: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Ekoloji; organizmalar ve onların çevresiyle olan ilişkilerini inceleyen biyoloji dalıdır.

Biyosfer (Ekosfer) : Okyanusların 1000 metre derinliğine kadar ve deniz seviyesinden 6 bin m yüksekliğe kadar uzanan, canlıların yaşayabildiği alandır. Kısaca hava, toprak ve sulardan oluşan canlı küredir.

Ekosistemlerin kesişme noktaları birden fazla iklime ait özellikler gösterir. Normal bir ekosistemden daha çok tür çeşidi barındıran bu geçiş bölgelerine ekoton denir. Bir bölgede yaşayan hayvanların tam***** fauna, bitkilerin tam***** da flora denir. Canlıların üzerinde yaşadığı ve hayatın devamı için gerekli kaynakları içeren büyük bölgelere biyotop denir.

Biyosferdeki yaşama birlikleri, Komünite'ler ve Ekosistemler'dir. Belli bir alanda yaşayan bütün populasyonlar komüniteyi oluşturur. Bu populasyonlar cansız ortamla (fiziki çevreyle) beraber ekosistemleri meydana getirir.

Yaşama birlikleri kara ve su ekosistemleri olmak üzere ikiye ayrılır. Komünite'deki bazı türler fert sayıları ve faaliyetleri bakımından daha belirgindirler.

Böyle türlere baskın türler denir. Karalarda ışığı seven bitkiler en baskın türlerdir. Bu baskın türlerden dolayı, çam ormanı, ardıç ormanı gibi isimlendirmeler yapılır. Su ekosisteminde ise belirli baskın tür yoktur.

Baskın türler çevre şartlarının etkisiyle yerini başka türlere bırakabilir. Buna da süksesyon denir.

D. EKOSİSTEMLER

Ekosistem'ler tabiattaki olayların meydana geldiği küçültülmüş birer model'dirler.

Bir yaşama birliği olan ekosistemde üreticiler, tüketiciler ve ayrıştırıcılar olmak üzere üç canlı grubu bulunmalıdır. Üreticileri, fotosentetik ve kemosentetik canlılar oluşturur. Tüketicileri ise en çok etçil ve otçullar oluşturur. Ayrıştırıcılar ise saprofit bakteri ve mantarlardan meydana gelir.

Ekosistemlerde bir besin ve enerji zinciri olup, bunun ana kaynağı güneştir. Enerji ve maddelerin devirli olarak kullanılması ekosistemlerin en önemli görevidir.

Ekosistem'de ototrofların gerçekleştirdiği en önemli olay fotosentez, heterotrofların solunum ve saprofitlerin gerçekleştirdiği en önemli olay ise organik artıkların çürütülmesidir.

E. MADDE DÖNGÜLERİ

Yaşama birliklerinde ve onun büyütülmüşü olan tabiatta canlılığın aksamadan devam edebilmesi için bazı önemli maddelerin, kullanılan kadar da üretilmesi gerekmektedir. Buna madde devri denir.

Page 118: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Doğadaki karbonun canlı gruplarında ve cansız ortamda izlediği yolu yukarıdaki şekilden takip edebilirsiniz.

Ekosistem ; belli bir bölgede yaşayan ve birbirleriyle devamlı etkileşim içinde olan canlılar ile bunların cansız çevrelerinin oluşturduğu bir bütündür.

Ekosistemdeki madde ve enerji nakli organizmalar arasında görülen besin zinciri yoluyla olur. Besin zinciri ekosistemdeki canlılardan birinin diğerini besin olarak alması sonucu oluşan bir zincirleme olaydır.

Besin zincirine örnekler:1- Ot, fare, tilki, dağ aslanı (üç üyeli bir zincir)2- Ot, çekirge, kurbağa, yılan, atmaca (dört üyeli bir zincir)3- Yonca, dana, insan, (üç üyeli bir zincir)

İnsan genellikle besin zincirinin son halkasıdır. Tabiatta birçok küçük besin zinciri birbiri içine geçmiş durumdadır. İç içe geçmiş besin zincirlerinin tümüne besin ağı denir.

Biyoçeşitlilik, bir bölgedeki genlerin, türlerin, ekosistemlerin ve ekolojik olayların oluşturduğu bir bütündür.

Ekosistemdeki biyoçeşitlilik, dört ana bölümden oluşmaktadır:

Genetik çeşitlilik,

Tür çeşitliliği,

Ekosistem çeşitliliği,

Ekolojik olaylar (prosesler) çeşitliliği.

Populasyon : Populasyon, belli bir bölgede yaşayan, aynı türden bireylerin oluşturduğu topluluktur.

Komünite : Ekosistemlerdeki yaşama birliğidir. Örneğin; bir adada yaşayan bütün bitki ve hayvan türleri o bölgede komünite oluşturur.

Habitat : Biyosferde bir organizmanın doğal olarak yaşadığı ve üreyebildiği yere denir.

Biyotop: Canlıların yaşamını sürdürebilmesi için uygun çevre koşullarına sahip coğrafik bölgelere denir.

Ekolojik Niş : Organizmanın uyum gösterdiği cansız ve biyolojik koşulların bütünüdür.

Ekoloji, canlıların birbirleriyle ve çevreleriyle olan ilişkilerini inceleyen bilim dalıdır.

Dünya ekosistemi (Ekosfer); biyosfer, hidrosfer, litosfer ve atmosferden oluşur.

Belirli bir bölgede yaşamını sürdüren bitki topluluklarına flora, hayvan topluluklarına da

Page 119: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

fauna denir.

Dünyada bütün canlıların içinde yaşadığı tabakaya biyosfer denir.

Kendine özgü iklimi, bitki örtüsü ve hayvan toplulukları bulunan bölgelere biyom denir. karasal biyomlar hakim bitki türlerine , su biyomları ise suyun özelliklerine göre sınıflandırılır.

Ekosistemlerde rekabet, iki ya da daha çok organizmadan her birinin yaşaması için gerekli kaynağı ele geçirmeye çalışması anl***** gelir. Rekabet edilen kaynaklar, besin, besleyici tuzlar, ışık, yer (saklanma, yavrulama, dinlenme, avlanma, beslenme) olarak sayılabilir.

DÜNYADA ÖNEMLİ BİYOM ALANLARI VE ÖZELLİKLERİ

Tropikal yağmur ormanları: Bu ormanlar yeryüzünün en çok yağmur alan Ekvator kuşağının 20°kuzeyi ve güneyi arasında kalır. Bu alanlarda hava daima sıcak ve nemlidir. Amazon Havzası en geniş tropikal yağmur ormanlarının bulunduğu alandır. Afrika’da Gine Körfezi’nden iç bölgelere ve Kongo Havzasına doğru uzanır. Güneydoğu Asya ve Avustralya’da da bu tür ormanlar yer yer vardır.

Tropikal yağmur ormanları geniş yapraklı yapraklarını dökmeyen vb. çok sayıda yüksek ağacı barındırır. Buradaki ağaçların boyları 70 m’ye kadar uzayabilmektedir. Yüksek ağaçların üst kısımları tırmanıcı bitkilerle kaplı olduğundan güneş ışınları ormanın alt kısımlarına fazla ulaşamaz. Bu nedenle alt kısımdaki loş ortamda otsu ve alçak boylu bitkiler yaşar. Devamlı yeşil kalan bu ormanlar, hayvan varlığı bakımından da zengindir. Çeşitli fil, orangutan, şempanze, maymun türleri, karıncalar, kertenkele, domuz, kurbağalar, antilop, kaplan, leopar, jaguar, yılan, papağan türleri, cennet kuşları, çok sayıda sürüngen, kuş ve böcek türü burada yaşar. Genel olarak bütün yağmur ormanlarının katmanları:1.Üst Katman: 50 metreden yüksek ışık istekleri fazla olan ağaçlardan oluşur. Bu katmanda avcı kuşlar ve kartallar barınır.2.Çatı Katmanı: Yerden 30-40m.yukarıda üst katmandan 10-15m.aşağıda yer alan bu katmanda ağaç dalları ve sarmaşıkların birbirine geçmesiyle aşağılara gölge yapar. Güneş ışının yoğun olması nedeniyle canlıların çoğu bu katmanda yaşar.3.Alt Katman: Daha az ışık alan bu katmanda daha genç ve küçük ağaçlar yer alır. Birçok bitki için uygun bir ortam sağlar. Bu katmanda Palmiye gibi küçük ağaçlar yetişir. Bodur ağaçların ve çalıların yaşadığı bu katmandaki canlıların gelişimi yukarılardan aşağıya inebilen güneş ışığı miktarına bağlıdır.4.Ot Katmanı: Ormanın tabanında eğrelti otları ve diğer otların yaşadığı ve dökülmüş yapraklardan oluşan bu katman yerde yaşayan canlılar ve böcekler için uygun ortamı sağlar.

Tropikal yağmur ormanları dünya topraklarının %10 unundan daha az yer kaplamasına rağmen bitki ve hayvan türlerinin %50–70 ini barındırır. Bitki gelişimini olumsuz etkileyecek soğuk ve kurak dönem olmadığı için tür sayısı fazladır. Kara biyomlarında biokütlesi ve bitki ve hayvan çeşidi ve sayısı bakımından en zengin biyomdur. 10 km² lik bu ormanda;15.000 çiçek türü,400 kuş türü,60 kurbağa türü, 4.000 böcek türü, 750 ağaç türü, 100 sürüngen türü bulunur.

Page 120: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Tropikal yağmur ormanları ile ilgili aradığınız her türklü bilgi için tıklayınız:Savan: Tropikal iklim bölgelerinde uzun boylu otlarla birlikte seyrek ağaç ve çalıların görüldüğü otlaklardır. Afrika’da, Avustralya’da ve Brezilya’nın güneyinde görülür. Çok çeşitli sayıda ve büyüklükte hayvanların yaşadığı ve beslendiği alanlardır.

Çeşitli çiçek ve böcek türleri, çayır köpekleri, Afrika vahşi köpeği, bizon, sırtlan, çakal, antilop, zebra, zürafa, babun, aslan, çıta, firavun faresi, deve kuşu, timsah, geyik, karaca, antilop, fil, yabani at ve eşek gibi otçullar ile etçil yırtıcıların iç içe bulunduğu bir yaşama alanıdır. Savanlarda çıkan yangınlar çok büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Yangına uğrayan alanda otsu bitkiler yeniden gelişme imkânı bulsa da ağaç türleri yok olmakta ve savanlar sadece otların yetiştiği alanlar haline gelmektedir. Çöl: Bitki örtüsünün hiç bulunmadığı ya da çok seyrek olduğu aşırı kurak alanlardır. Çöllerde belli bir yağış mevsimi yoktur. Ara sıra kısa süren sağanak yağmurlar düşer. Bazen üst üste birkaç yıl yağmur yağdığı veya ardından yıllarca yağmur yağmayabilir. Bu nedenle organik madde üretiminin en düşük olduğu alanlar çöllerdir. İklim şartlarına göre aşırı düşük sıcaklığa sahip olan alanlara Soğuk çöl, kurak ve yüksek sıcaklıktaki alanlara da Sıcak çöl denilmektedir.

Sıcak çöller dönenceler arasında yaygındır. Kuzey Afrika’da Sahra Çölü, Orta Asya’da Gobi ve Tarım Çölleri, Arabistan Çölleri, Büyük Hint Çölü, Büyük Avustralya Çölü en bilinenleridir. Sıcak çöllerde suyun azlığı bitki ve hayvanlar için sorundur. Bu nedenle çöl bitkilerinin bir kısmı suyu bulduğu zaman onu en yüksek düzeyde kullanarak kısa sürede filizlenir, meyve verir ve tohum saçar, tohumlar da su buluncaya kadar bekler. Bazı bitkilerin su kaybını en aza indirmek için toprak üstündeki bölümleri çok küçüktür. Kaktüslerin suyu tutan gövdeleri vardır. Bitkiler kuraklığın belirgin olduğu yerlerde daha fazla su kazanmak ve terlemeyi azaltmak için şu özellikleri gelişmiştir. 1-Bitkilerin kök sistemleri gelişmiştir. 2-Gövde bodur dallar kısadır.3-Yaprak yüzeyleri kadife gibi tüylerle kaplıdır. 4-Yaprak zarları kalındır. 5-Bitkinin gövde dal ya da yaprakları dikenlidir.Çöl hayvanları da susuzluğa dayanıklı hayvanlardır. Ayrıca birçok çöl hayvanının rengi diğer bölge hayvanlarına göre daha açıktır. Birçok çöl hayvanı bitkilerde olduğu gibi suyu depolayarak ya da kaktüslerde depolanan sudan temin eder.Deve, çöl antilobu, kertenkele, örümcek, yarasa, yer sincabı, akbaba, yılan, karınca, akrep, çöl tilkisi, çöl kurbağası, bazı ve böcek ve kuş türleri yaşayan hayvanlardır. Çöllerde yeraltı sularının bulunduğu yerlerde Vaha denilen bölgeler bulunur. ILIMAN ÇAYIRLAR ( Step, çayır, preriler):

Yağışların çölleşmeye neden olmadığı, ancak orman yetişmesi için de yetersiz olduğu alanlarda otlaklar oluşmuştur. Otlaklar toprak üstü örtüsü olarak toprağı korur, suyu tutar, kaynak sularını toplar, kirli havayı temizler, yaban hayvanlarına barınma imkânı sağlar, otçul hayvanlara beslenme imkânı sağlar.

