Tüm Şiirler için Tıklayınız.

122
Tanrıça Üzüm ayın şavkı düşünce Kaytros ırmağına yıldızlarla sevişirdi barış elçisi Dionysos doruğundayken bir gece uyluğundan uzatınca meyveler tanrıçası bal dudaklı üzümü Dionysos’a dağıldı kara bulutlar birden yıldızlar sarhoş türkülerden geceye saçıldılar birer birer her yıl kalınca tanrıça üzüm yağmurlara gebe hasat mevsimidir artık ne dirlik acunda ne düzenlik vardır deli yüreklere sunulur imbiklerden şaraplar yeni yeşeren asmalarda sevdalar için Ömer Akşahan - İzmir

Transcript of Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Page 1: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Tanrıça Üzüm

ayın şavkı düşünceKaytros ırmağınayıldızlarla sevişirdi barış elçisi Dionysos

doruğundayken bir gece uyluğundan uzatıncameyveler tanrıçası bal dudaklı üzümü Dionysos’adağıldı kara bulutlar birdenyıldızlar sarhoş türkülerdengeceye saçıldılar birer birer

her yıl kalıncatanrıça üzümyağmurlara gebehasat mevsimidir artıkne dirlik acundane düzenlik vardır deli yüreklere sunulur imbiklerdenşaraplar yeni yeşerenasmalarda sevdalar için

Ömer Akşahan - İzmir

Page 2: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Yaş üzüm

üzüm, ağlıyor, üzüm, ağlamasını iyi biliyor. şeffaf, yaş kanı ağlıyor, beyaz-yalnız; aşkı bir yerlerden hatırlıyor -yaşaran kanı- suyunu veriyor; tatlı-ekşimsi- yüksek sesle- bereketli.

hayatı bir yerlerden hatırlıyor, -yaş- üzüm- hayatı; acı.

gece; -siyahı koyu- bir sıvı, durmadan saatlerin derinine işliyor, -sen, kayboluyorsun saatler boyunca- yaş rengi keder yudum yudum bardağında,

gece, telaşsız - gözlerini kapatıyor, arkasına doğru yaslanırken-

yeryüzü –sakin, kıpırdayan dal yalnız-

rüzgâr, bahar rengi; kışkırtıcı başkaldırıya

yeryüzü, beyaz renge dönüyor ekşi suyu –ezilerek- rüzgârın okşayışıyla, -sen gidiyorsun benden- sarhoşum gözlerinle; ayrılan

beyaz bir büyü yaş üzüm tanelerinden akıyor boylu boyunca

sessizlik -daha- etkin, ve rüzgâr mahzeni doldurdu, kapağını açıyor özgürlüğün

her yan, bahar- kokulu; yaş, tatlı üzüm damağa hazır

N. Hakan Alev / İstanbul

Page 3: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Fısıltı...

bahçede sen ve üzüm

Durmadan konuşan çocuklar gibi haylazdı gözlerinizHayatı yeniden anlamak için şarap kattım sofranızaŞakaklarına oturan kar yangını şiirlere batırdım ekmeğimiKüstü gözbebeğim

Güneş ülkesinden düşen Altın saçlı kızların fısıltılarına karıştı rüzgârBahçede yangın…

Öfkesine direnen dalgalarda Kızıl bir karanfil oldu dudakların kediler aşkınaAteş düştü cümlesine paslı tenekelerinBilmemen gereken ne varsa bilir oldun, mey adınaRüyalara yatan prenses aynada uyandı kendisine

Ay ışığında sen ve üzüm Ten yanması eylül oldunuz

çıtı çıkmıyor saatlerin…

Omuzlarına ağır anlamlar yüklüyor / gözüne girmeyen uykularBu senin gölgenAltında dinleniyor yolcular… Gördüklerin senindir. Topraktan öğrendiklerinle yağmuru anlamalısın

bahçede zaman şarap fısıltısı…

Çerçevede kalmış siyah beyaz fotoğraf / ağaç perileridirDüşmemek için direnen… Kavuran içini Bekilli sokaklarının…

İçinden aşk geçen acıların karartma gecelerinde Kuyu gözlü kızlar boyun eğerler yıldızlaraÖlüm yüzlüdür gece…

kuytuda sen ve şarap hasrettinizsuda yiten suskun dizeleregül kokulu diline gölgelerin…

Sularında boğulmaya gelen âşıkların Deli saçlarından yansıyan ışık oldunuzKıtalar boyu dize oldunuz gözlerine kelebeğin…

Keşke devrik bir cümlenin yağmalanan ıslık sesindeKırmızı olsaydınız…

gölgesi kana bulanan aldanmışlığın akışkan sarmalında desen desen su gülüşlü bir güven olaydınız…

sen ve üzüm düş oldunuz…

Düştünüz dalından Aşk oldunuz…

Azime AKBAŞ YAZICI /İZMİR

Page 4: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Şarabımın haberi yoktu

Sen Bekilli’den, bense Erzurum dan gelmiştimSeni koca bir şişede iken keşfetmiştimZamanın bilinmeyen bir yerinde, Seni anımsattı o akşam güneşi, Onca zamanın üstünde bir düşüncesin şimdi, İnsan her gün anımsar mı aynı mahzeni, Seni beğeniyordum ve senin haberin yoktu… Küçük üzümler senin içinde saklanırdı,Benimki beyaz seninki kırmızıya bulanırdı,Yüzüne bakınca utanır saklanırdı,Bir damla içince yüreğim kabarırdı,Duyardım sesini mahzende bir pınardı,Onu hissederdim dokunamazdım,Seni içiyordum ve senin haberin yoktu …

Biliyorum sen yaslısın bense genç diyorsunDilesen yaşanmamış 20 yılımı silerim bilmiyorsunYine giyinmiş karsımda dans ediyorsunSenden hep sek istesem de sen az veriyorsun,Seni dünyama kattım ama senin haberin yoktu…

Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler, Her yudumda ayrı bir tat ve yarenler,Bekilli’nin bağında seni toplayan nazendeler,İnsan her gün anımsar mı aynı gözleri, Şarkılarında Seni diliyordum ve senin haberin yoktu...

Bazen bir kaldırım taşındaBazen Bekilli’nin pazarında, Bazen bir otobüs durağındaBazen de stat yanında,Sen gel diye beklemek isterdim, Herkesten farklı ve benim için özeldin, İnsan her gün anımsar mı aynı gözleri, Seni seviyordum ve senin haberin yoktu…

Sessiz bir sevda idin ben hep adını ezberlerdim,Aşkımdın, hayatımdın senden nasıl vazgeçerim,Faydasız seni unutmak her anınla seni hissettimİ çimde bir volkansın ben seninle hayatı sevdim,Yaşamın anlamı olarak yalnızca, bir seni bildim,Elerini uzat yeniden bana, çünkü ben seni SEVDİM…

Seni o damarlarımdaki damak tadın gibi özledim…

Azar, azar tükensen de ben bilirdim, Sende sımsıcak bir yürekte erir giderdin Ve ben, ben seni severdim sen bilmezdin… Sen dal, dal üzümdün, çiçektin, Sense onları tüm ülkeye satmak isterdin İnsan her gün anımsar mı aynı gözleri, Seni seviyordum ve senin haberin yoktu…

Page 5: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Ben en arkada sen yüksek bir masadaBir uzun kadehin tam ortasında,Köşede sana bakar keşkeler içindeyim, Bana bir çağrı atsan bir evet desen sevinçten ölür giderdim Ama sen, seni sevdiğimi bilmiyordun…

Bilseydim böyle zavallı böyle perişan olur muydum, Bilseydim ah bilseydim bugün değil o gün yok olurdum, Bilseydim sana hiç bakar mıydım, Bilseydim senden o gece tadar mıydım, Bilseydim ah bilseydim sensizlikte yok olur muydum,Belki beni yaşama sen çekersin zannettim, Bu Aşk değil, bilseydim seni böyle sever miydim, Sana sakim doldur der miydim,

Bir gün ansızın çekip gideceğini, Bir gün başkalarını bana tercih edeceğini, Bilmedim ardımdan kahkahalarla güleceğini, Bilemedim, başka masalarda dans edeceğini, bilemedim, İnsan her gün anımsar mı aynı gözleri, Ama ben seni seviyordum ve senin haberin yoktu…

İşte adınla bir şarkı yaptım sana ilk ve son kez sesleniyorum,Senden tadınla bir hayat diliyorum,Dinle bak her kelimede seni yalnızca seni hissediyorum,

B en uzak diyarlardan gelip seni keşfettim,E llerimle topladım seni tek tek ezdim,K ırmızı idin bazen beyazını keşfettim,İ liklerime kadar aktın sana evet dedim,L al oldum kör oldum bir seni bildim,L imanlarda sarhoş olmayı seçtim,İ çinde hep umut vardı adını ezberledim,

Ş arap dediler sana ben seni doya, doya içtim,A klımı başımdan aldın her şeyden vazgeçtim,R üyalarım oldun ben artık seninle gençtim,A rada bir değil ben seni tüm hayatıma seçtim,P ınarımsın, kaynağımsın Bekilli seni özledim…

Recep Metin Yerdelen Denizli

Page 6: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Şarap İle Seyri Âlem

Toprak içinden sızıp düştün asma dalınaKimi içti şişeden bindi gitti salınaKimi içti aşkından biber sürdü dilineNe türküler düzüldü yıllar yılı adına

Âşık adını duydu sarhoş oldu içmedenDertli sallanıp düşütü meyhaneden geçmedenNameleri delirttin daha gırtlak seçmedenNe şarkılar yazıldı yıllar yılı adına

Adına şarap dendi çok ortamda içildiKadeh kadeh çekilip derde kefen biçildiSabah oldu bu dertler teker teker seçildiNe mısralar dizildi yıllar yılı adına

Âşıkların dilinde pelesenk olup çıktınSana yüklenen yükten birçok kereler bıktınİçimize girince birçok yuvayı yıktınNe haneler bozuldu yıllar yılı adına

Ne suçun ver idi ki sen asmada üzümdünKısacık zamanlarda sıkıntıya çözümdünBazen içimde bir dert bazen elde sazımdınNe cananlar üzüldü yıllar yılı adına

Kimi içer şarabı bey oturur bey çıkarBazısı matiz olur dünyayı toptan yakarDurmaz çeker kafayı dostun kalbini yıkarNe deriler yüzüldü yıllar yılı adına

Espiyeli Muhsin AKTAŞ / BURSAMizabi05.08.2008

Page 7: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Bir can bir canan

Aşk güzel !heyhat maşukum maşuk..Bade nazarına..öylesi hayranKadehindedir sakimin,Hülyalı bakışın ..Efkarsa..serhoş..O damar.. O kan..

Sen bakışların ki ruhumdaAhsen gülşen! Bir bilsen öyle derin bir şarap

İnan canım.cananım .inanGörümlük güzelliğinse ay mahı..Kamerden öte..Cihanda bir şan..

Ve rüyalar içinde meyden rayiha..Yakınca akkor sevişin.,.

Tütsülere vuruldun damla damlaIzdırabın hüzzam oldu yare yare..Nece mazbut aktı zemane.İnan canım..cananım inan...

Ya gülşen..çek gönlümüTut ki hep sen.. Hayat..ab.Bir can bir nefes bir can..bir cananEzcümle yek mana:Şarap..

Hurşit Çakır Grup Sis / Denizli 22 / 06 / 2009

Page 8: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Sevdam

aşk ki... kalemimi yonttum şarabımı yudumlaya yudumlayakeyif alaraksenide içine alarakbatırdım mürekkep denizine kağıt yerine yollarayazdım seni bendeki resmine anlatamadım beni

öyle bir hayal kidağda ceylan denizde balıkşarap’ tır yudumlanan iki kadeh imkansızlık seninle gökyüzü meyhanesinde tutku ki... benlik pusu mayınlara düşmüşüm yenik tut ki mayın değil parçalayan sensizlik ve şarapsızlık

sen bende can ben sende kan varlığındır benliğimi benliğinle dolduran

uy anee !...yalnızlık kitek tek boşalır haneler akın akın insan seli olsa da sokaklar çakar beynimde şimşekler zemheri yüreğimde sızılarsevdam damarda cirit atar ayağı yanmış ittir yalnızlığım

umut ki... avuçlarımda dünya sonsuzlukta bir ziya sen bendesin her gece sensin gördüğüm rüya

Page 9: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

anlatamam imkansız sabahlar kabusumdur bitmesin o geceler tarifi yok tanımsız. olamam ki şarapsız

yenilmek aşkta zaferyitirmek yücelmektir kelepçeye ne gereko gözlerin hücremdir

Abdulrızak Kılıçsuskun sevdaNUSAYBİN / MARDİN

Page 10: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

BALIKÇI MEYHANESİ

Bu sevdanın da zamanı dolmuşYolumuz balıkçı meyhanesiBu aşkın sonunu da içerek Şarkılarla, rakkaselerle kutlayalım

Mutluluğun yalan,Sevdanın avuntu olduğunu öğrendim yaVar olmayan aşklardan kaçarakSigarayı ve şişeyi geberene kadar içeceksemVarsın uzak dursun akıl bendenKalbim sussun dilimse hiç konuşmasın

İşte bizim balıkçı meyhanesinde;Akıllarda hep yaralı bir sevdaDillerde hep senGönül desen hepten senKadehler birer ikişer yuvarlanırkenHor görmeyin arkadaşİçiyorsam bununda bir sebebi varNerden bileceksin, düşmezsen bu derdeYoksa en başköşede hazırdır yerinGün doğmaz artık Doğsa da kırık kalpler bilmez

Sonunda;Ben meyhanelerin adamıSense sokakların kadınıOysa en masumumuzdu aşkımız

Kirlendiyse;Susmalı bu sevda, bitmeli bu acıEn basitinden sızlanmadanSızıp gitmeli bu yaşamdanSenden ve senin olmayan sevdandanHiçbir vefasızı sevmemiş gibiGelip geçmeliyim bu hayattanAklım tek, yüreğim tekTek geldim, tek gidiyorum İşte ben!

Ünal Türkoğlu  / DENİZLİ

Page 11: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

VURDUM KIRMIZIN BELİNE

Saat on ikiyi geçmişHerkes günün telaşına düşmüşSabah kahvaltısını çoktan etmişAkşam yemeğini düşünüyorYüzümü daha yıkamadımGüne lanet bir sigarayla başladımAçmadığım bir telefon sesi de olmasaDaha kalkmayacaktım…Akşamdan kalmayımDevirdim şişenin ikisini de Vurdum beline kırmızınınPaketi biten sigaramınFarid Farjad’ın nağmelerindeBoğdum geceyiDomuz sıkısı saatler içinde…Aynaya bakmayacağımBiliyorum yüzüm gözüm darmadağınSilmediğim makyajımGecenin efkârına karışmışAğzımda zehir bir tatMumlarım sönmüşAkıp gitmişler geceyeTütsü külleri yerlerdeSızmışım…Arada bir zamanıAlıp parantezler içindeElinden tutup seniSürüklüyorum düşlereGeceye sarıyorum bedeniniKırmızının yudumlarını Sunuyorum sanaHaz aldığın gibi…İki şişenin ikisini de Ben içmedim Biri senin biri benimdiBiliyorsun…Sarhoş olmayıDünyadan kopmayıArada bir dağıtmayıSeni alıp koynuma yatmayıSabah leş gibi kalkmayıGüne senle uyanmayıÖzledim…

Esenlikle ve sevgiyle... Melekler öpsün yüreğinizden...

