T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman...

112
i T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANABİLİM DALI TÜRKİYE VE OECD ÜLKELERİNDE SAĞLIK SİSTEMLERİ VE KARŞILAŞTIRILMASI TEZSİZ YÜKSEKLİSANS BİTİRME PROJESİ NURGÜL YAVUZ DANIŞMAN: DOÇ. DR. İSMAİL BEKÇİ ISPARTA, 2011

Transcript of T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman...

Page 1: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

 

T.C

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İŞLETME ANABİLİM DALI

TÜRKİYE VE OECD ÜLKELERİNDE SAĞLIK SİSTEMLERİ VE KARŞILAŞTIRILMASI

TEZSİZ YÜKSEKLİSANS BİTİRME PROJESİ

NURGÜL YAVUZ

DANIŞMAN: DOÇ. DR. İSMAİL BEKÇİ

ISPARTA, 2011

Page 2: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye
Page 3: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

ii 

 

Önsöz

Sağlık, hayatımızın en temel yapı taşıdır. Aldığımız her nefeste, attığımız her

adımda, bütün bir ömürde sağlık değişmez paydamızdır. Gelişmiş ülkelerdeki sağlık

sistemleri ve son yıllarda Türkiye’de daha sağlıklı bir yaşam için yapılan sağlık

reformlarını konu alan bu çalışmada bana destek olan ailem ve iş arkadaşlarıma

minnetimi bildirir ve çalışmam boyunca yardımlarını esirgemeyen Doç. Dr. İsmail

BEKÇİ’ye teşekkür ederim.

Nurgül YAVUZ

Page 4: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

iii 

 

Özet

Türk toplumunda sağlık düzeyinin geçmişten günümüze kadar nasıl geliştiği,

bu konuda yapılan iyileştirmeler ve hükümetlerin sağlık politikaları ile ilgili bilgiler

verilerek ülkemizde sağlık sektörünün genel yapısı incelenmiştir.

Birleşmiş Milletler Örgütünün bir kuruluşu olan DSÖ (Dünya Sağlık

Örgütü)’nün son yıllarda sağlık konusunda ülkeler düzeyinde, daha sonra da bireyler

düzeyinde sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi ve sağlıklı bireyler olarak yaşamın

devam etmesi yolunda yaptığı çalışmalar değerlendirilmiştir.

Türkiye’de sağlık sistemi Cumhuriyetten günümüze kadar sürekli

düzenlemeler ve yeniliklere sahne olmuş, fakat yapılan iyileştirmeler sağlık

hizmetlerinde dünya standartlarını yakalamaya yeterli olmamıştır. Türkiye, 2003

yılında SDP (Sağlıkta Dönüşüm Programı) ile sağlık alanında etkin, verimli,

hakkaniyetli sağlık hizmeti sunmak için bir dizi tedbirler almış ve bunları

uygulamaya koymuştur. SDP bütün hatları ile ele alınmış ve Türkiye’de sağlık

alanında kaliteli hizmet sunumu, sağlık hizmetlerinin tek çatı altında toplanması vs.

konuları hakkında bilgi verilmiştir.

SDP ile yapılan reformlar ve iyileştirmeler, üst orta gelir düzeyine sahip

ülkeler referans alınarak yapılmış, OECD üye ülkelerdeki sağlık sistemleri

incelenmiş ve sağlık hizmetlerinde gelinen nokta OECD ülkeleri göstergeleri ile

karşılaştırılmıştır.

Page 5: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

iv 

 

ABSTRACT

The development of health status of Turkish society from past to present

along with the improvements on this issue, and the general structure of health sector

have been studied by giving information on health policies of governments.

The efforts of the World Health Organization (WHO) in recent years, an

establishment under the Organization of the United Nations, to improve health

services and people’s level of well being at national levels and then at the level of

individuals were discussed.

Although continuous adjustments and improvements have been done on

health care system in Turkey since the beginning of Turkish Republic, most of the

developments in health services fell behind the world standards. Since 2003 Turkey

has taken a series of measures to improve the health system through the SDP (the

Health Transformation Program) and implemented those measures in order to deliver

more effective, efficient, and equitable health care service. SDP has been discussed

in all details and information has been given on such issues as the delivery of high

quality service in the field of health care and the the unification of health services

under one roof.

The reforms and improvements achieved through SDP have been made in

reference to upper-middle-income countries, the health systems in OECD member

countries were examined and the level reached has been compared with indicators of

health care in OECD countries.

Page 6: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

 

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM ...................................................................................................................... 10 

1.GENEL OLARAK SAĞLIK VE SAĞLIK HİZMETLERİ .................................................................. 10 

1.1.Bir İçgüdü Olarak Sağlık ................................................................................................ 10 

1.2. Bilimdeki Gelişmelerin Sağlık Hizmetlerine Yansımaları ............................................. 11 

1.2.1. Mistik Dönem ....................................................................................................... 11 

1.2.2. Polifarmasi Dönemi .............................................................................................. 11 

1.2.3. Etiyolojik Tedavi Dönemi ..................................................................................... 12 

1.2.4. Çağdaş Dönem ..................................................................................................... 12 

1.3.Dünyada Sağlık Hizmetlerinin Gelişimi ........................................................................ 15 

1.3.1.Hastanelerin Gelişimi ............................................................................................ 17 

1.4. Sağlık Hizmetlerinin Sınıflandırılması .......................................................................... 19 

1.4.1. Koruyucu Sağlık Hizmetleri .................................................................................. 19 

1.4.2.Tedavi Edici Sağlık Hizmetleri................................................................................ 21 

1.4.3.Rehabilite Edici (Rehabilitasyon) Sağlık Hizmetleri ............................................... 23 

İKİNCİ BÖLÜM ........................................................................................................................ 24 

2.TÜRKİYE’DE SAĞLIK HİZMETLERİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ VE YAPILANMASI ....................... 24 

2.1.Türkiye’de Sağlık Hizmetlerinin Tarihsel Gelişimi ........................................................ 24 

2.1.2.1920‐1938 Dönemi ............................................................................................... 24 

2.1.3.1938‐1960 Dönemi ............................................................................................... 27 

2.1.4. 1961‐1980 Dönemi: ............................................................................................. 29 

2.1.4. 1980 – 2000 Dönemi ............................................................................................ 30 

2.1.5. 2000‐………. Dönemi ............................................................................................. 31 

2.2. TÜRKİYE’DE SAĞLIK HİZMETLERİNİN YAPILANMASI ................................................... 32 

2.2.1. Sağlık Hizmetlerinin Örgütlenmesi ....................................................................... 32 

2.2.2.Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı ........................................................................... 37 

Page 7: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

vi 

 

2.2.3.Sağlık Hizmetleri Arzı ............................................................................................ 40 

2.2.4. Toplumun Sağlık Düzeyi ....................................................................................... 49 

2.2.5. İnsan Kaynakları ................................................................................................... 50 

2.2.6.Sağlık Bilgi Sistemleri............................................................................................. 50 

2.2.7. İlaç Politikaları ...................................................................................................... 52 

2.2.8.Sağlık Bakanlığının Mevcut Yapısı ......................................................................... 54 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM .................................................................................................................... 56 

3.REFORMLAR ÖNCESİ TÜRK SAĞLIK SİSTEMİ VE OECD SAĞLIK SİSTEMİ .............................. 56 

3.1.Yakın Tarihte Yapılan Sağlık Reformları Öncesi Türk Sağlık Sistemi ............................. 56 

3.1.1.2003 Yılında Türkiye’de Sağlık Finansmanı ........................................................... 56 

3.1.2. 2003 Yılında Sağlık Harcamaları ........................................................................... 58 

3.1.3. Sağlık Hizmetlerinin Sunulması ............................................................................ 60 

3.2.OECD Üye Ülkelerde Sağlık Sistemi .............................................................................. 61 

3.2.1.Üye Ülkelerde Sağlık Düzeyi ve Sağlık Harcamaları .............................................. 63 

3.2.2. Üye Ülkelerde Sağlık Sistemi ................................................................................ 68 

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ............................................................................................................... 77 

4.TÜRKİYE’DE YAKIN TARİHTE YAPILAN SAĞLIK REFORMLARI VE OECD ÜLKELERİ İLE KARŞILAŞTIRILMASI ................................................................................................................ 77 

4.1. Türkiye’de Yakın Tarihte Yapılan Sağlık Reformları ..................................................... 77 

4.1.1.Sağlıkta Dönüşüm Programı .................................................................................. 77 

4.1.2. SDP Kapsamındaki Yönetişim Reformları ............................................................. 89 

4.2. Türkiye’de Sağlık Reformları ve OECD Ülkeleri ile Karşılaştırılması ............................ 90 

4.3.OECD Ülkelerindeki Sağlık Durumu Belirleyicileri ve Türkiye Karşılaştırması .............. 93 

SONUÇ .................................................................................................................................. 106 

KAYNAKÇA ............................................................................................................................ 108 

ÖZGEÇMİŞ ............................................................................................................................ 111 

 

Page 8: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

vii 

 

KISALTMALAR

SDP Sağlıkta Dönüşüm Programı SB Sağlık Bakanlığı NHS İngiliz Ulusal Sağlık Sistemi DSÖ Dünya Sağlık Örgütü

MB Maliye Bakanlığı HMO Health Maintenance Organisations SGK Sosyal Güvenlik Kurumu AB Avrupa Birliği

TSH Temel Sağlık Hizmetleri WHO - EURO DSÖ Avrupa Ülkeleri

GSYİH Gayri Saf Yurt İçi Hasıla GSMH Gayri Safi Milli Hasıla OECD Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma

Teşkilatı GB Genel Bütçe

DS Döner Sermaye

DPT Devlet Planlama Teşkilatı Bağ-Kur Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar

Kurumu ABD Amerika Birleşik Devletleri

TÜİK Türkiye İstatistik Kurumu PBS Personel Bilgi Sistemi

MERNİS Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi

Page 9: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

viii 

 

ŞEKİLLER DİZİNİ

Şekil 1. İşlevlerine Göre Sağlık Sektöründe Yer Alan Kurum ve Kuruluşlar,

Türkiye

Şekil 2. Sağlık Bakanlığı Merkez Teşkilatı Şeması

Şekil 3. Sağlık Bakanlığı Taşra Teşkilatı Şeması

Şekil 4. Türkiye’de Sağlık Alanında Başlıca Fonksiyonlar

Page 10: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

ix 

 

TABLOLAR DİZİNİ

Tablo 1. Hastanelerin Dağılımı, Türkiye, Şubat 2007

Tablo 2. Türkiye’de Özel Sektöre Ait Teşhis ve Tedavi Kuruluşları, 2006

Tablo 3. Türkiye’de Sağlık Harcamaları

Page 11: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

10 

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

1.GENEL OLARAK SAĞLIK VE SAĞLIK HİZMETLERİ

1.1.Bir İçgüdü Olarak Sağlık

Canlıların temel içgüdüsü neslini sürdürmek ve sağlığını korumaktır.

Beslenme, tehlikeden kaçınma, çiftleşme, acı dindirme gibi içgüdü olarak tanımlanan

diğer birçok güdü ve davranışın kaynağı bu temel içgüdüdür.

En basit canlılar olan, bitkilerin çoğunun güneşten gelen enerjiden en iyi

biçimde yararlanabilmek için, yaprak ve çiçeklerini sürekli olarak güneşe doğru

döndürdüğü ve gün boyunca onun hareketlerini izlediği bilinmektedir.

Sağlığı koruma içgüdüsü hayvanlarda daha da gelişmiştir. Doğrudan sağlığı

koruma ya da sıkıntıları gidermeye yönelik davranışlar sergilemektedir. Örneğin,

etobur olan köpekler, kabızlık sıkıntısı olduğunda otlar arasındaki bir tür ayrık otunu

bulur ve onu yiyerek müshil etkisinden yararlanır. Gözünde katarakt gelişen keçi,

gözünü çalılara sürterek bir tür katarakt ameliyatı yapar. Hayvanlar bu tür

davranışları sadece kendileri için sergilememekte diğer hayvanlara da yardım

etmektedirler. Örneğin; birçok hayvan yaralı olan diğer bir hayvanın yarasını

yalayarak pansuman yapmaktadır.

Bu gözlem ve örneklerden hareketle, nesli sürdürmeye ve sağlığı korumaya

yönelik davranışların, canlıların yeryüzünde var oluşu ile başladığını ve günümüze

kadar devam ettiğini söyleyebiliriz. Sağlık hizmetlerinin insanlıkla birlikte var

olageldiği, sağlık hizmetleri tarihinin insanlık tarihi ile yaşıt olduğu ve ilk eczacı ve

doktorun ilk insan olduğu söylenebilir. İnsan topluluklarının örgütlü toplumlara

dönüşmesi süreci, iş bölümü ve uzmanlaşmaya ortam hazırlayarak, sağlık meslekleri

ve sağlık insan gücünün doğmasına sebep olmuştur. Sağlık hizmetlerinin örgütlü

hizmetler grubu haline gelmesi ise sağlık sektörünün oluşmasını sağlamıştır.

Page 12: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

11 

 

 

1.2. Bilimdeki Gelişmelerin Sağlık Hizmetlerine Yansımaları

Sağlık hizmetleri, gerek sağlık politikası yani hizmet sunma biçimi ve

sektörün yapılanması gerekse bilimsel-teknolojik düzey ve anlayış yönünden sürekli

bir değişim ve gelişim içinde olmuştur. Bu gelişim ve değişimde, bilimdeki gelişim

ve birikimle birlikte(bilimsel dinamik), toplumların içinde bulunduğu üretim ilişkileri

ve düzeyi (toplumsal dinamik) belirleyici olmuştur. Bilimsel gelişimin sağlık

hizmetlerine yansıması açısından sağlık hizmetleri başlıca dört anlayıştan /

dönemden geçmiştir.

1.2.1. Mistik Dönem

İlkçağlarda, her türlü iyilik ve kötülük durumu birtakım doğaüstü güçlere ve

olaylara dayandırılmakta idi. Örneğin; “birinin hastalanması durumu” o kişinin iyi ya

da kötü mistik güçleri kızdırdığı ve bundan ötürü de cezalandırıldığı şeklinde

algılanıyordu. Bunun bir sonucu olarak, birtakım içgüdüsel davranışlar dışındaki her

türlü sağlık işlemlerinin esasını; doğa üstü güçlere tapınma, adak sunma, kötü ruhları

kovma ve benzeri mistik eylemler oluşturmuştur. Hastanın içindeki kötü ruhun onu

terk etmesi için, hastaya kötü kokulu ya da acı maddeler içirilmiştir. Bu amaçla

ameliyatlar bile yapılmıştır. Kafatasına açılan bir delikle kötü ruhun kolayca buradan

çıkmasına olanak sağlanmıştır. Bu anlayış ve uygulamaların kalıntıları, günümüzde

de varlığını sürdürmektedir. Nazara karşı mavi boncuk takılması, al basmaması için

loğusalara kırmızı elbise giydirilmesi vb. uygulamalar söz konusu anlayışın

kalıntılarının örnekleridir.

1.2.2. Polifarmasi Dönemi

Günlük yaşamdaki rastlantılar sonucunda bazı bitkilerin, gıdaların veya

maddelerin birtakım sıkıntılara iyi geldiği gözlenmiştir. Bu gözlemler zamanla

uygulamalarla zenginleştirilmiş ve pekiştirilmiştir. Böylece acı ve sıkıntıların bazı

maddeleri kullanarak giderilmesi veya hafifletilmesi uygulamalarına başlanmıştır.

Zamanla birçok hastalıkta ilaç diyebileceğimiz çeşitli maddeler kullanılır hale

gelmiştir. Ancak bu uygulamalarda, madde ve hastalık ayrımı olmamıştır. Yani, aynı

hastalıkta çok çeşitli maddenin veya aynı maddenin değişik hastalıklarda kullanımı

Page 13: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

12 

 

 

söz konusudur. Bu nedenle de çok ilaçlı (polifarmasi) dönem olarak adlandırılan bu

uygulamaların uzantıları günümüzde de devam etmektedir.

1.2.3. Etiyolojik Tedavi Dönemi

Bilim ve sağlık bilimindeki gelişmeye paralel olarak, birçok hastalığın etkeni

veya oluş nedeni bulunmuş ve bilinir hale gelmiştir. Sonuçta, aynı yakınma ve

belirtileri gösteren hastalıkların bile birbirinden ayrı olgular olduğu anlaşılmıştır.

Hastalıkların tedavisinde esas olanın yakınmaların giderilmesi değil, bu yakınmaya

yol açan nedenin giderilmesi ya da ortadan kaldırılması olduğunun farkına

varılmıştır. Bu gelişmelerle birlikte hastalıkların tedavisinde bütün ağırlık hastalık

etkeni veya hastalığı oluşturan nedeni gidermeye yönelik girişimlere verilmiştir.

Bulaşıcı hastalıkların etkenleri olan mikroorganizmaların ve bunlara karşı

antibiyotiklerin bulunması, hormonsal hastalıklarda bazı hormonların azlığı ya da

fazlalığının bulunması ve tedavide söz konusu hormonun azlığının ya da etkisinin

giderilmesi tedavilerinin bulunması bunlara örnektir.

Buraya kadar özetlenen anlayış ve uygulamaların ortak özelliği, sağlık

ortamına “hasta kişi yok hastalık var” anlayışının hakim olmasıdır. Bu anlayış ve

dönemlerin her üçünde de hastalanan kişinin ailesiyle, toplumuyla ve çevresiyle

bütünleşmiş bir varlık olduğu kavranamamış, kişiye yalnızca bir hastalık tablosu

gözüyle bakılmıştır (Akdur, 2003).

1.2.4. Çağdaş Dönem

Zamanla birçok hastalığın etkeninin bulunmasına karşın, kanserler, kalp ve

damar hastalıkları gibi bazı hastalıklarda belli bir etken saptanamamıştır. Daha sonra

bu tür hastalıkların doğrudan belli bir etken ile ilişkili olmadığı, çevredeki birçok

faktörün etkisi sonucunda oluştuğu anlaşılmıştır. Ayrıca, belli bir hastalığa neden

olan aynı etkenin bazı kişileri hastalandırdığı halde diğer bazılarını hastalandırmadığı

da görülmüştür. Aynı etken bazı toplumlarda salgınlara ve kitle ölümlere neden

olurken diğer bazılarında ciddi kişisel ve toplumsal sorunlara bile yol açmamaktadır.

Bu ve benzeri gözlemler hastalıkların oluşmasının yalnızca insan ve etken ilişkisine

indirgenemeyeceği ya da yalnızca etkenin varlığıyla açıklanamayacağı, hastalıkların

Page 14: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

13 

 

 

oluşması konusunun daha ayrıntılı bir biçimde incelenmesi gerektiği düşüncesini

doğurmuştur.

Epidemiyoloji disiplinindeki gelişme, hastalıkların oluş mekanizmasının

ayrıntılı bir şekilde incelenmesine olanak sağlamıştır. Bu incelemeler, hastalığın

oluşumunda hastalık etkeninin yanında çevresel (fizik çevre, biyolojik çevre, sosyal

çevre) ve kişisel faktörlerin de önemli bir rol oynadığını göstermiştir. Bir hastalığın

oluşması için yan yana gelmesi gereken faktörler; etken, kişi ve çevre başlıkları ile

adlandırılan üç grup altında toplanmıştır. Hastalıklar “epidemiyolojik üçlü” olarak

adlandırılan üç grup faktörün arasındaki ilişkiler ve etkileşimler sonunda

oluşmaktadır.

Epidemiyolojik üçlünün kendi arasındaki ilişkiler bir kaldıraca benzetilerek

açıklanmıştır. Çevre bu kaldıracın destek noktasında bulunmakta olup, insan

sağlığında çok önemli ve belirleyici bir role sahiptir.

Günümüzde yapılan toplumsal ölçekli araştırma ve izlemeler, tek tek hastaları

tedavi etmekle toplumun sağlık düzeyini yükseltmenin olanaklı olmadığını, hatta

tedavi edilen kişiye bile köklü bir çözüm getirmediğini göstermektedir. Çünkü

kişinin yaşadığı ortamdaki etken ve olumsuz çevresel faktörler ve kişinin bunlarla

olan ilişkileri devam ettiği sürece, hastalanan kişi tedavi edildikten sonra bu ortama

tekrar gönderildiğinde hastalık yinelemektedir. Üstelik hastalar kervanına yeni

hastaların eklenmesi de sürmektedir. Bu kısır döngüyü kırmada ve toplumların sağlık

düzeyini yükseltmede, yalnızca hastaların tedavisinin önemli bir katkısı

olmamaktadır. Bu kısır döngüyü kırmak için sağlık ve sağlık hizmetlerine bütüncül

bir anlayışla yaklaşılması ve koruyucu sağlık hizmetlerine önem ve öncelik verilmesi

gerekmektedir.

Bu gelişmelerin bir sonucu olarak, sağlık hizmetlerinde bir yandan koruyucu

sağlık hizmetlerinin önem ve önceliği artarken öte yandan da koruyucu sağlık

hizmeti bilgi ve teknikleri hızla gelişmiştir. Koruyucu sağlık hizmeti teknikleri bazı

hastalıkları yeryüzünden silebilecek yeti ve kapsama kavuşmuştur. Böylece, sağlık

hizmetlerinde kişileri önce sağlam iken korumak, buna karşın hastalanırlarsa erken

Page 15: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

14 

 

 

uygun tedavi vermek ve gereğinde de esenlendirmek (rehabilite etmek) diye

tanımlanabilecek çağdaş sağlık anlayışı dönemine geçilmiştir.

Geçmişte hastalığın kişisel bir sorun olduğu ve yalnızca hasta kişiyi

ilgilendirdiği düşünülürdü. Oysa çağdaş anlayış bunun yanlış olduğunu, hastalıkların

kişiden başlayarak tüm insanlığı ilgilendirdiğini kabul etmektedir. İngiltere’de ortaya

çıkan 35-40 kadar deli dana hastalığı buna çok iyi bir örnek oluşturmuştur. Olay önce

İngiltere’nin toplum yaşamını ve ekonomisini daha sonra tüm AB ülkelerindeki

yaşamı ve ekonomiyi sarsmıştır. Türkiye gibi birlik üyesi olmayan ülkelerde hatta

tüm dünyada toplumsal yaşamı etkilemiştir. Buradan hareketle çağdaş anlayışta,

hastalık tedavi ve kontrolünün kişisel ya da ulusal bir sorun olmadığını tüm

insanlığın sorunu ve sorumluluğu haline geldiğini kabul eder.

Çağdaş sağlık hizmeti anlayışı, sağlık ve sağlık hizmetlerine birtakım bilimsel

ilkeler dizini ve bütünü içinde yaklaşan bir anlayıştır. Bu ilkelerin başlıcaları

aşağıdaki gibi sıralanabilir.

Çağdaş Sağlık Hizmeti Anlayışının İlkeleri

-Kişinin yaşamı bir bütündür, sağlıklı ve hastalıklı dönemler diye birbirinden

ayrılamaz. Kişinin hastalığı, sağlıklı dönem diye bilinen dönemdeki birikimlerin

sonucudur.

-Sağlık hizmeti, hastadan çok sağlama götürülen bir hizmettir ve koruma

tedaviden daha önemlidir.

-Kişi ve çevresi (fizik, biyolojik, sosyal) bir bütündür ve birbirinden

soyutlanamaz.

-Bir toplumda en sık görülen hastalık en önemli hastalıktır.

-Hastalık yalnızca kişiyi ilgilendirmez, ailesinden başlayarak tüm toplumu

etkiler ve ilgilendirir.

Page 16: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

15 

 

 

-Sağlık hizmeti, birçok sektörün hizmetinden etkilenen, bir ekip hizmetidir.

(Akdur, 2003: 8)

1.3.Dünyada Sağlık Hizmetlerinin Gelişimi

Modern bilimsel tıbbın geçmişi iki yüzyıldan daha kısadır. Yazılı tıp tarihinde

kayda değer ilk gelişme 1798 yılında Jenner tarafından çiçek aşısının bulunmasıdır.

19. Yüzyılda laksatiflerin yanı sıra, morfin, kinin, striknin, atropin, daha sonra

kodein ve kokainin bulunuşu tıbbın gelişimine önemli katkılar sağlamıştır. 1880’li

yıllarda anestetik maddelerin bulunması ile birlikte cerrahi tıp alanında atılımlar

olmuşsa da, cerrahi tıp bilimlerinin asıl başarılı çalışmaları aseptik yöntemlerin

geliştirilmesinden sonraya dayanmaktadır.

Sağlık hizmetlerinin örgütlenme evrimi incelendiğinde aslında çok büyük bir

çeşitliliğin olduğu görülmektedir. Hizmetlerin türü ve gelişimi bireylerin talepleri,

kurumsallaşma, kültür, ekonomik özellikler gibi pek çok etken tarafından

belirlenmekte ve toplumdan topluma farklılık göstermektedir. Başka bir deyişle

sağlık hizmetlerinin örgütlenmesi için standart bir model oluşturmak mümkün

olamamaktadır.

Sanayi devriminin gerçekleştiği 1850-1920 yılları arasında sağlık hizmetleri

büyük ölçüde kentleşme, sanayileşme ve nüfus hareketlerinden etkilenmiştir. Bu

dönemde hastalık ve bilim konusundaki yargıların değişmesi, sağlık alanında

işbölümü ve uzmanlaşmanın artması, Batı Avrupa’da risk paylaşımı mantığından

hareketle sigortacılığın ortaya çıkması, hayırseverlik ve yöneticilik kavramlarının yer

değiştirmesi gibi başka etkenler her ülkenin kendine özgü sağlık sistemini kurmasına

yol açmıştır.

Kinin, digitalis gibi yeni ilaçların bulunması ile bazı sorunlarda rahatlama

sağlanmış, morfin kullanımı ile ağrı kontrol altına alınmış, anestezinin gelişmesi ile

cerrahi işlemler hızlanmış, rontgen ve diğer laboratuar imkanlarının gelişmesi ile

tanılar kolaylaşmış, buna bağlı olarak da her toplumda sağlık hizmeti veren

örgütlerin gerekliliği ve önemi giderek artmıştır. Tedavi edici hizmetlerdeki

gelişmelerin yanı sıra, evsel atıkların düzenli bir biçimde uzaklaştırılması gerekliliği,

Page 17: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

16 

 

 

haşere ile mücadele, içme ve kullanma suyunun temizliğinin önemi, hastalıkların aşı

ile önlenmesi koruyucu hizmetlerde gelişmelere ve örgütlenmede değişimlere sebep

olmuştur.

Yirminci yüzyılın başında bu gelişmelere paralel olarak, sağlık alanında

geleneksel birikim yerine bilimsel bilgiye dayanan profesyonelleşme, sağlık

meslekleri ve uzmanlıkları gelişmeye, güç kazanmaya başlamıştır. Mesleklerin

kurallara bağlanması ve örgütlenmesi ise yeni düzenlemeleri gerekli kılmıştır. Bunun

doğal sonucu olarak eskiden uzman olmayan hayırseverler tarafından yürütülen hasta

bakım hizmetleri, uzmanların kontrolüne geçmiş ve yönetim gerekliliği ortaya

çıkmıştır. Diğer toplumsal alanlarda geliştirilen yönetim teknikleri ve bilgi birikimi

sağlık hizmetlerinin yönetiminde de kullanılmaya başlanmıştır. Bu gelişmelerin

doğal sonucu olarak sağlıkla ilgili mesleklerdeki eğitim ile hasta bakımı kurallara

bağlanmıştır.

Bu doğrultuda, 1910 yılında ABD’de Carnegie Vakfı tarafından hazırlanan ve

Flexner raporu olarak bilinen bir proje ile tıp eğitiminin hastanelerle bağlantılı olarak

yapılması kararlaştırılmıştır. Bu yolla bilimsel bilgi birikiminin, klinik uygulama ile

yani teorinin pratikle bütünleşmesi sağlanmıştır. İlk kez John Hopkins Hastanesinde

yapılan bu uygulamayı, başka ABD ve Kanada örnekleri izlemiştir.

Hastanelerin ve sağlıkla ilgili mesleklerin bir kurala bağlanması,

ruhsatlandırılması da yirminci yüzyılın başında gerçekleşmiştir. Hekimlerin bir yere

kayıtlı olma gerekliliği ilk kez ABD’de 1870’li yıllarda hekimlik yapanların mesleki

çıkarlarını korumak için bir talep olarak ortaya çıkmıştır. 1901 yılında ABD Tıp

Birliği hekimlik eğitimini ve mesleğini kurallara bağlamıştır. Ülkemizde ise 1928

yılında çıkarılan 1219 sayılı yasa ile sağlıkla ilgili tüm mesleklerin gerektirdiği

yetkiler ve koşullar kurallara bağlanmıştır.

Amerika kıtasında hekim ve hastane merkezli bu gelişmeler yaşanırken

Avrupa’da sağlık hizmetlerinin örgütlenmesi daha farklı bir yol izlemiştir. Buradaki

gelişmelerin temelini sigortacılık oluşturmaktadır. On dokuzuncu yüzyıl sonunda

Avrupa ülkelerinde gelişen genel sağlık sigortası, sağlık hizmeti verenlere bir fon

Page 18: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

17 

 

 

oluşturduğu gibi, hükümetlerin sağlık hizmetlerinin sunumu ve sağlık harcamaları

konusunda düzenleyici ve denetleyici rol almasına yardımcı olunmuştur. Genel

sağlık sigortasının ilk uygulaması 1883 yılında Almanya’da ortaya çıkmıştır.

Bismarck modeli olarak bilinen işverenlerce oluşturulan bu uygulama bazı

değişikliklere uğrayarak kısa sürede diğer Avrupa ülkelerine yayılmış, 1888’de

Avusturya, 1911’de İngiltere, 1945’te Fransa, 1955’te İsveç genel sağlık sigortasını

kurmuştur.

Sosyal refah kavramının geçerli olduğu Avrupa ülkelerinde sağlık

hizmetlerinin örgütlenmesi ve finansmanı, devletin kontrolünde, sigortacılık

temelinde gelişirken, ABD’de büyük ölçüde piyasa kurallarına uygun olarak

gelişmiştir.

1.3.1.Hastanelerin Gelişimi

Arap ve Hint kültüründe geçmişi çok eski olan hastaneler Güney Avrupa’da

papaz ve rahibelerin hizmet sunduğu manastırlar bünyesinde kendisini göstermiştir.

On üçüncü yüzyılda tüm Avrupa’da 19000 hastane ya da benzeri örgüt bulunduğu

bilinmektedir. İlk hastaneler kimsesi olmayan hastalara, yoksullara ve evinden uzak

olan yolculara hizmet amacıyla kurulmuştur. Bu dönemde askerler ve denizcilerin

sağlık bakımı hükümetlerin sorumluluğu altında hastanelere verilmiştir.

Tam teşkilatlı ilk İslam hastanesi Abbasiler döneminde yaklaşık 800 yılında

Harun er-Reşit tarafından Bağdat’ta kurulmuştur. 9-17. Yüzyıllar arasında

Endülüs’ten Hindistan’a kadar geniş bir coğrafyada birçok darüşşifa kurulmuştur.

Adudi, Nureddin ve Kallavun hastaneleri Ortaçağ’ın en tanınmış darüşşifalarıdır.

Dicle nehrinin kenarında yaptırılan Adudi hastanesinde tanınmış 24 hekim

çalışmaktaydı. Hasta bakımının yanında tıp eğitiminin de verildiği bir kurumdu.

Selçuklu sultanı Tuğrul Bey’in emriyle onarılan, büyük gelir kaynaklarıyla vakıf

olarak işletilen hastanenin, bir saray gibi konforlu olduğu dönemin gezginleri

tarafından anlatılmıştır . Moğolların 1258 yılında Bağdad’ı ele geçirmeleri sırasında

tahrip edilmiş ve bir daha ayağa kalkamamıştır. Bu hastane İslam hastaneleri

tarihinde teşkilat, hekim ve personel kadrosu, tedavi, tıp eğitimi ve uzmanlaşma

Page 19: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

18 

 

 

konularında önceki hastanelerden çok daha ileri bir aşamayı temsil eder. Ekonomik

ve kültürel açıdan ileri bir durum gösteren Anadolu Selçuklu döneminde hemen her

şehirde darüşşifa, darüssıhha veya bimaristan adıyla hastaneler açılmıştır. Bu

dönemde sağlıkla ilgili yapılaşmadan başka;

-Ordu için develerle taşınan seyyar hastaneler

-Kervansaray hastaneleri

-Saray hastaneleri

-Halk hastaneleri kurmuşlardır.

Deliler akıl hastası olarak kabul edilerek tedavi edilmiştir. Osmanlı döneminde ilk

hastane 1399’da Sultan Orhan Zamanında Bursa’da yapılmıştır. 1827'de Mustafa

Behçet'in çalışmalarıyla Tıbhâne-i Âmire ve 1839'da Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i

Şâhâne tıp eğitimi kurumları kurulmuştur.