Stepler yazları sıcak ve kurak iklim bölgelerinde ağaçsız kısa boylu otların yetiştiği otlaklardır. Buradaki

Page 121: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

bitkiler rüzgâra karşı ayakta kalabilmek için kümeler halinde gelişirler. Ülkemizde İç Anadolu ve Trakya’da yaygındır. Steplerde, koyun, deve gibi hayvanlar otlatılır. Yer faresi, kör fare, tarla sincabı, yer sincabı gibi canlılar ile bıldırcın, serçe gibi kuş türleri de steplerde yaşar. Aşırı otlatma ve yanlış otlatma steplere büyük zarar verir. Ayrıca bazı kemirgenler de steplerin düşmanlarındandır.Çayır bölgelerinde lama, bizon, antilop, geyik, kanguru, bufalo, yabani at, zebra, fil, yırtıcı kuşlar vb. yaşar.Tundra: Kutuplar gibi soğuk, rüzgârlı ve az yağışlı bölgelerdeki bitki örtüsüne Tundra denir. Kuzey Yarı Kürede Kuzey Buz Denizi ile Kutup Dairesi arasında yani kutup bölgelerine yerleşmiş biyomlardır. Tundralarda buzullar etkili olur, yılın sadece 3 ayı buzsuz geçer ve gün içindeki en yüksek sıcaklık bile 10°C den azdır. Toprağın buzlu yapısı sıcak mevsimlerde 30–40 cm derinliğe kadar çözünebilir. Bu zamanda da ortalık çamur deryası haline gelir.

Tundralarda toprak çoğunlukla donmuş olduğundan bitki türleri bakımından fakir, ağaç yetişmesine uygun değildir. Tundralarda rüzgâra ve soğuğa dayanıklı kara yosunu, ot, bodur çalılar ve likenler yaşar.Tundralardaki hayvan türleri de sınırlıdır. Ren Geyiği, Misk Öküzü, Yer faresi, Kutup tilkisi, Boz ayı, kutup ayısı, Karibu, Palyaço ördek, birkaç kuş ve böcek türüne rastlanır.Tundralarda kar kuşları, kar kazları ve baykuşlar bulunur. Ayrıca çok sayıda böcek türü ve nadir olarak kurbağa ve sürüngenler vardır.Çalılık: Çeşitli çalı ve bodur ağaçlardan oluşan bitkilere sahiptir. Çakal, yaban koyunu, keçi tavşan, kurt, çalı kuşu, tilki, puma, kokarca, böcek ve kuş türleri bulunur.

İğne Yapraklı Ormanlar: Kutuplara göre daha az soğuk ve kısmen yağışlı bölgelerde kozalaklı ağaç ormanları biyomu başlar.

Sibirya, İskandinavya, Kanada gibi soğuk yerlerden başlayıp, Akdeniz’e kadar inen çam ormanları (sarıçam, karaçam, ladin, köknar, huş, K.Amerika’da sekoya sediri, köknar, sedir gibi reçineli ve soğuğa dayanıklı ağaçlardan oluşan ve Sibirya boyunca Tayga adı verilen ormanlar) bu biyoma girer. Bu türe İğne yapraklı ormanda denir. Çevresi genellikle karla kaplı olan bu kuşakta geyik, kar tavşanı, kurt, şahin ve baykuş, samur, vizon, vaşak, kunduz, kartal, baykuş, çeşitli kuş ve böcek türleri gibi hayvanlar yaşar.Deniz Biyomları: Bitkisel planktonlar.Balık türleri,midye,yengeç,ahtapot,d eniz anası,deniz yıldızı,Tatlı su biyomları:Saz ,kamış,nilüfer gibi bitkiler.Balıklar,kurbağalar,s olucanlar,Kutuplar: Soğuk çöller Antarktika ve Gröndland’da bulunur. Buzlarla kaplı olduğu için yağış alan kıyı kesimleri dışındaki yerlerde yaşam pek mümkün değildir.

Genel olarak yer buzullarla kaplı olduğu için bitki örtüsü yoktur. Yağış alan bölgelerde ise buzlar eridikten sonra bitkiler ortaya çıkar. Buralarda yaşayan kutup tilkisi, penguen, fok, kutup ayısı ve bazı kuşlar besinini denizden sağlarlar.

BİYOLOJİK ZENGİNLİĞİN ÖNEMİ:

1-) Doğal dengeyi sağlamadaki(çevreyle ilgili önemi) önemi; Yeryüzünün sağlığı konusunda tartışılmayacak tek gösterge biyoçeşitliliktir. Biyoçeşitlilik, yaşamın devamını sağlayan ekolojik dengenin temel öğesidir. Bitkilerin besin zincirinin ilk halkasını oluşturmaları hayvanlara besin

Page 122: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

olmaları ve insanların onları çok değişik amaçlarla kullanmaları yanında dünya atmosferinde oksijen ve CO2 dengesini sağlamaları, yani bir Oksijen üretici olmaları açısından vazgeçilemez canlılardır. Ayrıca ekosistem içinde canlıların hepsinin kendine göre bir görevleri vardır. Böcekler, bitkilerin tozlaşmasını sağlayarak bitki yaşamının devamlılığı ve çeşitliliğine olanak vermekte ve ekosistemin devamlılığını sağlamaktadır. Yine böceklerin önemli bir kısmı, organik maddelerin ayrışmasını ve tekrar toprağa kazandırılmasını sağlamakta adeta doğada birer gönüllü temizlik işçisi gibi çalışmaktadır. Bu etkileşim içinde canlı türlerinden herhangi birine verilecek zarar bütün sisteme zarar vermekte ve doğadaki yaşam dengesini bozabilmektedir. Biyolojik çeşitlilik, çevrenin sağlıklı olmasını sağlayan bu çevreyle ilgili hizmetlerin bazıları şunlardır: 1. Doğadaki oksijen ve karbondioksit döngüsünün ve besin zincirinin devamlılığının sağlanması 2. ve hayvanlar arasındaki enerji alışverişinin sağlaması da önemlidir. 3. Böcek ve zararlı hayvanların biyolojik kontrolü, 4. Bitki çiçeklerinin tozlaşması ve meyve tutması, 5. Su ve toprak korunması, 6. Su ve mineral döngüsünün sağlanması, 7. Doğal geri dönüşüm ve atıkların ayrışması gibi pek çok çevreyle ilgili hizmetleri de 8. yerine getirmektedir. 2-) Toplumsal ve ekonomik kalkınmadaki önemi; ABD buğdaylarına bulaşan pas hastalığı, Anadolu’dan getirttirilen yabani form buğday genleriyle ortadan kaldırılmış ve bu yolla ABD buğday üretimine yılda 50 milyon dolarlık katkı sağlamıştır. Özellikle bitkilerden çeşitli maddeler (sanayi yağları, boyalar vb.) elde edilmektedir. İleride oluşacak yağ açıkları yeni yağ bitkilerinin bulunuşu ile karşılanabilir. Bazı türler de kuşlar, balıklar, sürüngenler gibi hayvanların gıda kaynağı durumundadır.İnsanlar, ilk çağlardan günümüze kadar hayvanları avlayarak, evcilleştirerek gıda kaynağı olarak, taşımacılıkta, giyimde ve tıpta kobay amaçlı kullanmışlardır. Yine kültüre alınan hayvanların yabani akrabaları, hayvan ıslahında kullanılmaktadır. Böceklere bakıldığında 1.200.000 böcek türünden, ancak 750 tür kültür bitkilerinde zararlı olmaktadır. Geri kalan türler bizim için faydalı türlerdir. Bunlardan bazıları tarımda zararlı türlerin üzerinde beslenerek bu türlerin savaşımında kullanılmaktadır. Bitkilerin büyük çoğunluğu tozlaşma için böceklere gereksinim duymaktadır.3-) Bilimsel araştırmalar ve sağlık açısından önemi; Bugün hiç önemsenmeyen ve hiç tanınmayan küçücük bir bitki geleceğin en amansız hastalığını yenecek ilacın hammaddesi olabilir. Mikroorganizmalar 3000’den çok antibiyotiğin kaynağıdır. Bitkisel kökenli ilaçların yalnız ABD’deki günlük değeri 20 milyar doların üzerindedir. Dünyada yaşayan bitki türlerinden en iyimser bir tahminle ancak % 10 ‘unun insanların ne gibi işlerine yarayabileceği bilinmektedir. Geri kalanı hakkında bilgimiz yoktur. Henüz hakkında bilgi sahibi olmadığımız bir türün ortadan kalkması, onun genetik yapısının, bilgisinin dünya yüzünden silinmesine yol açacak ve böylece insanlık belki de önemli bir hastalığın tedavi fırsatını kaybedilecektir. 4-) Canlıların beslenmesi açısından önemi; Çünkü: Geleceğin besinleri genetik çeşitliliğin ambarında saklıdır. Bugün sadece buğday için yapılacak ekonomik savaşların en etkili silahı, biyolojik çeşitlilik olarak kabul edilmektedir. Günümüzde 15 bitki türü, dünya nüfusunun %90’ını beslemektedir. Buğday, pirinç ve mısır dünya tahıl üretiminin 2/3’ünü oluşturmaktadır. 5-) Görsel güzellik açısından önemi; Estetik açıdan doğadaki çeşitlilik insan kültürüne renk ve çeşni katmaktadır. Kişilerin yaratma güçleri etrafındaki canlı ve cansız varlıkların çeşitliliği ile orantılı olarak

Page 123: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

artmaktadır. Örneğin biyolojik çeşitlilik açısından zengin bir yörede (orman’da) yaşayan bir kişinin yaratıcılığı, aynı açıdan fakir bir yerde (çöl’de) yaşayana göre daha fazladır.

CANLILARIN YERYÜZÜNDE DAĞILIŞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

A- DOĞAL FAKTÖRLER:

1-İKLİM: iklim şartları, sıcaklık, yağış, güneşlenme süresi, rüzgârlar, nemlilik gibi elemanların gösterdiği özellikleri ile etki eder.

a- Sıcaklık: Her bitki türünün ideal şartlarda gelişebileceği veya uyum sağlayabileceği bir sıcaklık ort***** ihtiyaç vardır. Sıcaklığın çok düşük olduğu veya yetersiz olduğu yerlerde veya da çok aşırı olduğu yerlerde bitkiler yetişemez. İdeal sıcaklık şartlarının dışına çıkıldığında bitki türleri değişerek yerini diğer türlere bırakır. Ayrıca bitkilerin don olayına dayanıklı olup olmamaları da önemli etkidir. Birçok bitki türü için sınırlayıcı en alt ve en üst sıcaklıklar 40º C ile - 40º C arasıdır. 8ºC sıcaklık büyüme dönemi başlangıcı için gerekli sıcaklıktır.

Her bitkinin de sıcaklık isteği ve soğuğa karşı dayanıklılığı farklıdır. Bu özellik bitkilerin sıcaklık kuşaklarına göre dağılımına neden olur.

Belli bir yükseltiden (bitki örtüsü üst sınırı) ve belli enlemlerde (enlem sınırı) sonra bütün bitkilerin ortadan kalkması da sıcaklığın bitki örtüsünün dağılışına etkisidir. Doğal bitki örtüsünün ekvator ile kutuplar arasında geniş ve iğne yapraklılar şeklinde kuşaklar oluşturmaları (enlemin sıcaklığa etkisi) ve bir dağ yamacı üzerinde aynı tür basamaklar oluşturmaları (yükseltinin sıcaklığa etkisine) örnektir.

Bitki türlerinin geniş ya da iğne yapraklı (reçineli) olmaları sıcaklık şartlarına bağlıdır. Yeryüzünde bol sıcaklık ve nem şartlarının görüldüğü ekvatoral bölgede en kısa sürede en gür bitkiler yetişmektedir.Bitkilerin hayatlarını sürdürebilmeleri su ihtiyaçlarını karşılamalarıyla ilişkilidir. Bitkiler ihtiyacı olan suyu yağış, hava ve toprak neminden elde eder.

b- Nemlilik ve Yağış: Bitki örtüsü dağılışı yağış dağılışına paralellik sunar. Yağışın çok olduğu yerlerde gür ormanlar yer alırken, azaldığı yerlerde orman seyrelir, daha azalınca yerini bozkır alır. Su miktarı belli bir oranın altına düşünce bitkilerin yaşamsal faaliyetleri sona erer.

Yağışların düzenli olmadığı ve miktarının 250 mm nin altında indiği alanlarda(çöllerde) yüzey ya tamamen çıplak ya da kuraklığa aşırı derecede dayanıklı bitkiler kaktüs ve çalılıklarla kaplıdır. Sıcaklığın bütün yıl 0 derecenin altında kaldığı ve bitkilerin topraktan su almadığı yerlerde soğuk buz çölleri ise hiçbir bitki görülmez.

Yağışın miktarı kadar rejimi de önemlidir. Yağışın düzenli olduğu iklim kuşaklarında(Ekvatoral, ılıman okyanus, Karadeniz iklimi) gür orman örtüsünün geliştiği gözlenir. Yağışların belli mevsimlerde

Page 124: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

toplandığı yılın bazı mevsimlerindeki kuraklığın belirgin olduğu iklim kuşaklarında ise otsu bitkiler ya da kurakçıl ağaçlar yaygınlaşır.

Örnek: Aynı miktarda yağış alan Akdeniz ve Karadeniz kıyılarında farklı ormanlar görülür.

Genel olarak sıcaklığın fazla yağışın çok olduğu alanlarda canlı türleri daha fazladır. Hayvanların dağılımı da bitkilere uygundur.