Dila Emral Aydın KARŞIYAKA / İZMİR

Page 12: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

DAMARLARIMDA

Sensiz bırakma aşkımı Ve boş bırakma kadehlerimizi Sen gibi

Doldur aşkımızın şarabını Doldur aksın içimize Senin aşkın gibi

Sen gibi yaksın içimi Ve bir dem getirsin Hayyam’ ın rüzgârını içime

Doldur aşkımızın şarabını Doldur aksın içimize Senin aşkın gibi

Doldur ki Dolaşsın damarlarımda Sen gibi

Ahmet Yılmaz Tuncer / BALIKESİR

Page 13: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

BİLİYORUM BURALARDASIN DİONYSOS

Kuytu bağlara vuruyor eski bir kimlikle ay Her şey bir tadımlık oluyor Üzümün seyrine dalan gecede Sonra yine dönüyor Dionysos bir uzak iklimden Eylül son rengini veriyor şaraba soluk soluğa.

Ilık bir eylül yaşanır bir ilkyaz iklimiyle Bağlarında ikindi gülümser ay tutulur Kırmızı, beyaz, pembe rengiyle kendini ele veren bu iksir. Anlaşılır mavi yosunlu gecelerden Eylül ve şaraptır demlenen.

Aykırı düşlerle uyanılan bu gece samanyolu, büyükayı, yengeç Ay dört bir yandan sırma kemerini uzatır Mahzenlere, bağlara dek Bir şarapçiçeği dolaşır ötelerde iki şişe oynaşır Bir tarih kalır geride sadece akılda tutulabilen.

Zamanın durulmasından anlıyorum gecenin bittiğini Yeni bir sabah başlıyor Esrik bir gün daha eksiliyor takvimlerden Acemi bir kuş kanat çırpıyor bağ aralarında Sen Dionysos, sen ey şarap tanrısı anlıyorum buralardasın. Biliyorum Uyuma numarası yapıp her dem yan gözle bizi gözleyen.

Bahadır Akçalılar / ANKARA

Page 14: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Dionysos

kadehler bir/bir/ini kovalıyor. bir şişe ardına biri daha. derken son kadehte, boş/alıyor Zeus. Semele şaşkın ve bir o kadarda ürkek ama o da istiyor. mahzendeki son şişe olan; Commandaria`a geliyor sıra. son şişenin son kadehi. naralar eşliğinde geliyor, meyveleri...! ``Dionysos``

Çağdaş BALKAN / UŞAK 23/06/08

Page 15: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

ŞARAPLAR

Yangına dönüşen bedenler tadının posası Can ona kapılınca dünya mutluluk deryası Ağzının tadını ne bilir cimrisi softası Kıymet ister görgü ister ilgi ister şaraplar

Dudak kıyılarında parlayan al al damlalar Yürekleri kandırmaz ki ince belli bardaklar Her yanda renk renk abı-hayat olan bu şuruplar Sabır ister bilgi ister göz göz ister şaraplar

Asmalarda asılı kan kırmızı can bakışlar Cibreye dönüşmüş gibi alev alev dudaklar Gökten zembille inmez yürek dindiren ilaçlar Emek ister sabır ister sevgi ister şaraplar

EKREM BUDAK / ESKİŞEHİR

Page 16: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

ŞİİR, ŞARAP VE BEKİLLİ

Şaraplarının tadı şiirlere dökülmüşSevgi damlacıkları sinmiş her köşesineGelip geçen ecdadı ilmik ilmiş örülmüşSarmış üzüm bağları, Bekilli masal mı ne? Nasıl da mütevazı, şirin güzel bir beldeÖyle hoş sır vardı ki, şiirdi dize dizeİçime huzur doldu inanın BekillideGülerek baktı sanki hoş geldin dedi bize. Bekilli anlatılmaz, onu yaşamak gerekİnsanı, doğasıyla Bekilli bir bütündürAlınıp da satılmaz, sırrına ermek gerekDağları, bağlarıyla bir sevgi mühürüdür. Gel şarapla şiiri yudum yudum içelimBekilli bağlarında raks edelim gülelimBiri mey biri meze kendimizden geçelimHer salkımda bir yudum şarap içtik diyelim. İşte şiir ve şarap yine hazla buluştuYürek harap olsa da gözler aşkla konuştu.Kalemler de durmadı yazdı yazdı da coştuAşk, şiir ve şarap çıldırdı Bekilli’de.

Özen Gülay Atacan

Page 17: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Bu Şiir Seni Bozar

ayrık otu olur yüreğine sarar boğar hep dönüp giden sırtın binlerce kez utanan yüzün kaybolur satır aralarında hafızası zayıf bu yüreğin eskidi kapı tokmağı yutkunduğun kelimelerin özrü yok yaptığın her dönüşüm bir diğerine güneşlerini ufaladı umutlar ülkesinin toplu iğne başı kadar küçüldü tekil kaldı umut kalabalıklarda ve yalnızlıklarda hiç birinde olamadı kıyılarında sakin bir yelkenlinin yırtıldı yelken bezleri bu fırtınalarda ki bendim alabora paramparçayım şimdi yerim yok… silme dolu yüreğim bu şiir seni bozar batar okudukça yüreğine genzimde bucaksız okyanusların kokusu virane bir saray kapı yok pencere yok yıkık bir duvarında son kelimelerdeyim bu şiir seni bozar saklayıp cebinde iki büklüm etme…

Kadir Bıyıklı / UŞAK

Page 18: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

BEKİLLİ BAĞLARINA

Gönlümde bağ bozumu, dilimden akar şiirSalkım sultan ezildi, şarap olmaya geldim.Bir baktım, dönüp baktım, o endamıyla zahir Bekilli bağlarına huzur bulmaya geldim.

Suçu şaraba atıp, yasak koymayın meşkeŞarap değil midir ki, kurulur sırça köşkeBir sevda, ah o sevda, her an yaşansa keşke.Bekilli bağlarına kalbe dolmaya geldim.

Sarhoşluk muhabbetten, pembe gülşen yanaklarKırmızıya dokundu kadehteki dudaklar.Bir coştum, öyle coştum, kavuşunca âşıklar.Bekilli bağlarına zevke dalmaya geldim.

Mey döndürür başımı, dünya durur yerindeZamanı tutsak eder, akrep her seferindeBir gittim, daha gittim benliğin semerinde.Bekilli bağlarına ilham almaya geldim.

Tek yudumluk haz için, her cefaya dayandımRüyalardan uyandım, gördüğüme inandım.Bir sıkımlık candım, hem soğudum hem yandım.Bekilli bağlarına sırrı çalmaya geldim.

Şu gariban Çınarın kime ne zararı varTadında bıraktığı, ölçüde kararı var.Bir keman bir de neyle çıldıran efkârı var.Bekilli bağlarına dostla kalmaya geldim.

ŞERİFE ÇINAR / İZMİR

Page 19: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

İZNİN OLURSA

Aşkın şarabını gül dudağından İçmek istiyorum iznin olursa Sevda mahsulünü gönül dağından Biçmek istiyorum iznin olursa

Ne olur uğratma beni hazana Meydan okuyalım çarpık düzene Kanat takıp senin ile fizana Uçmak istiyorum iznin olursa

Sonu ölüm olsa dönmem andımdan Silemem ki seni gönül bendimden Sabahlara kadar içip kendimden Geçmek istiyorum iznin olursa

Görmezlikten gelip zulmetme bana Zaten yaralıyım sevdadan yana Bir yolunu bulup kalbimi sana Açmak istiyorum iznin olursa

DİDARİ’yim bulamadım ben beni Dert üst üste geldi unuttum dünü Gönül sarayıma ebedi seni Seçmek istiyorum iznin olursa

Pakize ALTAN / ANKARA

Page 20: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

İÇİMDEKİ KİNİ SÖKTÜM

Hayyam misali; Anadolu’nun bozkırlarında yalnız gezerken, Benim yolum Bekilli`ye düştü. Dost arıyorum içimdeki kini söktüm. Güneşlerin Bağından, Bir salkım üzüm kopardım yedim. Bekilli`nin Küp Şarabından kana kana içtim. * * * * * * Her yudumunda bin lezzet var Dostluğa yemin ettim, İçimdeki kötülüğe tezat var. Çocukluktan beri sevdiğim Yıllanmış şaraba benzer benim, Dudaklarından çıkan sözlerde bin nasihat var. * * * * * * Denizli`liyim, avareyim her yerde gezerim Şairim ama Yunus değilim. Bekilli `de benim sevdiklerim Cananım, Tadını unutamadığım şaraba benzer benim. * * * * * * Şair Yusuf Dergahınızda yer ister Dağları aşar,aşk uğruna yolu Bekilli `ye düşer. İnsanlıkta varsa nasibim; Almışsam eğitim,baki kalmamışsa eşekliğim Dizelerim işlenmiş asırlık şaraba benzer benim.

Yusuf PEHLİVAN / DENİZLİ

Page 21: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

İLK TANIŞMA

Eğer aşk bu kadar acıysa Üzümün hafızası yoktur Şarabın da O yüzden her bakış İlk tanışmadır

Bu eli tanırım sevdiğimin eli Kalbi gibi yumuşak Bir dalda onlarca güneş Uyuyorduk yan yana Uyandırdın

Bu sesi tanırım Neşeli yüreklerin türküsü İyice doyduk suya ve sabıra Şimdi akma zamanıdır

Bu yüzü tanırım Çizgilerinden rengine kadar hatta Aynı yağmurda yıkadık içimizi Aynı toprağa değdik sevinçle Şimdi paylaşma zamanıdır Hüzünlü bir mevsimi

Bu ayrılığı tanırım Üzülürdüm eğer Sonunda kavuşmak olmasa…

MUHARREM SÖNMEZ/ BURSA

Page 22: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

corvus blend 2 Bozcaada Türkiye 2005

akvaryuma doğru susuzluğum yanımda seni yalnız bırakıyorum benimle tellere asılan asmaların hışırtısında şarabı deşeleyen evcil bir karga şaşkın bakışlı bachusun ellerinde öküzgözü bir malbec karalahnaya katılmış cabernet franc daha bitmedi azdan çok karıştırılacak arsız güzeli cabernet sauvignon şiraz merlot ve boğazkere bağıra çağıra kendi tarihini yazıyor.

ergin şarap adasının sokaklarında lir çalmayı unutan çocukların ağlayışları içinde geçen bir ömür ve içine düştüğümüz kanat sesleri beni yalnız bırakıyor seninle yabancı bakışlı üç çift gözün önünde kıraç bir toprağa seçen çiy üstüne kaikias usulca üflüyor iksir kokularını

kimisi şaşkın kimisi durgun

çekişmeler ve çekiştirmeler içinde kadehimden akan gözyaşları herkesle birisi arasına sıkışmış hiçlik vakitlerinden gelme bir yabancı ve kalkan son feribot beni yalnız bırakıyorsun benimle

birkaç ömürlük uzun bir yolda huzursuz ve isyankâr kılavuzun büyük düşü dudaktan kalbe fısıltıyla dolaşıyor siyah tüylü geniş kanatlı ötücü kuş şimdiden sonra söyleyecek sözüm kalmadı şarabımı yalnız bırakıyorum seninle

Ahmet Gök/ İstanbul

Page 23: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Dünya Arası Sevişmeler

yalnızlık asılır kentlerin filizlerine ılıtılmış kesintiler kanda köklenir sinsice

yalnızlık asılır kentlerin aynalarına güz üzümlü suskun evler oldurur eğreti şarapaheneçiçeklerini

yalnızlık asılır kentlerin yırtıklarına çıplak suları çengeller kasıntı boncuklar soğur keder bir bağda

yalnızlık soyunur kentlerin iliklerine yol bitimine ilişir dişil yan kısılır erilmiş dil akan bilekte

Evrim Öz Karşıyaka / İzmir

Page 24: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

GECENİN GÜNAHI

Ölü bir çocuğun düşlerinde Çırpınır Gecenin günahı, Sular gibi çağlayarak akar Kırmızı şarapça Kan çanağı Uykusuz gözlerden…

Düşlerden kayan yıldız Mor izler bırakır Lacivert hüzünlere… En yoğun duygular ıssızlığa mahkûm, Artık al yazmalı, Servi boylu değil sevgililer!

Gecenin koynunda Günahlar kaybolurken Buğulu şarap sesin Eteğine toplar sevdayı.

Titreyen mum ışığı Çaresiz… Gözyaşı, Ummanda bir damladır, Öykünür yalnızlığa!

HARİKA UFUK / SEYHAN – ADANA

Page 25: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

ŞARAP

dilsizdir şarap konuşsa benim ağzım olur elindeki kadeh bir kadın olmalı mutlak erkek elinin değmediği sahipsiz bir dokunuş insanlığın ayak basmadığı çorak toprak

halsiz olması kaçınılmaz bir sabahın ilk ışıklarına deli gömleği zabıta mührü sesin kısıldığı bir memlekette uykunun hükümdarlığı benim ağzımdan konuşacak

üç vakte kadar güzel haberler alacağını söylüyor haber bültenleri elsizdir şarap temassız ama eli olmalı değil mi şarabın benim ağzımdan konuşarak söyleyecek bir şeyleri

önce geldiğim ve sende durduğum aşktır insanın ömrüne sığdırabileceği kadar ızdırap bu serserinin adli-tıp raporundaki ölüm nedeni asfalta secde edercesine kapaklanmış bir kalp

onsuzdur şarap şimdi bir kadehinde mi yok dudaklarıma sunacak

Serhat Salihli / Manisa

Page 26: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Müdaafa-i Şarab

''Şarap içmem diyorsun,ölmek var içersen var da içmezsen yok mu?'' Ömer Hayyam

Bazen unutmak için içerim kaderin en kahpe cilvesini bazen hatırlamak için ömrümün en mutlu gecesini

lüks lokantalarda ince kulplu bardaklarda içerim yudum yudum park köşelerinde gazeteye sarılı bir şişede içerim lıkır lıkır peki nedir bu içtiğim zıkkım?

Kimine göre Hazreti İsa`nın kanı kimine göre Dionysos`un armağanıdır ama sorarsan bir tasavvuf ehline Hakk`a ulaşmanın biricik erkânıdır

O şarap ki bir yudumu cennetten daha kıymetlidir ve üstadım Hayyam`ın ölümsüzlük iksiridir..

Ramazanda ve kandil gecelerinde dâhi içer Bektaşi ancak içmesini bilmeyene haramdır Santiago`ya ne demişti Simyacı: ''kötülük ağıza girende değil, ağızdan çıkandadır''

Kısacası şarap özgürlüktür, şarap isyandır yobazlığa, hoşgörüsüzlüğe Bakma sen, üzüm gibi mütevazi bir meyvenin suyundan yapıldığına..