19. yüzyılda bulaşıcı hastalıkların tehdidi karşısında özellikle kolera, çiçek ve

tifo için özel hastaneler kurulmuştur. Ayrıca akıl hastaları için hastaneler de

kurulmuştur.

Avrupa’da önce kilisenin kontrolünde gelişen hastaneler, Fransız ihtilalinden

sonra, iyi yönetilmedikleri gerekçesiyle, kamu yönetimine devredilmişlerdir. Aynı

dönemde İspanya, Portekiz ve bu ülkelerin Latin Amerika’daki sömürgelerinde

bulunan hastanelerinin Katolik kilisesinin kontrolünde olduğu görülmektedir

İngiltere’de 1948 yılında Ulusal Sağlık Hizmetleri kurulana kadar

hastanecilik yardım kuruluşlarının kontrolünde yürütülmüştür. Bu sistem Kuzey

Amerika tarafından da benimsenmiş, kar amacı gütmeyen hastaneler kurulmuştur.

Batı dünyasında başlangıçta kar amacı gütmeyen, din, ırk, sosyal sınıf farkı

gözetmeyen ve gönüllülük temelinde gelişen hastane uygulamaları özellikle ABD’de

önce dini ayrımlara sahne olmuş, daha sonra da paralı hale gelmiştir.

Page 20: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

19 

 

 

1.4. Sağlık Hizmetlerinin Sınıflandırılması

Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan tanımlamada, sağlık; “yalnızca

hastalık veya sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam bir

iyilik” halidir. Bu tanımda bedensel ve ruhsal iyiliğin yanında “sosyal yönden tam bir

iyilik” haline de vurgu yapılmaktadır.

Sağlık hizmeti kavramı ilk başlarda dünyanın pek çok ülkesinde hastalıkların

tedavisi şeklinde tanımlanmıştır. Zamanla hastalıkların mahiyetlerinin öğrenilmesi

artan teknolojinin ve bilgi birikiminin katkısıyla hastalık hali oluşmadan hastalıklara

sebep olan etkenlerle mücadele önem kazanmıştır. Günümüzde ise sağlığı korumak

ve tam iyilik halinin devamını sağlamak hastalık halinin tedavisini sağlamaktan daha

önemli hale gelmiştir. Sonuç olarak sağlık hizmetleri sadece hastalıkların tedavisi

olmayıp, sağlığın korunması ve geliştirilmesi ile rehabilitasyon hizmetlerinin tümünü

kapsamaktadır.

1.4.1. Koruyucu Sağlık Hizmetleri

Hastalık hali oluşmadan kişilerin ve toplumun sağlığını korumak için verilen

hizmetlerin tümünü kapsar. Bir toplumda, hastalıkları önleme ve toplumun sağlık

düzeyini yükseltebilmenin en etkili ve kestirme yolu koruyucu sağlık hizmetleri

iledir. Hastalık daha ortaya çıkmadan önce alınan her türlü önlem ve mücadeleyi

kapsar. Koruyucu sağlık hizmetlerinin tüketimi sonucu ortaya çıkan fayda, onu

tüketen dışında toplumun diğer üyelerine de fayda sağlar. Dolayısıyla sosyal faydası

özel faydasından yüksek bir sağlık hizmetidir. Ana ve çocuk sağlığı, aile planlaması,

hastalanma riski taşıyan grupların aşılanması, dengeli beslenme koşullarının

oluşturulması, gıda denetimi ve kontrolü vb. hizmetlerden oluşmaktadır. Koruyucu

sağlık hizmetlerini iki bölümde inceleyebiliriz(Aktan, Işık ty.: 3);

Çevresel sağlık hizmetleri; çevre sağlığını olumsuz yönde etkileyen

faktörlerin giderilerek, sağlıklı çevresel bir ortam yaratılması hizmetlerini

içermektedir.

Page 21: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

20 

 

 

Kişiye yönelik sağlık hizmetleri; bağışıklama (aşılama gibi), beslenmeyi

düzenleme, teşhis ve tedavi, aşırı doğurganlığın kontrolü, ilaçla koruma, kişisel

hijyen ve sağlık eğitimi hizmetlerinden oluşmaktadır.

1.4.1.1.Çevreye Yönelik Koruyucu Sağlık Hizmetleri

İnsanın çevresinde bulunan ve onun sağlığını olumsuz etkileyen biyolojik,

fiziksel, kimyasal ve sosyal etkenleri yok ederek, çevreyi olumlu hale getirme veya

olumsuz çevre etmenlerinin kişileri etkilemesini önleme çabalarının tümü bu başlık

altında toplanır. Bu başlık altındaki başlıca hizmetler aşağıdaki gibi sıralanabilir

(Akdur, 2006: 18):

-Yeteri kadar ve temiz su sağlanması,

-Katı ve sıvı atıkların zararsız hale getirilmesi,

-Konut sağlığı,

-Endüstri sağlığı,

-Vektörlerle (haşerelerle) savaş,

-Hava kirliliği ile savaş,

-Radyasyonla ve gürültü ile savaş.

Sayılan bu hizmet grup ve türlerinden de anlaşılacağı üzere, çevreye yönelik

koruyucu hizmetler, sağlık sektöründen daha çok, diğer sektör ve meslek grupları

tarafından yürütülmesi gereken hizmetlerden oluşmaktadır. Sağlık sektörünün, bu

alandaki temel görevi, danışmanlık, denetim ve eğitimdir (Akdur, 2006: 18)

Page 22: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

21 

 

 

1.4.1.2. Kişiye Yönelik Koruyucu Sağlık Hizmetleri

Kişileri dolayısı ile de toplumu hastalık etkenlerine karşı dirençli ve güçlü

kılarak onların insanları etkilemesini önlemeyi, hastalanmaları halinde ise, en erken

dönemde tanı konularak, uygun tedavi ile hasarsız veya en az hasarla iyileşmelerini

sağlayan hizmetler bu grup altında toplanır. Bu başlık altında sayılabilecek

hizmetlerin başlıcaları aşağıdaki gibi sıralanabilir (Akdur, 2006: 18-19):

-Erken tanı ve uygun tedavi,

-Aşılama,

-İlaçla koruma,

-Beslenmenin iyileştirilmesi,

-Sağlık eğitimi,

-Aile planlaması.

Bu grup hizmetler özellikle sağlık sektörü ve sağlık personelince yürütülen ve

yürütülmesi gereken hizmetlerdir. Bu tür hizmetler, tedavi hizmetlerine göre daha

kolay, etkili ve ekonomik olan hizmetlerdir. Akılcı bir sağlık ortamında bu tür

hizmetlere önem ve öncelik verilmesi gerekir.

1.4.2.Tedavi Edici Sağlık Hizmetleri

Koruyucu sağlık hizmetlerinin bir üst kademesini oluşturan ve alt

kademedeki koruyucu sağlık hizmetlerine göre daha fazla özel fayda içeren bir

hizmet türüdür. Hastalıkların tedavisi sonucu ortaya çıkan verimlilik artışı gibi

nedenlerden dolayı sosyal fayda da içermektedir. Hastalık veya hastalık belirtileri

ortaya çıktıktan sonra, hastalığın tanı-teşhis-tedavi edilmesi sürecini kapsayan

hizmetlerdir. Tedavi edici sağlık hizmetleri bireyin ortalama ömrünü uzattığı gibi

verimliliğini artırarak milli gelir artışına katkıda bulunur (Aktan, Işık, ty.: 3)

Page 23: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

22 

 

 

Tedavi edici sağlık hizmetleri kendi içinde;

Birinci basamak tedavi hizmetleri,

İkinci basamak tedavi hizmetleri,

Üçüncü basamak tedavi hizmetleri olarak üç gruba ayrılmaktadır.

Birinci basamak tedavi hizmetleri, hastaların evde ve ayakta (hastanede

yatmadan) teşhis ve tedavisi hizmetlerini kapsamaktadır. Bu hizmetler esas olarak

yataksız tedavi kuruluşlarında ve koruyucu hizmetlerle bir arada yürütülür. Bu

hizmetleri veren birimlere de birinci basamak sağlık kuruluşu adı verilmektedir.

Ülkemizde sağlık ocakları, dispanserler, ana-çocuk sağlığı merkezleri, özel poliklinik

ve muayenehaneler bu hizmetleri veren kuruluşlardır.

İkinci basamak tedavi hizmetleri, hastalıkların teşhis ve tedavilerinin

yapıldığı yataklı tedavi kurumlarının sunduğu hizmetleri kapsar. Bu tür hizmetlerin

sunulduğu genel hastanelere de ikinci basamak tedavi kuruluşu denilmektedir.

Ülkemizde bu hizmetler, Sağlık Bakanlığı’na bağlı il ve ilçe devlet hastaneleri ile

diğer kurumlara bağlı (kamu ya da özel) genel amaçlı hastanelerde sunulmaktadır.

Üçüncü basamak tedavi hizmetleri, özel bir yaş grubuna (çocuk hastalıkları

hastanesi, geriatri hastanesi vb.), cinsiyete (jinekoloji ve doğum hastaneleri vb.) ya

da hastalığa (verem, ruh ve akıl hastalıkları, onkoloji hastaneleri vb.) hizmet veren, o

konudaki gelişmiş teknolojiyle ve üst düzeyde uzmanlaşmış personelle donanmış

olan yataklı tedavi kuruluşlarında verilen hizmetleri kapsamaktadır. Bu hizmetler

genellikle özel dal ya da eğitim hastanelerinde yürütülür. Bu tür hizmetleri veren

kuruluşlara üçüncü basamak tedavi kuruluşu adı verilir. Ülkemizde bu tip hizmetler,

başta Sağlık Bakanlığının eğitim ve araştırma hastaneleri, ihtisas hastaneleri,

üniversite hastaneleri ve özel dal hastanelerinde verilmektedir.

Page 24: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

23 

 

 

1.4.3.Rehabilite Edici (Rehabilitasyon) Sağlık Hizmetleri

Rehabilitasyon hizmetleri sağlık hizmetlerinde özel bir yeri kapsamaktadır.

Kaza, ruhsal bozukluklar, vücudun organlarının etkili bir şekilde kullanılmasına

engel olan kısıtlılık koşullarının ortadan kaldırılması vs. kapsamaktadır. Bu

hizmetlerin amacı söz konusu kısıtlılık haliyle karşılaşan bireylerin bu halleriyle

yaşama alıştırılmaları ve kendileri ve ailelerinin yaşadıkları acıyı hafifletme amacını

taşımaktadır. Doğuştan veya kaza sonucu oluşan sakatlıkların hareket kabiliyetlerinin

yükseltilmesi, özürlülerin topluma uyum sağlaması gibi hizmetler rehabilitasyon

hizmetlerine örnek olarak verilebilir. Bu hizmetlerin kapsamında tıbbi rehabilitasyon

ve sosyal rehabilitasyon yer almaktadır (Aktan, Işık, ty.: 3).

Tıbbi rehabilitasyon, hastalık veya kaza sonrasında güçsüzleşen organın, fizik

tedavi vb. tıbbi yöntemlerle yeniden güçlendirilmesi ya da tamamen kaybedilen

organ yerine ortez-protez takılmak suretiyle kişiye o organın işlevini kısmen

kazandırma türünden hizmetlere tıbbi esenlendirme (tıbbi rehabilitasyon) hizmetleri

adı verilir. Bu hizmetler sonunda kişi sınırlı da olsa, günlük yaşam ve işlerini devam

ettirebilme olanağına kavuşmuş olur. Tıbbi esenlendirme hizmetleri sağlık sektörü ve

çalışanları tarafından yürütülen hizmetlerdir (Akdur, 2006: 20),

Sosyal rehabilitasyon, fizik veya psikolojik hasarlı kişilerin geçimlerini

sağlayacak bir iş bulması güçtür. Oysa yaşamlarını ailesine ve topluma yük olmadan

devam ettirebilmeleri, durumlarına uygun bir işe yerleşmelerine bağlıdır. Aynı

şekilde önceden sağlıklı olan ve çalışan bir kişinin daha sonra herhangi bir hastalık

ya da kaza nedeniyle engelli hale gelmesi durumunda da kendisine yapabileceği bir

işin verilmesi/işinin değiştirilmesi gerekir. Hiç çalışamayacak durumda olan veya o

hale gelen kişilerin bir kurumda bırakılmasına gereksinim vardır. Bu ve benzeri

türden hizmetlerin hepsine toplumsal/sosyal esenlendirme hizmetleri adı verilir.

Toplumsal rehabilitasyon hizmetleri kendiliğinden olmaz, bunları yapacak bir takım

toplumsal kurum ve örgütlenmelere gereksinim vardır. Ad ve türlerinden de

anlaşılacağı üzere, toplumsal esenlendirme hizmetleri, toplumsal/sosyal hizmetler

kurum ve personelince yürütülen hizmetlerdir.

Page 25: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

24 

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

2.TÜRKİYE’DE SAĞLIK HİZMETLERİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ

VE YAPILANMASI

2.1.Türkiye’de Sağlık Hizmetlerinin Tarihsel Gelişimi

Türkiye’de sağlık hizmetlerinin gelişimi Cumhuriyet öncesi dönem

(Selçuklular ve Osmanlılar dönemi) ve Cumhuriyet dönemi olarak iki bölüme

ayrılmaktadır. İlk Türk İmparatorluğu olan Selçuklular’da, zamanın şartlarına göre

gelişmiş bir sağlık sistemi uygulaması mevcuttu. Bu dönemde sağlık hizmetleri

vakıflar aracılığı ile sunulmuş olup, Osmanlılar da ilk dönemlerinde bu uygulamaya

bağlı kalmışlardır. İmparatorluk döneminde idari örgütlenmenin saray merkezli ve

askersel olmasına koşut olarak, devlet eliyle yürütülen sağlık hizmetleri de daha çok

saraya ve orduya yönelik olmuştur.19. yüzyılın ikinci yarısından sonra batıya

yönelinmiş ve yaygın kitlelere de sağlık hizmeti götürme anlayışının ilk adımları

atılmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılması ile birlikte sağlık hizmetleri

birinci derecede bir devlet görevi olarak ele alınmış ve 3 Mayıs 1920’de kabul edilen

yasa ile Sıhhiye ve Muavenatı İçtimaiye Vekaleti (9,16)kurularak sağlık hizmetleri

ayrı bir bakanlıkça yürütülen asli bir devlet görevi haline getirilmiştir.

Biz burada cumhuriyet sonrası dönemi ele alacak ve sistemi günümüze kadar

inceleyeceğiz.

2.1.2.1920-1938 Dönemi

TBMM Hükümeti’nin ilk sağlık bakanı olarak atanan Dr. Adnan Adıvar

göreve başladığında ne yerleşmiş bir örgüt ve alt yapı ne de toplumun

gereksinimlerine yanıt verecek yasal düzenlemeler vardı. Her şeyin yeniden

kurulması gerekiyordu. Bu nedenle günümüze miras kalan ve tüm ülkeye yayılan

sağlık alt yapısının başlangıcı bu tarihtir diyebiliriz.

Page 26: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

25 

 

 

Dr. Refik Saydam Dönemi: 1921 yılında bakanlığa atanan Dr. Refik Saydam,

kısa süreli aralıklar dışında 1937 yılına kadar bu görevi sürdürmüştür. Dr. Saydam,

Türkiye’de sağlık hizmetlerinin örgütlenmesi ve yurda yayılmasında büyük bir başarı

göstermiş ve hizmetlerin yapılanmasına damgasını vurarak, sağlık hizmetleri

tarihimizde onurlu bir yer edinmiştir. Bu nedenle, Refik Saydam Dönemi

diyebileceğimiz bu dönem, bugünkü anlamda sağlık hizmet ve örgütünün kurulduğu

ve halen etkisini sürdürdüğü yıllar olmuştur( Akdur, 2003: 25).

Dr. Refik Saydam Cumhuriyetin sağlık alanındaki hedeflerini belirleyerek,

ihtiyaçları karşılayacak bilinçli bir sağlık politikası oluşturmuştur. Bu politikaların

ana hatları aşağıda maddelenmiştir.

Devletin sağlık örgütünü geliştirmek

Doktor sayısını artırmak

Numune hastaneleri açmak

Ebe yetiştirmek

Sağlık memuru yetiştirmek

Doğum ve çocuk bakımevi açmak

Verem sanatoryumu açmak

Sıtma mücadelesi yapmak

Frengi ve öteki sosyal hastalıklarla mücadele

Trahom ile mücadele

Sağlık-sosyal örgütlenmeyi köylere kadar götürmek

Sağlık-sosyal yasalarını yapmak

Page 27: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

26 

 

 

“TC Merkez Hıfzıssıhha Müessesesi”ni kurmak

“Hıfzıssıhha Mektebi”ni açmak

İllerde Sağlık Müdürlükleri ilçelerde Hükümet Tabiplikleri kurularak, sağlık

hizmetlerinin tüm yurda yayılması sağlanmıştır. Birinci basamağa ve koruyucu

hizmetlere önem ve öncelik verilmiş, bu hizmetler doğrudan merkezi hükümetçe

üstlenilerek genel bütçe imkanları kullanılmıştır. Yataklı tedavi hizmetlerinin yerel

idareler (belediyeler, il özel idareleri) tarafından yürütülmesi politikası

benimsenmiştir. Bu idarelere örnek olmak üzere, Ankara, İstanbul, Sivas, Erzurum

ve Diyarbakır gibi büyük illerde doğrudan bakanlığa bağlı “Numune Hastaneleri”

açılmıştır.

1928 yılında 1219 Sayılı “Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair

Kanun” çıkarılarak sağlık personelinin yetki ve sorumlulukları belirlenmiş ve hizmet

disiplin altına alınmıştır. 1930 yılında, sağlık hizmetlerinin anayasası niteliğinde olan

1593 Sayılı “Umumi Hıfzıssıhha Kanunu” çıkarılmış ve böylece, sağlık

hizmetlerinde alt politikaların ya da uygulamaların esasları belirlenmiştir. 1936

yılında ise, 3017 Sayılı “Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Teşkilatı ve Memurin

Kanunu” çıkarılmış ve böylece Bakanlık merkez ve taşra örgütünün kuruluşu

tamamlanarak, yetki ve sorumluluklarına açıklık getirilmiştir. Günümüzdeki sağlık

hizmetlerinin, hala o zaman hazırlanmış olan yasalar ile yürütülmesi ve bu yasaların,

bazı eksiklikler dışında, günümüz gereksinimlerine yanıt vermeye devam etmesi, bu

yasaları hazırlayanların ileri görüşlülüğünü göstermektedir (Akdur, 2006: 29).

Dr. Refik Saydam Dönemi’nde, devlete bağlı sağlık örgüt ve birimlerinin tüm

yurda yayılması için büyük bir çaba harcanırken, sağlık insan gücünün nicelik ve

nitelik yönünden yeterli olması için bir dizi önlemlere de başvurulmuştur. Bu itibarla,

hekimlerin sayısını artırmak ve kamuda çalışmalarını özendirmek amacıyla, Yatılı

Tıp Talebe Yurtları kurulmuş ve tıp fakültesi mezunlarına mecburi hizmet

uygulanmıştır. Tüm sağlık personelinin atama ve terfileri Sağlık Bakanlığı emrine

alınarak, sağlık personelinin yönetimi tek elde ve merkezde toplanmıştır. Koruyucu

sağlık hizmetlerinde çalışan personele daha yüksek bir ücret rejimi uygulanarak,

Page 28: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

27 

 

 

personelin hükümet tabiplikleri ve koruyucu hizmet birimlerinde çalışmaları teşvik

edilmiştir.

2.1.3.1938-1960 Dönemi

Bu dönemi Dr. Behçet Uz ve Demokrat Parti Dönemi olarak incelemek

dönemin anlaşılması açısından daha açıklayıcı olacaktır.

Merkezi yapıyı güçlendirmek ve sosyal içerik dahilinde politikalar

geliştirmek amacıyla yasal düzenlemeler yapılmış ve uygulamalara geçilmiştir.

Dr. Behçet Uz Dönemi(1946-1950); bu dönemde Behçet Uz tarafından

hazırlanarak, 1946 yılında toplanan 9. Milli Tıp Kongresine sunularak yürürlüğe

konulan “Birinci On Yıllık Milli Sağlık Planı” ilk önemli girişimdir. Behçet Uz Planı

diye de anılan bu plana göre; ülke yedi sağlık bölgesine ayrılacak ve her bölgenin

örgütlenmesi kendine yeterli hale getirilecekti. Bölgenin kurulması tamamlanınca,

her bölgede bir tıp fakültesi açılması düşünülmüştür(4-9)

Bu planda, çağdaş sağlık yönetiminin temel ilkelerinden biri olan, koruyucu

ve tedavi edici hizmetlerin bütünleştirilmesi ve hizmet birimlerinin genel idareden

ayrılarak nüfus esasına göre kurulması gibi amaçların benimsendiği görülmektedir.

Böylece, koruyucu ve tedavi edici hizmetleri ayrı ayrı ele alan, yataklı tedavi

hizmetlerini yerel idarelere bırakan anlayış terk ediliyor sağlık hizmetlerin tümü

merkezi hükümet görev ve sorumluluğu haline getirilmiş oluyordu. Bölgesel

Numune Hastaneleri, ana-çocuk sağlığı merkezleri, verem, ruh ve sinir hastalıkları

hastaneleri de yine bu dönemde kurulmuştur. Bunların yanı sıra, sağlık ocaklarının

sayısı da hızla artmıştır.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan sıtma, suçiçeği, sifilis ve

cüzzam ile mücadele etmek için “Olağandışı Sıtma Kontrolü Yasası” çıkarılmış ve

hastalığa odaklı dikey örgütsel yapılar geliştirilmiştir. 1945’te Sosyal Sigortalar

Kurumu‘nun da temellerini atan İş Güvenliği Yasası çıkarılmış ve hizmet ile

istihdam alanındaki SB tekeli ortadan kaldırılmıştır.

Page 29: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

28 

 

 

Demokrat Parti Dönemi; 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti sağlık

merkezlerini tüm yurda yaymaya gayret etmiş, bunun doğal bir sonucu olarak il ve

ilçe hastanelerinin açılması hız kazanarak, yalnızca büyük kentlerde var olan hastane

hizmetlerinin tüm yurda yayılmasında önemli başarılar kaydetmiştir.

Cumhuriyetin başından beri genel politika sağlık hizmetlerinin bir kamu

sorumluluğu ve görevi olması yönünde olmuştur. Buna karşılık özel sağlık

kuruluşlarının kurulması ve hizmet vermesine sıcak bakılmış, özel kurum ve

kuruluşların kurulması ve gelişmesini engelleyen herhangi bir yapı bulunmadığı gibi

bu kuruluşlar teşvik de edilmiştir. Bir bakıma esas gücün kamuda olduğu karma

ekonomi anlayışı sağlık sektörüne de yansımıştır. Bir yandan sağlık hizmetlerine

kamunun yatırımı devam ederken öte yandan da özel sağlık kuruluşlarının gelişmesi

için çaba harcanmıştır. Sağlık politikası alanında var olan bu ikircikli yapı,

1950’lerden sonra daha belirgin hale gelmiş, özellikle hükümetler düzeyinde,

hizmetlerin özel birim ve kuruluşlara devredilmesi anlayışı hakim olmaya

başlamıştır.

Sağlık politikasına hakim olan bu ikircikli yapı sonucunda, başta kırsal kesim

olmak üzere, hem tedavi edici hizmetlerde hem de koruyucu hizmetlerde çağ

yakalanamamış ve gerisinde kalınmıştır. Halkın artan talepleri karşılanamadığı gibi,

bu talepleri geçici önlemlerle de karşılamak imkansız hale gelmiştir(9). Bunun bir

sonucu olarak kurum ve kuruluşlar kendi sağlık sorunlarına kendi olanakları ile çare

aramaya başlamışlar, sağlık hizmeti üreten çeşitli örgütler ve birimler kurmaya

başlamışlardır. Bunun ilk ve en büyük örneği yasası 1945 yılında çıkarılan ve

uygulamalarına 1952 yılında geçilen Sosyal Sigortalar Kurumu ve buna bağlı

hastaneler olmuştur. Sonuçta, sağlık sektörüne çok başlılık ve eşgüdümsüzlük hakim

olmuştur.

Bu dönemde yapılan yasalardan birçoğu hala yürürlüktedir ve sağlık

örgütlenmemizin temelini hala bu yasalar oluşturmaktadır; Örneğin;

Optisyenlik ve Optisyenler Yasası (Yıl 1940, Sayı 3958)

Türk Tabipleri Birliği Yasası (Yıl 1953, Sayı 6023)

Page 30: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

29 

 

 

Eczacılar ve Eczaneler Yasası (Yıl 1953, Sayı 6197)

Hemşirelik Yasası (Yıl 1954, Sayı 6283)

Türk Eczacılar Birliği Yasası (Yıl 1956, Sayı 6643) bu yasalardan bir

kaçıdır.

2.1.4. 1961-1980 Dönemi:

Bu dönemde farklı sağlık politikaları tartışılmaya başlanmış fakat sağlık

hizmetlerinin toplumsallaştırılması benimsenmiştir. Sosyalleştirme Dönemi de

diyebileceğimiz bu dönemde;

1961 yılında 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında

Kanun çıkarılmıştır. 224 Sayılı Yasa, sağlıklı yaşam ve tıbbi bakımı doğuştan

kazanılmış bir hak ve bu hakkın gereğinin devlet tarafından yerine getirilmesi

politikasını en açık bir biçimde ifade eden ve bunu kanun maddesi olarak yazılı hale

getiren yasa olmuştur. Bu yasa ile sağlık hizmetlerinin her anlamda bütünleştirilmesi

ve tek elden tüm yurda yayılması öngörülmüş ve amaçlanmıştır.

Sağlıkta sosyalizasyon fiilen 1963 yılında başlamış ve 1983’te ülkenin

tümüne yayılmıştır. Yaygın, sürekli, entegre, kademeli, il içinde bütünleşmiş bir yapı

anlayışıyla sağlık evleri, sağlık ocakları, ilçe ve il hastaneleri şeklinde bir

yapılanmaya gidilmiştir. “Geniş bölgede tek yönlü hizmet” ilkesinin alternatifi olan

“dar bölgede çok yönlü hizmet” anlayışına geçilmiştir.

İlk başta hemen Sosyalleştirme Programı ile köylerden ilçe ve şehir

merkezlerine sağlık evleri, sağlık ocakları ve sağlık merkezleri kurulacaktır. Bunlar

sıra ile birbirine bağlı olacaklar, sağlık merkezleri sağlık müdürlerine bağlı olacak ve

hastanelerle işbirliği yapacaklardır. Maddi imkansızlık ve personel yetersizliği göz

önüne alınarak bu planın gerçekleştirilmesi için 10-15 yıllık bir süre gereklidir.

Programın uygulanabilmesinin birinci koşulu hekimin serbest çalışmasına izin

verilmemesi; tamamen devlet görevinde hizmet vermesidir. Bunu sağlamak için de

Page 31: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

30 

 

 

tam gün çalışarak sosyalleştirilmiş sağlık hizmetlerinde görev alacak olan hekimlere

yüksek ücret ödenecektir (Aydın, 2002: 83).

1967 yılında Genel Sağlık Sigortası için bir kanun taslağı hazırlanmışsa da

Bakanlar Kuruluna sevk edilememiştir. 1969 yılında 2. Beş Yıllık Kalkınma

Planı’nda Genel Sağlık Sigortasının kurulması tekrar öngörülmüştür. 1971’de Genel

Sağlık Sigortası Kanun Taslağı, TBMM’ye gönderilmiş fakat kanunlaşamamıştır.

1978’de Sağlık Personelinin Tam Süre Çalışma Esaslarına Dair Kanun çıkarılmış ve

kamu personeli olan doktorların muayenehane açmaları yasaklanmıştır. 1980 yılında

Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun ile bu kanun

yürürlükten kaldırılmış ve tekrar muayenehane serbestliği getirilmiştir (Akdağ, 2008:

20).

1970’li yıllarda yönetime gelen iktidarların sahip olduğu neoliberal

politikalarla sağlık politikası çelişmiştir. Hükümetler düzeyinde zaman zaman

sosyalleştirme politikasını engelleme girişimleri olmuş ise de bu politika

değiştirilemediği gibi aktif özelleştirme programı da uygulanamamıştır.

2.1.4. 1980 – 2000 Dönemi

1982 Anayasası, sağlık hizmetleri ve idaresinde 1961 Anayasası’ndakilere

benzer hükümler içermektedir. Madde 60’ta herkesin “sosyal güvenlik hakkına sahip

olduğu ve bunun devletin sorumluluğu altında olduğu” ifade edilir. Genel Sağlık

Sigortası ise Madde 56’da yer almakta ve “Genel Sağlık Sigortası oluşturulabilir”

hükmü ile ifade edilmektedir. 1980’lerde, 1961’de başlayan toplumsallaşma

politikalarının gelişimine şahit olunmuştur. Sağlık finansmanı yönetiminde büyüme

1987 yılında genel sağlık sigortası konusu yeniden gündeme gelmiş fakat konu ile

ilgili yasal düzenlemeler tamamlanamamıştır. Aynı yıl Ana Sağlık Hizmetleri Yasası

çıkmakla birlikte bu yasa ile ilgili düzenlemeler de bugüne kadar uygulanamamıştır.

DPT sağlık sektörü ile ilgili kapsamlı bir plan oluşturmuş, bu planla ilgili olarak

1992’de Birinci Ulusal Sağlık Kongresi toplanmış ve yeniden yapılanma süreci

başlamıştır. 1993’de yapılan İkinci Sağlık Kongresi’nde ulusal sağlık politikaları

belirlenmiştir. Bu yıllardan sonra da sosyal güvenlik kapsamında yer almayan ve

Page 32: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

31 

 

 

ödeme gücü olmayan vatandaşların sağlık hizmetlerinin karşılanabilmesi için Yeşil

Kart uygulamasına geçilmiştir. 1993’de yapılan İkinci Sağlık Kongresi’nde alınan

kararlardan bazılarında yeni düzenlemeler yapılmış fakat beklenen sonuçlar elde

edilememiştir. Hastanelerin özelleştirilmesi ve özerkleştirilmesine yönelik

çalışmalardan da bu yıllarda sonuç alınamamıştır (Akdağ, 2008: 100).

1990’lı yılların başlarında sağlık hizmetlerinde yeniden yapılanma konusunda

önemli girişimlerde bulunulmuştur. İlgili tarafların büyük bölümünün katılımıyla

yaşanan bir sürecin ardından, sağlıkta reform önerilerini içeren Ulusal Sağlık

Politikası Dokümanı yayınlanmıştır. Dokümandaki önerilerin o dönem itibariyle

dünya genelinde geçerli sağlık politikası reform girişimlerine paralel olduğu

söylenebilir. Sağlıkta reform politikalarının teme önerileri şu şekilde sıralanabilir

(Berman ve Tatar, 2004: 7)

Herhangi bir sağlık güvencesine sahip olmayan nüfusun genel sağlık sigortası

kapsamına alınması,

Birinci basamak hizmetler için kentsel alanlarda kişi başına ödeme ilkesini

benimseyen aile hekimliği,

Mevcut hastanelerin büyük ölçüde finansal özerklik ile birlikte özerk bir

yapıya kavuşması,

Hizmeti sunanlarla satın alanların birbirinden ayrılması ve hizmet

sunucularının aynı havuzdaki kaynaklar için birbiri ile rekabet ettiği bir dahili

piyasanın oluşturulması.

2.1.5. 2000-………. Dönemi

Sağlık Bakanlığı’nın 1 Temmuz 2003 tarihinde başlattığı ve 2003 yılı aralık

ayında bir kitapçıkla kamuoyuna duyurduğu SDP, geçmişteki reform ve proje

çalışmalarını değerlendirerek gelecekte geçilmesi düşünülen sağlık sistemini

tasarlayacak ve bu sisteme geçişi kolaylaştıracak gerekli değişiklikleri yapmayı

planlamıştır. SDP; sağlık hizmetlerinin etkili, verimli ve hakkaniyete uygun bir

Page 33: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

32 

 

 

şekilde organize edilmesi, finansman sağlanması ve sunulmasını hedeflemektedir

(SB, 2007: 268). SDP programı ile ilgili detaylı açıklamalar 4. Bölümde yapılacaktır.

2.2. TÜRKİYE’DE SAĞLIK HİZMETLERİNİN YAPILANMASI

2.2.1. Sağlık Hizmetlerinin Örgütlenmesi

Türkiye’de sağlık sektörünün örgütlenmesinde çok sayıda resmi, yarı resmi

ve özel kuruluş sağlık hizmeti üretiminde ve finansmanında görev yapmaktadır.

Kamu kesiminde; S.B., M.S.B., S.S.K., Tıp Fakülteleri, M.E.B., P.T.T., T.C.D.D.,

Belediyeler ve Kamu İktisadi Kuruluşları sağlık hizmeti sunan başlıca kuruluşlardır.

