T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo,...

42
T.C. HiMAYESiNDE ll. Uluslararasi Selçuklu Kültür ve Medaniyeti Sempozyumu SELÇUKLULARDA BiLiM ve Bildiriler/Proceedings 19-21 Ekim 2011 KONYA T.C. KONYA CiLT -1 iSLAMi iLiMLER Editör Prof.Dr.Mustafa Doç.Dr. Ali Doç.Dr. M.Ali HACIGÖKMEN Yrd.Doç.Dr. Sefer SOLMAZ TORKTARI KURUMU _;l IRCICA KONYA mçuK BELEDiYEsi ÜNiVERSiTESi

Transcript of T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo,...

Page 1: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

T.C. CUMHURBAŞKANLIGI

HiMAYESiNDE

ll. Uluslararasi Selçuklu Kültür ve Medaniyeti Sempozyumu

SELÇUKLULARDA BiLiM ve DÜŞÜNCE Bildiriler/Proceedings 19-21 Ekim 2011 KONYA

T.C. KONYA

CiLT -1

iSLAMi iLiMLER

Editör

Prof.Dr.Mustafa DEMİRCİ Doç.Dr. Ali TEMİZEL

Doç.Dr. M.Ali HACIGÖKMEN Yrd.Doç.Dr. Sefer SOLMAZ

~ TORKTARI

KURUMU

_;l IRCICA KONYA BÜYÜKŞEHiR mçuK

VALİLİGİ BELEDiYEsi ÜNİVERSITESİ ÜNiVERSiTESi

Page 2: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

ll. Uluslararası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Sempozyumu

SELÇUKLULARDA BiLiM ve DÜŞÜNCE Bildiriler/Proceedings

CiLT-l

iSlAMi iliMlER

Yayın Koordinatörü ··Ali DÜZ

Sayfa Tasarım M.Sinan ÜNALDI

Kapak Tasarım Servet Can

Baskı

Servet Ofset Matbaa Ltd. Sti. Matbaacılar Sit. Yayın Cd.

9. Blok No: SO Karatay/KONYA Tlf : O 332 342 02 32

Basım Tarihi -Aralık 2013

SELÇUKLU BELEDiYESi YAYlNLARI Yayıncı Sertifika No : 24883

Takım No 978-605-4886-00-5

ISBN 978-605-4886-0 ı-2

Konya,2013

Page 3: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

CÜVEYNi'YE GÖRE HALiFENİN VASlFLARI YAHUT NizAMÜLMÜLK'Ü

HİLAF'ETE TEŞVİK ETMEK

.. * Yrd.Doç.Dr. Ozgür KAVAK

Özet Bu tebliğde, İslam siyaset düşüncesini oluşturan ilk dönem eser­

lerinin ihmal edilmiş bir halkasi ha/ifede aranan şartlar çerçevesin­de incelenecektir. Siyasi düşüncenin fiklh ilmiyle ilgili boyutunda önemli bir yere sahip olan ve bu sahanm k/asikleşen müel/ifleriy/e baz1 farklil!klannm bulunmasi hasebiyle dikkat çeken Selçuklu dö­neminin Eşar/ kelamc!SI ve Şafii fakihi İmômü'I-Haremeyn Rük­nüddln ei-Cüveyntnin {419-478/1028-1085} ei-Gwôs/ başlik/i ese­rindeki katiyyat-zanniyyôt aynmmdan hareketle, siyas/-fikhl hü­küm/erin mahiyetine ve ele alm1şma dair baz1 hususlara dikkat çekmeye çalişiiacak, müellifin halifenin şartlanndan özellikle Ku­reyşilik şortma yönelik bahsi geçen aynmdan hareketle yapt1ğ1 de­ğerlendirme/erinin Nizamülmülk'ün halifeliğinin önünü açmaya yönelik bir çabay1 içerip içermediği incelenmeye çal!ş!lacaktlr.

• Yrd. Doç. Dr., İstanbul Ş.Ü., ilahiyat Fakültesi, İSTANBUL. [email protected]

Page 4: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

,_ c.ı

E

262

Cüveyni'ye Göre Halifenin Vasıfları

Giriş

Müslümanlan yönetmeye tc'Hip olan kişi hangi vasıflara sahip olma­lıdır? Yöneticide bulunması gereken vasıflann tespitinde hangi kriterler esas alınmalıdır? Bu kriterlerin varlığının ve yokluğunun tespiti nasıl

olacaktır? Gerekli görülen vasıflann zamana ve mekana göre şekil alan bir boyutu var mıdır? Siyasi liderin sahip olması gereken vasıfları

kaybetmesi durumunda takip edilecek prosedür nedir? Bu prosedür, sahip olunması öngürülen şartlara göre farklılık arz etmekte midir?