Azad Baran Emiroğlu15/07/2009 BUCA / İZMİRÇarşamba 04:56

Page 27: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

ŞARAP RENKLİ SAÇLAR

Şarap renkli saçlı kadın,Sensin ben içiren.Bana uzak kalışınBu ömrümü bitiren.Bitmedi yıllarca,Bu sarhoşluk, bu sevda.Acı çekmemek imkânsızYıllar varsa arada.Gündüz hayalimde,Gece hep düşümdesin,Sorar dururum kendime,Sahi sen kimlesin?Varsa sakın söylemeSevdiğinin adını.Bırak hayalini kurayımKaçırma ağız tadımı.Omzunda uçuşurkenŞarap renkli saçların,Sarhoşluğumun vebaliO alaycı kaşların.Açılmadık yaraBırakmadı gönlümdeKırbaç misali inenO, şarabi saçların. Bağlanmışken gönül kapım Saçlarının teliyle,Giren olmuyor gönlüme, Senden başka.Kaçmak istesem deKaçmam imkânsız..Gönlüm kapandı şimdiYabancı aşka…

Fatma Uçarlar / ISPARTA

Page 28: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

VE AŞK YENİK DÜŞTÜ………..

Musluktan akan kızıllığı Gökyüzü kaplamıştı, kızıl güneş gülümsedi Şarap bakışlı, Ay yüzlü bakire güzellere Ve kızıl akıntı taştı Hasat zamanı bağ damlarında Aşk girmişti bir defa, bakire aklına

Hiç uyumadı, karanlıklar altında Dikenler üstünde, Çırılçıplak bekledi Bulutlar üzerindeydi sanki Uzatsa değecekti eli, yıldızlara Dönmüştü başı, Sarhoşluktan değil. Şehvet uyanmıştı, tomurcuk koynunda Ve aşk yenik düşmüştü…….

Ateş basmıştı tenini Bulgur bulgur olmuştu teri Sarmıştı asma çubukları her yerini Yapraklar kapatmıştı üstünü Günaha davet vardı bakışlarında Dansa kaldırdı, aşk şarabı Üzüm gözlerinin ıslaklığında Ve şarap gelmişti aşka Islak gecelerin, yorgun sabahlarında

Ovuşturdu gözlerini, yıkadı koynunu Utandı… Bedenini kaplamıştı aşkın şırası Bakire yenik düşmüştü aşka Hatırlamıyordu, Ne zaman kadehi almıştı avuçlarına

Kadehe akan şarabın iniltileri doldurdu geceyi Kızılcık korukları kutsandı, Üzümün gebe koynunda Aşk, mahkum olmuştu artık Ve Dionysos kıydı nikahı Bağ bozumu Kızıl şaraba

Gölbaşı / 26.08.2008 Mehmet GİRİŞİT

Page 29: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

GECE

Şimdi unutalım bildiğimizi Varıp/uzanalım yan yana / omuz omuza Arkamızda, sararmış aşklardan beter bir hüzün…

‘Gidersem…’ Hani, ‘Gidersem, gelmem daha’ dan ürküp Baygın kızıllığında gün bitiminin Gölgelenip asma yapraklarına Kıralım ağır ritmini / Ömrümüzün…

Akşam serip saçlarını sohbetli soframıza Ağırlasın ölü günlerimizi…

Susma… Senin şarkındır konuşmak Benim merakım Bedbahtlığımdan…

Lâl bir kadehle dökülür gökyüzünden Birlikte adımladığımız sokaklar Zeus’un baldırından çıkar Şarabı aşk eden iksir Utanır bakarız toprağa Akar içimize seviyle Gözlerimizde yıldızlanan Deli bir nehir…

Şimdi arıtalım kirlerimizi Serip kurutalım/ sır sırta, İlik iliğe Geçmiş / gelecek günlerimizi Dionysos’un direncine vurulalım Vurulup kalalım sihrine şarabın Sen, ellerini göster çocuklara Ellerin hünerlidir çünkü Ellerin, bir bütünün yarısıdır Var eder bin yıl sonra Rüzgarla savrulan izimizi…

Güneşin gülüşünden kotarılmış Altın sarısı bir an (a) sarınalım Yağmur; şefkatle damlayıp kederli dilimize Islatsın sevda Sözlerimizi…

Durma… Senin aşkındır koşmak Benim özlemim Bitkinliğimden…

Şarabın buğusundan çekilir yeryüzü Bütün yüzleri birlikte sevdiğimiz Tanrısal bir dokunuşa dayanır Her kadeh yeni bir sevdadır tutuşur Geceler yorgun, istekli Ellerimiz kenetli ellerimizde Umutlu günlere Uyanır…

ŞAHİN ÖRGEL / ÇORUM

Page 30: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

ŞARAPÇI GÜZELİ

Sağlığıma kavuştum Şarapçıyla gezeli Ben aşkınla tutuştum Ey şarapçı güzeli.

Ne beklersin araptan Uzak durun seraptan Çeşit çeşit şaraptan Tat şarapçı güzeli.

Kopma sakın hedeften Taviz verme şereften Doldurduğun kadehten Ver şarapçı güzeli.

Neşe olur düğünde Bu en mutlu gününde Nice şarap önünde Seç şarapçı güzeli.

Girdin benim kanıma Can kattın sen canıma Yalnız benim yanıma Gel şarapçı güzeli.

Her şeyinle sen farklı A’dan Z’ye varlıklı Ve daima sağlıklı Ol şarapçı güzeli.

Odanın loşluğuna Sevginin hoşluğuna Kalbimin boşluğuna Dol şarapçı güzeli.

Ayrı kalmak tek derdim Benden ayrılma derdim Kalbimi sana verdim Al şarapçı güzeli.

Bağ bozumu emektir Maksat üzüm yemektir Şarap sağlık demektir İç şarapçı güzeli.

Şükrü ÖKSÜZ

Page 31: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

HASRET URBASI

Karlı dağ eteğine bıraktım sabrın göz yaşlarını Ardıç kuşlarının kanatlarında sardım sevgimizi Hasretin alevlerken ruhumun yangın yerini Aklıma geldin duygularımın en sarhoş yerinde

Sana yazdım şiirlerimin sürgün dizelerini Gök yüzünün rengini alıp damıttım şarap rengi gözlerine Sensizlikten ölüm rüzgarları esti gönül sokaklarıma Hayat kayıp giderken avuçlarımın içinden

Zaman tüneli yavaş yavaş tükendi farkına varmadan Sensizlik gönül bahçemde açan;son gül Yaşam acı sensizlik ölüm gibi Hasret urbası giydirdin göz yaşlarıma..

kimse anlamaz yüreğimin dinmez acısını Bilmezler umut dağlarıma karlar yağdığını Hayalinin hasretiyle kavrulduğumu Hayat kayıp giderken avuçlarımın içinden....

Hüseyin Zeybek DİDİM / AYDIN

Page 32: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

AŞK SARHOŞU

Biliyor musun bir tanem? Aşık olmak bana göre değil Bana göre değil sevmek Bir sevdim mi, Gerekirse elveda derim hayata Yudum yudum şarap gibi içerim seni Silerim gözlerinden, başka bütün renkleri Yalnız onları korurum ULU_ORTA Hiç bir şey aklıma gelmez inan, Senden başka Ellerin gelir,gözlerin gelir hep aklıma Koskoca bir dev olur sevgin yüreğimde, Korkarım sığdıramam, İçime sonra.. Aklım gidiverir başımdan bilki Bir sarhoşluk kaplar tüm benliğimi Gözlerin sevgiyle gözlerime bakınca Ellerim titrer yüreğim çarpar Bir kadeh şarap sarhoşluğuyla Duruverir belki de kalbim Olmadan farkında Dedim ya; Sevmek sevilmek benim harcım değil Kaderde ayrılık varsa dayanamam ben buna Çöllere düşerim; Leyla`sını arayan Mecnun gibi Eller böyle sevginin yücesini bilmez Kınarlar beni sonra

EMİNE YÜCEL BORNOVA / İZMİR

Page 33: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

ESRİK SAYIKLAMALAR

bitki, örtüsünü aralarken...

toprak anayı kucakladı işçinin elleri esmerliğinin altında harlanan aşkla serpti tohumlarını rahmin buyurganlığına

salına salına güneşe uzanır asma yanağından makas alırken rüzgarın takınır yeşilini morunu görücüye çıkar salkımlar

mahzenine in, sarsıntılı yerlerine kalabalıklaştır dilinin ıssızlığını bırak sökük kalsın sevincin üzüm ritüelleri boşalırken ağzınızdan ar damarımızın çatlağından geceye sızılsın kekeme kelimelerle dökülelim kadehlere

gözleri kurtlanmış ceset ağırlığında gün ayık köşelerinde durgun deniz sıkıntısı sayıklamaların esrik, pansuman yapmak yasak! adımladığın her düşte kaygan zemin tehlikesi

kör kütük geceleri okşuyor gözlerin salıncağında keyif çatarken dionysos

şişenin dibi, korkutan ayna!

Gökben Derviş / Çanakkale

Page 34: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Cansuyu

bir göl durgunluğunda yaşam yıllanmış bekleyişlerin burukluğunda sen güne/şe özlemli, bense her üçünüze

sen üzüm olmalısın, ya da nar cansuyum, teninde misket kokusu, gözümde tüten, narına yandığımsın

ateşin diliyle konuşur, anlatırsın dile gelmeyenleri değsen dudağıma

sürmüşüm cezveleri ateşine demliyorum günah kokulu öküzgöz’lerini

kestim cefaları parmaklarımdan sefam olsun… uzattım saçlarımı; şerefine…

anamazsam adını son nefeste ıslayıp pamukları, sürsünler seni, cansuyu yerine, çatlayan dudaklarıma.

Metin Soydeveli

11.07.2009 İzmir

Page 35: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Şaraba Sunsunlar Sevdiğim Dosta

Sirkesi şarabı dolu fıçıda Şaraba boyanmış sarı saçıda Zindana mı attılar nazlı yarimi Sevmek mi oldu da beni suçu da

Zindandan çıkarın bağ arasına Üzüm merhem olsun yar yarasına Yar Yarasıyla yanıp tutuşurken Şarabı döksünler yar yarasına

İçerim şarabı yakmaz içimi Sevdiğim söylesin benim suçumu Bağlar arasında divane oldum İçerim şarabı yoldum saçımı

Şu yalan dünyada görmedim hatır Yarimi bulduysam yanıma getir Bağımı gazele döndürdün benim Yanan yüreğimi şaraba getir

Eminem söylüyor sözleri deste Şırası pekmezi doludur tasta Devirler sonrası buldum yarimi Şaraba sunsunlar sevdiğim dosta

Emine Tarçın / ADANA

Page 36: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

BAĞDAN AĞI

iç edelim aşkı/ durma/ pusuya yatmışım kızıla boya boydan boya

suyunu çıkar bekleme beni yaşken eğildim kalkamam kuru bir daldan akar şerbet anne sütüyle keselenirim

sevmezsin düz ayak kafiyeyi bense çıldırırım uyku girmez fabrikasyon bir `bir` olurum tek şeritten yaşarım kaygısız göksellikten uzak asma yaprağıyla kaparım hayasızlığımı

ahbabım bozlak bir türküdür o da sevmez beni güneşle yıkanır teri bedenime işler teni tenim olur rengimi alırım

Ali Serkan Alan / İZMİR

Page 37: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

lâl asma

asmanın yaprağında kırılan yansımada gördüm önce

yurdundan uzakta bir şehirdin sen toprağından ayrı düşmüş bir şehir bir üzüm tanesinin çekirdeğine sığınmış öylece izlerken üstünde gezinen ayakları usulca sızdın bir kadının çıplak düşlerine o kadınlar ki, diri göğüslerinde çöl ölüsü unutkan bir karamsarlık anıtı bahçelerde

uzun, sessiz bir bekleyişle yıkanır saçlarının salkımı

âh dağılan damla, yüreğe oturan katı göl ömür tozlarının eskittiği esriklik fıçının dibinde direnen kurnaz tortu nasıl anlatılır şimdi bu şarabî ıslaklık kırmızının tanrısı nasıl bağışlar suskunluğu or’da, bir kadının kalbinde hiç kapanmayan dikiş izlerinde etrafa saçılan buruk bir nar rengi ve ansızın gidişi suyun etin en derinine

belki, bir testinin dibinde bekletilir defne

yurdundan uzakta bir şehirsin sen toprağına kırgın düşmüş bir şehir ağzının çiçek bahçesi döküyor yapraklarını içimin gittikçe koyulaşan bordo denizine yüzümün kırık sürprizi, dilsiz sarhoşu topluyor ormanından körkütük ruhlarını zaman daralıyor, iniyor perde rahleye damlıyor kırmızı

asmanın yaprağında görüyoruz önce

dudaklarımızın kenarından dünyaya yayılan bir sızıntı

Gökhan Arslan / Maltepe / İstanbul

Page 38: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Anlıyorum

Bazen bilmediğin şeyleri de öğrenmek adına Yaşamak gerekiyor-muş.. Bazen bildiklerinin de hiç oluşlarını fark ettiğinde Neyi nasıl yaptığının bir anlamı, Yolsuz bir ayağın adımlarında ki korkusuzluğa benzer-miş.

Hayata karşı çelişkileri içinde hissettiğinde Değer yargılarında ölme isteğinin artması; Anlamanın ilk işaretiyse.. Anlıyorum..

Bulunduğun zaman katlanılmazdır artık Başka bir yaşamsa ulaşılmaz.. Bildiğin..yaptığın her şeyin doğruluğundan eminsen Ve bilmediklerin gibi bir sonuçsa karşına çıkan Dönüp yeniden öğreneceksin-miş.. Öğreneceğim..

Efe Kaya / İstanbul

Page 39: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

ŞARAPMIŞ MEĞER

Bilirsin çok sevmiştim seni bir zamanlarVefasız Çıktın be zalim ne çare…

 Şarap var yanımda senin yokluğundaSol yanımda beni yakan hasretinYanı başımda tavşankanı şarabım.

 Senin gibi vefasız, bencil,Sahte dost gibi, menfaatçi değil en azından.Yakıyor içimi hasretin… Bir yanda sen ve, kadehimdeki şarap…

 İsimlerini söylediler, tanıştık…Gömce şarapları, Siyah inci, DNR öküzgözü-boğazkere,Bekilli Koop Matara…

Dertleşip dost olduk onlarla…Yudumladıkça kadehi, içtikçe şarabı,Aklıma geldikçe hep sen geliyorsun…Ne çektiğimi, acılarımı sen biliyorsun… “Niçin” ve Nedense bir türlü gelmiyorsun.

İyi ki gitmişim Bekilli festivaline  Stantlarını dolaştım bir bir…Al sana bir kadeh şarap ikram,Diğer stantlardan da alsana birer kadehİçtim, içtim, içtim şaraplarıSor bakalım niye,

Senin vefasızlığına, senin kalpsizliğine,Senin acımasızlığına ve sana inat, Sadece ve sadece sana kapak olsun diye(Ümmüş, Cemoş, İrem balım, Elif gelin, Sarı gülüm vb)

Sevmeyi, Sevilmeyi bilmeyen, Kalpsizler ve zalimler ordusuna yazıklar olsun…Çok yanılmışım meğer cahilliğime sayınSevdiğim ve beni seven şarapmış meğerBen şarabımla dertleşirken, Sen hangi zalimlesin kim bilir…

Beklide sana olan aşkıma, sevdama, Dişi kahkahalarla gülüyorsundur şimdi.Tanrım, ne desem bilmem ki…

Page 40: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Dertlerime ilaç, gözyaşlarıma mendil,Yürek yarama teselli oldu.