Bunların yanında dini gruplar, azınlıklar ve vakıfların yanında kar amaçlı özel sektör

kuruluşları da hizmet vermektedir. Türkiye’de sağlık hizmetlerinin tek elden

yönetimi söz konusu değildir. Birçok kuruluş birbirinden habersiz hizmet üretmeye

alışmakta olup, bunun doğal bir sonucu olarak, mevcut kaynakların verimli

kullanılması sağlanamamaktadır.

Page 34: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

33 

 

 

Şekil 1: İşlevlerine Göre Sağlık Sektöründe Yer Alan Kurum ve

Kuruluşlar,Türkiye

POLİTİKA OLUŞTURMA SAĞLIK HİZMETLERİ SUNUMU

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Devlet Planlama Teşkilatı

Sağlık Bakanlığı

Yüksek Öğretim Kurumu

Anayasa Mahkemesi

İDARİ KARAR ALMA

Sağlık Bakanlığı

İl Sağlık Müdürlükleri

SAĞLIK HİZMETLERİ FİNANSMANI

Maliye Bakanlığı

Sosyal Güvenlik Kurumu (SSK, Bağ-Kur,

Emekli Sandığı)

Özel Sigorta Şirketleri

Kendi Kendini Finanse Eden Kurumlar

Uluslararası Ajanslar

Kamu

Sağlık Bakanlığı

Üniversite Hastaneleri

Savunma Bakanlığı

Özel

Özel Hastaneler

Vakıf Hastaneleri

Azınlık Hastaneleri

Özel Çalışan Pratisyen/Uzman

Hekimler

Ayakta Tedavi Klinikleri

Laboratuvarlar ve Tanı Merkezleri

Eczaneler

Tıbbi Cihaz ve Malzeme Satıcıları

Sivil Toplum Örgütleri

Kızılay

Vakıflar, Dernekler

Kaynak: Türkiye Sağlık Raporu, Hıfzıssıhha Mektebi Müdürlüğü, 2004,

Ankara sayfa 29

Page 35: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

34 

 

 

Sağlık Bakanlığı dışında kalan kuruluşların genellikle ve yalnızca hastane

hizmeti ürettiği ve sınırlı hizmet verdiği göz önüne alındığında, Türkiye’deki sağlık

hizmetlerinin temel çatısını Sağlık Bakanlığı örgütünün oluşturduğu söylenebilir.

Ayrıca, yürürlükteki yasalara göre, ülkenin sağlığından sorumlu ve yetkili olan

kuruluş Sağlık Bakanlığı’dır.

Sağlık Bakanlığı, merkezi yönetime dayalı bir örgüt olup, merkezde bakan

illerde ise valiler örgütün temel otorite noktalarını oluşturmaktadır. Bakanlık

yapısında, hem yatay, hem de dikey programlar yürüten birimler vardır.

Sağlık Bakanlığı Merkez Teşkilatı

Sağlık Bakanlığının örgütlenme yapısı şu anda bir Bakan, bir Müsteşar, yedi

Müsteşar yardımcısı ve bunlara bağlı idari birimlerden oluşmaktadır (Şekil 2). İdari

bilimler; Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü; Tedavi Hizmetleri Genel

Müdürlüğü; Ana-Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü; İlaç ve

Eczacılık Genel Müdürlüğü; Sağlık Eğitimi Genel Müdürlüğü; Personel Genel

Müdürlüğü ve Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü ile Avrupa Birliği

Koordinasyon Daire Başkanlığı, Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği, Bilgi İşlem

Daire Başkanlığı, Bütçe Dairesi Başkanlığı, Dış İlişkiler Daire Başkanlığı, Halka

İlişkiler Koordinatörlüğü, Hıfzıssıhha Mektebi Müdürlüğü, Hukuk Müşavirliği, İdari

ve Mali İşler Daire Başkanlığı, İzleme ve Değerlendirme Birimi, Kanserle Savaş

Dairesi Başkanlığı, Proje Yönetimi Destek Birimi, Refik Saydam Hıfzıssıhha

Merkezi Başkanlığı, Savunma Sekreterliği, Sıtma Savaş Daire Başkanlığı, Strateji

Geliştirme Başkanlığı, Teftiş Kurulu Başkanlığı ve Verem Savaş Daire

Başkanlığından oluşmaktadır (SB, 2007: 103-104).

Page 36: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

35 

 

 

SAĞLIK BAKANLIĞI MERKEZ TEŞKİLATI ŞEMASI

Şekil 2: Sağlık Bakanlığı Merkez Teşkilatı

Teftiş Kurulu Başkanlığı BAKAN Özel Kalem Müdürlüğü

Yüksek Sağlık Şurası

Tıpta Uzmanlık Bakanlık Müşavirleri

Basın Müşavirliği

MÜSTEŞAR

Müsteşar Yardımcısı Müsteşar Yardımcısı Müsteşar Yardımcısı Müsteşar Yardımcısı v. Müsteşar Yardımcısı v. Müsteşar Yardımcısı v. Müsteşar Yardımcısı

• AB Koor.Dai.Bşk. • Dış İlişkiler Dai.Bşk. • Proje Yön.Dest.Birimi • Kamu Özel Ort.Dai.Bşk

• Pandemi Yürütme Kurulu Başkanlığı

• Strateji geliştirme Dai. Başk. • İnşaat ve Onarım Dai. Başk. • Hudut Sahiller Sağ. Gen. Müd • Kanser Savaş Dai. Başk. • Verem Savaş Dai. Başk. • Sıtma Savaş Dai. Başk. • AÇSAB Gen. Müd.

• Sağlıkta Dönüşüm Programı Koordinatörlüğü

• Sağ.Eğt.Gn.Md. • Tedavi Hizm. Gen. Müd. • Temel Sağ. Hizm. Gen. Müd. • R.Saydam Hıfz. Mrk. Başk.

• Sabim • İlaç ve Eczacılık Gen. Müd. • İdari ve Mali İşler Dai.Bşk. • Personel Gen. Müd.

• Hukuk Müşavirliği • Kanun Tasarılar • Soru Önergeleri  

Page 37: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

36 

 

 

Kaynak;http://www.sağlik.gov.tr/TR/Genel/BelgeGoster.aspx? Erişim Tarihi:

04.01.2010

Sağlık Bakanlığı’nın illerdeki sağlık müdürlüklerinin yöneticisi bir hekimdir.

Sağlık ocakları ve sağlık merkezleri İl Sağlık Müdürlüğünün denetimine tabidir. İl

Sağlık Müdürü, ildeki sağlık hizmetlerinin planlanması ve uygulanmasından

sorumludur ve bu hizmetlerle ilgili olarak ildeki validen olduğu gibi Sağlık Bakanlığı

merkez teşkilatından da onay almak zorundadır. Sağlık hizmetleri için hekimler

Personel Genel Müdürlüğü tarafından istihdam edilir ve göreve başlatılırken Sağlık

Bakanlığı tarafından bir ile nokta tayin olarak ataması yapılır ve eğer gerek görülürse

İl Sağlık Müdürlüğü tarafından da belirli bir sağlık kurumu için geçici yer

değiştirmesi yapılır. Yardımcı sağlık personeli ise ile tayin edilir ve İl Sağlık

Müdürlüğünce il içi görev dağılımı yapılır. Sağlık ocaklarının işletim masrafları, sarf

malzemeleri, elverişlilik ve geçmişteki kullanım durumlarına göre, İl Sağlık

Müdürlükleri tarafından sağlık ocaklarına gönderilir. İlçelerde, bir grup sağlık

ocağının idari yetkilisi olarak görev yapmak üzere bölge düzeyinde Sağlık Grup

Başkanlıkları oluşturulmuş fakat bu hekimlerin görev tanımları gerektiğince

yapılmamıştır (SB, 2007: 106)

Page 38: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

37 

 

 

Şekil 3: Sağlık Bakanlığı Taşra Teşkilatı

2.2.2.Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı

Dünya genelinde, sağlık hizmetlerinin finansmanında 4 temel yöntemden söz

edilebilir. Bu yöntemler genel vergiler, özel sigorta, cepten yapılan ödemeler, sosyal

sigortadır. Bu yöntemlere ilave olarak ayrıca son yıllarda yoğun olarak tartışılan tıbbi

tasarruf hesabı ve dış finansman kaynakları eklenmiştir. Bu yöntemler uygulama

açısından ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir

Bir taraftan sağlık hizmetlerine olan talebin artması diğer taraftan kaliteli

sağlık hizmeti sunmak için sağlık kurumlarının modern teknolojiyi satın almak ve

nitelikli personel istihdam etmek için çabaları sağlık giderlerini arttırmaktadır. Sağlık

hizmeti veren sağlık kurumları giderlerinin düzenli bir şekilde karşılanabilmesi için

Page 39: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

38 

 

 

de finansmanın hangi kaynaklardan nasıl karşılanacağı önemli bir konudur (Orhaner,

2006: 6).

Sağlık hizmetlerinin finansman yöntemleri ülkenin gelişmişlik düzeyi ile

beraber, o ülkenin sosyo-ekonomik yapısı ile kültürel değerlerinden de

etkilenmektedir. Bununla beraber Feldstein, bir sağlık hizmetleri finansman sisteminin

aşağıda sayılan özelliklere sahip olması gerektiğini söylemektedir (Feldstein, 1981:

247).

"Sağlık Bakımı"ndan yoksun kalmayı önlemelidir. Hiçbir birey, düşük gelirli

olmasından dolayı evsiz ya da gıdasız kalamayacağı gibi sağlık hizmetlerinden

de yoksun kalmamalıdır.

Finansal yetersizliği ortadan kaldırmalıdır. Hiçbir birey tahmin edilemeyen

bir hastalık ya da kazanın ortaya çıkardığı sağlık harcamalarını karşılarken

ciddi bir finansman sorunu ile karşı karşıya kalmamalıdır.

Maliyetler en aza indirilmelidir. Bir finansman sistemi, etkin kaynak

kullanımını sağlarken, sağlık bakımı fiyat artışlarını da önlemelidir. Hastalar,

mümkün olduğunca, yüksek maliyet taşıyan hastane bakımı yerine, düşük

maliyetli ayaktan tedaviye yönelik sağlık hizmetlerini kullanmalıdır.

Hastaneler, sağlık personeli sayısının ve gereksiz ödemelerin artması, teknik ve

hizmet olanaklarının gereksiz yere aşın kullanılması ile ortaya çıkan maliyet

artışlarını hafifletecek düzenlemelerle desteklenmelidir.

Doktorların, sigortanın varlığına dayanarak, hastalara fazla yansımayacağı

düşüncesi ile vizite ücretlerini gereksiz yere artırmalarına izin verilmemelidir.

Kısacası, hastalar, doktorlar ve hastane yönetiminde maliyet bilinci

oluşturmalıdır.

Vergi artışlarından kaçınmalıdır. Çünkü, yüksek vergiler, çalışma

motivasyonunu ve bir bütün olarak ekonomide etkin kaynak kullanımını

engellemektedir.

Page 40: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

39 

 

 

Kolay uygulanabilir olmalıdır. Sağlık hizmetleri finansman sisteminin

yönetimi, maliyeti yüksek, uygun olmayan, karmaşık işlemler içermeyen,

kaynakların etkin kullanımını engelleyen kararlara dayanmamalıdır.

Genel kabul görmelidir. Her yeni finansman yöntemi halk tarafından kabul

gördüğü gibi sağlık kurumlarında da kolayca uygulanabilir olmalı ve

doktorlar tarafindan da kabul görmelidir.

Sağlık hizmetlerinin ülkeler bazında nasıl finanse edildiği, hangi yöntemlerle

sağlandığı, insanların sağlık düzeylerinin yanı sıra gelir düzeylerinin de etkili olduğu

bir husustur. Kişisel sağlık hizmetlerinin finansmanı için çok yöntemler mevcut

bulunmaktadır. Toplum sağlığı hizmetleri genel olarak devlet tarafından finanse

edilip gene devlet kuruluşları tarafından sağlanırken, kişisel sağlık hizmetleri çeşitli

mekanizmalara bağlıdır. Bu mekanizmalarda devletin, kamusal ve özel sigorta

sistemlerinin, yabancı kuruluşların, hükümet dışı kuruluşların, toplulukların, ailelerin

ve bireylerin mali rolleri değişkenlik göstermektedir.

Kişisel sağlık hizmetlerinin finansmanında başlıca üç yöntem

kullanılmaktadır: Vergiler, sigorta (sosyal ya da özel) ve sigorta dışı finansman

yöntemleri.

Vergiye dayanan sistemlerde, vasıtasız vergiler (gelir vergisi gibi), vasıtalı

vergiler (katma değer vergisi gibi), özel vergiler ve diğer devlet gelirleri söz

konusudur. 1942 yılında yayınlanan Beveridge Raporu’na istinat eden sistemlerde

sağlık hizmetlerinin finansmanı vergilerden sağlanan gelirlerle ulusal bütçeden

karşılanmaktadır.

Sigortaya dayanan sistemler, sağlık hizmetlerinin finansmanına ilişkin bu

sistemlerde, sigorta kapsamındaki insanlar, belirli bir sağlık hizmetleri paketine hak

kazanmak için bir sigorta şirketine ya da fonuna pirim öderler. Kimi ülkelerde, bütün

nüfusu kapsayan tek bir sosyal sigorta sistemi vardır. Kimi ülkelerde ise, birbirinden

ayrı çeşitli sistemleri kapsayan ulusal sağlık sigortası sistemleri söz konusudur.

Alman Otto Von Bismarc tarafından geliştirilen ve Bismarc Modeli adıyla anılan

Page 41: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

40 

 

 

modelde de, sağlık hizmetlerinin finansmanı kişilerin kazanç esasına dayalı sigorta

primlerinden elde edilen sigorta gelirlerinden sağlanmaktadır.

Sağlık tasarruf hesapları ve yararlanıcı ücretleri sağlık hizmetlerinin

finansmanında başvurulan diğer yöntemler arasındadır. Bunlardan birincisinde,

gelirin belirli bir yüzdesi sağlık hizmetleri ve yararlanıcı ücreti olarak bir kenara

ayrılmaktadır. Ne var ki, tıbbi bakım ve hizmetlerin yüksek maliyeti nedeniyle bu tür

tasarruf hesapları genellikle yetersiz kalmaktadır.

Yararlanıcı ücretleri, 1980’lerden bu yana, kamu harcamalarındaki azalma

karşısında sağlık hizmetlerinin finansmanı amacıyla gelişmekte olan birçok ülkede

devreye sokulmuştur. Bu sistem, Benin, Gine, Kamerun, Nijerya ve Sierra Leone ile

başta Viet-Nam olmak üzere kimi Asya ülkelerinde yürümektedir. Kanada ve

Danimarka gibi ülkelerde ise, ulusal ya da yerel sistemler tarafından karşılanmayan

sağlık hizmetlerine ilişkin masraflar, çalışanların oluşturdukları ya da özel kesime ait

sigorta sistemleri aracılığıyla kapatılmaktadır.

Düşük gelirli kimi ülkeler, sağlık hizmetlerinin finansmanında dış finansmana

bağımlı durumdadırlar. Ekonomik kriz, doğal felaket ya da savaş gibi durumlarda

ortaya çıkan kısa dönemli kaynak yetersizliklerinde dış finansmana yaygın olarak

başvurulmaktadır.

2.2.3.Sağlık Hizmetleri Arzı

Türkiye’deki sağlık hizmetleri kamu ve özel hizmet sunucular tarafından

sağlanır. En büyük kamu hizmet sunucusu Sağlık Bakanlığı (Tablo 5) olup SSK

hastanelerinin de devredilmesiyle birlikte etkisi daha da artmıştır. Daha önce diğer

devlet bakanlıkları (Savunma, Ulaştırma ve Milli Eğitim), bazı kamu kuruluşları ve

belediyelerin de sundukları sağlık hizmeti de SB’na devredilmiştir. Yine üniversite

hastaneleri de önemli hizmet sunucusudur (SB, 2007: 117).

Page 42: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

41 

 

 

Tablo 1: Hastanelerin Dağılımı, Türkiye, Şubat 2007

BRANŞ  GENEL EĞİTİM TOPLAM 

KAMU HASTANELERİ  754  53  807 

Devlet Hastaneleri  604  27  631 

Kadın Doğum Hastaneleri  58  6  64 

Çocuk Hastaneleri  7  3  10 

Göğüs Hastaneleri  18  4  22 

Yüksek İhtisas Hastanesi  1  4  5 

Ruh Sağlığı Hastaneleri  9  2  11 

Fizik Tedavi Hastaneleri  8  2  10 

Onkoloji Hastaneleri  1  1  2 

Acil Yardım ve Travmatoloji Hastaneleri 4  0  4 

Kemik Hastalıkları Hastaneleri  2  1  3 

Zührevi Hastalıklar Hastaneleri  1  0  1 

Lepra Hastaneleri  2  0  2 

Diş Hastaneleri  1  1  2 

Meslek Hastalıkları Hastaneleri  2  0  2 

Göz Hastalıkları Hastaneleri  0  2  2 

İlçe Hastanesi  36  0  36 

Üniversite Hastaneleri      56 

Özel Hastaneler      305 

Belediye Hastaneleri      6 

Dernek ve Vakıf Hastaneleri      19 

Yabancılara Ait Hastaneler      3 

Azınlık Hastaneleri      5 

 

Page 43: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

42 

 

 

 

Tablodan da anlaşılacağı üzere Sağlık Bakanlığı birinci ve ikinci basamak

sağlık hizmetlerinin temel sunucusu ve koruyucu hizmetlerin ise tek tedarikçisidir.

Ayrıca Sağlık Bakanlığı, birinci basamak, ikinci basamak, ihtisaslaşmış yataklı ve

ayakta tedavi kurumları ile çok geniş bir alanda hizmet vermektedir. Kamu

sektöründeki bu geniş ağ, özel sektörde hem ayakta hem de yataklı tedavi hizmeti

veren daha az sayıdaki özel kurumla tamamlanır. Son dönem uygulanan sağlık

politikaları nedeniyle Sağlık Bakanlığı sağlık hizmetlerinin ana sunucusu olmaya

devam etmekle birlikte ve özel sağlık sektörü bu alanda Bakanlığın en önemli ortağı

ve tamamlayıcısı haline gelmiştir.

2.2.3.1.Kamu Tarafından Sunulan Sağlık Hizmetleri

 

Birinci Basamak ve Koruyucu Sağlık Hizmetleri

Sağlık Bakanlığı birinci basamak sağlık hizmeti veren en önemli ve

koruyucu sağlık hizmeti sunan tek kurumdur. Bunlarla birlikte ana çocuk sağlığı

hizmetlerinin de ana tedarikçisidir. Bu hizmetler, sağlık hizmetlerinin

toplumsallaştırılmasını temel alan 1961 yılında çıkartılan yasa uyarınca ülke çapına

yayılmış sağlık ocakları ve sağlık evleri ile verilir. Bu yasaya göre, ulusal

politikalarda, değişik basamaklardaki sağlık kurumları bir hekimin görev yapma

yerini etkiler ve böylelikle hekimler belirli coğrafi alanlarda yoğunlaşmak yerine

kendilerine ihtiyaç duyulan alanlara gönderilirler. Birinci basamak sağlık

kurumlarının belirli bir coğrafi bölgede toplanması yerine ülke çapına dağıtılması

amaçlanıyorsa da uygulamada bunu gerçekleştirmek zordur (SB, 2007: 118).

Sağlık Ocakları

Mevcut uygulamalara göre kırsal alanlardaki sağlık evleri birinci basamak

sağlık hizmeti ile aile planlaması hizmetleri veren, doğumlara yardımcı olan ve

belirlenen hanelere aylık ziyaretler yapan bir ebe tarafından idare edilir. Kırsal

alanlardaki sağlık evleri sağlık ocağına bağlı olup yine bu sağlık ocağı tarafından

denetlenir. Kırsal alandaki sağlık ocakları ise 2.500 kişiye hizmet verir ve bir

Page 44: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

43 

 

 

pratisyen hekim olmak üzere bir hemşire, bir sağlık memuru, iki ebe ve bir destek

elemanından oluşan sekiz personelden meydana gelir. Yaklaşık olarak 5.000 kişiye

hizmet veren bölge sağlık ocakları ise 16 kişilik sağlık personelinden oluşur (biri

sorumlu hekim olmak üzere dört pratisyen hekim, bir diş hekimi, bir çevre sağlığı

teknisyeni, bir kaç sağlık memuru, bir laboratuar teknisyeni, iki hemşire ve iki ebe).

Yaklaşık olarak 10.000, gerektiğinde ise 20.000 kişiye hizmet veren il sağlık

ocaklarında ise, nüfustan bağımsız olarak, İl Sağlık Müdürlükleri’nin talebi ve

Valiliklerin onayı üzerine ek birimler açılabilir (SB, 2007: 119).

Sağlık Ocaklarının başlıca görevleri şunlardır; bulaşıcı hastalıkların

önlenmesi ve tedavisi, bağışıklama, anne ve çocuk sağlığı hizmetleri, aile planlaması,

halk sağlığı eğitimi, çevre sağlığı, hasta bakımı ve sağlıkla ilgili istatistiksel verilerin

toplanması. Koruyucu ve birinci basamak sağlık hizmetlerini sunmayı esas alan

sağlık ocakları ayrıca sağlık hizmetine ihtiyacı olanların başvuracağı ilk kurum ve

daha ileri tedaviye ihtiyacı olanları da bir üst kuruma sevk edecek ilk basamaktır.

Aile Hekimliği

Sağlık Bakanlığı Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında Aile Hekimliği

uygulamasına kademeli olarak geçmektedir. Aile Hekimi; ailenin henüz doğmamış

çocuğundan en yaşlı üyesine kadar, ailenin tüm bireylerinin hekimi olarak

tanımlanır. Bu kapsamda, bireysel koruyucu sağlık önlemleri ile ayakta tedavi ve

evde bakım hizmetleri de aile hekimliği kapsamına girer. Birinci basamak sağlık

hizmetini aşan sorunlar için diğer uzman hekimler, diş hekimi, diyetisyen gibi

kişilere hastayı yönlendirerek, koordinatör görevini üstlenir. Dolayısıyla kendisine

kayıtlı kişilerin aynı zamanda sağlık danışmanı, bu konuda onlara yol gösteren ve

onların haklarını savunan kişi konumundadır.

Aile hekimi, aile bireylerinin ikametlerine genellikle yakındır ve kolay

ulaşılabilir konumdadır. Hizmet verdiği toplumu her yönüyle tanır; aile, çevre ve iş

ilişkilerini değerlendirir. Ailenin bütün bireylerinin sağlık durumlarını, yaşama

koşullarını, dolayısıyla koruyucu sağlık uygulamalarının ve sağlık eğitiminin bu

bireylere nasıl uygulanabileceğini en iyi bilen kişidir. Bu doktorlar, kendi

Page 45: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

44 

 

 

sorumluluğu altındaki bireyleri bir hastalık çerçevesinde değil, bütüncül bir

yaklaşımla sağlık koşulları, psiko-sosyal çevre ve mevcut diğer akut veya kronik

sağlık sorunları ile birlikte bir bütün olarak değerlendirir.

Aile hekimliği kayıtları sağlıkla ilgili araştırmalarda çok değerli bir veri

kaynağıdır. Sevk zincirinde önemli oranda başarı sağlar. Hastalıkların uygun

basamaklarda ele alınmasını ve tedavisini mümkün hale getirir. Sevk gerektiğinde,

kişinin sağlık bilgileriyle birlikte doğru uzmanlık dalına ve doğru merkeze gitmesini

sağlayarak, yüksek maliyetli ikinci basamak sağlık hizmetlerinin daha etkili ve

ekonomik biçimde kullanımını sağlar. Bu açıdan aile hekimliği aynı zamanda

birçok yanlış yönlendirmeyi, düzensizliği, gereksiz sağlık harcamasını, ikinci

basamakta gereksiz yığılmayı, kuyrukları ve hasta mağduriyetini engeller (SB, 2007:

124).

İkinci ve Üçüncü Basamak Sağlık Hizmetleri

İkinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşları esas olarak tedavi hizmetlerinin

sunulduğu sağlık kuruluşlarıdır. Ayrıca birinci basamakta tanısı konamayan, ihtisas

bilgisi gerektiren hastalıklar için de poliklinik hizmetleri bu kuruluşlarda

verilmektedir. Buna göre yataklı tedavi kurumları olan ikinci ve üçüncü basamak

sağlık kuruluşları aynı zamanda poliklinik hizmetleri de sunmaktadır (Tablo 6).

Hastanelerin ayakta tedavi bölümlerine başvuran vakaların büyük kısmı

detaylı inceleme ve tedavi gerektirmediği için aslında birinci basamak sağlık

kurumlarında tedavi edilebilir hastalıklardır. Birinci basamak sağlık kurumlarındaki

tedavi normalde ayakta tedaviden daha ucuzdur. Ayakta tedavi kurumlarına aşırı

yüklenilmesi tedavi masraflarının gereksiz şekilde yukarı çıkmasına ve kaynakların

da verimli kullanılamamasına yol açmaktadır. Bununla birlikte birinci basamakta

çalışan pratisyen hekime toplumun bakış açısı, bu kurumlardaki özellikle tahlil ve

tetkik yetersizliği, ayrıca gerekirse daha detaylı tetkik ve aynı gün içinde farklı

uzman hekime başvurma imkanı nedeniyle hastanelere gereksiz başvurular

yapılmaktadır.

Page 46: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

45 

 

 

2.2.3.2.Özel Sektör Tarafından Sunulan Sağlık Hizmetleri

1980'lerin başında devlet teşvikiyle açılan özel sağlık sektörü, bugün

Türkiye'nin en büyük sıçrama yapan sektörleri arasındadır. Bunda da en büyük pay

kuşkusuz son yıllarda izlenen teşvik politikalarınındır. Tartışmasız olarak

söylenmelidir ki 59 ve 60. Hükümetler sağlık sektörünü kökten etkileyecek adımlar

atmışlardır. Özel sağlık sektörü, sağlık hizmet sunumundaki rolünü farklı isimlere

sahip kurum ve kuruluşlarla gerçekleştirir. Halen Ülkemizde özel sağlık hizmetleri

beş farklı şekilde verilmektedir.

- Özel muayenehaneler

- Özel poliklinik, tıp merkezleri

- Özel tanı merkezleri ve laboratuarlar

- Özel hastaneler

- Kamu kurumlarında verilen özel hizmetler

- İş yeri hekimleri tarafından verilen hizmetler.

Özel sektöre ait ayakta teşhis ve tedavi veren sağlık kuruluşlarının sayısı

38.476, yataklı tedavi hizmeti veren sağlık kurumlarının sayısı ise 332’dir. Sağlık

Bakanlığı tahminlerine göre özel sektörde çalışan Hekim sayısı 17.872’dir. Bunların

da 14.497’si uzman hekim, 3.375’i Pratisyen Hekim’dir. Özel sağlık sektörünün

ülke sağlık hizmet sunumundaki payı % 25 oranına ulaşmıştır.

Özel Muayenehaneler

Özel muayenehanelerde çalışan hekimler ya serbest hekim olarak ya da

limited şirket içerisinde yer alarak faaliyet gösterir. Sonraki seçenek mali avantajlar

da sağlar. Şirketin dışında kalan ve serbest olarak çalışan hekimler serbest hekim

olarak elde ettikleri kazançtan bağımsız olarak “asgari standartta bir vergi” öderken

limited şirket çatısı altında faaliyet gösteren hekimler gerçek kazançlarına göre özel

Page 47: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

46 

 

 

sektör şirketiymiş gibi vergilendirilirler. Bundan dolayı, özel sektörde çalışan

hekimlerin çoğu limited şirket kurma yolunu seçerler; bunu tercih etmemiş olanlar

ise muayenehanelerini kapatmak zorunda kalmış çünkü yukarıda da bahsedilen

asgari standart vergiyi ödemede güçlük çekmişlerdir. Türk vatandaşı olan ve

hekimlik diploması olan herkes TTB’nin, bulunduğu ildeki şubesine müracaat ederek

ve Maliye Bakanlığı’ndan bir vergi kimlik numarası alıp vergi ödeyerek

muayenehane açabilir, serbest hekimlik yapabilirler.

Özel Poliklinikler ve Tıp Merkezleri

Poliklinikler, tıpta uzmanlık alanlarının dağılımına bakılmaksızın, temel

olarak muayenehane ve diğer gerekli asgari destek hizmetleri ile bir veya birden çok

tıpta uzmanlık dalı ve/veya genel pratisyenlik olarak en az iki hekimin hizmet

verdiği, ayrıca istenirse ilave olarak diş hekimliği hizmetinin bir araya gelmesi ile

kurulan özel sağlık kuruluşlarıdır.

Tıp merkezi: Asgari olarak bünyesinde iç hastalıkları, kadın hastalıkları ve

doğum, çocuk sağlığı ve hastalıkları ve genel cerrahi tıp dallarında birer uzman

hekim olmak üzere asgari dört uzmanlık dalında faaliyet gösteren ve bünyelerindeki

bu uzmanlardan iç hastalıkları veya çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanlarından bir

kadrolu hekim ile kadın hastalıkları ve doğum veya genel cerrahi tıp dallarında bir

kadrolu hekim olmak üzere en az iki kadrolu uzman hekim çalıştıran, ağız ve diş

sağlığı alanında hizmet vermek amacıyla en az bir diş ünitesi ve diş hekimi ile sürekli

ve düzenli olarak gelişmiş donanım ve personel desteği ile 24 saat süre ile ayakta

teşhis ve tedavi hizmeti sunan özel sağlık kuruluşlarıdır.

Özel dal merkezi: Belirli bir yaş ve cins grubu hastalar ile belirli bir hastalığa

tabi tutulanlara veya bir organ veya grubu hastalara yönelik hizmet vermek üzere,

biri kadrolu olmak kaydıyla ilgili uzmanlık dalında en az iki uzman hekimin görev

yaptığı gelişmiş donanım ve personel desteği ile ayakta teşhis ve tedavi hizmeti

sunan özel sağlık kuruluşlarıdır.

Teşhis merkezi: Yalnızca 3153 sayılı Radiyoloji, Radiyom ve Elektrikle

Tedavi ve Diğer Fizyoterapi Müesseseleri Hakkında Kanun ile 992 sayılı Seriri

Page 48: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

47 

 

 

Taharriyat ve Tahlilat Yapılan ve Masli Teamüller Aranılan Umuma Mahsus

Bakteriyoloji ve Kimya Laboratuvarları Kanunu çerçevesinde birden fazla ilgili

uzman hekimlerce açılan ve özel donanıma sahip, özel mevzuatına göre faaliyet

gösterip teşhis hizmeti sunan özel sağlık kuruluşlarıdır.

Bu kurumlarda çalışan hekimler Türk vatandaşı olmalıdır. Kamu

kurumlarında çalışan asistan hekimler bu tür özel poliklinik ya da tıp merkezlerinde

çalışamazlar.

İşyeri Hekimleri

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nün 91. maddesine göre 50’den daha

fazla eleman çalıştıran özel şirketlerin iş yeri hekimi bulundurması gerekmektedir.

Eğer özel kuruluşun eleman sayısı 700’den az ise bu iş yeri hekimi yarı-zamanlı

olarak çalıştırılabilir; aksi halde tam zamanlı olarak çalıştırılmak zorundadır. İşyeri

hekimleri ile Türk Tabipler Birliği – TTB’nin yerel şubeleri aracılığıyla bağlantı

kurulur. İşyeri hekimlerinin asıl görevi iş yerindeki iş ile ilgili sağlık risklerini en aza

indirmektir fakat pratikteki öncelikli görev tıbbi yardıma ihtiyaç duyan kişiler için ilk

başvuru noktası olma yönündedir. Şu anda TTB ye kayıtlı yaklaşık olarak 8.000

işyeri hekimi ve buralarda kayıtlı çalışan hemşiresi vardır ve bunlara eğitimler

verilmektedir.

Özel Tanı ve Laboratuar Hizmetleri

Türkiye’deki özel laboratuar ve tanı merkezi sayısı hızla artmakta ve

bunların üçte birini radyoloji ile benzer tanı hizmetleri oluşturmaktadır. Tanı

cihazlarının ithalatı ve kullanımı yeterince denetlenmemektedir. Bir çok özel

merkezin iş hacmini genellikle sosyal güvenlik kurumlarıyla yaptıkları anlaşmalar

oluşturmaktadır ve bu merkezler yüksek teknoloji kullanımını gerektiren tetkikler ve

tutarı yüksek olan reçete yazma eğiliminde olabildikleri konusunda tartışma

bulunmaktadır.

Page 49: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

48 

 

 

Özel Hastaneler

Kamuya ait olmayan hastaneler arasındaki en baskın grup % 82 oranı ile özel

hastanelerdir. Bu hastanelerin sayısı 1990’larda bu yana sürekli olarak artmış; 1995

ve 2000 yılları arasında ise tam iki kat, 2000-2005 arasında ise % 25,2 artmıştır.

Vakıf hastaneleri sayı ve kapasite açısından daha az etkindir (kamuya ait olmayan

hastanelerin % 9’u) bununla birlikte 1990’lı yıllar boyunca artmıştır.