2- YERŞEKİLLERİ: Dağ kuşakları boyunca yükselti, bakı eğim, dağların uzanışı, arazinin yarılma durumu, drenaj durumu v.b. yatay ve dikey doğrultuda değişmesi farklı yerel şartların oluşmasına neden olarak farklı özellikte bitkilerin yetişmesine ortam hazırlamaktadır.

a- Yükselti: Yükselti yağışın artmasına, sıcaklığın azalmasına neden olur. Bu yüzden sıcaklık ve su isteği farklı olan bitkiler dağlar boyunca yükseltiye göre basamaklar oluşturur. Yükseklere doğru çıkıldıkça yüksek enlemlere doğru gidiliyormuşçasına bitki örtüsü değişmektedir. Yani yüksek enlemlerin bitki örtüleri alçak enlemlerin yüksek sahalarında yaşam alanı bulabilmektedir. Not: Yüksekliğin 100m artması, yaklaşık ekvatordan 100 km uzaklaşmaya denk gelmektedir.

Örnek: Kuzey Anadolu dağlarında 1000- 1200 m’ ye kadar geniş yapraklı ormanlar, 1000- 1500 m arası karışık ormanlar, 1500 m den sonra iğne yapraklı ormanlar, 2000 m den sonra ise alpin çayırların yer alamsı yükselti sonucudur. Toroslarda 1000m’ye kadar, kuraklık isteyen Kızılçam ormanları yetişirken, daha sonra soğuğa dayanıklı sedir ormanları görülmesi de buna örnektir.

b- Bakı: Dağlık sahalarda dağların kuzeye ve güneye bakan yamaçları ile denize ve içeri bakan yamaçları farklı sıcaklık ve yağış şartları oluşturur. Buna bağlı olarak kuzeyde sıcaklık isteği az olanlar, güneyde sıcak ve güneş ışığını seven bitkiler, denize bakan yamaçlarda gür ormanlar ve yağışı seven bitkiler, içeri bakan yamaçlarda ormanların seyrelmesi ve daha çokta kuraklığa dayanıklı bitkilerin yer alması bakıyla ilgilidir.

NOT:Yukarıdaki şekilde bakı etkisi ile güneş ışınlarının dağ yamaçlarını geliş özellikleri verilmiştir.Şekil kuzey yarım küre için geçerlidir.Güney yamaçlarda daha çok sıcağı seven bitkiler kuzeye bakan yamaçlarda ise sıcaklık isteği az olan bitkiler yetişir.Deniz kenarlarında ise denize bakan yamaçlar gür ormanlar yağışı seven bitkiler iç kesimlere bakan yamaçlarda ise ormanların seyrelmesi kuraklığı seven bitkilerin yetişmesinde etkili olur.Örnek: Kuzey Anadolu Dağlarının kuzeyinde aşağıda nemli ve ılıman geniş yapraklı, yukarıda ise iğne yapraklı orman görülür. Aynı dağın güneyinde ise kuraklığa dayanıklı fazla güneş ışığı isteyen kurakçıl bitkiler yetişir.

Page 125: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Kuzey Yarım kürede güneye bakan bir dağ yamacı yaklaşık 20º enlem olarak kuzeydeki sıcaklık şartlarına sahip olabilmektedir.

3-TOPRAK: Bitki ve hayvanlar yaşamak için toprağa ihtiyaç duyarlar. Toprağın fiziksel yapısı ve kimyasal özellikleri nem ve sıcaklık durumu canlılar için önemlidir. Bazı bitkileri beslenme ve kök gelişimi için özel toprak isterler. Bazıları kireçli, bazıları yumuşak kumlu, bazıları volkanik toprakları severler. Bazen de erozyonla üstteki toprağın aşınması sonucu ana kaya ya da ofiyolitlerin yüzeye çıkması bitkilerin yetişmemesine neden olur. Tuzlu topraklarda Fıstık çamı ve sarıçam yetişmez, bunlar kumlu topraklarda yetişir. Örnek, Tuz gölü çevresi tuzlu topraklarda - deniz kıyısındaki bitki türleri yetişebilmektedir.Tuzlu topraklarda yetişen bitkiler diğer topraklarda da yetişmemektedir.

B-BİYOLOJİK FAKTÖRLER:

1-İNSAN: İnsanların endüstriyel ve tarımsal etkinlikleri başta olmak üzere çeşitli faaliyetleri olumsuz sonuçlar doğurmakta, bitki ve hayvan dağılımını etkileyerek bitki dağılım kompozisyonunu değiştirmektedir. Hatta birçok canlının yok olması ve neslinin tükenmesine de neden olmaktadır. İnsanların yaptığı olumsuz etkilerin en önemlilerinden biri de orman tahribatıdır. Nüfus arştı ve şehirleşme de önemli etkiye sahip sonuçlar doğurmaktadır.

Tür kayıpları günümüzde geçmiş e nazaran 1000 ile 10.000 kat arası artmıştır. Ülkemizde kurulan medeniyetler Anadolu’da sürekli aşırı kullanma ile ormanları ve bazı diğer bitki örtülerini çok tahrip etmiştirler. Bunun sonucu olarak Akdeniz’de kızılçam ormanlarının yerini çalı toplulukları almış, İç ve Doğu Anadolu ormanlarının yerini bozkırlar almıştır. Orman sahalarının yol yapımı, sanayi hizmetine açılması, yerleşme alanlarına dönüştürülmesi ile bitki örtüleri yok olmaktadır. Ülkemizin % 73 ‘ü orman olması gerekirken bu alanların oranı tahriple % 26 ‘ya inmiştir. Anadolu’da 3000 yıldır orman tahribi vardır.

İç Anadolu’da – Karaçam—tahrip -meşe- tahrip- bozkır. Karadeniz’de -- orman – tahrip- çalı

Akdeniz’de Kızılçam -- “ -- maki -- “ -- garig

Otlak alanlarının aşırı ve erken otlatma nedeniyle bitki kaybı oluşmakta, hayvanların yemediği dikenli türler ortama hâkim olmaktadır.

2- DİĞER CANLILAR: Bitkiler arası rekabet: İnsanların doğal ortama müdahalesi ile ormanlar bozulmakta, fakir ortamda yağış ve sıcaklık isteği az arsız bitkiler ortama hâkim olmakta ve ortamın asıl unsuru bitkiler rekabeti kaybetmektedir.

C-PALEOCOĞRAFYA:

1- KITALARIN KAYMASI: Bitki ve hayvan türleri üzerinde bu günkü şartlar kadar geçmişte yaşanan

Page 126: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

şartlarda önemlidir. Kıtalarda ve iklimlerde meydana gelen değişiklikler canlıları ve dağılımını ve yaşamını etkilemiştir. Kıtaların kayması sonucu tek kıtadan günümüze kadar kara ve deniz dağılışı önemli şekilde değişmiştir.

Yukarıdaki şekilde Afrika ve Güney Amerika kıtasında benzer hayvanların görülmesi örnek olarak gösterilebilir.Kıtaların yaklaşması veya uzaklaşması bitki ve hayvanların göç etmesine, göç yollarının değişmesine, canlıların birbirleri ile etkileşerek yeni türlerin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.

2-İKLİM DEĞİŞMELERİ: İklim değişmeleri bazı türlerin yok olmasına, bazı türlerin çevreye uyarak günümüze kadar gelmelerine, bazı canlılarında uzak mesafelere göç etmelerine yol açmaktadır. İklim değişmesi sonucu oluşan deniz seviyesi değişiklikleri okyanus habitatlarının yok olmalarına veya azalmalarına, deniz ilerlemeleri ile karaların su altında kalması sonucu kara canlılarının yaşam alanlarının daralmasına neden olmaktadır. Bu değişimden en çok mercan kayalıkları etkilenmiştir.

Kıtaları birbirinden ayıran boğazların su altında kalması veya kara haline geçmesi canlıların göç yollarını da etkilemektedir. Bering Boğazının kara haline gelmesi ile Sibirya’dan K. Amerika’ ya canlı göçü olarak türlerin benzerliği gerçekleşmiştir.

4. Zamanda oluşan iklim değişmeleri bitki örtülerini etkilemiştir. Ülkemize soğuk ve az yağışlı devirde Avrupa ve Sibirya’da yetişen bitkiler Anadolu’da yayılmıştır. Sıcak ve nemli devirde Akdeniz iklim bölgesinde yetişen bitkiler Anadolu’nun kuzeyine kadar ilerlemiştir. Ülkemizdeki çeşitlilik sunan yer şekilleri daha önceden yetişmiş olan bitkilerin tamamen ortadan kalkmasını engellemiştir. Bu bitkilerin korunup günümüze kadar gelmesi açısından özel alanlar oluşturmuşlardır.

Isınan bir dünyada iklimsel aşırılıkların da yaygınlaşacağını, yani kuraklık, orman ve çayır yangını, taşkın ve sıcaklık dalgası gibi olaylarda bir patlama yaşanacağını gösteriyor. Doğal olarak tüm bunlar, hayvan ve bitkilerin doğal yaşam alanlarında değişikliklere yol açacak. Birçok hayvan türünün beslenme düzeni sarsılacak, yaşam alanları daralacak ve yaşamını sürdürebileceği bölgelere büyük göçler yaşanabilecek. Yeni koşullara uyum sağlayamayan çok sayıda bitki, böcek ve kuş türü ortadan kalkacaktır.

Ağaç ve bitki türleri küresel ısınmayla gelen değişik koşullara hemen adapte olamazlar. Örneğin; orta çağ ormanları, iklim değişikliği nedeniyle ciddi risk altındadır. Genç ormanlar yerine yenileri konulabildiği halde, yaşlı ormanların kendilerini yenilemesi veya yaşlı orman varlığının korunması kolay değildir.

Bu etkilenmeler, özellikle buzulların erimesi ile oluşacak deniz seviyesi yükselmeleri nedeniyle kıyı

Page 127: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

kentleri ile küçük adaların ortadan kalkması, yağış rejimlerinin değişmesi sonucu verimli tarım arazilerinin kuraklaşacaktır. Kıyılara yakın temiz su kaynaklarının denizle birleşmesi, Okyanus akıntılarının durması( buzulların erimesi ile tuzluluğun azalması sonucu yoğunluktan doğan akıntıların), suya bağımlı enerji kıtlığı, orman alanlarının yok olması gibi yaşamsal alanları etkileyecektir. Taşkın, sel vb. gibi olaylar sonucu hastalık oluşturan canlıların taşınması, yeni iklim desenleri, çiftçilerin bir bölümünü, ektikleri tarım bitkilerini değiştirmeye zorlayacaktır.

EKOSİSTEM NEDİR:

Ekosistem

Doğada, canlı ve cansız varlıkların içinde bulunduğu, yaşamlarını sürdürdükleri ve birbirleriyle etkileşimde (ilişkide) bulundukları belli bir alana yani sınırlandırılmış çevreye ekosistem denir.

Ekosistemler canlı (biyotik) ve cansız (abiyotik) varlıklardan oluşurlar. Canlılar bulundukları ekosistemde hem diğer canlılarla hem de cansız varlıklarla sürekli ilişki kurarlar.Ekosistemlerde insanlar, hayvanlar, bitkiler, mantarlar ve mikroorganizmalardan oluşan çevreye biyolojik (canlı = biyotik) çevre denir. Ekosistemlerdeki canlı varlıklar beslenme şekline göre üretici, tüketici ve hem üretici hem de tüketici canlılar olarak, yaşama şekline göre de çürükçül yaşayanlar, ortak yaşayanlar ve parazit yaşayanlar olarak gruplandırılırlar. Ekosistemlerde su, sıcaklık, ışık, toprak, rüzgâr (iklim), nem, hava gibi cansız varlıkların oluşturduğu çevreye de ( cansız abiyotik) çevre denir.Canlılar, bulundukları ekosistemde yani çevrede yaşamlarını sürdürebilmek için bu çevreye ve çevre şartlarına uyum sağlamak zorundadırlar. Bu nedenle canlılar her ekosistemde yaşayamazlar. Canlıların bir ekosistemde yaşayabilmeleri için özelliklerinin o ekosisteme uygun olması gerekir.• Çölde yaşayan canlıların vücutlarında su depo edebilmeleri. (Kaktüslerin etli gövdelerinin develerin hörgüçlerinin olması).• Kuzey Amerika’da yaşayan çöl tavşanlarının uzun kulaklarındaki kan damarlarının vücut ısısını yükseltmesi.• Kutuplardaki ayı ve tavşanların vücutlarında kalın yağ tabakası bulundurmaları.Bütün ekosistemlerin özellikleri farklıdır. Bir ekosistemin özelliğini o ekosistemi oluşturan su, sıcaklık, ışık, toprak, rüzgâr (iklim), nem, hava gibi cansız varlıklar belirler.Ekosistemler çok küçük olabileceği gibi büyük ekosistemler de vardır. Taşın altında yaşayan canlıların oluşturduğu ekosistem olabileceği gibi çöl, orman, göl, akarsu, deniz ekosistemleri de vardır. Büyük ekosistemler içlerinde daha küçük ekosistemleri de barındırırlar. En büyük ekosistem ise Dünya’dır.