Senden çok vefalı çıktı inan…Kadehimdeki şarap, Elveda kalpsizlere, elveda kendini beğenmişlere,Elveda elveda Sevilip de Sevmeyen zalimlere,Beni Seven ve Sevdiğim “Şarapmış meğer”* 25.07.2009 *

*Âşık Salih ARMAĞAN *  Denizli(Afyonkarahisar İli, Dinar İlcesi, Yıprak Kasabası Doğumlu) * * * * * Ozan Seveni * * * * *

Page 41: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Yalnızlık gibi

içimi şarap bastı

sizin bağınız yüksekti beyim!

yüksek cümleler kurdum hayata derin acılar aldım hepinizden düşlerimi gören can atar ölüme

ömrümü yakalar alıcı kuşlar tutuşur zaman / çatlar amforalar nereye saklar ki beni yeryüzü? -aramız zehir kadar-

sizin bağınız büyüktü beyim!

küçüldü benim büyük kavgalarda kaç masal kopardıysam dalından mayalandı ruhum en kutsal asmadan

kaç şimşeği daha keser ki avuçlarım sılamda titrer durur gizil mağaralar dil uzatsam bağışlar mı tanrı kızı? -aramız ağıt kadar-

sizin bağınız sizindi beyim!

sınırınız bir milim tutmadı beni hangi gurbetten el salladıysam anladım çok bir şey kalmadı aşktan

bağımda sürgünler bana yabanî körkütük yanar mavi salkımlar neredesin yetiş ey bağbozan! -aramız şiir kadar-

Filiz Bedük / İzmir

Page 42: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Asmaların Şarkısı

Dionysos’a çilkimle örülen aşktır salkım bir kantharos bade yükseklerde buluşmak o vakit

tabiatın ziyadesi hediyedir Bekilli ahalisine esmer kızılı iksirle başlar yolculuk tekneler dolusu coşku heyecan düşünüyorum da sanki yeniden çoğalıyorum güneşin ifade edemeyeceği ışıklı bir kıskaç

öyle ki benliğimle sırat arasında mevzi sabırsızca şarap ateşkesi birden şafak söker vakit hep benli

sanki renklerin yok!

Beyaz

bulutta zikzaklı duygu

aşk silkinmesi her yutkunma...

Kırmızı

devran bu döner dalından zihnime

onca salkım bir tek gırtlak sarsan...

Pembe

kumluk bir bağda geniş gülümseme

eğriyi düzelten güzellik damak fısıltıları…

her birin düşüncemi okşuyor yan yana koyuyorum sizi salkım döken mevsimler itiraf etmeliyim senin her rengin ayrı dizeli

enfes bir ifşa bu hayat sırları dökülür

bin bir esva çok ışıklı bir geçiş her biri muhabbet çağıran selam o halde candan cilveleri koruğa şıraya şaraba yudum yudum yürek çırpa çırpa dostum bizimki toprağın üzüme sevdası

Page 43: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

sözü bahis asma insanoğluna kalkan alevlenir yürek cesaret yangından doğar rüya kanat vurur ne güzel şey doğanın bize sunduğu uyanır uykusundan cıvıl cıvıl ağustosböceği hoş geldin düş saltanatının oğlu süzül dalından damağıma göz perdelerim hareketlensin önce ayaklanan tatlarla düşeyim dalımdan hezimetse bu gerçeğin üzerine yıkılan rüya benim anlatı benim ne yüzyıllık mantar ne şişe dinle bak... üzüm bahçelerinde yankılanan o sesi.

Demet IHKAN / KÜTAHYA

Page 44: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

EKMEK ŞARAP SEN VE BEN

Ekmek şarap sen ve ben Dört kişiyiz bir masada Ama sen Hep saklıyorsun kendini benden Susuyorsun Açılmalıyız sohbetin engin denizlerine Korkma Zarar gelmez benden sana İnsanlar Mutlu olmalı diyenlerdenim ben Sevmeli sevilmeli her can Susma Ekmek şarap sen ve ben Muhabbet olsun aramızda

Celal Öngel 29 / 01 / 2009 ESKİŞEHİR

Page 45: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Şarabın Anası

Asma bungun kış ayında Yılankavi dalları çıplak alabildiğine Çapkın rüzgâra sırtını dönüp sarıldı mı kütüğüne Aşk hiç çekilmez sitteisevirde.

Beklemek yorar asmayı Özler bağ bozumundaki curcunayı Kimi koflaşır gaileden Bar bağlar dalları. İçiniz acımasın onlara Beklemeyi bilmektir asma olmanın adabı.

Son cemrenin kollarında Aşk iner asmanın bağrına Hiç yeis çekmemiş gibi Neşeyle karşılar yazı.

Sabırlı asma serpilir, dilberliğe erişir Yağmur, kösnül dokunuşlarla okşayınca dallarını Rüzgâr hayranlıkla salar üzerine tozanları Bunu gören güneş kıskanıp giydirir her yanını Topluiğne başı kadar çocukları olur, Küçük ama çoktur. Âşık asmanın üzümü şekerli, diri etli olur.

Derken âdem fark eder güzel sarılganı Toplar üzümlerini şarkılarla överek asmayı, Yatırıp koca bir kazana, hazırlar yeni yaşamına Ezerek etini kaynatır çekirdeğine Ruhu mayalansın diye bekletir günlerce Anılarının tortusunu süzüp doldurur şişeye Mahzende yatan şişe bedeni olsun diye.

Üzüm şaraba evrilince Önce kadehime, ardından içime akar Soluğum aşkla şarap kokar.

Asmanın kıymetini şarapçılar anlar.

Hakkı İnanç / İstanbul

Page 46: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

SEVDALARDA

yeşiller solgunu günyapraklarsa hoyrat çığlıkomcalar hep yaşlı amcasalkımlar ömrüm tanelerivur yüreğimeşarabın ayaz yemiş hali

bakkayısılar da yaz bittipeşi sıra armutlarve beyaz elbiseli RazakiSultaniye gün kıvamıŞiraz da ardı sıra gittikala kala tarla da gelincikler ve benne demeli bilmem kihüznümün cennet elmasısuç ortağımyalnızlığın çiçeği

taflanlar Rize bahçesisavrulur anılar damısırlar sarepen vurgunukara lahana günlerin deeğrelti otları antropolojik dokunmalarkelti dikeni sevmelerin

gidişin deniz vurgunuArtvin narı sevdalar daişte böyle mezgit gözüçoğalırım kavgalar da…

Hasan Çamlı / Bekilli / Denizli

Page 47: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Vini Fera

yorucu bir yalnızlıktan geliyorum ötesi berisi sanki yok der Jeliza sanki…

bitik bir atın yularından son gayret çeker gibi, çekilir gibi kutas düşmüş Narsis’in sularına Dionysos’un anlında açılan yarada usul usul pıhtılaşır gibi koruğa ben bu vahanın çölünde ölmeye geldim y/üzümde salınan rüzgâr çanları tiril tiril giyinmiş okyanusu gözlerim

ne kadar yükselsem yitirecekler gibi irtifalarını içimdeki ateşböcekleri, şule çiçekler oysa od’tan böcekten konuşmuyor tanrılar tanrılar o bağa dört bozum uzaktalar sinede beş bin yıllık özgürlüğün yalım cenneti mahcup narin bir telaş melteminde upuzun kızıl saçlarını dökmeden Jeliza üç yudum şarap pahasına sönmeye geldim genç bir kadının dilindeki buruklukta yanmaya

kıyamet gibi buralar dolup dolup taşmaya utanır ya yaş nezaket içinde çırpınıyor son yudum kadeh ince belinden bükülmekte gazellere mevsimi değil neden ağlarsın sülün ben göçtüğün dağın başında tütmeye geldim dudağımdaki vişneçürüğüne bata çıka bulutlar o sis, o duman…

yaşlı bir bankın sarhoş Fransız akşamları terk edilmiş şehre karşı mayhoş aşk, mayhoş yalanlar, itiraflar ve gerisi zaten tango bordosu kalk Jeliza, şarabın kadını, duhter- i rez o masum öfkende bir de biz dans edelim yüzündeki yollara muhtaç bu adımlar korkma yaşlanmaktan papazın heybesinden taşan ağır kan salkım salkım hırçın sakaların uyuduğu göğsüne dolmaya geldi

ekme nazenin elini bir balıkçının ummandaki boş ağları gibi boşalan her şişenin dibine ektiğin yardım çiçekleri denize dökülmüş balık pullu mektuplar sözcükler ıslanmış, noktalar silinmiş öyleyse hayat devam ediyor öyleyse kır kum yutan saatleri artık ne kızgın akrepler var ne yel düşmanı kovanlar şimdi kaldır devrik bir cümlede kırılmadan kadehin aşka, ormana, günlerdir yağan yağmura içelim bak tanrılar görünüyor ufukta, şıradan elleri

ne gariptir ki, burada yaralı gülleri şaraba yatırır dikenleri

Nur İpek Önder / ESKİŞEHİR

Page 48: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

PIRILTI

Bağbozumu başka şeye benzemez Tane tane ezilir Üzümler Yüreğe değen ateş gibi,kızılca kıyamet Kan rengi şarapları verebilmek için. Başka şeye benzemez Yürek. Ve her birimizin bir parçası Ya da bütüne varan ana cadde Kalburlanır. Başka şeye benzemez Yürek. Çığ düşer gözbebeklerine Sessiz bir çığlık En derin rüyaların içinden çeker alır aklımı Diş çekercesine. Başka şeye benzemez Yüreğimin derinlemesine ağır bir sabanla sürülüşü, Başka Şeye Benzemiyor Sözlerin.

Enver ARI / Şişli / İstanbul

Page 49: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

DEM VE AŞK

Kirazın kızılı değildi Dudaklarındaki renk sevgilim Gelin üzümünün rengiydi Dut ağacının gölgesinde öpmedim seni, asmanın gölgesiydi seviştiğimiz yer Yazları sen kokardı sokaklar kuşlar eşlik ederdi kalbime yeller tarardı saçlarımı gündüzleri Sarhoşken tüm karanlık yollar dolunay Şarap dolu küplerin kokusuyla aşka çıkardı tüm yollar Küpler ki Kybele’nin rahmi kavın canevi Biz aşkın ağustosunda kıvranırken dayanamaz doğururdu tomurcuklar gizli gizli koruk yeşilini Kırkikindileri de içti mi sürerdi göğe pervasız filizlerle Yeşil kırmızı bi festival içinde

Sonbaharın bereketi nefergeler doğaya şükretmenin doğal nedeni, sarı aşkları yutkunma mevsimi, geçmişi anma törenleri Sonunda ılık güz akşamlarında, gezdirip Dedem, ruhunun derinliklerinde yıllandırırdı her yudumun demini Dostluklara Şiraz’a Hayyam’a, delikanlı zamanlara, süzülen tek damla gözyaşında karısına

Bordonun ilk kıvılcımından beri Dionysos’un söylencelerinden beslenir Bilge yorgun ama dirençli Bu yaşlı kırmızı topraklar Dividi kırmızı mor kahverengi Yazar da yazar. Hep birlikte gülmeyi, Homeros’u ve Anaksimandros’u Herakleitos’u havayı ateşi suyu Evrense doğurur an be an toprak tohum ve can Yüce Can da yazar durmadan; döldür tarihi sonsuza kazıyan. Her yıl yirmi altı temmuzda şişirip yelkenlerini kaçar Datça’dan Ege’li rüzgarlarla yelleni yelleni Sular uyurken yudumlayıp Çalkarası’nı Gök gürültülü bi şiir bırakıp festival babından döner yeniden cennetine; Cabernet Öküzgözü Sultaniye

Page 50: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Bilirsin bi ateşböceği ışığıdır aşk Yeniden yaşanmaz yutkunulur ancak Gönül dellenir de her bağbozumunda Nafile de olsa arar hala Kızların kıvırcık saçlarında, şarabi ışıltılarla. Zaman; suyu an olan acımasız bi değirmen Kara delikten aç yutuyor her şeyi Gözlerini kanıma kilitledim ama. Üzümün sabrını yansılayan bu yürek unutmaz asla seni

Eski bi gurur dolanır içimde Evrenin tüm rüzgarlarını sunan bi coğrafyanın gururu Felsefeyi matematiğe katan Mevlana’yı Sina’yı çıkarsız ölebilen insanı Can’ı Deniz’i Nazım’ı yaratan çorak bi toprağın insanı olmanın yoksulluktan onur kazıtan gururu Tenindeki şarabın tadından aldığım, Belki de seni sevmiş olmanın gururu

Zamanın dehlizlerinde Evrimden evrene süzülen Siyahtan tunca gözündeki elaya döne döne ve aşka dem veren ışık Uğunu uğunu anıya dönüşen Dimağımdaki karasevda ağrısı gibi damağımdaki bi yudum boğazkerenin feriydi yıllar sonra beni sana getiren

Hey zaman! Hayatın kilimini toprakta dokuyan Sana sesleniyorum Tarihe yazılmalı ve yaşanmalı İçine emek katılan her damla her aşk her an

Zeki EMİR15.6.2009 İstanbul

Page 51: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Şarabî Komedya

- BALDIRI ÇIPLAK DEGİLDİ ZEUS AMA BALDIRINDA BESLEDİ ŞARAP TANRIMIZI-

o kuş ki kanadı şaraba batırılmış küslüğümü alır tenimde hüznün tırnağı atar boyuma kırılırım o yediveren yürek üflemesi mişu rüzgârın şarap tasına değen tınılar kulağı çınlayan bir mevsimdi bu ağustos oku üleşmeyene zehir zıkkım olsunellerin mi böyle güneşte kalmış birden bire ve toprak tıkırtıları Lidya ovalarında altın ayaklarım kaldı Göğün lacivert bardağına şarap boşaltıyor birileri sarılsam sana camdan güvercinsin bir dokunsan uçurumdan çıkacağım dişlerimde memelerinıslak bir kıyıda ayakucunu öpmeyi unutmuşum kumtaşından Dionysos’u yontuyorum bilgeler bir uzaklığa ıslık çalıyor habirebelleğimde hora tepiyor direnme kelebekleriyaşam ayakcağını iki kere geçmiş delişmenliğimyüreğimin kemansı bıçağı ve ses çıkaran konçertom bileylenen notalarım bir çıplaklığı çiğniyorum işte ayrılığın paydaşlığında

güney ege akşamından kıskanıyorum kızıl sıcak omzunu yokken sen oyuk bir sözlüğü karıştırıyormuşum kül ve baykuş öpüyormuşum oysa durmaksızındüşümü titreten fırçam tanrıçam dudağının çekiçten alevleri alaz topluyorum üç öğün kanayan şarap ağacından-o en güzel sanrım engebeli ağlamam-

Page 52: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

nasıl okuyayım seni hangi yağmurda duş almaya gitti üzüm kuşları koltuk altlarında başladı bile yağmur o şuh terin şarabı başucumda yarasalar ve şahın celladışiir hançerinden başka silahımız yok çırpınma gel uzan göğsüme devşir sözün nar güllerini saçlarıma tak

ne güzel sınırdan sınıra bir dudak bir kadeh uçurmak belki barış olur mayalarız çalarız kardeşlik lirini ustalaşırız üzümü ezmekte alnının baladı domur domur dizeleridüşürürüm belki yüreğin taş baskısı resimlere ustalaşırız rüyamızı bulaştırmakta

topukların değildi yalnız şişeme dolan bu büyü kaçmaz sen değindikçe bana çalınca sözcüğünüo çanağa maya niyetine heceleri içtikçe gözlerin birikir masamdaki gemiye

düşümde kalacaksan şımartayım seni kime ne buğulu kirpiklerindendoğsun sarı kağıdın şafağın iksiri üflenmiş bir çömlekten sızdırayım seni belleğimde yer edeceksen andolsun o şarabî komedya kelimeleri ile gülüşeceğiz haydi fısıltıyla konuş rıhtımda ve masamda pembe moru şarapuykusuz balıklar da dinlesin az mecaz neye yataklık edersin zamanı bölen infaz

biliyor musun mimozam sevgili dikenim dudağımdaki ipucum mutlu şarap yoktur dilim dilini kuşanır kentlerin sokak araları kamaşır / buğulu burnuyla çıkar az bir ay geceleyin kırmızı tayları konuşuruz sevişirken yalnız eskiz defterine bulutlar düşeriz uzun bir uğultuda imleriz biz zulada emeğin büyüsünü tabletlere bekleriz ha bekleriz o düş seğirmelerini