Özel hastaneler genellikle üç büyük kentte toplanmıştır – özel hastane

kapasitesinin ancak üçte biri Ankara, İstanbul ve İzmir dışında kalan kentlerdedir.

Tek başına İstanbul’da, özel hastanelerin yarıya yakını bulunmaktadır. Öte yandan,

Doğu Anadolu Bölgesi’nde ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde de daha az sayıda

özel hastane vardır. Son yıllarda ve özellikle İstanbul’da çok sayıda özel uzmanlık

hastaneleri (oftalmoloji, ortopedik, fiziksel terapi ya da mikro-cerrahi) açılmıştır.

1990’lı yılların ortalarına kadar özel hastanelerin kurulması devlet kredileri ile

desteklenmiştir. Bununla birlikte sosyal güvenlik kurumları kendine bağlı olan

kişilerin özel sektörden de hizmet alabilmesini sağlamasıyla sayısal anlamda bir artış

olmuştur. Ancak özel sektörün nüfusu az olan yerlerde özel poliklinik veya tıp

merkezi açmaya meyilli olduğu görülmektedir.

Sivil Toplum Kuruluşları

Vakıf hastanelerinden ayrı olarak, STK’larının yalnızca bir kısmı sağlık

sektöründe faaliyet gösterirler ve asıl olarak ilgilendikleri alanlar da ana-çocuk

sağlığı ile aile planlamasıdır. Bunun yanı sıra, diyabet ya da kanser gibi belirli

hastalıklar konusunda faaliyet gösteren dernekler de vardır. Bu dernek/örgütler sınırlı

sağlık hizmeti verirler.

Page 50: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

49 

 

 

Tablo 1: Türkiye'de Özel Sektöre Ait Teşhis Ve Tedavi Kuruluşları 2006

Özel Hastaneler 332 Evde Bakım Merkezi/Birimi 11

Sağlık Kabini 798 Hiperbarik Tedavi Merkezi 20

Muayenehane 13201 Radyoloji Laboratuarı 1383

Diş Hekimi Muayenehanesi 11563 Nükleer Tıp Laboratuarı 83

Poliklinik 1370 Fizyoterapi Laboratuarı 611

Diş Hekimliği Polikliniği 335 Biyokimya Laboratuarı 810

Tıp Merkezi 647 Mikrobiyoloji Laborutuarı 974

Diyaliz Merkezi 300 Patoloji Laboratuarı 241

Güzellik Merkezi/Salonu 2059 Radyoterapi Laboratuarı 17

Optisyenlik Müessesesi 4053 T o p l a m 38808

Kaynak: Türkiye’de Sağlığa Bakış 2007, Sağlık Bakanlığı

2.2.4. Toplumun Sağlık Düzeyi

Bir toplumdaki çocuk sağlık düzeyi o toplumun sosyo ekonomik düzeyi,

kültür düzeyi, yaşam ortamının hijyenik düzeyi ve sağlık hizmetlerinin hizmet düzeyi

ile yakından ilgilidir. Gelişmiş ülkelerde çocuk sağlığı büyük ölçüde halledilmiş iken

az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde halen önemli bir sorun olarak karşımızda

durmaktadır.

Ülkelerin sağlık düzeylerini belirleyen etmenleri şöyle sıralayabiliriz: Kişi

başına düşen gelir, gelir ya da harcama dağılımında eşitsizlik, toplam sağlık

Page 51: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

50 

 

 

harcamaları, kişi başına sağlık harcamaları, sosyal güvenlik harcamaları, erişkinlerde

okuryazarlık oranı ve 1000 kişi başına düşen hekim sayısı (Türk Tabipler Birliği)

Türkiye’nin sağlık düzeyini tablolar halinde karşılaştırma bölümünde ayrıntılı

bir şekilde inceleyeceğiz.

2.2.5. İnsan Kaynakları

İnsan kaynakları, sağlık hizmetlerinin en yaşamsal parçasıdır. Sağlık

personelinin sayıları Avrupa bölgesindeki diğer ülkelerle karşılaştırıldığında

düşüktür. Özellikle hemşire sayısı yetersizdir. Sağlık personelinin coğrafi

dağılımında ciddi eşitsizlikler mevcuttur. Daha az gelişmiş bölgelerde kişi başına

düşen sağlık çalışanı sayısı diğer bölgelere göre oldukça azdır.

Haziran 2010 itibariyle Türkiye’de toplam 111.211 hekim aktif olarak

çalışmaktadır. Türkiye’de 100000 kişiye düşen hekim sayısı 153’tür. DSÖ Avrupa

Bölgesi Ortalaması 340’tır.

Haziran 2010 itibariyle Türkiye’de toplam 19264 diş hekimi aktif olarak

çalışmaktadır. Türkiye’de 100000 kişiye düşen diş hekimi sayısı 27’dir. DSÖ Avrupa

Bölgesi Ortalaması 60’tır. Yine aynı tarih itibariyle 25038 eczacı aktif olarak

çalışmakta olup, Türkiye’de 100000 kişiye 35 eczacı düşmektedir. Bu oran DSÖ

Avrupa Bölgesel Ortalamasında 71’dir. Türkiye’de toplam 102564 hemşire aynı tarih

itibariyle aktif olarak çalışmaktadır. Türkiye’de 100000 kişiye 141hemşire düşerken,

DSÖ Avrupa Bölgesel Ortalamasında 745 kişi düşmektedir (Türkiye’de Sağlık

Eğitimi ve Sağlık İnsan gücü Durum Raporu Ankara, Haziran 2010).

2.2.6.Sağlık Bilgi Sistemleri

Sağlıkta dönüşüm programının bileşenleri arasında uyumun sağlanabilmesi

için entegre bir sağlık bilgi sistemine ihtiyaç vardır. Sağlık sistemi politikalarının ve

yönetim kararlarının bilgiye dayanması gerektiği konusunda hiç tereddüt yoktur.

Sağlık bilgi sistemlerinin kurulması yalnızca teknolojik yatırımlarla

gerçekleştirilemez sistemin oluşturulması ulusal ve uluslar arası sağlık bilişim

Page 52: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

51 

 

 

standartları, kodlama, sınıflandırma ve terminolojilerin belirlenmesi, farklı kurumsal

düzeylerde toplanan verilerin entegrasyonu ve bu bilgilerin karar süreçlerinde

kullanılır hale getirilebilmesine bağlıdır.

Sağlık Bakanlığı WEB Uygulamaları adı altında kullanılan bilgi

sistemlerinden bazıları aşağıda listelenmiştir.

Aile Hekimliği Bilgi Sistemi

Birim Performans Takip Sistemi

Birinci Basamak Ek Ödeme Takip Sistemi

Çekirdek Kaynak Yönetim Sistemi

Doküman ve İş Akış Yönetim Sistemi

Doktor Bilgi Bankası

Döner Sermaye Bütçe Uygulaması

Karar Destek Sistemleri (İş-Zekası)

Personel Bilgi Sistemi (PBS)

Tek Düzen Muhasebe Sistemi

Tıbbi Malzeme, İlaç ve Hizmet Takip Bilgi Sistemi

Ulusal Organ Bilgi Sistemi

Yeşil Kart Bilgi Sistemi

Bakanlık bünyesinde oluşturulan bu bilgi sistemleri tüm ülke çapında

kullanılmakta ve takibi bakanlığa bağlı ilgili birimler tarafından yapılmaktadır.

Page 53: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

52 

 

 

Klinik bilgi sistemlerinin, iletişim ve internet bağlantılarının geliştirilmesi

sağlık sektöründe bu teknolojilerin yaygın bir şekilde kullanılmasını sağlamıştır.

Hastane Bilgi Sistemleri: Hastaneler bir yandan yönetim işlevlerinde, diğer

yandan tıbbi bilgi saklama ve derleme amacına yönelik olarak bilgi sistemleri

desteğine ihtiyaç duymaktadırlar. Kamu ve özel kesimden birçok hastane bilgisayar

destekli bilgi sistemlerini kurmuş bulunmaktadır.

Son yıllarda sağlık web siteleri üzerinde hastaları, doktorları ve hastane

gruplarını bir araya getirilmesi için büyük çaba harcanmaktadır. Bu web siteleri

klinik verilerin ve dijital tıbbi kayıtların paylaşılmasını kolaylaştırmak, laboratuar

sonuçlarını, reçeteleri ve sigorta bilgilerinin hastalara ulaştırılmasını sağlamak

amacıyla tasarlanmıştır. Böylece tıbbi hataların sayısının azaltılması, klinik

hizmetlerinin kalitesinin artırılması ve süreçlerin daha verimli hale getirilmesi

sağlanmış olacaktır.

Sağlık bilgisi ve sağlık hizmetlerine kolayca ulaşılması neticesinde internet

insanların kendi sağlıkları ile ilgili karar alma şekillerini değiştirmektedir. Klasik

doktor-hasta ve tedavi süreci değişmekte olup bu yeni oluşum sürecinde iletişim

teknolojileri ve internetin rolü giderek önem kazanmaktadır.

2.2.7. İlaç Politikaları

Dünya Sağlık Örgütü, ilaca erişebilirliğin uzun vadeli ilaç politikalarının

ayrılmaz bir parçası olarak görülmesi gerektiği sonucuna varmıştır. Bu nedenle

dolaylı önlemlerden biri olarak Dünyada “Akılcı İlaç Kullanımı” uygulamaları

devreye sokulmuştur. 1985 yılında Nairobi’de yapılan DSÖ toplantısı akılcı ilaç

kullanımı çalışmaları için başlangıç olmuştur.

Dünya Sağlık Örgütünün tanımlamasına göre akılcı ilaç kullanımı; “kişilerin

klinik bulgularına ve bireysel özelliklerine göre uygun ilacı, uygun süre ve dozajda,

en düşük fiyata ve kolayca sağlayabilmeleri’dir.

Page 54: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

53 

 

 

1999-2000 yıllarında gerçekleştirilen Türkiye Ulusal Sağlık Hesapları

Araştırması’na göre ülkemizin 2000 yılı için toplam ilaç ve dayanıksız tıbbi tüketim

malzemesi harcamasının, toplam sağlık harcamasındaki payı %33,5 olmuştur.

2005 yılı toplam ilaç harcaması 13 milyar 248 milyon TL, 2006 yılı toplam

ilaç harcaması ise 13 milyar 800 milyon TL olarak gerçekleşmiştir (IMS Health

Data, 2005/2006)

Ülkemizde akılcı ilaç kullanımında mevcut durumun değerlendirilmesi amacı

ile Erzurum, Bolu ve Adıyaman illerinde çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Yapılan bu

çalışmalarda reçeteler, Birinci Basamağa Yönelik Tanı ve Tedavi Rehberleri 2003 ‘e

göre değerlendirilmiş, SB, RSHMB, Hıfzıssıhha Mektebi Müdürlüğü 3 hem maliyet

hem de kutu sayısı bazında %50‘nin üzerinde akılcı olmadığı (irrasyonel) tespit

edilmiştir. Yani, iki ilaçtan biri yanlış ya da gereksiz reçete edilmektedir.

Uygunsuz ilaç kullanımında antibiyotikler başı çekmektedir.

Ülkemizde kamu sağlık harcamalarının genel bütçeden aldığı payın yakın

yıllarda giderek küçülmesine rağmen, son dönemde bu alanda reform niteliğinde

ciddi gelişmeler olmuştur. Kamudaki bu gelişmenin yanı sıra sağlıkta özel sektöre

yönelik özendirici yaklaşımlar ve destekler bu alanda da önemli kapasite oluşmasını

sağlamıştır.

Ancak, ister kamu tarafından yüklenilsin, isterse kişilerin kendi bütçelerine

yansısın, doğru belirlenmiş bir tedavinin en az giderle gerçekleştirilmesi bu konudaki

akılcı yaklaşımın son aşamasını oluşturmaktadır.

Sağlıkta Dönüşüm Programı ile vatandaşlarımızın herhangi bir ayrıma tabi

tutulmaksızın ilaçlarına erişiminin sağlanması ve bu erişimin sürekliliğinin temin

edilmesi amaçlanmıştır. Bunu gerçekleştirmek için yapılanlar arasında, ilaç

fiyatlarında indirim, eczanelerin herkese açılması, akılcı ilaç ve malzeme yönetimi

vb. uygulamalar dikkat çekmektedir.

Page 55: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

54 

 

 

2.2.8.Sağlık Bakanlığının Mevcut Yapısı

Ülkemizde Sağlık Bakanlığı Cumhuriyet döneminin hemen ilk yıllarında

“Sıhhat ve İçtima-i Muavenet Vekaleti” adı altında kurulmuş ve ülkedeki tüm sağlık

hizmetlerin yürütülmesi görevi bu Bakanlığa verilmiştir. Bakanlık, 1925 yılında

hazırladığı ilk çalışma programında yapılması gerekli işleri şöyle sıralamıştır:

“Devlet Sağlık Örgütünü genişleterek köye kadar götürmek, sağlık personeli

yetiştirmek, numune hastaneleriyle, doğumevleri ve çocuk bakımevleri açmak, halk

sağlığı bakımından önemli olan, sıtma, verem, trahom, frengi, kuduz gibi

hastalıklarla savaşmak ve sağlıkla ilgili kanunları yapmak, Merkez Hıfzıssıhha

Enstitüsü ve Hıfzıssıhha Okulu kurmak”.

Kamu sektöründe çalışan tüm sağlık personelinin yönetimi merkezde Sağlık

Bakanlığı bünyesinde toplanmıştır. Sağlık hizmetlerinin sosyalleştirildiği 1960’lı

yıllardan itibaren, Türkiye’de tüm sağlık hizmetleri devletin görevi olarak kabul

edilmiş; koruyucu ve tedavi edici hekimlik hizmetlerinin tek elden merkezden

yürütülmesine başlanmıştır.

Sağlık Bakanlığının teşkilat yapısı ve görevleri 181 ve 210 Sayılı Kanun

Hükmünde Kararnameler ile bazı değişiklikler yapılarak yeniden düzenlenmiştir. Son

olarak, 24.1.1989 tarih ve 356 sayılı “Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’nın

Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile Bakanlığın ismi

de “Sağlık Bakanlığı” olarak değiştirilmiş ve hizmet koşullarına göre merkez ve taşra

örgütünü geliştirerek bugünkü örgüt ve yönetim biçimini almıştır.

Sağlık Bakanlığı, 356 sayılı yasayla belirtilen görev ve sorumlulukları

çerçevesinde sağlıkla ilgili her türlü faaliyeti planlama, denetleme ve uygulatmaktan

birinci derecede sorumludur.

Page 56: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

55 

 

 

Türkiye’de Sağlık Alanında Başlıca Fonksiyonları

Sağlık Bakanlığı, merkezi düzeyde, sağlık hizmetleri ile ilgili genel kararları

ve politikaları belirlemek ve uygulamaktan sorumludur. Taşra düzeyinde ise her ilde

idari olarak Valiye bağlı çalışan ancak teknik olarak Sağlık Bakanlığı’na karşı

sorumlu bir İl Sağlık Müdürü bulunmaktadır. İdari açıdan sorumluluk daha çok

personel ve bölge yönetimini kapsarken, teknik sorumluluk sağlık hizmetlerinin

sunumuyla ilgili kapsam ve hacim gibi konulardaki kararları içermektedir. Bakanlık,

Sağlık Müdürünü Valinin onayı ile atar.

Sağlık Bakanlığı, birinci ve ikinci basamak sağlık hizmetleri vermekten

sorumlu ana organizasyon ve koruyucu sağlık hizmetleri veren kuruluştur. Birinci

basamak sağlık hizmetleri, Bakanlık tarafından sağlık ocağı, sağlık evleri ve ana

çocuk sağlığı ve aile planlaması merkezleri yanında verem savaş dispanserleri, sıtma

merkezleri ve kanser savaş merkezleri aracılığıyla sunulur. İkinci ve üçüncü basamak

sağlık hizmetleri sunumu, diğer kamu kuruluşları, dernek, vakıf, özel kişiler ve

Sağlık Bakanlığınca yerine getirilir.

Ulusal Düzeyde Sağlık Politikalarının Belirlenmesi 

Sağlık Hizmetlerinin 

Sunumu 

 

Sağlık Hizmetlerinin 

Finansmanı 

Ulusal Düzeyde Sağlık Politikalarının Yönetimi, Genel Koordinasyonu ve Regülasyonu 

 

Page 57: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

56 

 

 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM  

3.REFORMLAR ÖNCESİ TÜRK SAĞLIK SİSTEMİ VE OECD

SAĞLIK SİSTEMİ

3.1.Yakın Tarihte Yapılan Sağlık Reformları Öncesi Türk Sağlık

Sistemi

3.1.1.2003 Yılında Türkiye’de Sağlık Finansmanı

2003 yılında, Türkiye’de sağlığa ayrılan toplam finansmanın büyük kısmı

(yaklaşık %60 ile %70) kamu kaynaklarından, kalan kısmı ise özel kaynaklardan

elde edilmekteydi. Türkiye’de sağlık alanında yapılan kamu harcamaları; SB, Hudut

ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, üniversiteler, Sosyal Yardımlaşma ve

Dayanışmayı Teşvik Fonu, diğer bakanlıklar ve kurumlar, yerel yönetimler, devlet

teşebbüsleri, devlet memurları ve sosyal güvenlik kurumlarınca üstlenilen

harcamaları içermekteydi. Özel harcamalar; cepten yapılan ödemeleri, şirketler ve

bireyler tarafından finanse edilen politikalara yönelik özel sağlık sigortası

ödemelerini kapsamaktaydı (World Bank, 2008: 20).

2003 yılında, kamu sağlık finansmanı ile ilgili düzenlemelerin özünde 1846

yılında kurulan, 1960’lar ve 1970’ler boyunca önemli ölçüde gelişen bir sosyal

güvenlik sistemi vardı. Bu sistemde üç ayrı sağlık sigorta fonu bulunmaktaydı. (1)

Kamu ve özel sektördeki mavi yakalı işçiler için Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK).

(2)Esnaf ve sanatkarlar ve diğer bağımsız çalışanlar için Sosyal Sigortalar kurumu

(Bağ-Kur). (3) Devlet memurları emeklilik fonu (Emekli Sandığı). Çalışan devlet

memurları Emekli Sandığına dahil edilmemişti ve harcamaları doğrudan devlet

bütçesinden karşılanmaktaydı. 1992 yılında hükümet “Yeşil Kart” uygulamasını

başlattı. Bu programın amacı, sağlık hizmetlerini karşılayamayan fakir ve zayıf

insanlara sağlık yardımı sağlamaktı. Yeşil Kart programı, Genel Sağlık Sigortası

(GSS) uygulaması başlayana kadar bir geçiş çözümü olarak düşünülmüştü. Yeşil kart

başvuruları ilçe düzeyindeki bir Komisyon tarafından değerlendirilerek

Page 58: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

57 

 

 

sonuçlandırılmaktaydı. Kaymakamlıklar bünyesinde kurulan bu komisyon,

başvuranların gelirleri ile ilgili yapılan incelemeye dayanarak insanların kart için

uygun olup olmadığına karar vermekteydi.

Teminat paketi, farklı sosyal güvenlik sistemleri arasında farklılık

göstermekteydi. SSK sigortalıları sadece SSK hastanelerini ve eczanelerini

kullanabiliyorlardı. Diğer yandan, Bağ-Kur sigortalıları ve bakmakla yükümlü

oldukları kişiler, -SB hastaneler de dahil olmak üzere kamu ve özel- pek çok hizmet

sunucusundan tıbbi muayene, laboratuar testleriyle yatan hasta ve ayakta tedavi

hizmetleri alabiliyordu. Fakat Bağ-kur sigortalıları ve bakmakla yükümlü oldukları

kişiler, ancak hizmete ihtiyaç duydukları zamandan önce –en az 90 gün- primlerini

ödemişlerse sağlık hizmetleri alabiliyorlardı. Bağ-Kur, hizmet almak üzere çok

sayıda kamu kuruluşu ve özel kuruluş ile sözleşme yapmıştı (örneğin, SB’ye bağlı

hastaneler, üniversite hastaneleri, özel hastaneler ve Kızılay gibi sivil toplum

kuruluşları). Emekli sandığı, sağlık sigortası sistemleri arasında en kapsamlı teminat

paketine sahip olandı ve hem medikal hem de medikal olmayan hizmetler ile her

türlü özel kuruluşa ve kamu kuruluşlarına erişim sahibiydi. Ödeme mekanizmaları da

sağlık sigortası fonları arasında farklılık göstermekteydi. Örneğin, SSK, kendi

bütçesinden fnanse ederek hastanelerini yönetirken, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur’un

hizmet sunuculara yaptıkları ödemeler hizmet başı ödeme temeline dayanmaktaydı.

Ancak, ufak istisnalar dışında, katkı payı ödemesi oranları, farklı sağlık sgorta

sistemleri arasında büyük ölçüde benzerlik göstermekteydi (World Bank 2008: 20-

21).

Türkiye’de 2003 yılı itibariyle nüfusun %86,4’ü sosyal sigorta

kapsamındadır. Sosyal sigorta kapsamında olanların %15’i T.C. Emekli Sandığı’na,

%57,1’i Sosyal Sigortalar Kurumu’na, %27,1’i Bağ-kur’a, %0.08’i özel sandıklara

bağlıdır. Sosyal sigorta kapsamında olup sağlık sigortasından yararlananların genel

nüfusa oranı ise %85,4’tür (DPT, 2004: 165). Sağlık sigortası kapsamına dair bu

resmi veriler dikkatle ele alınmalıdır. Çünkü rakamlar fiili kayıtlı çalışan sayısından

ziyade tahminlere dayalıydı. Bu döneme ait sağlık sigortası rakamlarıyla ilgili üç

önemli sorun vardı: i) Çoğu insan birden fazla sosyal güvenlik kurumu tarafından

sigortalanmıştı. Bu yüzden birçok kayıtta görünmekteydiler. ii) Çalışan nüfus sayısı

Page 59: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

58 

 

 

düzenli katkıda bulunarak mevcut görünenleri değil, programa kayıt yaptırmış

herkesi gösteriyordu. iii) Sigortalıların bakmakla yükümlü oldukları kişilerin sayısı

tahminiydi. 2003 yılında iş gücünün yaklaşık %46’sının kayıt dışı sektörde çalıştığı

tahmin edilmektedir. Sağlık sigorta kapsamının %85 civarında olduğu tahmin

edildiği için, kayıt dışı çalışanların büyük bir kısmının Yeşil Kart kapsamında

olması, SSK, Bağ-Kur veya Emekli Sandığı bünyesinde sağlık sigortasına sahip

bireylerin bakmakla yükümlü olduğu kişiler arasında olması mümkündür.

Sağlık finansmanının şekli ve durumu ile ilgili başlıca tespitler şunlardır;

Türkiye’de sağlığa ayrılan kaynaklar oransal olarak OECD ülkelerinin

altındadır.

Bu kaynaklar koordinasyon eksikliği sonucunda verimsiz bir biçimde

kullanılmaktadır.

Ülkemizin bütün bireylerini kapsayan bir genel sağlık sigortası mevcut

olmayıp, mevcut sigorta kurumları da çok farklı rejimlere sahiptir.

Mevcut sigortalı sayısı tam olarak bilinmemektedir. Sigortalı sayısını

belirlerken yapılan hatalar sonucunda yanlış veriler elde edilmekte, bu da kişi başı

sağlık harcaması maliyetinin hesaplanmasını zorlaştırmaktadır.

Vatandaşların kişisel ödemelerinin miktarları tam olarak bilinmemektedir. Bu

miktarın bütün OECD ülkelerinden daha yüksek bir oranda olduğu, hatta %50’ler

civarına ulaştığı tahmin edilmektedir.

Sağlık hizmet maliyet hesabının yapılamaması ve cepten harcamanın tam

olarak belirlenememesi, ileri yönelik projeksiyon yapma ve planlama imkanını

ortadan kaldırmaktadır.

3.1.2. 2003 Yılında Sağlık Harcamaları

2003 yılında SDP’nin başlatılmasını takip eden ilk 3 yıl içersinde, sağlık

harcamalarının hızla yükselmesine rağmen toplam sağlık harcamaları ile kamu sağlık

Page 60: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

59 

 

 

harcamalarındaki artışın, Türkiye’deki ekonomik büyüme hızı olduğu için,

karşılanabilir düzeyde kaldığı görülmektedir. 2003 yılında devletin tüm sağlık

harcamaları 13,87 milyar liradır. SSK, Bağ-Kur ve T.C. Emekli Sandığı, SGK yani

Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı adı altında birleştirildi ama ülkemizde sadece

SGK sağlık harcaması yapmıyor, devlet gerek çalıştırdığı memurlar ile bakmakla

yükümlü olduğu eş-çocuklarına, milletvekilleri ve ailelerine, yeşil kart ile fakirlere

sağlık harcamaları yapıyor. Bu harcamalar her yıl büyüyor.

Tablo 3: Türkiye’de Sağlık Harcamaları (2000-2003)

Yıllar Kişi Başına Sağlık

Harcamaları $

Toplam Sağlık

Harcamaları/GSMH %

Kamu/

Toplam

2000 135,3 4,3 80

2001 81,4 5,9 78

2002 111,7 4,3 77

2003 153,5 4,5 77

Kaynak:http://ekutup.dpt.gov.tr/ekonomi/gosterge/tr/25.03.2005

Türkiye’deki ilaç harcamalarının durumunu sosyal güvenlik kurumları

ekseninde analiz etmek ettiğimizde bütün kurumlarda gerçekleştirilen sağlık

harcamalarının yarısından fazlasının ilaç harcaması olarak gerçekleştiği görülür.

Nitekim 2003 verilerine göre Emekli Sandığının kişi başına ilaç harcamasının 404

Dolar, SSK’nın 38 Dolar, Bağ-Kur’un 138 Dolar ve Devlet Memurlarının ise 90

Dolar olarak gerçekleştiği, söz konusu kurumların ilaç harcamalarının ise Emekli

Sandığının %60, SSK’da %45, Bağ-Kur’da %58 ve devlet memurlarında ise %50

seviyesinde olduğu görülmektedir. 2003 yılında gerçekleştirilen toplam ilaç

harcaması ise 4531 milyon dolardır. Toplam sağlık harcamalarının içinde ilaç

harcamalarının oranı oldukça yüksektir.

Page 61: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

60 

 

 

Türkiye’de sağlık harcamaları ve spesifik olarak ilaç harcamaları ile doktor

ve yatak sayıları böyle bir seyir gösterirken, sosyal güvenlik kurumlarının finansman

açıkları da önemli bir sorun olarak görülmektedir. Nitekim sosyal güvenlik

kuruluşlarının yaşadığı finansman sorununun kamu finansmanı üzerinde oluşturduğu

baskı dolayısıyla, başta enflasyon olmak üzere, diğer temel ekonomik göstergeleri de

olumsuz etkilediği ve sosyal güvenlik sisteminin ülke ekonomisinde istikrarsızlık

oluşturan ana sebeplerden biri haline geldiği düşünülmektedir. (ÇSBG, 2004: 12)

3.1.3. Sağlık Hizmetlerinin Sunulması

Sağlıklı bireylerin toplumsal faydası kuşkusuz çok yüksektir. Tersi durumda

ise, ortaya çıkan zararların boyutları ve maliyetinin tahmini dahi çok zordur. Bu

nedenle kamu ekonomisi tarafından toplumun sağlığını “korumaya” yönelik

hizmetlerin üretilmesi kaçınılmazdır. Dolayısıyla toplumsal koruyucu sağlık

hizmetlerinin temel sunucusunun devlet olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Özel sektör ise bu alanda karlı olamayacağı için faaliyette bulunmak istemeyecektir.

Bununla birlikte piyasa ekonomisi, kamu ekonomisi tarafından üretilen

“bölünemeyen” ve “koruyucu” sağlık hizmetlerine yönelik mal ve hizmet tedariki

süreçlerinde kamu ekonomisine hizmet verebilir. Ancak bu söz konusu hizmetin

kamusal niteliğini değiştirmez. Özellikle yaygın ya da risk gruplarının yoğun olması

gibi nedenlerle kitlesel ya da bölgesel aşılama faaliyetleri bu kapsamda görülen en

önemli hizmetlerdir. Genellikle bu konudaki tek sınırsız hizmet “bulaşıcı hastalıklar”

kapsamında gerçekleşmektedir. Bu bağlamda devletin özellikle tedavi edici sağlık

hizmetlerinin sunumunda toplumdaki risk gruplarını iyi belirlemesi gerekmektedir.

Özellikle yoksullara devletin sınırsız tedavi hizmeti sağlaması sosyal bir sorumluluk

ve görevdir

2003’te Türkiye’de kamu ve özel hizmet sunucularından oluşan karma bir

sağlık hizmetleri sunum sistemi vardı. Başlıca üç kamu hizmet sunucusu şunlardı:

SB, SSK, üniversite hastaneleri. SB en önemli birinci ve ikinci basamak sağlık

hizmeti sağlayıcısıydı ve gerçekte koruyucu sağlık hizmetleri sunan tek kurumdu.

2002 yılında SB’nin yönetimi altında yaklaşık 700 hastane,6000 sağlık merkezi ve

Page 62: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

61 

 

 

sağlık ocağı, 247 verem savaş dispanseri, 234 ana çocuk sağlığı ve aile planlaması

merkezi ve 138 poliklinik vardı.

Sağlık hizmetleri arasında “bölünemeyen” ve çok geniş bir kitleyi ilgilendiren

bazı ihtiyaçlar vardır ki, karlı olmadığı için piyasa tarafından üretilmezler (ölçek

ekonomisi). Bu nedenle özellikle çevre kirliliği, salgın hastalıklar ve bunlarla

mücadele yöntemleri ve etkin aşılama vb. gibi sağlıkla ilgili ihtiyaçların tatminine

yönelmiş sağlık hizmetleri üretiminin sunucusu kamu sektörüdür. Bu hizmetlerin

finansmanı ise, tartışmasız kamu kaynakları ve bunlar içinde de özellikle vergi

kaynaklarıdır.

Konunun başında da belirtildiği gibi Sağlık hizmeti sunumunda dört kademeli

ve entegre bir sağlık hizmeti sunum sistemi kurulmasına rağmen, sevk sistemi

çalışmıyordu. Hastalar daha üst basamaktaki sağlık kuruluşlarından hizmet almak

için birinci basamağı sürekli atlıyorlardı. Birinci basamaktaki hizmet kalitesinin

düşük olması, sevk zincirine uyulmasına yönelik mali teşviklerin yokluğu ve diğer

faktörler de sorunu büyütüyordu. Bu da tedavi ve ilaç giderlerinin artmasına sebep

oluyordu.

3.2.OECD Üye Ülkelerde Sağlık Sistemi

OECD Nedir?

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü bazen de İktisadi İşbirliği ve Gelişme

Teşkilatı.(İngilizce: Organisation for Economic Co-operation and Development –

OECD, Fransızca: Organisation de cooperation et de developpement economiques),

uluslar arası bir ekonomi örgütüdür.

OECD, hükümetlerin politika tecrübelerini karşılaştırabileceği, yaygın

sorunlara çözüm arayabileceği, iyi uygulamaları tespit edebileceği, ulusal ve uluslar

arası politikaları koordine etmek üzere çalışabileceği bir ortam sağlamaktır.

OECD 14 Aralık 1960 tarihinde imzalanan Paris Sözleşmesi’ne dayanılarak,

1961’de kurulmuştur ve savaş yıkıntıları içindeki Avrupa’nın Marshall Planı

Page 63: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

62 

 

 

çerçevesinde yeniden yapılandırılması amacıyla 1948 yılında kurulan Avrupa

Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün ‘OECC) doğrudan mirasçısıdır. Üyelerinin büyük bir

bölümü AB ve İUT üyeleridir, çoğunluğu da gözlemci üyelerdir. OECD ülkeleri

sanayileşip zengin olmuş ülkelerdir.

Birliğin resmi dili İngilizce, merkezi Paris ve üye sayısı 33, ortaklık türü

ekonomik-siyasal ortaklıktır.

Örgütün tüzüğe bağlanmış amaçları şunlardır:

Finansal istikrarın eşzamanlı olarak korunduğu üye ülkelerde ve hem de

özellikle gelişmekte olan ülkelerde halkın yaşam standardının iyileştirilmesi, sürekli

ve dengeli ekonomik gelişim sağlayan politikaya destek ve yardım, işsizliğin ortadan

kaldırılması;

Ekonomik genişleme politikasının uyandırılması ve sosyo-ekonomik

eşgüdümlü gelişmenin desteklenmesi;

Uluslar arası yükümlülüklere uygun olarak çok taraflı ve ülkeler arasında

ayrım gözetmeyen dünya ticaretinin geliştirilmesine destek verilmesi.

