T.C. MARMARA ÜNĐVERSĐTESĐ TÜRKĐYAT ARAŞTIRMALARI...
Transcript of T.C. MARMARA ÜNĐVERSĐTESĐ TÜRKĐYAT ARAŞTIRMALARI...
T.C.
MARMARA ÜNĐVERSĐTESĐ
TÜRKĐYAT ARAŞTIRMALARI ENSTĐTÜSÜ
TÜRK DĐLĐ VE EDEBĐYATI ANABĐLĐM DALI
ESKĐ TÜRK EDEBĐYATI BĐLĐM DALI
16. YÜZYIL ŞAĐRLERĐNDEN DERVĐŞ’ĐN MEVLĐD’Đ
(METĐN VE ĐNCELEME)
YÜKSEK LĐSANS TEZĐ
HAZIRLAYAN
ÖZGÜR DOĞAN
ĐSTANBUL 2007
T.C.
MARMARA ÜNĐVERSĐTESĐ
TÜRKĐYAT ARAŞTIRMALARI ENSTĐTÜSÜ
TÜRK DĐLĐ VE EDEBĐYATI ANABĐLĐM DALI
ESKĐ TÜRK EDEBĐYATI BĐLĐM DALI
16. YÜZYIL ŞAĐRLERĐNDEN DERVĐŞ’ĐN MEVLĐD’Đ
(METĐN VE ĐNCELEME)
YÜKSEK LĐSANS TEZĐ
HAZIRLAYAN
ÖZGÜR DOĞAN
TEZ DANIŞMANI
Prof. Dr. SEBAHAT DENĐZ
ĐSTANBUL 2007
ĐÇĐNDEKĐLER
ÖNSÖZ ……………………………………………………………………… II ÖZET ……………...……………………………………………………....… IV SUMMARY …………………………………………………………….....… V KISALTMALAR ………………………………………………………....… VI GĐRĐŞ …………………………………………………………………………. 1
I. BÖLÜM DERVĐŞ’ĐN HAYATI, ESERĐ
ve EDEBÎ ŞAHSĐYETĐ I. Hayatı …………………………………………………………..…………... 7 1. Doğum Yeri ve Tarihi ……………………………………..…………... 7 2. Mahlası …………………………………………………….…………... 7
II. Eseri ……………………………………………………………..………… 7 Mevlid …………………………………………………………………..... 8 1. Eserin Müellifi …..…………………………………………….……..... 8 2. Eserin Adı ve Yazılış Tarihi ………..……………………..…………...10 3. Şekil Özellikleri ……………………………………………….…….... 11 4. Dil ve Üslup özellikleri ……………………………………….……… 13 5. Muhteva Özellikleri ……………………………………………..……. 13 III. Edebi Şahsiyeti ………………………………………………………..… 18 SONUÇ ……………………………………………………………………... 19
II. BÖLÜM NÜSHALARIN TANITIMI
ve METĐN TESPĐTLERĐYLE ĐLGĐLĐ HUSUSLAR I. Metin Tespitiyle Đlgili Hususlar …………………………...……………… 21 1. Nüshaların Tanıtımı ……………………………………………….….. 21 2. Nüshaların Değerlendirilmesi …………………………………….….. 24
II. Metnin Kuruluşunda Takip Edilen Yol .........………………………...….. 25 1. Türkçe Bazı Ekler ve Kelimelerin Đmlâsı ………………...………….. 25 2. Arapça ve Farsça Bazı Terkip, Ek ve Kelimelerin Đmlâsı ………..…. 27 3. Teknik Özellikler …………………………………………………..… 28
III. BÖLÜM DERVĐŞ’ĐN MEVLĐD’ĐNĐN
TENKĐTLĐ METNĐ ve NESRE ÇEVĐRĐSĐ
I. Tenkitli Metin ……………………………………………………………. 31 II. Nesre Çevirisi ……………………………………………………………. 95 BĐBLĐYOGRAFYA ……………………………………………………….. 142
-I-
ÖNSÖZ
Mevlid, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in doğum günü, bu günde yapılan dinî
merasim ve bu merasimde okunan ve Hz. Peygamber’in doğumu başta olmak
üzere risâletinden, miracından ve vefatından bahseden şiir anlamlarına gelir.
Mevlid şiir türü, Arap edebiyatında ortaya çıkmış, kısa sürede bütün
Đslam coğrafyasına yayılmıştır. Bu tür, Şiî olan Đran’da itibar görmemiş daha
çok Arap ve Türk edebiyatlarında bilhassa da Türk edebiyatında yaygın hâle
gelmiştir. Mevlid, Müslüman Türk halkının Hz. Peygamber’e duyduğu sevgi-
nin en güzel ifadesini bulduğu şiir türü olmuştur.
Türk edebiyatında mevlid metinlerinin sayısı 200 civarında olmasının
yanında ilk ve en güzel Türkçe mevlid Süleyman Çelebi’nin 812’de (1409)
kaleme aldığı Vesîletü’n-necât adlı eseridir. Bu eser o kadar çok beğenilmiştir
ki Türk halkı arasıda en çok sevilen ve okunan dinî eser Kuran’dan sonra
Vesîletü’n-necât olmuştur.
Süleyman Çelebi’nin mevlidi edebiyatımızda öyle büyük bir etki yap-
mıştır ki “Mevlid” denilince o akla gelir olmuştur. Her mükemmel şey taklit
edilir, örnek alınır. Çelebi’den sonra gelenlerin birçoğu da onu taklitten öteye
geçememiştir. Bununla beraber kimi samimi şairler her ne kadar ondan etkilen-
seler de yeni ve güzel Mevlidler kaleme almışlardır.
Derviş’in eseri de kanaatimizce Mevlid türünde güzel ve etkisi uzun
sürmüş örneklerden biridir. Yaklaşık 250 yıl sonra bile istinsah edilmiş olması
onun kendinden sonraki dönemlerde hatırı sayılır bir etkide bulunduğuna bir
delil olabilir.
Bu çalışmamızdaki gayemiz, her biri samimi bir peygamber aşığı olan
Mevlid şairlerinden hiç olmazsa birinin eserini gün yüzüne çıkarmaktır.
Çalışmamız, giriş ve üç bölüm halinde hazırlanmıştır. Giriş bölümünde
XVI. yüzyılda Anadolu’daki siyasî durum ve Türk edebiyatı hakkında özet bir
bilgi verilmiştir. Ardından Arap ve Türk edebiyatında Mevlid’e dair bilgiler
sunuldu. Birinci bölümde önce Derviş’in hayatı, edebî kişiliği ve eseri hakkın-
da bilgi verilmiştir. Đkinci bölümde ise eserin çeşitli açılardan incelemesi ya-
pılmıştır. Đlk olarak eserin şekil özellikleri üzerinde durulmuş ve eser nazım
şekilleri, vezin, kâfiye ve redif bakımından değerlendirilmiştir. Bunu müteaki-
ben dil ve üslûp incelemesi yapılmıştır.
-II-
Son olarak ise muhteva özelliklerine kısaca değinilmiştir. Muhteva ba-
kımından incelenirken de mevlidin her bir bölümünün özeti verilmiştir.
Çalışmalarım esnasında karşılaştığım her türlü müşkülümün hallinde en
büyük desteği gördüğüm, yaptığım hatalarda ısrarla hiç kızmayıp sabırla bana
yardımcı olmaya çalışan kıymetli hocam Prof. Dr. Sebahat Deniz’e en kalbî
teşekkürlerimi arz ederim. Ayrıca, çalışmamızda gösterdiğimiz bütün özene
rağmen gözden kaçmış veya yanlış yazılmış hatalar bulunabilir. Bu çeşit hata-
lardan dolayı da erbâb-ı fazl u kemâlin müsâmahasını umarız.
-III-
ÖZET
Mevlid, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in doğum günü ve bu günü anlatan
eser ve de bu günde yapılan merasimdir.
Mevlid’in ilk örnekleri Arap edebiyatında verilmiştir. Arap edebiyatının
önemli şiir türlerinden olan methiye içerisinde Hz. Muhammed’e yapılan övgü-
ler önemli yer tutmaktadır. Hz. Peygamber’in vefatından sonra bu methiyelere
bağlı olarak yeni türler gelişmiştir. Mevlid de bu yeni edebi türlerden biridir.
Mevlid, Arap edebiyatında başlamasından hemen sonra Türk edebiya-
tında da kendini göstermiştir. Đlk Türkçe mevlid Süleyman Çelebi’nin 812’de
(1409) kaleme aldığı Vesîletü’n-necât adlı kitabıdır. Birçok Türk şairi mevlid
kaleme almıştır fakat en güzel örneğini Süleyman Çelebi yazmıştır. Türkçe
yazılan mevlidlerin sayısı 200 civarındadır. Bunlardan bir kısmı Süleyman
Çelebi’nin eserine aynen benzerlik gösterir, bir kısmında küçük farklılıklar
vardır, geri kalanları ise tamamen farklı yeni eserlerdir.
Biz bu çalışmamızda, 16. yüzyılda yaşayan Derviş isimli şairin yazdığı
Mevlid’ini inceledik. çalışmamızın inceleme kısmı, giriş ve üç bölüm halinde
hazırlanmıştır. Giriş bölümünde Đslam ve Türk edebiyatında Mevlid’e dair bil-
giler sunulmuştur. Birinci bölümde Derviş’e dair bilgi verilmiştir. Đkinci bö-
lümde eserin şekil özellikleri incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise muhteva özel-
liklerine kısaca değinilmiştir. Son olarak da metin ve nesre çevirisi verilmiştir.
Derviş’in eseri Süleyman Çelebi’den alıntı mısralar olsa da, mevlid
türünün farklı ve güzel bir örneğidir.
-IV-
SUMMARY
Mevlid is a name for Hz. Mohammed (s.a.v)’s birthday and the work
describing the day and also the ritual performed on the same day.
First examples of Mevlid poems were given in Arabic literature.
Commendations for Hz. Mohammed cover an important part in “Methiye”, one
of the most important kinds of poems of Arabic literature. New types relating
to “Methiye” flourished after the death of the Prophet, and Mevlid is one of
those types.
Mevlid, born in Arabic literature, quickly manifested itself in Turkish
literature, too. The first Turkish Mevlid poem is the work called Vesiletü’n
Necat written by Suleyman Celebi in 812 (1409). Many Turkish poets wrote
Mevlid poems, but the best example was written by Suleyman Celebi. The
number of Turkish Mevlid poems is around 200. Some of these closely
resemble the work of Suleyman Celebi, and some have a few differences, and
the rest are complete new works.
In our study, we examined a Mevlid poem written by a poet named
“Dervis”, who lived in the 16th century. Our study consists of the preface and
three chapters. In the preface, information on Mevlid in both Islamic and
Turkish literature is given. Information about the poet, “Dervis” is provided in
the first chapter. In the second chapter, features pertaining to form of the work
are studied. In the third chapter, features of the contents are briefly mentioned.
Finally, the translation of the work to text and prose is given.
Although Dervis’s work contains quoted lines from Suleyman Celebi, it
is a different and beautiful example of Mevlid type.
-V-
KISALTMALAR
a.e. : aynı eser
a.g.e. : adı geçen eser
AÜDTCF : Atatürk Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi
Bkz. : Bakınız
Bl. : bölüm
c. : cilt
DĐA : Türkiye Diyanet Vakfı Đslam Ansiklopedisi
Ef. : Efendi
h. : hicri
Haz. : hazırlayan
ĐÜ : Đstanbul Üniversitesi
ktp. : kütüphanesi
m. : miladi
MEB : Milli Eğitim Bakanlığı
nr : numara
öl. : ölüm
örn. : örnek
s. : sayfa
TKAE : Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü
vb. : ve benzeri
Yay. : yayınları
-VI-
- 1 -
GĐRĐŞGĐRĐŞGĐRĐŞGĐRĐŞ
Derviş’in Yaşadığı DönemDerviş’in Yaşadığı DönemDerviş’in Yaşadığı DönemDerviş’in Yaşadığı Dönem
Bir şairin sanatçı kişiliğinin oluşmasında doğuştan gelen kendi sanat
kabiliyetinin yanında yaşadığı çağ ve içinde bulunduğu sanat çevresi de
etkilidir. Bu sebeple Derviş’in sanatını daha iyi anlayabilmek için dönemin
siyasî tarihinden ve 16. asır Klasik Türk şiirinden bahsetmek faydalı olacaktır.
16. Yüzyılda Siyasî Durum16. Yüzyılda Siyasî Durum16. Yüzyılda Siyasî Durum16. Yüzyılda Siyasî Durum
16. asırda Osmanlı Devleti güçlü padişahların yönetimiyle büyüme ve
gelişmesini sürdürerek büyük bir imparatorluk hâline gelmiştir. 16. yüzyıl
Osmanlı padişahları II. Bayezid, Yavuz Sultan Selim, Kânunî Sultan
Süleyman, II. Selim, III. Murad ve III. Mehmed’dir. Yavuz Sultan Selim,
Çaldıran zaferiyle Şah Đsmail tehlikesini ortadan kaldırdığı gibi, onun
zamanında Anadolu topraklarının bütünlüğü kesin olarak sağlanmış Suriye,
Hicaz ve Mısır imparatorluk sınırları içerisine dahil edilmiştir.
Hemen hemen yarım yüzyıl süren Kânunî Sultan Süleyman’ın saltanatı
döneminde ise daha çok Avrupa seferlerine ağırlık verilmiş, Belgrat ve Rodos
alınmış, Avusturya toprakları ele geçirilmiş Avrupa ortalarına kadar yürüyen
Osmanlı orduları Viyana kapılarına dayanmıştır. Kânunî döneminin sonunda
Osmanlı güçlü, geniş topraklara sahip, zengin, ihtişamlı bir imparatorluk
olmuştur. Kânunî’den sonra II. Selim döneminde de Sadrazam Sokullu
Mehmed Paşanın başarılı yönetimiyle imparatorluk eski gücünü sürdürmüş
ancak yüzyılın sonunda ülkenin fazla büyümesi sonucu bazı etnik çekişmelerin,
dolaysıyla aksaklıkların ortaya çıktığı görülmüştür.
16. asırda siyasî gelişmelerin yanı sıra devletin bütün kurumlarında da
gelişmeler olmuştur. Đdari teşkilatta bazı değişiklikler yapılmış, kanunlar,
özellikle Sultan Süleyman devrinde, büyüyen ve meseleleri gittikçe artan
ülkenin ve gelişen siyasi hayatın gereklerine göre yeniden düzenlenmiştir. Bu
yüzyıl imar faaliyetlerinin de yoğunlaştırıldığı bir devir olmuştur. Bütün ülke
ve özellikle başkent Đstanbul ve Edirne, Mimar Sinan gibi bir dehanın ve onun
yetiştirdiği usta mimarların yaptığı ölümsüz eserlerle donanmıştır. Yani bu
yüzyılda Osmanlı devleti siyasî, mimarî ve ilmî alanda altın çağını yaşamıştır.
- 2 -
16. Yüzyılda Edebî Durum16. Yüzyılda Edebî Durum16. Yüzyılda Edebî Durum16. Yüzyılda Edebî Durum
Osmanlıdaki bu umumî gelişmenin tabiî sonucu olarak edebiyat da bu
asırda devletin büyümesiyle orantılı olarak büyük bir gelişme göstermiştir.
Osmanlı padişahları, bir yandan artarda yaptıkları seferlerle büyük imparator-
luğun kuruluşunu tamamlamaya uğraşırken bir yandan da ilimde, kültürde,
edebiyatta ve bütün sanatlarda ilerleme ve yükselmenin olması gerektiğini dü-
şünmüşler ve bunun için büyük çaba göstermişlerdir. Padişahların ve devlet
büyüklerinin, şairleri ve sanatçıları koruyarak değerli eserleri ödüllendirmeleri
şiir ve edebiyatın gelişmesine önemli katkıda bulunmuştur. 16. yüzyılda büyük
ilim adamları, tarihçiler, şairler ve nesir ustalarının yetişmeleri gecikmemiş,
Osmanlı devletinin büyüklüğüne yaraşır bir Osmanlı-Türk kültür ve edebiyatı
vücuda gelmiştir. Her alanda olduğu gibi edebiyatımız da bu dönemde en par-
lak yıllarını yaşamıştır.
Bu yüzyılda Divan edebiyatı iyiden iyiye gelişmiş, manzum mensur her
türde verdiği mükemmel eserlerle daha önceki yüzyıllarda örnek aldığı Đran
edebiyatıyla boy ölçüşebilecek seviyeye ulaşmıştır. Bu asırda artık Türk şairleri
üstat sayılır ve eserleri örnek alınır olmuştur.
16. yüzyıl sadece Anadolu edebiyatının değil Çağatay ve Azerî edebiya-
tının da en ihtişamlı yüzyılı olmuştur. Çağatay edebiyatında Nevâyî’den sonra
en büyük kabul edilen Babur Şah (1483-1530) ve Şeybânî Han (1451-1510) bu
asırda yaşamıştır. Azerî edebiyatında ise sadece Azerî edebiyatının değil tüm
Türk edebiyatının en büyük şairlerinden sayılan Fuzûlî (öl. 1556) ile Seyyid
Nesîmî (öl. 1404) bu yüzyılda yaşamışlardır.
16. asırda Osmanlı topraklarında yetişen şairlerin bir kısmı ise şunlar-
dır: Zâtî (1471-1546), Hayâlî (öl. 1557), Taşlıcalı Yahya (öl. 1582), Bâkî (öl.
1600), Rûhî (öl. 1605), Edirneli Nazmî (öl. 1554).
Bu dönemde Đslam kültürüyle yetişen Divan şairleri bu kültürün bir
parçası olarak Arapça ve Farsçayı şiir dilinde kullanmışlardır. Doğal olarak
Arapça ve Farsçanın Türkçe üzerindeki etkisi bu yüzyılda hayli artmıştır. Şiir-
de gazel ve mesnevilerin dili kasideye nazaran daha sade olmuştur.
16. yüzyılda mesnevî alanında daha sonraki asırlarda da aşılamayan
başarılı eserler verilmiştir. Đran edebiyatından gelen klasik konularının yanında,
dînî, ahlakî, tasavvufî hikayeler, hilyeler, mevlidler vb. pek çok eser yazılmış-
tır.
- 3 -
Hâsılı, edebiyatımızda belki de Mevlid hariç neredeyse bütün türlerin
en güzel örnekleri bu dönemde kaleme alınmıştır denilse mübalağa edilmiş
olunmaz. 1
ARAP ve TÜRK EDEBĐYATLARINDA MEVLĐDARAP ve TÜRK EDEBĐYATLARINDA MEVLĐDARAP ve TÜRK EDEBĐYATLARINDA MEVLĐDARAP ve TÜRK EDEBĐYATLARINDA MEVLĐD
Arapça olan “Mevlid” kelimesinin, “doğum, doğum zamanı ve doğum
yeri” olmak üzere üç anlamı vardır. Terim anlamıyla Mevlid, Peygamberimiz
Hz. Muhammed (s.a.v.)’in doğum günü, bu günü anlatan eser ve bu günde ya-
pılan merasimdir. Ancak, kelime halk arasında galat olarak, “yeni doğan ço-
cuk” anlamına gelen “mevlüd” şeklinde yaygınlaşmıştır.
Mevlid’in ilk örnekleri Arap edebiyatında verilmiştir. Arap edebiyatının
önemli türlerinden olan methiye içerisinde Hz. Peygamber’e yapılan övgüler
önemli yer tutmaktadır. Hz. Peygamber’in vefatından sonra bu methiyelere
bağlı olarak yeni türler gelişmiştir. Mevlid de bu yeni edebi türlerden biridir.2
Fakat, genel olarak Mevlid müellifleri, başta Ka’b b. Zübeyr’in Kasidetü’l-
bürde’si olmak üzere bu eserin çok sayıdaki nazireleriyle Hasan b. Sâbit’in
Peygamberimiz için yazdığı şiirlerden, Abdullah b. Revâha ve diğer sahâbilerin
nazmettiği methiyelerden ilham almışlardır. Ancak, mevlidlerin mevzu itiba-
riyle asıl kaynağını siyer, megâzî ve şemâil kitapları oluşturur.
604 (1207) yılında Erbil Atabegi Muzafferüddin Kökböri tarafından
düzenlenen ihtişamlı mevlid kutlamalarında okunmak üzere Đbn Dıhye el-
Kelbî’nin mensur olarak kaleme aldığı ve sonunda bir methiyenin bulunduğu
et-Tenvîr fî mevlidi’s-sîrâci’l-münir adlı eseri şöhretinden dolayı ilk mevlid
kitabı kabul edilir. Bununla beraber Arap edebiyatında “mevlid” terimi II.
(VIII) asrın sonlarına doğru ortaya çıkmıştır, yani mevlid literatürü Đbn
Dıhye’den çok önce başlayıp gelişmiştir.3 Ayrıca halkın geniş kesiminin katı-
lımıyla yapılan ilk mevlid merasimleri -Şiî Fâtimiler zamanında devlet tarafın-
dan küçük kutlamalar yapılmış olsa da- Kökböri zamanında yapılan bu kutla-
malar olarak kabul edilir. Osmanlı zamanında da ilk mevlid törenleri daha ön-
1 Derviş’in yaşadığı dönem olan XVI. asrın siyasî tarihi ve edebî durumu verilirken büyük ölçüde aşağıdaki eserlerden istifade edilmiştir: Ahmet Atilla Şentürk –Ahmet Kartal, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Dergâh Yay., Đstanbul 2005, s.251-344; Büyük Türk Klasikleri, Ötüken-Söğüt Yay., Đstanbul, 1987, c.3, s.137-209; Haluk Đpekten-Mustafa Đsen, “XVI. yüzyıl Divan Edebi-yatı” Türk Dünyası El Kitabı, TKAE Yay. Ankara 1992, s.130-131 2 Selami Bakırcı, Mevlid, Doğuşu ve Gelişmesi, Đstanbul 2005, s.III 3 Đsmail Durmuş, “Arap Edebiyatında Mevlid”, DĐA, c.29, s.480
- 4 -
celeri küçük çapta görülse de III. Murad (1588) devrinde resmî olarak kutlan-
maya başlanmıştır.
Mevlid Arap edebiyatında başlamasından hemen sonra Türk edebiya-
tında da kendini göstermiştir. Đlk Türkçe mevlid hakkında kaynaklarda açık bir
bilgi yer almamakta ve Süleyman Çelebi’nin 812’de (1409) kaleme aldığı
Vesîletü’n-necât adlı mesnevisinin ilk Türkçe mevlid olduğu görüşü yaygın bir
şekilde kabul görmektedir. Ancak bundan önce yazılmış Türkçe mevlid benzeri
eserlerin varlığı da bilinmektedir. Bunlardan biri Ahmed Fakih’e (öl.
650/1252) ait Çarhnâme’dir. Süleyman Çelebi’den kısa bir süre önce Erzurum-
lu Mustafa Darîr’in yazdığı manzum-mensur eseri Terceme-i Siyer-i Nebî de
(yazılışı: 790/1388) yer yer mevlidi hatırlatmaktadır. Vesîletü’n-necât’ın bazı
yerleri Darîr’in eseriyle ciddi benzerlikler gösterdiği için Darîr’in siyerindeki
manzum kısımların Türk edebiyatındaki ilk mevlid metni olması gerektiği ileri
sürülmüştür. 4 Ancak, şu da bir gerçektir ki Türk edebiyatında “Mevlid” deni-
lince akla gelen ilk, hatta tek isim Süleyman Çelebi’dir. Türk halkı Süleyman
Çelebi’nin mevlidini çok sevmiş ve mevlid gecelerinde sadece Vesiletü’n-necat’ı okur olmuştur.
Mevlidler umumiyetle tevhid, münâcât ve na’t ile başlamakta,kainatın
zuhur kaynağı olan Nûr-ı Muhammediye’den bahsedilerek Hz. Peygamber’in
doğumuna geçilmekte, Onun mî’racı ve diğer mûcizelerinin anlatılmasının
ardından vefatı konusuna yer verilmekte, en sonunda da Resûl-i Ekrem ve as-
habı başta olmak üzere eseri yazan, okuyan ve dinleyenler için bir dua ile sona
ermektedir. 5
Türkçe kaleme alınan mevlidlerin sayısı mevcut bilgilere göre 200 civa-
rındadır. Bunlar üzerinde yapılan çalışmalar, bir kısmının Süleyman Çelebi’nin
eserine aynen benzediğini, bir kısmının bazı motifler yönünden ayrılık göster-
diğini, geri kalanların ise tamamen farklı olduğunu ortaya koymuştur.6 Türk
edebiyatındaki mevlid metinlerinin sayısı burada tek tek bildirilemeyecek ka-
dar çok olduğu için sadece 16. yüzyılda yaşamış mevlid şairlerinin isimleri
verilecektir:
1. Hamdullah Hamdi (Akşemseddinzâde, yazılışı: 1494-1495)
2. Emîrî (öl.941/1534)
3. Zâtî (öl.953/1546)
4 Hasan Aksoy, “Türk Edebiyatında Mevlid”, DĐA, Ankara 2004, c.29, s.482 5 a.e. c.29, s.482 6 Necla Pekolcay, Süleyman Çelebi, Vesiletü’n-necat: Mevlid, Sufi kitap, Đstanbul 2005, s.38
- 5 -
4. Muhibbî (öl.965/1558)
5. Şemsî (yazılışı: 988/1580)
6. Hasan Bahri (Karesili, öl.994/1586)
7. Abdî
8. Bihiştî
9. Mehmed Hevâî
10. Şehîdî
11. Visâlî Ali Çelebi
12. Hevâyî
13. Visâlî
16. asrın bütün mevlid şairleri elbette ki sadece bu şairler değildir. Bun-
lar şu ana kadar tespit edilebilen isimlerdir.
- 6 -
I. BÖLÜMI. BÖLÜMI. BÖLÜMI. BÖLÜM
DERVĐŞDERVĐŞDERVĐŞDERVĐŞ
HAYATI, ESERĐ veHAYATI, ESERĐ veHAYATI, ESERĐ veHAYATI, ESERĐ ve EDEBÎ EDEBÎ EDEBÎ EDEBÎ ŞAHSĐYETĐ ŞAHSĐYETĐ ŞAHSĐYETĐ ŞAHSĐYETĐ
- 7 -
I. HAYATII. HAYATII. HAYATII. HAYATI
1. Doğum Yeri ve Tarihi1. Doğum Yeri ve Tarihi1. Doğum Yeri ve Tarihi1. Doğum Yeri ve Tarihi
Şairin kesin bir doğum yeri ve tarihi bilgisi elimizde mevcut değildir.
Sadece, eserin telif tarihinden (917/1511) hareketle Derviş’in 16. asırda yaşa-
dığını söyleyebilmekteyiz.
2. Mahlası2. Mahlası2. Mahlası2. Mahlası
Eserin şairinin mahlasıyla ilgili elimizde maalesef kesin bir bilgi mev-
cut değildir. Fakat, şairin mahlasının verildiği beyit kanaatimizce 244. numaralı
beyittir:
Umaram server bizi yarın bula
Gel berü DERVĐŞ diyü elüm ala
Zira, başka hiçbir beyitte şairin mahlası olabilecek bir isim yer alma-
maktadır.
Elbette “Derviş” mahlasının “Derviş Hasan” örneğindeki gibi lakap
olma ihtimali de yok değildir ama elimizdeki bilgilere göre şairin mahlasını
“DERVĐŞ” olarak kabul etmek mecburiyetindeyiz. Mahlastaki bu belirsizliğin
de ancak şairin kendi hatt-ı destinden çıkmış nüshaya ulaşılarak giderilebilece-
ği görüşündeyiz. Ancak şu ana kadar da böyle bir nüsha elde edilememiştir.
II. ESERĐII. ESERĐII. ESERĐII. ESERĐ
Derviş’in şimdilik bilinen tek eseri Mevlid’idir. Şunu belirtelim ki
mevlid kaleme almış bir şairin Divan gibi başka eserlerinin de olması kuvvetle
muhtemeldir. Ancak belirttiğimiz gibi şairin şimdilik ulaşılabilmiş tek eseri
Mevlid’dir.
- 8 -
MEVLĐDMEVLĐDMEVLĐDMEVLĐD
Derviş’in kaleme almış olduğu Mevlid’in incelemesi yapılırken, hazır-
lanan tenkitli metin esas alınmıştır. Eser önce şekil özellikleri bakımından,
ardından dil ve ifade açısından, son olarak da muhtevası yönüyle incelenecek-
tir.
1. Eserin Müellifi1. Eserin Müellifi1. Eserin Müellifi1. Eserin Müellifi
Kaynaklarda7 Derviş isim/mahlasında on şair bulunmaktadır fakat hiç-
birinde Mevlid yazdığına dair bir bilgi mevcut değildir. Bunlardan 16. asırda
yaşamış olanların sayısı dörttür. Bunlar: Konya’da yaşamış olan Derviş (öl.
980/1572), Đstanbul’da yaşamış olan Derviş (öl.1000/1592), Derviş Bey (öl.
998/1590) ve Derviş Çelebi (öl. 938/1531)’dir. Bu isimlerin de hiçbirinin
Mevlid yazdığına dair bir bilgi bulunmamaktadır. Tenkitli metnini ortaya koy-
duğumuz mevlidin yazılış tarihi ile belirtilen şairlerin ölüm tarihleri dikkate
alındığında, incelediğimiz mevlidin şairi olmasına en yakın isim Derviş Çelebi
(öl. 938/1531)’dir. Fakat, bu bilgi, tahminden öteye geçememektedir. Elimiz-
deki kısıtlı bilgilerle mevlidin şairi kesin olarak Derviş Çelebi’dir diyememek-
teyiz. Mevlidde geçen mahlasından hareketle eserin müellifi 16. asırda yaşamış
olan “Derviş”tir demekten öteye geçemiyoruz.
Bu noktada şu hususu da belirtmekte fayda görüyoruz: Mevlid konu-
sunda çalışmaya başladığımızda Türk kültüründe hatırı sayılır bir yeri olan
mevlid sahasında yapılmış çalışma sayısının şaşkınlık verecek derecede az ol-
duğunu hayretle gördük. Türkçe yazılmış mevlidlerle ilgili yapılmış tek ayrıntı-
lı çalışma Prof. Dr. Necla Pekolcay’ın yaklaşık 60 yıl evvel hazırladığı “Türk-
çe Mevlid Metinleri” adlı doktora tezidir. Sonrasında bu konuda yazılan maka-
lelerin çoğunun bu tezi referans olarak aldığı ve onun üzerine çok da yeni bilgi-
ler ilave edemedikleri görülmektedir. Yeni bilgiler ilave edilemediği gibi bu-
nun yanında tezdeki bazı yanlış bilgiler de düzeltilemeden verilmiştir.
Çalışmamıza devam ederken yukarıda belirtilen doktora tezinde Der-
viş’in mevlidinin ilk beyitleri olan:
Başlayalum evvel Allah adını
7 Kınalı-Zâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şuarâ, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara 1989, c.1, s.
368-380; Đpekten Haluk - Đsen Mustafa – Toparlı Recep – Okçu Naci - Karabey Turgut, Tez-kirelere Göre Divan Edebiyatı Đsimler Sözlüğü, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay. s.98-100
- 9 -
Uralum andan sözüñ bünyXdını
Evvel Allah diyelüm biz derd-ile
Allah adın ögredelüm her dile
beyitleriyle başlayan 2 farklı mevlid metniyle karşılaştık. Bunlardan biri “Ha-
lil”in diğeri ise “Şahidünneyyi”nin olarak geçmekte idi. Bu karışıklıktan şüphe-
lenerek “Halil”in ve “Şahidünneyyi”nin olarak belirtilen nüshaları temin edip
incelemeye aldık. Yaptığımız inceleme sonucunda çok şaşırtıcı sonuçlarla kar-
şılaştık. Biri “Halil”in diğeri ise “Şahidünneyyi”nin olduğu söylenen
mevlidlerin birbiriyle aynı mevlidler olduğunu gördük. Đşin en ilginç yanı ise
bu mevlidler Halil’in de değildi, Şahidünneyyi’nin de değildi.
Prof. Dr. Necla Pekolcay, çalışmasında incelediği nüshanın Halil’in
olduğuna delil olarak şu ifadeleri kullanıyor:
“Dua (Bu kısımda müellif kitabından ve kendisinden bahsetmektedir. Şu mıs-
rada da onun ismi de vardır:‘Halilim kalbim ol beytü’l-haram’ müteakibinde de
dua gelmektedir.)” 8
21 b’nin ilk satırı olan bu ifadeler dikkatle incelendiğinde (secili mensur dua-
nın ilk kısmı bulunan) 21 a’nin son satırının devamı olduğu görülecektir. 21
a’nın son kısmındaki cümleler:
“Rabbim ol Halıkdır kim …* Nebim ol Ahmeddir kim …* Kitabım Rabbimin
Kuranıdır …* Dinim Đslam dinidir kim bedr-münir * (Son satırdaki son kelime
ise) Milletindenem” şeklindedir.
21 a’nın son satırında cümlenin bitmediği 21 b’nin ilk satırı onun de-
vamı olduğu aşikârdır. Prof. Dr. Necla Pekolcay’ın mahlas dediği “Halil” mah-
las değildir. Kastedilen Hz. Đbrahim’dir ki onun lakabı “Halil”dir ve bütün
Müslümanlar onun milletinden kabul edilir. Buradan da anlaşılmaktadır ki şair
bu ifadelerle “Halil’in milletindenim” demektedir.
Bununla birlikte şunu da belirtelim ki “kalbim ol beytü’l-haram” sö-
zündeki kalbim kelimesi yanlış okunmuştur, doğrusu “kıblem ol beytü’l-
haram”dır.
8 Bkz. PEKOLCAY Necla, Türkçe Mevlid Metinleri, ĐÜ Edebiyat Fakültesi, Doktora Tezi
(basılmamış), 1950, s. 214
- 10 -
Nüshayı tamamen incelediğimizde ise Derviş’in mevlidinin, iş bilmez
bir mücellit tarafından eksik ve bölük pörçük bir şekilde ciltlenmiş şekli olduğu
anlaşılmaktadır.
Hülasa, Halil’in olduğu belirtilen bu nüsha onun değil Derviş’indir.