şu güz nereye damlar hep ipil ipil muamma yok bu yağmurda o rüzgârın beni demler mi bilmem ama başka semtlerde aşka benzersingöğün hesabını soracak bir sıra sözün de mi yok ağzında Hayyam’ı oku öyleyse mumyalama hayatını hırkandaki ışıkları çisele onca yıldız varken gökte üzgünlüğünü kus flütten dökülsün yalnız yanın uykusuz şiir cinim sol omzumda güldürüyor beni yine bu gece hınzır

Page 53: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

gün be gün şarap ki şiirim o şimal yıldızım tapma yıpratırsın aşkı diyor içilesi her bardağa damlıyor gök ve yer şıraları çalıyor zilleriud çalıyor kalabalık yanım bir yanımdaysa göçebe bir kadının suluboya gözleri bir kibrit çakımı boşluğa her kelime

hangi sayfadan başlamışsan sevişmeye böyle dudağının çırasıyla hangi kuytu nehir yalamışsa yanağındaki kayalığı fay kırığı ayrılıklarda üşümüşsen ve hangi ateşten geçmişsen şöylemesine upuzun bir koşu buayakları doğranmasın sabırsız sabahların taşında üzüm işçilerininengerekler kadın ölülerini sürüklemesin diye aşksız kumlaratanımsız çocukluğumun kolu çember çeviriyor patikada çöl dünyamıza serçe kaldırıyoruz ve bir bir tuşlara basıyor tutanaksız yıldızlar güneşin gergefinde dalgın bir ağacageriliyor şiir ipliklerim

evet çarmıha germe sözcüklerimi düş çilingiriyim ben zülüflerine üşüşen düğümleri açalım gel demiri dövelimbaşka yüreklere yerleşelim Odysseus un serüveniceFırat’ın ötesine kuş ve şarap uçuralım Bir şiirlik yer aç TürkiyeliceO evrensel gezgin o üretim tanrısı gelsinSevişmenin sıcak sesiyleGidip gelmelerin ustası

Ötekideki beni bulmak için ey büyük çatlama çekingen dünyamı yarıver eteğini çöz esrik cümlelerinle ört üstümü ey büyük kazılma saklandığın yerden çık artık haydi çocuklar o gömünün sofrasına ben göğsümdeki ıslıkla geldim diz çöktüm bileşaha kalksın çok dilli atlar terkimizdeki renklerle ilerleşelim ey büyük dikilme parmağının ölü noktasında kapkara bir kadeh şarabını üleşene şeker bal olsun hadi gidelim tan ışığının serinliğine çoğu kalmış azı gitmiş hayatın kızıl ve açık yaralarını saymazsak yasadışı bir bahar yaprağı tüm yaşadıklarımız yemyeşil asma dallarında kollarımmasamdaki uysallığım uçukluğum at koltuk değneklerini Uygur mutlu şarap vardır tanımları sevmem ama-Sen Renginde Sek Bir Şiirdir Artık Şarap İçerimde -

Uygur ORHAN / KAYSERİ

Page 54: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Yürek mahzenime sığmazsın

Kırmızı yanaklım, Sarhoşuğum senden ama yürek mahzenime sığmazsın. Sen de İstanbul var, sende aşk var, Sen başkasın. Eskidikçe güzelleşeceğin belli, o yüzden seçtim seni, Gönüldaşım ol, beni en güzel sen anlar, benimle en güzel sen ağlarsın, günlerin giderek ağırlaşacağı genç yaşımda.

Ne ayyaşım, ne fransız entelektüeli, Sıradan bir vatandaşım, durumum işçiden biraz iyi. Değil mi ki ademoğluyuz, hepimiz eşit, O halde en iyi şarap anlar bizi… Orta kesimin, ortak kederlilerin ortak fikirlilerin buluşma yeri… Hepimizin alacak parası var, krizde de olsak, borca da batsak, Hiç mi hiç yalnız ya da fakir hissettirmedi bana kendimi… yine mutlu etti. bu gece de vardır elbet benim gibi yıldızlara bakıp göbeğini kaşırken, şişesini inatla göğe kaldıran birileri.

Şarabımızın utanç kırmızısındandır, serhoşluğumuz nahoşluğumuza dönüşmüyorsa… Ne babam gibi deliririm, ne her gece dadanırım, Bir yanık türkü, bir de sevgili düşüncesi bastı mı, değme kederimden dem almış keyfime. Tam da bu yüzden, Aslan sütünden başka bir yeri vardır, damağımda… Ve yüreğimin mahzenine sığmaz bir değeri. Yarasın.

Onur MOLBAY / Bakırköy / İSTANBUL

Page 55: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

TIPIŞ RAMAZANIN TEYZESİ

komşumuzun dut ağacından bizim bahçeye sarkan dal bizim bizim asmadaki üzümün onların bahçesine eğileni onlarınken, halime yengeyle sarı melahat ablanın barıştıkları hacca karının bahçesinde neden bakakalır bu ay çiçekleri doğup yürüyen ve kaybolan bu güneşe derdim

ve cerenimoyken ne teksas`ı takardım ne tommiksi uzaktan hoş gelse de davulun sesi peru lamalarının tüyünden yapılan bir yastığa benzerdi dulluğu evliliğinden uzun süren ve ayna gibi karşımda duran bir türlü içinden çıkamadığım tıpış ramazanın teyzesi

gül gibiydi

kimisine koklatırdı kendini kimisine batırırdı dikenini pastel bir anason kokusu odasında duvarında ``kahveci tuna`nın`` ötçül kuşlarından piç sakası dip köşede anarşist erdoğan`ın siyah beyaz resmi sırmalı paşa gibi ve yüreğini ödünç verme alamazsın yarına diyerek böyle yanıt bulan tuzlu sudaki bir falyanos olurken bir kenara sıkıştırılmış ucuz bir meyhanenin sinekli şarabına meze

bense akvaryumdaki bir süs balığına üzülen öteki kimliğimle babamın, annemi süpürürken, süpürgeyle gördüğü merdivenlerde çıplak krala don biçerdim...

Kenan Can Yoldaşlar / ANKARA

Page 56: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

RUHUMA MANDALLI HAFİFLİĞİN

-mekan: Hayyam ruhunun gezindiği Bekilli

1. Zamanın heybesinde Şaraplı bir günbatımı Sobelendim Kırmızı gönül hırsızı

Cihan’ın aynasında donup kalabilirdim Yar bağdan geldi Aldı başımdan aklımı

2. Kadehe verdim rengini Ekşiliğin aşk kadar sokulgan Kokun burnumda uçarı

yıllanmışlığın kadar beklerdim

ver elini birazdan başlar ay dansı

3. yaz şiiri ruhuma biz biriz bilirsin beden sadece aracı

sensiz ölmekten korkabilirdim

üzü(lürdü)m derken … dolandı içimde özsuyu

Müslüm DANAOĞLU / Nizip / GAZİANTEP

Page 57: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Usta Bilir misin?

Kimseye dillendirmesem de

Bir avazla yırtılan maviliklerin efkârından kaçtım Bir yudum şarap esrikliğine;

Gördüm;

Gördüm ki sureti bir seraba eş değermiş susuz kaldığım bedenlerin.

Usta Bilir misin;

Ne zaman fikrimi dilinden çıkan bir kelama denk düşürsem, O izansızlığıma gülen martılarla demlenen hasretimi içerdi…

/Şarap mı? Hak getire…/

Anlatmış mıydım? Bir gün Hiçbir söz söylemeden yazgıma astığı gidişini;

Ben o zaman Ardında ıssız kalan ruhumu Çaldığım bir kadeh şarap kızıllığında pakladım...

Boş ver be usta;

/Gitti ya bilmeden çaresizliğimi Tüm çelimsizliğimle Denizlerde boğdum Suretinin öksüz kalan renklerini.../

Ağlasam var mı faydası

Ne tuz basılacak yara da kaldı cismimde Ne de şarapla dindirilecek sızı...

Kadeh yetmez bilirim Unutturmaya deniz(ler)in yazgısını;

Söylemedim kimseye Sende söyleme, Ben yazgımın insan yanını dizelere astım...

Page 58: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Usta;

İyi dinle Şarabın kızıllığında yaktığım Bu mavi Şeytanın gör dediği mavi

Ki_________kalmaz tekrarlanan salâvatların tesiri...

Bilir misin? Eyvallah dediğim tüm şairlerin kalemi Aslında biraz intihara meyilli...

Bakma sen bu sızlanmalara Hadi gel Şaraba denk kelamlara düşür usumuzu şimdi

Ha yar dudağında gül olmuşuz Ha gül dalında diken

Senin için fark eder mi?

Aylin Başdemir / AYDIN

Page 59: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Serhoşluk ayazı

bir kelime,bir kadeh talan olmuş kentlerden bir tutam umut yaşadık sandık savaştık ve öldük.. ölüm ömre ait değilmiş meğer illede yaşama ait olmalı şiir gibi şarap gibi aşk gibi bir kederdi o gün beni sana getiren tutuşturuldun elime inceden bir kadehte içtim içtim duruldum bin yaraya bir merhem duruldum coştum.. ben yolcu sen hancı dertleştik dedim hayat hangisi şimdi? dedin bırak kaygılarını zırhlarını bu hayatla savaşmanı sustun kızıldı gece sustum.. bir gökyüzü özlemiyle düştüm aynalardan geldim sana sığındım soğuktun sen ben kederli cevabını bilmediğim sorular sordum yada hiç cevap aramadıklarımı... ateş neden yakar su mavi mi kendimden geçtim mi yoksa döndüğüm kendim mi anlaşılmak isterdim eskidendi bu kadar anlaşılmazken hayat varsın anlamasınlar ben anladım mı kendimi çalışırken severken ağlarken içerken bir sen ol kadehimde bir de gökyüzü korktuğumuz tek şey gök gürültüsü varlıkla yokluğun sınırındayım bazen sevinçli bazen kederli bilmem niye içerim seni varoluşun zorlu patikalarından geçerken içip kendinden geçmeli.. sen içindesin diye cennet cennettir seni içerim cennet içimdedir serhoşken bir şiirdir yaşamak sonrası kesik kesik hikayeler iyi kötü anlamlı anlamsız hikayeler serhoşum doluyum ayazında bir şiirdir yaşamak...

Beyhan Mengünoğul / İSTANBUL

Page 60: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Kim Kalır

kadehinde kin var hayyam. içme dur dokunma kin var hayyam bu dünya bizi almaz bir daha dur hayyam kin kalır bana yoksa bir de sen gitme kim kalır bana hayyam dur. içme

seni de aldılar benden dalından düşmüşüm, bir düşün

Emre DÜNDARBornova / İZMİR

Page 61: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

DENİZLER ŞARAP OLSA

// sıcaktır eylülde EGE hâlâ //

şarap kaçsın dünyanın aklına süzülsün üzümler çakırkeyf bir sevdaya

“şarap olmaz kirazdan” demeyin sakın hem olur hem de yağar paşa paşa bir kemanın tutkusuna

söylesin kim görmüşse kumsalda güneşlenen deniz kızlarını

zümrütten saçlarını tararlarmış da yok efendim masal değilmiş de üzüm gibiymiş gözleri de

belirgin yüz hatları da yokmuş galiba “bal gibi” kiraz şarabı ellerindeki işte!

tüm denizler şarap olsa ne görür balıklar düşünde?

Seher DUMANsefaköy/İSTANBUL

Page 62: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

ÜZÜMÜN CANI

Bir yanımızda özge canımız, öte yanda üzümün canı, Akar çavlan olur kanımız, özenle ezilince her yanı, Huzuru; fıçıda şarabın, meşkle içenlere marabayız Şarap dolu kupalardan içilen, kekremsi yudumlardayız…

Yarılanırken gece ısınır, içtikçe ağzımız dolanır Gün karalanır niceler, ağır ağır evlerine yollanır Bir yanda çalar sazlar, diğerinde; uçarı kızlar, kızanlar Kansı şarabı içerken bizler, az ötede günah yazanlar…

Üstümüze gün taze doğar, salkım söğütlerden sıyrılarak Aydınlık geceyi boğar, akıllar öğütlerden ayrılarak Yamulur bir beden esnerken, dalar gider masada uykuya An geçer, gelince kendine, çekilir gönlünce bir kuytuya…

Sorduk sevilen; şarap mı, üzüm mü? Deyiverdiler Bekilli Bağlarında son sözümüzü, tutuverdiler üç beş kefilli Evveli gelip geçiyorduk, aklımızca değer biçiyorduk Sormasanız da zaten biz, evvel ezelden şarap içiyorduk…

Hasan DEMİR / ESKİŞEHİR

Page 63: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Düş Gezgini

(Başı Dumanlı Dağ Misali Şaraplı Yıldız Düşümü Geceden Aşk Ve Şiirle Dünyayı Resmedip Boyayan Ateş Denizinden Eriyik Kayıklarla Geçen Çürümüş Bu Çağdan Koparıp Geleceğin Işığından Yeni Çağa Akıp Çağlayan Hayyam’a Ve Yeniçağın Hayyam’larına Son Aryada Uçuk Mavi Gezgininden Selam Olsun)

Nasılda SevmişizBirbirinden HabersizAntilop HızındaUzak Yıldızlardık SankiKavuşmak İstedikçeKavuşamamışız

Sağanaklar YağarkenDolu DoluyaKırılır BaşaklarımDağılırımDaralırımDokunHaykırAteş İsyanım

Kara Afrika TenYaz HüznündeBir Uzar Bir KısalırMidas’ın KulaklarıUyan/Işında

Düşmüşüm Düş Gezgini DeryanaÇocuk Sevinci Gözlerinle

Ararım Silinmiş Yol İzindeKaybolmuşum Tarihin GizindeÜşürüm Haziran DoğumuDolunay Şarap Rengi Gecede

SürülmüşümYarsız Yar VatanımdaSatılmışımCan Pazarı Emek TarlasındaSavrulmuşumKara Zamanın SaçlarındaSürgüne KolanSermaye Harmanında

Vurulmuşum Geceden Gece Yangın MavideApansız Dermansız Faili Belli MeçhullerdeSevmişim Sevilmemişim Kim Bilmiş Kime NeYol Dermişim Yoluna Şiirin Zorlu Düş Gezginliğinde

Yaşamın Nabzı Gür Sesini Yitirmeyen Her Zaman Her YerdeDolsun Gece Şarapla Birlikte Hadi Gidelim Lingo Şerefe

Bir Yanı Sağlık OcağıBir Yanı Hükümet KonağıGece Su UykusuYolun BaşındaPolis KarakoluKarşısında Jandarmaİç İçe GeçmişHer Şey Nasılda

Page 64: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Şirin İlçenin İçineAsayiş Berkemal!Adalet Adalet OlmazsaKırılan KolKalır Mı Yen İçindeÖnemli Mi?Neresi OlduğuGidip GörmemişYaşamamış Olsan DaOrası Ya Da ŞurasıDe Hele GitsinBizim Burası

Sıcaktır SıcakŞaraplaşan KanŞarap KadarYaşama BanılanNanSorgusuz EmeğinGece Gündüz AkanŞarapla UyunanŞarapla Uyanılanİş İle Aşta Ve AşklaHer An YaşananTek Gerçek OlanAnlamların AnlamındaUyarılan Uyanan İnsan

Bitmedi…

……………………………………………

Kesitler

Biçare Hırka GiydimAşkı Badeden İçtimSeni Ben Diye BildimBir Seni Sende Sevdim

Onlar Bekili’de Ça(ğ)yanSende Sesini ArayanYürek Atımı SusmayanŞair -Şiirdir Kanayan

Çağrılı Bekilli’ye Geldim(9)Lavaracı Selam EyledimTüm Gece Ve Gündüzü DerdimDostumsun Yüreğimi Verdim

Masada Kadeh Benim İçindeAy Doğsun Şarapla HanemizdeDudağın Günü Öpüşü GüldeGüneşli Gün Uyansın Sinende

Nice Yorgun Zamanlardan GelirizAşkla Ilgın Ak Sulardan GeçerizNe Har Gece Ne Yar Gündüz BilirizDoğurgan Şiir Maviyle Severiz

Bitmedi..