OECD otuz demokratik hükümetin küreselleşmenin ekonomik, sosyal ve

çevresel zorluklarını ele almak üzere birlikte çalıştığı emsalsiz bir forumdur. OECD

aynı zamanda hükümetlerin tüzel yönetişim, enformasyon ekonomisi ve yaşlanan

nüfusun zorlukları gibi yeni gelişme ve endişeleri anlamasına ve bunlara yanıt

vermesine yardımcı olma çabalarının ön planında yer almaktadır.

Üye Ülkeler; Avustralya, Avusturya, Belçika, Kanada, Çek Cumhuriyeti,

Danimarka, Finlandiya, Fransa, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İzlanda, İrlanda,

İtalya, Japonya, Kore, Meksika, Lüksemburg, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç,

Polonya, Portekiz, Slovakya, İspanya, İsveç, İsviçre, Türkiye, İngiltere, ve ABD .

Avrupa Toplulukları Komisyonu da OECD çalışmalarında yer almaktadır.

Üye Ülkelerde Sağlık Sistemi: Dünyadaki bütün demokratik sistem ve

organizasyonlar, sağlıklı birey ve sağlıklı bireylerden oluşan bir toplumu

Page 64: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

63 

 

 

gerçekleştirmeyi hedef alır. Güvenliğin, gücün, istikrarın, refahın ve mutluluğun

temelinde ruh ve beden sağlığına sahip bireyler ve toplumlar vardır. İnsanların en

büyük hazinesi olan sağlığın elde edilmesi, korunması ve devamlılığının sağlanması

amacıyla, sağlıkla ilgili mal ve hizmet üreten bütün kurum ve kuruluşların

oluşturduğu yapıya genel olarak sağlık sektörü denilmektedir. Sağlık sektörü

tarafından sağlık odaklı geliştirilen tüm hizmetlere de sağlık hizmetleri

denilmektedir. Sağlık hizmetlerinin temel girdileri; insan kaynakları, sermaye,

teknoloji, hammadde yani alet ve ekipmanlar, çıktıları ise; yaşam süresinin

uzatılması, hayatta kalma, hastalıkların tedavisi ve bu konudaki gelişmelerdir.

Günümüzde gelişmiş ya da belirli bir refah seviyesine ulaşmış ülkeler, insan

gücüne yapılan yatırım olması sebebiyle, sağlık hizmetlerinin kalitesinin

iyileştirilmesi için her yıl daha fazla kaynak tahsis etmektedirler. Ekonomik

kalkınmanın da temel unsuru olan insanın sağlığının korunup geliştirilmesi ve

hastalıkların tedavi edilmesi için, gelişmiş ülkeler Gayri Safi Yurtiçi Hasılalarından

(GSYH) her geçen yıl daha fazla pay ayırabilmektedirler. Ekonomik gelişmesini belli

bir seviyeye ulaştırabilmiş toplumlarda sağlık için ayrılan kaynaklar arttığı gibi,

bireylerin sağlık konusunda farkındalıkları da artmaktadır. Bununla birlikte sağlık

düzeyinin gelişimi de ekonomik gelişimi hızlandırmaktadır.

Son on yıl içerisinde (1993-2003) OECD ülkelerine baktığımızda sağlık

harcamaları ortalama %4,4 artış göstermiştir. Ülkelerin zaman içerisinde

gelirlerindeki artış da dikkate alındığında sağlık harcamaları için ayrılan ödeneklerin

rakamsal olarak da daha yüksek miktarlarda olduğu açıkça söylenebilir.

3.2.1.Üye Ülkelerde Sağlık Düzeyi ve Sağlık Harcamaları

OECD ülkelerinde sağlık sektörünün boyutu da, önemi de artmaktadır. Sağlık

hizmetlerinde sağlanan ilerleme ve yeni ilaçların geliştirilmesi son yıllarda OECD

ülkelerinde sağlık alanında istikrarlı düzelmelere katkıda bulunmuştur.

Yaşam standartlarının yükselmesi, yaşam tarzının iyileşmesi ve daha iyi

eğitimin yanı sıra, sağlık hizmetlerinden yararlanma ve ilaçların etkinliği konusunda

kaydedilen ilerlemeler sayesinde son yıllar içerisinde OECD ülkelerinde ortalama

Page 65: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

64 

 

 

insan ömrü önemli oranda uzamıştır. 1960 yılında 68,5 olan ortalama insan ömrü

2003 yılında 77,8 yıla çıkmıştır. 2003 yılında Japonya tüm nüfus için 81,8 yıl ile en

yüksek ortalama insan ömrüne sahip olup, onu İzlanda, İspanya, İsviçre, Avustralya

ve İsveç izliyordu. OECD ülkelerinde ortalama insan ömrünün yüksek olması

genellikle ulusal gelirin yüksek olması ile ilişkilidir. Ancak, kişi başına düşen gelirin

benzer olduğu OECD ülkeleri arasında ortalama insan ömründe dikkate değer

farklılıklar da vardır. Örneğin, Japonya ve İspanya sadece kişi başına düşen GSYH

rakamlarına bakarak öngörülenin üzerinde ortalama insan ömrü rakamlarına sahip

olurken, ABD, Macaristan gelire bağlı olarak öngörülenin altında ortalama insan

ömrü rakamlarına sahip ülkelerdir.

Ekonomik ve sosyal koşullardaki genel gelişmelerin yanı sıra, çocuk

aşılarından yararlanma dahil, doğum sonrası sağlık hizmetlerindeki düzelmeler

sayesinde, son onyıllar içerisinde OECD ülkeleri bebek ölüm oranlarında dikkate

değer bir ilerleme kaydetmiştir. Portekiz’de 1970 yılından bu yana bebek ölümleri

%90 azalmış ve o yıl Portekiz bebek ölümlerinin Avrupa’da en yüksek olduğu ülke

iken, 2003 yılında en düşük olduğu ülkelerden biri haline gelmiştir. Meksika’nın yanı

sıra, Türkiye, İtalya, İspanya ve Yunanistan gibi bazı güney Avrupa ülkelerinde de

bebek ölüm oranlarında büyük düşüşler sağlanmıştır. 2003 yılında, İzlanda, Japonya

ve bazı İskandinav ülkeleri OECD ülkeleri arasındaki en düşük bebek ölüm

oranlarına sahip ülkeler olmuşlardır.

OECD ülkelerinde son onyıllar içerisinde insan ömründeki uzama ile birlikte

sağlık giderlerinde de artışlar meydana gelmiştir. Ülkelerin çoğunda sağlık

harcamaları, genel ekonomik büyümeden daha hızlı bir artış göstermiştir. 2003

yılında OECD ülkeleri GSYH’nın ortalama %8,8’ini sağlık harcamalarına

ayırmışlardır. Bu oran 1990 yılında %7,1, 1970 yılında ise %5 civarında idi.

GSYH’da sağlık harcamalarına ayrılan pay ülkeler arasında epeyce farklılık

göstermektedir. Bu oran ABD’de %15 iken Slovak Cumhuriyeti ve Kore’de %6’dan

azdır. GSYH içindeki yüzde olarak en yüksek sağlık harcamaları bakımından 2003

yılında ABD’nin ardından, sırasıyla %11,5 ile İsviçre ve %11,1 ile Almanya

gelmektedir. Tıbbın hastalıkları önleme, teşhis ve tedavi olanaklarında kaydedilen

ilerlemeler sağlık giderlerindeki artışın başlıca sebeplerini oluşturmaktadır. Yeni

Page 66: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

65 

 

 

donanım, tedavi yöntemleri ya da ilaçların finansmanının nasıl sağlanacağına dair

karar verme, süre dahil çeşitli faktörler yeni tıp teknolojilerinin ve yeni ilaçların

geliştirilmesi ve yaygınlaşmasını etkilemekte, nüfusun yaşlanması da sağlık

harcamalarının artmasına yol açmaktadır. 65 yaş ve üzeri nüfusun yüzdesi tüm

OECD ülkelerinde artmıştır.

OECD ülkelerinin çoğunda kamu tarafından finanse edilen sağlık sigortasının

ya da sağlık hizmetlerinin doğrudan kamu tarafından finanse edilmesinin ağır

basması sonucu ABD, Meksika ve Kore dışındaki bütün ülkelerde sağlık

harcamalarının en büyük bölümünü kamu sektörü üstlenmektedir. Özel sektörün

finansmanda özellikle büyük rol oynadığı ABD’de bile kamunun sağlık harcamaları

OECD ortalamasına benzer ölçüde GSYH’nın %6,6’sını oluşturmaktadır.

OECD ülkelerinde 1992-1997 yılları, kamunun sağlık harcamalarında

ekonomik büyüme ile benzer ya da hatta daha düşük oranda bir artışa tanık olmuştur.

Ancak, son yıllarda tüm OECD ülkelerinde kamu sağlık harcamaları ekonomik

büyümeden daha hızlı bir oranda artmıştır. İlaç harcamalarının hızla artması toplam

olarak sağlık harcamalarındaki genel artışın ardında yatan başlıca etmen olmuştur.

Bu dönemde OECD ülkelerinin çoğunda ilaç harcamalarındaki artışın toplam sağlık

harcamalarındaki artışı geçtiğine tanık olunmuştur. ABD ve Avustralya’da ilaç

harcamaları bu dönem içerisinde toplam sağlık harcamalarındaki artış oranının iki

katından çok artmıştır. Kişi başına düşen miktarın çok düşük olduğu İrlanda ve

Kore’de de önemli artışlar gözlenmektedir. Japonya’da ise artış oranı çok daha sınırlı

olmuştur.

2003 yılında kişi başına düşen ilaç harcamasının en yüksek olduğu ülke 700

dolar ile ABD iken, onu 600 dolar ile Fransa ve yaklaşık 500 dolar ile Kanada ve

İtalya izlemiştir. En düşük harcamanın olduğu iki ülke ise (100 doların biraz

üzerinde) Meksika ve Türkiye’dir.

Doktor eksikliği duyulması birçok ülkede önemli bir problemdir. Tıp

mesleğine giriş için konan kısıtlamalar, uzmanlık seçenekleri, ücret ve diğer çalışma

koşulları, pratisyen hekimlerin sayısı, dağılımı ve bileşimini etkilemektedir. 2003

Page 67: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

66 

 

 

yılında OECD ülkelerinde kişi başına düşen doktor sayısında büyük farklılıklar

vardır. Her 1000 kişiye 4’ten fazla doktor düşen İtalya ve Yunanistan ile her 1000

kişiye 2’den az doktor düşen Türkiye, Meksika ve Kore arasında bu rakamlar

değişmektedir.

Yabancı ülkelerde eğitim görmüş doktorlar belirli ülkelerde pratisyen

hekimlerin önemli bir oranını oluşturmaktadır. Yabancı ülkelerde eğitim görmüş

doktorların oranı 2000 yılında Britanya, Yeni Zelanda, ABD ve Kanada gibi

İngilizce konuşan ülkelerdeki tüm pratisyen hekimlerin %20’sini geçiyordu. Yabancı

ülkelerde eğitim görmüş doktorların oranı Japonya, Fransa ve Avusturya’da çok daha

düşüktür.

Birkaç ülke dışında tüm OECD ülkelerinde hemşire açığı da vardır. Hemşire

sayısında da OECD ülkeleri arasında önemli farklılıklar mevcuttur. Farklı

kategorilerdeki hemşirelerin istatistiklere dahil edilmesi veya edilmemesi nedeniyle,

bu veriler ancak sınırlı ölçüde karşılaştırılabilir. 2003 yılında her 1000 kişi başına

13’ten fazla hemşire ile İrlanda, İzlanda, ve Hollanda başı çekmektedir. Ölçeğin alt

ucunda ise her 1000 kişiye 4’ten az hemşire ile Türkiye, Kore, Meksika ve

Yunanistan yer almaktadır.

OECD ülkelerinde sağlık harcamalarının ortalama %3’ü hastalıkların

önlenmesi ve halk sağlığı programları için harcanmaktadır. Çocuk hastalıklarının ve

ölümlerinin azaltılmasında en etkili önlemlerden birinin aşılar olduğu görülmüştür.

Üye ülkelerin yaklaşık üçte ikisi DTP (difteri, tetanoz, boğmaca) aşılarında nüfus

içerisinde genel bağışıklık sağlanması için gerekli seviye olan %95 oranına ulaşmış

ya da bu oranı geçmiş bulunmaktadır. Kızamıkta OECD ülkelerinin yaklaşık

yarısının aynı seviyede olduğu bildirilmektedir. Norveç, İrlanda ve Avusturya gibi

kişi başına düşen GSYH bakımından daha zengin olan ülkelerin bazılarının ise difteri

ve kızamık aşılarında ortalamanın altında kaldığı bildirilmiştir.

Gribin ciddi komplikasyonlara yol açma riskinin daha fazla olduğu yaşlı

nüfusun hastalığa yakalanma, hastaneye yatma ve ölüm olaylarını önlemenin bir yolu

olarak grip aşısı geçen onyıl içersinde üye ülkelerde gitgide yaygınlaşmıştır. 2003

Page 68: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

67 

 

 

yılında yaşlılar arasında grip aşısı yaptıranların oranı Çek Cumhuriyeti, Slovak

Cumhuriyeti ve Macaristan’da %40’ın altında iken Avustralya, Kore ve Hollanda’da

%75’i aşıyordu. 2003 yılında yaşlı nüfusun %50’den daha azının grip aşısı olduğu

bildirilen Almanya, Japonya dışında, G7 ülkelerinin çoğunda grip aşısı olanların

oranı %60’ın üzerindeydi.

Tütün tüketimi hala erken ölümlerin en önemli nedenleri arasında olmakla

birlikte, OECD ülkelerinin çoğunda tüketimde azalma olmuş ve son yirmi yıl

içerisinde dikkate değer bir ilerleme sağlanmıştır. Bu düşüşte, kamuoyunu

bilinçlendirme kampanyaları, reklam yasakları ve vergilerin arttırılması yoluyla tütün

tüketiminin azaltılmasını amaçlayan politikalar etkili olmuştur. Avustralya, Kanada,

İsveç ve ABD’de yetişkinler arasında her gün sigara içenlerin oranı 1970’lerin

sonunda ’33 iken bu oran 2003 yılında %20’nin altına düşmüştür.

Yetişkin başına düşen alkol tüketimi ortalaması da OECD ülkelerinin

birçoğunda son yirmi yıl içerisinde giderek düşüş göstermiştir. Tütün tüketimindeki

gibi reklam sınırlamaları, satış kısıtlamaları ve yüksek vergilerin alkol tüketiminin

azaltılmasında etkili yöntemler olduğu görülmüştür. İtalya ve Fransa gibi geleneksel

şarap üreticisi ülkelerde 1980 yılından beri kişi başına düşen alkol tüketiminin

düşmesine tanık olunmuştur. Öte yandan, İrlanda’da kişi başına düşen alkol tüketimi

%40’tan fazla artmıştır.

Üye ülkelerin çoğunda gerek çocuklar gerekse yetişkinler arasında fazla kilo

ve aşırı şişmanlık oranlarının artması hızla halk sağlığı açısından önemli bir kaygı

kaynağı haline geliyor. Şişmanlığın aşırı yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, şeker,

kalp-damar hastalıkları, astım, kireçlenme ve bazı kanser türleri gibi sağlık

sorunlarında bir risk faktörü oluşturduğu biliniyor. Yetişkinlerin %50’den fazlasının

fazla kilolu ya da aşırı şişman olarak tanımlandığı on OECD ülkesi şunlardır: ABD,

Meksika, Britanya, Avustralya, Slovak Cumhuriyeti, Yunanistan, Yeni Zelanda,

Macaristan, Lüksemburg ve Çek Cumhuriyeti.

Obezite sorununa gelince: Yetişkin nüfus içinde aşırı şişmanların oranı

Japonya ve Kore’de %3 iken bu oran ABD’de %31’e çıkıyor. Ancak, ülkelerin

Page 69: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

68 

 

 

çoğunda fazla kilo ve aşırı şişmanlığa ilişkin tahminlerin kişilerin kendileri hakkında

verdikleri bilgiye dayandığını unutmamak gerekir. Oysa ABD, Avustralya, Yeni

Zelanda ve Britanya’daki uygulama farklı olup tahminler kişilerin boy ve kilolarının

doğrudan ölçülmesine dayanıyor. Aşırı şişmanlık kronik hastalıklara yakalanma

riskini arttırdığı için, sağlık harcamalarında da önemli miktarda artışlara yol

açmaktadır. ABD’deki tahminler normal kilolu kişilere kıyasla aşırı şişmanlara

sağlanan sağlık hizmetlerinin %36, ilaçların ise %77 daha fazla maliyetli olduğunu

gösteriyor (Sturm, 2002). Aşırı şişmanlık ile buna bağlık sağlık sorunlarının

başlaması arasında birkaç yıllık bir zaman aralığı olup, bu da OECD ülkelerinde aşırı

şişmanlık oranlarında geçen yirmi yıl içerisinde gözlemlenen artışın ileride sağlık

hizmetlerinin maliyetlerinin artmasına yol açacağına işaret ediyor.

3.2.2. Üye Ülkelerde Sağlık Sistemi

Bir ülkenin sağlık sistemi ve bu sistemin performansı; ülkenin değerler

yumağının biçimlendirdiği tarihsel, kültürel, sosyal, ekonomik, teknolojik ve inanç

gibi değişkenlerin bir yansıması olmaktadır. Bu değerlerin özü ise “dünya görüşü”

veya “paradigma”dan başka bir şey değildir.

Sağlık hizmetleri arz ve talebi piyasa koşullarında bireysel ekonomik

kapasitelerce yönlendirilmeye çalışılmaktadır. Risk ve belirsizliğin hakim olduğu

sağlık hizmeti ihtiyacı durumunda katastrofik harcamaların kaçınılmazlığı bireysel

ekonomik kapasiteleri çok fazla zorlamakta ve iflaslar veya beraberinde kötü bir

sağlık sistemi tablosu getirmektedir.

Buna karşın Avrupa teorisinde/felsefesinde ve pratiğinde ise “sağlık doğuştan

kazanılan bir haktır” ve “sağlık hizmetlerinin nevi şahsına münhasır özellikleri diğer

mal ve hizmetler gibi sağlığın piyasa koşullarında alınıp satılmasını sekteye uğratır”

dolayısıyla “finansör”, “hizmet sunucu” veya “düzenleyici” olarak devlet müdahalesi

kaçınılmazdır bakış açısı hakim. Yani Avrupa cephesinde sağlık, sosyal devlet

anlayışının uygulama alanlarından birisi olarak görülmektedir. Bu bakış açılarının

veya dünya görüşlerinin şekillendirdiği üst/yüksek siyaset, alt/düşük bağlamda sağlık

politikalarının ve alt uygulamalarının da şekillenmesinde yegane belirleyici

Page 70: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

69 

 

 

olmaktadır. Siyaset sağlık alanını bütün unsurları ile şekillendirmektedir. Başka bir

ifade ile sağlığı üretmede ABD zihniyeti ile Avrupa zihniyeti köklü bir farklılığa

sahiptir. ABD’de bireysellik ön plandayken, Avrupa’da kolektiflik söz konusudur.

Ancak, öngörülen reformlar ile ABD sağlık alanında köklü bir zihniyet

değişimine yönelmekte ve devletin sağlık alanındaki “yönetim ve düzenleme

(stewardship)” rolünü ön plana çıkarıp güçlendirilmektedir.

Değişik ülkelerdeki modelleri tüm detayları ile incelemek yerine farklı

modelleri tanımak, bu modeller içinde yapılan gündemdeki kavramlar irdelemek

konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.

İlk olarak İngiliz ve Amerikan sağlık sistemlerini finansman ve sunum

kategorisi açısından inceleyeceğiz.

İngiliz ve Amerikan sistemleri finansman ve hizmeti sunan açısından

birbirlerine zıt özellikler göstermektedir.

İngiliz Sağlık Sistemi

Sistem her İngiliz vatandaşının bir genel pratisyenin listesine üye olma

esasına dayanan, tamamen vergilerle finanse edilen bu sistemde, hizmeti kullanma

sırasında ücretsiz olarak tüm birinci basamak sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı

vermektedir. Bu hizmetler ev ziyaretleri, aşılamalar, tetkik ve tedavi hizmetleri

yanında, gerekli olduğundan ikinci basamak hizmetleri için bir uygun hastane

departmanı ile temas kurma, gerekli bilgileri aktarma, randevu alma ve ikinci

basamak ile ilgili işlemler tamamlandıktan sonra hastanın sürekli takibini içerir.

Burada genel pratisyenler özel statüde olup, kamu tarafından finanse edilirler.

Her genel pratisyen listedeki kişi sayısı, koruyucu hekimliğe yönelik olmak üzere,

gerçekleştirdiği bazı uygulamalar gibi kriterlerin göz önüne alındığı bir formüle göre

hesaplanan bir gelir elde eder. İngiliz sistemi (NHS;Ulusal Sağlık Hizmetleri) kamu

finansmanı ve kamu hizmet sunumunun tipik ve başarılı örneklerinden biridir.

Page 71: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

70 

 

 

Sistemin yürütülmesi kamunun sorumluluğundadır bu da öncelikle birinci basamak

sağlık hizmetlerinin etkili örgütlenmesini getirmiştir.

İngiliz sisteminde 2. Ve 3. Basamak hizmetler de kamu tarafından finanse

edilmekte ve hizmet kamu hastaneleri tarafından verilmektedir. Tamamen vergilerle

finanse edilen bu sistemde her İngiliz vatandaşı tüm hastane hizmetlerinden

faydalanma hakkına sahiptir. 1980’li yıllarda pek çok Avrupa ülkesinin sağlık

sistemini gözden geçirmesine sebep olan reform rüzgarları İngiltere’yi de

etkilemiştir. 1991 yılında uygulamaya konulan NHS reformlarına kadar devletin

sistemin merkezinde olduğu ve sağlık hizmetlerini kamunun temel

sorumluluklarından biri olarak kabul eden İngiliz modeli, serbest piyasa modelinin

olumlu kabul edilen yönlerini NHS yapısı içinde entegre etmeye çalıştı. Reformun

ana hedefi hizmet sunucular arasında kontrollü bir rekabet yaratmaktı. Bu nedenle

hizmetin sunumu ve finansmanını kurumsal olarak birbirinden ayırdı. Sağlık idareleri

sorumluluk alanlarındaki nüfusun sağlık ihtiyaçlarını tespit eden, hizmeti refakat

eden kurumlardan satın alan ve hizmet kalitesini ölçen birimler haline gelirken, NHS

hastaneleri vakıf yapısına bürünerek özerkleştiler, hizmetlerini satar hale geldiler.

İngiltere bu şekilde hizmet sunucuların çok daha maliyet etkili çalışmak zorunda

kalacağını, yüksek performansı hedefleyeceklerini öngörmektedir. İngiltere’nin

sağlık giderlerinin GSMH’ya oranı 1993yılı verilerine göre %7,1’dir (OECD 1995),

Bu oran %8 olan Batı Avrupa ülkelerinin altındadır.

Ancak İngiliz sistemi içinde de küçük oranda özel hastaneler ve özel

sigortalar mevcuttur.

Amerika Birleşik Devletlerinde Sağlık Sistemi

Amerika Birleşik devletlerinde karşımıza büyük ölçüde özel sigortalar

tarafından finanse edilen, özel sağlık kurumlarına dayanan bir model çıkmaktadır.

Nüfusun büyük çoğunluğu özel sağlık sigortasına sahiptir. Hizmet sunumu büyük

ölçüde özel sağlık kuruluşları ve serbest çalışan hekimler tarafından verilmektedir.

Birinci basamak sağlık örgütlenmesi çok kuvvetli değildir ve kişi başına düşen sağlık

harcamaları oldukça yüksektir. Sağlığa ayrılan payın GSMH’ye oranı %15’ler

Page 72: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

71 

 

 

düzeyindedir. Bu oran OECD ortalamasının yaklaşık iki katıdır. Pek çok son derece

prestijli teşhis ve tedavi merkezinin mevcudiyetine, araştırmaya verilen öneme

rağmen ülkenin sağlık göstergeleri böylesi sağlık harcaması ile uyumlu değildir.

ABD sağlık için bu oranda bir harcama yaparken yaklaşık 43,3 milyon Amerikalı,

çoğunluğu temel sağlık hizmetleri de dahil olmak üzere hiçbir sağlık güvencesine

sahip değildir. Bu rakam her yıl 1,2 milyon artmaktadır. (New York Times, 1995)

1991 yılı tahminlerine göre yaklaşık 50 milyon Amerikalı sadece kısmi sağlık

sigortasına sahiptir.(Bodenhemier, 1992) Son dönemlere kadar özel merkezlerin

hedefi tıbbi teknolojinin en yenisini, bunu finanse edebilenlere sunabilmek olmuştur.

Ekonomik düzeyi düşük kesimler ise birinci basamak hizmetlerinin iyi organize

edilmediği sistemde son derece yetersiz koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetleri ile

karşı karşıya kalmışlardır. ABD’de bu ciddi sorunu aşmak için iki program devreye

sokulmuştur. Bunlar emekliler ve gelir düzeyi düşük kesimlerin sağlık giderlerini

üstlenen Medicare ve Medicaid programlarıdır. Bu ki program ağırlıkla özel

finansmana dayanan ABD sağlık sistemi içinde yer alan kamu finansmanına birer

örnektir.

Amerikan modelinin en belirgin sonucu, son derece yüksek maliyetli olması

ancak buna karşın ülkenin sağlık göstergelerinin iyi olmaktan son derece uzak olması

olarak karşımıza çıkar. Sağlık harcamaları, pahalı 2. Ve 3. Basamak hizmetlere

yönelmekte, karlı olmayan birinci basamak hizmetleri özel sektörün ilgisi dışında

kalmakta, ikinci plana itilmekte, birinci basamak hizmetleri kamu tarafından da iyi

örgütlenemediği için bu pahalı ikinci ve üçüncü basamak hizmetlere erişimi sınırlı

kesimler maliyet etkili birinci basamak hizmetlerinden de yoksun kalmaktadır.

ABD sağlık sisteminin iki önemli karakteristiği; işverenin sağlık güvencesi

verip vermemekte özgür olması ve eğer sağlık güvencesi verirse hangi hizmetlerin

verileceği ve bunun nasıl idare edileceği konularında özgür olması ile, hizmet

sunucuların nihai finansmanının kar amacı güden ve birbiriyle rekabet içinde olan

sigorta şirketleri tarafından yapılmakta olmasıdır. 1991 yılındaki tahminlere göre bu

nedenle oluşan idari giderler toplam sağlık harcamasını %19 -%24’ü arasında idi

(Woolhandler, Himmeistein, 1991).

Page 73: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

72 

 

 

ABD’de 1993-1994 yıllarında Clinton reformları olarak anılan bir yeniden

yapılanmanın tartışmaları başladı. Tartışmaların odağı tüm nüfusu bir şekilde kapsam

içine almak ve hizmet sunumunun (managet care) düzenlenmesi idi. Tüm nüfusu

kapsam içine almaya yönelik tartışmalar kongre dışına çıkamadı. Hizmet sunumunun

kamusal sorumluluk taşıyan düzenleyici bir kurum şemsiyesi altına alınması ile ilgili

çalışmalar ise tam tersine, özel hastaneler ve hekimlerin bir araya gelmeleri ve

Health Maintenance Organisations (HMO) ya da Preferred Provider Organisations

(PPO) adı verilen örgütler oluşturmaları ile sonuçlandı. Bu organizasyonlar

işverenler ve sigorta şirketleri ile hizmet anlaşmaları yapabilmek için rekabet içine

girdiler. 1995 sonlarında kamu değil, özel sektör tarafından yönlendirilen reform

başarıya ulaştı ve ABD pek çok ülke için sosyal adaletin bir gereği olarak görülen,

ciddi bir kamusal sorumlulukla yürütülen sağlık alanında, bir sağlık sistemi

kuramamanın bir örneğini daha verdi.

Avrupa Ülkelerinde Sağlık Sistemleri

Sağlık sistemi içinde sağlık finansmanı yöntemi, hizmet sunumu, insangücü

yönetimi uygulamaları ve sağlık mevzuatı konularında Avrupa ülkeleri arasında ciddi

farklılıklar bulunmaktadır. OECD üyesi olan Avrupa ülkelerindeki sağlık

sistemlerine kısaca değinmek sistemin işleyişi hakkında bilgi sahibi olmamızı

sağlayacaktır..

İngiltere, İrlanda, Danimarka, İsveç, Finlandiya, İtalya, İspanya ve

Portekiz’de sağlık hizmetlerinin finansmanı ağırlıklı olarak genel vergiler yolu ile

yapılmaktadır. İngiltere’de kamu sağlık harcamaları içinde vergi gelirlerinin payı

%88,2’dir. Bu pay İrlanda’da %91,Danimarka’da %100, İsveç’te %100,

Finlandiya’da %80,2’dir. İtalya’da %99,9, İspanya’da %88,3 ve Portekiz’de ise

%91,5’tir.

Finlandiya’da Sağlık Sosyal İşler Bakanlığı hizmetlerin genel

koordinasyonundan sorumludur. Sağlık hizmetlerinden esas sorumlu makam

belediyelerdir. Finansman genel vergi ve genel bütçe ile sağlanır. Bu vergilerin bir

kısmı merkezi hükümet diğer kısmı da belediyeler aracılığı ile toplanır. Sistem

Page 74: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

73 

 

 

pratisyen hekimliğe (aile hekimliği) dayalıdır. Büyük çoğunluğu kamu istihdamı

şeklindedir.

İrlanda’da sağlık hizmetleri Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı tarafından

yürütülür. Hizmetler resmi ve özel kuruluşlarca sunulur. Finansman merkezi

hükümet bütçesi iledir. Halkın %38’i tüm hizmetlerden ücretsiz yararlanır (birinci

grup sigorta). %47’si birinci basamak hizmetleri ve bazı hastane hizmetlerinden

ücretsiz yararlanır (ikinci grup) ve geriye kalan %15‘in gebelik ve çocuk bakımı

hariç tüm hizmetleri ücretlidir.

İspanya’da merkezi düzeyde sağlıktan esas sorumlu bakanlık; Sağlık ve

Tüketici ilişkileri Bakanlığıdır. Entegre bir ulusal sağlık sistemi vardır. Çalışma

Bakanlığı, Eğitim Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığının da çeşitli yetkileri

vardır. Finansmanda geçmişte temel kaynak Ulusal sağlık sigortası iken günümüzde

genel vergilere kaymıştır. Ayrıca cepten katkı da alınmakta olup özel sigorta

uygulaması da vardır. Ulusal sağlık sigortası birinci basamak kuruluşları ve

hastaneleri çalıştırmaktadır. Kamu istihdamı ağırlıkta olmakla birlikte özel istihdam

da mevcuttur.

İsveç’te genel koordinasyonu Sağlık Bakanlığı sağlamaktadır. Hizmetlerde

ağırlık yerel yönetimlerde olup, bölgesel esasa dayanmaktadır. Finansman tamamen

genel vergilerle karşılanmaktadır. Birinci basamak il genel bütçelerinden, hastane

hizmetleri ise yerel kamu hastalık sigortasından karşılanmaktadır. Çok az miktarda

cepten ödeme ile katkı payı alınmaktadır.

İtalya’da sağlıktan esas sorumlu bakanlık Sağlık Bakanlığıdır. Bir Ulusal

Sağlık Sistemi vardır, hizmet birimleri ve hastanelerin büyük çoğunluğu kamuya

bağlıdır. Son yıllarda temel sağlık hizmetlerine önem verilmektedir. Finansman

tamamen vergiye dayalıdır. Hizmet birimlerinde ücret uygulaması çok ender ve çok

küçük bir orandadır. Birinci basamak hizmetler pratisyenler ve çocuk uzmanlarınca

yürütülür. İstihdamın büyük çoğunluğu kamu tarafından yapılır. Serbest çalışan

hekimlerin sistem içindeki oranları çok azdır.

Page 75: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

74 

 

 

Fransa ve Hollanda kamu sağlık harcamalarının tamamına yakınını sosyal

güvenlikle finanse eden iki Avrupa ülkesidir. Fransa’da kamu sağlık harcamaları

içinde kamu sigortalarının payı %96,8’dir. Bu pay Hollanda ‘da %94’tür. Buna

karşılık her iki ülkede de sağlık harcamaları oldukça yüksektir. Bu özel harcamaların

büyük çoğunluğu da özel sigortalar aracılığı ile yapılmaktadır. Özel sağlık

harcamaları içinde özel sigortanın payı Fransa’da %52,7, Hollanda’da ise %55,7’dir.

Hollanda’da sağlıktan esas sorumlu bakanlık; Sağlık Bakanlığıdır. Ulusal

sağlık sistemi, Sosyal Güvenlik kuruluşlarının kendi hizmet birimleri ve özel sektör

üçlüsü hizmet üretir. Hizmetlerin çoğu özel kuruluşlarca sunulur. Sistem pratisyen

hekimliğe dayalıdır. Pratisyen hekim sevk vermeden hastanelere gidilemez.

Hizmetlere %70 kamudan, %30 özel sağlık sigortalarından kaynak ayrılmaktadır.