Dolayısıyla Prof. Dr. Necla Pekolcay’ın doktora tezinde, Prof. Dr. Hasan Ak-
soy’un yazdığı bir makalesinde9 16. asır mevlid şairleri arasında belirttiği
mevlid şairi Halil değil “Derviş”tir.
Yine aynı doktora tezinde Şahidünneyyi’nin olduğu belirtilen nüshalar
birbiriyle tamamen aynı değildir. Nüshaların genel olarak ilk bölümleri aynı
olup sonrasında nüshalar birbirinden farklılaşmaktadır. Sadece “Topkapı Sarayı
Müzesi Kütüphanesi’nde 1246 numaralı nüsha ile Millet Ktp., Ali Emîrî Ef. Bl.
Manzum Eserler, Nr.1347” künyeli nüsha birbiriyle aynıdır ki o eserler de -
çalışmamızda incelemeye dâhil ettiğimiz- Derviş’in mevlididir. Zira bu nüsha-
larda Şahidünneyyi’nin olduğuna dair ne bir mahlas ne de bir isim mevcut de-
ğildir.
2222.... Eserin Adı ve Yazılış TarihiEserin Adı ve Yazılış TarihiEserin Adı ve Yazılış TarihiEserin Adı ve Yazılış Tarihi
Eserin Vesiletü’n-necat gibi özel bir adı yoktur. Fakat, aşağıda verilen
53 numaralı beyitten de hareketle bu tür kitaplara verilen genel bir isim olan
“mevlid” eserin ismi kabul edilebilir.
Bir kitXb idem bu sözi añlana
Mevlid ola dX’ima ol diñlene
Mevlid, h.917/m.1511 yılında yazılmıştır. Bu hususta herhangi bir te-
reddüt yoktur. Zira eserin 571 numaralı beytinde şu ifadeler bulunmaktadır:
Hem šo\uz yüz on yedide [bil] i yXr
Cem‘ idüp tXrí^in itdük i_tiyXr
9 Hasan AKSOY, “Türk Edebiyatında Mevlid”, DĐA, Ankara 2004, c.29, s.482-
484
- 11 -
3. Şekil Özellikleri3. Şekil Özellikleri3. Şekil Özellikleri3. Şekil Özellikleri
Bu bölümde eserin dış yapısı değerlendirilecektir. Yani Mevlid’in için-
de yer alan nazım şekilleri, beyitlerde kullanılan vezinler ayrıca mısraların ka-
fiye ve redifleri incelenecektir.
3.3.3.3.1111.... Mevlid’in Şekli ve VezniMevlid’in Şekli ve VezniMevlid’in Şekli ve VezniMevlid’in Şekli ve Vezni
Ayetlerle başlayan eser mesnevi şeklinde yazılmıştır. Yalnız 111-129
beyitleri kaside şeklindedir. Mevlid, bu türün ün meşhur eseri Vesiletü’n-
necat’a benzer bir şekil özelliğine sahiptir.
Mevlid’in vezni de Süleyman Çelebi’nin eserinin vezni olan, aruzun
remel bahrinden “fX ‘ilXtün / fX ‘ilXtün / fX ‘ilün”dür. Fakat eserin bütün beyit-
leri bu kalıpla yazılmamıştır. 111-143 ve 362-412 beyitlerinde vezin hezec
bahrinden “mefX ‘ílün / mefX ‘ílün / fe‘`lün” olmuştur.
Derviş vezin konusunda 16. yüzyıl şairlerine nazaran vasat bir görünüm
sergiler. Mevlid’de kusursuz beyitler bulunsa da eser, imale, zihaf vb. aruz
kusurlarından tamamen arınmış değildir. Örneğin bazen Türkçe kelimelerde
uzun ünlü bulunmamasına rağmen şairin med yaptığı görülür.
Örn. var – vXr (379) taş – tXş (443)
Bununla beraber bazen, med olması gereken yerde med yapılmayarak
ahenk bozulmuştur.
Örn. va\t Cebre‘íl (452) va\t tecellí (455)
Şair vezin konusunda acemi değildir ama usta da kabul edilemez. Bu
durum halk tipi mesnevilerde sıkça karşılaşılan bir husustur.
3.3.3.3.2222.... Kafiye ve RedifKafiye ve RedifKafiye ve RedifKafiye ve Redif
Şiirde ahengi sağlayan en önemli unsurlardan biri kafiyedir. Bu yönüyle
Derviş’in Mevlid’ine bakıldığında beyitlerde Türkçe kelimelerde zengin ve tam
- 12 -
kafiyenin, Farsça ve Arapça kelimelerde ise kâfiye-i müreddefenin çoğunlukta
olduğu söylenebilir:
Örn. Dest-gíri ba\ ola bir kişinüñ
Ebter olmaya coñı her işinüñ
Anuñ içün yaratıldı bu cihXn
Cümle varlı\ XşikXre vü nihXn
Cinaslı kafiye de kullanılan kafiye çeşitleri arasındadır:
Örn. Ol Mec`síler ki šapardı oda
Söyünüp yod oldı ol demde o da
Eserde ahengi sağlayan unsurlar arasında redif de önemli yer tutar. Şair
redif çeşitlerinden genellikle ek halindeki redifleri tercih etmiştir:
Örn. Tíz melekler A_medi getürdiler
Anesinüñ \atuna yetürdiler
eaynadup nXr-ı ma_abbet \anumı
Aluban badruma bacdum cXnumı
Kelime halindeki redifler de mevcuttur:
Örn. Hem _icXbı götürür bu gice ba\
Hem cemXlin gösterür bu gice ba\
Bazen kafiyenin olmayıp ahengin sadece redifle sağlandığı beyitler de
görülür:
Örn. Adlamadı \oyalum şimden girü
Sevgüli odlıña düş şimden girü
Eserde çok nadir de olsa kafiyesiz beyitlerle de karşılaşılmaktadır:
Örn. Anesi ra_minde \aldı ol yetím
Atası ol dem bulara irdi bil
- 13 -
4. Dil ve Üslup Özellikleri4. Dil ve Üslup Özellikleri4. Dil ve Üslup Özellikleri4. Dil ve Üslup Özellikleri
Mevlid, 16.yüzyıl Anadolu Türkçesinin telaffuz ve gramer özelliklerini
taşır. Eserde Eski Anadolu Türkçesinde kullanılan bazı eklerin devam ettiği de
görülmektedir.
Örn. med_ idevüz (66) diñleyesiz (241) göricegez (270)
Bazı Arapça ve Farsça kelimeler halk ağzında kullanıldığı şekliyle imla
edilmiştir. Bu durumun bazen vezin zaruretinden kaynaklandığı anlaşılmakta-
dır.
Örn. illa > ille (273)
Bununla beraber metinde bazı kelimelerin iki farklı imlalarıyla da karşı-
laşılmıştır.
Örn. od (344) ot (355)
Derviş’in eserinde Türkçenin eski şekillerinden ve bazı yöresel söyle-
yişlerden de örnekler mevcuttur.
Anıl anıl : yavaş yavaş (509)
Bölücek : bölük, parça (240)
Sagu sagup : ölenin arkasından ağlamak (354)
Yarındesi : ertesi gün (476)
Yazuklu : günahkâr (540)
Derviş’in üslubu da sade ve açıktır. Eserinde süse, mübalağaya ve yap-
macık sanat oyunlarına müracaat etmez. Devrine nazaran Arapça ve Farsça
kelimeler ve terkipler azdır. Bu husus eserin halk için yazılmasından ve okun-
sun kaygısı güdülmesinden olsa gerektir.
5. Muhteva Özellikleri5. Muhteva Özellikleri5. Muhteva Özellikleri5. Muhteva Özellikleri
Muhteva bakımından incelenirken mevlidin kaç bölümden oluştuğu ve
her bir bölümün nelerden bahsettiği incelenecektir.
- 14 -
5.5.5.5.1111. Mevlidin Bölümleri. Mevlidin Bölümleri. Mevlidin Bölümleri. Mevlidin Bölümleri
Muhteva bakımından ve konunun işlenişi itibariyle başlıklarla bölümle-
re ayrılmamıştır. Ancak her konu değişikliğinde ayetler verilmiştir. Buradan
hareket ederek ve Vesiletü’n-necat’ın başlıklarla bölümlere ayrılmasını dikkate
alarak Derviş’in mevlidini 14 bölüme ayırmak mümkündür. Mevlid’in her bir
bölümüne “Bahir” adı da verilir. Eserde, “Miraç” bahri hariç, bölümlerin baş-
lıkları verilmemiştir. Her bölümden önce ayetler mevcuttur. Ayrıca, her bölüm
şu beyitlerle bitmektedir:
Ger bu ‘Xlem ^alkı dirse cub_ u şam
Med_ olınsa _aşre dek olmaz temXm
Ger diler-iseñ bula cXnuñ cafX
Vir calavXt ber-Res`l-i MucšafX
Bölümler:Bölümler:Bölümler:Bölümler:
1. Tevhid (1 - 43)
2. Sebeb-i telif (44-70)
3. . . . Mevlidin kıymetinin daha iyi anlaşılması için bir hikaye (71-110)
4. Alemin ve bununla beraber Nûr-ı Muhammedî’nin yaratılışı (111-
144)
5. Hz. Âdem’in yaratılışını ve Nûr-ı Muhammedî’nin yaratılıp alından
alına intikal ederek nihayet Hz. Âmine’nin alnına gelişi (145-182)
6. Hz. Peygamber’in, ana rahmine düşmesi ve babasının vefatı (183-
224)
7. Hz. Peygamber’in methi (225-258)
8. Hz. Peygamber’in doğum gecesinde Hz. Âmine’nin şahit olduğu
olağan üstülükler (259-298)
9. Hz. Peygamber’in doğumu (299-330)
10. Hz. Peygamber’in doğduğunda yaşanan mucizevî olaylar (331-360)
11. Doğumundan on iki yaşına kadar geçen zaman diliminde yaşadıkla-
rı (361-414)
12. Miraç (415-469)
13. Hz. Peygamber’in vefâtı (470-552)
14. Hâtimetü’l- kitab (553-574)
- 15 -
5.5.5.5.2222. Mevlidin Bölümlerinin Özetleri. Mevlidin Bölümlerinin Özetleri. Mevlidin Bölümlerinin Özetleri. Mevlidin Bölümlerinin Özetleri
1.1.1.1. Tevhid (1 - 43)
Bu bölümde Hakk’ın mevcudiyetinden ve vahdaniyetinden
bahsedilmektedir. Allah’ın kendi zatını bildirmek istediği ve Âlemlerin
Efendisi Hz. Muhammed’i niçin yarattığı kısaca anlatılır. Ayrıca bütün
âlemlerin yaratılış sebebinin Hz. Muhammed olduğuna değinilir.
2.2.2.2. Sebeb-i telif (44-70)
Bu kısımda şair, eğer Hak yardım ederse, müminler arasında okunsun
ve kendisinin kurtuluşuna vesile olsun diye yeni bir “Mevlid kitabı” yazmak
niyetinde olduğunu anlatır.
3.3.3.3. Mevlidin kıymetinin daha iyi anlaşılması için bir hikaye. (71-110)
Bu bölümde mevlidin kıymetinin daha iyi anlaşılabilmesi için mevlid
vesilesiyle hidayete mazhar olmuş Yahudi bir karı-kocanın başından geçen
hikaye anlatılır. Hikaye özetle şöyledir: Bağdat’ta her yıl Rebiulevvel ayının on
ikinci gecesi türlü ikramlarda bulunup hayırlar yapan hayırsever bir Müslüman
vardır. Bu Müslüman adamın da komşusu olan Yahudi bir evli çift vardır. Ya-
hudi kadın kocasına bu Müslüman adamın her yıl muayyen günlerde hayırlar
yapmasının sebebini sorar. Kocası cevaben “Ey zevcem! O adamın çok sevdiği
peygamberi olan Muhammed bu günde doğduğu için o hep böyle hayırlar
yapmaktadır (mevlid okutmaktadır).” der. Kadın bunu işitince hayrete düşer.
Đhsan-ı Đlahi olarak kalbine bu vesileyle Hz. Peygamber’in aşkı düşer. O gece
rüyasında bütün Ashabıyla birlikte Hz. Muhammed’i görür. Efendimiz ona
“Lebbeyk” (sana geldim) der. Kadın heyecanlanır, Efendimize “Bana niçin
Lebbeyk deme tenezzülünde bulundunuz” der. Hz. Peygamber ona “Sen beni
övüp yücelttin (mevlidimi okuttun), Allah da bu vesileyle sana hidayet ihsan
etti” diyerek kadına iman telkin eder. O gece kocası da aynı rüyayı görmüştür.
Uyandıklarında ikisi de Müslüman olur ve her yıl mevlid okutup hayırlar yap-
maya ahdederler.
4.4.4.4. Âlemin ve bununla beraber Nûr-ı Muhammedî’nin yaratılışı (111-
144)
Bu bahirde âlemin, bununla beraber Nûr-ı Muhammedî’nin ve kıymetli
sahabelerin yaratılacağından bahsedilir.
- 16 -
5.5.5.5. Hz. Âdem’in yaratılışını ve Nûr-ı Muhammedî’nin yaratılıp intikal
ederek nihayet Hz. Âmine’nin alnına gelişi (145-184)
Burada Hz. Âdem’in yaratılışı teferruatıyla anlatılır. Azrail’in yerden
alıp getirdiği toprağın balçık yapılışı, bu balçığın cennete konuluşu, Hz. Pey-
gamber’in nûrunun bu balçığın içine konulması, Hz. Âdem’in can buluşu ve
alnında Nûr-ı Muhammedî’nın parıldaması anlatılır. Bu nûrun daha sonra bir
çok peygamberden geçerek Hz. Đbrahim’e, Hz. Đsmail’e ardından
Abdulmuttalib, Abdullah ve en nihayet Hz. Âmine’ye intikal edişi ayrıntılarıy-
la ifade edilir.
6.6.6.6. Hz. Peygamber’in, ana rahmine düşmesi ve babasının vefatı (183-
224)
Hz. Peygamber’in ana rahmine düşüşünün anlatılmasıyla başlar. Abdul-
lah’ın, alnından bir nûrun çıkıp bütün âlemi kapladığı rüyası, bu rüyanın
Kureyş’in bütün ulularınca Abdullah’ın zürriyetinden son peygamberin gelece-
ğine yorulmasının anlatılmasıyla devam eder. Ardından Hz. Peygamber’in ba-
bası Abdullah’ın vefat edişi anlatılır.
7.7.7.7. Hz. Peygamber’in methi (225-258)
Bu bölümde şair insanlığın Hz. Muhammed’in şefaatine muhtaç oldu-
ğunu belirtir, kendisi de şefaat umar ve Hak yardım ederse Hz. Muhammed’in
methini yapacağını söyler.
8.8.8.8. Hz. Peygamber’in doğum vaktinde Hz. Âmine’nin şahit olduğu ola-
ğan üstülükler (259-298)
Bu bahirde Peygamberimizin doğum vaktinde Hz. Âmine’nin şahit ol-
duğu, evinin nurla dolması, odasına 4 meleğin gelmesi gibi olağan üstülükler
anlatılır. Bu bahirde Vesiletü’n- Necat’tan alıntılar yapılmıştır.
9.9.9.9. Hz. Peygamber’in doğumu (299-330)
Bu bahir Hz. Muhammed’in doğumunun anlatıldığı bölümdür. Hem
doğumu anlatılmış hem de methiyeler söylenmiştir. “Merhaba” faslı da dahil
birçok beyit Vesiletü’n- Necat’tan alınmıştır. Ayrıca Âmine’nin Hz. Peygam-
ber’den doğar doğmaz “Ümmetim, ümmetim” dediğini işittiği de anlatılanlar
arasındadır.
- 17 -
10.10.10.10. Hz. Peygamber’in doğduğunda yaşanan mucizevî olaylar (331-360)
Hz. Peygamber’in doğduğu gün yaşanan, Mekke şehrinin nurla dolma-
sı, putların yüzüstü yıkılmaları, Save gölünün kuruması, Mecûsîlerin taptıkları
bin yıldır hiç sönmeyen ateşin sönüvermesi gibi mucizevî olaylar anlatılır.
11.11.11.11. Doğumundan on iki yaşına kadar geçen zaman diliminde yaşadıkları
(361-414)
Hz. Peygamber’in adının konması, süt annesi Halime’ye verilişi, büyü-
yüp çobanlık yapması, meleklerce yüreğinin yarılıp temizlenmesi olayı anlatı-
lır. Sonra altı yaşında öksüz kalması, sekiz yaşında dedesi Abdulmuttalib de
ölünce amcası Ebû Talib’in yanında kalmaya başlaması anlatılır. Ayrıca, on iki
yaşına basması, hep edep üzere yaşaması ve güneşli sıcak havalarda bir bulutun
ona gölgelik olması gibi hadiseler de anlatılanlar arasındadır.
12.12.12.12. Miraç (415-469)
Miracın anlatıldığı kısımdır. Hz. Peygamber’in Burak’a binip Cebrail’le
birlikte önce Kudus’e gidip orada bütün peygamberlere imamlık ederek namaz
kılmaları ve sonra göğe yükselip Sidretü’l- Müntehâ’ya kadar gelmeleri, Hz.
Cebrail’in buradan öteye geçememesi, Hz. Peygamber’in Allah’la (c.c.) gö-
rüşmesi, beş vakit namazın farz kılınışı ve tekrar dönmesi anlatılmaktadır.
13.13.13.13. Hz. Peygamber’in vefâtı (470-552)
Peygamberimizin vefatının anlatıldığı bahirdir. Bu bölümde Hz. pey-
gamber’in son kez minbere çıkıp ashabına nasihatlerde bulunması, hastalanıp
yatağa düşmesi, başta Hz. Fatıma, Hz. Aişe ve dört Halife ve Hasan ile Hüse-
yin ile olmak üzere bütün sahabenin üzüntüye gark olmaları, Hz. Ebu Bekr’i
namazda yerine vekil tayin etmesi, mübarek nâşını Hz. Ali ile Hz. Abbas’ın
yıkayıp kefenlemesini vasiyetlemesi ve nihayet bütün Müslümanları yetim
bırakıp teslim-i ruh edişi anlatılır.
14.14.14.14. Hâtimetü’l- kitab (553-574)
Son bahirde ise şair, Hak’tan Efendimizin yüzü suyu hürmetine mer-
hamet diler ve Hakk’ın Habibi’nin şefaatini umar. Ve tarih beytini söyleyip
kitabını duayla bitirir.
- 18 -
III. EDEBĐ ŞHSĐYETĐIII. EDEBĐ ŞHSĐYETĐIII. EDEBĐ ŞHSĐYETĐIII. EDEBĐ ŞHSĐYETĐ
Kaynaklarda Derviş’e ilişkin herhangi bir bilgi olmadığı için edebi şah-
siyetine dair söyleyeceklerimiz eserinden hareketle vardığımız sonuçlar olacak-
tır.
Her şeyden önce Derviş, Mevlid vücuda getirmiş bir şairdir. Mevlid
yazabilmiş bir şairin edebi yönü zayıf olmasa gerektir. Eseri incelendiğinde
Derviş’in başarısız olmadığı bilakis şairliğinin iyi denilebilecek seviyede oldu-
ğu anlaşılır.
Derviş’te dikkate değer bir nokta onun eserinde şairliğini ve şiirlerini
öven bir beytin olmamasıdır. Bu durum belki de Hz. Peygamber’i anlattığı bir
eserde şairin kendini ön plana çıkarmama kaygısından ve nezaketinden kay-
naklanıyor olabilir. Kur’an yazan hattatların Kur’an’a hürmeten imza atmaması
gibi Mevlid şairlerinin kendilerinden bahsetmemeleri de bir gelenek olabilir.
Onun, Mevlid’inde kullandığı dil gayet sâde bir dildir. Uzun terkiplere
ve ağır kelimelere rağbet etmemiştir. Şair, sanat yapmak kaygısı gütmemiş ve
edebi sanatlara çok da başvurmamıştır. Buna rağmen eserdeki beyitler ahenksiz
değildir.
- 19 -
SONUÇSONUÇSONUÇSONUÇ
Bu çalışmamızda 16. asır şairlerinden Derviş’in Mevlid’ini bütün yön-
leriyle incelemeye çalıştık. Yapılan bu çalışmalar neticesinde sonuç olarak
şunları söyleyebiliriz:
Derviş’in hayatı hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgi yoktur. Bu-
nunla beraber, “Derviş” kelimesinin mahlas mı yoksa isim mi oldoğu da bili-
nememektedir. Bu durum biraz da Mevlid şairlerinin eserlerinde Hz. Peygam-
ber’e hürmeten kendinden bahsetmemelerinden kaynaklanmaktadır.
Derviş’in Mevlid’i günümüzde diğer bütün mevlidler gibi Vesiletü’n-
necat’ın gölgesinde kalmış ve gereken itibarı görememiştir. Oysa eser incelen-
diğinde hiç de basit olmayan bir olduğu anlaşılmaktadır. Eserin, yazıldıktan
yaklaşık 250 yıl sonra bile istinsah edilmiş olması onun kendi döneminde ne
kadar sevildiğine dair bir ipucu vermektedir. Fakat belirttiğimiz gibi günümüz-
de Vesiletü’n- necat’ın gölgesinde kalmış hak ettiği ilgiyi görememiştir.
Eseri güzel kılan unsurların başında dili gelmektedir. Onun dili süsten
ve yapmacılıktan uzak sade, temiz bir dildir. Uzun tamlamalar, halkın dilinde
yaşamayan kelimeler eserde bulunmamaktadır.
Kafiye konusunda ise başarılı olabilmiş şairin tek zayıf yönü vezindir.
Derviş aruzu çok iyi kullanamamakta ve beyitlerde aruz kusurlarına rastlan-
maktadır.
Eserde teşbih, istiare, tezat gibi sanatlara rastlanmasının yanında eser
sanat bakımından zengin sayılamaz. Bu özellik Mevlid şairlerinin sanat yap-
mak gibi bir endişelerinin olmamasından kaynaklanmaktadır.
Bütün bu özelliklerden hareketle Derviş’in Mevlid’i için denilebilir ki:
Eser bir şaheser değildir ama basit bir eser de değildir.
- 20 -
IIIIIIII. BÖLÜ. BÖLÜ. BÖLÜ. BÖLÜMMMM
MEVLĐDMEVLĐDMEVLĐDMEVLĐD
NÜSHALARIN TANITIMINÜSHALARIN TANITIMINÜSHALARIN TANITIMINÜSHALARIN TANITIMI
veveveve
METĐN TESPĐTLERĐYLE ĐLGĐLĐ HUSUSLARMETĐN TESPĐTLERĐYLE ĐLGĐLĐ HUSUSLARMETĐN TESPĐTLERĐYLE ĐLGĐLĐ HUSUSLARMETĐN TESPĐTLERĐYLE ĐLGĐLĐ HUSUSLAR
- 21 -
I. METĐN TESPĐTLERĐYLE ĐLGĐLĐ HUSUSLARI. METĐN TESPĐTLERĐYLE ĐLGĐLĐ HUSUSLARI. METĐN TESPĐTLERĐYLE ĐLGĐLĐ HUSUSLARI. METĐN TESPĐTLERĐYLE ĐLGĐLĐ HUSUSLAR
1111. NÜSHALARIN TANITIMI. NÜSHALARIN TANITIMI. NÜSHALARIN TANITIMI. NÜSHALARIN TANITIMI
1. 1. 1. 1. Millet Ktp., Ali Emîrî Ef. Bl. Manzum Eserler, Nr.1349 (=AE1)Millet Ktp., Ali Emîrî Ef. Bl. Manzum Eserler, Nr.1349 (=AE1)Millet Ktp., Ali Emîrî Ef. Bl. Manzum Eserler, Nr.1349 (=AE1)Millet Ktp., Ali Emîrî Ef. Bl. Manzum Eserler, Nr.1349 (=AE1)
Mavi renkli mukavva bir cilt içinde 111 yapraktan oluşan bir nüshadır.
Krem kâğıda, cetvelli çift sütun hâlinde tanzim edilmiştir. Her bir sütun or-
talama 11 satırlı harekeli nesih hatla yazılmıştır. Sayfaların cetvelleri ve
bazı kelimelerin üzeri kırmızı ile çizilmiştir.
Đstinsah kaydı olmayıp ne zaman ve kim tarafından istinsah edildiği
belli değildir.
Bu nüshada 414. beyitten sonra mevlide ara verilmiş ve Hz. Peygam-
ber’in (bir önceki bölümde on iki yaşına geldiği anlatılmasına rağmen) yedi
yaşında yetim kalması Hz. Hatice’nin kervanının işini yapması, evlenmesi,
çocuklarının olması, vahyin gelişi gibi siyere dâhil edilebilecek olan konu-
ların yer aldığı yaklaşık 900 beyte yer verilmiştir. Sonra tekrar 415. beyit-
ten devam edilmiştir.
Başı: Başlayalum evvel Allah adını
Uralum andan sözüñ bünyXdını
Sonu: Rajı olsun ümmetünden ol mu‘ín
Ra_metü’llXhi ‘aleyhim ecma‘ín
2. 2. 2. 2. Millet Ktp., Ali Emîrî Ef. Bl. Manzum Eserler, Nr.1347 (=AE2)Millet Ktp., Ali Emîrî Ef. Bl. Manzum Eserler, Nr.1347 (=AE2)Millet Ktp., Ali Emîrî Ef. Bl. Manzum Eserler, Nr.1347 (=AE2)Millet Ktp., Ali Emîrî Ef. Bl. Manzum Eserler, Nr.1347 (=AE2)
Maviye çalan mukavva ciltli 57 varaklık bir nüshadır. Krem kâğıt üze-
rine cetvelli çift sütun olarak tanzim edilmiştir. Cetveller kırmızı mürek-
keple çizilmiştir. Her bir sütunda yaklaşık 15 satır vardır. Harekesiz rik’a
ile yazılmıştır. Tekrar beyitleri kırmızı mürekkeple yazılmıştır ve kırmızı
renkli çizgilerle cetvel içine alınmıştır. Eserin 1b sayfasında kırmızı mü-
rekkeple “Heze Kitâb-ı Mevlidi’n-Nebî Aleyhi’s-Selâtü ve’s-Selâm” yazı-
lıdır. Mevlid 21. varakta bitmiş olup sonraki varaklarda Hz. Peygamber’in
Hz. Hatice’yle tanışıp evlenmesi, Kur’an’ın nâzil olmaya başlaması, Pey-
- 22 -
gamber’in, halkı dine davet etmesi gibi siyere dâhil olan konular yer almak-
tadır.
Kitabın müstensihi Yazıcızâde Mustafa olup istinsah tarihi
1171/1757’dir.
Başı: Allah adın zikr idelüm evvelX
VXcib oldur cümle işde her \ula
Başlayalum evvel Allah adını
Uralum andan sözüñ bünyXdını
Sonu: O\ıyanı diñleyeni yazanı
Ra_metüñle yarlıdadıl yX kaní
Diler-iseñ bulasın oddan necXt
‘Işk-ile derd-ile eydüñ es-calXt
3. 3. 3. 3. Hacı Selim Ağa Ktp., Hacı Selim Ağa Bl., Nr., 853 (=HS)Hacı Selim Ağa Ktp., Hacı Selim Ağa Bl., Nr., 853 (=HS)Hacı Selim Ağa Ktp., Hacı Selim Ağa Bl., Nr., 853 (=HS)Hacı Selim Ağa Ktp., Hacı Selim Ağa Bl., Nr., 853 (=HS)
Sırtı meşin kahverengiye çalan mukavva bir cilt içinde 36 yapraktan
müteşekkil bir nüshadır. Krem kâğıt üzerine cetvelsiz, çift sütun hâlinde
tanzim edilmiştir. Her sütun ortalama 13 satırlı harekeli nesih hatla yazıl-
mıştır. Tekrar beyitleri kahverengiye çalan koyu kırmızı renktedir. Bölüm-
lerin son beyitleri sütunun ortasına yazılmıştır.
Mevlid, 25 b varağında bitmektedir. Sonrasında kabirde sorgu melekle-
rince sorulacak sorular ve onlara verilecek cevaplar ile Hz. Fâtıma’nın ve-
fatı gibi konular işlenmektedir.
HS nüshasında müstensih bazen mısra sonuna sığdıramadığı kelimeyi
bir sonraki mısraın başında yazmıştır. Mesela 16. beytin ikinci mısraının
son kelimesi olması gereken “šabíb” kelimesi 17. beytin başında yer almış-
tır. Bu durum çok sık tekrarlanmaktadır.
Đstinsah kaydı olmayıp ne zaman ve kim tarafından istinsah edildiği
belli değildir.
Başı: Başlayalum evvel Allah adını
Uralum andan sözüñ bünyXdını
- 23 -
Sonu: O\ıyanı diñleyeni yazanı
Yarlıdadıl ra_metüñle yX kaní
4. 4. 4. 4. AÜDTCF Ktp., Đsmail Saib Sencer Bl.AÜDTCF Ktp., Đsmail Saib Sencer Bl.AÜDTCF Ktp., Đsmail Saib Sencer Bl.AÜDTCF Ktp., Đsmail Saib Sencer Bl.,,,, Nr. 5308 (=ĐS1) Nr. 5308 (=ĐS1) Nr. 5308 (=ĐS1) Nr. 5308 (=ĐS1)
Üstü ve arkası yeşil, kırmızı ve sarı tonların hâkim olduğu ebrî kâğıt
kaplı sırtı meşin bir cilt içinde 41 yapraktan oluşmuş bir nüshadır. Krem
kâğıt üzerine cetvelsiz, çift sütuna 9 satırlı harekeli nesih hatla yazılmıştır.
Besmelelerin bir kısmı, tekrar beyitlerin tamamı kırmızıdır.
Đstinsah kaydı olmayıp ne zaman ve kim tarafından istinsah edildiği
belli değildir.
Başı: Başlayalum evvel Allah adını
Uralum andan sözüñ bünyXdını
Sonu: O\ıyanı diñleyeni yazanı
Yarlıdadıl ra_metüñle yX kaní
5. AÜDTCF5. AÜDTCF5. AÜDTCF5. AÜDTCF Ktp., Đsmail Saib Sencer Bl. Ktp., Đsmail Saib Sencer Bl. Ktp., Đsmail Saib Sencer Bl. Ktp., Đsmail Saib Sencer Bl.,,,, Nr. 698 (=ĐS2) Nr. 698 (=ĐS2) Nr. 698 (=ĐS2) Nr. 698 (=ĐS2)
30 yapraktan meydana gelen bir nüshadır. Krem kâğıt üzerine ilk 3 yap-
rağı kırmızı cetvelli diğer yapraklar cetvelsiz, çift sütuna 11 satırlı harekeli
nesih hatla yazılmıştır. Bu nüshanın yapraklarında muhtemelen ıslanmaktan
kaynaklanan hayli fazla lekeler vardır.
Đstinsah kaydı olmayıp ne zaman ve kim tarafından istinsah edildiği
belli değildir.
Başı: Başlayalum evvel Allah adını
Uralum andan sözüñ bünyXdını
Sonu: O\ıyanı diñleyeni yazanı
Yarlıdadıl ra_metüñle yX kaní
- 24 -
6. Topkapı Sarayı Müzesi, Hazine Ktp., Nr. 1246 (=TK)6. Topkapı Sarayı Müzesi, Hazine Ktp., Nr. 1246 (=TK)6. Topkapı Sarayı Müzesi, Hazine Ktp., Nr. 1246 (=TK)6. Topkapı Sarayı Müzesi, Hazine Ktp., Nr. 1246 (=TK)
Kahverengi renkli mukavva ciltli 35 varaklık bir nüshadır. Krem kâğı-
da, cetvelli çift sütun hâlinde tanzim edilmiştir. Her sütun 11 satırlı harekeli
nesih hatla yazılmıştır. Her bölümün başında bulunan salavatlar, cetvelin
içine değil yanına, eğik bir şekilde yazılmıştır.
Müstensihi belli olmamakla birlikte istinsah tarihi 1206/1792’dir.
Başı: Başlayalum evvel Allah adını
Uralum andan sözüñ bünyXdını
Sonu: O\ıyanı diñleyeni yazanı
Yarlıdadıl ra_metüñle yX kaní
2. 2. 2. 2. Nüshaların DeğerlendirilmesiNüshaların DeğerlendirilmesiNüshaların DeğerlendirilmesiNüshaların Değerlendirilmesi
Derviş’in Mevlid’inin tenkitli metni için üzerinde çalışılan nüshalar ve
bu nüshaların metin içinde kullanılan kısaltmaları şunlardır:
1. Millet Ktp., Ali Emîrî Ef. Bl. Manzum Eserler, Nr.1349 (=AE1)
2. Millet Ktp., Ali Emîrî Ef. Bl. Manzum Eserler, Nr.1347 (=AE2)
3. Hacı Selim Ağa Ktp., Hacı Selim Ağa Bl., Nr., 853 (=HS)
4. AÜDTCF Ktp., Đsmail Saib Sencer Bl., Nr. 5308 (=ĐS1)
5. AÜDTCF Ktp., Đsmail Saib Sencer Bl., Nr. 698 (=ĐS2)
6. Topkapı Sarayı Müzesi, Hazine Ktp., Nr. 1246 (=TK)
HS, ĐS1, ĐS2 nüshaları birbirleri arasında, AE2 ile TK nüshaları kendi
aralarında gerek imla gerek hata gerekse tertip noktasında birbirlerine daha
yakındır. AE1 nüshası ise belirtilen hususlar yönüyle diğer üç nüshadan farklı-
lıklar arz etmektedir. Bunun yanında HS’de bulunan bazı beyitlerin diğer nüs-
haların hiçbirinde bulunmaması HS’nin farklılıklarındandır.
- 25 -
HS nüshasının “olar, turur, vir” vb. gibi imla özelliklerine bakılırsa is-
tinsah tarihi eski bir nüsha olduğu söylenebilir. Yine imla özelliklerine bakıla-
cak olursa AE1 nüshası muhtemelen yakın zamanda istinsah edilmiştir.
AE1 ve TK nüshalarında bölümlerinin sonunda ayetlerin yanı sıra sala-
vatların da olması bu nüshaların bir dönem mevlid merasimlerinde düşük bir
ihtimal de olsa okunmuş olabileceği izlenimini vermektedir.
Nüshalar Vesiletü’n-necat’tan etkilenme noktasında değerlendirilecek
olunursa, AE2 ve TK nüshaları en az etkilenenlerdir. Bu iki nüshada
Vesiletü’n-necat’tan sadece “Merhaba faslı” ve birkaç beyit bulunmaktadır.