Ekosistem ikiye ayrılır:

1-Canlı Öğeler:Bitkiler (Üreticiler), Hayvanlar (Tüketiciler), Mikroorganizmalar (Ayrıştırıcılar)

2-Cansız Öğeler:

Page 128: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

a)Kimyasal Etmenler İnorganik(su,oksijen,karbon) ve Organik(yağ protein vitamin içeren maddeler)

b)Fiziksel Etmenler (Işık, Rüzgâr, Sıcaklık, Yağış)

Canlılar hidrosfer, atmosfer ve litosfer ile sürekli etkileşim halindedir. Bir ormanın bir ekosistem oluşturabilmesi gibi bir ağaç gövdesi, bir nehir, bir gölet, bir dağ, bir deniz ve hatta gezegenimizin tümü bir ekosistem olarak ortaya çıkabilir. Dünya ekosistemini diğer bir deyişle ekosferi atmosfer, hidrosfer, litosfer ve biyosfer oluşturur. Bu büyük ekosistemlerin içinde çok sayıda daha küçük ekosistemler bulunur.

SU EKOSİSTEMLERİNİN DOĞAL SİSTEMLERİN İŞLEYİŞİNE ETKİSİ

Su ekosistemleri ikiye ayrılır:

1) Karasal (Göl ekosistemleri, Nehir ekosistemleri, Bataklık ekosistemleri)2) Denizel (Okyanus ekosistemleri, Deniz ekosistemleri)

Su ekosistemlerini kara ekosistemlerindeki gibi, coğrafi sınırlarla belirlemek çok zordur. Çünkü sular, atmosferik olaylardan, karaların etkilendiği oranda etkilenmemektedirler. Ancak, deniz, tatlı su ve haliç gibi su havzalarının derinlikleri ve bileşimlerindeki farklı maddeler nedeniyle, sularda da farklı canlı bölgelerinden söz edilebilir. Buradan hareketle, su biyomları; deniz biyomları (tuzlu su) ve tatlı su biyomları olmak üzere, iki başlık altında incelenebilir.

DENİZ BİYOMLARI

Denizlerdeki tür topluluklarının dağılımında en önemli etken derinliktir.

Neiritik alan diye adlandırılan, 200 m derinliğe kadar olan deniz ortamı, tür topluluklarının en zengin oldukları bölgeyi oluşturmaktadır. Neiritik alanların, akarsularla beslenmesi, güneş ışınını fazla almaları, oksijen ve birçok çözünmüş maddenin fazla olması nedeniyle, deniz canlılarının en çok yoğunlaştığı bölgelerdir. Neiritik alan deniz canlılarının % 90’ını barındırmaktadır. Daha derin sahalara ise güneş ışınları daha az ulaştığı ve besin maddeleri az olduğu için canlı türleri çok azalmaktadır. Bu bölgelerdeki canlılar, daha üst tabakalardan inen besinlerle beslenmektedir.

NOT:Deniz ve okyanuslar doğada ısının dağılmasında ve atmosferde tuz dağılımında son derece önemlidir.Bu tuz kristalcikleri yoğuşma olayında son derece önemlidir.Aerosol denilen bu parcacıklar bulut oluşumuna yardımcı olur…

TATLI SU BİYOMLARI

Page 129: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Akarsular, göller, sulak alanlar ve bataklıklar tatlı su biyomlarını oluşturmaktadır.

Akarsular, ekosistemlerin önemli bir parçasını oluşturur. Akarsuyun yeraltına sızan kısmı akiferleri, yüzeysel akışa geçen kısmı da deniz ve okyanusları besler. Akarsular birçok bitki ve hayvan türü için yaşam alanı oluşturur. Akarsuların akış hızı ve kimyasal özellikleri akarsuyun barındırdığı hayvan türü ve sayısı üzerinde etkili olan faktörlerin başında gelir. Bir akarsuda çağlayanlar varsa biyolojik üretim ve çeşitlilik az olur.

Çünkü balıklar ve diğer canlıların çağlayanları aşmaları çok zor bir durumdur. Yatak eğiminin fazla olduğu yerlerde bol miktarda alüvyal malzeme taşınıyorsa akarsu bulanık bir görünüm arz eder. Suyun bulanık olması birçok canlı için olumsuz sonuçlar doğurur. Akarsu denize ulaşıyorsa ağız kesimlerinde tatlı su ve tuzlu su birbirine karışır. Buralar bitki ve hayvan türleri bakımından zengin alanlardır.

Akarsuların taşıdığı elementler ve besin maddeleri buralardaki biyolojik çeşitliliği artırır.

Akarsu ağızları mikroorganizmalardan kuşlara kadar birçok canlının barındığı yerlerdir. Tüm deniz balık üretiminin % 90’ı kıyı sularından, özellikle de akarsu ağızlarından sağlanmaktadır.

Göller karalar üzerindeki durgun su ekosistemlerini oluşturur. Göllerin çevresinde yer alan sucul bitkiler gerek su kuşları gerekse diğer canlılar için hem barınma hem de beslenme alanları oluşturmaktadır.

SU DÖNGÜSÜ:

Su, yaşam kaynağıdır. Bütün canlıların ağırlıklarının önemli bir kısmını su oluşturur.

Yeryüzündeki su miktarının yaklaşık % 5’ i tatlı sulardır.

Güneş enerjisinin ısıtmasıyla, çeşitli kaynaklardan atmosfere çıkan su buharı; yağmur, kar, dolu gibi yağış biçimleriyle yeniden yer yüzüne döner. Bu suyun bir miktarı yer altı sularına karışırken, daha büyük kısmı, göl ve deniz gibi kaynaklarda birikir.

Su döngüsü de, öteki tüm döngüler gibi süreklidir. Bitkiler terleme ile su döngüsüne katılır.

Yer yeryüzündeki bütün sular katılmaktadır. Söz gelimi, denizlerden buharlaşan su, yağış olarak yer yüzüne dönmekte, bir kısmı yüzeysel sularda birikip, bir kısmı da yer altı sularına karışmaktadır.Yer altı sularının son toplanma yeri ise deniz ve okyanuslardır. Burada toplanan sular, su döngüsüne devam eder ( uzun su devri ). Deniz ve okyanuslardan buharlaşan suyun karalara geçmeden tekrar yağmur, kar, dolu biçiminde deniz ve okyanuslara geçmesine ise kısa su devri denir.

Bu döngüde suyun hareket etmesini sağlayan beş değişik olay vardır:

Page 130: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

1- Yoğunlaşma ,

2- Yağış ,

3- Toprağa geçiş ve yeraltı sularının oluşumu,

4- Yüzeysel akıntı ve yüzey suları ile yeraltı sularının oluşumu,

5- Buharlaşma

Su buharı yoğunlaşarak bulutları oluşturur, koşullar uygun olduğunda yağış meydana gelir. Yağış şeklinde yeryüzüne düşen su, toprağa sızarak yeraltı sularına veya yüzeysel akıntı olarak okyanuslara, denizlere karışır. Yüzey sularının buharlaşmasıyla su atmosfere geri döner.

Yoğunlaşma: Suyun buhar formundan sıvı formuna değişim sürecidir. Havadaki su buharı konveksiyon yardımıyla artar. Ilık-nemli hava yükselirken soğuk hava aşağı doğru hareket eder. Ilık hava yükseldikçe sıcaklığı azalıp enerjisini kaybettiğinden gaz halden sıvı veya katı (kar veya dolu) haline döner.

Yağış: Yağmur, sulusepken kar, kar veya dolu olarak bulutlardan salınan sudur. Atmosferde yoğunlaştığı, atmosferik hava akımında kalmasının zorlaştığı durumda su buharından sonra yağış meydana gelir.

Toprağa geçiş: Dünya yüzeyine erişen yağışların bir kısmı toprağa sızar (infiltrasyon) ve yeraltı sularını meydana getirirler.

Toprağa sızan su miktarı, toprağın eğimi, bitkilerin tipi ve miktarı, toprağın su ile doygun olup olmamasına bağlı olarak değişir. Yüzeyde büyük yarıklar, delikler bulunması, toprağa su geçişini kolaylaştırır.

Yüzeysel akıntı: Çok fazla yağış olduğunda, toprak suya doyar ve suyun fazlasını alamaz. Kalan su toprağın yüzeyinden akar (Runoff). Suyun toprağa emilemeyen kısmı yüzey suları olarak isimlendirilir. Yüzeysel sular kar ve buzların erimesiyle de oluşabilir.

Yüzey suları çaylara, derelere ve nehirlere akar. Yüzey suları daima daha alçak noktalara doğru taşınır, dolayısıyla okyanuslara karışır.

Yeraltı suları: Dünya yüzeyine erişen yağışların bir kısmı toprağa sızar (infiltrasyon) ve yeraltı sularını meydana getirir. Yeraltı sularının bir bölümü derinde kapalı bir su katmanına ulaşır ve kullanılabilmeleri için yeryüzüne özel bir yöntemle çıkarılmaları gerekir. Yeraltı sularının diğer bir bölümü ise basınç etkisiyle üst toprak katmanlarına doğru hareket eder ve yeryüzüne ulaşır. Bu sulara kaynak suyu denir. Yeraltı suyu toprak katmanlarından geçerken temas ettiği yüzeydeki mineral vb maddeleri de yapısına alır. Bu maddeler suyun yararlı bileşenlerini (demir, magnezyum vb) oluşturabileceği gibi arsenik, nitrat, tarım ilacı kalıntıları gibi zehirli maddeler de olabilir. Toprak sarsıntıları, yağmur ve eriyen kar suları, bu zehirli maddelerin suya karışma riskini artırır. Bu nedenle suyun bileşimindeki değişikliklerin sürekli izlenmesi ve güvenli hale getirilmesi için etkin filtrasyon yöntemleriyle arındırılması gereklidir.

Page 131: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Buharlaşma: Bitkilerin nemlenmesiyle ve toprağın buharlaşmasıyla oluşan sudur. Evapotranspiration, atmosfere yeniden giren su buharıdır.

Evapotranspiration, buhar olarak atmosfer içinde artmaya başlayan su moleküllerinin neden olduğu güneş enerjisinin suyu ısıttığı durumda oluşur.

Görüldüğü gibi, gereksinmemiz olan suyun bize ulaşması için birçok oluşum gerçekleşmektedir. Ve bu oluşumlar daima iş başındadır.

Güneş enerjisinin ısıtmasıyla, çeşitli kaynaklardan atmosfere çıkan su buharı; yağmur, kar, dolu gibi yağış biçimleriyle yeniden yer yüzüne döner. Bu suyun bir miktarı yer altı sularına karışırken, daha büyük kısmı, göl ve deniz gibi kaynaklarda birikir. Su döngüsü de, öteki tüm döngüler gibi süreklidir. Bitkiler terleme ile su döngüsüne katılır.

Yer yeryüzündeki bütün sular katılmaktadır. Söz gelimi, denizlerden buharlaşan su, yağış olarak yer yüzüne dönmekte, bir kısmı yüzeysel sularda birikip, bir kısmı da yer altı sularına karışmaktadır.Yer altı sularının son toplanma yeri ise deniz ve okyanuslardır. Burada toplanan sular, su döngüsüne devam eder ( uzun su devri ). Deniz ve okyanuslardan buharlaşan suyun karalara geçmeden tekrar yağmur, kar, dolu biçiminde deniz ve okyanuslara geçmesine ise kısa su devri denir.

EKOSİSTEMLERDE ENERJİ AKIŞI VE MADDE DÖNGÜLERİ

Ekosistem, birbiriyle ilişkili canlı ve cansız unsurlardan oluşur. Ekosistem, bu unsurlar arsındaki madde ve enerji dolaşımı ile kendini besler ve yeniler. Madde döngüsü ve enerji dolaşımı ile hava,su,toprak,bitkiler ve diğer canlılar arasında sürekli bir alış veriş olur.Bu alış veriş yeryüzünün doğal zenginliklerinin tekrar tekrar kullanılabilmesine ve yaşamın sürmesine olanak sağlar.

BESİN ZİNCİRİ Ekosistemdeki enerjinin birincil kaynağı güneştir. Dünyadaki tüm canlılar yaşamlarını sürdürebilmek için enerjiye ihtiyaç duyarlar. Canlılar arası ilişkinin temelinde beslenme bulunur. Ekosistemdeki madde ve enerji nakli organizmalar arasında görülen besin zinciri yoluyla olur.

Besin zinciri ekosistemdeki canlılardan birinin diğerini besin olarak alması sonucu oluşan bir zincirleme olaydır. Üretici ve tüketici canlılar arasında bir zincirin halkaları şeklindeki beslenme ilişkisine besin zinciri denir. Bütün canlıların kullandığı enerjinin temel kaynağı güneş enerjisi olup besin zinciri bu enerjinin canlıdan canlıya aktarılmasını sağlar. Bitkiler tarafından üretilen enerji önce ot oburlara oradan da etoburlara geçer. Doğada var olan enerji, beslenme ilişkileri ve diğer ekolojik ilişkilerle, biçim ve yer değiştirerek sürekli yenilenir, asla kaybolmaz. Besin zincirleri fotosentez yapılmasıyla başlar ve artıkların çürütülmesiyle biter1. halka – Üreticiler--(Fotosentezle organik besin üretirler, güneş enerjisini ilk olarak kullanırlar.)2. halka – Otçullar--(Üreticilerin depoladığı enerjiyi birinci derece tüketici olarak kullanırlar.)3. halka – Etçiller--(Üreticilerin depoladığı enerjiyi ikinci derece tüketici olarak kullanırlar.)4. halka – Yırtıcılar-- Üreticilerin depoladığı enerjiyi üçüncü derece tüketici olarak kullanırlar.)5. halka – Çürükçüller- Ölmüş bitki ve hayvan artıklarının yapısındaki organik maddeleri parçalayarak

Page 132: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

toprağa karışmasını sağlayan canlılara indirgeyici (ayrıştırıcı) denir. ( Ölen canlıları ve kalıntılarını ayrıştırarak beslenirler. Artan besin ve enerjinin fazlası, toprakta birikerek fosil yakıtların oluşmasına neden olur.)