Hizmetlerin omurgasını genel pratisyenler oluşturur ve herkesin bir pratisyene kayıt

olma zorunluluğu vardır. Ulusal sağlık sistemi, sosyal güvenlik kuruluşlarının kendi

hizmet birimleri ve özel sektör üçlüsü hizmet üretir. Hizmet sunumunda ağırlık özel

sektördedir. Hem özel hem de kamu istihdamı vardır.

Almanya, Belçika ve Lüksemburg sağlık hizmetlerini ağırlıklı olarak sosyal

sigorta yolu ile finanse eden ülkelerdir. Almanya’da kamu sağlık harcamaları içinde

kamu sigortalarının payı %91,6’dır. Bu oran Belçika’da %88, Lüksemburg’da ise

%82,7’dir.

Almanya’da merkezi düzeyde esas sorumlu bakanlık Sağlık Bakanlığıdır.

Ayrıca; Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığı, Doğa ve Çevre ve Nükleer Güvenlik

Bakanlığı, Araştırma ve Teknoloji Bakanlıkları da konu ile ilgilidir. Sigortalının

sigortasını ve hekimini seçmesi ve ona kayıt olmasına dayalı bir sistem vardır.

Yüzyılın başından beri hastalık sigortası (kamu ve özel) ile finanse edilmektedir.

Hekimler serbest çalışır, uçtaki aile hekimleri pratisyen ya da uzman olabilir. Büyük

çoğunluğu uzmandır.

Belçika’da sağlıktan esas sorumlu bakanlık; Halk Sağlığı, Sosyal İlişkiler ve

Çevre Bakanlığıdır. Ayrıca Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı ile Belediyelerin de

sağlık ve çevre konularında bazı görev ve işlevleri vardır. Son zamanlarda temel

Page 76: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

75 

 

 

sağlık hizmetleri birimlerine daha büyük önem verilmektedir. Kamu ve özel

kurumlar tarafından hizmet verilmektedir. Hizmet sunumu büyük oranda özel girişim

halindedir. Büyük çoğunluk özel çalışır, kamu istihdamı da vardır. İnsan gücünün

önemli bir bölümü temel sağlık hizmetlerinde çalıştırılmaktadır.

Avusturya ve Yunanistan’da ise sağlık hizmetlerinin finansmanında genel

vergilerin yanında sosyal sigortalar da devreye girmektedir. Avusturya’da kamu

sağlık harcamaları içinde kamu sigortaları 59,6’lık bir paya sahipken vergi gelirleri

%40,6’lık bir paya sahiptir. Tersine Yunanistan’da kamu sağlık harcamaları içinde

kamu sigortaları %39’luk bir paya sahipken, vergi gelirleri %61’lik bir paya sahiptir.

Ulusal bütçe ya da sağlık sigortası şeklinde finansmana başvuran her iki tip ülkelerin

bazılarında cepten ödemelerle katkı payı alan ülkeler de vardır.

Avusturya’da sağlık hizmetleri yönetiminde karmaşık bir sistem vardır.

Sağlık Bakanlığı yalnızca bir koordinatör konumundadır. Finansmanı; sağlık

sigortaları (sosyal ve özel) aracılığı ile yapılır ayrıca bütçe katkısı da vardır.

Hizmet sunumunda birinci basamaktaki hekimlerin çoğu serbest çalışır, şayet

bunların sigorta ile anlaşması varsa ücretlerini sigorta öder, sözleşmesi yoksa

hekimden hizmet alan sigortalılar parasını cepten öder, daha sonra sigortadan tekrar

alır.

Çek Cumhuriyeti ve Danimarka’da esas sorumlu bakanlık Sağlık

Bakanlığıdır. Bir ulusal sağlık sistemi vardır, Ancak hizmetler desantralize edilmiş

olup yürütme yetkisi yerel yönetimlere (belediye ve county) bırakılmıştır. Bu nedenle

de yerel yönetimler sağlık hizmetinde önemli bir insiyatif ve işleve sahiptir.

Hizmetlerin finansmanı büyük oranda genel bütçeden karşılanır ve halkın %95’i

buna dahildir (birinci grup sigorta). Halkın geri kalan %5’i ikinci tip sigortaya

dahildir. Bunlar ekstra bir prim öderler ve karşılığında hekim seçme hakları vardır.

Hizmetler özel hekimler, county hastaneleri ve belediye sağlık servisleri üçlüsü ile

sunulur. Pratisyen hekimlik sistemin omurgasıdır.

Sağlık hizmetlerini sosyal sigorta yoluyla finanse eden ülkelerin hepsinde

uygulamanın çeşitli farklılıkları vardır. Örneğin; Almanya, Belçika, ve Hollanda’da

Page 77: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

76 

 

 

hastalık sigortası kuruluşunu kişi kendisi özgürce seçebiliyor. Buna karşılık Fransa,

Lüksemburg ve Avusturya’da ise, kişinin çalıştığı iş onun kayıt olacağı sigortayı

zorunlu olarak belirliyor. Ulusal sağlık sisteminin var olduğu ülkelerde, ilke olarak

tüm vatandaşlar bu sistem aracılığı ile güvence altına alınıyor. Lüksenburg, Belçika,

Fransa ve Avusturya gibi sosyal güvenlik sisteminin hakim olduğu ülkelerde ise

kendi veya başkası hesabına çalışan herkesin kendisini sigortalatması zorunludur.

Page 78: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

77 

 

 

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM  

4.TÜRKİYE’DE YAKIN TARİHTE YAPILAN SAĞLIK

REFORMLARI VE OECD ÜLKELERİ İLE KARŞILAŞTIRILMASI

4.1. Türkiye’de Yakın Tarihte Yapılan Sağlık Reformları

Toplumlar modernleştikçe insanlar sağlık sistemlerinden kendileri, aileleri ve

içinde yaşadıkları toplum için daha fazla şey talep etmektedirler. Böylece daha

hakkaniyetli ve ayrımcılığın ortadan kaldırıldığı bir sağlık hizmetine gittikçe daha

fazla toplumsal destek oluşmaktadır. İnsanların ihtiyaçları ve beklentilerine

odaklanmış sağlık hizmetlerine içinde yaşadıkları toplumun sağlık güvenliğine ve

kendileri ve toplumlarının sağlığını etkileyebilecek iç ve dış faktörlere karşı gittikçe

daha fazla destek ve ilgi oluşmaktadır. Bunlar da sağlıkta değişim ve reformları

zorunlu hale getirmektedir. Ülkemizde son yıllarda sağlık alanında reformlar

yapılmaya başlanmış ve Sağlıkta Dönüşüm Programı ile sağlık hizmetlerinin etkili,

verimli ve hakkaniyete uygun bir şekilde organize edilmesi, finansman sağlanması ve

sunulması hedeflenmektedir.

4.1.1.Sağlıkta Dönüşüm Programı

Sağlıkta Dönüşüm Programının içeriği, 2003 öncesi Türkiye’de var olan bir

sağlık sistemi için “kitabi” reformlar seti gibidir, sistemi; zayıf yönlerini hedefe

koyup güçlü yanları üzerinde inşa etmektedir. Sağlıkta Dönüşüm Programı

geçmişteki reform ve proje çalışmalarını değerlendirerek gelecekte geçilmesi

düşünülen sağlık sistemini tasarlayacak ve bu sisteme geçişi kolaylaştıracak gerekli

değişiklikleri yapmayı planlamıştır. SDP, sağlık hizmetlerinin etkili, verimli ve

hakkaniyete uygun bir şekilde organize edilmesi, finansmanının sağlanması ve

sunulmasını hedeflemektedir (SB, 2007: 268).

SDP (Sağlıkta Dönüşüm Programı)’nin kapsamında uygulanacak politikalar,

halkın sağlık düzeyini (etkililik) yükseltmeyi amaçlamaktadır. Sağlık hizmetlerinin

Page 79: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

78 

 

 

sunumundaki en büyük hedef, hastalıkları tedavi etmekten çok, insanların

hastalanmasını engelleyecek koruyucu önlemlerin alınması olarak belirlenmiştir.

4.1.1.1. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın temel ilkeleri

Sağlıkta Dönüşüm Programının Temel İlkeleri şunlardır (SB, 2003: 24);

- İnsan merkezlilik: Bu ilke, sistemin planlamasında ve hizmetin sunumunda

hizmetten faydalanacak bireyi, bireyin ihtiyaç, talep ve beklentilerini esas almayı

ifade etmektedir. Sağlığın aile ortamında üretildiği gerçeğinden hareketle birey “aile

sağlığı” kavramı çerçevesinde ele alınmaktadır.

- Sürdürülebilirlik: Geliştirilecek olan sistemin ülkemiz koşulları ve

kaynakları ile uyumlu olması ve kendini besleyerek bir devamlılık arz etmesi ilkesini

ifade etmektedir.

- Sürekli kalite gelişimi: Vatandaşlarımıza sunulan hizmetlerde ve elde edilen

sonuçlarda ulaşılan noktayı yeterli görmeyerek, hep daha iyiyi aramayı, sistemin

hatalarından öğrenmeyi sağlayacak bir geri bildirim mekanizması oluşturulmasını

ifade etmektedir.

- Katılımcılık: Sistemin geliştirilmesi ve uygulanması sırasında, ilgili tüm

tarafların görüş ve önerilerinin alınması, yapıcı bir tartışma ortamı sağlayacak

platformların oluşturulmasıdır. Ayrıca bu ilke, sağlık sektörünün bütün bileşenlerini

sistemin kapsamı içine alarak, uygulamada kaynak birliğinin sağlanmasını da

amaçlamaktadır.

- Uzlaşmacılık: Sektörün farklı bölümleri arasında karşılıklı çıkarları gözeterek

ortak noktalarda buluşma arayışlarıdır. Çıkar çatışmasına dayalı bir uygulama yerine

yöntem, standartlar ve denetim mekanizmalarında birlik sağlanması ve tarafların

buna uyması hedeflenmektedir.

- Gönüllülük: Hizmette arz veya talep eden birey veya kurum ayırımı

yapmaksızın, sistem içerisinde yer alacak bütün birimlerin belirlenen amaçlara

yönelik davranmalarını sağlama yöntemidir. Sistemde hizmet üreten ve hizmet alan

kesimlerin zoraki değil, teşvik edici önlemler doğrultusunda gönüllü bir şekilde yer

almaları şarttır.

Page 80: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

79 

 

 

- Güçler ayrılığı: Sağlık hizmetlerinin finansmanını sağlayan, planlamasını

yapan, denetimi üstlenen ve hizmeti üreten güçlerin birbirinden ayrılması ilkesidir.

Bu şekilde çıkar çatışması olmayacak, daha verimli ve daha kaliteli hizmet sunumu

sağlanacaktır.

- Desantralizasyon: Kurumlar merkezi yönetimin oluşturduğu hantal yapıdan

kurtarılmalıdır. Değişip gelişen koşullara ve çağdaş anlayışa uygun olarak yerinden

yönetimin hayata geçirilmesi hedeflenmektedir. İdari ve mali yönden özerk

işletmeler hızlı karar mekanizmalarına sahip olacak ve kaynakları daha verimli

kullanabilecektir.

- Hizmette rekabet: Sağlık hizmetlerinin tekel olmaktan çıkarılıp belli

standartlara uygun farklı hizmet sunucularının yarışmasının sağlanması ilkesidir.

Böylece sürekli kalite gelişimi ve maliyet azalmasına yönelik bir teşvik ortamı

oluşacaktır.

4.1.1.2. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın bileşenleri

Sağlıkta Dönüşüm Programının bileşenleri şunlardır (SB, 2003:26-37);

Planlayıcı ve denetleyici bir Sağlık Bakanlığı

Sağlıkta Dönüşüm Programı vizyonundaki Sağlık Bakanlığı; politikalar

geliştiren, standartlar koyan ve denetleyen bir konumda olup ülkemizin, kamu veya

özel kurum ve kuruluşlarının sağlığa ayırdığı kaynakların etkili, verimli ve

hakkaniyete uygun bir şekilde kullanılmasını sağlamak üzere yönlendirmeler

yapacaktır. Bu anlayışın bir ürünü olmak üzere, Sağlık Bakanlığına bağlı

kuruluşların yerinden yönetim ilkeleri doğrultusunda yapılandırılması sağlanacak ve

Bakanlık, planlama yapan stratejik bir örgüt yapısına kavuşturulacaktır. Böylece

Sağlık Bakanlığı, Anayasada tanımlandığı şekli ile devletin sağlık sektörünü "tek

elden planlama" görevini yerine getirecektir.

Sağlık Bakanlığı hem yeniden yapılanmasını gerçekleştirirken hem de sağlık

hizmetlerini planlaması ve sunumu sırasında sosyal devlet anlayışı çerçevesinde

koruyucu hizmetlere öncelik verecek, birinci basamak sağlık hizmetleri

güçlendirilecektir. Sağlık Bakanlığının başlıca görevi ve sorumluluğu politika

hazırlamak ve düzeni denetlemek olacaktır. Türkiye'de Sağlık Bakanlığının

Page 81: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

80 

 

 

odaklanması gereken diğer alanlar arasında kalite kontrolü ve tüketicinin eğitilmesi

gelmektedir. Sağlık Bakanlığı bundan böyle, sağlık sektörü İçin önceliklerin

belirlenmesi, kalitenin izlenmesi ve düzenlenmesi, kurumların akreditasyonu ve

uzmanlara lisans verilmesi, sigortanın düzenlenmesi ve denetimi, halk sağlığı

işlevlerinin yönetimi ve salgın hastalıkların gözetimi üzerine odaklanmalıdır.

Herkesi tek çatı altında toplayan Genel Sağlık Sigortası

Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın hakkaniyet amacı doğrultusunda,

vatandaşlarımız ödeme gücü ile orantılı olarak katkıda bulunacakları ve hizmetleri

ihtiyaçları ölçüsünde kullanabilecekleri bir sigorta modeli oluşturulacaktır. Bu

yaklaşım, sosyal devlet olmanın temel gereksinimlerinden birisi olup, Anayasamızın

56. maddesinde de yönlendirici bir hüküm olarak yer almaktadır. Günümüzde Sosyal

Sigortalar Kurumu, BAG-KUR ve Emekli Sandığı, bu amaç doğrultusunda görev

yapan kurumlarımızdır. Her ne kadar bu kurumlar, sağlık ve emeklilik sigortalarının

birbirinden ayrılmadığı, açıklarının bütçeden karşılandığı, rasyonel olmayan

düzenlemeler nedeniyle profesyonel sigortacılık anlayışından uzaklaşmış bir durum

sergilese de toplumun önemli bir kısmını sigortacılık kapsamı altına almışlardır. Bu

kuruluşlarımızın standart birliği sağlayamamış olması, farklı düzey ve yollarla

hizmet üretmesi veya satın alması sonucu oluşan tablo bilinmektedir. Ayrıca,

sigortalı olmayan önemli bir kesim bulunmaktadır. Bunların bir kısmı Yeşil Kart

uygulaması ile kısmi bir sağlık sigortası İçine alınmıştır. Ancak burada da yaşanan

sorunlar herkes tarafından bilinmektedir, Hizmet kalitesini arttırmak, her hastaya eşit

düzeyde temel sağlık hizmetini sunmak ve hasta ile doktor arasındaki para ilişkisini

ortadan kaldırmak için toplumun bütününü kapsayan zorunlu sağlık sigortacılığı

sistemine ihtiyaç vardır. Böyle bir sigortacılık sistemi, sağlık harcamaları maliyetini

düşürme gayreti içinde, koruyucu hekimlik uygulamalarının da teşvikçisi ve

zorlayıcısı olacaktır. Genel Sağlık Sigortası Kurumunun denetim ve yaptırımları,

sağlık giderlerinde gittikçe artan oranlarda yer işgal eden ilaç ve tıbbi malzeme israfını

azaltacaktır. Fiyat kontrolü ve sağlık hizmetlerinin finansmanı tek elden karşılanmalı

ve artık hasta-hekim ilişkisi parasal bir ilişki olmaktan çıkmalıdır.

Page 82: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

81 

 

 

Mevcut sosyal güvenlik kuruluşlarındaki emeklilik sigortası ve sağlık

sigortası birbirinden ayrılacak, sağlık sigortası İşlemleri tek çatı altında toplanacaktır.

Genel Sağlık Sigortası konusunda önemli gördüğümüz noktalar şunlardır:

- Her Türk vatandaşı sigorta kapsamına alınacak ve tek numara sistemi

benimsenecektir. Bu numaranın MERNİS numarası olması, ekonomik bir yaklaşım

olacaktır.

- Sağlık sigortası mutlaka diğer sigorta sistemlerinden ayrılacaktır.

- Primi yatırma veya sigortasız olma sorununun muhatabı sağlık kuruluşları

olmayacak, bunu sigorta kurumu takip edecektir.

- Hizmet üretenlere geri ödeme tek elden, düzenli ve zamanında yapılacaktır.

Yaygın, erişimi kolay ve güler yüzlü sağlık hizmet sistemi

Herhangi bir ülkede uygulanan bir programı, ülkemize aktarabilmek

mümkün olamayacağı gibi, ülkemizin sosyo-ekonomik ve coğrafi yapısı nedeniyle

tekdüze homojen bir sistemi bütün ülkeye yaymaya çalışmak da gerçekçi değildir.

Birkaç hanelik mezrasından iklim şartları nedeniyle sınırlı zamanlarda ulaşılabilen

köylerine kent nüfusunu aşan ilçelerinden dünya kenti olmuş metropolüne kadar, her

biri kendine özgü çözümler bekleyen bir heterojen yapı söz konusudur. İnsanımızın hak

ettiği, çağdaş normlara uygun sağlık hizmetini sunmayı hedeflerken bu özelliklerin

göz önünde bulundurulması zorunluluk arz etmektedir.

Bu hedef doğrultusunda sağlık hizmeti vermeye talip bütün dinamikleri

sistem içine alan bir anlayış içinde hizmette rekabet ortamının yaratılması gerektiği

düşünülmektedir. Sosyalizasyon politikasının bu ülkeye armağan ettiği sağlık ocağı

ağını güçlendirirken, vakıf ve dernekler başta olmak üzere özel teşebbüsün de hizmet

ağında yer alması öngörülmektedir. Bu anlayış ülke kaynaklarının verimli

kullanımına yol açacağı gibi, herkesin kolayca erişebileceği bir hizmet sunumuna

fırsat tanıyacaktır. Sağlıkta eşitsizlikleri azaltmayı hedeflemeyen hiçbir programın bu

ülke insanı açısından anlamı olmayacaktır. Kır-kent eşitsizliğine kıyasla doğu-batı

eşitsizliği daha fazla derinleşmiştir. Bu durum, ekonomik gerekçelerle

açıklanabilecek kadar basit değildir. Bu eşitsizlikleri azaltmak için her bölgede eşit

Page 83: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

82 

 

 

oranda kamu sağlığı olanaklarının kısılması ve özel sektöre devredilmesi gibi bir

anlayış İçinde değiliz. Aksine İhtiyaç olan yerlerde kamu olanaklarının geliştirilmesi/

bunların niteliğinin arttırılması ve özel sektör imkanları ile hizmet yarışına girilmesi

hedeflenmektedir.

- Güçlendirilmiş Temel Sağlık Hizmetleri ve Aile Hekimliği; Temel sağlık

hizmetleri alanında, iyi tasarlanmış ve performansa yönelik bir sağlık sistemi anlayışı

bulunmamaktadır. Temel sağlık hizmetlerinin kurumsal konumu, diğer hizmet

düzeyleri üzerinde yetki ve kontrol sahibi olacak bir yapıya kavuşturulacaktır. Bu

konuda yapılacak dönüşümlerin çıkış noktası, genelde toplumu oluşturan bireylerin,

özelde ise hastaların ve sağlık çalışanlarının göreceli durumlarını iyileştirmek

olacaktır. Kırsal bölgelerde sağlık ocaklarının üstlendiği topluma yönelik koruyucu

sağlık hizmetlerinin desteklenmesi yanında, kentlerde yetersiz kalan bu hizmetler,

kamu sağlığı merkezlerince yaygın, örgütlü ve disiplinli bir şekilde yürütülecektir.

Bu kurumsal yapılanmaya sağlık sektöründeki diğer hizmet birimlerini de

yönlendirecek bir konum kazandırılacaktır.

Temel sağlık hizmetlerinde sorumluluk paylaşımı ve bireye "tek pencere"

sistemi ile yaklaşım, başarıyı arttıracak önemli faktörlerdir. Bu yüzden bireye

yönelik koruyucu hizmetler ile birinci basamak tanı ve tedavi hizmetlerinin

bireylerin kendi seçeceği doktorlar tarafından yürütülmesi amaçlanmaktadır. Bu

sayede doktor ve aile üyeleri daha yakın ve kişisel ilişkiler kuracak ve sağlık

eğitiminde, hastalıkların önlenmesinde ve sağlığın düzeltilmesinde önemli rol

oynayacaktır. Koruyucu diş hekimliği uygulamaları birinci basamakta yerini

alacaktır. Bireylerin sağlık kayıtlarının birinci basamak hekimlerince tutulması

kontrol, takip ve risk analizlerinin yapılabilmesinde önemli ilerlemeler sağlayacaktır.

Kırsal bölgelerde yaygın olan sağlık ocağı alt yapısı bu tür uygulamalara

zemin oluşturacaktır. Yetersiz alt yapının olduğu kentlerde serbest hekimlik

uygulamaları ve özel sağlık merkezleri sistemde yer alabilecektir.

- Etkili, kademeli sevk zinciri; Etkin bir sevk zincirinin kurulabilmesinin ön

şartı, hastanın kendi seçtiği ve güvendiği bir hekimden birinci basamak hizmeti

almasıdır. Bu da yukarıda sözü edildiği şekilde temel sağlık hizmetlerinin

Page 84: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

83 

 

 

güçlendirilmesine ve birinci basamak hizmeti sunan aile hekiminin hastasına

sunduğu hizmetin kalitesine bağlıdır. Yani kısaca, hasta memnuniyetini esas alan bir

"aile hekimliği uygulaması" sistemin esasını oluşturmaktadır. Bu hedefe yönelik

olarak planlama ve teşvik yapılması, birinci basamakta bir çok hastanın tutulmasını

sağlayacaktır. Hastaların büyük çoğunluğunun sorunlarının birinci basamakta

çözülebilir olduğu ve hastane polikliniklerinin bu tür hastalarla dolu olduğunu

bilinmektedir. Sistemin etkili hale getirilmesi, hem hastanelerimizdeki gereksiz

yığılmaları azaltacak ve tedavi hizmetlerinin kalite artışına hizmet edecek, hem de

sağlık harcamalarındaki israfı azaltacaktır. Sevk sistemi tek yönlü bir yol değildir.

Tanı ve/veya tedavi için ikinci veya üçüncü basamak kuruluşlara sevk edilen

hastaların çoğu, tedavinin devamı, izleme ve bakım için daha alt seviyedeki

kurumlara geri gönderilmelidirler. Hastanın kayıtlarını tutmakla sorumlu olan

hekimin sevk ettiği hastasına İkinci basamakta verilen konsültasyon hizmetinin geri

bildirimi tıbbi kayıt sistemini güçlendirecektir. Böylece, bireylerin aile hekimlerince

sürekli izlenmesi mümkün olabileceği gibi, kaliteden ödün vermeksizin daha kısa

sürede ve düşük maliyetli sağlık hizmetinin sunumu mümkün olabilecektir.

Sevk zincirine girmek istemeyen hastaları kimse zorlayamaz. Sevk zincirine

uymaksızın hastaneye başvurmayı tercih eden hastanın katlanacağı ek maliyet, sosyal

devlet anlayışına ve hasta haklarına aykırı bir uygulama olmayacaktır.

- İdari ve mali özerkliğe sahip sağlık işletmeleri; Ülkemizdeki hastanelerin

tümü, aralarında hiçbir ayrım olmaksızın, sigorta kurumu ile sözleşme yapmak ve

sevk sistemi esaslarına uymak kaydı ile bütün vatandaşlarımıza hizmet

verebileceklerdir. Hastanelerimiz bu hizmeti verirken hizmet kalitesi ve sözleşme

esaslarına uygun fiyat uygulamaları hususunda denetim altında tutulacaktır. Sağlık

finansmanında kurumlar değil, bireyler desteklenecektir. Bu hizmeti sunan kurumlar,

ürettikleri hizmet oranında pay alacaklardır.

Kamu hastanelerinin bu değişen yapıya uyum sağlaması, daha verimli

işletmeler haline dönüşmesi ve sektörün diğer aktörleri ile rekabet edebilmesi için şu

andaki merkeze bağımlı yapısından kurtulması gerekmektedir. Hastanelerin

verimliliğini iyileştirmek İçin, tüm Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu

hastanelerine hem idari ve mali açıdan, hem de sağlık hizmetlerini üretip yönetmek

için gereken girdilerin temini bakımından özerklik tanınacaktır. Tüm kamu sağlık

Page 85: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

84 

 

 

kuruluşları Sağlık Bakanlığı denetiminde özerk kurumlar haline gelecektir. Öncelikle

bu hastanelerde bir hizmet sunumu birliği sağlanacak, ikinci aşamada her tesise ayrı

ayrı özerklik tanınacaktır. Sağlık kuruluşları devlete direkt bağlı olmak zorunda

değildir. Belediyeler, özel şirketler, vakıflar, il idareleri, üniversiteler sağlık kuruluşu

kurabilecektir. Kamu sağlık kuruluşlarının kendilerini finanse etmeleri istenecek,

daha fazla kar için hizmet kalitesinden ödün veren pahalı kurumlar olmalarına izin

verilmeyecektir.

Bilgi ve beceri ile donanmış, yüksek motivasyonla çalışan sağlık insan

gücü

Dönüşümlerin başarılı olarak gerçekleştirilmesi, uygun nitelikli ve gerekli

insan kaynaklarının mevcudiyetine büyük ölçüde bağlıdır. Program çerçevesinde

öncelikle sağlık sektöründe çalışan profesyonellerin, Avrupa Birliği'ne uyum süreci de

dikkate alınarak görev yetki ve sorumluluklarının tanımlanması sağlanacaktır. Bu

çerçevede uzun yıllardır yetki alanları bir netliğe kavuşturulmamış olan, hastayla bire

bir çalışan meslek mensuplarının da görev ve yetkileri tanımlanacaktır.

Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın amaçlarına ulaşabilmesi, etkili bir yönetici

kadrosuna sahip olmakla mümkündür. Hekimlerin işletme yöneticiliğinde istihdam

edilmesi, hem hekime yapılan yatırımın amacı dışında kullanılmasını beraberinde

getirmekte, hem de deneyimsiz yöneticiler ortaya çıkarmaktadır. Sağlık sistemi

yöneticiliğinin hekimlikten bağımsız bir disiplin olarak güçlenmesi için gereken

planlama, araştırma ve eğitim faaliyetlerine önem ve öncelik verilecektir. Sağlıkta

Dönüşüm Programı, sağlık çalışanlarının ülke geneline dengeli dağılımını teşvik

edici gönüllü politikaları da beraberinde getirecektir. Bu yaklaşımın sonucu olarak

zorunlu hizmet kaldırılacaktır. Kamu kurumlarında daha istekli ve verimli çalışmayı

özendirecek tedbirler alınacaktır. Bunlardan birisi çakılı sözleşmeli personeldir.

Konuyla ilgili önemli adımlar atılmaya başlanmış ve uygulama tarihi çok yakına

çekilmiştir.

Yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri ve meslek dernekleri sistemde aktif

olarak yer almalıdır. Desantralize insan kaynakları planlaması ve yönetim yeteneği

Page 86: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

85 

 

 

oluşturulacak, sağlık yöneticilerinin insan kaynakları planlamasına aktif katılımları

sağlanacaktır.

Sistemi destekleyecek eğitim ve bilim kurumları

Dönüşümü gerçekleştirmek ve başarıyı sürekli kılmak için, halk sağlığı bilgi

ve becerisine sahip, özellikle sağlık politikası, sağlık işletmeciliği, sağlık ekonomisi

ve sağlık planlaması konularını bilen insanlara ihtiyaç olduğu inkar edilemez.

Ülkemizde sektörel analizleri yapabilecek, araştırmalar planlayacak, hükümetlere

danışmanlık yapacak ve sektörün ihtiyaç duyduğu insan gücüne mezuniyet sonrası

eğitimler verecek bir kuruma ihtiyaç vardır.

Tıp eğitimi, tıpta uzmanlık sınavına hazırlık eğitimi olmaktan çıkarılıp,

hekimleri Sağlıkta Dönüşüm Programı doğrultusunda hizmet vermeye yönlendirecek

bilgi ve birikimle donatmayı hedeflemelidir. Tıpta uzmanlık eğitimi, müfredat

programlarının meslek örgütlerinin de katılımı ile geliştirilip denetlenmesi gerekir.

Eğitim hastanelerinin yeniden organize edilip verilmekte olan tıpta uzmanlık

eğitimini planlayacak, standardize edecek ve denetleyecek kurumsal bir yapı

oluşturulacaktır. Bu uygulamalar, Sağlık Akademisi veya Sağlık Uzmanlık Kurumu

çatısı altında akademik bir yapıya kavuşturulacaktır.

Nitelikli ve etkili sağlık hizmetleri için kalite ve akreditasyon

Sağlık sektöründe hizmetin kabul edilebilirliği ve standardı, en az kullanılan

sarf malzemesi ile tanı ve tedavi araçlarının kalitesi kadar önemlidir. Hizmet

biriminin belli standartlara uygunluğu tek başına yeterli değildir. Hizmet sunum

süreci ve elde edilen çıktıların değerlendirildiği bir mekanizmanın kurulması gerekir.

Son zamanlara kadar kalite, ihmal edilmiş bir konu olmasına rağmen bugün hem

hizmet sunucuları hem de finansal kaynak sağlayıcıları tarafından daha fazla dikkat

çekmeye başlamıştır

Sağlıkta Dönüşüm Programı, ülkemizin şimdiye dek gündeminde yeterince

yer almamış bir ihtiyaca öncelik vermektedir. Kurulacak olan "Ulusal Kalite ve

Akreditasyon Kurumu", bugün bir kavram kargaşası içinde bulunan ruhsatlandırma,

Page 87: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

86 

 

 

sertifikasyon ve akreditasyon konularını olması gerektiği gibi düzenleyecektir. Bu

kurumun özerk bir yapıda, sektörün taraftarının yönetiminde söz sahibi olduğu bir

şekilde kurulması, gelişmiş ülkelerdeki örneklere benzer şekilde faaliyete geçmesi

amaçlanmaktadır. Kurum, sağlık sonuçlarını ölçmek için sistemler geliştirecek ve bu

sonuç ölçümlerini sağlık hizmet sunucularına performans göstergeleri oluşturmak

amacıyla kullanacaktır. Böylece hizmet sunucuların performanslarını İçeren veri

tabanları oluşturulacak ve İyi uygulamaların tanımlanması ile uygulanabilir

performans göstergelerinin belirlenmesi sağlanacaktır.

Ayrıca sağlık hizmetlerinin sunumunda etik değerlerin korunabilmesi esastır.

Bu da ancak güçlü yaptırım yetkisi olan bir etik kurulun kurulması ile başarılabilir.

Kurum, sektörün çeşitli temsilcilerinin katkıları ile oluşmalı ve geniş yetkilerle

donatılmalıdır.

Akılcı ilaç ve malzeme yönetiminde kurumsal yapılanma

İlaç, malzeme ve tıbbi cihazların standardizasyonu, ruhsatlandırması ve

bunların akılcı yönetimi konularında uluslararası normları yakalayacak kurumsal

oluşumlara ihtiyaç vardır. Bu kurumların siyasal kaygı ve yaptırımlardan bağımsız,

özerk kurumlar halinde örgütlenmesi sağlanacaktır. İlaç ve tıbbi cihaz konusunda

uzman olacak bu kurumları ayrı ayrı veya tek çatı altında toplamak mümkündür.