HS, ĐS1, ĐS2 nüshaları etkilenme noktasında paralellik arz eder. Buna karşılık
en çok etkilenen nüsha ise AE1’dir.
Buradan hareketle en güvenilir nüshalar en az etkilenen AE2 ve TK
nüshaları olarak kabul edilebilir.
II. METNĐN KURULUŞUNDA TAKĐP EDĐLEN YOLII. METNĐN KURULUŞUNDA TAKĐP EDĐLEN YOLII. METNĐN KURULUŞUNDA TAKĐP EDĐLEN YOLII. METNĐN KURULUŞUNDA TAKĐP EDĐLEN YOL
1111.... Türkçe Bazı Ekler vTürkçe Bazı Ekler vTürkçe Bazı Ekler vTürkçe Bazı Ekler ve Kelimelerin Đmlâsıe Kelimelerin Đmlâsıe Kelimelerin Đmlâsıe Kelimelerin Đmlâsı
a. Đsme ve fiile gelen birinci teklik şahıs ekinin vokali düz-geniş olarak yazıl-
mıştır: -am, -em
\aravaşuñam (93) umaram (244) dilerem (252) direm (422)
b Birinci çokluk şahıs ekinin yuvarlak vokalli hali kullanılmıştır.
dilerüz (55) _`rílerüz (271) \alıruz (519)
c. Birinci ve ikinci teklik ve çokluk şahısların iyelik ekleri yuvarlak vokalli
yazılmıştır: -üm, -üñ, -müz, -ñüz
šX\Xtüm (599) beñzüñ (515) göñlümüz (186) dedeñüz (520)
- 26 -
ç. Üçüncü teklik ve şahıs iyelik eki düz-dar vokalli şekliyle gösterilmiştir: -ı, -i,
coñı (5)
d. Soru eki daima kelimeden ayrı ve düz-dar vokalli şekliyle gösterilmiştir: mı,
mi
\or mısın (495)
e. Bildirme ekinin daima yuvarlak sesli şekli kullanılmıştır. Sessiz uyumuna da
dâhil edilmemiştir: -dur, -dür. Ekin –durur şekli ise kelimeden ayrı yazıl-
mıştır.
Oldur (37) gicedür (431) Ömerdür (120) ma_b`b durur (235)
f. Fiilden fiil yapan faktifif ekinin yuvarlak şekli tercih edilmiştir: -dur, -dür
yedürür (80) bildürmek (324) indürdi (451)
g. Fiil zaman eklerinden geniş zaman eki olan –r’nin aldığı yardımcı vokal dar-
yuvarlak ve düz-geniş alınmıştır: -ur, -ür, -ar, -er
olur (64) šutar (124) ider (319)
ğ. Geçmiş zamanın hem hikayesi hem de rivayeti düz-dar vokalli olarak yazıl-
mıştır: -dı, -di, -mış, miş
šurdılar (320) \uşatmışlar (351) düşmiş (337)
h. –dık, -dik, -duk, -dük sıfat-fiil ekinin yuvarlak vokalli şekli kullanılmıştır.
oldudını (23) šoddudı (316) basdudı (443)
ı. –ıp, -ip, -up, -üp zarf-fiil eki yuvarlak vokalli ve p’li şekliyle yazılmıştır.
yaradup (30) \ılup (458) šutup (506)
i. –ınca, -ince, -unca, ünce zarf-fiil eki –ınca, -ince şekliyle yazılmıştır.
yetdügince (48) idince (466) šoyınca (521) emrince (559)
j. Kelimelerin dönem özellikleri korunmuştur.
iy (544) didi (541) \anlu (547) aña (548)
- 27 -
k. Sesliyle biten bir kelimeden sonra sesliyle başlayan başka bir kelime geldi-
ğinde vezin gereği seslilerden biri düşürülünce iki kelime bitişik yazılarak
sesin düştüğü yer kesme işaretiyle belirtilmiştir.
kend’ömin (8) n’itmek (559) n’itdüñ (518)
l. Đçin edatının i’si vezin icabı düşürüldüğünde kesme işareti konulmadan ön-
ceki kelimeyle bitişik yazılmıştır.
ba\\ıçün (17)
m. Kaynaştırma harfi tireli yazılmıştır.
_ürmeti-y-çün (39) nmine-y-le (194) ta_ayyürde-y-ken (366)
n. Uzaklaşma ve bulunma hâli ekleri sadece d’li şekliyle imlâ edildi.
Cennetden (380) ba\dan (439) gökde (444) oırašda (537)
o. Đlgi (genetif) ekleri yuvarlak vokalli olarak –uñ, -üñ, -nuñ, -nüñ şeklinde
yazılmıştır.
Yaradılmışlaruñ (310) mührinüñ (311) MucšafXnuñ (334) dXyenüñ (373)
ö. Türkçe kelimelerde vezin gereği imâleli olan ünlülerin uzatması gösterilme-
miştir.
Aneye (177) anuñ (345)
2222. Arapça ve Farsça Bazı Terkip, Ek ve Kelimelerin Đmlâsı . Arapça ve Farsça Bazı Terkip, Ek ve Kelimelerin Đmlâsı . Arapça ve Farsça Bazı Terkip, Ek ve Kelimelerin Đmlâsı . Arapça ve Farsça Bazı Terkip, Ek ve Kelimelerin Đmlâsı
Arapça ve Farsça bazı terkip, ek ve kelimelerin imlâsı şu şekilde yapılmıştır:
a. Arapça terkipler Arapça terkip kuralına göre imlâ edilmiştir.
rebí’ü’l-evvel (76) şefí‘ü’l-mümnibín (95) ^ayrü’l-en‘Xm (187)
Ancak lafza-i Celâl’le kurulmuş kelimeler ve özel isimler terkip imlâsına
uyulmadan bitişik olarak yazılmıştır.
Res`lallah (92) ‘Abdullaha (176) ‘Abdulmuššalib (202)
b. Bazı yerlerde atıf و ’ları dönemin özelliğinden dolayı terkip î’si şeklinde ي’li
gösterilmiş olmakla beraber metinde birlik sağlanabilmesi için bunlar da
atıf و ’ı ile gösterilmiştir.
- 28 -
bXy-ı yo^sul: bXy u yo^sul (198) şar\-ı darba: şar\ u darba (221)
c. Farsça birleşik isimler ve sıfatlar tireli olarak gösterilmiştir.
dest-gíri (5) reh-nümX (442)
Ancak imlâsı klasikleşmiş bazı Farsça kelimeler bitişik yazılmıştır.
gülşene (183) gülistXna (202)
ç. Ön edat ve ön ek almış kelimeler tireli imlâ edilmiştir.
pür-cafX (76) hem-dem (200) bí-çXreye (256)
d. Aynı iki ismin arasına gelen Farsça edatlar tireli yazılmıştır.
ser-te-ser (13)
e. -veş, -var gibi benzetme edatları tireli gösterilmiştir.
gül-veş (425) bülbülí-vXr (62) şems-vXr (87)
Fakat –âne edatı günümüz Türkçesinde de yaygın olduğu için bitişik yazıl-
mıştır.
^XdimXne (136) cXdı\Xne (137) Xşı\Xne (141)
f. “_ˇXce” kelimesinin iki şekliyle de karşılaşılmıştır. Şair bu kelimeyi vezin
gereği bazen ‘_ˇXce’ bazen de ‘_oca’ şeklinde kullanmıştır. Metin kurulur-
ken her iki şekli de muhafaza edilmiştir.
_ˇXcesi (196) _oca (195)
3333. . . . TEKNĐK ÖZELLĐKLERTEKNĐK ÖZELLĐKLERTEKNĐK ÖZELLĐKLERTEKNĐK ÖZELLĐKLER
1. Tenkitli metnin kurulmasında nüshaların karşılaştırılmasıyla Derviş’in ken-
di hatt-ı destiyle yazdığı mevlidine yaklaşılmaya çalışılmıştır. Bunun için
karşılaştırma yapılırken Derviş’in şiirinin özellikleri dikkate alınarak nüs-
halar arasında vezin ve anlam bakımından en uygun olanı metne alınmış ve
diğerleri dip notta nüsha farkı olarak belirtilmiştir.
2. Nüsha farkları belirtilirken, farklılık bulunan kısmın önce, kurulan metnin
içindeki şekli yazılıp “:” işareti konulduktan sonra diğer nüshadaki veya
nüshalardaki farklılık belirtilmiş ve hemen yanına da nüshanın rumuzu
kaydedilmiştir.
- 29 -
3. Kurulan metinde olup diğer nüshalarda bulunmayan kelime, mısra, beyit ve
manzumeler, o nüshanın rumuzunun yanına konulan “-“ işaretiyle belirtil-
miştir.
4. Nüsha farkları gösterilirken aynı beytin bir mısraındaki birden fazla deği-
şiklik arasına “;”, mısralar asındaki farklılıkları belirtmek için ise “//” işare-
ti konulmuştur.
5. Metinde karşılaşılan vezin bozuklukları, anlam da dikkate alınarak gideril-
meye çalışılmıştır. Bu hususta eklenen ses, hece ve kelimeler köşeli paran-
tez [ ] içinde, metinden çıkarılması zaruri olan ses, hece ve kelimeler ise
normal parantez ( ) içinde belirtilmiştir.
6. Beyitlerin nesre çevirisinde zaman zaman anlamı netleştirmek için ekledi-
ğimiz kelimeler parantez ( ) içinde verilmiştir.
7. Metnin kuruluşunda tenkitli basımı yapılan ilmi eserlerde kullanılagelen
transkripsiyon sistemi uygulanmıştır.
A : ’: ’: ’: ’
S : : : : t u
_ b : : : : ح
a : : : : v ^
d : : : : w m
w : : : : o c
x : : : : x j
ψ : : : : Š š
Ž ž : : : : ظ
‘ :‘ :‘ :‘ : ع
k d : : : : غ
\ e : : : : ق
Ñ ñ : ك
Arapça ve Farsça kelimelerdeki uzun ünlüler ise şu şekilde imlâ edilmiştir:
í í : ى ` { : و n X : : : : آ
Vâv-ı ma’duleler ise “ ˇX ” şeklinde gösterilmiştir.
- 30 -
IIIIIIIIIIII. BÖLÜM. BÖLÜM. BÖLÜM. BÖLÜM
DERVĐŞ’DERVĐŞ’DERVĐŞ’DERVĐŞ’inininin
MEVLĐDMEVLĐDMEVLĐDMEVLĐD’’’’iiii
TENKĐTLĐ METĐN ve NESRE ÇEVĐRĐSĐTENKĐTLĐ METĐN ve NESRE ÇEVĐRĐSĐTENKĐTLĐ METĐN ve NESRE ÇEVĐRĐSĐTENKĐTLĐ METĐN ve NESRE ÇEVĐRĐSĐ
- 31 -
XYZ[\]ـ_ اbZ[\]ا df]ا Xgh وkl jm ا[s df إ[ـd إs] هq ا[~k| ا[{q|Yم s }tuv wxyz وqr sم []kl jm d اjb[g]وات
�X� وq�Y~� sن fy jmو X����أ _Yh jm Xf�� dr�ذh [sإ w�u� ��ا�رض m_ ذا ا[]xي �� jb���Z w��ود sوات وا�رض وjb[g]ا d|Yv\آ �vء وj� jbh [sإ dbf� _�m ءk�h
qوهXY��]ا |kf�]ا *
fX ‘ilXtün / fX ‘ilXtün / fX ‘ilün
1 Başlayalum evvel Allah adını
Uralum andan sözüñ bünyXdını1
2 Evvel Allah diyelüm biz derd-ile
Allah adın ögredelüm her dile 2
3 Evvel Allah diyelüm bir ba\ durur
bayy ü BX\í VXhid ü RezzX\ durur
4 Allah adın dilde tesbí^ idelüm
Allah adı-ile şür`‘ idelüm 4
5 Dest-gíri ba\ ola bir kişinüñ
Ebter olmaya coñı her işinüñ5
6 Cümle ‘Xlem yod iken ol vXr-idi
Evvel ü ‘X^ir kaní CebbXr-idi
7 Ol var-idi yoddı ‘Xlemden euer 7
Kimse andan virimezdi hiç ^aber
* Bakara suresi, 2/255; TK hariç bütün nüshalarda aynı ayetler var. TK’de ise salavatlar
var. 1 adını: adını adını HS; Birinci beyitten önce AE2 nüshasında Vesiletü’n- necat’ın ilk
beyti olan aşağıdaki beyit bulunmaktadır:
Allah adın zikr idelüm evvelX
VXcib oldur cümle işde her \ula 2 diyelüm: idelüm AE2 4 dilde: dile TK 5 Dest-gíri: tente-gíri ĐS1 7 yoddı: yo\dı HS; ‘Xlemden: ‘Xlemde HS // Virimezdi: virmez idi HS
- 32 -
8 Diledi kim kend’ömin \ıla ‘ayXn
Hem biline ‘Xleme ol Müste‘Xn 8
9 Biline ba\\uñ kemXl-i \udreti
TX ‘ayXn ola Mu_ammed ^ajreti 9
10 ndem içün virdi bir n`r-ı cafX
Seyyid-i kevneyn Mu_ammed MucšafX10
11 Ol durur iki cihXnuñ serveri
On sekiz biñ ‘Xlemüñ peygamberi11
12 Anuñ içün yaratıldı bu cihXn
Cümle varlı\ XşikXre vü nihXn12
13 Anuñ içün oldı bu şems ü \amer
Anuñ içün oldı ‘Xlem ser-te-ser
14 Anuñ içün oldı ‘Xlem n`r-ile
bürmetine šoldı cennet _`r-ile 14
15 nline evlXdına olsun du‘X
Anlara olsun du‘X-y-ile uenX
16 Ra_meten lil ‘Xlemíndür ol _abíb
eamu dürlü derdlere oldı šabíb 16
8 Hem biline: bilene hem AE1, AE2, ĐS1, ĐS2, TK 9 Bu beyitten sonra AE1, HS, ĐS1, ĐS2 nüshalarında Vesiletü’n- necat’tan aşağıdaki
beyit bulunmaktadır:
ba\ Te‘XlX çün yaratdı ‘Xlemi
eıldı ‘Xlemi müzeyyen ndemi 10 içün: içre AE1, AE2, HS, ĐS2, TK 11 Bu ifade metinde “Ol sekiz biñ” şeklinde geçmekle beraber doğrusunun “On sekiz
biñ” olması sebebiyle müstensih hatası kabul edilip düzeltilmiştir. 12 bu ci_Xn: bu dü- ci_Xn HS // vü: o HS, ol ĐS2 14 oldı: šoldı AE2, // _ürmetine: añun içün AE2 16 Ra_meten: lil ra_meten ĐS2 // derdlere: derdlülere HS; dürlü derdlere: dedlülere AE2
- 33 -
17 Lušf u ‘izzüñ _a\\ıçün yX RabbenX
Anlaruñla eyle bizi XşinX 17
18 bürmetine anlaruñ lušf işlegil
Dostlaruñla bizi yoldaş eylegil
19 Geldük imdi söze ma‘ní diyelüm
MucšafX mevlidini söyleyelüm
20 Eydelüm ol serverüñ mevlidini
ŞXd ü _urrem idelüm ehl-i díni 20
21 Đşid imdi ba\ Te‘XlX \udretin
Nice yaratdı Mu_ammed _ajretin 21
22 ‘nleme nice getürdi A_medi
Cümle ‘Xlem fa^ri ol Mu_ammedi
23 Da^ı nice oldudını ‘Xlemüñ
Hem nice ^al\ itdügini ‘Xdemüñ
24 Aclı ile diyelüm añı saña
Can \uladın dutasın benden yaña 24
25 ba\ (Te‘XlX tX) getüre dilüme de söyleyem 25
Vacfinuñ biñde birin şer_ eyleyem 25 a
26 Ol ^udXvend-i ‘alím ü dest-gír
Ol münezzeh mXt-ı pXk-i bí-nažír
17 _a\\ıçün: _ürmeti-y-çün AE1, ĐS1, ĐS2, _ürmeti AE2, TK 20 ehl-i dini: ehl-i dili HS 21 yaratdı Mu_ammed: yaratdı ol Mu_ammed AE1 24 Aclı: accı ĐS2; diyelüm: bildürem AE2 // dutasın: dutsen HS 25 dilüme de: dilümde ĐS1, TK 25 a Dilümi ba\ fet_ Đdüp tX söyleyem AE2
- 34 -
27 Kendüsi bir gizlü mXt-idi ezel
Yo\dı ‘Xlem vXr-idi ol lemyezel 27
28 Diledi ol mXtı ide XşikXr
Biline bu ‘Xleme perverdigXr 28
29 Çün murXd eyledi ba\ ol arada
MucšafXnuñ r`_ın anda yarada 29
30 Yaradup ba\ MucšafX ervX_ını
Ya\dı \udret \andili mıcbX_ını
31 Yanısar iki cihXnda ol çıra\
Anuñ içün yaradıldı nüh šıbXk 31
32 ba\ Te‘XlX ol _abíbüñ žXtını
Yaradup virdi Mu_ammed adını
33 Sevdi añı o ^üdXvend-i celíl
bajretine añı idindi valíl 33
34 ba\ añı ma_b`b idindi mXtına
Ra_met içün caldı dünyX yüzine
35 Anuñ içündür cihXnuñ olması
Cümle bu eşyX vüc`da gelmesi
27 – ĐS1; gizlü mXt-idi: mXt-ı pXk-idi AE2 // yo\dı: yoddı ĐS1; ‘Xlem vXr idi: ‘Xlem ol vXr-
idi ĐS2
27 ile 28. beyitler arasında ĐS1 nüshasında 1 beyit yer almaktadır, beyit anlam bakımın-
dan konuyla ilgili olmadığı için dipnotta verilmesi uygun görülmüştür:
‘ndeme \ıldı feriştehler cüc`d
Hem aña çok \ıldı ol lütfu’s-cuc`d 28 mXtı: mXtın AE2 29 Çün murXd eyledi: Bir tecellí itdi HS; çün: bir ĐS2 31 nüh: ne TK 33 o: ol TK
- 35 -
36 Her nebXtXt kim gelür kimi yiter
Cümle bunlar gine to^mından biter 36
37 Bu meuel bir hoş meueldür diñlegil
Cümlesinüñ aclı oldur añlagıl
38 Pes delíl oldı Mu_ammed ‘Xleme
Anuñ içün oldı ‘immet ‘Xdeme
39 Ol _abíbüñ _ürmeti-y-çün yX Kerím
Mer_amet \ıl yarlıdadıl yX Ra_ím 39
40 Yarlıda sen ‘Xlemi yX mül-celXl
Ol münezzeh mXtuña irmez zevXl 40
41 YX ĐlXhí ra_metüñ íuXr \ıl
n^irette cenneti dídXr \ıl 41
42 Ger bu ‘Xlem ^alkı dirse cub_ u şam
Med_ olınsa _aşre dek olmaz temXm 42
43 Ger diler-iseñ bula cXnuñ cafX
Vir calavXt ber-Res`l-i MucšafX 43
36 nebXtXt: nebXdXt AE1; yiter: biter HS, ĐS2 // gine: yine AE2; to^mından: to^madan
ĐS1 39 _abíbüñ: _abíbinüñ ĐS1 40 Yarlıda sen: Yarlıdasıñ HS 41 cenneti dídXr: cennet ü dídXrí HS, ĐS2 42 – AE1, ĐS2; ^alkı dirse: dirse ^alkı HS 43 – AE1, ĐS2
- 36 -
XYZ[\]ـ_ اbZ[\]ا df]ا Xgh fy �� لqvر [sإ �[b~m jmو _mو X�hj}�أ �f� X��f}rت أو �� اj[m �نlأ v|\]ا df�� _m ¡
[sت إqb{ أن ¢�u] نjآ jmآ\�_ وj[�]ا df]ي ا£¤Yvو j¦Y� df]ا [\§� _fl dY�}� �f� f}u�©[ª�|m jhj��ذن ا» آh j�um d{�r ة\yاب اq د\� _mو j�um d{�r jYr|�]اب اq د\� _mو
Y�v kl X�hj°أ jb] اquوه jbl \Y±ن آq|Y�hر d�m {j� ²k�[r _�m _��zآ\�_ وآj[�]ي ا£¤uvو�qا و�³ jmو df]ا \� | اhj[µ]\�_ وjm آjن q�[X� إs] أن j�[qا رh]ju ا ~� df]ا واqrj��vا jm
[ju ذjuhqr وإv\اkl jul أjr\m و��¡ أ��اjum وا�f� jr\µr ا[{qم ا[l _�\lj�¶}jهX ا[q dfاب jYr|�]ا_Yug~b]ا | ~� df]ة وا\yاب اq _gZو*
44 Ol Res`l-i A_mede ‘uşşX\ olan
CXn göñülden _oş aña müştX\ olan 44
45 oal bugün deryX-yı ‘ış\a özüñi
Šutuban dergXh-ı ba\\’a yüzüñi 45
46 Gel bugün meydXne ehl-i derd-isen
Söyle fevt itme bu sözi merd-isen 46
47 ‘nşı\ olan bu söze pervXnedür
‘nşı\ ol da şem‘ine pes yanadur 47
48 Nice fXjıl serveri med_ eylemiş
Her kişi güç yetdügince söylemiş48
49 Bizde šX\at yo\ ki ol cXn bülbülin
Med_ idem terk ide her bülbül gülin49
50 NXle vü Xh eyleyem bülbülleyin
eo_ulaya _al\-ı ‘Xlem gülleyin
* Âl-i Đmrân, 3/144-148; AE1 ve ĐS2’de ayet yok, AE2’de salavatlar mevcut, ĐS1’de ise
Nur Suresi 24-28. ayetler var. Bu âyetler AE1, ĐS1 ve ĐS2 nüshalarında 111. beyitten
sonra verilmiş. TK’da Ahzab Suresi 53-55. ayetler var. 44 CXn: cXn-ı TK 45 deryX-yı ‘aş\a: ber-pX-yı ‘aş\a HS, feryX-yı ‘aş\a ĐS1 46 fevt itme bu sözi: bu sözi fevt itme AE2 47 ol da: ola ĐS1; şem‘ine: şem‘a HS, bu söze AE2 ; yanadur: yanašur HS, ĐS1, ĐS2 48 fXjıl: fXjıl-ı HS 49 bülbül gülin: bülbül kökün ĐS1,
- 37 -
51 Ger bize dest`r vire perverdigXr
Söyleyem bu sözi kala yXdigXr
52 ba\ _abíbi A_med-i Ma_m`d içün
eur’Xn inzXl itdügi ma_b`b içün52
53 Bir kitXb idem bu sözi añlana
Mevlid ola dX’ima ol diñlene
54 Ol Res`lüñ ben de meddX_ı olam
Ol günXhum derdine derman bulam54
55 MucšafXnuñ mevlidin diñleyesiz
Dilerüz himmet ‘ašX eyleyesiz55
56 Kim ki bu ben miskine du‘X ide
Anlara ra_met \ıla yarın vüdX
57 Dilerem ba\ rXjı olsun anlara
Bizüm içün bir du‘X idenlere
58 Her ki bu meclisde bile bulına
Cennetü dímXr vire ol \ulına58
59 Da^ı her kime irişe bu kitXb
ealmaya ‘ayb u ^ašXsı çün ‘itXb59
60 Başladum ol serverüñ mevlidine
Diñledem tX derd-ile ehl-i díne60
52 ba\ _abíb-i: ba\ Te‘Xla _abíb-i HS 54 ben de: ben da^ı ĐS2 55 – AE1, mevlidin: mevdin HS 58 Her ki: Her kim AE1 // \ulına: \ona ĐS2 59 ealmaya: \ılmaya AE1, HS, ĐS2 60 Diñledem: diñledim ĐS1
- 38 -
61 Diledüm pes bir yeñi mevlid düzem
Söyledükçe her söze dürler dizem61
62 oıdınup MevlXya sözüm söyledüm
Bülbülí-vXr nXle vü Xh eyledüm
63 Mevc urup deryX gibi c`ş eyledüm
‘Iş\ şarXbını içüp n`ş eyledüm 63
64 Ger hidXyet olur-ise özüme
Eydevüz ilhXm olursa sözüme
65 Med_ idem ol serverüñ evcXfını
TX bulam ol gevherüñ carrXfını65
66 Biz da^ı med_ idevüz ol serveri
Đşidüp ^ayrXn ola ins ü berí 66
67 Cem‘ olalar bir yire tX ehl-i dín
Diñleyeler MucšafXnuñ mevlidin67
68 Derilüp ‘Xşı\lar añı diñleye
Gözlerinden yaş döküben iñleye68
69 Ger bu ‘Xlem ^al\ı dirse cub_ u şXm
Med_ olınsa _aşre dek olmaz temXm69
70 Ger diler-iseñ bula cXnuñ cafX
Vir calavXt ber-Res`l-i MucšafX70
61 dizem: düzem ĐS1 63 içüp: içüben AE2 65 – ĐS2; carrXfını: Allahını AE1, AE2, ĐS1, TK 66 – ĐS2; ins ü beri: ins-i beri ĐS1 67 – ĐS2; MucšafXnuñ: MucšafXnıñ AE1 68 – ĐS2 69 – ĐS2 70 – ĐS2; cXnuñ: cXnıñ AE1
- 39 -
XYZ[\]ـ_ اbZ[\]ا df]ا Xgh �وu� jhq��m dr�هkl X ا[�]qراة وا·Y¤r ا[]q��[�� _�xن ا[\]qvل اk�[u]] اk�m�] ا[]xي �¤
¹¶�º]ا X�Yf� ت و�~\�مj��Y[�]ا X�] | ~�و \�ub]ا _� Xهj�u�وف و\�b]jh Xه\mz�l X�Yf� ¡rjآ k�[]ل ا© qum¼ _�x[]jا dh و�£]روw وµr\وw و�§� X�u� إ°\هX وا�
�q~fن b]ا Xأو[ـ¦½ ه d�m ل£rي أx[]ر اq|u]ا اq��[{ل # واqvر k�rس إj[u]ا j�|أ� j� �s] هY~� qـk وYb�¡ ا[df إ[j�Ybª X�Y ا[]xي [fm d½ اjb[g]وات وا�رض s إ[ـd إ
*qum¶lا df]jh ورd]qv ا�k�[u] ا�k�m� ا[]xي jh _m��[df وآd{jbf وا}]X�[f�] wq�� }���ون
71 MucšafX mevlidini yXd idelüm71
Đşidenler cXnını şXd idelüm71-110
72 Vire cafX işidenler cXnına
Ola \uvvet dínine ímXnına
73 Diñle evvel bir _i\Xyet eydelüm
Mevlidin sözüne andan gidelüm73
74 TX bilesiz mevlidi kim ne-imiş
burmeti bu mevlidin nice-imiş74
75 Var-idi BaddXd içinde bir kişi
Gece gündüz ^ayr-idi anuñ işi
76 Her rebí’ü’l-evvel ayı MucšafX76
Dürlü ikrXm eyler-idi pür-cafX 76 b
77 Ol _abíbiñ yolına \omışdı baş
Yedürürdi et ü etmek dürlü aş 77 b
* Ârâf Suresi 7/157-158; AE1 ve TK’da önce salavatlar ardından bu ayetler, AE2’de
sadece salvatlar var. 71 mevlidini: mevlidXnı ĐS1 71-110 -HS; 71-99: -ĐS2 73 Mevlidin: mevlidiñ ĐS1 74 Mevlidin: mevlidiñ ĐS1 76 Dürlü: mevlidini ĐS1; pür-cafX: ol pür-cafX 76 b Mevlüdin eyler-idi ol pür-cafX AE2, TK 77 b Yedürürdi dürlü ni‘metlerle aş AE2
- 40 -
78 Bir yah`dí koñşusı vardı anuñ
Key ‘ad`sı-idi Đslam ehlinüñ
79 ‘Avratı didi bir gün aña iy nigXr
Ne ‘aceb işdür ki eyler işbu cXr79
80 Her rebí’ü’l-evvel ayı bu kişi
vayr idüben yedürür dürlü aşı80
81 Ol yah`dí didi bilgil iy nigXr
Bir _abíbi vardur anuñ gül-‘imXr
82 Bu ayıñ on ikisinde iy nigXr
Šoddudı-y-çün ol Res`li ba^tiyXr
83 Anasından šoddı bedr-i temXm
Cümle ‘Xlem XfitXb oldı hemXn
84 Anuñ içün anda bayrXm ider ol
Her kişiye dürlü ikrXm ider ol84
85 Çün işitdi ^Xtun anuñ sözüni
‘A\lı gidüp yavı \ıldı kendüni85
86 Đrdi ol dem aña ‘ış\-ı MucšafX
Šoldı \albi zev\-i şev\-ile cafX 86
87 Ol gece şev\-ile yatdı ol nigXr
Gördi düşinde Mu_ammed şems-vXr87
79 bir gün aña: aña kim AE2; aña: - AE1 // cXr: _Xn ĐS1 80 bu: ol AE1 84 ikrXm: in‘Xm ĐS1 85 ^Xtun: ^Xtunı ĐS1 // kendüni: kendözini TK 86 ol dem aña: aña ol va\it AE1, HS, ĐS1, ĐS2, TK 87 düşinde: düşde AE2 ; Mu_ammed: Mu_ammedi ĐS1, AE2
- 41 -
88 vXjır olmış cümle ac_Xb-ile ol
Cümle ile da^ı a_bXb-ile ol
89 Didi ^atun kim durur bu mXh-ı tXb
Yo\ durur hiç buncılayın XfitXb
90 Didiler mu^tXr Mu_ammed budur ol
Hem da^ı Ma_m`d u A_med budur ol
91 Ol caníbe şev\-ile virdi selXm
vul\-ile aldı selXmın ol hemXn 91
92 YX Res`lallah dey` söyledi ol
Lušf-ile Lebbeyk didi aña Res`l
93 Adlayuban ol nigXr Xh eyledi
Ben senüñ kemter \aravaşuñam didi
94 Baña Lebbeyk dimeye nedür sebeb
Đy letXfet ma‘deni kXn-ı edeb94
95 Didi aña ol şefí‘ü’l-mümnibín
Ol _abíb ü ra_meten li’l-‘Xlemín
96 Şev\-ile ögüp ululaduñ beni
Bil \ab`l itdi seni ol kaní96
97 Saña ímXn ^il‘atin virdi E_ad
Sen cinXnda \alısarsın tX ebed97
98 Aña ímXn tel\ín itdi ol Res`l
oıd\-ile ímXna geldi anda ol
91 caníbe: _abíbe AE2, TK 94 kXní: vü kXní ĐS1 96ögüp: ögdin AE2; ululaduñ: ululadun AE1 // ol kaní: çün ol kaní AE2 97 cinXnda: benümle ĐS1
- 42 -
99 Uy^usundan uyanup didi nigXr
Nemrim olsun MucšafXya nem ki var
100 Hem yah`dí gördi ^atun gördügin
Bildi ^atunı Res`le irdügin
101 Didi gördüm bu gece sen gördügin
bX\-i pXyine yüzini sürdügin
102 ‘nşı\ oldum ben de aña cXn-ile
Šoldı göñlüm n`r-ile ímXn-ile
103 Ol Res`le biz uyalum cıd\-ile
Yolına cXnı \oyalum ‘ış\-ile
104 Hem da^ı ba\\a išX‘at idelüm
Mevlid o\utmadı ‘Xdet idelüm 104
105 Šurdı anlar ‘ahdi üzre bir \arXr
Eylediler dín-i ĐslXm’ı i^tiyXr 105
106 Yılda bir kez mevlidin eylediler
Ni‘met-ile ^al\ı ^oş šoyladılar
107 Mevlíde etdikleri-y-çün _urmeti
Anlara virildi ímXn ^ıl‘ati
108 Ger dilersen sen de ‘izzet bulasın
Mevlide cXn-ile _urmet \ılasın 108
109 Ger bu ‘Xlem ^al\ı dirse cub_ u şXm
Med_ olınsa _aşre dek olmaz temXm109
104 o\utmadı: o\unmadı ĐS1 105 Šurdı: Š`r ĐS2; ‘ahdi: ‘ahd AE1 108 Ger: gel AE1 109 Ger: gel AE1
- 43 -
110 Ger diler-iseñ bula cXnuñ cafX
Vir calavXt ber-Res`l-i MucšafX110
XYZ[\]ـ_ اbZ[\]ا df]ا Xgh
� _m اqfy _�x[]ا kl d[f]ا t[uv d] d[f]ض ا\l jbYl ج\Z _m �k�[u]ا �f� نjآ j[m \mن أjوآ � d[f]jh ��اd[f] ��را m]{�ورا ا[]qÁ�f�� _�xن رj]jvت اd[f] وdrq�º� و[q�º� jن أZ�ا إ[]j اd[f] وآ
{jyو d[f]ل اqv[ر _�]و X�]jªر� _�m �Zأ jhأ �[b~m نjآ j[m j�YgZ � �h d[f]ن اjوآ _Y�Y�[u]ا Xk�ء j� jbYf� أ�|j� ا[]qum¼ _�xا اذآ\وا اd[f] ذآ\ا آ±Y\ا وh wq~��v�\ة وأ°jfY هq ا[]xي
* آjن Yum�b]jh_ رX�Yf� k�fµ�jbYZ و�m X�ª\ºY] d��¹jfm_ ا[�|jbfت إ[� ا[q|uر و
mefX ‘ílün / mefX ‘ílün / fe‘`lün
111 Yaratmak diledi ba\ bu cihXnı
Ki žXhir eyleye mXt-ı nihXnı
112 Yer-ile gökleri i_yX ide bX\
Yaratdı anda bir gevher ruhXní
113 Mu_ammed MucšafXnuñ dostludına
Yaratdı ‘Arş u Kürsi XsumXnı 113
114 Pes ‘Xlem düzilüp oldı temXmet
Uruldı ndemüñ andan nişXnı
115 Gelüp mürriyetinden enbiyXlar 115 a
Nübüvvet ile fet_ itdi (bu) cihXnı 115
116 Bulardan soñra Allah MucšafXya
Virüp ıcmarladı X^ir zamXnı 116
110 Ger: gel AE1 * Ahzab suresi, 33/38-43; AE2’de sadece salvatlar, AE1, ĐS1, ĐS2, TK nüshalarında
Âl-i Đmrân Suresi 144-148. âyetler var. 113 Yaratdı ‘Arş u Kürsi: ‘Arş u Kürsi yaratdı AE1, AE2, HS, ĐS1, ĐS2, TK (Vezin
gereği takdim tehir yapılmıştır.) 115 a Nübüvvet ile fet_ itdiler iş bu cihXnı AE2 115 feth: fetih HS, ĐS1 116 Bulardan: bunlardan AE1
- 44 -
117 euruldı anuñ içün ‘Arş u Kürsí
O\undı s`re-i seb‘al-meuXní
118 Ki ya‘ní FXti_X ol s`re-i ^Xc
Ki Fur\an evvelinde o\ur uş nXs
119 Eb` Bekr oldı evvel yXr-ı cXdı\
Šutup destinde miftX_-ı cinXnı
120 Đkinci yXri ‘Ömerdür Res`lüñ
Ri‘Xyet eyledi şer‘i ‘ayXní
121 Üçünci yXri ‘Osman şXh-ı eur’Xn
O\udı cem‘ idüp açup dehXnı
122 Ki dördünci ‘Aliyyü’l-MurtažXdur
Viriser Kevser-i Xb-ı revXnı
123 Res`lüñ yXridür bunlar i yXrXn 123
Mu_ib ol anlara šutma gümXnı
124 basan ile büseyn ol n`r-ı ‘ayneyn
Šutar ‘Arş üstlerine sXyebXnı
125 Res`lüñ yolına bamza vü ‘AbbXs
Olar terk itdiler baş ile cXnı 125
126 ĐlXhí ol _abíbüñ MucšafXya
Bu olsun cism-i yXrüñ armadXnı 126
127 Gidüp cennet yolına anuñ-ile
Gelüp šutmaya ma_şerde zebXní
123 yXridür: yXridir AE1, ĐS1 125 Olar: onlar AE1 126 yXrin: - HS
- 45 -
128 Ola kim ra_m idüp \ıla şefX‘at
Ca_ím itmeye bX\ anda ma\Xmı
129 Mu_ammed gelmelü oldı cihXna
Gelüp mürsel ola X^ir zamXna 129 - 135
130 Šolısar ümmeti şar\a vü darba
Olar bel badlaya cümle imXna 130
131 Sevinmek oldı ‘Xlem A_med içün
oafXlar itdi cümle mü’minXta 131
132 Ma\Xmında šururken Cebra’íle
NidX itdi ba\ ol biñ lisXna
133 Yetiş Firdevs-i ‘XlX cennetüme
BeşXret eyle var _`r-ı cinXna
134 Habíbüm MucšafX šodsa gerekdür
Bize tevbe-i mínet olsun şXdumXna 134
135 Ya\ın oldı Mu_ammed šodmasına
‘AlXmetler belirdi ol nişXna 135
136 b`riler geldi cennetden anuñçün
Šurup hizmetler ide ^XdimXne 136
137 BeşXret oldı va_ş` ile šuyura
Fera_ oldı \amusı cXdı\Xne 137 - 141
129 - 135 – HS 130 imXna: ehl-i imXna AE2 131 itdi: irdi TK 134 tevbe-i: nub TK 135 –AE1, HS, ĐS1, ĐS2 136 ide: ile AE1, HS, ĐS1, ĐS2; itdi AE2 137 - 141 – HS
- 46 -
138 Kerem issi kerem lušf it bulara
babíbüñ MucšafXyı XrifXna 138
139 ĐlXhí dilerem senden ki yarın
Aluban elümi ašma yabana
140 babíbüñ MucšafXnuñ _ürmetine
Nažar \ıl \ullaruña şXkirXna140
141 Mu_ammeddür ki ol ^atemü’n-nebídür
oalXt eyle sen aña ‘Xşı\Xne 141
142 Dilerseñ irişe r`_uñ cafXya
oalavat vir Mu_ammed MucšafXya142
fX ‘ilXtün / fX ‘ilXtün / fX ‘ilün
143 Ger bu ‘Xlem ^al\ı dirse cub_ u şXm
Med_ olınsa _aşre dek olmaz temXm143
144 Ger diler-iseñ bula cXnuñ cafX
Vir calavXt ber-Res`l-i MucšafX
138 bulara: bularuz AE2, TK 140 _ürmetine: _ürmeti-y-çün AE2, TK // \ullaruña: \ullarına AE1, ĐS1 141 sen aña: aña sen AE2 142 –AE1, AE2, ĐS1, ĐS2, TK 143 – HS
- 47 -
XYZ[\]ـ_ اbZ[\]ا df]ا Xgh �jh\� Âت u�� ا[df و°qfات وm_ ا��\u� jm xºو��] \yم اqYوا[ df]jh _m�� _m اب
XYZ[ر رq� df]ا [إن d�bZر kl df]ا X�fy�Yv X�[] th\� j�[rإ sل أqv[\]ن #اq}hj[g]وا�b]ا _m نq][ا�و du� اq³ور X�u� df]ا k³[ن رjgZ�h Xهq��[{ا _�x[]ر واjµr�وا _�\ªj
XY��]ز اq�*وأ��] j[uª X�]ت }¤\ي }~j�� اj�r�ر j�Yl _��]jy أh�ا ذ[½ ا[
145 Gel berü ey cXn ilinden diñle sen
CXnuña vire cafXlar añla sen 145
146 ndemüñ ^al\ oldudın \ılam beyXn
Aç gözüñ bu daflet içinden uyan
147 Na\l idelüm bu sözi vire cafX
Vir calavXt ber-Res`l-i MucšafX
148 Diñle imdi ‘ndemi bX\ yarada
Ol Mu_ammed žXhir ola arada
149 Biline ba\\’uñ kemXl-i \udreti
‘ndem’üñ urulusardur ^ıl\ati
150 ‘Azra’íle emrider ol dem vudX
TX ki vara yirden ol šopra\ ala 150
151 Ol gelen šopra\ ile var bir işim
Añı Xdem yaradam oldur işim
152 Heybet ile ‘Azra’íl indi yire
TX ki bX\ emrin yirine getüre
* Tevbe Suresi, 9/99-100; AE2’de sadece salavatlar, AE1, ĐS1, ĐS2, TK nüshalarında
(HS’de 111. beyitten sonra yer alan) Ahzab suresi 38-43. ayetleri var. AE1 ve TK’da
ayetlerden önce salavatlar var.