Vedat Koparan 18.07.2009

Page 65: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Yozlaşan Gecenin Zor Olur Sabahı Yaşamak adına gözlerini korku, telaşVe bir o kadar da coşkuyla açanBir tırtıl saflığındayım şimdi.Işık ışık,Desen desen çoğalarak geliyorum.Sana gelen tüm yolları açık bırak.Gelişimi görmezden gelme, Bana sırt çevirme sakın.Düşersem yedi iklim tuzla buz olur, dağılırım.Parçalarımı birleştirenim olmaz. Ey Karacadağ’ın kara sümbülü,Kara gözlü, gamze yanaklı al lalem!Renginde şiirleştiğin yudum yudum şarapsın kadehimde.Tadına körkütük bağımlıyım şimdi.

Etme narçiçeğim.Yapma kara üzüm tanem,Beni tadımda bırak.Karartma, Yozlaştırma tüm gecelerimi.Bilirsin, Yozlaşan gecenin zor olur sabahı.

Tümcelerimi hece hece şaraba banıpAklı başında şiirler diziyorum yarınlara.Gel oynama imgelerimle, Uyaklarımı talan etme.Gök mavisi bir özlem utangaçlığı yağıyor şiirlerime.Yürekte esen kızıl kıyamet bir fırtınaya dönüştüm.Beni basit esintilere feda etme,Yazık etme, sendelerim.Düşersem kaldıranım olmaz. Göğsümün sol sancısı, ince sızım!Ben seni yüreği pek, bilinci dinç,Bakışı sarhoş bir gecenin ay ışığı tanıklığındaDeli bir coğrafyada zırdelice sevdim.Ben Mezopotamya çocuğuyum.Asuriyim, Keldaniyim.Ermeniyim, Süryaniyim, Arapım.Ben Türküm, Kara Kürdüm ben.Yedi renk, yetmiş yedi göbek yürek işçisiyim.İlk kazmayı ben vurdum toprağın üretken karnına.İlk sarı başağı ben öğüttüm Hilar’da taş yastıklarda.İlk üzümü ben ürettim, Ben budadım çoğalsın diye dallarını. Delilo, lorke ve çepik oynayarak,Halay başı çekip mendil sallayarak…

İlkin ben yudumladım gümüşi şarabı, Aşk tanrıçalarıyla kadehin köpüklü dalgalarındaVe özgürlük tadında...Beni iyi tanırsın,Yıllandıkça nasırlaşır emeğim.Nasırlarım dem tutar Çayönü mazgalında.Etme narçiçeğim.Yapma kara üzüm tanem!Beni tadımda bırak.

Page 66: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Karartma, yozlaştırma gecelerimi.Bilirsin, yozlaşan gecenin geç olur sabahı. Etme kara gözüm, kudurtma can özüm!KonstanDino geri dönmüş Diyarbakır’a.Bak, şarap tadında naralar savurup“Keçi Burcu’nu, Yedi Kardeşi ben yarattım” diyor,Basınçsız bir havada hava basıyor surlardan.Ve zaman mekân yolculuğunda kuşak kuşağayız şimdi.Soframızda saf keçi sütünden İki örük eritme Ergani peyniri,Bir dilim Diyarbakır Karpuzu Ve benzersiz tadıyla Tılham kavunu...Yanında da ahududu gözlü Bekilli Şarabı...Ah, ne iyi olurdu,Tam karşımda da sen olsan çukur yanaklım!Beni yinelenmiş bir tarihin Romalılar sofrasında yalnız ve sensiz bıraktın ya;Helal olsun, Sana helal olsun be iki gözüm!Bir başına-lık diken gibi dikine batar yüreğime. Durdur artık, kanatma, yazık etme.Beni KonstanDino’ya rezil etme!Bir daha düze çıkaranım,Yüzümü ak edenim olmaz. Sen, ey dizelerimin ana fikri! İstedim ki bahar renginde,Yağmur damlası sıklığında çoğalasın.Ne buğday, ne susam başağı...İstedim ki ışık kadar yayılasın.Biliyorum, yaşamak zordur ölmek kadar.Fakat sensizlik; Sensizlik ikisinin de çarpımıdır, onu da biliyorum. Göğsümün sol yamacında hep “sen” diye atanİyileşmez bir yaram var ki...Bir dağ yamacında zar zor kaya dibine tutunmuş Nuh Tufanı artığı bir sevda tohumuyum şimdi.Ve tepeden tırnağa açım sana.Haydi, gel.Gel, gider açlığımı.

RESUL ÜSTÜN / DİYARBAKIR

Page 67: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

kafatasımdan biçiyor derecesini şarabın

a.

su su değilken kanla yıkanmıştı tenimiz

bilirsin aşkaydınım ortağıyken bereketin döl vermiştik durmadan sancısına toprağın

yağmurlar uzun değilken henüz sığdırmış bir kaç cinsiyet gökyüzüne

neresine dökülse bir pişmanlık tortusu bakışların ertesinde yarın emilir durmadan

su su değilken henüz dudak koparan bir görüş mevzide kanayan dişetlerinde bir çocuk

bilirsin aşkaydınım senin doğduğun yok ölümlere

b.

kafatasında içilen şarabı üzümden bilmesin gözün

sen sus kurnaz bir kedi tırmalarken hayatı kırmızı terlikli bir hayvan bağırsın içerde

ayakların benden küçük basmadı yere öyleyse bu duvar niye

meselim değil..bir Ortodoks kılığında inliyor zaman puşt ahalisi varken övünmenin

kafatasımdan biçiyor gene derecesini şarabın

Hüseyin Bozkurt – İzmit /Kocaeli

Page 68: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Kırmızı Şarap

Kırmızı şarabı Kan yapar diye Yudum yudum içerim Haz verir bana Gece gündüz Neşelenirim Şarkı söylerim Kendi kendime Pekmez gibi gelir Vallahi...

Kerim ÖZBEKLER NAZİLLİ-AYDIN

Page 69: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

FANTASME şarabi

Yasemori’ye

Fi tarihinden bir perinin kanadına ağıyorum, kanatlarımla. Beyaz. Zambaklar diyorum.. Zambaklar tomurcuklanıyor kuytusunda teninin. Kırlangıçlar geçiyor dudaklarının salkımından.

Aralıyorlar geçmişin yitik cennetini: Asma bahçelerini Babil’in. Mahzende yıllanan şarabın ürperten giziyle öpüşüyor kadehlerimiz. Mayalıyoruz çıplaklığı esridikçe.

Devinim.. O ölümcül vals.. Kayboluyorum, onulmaz çelişkisinde köpüğün. Yanıyor mor mumlar..

Biz ıslandıkça beliriyor: inci ve akit. ve Minör dokunuşlarla kuruluyor masal.

Harun Atak- Çankaya / Ankara

Page 70: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

YALNIZLIK

I

sen geceyi çağırırsın geceler mehtapta beni bense kadehlerde.... bulamadım çalkaram seni

şarapla kazıdığım pencereden yağmurlar silmiş ismini bende bu gece kırdım yalnızlığımdaki geçmişimi

II

yalnızlıktan yalnızlığınla içmek ölümle pençeleşmek kadar acıdır bir dostla kadehini kaldırmak mutsuzluğun en güzel ilacıdır...

Birsen İNAL – MUĞLA

Page 71: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

LAL

şarap kadının yarısıdır bazen kırmızı..... tutku ve ateş bilmeden çığlık istemeden suskunluk

şarap kadının yarısıdır bazen beyaz..... masum ve tatlı sevmeden ayık isteyerek sarhoş

şarap kadının yarısıdır bazen dudak payı.... yetersiz sohbet dakikası mutluluk sancısı

şarap kadının yarısıdır bazen yalnızlık..... gece karanlığında ki rüzgar kokusu parçalanmış duygular

şarap kadının yarısıdır bazen melodi.... mutluluk ve hüznün görülemeyen birlikteliği

şarap kadının yarısıdır bardağın içindeki dalgasıyla şişenin kenarındaki damlasıyla işte şarap kadın ve.... yok olmuş ben

Nazlı KÖMÜRCÜ – Muğla

Page 72: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

BEKLEDİĞİM BEKLEYECEĞİM

uzaklara bakarak sana sesleniyorum yıldızların birinden seni bekliyorum ölmeden son kez içiyormuş gibi kadehime bitmeden şarap ekliyorum

insanlık hali,kimi zaman dert yükü kimi aşk sarhoşu, kimi üzüntülü nerdesin, kiminlesin,hangi mahzendesin? gelecek misin ki sanki, niye bekliyorum...

Özgür YILMAZ – Muğla

Page 73: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Rubai

Bir yanda Dyosinos bir yanda Cemşid ile Tanrılar tanelerin teninde geldi dile Al yanaklı tazeler gül opuklu güzeller Damla damla akıttı badeyi dilden dile.

İsmet Nadir Atasoy – Eskişehir

Page 74: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

AŞK VE ŞARAP

Üzüm üzüme bakarsa şarap olur, İnsan insana bakarsa aşık. Şarapla aşkı bulursun, aşkla insanı.

Ey delikanlı dinle beni; Yudum yudum içeceksin bu badeyi, Hoyratça değil. Hece hece seveceksin dilberi, Telaşla değil.

Şafak Tanrıverdi - Üsküdar/İstanbul

Page 75: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

GEÇ KALINMIŞ DOSTLUK

Bağ evinde gecenin yarısı Öküz gözünün kurması Hep fondip enfes diye tadı Uçtuk yine anasını satası

Kendime gelmem gerek Sıktı ocak başında terlemek Olmaz ki alemi ekizlemek Açık hava iyi gelecek

Uydurdum bir bahane Benim yolum memişhane Fırladım dışarıya tek hamle Geleyim artık kendime

Yok etmek için uğraştığımız Arazi için orman yaktığımız Her türlü eziyeti yaptığımız Tabiat ana ile başbaşayım

Ormandan tatlı melodi Koyunların çan sesleri Baykuşun ince nameleri Öylesine yanık ki çobanın sesi

Dar attım kendimi omacanın dibine Sarıldım kabuğu yıllanmış yamuk beline Karanlıkta yapraklar rüzgarlarla okşuyor bedenimi

Bir müddet öylesine kalakaldım Düştüm sonra yuvarlandım Artık başka bir dalın altındaydım Tamamı yapraklarla dolu yıldızlara Bakıyorum bomboş gözlerle

Nerden geldim oraya gelmez olaydım Aramızda sürtüşmeler başlamıştı İnanın tövbeler olsun savası o başlattı Rüzgarın desteğini ardına almıştı Bolyoz gibi yumruğunu suratıma çarpmıştı

Hiç altta kalır mıyım ben Anında karşıladım hemen Sağlam bir aparkat rakip nakavt Hakkından gelmiştim asma zillisinin

Omaca da küçümsenecek gibi değildi Kaba yelden aldığı güç ile Tekrar saldırıya geçmişi

Ne de olsa insan ırkından geliyorduk İkide bir suratıma sürtünmenin Hesabını gerektiği gibi sormalıydım Ayağa zorla kalktım ve gerekeni yaptım

Page 76: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

İki dalının arasına girdim Öfke,nefret,cehalet içki dolu vücudumu Olanca saflığımla düşmanın üstüne attım Maşallah iki dalı çatır çutur indirdim

Onlar altta ben üstte zafer benimdi Ama asma karıçadısı da az buz değil idi Bedenimin ön yüzünü her yerinden delmişti Hele birisi var ki tamı tamına dört dikişti

Aramızdaki husumet bitecek gibi değildi Nefretle yaptığım her hareket karşılık görmüştü Üstüm başım yırtık pırtık artık ok yaydan çıkmıştı Dünya ikimize dar gelmişti

Bir ses duyar gibiyim Ama dinleyecek halim nerde Giderim öylesine Hem de gözüm kapalı

Ama bu ses sıradan değildi Hem ılık hem de buz gibi serindi Bu ses düşmanımın sesiydi Dediği diyemediği aynen şöyleydi

Hem insansın sen hemide hayam Sen gelince etmiştim düğün bayram Filizimle buyur ettim verdim selam İki kolumu kırdın ettin viran

Öylesine utanmıştım ki hiç olmadığı kadar Nasılda kızarmıştım cehennemde yanmıştım

Aman Allahım ben neymişim neler yapmışım Konuyu hemen kapattım ona bir sual attım Dedim ki sen kimsin bana niçin taktın

Suçlu bendim fakat o suçlu gibiydi Susarken dedikleri hep kahır sitemdi Rüzgarın buseleri onu etkilemiyordu O artık mutluluğu yitik bir kederliydi

Yumdu yüzlerce alaca düşmüş yeşil gözünü Toplamam gerekti yok olup giden yüzünü Göz yaşının dinmeyişi acısının en keskin kanıtı gibiydi Derdi dermansızdı ama belki alabilirdim gönlünü O gönlü alabilmenin yolunun ince olduğunu Bilebilecek kadar tanımıştım artık onu

Asma ana koymuştum adını artık Ne üzümü ne sirkesi ne mefresi ne de yaprağının sarması Esas oğlu tarih yazan şarabıydı

Asırların ardına gittim Şeyhülislam Yahya dedim Mescitte riya piçler etsin koriyayı Şaraba gel ne riya var ne mürayi

Osmanlı sultanlarından söz ettim Şarapdarlık makamını hatırlar mısın dedim Tarihi kevgire benzettim kimlerden bahsettim

Page 77: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Konuştukça susuyordu sustukça konuşuyordum

Üç asır bile çok yufkaydı otuz asır uyardı Dionysos ve de baccusun mabedinden Hipokratın sindirim sisteminden dokundurdum İbni Sinanın ayda iki kere mafiz olun dediğinden

Koptu gitti asma anacık kankasını sığındı Artık sadece nefes alabilen bedeninin sesi Kan kardeşinin yardımı ile hışırdıyordu

O en olmak istedi yerde anıların tam içerisindeydi Ruh ikisi denir ya işte bizde tam ondandık İkimiz bir ende ikimiz bir boydaydık Biz belki uyanacak belki hep uykuda kalacaktık Birimiz ne ise öbürümüz de o kalmadı farklılık

Seyre daldı bir yanımız milyonlarca yılın ardını Bir yanımız burada sarmak için yaralarımızı Ben onu kırdı o beni delik deşik etmişti Çok geç anlamıştık biz bize ettiğimiz günahı

Ellerimi gevik beline sımsıkı doladım Onu yıllanmış kabuklarından arındırdım Sımsıkı sarıldım çıplak bedenine Göz yaşlarını belki durdurabilirim diye

Mehtabın loş ışıklarında çıplak bedeniyle Uykuya mı dalmıştı yoksa binlerce yılın ardına mı kaymıştı Bilmiyorum çokta merak etmiştim neydi acaba

Dürtsem uyanacak hülyaları yarım kalacak İşte asıl o zaman kıyametler kopacak Dürtsem kim bilir belki de hiç uyanmayacak İşte o zaman içtiğim şaraplar bana günah olacak Tabiat ana beni kızının katili sayacak

Uzamış lafın kısası yarım saatle Kurtardık peynirci hasanı Ya benim kollarını kırıp soyup attığım asma ana mı Hala bende çok merak ederim Ama merakımdan fazla olan korkularım Yenecek gücü kendimde asla bulamadığım korku Evin’in yüzüne nasıl bakardım Tuncay’a derdimi nasıl anlatırdım Ne diyebilirdim ki Uğur kardeşime Deli öğretmenden daha mı deliydim Boğulmaz mıyım Tolunay’ın deniz gözlerinde Bekilli dostlarımdan soyutlanmaz mıydım Koca yürekli hayyamların yürekleri Beni affedebilecek kadar devasa mı acep

Ya asma anayı öldürdüysem Ben kendimi nasıl affedebilirdim Sonsuz pişmanlık aşılmaz bir badire Eğer öldüysen anam omacam irem bağında nur içinde yat Eğer sağsan kulakların çınlasın keyfine bak

Hasan Peynirci – Denizli

Page 78: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Sonsuzluk

Sensin yeri göğü yaratan, Sonsuzluğu anlamlandıran Kaybolup sırlarınla Beni arkandan koşturan.