ENERJİ PİRAMİDİ: Besin zincirinin her bir halkasındaki canlıların birey sayılarının karşılaştırılmasıyla enerji piramidi oluşur. Bu nedenle enerji piramidinin ilk katında üreticiler ve son katında yırtıcı canlılar bulunur. Çürükçüller her bir katla ilişki halindedir.

Bu piramitlerin temel amacı eko sistemdeki enerji akışını daha somut olarak görebilmektir. Böylece çeşitli eko sistemleri bir birleriyle karşılaştıracak bir model elde edilmiş olur .(Faklı ekosistemleri birbiri ile karşılaştırmak amacıyla düzenlenirler.)

Kara ekosistemlerinde genellikle piramit 3 veya 4 basamaklıdır. Ancak su ekosistemlerinde piramit 4 ya da 5 basamaklı olabilir.Çünkü denizlerde üreticiler çoğunlukla mikroskobik fitoplanktonlardan oluşur. Fitoplanktonlar ot obur balıklara, ot obur balıklar da daha büyük et obur balıklara yem olur.

Üstteki enerji piramidi her basamağın yılda metre kare başına enerji üretimini ve metabolik enerji kaybını özetlemektedir. Örneğin üreticilerin toplam net enerji üretimi 1000 Kilokalori/metrekare/yıl iken,ot oburların 100 K Cal. /m2/yıl, et oburların 10 K. Cal. /m2/yıl olur. Son besin düzeyindeki hem etçil hem de otçullarda (omnivorlar) ise 1 Kcal/ m2/yıl’dır. Yani 4.basamakta üretim 1 K. Cal. / m2/yıl ‘a düşmektedir ki bu da her basamakta ortalama %90 enerji kaybı olduğunu gösterir.

Her enerji dönüşümünde bu örneğe yaklaşık %90 oranında enerji kaybı olmakta, o besin düzeyine ulaşan enerjinin ancak %10 u bir sonraki beslenme düzeyine aktarılabilmektedir. Aktarılabilen bu enerjiye kullanılabilir enerji denir.Geri kalan enerji artık kullanılamayacak bir enerji şekline dönüşür. Bu enerji düşük sıcaklıktaki ısı enerjisidir:Güneşten alınan ışık enerjisi 1. kattan yukarıya doğru besinler içerisinde aktarılmaktadır.Enerji piramidinde, aşağıdan yukarıya doğru her kattaki;– Canlı sayısı azalır, – Tür sayısı azalır,– Toplam besin ve enerji miktarı azalır, – Vücutta biriken artık oranı artar, şeklinde değişmeler görülür.NOT: Enerji piramidin her bir katındaki besin ve enerjinin bir kısmı canlının yaşamında kullanılırken depo edilen miktarı sonraki katlara aktarılır.Besin Zinciri ve Enerji Piramidinin Bozulması;Doğal ortamlardaki aşırı değerdeki olumsuz değişme ve gelişmeler ekosistemlerdeki canlı yaşamını ve düzenini bozar. Salgın hastalıklar, aşırı avlanmalar, iklim şartlarının değişmesi, kuraklıklar, don, sel, deprem, fırtına, kimyasal - biyolojik ve nükleer kirlenmeler besin zincirinin işleyişini bozar.

ENERJİ AKIŞI: Güneş ekosistemlerin tek enerji kaynağıdır. Bazı canlılar doğal enerjiden faydalanarak ürettikleri maddeleri besin zinciri yoluyla diğer canlılara vermek suretiyle enerji akışını sağlarlar. Canlılar

Page 133: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

hayatsal faaliyetlerini sürdürebilmek için enerjiye ihtiyaç duyarlar. İhtiyaç duyulan bu enerji organik besinlerin parçalanması sonucu açığa çıkar. Dolayısıyla canlılarda besin aktarımına bağlı olarak enerji akışı da gerçekleşmiş olur.

Enerji piramitlerinde bir seviyeden diğerine geçişte enerji kaybı yaşanmaktadır. Enerji piramidinin en alt basamağında enerji en fazladır. Genelde bir basamaktan diğerine geçişte, enerjinin %90`ı kaybolurken, %10 kadarı bir sonraki beslenme düzeyine aktarılmaktadır.Enerji akışı iki aşamada gerçekleşir.— Birinci aşamada yeşil bitkiler güneş enerjisini fotosentez yoluyla kimyasal enerjiye çevirerek besinsel ürünlerde depolar. Bitki dokularında organik madde olarak depolanan bu enerjinin bir kısmı, bitkilerin yaşamları için kullanılır, diğer kısmı beslenme yoluyla ot obur hayvanların vücuduna geçer. —İkinci aşamada ise hayvanlar bu bitkileri ve birbirlerini yiyerek gerekli enerjiyi sağlarlar,A—Otçullar da besin yoluyla aldıkları bu enerjinin bir kısmı kendi yaşamları için enerji şeklinde kullanılır; kalan kısmını depolar ve otobur hayvanları yiyen etobur hayvanlara aktarılır. B—Etçillerde ot oburları ve birbirlerini yiyerek bu depolanmış organik maddeyi enerji üretimi, büyüme, gelişme ve üretimi için kullanır.

— Besin zincirinin son halkasını ayrıştırıcılar (parçalayıcılar) oluşturur. Ekosistemlerin çoğunda enerjinin önemli bir kısmı ayrıştırıcılar tarafından kullanılır. Bunlar canlı artıkların (ceset, dışkı vb.) ayrıştırarak organik maddeleri, mineralleri ayrıştırarak inorganik maddelere dönüştürürler ve tekrar toprağa iade ederler. Bu İnorganik maddeler ve minerallerde yeşil bitkiler tarafından alınarak tekrar organik maddelere çevrilirler.

—Böylece, son tüketicilere doğru sürekli ve tek yönlü bir enerji akışı sağlanır. Zincirin her bağlantısı yiyecek düzeyi olarak bilinir. Böylece tabiattaki madde döngüsü devam eder. İnsan genellikle besin zincirinin son halkasıdır. İnsanlar bitki yedikleri zaman birincil tüketicilerin yiyecek düzeyine bağlı olurken, et yedikleri zaman ikincil tüketici olurlar.

Page 134: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Tabiatta birçok küçük besin zinciri birbiri içine geçmiş durumdadır. İç içe geçmiş besin zincirlerinin tümüne besin ağı denir.Besin zinciri veya besin ağını oluşturan canlılar arasında bir denge vardır. Herhangi bir basamaktaki bir değişim hayvan popülâsyonları arasındaki dengeyi bozar ve herhangi bir basamaktaki değişimi onun üzerindeki veya onunla beslenen basamağı etkiler, değişimlere hatta açlıktan ölüme sebep olur. Örneğin; fareler ortadan kalktığında bunla beslenen yılan, tilki çakal, yırtıcı kuşlar, baykuş gibi hayvanlar açlıktan ölür. Veya tersi bir durumda, ortamdaki yılın, tilki, çakal yırtıcı kuşlar, baykuş gibi hayvanlar ortamdan kaldırılırsa köyler ve kentler fare istilasına uğrar (Üç sene önceki Samsun ve Muğla’daki sıçan istilası gibi). Fare ve sıçanların çoğalmasıyla tarladaki sebzeye, meyveye verilen zarar arttığı gibi, veba, kuduz, tularemi, beyin zarı iltihaplanması, kolera, kanamalı sarılık gibi birçok hastalıkların yayılmasına sebep olur.

CANLILARDA BESLENME İLİŞKİLERİEkosistemleri oluşturan canlı varlıklar, beslenme ve yaşama şekillerine göre gruplandırılırlar. a) Beslenme Şekline Göre Canlılar :Canlılar beslenme şekline göre üreticiler, tüketiciler ve hem üretici hem de tüketiciler olmak üzere 3 grupta incelenirler.

1- Üreticiler (Ototrof Canlılar) :Kendi besinlerini kendileri üretebilen canlılardır. Üreticiler, fotosentez yoluyla karbondioksit, su, madensel tuzlar ve güneş enerjisini kullanarak oksijen, besin ve kimyasal enerji üretirler. Üretilen kimyasal enerjinin bir kısmını kendi yaşamsal faaliyetleri için kullanırlar, kalan kısmını da protein, karbonhidrat, yağ, vitamin şeklinde bitkinin kök, gövde, yaprak, tohum, meyve gibi kısımlarda ürettikleri besinlerde (besinlerin kimyasal bağlarında) depo ederler. Bitkiler tarafından depo edilen besinler diğer canlıların besin ve enerji ihtiyacının karşılar.• Yeşil bitkiler, mavi – yeşil algler (su yosunları), öglenalar, bazı bakteriler ototrof canlılardır.

2- Tüketiciler (Heterotrof Canlılar) :Kendi besinlerini kendileri üretemeyip, dışarıdan hazır olarak aldıkları besinlerle beslenen canlılardır. Tüketiciler, hem üreticilerle hem de diğer tüketicilerle beslenirler.Tüketiciler, aldıkları besin kaynağına göre otçullar, etçiller ve hem otçul hem de etçiller olarak üç grupta incelenirler.• Otçullar (Otoburlar = Herbivorlar) = 1. Dereceden Tüketiciler :İhtiyaçları olan besin maddelerini ve enerjiyi üreticilerden yani yeşil bitkilerden karşılayan canlılardır.• Koyun, keçi, inek, et, eşek, geyik, fil, zürafa, zebra, (maymun), sincap, tavşan.

• Etçiller (Etoburlar = Karnivorlar) = 2. Dereceden Tüketiciler :İhtiyaçları olan besin maddelerini ve enerjiyi diğer hayvanları (otçul ve diğer etçilleri) yiyerek karşılayan canlılardır.• Aslan, kaplan, köpek, kurt, tilki, sansar, kartal, şahin, baykuş, atmaca, kertenkele, timsah, köpek balığı, yılan.

Page 135: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

• Hem Etçil Hem de Otçullar (Hepçiller = Omnivorlar) = 2. Dereceden Tüketiciler :İhtiyaçları olan besin maddelerini ve enerjiyi hem üreticileri yani yeşil bitkileri hem de diğer tüketicileri yani hayvanları yiyerek karşılayan canlılardır.• İnsan, ayı, maymun, kuşların büyük bir bölümü, kaplumbağa, bazı balıklar, fare, domuz.

3- Hem Üretici Hem de Tüketiciler (Hem Ototrof Hem de Heterotrof Canlılar) :İhtiyaçları olan besinin bir kısmını fotosentez yoluyla kendileri üreten bir kısmını da bazı canlıları yiyerek karşılayan canlılardır. Bu canlılar (protein sentezi için gerekli olan) azot ihtiyacını yakaladığı böcekleri yiyerek karşılarlar. Bataklıkta yaşayan böcekçil bitkiler (sinekkapan ve ibrik otu) bu gruba girerler.

NOT : 1-

• 1. Dereceden Tüketiciler = Üreticileri Yiyen CanlılarOtçullar• 2. Dereceden Tüketiciler = 1. Dereceden Tüketicileri Yiyen Canlılar Etçiller• 3. Dereceden Tüketiciler = 1. ve 2. Dereceden Tüketicileri Yiyen Canlılar Etçiller – Hem Etçil Hem de Otçullar

b) Yaşama Şekline Göre Canlılar :Canlılar yaşam şekline göre çürükçül yaşayanlar, parazit yaşayanlar ve ortak yaşayanlar olmak üzere üç grupta incelenirler.

1- Çürükçül Yaşayanlar (Ayrıştırıcılar = Saprofitler) :İnsan, hayvan, bitki atıkları ile ölmüş insan, hayvan ve bitkileri vücutlarındaki bazı (organik) besinleri salgıladıkları enzimlerle parçalayan canlılardır. Bu canlılar böylece ihtiyacı olan besin ve enerjiyi parçaladığı maddelerden karşılarken atık maddeleri de diğer canlıların kullanabileceği maddeler (inorganik maddeler = mineraller = madensel tuzlar) haline getirip toprağa verirler.Ayrıştırıcıların en önemli görevi doğadaki madde döngülerinin gerçekleşmesini sağlamaktır.• Bazı bakteriler, küf mantarları (çürükçül bakteriler).

2- Ortak (Birlikte = Simbiyotik) Yaşayanlar :Farklı türden canlıların yaşamlarını birada sürdürmelerine ortak (birlikte = simbiyoz) yaşama denir. Ortak yaşayan canlılar birbirlerine zarar vermezler.Ortak yaşama canlıların birbirinden faydalanma şekline göre iki çeşittir.• Mutualistler : Birlikte yaşayan iki canlıdan her ikisinin de yarar gördüğü yaşama şekline mutualizm, bu şekilde

Page 136: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

yaşayan canlılara da mutualistler denir.