145 diñle sen: diñlegil AE2 150 vara: var TK; ol dem: añdan AE2
- 48 -
153 Geldi indi yire ‘Azra’íl emín
eor^usundan yer muší‘ oldı hemín 153
154 eabja urdı şar\ u darb miu\Xline
Muššali‘ olmadı kimse _Xline154
155 Pes melekler derilüben geldiler
Ol gelen šopradı balçı\ \ardılar 155
156 MucšafXnuñ šopradını Cebre‘íl
Ravžasından aluban oldı delíl
157 ba\ buyurdı Cebre‘íle ol zamXn
Đlete šopradı cennete hemXn 157
158 Al _abíbim šopradın git cennete
Yuyup incü gibi dar\ it ra_mete
159 Cennetüñ ırma\larından yudular
ndemüñ balçıdı içre caldılar 159
160 eardılar çün ndemüñ balçıdına
TX ki ol n`r vara yirlü yirine160
161 eodı \ır\ yıl tertíb itdi Celíl
CXn irişdi vü buldı devlet valíl161
162 ndeme cXn gelüben buldı cafX
Ber\ urur alnında n`r-ı MucšafX162
153 yer: yere TK 154 miu\Xline: min\Xline AE2, HS, TK 155 Ol: o ĐS1 157 šopradı: šoprad ĐS2 159 Cennetüñ: cennetiñ AE1, ĐS2 160 yirlü yerine: yerlü yerine AE1, ĐS1 161 – AE1, AE2, ĐS1, ĐS2, TK 162 – AE1
- 49 -
163 Pes tamXm oldı bu eczX irdi cXn
Oldı ol balçı\ kemük ü et ü \an 163
164 A_sen-i c`retde \ıldı ba\ añı
Bir güzel ^ıl\atte \ıldı ol daní 164
165 Ba‘jı ‘ilmini aña ‘arj eyledi
Ya‘ni esmXsın aña farj eyledi 165
166 Emr olup cümle melekler geldiler
Secde idüp ‘izzet ikram \ıldılar 166
167 Geldiler cümle melek in‘Xm-ile
Secde \ıldılar \amu ikrXm-ile
168 ndeme cXn gelüben buldı cafX 168
Ber\ urur alnında n`r-ı MucšafX 168
169 ndemüñ ol n`rı alnında \odı
ba\ añı ögdi vü “kerremnX” didi
170 Šurdı alnında nice gün ndemüñ
ooñra bavvX alnına vardı bilüñ 170
171 Şít šoddı n`r aña \ıldı nüz`l
Bu cihXna evvel oldı ol Res`l
163 oldı: - ĐS1 // kemük ü: kemükle AE2 164 \ıldı ol daní: \ıldı _a\ Xnı AE1, AE2 165 ya‘ni: ba‘zı HS 166 Emr olup: emr idüp TK 168 – AE2, HS, ĐS1, ĐS2, TK 168 Bu beyitten sonra AE1 nüshasında Vesiletü’n- necat’tan aşağıdaki beyitler bulun-
maktadır:
MucšafX n`rını alnında \odı
Bil _abíbüm n`rıdur bu n`r didi
eıldı ol n`r anuñ alnında \arXr
eıldı anuñ-ile nice r`zigXr 170 bilüñ: biliñ AE1, HS
- 50 -
172 Đrdi ĐbrXhíme vü ĐsmX‘ile
Geldi ol n`r anlara envX‘-ile 172
173 Bir birinden seyr idüp geldi ki tX
Kimlere dede vü kimlere ata
174 Geldi ‘Abdulmuššalibe irdi n`r
voş tecellí eyleyüp anda o n`r 174
175 Pes ne _Xcet kim uzatma\ bu sözi
Uyara ba\ nevm-i dafletten bizi 175
176 Đrdi ‘Abdullaha ol n`r ulaşup
Cümle ecdXd alnını hep šolaşup
177 Oradan irdi nmine aneye
Ba_re düşüp irdi ol dürdXneye 177
178 Anları devr eyleyüp n`r-ı revXn
Buldı yerin gitmedi andan hemXn
179 Bu n`r ol n`rdur görinür ravjadan
Ber\ urur dX’im mübXrek türbeden 179
180 Ol _abíbüñ n`rı _ürmet yX Kerím
eıl tera__üm ra_met eyle yX Ra_ím 180
181 Ger bu ‘Xlem ^al\ı dirse cub_ u şXm
Med_ olınsa _aşre dek olmaz temXm 181
172 vü: - AE1 174 geldi: kendi ĐS1; tecellí: tecellX HS, ĐS1 175 kim: ki AE1 177 ol: o HS, ĐS1 179 ol n`rdur: ol n`r durur TK; görünür: görünür kim AE1, ĐS1, ĐS2 180 _ürme: _ürmetine HS; eyle: eyleye HS 181 –AE1, ĐS2
- 51 -
182 Ger diler-iseñ bula cXnuñ cafX
Vir calavXt ber-Res`l-i MucšafX 182
XYZ[\]ـ_ اbZ[\]ا df]ا Xgh �fا[���_ آ �f� w\��Y] �Â~]��ى ود�_ ا]jh d]qvر vي أرx[]ا q�ا هY�� d[f]jh ��d وآ
b~|m]� ر]qvل اd[f] وا[]d�m _�x أ��]اء �f� ا[��]jر رjbZء X�uYh }\اهX رآ]v j�¤]�ا # \ ا[q¤|gد ذ [½ qÁ��� kl X�f±mن �m jf§l_ اd[f] ورq³اjbYv jrهkl X وqªه�m X�_ أ
d�qv �f� ىq�vjl ÅfÁ�vjl wزر¶l wz�� ج\yآ£رع أ Y¤r�]ا kl X�f±mراة وq[�]ا X�um تj~]j[µ]ا اqfb�ا وqum¼ _�x[]ا d[f]ر و�� اj[� ا[£|ر]اع [X�h ÅYÁY ا[� ¤��
[mjbY�� ا\ªة وأ\�Á *
183 Gel berü seyr idelüm bu arayı
Ma‘nX yolların bulalım arayı
184 Giderek ol yola tX kim irevüz
Dost bXdı güllerini direvüz 184
185 Girelüm ol gülşene bülbül-vXr
Dilüme \uvvet vire perverdigXr 185
186 MucšafXnuñ mevlidin yXd idelüm
Göñlümüz ta_tını XbXd idelüm
187 Çünki düşdi ra_me ol ^ayrü’l-en‘Xm
Ol giceden bXšıl oldı her canem 187
188 Düşdügi yıl ra_me ol ^ayrü’l-beşer
Anda ol yıl ^ayra döndi nice şer 188
182 –AE1, ĐS2 * Fetih suresi 48/28-29; ĐS1 ve TK’da Fetih suresi 7-10. âyetleri var, AE1 ve ĐS2 nüsha-
larında âyet yok, TK’da ayetlerden önce salavatlar, AE2’de ise sadece salavatlar var. 184 –HS; kim: ki AE1, ĐS1, TK // badı: badınıñ AE1; güllerini: gülleri HS 185 bülbül-vXr: bülbülü-vXr AE2 187 bXšıl: bXšın HS 188 ra_me: bX‘d ĐS1; ^ayrü’l-beşer: ^ayrü’l- enam AE2
- 52 -
189 Nice düşdi ra_me añı diyelüm
Siz erenlere beyXn eyleyelüm
190 Atası ol serverüñ bir düş görür
Çı\dı bir n`r kendüden ‘arşa irür 190
191 Añı ta‘bír eyledi ‘Xlimleri
Bir yere cem‘ oldılar ne kim varı 191
192 Didi ‘Abdulla_a bunlar ey cafX
Geliser senden Mu_ammed MucšafX
193 Bunlar ol dem şXd u _urrem oldılar
Šodısar andan Mu_ammed bildiler
194 nmine-y-le ol gice cem‘ oldılar
Ay ile gün bir araya geldiler
195 ŞXd u _urrem yatdı bunlar ey _oca
MucšafX da ra_me düşdi ol gice 195
196 Hem receb ayı vü cum‘X gicesi
Ra_me düşdi ol dü-‘Xlem _ˇXcesi 196
197 N`r irişdi pes nmine aneye
Bir(i)ki ^Xtunlar da geldi ^Xneye 197
198 nmine alnında n`r \ıldı \arar
Gördi añı bXy u yo^sul ne ki var 198
190 Atası ol: ol atası ĐS2, anesi TK // n`r: - HS 191 ne kim varı: ‘Xlimleri AE2 195 _oca: _ˇXce HS 196 ol dü-‘Xlem: oldı ‘Xlem TK 197 Bir(i)ki: tıñla HS, diñle AE2, ĐS1, ĐS2,TK ; da geldi: derildi AE2, HS, ĐS1, ĐS2, TK,
^Xneye: cXneye ĐS2 198 bXy: yXr AE1
- 53 -
199 Hep Kureyşüñ uluları irdiler
nmine alnında n`rı gördiler 199
200 Yüklü oldı nmine ol n`r-ile
Gice gündüz hem-dem oldı _`r-ile 200
201 Dört aya dedin getürdi anesi
Deprenicek çok sevindi anesi
202 Çün işitdi bunı ‘Abdulmuššalib
oan gülistXna irişti ‘andelib
203 Didi ‘Abdulmuššalib iy pür-cafX
Gelmelü oldı cihXna MucšafX 203
204 Pes didi odlına ‘Abdulmuššalib
Söyledi bu sözi yanına gelüp
205 Tiz Medíne şehrine vardıl didi
Odlına euvXb alup gelgil didi
206 Vardı ‘Abdullah Medíne şehrine
Aldı euvXbı ki \acd itdi döne 206
207 vasta olup ol kişi anda ölür
VX‘de yetişüp Medíne’de \alur
208 Anda ölüp \aldudın işitdiler
eureyş ehli cümlesi yXs itdiler 208
199 irdiler: geldiler ĐS2 // alnında: alnına ĐS1 200 _`r-ile: c`r-ile TK 203 Didi: dirdi AE1; iy: -HS 206 döne: gele AE2 208 Đkinci mısrada vezin bozuk olup düzeltilemedi.
- 54 -
209 Đşidüp nmine feryXd eyledi
eanlu yaşın yüze döküp adladı 209
210 Dede ebe cümle adlarlar-idi
Görmedi odlı yüzin dirler-idi
211 Anesi ra_minde \aldı ol yetím
Atası ol dem bulara irdi bil 211
212 Didi ‘Abdulmuššalib nmineye
Bu kelXmı söyledi ol aneye 212
213 Adlamadı \oyalum şimden girü
Sevgüli odlıña düş şimden girü 213
214 Nitekim ben cadım añı besleyem
Ben ölince işigini bekleyem 214
215 Kim dögünüp adlama\dan kim fídXn
Geydi bunlar yXs šonını bir zamXn 215
216 Her birisi yedi gün yXs itdiler
kam-gín olup evlerine gitdiler
217 Geldi ‘Abdulmuššalib nminenüñ
Hoş tesellí eyledi gönlin anuñ
218 Her sözini lušf-ile söyler-idi
TX sekiz aya degin egler-idi
209 yaşın: yaş ĐS1 211 Atası: Anesi ĐS1, TK; ol dem: metinde “oldı” veya “öldi” şeklinde imla edilmiş
olmakla beraber vezin ve anlam gereği bu şekilde düzeltildi; bulara: bunlara AE1; Bu
beyitte kafiyenin bulunmaması, peşpeşe gelen iki beytin birer mısralarının atlanmasıyla
bir araya geldikleri intibaını uyandırmaktadır. 212 söyledi: söyle TK 213 Sevgüli: sevgüni AE2, TK; odlıña: odlına ĐS1; düş: vir AE2, düşür TK 214 cadım: cadın HS 215 dögünüp: dün ü gün AE2; fídXn: fírXk AE1// šonını: donunı AE1
- 55 -
219 Sekiz aydan coñra gördi nmine
Bir bölük ferişte indi evine
220 Didiler kim muştulu\ olsun saña
ba\ sevindürdi seni öñden coña
221 Ol šodan odluñ pey(g)amber olısar
Şar\ u darba mu‘cizXtı šolısar 221
222 Yir ü gögi šopšolu n`r eyleye
Küfri yı\up díni ma‘m`r eyleye 222
223 Ger bu ‘Xlem ^al\ı dirse cub_ u şXm
Med_ olınsa _aşre dek olmaz temXm 223
224 Ger diler-iseñ bula cXnuñ cafX
Vir calavXt ber-Res`l-i MucšafX
221 odluñ: odluña ĐS1, odlun ĐS2 // šolısar: tuyıser HS 222 Yir ü gögi: yerüni ĐS1 223 –HS
- 56 -
Z[\]ـ_ اbZ[\]ا df]ا XghXY وإذ j�ل �gY� اkuh j� X�\m _h إv\اY¹ إk�r رqvل اd[f] إ[j���µ|m X�Y [�Yh jb_ ��ي] m_ ا[�]qراة وm���\ا qv\hل h _m k{z���ي اdbv أjª j[bfl �bZءهju�Y�]jh Xت q]j�ا هxا
v _Y�|m \~ # j] d[f]م واjfv�]إ[� ا ���� qب وهx�]ا d[f]ا �f� ى\�lا _[bm XfÇأ _mو _Yb]j[�]م اq}]���ي ا # w\آ q]و wرqr |X�m d[f]وا X�اهqlzh d[f]ر اqr �وا��Y] �ون�\�
lj�]ون ا\ # q]و d�fا[���_ آ �f� w\��Y] �Â~]��ى ود�_ ا]jh d]qvر vي أرx[]ا qه# j� أ�|j� ا[]qum¼ _�xا ه أد[|j¤{ �f� X�رة }x� _�m X�Y¤uاب أ[XY # آ\w ا[b�\آqن
d[f]jh نqum�{ إن X�[] \Yy X�]ذ X�g�rوأ X�]اqmzh d[f]ا Y�v kl ه�ونj¤{و d]qvور �\ [X� ذX�hqr وuª X�fy��]jت }¤\ي j��~{ _m ا[j�rzر وjgmآ_ # آqbf�{ X�uن Á�
وأy\ى }~�|�m \µr j�rq_ اd[f] وÉ�l # ذ[½ ا[�qز اj[uª kl t��YÈ XY��]ت ��ن _Yum�b]ا \��hو �\� # _hا �gY� لj� jbآ d[f]ر اjµrا أqrqا آqum¼ _�x[]ا j�|أ� j�
d[f]ري إ[� اjµrأ _m _Yار��q~f] X�\m t�¹j[È ¡um¶l d[f]ر اjµrأ _~r نq|ار�q~]ل اj� �jr�[�zl t ا[]qum¼ _�xا �f� ��و�هq~�°zl Xا jÇه\�_ ¹j[È ت\�*kuh _�m إv\اY¹ وآ
225 Gel berü gel diñle ol cXn bülbülin
‘nşı\ olup özler her demde gülin 225
226 GülsitXna girelüm bülbül gibi
Açılalum ‘Xleme bir gül gibi
227 Açalum lX‘l ü güher dükkXnını
Ol sa‘Xdet gevherinüñ kXnını
228 Pes bu gevher gevher-i cXnXnídür
On sekiz biñ ‘Xlemüñ sulšXnıdur 228
229 Her kim ‘Xşı\dur Res`le cXn-ile
Hem-dem ola dün ü gün ímXn-ile 229
230 Bir nice ‘Xşı\ dirülüp geleler
Kim bu gevher mX‘denini bulalar
231 Her biri bir gevher olup gideler
* Sâf Suresi, 61/6-1; ĐS1, ĐS2, TK’da Muhammed Suresi 1-7, AE1, TK’da önce sala-
vatlar ardından Muhammed Suresi 1-7 ayetleri var. AE2’de ise sadece salavatlar var. 225 özler: özle AE2; demde: dem HS 228 gevher-i: gevherinüñ TK 229 dün ü gün: dün-i gün AE1, ĐS1, ĐS2
- 57 -
Cümle varlı\larını unudalar
232 Kimi cXdı\ kimisi ‘Xşı\ gide
Kimisi ol servere mX‘şu\ gide
233 Her birine yetişe bir dürlü _Xl
ealmaya hiç ortada bir \íl ü \Xl 233
234 Diñle imdi nice šoddı MucšafX
Ol šodıca\ šoldı ‘Xlem pür-cafX
235 Ol Mu_ammed A_med ü Ma_m`d durur
N`r-ı ba\dur ‘Xleme ma_b`b durur
236 ba\ Te‘Xla ögdi Kur’anda añı
Sevdi aña ümmet eyledi seni
237 Ol Mu_ammeddür ki ba\\uñ sevdügi
Ol durur Kur’anda añup ögdügi 237
238 Añı kim ba\ _ajreti ögmiş ola
Kem ola kim vacf ide bilmiş ola 238
239 Ger midXd olsa deñizler ne ki var
Cümle ‘Xlem kXtib olsalar i yXr 239
240 Biñde bir bölücegi vacf olmaya
Yazmada \alem da^ı ‘Xciz \ala
241 ba\ ‘inXyet \ılur ise biz da^ı
233 bir: bu HS, // hiç ortada: ortada hiç AE2 237 ögdügi: oldugı AE2 238 ba\ _ajreti: bajreti ba\ AE2; kem ola: Metinde “kim ola” şeklinde harekelenmiş
olmakla beraber anlam gereği bu şekilde düzeltildi; vacf ide: vacf-ile AE1 239 ‘Xlem: ‘Xlemler TK
- 58 -
Med_ idevüz diñleyesiz siz da^ı 241
242 Ol _abíbüñ med_ini \ılam beyXn
Söylene bu nažmumuz dilde ‘ayXn 242
243 Bu da^ı mevlid-i peygamber ola
Meşh`r ola ‘Xlem içünde šola 243
244 Umaram server bizi yarın bula
Gel berü DERVĐŞ diyü elüm ala 244
245 ealdura lutf-ide biz düşmişleri
Yevm-i ma_şer cümle yol azmışları 245
246 Hem şefX ‘at eyleye ol gün bize
Đlede dostlar bölügüne dize 246
247 Da^ı şunlar cem‘ olup diñler-idi
Gözlerinden yaş döküp iñler-idi 247
248 Yevm-i ma_şerde dirülüp varalar
Ol LivX’ül-_amd \atında šuralar 248
249 MucšafXnuñ _ürmeti-y-çün \ulları 249 a
Ra_met idüp yarlıdadıl anları 249
250 Hem da^ı şol cism-i bendeñi bile
241 siz: -HS 242 nažmımuz: manzumumuz HS 243 šola: dura AE1 244 Derviş: ümmet AE1 245 lutf-ide: lutf-ile AE1, lutf idüp ĐS2 // ma_şer: ma_şerde ĐS2 246 bölügüne: bölügüne bizi ĐS1; dize: düze AE2, HS, ĐS1, ĐS2 247 iñler-idi: adlar-idi ĐS1 248 Ol: - AE1 249 a MucšafX _ürmetine ol \ulları 249 \ulları: ol \ulları HS, ĐS1, ĐS2, TK // anları: yX kani AE2
- 59 -
Gönderesin anlaruñ ile vara
251 Ol _abíbiñ _ürmetine sen añı
Dostlarıñla ^aşr idesin yX kaní 251
252 YX ĐlXhí dilerem senden yine
vatm idesin coñ nefes ímXn-ile 252
253 Biz bu fXní dünyeyi terk idevüz
FXní dünyXdan be\Xya gidevüz
254 vayr-ile ^atm idesin bu cXnımız
oa\layasın coñ nefes ímXnımız 254
255 Yarın anda ‘arj-ı ma_şer olıca\
Nice dostlar saña vuclat bulıcak
256 eıl ‘inXyet ol ja‘íf bí-çXreye
Dostlaruñ ile cem‘ it bir araya 256
257 Ger bu ‘Xlem ^al\ı dirse cub_ u şXm
Med_ olınsa ^aşre dek olmaz temXm 257
258 Ger diler-iseñ bula cXnuñ cafX
Vir calavXt ber-Res`l-i MucšafX 258
XYZ[\]ـ_ اbZ[\]ا df]ا Xgh
251 _ürmetine: _ürmetiçün AE1 252 yine: gine HS, ĐS2 // Olıcak yönümüz saña döne HS, ĐS2 254 bu: - HS 256 it: eyle AE1, ĐS1, ĐS2, TK 257 – AE1, AE2, ĐS1, ĐS2, TK 258 – AE1, AE2, ĐS1, ĐS2, TK
- 60 -
��q\وqum��] wا d[f]jh ورqv[d و}�£�روw و}#إr]j أرjufvك j�ه�ا وm���\ا و�xr\ا jfY°ة وأ\�h wq~��g{و# _bl X����ق أql d[f]ا �� d[f]ن اq��j�� jb[rإ ½rq��j�� _�x[]إن] ا
�dg وm_ أوj� jbh �lه� dYf� اdY{�Ygl d[f] أª\ا r �f� �u� jb[r�l �[r jbY��*
259 Đşid imdi nice šoddı MucšafX
YX nicesi virdi dünyXya cafX
260 Ol _abíb-i ba\\ [u] fa^r-i enbiyX
Vir calavXt bulasın andan cafX 260
261 Ol _abíbüñ šoddudın yXd idelüm
Göñlüni mü’minlerin şXd idelüm
262 Çün temXm oldı šo\uz ay bildiler
Cennet içinden _`ríler geldiler 262
263 Ol rebi‘ul-evvel ayıñ nicesi
Šodmış-idi on ikinci gicesi
264 Ol gice kim aneden šoddı Res`l
Gitti julmet oldı ‘Xlem pür-uc`l
265 Anesi ol gice ^alvette-idi
Odlınuñ šodacadın bilmiş-idi
266 Yalıñuz \aldı o ^atun ol gice
O gice ne oldı diñle iy ^oca 266
267 Gözlerinden perde gitti çün anuñ
oıd\-ile diñler-iseñ uyar cXnuñ 267
* Fetih Suresi, 48/8-10; AE1, AE2, ĐS1, ĐS2, TK’da ayet yok. 260 cafX: vefX TK 262 içinden: içinde TK; geldiler: eglediler TK 266 ^oca: _oca AE1, _ˇXce HS, ĐS2 267 diñler: dinler AE1
- 61 -
268 nmine eydür çü \aldum yalıñuz
Ol Mu_ammed šodmasına šutdı yüz
269 Evimüñ \ıble divXrı yarılup 269
Baña üç _`rí ‘ayXn oldı gelüp 269
270 Anları göricegiz \aldum šaña
Yanuma gelüp bular didi baña
271 eor\ma bizden ^immetüne gelmişüz
b`rílerüz odluñ içün olmışuz 271
272 Añı işidüp ferX_ oldı içüm
Göñlüm anda cu diledi bir içim
273 Đlle cabr itdüm olara dimedüm
kayri \ayda düşdi cXnum šınmadum
274 ŞXdılı\ düşdi bu göñlüm evine274
Añladum bunı ki cXnum evine 274
269 –AE1, HS, ĐS1, ĐS2 269 Bu beyitten sonra AE1 nüshasında Vesiletü’n- necat’tan aşağıdaki beyitler bulun-
maktadır:
Didi gördüm ol _abíbüñ anesi // Bir ‘aceb n`r kim güneş pervXnesi
Ber\ urup çı\dı evümden nXgehXn // Üç bile _`rí baña oldı ‘ayXn
Çevre yanuma gelüp oturdılar // MucšafXyı birbirine müştular
Didiler odluñ gibi hiçbir odul // Yaradılalı cihXn gelmiş degül
Bu senüñ odluñ gibi \adr-i celíl // Bir anaya virmemişdür ol Celíl
Ulu devlet bulduñ iy dildXr sen // Šodısardur senden ol ^ul\-ı _asen
Bu gelen ‘ılm-i ledün sulšXnıdur // Bu gelen tev_íd-i ‘irfXn kXnıdur
Vacfını bu resme tertíb itdiler // Ol mübXrek n`rı terdíb itdiler
271 ^ımmetüne: odluñ içün ĐS2, ^ımmetüne TK // odluñ: A_med AE2; odluñ içün olmu-
şuz: ^ımmetüne gelmişüz ĐS2 274 Anladum bunı ki: Anladum ki bunı AE1 // evine: sevine AE2 274 Bu beyitten sonra AE1 nüshasında Vesiletü’n- necat’tan aşağıdaki beyit bulunmak-
tadır:
nmine eydür çü va\t oldı temXm
Kim vüc`da gele ol ^ayru’l- en’Xm
- 62 -
275 Da^ı gördüm üç ‘alem gökden gelür
Her birisi bir araya dikilür
276 Birisini dikdiler şar\a anuñ
Hem birisin dikdiler darba anuñ 276
277 Bir ‘alem da^ı getürdiler olar
Ka‘be üstine añı da dikdiler 277
278 Ol gice gördi buları nmine
Bir iki ^atun(lar) da geldi evine 278
279 Ol ^atunlar üç neferdi geldiler
ŠXye olup aña ^immet \ıldılar
280 Biri SXre ane-idi o cXnuñ
Birisi de bajret-i Meryem anuñ
281 Birisi de Asiye ^atun-idi
vimmete ba\ aña göñdermiş-idi 281
282 nmine-y-le ol gice \aldı olar 282 a
Ol gice anlar neler gördi neler 282 b
283 Gelmelü oldı Mu_ammed _ajreti
Tíz irişdi _`ríler cem‘iyyeti
284 Her birinüñ ellerinde _ulleler
Šoddudı dem MucšafXya caralar
276 birisin: birisini HS, ĐS1 277 olar: anlar AE1 278 buları: bunla AE1, ĐS2 // bir iki: bir’ki AE1, HS 281 vimmete: bu kelime nüshalarda “vimmetiçün” şeklinde yazılmış olmakla beraber
vezin gereği bu şekilde düzeltilmiştir. 282 a nmine ol gice \aldılar olar ĐS1 282 b ol : o AE1
- 63 -
285 Döşediler sündüs-i a^jar hemín
Böyle-idi emr-i Rabbü’l-‘Xlemín
286 Cebra’íl’e ba\ nidX itdi yine
‘Arş altından gelüp ol yir’ine
287 Ol mu\arreb indi çadırdı yire
Va_y irişdi bXšına vü žXhire 287
288 Didi kim gözden giderüñ dafleti
Bu gice šodar Mu_ammed _ajreti 288
289 Bu gice dünyXyı ol cennet \ılur
Bu gice eşyXyı ba\ ra_met \ılur 289
290 nmine eydür Mu_ammed MucšafX
Pes vüc`da gelicek buldum cafX 290
291 Andan irdi dört _`rí dXyet ulu
Yüzleri n`rı-y-le evüm šobšolu
292 Geldi bunlar šurdı dördi dört yaña
Bir içim cu virdiler ol dem baña
293 Đçdüm ammX canasın \and-i nebXt
Südden a\ \ardan covu\ buldum _ayXt
294 Gine gördüm bir bölük \uşlar šurur
Birisi \al\up baña \arşu yürür
295 Geldi ol \uş cıdadı ar\am benüm
Küllí n`ra batdı bu cXnum tenüm
287 – ĐS1 288 – ĐS1 289 – AE1, AE2, HS, ĐS2, TK; Bu beyitten sonra ĐS1 nüshasında 279. beyit vardır. 290 gelicek: gelince ĐS1
- 64 -
296 O \uş ar\am cıdayup buldum cafX
Šoddı ol sX‘at Mu_ammed MucšafX 296
297 Ger bu ‘Xlem ^al\ı dirse cub_ u şXm
Med_ olınsa ^aşre dek olmaz temXm
298 Ger diler-iseñ bula cXnuñ cafX
Vir calavXt ber-Res`l-i MucšafX 297-298
XYZ[\]ـ_ اbZ[\]ا df]ا Xgh [q�bg� jن j�gYgZ وهkl X # إن] ا[]j[u�m X�] ¡}�v _�x ا[~�ug أو[¦½ m j�u����ون
�jy X�g[�ونrا���¡ أ jm #r£~� j] X�mq� اxه t�¹jfb]ا Xهj]}f�{آ�\ وzع ا[£�X� ا[ آh jb�أjr أو]ل w�Y�|r Âfy # ا[]xي آq{ X�u��ون ��f] � ¤�g]ا �k�ء آjb[g]ي اq�r مq�
_Yf�jl j[uآ j[rإ juYf� آ# و��ا �}]و j�\� رضz]ا [آ\ أن�x]ا ��h _m رqh[£]ا kl ju��q}�] jم j�� #_��hj�دي اq~]j[µ]ن jf�] اxه kl [إن # tbZر j[]ك إjufvأر jmو
_Yb]j�f�]*
299 Šoddı ol sa‘atde ol sulšXn-ı dín
N`ra dar\ oldı semXvXt u zemín 299-310
300 Yaradılmış cümle oldı şXdımXn kam gidüp ‘Xlem yeñiden buldı cXn
301 Cümle zerrXt-ı cihXn idüp cadX
Çadrışuban didiler kim mer_abX 301
302 Mer_abX iy ‘Xl-i sulšXn mer_abX
Mer_abX iy kXn-ı irfXn mer_abX
296 Bu beyitten sonra AE2 nüshasında mensur bir dua var. 297-298 –AE1, AE2, HS, ĐS1, ĐS2 * Enbiyâ Suresi, 21/101-107; ĐS2’de önce Arapça dualar, TK’da önce salavatlar ardın-
dan bu ayetler var. AE1’de ise önce yaklaşık 6 varak salavatlar ve Arapça dualar ar-
dından Enbiyâ Suresi 91-112 ayetleri, AE2’de ise sadece salavatlar var.