Yaptın bir yeri Koydun içine, ben Ademi İstedin, çözsün bütün sırlarımı! Ulaşıp ulu alemime.

Ben buldum bulacağımı, Gördüm göreceğimi (seni Allahı) Ve, yandım sana kendi ateşimle, Günahlarımın ateşiyle

Ne bu dünyayı gözüm görür artık Ne sonsuzlukları, ne cenneti, Ne hurileri. Senin yanına kavuşmaktır tek emelim O zamana kadar da Ayık kalmasın zihnim

Cennetteki üzümünde de gözüm yok bilesin! Sana kavuşana dek Tatlı şaraptan başka yok dileğim.

Tuba Köçe – Şahinbey / Gaziantep

Page 79: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Demgah

Yanardöner renkler çarpışır içimde Yanardöner kör kuyularda gözlerim gün ışığının Yunus`luğuna koyulur Yanardöner çiçekler arılarını arar yüreğimin bütün kıyılarında Yanardöner özlemler güneşe arkası dönük güneşi beklerler yıllar boyu..

Bir tek şarabın o kekre tadı kaldı Dionyssos`tan bu güne Ne duygularımız kavruldu tarihin o hiç sönmeyen yangınlarında Ne düşüncelerimiz söndü içimizdeki senle dışımızdaki benin tükenmeyen savaşlarında Yalnızca Bakhos`un yıllanmış güzelliğini çoğalttın o buruk, o sımsıcak, o unutulmaz anlar denizi vücudunun hücrelerinde Gözlerinde yeni bir Hayyam olarak doğmanın sırasıdır şimdi... aykırı güzelliklerde uçurtma uçuran.

Semih Özcan - Çankaya/ Ankara

Page 80: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

küs şiirleri

''koparıldığında bağından çoktan yola düşmüştüm adın yazıldığında fartsan urumdan büyümüştüm''

cennetten kovuldun üşümüştün belki tanrıya küsmüştün ayaklarını öptün çıplak ayaklarını körpe kızların tenlerini emdin beyaz şehvetlerini kırmızı

şimdi soy soyabilirsen cümleden kelimeyi kelimeden harfi bir yanım semt pazarlarında kasada salkım bir yanım kadim komşusu mantarın yani dudağa değmeden bölünmüştüm

derinmiş küpün mahzenin serinmiş boşaldıkça camım doldun rengin rengime yakın sandım yanılmıştım gazabına dolan kederimmiş davetsiz geldin evime sahibim oldun

dökül şimdi serseri bir akış kutsasın seni ne güneş ne ay görünsün yorgun bir el terlemiş bir yüz sarsın kristal kadehi nakaratsız şarkılar kırmızı bir ruj ve rimel tüm adressiz küfürlerim girdabında yüzsün

Metin Tandoğan – İzmit / Kocaeli

Page 81: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Melankoli

Gönül ne kadar boş gönül başıboş içim boş koy olsun bu gönül sarhoş başım dönsün dünya dönsün ben olayım berduş

karım ol benim atıl kollarıma koş ki dolsun varlığınla içim dolsun düşüncelerinle kafam sıyrılsın berduşluktan bu seven bu sarhoş bu yorgun bu yalnız adam.

Gönül ne kadar hoş dünya bir o kadar boş ki değil bir kadeh doldurmuyor bin kadeh. gene de dünya bir başka yıllanmış en eski şarap sanki insanlıksa en büyük sarhoş.

insanlık büyük sarhoş ama sakisi kadehi yok yaşam öyle bir ağaç ki dalı var yaprağı çiçeği yok

2,8,77

Metin Yatlı – İstanbul

Page 82: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Aşk

Sanki var olduğunu haykırırcasına Sevgini söylemiyorsan; Onu sevmiyorsun demektir.

Yok o senin için Her şeyden değerliyse, Gözünü yumduğun anda Onu görebiliyorsan, O bütün şarkılarda, Bütün şiirlerde, Bütün resimlerde ise, Ona muhtaç olduğunu Söylemekten utanmıyorsan, Senin içten ve büyük sevgine Karşılık vermeyeceğinden Korkmuyorsan, Bütün bencil duygularından Sıyrılabilmişsen Onun için her şeyi, Ama her şeyi yapacak gücü Kendinde buluyorsan, Her hali sana Ayrı ayrı güzel geliyorsa, Karşısında kendini Bir çocuk gibi hissediyorsan, İstediği anda onun için Ölebileceksen, Onun için yaşıyorsan Ve yine onun için Bildiğin bilmediğin Bütün düşmanlıklara Karşı koyabileceksen, O her geçen dakika Sende biraz daha büyüyorsa Ve kendi kendine bile Çok sevdiğini bütün Samimiyetinle, İnanmışlığınla İtiraf edebiliyorsan, Bir gün o seni hiç, Ama hiç sevmediğini söylese bile , Senin sevginde azalma olmayacaksa Ve ölünceye kadar onu aşkların En olumsuzu ile sevebileceksen; İşte o zaman Onu seviyorsun demektir.

Celal Karataş – İzmir

Page 83: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Şarap Bozuğu

pazenli oyunlar yapma kız içimde bin yıllık duvar dibi aşk çömelmiş ,ayrılık ayakta hangi üzümün rengisin ki sen düş beyaz ,aklım kırmızı

eylülün görümcesi haziranın koruk işkencesi aralığın dul zevcesi İstanbul’un boğazında kal, kal da tükürsün bizi

kırmızı oyunlar yapma kız kristal bir kadehe dök saçlarını boz bağını dudağımın dudağına mayalansın yÜzüm

ninnidir senin gözlerinin yeşili çek üstüne dünyayı, uyu. Uyutma beni

Deniz Eren – Ankara

Page 84: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

ŞARAPLA – SÖZLE

Senin, insan elinde ezilmen, Benim, dünya düzeninde ezilmem. Senin, mahzende tatlanman, Benim, hayat kavramında tatlanmam.

Ezilen üzümle ezilen insanın, Şimdi, birkaç kelimede buluşma zamanıdır.

Gelin dostlar gelin Şarapla damakta Sözle akılda kalalım.

Nuri Sertkaya – Denizli

Page 85: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Ah yar.! Külün olsam

Aşk bahçede çiçek ise Yar koynunda bucu burcu kokmalı Ah yar.! Gülün olsam Derlesen beni bahçelerden Bağrında solsam.

Aşk semada bulut ise Kuraklığa şakır şakır yağmalı. Ah yar,! Yağmur olsan. Düşsen benim toprağıma, Bereket olsam.

Aşk damakta tat ise Gurme olup tadına bir bakmalı Ah yar.! Balın olsam. Alsan dudağımdan bir buse, Tadın kalsam.

Aşk kadehte mey ise Yar elinden lıkır lıkır içmeli Ah yar! Şarap olsam. İçsen beni bir dikişte. Sarhoşluğun olsam.

Aşk binde bir şans ise Talih kuşu olup başlarda dolanmalı. Ah yar! Şansım olsan Çeksen beni ellerinle, sana çıksam. Gülse bahtım.

Aşk bir umut ise Ufuklara Ilgıt ılgıt esmeli Ah yar.! Mavin olsam Aşırsan beni dağların ötesine, Yarınım olsan

Aşk bir suç ise Tutuklayıp zindanlara atmalı Ah yar! Suçum sensin. Kelepçelesen beni yüreğine, Zindanım olsan.

Aşk bir ateşse Kerem gibi çıtır çıtır yanmalı Ah yar.! Yangınım olsan, Atsan beni ateşlere, Külün olsam.

30/01/2007

Page 86: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

SEVİM ASLANALP – Sakarya

Koyver Üz`me Kendini

evlâdı yitmiş bir baba, ceketinin iç cebine sıkıştırdığı kederle burktu zihnini; ağzı, kenarındaki karanfile mahcup…

şuh kahkaha izleri salon câmlarında bir sürgün kırmızıdan muzdarip beyaz kristalin bir yüzü sivri topuk, ağır aksak uzun paltolu tütün dumanı, ters yüzü akışkan şehvet ormanı…

sureti aslına ulaştırma telaşında sohbetle kandırıp sürati, öyle daraltıyor ki mesafeyi… fransızcadan tercümenin şişeden türkçe içimi: gecenin akik retoriği...

en ucuz alaylarla çağa sataşan köpek öldüren bir sokak kızının kızılsıklam saçları, sersem saçak aşklara örülü…

çatal telaffuzunu taciz etmiş ilham perisine heyecanla zaafını peşkeş çekecek filozof kendi derinliğinde bordo ağladığında…

meye her dudak teması tecrübesi ömrü hayra yoran elzem sevişmelerle biterdi ve Can Baba’nın öğretisi: işkenceninkinden elbette heybetli Şarabın Ş’eysi.

Kağan Uzuner / ESKİŞEHİR

Page 87: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Bohem

ŞARÂBİ Çılgın eder adamı Şarâbi bir gecelik Şaraba şiir yazmak Hem de bir kaç hecelik.   Hayyam yıllarca yazmış Dönüp bakmış ki azmış Hayyam’ı tanımayanlar Sanmış şarapla bozmuş.

Şeref Usta ...Sevdi hep ölümüne.,battı çıktı deryada ölmedi...... (15:24):  (Tiryaki ) Şeref Öztürk (Usta) / İSTANBUL

Page 88: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

BEKİLLİ GÜNCESİ

Gel sevdalım,ser yalnızlığımızı Oturalım şu ağacın karanlığına Çok sevinecek dallarda kuşlar İçelim şarabı tunç gecenin kıyısında Bak , tanrılar uykuda...

Bizim değil mi bu yürek,kime ne Dolaşsın gönüllerimiz üzüm bahçelerinde İçelim yudum yudum,mevsim mevsim Ay buluttan bize gülümsüyor Bak , mehtabın rengi suda...

İsyanı kimedir bu gece rüzgârların Serinletir dallarda salkım üzümleri Hiç bitmeyecek içimizdeki sonbahar Haydi sevgilim , içelim , ağaracak tan yeri Bak , söyleniyor barış türküleri yağmurda....

Vahip Aksöz / Didim / AYDIN

Page 89: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Şarabesk

Şarabımız susamış, haberin var mı ?

Ki; Zaman cayır. Cayır cayır ne bilir misin? Aman! Tüten sigaramızda dumanımızın uykuya daldığı an !

Aman, aman bilmezsin sen. Tutuklu kim diye; Yasaklar zarif bir hükme geçti Keyfini sürer tenimde. Bak, şimdi dolanır kanımda.

Üzüm karası gözlerden süzülüp, oynaşır durur aşka yasaklı, o son veda Bence sen diye, sence naif. Olsun varsın.

Dilimin değdiği kışkırtıcı fısıltılar da var. Bilirsin. Var ya; o hala aynı fettan.

O ayartıcı etimde, ellerinle yarattığım tat ise aynı değil. Hiç üzülme, Ah darlanma ellerim gülümsemiyor. Evet, hala o şahane kamaşma Seni de unutur nasılsa bir bağbozumunda...

İçimdeki ses derin uykuda senden yana, yana yana. O en bilindik haylaz bakışlar değmedi gamzeme. Boşver tasalanma.

Ne çıkar, günah taçlandıran geceler benden yana olsa Bana bakışlar kirpikler boyu düğümleniyor olsa.

Yine gürültülü elvedalardan geçer içim. İçim bir tuhaf. Of der, kaçmam.

Şarabımız mı; yine susamada. Susar susar, susar … Şarabımız, hep hiç susar!

Hatırlasana; Bir yanar geldim sana, Bir başka.

Yakar, bir tüter... Ah sevgilim, bir sarhoş dumandım Yanaryakar geldim …

Sen diye gelmiştim. Bin mahzende gönüllüyüm şimdi. Hiç gibi. Hiç söndürülüyorum… İç gibi.

Üzülme. Sakın, hiç üzülme …

Şimdi Ben, üzülme diye sen ; Sen sen diye, sulanmadan geçiyorum Bini bir gürültülü kuru elvedayı durulayıp bağlarından…

Sevgilim sen;

Page 90: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Sahi, ben diye aldandın mı hiç, Sahi sen hiç, susarken `` sen `` diye ıslandın mı?

Sevgilim sen hiç, ’ O’ diye diye uslandın mı?

Asya Gülgün Özkan / İSTANBULhttp://www.kadrikarahan.net/adimkadin.htm

Page 91: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

AŞK OLA

Ruhu pak, kalbi güzel olmak gerek insan için, Kalbi kin olan insan, insan m’ola? Sevgiyle dolmak gerek, sırtından vurana gülmek için Düşman eli sıkıp, sulh eden ele aşk ola.

Ömür uzun, çile büyük, efkar Adem için. Şu koca dünyada, derdi olmayan var m’ola? Derdine her gün ağlamak deva değilse, Naçar dertlere düşüp, gülen göze aşk ola.

Bir yarin gözleri, bir de şarabın sefasıdır aslolan. Şarabın zevkinde aşık olandan mesut var m’ola? Aşkı şarap edip içmek değil mühim olan, Aşk-ı şaraba düşüp, şad olan Hayyam’a aşk ola.

Ümit ÇALIŞICI / GAZİANTEP

Page 92: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

SEVGİ KATIN KADEHE

Sevda yüklü buluttan sağılır has şiirler Dilden dile dolaşır şarap kokan şiirler...