• Geviş getiren hayvanların (otçulların) sindirim sisteminde bulunan ve selülozun sindirilmesini sağlayan bakteriler.• İnce bağırsakta yaşayan bakteriler kendileri için uygun yaşama ortamı bulurken B ve K vitaminlerini sentezleyerek üzerinde yaşadığı canlıya fayda sağlarlar.• Baklagillerin (fasulye, nohut, mercimek, yonca, bakla) köklerinde yaşayan azot bakterileri bitkinin besiniyle beslenir, bitkiye ise havadan aldığı azotu verir.• Liken Birliği : Liken birliğini mantarlar (şapkalı) ile mantarların hiflerine tutunarak yaşayan su yosunu (alg) oluşturur. Mantarların kökleri vardır ama besin üretemezler. Su yosununun ise kökleri yoktur ama besin üretebilirler. Mantarların aldığı suyu su yosunu kullanarak besin üretir ve ürettiği bu besini hem kendisi hem de mantarlar kullanır. Ayrıca mantarların solunum sonucu havaya verdiği CO2 gazını da su yosunu kullanır.• Kommensalistler : Birlikte yaşayan iki canlıdan birinin yarar görüp, diğerinin etkilenmediği yaşama şekline kommensalizm, bu şekilde yaşayan canlılara da kommensalistler denir.• Köpek balığının karnına tutunan ya da etrafında gezen küçük balıkların (echeneis) köpek balığının parçaladığı canlılardan veya köpek balığının atıklarından faydalanması.

3- Parazit (A*****) Yaşayanlar (A*****lar) :Birlikte yaşayan iki canlıdan birinin yarar, diğerinin zarar gördüğü yaşama şekline parazit yaşama, bu şekilde yaşayan canlılara da parazit yaşayanlar (a*****lar) denir.Parazit yaşayan canlılar, ihtiyaçları olan besin maddelerini üzerinde yaşadığı canlıdan, canlının sindirilmiş besinlerinden hazır olarak alırlar. Bu nedenle parazit yaşayan canlılar üzerinde canlıya zarar verirler.

Canlı vücudunun içinde yaşayan ve sindirim enzimleri bulunmayan parazitlere iç parazitler (iç a*****lar) denir. Tenya, bağırsak solucanı, mantarlar, amip, sıtma mikrobu ve hastalık yapan bakteriler iç a*****lardır. Bu canlıların üreme sistemleri gelişmiştir.Canlı vücudunun dışında yaşayan ve sindirim enzimleri bulunan parazitlere dış parazitler (dış a*****lar) denir. Bit, pire, kene, tahtakurusu, sivrisinek, uyuz böceği, çeçe sineği (uyku hastalığı yapar), tatarcık (şark çıbanı yapar) dış a*****lardır. Dış a*****lar üzerinde yaşadığı canlının kanındaki sindirilmiş besinleri kullanırlar.Dış a*****ların sindirim sistemi gelişmiş, iç a*****larınki gelişmemiştir.

MADDE DÖNGÜSÜ NEDİR?

Ekosistem birbirleri ile ilişkili olan canlı ve cansız varlıklardan oluşmuştur. Ekosistem bu varlıklar arasındaki madde ve enerji alışverişi ve dolaşımı sayesinde kendisini yeniler ve besler. Ekosistemin enerjisini güneş sağlar, ancak hayatın devamı için gerekli olan su ve diğer kimyasal maddeler dünyamızda yer alır.Ekosistemlerde madde varlığı sınırlıdır, alınan maddeler yerine konmadığı takdirde tükenmeye mahkûmdur.Ekosistemlerin dengesini koruyabilmesi ve varlığını sürdürebilmesi

Page 137: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

(dünyada hayatın devamı için) madde ve enerji döngüleri sırasında alınan maddelerin yani inorganik maddelerin kullanıldıktan sonra cansız ortama geri verilmesi sayesinde olabilir. Doğada yaşamın sürekliliği için karbon, su, oksijen, azot, oksijen ve fosfor gibi maddeler ekosistem içinde devirli olarak kullanılırlar. Yani canlılar ihtiyaç duydukları bu maddeleri yaşadıkları ortamdan alır, kullanır ve bir şekilde ortama geri verirler ve sürekli olarak devirler yapıp yenilenerek canlılar tarafından tekrar kullanılır. Birinci Termodinamik Kanunu gereğince hiçbir madde ortamdan kaybolmaz, ancak çeşitli kimyasal değişimler geçirebilir. Hayatın devamı için gerekli olan maddelerin ekosistem içinde canlılar ve cansız çevreleri arasındaki dolaşımına Ekolojik Madde Döngüleri ya da Madde Çevrimleri denir. Bu döngülerin biyolojik, kimyasal ve jeolojik etmenleri olduğundan Biyojeokimyasal Döngüler de denir. Madde döngüsünün enerji akışından farkı ekosistem içinde sürekli devir yapmasıdır. Madde döngüleri güneş enerjisi sayesinde gerçekleşir.

SU DÖNGÜSÜSu, bazı doğal kuvvetler ve hava hareketleriyle atmosfer ile yer yüzündeki karalar ve sular arasında sistemli bir şekilde hareket etmektedir.Buna su döngüsü veya hidrolojik dolaşım denir.Güneş enerjisinin ısıtmasıyla ,çeşitli kaynaklardan atmosfere çıkan su buharı;yağmur,kar, dolu gibi yağış biçimleriyle yeniden yer yüzüne döner.Bu suyun bir miktarı yer altı sularına karışırken,daha büyük bir kısmı,göl ve deniz gibi kaynaklarda birikir.

Su döngüsü de,öteki tüm döngüler gibi süreklidir.Bitkiler de terleme ile su döngüsüne katılır.Yer yüzündeki bütün sular,su döngüsüne katılmaktadır.Yani,denizlerden buharlaşan su,yağış olarak yer yüzüne dönmekte, bir kısmı yüzeysel sularda birikip ,bir kısmı da yer altı sularına karışmaktadır. Yer altı sularının son toplanma yeri ise deniz ve okyanuslardır.Burada toplanan sular,su döngüsüne devam eder (uzun su devri).Deniz ve okyanuslardan buharlaşan suyun karalara geçmeden tekrar yağmur, kar,dolu, biçiminde deniz ve okyanuslara geçmesine kısa su devri denir.Buharlaşma ve terleme yoluyla yükselen su,bulutlarda yoğunlaşır.Bunun sonunda da yağış oluşur.Yağış olarak geri dönen suyun bir kısmı yüzey sularında (göl ve denizlerde) depo edilir.Diğer kısmı yer altı sularına karışır.Toprağa giren su , yer altı suyu olarak tekrar denizlere akar. Bu şekilde su döngüsü tamamlanmış olur.Su döngüsü 3 evre halinde gerçekleşir.

1.Buharlaşma: Suyun ısınarak buharlaşması, bitkilerinde terleme yoluyla atmosfere verilmesidir. Yeryüzündeki buharlaşma güneşin sıcaklık etkisi ile gerçekleşir. Suyun buharlaşma alanları denizler, okyanuslar, akarsular, yağış alanları ve toprak yüzeyidir. Ayrıca bitki ve diğer canlıların terlemesi de buharlaşma alanları arasında yer alır. Buharlaşma yoluyla su atmosfere verilir. 2.Yoğunlaşma: Su buharının soğuyarak doygun hale gelince su zerreciklerine ve buz kristallerine dönerek bulutları oluşturmasıdır.3.Yağışlar: Yoğunlaşan su zerreciklerinin daha soğuyup su damlaları halinde yer çekimi etkisiyle yere düşmesidir. Yeryüzüne düşen suların bir kısmı toprak derinliklerindeki bitki köklerine alınır, bir kısmı da diğer canlılar tarafından kullanılır. Yağışlarla yeryüzüne düşen suyun büyük bir kısmı yüzey akıntıları şeklinde deniz, okyanus, akarsu ve göllere karışarak akarsular, göller ve yeraltı suları yoluyla denizlere ulaşarak döngüyü tamamlar.

Page 138: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Yağışlar su döngüsünün önemli bir parçası olup suyun tekrar tekrar kullanılmasını sağlar. Bir yağmur damlası bir yıl içinde tekrar tekrar buharlaşıp yeniden yağarak yeryüzüne döner. Böylece 4 milyon km³ su karalar atmosfer arasında hareket eder.Toprak tabakasının çeşidi, arazinin eğimi, bitki örtüsü, yeraltı ve yer üstü sularının şekil ve durumları su döngüsünü etkiler. Doğal bitki örtüsü sel tahribatını önler, yağışların dengeli dağılımını sağlar. Doğal bitki örtüsünün azalması ile birlikte yağış miktarı azalır, yağış miktarı azalınca canlıların yaşam kaynağı olan mineral döngüleri de bozulur.

Ancak insanlar tarafından kullanılan sular kimyasal maddeler, fabrika atıkları, nükleer atıklar, tarım ilaçları, yapay gübreler vb. kirletilen bu sular yağışlarla yeraltı suyu ve içme sularına karışır. Doğal döngü içinde de yeterince temizlenemez ve canlılar için büyük bir tehlike oluşturmaktadır.

KARBON DÖNGÜSÜKarbon atomlarının fiziksel, jeolojik, kimyasal ve diğer süreçler sonucunda atmosfer, okyanuslar, yeryüzü vb. arasındaki dolaşımı. Karbon atomları canlı dokularını meydana getirdikleri için tüm yaşamın temel taşıdır. Karbonun çoğu karbondioksit şeklinde bulunur. YERYÜZÜNDE KARBONUN DÖRT ANA KAYNAĞI1.Atmosfer (havaküre):Karbondioksit2.Hidrosfer (Suküre):Karbondioksit ve bikarbonat3.Litosfer (Taşküre):Petrol,kömür,doğal gaz,karbon4.Biyosfer (Canlılar Küresi):Canlı bünyesindeki organik moleküllerDoğadaki karbonun çoğu karbondioksit şeklindedir. Karbondioksitten çıkan karbon fotosentez için çok önemlidir. Havadaki karbon dioksit, su ve besleyici tuzlarla birlikte fotosentez işleminde kullanılır.

Bu işlem sonucu oksijen ve organik maddeler üretilir.Yeşil bitkiler, havadan karbondioksiti alarak fotosentez sonucunda organik bileşiklere dönüştürürler. Bitkilerin yapısındaki bu karbon bitkilerle beslenen hayvanlara ve besin zinciri yoluyla diğer canlılara geçer. Bu canlıların atıklarıyla ve fosilleriyle toprağa karışır ve bakteriler tarafından parçalanarak toprağın yapısına katılır.

Solunumda ise bunun tersi olur. Yani organik maddeler oksijen eşliğinde parçalanır. Bu işlemde karbon dioksit ve su üretilir. Oksijensiz ortamda yaşayan bazı mikroorganizmalar mayalanma (fermantasyon) yoluyla glikozu alkol ve karbondioksite dönüştürürler. Bu yolla elde ettikleri enerjiyi metabolik işlemlerde kullanırlar.Organik maddelerin parçalanması sonucu serbest kalan karbon dioksit çevirime yeniden girer. Böylece karbon döngüsü tamamlanmış olur.Karbondioksit sıcaklığı tutucu etkisi olan bir gazdır. ( sera gazı) Günlük ve mevsimlik sıcaklıkların aşırı artmasını ve azalmasını engeller. Aşırı artması yere gelen sıcaklığı tutarak küresel ısınmaya neden olmaktadır.Denizlerle atmosfer arasında karbon alışverişi çok yavaştır. Bu da ilk 100 metrede olur. Karalardan erozyon ile taşınan inorganik ve organik maddeler aracılığı ile karbon denize gelir. Karadan gelen, kabuklu hayvanların bünyesindeki organik karbon, karbonat, bikarbonatlar deniz tabanlarında tortullar içinde birikir. Denizler karalara göre 50 kat daha fazla karbon içerdikleri için karbon akışını düzenleyen en önemli kaynaklardır.

Karbon döngüsü atmosfer, litosfer, hidrosfer ve biyosfer arasında gerçekleşir. Döngü bozulmadığı

Page 139: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

sürece doğada karbon denge halindedir. Atmosferdeki CO2 miktarı bellidir. Havadan alınan co2 tekrar verilmemiş olsa idi fotosentez giderek azalacak ve 35 yıl gibi bir süre sonra besin zinciri durarak dünyada hayat kalmayacaktı. İnsanın olumsuz etkisi ile atmosferdeki karbon dengesi bozulmaktadır. Çünkü sanayileşme ile birlikte atmosfere eklenen karbondioksit miktarı %25 artmıştır.

Dengenin bozulmasında; Atmosferdeki karbon dioksit ile sudaki karbon dioksit denge halindedir. Karbondioksitin karadaki doğal kaynağı yanardağlardır. Hızlı sanayileşme, kentleşme ve nüfus arştı ile insan fosil yakıtları gömülü oldukları yerden çıkararak fazla kullanmaktadır. Kömür, doğal gaz ve petrol gibi fosil yakıtların ve kireç taşının yakılması sonucunda atmosfere atılan karbon dioksit miktarı artmaktadır.