299-310 Bu beyitler esasen Vesiletü’n-Necat’tan olmasına rağmen bütün nüshalarda bu-
lunması ve çıkarılmasının metnin anlamını daraltacak olması sebebiyle dip notta ve-
rilmemesi uygun görülmüştür. 301 Çadrışuban: Çıdrışuban HS
- 65 -
303 Mer_abX iy sırr-ı fur\Xn mer_abX
Mer_abX iy derde dermXn mer_abX
304 Mer_abX iy cXn-ı bX\í mer_abX
Mer_abX ‘uşşX\a şXfí mer_abX 304
305 Mer_abX iy \urretü’l ‘ayn-ı Celíl
Mer_abX iy ^aşr-ı ma_b`b-ı Celíl 305
306 Mer_abX iy cümlenüñ makc`dısın
Mer_abX iy ^Xlı\uñ ma_m`dısın 306 b
307 Mer_abX iy mXh u ^urşíd-i vudX
Mer_abX iy ba\dan olmayan cüdX
308 Mer_abX iy ra_meten lil ‘Xlemín
Mer_abX sensin şefí‘ul- mümnibín
309 Đy cemXli gün yüzi bedr-i münír
Đy \amu düşmişlere sen dest-gír
310 Đy göñüller derdinüñ dermXnı sen
Đy yaradılmışlaruñ sulšXnı sen 310
311 Đy risXlet ta^tınuñ sen ^Xtemi
Đy nübüvvet mührinüñ sen ^Xtemi
312 Ol _abíbüñ fažlını mikr idelüm
Ümmet oldudımuza şükr idelüm
304 şXfí: Bu kelime bütün nüshalarda “sX\í” olarak imla edilmiştir. 305 ‘ayn-ı Celíl: ‘ayn-ı balíl AE2 306 b : ^Xlı\uñ: ^Xlı\ıñ AE1 310 Bu beyitten sonra AE1 nüshasında Vesiletü’n- necat’tan aşağıdaki beyitler bulun-
maktadır:
Çünki ol ma_b`b-ı Ra_mXn u Ra_ím // eıldı dünyXyı cemXlinden na‘ím
Birbirine muştulXyı her melek // Ra\ca girdi şXd u şev\inden felek
Đş bu heybetten nmine h`b-r` // Bir zamXn ‘a\lı gidüp geldi gir`
- 66 -
313 Tayyíb ü šXhír olup fa^r-i cihXn
Geldi dünyXya \adem basdı hemXn
314 N`r olup çı\dı bu dünyX yüzine
‘Arş yüzin sürdi ayadı tozına
315 Ol gice kim dünyXya geldi Res`l
Ana ra_minden çı\up itdi nüz`l
316 Šoddudı dem ra_meten lil-‘Xlemín
Ümmetini diledi ba\dan hemín 316 b
317 ŞXd oluban geldi dılmXn u _`rí
Görmek içün MucšafXyı her biri
318 Geldi CebrX’il añı ald’ aradan
ZírX emr itmişdi öyle Yaradan 318 a
319 b`ríler her biri bir ^immet ider
Gel buña kim anesi gör ne ider
320 Ol gice irdi bulara vecd-i _Xl
Šurdılar uy^udan uyanur miuXl 320
321 Anesi gördi _`ríler cem‘i yo\
MucšafXyı bulmadı Xh itdi ço\
322 Tíz melekler A_medi getürdiler 322
Anesinüñ \atuna yetürdiler 322
316 b : N`r-ile šoldı semXvXt ü zemín AE1, ĐS1 318 a : CebrX’il geldi vü aldı aradan AE1, ĐS1 // öyle: anı HS, aña AE1 320 bulara: bunlara AE1 // uy^udan:uykudan AE1, ĐS1, ĐS2 322 getürdiler: götürdiler HS 322 Bu beyitten sonra AE1 nüshasında Vesiletü’n- necat’tan aşağıdaki beyitler bulun-
maktadır:
Çevre yanın isteyü \ıldı nažar // Gördi kim bir köşede ^ayru’l-beşer
Şöyle BeytullXha \arşu ol Res`l // Yüz yire urmış ü secde \ılmış ol
- 67 -
323 basret-ile ba\ar-iken anesi
Gördi secde itmiş ol dür dXnesi 323
324 Kendüyi bildürmek içün ol kaní
‘nleme caldı vü gönderdi añı 324 - 328
325 Bu durur ol ümmeti-y-çün adlayan
Ümmetini yarın anda ca\layan
326 Bu durur ol eXbe \avseyne iren
Şübhesüz ba\\uñ cemXlini gören
327 Budur ol her kim šutarsa sünnetin
Gösteriser ba\ dídXrın cennetin
328 Bu durur ol şefí‘-i yevme’l-kıyXm
Öñlerine düşüben olan imXm
323 Bu beyitten sonra AE1 nüshasında Vesiletü’n- necat’tan aşağıdaki beyitler bulun-
maktadır:
Secdede başı dili ta_míd ider // Hem getürmiş parmadın tev_íd ider
Çünki ol ma_b`bı gördüm ben ‘ayXn // ealmadı cabrum hemXn düşdüm revXn
Geldi ‘a\lum gördüm ol cX_ib vefX // Gözlerüm n`rı vü ‘aynum MucšafX
Yüzi n`r-ı gün gibi ^oş ber\ urur // Çünki gördüm göñlüme geldi sür`r
eaynadup nXr-ı ma_abbet \anumı // Aluban badruma bacdum cXnumı
Deprenür duda\ları söyler kelXm // Añlayamazdum ne derdi ol hümXm
euladum adzına urdum diñledüm // Söyledüdi sözi ol dem añladum
ba\\a badlayup göñülden himmeti // Der-idi kim “ümmetí vay ümmetí”
Dir ki iy MevlX yüzüm šutdum saña // YX ĐlXhí ümmetüm virgil baña
Šıfl iken ol diler-idi ümmetin // Sen \ocadıñ terk idersin sünnetin
Ümmetüm didi saña çün MucšafX // Vir salavXt sen de aña bul cafX
Mekke \avmi uluları bí-^ilXf // KX‘beyi ol gice \ılurlar šavXf
Rükni rükne Ka‘benüñ virdi selXm // Didiler kim šoddı ol vayrü’l-en‘Xm
Secde \ıldı Ka‘be gördi ^Xs u ‘Xm // Didiler kim šoddı ol ^ayrü’l-en‘Xm
Ka‘be bir cavt itdi ol dem nXgehXn // Didi šoddı bu gice şems-i cihXn
PXk idüp küfr ile putlardan Res`l // Kurtarısar beni müşriklerden ol
Yalın aya\ baş açuban cXf cXf // Eyleyiser ümmeti beni šavXf
Ol gice šabl-ı nübüvvet urdılar // Ol gice ŞeyšXnı gökden sürdiler
Nice put^Xne nice deyr ü canem // Yı\ılup küfr ehline virdi elem 324 - 328 : – AE1
- 68 -
329 Ger bu ‘Xlem ^al\ı dirse cub_ u şXm
Med_ olınsa ^aşre dek olmaz temXm
330 Ger diler-iseñ bula cXnuñ cafX
Vir calavXt ber-Res`l-i MucšafX 329 - 330
XYZ[\]ـ_ اbZ[\]ا df]ا Xgh §l sq]و X�g�rأ |sن إq|f§� jmك وq|f§� أن X�u|m t�¹¶[È ¡[b�] d�bZور ½Yf� df]ا
Xf�{ _�{ X] jm ½b[f�و tb�~]ب واj��]ا ½Yf� df]ل ا£rء وأk� _m ½rو|\§� jmوf� df]ا §l نjوآjbY�� ½Y# أو t��µh \mأ _m [sإ Xاهq¤[r _�m \Y±آ kl \Yy [s
dY{�r فqgl df]ت اj³\m ءjÁ�hذ[½ ا ��� _mس وj[u]ا _Yh وف أو إ°©ح\�m
jbY�� ا\ªأ * *
331 Šoddı Mu_ammed nmine aneden
KX‘beyi pXk eyledi büt^Xneden 331
332 Ol gice esdi nesímüñ bXdı hem
Cümle ‘Xlem şXd olup \almadı dam
333 Mekke şehri n`r-ile šoldı hemXn
N`ra dar\ oldı \amu pír ü cüvXn
334 MucšafXnuñ ceddi ‘Abdulmuššalib
Ol giceden ne ^aber virdi gelüp
335 Didi kim ben Ka‘beye varmış-idüm
eapu açup içerü girmiş-idüm
336 NXgehXn oldı bir ulu zelzele
eilseler yıkılup oldı velvele
337 Da^ı gördüm bütleri düşmiş yüzin
Añı gören devşirimez kendüzin 337
329 - 330 –AE1, AE2, TK * tevbe suresi, 9/113-114; AE1, AE2, ĐS1, ĐS2, TK’da ayet yok. 331 büt^Xneden: put^Xneden AE1 337 bütleri: putların AE1, bunları HS; devşirimez: devşirümez AE1, ĐS1, ĐS2
- 69 -
338 Ol gice oldı \iliseler ^arXb
Dübdüz olup yerleri oldı türXb
339 ealdum ol ^ayret içinde bir zemXn
Başuma divşürdüm a\lumı hemXn 339
340 Bir ün irişdi \uladuma benüm
Añı işidüp cafX buldı cXnum 340
341 Ol nidXyı işidüp buldum cafX
Didiler šoddı Mu_ammed MucšafX 341
342 Bildüm andan odlum odlın šoddudın
‘nlem üzre ra_met-i Ha\ yaddudın 342
343 nminenüñ evine oldum revXn
Odlum odlınuñ yüzin görem hemXn 343
344 Ol Mec`síler ki šapardı oda
Söyünüp yod oldı ol demde o da 344
345 SXve ba_ri yire geçdi \almadı
Kimse anuñ \ašresini bulmadı 345 a
346 Cümle kXfir pXdişXhı düşdiler
Putları bXtıl oluban şaşdılar 346
347 Da^ı şol şeyšXnı gör kim neyledi
Cümle \avmini çadırup söyledi
339 ealdum: ealdı AE2; divşürdüm: devşirdim AE1, ĐS1, ĐS2, TK 340 ün: nidX AE1 341 nidXyı: nidX HS 342 odlın: odlı AE2 343 görem: gördüm AE2, TK 344 ki: kim HS, ĐS1, ĐS2; šapardı: bardı HS 345 a SXve ba_ri ol gice yire geçdi AE1 346 kXfir: kXfire HS
- 70 -
348 Bir ‘alXmet oldı şimdi nXgehXn
Başuma yı\ıldı candum XsumXn
349 Tíz ^aber virün baña siz bu gice
Ne olupdur neye irdi iş nice
350 Đblísüñ odlanları aradılar
Berr ü ba_ri ol gice šaradılar
351 Arayura\ Mekkeye irdi bular
Mekkeyi cümle \uşatmışlar olar 351
352 Ol melekler söyleşürler zev\-ile
Fa^r-i ‘Xlem šoddı diyüp şev\-ile
353 Atalarına gelüp irdi bular
Ne ki gördiler beyXn eylediler 353
354 Đblís ol dem cadu cadup adladı
Yüregin mihnet odı-y-la šadladı 354
355 Ol Mu_ammed geldi dünyayı šušar
Mu‘cizXt-ile bize otlar ašar
356 Hem didi biz damdan amXd olmazuz
Ümmetin azdurmada yol bulmazuz
357 DX’imX düşmanı ba\\uñ adlasun
Yüregin nXr-ı cehennem šadlasun
358 Dostlarını serverüñ ba\ ca\lasun
Şerr-i Đblísden ímXnın beklesün 358
351 olar: bular AE1, ĐS1, ĐS2 353 gelüp irdi: irüp geldi HS 354 cadup: cadu AE1 358 beklesün: ca\lasun AE2
- 71 -
359 Ger bu ‘Xlem ^al\ı dirse cub_ u şXm
Med_ olınsa ^aşre dek olmaz temXm
360 Ger diler-iseñ bula cXnuñ cafX
Vir calavXt ber-Res`l-i MucšafX
XYZ[\]ـ_ اbZ[\]ا df]ا Xgh juY�|m j~�l ½] ju~�l j[rإ # ½Yf� d�b�r [X��و \[yz{ jmو ½�rذ _m م[�}{ jm d[f]ا ½] \�ÁY]
jbY}�g|m jÈا �£�£او# و����½ °\ا\µr d[f]ك ا\µu� # kl tuY�[g]ل ا£rي أx[]ا qه d[f]ن اjرض وآz]وات واjb[g]د اquª d[f]و X�rjbإ� �[m jrjbدادوا إ�£Y] _Yum�b]ب اqf�
jbY�Z jbYf� #m�b]وا _Yum�b]ا y�Y] _��]jy رj�rz]ا j��~{ _m ت }¤\يj[uª تju
jbY�� زاql d[f]ا �u� ½]ن ذjوآ X�{j¦�Yv X�u� \��*j�Yl و�� ****
mefX ‘ílün / mefX ‘ílün / fe‘`lün
361 Mu_ammeddür yirüñ gögüñ çıradı
Anuñ Firdevs-i a‘lXdur šuradı 361
362 Çü Mekke \avmi ba\dılar yüzine
Dedesi o^şayup aldı dizine
363 Mu_ammeddür adı yirde o şXhuñ
Dine şXnında erselnXke o mXhuñ
364 Anası bir’ki gün emzürdi añı
Buluñ bir dXye emzürsin o cXnı 364
365 Didiler dXye gerek buluñ imdi
Nice ^Xtun gelüben redd olundı 365 a
* Fetih Suresi, 48/1-5; AE1’de önce salavatlar ardından Fetih Suresi 21-29. ayetler var.
ĐS1 ve ĐS2, TK’da Fetih Suresi 27-29. ayetler var. TK’da önce salavatlar da var.
AE2’de ise sadece salavatlar var. 361 šuradı: duradı 364 Buluñ: bulun AE1, ĐS1, ĐS2; dXye: šXye ĐS2; o cXnı: hem añı AE2 365 a Didiler bir dXye gerekdür imdi AE1; buluñ: bulun ĐS1
- 72 -
366 Birisinüñ südin itmedi imsXk
Ta_ayyürde-y-ken irdi ol özi pXk 366
367 Adı balíme-idi irdi anda 367 a
Añı redd itmedi emdi o demde 367
368 Mu_ammedi balíme aldı gitdi
Dün ü gün emzirüp hem _immet itdi 368
369 Büyür beş günde bir aylı\ \adar ol
Çimen çayır olurdı bacdudı yol 369
370 Emerdi dXyesini ol arı cXn
Yodıdı bevli olmazdı períşXn 370
371 eaçan kim bevle _Xcet olsadı [ger]
Đki yarılup örterdi añı yer 371
372 balíme besler-idi dün gün añı
Teni içre ol-idi özge cXnı 372
373 balíme dXyenüñ evlXdı geldi
Dilek idüp Res`li bunlar aldı 373
374 Mu_ammedi bize vir bile gitsün
eoyun \uzı bizümle bile gütsün 374
366 itmedi: emmedi TK // ol: - AE1; özi: yüzi AE2 367 a balíme-idi adı irdi çün anda AE2 367 anda: bile AE1 368 itdi: - HS 369 Büyür beş günde: Büyürdi günde AE2; beş: bir AE1, pes HS, TK 370 dXyesini: dXyesin HS, // olmazdı: olmaz-idi AE1,AE2, ĐS1, TK 371 olsadı: olsa-y-dı: AE1, ĐS1, ger: yer AE1, HS, ĐS1, ĐS2 (Anlam gereği ‘ger’ şeklinde
düzeltilmiştir) // yer: - ĐS1 372 besler-idi: besledi AE1; dün gün: dün-i gün: AE1, ĐS1, ĐS2, TK 373 dXyenüñ: dXyenün AE1, šXyenün ĐS2; geldi: gelmedi TK // bunlar: anlar AE1 374 bize: yire HS, // bizümle: yirümle HS, -TK
- 73 -
375 O gün gitdi \oyuna gine geldi
Güzellenmiş \oyunlar sütli oldı 375
376 Gine yarındesi gitdi \oyuna
Olarla üns šutup girmez oyuna 376
377 HemXn dem kendi efkXrında-idi 377 a-b
vüdXya fikr ü ezkXrında-idi 377
378 Bulara anda iki kişi irdi
Mu_ammedi šutup gögsini yardı 378
379 Çı\ardı bir uyuşmış \anı anda
Didi kim _ažž-ı şeyšXn var bunda 379
380 Bir ibri\ aldı cennetden gülXbí
Bir altun šasa \oydılar ol Xbı
381 Res`lüñ yüregin anlar yudılar
Žafer bulmaya hiç şeyšXn didiler
382 eodılar yüregin yine yirine
ou‘`d itdi olar yirlü yirine 382
383 Gelüp odlanlar anesine irdi
Mu_ammedden bu ir_XcXtı gördi 383
384 eoyunı ošlada calup oturdu\
Yemege oršaya etmek getürdük 384
375 koyunlar: koyuna AE1 376 šutup: dutup AE1 377 a-b HemXn dem kendi efkXrında-idi / vüdXyı fikr idüp zikrinde olurdı AE2 377 HemXn dem: heman ĐS1,TK; hemXnX HS, ĐS2 378 gögsini: karnını HS 379 uyuşmış \Xnı: uyuşmış \Xn HS, // _ažž: -AE2 382 ou‘`d: o`d ĐS1; yine: andan AE2; yirlü: lü HS 383 ir_XcXtı: mu‘cizXt HS 384 getürdük: bırakdık AE1
- 74 -
385 Çıkageldi iki heybetlü adam
Mu_ammedi šutarlar pes hemXn dem
386 Kimesne görmemişdür iki kişi
Đñen heybetlülerdi her birisi 386
387 Gelüp \ardaşuma anlar yapışdı
Şunı gördük hemXn bir yire üşdi 387
388 Yüredin yarup atdılar yabXna
Sebeb oldu\ bugün bir ulu \ana
389 balíme bu sözi çün kim işitdi
O dem Xh eyleyüp arayı gitdi
390 Halíme adlayup šadlar gezerdi
Arayup šad u ca_rXyı süzerdi 390-396
391 Gezerken šuş olup buldı vefXyı
Alup badrına bacdı MucšafXyı
392 Çü gördi caddur añı ölmemişdür
MübXrek beñzi gül-veş colmamışdur 392
393 balíme didi şükür olsun ilXhıma
Mu_ammed cad iken girdü elüme 393
394 Añı el-kıcca iletd’anesine
Anesi da^ı virdi dedesine
386 kişi: kişiyi AE2 // Đñen: lXkin 387 \ardaşuma: \arındaşuma 390-396 –HS 392 anı: -AE1; gül-veş: aclX AE1 393 ilXhıma: _Xlime TK // iken: isen AE2, TK
- 75 -
395 Bularuñ geldi tXcı başlarınuñ
Šoyurdı \arnı cümle açlarınuñ 395
396 eaçan kim altı yaşa irdi A_med
Anesi öldi öksüz \aldı A_med 396
397 Yetím-idi velí dürr-i yetímdi
eamu ^al\uñ içinde musšakímdi 397
398 Dedesi besler-idi dün gün añı
eomuşdı yolına baş ile cXnı 398
399 Sekiz yaşına girincek dedesi 399
Anuñ da gitti dünyXdan dıdXsı
400 Dedesi öldi Eb` ŠXlib aldı
Yetím olup anuñla bile \aldı 400
401 Atası-y-la anadan ayrı düşdi
Ki bir dürr-i cadefden šaşrı düşdi 401
402 Anesi bir göñül \urdı miuXli 402
Ki gitti ibrişími \aldı _Xli
403 HümX \uşı yumuršadan ki çı\dı
O yumurša hümXdan _Xli \aldı 403
395 –AE1 396 yaşa: yaşına AE1, TK ; irdi: girdi AE2, TK 397 – HS, TK ; yetimdi: yetim-idi AE1, ĐS1 398 – HS; dün gün: dün-i gün AE1, TK, düne gün ĐS1 399 – HS; girincek: irincek ĐS1, ĐS2 400 – HS; Eb` ŠXlib: ‘Abdülmuššalib AE1 401 – HS; 402 Anesi: atası AE2; bir gönül: bir gün gül HS // ki: -HS; ibrişími \aldı: \urdı \aldı
ibrişími HS 403 yumuršadan: yumurdadan HS, // yumurša: yumurda HS
- 76 -
404 Eb` ŠXlib ile oldı nice yıl
Đrişdi yaşa A_med on iki yıl 404
405 Ki ^al\a ^ul\-ile ol söyler-idi
eamusın lutf-ile ol toylar-idi 405
406 Cemí‘-i ‘ömri içre itmedi kin
Šutarlardı \amu ‘Xlem didüdin 406
407 Kimesne-y-le ebed ladv itmez-idi
Ošurup lehv-ile lu‘b itmez-idi 407
408 Añı ba\\ ‘Xleme ra_met virüpdi
eıyXmetde şefí‘ü’l-mümnibíndi408
409 Đrişdi ol hilXl on dört yaşına
Giyerdi tXc-ı LevlXki başına
410 Bir ak buluš başı üzre šururdı
Cemí ‘i yaradılmış hep görürdi
411 Güneş ıssısına gölge olurdı
Nereye varsa üstinde šururdı 411
412 RisXlet n`rı alnında šururdı
earXñu gicede şu‘le virürdi
fX ‘ilXtün / fX ‘ilXtün / fX ‘ilün
413 Ger bu ‘Xlem ^al\ı dirse cub_ u şXm
Med_ olınsa ^aşre dek olmaz temXm 404 Eb` ŠXlib: ‘Abdülmuššalib AE1 405 ^ul\-ile: ^ul\a ĐS1 // šoylar-idi: doylar-idi AE1 406 Šutarlardı: šutar-idi AE1 407 –TK 408 –AE1 411 nereye: ne yire HS, ĐS2
- 77 -
414 Ger diler-iseñ bula cXnuñ cafX
Vir calavXt ber-Res`l-i MucšafX
XYZ[\]ـ_ اbZ[\]ا df]ا Xgh qى# qىواX¤[u] إذا ه jmو X��Zj° [ ³ jm #ىq�]ا _� Â�u� jmو # j[]إ qإن ه�Zq� kZى# وq}]ا ���� db[f� #ىq�vjl ة[\m ذو #�f�z]ا Âlz]jh qوه # jrد [X
�[]��l #�rأو أد _Yvq� بj� نj�l #Zوzl�Zأو jm w��� �]إ � # jm �اد�jm آxب ا[u��هv �u� # j�رة ا[ub���# و[{� ر¼t]£r w أy\ى# أjb�lروjm �f� dr �\ى# رأى
[{� رأى jm� # _m زاغ ا[µ�\ وÁÈ jm# إذ Á��� ا[�g�رة uª #��Á� jm]t ا[zbوى*¼j�ت رd�h ا[��\ى
Fí BeyXnı Mi‘rXcı’n-Nebiyy ‘Aleyhi’s-SelXm **
415 Gel berü iy ‘ış\ odına yanıcı
Kendüni ma‘ş`\a ‘Xşı\ canıcı 415 - 418
416 Đşid imdi MucšafX mi‘rXcını
Nice urındı sa‘Xdet tXcını
417 Hem aña Allah nice lušf eyledi
Ya nice ra_met ^ˇXnı-y-la šoyladı 417
418 Göklere hem nice seyrXn \ıldı ol
ba\ Te‘XlX bajretine buldı yol 418
419 Bir düşenbih gicesi ta_\í\ ^aber
Leyle-i eadr-idi ol gice meger
420 Didi ba\\ CebrX’ile ol gice šur
Cennete varup BurX\ al tíz getür 420
* Necm Suresi, 53/1-18; TK’da önce salavatlar, AE1’de önce salavatlar ardından Bakara
Suresi 203-212. ayetler, AE2’de ise sadece salavatlar var. ** -AE1, HS, ĐS1, ĐS2, TK 415 - 418 Bu beyitler esasen Vesiletü’n-Necat’tan olmasına rağmen bütün nüshalarda bu-
lunması ve çıkarılmasının metnin anlamını daraltacak olması sebebiyle dip notta ve-
rilmemesi uygun görülmüştür. 417 ^`nı-y-la: huyı-y-la AE1 418 nice: -ĐS1; ol: hem AE2 // yol: hem AE2 420 CebrX’ile: Cibríle AE1 // tíz: tez AE1
- 78 -
421 Ol babíbüme ilet binsün añı
‘Arşumı seyr eylesün görsün beni 421
422 Nice sır vardur aña direm hemín
Burada kimesne cıdmaz iy emín 422
423 Cebre’il çün cennete vardı revXn
Gördi kim becid BurX\ odlar iy can 423 - 425
424 Đçlerinde bir BurX\ adlar \atı
Yimez içmez \almamış hiç šX\Xti
425 Gel seni ma‘ş`\una irgüreyim
Yüregin ža_mine merhem urayım
426 Cebre’il aldı BurX\ı ol zamXn
TX CenXb-ı A_mede geldi hemXn
427 ba\ selXm itdi saña yX MucšafX
Kim mübXrek ^Xšıruñ olsun cafX 427
428 Didi kim gelsün \onu\ladam añı
‘Arşumı seyr eylesün görsün beni 428
429 Bir BurX\ gönderdi n`rdan iy cafX
eatı rXjıyam ki gelsün MucšafX 429
421 ol: var AE2 ; eylesün: eyleyüp AE1 422 sır: ser ĐS1; direm: derin AE1, dirin HS, ĐS2 423 - 425 –AE1, HS, ĐS1, ĐS2, TK 427 Bu beyit esasen Vesiletü’n-Necat’tan olmasına rağmen bütün nüshalarda bulunması
ve çıkarılmasının metnin anlamını daraltacak olması sebebiyle dip notta verilmemesi
uygun görülmüştür 428 Bu beyit esasen Vesiletü’n-Necat’tan olmasına rağmen bütün nüshalarda bulunması
ve çıkarılmasının metnin anlamını daraltacak olması sebebiyle dip notta verilmemesi
uygun görülmüştür; \onu\ladam: \onu\ladım AE1, \onu\larım ĐS1 429 \atı: \anı ĐS1
- 79 -
430 Gel gidelüm göklere yX MucšafX
Muntažırdur saña ac_Xb-ı cafX
431 Đş bu gice bir gicedür yX Emín
Olısar ‘ayne’l-ya\ín _a\\a’l-ya\ín 431
432 Hem _icXbı götürür bu gice ba\
Hem cemXlin gösterür bu gice ba\ 432
433 Bu gicede olısardur ‘izz u nXz
Bu gice žXhir olur her gizlü rXz 433
434 Sekiz uçmaduñ \apusın açdılar
Yolına ra_met cuyını caçdılar 434 b
435 Gök yüzinden anda indi ço\ melek
Çar^a girdi şXd olup \amu felek 435
436 Bindi ‘izzetle hem ol şXh-ı cihXn
‘Açdı perrini BurX\ uçdı hemXn
437 Yola girüp eudse oldılar revXn
Az va\itde eudse irdiler hemXn 437
438 Cebre‘íl dir yX Mu_ammed bunda in
Kim mübXrek ayaduñ öpsün zemín
439 Bu ma\amda iki rek‘at \ıl nemXz
Dile ba\dan ümmetüñ eyle niyXz
431 Bu beyitler esasen Vesiletü’n-Necat’tan olmasına rağmen bütün nüshalarda bulun-
ması ve çıkarılmasının metnin anlamını daraltacak olması sebebiyle dip notta veril-
memesi uygun görülmüştür. 432 hem: her AE1, hep HS, ĐS1 433 gizlü rXz: gizlüler 434 b ‘nleme ra_met suyından caçdılar 435 anda: bile ĐS2; ço\: çü TK // \amu: cümle AE1, çar^u HS 437 az va\itde: bir nefesde HS
- 80 -
440 O\ıdı anda emXn Cibríl emín
Geçdi imamet eyledi A_med hemín 440
441 Çün temXm itdi calXtı ol imXm
Lušf-ile ^oş anlara virdi selXm
442 EnbiyX ervX_ı didiler temXm
Reh-numX olduñ bize sen hem imXm 442
443 Çünki oa^rX šaşına bacdı \adem
Šaş deprendi \adem basdudı dem 443
444 Gördi oa^rX üzerinde ol ‘ayXn
Ucı gökde n`rdan bir nerdübXn 444
445 NerdübXndan göde \ıldılar ‘ur`c
TX ki seyrXn ide eflXk-ı bür`c
446 Đrdi evvelki göge vayru’l-enXm
Ço\ ‘acXyib gördi anda ol hümXm 446
447 Ol gök ehli cümle \arşu geldiler
‘Đzzet ü ta‘zím ü ikrXm \ıldılar
448 Her göge kim irdi ol ^ayru’l-enXm
Ol gök ehli \ıldılar i‘zXz-ı tXm 448
449 Geçdi anlardan idüp ba\\a uenX
MucšafX Sidreye vardı müntehX 449
440 Cebre‘íl badladı Bura\ı temXm AE1, AE2, ĐS1, ĐS2,TK // Geçdi: geçüp AE1;
imXm(e)t:imamlı\ HS; eyledi: etdi AE1; hemín: hemXn AE1,AE2, ĐS1, ĐS2, TK
(Beytin ikinci mısrasında vezin bozuk olup düzeltilememiştir.) 442 –TK; oldıñ: oldın AE1 443 –AE1, AE2, ĐS1, ĐS2, TK 444 nurdan: kurulmuş AE1, ĐS1, ĐS2, TK 446 ^ayru’l-enXm: çün kim imXm 448 i‘zXz-ı tXm: i‘zXz ikrXm AE1, i‘zXz temXm ĐS2 449 geçdi: geçüp AE1
- 81 -
450 Sidreden çün geçmek istedi Res`l
ealdı anda Cebre‘íl olup mel`l
451 Gel gidelüm tenha \oma sen beni
eanı dostlu\ \anı yoldaşlı\ \anı 451
452 Didi ol va\t Cebre‘íl iy bedr-i tXm
Cümleye ba\ ta‘yin itdi vir ma\Xm 452
453 Bundan öte ger bacarcam bir \adem
Yanaram başdan ayada ben n’idem 453
454 Çün irişdi A_mede bir ^oş ^išXb
Oldı anuñ göñli ol dem müstešXb 454
455 ba\ aña ol va\t tecellí eyledi
Lušf idüp añı tesellí eyledi 455
456 Çün Res`l buldı Allahdan vicXl
ba\ Te‘XlX ona gösterdi cemXl 456
457 YX Mu_ammed vir nací_Xt ümmete
Sa‘y ideler kim gireler cennete
458 Đlet elli va\it anlara nemXz
Añı \ılup baña itsinler niyXz 458
459 Bu nemXz kim anlara mi‘rXc durur
Başlarına ol sa‘Xdet tXc durur 459
451 beni: bizi AE2 // yoldaşlı\: \ardaşlı\ TK 452 ol va\t: ol dem AE2 453 –AE1, AE2, ĐS1, ĐS2, TK 454 bir: bu HS, ĐS1 455 ol va\t: ol dem AE2, ĐS1 456 –AE1, AE2, ĐS1, ĐS2, TK 458 ilet: armadan ilet HS, Đlet elli va\it anlara: Đlet anlara elli va\it (Bütün nüshalarda bu
şekilde geçmekle birlikte vezin gereği takdim tehir yapıldı.) 459 Bu nemXz kim: ilet nemXzı HS; kim: ki ĐS2 // tXc durur: tXcıdur HS
- 82 -
460 Ol nemXzı diledi şXh-ı cihXn
Ümmete ço\dur didi yX Müste‘Xn
461 Diledi beş va\te indürdi Res`l
ba\ \atında dilegi oldı \ab`l
462 Didi kim ba\ yX Mu_ammed ben seni
Bilürem görmede šuymazsın beni 462
463 YX Mu_ammed gine menzilüñe var
Ümmetüñi nevm-i dafletden uyar
464 ba\\uñ emri birle çün Sidreye ol
Geldi oa^rX üstüne \ıldı nüz`l
465 Cebre‘íl çekdi BurX\ı öñüne
MucšafX bindi BurX\ uçdı yine 465
466 Yire indi _al\ı da‘vet \ıldı ol
TX vefXt idince meşd`l-idi ol
467 ba\ Te‘XlX her ne kim farj eyledi
Geldi ol dem ümmete ‘arj eyledi 467
468 Ger bu ‘Xlem ^al\ı dirse cub_ u şXm
Med_ olınsa ^aşre dek olmaz temXm
469 Ger diler-iseñ bula cXnuñ cafX
Vir calavXt ber-Res`l-i MucšafX
462 Didi kim: diye HS // görmede: görem maña HS 465 Bura\ı: Buradı ĐS2 467 ümmete: ümmetine HS
- 83 -
XYZ[\]ـ_ اbZ[\]ا df]ا Xgh �Yum�b]jh X�Yf� Ð�\Z X|�u� jm dYf� £�£� X�g_ رؤوف rأ _�m لqvر Xءآjª �}]
XYZ[إ#ر dـ]إ s df]ا k�gZ }l اq[]q{ �نl رب| ا[�\ش qوه ¡f[آq{ dYf� qه [sXY��]ا*
470 Diñle imdi ol cihXn sulšXnını
Ol mürüvvet ol şefX‘at kXnını
471 Nice terk itdi bu fXní ‘Xlemi
Nice ya\dı fir\at odı ‘Xdemi
472 Eyleyeyin bu me‘Xníyi beyXn
Gözleri göz yaş’ile šolsun hemXn 472
473 Mekkeden hicret idüp gitdi Res`l
Ol Medíne şehrine yitdi Res`l 473-474
474 Anda šurdı añı idindi ma\Xm
Anda oldı X^ir ömri hoş temXm
475 Çün irişdi altmış üç yaşa Res`l
Đrdi X^ir ‘ömrine ol pür-uc`l 475
476 NXgehXn ol peyk-i sulšXn-ı Celíl
bXjır oldı mescid içre Cebre‘íl 476
477 Didi kim itdi selXm ma‘b`duñuz
Didi kim oldur bizüm ma\c`dumuz 477
* Tevbe Suresi, 9/128-129; AE1, ĐS1, ĐS2,TK’da Saf Suresi 6-14. ayetler var, AE1 ve TK’da ayetlerden önce salavatlar bulunuyor. AE2’de ise sadece salavatlar var.