Su akar,zaman akar,ömür akar,yol akar Baharla uyanır toprak ab-ı hayat akar...

Çiçeğe bürünür de asma şenlenir bağlar Salkım salkım üzümle dosta seslenir bağlar...

Mengenede sıkılıp şıra olur üzümler Küplerde mayalanıp şarap olur üzümler...

Yaz bitimi gelir de şenlik yapar Bekilli Has üzümden damıtıp şarap sunar Bekilli...

İnsan ömrü bir sudur akar gider meçhule Kadehleri at yapıp gidelim bir meçhule...

Gençlik elden gidecek ne yapsak da nafile İç şarabı keyfine bak gerisi hep nafile...

Gönlümüz olsa da harap mest eder bizi şarap Cümle dertten ayıran bir hoş abdır bu şarap...

Acıları unutup zevk almaya bakalım Yaşanacak günler var dinç kalmaya bakalım...

İşte geldik can dostlar şarap katın kadehe Kardeşliğe ant olsun sevgi katın kadehe...

Sevdayı meze yapıp dosta sunduk şiirle Sözlere simge katıp çare umduk şiirle...

Anlam bağından devşirip ördük bu şiiri Şarap döküp üstüne güzelledik şiiri...

Başka söze ne hacet mest olalım bu gece Şarap tadında şiirler söyleyelim bu gece...

Sevda yüklü buluttan sağılsın has şiirler Dilden dile dolaşsın şarap kokan şiirler...

Kadir YATAĞAN 20.07.2009-DENİZLİ

Page 93: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

BEKİLLİ’NİN ÜZÜMÜ

Sabahtan bağa girdim,Üzümler kütür, kütür.Kütüğe selâm durdum,Konuştuk iki satır.

Çiğ düşmüş yapraklara,Mor üzüm baştan kara,Öküzgözü düz ara,Ne dert varsa arıtır.

Küfe küfe taşırken,Ezime ulaşırken,Lezzetle buluşurken,Bambaşka zevk bırakır.

Şırasını tez demle,Göreyim gözlerimle,Sunayım ellerimle,Kalmasın gönül, hatır.

Bak bu ne güzel şarap,Neler yaratmış ya Rap?Olmasın kâlpler harap,Bu dertleri eritir.

Fıçılar bağ bozumu,Şarap eder üzümü,Ona döndüm yüzümü,Bu fıçı iş bitirir.

Şişelenir nazlarla,Dionysos kızlarla,Varsın olsun bizlerle,İnsan yoktan yaratır.

Çayda dem, şarapta yıl,Aranır harıl harıl,Ne küs, ne kaç, ne darıl,İçelim tas tas getir.

Lavaracı tescilli,Marka olmuş besbelli,Cana verir teselli,İnsanı gülümsetir.

Page 94: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Ezme gönlünü ezme,Her konudan dert sezme,Darılma, bana kızma,Şöyle yanıma otur.

Şarabın zevki dilde,Dilin zevki gönülde,İnsanlar bin bir hâlde,Bizden bir selâm götür.

Şişeden çek mantarı,Hiç kaçırma kantarı,Çakır keyfin kararı,Cana şifa bırakır.

Kör kütüklük arama,Zehir dökme yarama,Merkezinde dur ama,Yanlış iş yüz karartır.

Bizimkisi eğlence,Derecesi pek ince,Sen de katıl gönlünce,Yaşamak biraz budur.

Kadehler kalksın şaha,İç bir daha bir daha,İçindeki sır deha,Gizil gücü artırır.

Bekilli’nin üzümü,Özetliyor sözümü,Ver çalayım sazımı,Baki kalan sevgidir.

Mazlum CİHANGİR 31.07.2009 İzmir

Page 95: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

ne bilirsin sen

ne bilirsin sen, bana kattığınıgözün kapalı dostum, at gözlüğünü geçirivermişler kafanasormadan sorgulamadan gidiyorsun öylecene bilirsin sen, ondaki güzelliğitatmadan, koklamadan yaşamadan o anı..haram dersin, günah dersin, sana edileni sende bana edersinne bilirsin sen, yudum almadan kekre düşlere dalmayıkızıl toprağın kanını, güneş altında yanmadan, senne bilirsin, ışıkta göz kamaştıran o yareniyareninde yareni sigaradır hani..bir de gece buluştun mu, yıldızlar o kadarda uzak değildir..ne bilirsin sen, milyonluk masalarda asilleri etkilemeyiaynı anda sersefil, köhne gecekondudaki aşığı dinlemeyiona kulak verip diğerini idare etmeyi..sen ne bilirsin kardaş içmeden, bu şarap denilen içkiyisuskun, mağrur..

Erdem Serter / Bekilli

Page 96: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Adı bir kadeh şarap

Gidişinle güneşi batırdım Ardından el salladım Sensiz devireceğim yıllara

Yollara bakarken geceyi çağırdım Topladım tek tek yıldızlarıİstedim ki karanlıkta tek parlayan Akan gözyaşlarım olsun

Arkadaşlar girdi koluma Çiviyi çiviye söktürmeye gittikBir kıytırık meyhane cepsizliğime eşdeğerAhşaptan miladı dolmuş bir sandalyeOturdum

Başımı bir kaldırdım ki Gözyaşım ne güzel parlıyordu Karşımdaki suretin yansımasındaİşte o vakit tanıştım onunla

Karşımda duruyordu İki parmağımla tutacağım kadarİncecik beliyleAy ışığının bu kadar yakışacağı Bir yüz

İlk defa onu görünce adını andım Acım deşiliyor sandım Meğersem yaralarımı almışSenin yerine o girmiş yüreğime

Kızma sitem değil sözlerimOna olan aşkımdan İlk gecede İlk buluşmada İlk öpüşmede Dudaklarıma her değdiğinde Beni kandırırcasına avuttuMidemden yüreğime doğru bir soğukArdından öyle bir ateş yaktı kiO günden sonra hiç üşümedim

Yılar oldu vazgeçmedi benden Bırakmadı yüreğimi Terk etmedi sahipsiz

Her vakit o meyhanede buluştukİçime çektim yudum yudum Sarhoş etti gecelerimde

Page 97: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Sabahları ben uyanmadan kaçardı Hep derdi ki Özle beni geceyle İki dirhem bir çekirdek gel derdi karanlığaHep buluştuk Ayın suretinde yansıdığı İki parmak arası incecik beliyleÂşık olduğum kızıl Masamın üstündeAdı bir kadeh şarap…

Ayşegül Yıldırım / 07 / 07 / 2009 Antalyakntszmelek

Page 98: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

Reng-i Memnu

Çiğnenirken bağında şarap olmak hayata Dem çekmeli çeşmelerden kıraç topraklara Düşmüşse köz, yanarsa öz, susamışsa aşka Var mısın dökülmeye ikimiz de bir bardağa

Vur bıçkıyı, kes bağımı, kalmasın dalda üzüm Hevenk ağır, şıra durmuş, gel artık iki gözüm Şinavatta g/ezerken dönük hep sana yüzüm Olmasın mı aşk bağında nazendeme hiç sözüm Asma yüzüm, üzme ruhum, etme can özüm

Sıralansın geçmiş hasat, küp içinde bir zaman Alsın reng-i memnuyu bağ bozumu bir ceylân Kurudu bağ, kırıldı dal, ağlıyor bağban Vaktidir bağ bozumu dayan ey gönlüm dayan

Yıllar oldu ey yar uykundan artık uyan Kaç vakti devirmişim gelmez aklımı alan Gözlemekte yıllar yılı muhabbetini cihan Yetsin artık içtikçe bitmeyen bu buruk zaman

Bir gün doğmakta kızıldan haraba Yoksa tenin göklere mi bakmakta Gelip gitsin piyale kor mu ki âşıklara Getir saki kadehi değerken canım cana

Yakarışım duyulur mu bağ içinden güzele Tanrım bir gül ne olur şu gariban gazele Derdim ne sarhoşluktur ne de mey senden öte Bir rüya mı bu yoksa Hızır’dan mıdır bade

Savurmuşken gazellerin âlâsını geliyor raksın nevbaharı Sazende vur teline sazın çalma artık hicranı Yıldızlar altındaki şuh kahkahalara nerededir cevabı Küfeler dolusu yalnızlık, bir de gözümde tüter üzüm karası

İnmekte yakutlara gözünün incileri İlk yakuttan almıştır bu kadehim rengini İstemem ah yar elden ikram geleni İçilir mi bile bile içindeki sen matemi

Lâkin bir de gülüşün gülden öte şarabî Dudağın mıdır yar şarabın kızıl rengi Cem nereden bilmişti vakti zamanında seni Nasıl içmez bu şair sen şarabı sevgili

Çiğdem Bekar Abilov & Mozan-Muharrem Araz

Page 99: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

İLKSÖZ

Sevgili Lavaracılar,

Biz, antik Dionysos kentinin esrik torunları Bekilli’liler, şiiri şaraba bandırmayı gelenekselleştiren tutumumuzla “21. Yüzyıl Hayyam’ları Aranıyor” yarışmasının dördüncüsünü gerçekleştirdik , mutluyuz kıvançlıyız. Nice dördüncülere sizlerle, hep birlikte ulaşacağımızı umut ediyor ve diliyoruz.

Geçen üç yarışmaya duyulan ilgili ve ortaya çıkan olumlu sonuçlar sevincimizi katlamakla birlikte sorumluluklarımızı artırdı. Artık geri dönülmez bir yolda olduğumuzun farkındayız.

Evet, şarapla şiirin benzeştiği noktada imgeler dünyasının sezgisel dönemeçlerinden geçerek dizeler köpürttük yine. Aşkınlığımızı ve inceliğimizi taçlandıran o sancılı süreçte, yepyeni anlamlara kadeh kaldırmanın güzelliği üzümün gizemsel yolculuğuyla buluştu. İnsana yakışan bir olgunluk içinde, sözü sevgi ve hoşgörüyle mayalayarak, dostluk denizine doğru “şaraba akan şiirlerin” yatağına yeni şiirler ekledik.

Geleneksel olarak her yıl etkinlik hatırası olarak bastırdığımız bu kitapla umuyoruz ki, tükenmeyecek köprülere birer yürek daha eklemiş olalım. Hepinize emeklerinizden dolayı üzüm dolusu teşekkürler. Seneye yeni bir etkinlik ve yeni bir kitapla buluşmak umuduyla…

Dolunay Ünal

www.lavaraci.com Editörü

Page 100: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

ÖNSÖZ

“mezesi dünyadır şarabı dost bileninaya sarhoşuz biz gönlümüz üzüm…”

Tanrıların mesken tuttuğu yerde şarapla birlikte şiir yetişiyor kuşatılmışlığı kırmaya…

Bekilli öpüştürüyor şiirle şarabı dudaklarından… Haykırıyor emperyalizmin valtuzdan yapılmış kollarına;

- Siz bir anlam yükleyemediniz hayata ama biz yaşıyoruz en anlaşılır şekilde…Yine yüreğimizi şarabın ve şiirin gölgesinde dinlendireceğiz. Şiirlerimizle örgütlediğimiz yüreğimizi, şarabımızla duygulara döküp, tüm güzellikleri iğde kokulu dizelerle dile getireceğiz ve şarap kekresinde kuracağız dostluk köprülerimizi… Şaraba bandırdığımız dizelerimizle karşı duracağız, bizleri kuşatmaya çalışan yılgın suratlara… Bilincimize yansıyan dizeleri, şarapla harmanlayıp, gireceğiz insanların gönül kapılarından…

Yılmaz Odabaşı ile “Kelimelerin kılcal damarlarına vura vura Rus ruleti oynatacağız şaire”, Nevzat Çelik’le “Bulutsuz yürüyün diyedir altında göğün hadi öpün birbirinizi; bir daha öpün” barış adına,Ahmet Telli’nin dizeleriyle belleğini yitirmeyenler “Bir ben yitirmedim galiba benliğimi bir de şiir yazanlar, ne kadardılar ve neredeydiler” Davet edeceğiz Cezmi Ersöz’ le“ama yinede gözlerini al gel/elindeki yarayı, suskunluğunu, acemiliğini”

Yaşamımızın pusulaları, siz kültür elçilerini aramızda görmekten büyük onur duyacağız…

Tuncer Mankırwww.lavaraci.com

Page 101: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

BACHUS PEPUZA’DAN GEÇERKEN…

“Gök yaban gülleri döküyor eteğindenBir çiçek yağmuruna tutuldu sanki çimen

Gül şarap dolsun kadehimin lalesineMor buluttan yere yaseminler düşerken”

Ömer Hayyam

Öylesine eski bir içki ki şarap ve öylesine eski bir anlatı ki şiir… Söylenceye göre Baküs bir sefer sonrasında satirleriyle beraber hoplaya zıplaya geri dönerken, satirler sistralarını çalmaya başlarlar. Çınlayan enstrümanların sesiyle göğe yayılan sözcükler geçtikleri yerlere yağmur olup yağarlar…ve Pepuza’da bu bereketten nasibini almış kentlerden biridir. Adeta şarap ekilir, şiir biçilir, sözcük ekilir şiir seçilir…Pek çok şairi derinden etkiler şarap…Aşk gibi…Şiir ve şarap denilince akla Ömer Hayyam ve onun rubaileri gelir hemen. Biraz da ona haksızlık yapılmış olur. Gerçi beş yüzü aşkın rubaisinin hemen hepsinde şarabı ve onun verdiği keyfi anlatır, yasakçılarla savaşır, vb. ama Hayyam, aslında gününü gün eden bir miskin değil, şairliğinin yanı sıra matematikle uğraşan bir bilim adamıdır. Ayrıca, sadece onun değil, pek çok şairin yolu şaraba ve içkiye uğrar. Apollinaire, bir şiirinde Ren nehrine gölgesi düşen asmalardan bile iştahla söz eder. Düşlerde, duygusuz ve duyarsız ışıklarda önüne geçilemeyen şair Baudelaire'e göre şarap "şişedeki şiir"dir. Bukowski şarabı yazmak için yakıt olarak kullanır. Kavdan şarap çalar Jean Jacqués Rousseau ve 'bu zavallı hastaya acıyınız' diyecek kadar tutkundur Voltaire… Rıfat Dede gazelinde şarap şehidi olduğunu, türbesinin meyhane kalıntılarıyla kurulmasını, cenazesinin içkiyle yıkanmasını, kabrine kandil yerine kadeh dikilmesini ve mezarı başında içki alemleri yapılmasını diler…Şiir nasıl ki bütün sanatların anasıdır. Şarap ta bütün içkilerin… Bu nedenle ilkçağlardan günümüze dek şarap ve şiir ilişkisi aşka dönüşmüştür… ve bu aşk ruhun kültürüdür…Pepuza’da (Bekilli) her yıl şölen kurulur bağbozumu mevsiminde ve şiirler şaraba akar, Ömer Hayyam aşkla anılır, şişe şişe şiir içilir, içe içe beyit seçilir… Coşarız aşkla, sevgiyle, dostlukla,… geleceğe…

Kim bilir belki de esinlenme esrimedir…

Zeliha Demirel

Page 102: Tüm Şiirler için Tıklayınız.

21.yy Hayyam’ları

9.Bekilli Kültür – Sanat ve Şarap Festivali Lavaraci.com 2009

Page 103: Tüm Şiirler için Tıklayınız.