Yeryüzündeki doğal bitki örtüsünün azalması da (orman yangınları gibi sebeplerle) karbon dengesini önemli ölçüde etkiler. Bu durum insan eliyle atmosferdeki karbon dengesinin bozulabileceğini göstermektedir. Atmosferde artan karbondioksit miktarı yeryüzü sıcaklığının birkaç derece artmasına neden olacaktır. Yeryüzü giderek ısınacak, kutuplardaki buzulların erimesiyle deniz seviyesi yükselecek ve dünya iklimi değişecektir. Doğada Karbondioksit Tüketimi;1-Kara ve deniz bitkilerince fotosentezde kullanılır.2- Deniz hayvanlarının kabuk oluşumunda kullanılır.3- Deniz hayvanları ve bitkilerinin ölmesi tabana çökerek karbonatlı kayaların oluşumunda tüketilir.4-Ölen canlıların bünyelerindeki karbon zamanla basıncın etkisiyle petrol, kömür gibi fosil yakıtlara dönüşür. Doğada Karbondioksit açığa çıkması;1-Canlıların solunumları sonucu doğaya döner.2-Ölen canlıların çürümesi,3-Orman yangınları,4-Karbonatlı kayaların fiziksel ve kimyasal olarak ayrışması,5-Suyun hava ile teması ile karbon havadan suya, sudan havaya geçer.6-Volkanizma olayları sonucunda,7-Fosil yakıtların yakılması,

AZOT DÖNGÜSÜAzotun doğada en bol olarak bulunduğu yerler; 1.Atmosfer, 2.Canlıların yapısı (Canlı vücudunda Proteinlerin, Nükleik asitlerin, çeşitli hormonların ve vitaminlerin yapısında bulunur.) Azotun asıl kaynağı atmosferdir. Atmosfer %78 oranında azot (N2) içerir. Bazı mikroorganizmalar hariç canlılar azot gazını doğrudan doğruya kullanamazlar.

Azotun bitkiler tarafından kullanabilmesi için bazı süreçlerden geçerek nitrit ve nitratlara dönüştürülmesi veya bağlanması gerekir. Azot bitkiler tarafından inorganik nitrat(NO3)- , bazı bitkiler tarafından da amonyum tuzları(NH4)+ hâlinde kullanılır. Hayvanlar azot ihtiyaçlarını beslenme yoluyla diğer bitki ve hayvanlardan karşılarlar. Ayrıca azot topraktaki verimi oldukça etkiler.

Page 140: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Azotun doğadaki dolaşımı:1-Atmosferde yıldırım ve volkanik faaliyetler sırasında ortaya çıkan elektrik deşarjları gibi atmosferik olaylar sonucunda azot oksijen ile birleşerek nitratlara dönüşür. Bu nitratlar yağışlarla yere inerek toprağa karışır. Bitkiler tarafından alınır duruma getirilir2- Azotun toprağa bağlanması topraktaki bazı bakteriler tarafından gerçekleştirilir.( örneğin fasulye ve bezelye gibi bitkilerin köklerinde yaşayan bakteriler) Tüm canlıların ölüleri ve atıklarındaki proteinler parçalanarak önce amino grup asitlere, sonra amonyağa dönüştürülür. Amonyak, nitrit bakterileri ile nitrit tuzlarına, nitrit tuzları nitrat bakterileri ile nitrat tuzlarına dönüştürülür.3-Atmosferdeki azot ise baklagillerin köklerindeki azot bağlayıcı bakteriler tarafından nitrat tuzlarına dönüştürülür. Nitrat tuzları bitkilerin kökleriyle alınır, fotosentez sonucunda bitkisinin yapısına katılır. 4-Azot besin zinciri yoluyla bitkilerden otçullara, onlardan etçillere geçer. 5- Tüm canlıların ölüleri ve atıklarındaki proteinler ayrıştırıcılar tarafından parçalanır. Çeşitli mikroorganizmaların ve bakterilerin de etkisiyle azotun bir kısmı suda çözünmüş nitrat tuzları şeklinde toprakta kalır. Bir kısmı da azot gazına indirgenmiş olarak yeniden atmosfere döner. Bu şekilde azot döngüye katılmış olur.Not: İnsanlarda azot döngüsünü de olumsuz etkilemektedir. Havadaki azot geliştirilen teknoloji sayesinde yapay gübre yapımında kullanılır. Yapay gübrenin tarımda verimi arttırmak için fazla kullanılması toprağın doğal özelliklerinin kaybolmasına neden olur. Dolayısıyla çevrede bitkilerce kullanılabilir azot eksikliği, insanlar açısından da beslenme yetersizliği ve açlık sorununu gündeme getirmektedir.

OKSİJEN DÖNGÜSÜCanlıların aldıkları besinleri enerjiye dönüştürebilmeleri için oksijen gereklidir. Atmosferde % 21 civarında oksijen bulunur. Oksijen doğada üç şekilde O, O2, O3 olarak bulunur. Atmosferde serbest halde moleküler oksijen (O2) Şeklinde bulunur. Çok reaktif bir gaz olduğu için çeşitli elementlerle birleşir.

Ozon her zaman atmosferde bulunmaz güneşten gelen ultraviyole ışınları ve yıldırım etkisiyle O2 nin O3 e dönüşmesi ile oluşur. Atmosferin Zaralı ışınları süzen filtresi durumundadır.

Oksijenin kaynakları: 1-Atmosfere en önemli oksijen sağlayan kaynak yeşil bitki ve alglerin fotosentez sonucunda kullandığı CO2 yerine oksijen vererek oksijen döngüsü gerçekleştirmelerdir. Canlılar tarafından solunumunda kullanılır ve karbondioksite dönüştürülür. Bu olayı denizlerde algler gerçekleştirir. Dünyamızdaki

Page 141: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

oksijenin % 90’lık kısmını algler sağlar. Ayrıca oksijen, ultraviyole ışınları etkiyle ozona dönüşür. 2-Atmosfere oksijen sağlayan bir başka kaynakta atmosferdeki suyun ışık yardımıyla oksijen ve hidrojene ayrışması sonucu açığa çıkan oksijendir.(Fotoliz)

Atmosferdeki oksijen tüketimi: Solunum, Yakıt madenlerin yanmasında, organik maddelerin oksidasyonunda (besinlerin yakılmasında) kullanılır. Dünyada oksijen miktarında henüz önemli bir değişiklik olmamıştır. Oksijen döngüsü denk kapanmıştır.

FOSFOR DÖNGÜSÜFosfor;1.Canlılarda, dişlerin, kemiklerin ve nükleik asitlerin (DNA-RNA) yapısında bulunur. 2.Doğadaki fosfat kaynakları ise yer kabuğundaki fosfatlı kayalar ve denizler fosfor kaynağıdır. Bu döngünün temeli fosforun karalarda denizlere denizlerden de karalara taşınmasıdır. Kayalardaki fosforun bir kısmı yağmur ve erozyon etkisiyle çözünerek suya karışır. Sudaki fosfor bitkiler tarafından alınır ve fosforlu bileşikler dönüştürülür. Besin zinciri yoluyla hayvanlara geçer. Bitki ve hayvan atıklarından ayrıştırıcılar tarafından tekrar inorganik fosfata dönüştürülerek bitkiler tarafından kullanılır. Denizlerdeki fosfor denizlerdeki bitki ve hayvanların ihtiyacını karşılar. Balıklarla ya da suda avlanan kuşların dışkıları ile tekrar karaya taşınır.

Fosfatlı kayalar işlenerek yapay gübre elde edilir. Yapay gübre olarak toprağa atılan fosfor, toprak erozyonu ile akarsulara, oradan da tekrar denizlere sürüklenir. Böylece fosforun karalardan denizlere dönüşü hızlandırılmış olur. İnsanların bu ve benzeri faaliyetleri ise fosfor kaynaklarının tükenmesine yol açabilir.

KÜKÜRT DÖNGÜSÜKükürt,toprakta ve proteinlerin yapısında bol miktarda bulunur. Fakat bitkiler kükürdü sülfatlara çevrildikten sonra kullanabilirler. Kükürt içeren proteinler,önce topraktaki çeşitli organizmalar aracılığıyla kendilerini oluşturan aminoasitlere parçalanır,ardından amino asitlerdeki kükürt başka bir dizi toprak mikroorganizması yardımıyla hidrojen sülfüre dönüşür.Hidrojen sülfür oksijenli ortamda,kükürt bakterileri aracılığıyla önce kükürde sonra sülfata çevrilir;sülfatlar da başka bakteriler tarafından yeniden hidrojen sülfüre dönüşür.Eğer bitki veya hayvan ölürse,yapılarındaki proteinin parçalanmasıyla kükürt H S şeklinde açığa çıkar.H S kükürt bakterileri tarafından önce S O‘ye daha sonra da Oiyonuna dönüştürülür.SO iyonları,bazen doğada serbest olarak reaksiyona girerek sülfatlı bileşikleri de verebilirler.Organizmalar tarafından alındığı takdirde kükürt içeren iki aminoasit olan Sistein ve Metionin’nin yapısına katılırlar.

MADDE DÖNGÜLERİNİN YARARLARITüm canlılar dünyanın yüzeyinde ya da yüzeye çok yakın ince bir toprak katmanında yaşarlar ve güneş enerjisinin dışındaki gereksinimlerini bu katmanın içerdiği kaynaklardan karşılarlar. Eğer yaşamın sürmesi için gerekli olan su,oksijen ve diğer maddeler sadece bir kez kullanılmış olsaydı hepsi şimdiye kadar tükenmiş olurdu.

Doğanın tüm işlevlerinin çevrimler halinde düzenlenmiş olması bu işlevlerin sonsuza dek

Page 142: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

yinelenmesini sağlamaktadır.Hava,su,toprak,b itkiler ve hayvanlar arasında sürekli bir alışveriş olması yeryüzünün tüm zenginliklerinin tekrar tekrar kullanılabilmesine ve böylelikle yaşamın sürmesine olanak verir.

KONU İLE İLGİLİ TAVSİYELER:Genel olarak karışık bir konu gibi gözüksede unutulmamalıdır ki doğada madde yok olmaz sürekli dönüşüm halindedir.Burdan yola çıkarak şekilleri anlamaya çalışmak ezberden ziyade daha kalıcı bilgiler sağlar.Kendinize küçük kavram haritaları oluşturarak öncelikle maddenin bulunduğu ortam ,hangi hallerde arttığı,hangi hallerde azaldığı şeklinde döngüler konusunu öğrenmeye çalışırsanız kalıcılık sağlar.Örneğin oksijen döngüsünde oksijen oluşumu ve oksijenin üretim şekli düşünülerek (fotosentez ve suyun parçalanarak oksije oluşturması) tüketim olarak solunum maden ve besinlerin yakılması şeklinde öğrenmeniz işinizi kolaylaştırabilir.Yoksa bu kadar döngü ve özelliklerini hafızaya almak ezbercilikten öteye gitmez.Kitabınızdaki şekilli alanlar direk yazılı sorusu konuları olabilir.Örnek vermek gerekirse hangi döngü olayında nitrit ve nitratlara dönüşüm olayı söz konusudur gibi.Yıldırım olayı hangi döngü oluşumunda etkilidir.Aşağıdaki olaylardan hangisinde oksijen açığa çıkar yada çıkmaz.Yada aynı soru diğer döngüler için sorulabilir.

EKOSİSTEM ,EKOSİSTEMLERİN ÖZELLİKLERİ,MADDE DÖNGÜLERİ VE ENERJİ AKIŞI

Canlılarla (hayvanlar,bitkiler,mikroorgan izmalar) içinde bulundukları maddi ortamı birleştiren fonksiyonel (işlevsel) bütün

Yeryüzünde canlı yaratıkların tümü, biyosfer denilen ince bir kabukta yaşar. Biyosferin belirgin özelliği onu oluşturan hayvan ve bitki türlerinin çok çeşitliliği ve yapısındaki düzensizliktir. Bu düzensizlik, canlı yaratıklarla fizik ortam öğelerinin eşitsizlik eşitsiz dağılımında açıkça görülür

Ama bu çeşitliliğe karşın, canlıların biyosferdeki yerleşimi bir kargaşa şeklinde değildir. 1935 yılında ingiliz botanikçisi Arthur C. Tansley’in ekosistem adına verdiği birimler halindedir.Belirli bir ortamda yaşayan canlıların tümüne biyosenoz, bunların barındıkları ortama da biyotop denir. Ekosistem bu ikisinin ilişkisi ortak tanımlanabilir Biyotop + Biyosentez = Ekosistem

Ekosistemde Yaşayan Canlıların Fonksiyonları

Ekolojik Piramit

Bütün ekosistemi özetlemek için ekolojik pramid yararlı bir yoldur. Piramit yaşayan canlıların enerjilerini nasıl elde ettiklerine göre yukarıdan aşağıya (yaklaşık olarak yediklerine göre) bir listedir. Piramid‘in her bir tabakasının (bölümden bölüme) genişliği yaşayan canlıların (bireyin sayısını, türün sayısını değil) nasıl çoğaldığını göstermektedir.

Enerjiyi nasıl elde ettiklerine göre yaşayan tüm varlıklar katagorilerden birine girerler :

Page 143: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Ekosistemi oluşturan öğeler, başlıca dört gurupta toplanır.

1-Cansız varlıklar. (inorganik ve organik maddeler)2-Primer üreticiler. (yeşil bitkiler)3-Tüketiciler (bitkisel ve hayvansal maddeleri yiyenler)4-Ayrıştıcılar (bakteri ve mantarlar)

Üreticiler – Tüketiciler – Ayrıştırıcılar .

Üreticiler, klorofil içeren yeşil yapraklı bitkilerdir. Bu klorofil ile havada ki CO2‘i ve su‘dan (şekerler) karbonhidratlar yapmak için ihtiyaçları olan güneşin enerjisini tutarlar. Bu üretim sürecine fotosentez denir. Bitkiler büyüme ve tüm diğer gelişme süreçleri için karbonhidrat temin eder. Bitkiler dışında yaşayan canlılardan hiç birinin gıdasını üretememesi önemli bir noktadır. Bu nedenle onlara üreticiler denir.