472 –AE1,AE2, ĐS1, ĐS2, TK; me’Xníyi: Metinde “manXyı” olmasına rağmen vezin gere-
ği bu şekilde imla edildi. 473-474 : Bu beyitler HS’de 497 ile 498’inci beyitler arasında yer almaktadır. 475 : -AE1, AE2, ĐS1, ĐS2, TK; Bu beyit HS’de 467 ile 468’inci beyitler arasında yer
almakla beraber burada da tekrar edilmiştir. 476 peyk: beyk ĐS1, ĐS2, TK // mescid: mescide HS 477 oldur: ol durur HS
- 84 -
478 ‘nyişe dir yakdı duccañ yX babíb
Yo^sa \orımış bizi bunda daríb 478
479 Çün Res`l didi BilXle yX BilXl
Bir münXdí eyle gelsünler bular
480 Çün BilXl ol dem münXdí eyledi
Mescide ac_Xbı hep cem‘ eyledi 480
481 Çün Res`l \ıldı olarla nemXz
Đki rek‘at hem ba\a \ıldı niyXz
482 Minbere çı\dı o dem şXh-ı cihXn
ba\\a _amd ile uenX \ıldı hemXn 482
483 Bilüñüz kim dünye degildür be\X
Çar^ itmez kimseye hergíz vefX 483
484 Lušf idüp beş va\t nemXz \ılasız
Hem ba\a yüz uruban yalvarasız 484
485 Dünyede kimse ha\ın yimeyesiz
Kimse _a\\ı-y-la ba\a gelmeyesiz
486 Bunda aclX kimse şXdí olmadı
Kim ki geldi adladı híç gülmedi 486
487 YX ca_Xbí bunda ummañuz _ayXt
Bunı terk iden durur bulan necXt 487
478 –AE1, AE2, ĐS1, ĐS2, TK 480 Çün: çün kim AE1 482 hemXn: o cXn HS 483 kim: -HS 484 Lutf: lutfe HS 486 hiç: hem AE1,TK 487 ca_Xbí: ac_Xbí HS, ĐS1,TK; bunda: yunda HS
- 85 -
488 Bir dem ac_Xba nací_at eyledi
Lutf-ile anlara bir dem söyledi
489 Tañrınuñ emrine oluñuz mutí‘
Yarın anda ben size olam şefí‘
490 Dinle imdi göz yaşı-y-la bir ^aber
Mescid içre ol otururdı meger 490
491 Otururken geldi anda Cebre‘íl
Didi kim saña selXm itdi Celíl
492 Kim aña benden selXm olsun didi
Her murXdXtı temXm olsun didi 492 b
493 Böyle didi Cebre‘íl gitdi yine
MucšafX çün vardı ‘nyiş’ evine 493
494 Vardudı dem ^astalı\ šutdı \atı
‘nyişenüñ cXnı çün \or\dı \atı
495 ‘nyişe dir ya\dı duccañ yX babíb
Yo^sa \or mısın bizi bunda daríb
496 FXšıma işitdi çün bu sözleri
Yaş-ile šoldı mübXrek gözleri 496
497 Adlayuban geldi Res`l \atına
Yüzüni sürdi anuñ ayadına
498 Ol dem içre geldi BilXl dir hemín
Kim calXtuñ va\ti oldı yX Emín
490 –AE1,AE2, ĐS1, ĐS2, TK 492 b Cümle ^al\ı aña bende \ıldum didi HS 493 çün vardı: vardı çün ĐS2 496 sözleri: işleri HS, ĐS2
- 86 -
499 Didi ol dem yX BilXl oldum jaíf
ŠX\atüm šX\ oldı olmadum _afíf 499
500 Didi Eb` Bekr imXmet eylesün
Yirüme geçsün niyXbet eylesün 500
501 Vardı ac_Xba BilXl çün adlayu
Derd-i für\atle yüregin šadlayu 501
502 Ben jaíf oldum varımazam didi
Da^ı Eb` Bekr imXm olsun didi 502
503 Çün işitdiler BilXlüñ bu sözin
Her birisi šoprada urdı yüzin 503
504 Geçdi mi_rXba Eb` Bekr adlayu
Derd-i mihnetle yüregin šadlayu 504 b
505 Pes šutup fermXnın ol pXkíze-dín 505
Geçdi mi_rXba emíre’l-mü’minín 505 - 506
506 Tekbír itdi çünki el badladı ol
Ditreyüben anda šuramadı ol 506 b
507 Añı gördi MucšafX cabr itmedi
YX ‘Alí gel \oltuduma gir didi 507
499 ol dem: oldı ĐS1 // _afíf: ^a\í\ ĐS1 500 Didi Eb` Bekr:Didi ki di ki Bekre HS, Didi kim B` Bekir ĐS1, Didi kim B` Bekre
ĐS2, TK 501 adlayu: adlayun ĐS1 // šadlayu: šadlayup ĐS1 502 Da^ı Eb` Bekr: Hem da^ı b` Bekr HS, ĐS1, hem da^ı b` Bekre ĐS2 503 işitdiler: işitdi AE1; sözin: sözini AE1 // her birisi: her biri AE1 504 b Derd-ile Xh idüben adlayu HS 505 fermXnın: fermXnıñ AE1; pXkíze-dín: pXkízenüñ AE1 505 - 506 Anlam gereği 505. beyit ile 506. beytin yerleri değiştirilmiştir. 506 b Ditredi badı çün šurmadı ol HS, ĐS2, Ditredi badı çün anuñ šurmadı ol ĐS1 507 gördi: görüp AE2
- 87 -
508 MucšafXnuñ sad elin šutdı ‘Alí
ool elini Đbn-i ‘AbbXs ol velí
509 ‘Đzzet-ile \oltudına girdiler
Adır adır mescide getürdiler 509
510 ĐktidX itdi Eb` Bekre Res`l
Otururken uydu aña pür-uc`l
511 Çün nemXzı \ıldı ol ^ayru’l-enXm
Hem Eb` Bekre didi olgıl imXm
512 Šurmada cismimde \uvvet \almadı
YX ‘Alí gel \oltuğuma gir didi
513 Šutuban yine ‘Al’ Đbn ‘AbbXs ile
Geldiler ‘nyişe evine bile
514 FXšıma didi benüm cXnum baba
Yüregüm derdine dermXnum baba
515 Ne-y-içün beñzüñ sararmış yX _abíb
Yo^sa \or mısın bizi bunda daríb 515
516 FXšım’ol dem Xh idüben adladı 516 a
Babasınuñ boynına el badladı 516
517 Çün büseyn ile basan geldi hemXn
Boynına carıldılar ol dem hemXn 517
509 Adır adır: Añıl añıl HS 515 sararmış: sararmışdur AE1 516 a FXšıma Xh idüben ol dem adladı TK 516 boynına: beline AE1 517 büseyn ile basan: basan ile büseyn AE1
- 88 -
518 Didiler kim iy dede n’itdüñ bizi
Yo^sa buñda \or mısın daríb bizi 518
519 Đy dede sensüz \alıruz biz yetím
Für\atüñ odı bizi ya\dı ‘ažím
520 Didi cXnum \uzular budur dilek
Dedeñüz dünyXyı terk itse gerek
521 Yüzüme šoyınca ba\ıñ bir zamXn
Kim ecel geldi baña virmez amXn 521
522 Đş bu _alde-iken irdi Cebre’íl
Didi kim saña selXm itdi Celíl 522
523 oordı hem _Xlüñüzi da^ı Çalab 553
oor _abíbüm ne \ılur benden šaleb
524 Ümmetümi dilerem ba\dan didi 524
Dilegüm ba\dan budur ço\dan didi 524
525 ba\ Ta‘XlX saña ço\ lušf işledi
Ol günahkXr ümmetüñ badışladı 525
526 Söyleşürken anlar eyle kXm-ile 526
ba\dan emr olmış-idi AzrX’ile 526
518 kim: ki ĐS2 // darib bizi: bizi darib AE1 521 baña: ta‘yin TK 522 saña: - HS 553 da^ı: -AE1 524 ümmetümi: imdi ümmetümi HS 524 Bu beyitten sonra HS nüshasında Vesiletü’n- necat’tan aşağıdaki beyit bulunmakta-
dır:
Girü ba\\a vardı geldi Cebre’íl // Didi kim girü selXm itdi Celíl 525 günahkXr: yazu\lu HS 526 Söyleşürken: Söyler-iken HS; kXmile: ol kXmile HS 526 Söyleşürken Cebre’íl ile gelem / ba\ emir eyledi AzrX’ile gümam TK
- 89 -
527 Var _abíbüm MucšafXya iy Emín
Lušf-ile söyle aña šutgıl sözin 527 b
528 Kim saña destur virürse giresün
Virmez-ise girü dönüp gidesün 528 – 537
529 Çünki ba\dan böyle emr oldı hemXn
Geldi AzrX’il \apuya ol zamXn 529
530 FXšıma didi benüm cXnum baba
Derdümüñ dermXnı sulšXnum baba
531 Uşda senden ayruluram ben n’idem
Đy ‘aceb girü seni \ande görem
532 Ol Res`l didi aña kim iy \ızum
TX \ıyXmetde görisersin yüzüm
533 bavjum üzre cusuz ümmetüme ben
ou virürem buluşasız anda sen
534 FXšıma didi ki anda da^ı ben
Seni bulmazsam bulayın nerde ben 534
535 Didi iy \ızum beni isteyesin
Ol terXzünüñ \atında bulasın
536 FXšıma didi baba anda da^ı
Bulmaz-isem seni ben anda da^ı
527 b Yüregi ditredi dayb oldı hemín TK 528 - 537 –AE1, AE2, ĐS1, ĐS2, TK 529 Bu beyitten sonra HS nüshasında Vesiletü’n- necat’tan aşağıdaki beyit bulunmak-tadır:
Šaşradan içerüye \ıldı nidX
Didi kim yX ehl-i beyt-i MucšafX 534 bulayın nerde: nerde bulayın (Vezin gereği takdim tehir yapılmıştır.)
- 90 -
537 Çün Res`l didi oırašda bulasın
bajretüme ol ma\amda iresin
538 FXšıma vardı \apıya adlayu
Atası derdi yüregin šadlayu 538
539 FXšıma añı görüp \ıldı kirXm 539
Ditreyü ‘AzrX’ile virdi selXm 539
540 Hem didi kim ne dilerse işledüm
Hep yazu\lu ümmetin badışladum 540 - 541
541 Çün işitdi bu kelXmı MucšafX
Didi ‘AzrX’ile gel iy pür-cafX
542 Gördi ‘AzrX’ili Cibríl-i emín
Yüregi ditredi dayb oldı hemín 542
543 FXšıma ol demde feryXd eyledi
Çün res`le göz yaşı-y-la söyledi
544 Didi iy gözüm n`rı cXnum baba
Derdimüñ derdine dermXnum baba
545 Emr-i ba\dur yX ‘Alí sen yuyasın
Đbn-i ‘AbbXsa didi cu \oyasın
538 –AE1, AE2, ĐS1, ĐS2, TK 539 –AE1, AE2, ĐS1, ĐS2, TK 539 Bu beyitten sonra HS nüshasında Vesiletü’n- necat’tan aşağıdaki beyitler bulunmak-
tadır:
oordı \abj içün mi geldüñ yX melek
YX miyXret mi durur anca\ dilek
Didi gelmişem miyXret itmege
Da^ı \abj-ı r`_ idüben gitmeye 540 - 541 –AE1,AE2, ĐS1, ĐS2, TK 542 Gördi: Çünki gördi HS; ‘AzrX’ili: ‘AzrX’il ĐS1 // ditredi: ditreyüp AE1
- 91 -
546 Yemení bezden kefen eyleñ baña
Lušf idüp hem kimse ba\masın baña 546
547 Bu sözi çün kim işitdi ‘nyişe
kar\a virdi gözleri \anlu yaşa 547
548 Çün tecellí eyledi Allah aña
YX Mu_ammed gel didi benden yaña
549 Fajl-ı ba\dan çün kim irdi ‘XfitXb
Ara yirden çün götürüldi _icXb 549
550 Bir kez Allah diyüben cXn cıçradı
Yir ü gök Kürsi vü ‘Arş hep ditredi 550
551 Ger bu ‘Xlem ^al\ı dirse cub_ u şXm
Med_ olınsa ^aşre dek olmaz temXm
552 Ger diler-iseñ bula cXnuñ cafX
Vir calavXt ber-Res`l-i MucšafX
546 eyleñ: eydin AE1 547 çün kim: çün ki AE1; virdi: düşdi AE1 549 çün kim: çün ki AE1 550 diyüben: diyüp AE1, didi HS //Yir ü gök: Yir ü gögi AE1; kürsi vü ‘arş: ‘arş ü kürsi
HS
- 92 -
XYZ[\]ـ_ اbZ[\]ا df]ا Xgh �m�ا [k�[u]ل اqv[\]ن اq��[�� _�x[]ا Y¤r·راة واq[�]ا kl X�هu� jhq��m drي �¤�وx[]ا [k
¹¶�º]ا X�Yf� ت و�~\�مj��Y[�]ا X�] | ~�و \�ub]ا _� Xهj�u�وف و\�b]jh Xه\mz�rjآ k�[]ل ا© ¡ qum¼ _�x[]jl X�Yf�ا dh و�£]روw وµr\وw و�§� X�u� إ°\هX وا�
�q~fنb]ا Xأو[ـ¦½ ه d�m ل£rي أx[]ر اq|u]ا اq��وا}]# dfل ا[qvر k�rس إj[u]ا j�|أ� j� � s إ[ـd إs] هY~� qـk وqum¶l ¡Yb�ا إ[j�Ybª X�Y ا[]xي [fm d½ اjb[g]وات وا�رض
* df]jh ورd]qv ا�k�[u] ا�k�m� ا[]xي jh _m��[df وآd{jbf وا}]X�[f�] wq�� }���ون
553 Çünki A_med cXnı pervXz eyledi
ba\\ına öziñi pervXz eyledi 553
554 basaneyn dir iy dede oldu\ yetím
Für\atüñ odı bizi ya\dı ‘ažím 554
555 Eydür-idi FXšıma cXnum baba
Arpa etmegin yiyen giyen ‘aba 555
556 HXl diliyle va_ş u šayr u cinn ü nXs
Mevt-i für\at birle šutdı cümle yXs 556
557 Kimisi ‘a\lı gidüp düşmiş-idi
Cümlesi bu nXra šutuşmış-idi 557
558 Bu firX\ odı kime kim udradı
Udradudınuñ yüregin šodradı 558
559 Didiler çXre nedür n’itmek gerek
Teñgri emrince _ajırlanma\ gerek 559
* Araf Suresi, 7/157-158; AE1’de ayet yok. ĐS1 ve ĐS2 ve TK’da Tevbe Suresi, 99-100 ayetleri var. TK’da önce salavatlar AE2’e ise sadece salavatlar var.
553 ba\\ına: ba\\a ĐS1 554 dir: didi kim HS, dir kim ĐS1, dir ki ĐS2 555 Arpa: erbe HS, ĐS2; etmegin: ekmegin HS 556 Mevt: cavt HS; für\at: für\atuñ ĐS1; birle: ile ĐS2 557 nXra: oda AE2, HS, ĐS1, ĐS2, TK 558 odı: nXrı AE1 // yüregin: kim yüregin TK; šodradı: šadladı AE2 559 n’itmek: gitmek AE1 // _ajırlanma\: yara\ itmek HS
- 93 -
560 Çün ‘Alí yudı Res`li bil ya\ín
Đbn-i ‘Abbas cu \oyıvirdi hemín
561 Teñgri ša\dírine _ayrXn \aldılar
MucšafXyı \abrine indürdiler 561
562 eanı ol ma_b`b-ı sulšXn-ı cihXn
Vardı yir altında oldı ol nihXn 562
563 Ne revXdur yirde bedr-i XsumXn
Yata sen bunda olasın şXdumXn 563
564 Ümmet olan böyle olmaz bil iy yXr
Ümmet olan ol durur leyl ü nehXr
565 Her ne kim dir-ise añı işleye
‘Iş\ yolında kendüyi kül eyleye
566 Đy cihXnı yod-iken var eyleyen
A_medi kendüye mu^tXr eyleyen 566
567 MucšafXnuñ yüzi cuyı _ürmeti
‘Afv \ıl cürmümüzi \ıl ra_meti 567
568 Lušfunuñ _addine dXyet yo\ durur
Ra_metüñe hiç nihXyet yo\ durur 568
569 Bize ímXn ile eur’Xn yoldaş it
EnbiyXyı evliyXyı _aldaş it 569
561 _ayrXn: ^ayrXn HS, ĐS2 // MucšafXyı: MucšafX HS 562 eanı ol sulšXn-ı ma_b`b-ı cihXn TK 563 Yatasun: Yanasun HS, ĐS1; şXdumXn: bí-şXdumXn HS 566 mu^tXr: dil-dXr HS 567 yüzi: yüz HS 568 Lušfunuñ: Lušfun HS, Lušfuna TK 569 ímXn ile: ímXnı AE2
- 94 -
570 ba\\a _amd ile uenXlar bu kitXb
‘Avn-i ba\\-ile yazıldı fet_-i bXb 570
571 Hem šo\uz yüz on yedide [bil] i yXr
Cem‘ idüp tXrí^in itdük i_tiyXr 571
572 MucšafXnuñ r`_ına yüz biñ selXm
nline ac_Xbına her cub_ u şXm
573 RXjı olsun ümmetinden ol mu‘ín
Ra_metullXhi ‘aleyhim ecma‘ín
574 O\ıyanı diñleyeni yazanı 574 574 b Yarlıdadıl ra_metüñle yX kaní 574
570 –AE1 571 –AE1, AE2, ĐS1, ĐS2, TK 574 –AE1; yazanı: yazanı yazdıranı HS; yarlıdadıl: yarladıl HS 574 b Ra_metüñle yarlıdadıl yX kaní AE2 574 Bu beyitten sonra AE2 nüshasında Vesiletü’n- necat’tın nakarat beyti olan aşağıdaki
beyit bulunmaktadır:
Diler-iseñ bulasın oddan necXt
‘Işk-ile derd-ile eydüñ es-calXt
- 95 -
NESRE ÇEVĐRĐSĐ
- 96 -
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
Allah o ilâhtır ki kendisinden başka ilâh yoktur. Hayy’dır, Kay-yûm’dur kendisini ne bir uyuklama, ne uyku tutamaz. Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. Đzni olmadan huzurunda şefaat etmek kimin haddine? Yarattığı mahlûkların önünde ardında ne var, hepsini bilir. Mahlûklar ise O’nun dilediğinden başka, ilminden hiçbir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Gökleri ve yeri koruyup gözetmek O’na ağır gelmez, O öyle ulu, öyle büyüktür.
(Bakara suresi, 2/255)
1. Evvela Allah adını (anarak) söze başlayıp sözün temelini (sağlam)
atalım.
2. Önce dert ile (aşk ile) Allah diyelim, O’nun adını her gönle ve her
dile (herkese) öğretelim.
3. Önce Allah diyelim zira Allah birdir ve O Hak, Hayy, Bâkî, Vâhid
ve Rezzâk’tır.
4. Subhânallah diyerek Allah’ı dilimizde yüceltip O’nun adıyla (söze)
başlayalım.
5. Bir kişinin elinden tutanı Hak olursa onun hiçbir işi eksik kalmaz.
6. Henüz âlem (kâinat ve varlıklar) yok iken, ezelde ve ebedde (sade-
ce) Ganî ve Cabbar (olan Allah) vardı.
7. Âlemden hiçbir eser yokken (sadece) O vardı ve hiç kimse O’ndan
bilgi (haber) veremezdi.
8. O Müstean (olan Allah) kendisini âleme göstermek ve bildirmek
istedi.
9. Hakk’ın kudretinin büyüklüğü bilinsin ki Hz. Muhammet bilinsin.
10. Đnsanoğlu için de gönülleri aydınlatan bir nûr olan iki âlemin efen-
disi Muhammet Mustafa’yı yarattı.
- 97 -
11. Đki cihânın efendisi ve on sekiz bin âlemin peygamberi O’dur.
12. Bu dünya ve gizli açık bütün varlıklar O’nun için yaratıldı.
13. Bu güneş, ay ve baştan başa bütün âlem (hep) O’nun için yaratıldı.
14. O’nun hürmetine bütün âlem nûr ile ve cennet de huriler ile doldu.
15. Bütün dua ve övgüler (Onun) ailesine ve evlâtlarına olsun.
16. O, Hakk’ın sevgilisi, âlemlere rahmet ve türlü dertlere tabip olması
için yaratıldı.
17. Ey Allah’ım! lütfunun (ihsanının) ve azizliğinin hakkı için bizi on-
larla tanıdık eyle.
18. Dostlarının hürmetine bize lütfet ve bizi onlarla yoldaş kıl.
19. Şimdi sıra, Hz. Peygamber’in doğumunu anlatan bu sözlerin mana-
sını söylemeye geldi.
20. O efendinin doğumunu anlatıp müminleri mutlu ve sevinçli kılalım.
21. Şimdi Hakk’ın kudretini ve Hazret-i Muhammet’i nasıl yarattığını
dinle.
22. Bütün âlemin övünç kaynağı olan Hz. Muhammet’i bu âleme nasıl
getirdiğini (dinle).
23. Ve âlemin nasıl olduğunu, insanın nasıl yaratıldığını (dinle).
24. Can kulağını benden yana tut ki ben sana onu aslıyla anlatayım.
25. Hak dilime getirsin (dilimin bağını çözsün)’de Onun vasfının binde
birini (de olsa) açıklayayım.
26. O her şeyi bilen ve yardımcı (olan Allah) benzeri olmayan tertemiz
zatıyla bütün kusurlardan arınmıştır.
27. Allah ezelde gizli bir zât idi, ve âlem yokken (sadece) Bâki olan O
vardı.
- 98 -
28. Bu âleme rızık veren Allah olarak bilinsin diye (gizli olan) zâtını
bildirmek istedi.
29. O sırada Hz. Muhammet’in ruhunu da yaratmayı istedi.
30. Hak, Hz. Mustafa’nın ruhunu yaratarak kudret kandilini yaktı
31. O kandil iki cihanda da yanacaktır ve dokuz kat gökler onun için
yaratılmıştır.
32. Allah Teâlâ o sevdiğinin zâtını yaratıp adını da Muhammet koydu.
33. Allah Hz. Peygamberi sevdi ve kendisine dost edindi.
34. Allah onu kendisine habib edinip rahmet olsun diye dünyaya gön-
derdi.
35. Dünyanın yaratılması ve eşyanın vücuda getirilmesi hep onun için-
dir.
36. Bitkilerin kimi büyür kimi kurur ve bunlar tohumundan tekrar biter.
37. Her şeyin aslı O’dur vecizesini dinle ve anla.
38. Hz. Muhammet âleme kılavuz olduğu için Allah tarafından insana
izzette (ikramda) bulunuldu.
39. Ey kerem sahibi ve bağışlayıcı olan Rabbimiz! Bize habibinin hür-
metine merhamet et, bizi bağışla.
40. Ey zatına zevalin erişmediği, bütün noksanlıklardan münezzeh olan
celal sahibi Allah’ım! Sen âleme merhamet et.
41. Ey Allah’ım! (bize burada) merhametini gönder, ahirette de cenne-
tini göster.
42. Ey Allah’ım! Bu âlem halkı seni gece gündüz meth etse bile kıya-
mete kadar bitiremez.
- 99 -
43. Eğer canının safa bulmasını istiyorsan Hz. Peygamber Mustafa’ya
salavat getir.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
Muhammed, sadece resuldür, elçidir. Nitekim ondan önce de nice resuller gelip geçmiştir. Şayet o ölür veya öldürülürse, Siz hemen gerisin geriye dinden mi döneceksiniz? Kim geri döner, dinden çıkarsa, bilsin ki Allah’a asla zarar veremez. Ama Allah hidâyetin kadrini bilip şükreden-leri bol bol mükâfatlandıracaktır. Allah izin vermedikçe hiç bir kişi öle-mez. Bu, belli bir vakte bağlanmış, takdir edilmiştir. Her kim dünya mü-kâfatını isterse, kendisine dünyalık bir şeyler veririz. Kim âhiret mükâfatı isterse ona da bundan veririz. Biz, şükredenleri elbette ödüllendireceğiz. Nice peygamberler gelip geçti ki onlarla beraber,kendisini Allah’a ada-mış birçok rabbanîler savaştı. Onlar, Allah yolunda başlarına gelen zor-luklar sebebiyle asla yılmadılar, zayıflık göstermediler, düşmanlarına boyun da eğmediler. Allah böyle sabırlı insanları sever. Evet onların bu durumda dedikleri sadece şu oldu: "Ey bizim kerîm Rabbimiz, günahla-rımızı ve işlerimizdeki aşırılıklarımızı affet! Ayaklarımızı hak yolda sabit kıl ve kâfirler gürûhuna karşı bize yardım eyle!" Allah da onlara hem dünya mükâfatını, hem de o güzelim âhiret mükâfatını verdi. Allah elbet-te muhsinleri, hep iyi davrananları sever.
(Âl-i Đmrân, 3/144-148)
44. Ey o peygambere âşık olup cânı gönülden onu özleyen (kişi)!
45. Yüzünü Hakkın huzuruna çevirip bugün kendini aşkın deryasına
bırak.
46. Eğer sen dertliysen (âşıksan) ve yiğit isen bugün bu meydana gel ve
hiç korkmadan bu sözü söyle.
47. Aşık olan kişi bu söze pervânedir, sen de aşık ol ve (onun) mumuna
yan.
48. Pek çok faziletli kişiler gücü yettiğince (dili döndüğünce) Efendi-
mizi meth etmişler.
49. Biz de, canların bülbülü olan Efendimizi, bülbüllere güllerini terk
ettirecek güzellikte meth etme takati yok.
- 100 -
50. Ben bülbül gibi inleyip ah edeyim, insanlar da (mevlidimi) gül gibi
kokulasın.
51. Bizi rızıklandıran Rabbimiz bana izin verirse yâdigar kalacak (olan)
bu mevlidi söyleyeyim.
52. Hakkın, kendisi için Kuranı indirdiği habibi Ahmed-i Mahmut için.
53. Bu sözlerimi herkesin dinleyip anlayacağı bir Mevlid kitabı olarak
tertip edeyim.
54. Ben de o peygamberin meth edicisi olayım da (her biri bir) dert
olan günahlarıma derman bulayım.
55. Sizler de Hz. Peygamber’in bu mevlidini dinleyin ve bana hizmet
ve lütufla dua edin.
56. Benim gibi bir miskine kim dua ederse Allah da yarın ona merha-
met etsin.
57. Dilerim ki bizim için dua edenlerden Allah razı olsun.
58. Kim bizim meclisimizde bulunûrsa Allah o kuluna cenneti göster-
sin.
59. Bu kitap her kimin eline ulaşırsa (ve okursa) onun ayıplanmasına
sebep olan hiçbir hatası, günahı kalmasın.
60. Müminlere dinleteyim diye şimdi efendimizin mevlidine başladım.
61. Her söylediğim söz, inci kıymetinde olacak yeni bir mevlid yazma-
yı diledim.
62. (Hatalarımdan) Mevla’ya sığınıp bülbül gibi inleyip ah ederek sö-
zümü söyledim.
63. Aşk şarabını içip derya gibi dalgalanıp coştum.
- 101 -
64. Ancak bize (Allah tarafından) hidayet edilirse ve ilham verilirse
söyleyebiliriz.
65. O incinin sarrafını buluncaya kadar peygamberin vasıflarını meth
edeyim.
66. Benim Hz. Peygamber’i öven bu sözlerimi duyan bütün insanlar ve
yeryüzündeki canlılar hayran olsunlar.
67. Bütün Müslümanlar toplanıp Hz. Muhammet Mustafa’nın mevlidi-
ni dinlesinler.
68. Aşıklar toplanıp gözlerinden yaş döküp inleyerek onu (mevlidi)
dinlesinler.
69. Eğer bu âlem halkı seni gece gündüz meth etse, kıyamete dek (met-
hin) bitmez.
70. Eğer canının safa bulmasını istiyorsan peygamber efendimize sala-
vat getir.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
Onlar ki yanlarındaki Tevrat ve Đncil’de vasıfları yazılı o ümmî Peygambere tâbi olurlar. O Peygamber ki kendilerine meşrû şeyleri em-reder, kötülükleri yasaklar, kendilerine güzel ve hoş şeyleri mübah, mur-dar şeyleri ise haram kılar, üzerlerindeki ağırlıkları, sırtlarındaki zincirle-ri kaldırıp atar.Ona iman eden, onu destekleyen, ona yardımcı olan ve onunla beraber indirilen nûra tâbi olanlar var ya, işte felaha erenler on-lardır. De ki: "Ey insanlar! Ben sizin hepinize Allah tarafından gönderi-len Peygamberim.O ki, göklerin ve yerin hakimiyeti O’na aittir.O’ndan başka ilah yoktur. Hayatı veren de, ölümü yaratan da O’dur.Öyleyse siz de Allah’a ve O’nun bütün kelimelerine iman eden o ümmî Nebîye, o Resule inanın.Ona tâbi olun ki doğru yolu bulasınız.
(Ârâf Suresi, 7/157-158)
71. (Hz. Muhammet) Mustafa’nın mevlidini anarak işitenlerin canını
neşelendirelim.
- 102 -
72. (Bu mevlid) duyanların (dinleyenlerin) canına ferahlık, dinine ve
imanına da kuvvet versin.
73. Dinle, önce bir hikaye anlatalım onun arkasından da mevlidi söyle-
yelim.
74. Böylece mevlidin ne olduğunu ve ne derece kıymetli olduğunu an-
layın.
75. Bağdat’ta işi gece gündüz hayır işlemek olan bir kişi vardı.
76. (Hz. Muhammet) Mustafa’nın hürmetine her rebiulevvel ayında
neşeli bir halde ikramda bulunûrdu.
77. O sevgili yoluna baş koymuştu ve (halka) et, ekmek ve çeşitli ye-
mekler yedirirdi.
78. Onun Müslümanlara şiddetle düşman olan bir yahudi komşusu var-
dı.
79. Karısı bir gün ona: Ey sevgili! Bu zalimin yaptığı ne acayip bir
iştir, dedi.
80. Bu kişi her rebiulevvel ayında hayır yapıp türlü yemekler yedirirdi.
81. O yahudi, hanımına: Ey sevgili! Onun (ikramda bulunanın) gül
yüzlü bir sevdiği vardır.
82. O, peygamberi bu ayın on ikisinde doğduğu için mutludur.
83. O dolunay (gibi olan peygamber) annesinden doğunca o anda bütün
âlem güneş (gibi nurla) doldu.
84. O, işte bunun için bayram edip herkese çeşitli ikramlarda bulunur.
85. (Kocasının) sözlerini duyunca kadının aklı gitti ve kendinden geçti.
86. O anda ona (Muhammet) Mustafa’nın aşkı erişti, kalbi de zevk,
şevk ve huzurla doldu.
- 103 -
87. O kadın, o gece Hz. Muhammet’e duyduğu aşk ile yattı ve rüyasın-
da güneş gibi olan Hz. Muhammet’i gördü.
88. Kadının (rüyasında) Hz. Peygamber bütün arkadaşları ve dostlarıyla
oradaydı.
89. O kadın: Bu dolunay (gibi olan) kimdir, bunun gibi bir güneş (bu
âlemde) yoktur.
90. Arkadaşları: O, seçilmiş olan Ahmet, Mahmut, Muhammet’tir,
dediler.
91. (Kadın) Hz. Peygamber’e şevk ile selam verince O da selamını
edeple aldı.
92. O, ey Allah’ın resulü deyince Hz. Peygamber ona lütfederek “Leb-
beyk” (sana geldim) dedi.
93. O kadın ağlayıp âh ederek Hz. Peygamber’e: Ben senin aciz bir
kölenim, dedi.
94. Ey güzellikler madeni ve edebin kaynağı, bana “Sana geldim” de-
mene sebep nedir.
95. O, günahkârların şefaatçisi ve âlemlere rahmet olan sevgili dedi ki.
96. Beni şevk ile övüp yücelttiğin için Allah seni kabul etti.
97. Bir olan (Allah) sana iman gömleğini verdi ve sen ebediyyen cen-
nette kalacaksın.
98. Resulullah ona iman telkin etti, kadın da o anda sıdk ile imana gel-
di.
99. Kadın uykusundan uyanınca neyim varsa (Hz. Muhammet) Musta-
fa’ya adağım olsun dedi.
- 104 -
100. Hanımının rüyada gördüğünü Yahudi de (rüyasında) gördü ve ha-
nımının Peygamber’e eriştiğini (kavuştuğunu) anladı.
101. (Yahudi hanımına) bu gece senin gördüklerini (Peygamber’in) aya-
ğının tozuna yüzünü sürdüğünü ben de gördüm, dedi.
102. Ben de Peygamber’e candan âşık oldum benim de gönlüm nûr ile
iman ile doldu.