- Ulusal ilaç kurumu; Oransal olarak Türkiye'de ilaçlara ve farmasotik

ürünlere yapılan harcamalar çok yüksektir. Sosyal güvenlik kurumlarının mevcut

politikaları yüzünden nüfusun çok büyük bir bölümü ilaç fiyatlarına karşı oldukça

duyarsızdır. İlaç fiyat artışlarının bilimsel bir temele oturmadığını biliyoruz. Sağlıkta

Dönüşüm Programı çerçevesinde, sağlık hizmetlerinin en önemli girdilerinden olan

ilaçla ilgili uzun yıllardır yaşanan sorunların bilimsel esaslar doğrultusunda taraftarın

karşılıklı diyalogu ve uzlaşmacı yaklaşımları ile çözülmesine yönelik bir platform

oluşturulacaktır. ilgili temel politikaların belirlenmesi, ilacın ruhsatlandırılması,

üretimi, tanıtımı, satışı, araştırma geliştirme faaliyetlerinin yönlendirilmesi gibi

konularda düzenleyici ve destekleyici olmak üzere "Ulusal İlaç Kurumu"nun

oluşturulması sağlanacaktır. Bu kurum, her türlü etkiden uzak olarak bağımsız bir

Page 88: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

87 

 

 

şekilde ulusal politikalar doğrultusunda uygulamalarda bulunacaktır. İlaçların

ruhsatlandırmasıyla ilgili sürecin daha etkili, daha şeffaf ve daha süratli bir hale

getirilmesi sağlanacaktır. İlaç fiyatlandırmasıyla ilgili olarak, tüm tarafların üzerinde

mutabakat sağlayacakları bir yöntem geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Türkiye'de

üretilen ilaçların dış pazarlara açılması, Türkiye ilaç sanayisinin yurt dışında yatırım

yapması da, Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında ele alınacak önemli ve öncelikli

konular arasındadır. İlaçta fikri mülkiyet haklarının korunmasını ulusal çıkarlarımız,

uluslararası hukuk ve taahhütleriniz çerçevesinde ele almak, ilgili taraflarla bir

diyalog zemininde uzlaşmak temel amacımızdır. Kamunun ilaç alımlarını

farmakoepidemiyoloji ve farmakoekonomi biliminin ışığı altında geliştirilecek

yöntemlerle yönlendirmek temel ilkemizdir. Yine ilaç tüketiminin bilimsel kriterler

göz önünde bulundurularak yönlendirilmesi ve esasa bağlanması gerekmektedir.

- Tıbbi cihaz kurumu; Tıbbi cihaz ve sarf malzemede bugüne kadar daha çok

ithale dayalı bir malzeme akışı mevcuttur. Denetim, kalite belgesi ve kalibrasyon gibi

konularda daha çok yurt dışı referanslar dikkate alınmaktadır. Uluslararası

referansların yanında ulusal standartların belirlenmesi ve kalite belgesini tanzimi,

yerli üretime kolaylık sağlayacaktır. Ayrıca kullanılan cihazların periyodik

kalibrasyonu, tanı ve tedavi güvenirliğini ve verimliliğini arttıracaktır.

Tıbbi sarf malzeme ve cihaz konusunda da standardizasyon ve denetim

vazgeçilmez öneme sahiptir. Hastanelerdeki klinik mühendislik hizmetlerine

odaklanan ulusal düzeyde denetleyici, eğitici ve düzenleyici yetkilere sahip olarak

tasarlanmış bir Tıbbi Cihaz Kurumunun kurulması planlanmaktadır. Bu kurum, bilgi

veri tabanları oluşturacak, tıbbi cihaz planlaması ve satın alımı, tıbbi cihazların

karşılaştırmalı değerlendirmesi, güvenlik programları, klinik mühendislik

uygulamaları, kanunlar ve düzenlemelere dair bilgi sağlayarak uygulama yapacaktır.

Yine on-line ve sürekli eğitim programlarını üstlenmek veya üçüncü Şahısları bu

doğrultuda finanse etmek ile uygulamalı araştırmaları desteklemek bu kurumun

görevleri arasındadır.

Hizmetlerde kullanılan cihaz ve tıbbi sarf malzemelerin uluslararası

normlara uygun olarak standardize edilmesi hizmet verimini artırır. Diğer yandan bu

durum zaman ve malzeme israfım önler, kalite yükselmesine yol açar. Uluslar arası

sağlık hizmet yolunu açarak ekonomiye katkı sağlar. En önemlisi de, İnsanımıza

Page 89: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

88 

 

 

uluslararası standartlara uygun bir sağlık hizmeti sunulmasını güvence altına alır.

Bugün ülkemizde küçümsenmeyecek ölçüde plastik ve elektronik sanayi alt yapısı

mevcuttur. Bu sektörler teşvik edilerek tıbbi teknolojiye yönelik üretim yapacak

yatırımlara yönlendirilmelidir. Standartları belirlenmiş ürünlerin üretilebilmesi,

bunun mevzuat ve ekonomik yönden kolaylaştırılması, sadece kaynak israfını

önlemekle kalmayacak, bu konuda ihracat yapan bir ülke konumuna gelmemizi

sağlayacaktır.

- Karar sürecinde etkili bilgiye erişim; Sağlık Bilgi Sistemi, Sağlık sistemi

politikalarının ve yönetim kararlarının bilgiye dayanması gerektiği inancını

taşımaktayız. Doğru bilgiye dayanmayan kararlar, istenmeyen sonuçlar doğurur.

Doğru bilgi ise ancak iyi seçilmiş, doğru ve iyi analiz edilmiş veri ile elde edilir.

Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın bütün bileşenleri arasında uyumun sağlanabilmesi

için entegre bir sağlık bilgi sistemine ihtiyaç vardır. Sağlık hizmeti sunan

kademelerde dikey işlemesi gereken bilgi akışı, hizmet sunumu ve finansman

bilgilerinin değerlendirilmesi noktasında yatay bir entegrasyona ihtiyaç

göstermektedir.

Sağlık hizmetlerinde eşgüdüm, sağlık envanterinin oluşturulması, bireylerin

tıbbi kayıtlarının korunması, sevk basamakları esnasında bilgi transferi ve temel

sağlık uygulamalarındaki verilerin toplanması amacıyla Sağlık Bilgi Sistemi kurmak

istiyoruz. Sağlık kayıtlarının güvenilir ve sürekli bir şekilde tutulmasını sağlamak,

hizmetlerin verimliliğini geliştirmek, kaynakların nerelerde ve nasıl kullanıldığını

takip etmek ancak etkili bir bilgi sisteminin kurulması ve işletilmesi ile mümkündür.

Yaklaşımımız, gelişen teknolojiler doğrultusunda modüler yapılarla gerektiğinde

büyüyebilen, kullanıcı-hizmet sunucu ilişkisine en az ihtiyaç gösteren bir yapı

oluşturmaktır.

Sağlık bilgi sistemi, sağlıkla ilgili politikaların belirlenmesinde, sağlık

sektöründe sorunların ve önceliklerin saptanmasında, önlemlerin alınmasında, sektör

kaynaklarının, çalışma ve yatırımların planlanmasında, sunulan sağlık hizmetlerinin

kalitesinin değerlendirilmesinde, bilimsel araştırma ve çalışmalarda kullanılmak

üzere yeterli veri toplayacak ve işleyecek bir fonksiyon üstlenecektir. Bu sistem,

günümüz iletişim olanaklarını kullanarak uygulanabilecek bir ortak veri tabanı

üzerinden işleyecektir. Sevk zinciri bu sistemle daha etkin, hızlı ve güvenilir bir hale

Page 90: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

89 

 

 

gelecektir. MERNIS numarası gibi özgün bir referans numarasının tüm sağlık veri

tabanlarında ek bir öğe olarak benimsenmesi, sigorta sistemindeki verilerle sağlık

hizmetlerinin kullanımına ilişkin verileri eşleştirmeyi kolaylaştıracaktır. Her Türk

vatandaşına verilen bu numaranın kullanılması ve farklı veri tabanlarında tutulan

verilerin karşılıklı eşleştirilmesine fırsat verecek, tedavi için başvuran hastaların

sigortalı olup olmadıklarını hızlı olarak teyit edecek ve birden fazla sigorta sisteminin

imkanlarından yararlanan kişileri tespit edebilecektir.

4.1.2. SDP Kapsamındaki Yönetişim Reformları

Sağlık Bakanlığının yeniden yapılandırılması için etkinleştirici bir yasal

çerçeve yaratacak daha geniş bir Kamu Yönetimi Temel Kanunu tasarısı 2005-2006

yıllarında TBMM’ye sunulmuştur. Bu kanun kabul edilseydi, sağlık sektörü

düzenlemesi ve kamu sağlığından sorumlu yarı bağımsız birimlerin kurulmasına

yardımcı olacak; sağlık sektöründeki yönetişim düzenlemelerini önemli ölçüde

değiştirecek düzenlemelerin yolu açılmış olacaktı. Fakat çerçeve kanunu veto edilmiş

ve SB’nin yeniden yapılandırılması gecikmeye uğramıştır. SB, SDP’nin

uygulamasının I. Fazı sırasında (Bakanlık kararnameleri vasıtasıyla) izleme ve

değerlendirme ile performans yönetimi ve kalite geliştirme gibi fonksiyonlardan

sorumlu, çeşitli yeni daire başkanlıkları kurmuştur. Ancak SB’nin yeniden

yapılandırılması ve sağlık sektörünün düzenlenmesinden sorumlu yarı kamusal

kuruluşların kurulması ve de halk sağlığı sisteminin yeniden yapılandırılması,

SDP’nin I. Fazı kapsamında tamamlanamamıştır.

SGK’nin kurulmasının sonucu olarak GSS sistemine yönelik yeni yönetim

düzenlemeleri ortaya çıkmıştır. 2004 yılında bir Geri Ödeme Komisyonu

kurulmuştur. Bu komisyon; SGK, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, MB, DPT

ve Hazine Müsteşarlığı temsilcilerinden oluşmaktadır. Komisyon sağlık hizmetleri,

ilaçlar ve SGK’nin geri ödemesini yaptığı sağlık hizmetleri için fiyat

belirlenmesinden ve SGK teminat paketinde değişiklikler yapılmasından sorumludur.

Bu Komisyon’un altında Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu yer

almaktadır. Bu alt komisyon Geri Ödeme Komisyonu tarafından karar alınmasını

kolaylaştırmak için gerekli teknik çalışmalardan sorumludur. Tüm sağlık sigorta

Page 91: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

90 

 

 

fonları için tek bir Geri Ödeme Komisyonu’nun kurulmasıyla birlikte, önceden var

olan parçalı sistemin yerini alan ve tüm fonları etkileyecek ödeme stratejilerinin ele

alınmasına yönelik bir mekanizma oluşturulmuştur.

4.2. Türkiye’de Sağlık Reformları ve OECD Ülkeleri ile Karşılaştırılması

Sağlık sistemi Sağlık Bakanlıklarının sorumluluğu altında olan tıbbi bakım ve

halk sağlığı faaliyetlerini kapsayacak şekilde tanımlanır. Performans ise sağlık

politikasının temel hedeflerine göre değerlendirilir. i) Sağlık sonuçlarının ve

kullanıcılara verebilirliğin en üst düzeye getirilmesi ii)Bu sonuçların elde edilmesine

bağlı olarak maliyetlerin en aza indirilmesi iii) Hem beklenmeyen tıbbi hizmet

maliyetlerine karşı mali koruma hem de sağlık hizmetlerine erişim konusunda

hakkaniyet sağlanması (Hurst, 2002). Türk sağlık sisteminin performansının bu

hedeflere göre değerlendirmesi için şunlar gerekmektedir: a)Sosyoekonomik ve

siyasi ekonomik etmenler bağlamında zaman içinde sağlık alanındaki harcamaların

“makul” seviyesinin belirlenmesi b)Sağlık hizmetlerine erişimde hakkaniyet ve

beklenmeyen yüksek sağlık harcamalarına karşı mali koruma sağlanması c) Bireysel

kullanıcı ve hizmet sunucu seviyesinde paranın karşılığının veya mikro ekonomik

verimliliğin, güvence altına alınması.

Türkiye yıllardır OECD üyesi olan ve yüksek gelir düzeyine yaklaşmış üst

orta gelirli bir ülke olarak, kendisini, diğer OECD üyesi ülkeler ile kıyaslamalar

yaparak değerlendirmiştir. Bu karşılaştırmalarda öncelikle Türkiye nüfusunun sağlık

durumu üzerinde durulmuştur. Bu husus sadece sağlık sistemine değil; sağlık

sisteminin dışında yer alan milli gelir ve nüfusun eğitim durumu gibi diğer bazı

önemli etkenlere de bağlı olduğu için söz konusu belirleyiciler de incelenecektir.

Aynı zamanda gözlemlenen sağlık çıktıları açısından Türkiye’deki sağlık

harcamalarının uygunluk seviyesinin belirlenmesi tartışmalarına da yer verilecek,

zaman içinde sağlık alanındaki yapılan harcamalarda mali sürdürülebilirliği

başarmak Türk vatandaşlarının sağlığının iyileştirilmesi için sektörler arası

(bakanlıklar arası) eylemin kapsamına da ışık tutulacaktır.

Page 92: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

91 

 

 

Türkiye’de Sağlık Alanında Yaşanan Değişimler

Doğumda beklenen yaşam süresi: Türkiye’de doğumda beklenen yaşam

süresi 1960’ta OECD ortalamasının %71’i oranındaydı. 2006 yılında bu oran %91

olmuş ve ortalama yaşam süresi 71,6 yaşa kadar yükselmiştir (2007 yılında 71,8 yaş

olmuştur). 2006 yılı küresel verilere bakıldığında ve diğer üst orta gelirli ülkelerle

kıyaslandığında, Türkiye’deki ortalama yaşam süresi, benzer sağlık harcaması

düzeyine sahip ülkelerin ortalamasına yakınken, gelir düzeyi bakımından

ortalamanın biraz altındadır.

Bebek Ölüm Hızı: Türkiye’de bebek ölüm hızı son 35 yıldır ciddi bir düşüş

göstermiş hem OECD ortalamasına, hem de Meksika ve Portekiz gibi ülkelerin

oranlarına yaklaşmıştır. Türkiye’de her 1000 canlı doğumda 22,6 olarak gerçekleşen

bebek ölümleri, 2006 yılında OECD bölgesinde bildirilen en yüksek oran olup

ortalamanın 4 katından daha fazladır. Bu rakam benzer gelir ve sağlık harcaması

düzeyine sahip ülkelerin de üzerindedir. Fakat 2007 yılında oran düşerek 21,7’ye

inmiştir.

Anne Ölüm Oranı: OECD Health Data 2008 verilerine göre Türkiye’deki

anne ölüm oranı (100.000 canlı doğumdaki ölümler) 1973 ile 2007 yılları arasında

hızla düşerek (yaklaşık on misli) OECD ortalamasına yaklaşmıştır. 1973 yılında

OECD ortalamasının sekiz katından fazlaydı. 2006 yılında ortalamanın yaklaşık 2,5

katı kadardı. Türkiye’nin gelir ve sağlık harcaması düzeyine sahip bir ülkeden

beklenen seviyenin biraz yukarısındadır. Fakat Türkiye’nin yakın geçmişte kaydettiği

önemli ilerlemeye bakılırsa önümüzdeki yıllarda daha iyi bir görüntü ortaya çıkabilir.

65 Yaşında Beklenen Yaşam Süresi: Türkiye’de 65 yaşında beklenen yaşam

süresi 1970’ten beri sürekli bir artış göstermiştir. Ancak, kadın ve erkeklerdeki

oranlar, ilgili OECD ortalamalarından farklıdır. Kadınlar için 65 yaşında beklenen

yaşam süresi 1970 yılında OECD ortalamasının %81’i iken 2006’da bu oran %75’e

düşmüştür. Erkekler için bu oran %91’den %78’e düşmüştür. 2006 yılında kadınlar

için 15,1 ve erkekler için 13,1 ile Türkiye’nin 65 yaşta beklenen yaşam süresi OECD

bölgesindeki en düşük süre olmuştur.

Page 93: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

92 

 

 

Sağlığa Yapılan Harcamaların Uygun Seviyesinin Zaman İçinde Bulunması

Sağlık sistemlerinin temel hedeflerine ulaşılması, önceden yapılan diğer

harcamaların fırsat maliyeti göz önüne alınarak sağlık harcamalarının “uygun”

seviyesine ilişkin bir yargıya varılmasını içerir. İkincil, ancak oldukça önemli olan

bir diğer hedef de, zaman içinde sağlık alanındaki yapılan harcamalarda mali

sürdürülebilirliği başarmaktır. İstenen harcama seviyesi, toplumun kaynaklarının

alternatif kullanımlarına kıyasla ek sağlık hizmetlerine verdiği değerle belirlenir.

Harcamanın ve özellikle kamu harcamasının düzeyine ilişkin verilecek nihai karar,

hükümetlerin ve seçmenlerinin vereceği bir karardır. Ancak, bu tür kararların

verilebilmesi için, zaman içinde, sağlık durumundaki değişimler, sağlık

hizmetlerinden memnuniyet ve ülkelerdeki sağlık sistemlerinin maliyetleri hakkında

küresel kanıtlar ve uluslararası kıyaslamalar bir araya getirilerek bilgi elde

edilmelidir.

Türkiye’de Sağlığın Tıbbi ve Tıbbi Olmayan Belirleyicileri

Türkiye’nin sağlık durumundaki değişimler, hem tıbbi hem de tıbbi olmayan

etkenlerce belirlenmektedir. Halk sağlığı için çok sayıda belirleyici olduğunu belirten

geniş bir literatür bulunmaktadır. Örneğin, ülke içinde ve ülkeler arasında ölüm

oranının belirleyicileri üzerinde yapılan son incelemede, Cutler ve ark., (2006) hem

zaman serilerinde hem de kesit verilerinde, özellikle düşük gelirli ülkeler için, kişi

başı gelir ile ölüm oranları arasında güçlü korelasyon olduğuna işaret etmişlerdir.

Buna ek olarak farklı ülke ve dönemlerde ölüm oranlarında iyileşme yarattığını tespit

ettikleri etkenler ise şunlardır: Daha iyi beslenme, daha etkili tıbbi olmayan halk

sağlığı tedbirleri, eğitim düzeyinin artması ile bazı durumlarda, daha iyi tıbbi bakım.

Adı geçen araştırmayı yapanlar; gelirden sağlığa kadar bilinen doğrudan

mekanizmaları önemsemeyerek, daha iyi beslenme, daha iyi eğitim ve daha fazla

sağlık harcamasının bunlarla değil yüksek gelirle ilintili olduğunu savunmuşlardır.

Ters bir sebep sonuç ilişkisi olasılığına da dikkat çekmişlerdir. Sağlık, gelirin önemli

bir belirleyicisi olabilir. Gottret ve Schieber (2006) literatürü araştırarak devletin

sağlık harcamaları ile sağlık sonuçları üzerindeki diğer kesit unsurları arasındaki

ilişkinin yeni kanıtlar ortaya koymuşlardır. Hükümetin sağlık harcamalarındaki

Page 94: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

93 

 

 

artışların, 5 yaş altı ölüm oranının azaltılması üzerinde, eğitim, yol ve temizlik

alanındaki hükümet harcamalarındaki benzer artışlardan daha büyük ve net bir etkisi

olduğunu tespit etmişlerdir. Jamison (2006) ise gelişmekte olan ve gelişmiş

ülkelerdeki sağlık sonuçlarının gelişimini etkileyen kilit unsurları ele almaktadır.

Eğitim ve sağlık arasında nedensel ilişkiye yönelik gittikçe artan sayıda kanıt

bulunmaktadır. Eğitim ve sağlık arasındaki ilişki üzerine OECD Eğitim Direktörlüğü

tarafından yaptırılan son çalışma, yüksek gelirli ülkelerdeki bireylerin sağlık

durumunun eğitim seviyesindeki artışla kuvvetli ve pozitif bir şekilde ilişkili

olduğunu – ve en azından bu ilişkinin bir kısmının nedensel olduğunu – ileri

sürmektedir (Feinstein ve ark., 2006)

4.3.OECD Ülkelerindeki Sağlık Durumu Belirleyicileri ve Türkiye

Karşılaştırması

Sağlık belirleyicileri üzerine OECD tarafından yapılan son deneysel çalışma,

doğumda beklenen yaşam süresi ve 65 yaşında beklenen yaşam süresi kazanımları ile

1991 ve 2003 yılları arasında bebek ölüm hızındaki düşüşleri açıklamaya çalışmıştır

(Joumard ve ark.,2008). İncelenen belirleyiciler arasında şunlar yer almaktadır: Reel

sağlık harcamaları, sigara kullanımı, alkol tüketimi, beslenme, kirlilik, eğitim ve kişi

başına düşen GSYİH. İnceleme, OECD ülkeleri arasında, reel sağlık harcamalarında

meydana gelen değişimlerin, söz konusu dönemde tüm ülkelerin sağlık durumundaki

değişimlerin en önemli belirleyicisi olduğunu ileri sürmektedir. Ya kişi başına düşen

GSYİH’de meydana gelen değişimler ya da eğitim düzeyindeki değişimler,

genellikle ikinci ya da üçüncü en önemli belirleyici olmuştur. Bu inceleme, herhangi

bir OECD ülkesinde sağlık durumunun neden OECD ortalamasından saptığını

tahmin etmek amacıyla kullanılabilir. Türkiye açısından, doğumda beklenen yaşam

süresi 2003 yılında OECD ortalamasının 7,4 yıl altındaydı. OECD modelinde tahmin

edilen katsayılar temel alındığında, bu farkın yaklaşık yarısı, Türkiye’deki reel sağlık

harcamalarının daha düşük olmasına; yaklaşık üçte biri Türkiye’deki eğitim

durumunun düşük olmasına ve yaklaşık dörtte biri de Türkiye’deki kişi başı

GSYİH’nin OECD ortalamasından düşük olmasına bağlanabilir. Ancak, Türkiye’de

alkol tüketiminin düşük olması bu farkı yaklaşık beşte bir oranında azaltmaktadır

(World Bank, 2008).

Page 95: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

94 

 

 

Türkiye’de Kişi Başına Düşen GSYİH ile Sağlık Harcamalarındaki Artış:

Kişi başına düşen reel GSYİH’nin (yani sabit fiyatlarla kişi başı GSYİH), kişi başına

düşen reel toplam sağlık harcamalarının ve sağlık giderlerinin GSYİH’deki payının

hem Türkiye’de hem de ortalama olarak OECD bölgesine paralel bir artış

göstermektedir. Kişi başı milli gelir, daha düşük seviyelerde olabilir; ama

Türkiye’deki kişi başı reel GSYİH büyümesinin zamanla OECD ortalaması ile aynı

hareket ettiği görülmektedir. Türkiye’de kişi başına düşen reel sağlık gideri ise 1985-

2006 yılları arasında OECD’nin yıllık %4,8’lik oranı ile karşılaştırıldığında yıllık

ortalama %8,5’lik artış göstermiştir. Sonuç olarak, Türkiye’de GSYİH’nin sağlık

harcamaları içindeki payı 1985 yılında OECD ortalamasının üçte biri civarında olup

% 2,2 şeklindeyken 2006 yılında OECD ortalamasının üçte ikisine yaklaşarak %5,6

olmuştur. Fakat GSYİH’nin sağlık harcamalarındaki payı 2006’da 2001’dekiyle aynı

olmuştur.

Kamu sağlık harcamalarındaki değişiklikler, sağlığa yapılan toplam

harcamadan ayrılmıştır. Hem GSYİH hem de kişi başına düşen sağlık harcaması,

1999-2006 yılları arasında kayda değer bir artış göstermiştir. Ancak kişi başına düşen

GSYİH ile ilgili olarak 2000-2001 yılları arası dönem bir istisnadır; çünkü bu

dönemde Türkiye’de büyük bir ekonomik bunalım yaşanmıştır. Bu yılın dışında,

sağlık harcamaları, kişi başına düşen GSYİH ile aşağı yukarı paralel olarak artmıştır.

Ancak, kamu sağlık harcamaları, 2003’ten önce sağlığa yapılan toplam harcamadan

daha hızlı bir artış göstermiştir. 2006 itibariyle kamunun toplam sağlık harcamaları

içindeki payı %72’ye ulaşarak %73 olan OECD ortalamasının hemen altında yer

almıştır. Teminat açısından, sağlık hizmetlerinin kapsamındaki iyileşmeler (Yeşil

Kart programındaki gelişmeler gibi) ile bu durum ilişkilendirilseydi, yoksul kesimin

sağlık durumunda oldukça pozitif bir etkiye sahip olabilirdi. Bu bağlamda, SDP’nin

başlatıldığı yıl olan 2003-2004’ten bu yana sağlığa yapılan kamu harcamalarının artış

oranının, sağlığa yapılan toplam harcamanın artış oranına benzer olması ve her

ikisinin de GSYİH’nin büyüme hızından çok az daha yavaş olması dikkat çekicidir.

Türkiye’de kişi başına düşen GSYİH’de ve kişi başına düşen sağlık

harcamalarında uzun süreli bir artış olmasına rağmen 2005 yılında OECD bölgesinde

Türkiye hem kişi başı en düşük GSYİH’ye (10.771 ABD doları) hem de kişi başı en

Page 96: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

95 

 

 

düşük sağlık harcamasına (609 ABD doları) sahiptir. Ayrıca, toplam sağlık

harcamalarının GSYİH’deki payı kişi başı toplam sağlık harcamaları,

karşılaştırılabilir diğer üst orta gelirli ülkelerdeki oranın biraz altındadır. Bununla

birlikte, kamu sağlık harcamalarında Türkiye, diğer üst orta gelir grubundaki ülkeler

kadar veya bunlardan daha fazla harcama yapar.

Eğitim Düzeyi: Türkiye’de eğitim düzeyi, özellikle kadınlar arasında, OECD

ülkeleri ile diğer bazı orta gelirli ülkelerdeki düzeylerin gerisindedir. Erişkinlerdeki

okur yazarlık düzeyi Türkiye’nin gelir seviyesine sahip bir ülke için, genel yetişkin

okuryazarlık oranı ortalamaya yakınken, kadın okuryazarlık oranı diğer üst orta

gelirli ülkelerdekinden biraz aşağı düzeydedir. 2005 yılında Türkiye’de 25-64 yaş

arası kadın nüfusun büyük bir kısmının sadece ilköğretimi tamamladığı ve diğer

OECD ülkeleri ile karşılaştırıldığında daha düşük bir kısmının da yüksek öğretime

devam ettiği görülmektedir. Türkiye’de son yıllarda yapılan eğitim yatırımları ile

çocukların çoğu ilköğretimin yanı sıra ortaöğretime de devam etmektedir. Eğitim

görmüş kadınların sayısı arttıkça, bebek ölüm hızı da bu durumdan etkilenecektir.

Türkiye’deki çocuklar arasında orta öğretime devam eden kızlar, erkek çocukların

gerisinde kalmaktadır (TÜİK, 2008).

Kadın okuryazarlığının bebek ölüm hızı üzerinde iyi bir etkisinin olmasını

sağlayan mekanizmalar tam olarak anlaşılmamaktadır. Kadınların çocuk hastalıkları

ve çocuk bakımı (annelerin “sağlık bilgisi”)hakkında bilgi sahibi olmaları açık bir

etken olabilir. Ancak annelerin haneye ait maddi kaynaklar üzerindeki idaresinin de

önemli bir etken olması muhtemeldir.

Sigara Kullanımı: Sigara kullanımı, çok sayıda hastalığın önemli bir

belirleyicisidir. Son 15 yılda sigara kullanımı diğer OECD ülkelerinde olduğu gibi

Türkiye’de de düşüş göstermektedir. Türkiye’de sigara kullanım oranları ilgili

OECD ortalamalarıyla kıyaslandığında kadınlarda erkeklere göre daha hızlı

düşmektedir. 2005 yılında erkekler arasında %51’lik sigara içme oranıyla Türkiye,

OECD ülkelerinin arasında en yüksek rakamı bildirmiştir. Fakat bu oran kadınlar

arasında %17,8’dir. Erkekler arasında sigara içme oranının yüksek olması ve

oranların yaklaşık bu şekilde süregelmesi, 1970-2006 yılları arasında Türkiye’de 65

Page 97: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

96 

 

 

yaşında erkeklerde beklenen yaşam süresinin (%14) 65 yaşında kadınlarda beklenen

yaşam süresine (%20) göre neden daha yavaş yükseldiğini açıklayabilir.

Alkol Tüketimi: Alkol tüketimi de birçok hastalık için risk etkenidir. Türklerin

çoğunluğunun Müslüman olması sebebiyle alkol tüketimi OECD ortalamasının daha

altındadır. 2006 yılında kişi başı 1,2 litre olan tüketim OECD ortalamasının

%15’inden daha azdır. OECD tarafından yapılan tahminlere göre, Türkiye’nin düşük

seviyedeki alkol tüketimi doğumda beklenen yaşam süresine, OECD ortalamasına

kıyasla yaklaşık 1,5 yıl eklemektedir (Joumard ve ark. 2008).

Beslenme ve Kötü Beslenme: OECD Health Data verilerine göre; Türkiye’de

ortalama beslenme yeterli veya iyi seviyededir. 2003 yılında 3328 olan kişi başına

düşen günlük kalori tüketimi, 3407 olan OECD ortalamasına yakındır. Meyve ve

sebze tüketimi yıllık kişi başına 338 kiloyla OECD bölgesinde ikinci sırada yer almış

ve aynı yılın OECD ortalamasının %50 üzerinde olmuştur. Ancak, nüfus içinde gıda

maddelerinin farklı tüketimi de dikkate alınmalıdır.

Kötü beslenme Türkiye’de yoksul kesimler arasında sorun olmaya devam

etmektedir. (Ergn ve ark. 2007); kronik yetersiz beslenme sonucu bodurluğun

Türkiye’de 5 yaş altı çocukların %12,2’sini etkilediğine 2003 Türkiye Nüfus ve

Sağlık Araştırması’ndan elde edilen kanıtlar ortaya koymaktadır. Araştırmacılar,

iyileştirilmiş sosyal güvence finansmanının zaruri olduğunu vurgulayarak

emzirmenin ve bebeklere kolostrum verilmesinin önemi konularında annelerin daha

fazla bilgilendirilmeleri gerektiği sonucuna varmıştır.

OECD ülkeleri arasında en fazla düşük doğum ağırlığı vakası Türkiye’de

bildirilmektedir. 2005 yılında OECD ülkelerindeki yeni doğanların ortalama %6,6’sı

2500 gramın altındayken Türkiye’de yenidoğanların %11,3’ü doğumda 2500 gramın

altındadır (OECD,2007).

Obezite ve Metabolik Sendrom: “Beslenmede Geçiş Dönemi”ni –yani nüfusta

gıda azlığından gıda bolluğuna geçişi- yaşayan diğer ülkelerde olduğu gibi; çoğu

Türk vatandaşı şu anda obezite ile obeziteye bağlı kronik hastalıkların riski

altındadır. OECD Health Data verilerine göre Türkiye’de obezite oranları erkeklerde

Page 98: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

97 

 

 

%10; kadınlarda %15 olup OECD ortalamalarının altındadır. Fakat bu veriler

kişilerin kendi bildirdiği boy ve kiloya dayandırılmıştır.

Daha güvenilir sağlık inceleme yöntemi kullanan ve küçük bir örneklem

üzerinde obezite ve buna bağlı metabolik sendromu ölçen birkaç çalışma mevcuttur.

Bu çalışmalarda oranın daha yüksek olduğu (erkeklerde %20,6, kadınlarda %39,9)ve

obeziteye bağlı metabolik sendromdan muzdarip oldukları görülmektedir.

Hastaya Cevap Verirlik ve Sağlık Hizmetlerinden Duyulan Memnuniyette

Değişimler

SB, TÜİK tarafından yayımlanan ve Türk vatandaşlarının sağlık

hizmetlerinden genel memnuniyet oranının SDP’nin başlatılmasından hemen önce

2003 yılında %39,5 iken, 2005’te 55,2’ye ve 2007’de %66,5’e yükseldiğini gösteren

yaşam memnuniyeti anketine dikkat çekmiştir. Birinci basamak hizmetlerine yönelik

memnuniyet 2003 yılında %39,4 iken, 2006 yılında 57,1’e yükselmiş ve kamu

hastanelerinin hizmetlerine yönelik memnuniyet de 2003 yılında %41 iken 2007

yılında %51,5’e yükselmiştir(Akdağ, 2008).

Yüksek Sağlık Giderlerine Karşı Mali Korumanın Sağlanması ve Sağlık

Hizmetleri Erişimde ve Sağlık Hizmetleri Finansmanında Eşitlik

OECD ülkelerindeki sağlık politikasının iki önemli hedefi vardır; i) Özellikle

yoksul haneler için yüksek veya uzun süreli sağlık harcamalarına karşın mali

korumanın sağlanması ii) Nüfusun bütün üyelerinin gerekli sağlık hizmetlerine eşit

derecede erişimlerinin sağlanması. Dezavantajlı ve yüksek riskli gruplar başta olmak

üzere uygun “sağlık sigortasının” sağlanması, her iki hedefe ulaşılması için gerekli

bir koşuldur.

Türkiye, uzun yıllardır genel ve iştirakçi bir sosyal sağlık sigortasına doğru

hareket etmekte olup bu hedefine Nisan 2008’de kabul edilen mevzuat ile ulaşmış

bulunmaktadır. OECD Health Data verilerine göre; 2003 yılında Türkiye nüfusunun

%68,2’lik kısmı sağlık sigortası kapsamı altına alınmıştır. Türkiye’de birkaç senedir

bütün vatandaşların sağlık ocaklarında sağlanan birinci basamak sağlık hizmetlerine

Page 99: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

98 

 

 

ve hastanelerdeki acil servis hizmetlerine ücretsiz erişim hakkı vardır. Önemli sağlık

gereksinimleri olanlar, resmi sistemlere ve yeşil kart’a yönelik geriye doğru seçimler

yapmışlardır. Yani, Nisan 2008’de GSS kabul edildiğinde sağlık hizmeti

ihtiyaçlarına yönelik etkin kapsamın neredeyse %100’e yaklaştığı düşünülebilir.