Tüketiciler, direk veya indirek üreticilerin ürettiklerini (karbonhidratla) yiyerek yaşayan hayvanlardır. Tüketiciler daha fazla gruplara bölünebilirler: Birinci tür, ikinci tür, üçüncü tür vb. Birinci tür otçul hayvanları (bitki yiyenler) kapsar. İkinci tür et obur hayvanlardır, örümcekler, kurbağalar gibi, parazit (alsak böcekler) ki birinci türün tüketicilerini yerler. Üçüncü tür, yılanlar gibi et obur hayvanlardır ki ikinci türün tüketicilerini yerler. Tüketiciler grubunun son halkasını örneğin; kaplanlar kartallar veya insanlar oluşturur, yüksek tüketici sınıfı adını alırlar.

Ayrıştırıcılar, bazı nematod ve böcekler gibi küçük hayvanlar ve bakteri ve mantarlar gibi mikroorganizmalardır ki tüketici ve üreticilerin (düşen yapraklar, ölü gövdeler, hayvanların gübresi vb.) atıklarını (organik materyali) yiyerek yaşarlar. Toprakta yaşayan ayrıştırıcıların sayısı çok büyüktür (verimli torağın 1 gramın da 1.000.000.000 dan daha çok) ayrıştırıcıların en önemli fonksiyonu organik materyalden bitkilerin kullanabileceği mineralleri yapmaktır. Sonra bu mineraller bitkiler tarafından absorbe edilebilir.

Ekosistemlerin Belirgin ÖzelikleriBir ekosistem biyosferin, bir bölümü ya da parçasıdır ; büyüklüğü ya da genişliği çok değişik olabilir. Bir su birikintisi, bir buğday tarlası birer ekosistemdir. Fakat kurumuş bir Ağaç kütüğü gibi son derece belirgin ve dar sınırlı öğeler de birer ekosistem parçası sayılabilir. Ama kısıtlı ekosistemelerin

Page 144: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

genellikle zaman içinde sınırlı bir yaşamı vardır. Bu yüzden bunlar birer ekosistem parçası sayılır, sinüzi adıyla anılır. Bunun tam tersine Afrika savanaları ya da Avrupa’nın geniş yapraklı ormanları gibi, kimi ekosistemler çok geniş bölgeleri kaplar. İklimin denetimi altında bulunan kutuplardan ekvatora kadar az çok paralel bölgelere yayılan bu öğeler deformasyon (oluşum) veya biyom adıyla anılır. Bunlar, bir genel görünümün kendine özgü bir direy (fauna) ve bitey (flora) içeren karakteristik ana öğeleridir.

Boyutları ne olursa olsun, bir ekosistemin sınırları az çok belirgindir. Çoğunlukla birbirine komşu ekosistem arasında bir geçiş bölgesi (ekoton) vardır. Geçiş bölgesi, bir ormanın kıyı çizgisi gibi veya ekvator ormanından savanalara geçişte olduğu gibi yaygın bir bölge olabilir. Ekotonların belirgin özelliği, kendine özgü iklimi ve daha zengin direyidir. Bunun için, kıyı kuşu türlerinin sayısı kara ve açık deniz kuşlarınınkinden fazladır. (Çünkü kıyı kesimi, anakara ile Okyanus arasında bir ekoton oluşturur.)Ekosistemlerin sınırlarının belirlenmesi, özellikle hayvan sayısı gözönünde bulundurulacak olursa, hiç de kolay değildir

Bu konuda birçok örnekleme ve istatistik verilerini değerlendirme yöntemleri bulunmuştur. Bu bakımdan, bellibaşlı hayvan türlerinin bolluğunu, dağılımını, yıllık çevrimlerini, sayılarının azalıp çoğalmasını, metabolizmalarını bilmek gerekir. Bu veriler ya yerinde ya da yetiştirme yoluyla elde edilebilir. Bu birinci aşama tamamlandıktan sonradır ki, ekosistemleri yapısını ve işleyişini incelemeye başlamakmümkün olabilir.

. BESLENME İLİŞKİLERİ

Dünyamızdaki bütün canlılar beslenme bakımından ototrof ve heterotrof olarak iki grupta toplanabilir.

İnorganik maddelerden organik besin yapanlara, ototrof (üretici) denir. Bunu yapamayıp da hazır organik besin kullananlara da heterotrof (tüketici) denir.

1. Ototrof Canlılar

Fotosentez yapanlar (Fotoototroflar) ve kemosentez yapanlar (Kemoototroflar) olarak iki grupta toplanabilir.

a. Fotosentez Yapanlar : Yeşil bitkiler, bazı bakteriler, mavi-yeşil alg'ler ve bazı tek hücreliler tarafından klorofillerde gerçekleştirilir.

Page 145: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

b. Kemosentez Yapanlar : Işık enerjisi kullanılmaz. Sadece bazı bakteri türleri tarafından gerçekleştirilir. Klorofil ve kloroplastları yoktur. Kimyasal enerjiyi kullanarak CO2 ve H2O yu birleştirerek organik besin yaparlar.

2. Hem Ototrof, Hem Heterotrof Olanlar

Bu gruptaki canlılara en güzel örnek böcekçil bitkilerdir. Böcekçil bitkiler azotça fakir topraklarda yaşamakta olup, topraktan alamadıkları azotu böcekleri yakalayarak onların proteinlerinden karşılarlar. Bu yönleriyle besini hazır aldıkları için heterotrofturlar. Böceği yakaladıktan sonra sindirim enzimlerini dış ortama salgılayarak, yakaladıkları böceği sindirir. Sonra onun amino asitlerini hücre içine alırlar.

Böcekçil bitkiler aynı zamanda fotosentez yaparak nişasta ve diğer karbonhidratlarını kendileri üretirler. Bu yönleriyle ise besin ürettikleri için ototrofturlar.

3. Heterotrof Canlılar

Organik besinlerini hazır olarak alan canlılardır. Besinleri alma biçimine göre üçe ayrılır.

a. Holozoik Yaşam : Besinlerini daha çok katı ve büyük parçalar halinde alan canlılardır.

Etçiller (Karnivorlar) : Daha çok hayvansal besinlerle beslenirler. Aslan, kedi, kurt bu gruba örnek verilebilir.

Otçullar (Herbivorlar) : Daha çok bitkisel kaynaklı besinlerle beslenirler. Keçi, Koyun, İnek, Kaplumbağa, Kirpi bu gruba örnek verilebilir. Bu hayvanların diş yapıları ve sindirim sistemleri selülozu sindirecek şekilde özelleşmiştir.

Etçil ve Otçullar (Omnivorlar) : Hem bitkisel hemde hayvansal kaynaklı besinlerle beslenirler. İnsan, bazı balıklar, bazı kuşlar bu gruba girer. Dişleri hem parçalayıcı, hem kesici olarak bulunur.

b. Simbiyoz (Birlikte) Yaşam: Bu gruptaki canlılar birbirleri üzerinde veya içinde yaşarlar. Bazı birlikler zararlı, bazıları faydalıdır.

Kommensalizm: Zararsız bir birliktir. Beraber yaşayan canlılardan biri fayda elde ederken diğerinin faydası veya zararı yoktur. İnsanların ağız ve bağırsak bölgelerinde yaşayan bazı bakteriler bu şekildedir.

Page 146: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Köpek balıkları ile onların karın bölgelerine tutunarak yaşayan Echeneis balıkları da buna örnektir. Bu balıklar köpek balığının parçaladığı besinleri kullanırken köpek balığına fayda veya zarar vermezler.

Mutualizm: Karşılıklı fayda esasına dayalı bir yaşam birliğidir.

Likenler mantarlarla, alglerin (su yosunları) oluşturduğu bir mutualist yaşam örneğidir. Mantar, su yosununa CO2 ve H2O verirken, bunun karşılığında O2 ve besin alır.

Parazitlik : Beraber yaşayan iki canlıdan biri fayda görür. Bu esnada faydalandığı canlıya zarar verir. Bu yüzden bu birliklere zararlı birlikler denir. İki canlı ayrılacak olursa, fayda gören bu faydayı kaybettiği için yaşamını yitirebilir.

Parazitlik Çeşitleri:

Parazitler canlının dış kısmına yerleşmişse bunlara ektoparazit (dış parazit) denir. Bunların sindirim sistemleri vardır. Örneğin, keneler, bitler, pireler v.b.

Parazitler canlının iç kısmına yerleşmişse bunlara Endoparazit (İç parazit) denir. Bunların sindirim sistemleri yoktur. Örneğin, plazmodyum mikrobu, bağırsak kurtları, tenyalar v.b.

Parazitler canlı bir hücre olmadan hiç bir canlılık özelliği göstermiyorsa bunlara mecburi parazit denir. Örneğin, virüsler

Bazı bitkiler fotosentez yapabildikleri halde, kök sistemleri gelişmediği için su ve mineral madde ihtiyaçlarını emeç adı verilen kökleriyle üzerinde yaşadıkları bitkinin odun borularından (ksilem) alırlar. Bunlara yarı parazit bitkiler denir. Örneğin, ökse otu.

Bazı bitkiler fotosentez yapamadıkları için bütün ihtiyaçlarını üzerinde yaşadıkları bitkiden karşılarlar. Bunlara tam parazit bitkiler denir. Örneğin, küsküt otu.

c. Saprofit (Çürükçül) Yaşam : Bu gruptaki canlılarda sindirim sistemi tam gelişmemiştir. Bu yüzden besinlerini bulundukları ortamlardan “yarı sindirilmiş sıvılar” olarak alırlar. Bazıları salgıladıkları enzimlerle hem kendi besinlerini kısmen sindirmiş olurlar, hem de organik artıkları parçalayarak ölmüş bitki ve hayvan artıklarını ortadan kaldırırlar. Bu sayede tabiattaki madde devri'ne önemli katkıda bulunmuş olurlar.

C. EKOLOJİK KAVRAMLAR

Ekoloji; organizmalar ve onların çevresiyle olan ilişkilerini inceleyen biyoloji dalıdır.

Biyosfer (Ekosfer) : Okyanusların 1000 metre derinliğine kadar ve deniz seviyesinden 6 bin m yüksekliğe kadar uzanan, canlıların yaşayabildiği alandır. Kısaca hava, toprak ve sulardan oluşan canlı küredir.

Page 147: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Ekosistemlerin kesişme noktaları birden fazla iklime ait özellikler gösterir. Normal bir ekosistemden daha çok tür çeşidi barındıran bu geçiş bölgelerine ekoton denir. Bir bölgede yaşayan hayvanların tam***** fauna, bitkilerin tam***** da flora denir. Canlıların üzerinde yaşadığı ve hayatın devamı için gerekli kaynakları içeren büyük bölgelere biyotop denir.

Biyosferdeki yaşama birlikleri, Komünite'ler ve Ekosistemler'dir. Belli bir alanda yaşayan bütün populasyonlar komüniteyi oluşturur. Bu populasyonlar cansız ortamla (fiziki çevreyle) beraber ekosistemleri meydana getirir.

Yaşama birlikleri kara ve su ekosistemleri olmak üzere ikiye ayrılır. Komünite'deki bazı türler fert sayıları ve faaliyetleri bakımından daha belirgindirler.

Böyle türlere baskın türler denir. Karalarda ışığı seven bitkiler en baskın türlerdir. Bu baskın türlerden dolayı, çam ormanı, ardıç ormanı gibi isimlendirmeler yapılır. Su ekosisteminde ise belirli baskın tür yoktur.

Baskın türler çevre şartlarının etkisiyle yerini başka türlere bırakabilir. Buna da süksesyon denir.

D. EKOSİSTEMLER

Ekosistem'ler tabiattaki olayların meydana geldiği küçültülmüş birer model'dirler.

Bir yaşama birliği olan ekosistemde üreticiler, tüketiciler ve ayrıştırıcılar olmak üzere üç canlı grubu bulunmalıdır. Üreticileri, fotosentetik ve kemosentetik canlılar oluşturur. Tüketicileri ise en çok etçil ve otçullar oluşturur. Ayrıştırıcılar ise saprofit bakteri ve mantarlardan meydana gelir.

Ekosistemlerde bir besin ve enerji zinciri olup, bunun ana kaynağı güneştir. Enerji ve maddelerin devirli olarak kullanılması ekosistemlerin en önemli görevidir.

Ekosistem'de ototrofların gerçekleştirdiği en önemli olay fotosentez, heterotrofların solunum ve saprofitlerin gerçekleştirdiği en önemli olay ise organik artıkların çürütülmesidir.

E. MADDE DÖNGÜLERİ

Yaşama birliklerinde ve onun büyütülmüşü olan tabiatta canlılığın aksamadan devam edebilmesi için bazı önemli maddelerin, kullanılan kadar da üretilmesi gerekmektedir. Buna madde devri denir.

Doğadaki karbonun canlı gruplarında ve cansız ortamda izlediği yolu yukarıdaki şekilden takip edebilirsiniz.

Page 148: Web viewTarım ürünlerinden yüksek verim elde edilmesi, sulama ve gübrelemenin yanında kaliteli tohumun kullanılmasıyla da yakından ilişkilidir.5

Azot bütün canlılar için çok önemlidir. Enzim, DNA, RNA, yapısal protein, ATP, vitamin gibi

Her canlının, organik veya inorganik olarak azotu temin etmesi yukarıda gösterilmiştir.

Bütün canlılar için su vazgeçilmez bir sıvıdır. Hem canlılarda, hemde fiziksel şartlarla döngüsünü tamamlar.