103. Biz o Peygamber’e sadakatle uyup yoluna aşk ile canımızı koyalım.
104. Hem de Allah’a uyalım ve mevlid okutmayı adet haline getirelim.
105. Onlar karar alıp söz vererek Đslam dinini seçtiler.
106. Yılda bir kez mevlid okutup ikramlarla ziyafet verdiler.
107. Mevlide hürmet ettikleri için onlara iman elbisesi verildi.
108. Eğer sen de Allah katında yücelmek istersen mevlide can ile saygı
göstermelisin.
109. Eğer bu âlem halkı seni gece gündüz meth etse, kıyamete dek (met-
hin) bitmez.
110. Eğer canının safa bulmasını istiyorsan peygamber efendimize sala-
vat getir.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
Allah’ın, kendisine takdir edip helâl kıldığı bir hususu yerine ge-tirmekte Peygambere herhangi bir güçlük yoktur.Sizden önce gelip geçen peygamberler hakkında da Alah’ın kanunu böyle cari olmuştur. Allah’ın emri, mutlaka yerini bulan bir kaderdir. Onlar öyle seçkin kimselerdir ki Allah’ın buyruklarını tebliğ ederler, O’nu sayıp çekinirler, O’ndan başka kimseden çekinmezler. Hesaba çeken olarak Allah yeter. Muhammed içinizden hiçbir erkeğin babası değildir, lâkin Allah’ın resulü ve pey-gamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilir. Ey iman eden-ler! Allah’ı çok zikredin, O’nu sık sık anın. Sabah akşam O’nu takdis ve tenzih edin. O’dur ki sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için feyiz ve rahmet indirir, melaikesi de sizler için dua ederler. O, müminlere gerçek-ten pek merhametlidir.
(Ahzab suresi, 33/38-43)
- 105 -
111. Allah, gizli olan zâtını göstermek için bu cihanı yaratmayı diledi.
112. Allah, yer ile göğü diriltip onda ruhanî bir cevher yarattı.
113. (Allah) Muhammet Mustafa’nın dostluğuna (hürmetine) Arş ve
Kürsi’yi ve göğü yarattı.
114. Âlem yaratılıp tamamlandıktan sonra ondan Hz. Âdem’in nişanı
(yaratıldı).
115. Hz. Âdemin zürriyetinden bu dünyaya peygamberler gelip peygam-
berlikle cihanı fethettiler.
116. Allah bütün peygamberlerden sonra Hz. Muhammet Mustafa’ya da
ahir zamanı emanet etti.
117. Onun için Arş ve Kürsi kuruldu ve Fâtiha Suresi okundu.
118. Surelerin hası olan o Fâtiha Suresi insanlar tarafından Kur’an’ın
başında okunûr.
119. (Peygamber efendimizin) Đlk sâdık dostu, elinde cennetlerin anahta-
rını tutan Hz. Ebu Bekir oldu.
120. Şeriate açık bir şekilde uyan Hz. Ömer onun ikinci dostu oldu.
121. Kur’an’ı toplayan ve güzel okuyan Hz. Osman onun üçüncü dostu
oldu.
122. Dördüncü dostu ise (cennette) Kevser Suyu’nu sunacak olan Hz.
Ali’dir.
123. Ey dostlar, bu insanlar Resulün dostlarıdır. Sen de onlarla dost ol
(sakın) kötü zan besleme.
124. (Hz. Peygamber’in) iki gözünün nûru olan Hasan ile Hüseyin’in
üstlerine arş gölgelik tutar.
125. Hz. Hamza ile Hz. Abbas (ise) Resulün yoluna öldüler.
- 106 -
126. Ey Allah’ım! Senin habibin Mustafa’ya yarın armağanı bu olsun.
127. Cennet yoluna Onunla gidelim ki mahşerde, (bizi) zebâni gelip tut-
masın.
128. (O, orada) Bize acıyıp şefaat etsin ki Hak yerimizi cehennem etme-
sin.
129. Hz. Muhammet ahir zaman peygamberi olarak dünyaya geldi.
130. Đmana bel bağlayan ümmeti doğuya ve batıya bütün âleme yayıldı.
131. Âlem, Ahmet (geleceği) için sevindi ve bütün müminlere safalar
etti (gönüllerini aydınlattı).
132. Cebrail makamında dururken Allah ona bütün müminlerin diliyle
seslendi.
133. “Firdevs-i âlâ cennetime gidip oradaki meleklere müjde ver.”
134. “Sevdiğim (Muhammet) Mustafa’nın doğum vakti geldi. Tevbe
süsü bizim mutluluğumuz olsun.
135. Hz. Muhammed’in doğması yaklaştı, buna dair alametler ortaya
çıktı.
136. Melekler cennetten O’nun için gelip hizmetçi gibi hizmetine durdu-
lar.
137. Bu müjde vahşi hayvanlara ve kuşlara da geldi ve hepsi de gönül-
den sadakatle sevindiler.
138. (Ey) kerem sahibi! Habibin olan Mustafa’yı bu âriflere lütfet.
139. Allah’ım Sen’den dilerim ki yarın (ahirette) elimden tut da beni
yabana atma.
140. Sevdiğin (Muhammet) Mustafa’nın hürmetine, şükreden kullarının
yüzüne bak.
- 107 -
141. Hz. Muhammet ki O, peygamberlerin sonuncusudur. Sen (mevlidi
okuyan) O’na âşıkâne dua et.
142. Ruhunun safaya (huzura) erişmesini istiyorsan Hz. Muhammet
Mustafa’ya dua et.
143. Eğer bu âlem halkı seni gece gündüz meth etse kıyamete dek (met-
hin) bitmez
144. Eğer canının safa bulmasını istiyorsan peygamber efendimize sala-
vat getir .
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
Kimi bedevîler de Allah’ı ve âhireti tasdik eder;Allah yolunda harcama-sını, Allah’a yakın olmaya ve Resulünün dualarını almaya vesile sayar. Đyi bilin ki bu, onlar için Allah’a yakınlık vesilesidir. Allah onları rahmet diyarı olan cennete yerleştirecektir.Çünkü Allah gafurdur, rahimdir (affı, merhamet ve ihsanı boldur). Đslâm’da birinci dereceyi kazanan Muhacir-ler ve Ensar ile onlara güzelce tâbi olanlar yok mu?Allah onlardan razı, onlar da Allah’tan râzı oldular.Allah onlara içlerinden ırmaklar akan cen-netler hazırladı.Onlar oralara devamlı kalmak üzere gireceklerdir. Đşte en büyük mutluluk, en büyük başarı!
(Tevbe Suresi, 9/99-100)
145. Ey dost! Beri gel ve candan dinle ve anla ki canın safa bulsun.
146. (Ben sana) insanın nasıl yaratıldığını söyleyeyim, sen de gözünü
açıp bu gaflet uykusundan uyan.
147. Ben bu sözü nakledeyim sana, canın safa bulsun (sen de) Hz Pey-
gamber’e salavat getir.
148. Şimdi Hz. Peygamber’in dünyaya gelebilmesi için Allah’ın Hz.
Âdem’i yaratışını dinle.
149. Allah’ın büyüklüğü bilinsin diye, şimdi Hz. Âdem’in yaratılışı baş-
layacak.
- 108 -
150. O an Allah Azrail’e Allah gidip yerden toprak almasını emretti.
151. Allah Azrail’e o gelecek toprakla benim bir işim var, ben onunla
insanı yaratacağım dedi.
152. Azrail, Hakk’ın emrini yerine getirmek için heybetli bir şekilde
yeryüzüne indi.
153. Azrail yeryüzüne inince yer korkusundan derhal (ona) itaat etti.
154. Azrail çok hızlı bir şekilde doğuya ve batıya pençe vurarak toprak
alıp getirdi ve onun bu halini kimse anlamadı.
155. Melekler toplanıp geldiler ve o gelen toprağı balçık yaptılar.
156. Cebrail (Hz. Muhammet) Mustafa’nın toprağını bahçesinden alınca
delil oldu.
157. O zaman Allah Cebrail’e: “Toprağı hemen cennete götür” diye em-
retti.
158. “Habibimin toprağını alıp cennete git ve (orada) yıkayıp inci gibi
rahmet denizine batır.”
159. (Melekler) Hz. Muhammet’in toprağını cennetin ırmaklarında yıka-
dılar ve Hz. Âdem’in balçığının içine koydular.
160. Efendimizin nûru yerine ulaşsın diye Hz. Âdemin balçığına kardı-
lar.
161. Celil (olan Alla) kırk yıl (o balçığı) tertip ettikten sonra (ona) can
geldi.
162. Hz. Âdem canlanıp, hayat bulunca alnında Hz. Peygamber’in nûru
parladı.
163. (Đnsanın yaratılışı için hazırlanan) unsurlar tamamlanıp can verilin-
ce o balçık et, kemik, kan (dan oluşan bir vücut) oldu.
- 109 -
164. Ganî olan Allah onu (insanı) en güzel surette yarattı.
165. Bazı bilgileri ona (Âdem’e) söyledi yani ona isimlerini öğretti.
166. Bütün melekler emir olunduğu üzere gelip (Hz. Âdem’e) secde edip
hürmette bulundular.
167. Bütün melekler çeşitli nimetler getirip, ona ikram ederek (Hz.
Âdem’e) saygıyla secde ettiler.
168. Hz. Âdem canlanıp, hayat bulunca alnında Hz. Peygamber’in nûru
parladı.
169. Allah, Hz. Peygamberin nûrunu, Hz. Âdem’in alnına koyduktan
sonra onu övüp: (Biz insanoğlunu diğer yaratılmışlardan) üstün kıl-
dık, dedi.
170. (O nûr) bir zaman Hz. Âdem’in alnında durduktan sonra Hz. Hav-
va’nın alnına intikal etti.
171. Hz. Şit doğunca o nûr ona geçti ve bu âleme önce o peygamber
oldu.
172. Daha sonra o nûr çeşitli şekillerde Hz. Đbrahim’e ve Hz. Đsmail’e de
geldi.
173. O nûr peygamberlerin her birinden, kimine dede kimine ata olarak
geçip geldi.
174. O nûr tecelli edip Abdulmuttalib’e geçti.
175. Sözü fazla uzatmayalım da Hak bizi gaflet uykusundan uyandırsın
da.
176. O nûr bütün ecdadın alnını dolaştıktan sonra Abdullah’a geçti.
177. O nûr, Abdullah’tan Âmine Anneye gelerek denizdeki inci tanesi
gibi olan Hz. Peygamber’e ulaştı.
- 110 -
178. (Alından alına) geçen nûr (sonunda) yerini bulup başka bir yere
gitmedi.
179. Bu nûr, o nûrdur ki bahçeden görünür ve daima mübarek türbeden
nûr saçar.
180. Ey Rahim (esirgeyen ve bağışlayan) ve Kerim (çok cömert Al-
lah’ım)! Habibinin nûru hürmetine bize merhamet eyle.
181. Eğer bu âlem halkı seni gece gündüz meth etse kıyamete dek (met-
hin) bitmez
182. Eğer canının safa bulmasını istiyorsan peygamber efendimize sala-
vat getir.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
Bütün dinlere üstün kılmak için Resulünü hidâyet ve hak dinle gönderen O’dur. Buna şahit olarak Allah yeter. Muhammed Allah’ın resulüdür. Onun beraberindeki müminler de kâfirlere karşı şiddetli olup kendi aralarında şefkatlidirler. Sen onları rükû ederken, secde ederken, Allah’tan lütuf ve rıza ararken görürsün. Onların alâmeti, yüzlerindeki secde izi, secde aydınlığıdır. Bunlar, Tevrat’taki sıfatları olup Đncîl’deki meselleri ise şöyledir: Öyle bir ekin ki filizini çıkarmış, sonra da onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış da artık gövdesi üzerinde doğrul-muş. Öyle ki ekicilerin hoşuna gider, kâfirleri de öfkelendirir. Đşte böyle-ce Allah, onlar gibi iman edip makbul ve güzel işler yapanlara mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
(Fetih suresi, 48/28-29)
183. Gel beri bu dolaşalım (ve orada) mana yollarını da arayarak bula-
lım.
184. Dost bağına ulaşıncaya kadar o yolda ilerleyip (sonunda) dost bağı-
nın güllerini derelim.
185. Bülbül misali o gül bahçesine girelim, Rabbim de dilime kuvvet
versin.
- 111 -
186. (Hz. Muhammet) Mustafa’nın doğumunu anıp gönül tahtımızı âbâd
(mamur) edelim.
187. Çünkü (o gece) yaratılmışların en hayırlısı, annesinin rahmine düştü
ve o andan itibaren bütün putlar yalan oldu.
188. Đnsanların en hayırlısının anne karnına düştüğü yıl nice şerler hayra
dönüştü.
189. (Efendimizin) anne karnına nasıl düştüğünü siz erenlere anlatalım.
190. (Bir gün) efendimizin babası rüyasında kendisinden bir nûrun çıkıp
göğe yükseldiğini görür.
191. Ne kadar âlim varsa toplanıp o rüyayı tabir eyledi.
192. Bu âlimler Abdullah’a: Ey gönlü saf olan! Senin zürriyetinden Mu-
hammet Mustafa gelecek, dediler.
193. Bu kişiler Hz. Muhammet’in, Abdullah’ın (zürriyetinden) olacağını
öğrenince sevindiler.
194. O gece, Ay ile güneşin bir araya gelmesi gibi Abdullah’la Âmine
birlikte oldular.
195. Ey hoca! (O ikisi) mutlu ve sevinçli bir halde bir araya geldikleri
gece Hz. Muhammet ana rahmine düştü.
196. Đki cihanın efendisi Recep ayı Cuma gecesinde ana rahmine düştü.
197. Âmine anneye nûr erişince evine bir kaç kadın geldi.
198. Nûr Âmine’nin alnında karar kıldı ve bunu ne kadar zengin ve fakir
varsa hepsi gördü.
199. Kureyş’in bütün eşrafı da gelip Âmine’nin alnındaki bu nûru gördü-
ler.
200. Âmine, nûr alnına inip hamile kalınca hep meleklerle arkadaş oldu.
- 112 -
201. Dördüncü aya gelince (karnındaki bebek) hareket edince Âmine
çok sevindi.
202. Abdulmuttalib de bunu öğrenince gül bahçesine varmış bülbül gibi
sevindi.
203-204-205: (Ve) Oğlunun yanına gelip sevinçli bir şekilde: Ey günlü
tertemiz (olan oğlum)! Mustafa’nın doğması yakınlaştı, derhal Me-
dine’ye git (doğacak) oğluna elbiseler alıp gel, dedi.
206. Abdullah Medine’ye gidip elbiseleri alıp geri dönmeye niyetlendi.
207 (Ancak) orada hastalanarak vadesi dolup öldü ve (böylece) Medi-
ne’de kaldı.
208. Kureyşliler (Abdullah’ın) Medine’de ölüp kaldığını duyunca yas
tuttular.
209. Âmine (bu olayı) duyunca (gözünden) kanlı yaşlar döküp feryat
eyledi.
210. Dede-ebe herkes oğlunun yüzünü göremedi diye ağladı.
211. O yetim, anne rahminde kaldı ve Âmine’nin babası o an bunların
yanına geldi.
212. Abdulmuttalib Âmine anneye şu sözleri söyledi.
213. Bu günden sonra artık ağlamayı bırakalım. (Sen) artık sadece sev-
gili oğlunla ilgilen.
214. Nitekim ben sağ olduğum sürece ölünceye kadar onun eşiğini bek-
ler, onu bekler.
215. Bunlar bazen dövünüp ağlayarak, bazen feryat ederek bir müddet
yas elbiselerini giydiler.
216. Her biri yedi gün yas edip gamlı bir halde evlerine gittiler.
- 113 -
217. Abdulmuttalib gelip (gelini) Âmine’nin gönlünü teselli etti
218. Her sözünü Âmine’ye iyilikle söyleyip onu sekiz aya kadar oyala-
dı.
219. Sekiz aydan sonra Âmine evine bir bölük meleğin indiğini gördü.
220. (Melekler) Âmine’ye sana müjdeler olsun ki Allah seni başından
sonuna kadar sevindirecek.
221. Senin oğlun peygamber olacak ve mucizeleri doğunun ve batının
her yerine dolacak.
222. Yeri göğü hep nûrla doldurup küfrü yıkacak ve dinimizi mamur
edecek.
223. Eğer bu âlem halkı seni gece gündüz meth etse kıyamete dek (met-
hin) bitmez.
224. Eğer canının safa bulmasını istiyorsan peygamber efendimize sala-
vat getir.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
Vakti geldi, Meryem’in oğlu Îsâ da: "Ey Đsrail oğulları! dedi, "Ben size Allah’ın Resûlüyüm. Benden önceki Tevrat’ı tasdik etmek, benden sonra gelip ismi "Ahmed" olacak bir resulü müjdelemek üzere gönderildim. Ne zaman ki o peygamber, açık açık delillerle kendilerine geldi:"Bu, kesin bir büyüden ibarettir!" dediler. Allah’a itaate dâvet edil-diğinde, bunu kabul etmediği gibi, üstelik uydurduğu yalanı Allah’a mal eden, Allah adına yalan söyleyenden daha zalim kim olabilir? Allah böy-le zalimleri hidâyet etmez, emellerine ulaştırmaz. Onlar Allah’ın nûrunu ağızlarıyla üfleyerek söndürmek isterler. Fakat kâfirlerin hoşuna gitmese de, Allah nûrunu tamamlayacak (dünyanın her tarafına ulaştıracaktır). O Resulünü, diğer bütün dinlere üstün kılmak için, hidâyet ve hak dini ile göndermiştir. Đsterse müşrikler bundan hoşlanmasınlar. Ey iman edenler! Sizi gayet acı bir azaptan kurtaracak, üstelik size çok kârlı bir ticaret sağ-layacak bir iş bildireyim mi? Allah’a ve Elçisine inanır, Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla mücahede edersiniz. Eğer bilirseniz bunu yapmak sizin için çok hayırlıdır. Böyle yaparsanız sizin günahlarınızı affeder ve içinden ırmaklar akan cennetlere ve özellikle Adn cennetlerin-de çok güzel saraylara yerleştirir. Đşte en büyük başarı, en büyük mutlu-
- 114 -
luk budur. Memnun olacağınız bir şey daha var: Allah’tan bir yardım ve yakında gerçekleşecek bir zafer! Müminlere bunları müjdele! Ey iman edenler! Siz Allah’ın tarafında olunuz (O’nun dinine yardım ediniz). Na-sıl ki Meryem’in oğlu Îsâ vaktiyle, havarilere: "Allah’ın yolunda gider-ken kim bana yardımcı olmak ister?" diye sorunca, havariler: "Biz Al-lah’ın tarafında oluruz!" diye cevap vermişlerdi. Neticede Đsrailoğullarından bir kısmı Îsâ’nın peygamberliğine iman etti, bir kısmı da inkâr etti. Biz de iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik de on-lar ötekilere üstün geldiler.
(Sâf Suresi, 61/6-14)
225. Gel beri, gel de âşık olup her an gülünü özleyen o can bülbülünü
dinle.
226. Biz gül bahçesine bülbül gibi girelim ve âleme bir gül gibi açıla-
lım.
227. Yakut ve inci dükkanını ve mutluluk cevherinin madenini açalım.
228. Bu inci cânânın kendisidir (ve o) on sekiz bin âlemin sultânıdır.
229. Her kim Resulullah’a candan âşık olursa, gece gündüz iman ile
dost olur.
230. Nice âşıklar bu mücevher madenini bulmak için toplaşıp gelsinler.
231. (Onlardan) her biri bir cevher olup gitsin ve bütün varlıklarını
unutsunlar.
232. Kimi sadık kimisi aşık (olarak), kimisi de o efendimizin sevdiği
(olarak) gitsin.
233. Her birine türlü haller yetişsin ve ortada hiçbir söylenti ( dedikodu)
kalmasın.
234. Şimdi Hz. Muhammed (sav) Mustafa’nın nasıl doğduğunu dinle. O
doğunca alem hep safa ile doldu.
235. O, Muhammet (tekrar tekrar övülmüş), Ahmet (en methedilmiş) ve
Mahmut (methe değer)’tur. Hakk’ın nûru ve âleme sevgilidir.
- 115 -
236. Allah Teâlâ O’nu Kuran’da övdü.Seni sevdiği ( için de ) ona üm-
met yaptı.
237. Hakk’ın sevdiği , Kuran’da anıp övdüğü o Muhammet’tir.
238. Onu Allah övdüğü için, (ondan başka) kim övmek istese bilmiş
olsun ki (övgüsü) eksik olur.
239. Ey yâr! Eğer ne kadar deniz varsa hepsi mürekkep olsa ve bütün
alem katip olsa
240. (Anlatılacakların) binde bir bölüğünü bile vasfetmek için, yazmaya
kalem âciz kalır.
241. Hak Teâlâ yardım ederse biz (onu) methedelim, siz de dinleyin.
242. O, (Hakk’ın) habibinin methini beyan edelim de bu şiirimiz diller-
de apaçık (bir şekilde) söylensin.
243. Bu da Peygamber mevlidi olsun ve meşhur olup âlem içine dolsun.
244. Umarım ki yarın efendimiz bizi bulsun da “Gel beri DERVĐŞ”
diyerek elimi tutsun.
245. Mahşer gününde bütün yollarını şaşırmışları ve biz düşmüşleri
yardım edip (ayağa) kaldırsın.
246. Hem o gün şefaat ederek bizi dostlar arasına katsın.
247. Bir araya toplanıp mevlidi dinleyerek gözlerinden yaş döküp inle-
yenler
248. Mahşer gününde dirilip Hz. Peygamber’in sancağı altında toplan-
sınlar.
249. (Ey Allah’ım Hz. Muhammet) Mustafa’nın hürmeti için kullarını
merhamet edip affet.
250. Onlarla birlikte ben kulunun cismini de gönder.
- 116 -
251. Ey Ganî (hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’ım)! Habibinin hür-
metine sen onu dostlarınla (birlikte) dirilt.
252. Yâ Đlâhi! Senden yine son nefesimi iman ile vermeyi diliyorum.
253. Biz bu fani dünyayı terk edip ebedi dünyaya gideriz.
254. (Ve yine senden diliyoruz ki) Đmanımızı son nefesimize kadar sak-
layıp ömrümüzü hayırla sonlandır.
255. Yarın mahşer yerinde toplanıp pek çok dost sana kavuşunca.
256. O, çaresiz, zayıf (kuluna) yardım et ve (onu) dostlarınla bir araya
topla.
257. Eğer bu âlem halkı seni gece gündüz meth etse, kıyamete dek
(methin) bitmez.
258. Eğer canının safa bulmasını istiyorsan peygamber efendimize sala-
vat getir.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
Muhakkak ki: Biz, seni bir şahit, bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik ki Allah’a ve Resulüne iman edesiniz, ona destek olup saygı gösteresiniz ve Allah’ı da sabah akşam tesbih ve tenzih edesiniz. Sana biat edenler, gerçekte Allah’a biat etmektedirler. Allah’ın eli, hepsinin ellerinin üstündedir. Kim sözünden dönerse, kendi aleyhine olarak dö-neklik eder. Ama kim Allah’a verdiği sözünde durursa, Allah ona pek büyük mükâfat verir.
(Fetih Suresi, 48/8-10)
259. Şimdi (Muhammet) Mustafa’nın nasıl doğduğunu ve dünyaya nasıl
mutluluk verdiğini işit.
260. O, Hakk’ın sevdiği ve peygamberlerin övünç kaynağıdır. Eğer on-
dan safa bulmak istiyorsan ona salavat getir.
- 117 -
261. O, (Hakk’ın) sevdiğinin doğuşunu anlatalım ve müminlerin gönlü-
nü şenlendirelim.
262. Melekler dokuz ay tamamlanınca cennetten geldiler.
263. O, rebiu’l-evvel ayının on ikinci gecesinde doğmuştu.
264. O gece Hz. Peygamber annesinden doğduğunda karanlık gitti, âlem
düzene girdi.
265. Annesi o gece yalnızdı ve oğlunun doğacağını anlamıştı.
266. O kadın (Hz.Âmine) o gece yalnızdı. Ey hoca (sen şimdi) o gece ne
olduğunu dinle.
267. Onun gözlerinden perde gitti. (Eğer) bu sözleri sadakatle dinleye-
cek olursan canını uyar.
268. Âmine şöyle dedi: Ben yalnız kaldım, (bebeğim) Muhammet doğ-
mak üzereydi.
269. Evimin kıbleye (bakan) duvarı yarıldı ve (oradan) üç melek gelip
bana göründü.
270. Onları görünce şaşkınlıktan donakaldım (ancak) onlar yanıma gelip
bana dediler ki
271. Bizden korkma, biz oğlun için yaratılmış olan melekleriz ve sana
hizmet etmek için geldik.
272. Onu duyunca için rahatladı ve canım o anda bir içim su istedi.
273. Ama sabredip onlara demedim (çünkü) benim canım (o an) susuz-
luktan daha başka bir sıkıntıya düştü (bu sebepten susuzluğumun
üzerinde durmadım).
274. Anladım ki gönül ve can evime neşe geldi.
- 118 -
275. Gökten üç sancak geldiğini ve her birinin bir araya dikildiğini gör-
düm.
276. Onun (sancakların) birini doğuya birini de batıya diktiler.
277. Onlar (melekler) bir sancak daha getirip onu da Kâbe’nin üstüne
diktiler.
278. Âmine o gece bunları gördü.(Ve sonra) (Onun) evine bir iki kadın
geldi.
279. O kadınlar üç kişiydiler ve ona (Amine’ye) dadı olup hizmet ettiler.
280. O kadınların birisi Sâre Ana (Hz.Đbrahim’in eşi) diğeri ise
Hz.Meryem’di.
281. Biriside Asiye Hatun (Firavunun eşi) idi ki Allah (onları) ona
(Âmine’ye) hizmet için göndermişti.
282. Onlar o gece Âmine’yle kaldılar ve o gece neler neler gördüler.
283. Hz. Muhammet (dünyaya) o anda bir grup melek gelip yetişti.
284. (Hz. Muhammet) Mustafa doğduğunda ona sarmak için her bir me-
leğin elinde elbiseler vardı.
285. Yeşil ipek kumaşı döşediler çünkü Âlemlerin Rabbi (olan Al-
lah)’nin emri böyleydi.
286. Allah Cebrail’e arşın altından gelip o yere inmesi için seslendi.
287. O, Allah’ın hizmetçisi (Cebrail) yere inip görünen görünmeyen her
şeye seslenerek vahiy ulaştırdı.
288. Cebrail: “(Ey insanlar) gözünüzden gafleti kaldırın (çünkü) bu gece
Hazreti Muhammet doğacak” dedi.
289. Bu gece O (Hz. Muhammet) dünyayı cennete çevirecek ve Allah
her şeye rahmet kılacak.
- 119 -
290. Âmine: “Muhammet Mustafa’yı dünyaya getirince mutlu oldum”
dedi.
291. Yüzlerindeki nurla evimi dopdolu nur yapan gayet yüce dört melek
geldi.
292. Bunlar gelip dört tarafında durarak bana o an bir içim su verdiler.
293. (Verdikleri suyu) içtim ama sanki (su değil) şerbetti. Sütten beyaz,
kardan soğuk (olan o suyu) içince hayat buldum.
294. Ben yine bir bölük kuşun durduğunu (onlardan) birinin kalkıp bana
doğru geldiğini gördüm.
295. O kuş gelip benim arkamı sıvazladı (o an) bu canım ve tenim ta-
mamıyla nura battı.
296. O kuş arkamı sıvazlayınca ben rahatladım ve o saat Hz. Muhammet
Mustafa doğdu.
297. Eğer bu âlem halkı seni gece gündüz meth etse, kıyamete dek (met-
hin) bitmez.
298. Eğer canının safa bulmasını istiyorsan peygamber efendimize sala-
vat getir.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
Ama kendileri hakkında Bizden ebedî mutluluk takdir edilmiş olanlar, cehennemden uzak tutulacaklardır. Onlar cehennemin hışırtısını bile işitmeyecek, canlarının çektiği nimetler içinde ebedî kalacaklardır. O en büyük dehşet (Sûra ikinci üfleyiş) dahi onları tasalandırmaz. Melekler onları: "Đşte size vaad olunan gün bugündür!" diye karşılarlar. Gün gelir, gök sahifesini, tıpkı kâtibin yazdığı kâğıdı dürüp rulo yapması gibi düre-riz. Biz ilkin yaratmaya nasıl başladıysak diriltmeyi de Biz gerçekleştiri-riz. Bu, üzerimize aldığımız bir vaaddir. Bunu gerçekleştirecek olan da Biz’iz. Şu kesindir ki Biz Zikir’den (Tevrat’tan) sonra Zebur’da da: "Dünyaya salih kullarım varis olacaklar. Dünya onlara kalacak" diye yazmışızdır. Bu Kur’ân’da da elbette Allah’a ibadet eden kimseler için bir mesaj vardır. Đşte bunun içindir ki ey Resulüm, Biz seni bütün insan-lar için sırf bir rahmet vesilesi olman için gönderdik!
(Enbiyâ Suresi, 21/101-107)
- 120 -
299. O saatte o dinin sultanı doğunca gökler ve yerler nura battı.
300. Bütün yaratılmışlar neşeyle doldu herkesten gam gitti ve âlem ye-
niden hayat buldu.
301. Cihanın bütün zerreleri yüksek sesle “Merhaba” diyerek çağrıştılar.
302. Merhaba ey sultanların soyundan gelen ve irfânın madeni olan (Hz.
Muhammet) merhaba.
303. Merhaba ey Kuran’ın sırrı ve dertlere derman (olan) merhaba.
304. Merhaba ey sonsuza dek yaşayacak olan ve aşıklara şefaatçi (olacak
kişi) merhaba.
305. Merhaba ey Allah’ın gözünün nûru ve Allah’ın bütün sevgisinin
üzerinde toplandığı (sevgili) merhaba.
306. Merhaba ey herkesin maksudu ve Yaratıcı’nın övdüğü kişi merha-
ba.
307. Merhaba Hakk’ın güneşi ve ayı, merhaba asla Hak’tan ayrı olma-
yan (kişi).
308. Merhaba ey Âlemlere rahmet olan günahkarlara şefaatçi olan, sana
merhaba.
309. Ey cemali güneş, yüzü parlak ay (gibi olan), bütün düşmüşlerin
elinden tutan sensin.
310. Ey gönüller derdinin dermanı ve yaratılmışların sultanı!
311. Ey (Muhammed) Sen peygamberlik tahtının son hükümdarı ve pey-
gamberlik mührünün yüzüğüsün.
312. O (Hakk’ın) sevgilisinin faziletini söyleyelim ve (ona) ümmet ol-
duğumuza şükredelim.
- 121 -
313. Cihanın övünç kaynağı, hoş ve temiz olan (Hz. Muhammet) geldi
ve dünyaya ayak bastı.
314. (Hz. Muhammet) nur olup dünya yüzüne çıkınca Arş onun ayağının
tozuna yüzünü sürdü.
315. Hz. Peygamber o gece ana rahminden inip dünyaya geldi.
316. Âlemlere rahmet olan (Hz. Peygamber) doğduğu an Hak’tan hemen
ümmetini diledi.
317. Gılman ve huriler mutlu oldular ve her biri (Hz. Muhammet) Mus-
tafa’yı görmek için geldiler.
318. Cebrail gelip onu oradan aldı çünkü Yaradan öyle emretmişti.
319. Meleklerin her biri (ona) bir hizmet ederlerdi Bu arada annesinin
neler yaptığını gör.
320. O gece bunlar kendinden geçmiş gibi oldular ve uykudan uyanır
gibi ayağa kalktılar.
321. Annesi meleklerin hiçbirini ve (Muhammet) Mustafa’yı da göre-
meyince feryat etti.
322. Melekler hemen Ahmet’i getirip annesinin yanına ulaştırdılar.
323. Annesi hasretle (etrafa) bakarken o inci tanesi (gibi olan bebeğini)
secde etmiş olarak buldu.
324. Gani (hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah) onu (Hz. Muhammet’i)
kendisini bildirmek için bu âleme gönderdi.
325. Ümmeti için ağlayan ve yarın (mahşerde) ümmetini koruyacak olan
(kişi) budur.
326. Kâbe Kavseyin’e ulaşan ve şüphesiz Allah’ın cemalini gören (kişi)
budur.
- 122 -
327. Her kim ki O’nun sünnetine uyarsa Allah cennetin yüzünü ona gös-
terecektir.
328. Kıyamet gününde şefaat edecek ve insanların önlerine geçip imam
olacak kişi budur.
329. Eğer bu âlem halkı seni gece gündüz meth etse, kıyamete dek (met-
hin) bitmez.
330. Eğer canının safa bulmasını istiyorsan peygamber efendimize sala-
vat getir.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
Kâfir olarak ölüp cehennemlik oldukları kendilerine belli olduk-tan sonra,akraba bile olsalar, müşriklerin affedilmelerini istemek, ne Peygamberin, ne de müminlerin yapacağı bir iş değildir. Đbrâhim’in, ba-bası için af dilemesi ise, sırf ona yaptığı vaadi yerine getirmek için ol-muştu.Fakat onun Allah düşmanı olduğu kendisine belli olunca, onunla ilgisini kesti.Gerçekten Đbrâhim çok yumuşak huylu ve pek sabırlı idi.
(Tevbe Suresi, 9/113-114)
331. Hz. Muhammet Amine anneden doğup Kâbe’yi putlardan temizle-
di.
332. O gece hafif rüzgar esince bütün alemden gam gitti ve herkes neşe
doldu.
333. Mekke şehri baştan başa nurla doldu ve genç ihtiyar herkes o nura
gark oldu.
334. (Muhammet) Mustafa’nın dedesi Abdülmuttalip gelip o geceden
şöyle haber verdi.
335. Dedi ki: Ben Kâbe’ye varıp kapısını açıp içeri girmiştim.
336. Birden büyük bir zelzele olup kiliseler yıkıldı ve (ortalık) karıştı.
- 123 -
337. Putları yüzüstü düşmüş gördüm. Benim gördüklerimi gören aklını
yitirirdi.
338. O gece kiliseler yıkılıp dümdüz, yerle bir oldular.
339. Bir müddet hayretler içinde kalıp sonra aklımı başıma devşirdim.
340. Kulağıma gelen bir sesi duyunca canım safa buldu.
341. Bu nidayı duyunca çok sevindim (çünkü bana) Muhammet Mustafa
doğdu dediler.