1999-2003 yılları arasında özel sektör harcamalarına göre sağlık alanında kamu

harcamaları daha hızlı artmış ve toplam harcamaların 2/3’ü civarında yükselmiştir.

Mali Koruma:

Mali koruma bir çok ölçüte bakılarak ölçülebilir; bunlardan en yaygın olanları

cepten yapılan sağlık harcamasının toplam sağlık harcamaları içindeki payı, gelir

sınıflarına göre cepten yapılan sağlık harcamasının hanenin tüketimi içindeki payı ve

katastrofik sağlık harcamaları yüzünden yoksulluğa düşen hane yüzdesi. Ne yazık ki

uluslar arası kıyaslamalar açısından, bunlardan sadece birincisine yönelik standart

veriler bulunmaktadır. Ancak, ikinci ölçüt (hanenin tüketimi) için 2002-2003 Türkiye

Ulusal Hane Halkı Cepten Sağlık Harcamaları Araştırması kullanılarak; ikinci ve

üçüncü ölçütler için de 2006 Türkiye Hane Halkı Bütçe Araştırması kullanılarak

Türkiye’ye özgü veriler elde edilebilir.

SDP’nin başlangıcından 3 yıl sonra Türkiye’de cepten yapılan sağlık

harcamasının toplam sağlık harcaması içindeki payı nispeten düşüktür (%19,3).Bu

durum, 2006’da daha fazla insanın risk birleştirme /sağlık sigortasından

yararlandığını ve bu yüzden ortalamada benzer gelir düzeyindeki diğer ülkelere

kıyasla katastrofik sağlık harcamalarından daha iyi korunduğunu göstermektedir (Ke

Xu ve ark.,2007).

Sülkü ve Bernard (2008) SDP’den önce Türkye’deki sağlık sigortası

sisteminin 65 yaş altı nüfus için cepten yapılan yüksek sağlık harcamasına karşı ne

derece yeterli koruma sağladığını incelemek amacıyla 2002-2003 Türkiye Ulusal

Hane Halkı Cepten Sağlık Harcamaları Araştırmasını kullanmıştır. Yaşlı olmayan

nüfusun %19’unun hane gelirlerinin %10’undan fazlasını sağlık hizmetlerine

harcayan ailelerde yaşadığını tespit etmişlerdir. Yoksullarda ise %23’ünün hane

gelirlerinin %10’undan fazlasını sağlık hizmetlerine harcayan ailelerde, %19,4’ünün

Page 100: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

99 

 

 

ise hane gelirlerinin %20’sinden fazlasını sağlık hizmetlerine harcayan ailelerde

yaşadıkları ortaya konmuştur.

Türkiye’de yüksek miktarlardaki tedavi harcamalarının yoksullaşmayı artırma

oranı düşüktür ve giderek de azalmaktadır. Ayrıca, bu konuda verilerin elde

edilebildiği diğer ülkelere nazaran oldukça düşüktür. En zengin %20’lik grup, en

yoksul %20’lik gruba göre on kat daha fazla harcama yapmaktadır. Ayrıca sağlık

harcaması bakımından zenginlerin, yoksullara göre 16 kat daha fazla harcama yaptığı

görülmektedir.

En son Ulusal Sağlık Hesapları ve Hane Halkı Bütçe Araştırması’ndan elde

edilen genel bilgiye dayanarak, hem mutlak koşullar açısından hem de diğer ülkelere

göre, Türk sağlık sistemin eşitlik ve mali koruma bakımlarından oldukça iyi işlediği

görülmektedir. Cepten yapılan harcama payı oldukça düşüktür ve cepten yapılan

harcama oranı orantısız bir biçimde zenginler tarafından gerçekleştirilmektedir.

Katastrofik sağlık harcaması nedeniyle meydana gelen yoksullaşma düzeyi de

düşüktür. Resmi sigorta kapsamında olmayan kayıt dışı çalışanları ve diğer katkıda

bulunmayan gruplar, sisteme dahil oldukça genel sağlık sigortası kapsamına doğru

olan hareket mali korumayı iyileştirmek için devam etmelidir.

Hizmetlere Erişimde Hakkaniyet:

Zaruri sağlık hizmetlerine erişimde makul bir eşitliğin yakalanması birçok

ülkede başlı başına önemli bir hedef olarak görülmektedir. Bütün ülkeler “ters hizmet

kuralı” deneyimini –sağlık hizmetlerine erişim eğiliminin sağlık hizmetlerine

duyulan ihtiyaç ile ters orantılı olması – yaşamaktadır. Türkiye ters hizmet kuralı

sorununu 1993 yılında Yeşil Kart uygulaması ile azaltmıştır. En düşük gelirli

%20’lik dilime girenlerin yeşil kart almasında büyük bir artış olmuş ve 2003 yılında

bu hanelerin %24’ü Yeşil Kartlı iken, bu oran 2006 yılında %68’e çıkmıştır.

Türkiye hekim yoğunluğu yönünden de bölgeler arası dengesiz dağılıma

sahne olmuştur. Bu dengesizlik SDP kapsamında çok daha eşit hale gelmiştir. SB,

2003 ve 2007 yılları arasında yeni atanan sağlık personeli sayısını kayda değer

şekilde artırdığını bildirmiştir. Yeni personelin 16000’i kişi başına düşen sağlık

Page 101: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

100 

 

 

personeli açısından sıkıntılı bölgelerde görevlendirilmiştir. Bu süreç önemli

farklılıklar devam etse de Türkiye’nin bölgelerinde ağırlıklandırılmamış kişi başına

düşen doktorların ve hemşirelerin dağılımında önemli gelişmeleri beraberinde

getirmiştir (Akdağ, 2007).

Girdiler ve Ödeme

Hekimler ve Hemşireler: 2006 yılında Türkiye’de 1000 nüfusta 1,6 olan

hekim yoğunluğu diğer OECD ülkelerinden daha düşüktü. OECD ortalamasının

yarısı civarındaydı. Türkiye’deki hekimlerin %50’sinden biraz fazlası uzman olup

yaklaşık %20’si de uzman olmaya çalışan asistan pozisyonundadır ve sadece %30 ‘u

pratisyen hekim olarak çalışmaktadır. Türkiye’nin yaşam standardına sahip diğer

ülkelerdeki hekim sayısı ile neredeyse aynı hekim sayısına sahip olan Türkiye’de

genel olarak sağlık çalışanı sayısı çok daha azdır.

Hemşire yoğunluğu da OECD ülkelerinden daha düşük olup, ortalamanın

beşte biri civarındaydı. 2006 yılında Türkiye OECD bölgesindeki en düşük

hemşire/hekim oranlarından birini bildirmiştir. OECD ortalaması 3,1 iken Türkiye

1,4 seviyesindedir.

Türkiye henüz OECD ülkelerini yakalamamış olsa bile son 15 yıldaki hekim

ve hemşire yoğunluğu artışı OECD ortalamasının iki katından daha fazla artmıştır.

Fakat hemşire yoğunluğu hekim yoğunluğundan daha yavaş artmaktadır.

Hekim ve Hemşirelerin Gelirleri: 2005 yılında Türkiye’de devlete ait sağlık

ocaklarında ücretli çalışan pratisyen hekimlerin geliri ortalama ücrete göre yaklaşık

1,8 idi. Bu oran Finlandiya’daki hekimlerin maaşları ile benzer fakat OECD

ortalamalarından düşüktü. 2005 yılında Türkiye’de uzman hekimlerin geliri ortalama

ücrete göre yaklaşık 4,7 idi. Bütün uzmanlar dikkate alındığında Türkiye uluslar arası

sıralamada ortalarda yer almakta iken maaşlı uzman doktorlarda bu seviye en üst

sıralarda yer almaktadır. Hemşireler diğer OECD ülkelerindekine yakın maaşlar

almaktadır.

Page 102: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

101 

 

 

Doktor ve Hemşirelerin Eğitimi: 2005’te Türkiye’de her 1000 doktor için

42,7 yeni doktor mezun olmuştur. Bu rakam OECD ortalaması olan 34,6’nın oldukça

üzerindedir. Türkiye’de 2005 yılında bildirilen hemşire mezuniyet oranı her 1000

hemşire için 30,7’dir. OECD ortalaması 45,7 ile bu oranın oldukça üstündedir ve bu

da hemşire işgücü açığının giderek artmasına sebep olacaktır

Faaliyet

Doktor Başvuruları: Türkiye’de hekim yoğunluğu düşük olmasına rağmen

doktorlara başvuru oranı, kişi başı 4,6 olup 2006 yılında kişi başı 6,5 olan OECD

ortalamasının %70’i civarında olmuştur. Türkiye’de 2007 yılında kişi başına düşen

başvuru oranı 5,4’e yükselerek bir önceki yıl OECD ortalamasının %80’ine

ulaşmıştır. Hekim başına düşen başvuru oranının daha yüksek olması bir noktada

Türkiye’deki hekim yoğunluğunun düşük olmasını telafi etmektedir. Türkiye’deki

başvuruların birinci ve ikinci basamak sağlık hizmetlerindeki dağılımı konusunda

sorunlar bulunmaktadır. Türkiye’de başvuruların %40’ı sağlık ocaklarında çalışan

pratisyen hekimlere yapılırken %60’ı hastanelerin ayakta tedavi veren bölümlerine

yapılmaktadır. Bu oran aile hekimliği uygulaması ile 2007 yılında 53/47 olarak aile

hekimleri lehine değişiklik göstermiştir. SDP’nin başlangıcından bu yana sağlık

ocaklarındaki hizmet memnuniyeti hastanelerdeki memnuniyetten daha yüksek bir

artış göstermiştir.

İlaç Tüketimi: Türkiye’deki ilaç kullanımına ilişkin OECD Health Data

verilerinde çok az bilgi bulunmaktadır. 2001-2007 yılları arasında ilaç tüketimi

artmıştır. Bu artışta yeşil kartlıların ayakta tedavileri sonucu reçete edilen ilaçlarını

almaya başlamaları, SSK’lıların özel eczanelere erişimlerinin sağlanması etkili

olmuştur. İlaç ve tıbbi malzemelere yapılan harcamalar, 2000 yılında Türkiye’de

toplam sağlık harcamalarının %34’ünü oluşturmaktayken (Mollahaliloğlu ve ark.,

2006), OECD ülkelerinde ortalama 2003 yılında %22 idi (OECD. 2005). Bu şaşırtıcı

değildir. OECD ülkelerinde ilaçların, harcamalardaki payının kişi başına düşen

GSYİH ile ters orantılı olma eğilimi vardır. Çünkü ilaçlar uluslararası pazarlanmakta

ve dünyadaki fiyat seviyeleri pazara hakim olmaktadır. Türkiye’deki ilaç pazarının

%53’ünü çok uluslu firmalar ellerinde bulundurmaktadır.

Page 103: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

102 

 

 

SB, 2004 yılında alınan bir kararın ardından biyoeşdeğer ürünler için düşük

fiyatlara sahip beş Avrupa ülkesindeki ilaç fiyatlarıyla yapılan kıyaslamaya dayanan

referans fiyatlandırma sisteminin Türkiye’de başlatılmasından sonra, yaklaşık 1000

ilaçta %1 ile %80 arasında değişen indirimlerin elde edildiğini bildirmiştir. Bunun

sonucunda ilaçlara yapılan reel kamu harcamaları, ilaçlara erişimde elde edilen

iyileştirmelere rağmen 2003-2006 yılları arasında sadece %16 artmıştır (Akdağ,

2008).

Hastaneden Taburcu Olma: SB, Türkiye’de 1000 kişiye düşen taburcu olma

sayısının 2005’te 95 ve 2007’de 117,6 olduğunu bildirmiştir. Fakat bu ikinci rakam

daha önceki tahminden daha düşük olan yeni bir nüfus tahminini yansıtmaktadır.

Daha önceki rakam 2005 yılında OECD ortalamasının ‘60’ı civarındaydı (OECD,

2007). Türkiye’deki taburcu oranlarının, genel olarak OECD bölgesine kıyasla çok

daha hızlı yükseldiği görülmektedir. Bu oran, 1995-2005 yılları arasında Türkiye’de

%38,7 hızla artarken OECD ortalaması %6,2 idi (OECD, 2007).

Üretkenlik

Doktor Başına Düşen Yıllık Başvuru: Türkiye’de 2006’da doktor başına yıllık

3179 başvuru düşmekteydi ve bu, aynı yıl 2510 olan OECD ortalamasının çok

üstündeydi. Türkiye’de bu sayı 2007 yılında 3630’a çıkmıştır. Türkiye’de doktor

başına düşen başvuru 1990-2006 yılları arasında yıllık olarak %6,2’lik bir artış

göstermiş ve OECD bölgesinde bu değişkenin en hızlı büyüme oranına sahip

olmuştur, bu zaman aralığında ortalama bir OECD ülkesinde oranlar yıllık %0,5’lik

düşüş göstermiştir.

Akut Hastane Yatak Doluluk Oranı: Her 1000 kişiye düşen akut hastane yatak

sayısı diğer OECD ülkelerinden daha az olmasına rağmen; Türkiye OECD

bölgesindeki en düşük yatak doluluk oranlarından birini bildirmektedir. 2005’te

Page 104: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

103 

 

 

Türkiye’de oran %65 iken OECD ortalaması %75 idi. Türkiye’de bu oran 2007’de

%69’a çıkmıştır.

Yatış Süresi: 2005’te 5,2 olan Türkiye ortalama, 6,3 gün olan OECD

ortalamasının altındaydı, bu oran 2007’de daha da düşerek 4,6 gün olmuştur.

Türkiye’de normal doğumda ortalama yatış süresi 1,7 gün iken; OECD bölgesinde

bu ortalama 3,3 gündür.

Hizmet Kalitesi

Sağlık Hizmetleriyle İlişkilendirilebilir Sağlık Durumu İyileşmeleri: : Sağlık

durumundaki gelişmelerle ilgili olarak OECD, Sağlık Hizmeti Kalitesi Göstergeleri

Projesi kapsamında sağlık hizmetlerinin teknik kalitesinin uluslararası göstergelerine

ilişkin veri belirleme ve toplama çalışmalarını başlatmıştır (OECD, 2006 ve 2007).

Göstergeler, sağlık çıktıları göstergeleri ile süreç göstergelerinin bir karışımıdır. İlki,

sağlık durumunda tıbbi bakımla ilişkilendirilebilir değişiklikleri ölçmeyi

amaçlamaktadır. Sonraki ise kalp krizi geçiren hastalar için bazı kanıtlanmış ilaçların

hızla uygulanması gibi “uygun” tıbbi hizmetin sunumunu ölçmektedir. Şimdiye

kadar, 29 OECD ülkesinde 19 gösterge için veri toplanmıştır; ama ülkelerin çoğu bu

göstergelerden sadece bazıları hakkında bildirimde bulunmuşlardır. Türkiye, sağlık

hizmetlerinin kalitesine ilişkin üç gösterge hakkında bildirimde bulunmuştur:

Bunlar,2 yaşındaki çocuklarda boğmacaya karşı aşılama oranı, 2 yaşındaki

çocuklarda kızamığa karşı aşılama oranı (her iki süreç göstergesi), yetişkinlerde

sigara içme oranıdır.

Türkiye’de 2006’da boğmaca ve kızamık için bildirilen 2 yaşındaki

çocuklarda aşılama oranları sırasıyla %90 ve %98 olarak bildirilmiştir. 2006’da

boğmaca için %93,4 olarak bildirilmiş olup, bu oran OECD ortalamasına yakındır.

Bütün OECD ülkeleri hastane enfeksiyonlarını kontrol altına almaya

çalışmaktadır. Türkiye’nin bildirdiği enfeksiyon oranları, orta gelirli ülkelerin

karşılaştırma grubu için bildirilen oranlarıyla aşağı yukarı aynıdır. Fakat bu oranlar

ABD’deki Ulusal Hastane Enfeksiyonları Sürveyans sisteminin bildirdiği oranların

çok üstündedir (Mollahaliloğlu ve ark.,2007).

Hastalara Cevap Verebilirlik: Türkiye ile diğer ülkeler arasında hasta

Page 105: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

104 

 

 

deneyimlerini standart araçlar kullanarak kıyaslayan çok az veri vardır. Örneğin,

SB’nn 2004’te yayımladığı bir çalışmada bildirdiği hasta deneyim verilerine göre,

muayene için bekleme süresi ilçe polikliniklerinde 47,5 dakika, hastanelerin ayakta

tedavi birimlerinde 118 dakikaydı. Muayene süresi ise sırasıyla 6,3 ve 7,2 dakikaydı

(Mollahaliloğlu ve ark., 2007). 2007’de performans Yönetim Sisteminin

geliştirilmesiyle birlikte sağlık ocakları ve hastanelerde bekleme sürelerinin düştüğü

bildirilmiştir.

2008 yılında birinci basamak sağlık hizmetleri ile ilgili memnuniyeti

araştırmak için bir anket yapılmış ve bu anket sonucunda tüm birinci basamak sağlık

hizmetlerinin birçok özelliği ile ilgili memnuniyetin kesin bir biçimde arttığı

görülmüştür. Özellikle memnuniyetle ilgili “sorunlarınızı ona söylemenizi

kolaylaştırması”, “tıbbi bakımınızla ilgili kararlara sizi de katması” ve özellikle de

”hastalıklardan korunmanız için sunduğu hizmetler” gibi özellikler bakımından

büyük ilerlemeler kaydedilmiştir.

Ayrıca, ulusal anket çalışmalarına göre kamu hastaneleri ve özel

hastanelerden duyulan memnuniyet, SDP’nin ardından kamu hastaneleri lehine

değişmiştir. TÜİK’in 2003 yılında yaptığı yaşam memnuniyeti araştırmasına göre,

ankete cevap verenlerin %41’i kamu hastanelerinden memnunken, üniversite

hastanelerinden memnun olanların oranı %47 ve özel hastanelerden memnun

olanların oranı da %49’du. 2007’de yapılan araştırmaya göre ise kamu

hastanelerinden memnuniyet %67, üniversite hastanelerinden memnuniyet %69 ve

özel hastanelerden memnuniyet %61 olmuştur.

OECD’ye üye ülkelerin sağlık düzeyi ve sağlık harcamaları göstergeleri

dikkate alındığında sağlık göstergeleri bakımından ülkelerin birbirlerine olan

yakınlığı/uzaklığı temel alınarak ülkeler gruplara ayrılabilir. Bu konu ile ilgili

yapılan çok boyutlu analiz sonucunda; birincil boyutta Türkiye, Meksika, Kore

Cumhuriyeti, Polonya, Slovak Cumhuriyeti’nin 14 sağlık değişkeni açısından benzer

algılandıkları görülmektedir. İkinci boyutta ise en önemli ayrıştırıcının Amerika

olduğu görülmüştür. Avustralya ile Kanada, Belçika ile Fransa, Çek Cumhuriyeti ile

Macaristan, Danimarka ile Finlandiya, İtalya ile İspanya, Yeni Zelanda ile İngiltere,

Norveç ile İsveç, Portekiz ile İspanya’nın birbirlerine en benzer ülkeler olduğu

Page 106: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

105 

 

 

karşımıza çıkmaktadır.

Türkiye, Meksika gibi gelişmekte olan ülkelerin bir grup olduğu ve kişi

başına düşen sağlık harcaması, 1000 kişiye düşen doktor ve hemşire sayılarının diğer

OECD ülkelerine göre oldukça az olduğu görülmektedir. Japonya ve ABD gibi

gelişmiş ülkelerde toplam sağlık harcamalarının GSYİH içindeki oranı ve kişi başına

düşen sağlık harcamalarının oldukça yüksek olduğu ve diğer OECD ülkelerinden

farklılıklar gösterdiği dikkat çekmiştir. Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Kore, Polonya

ve Slovak Cumhuriyetinin de birbirlerine benzer bir grup olduğu ve özellikle ilaç

harcamalarının diğer OECD ülkelerine göre yüksek olduğu görülmüştür.

OECD’ye üye ve AB’ne tam üyeliğe aday olan ülkemizin sağlık göstergeleri

ile OECD ülkelerinin sağlık göstergeleri arasında var olan önemli farlılıkların

azaltılması ve sağlık hizmetlerinin etkinliğinin ve verimliliğinin artırılması için,

toplam sağlık harcamalarının GSYİH içindeki oranı, kişi başına düşen sağlık

harcaması, 1000 kişiye düşen doktor ve hemşire sayılarının artırılması, toplam

harcama içerisindeki ilaç harcama oranının azaltılması çok

Page 107: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

106 

 

 

SONUÇ

Türkiye’de sağlık durumu geçtiğimiz son onbeş yirmi yılda hızlı bir iyileşme

göstermiş ve bazı bakımlardan OECD ortalamalarına yaklaşmıştır. Buna rağmen

Türkiye’deki ortalama yaşam süresi diğer OECD ülkelerinden daha düşük olmaya

devam etmektedir. Bebek ve anne ölüm oranları hala yüksek seyretmektedir. Türkiye

ile OECD bölgesi dışındaki diğer üst orta gelir düzeyindeki ülkeler

karşılaştırıldığında Türk sağlık durumu hala beklenen seviyenin altındadır.

Son yıllarda sağlık alanında yapılan harcamaların da artmasıyla sağlık

hizmetlerinde iyileşmeler meydana gelmiştir. Yapılan harcamalar OECD ülkeleri ile

karşılaştırıldığında -hem özel hem de kamu alanında- fazla değildir. Ayrıca artan

sağlık harcamaları ekonomik büyüme de hızlı olduğu için karşılanabilir niteliktedir.

Sağlık harcamalarının sürdürülebilir olması da çok önemlidir.

Türkiye’de koruyucu sağlık hizmetlerine yapılacak yatırımlar en az tedavi

hizmetlerine yapılan yatırımlar kadar önemli olabilir. Çünkü bu sayede düşük eğitim

durumu, obezite seviyelerindeki artış, yüksek sigara kullanımı vs. konularında

düzelmeler gözlemlenebilir.

2008 yılında Genel Sağlık Sigortası uygulamasının uygulamaya

geçirilmesiyle birlikte yoksul kesim için mali koruma ve sağlık hizmetlerine erişimde

hakkaniyet sağlanmaya başlanmıştır.

2007 yılında Türkiye’de görülen “ters hizmet kuralı”(bakıma erişim ile bakım

ihtiyacı arasında ters ilişki) sonucu Türkiye’deki bebek ölüm hızı ile hekimlerin

yoğunluğu arasında ters bir ilişki olduğu bölgesel verilerden anlaşılmaktadır. SDP

kapsamında ihtiyacın en fazla olduğu Türkiye’nin doğusundaki sağlık personelinde

önemli artış sağlanmıştır.

Tıp öğrencisi sayısının planlı bir şekilde artırılması sonucu hekim mezuniyet

oranlarının 6-10 yıl içinde OECD bölgesindeki en yüksek oran olması

Page 108: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

107 

 

 

beklenmektedir. Buna karşılık hemşirelere yönelik eğitim oranları düşük kalmaya

devam etmektedir.

Performansa dayalı ödeme sisteminin başlatılması ile hekim ve diğer

personelin gelirlerinde net bir iyileşme sağlanmıştır. Pratisyen hekim maaşları (aile

hekimliği hariç) OECD ülkeleri ortalamasından düşük, fakat uzman hekim maaşları

OECD ülkeleri ortalamasından yüksektir. Hemşire maaşları OECD ülkeleriyle

benzer özelliktedir.

İlaç tüketiminde 2005 yılından itibaren hacim bakımından ciddi artışlar

görülmüştür. İlaç fiyatlarında indirimler sağlanarak paranın karşılığının artması

sağlanmasına rağmen ilaç tüketiminin akılcı olup olmadığı ve maliyet etkili olup

olmadığı konusunda tereddütler mevcuttur.

Performansa dayalı ödemenin başlatılmasından itibaren hekim başına düşen

muayene sayısına bakıldığında, Türkiye’de hem faaliyet hacminde hem de hekim

üretkenliğinde ciddi artışlar olduğu görülmektedir. 2006 itibariyle bildirilen hekim

başı muayene sayısı OECD ortalamasının %25 üstünde gerçekleşmiştir. Aile

hekimliği sisteminin başlatılmasıyla birlikte bazı ilerlemeler kaydedilmiş ancak,

birinci basamağa uğramadan hastanelere gidilmesi yönündeki talep henüz

azaltılamamıştır. Bu katılım payında yapılacak teşviklerle sağlanmaya çalışılacaktır.

Çocuklara yönelik aşılama oranlarında önemli iyileştirmeler olmuştur.

2007’de Türkiye’de kızamık neredeyse ortadan kalkmıştır.

Hasta memnuniyeti bakımından SDP’nin uygulamaya geçirilmesinin

ardından, bekleme süresinin daha kısa olduğu, kamu hastanelerine ait hasta

memnuniyetinde büyük iyileşme olduğu kanıtlanmıştır. Ayrıca birinci basamak

hizmeti kalitesi aile hekimliği hizmetlerinde hızla artmış ve genel memnuniyetler

bildirilmiştir.

Page 109: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

108 

 

 

KAYNAKÇA

 

AKALIN, Güneri ; Kamu Ekonomisi, Ankara, 1986.Ertekin, a.g.t, s.2. Yeğinboy, a.g.e, s.2.

AKDAĞ, Recep; Türkiye Sağlıkta Dönüşüm Programı ve Temel Sağlık Hizmetleri, Ankara, T.C. Sağlık Bakanlığı Yayınları, 2008.

AKDAĞ, R.;Akılcı İlaç Kullanımı, 2010

AKDAĞ, R.; Sağlık Reformunun Doğru Yapılması, Sağlık Reformu Analizi

AKDUR, Recep; Sağlık Sektörü Temel Kavramlar,Türkiye ve Avrupa Birliği’nde Durum ve Türkiye’nin Birliğe Uyumu, Ankara,, 2. Baskı, 2006

AKDUR, Recep; Sağlık Sektörü Temel Kavramlar Türkiye ve AB’de Durum ve Türkiye’nin Birliğe Uyumu, Ankara, Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi, 2003.

AKDUR, Recep: “Sağlık Hizmetlerinde Finansman ve Ulusal Ekonomi”, Yeni Türkiye – Sağlık II, Sayı 40,Temmuz-Ağustos 2001, Sayfa 1571-1585.

AKYILDIZ, N.; “Türkiye’de Temel Sağlık Hizmetleri” Yeni Türkiye Özel Sayısı,

ALTAY, A.; Sağlık Hizmetlerinin Sunumunda Yeni Açılımlar ve Türkiye Açısından Değerlendirilmesi Sayıştay Dergisi, Sayı: 64

BATIREL, Ö.F,Sağlık Hizmetleri Üretimi ve Finansmanı Konusunda Yaklaşımlar, Maliye araştırma Merkezi Konferansları,

BERMAN, P. ve M. Tatar; “Türkiye Ulusal Sağlık Hesapları 1999-2000”, Cilt 1, Ankara, T.C Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı Hıfzıssıhha Mektebi Müdürlüğü, 2004.

BİLEN M, -ÖNCEL A, Sosyal Güvenlik Ekseninde Bir Değerlendirme

DİRİCAN, M.R.: Türkiye’de Sağlık Hizmetlerinin Örgütlenmesi Kısa Tarihçesi, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Bülteni Cilt:2 Sayı:7, Erzurum, 1970

ERTEKİN, Şaban; 1980 Sonrası Dönemde Türkiye’de Sağlık Hizmetlerinin Yeniden Yapılandırılması ve Finansman Sorunu, İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2000.

Page 110: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

109 

 

 

FİŞEK N.H.: Halk Sağlığına Giriş, Hacettepe Üniversitesi-Dünya Sağlık Örgütü Araştırma ve Araştırıcı Yetiştirme Merkezi Yayını No:2, Ankara, 1983

Dr. Refik Saydam 1881-1942 Ölümünün 40. Yılı Anısına, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Yayınları No: 495, Ankara, 1982

OECD Sağlık Sistemi İncelemeleri, Türkiye, OECD ve Dünya Bankası, 2008

MOLLASALİHOĞLU, S.,Ü. Hülür, A. Gençoğlu, E. Alkan, Ş. Özkan, Ü. Ekinci ve E. Pınar; Türkiye’de Sağlığa Bakış 2007, Ankara, T.C. Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzıssıhha Mektebi Müdürlüğü, 2007.

ÖZBAY,H., G. ÖNCÜL, M. GÖKÇİMEN, H. O. ARI, S. MOLLAHALİLOĞLU;

Türkiye’de Sağlığa Bakış, Ankara, T.C. Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzıssıhha Mektebi Müdürlüğü, 2007.

Özel İhtisas Komisyonu: Sağlık Hizmetlerinde Etkinlik, DPT Ankara, 2001

SERDAR, Savaş B.: Sağlık Sistemlerinde Dönüşüm Süreci, Türkiye, 2002

T.C. Sağlık Bakanlığı; Türkiye’de Sağlığa Bakış 2007, Ankara, T.C. Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzıssıhha Mektebi Müdürlüğü, 2007.

T.C. Sağlık Bakanlığı; Sağlıkta Dönüşüm, Ankara, T.C. Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzıssıhha Mektebi Müdürlüğü, 2003.

TOKAT, M.: Türkiye Sağlık Harcamaları ve Finansmanı Ankara, 1998, Who/Europan HFA Database, August 2009

Diğer:

İnternet Kaynakları:

AKDUR, R.;Sağlık Sektörü Temel Kavramlar,Türkiye ve Avrupa Birliği’nde Durum ve Türkiye’nin Birliğe Uyumu (Güncellenmiş ve Genişletilmiş İkinci Baskı)www.recepakdur.com/getfile.asp AKTAN, Çoşkun Can , Sağlık Bakanlığı Organizasyon ve Yönetiminde Yaşanan Sorunlar ve Mevcut Durum Analizi, (Erişim) www.canaktan.org, 15Aralık 2010

AKTAN, Çoşkun Can, IŞIK, A.Kadir; Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı ve Alternatif Yöntemler, (Erişim) www.canaktan.org/ekonomi 08 Aralık 2009 , s. 1.

ERSÖZ, F.; Türkiye İle OECD Ülkelerinin Sağlık Düzeyleri ve Sağlık Harcamalarının Analizi, İstatistikçiler Dergisi, 2, 2008, s.95-104, www.istatistikciler.org

Page 111: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

110 

 

 

HAYRAN, O.; Sağlık Hizmetlerinin Özel ve Kamusal Yönü, Marmara Üniversitesi Sağlık Eğitim Fakültesi, www.merih.net/m1/wosmhay14.htm, 28 Ekim 2010

OECD Health Data, www.oecd.org/health/healthdata, 2004,Saltık, Ahmet (1995), “Sağlık Ekonomisinde Yeni Kavramlar”, Toplum ve Hekim, Temmuz-Ağustos, Cilt 10, Sayı 68, s.38.

Sağlığa Bakış: OECD Göstergeleri-2005 (erişim),www.oecd.org/data oecd

SUR, Haydar; “Dünyada Sağlık Hizmetlerinin Geçmişi ve Gelişimi”, (Erişim) http/www.merih.net/m1/whaysur12.htm 10 Aralık 2009, s. 3-6

YILDIRIM, HH, Sağlık ve Siyaset Yazıları: Obama Sağlık Reformlarının Düşündürdükleri: Türkiye için Çıkarılacak Dersler. ABSAĞLIK, (www.absaglik.com,22 Mart 2010 ÜSTÜNEL, A.; İngiliz ve Amerikan Sağlık Sistemlerinin Karşılaştırılması, http://www.merih.net/m1/waziust21.htm 27 Aralık 2010

Vikipedi, Özgür Ansiklopedi, www.vikipedia.org.

Page 112: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00918.pdf · i t.c sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İŞletme anabİlİm dali tÜrkİye

111 

 

 

ÖZGEÇMİŞ

Kişisel Bilgiler:

Adı ve Soyadı: Nurgül YAVUZ

Doğum Yeri : Sütçüler, Isparta

Doğum Yılı : 28/12/1970

Medeni Hali : Evli

Eğitim Durumu:

Lise: 1984-1987 Isparta Ticaret Meslek Lisesi

Lisans: 1992-1993 Gazi Üniversitesi İşletme Fak. İktisat Bölümü

2000-2004 Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme Bölümü

Yüksek Lisans: 2009-2011Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Yabancı Dil(ler) ve Düzeyi:

İngilizce, Pre-intermediate

İş Deneyimi:

2000-2001 Orman Bakanlığı, Vize Orman İşletme Müdürlüğü, Memur

2002-2004 Orman Bakanlığı, Korkuteli Orman İşletme Müdürlüğü, Memur

2005-2006 Sağlık Bakanlığı, Suşehri Devlet Hastanesi, Müdür Yardımcısı

2006-2010 Sağlık Bakanlığı, Ankara Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Sağlık Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı, Memur

2010-2011 Sağlık Bakanlığı, Antalya Sağlık Müdürlüğü, Memur.