342. Ondan, oğlumun oğlu (torunum) doğduğunu ve âlemin üstüne
Hakk’ın rahmeti yağdığını anladım.
343. Oğlumun oğlunun (torunum) yüzünü görmek için hemen Ami-
ne’nin evine doğru gittim.
344. O anda ateşe tapan Mecusiler’in ateşi de sönüp yok oldu.
345. Save denizi yere geçip tamamen kayboldu ve hiç kimse onun bir
damlasını bile bulamadı.
346. Putları batıl olan bütün kafir padişahları güçlerini kaybedip ne ya-
pacaklarını bilemediler.
347. Şeytan ise bütün halkını çağırıp şöyle dedi.
348. Şimdi, ansızın öyle bir şey oldu ki ve ben göğün başıma yıkıldığını
sandım.
349. Bu gece ne olup bittiğini, derhal bana haber verin.
350. Şeytanın çocukları o gece denizi karayı arayıp taradılar.
351-352 Onlar araya araya Mekke’ye vardılar ve oranın, âlemin övünç
kaynağı doğdu diyerek zevkle ve sevinçle söyleşen melekler tara-
fından kuşatılmış olduğunu gördüler.
- 124 -
353. Bunlar tekrar geri dönüp atarlı (olan Şeytan’a) ne gördüklerini bir
bir anlattılar.
354. Bunları duyan Şeytan’ın sıkıntıdan dolayı içine ateş düştü ve ağıt
yakıp ağladı.
355. O gelen Muhammet dünyayı fethedip bize mucizelerle ateşler atar.
356. Bundan sonra biz gamdan kurtulamayız ve ümmetini azdırmaya yol
bulamayız dedi.
357. Hakk’ın düşmanı hep ağlasın ve onun yüreğini cehennem ateşi dağ-
lasın.
358. Allah, Peygamber efendimizin dostlarını korusun ve şeytanın şer-
rinden onların imanını muhafaza etsin.
359. Eğer bu âlem halkı seni gece gündüz meth etse, kıyamete dek (met-
hin) bitmez.
360. Eğer canının safa bulmasını istiyorsan peygamber efendimize sala-
vat getir.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
Biz sana aşikâr bir fetih ve zafer ihsan ettik. Bu da Allah’ın, senin geçmiş ve gelecek kusurlarını bağışlaması, sana yaptığı ihsan ve in’amı tamamlaması, seni dosdoğru yola hidâyet etmesi. Ve sana şanlı bir zafer vermesi içindir. Đmandaki yakînlerini iyice artırsınlar diye müminlerin kalplerine sekîne indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah her şeyi hakkıyla bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir. Bu da, Al-lah’ın mümin erkekleri ve mümin kadınları içinde ebedî kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetlere yerleştirmesi, onların günahlarını bağış-laması içindir. Bu, Allah katında büyük bir nailiyettir, büyük bir başarı-dır.
(Fetih Suresi, 48/1-5)
361. Yerin ve göğün kandili Hz. Muhammet’tir ve onun durağı Firdevs-i
Âlâ’dır.
- 125 -
362. Mekke halkı onun yüzüne baktılar dedesi ise okşayıp dizine aldı.
363. Yeryüzünde onun adı Muhammet’tir ve o ay (gibi olan peygambe-
rin) şanında “erselnâke” densin.
364. Annesi Hz. Peygamberi bir iki gün emzirdikten sonra “Ona, em-
zirmesi için bir dadı bulun” dedi.
365. Dadı lazım hemen bulun denilince bir çok kadın geldi (ama hiçbiri)
kabul edilmedi.
366. Hiç birinin sütünü emmedi, herkes hayret içinde kaldı, o ada, o özü
temiz olan (kişi) geldi.
367. Gelenin adı Halime idi. (Muhammet) onu reddetmeyip hemen em-
di.
368. Halime, Hz. Muhammet’i alıp gitti ve gece gündüz emzirip hizmet
etti.
369. O beş günde bir aylık kadar büyürdü ve bastığı yollar çayır çimen
olurdu.
370. O temiz canlı dadısını emerdi ama hiç bevli gelip de perişan olmaz-
dı.
371. Eğer ihtiyaç gelseydi yer ikiye yarılıp onu örterdi.
372. Halime Onu teni içinde biricik canı gibi gece gündüz beslerdi.
373. Halime dadının çocukları gelip Hz. Peygamber’i ondan isteyip aldı-
lar.
374. Muhammet’i bize ver, bizimle birlikte koyun kuzu gütmeye gitsin
(dediler).
375. O gün koyuna gidip gelince koyunlar güzelleşmiş ve sütlenmişti.
- 126 -
376-377 Ertesi gün yine koyun gütmeye gidince onlarla (çocuklarla) ar-
kadaşlık edip oynamazdı ve daima düşünceye dalar, Hakk’ı düşü-
nür ve zikrederdi.
378. O anda oraya iki kişi gelerek Muhammet’i tutup göğsünü yardılar.
379. Göğsünden bir uyuşmuş kan çıkarıp “Bunda şeytanın hazzı var”
dedi.
380. Cennetten gülsuyuyla dolu bir ibrik alıp o suyu altın bir tasa koydu-
lar.
381. Onlar Hz. Peygamber’in yüreğini (o suyla) yıkayıp “şeytan hiç za-
fer bulmasın” dediler.
382. Onlar (Hz. Peygamberin) yüreğini tekrar yerine koyup geldikleri
yere çıktılar.
383. Çocuklar Hz. Muhammet’in yaşadıklarını görüp annelerinin yanına
döndüler.
384. Dediler ki: Koyunları otlağa saldıktan sonra ekmek yemek için
oturmuştuk.
385. Đki heybetli adam çıkagelip hemen Muhammet’i tuttular.
386. Hiç kimse o inen iki kişi gibi heybetlisini görmemiştir.
387. Onların gelip kardeşimi tutup yere yatırdıklarını gördük.
388. Yüreğini yarıp (içinden bir pıhtıyı) uzağa attılar ve: “Bugün yüce
bir kana vesile olduk” dediler.
389. Halime bu sözü işitince o an âh edip (oğlunu) aramaya gitti.
390. Halime ağlayarak dağı, çölü dolaştı, arayıp taradı.
391. Gezerken Mustafa’yı yerde yatar halde buldu ve alıp bağrına bastı.
- 127 -
392-393. Halime, Onun sağ olduğunu, ölmediğini ve mübarek benzinin
gül gibi solmadığını görünce “Allah’ıma şükür olsun ki Muhammed
sağ olarak buldum” dedi.
394. Kısacası Onu alıp annesine götürdü ve annesi de dedesine verdi.
395. Bunların başlarının tacı geldiği için bütün açların karnını doyurdu-
lar.
396. Hz. Muhammet altı yaşına girince annesi öldü ve O öksüz kaldı.
397. O yetimdi ama zürriyetimdi ve bütün halkın içinde en temiz, en
doğru (kişi) idi.
398. Dedesi Onun yoluna baş koymuştu ve gece gündüz Ona bakardı.
399. (Hz. Peygamber) sekiz yaşına girdiğinde dedesi dünyadan göçtü.
400. Dedesi ölünce (amcası) Ebu Talib (Onu yanına) aldı. Yetim kalan
Hz.Peygamber artık onunla yaşamaya başladı.
401. Bir incinin sedeften dışarı düşmesi gibi O da dedesi ile annesinden
ayrı düştü.
402. Hz. Peygamber’in annesi bir ipek böceği gibi uçup gidince ipeği
boş kaldı.
403. Tıpkı Hüma kuşunun yumurtadan çıktıktan sonra yumurtanın boş
kalması gibi.
404. Ahmet, (amcası) Ebu Talip’le nice yıl yaşadıktan sonra on iki yaşı-
na bastı.
405. O, halka edeple söylerdi ve herkesi lütuf ile sevindirirdi.
406. O bütün ömrü boyunca hiç kimseye kin tutmadı ve bütün âlem
Onun dediklerini yapardı.
- 128 -
407. Kimseyle hiç lüzumsuz oyun oynamaz ve hiç kimseyle oturup boş
laflar etmezdi.
408. Allah, Onu âleme rahmet olarak ve günahkarlara da şefaat edici
olarak göndermişti.
409. O hilal (gibi olan Peygamber) on dört yaşına geldi ve “levlâke tâ-
cı”nı başına giydi.
410. Bir beyaz bulut Onun başı üstünde dururdu ve herkes bunu görürdü.
411. (O bulut) Hz. Peygamber nereye gitse Onun başı üzerinde durup
gölge olarak Onu güneşin sıcağından korurdu.
412. Alnında duran peygamberlik nuru karanlık gecede parıldardı.
413. Eğer bu âlem halkı seni gece gündüz meth etse, kıyamete dek (met-
hin) bitmez.
414. Eğer canının safa bulmasını istiyorsan peygamber efendimize sala-
vat getir.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
Kayan yıldıza yemin olsun ki. Arkadaşınız (Muhammed) yanıl-madı, sapmadı, aldanmadı. O kendi heva ve hevesiyle konuşmuyor. O, kendisine vahyedilen bir vahiyden başka bir şey değildir. Onu kendisine pek güçlü ve kuvvetli, o üstün akıl ve kemal sahibi olan (melek Cebrail) öğretti. Melek kendi aslî sûretine girip doğruldu. Đşte o zaman kendisi en yüce ufukta idi. Sonra yaklaştı da aşağıya iniverdi. Derken iki yay kadar veya daha yakın oluverdi. O da kuluna vahyetmek istediği her şeyi vahyetti. Gözlerinin gördüğünü kalbi yalan saymadı. Şimdi siz kalkmış da onun gördükleri hakkında şüphe edip kendisiyle münakaşa mı ediyor-sunuz? Onun bir başka inişini Sidretu’l-Müntehanın yanında görmüştü. Me’va cenneti de onun yanındadır. O dem ki Sidre’yi bir feyiz sarıyor, sardıkça sarıyordu... Peygamberin gözü kaymadı, şaşmadı, aşmadı da. Vallahi gördü, hem de Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü!
(Necm Suresi, 53/1-18)
415. Ey aşk ateşine yanan ve kendini sevdiğine âşık sanan kişi beri gel.
- 129 -
416. Şimdi (Muhammet) Mustafa’nın miracını ve mutluluk tâcını nasıl
taktığını işit.
417. Hem Allah’ın Ona ne lütuflarda bulunduğunu ve rahmet sofrasıyla
Onu nasıl doyurduğunu (işit)
418. Hem (Hz. Peygamber’in) göklerde nasıl dolaştığını ve Allah Teâ-
lâ’ya giden yolu nasıl bulduğunu (dinle).
419. Kesin bilgiyle sabittir ki, aynı zamanda Kadir gecesi olan bir pazar-
tesi gecesi,
420. Allah, Cebrail’e o gece, “Çabuk cennet’e gidip Burak’ı al getir”
(dedi).
421. Onu Habibime götür de Habibim ona binip arşımı dolaşarak beni
görsün, (dedi)
422. Ey Cebrâil! Kimseye söylemediğim sırları ben ona söyleyeyim.
423. Cebrail cennete vardığında orada birçok Burak’ın otladığını gördü.
424. (Onların) içinde bir Burak hiç yemiyor içmiyor ve hep ağlıyordu.
Onun hiç takati kalmamıştı.
425. (Cebrail Burak’a): “Gel seni sevdiğine götüreyim, yüreğinin sıkıntı-
sına merhem süreyim.” dedi.
426. O vakit Cebrail Burak’ı alıp hemen Hz. Ahmet’e geldi.
427. Ey (Muhammet) Mustafa! Allah sana mübarek gönlün hoş olması
için selam etti.
428. (Allah senin için) “Gelsin, misafir edeyim, arşımı dolaşsın ve beni
görsün” dedi.
429. Ey mutlu kişi! (Allah) “Ben Mustafa’dan razıyım, yanıma gelsin”
diye sana nurdan bir Burak gönderdi.
- 130 -
430. Ey (Muhammet) Mustafa! Gel göklere gidelim, (Çünkü) bütün gök
ehli orada seni beklemektedir.
431. Ey güvenilir (olan Muhammet)! Bu gece öyle bir gecedir ki bu
gecede sen doğruluğundan hiç şüphe olmayacak bir kesinlikte Al-
lah’ı açıktan açığa göreceksin.
432. Bu gece Allah hem perdeyi kaldıracak hem de cemâlini gösterecek.
433. Bu gecede en yüce makama ulaşılıp gizli sırlar ortaya çıkacak.
434. (Bu gece) sekiz cennetin kapısını açıp (Hz.Peygamber’in) yoluna
rahmet suyunu saçtılar.
435. O zaman gök yüzünden bir çok melek indi, bütün felekler de mutlu-
luktan dönmeye başladı.
436. Dünyanın sultanı (olan Hz. Muhammet) izzetle binince Burak he-
men kanadını açıp uçtu.
437. Kudüs’e doğru yola koyuldular ve çok kısa bir zamanda hemen
Kudüs’e vardılar.
438. Cebrâil der ki: “Ey Muhammet, burada in ki yer mübarek ayağını
öpsün.”
439. “Bu makamda iki rekat namaz kılıp Hak’tan ümmetini iste.”
440. O vakit, güvenilir olan Cebrâil ezan okudu ve Hz. Ahmet de geçip
imamlık etti.
441. O imam namazı bitirince güzel bir eda ile onlara selam verdi.
442. Peygamberlerin ruhlarının hepsi: “(Ey Muhammet) sen bize hem
kılavuz hem imam oldun” dediler.
443. (Sonra Hz. Peygamber) Kubbetü’s-Sahra taşına bastı ve ayak basar
basmaz taş kımıldadı.
- 131 -
444. Sahra’da, ucu göğe dayanmış nurdan bir merdiven olduğunu açık
bir şekilde gördü.
445. Burçlar feleğine ulaşıncaya kadar merdivenle göğe çıktılar.
446. Yaratılmışların en hayırlısı olan o büyük insan göğün ilk tabakasına
varınca orada çok acayip şeyler gördü.
447. Gök ehlinin hepsi Onu karşılayıp saygıyla, izzet ve ikramda bulun-
dular.
448. O, Yaratılmışların en hayırlısı, ulaştığı her gökte o gök ehli tarafın-
dan saygıyla karşılandı.
449. (Hz. Muhammet) Mustafa bütün gök katlarından geçip Hakk’a sena
ederek “Sidretü’l-Müntehâ”ya vardı.
450. (Hz. Peygamber) “Sidre”den geçmek isteyince, Cebrâil orada daha
ileriye geçemeyip üzüntülü bir şekilde kaldı.
451. (Hz. Peygamber Cebrâil’e) dostum, yoldaşım değil misin, beni yal-
nız bırakma, gel beraber gidelim (dedi).
452. O zaman Cebrâil: “Ey dolunay (gibi olan Muhammet) Allah herke-
se bir makam tayin etti” (dedi).
453. “Eğer ben buradan ileriye bir adım dahi atarsam baştan ayağa yana-
rım, ben ne yapayım, çaresizim” (dedi).
454. Hz. Ahmet o güzel hitabı duyunca Onun gönlü o an rahatladı.
455. Allah o zaman Hz. Peygamber’e tecelli ederek lütfedip Onu teselli
etti.
456. Hz. Peygamber Allah’a kavuşunca Allah Teâlâ Ona cemalini gös-
terdi.
- 132 -
457. (Allah Hz. Peygamber’e) Ey Muhammet ümmetine, cennete ger-
meyi hak edecek şekilde çalışmalarını nasihat et.
458. Onlara elli vakit namaz kılıp bana dua etmelerini söyle.
459. Bu namaz onlar için bir miraç ve başlarının mutluluk tacıdır.
460. Dünyanın sultanı: “Ey Allah’ım bu ümmetime çok gelir” dedi.
461. Hz. Peygamber namazın beş vakte indirilmesini diledi ve Hak ka-
tında Onun bu duası kabul oldu.
462-463. Allah Hz. Peygamber’e: “Ey Muhammet, ben seni tanıyorum,
sen beni görmeye doymazsın (ama) tekrar dünyaya dön ve ümmeti-
ni gaflet uykusundan uyandır” dedi.
464. Hz. Peygamber, Allah’ın emriyle Sidre’ye geldi, oradan Sahra’ya
indi.
465. Cebrail Burak’ı Onun önüne çekti, (Hz. Muhammet) Mustafa tekrar
bindi ve Burak uçtu.
466. Hz. Peygamber yeryüzüne inip halkı Đslam’a davet etti ve vefat
edinceye kadar da (bu işle) uğraştı.
467. Allah neyi farz ettiyse Hz. Peygamber onu hemen ümmetine tebliğ
etti.
468. Eğer bu âlem halkı seni gece gündüz meth etse, kıyamete dek (met-
hin) bitmez.
469. Eğer canının safa bulmasını istiyorsan peygamber efendimize sala-
vat getir.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
Size kendi aranızdan öyle bir Peygamber geldi ki zahmete uğra-manız ona ağır gelir.Kalbi üstünüze titrer, müminlere karşı pek şefkatli ve merhametlidir. Buna rağmen aldırmaz, yüz çevirirlerse, ey Resulüm!
- 133 -
de ki:"Allah bana yeter. O’ndan başka tanrı yoktur.Ben yalnız O’na da-yanırım. Çünkü O, büyük Arş’ın, muazzam hükümranlığın sahibidir."
(Tevbe Suresi, 9/128-129)
470-471. Şimdi dünyanın sultanı, mürüvvet ve şefaat madeninin (kayna-
ğının) bu fani âlemi nasıl terk ettiğini ve insanlığın gönlüne düşen
ayrılık ateşini nasıl yaktığını dinle.
472. Ben bu manayı (Hz. Peygamber’in vefatını) anlatayım da (insanlı-
ğın) gözleri hemen gözyaşıyla dolsun.
473. Hz. Peygamber Mekke’den hicret edip Medine şehrine vardı.
474. Oraya yerleşip makam edindi ve ömrü orada son buldu.
475. Bütün iyi hasletlerle donanmış olan Hz. Peygamber altmış üç yaşı-
na basınca ömrünün sonuna ulaştı.
476. Ansızın, Celil olan Allah’ın habercisi Cebrail mescide geldi.
477. Cebrail: “Allah sana haber gönderdi ve ‘Bizim maksudumuz Mu-
hammet’tir’ dedi” dedi.
478. Hz. Ayşe: “Ey sevgili, derdin beni yaktı, yoksa (Allah) bizi burada
garip mi koyacak” dedi.
479. Hz. Peygamber Bilal’e: “Ey Bilal, seslen de ashabım gelsin” dedi.
480. Bilal o zaman seslenip sahabeleri mescide topladı.
481. Hz. Peygamber onlarla iki rekat namaz kılıp dua etti.
482. O vakit dünyanın sultanı (olan Hz. Peygamber) minbere çıkıp Al-
lah’a hamd u senâda bulundu.
483. (Ve ashabına dedi ki): “Biliniz ki dünya bâki değildir ve felek kim-
seye vefâ göstermez.”
- 134 -
484. Beş vakit namazınızı ihlasla kılınız ve Rabbinize secde edip yalva-
rınız.
485. Dünyada kimsenin hakkını yemeyiniz ve Allah’ın huzuruna kul
hakkıyla gelmeyiniz.
486. Kul hakkıyla gelen kimse orada mutlu olmaz, hiç gülmez ve hep
ağlar.
487. Ey ashabım! Kul hakkı yemekte fayda yoktur, kurtuluşu bulan kim-
se kul hakkı yemeyendir.
488. (Hz. Peygamber) ashabına bir müddet bu şekilde lütf ile nasihatler-
de bulundu.
489. Hakkın emrine tâbi olunuz ki yarın orada ben de size şefaatçi ola-
yım.
490. Şimdi gözyaşları içinde bir haber dinle: Hz. Peygamber mescidde
oturuyordu.
491. (Hz. Peygamber) orada otururken Cebrail gelip Ona: “Celil olan
Allah sana selam etti” dedi.
492. “Benden Ona selam olsun ve Onun murat ettiği her şey artık sona
ersin” dedi.
493. Cebrail bunları söyleyip tekrar gitti. (Hz. Muhammet) Mustafa da
Hz. Ayşe’nin evine vardı.
494. (Eve) varınca Onu şiddetli bir hastalık tuttu. Hz. Ayşe’de (bu du-
rumdan) çok korktu.
495. Hz. Ayşe: “Ey Sevgili! Derdin beni yaktı, yoksa bizi burada garip
mi bırakacaksın” dedi.
496. Hz. Fatıma bu sözleri işitince mübarek gözleri yaşla doldu.
- 135 -
497. Ağlayarak Hz. Peygamber’in yanına geldi ve yüzünü Onun ayağına
sürdü.
498. O sırada Bilal içeriye girerek: “Ey emin olan peygamber, namaz
vakti geldi” dedi.
499. Ey Bilal! Zayıfladım, takatim kalmadı, hafifleyemedim (üzerime
bir ağırlık çöktü).
500. (Hz. Peygamber) “Ebu Bekir benim yerime geçip imamlık etsin,
vekilim olsun.” dedi.
501. Bilal ayrılık üzüntüsüyle yüreğini dağlayıp ağlayarak Sahabelerin
yanına vardı.
502. Bilal Sahabeye, Hz. Peygamber’in hastalandığı için gelemeyeceğini
bildirdiğini, Ebu Bekir’in kendisinin yerine imamlık yapmasını is-
tediğini söyledi.
503. (Sahabeler) Bilal’in bu sözünü işitince her biri (üzüntüden) yüzleri-
ni yere kapadılar.
504. Bu üzüntüyle yüreğini dağlayan Ebu Bekir tekbir alıp, ağlayarak
mihraba geçti.
505. O müminlerin başı olan ve imanında hiçbir şüphe olmayan Ebu
Bekir, Hz. Muhammet’in fermanını yerine getirip mihraba geçti.
506. Ebu Bekir (kıyamda) el bağladıktan sonra (üzüntüden) titredi ve
ayakta duramadı.
507. Bunu gören (Hz. Muhammet) Mustafa sabredemeyip Ali’ye “Gel
koltuğuma gir dedi.
508. (Hz. Muhammet) Mustafa’nın sağ elini Ali, sol elini ise Đbn-i Abbas
tuttu.
- 136 -
509. (Onlar) saygıyla koltuğuna girip yavaş yavaş mescide getirdiler.
510. Hz. Peygamber oturduğu yerden usulünce Ebu Bekir’e tâbi oldu.
511. Yaratılmışların en hayırlısı namazını kılıp Ebu Bekir’e: “(Bundan
sonra sen) imam ol” dedi.
512. (Hz. Peygamber) “Ey Ali! Ayakta duracak halim kalmadı, gel kol-
tuğuma gir” dedi.
513. Ali ve Đbn-i Abbas (Hz. Peygamber’in tekrar koltuğuna girip birlik-
te Ayşe’nin evine geldiler.
514. Fatıma: “Benim canım babacığım, yüreğimin derdine derman olan
babacığım!” dedi.
515. Ey (Allah’ın) sevgilisi! Benzin niçin sarardı, yoksa bizi burada ga-
rip mi bırakacaksın, dedi.
516. Fatıma o an ah edip ağlayarak babasının boynuna sarıldı.
517. Hemen arkasından da Hasan ile Hüseyin gelip (Hz. Peygamber’in)
boynuna sarıldılar.
518. (Onlar) “Ey dede, bizi ne hâle koydun, yoksa bizi burada garip mi
bırakacaksın” dediler.
519. “Ey dede, biz sensiz yetim kalırız, ayrılığının ateşi bizi pek yaktı.”
520. (Hz. Peygamber) “Canım kuzularım (Allah’ın) dileği budur, artık
dedenizin dünyayı terk etmesi gerekiyor” dedi.
521. “Artık yüzüme doyuncaya kadar bakın çünkü ecel geldi ve bana
aman vermiyor.”
522. Hâl böyle iken Cebrail geldi ve (Hz. Peygamber’e) “Celil (olan
Allah) sana selam yolladı” dedi.
- 137 -
523. Allah hem hâlinizi sordu hem de “Sor bakalım Habibimin benden
bir isteği var mı, dedi.
524. (Hz. Peygamber) “Hak’tan ümmetimi dilerim, benim her zaman tek
dileğim budur” dedi.
525. Hak Teâlâ sana çok büyük lütufta bulundu ve günahkâr ümmetini
affetti.
526. Cebrail ile Hz. Peygamber mutlu bir şekilde söyleşirken Hak’tan
Azrail’e emir verilmişti.
527. (Hak Azrail’e) “Ey emin (olan melek) Habibim Mustafa’ya git, ona
lütuf ile söyle ve sözünü tut.”
528. Eğer sana izin verirse yanına gir, vermezse geri dönüp gel.
529. Azrail, Allah’ın emrettiği üzere, hemen (Hz. Peygamber’in) kapısı-
na geldi.
530. Fatıma: “Ey benim canım babacığım, derdimin dermanı olan sulta-
nım babacığım” dedi.
531. Đşte senden ayrılıyorum, ben ne yapayım, acaba seni bir daha nere-
de görebilirim?”
532. Hz. Peygamber ona: “Ey kızım (artık benim) yüzümü ancak kıya-
mette görebilirsin” dedi.
533. “Ben orada havuzumdan susuz ümmetime su vereceğim, seninle
orada buluşuruz” dedi.
534. Fatıma: “Seni orada da bulamazsam nerede bulurum?” dedi.
535. “Ey kızım! Đstersen beni o (hesap gününde günah ve sevapların
tartıldığı) terazinin yanında bulursun” dedi.
536. Fatıma: “Baba ben seni ya orada da bulamazsam?” dedi.
- 138 -
537. Hz. Peygamber: “O zaman Sırat’ta bulabilir, bana orada kavuşabi-
lirsin” dedi.
538. Babasının derdiyle yüreği dağlanan Fatıma ağlayarak kapıya vardı.
539. Fatıma kapıda Azrail’i görünce hürmet gösterdi ve titreyerek ona
selam verdi.
540. Azrail onun her dileğini yerine getirdim ve günahkar ümmetini af-
fettim” dedi.
541. (Hz. Muhammet) Mustafa bu sözü işitince Azrail’e “Ey tertemiz
(olan melek) içeri gel” dedi.
542. Emin olan Cebrail Azrail’i görünce yüreğin titredi ve hemen orta-
dan kayboldu.
543-544. Fatıma o esnada Hz. Peygamber’e gözyaşları içinde: “Ey gö-
zümün nûru, canım baba, dertlerimin dermanı olan baba” diyerek
feryat etti.
545. (Hz. Peygamber) Ali’ye, “Ey Ali Hakk’ın emridir beni sen yıka,
Đbn-i Abbas’a da, sen de su koy” dedi.
546. “Bana yemenî bezden kefen yapın ve lütfedip kimse bana bakma-
sın.”
547. Hz. Ayşe bu sözü işitince gözleri kanlı yaşlarla doldu.
548. Allah ona tecelli eyleyip (Hz. Peygamber’e): “Ey Muhammet, Ben-
den yana gel” dedi.
549. Aradan perde kalktı ve bir güneşin doğması gibi Allah’ın nûru gö-
ründü.
550. (Hz. Peygamber) bir kez Allah deyip canını teslim edince yer ve
gök, arş ve kürsi hep titredi.
- 139 -
551. Eğer bu âlem halkı seni gece gündüz meth etse, kıyamete dek (met-
hin) bitmez.
552. Eğer canının safa bulmasını istiyorsan peygamber efendimize sala-
vat getir.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
Onlar ki yanlarındaki Tevrat ve Đncil’de vasıfları yazılı o ümmî Peygambere tâbi olurlar. O Peygamber ki kendilerine meşrû şeyleri em-reder, kötülükleri yasaklar, kendilerine güzel ve hoş şeyleri mübah, mur-dar şeyleri ise haram kılar, üzerlerindeki ağırlıkları, sırtlarındaki zincirle-ri kaldırıp atar. Ona iman eden, onu destekleyen, ona yardımcı olan ve onunla beraber indirilen nûra tâbi olanlar var ya, işte felaha erenler on-lardır. De ki: "Ey insanlar! Ben sizin hepinize Allah tarafından gönderi-len Peygamberim. O ki, göklerin ve yerin hâkimiyeti O’na aittir. O’ndan başka ilah yoktur. Hayatı veren de, ölümü yaratan da O’dur. Öyleyse siz de Allah’a ve O’nun bütün kelimelerine iman eden o ümmî Nebîye, o Resule inanın. Ona tâbi olun ki doğru yolu bulasınız.
(Araf Suresi, 7/157-15)
553. Hz. Peygamber’in canı uçunca Allah’ın aynası oldu (Onun nûruyla
doldu).
554. Hasan ile Hüseyin (Hz. Peygamber’e): “Ey dede, ayrılığın ateşi bizi
pek yaktı, biz yetim kaldık” dedi.
555. Fatıma: “(Her insan gibi) arpa ekmeğini yiyen, aba giyen canım
baba” diyerek (ağlardı).
556. Bütün vahşi hayvanlar, kuşlar, cinler ve insanlar ölüm ayrılığından
dolayı kendi dillerince yas tuttular.
557. Kimisi aklını yitirmiş kimisi de (ayrılığın) ateşiyle yanmıştı.
558. Bu ayrılık ateşi kime uğradıysa uğradığı kişinin yüreğini parçaladı.
- 140 -
559. Dediler ki: “Çare nedir, ne yapmak lazım, Allah’ın emri doğrultu-
sunda hazırlanmak lazım.”
560. Sonra Đbn-i Abbas su döktü Ali ise Hz. Peygamber’i yıkadı.
561. Allah’ın takdirine boyun eğip (Muhammet) Mustafa’yı kabre koy-
dular.
562. O, cihanın sultanı (olan Allah’ın) sevgilisi (Hz. Muhammet) hani
nerede? O gidip yer altına gizlendi.
563. Gökyüzünün Dolunayı’nın yerde olması ve o burada yattığı sürece
senin mutlu olman revâ mıdır?
564-565. Ey Yâr! Bilesin ki ümmet olan böyle olmaz, gerçek ümmet,
gece gündüz kendini aşk yolunda yakıp kül eder ve (sevdiği) ne
derse onu yapar.
566. Ey cihan yok iken onu var eyleyip Ahmet’i de kendine seçilmiş in-
san yapan (Allah)!
667. (Hz. Muhammet) Mustafa’nın yüzü suyu hürmetine bize merhamet
edip günahlarımızı affet.
668. Lütfunun derecesine sınır ve rahmetinin ise sonu yoktur.
669. Bize iman ile Kur’an’ı yoldaş, peygamberler ile velileri hâldaş et.
670. Allah’a hamd ü senalar olsun ki bu kitap Onun yardımıyla tamam-
landı.
671. Ey dost! Bil ki (bu eserin) tamamlanış tarihini 917 olarak belirledik.
672. (Muhammet) Mustafa’nın rûhuna, âilesine, sahabelerine her sabah,
her akşam yüz bin kez salam olsun.
673. Allah Onun ümmetinden râzı olsun ve onların hepsine rahmet etsin.
- 141 -
574. Ey Gani (olan Allah, bu mevlidi) okuyanı, dinleyeni, yazanı Sen
rahmetinle bağışla ve koru.
-142-
BĐBLĐYOGRAFYA
AKSOY Hasan, “Türk Edebiyatında Mevlid”, DĐA, Ankara 2004, c.29, s.482-484
, “Türk Edebiyatında Mevlidler”, Türkler Ansiklopedisi, c.11, s.758-751
BAKIRCI Selami, Mevlid, Doğuşu ve Gelişmesi, Akademik Araştırmalar Yay., Đstan-
bul 2003
Büyük Türk Klasikleri, Ötüken-Söğüt Yay., Đstanbul, 1987, c.3, s.137-209
DURMUŞ Đsmail, “Arap Edebiyatından Mevlid”, DĐA, Ankara 2004, c.29, s.480-482
HÜSEYĐN VASSÂF, Mevlid, Süleyman Çelebi ve Vesiletü’n-necat, Haz. Cemal Kur-
naz-Mustafa Tatçı, Akçağ Yay., Ankara 1999
KINALI-ZÂDE HASAN ÇELEBĐ, Tezkiretü’ş-Şuarâ, Türk Tarih Kurumu Yay., An-
kara 1989, c.1, s. 368-380
ĐPEKTEN Haluk- ĐSEN Mustafa, “16. Asır Edebiyatı”, Türk Dünyası El Kitabı,
TKAE Yay., Ankara 1992, c.3, s. 130-157.
ĐPEKTEN Haluk - ĐSEN Mustafa – TOPARLI Recep – OKÇU Naci - KARABEY
Turgut, Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı Đsimler Sözlüğü, Kültür ve Turizm Ba-
kanlığı Yay. s.98-100
ĐPEKTEN Haluk, Eski Türk Edebiyatı Nazım Şekilleri ve Aruz, Dergâh Yay., Đstanbul,
1994
MAZIOĞLU Hasibe, "Türk Edebiyatında Mevlid Yazan Şairler", Türkoloji Dergisi, VI
/ 1, s.31-62, Ankara 1974
MENGĐ Mine, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ Yay., Ankara 2003
ÖZCAN Nuri, “Mevlid Mûsikisi”, DĐA, Ankara 2004, c.29, s.484-485,
ÖZEL Ahmet, “Mevlid”, DĐA, Ankara 2004, c.29, s.475-478
PALA Đskender, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Akçağ Yay., Ankara 1995
PEKOLCAY Necla, Mevlid, Süleyman Çelebi, Sufi Kitap, Đstanbul 2005
, Türkçe Mevlid Metinleri, ĐÜ Edebiyat Fakültesi, Doktora Tezi (basıl-
mamış), 1950
ŞEKER Mehmet, “Osmanlılarda Mevlid Törenleri”, DĐA, Ankara 2004, c.29, s.479-
480
-143-
ŞENTÜRK Ahmet Atilla –KARTAL Ahmet, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Dergâh Yay.,
Đstanbul 2005
TĐMURTAŞ Faruk Kadri, Mevlid, Süleyman Çelebi, MEB 1001 Temel Eser, Đstanbul
1970
USLU Mustafa, Mevlid, Süleyman Çelebi, Sevgi Yay., Đstanbul 2006
DĐĞER KAYNAKLAR
DĐLÇĐN Cem, Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, TDK Yay., Ankara 1997
LEVEND Âgah Sırrı, Edebiyat Tarihi Dersleri, Kanaat Kitabevi, Đstanbul 1941