"İmamda/halifede bulunması gereken şartlar" başlığı altında top­lanabilecek bu ve benzeri sorular İslam ilimleri içerisinde daha ziyade kelam ve fıkıh disiplinleri tarafındap kapsamlı değerlendirmelere tabi tutulmuştur. Bu çerçevede özellikle Şii-Sünni ihtilafının etkisiyle kelam kitaplarına taşınan bu mesele, ilk örnekleri Maverdi ve Ebu Ya'la el­Ferra tarafından verilen ahkam-ı sultaniye literatürü çerçevesinde fıkıh ilmi içerisinde ele alınmıştır. Bu çalışmada yöneten, yönetilen ve yönetim ilişkileri açısından esaslı bir yere sahip olan bu meseleyi hem kelam hem de fıkıh kitaplarında inceleyen İmamü'l-Haremeyn Cü­veynl'nin görüşleri değerlendirilecektir. Konu incelenirken onun ilgili tüm metinlerine atf-ı nazar edilmekle birlikte bu mesele hakkında en kapsamlı değerlendirmelerinin yer aldığı Gıyasü '1-ümem fi '1-tiyasi 'z­zu1em adlı ahkam-ı. sultaniye eseri esas alınacak va müellifin halifenin şartlanndan özellikle Kureyşllik şartına yönelik değerlendirmelerinin kitabın ithaf edildiği Selçuklu veziri Nizamülmülk'ün halifeliğinin önünü açmaya yönelik bir çabayı içetip içermediği incelenmeye çalışılacaktır.

419/1028 yılında Nişabur' da dünyaya gelen Cüveyni, bölgenin önemli müderrislerinden olan babası Abdülmelik el-Cüveyni ve amcası Ali b. Yusufun da aralannda bulunduğu önemli hocalanndan dersler alır. Kısa sürede kendisini çok iyi bir şekilde yetiştirdiğinden bab~sının vefatıyla boşalan müderrislik makamına henüz on dokuz yaşındayken geçer. Müderrislik hayatında da değişik alimlerden dersler alarak ilınl birikimini derinleştirmeye çalışan müellif, Hanefi-Mutezill görüşlere

sahip olan dönemin Selçuklu Veziri Amidülmülk el-Kündürl'nin Eşarile­re karşı sert tedbirler alarak alimleri hapse attırmaya başlaması üzerine memleketini terk ederek 445/1053 yılında Bağdat'a gitmek zorunda kalır. 1 Abbasi hilafetinin merkezinde aralannda Ebu Muhammed el-

Cüveyni'nin memleketinden ayrılmasının sebebi genellikle bu husus gösterilmektedir. Ancak Zahid el-Kevseri Cüveyni'nin Muğfsii '1-lıa/kfi tercflıi'l-kav/i'/-lıak adlı eserinin özellikle Hane­fi mezhebini hedef alması hasebiyle Horasan bölgesinde önemli bir fitne kaynağı olduğu ve bu sebeple Cüveyni'nin bölgeyi terk etmek zorunda kaldığı görüşündedir, bk. İlıkaf...·ii'l-lıak bi­ibtali '1-biitı/fi muğfsi'l-lıalk, Medine 1988/1408, s. 13.

Page 5: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

Cüveynl'ye Göre Halifenin Vasıfları

Cevheri'nin de bulunduğu bazı alimlerle görüş alışverişinde bulunma fırsan elde eden Cüveyn!, daha sonra Mekke ve Medine'ye göç eder. Yaklaşık dört yıl boyunca ikamet ettiği Hicaz' da tedris faaliyetlerinde bulunur, fetvaİar verir. Ünü geniş bir coğrafyaya yayılır ve kendisine· "İmamü'l-Haremeyn" denilir. Tuğrul Bey'in vefaundan sonra Selçuklu sultanı olan Alp Arslan tarafından, Kündüri'nin yerine Nizamülmülk'ün vezirlik makamına getirilmesi üzerine 455/1063 tarihinde Nişabur'a döner ve Nizarniye Medresesi müderrisliğine tayin edilir. Aralannda Ebu Hamid el-Gazzall'nin de yer aldığı çok sayıda öğrenci yetiştiren müellif, 25 Rebiü'l-Ahir 478/20 Ağustos 1085 tarihinde Nişabur'da vefat eder.2

Cüveyn!'nin yaşadığı dönem Abbasi hilafetinin İslam dünyasındaki umuınl etkinliğini yitirdiği bir dönemdir. Ahmed Kadir Billah (v. 422/1030), Abdullah Kaim Biemrillah (467/1074) ve Abdullah el­Muktedir Billah'ın (v. 487/1094) hilafetlerine denk gelen bu devrede Büveyhilerin hakimiyetine son vererek Bağdat' a hakim olan Türkistan

:merkezli Selçuklu Devleti'nin otoritesi 447/1055 tarihinden itibaren ·kendisini baskın bir kuvvet olarak hissettirmekteydi.3 Abbasi hilafetinin ·içinde bulunduğu durumu bizzat hilafet merkezinde ikamet etmesi hasebiyle yakından gören ve Nizamülmülk'ün Selçuklu veziri olmasıyla birlikte başlayan yeni istikrarlı dönemde önemli bir konum elde eden Cüveyn! temel eserlerini bu devrede kaleme almışnr.4

Farklı hacimlerde bir dizi kelam ve akaid kitabı kaleme alan Cü­veyn1,5 Ehl-i Sünnet ulemasının imarnet hakkındaki genel eğilimini takip

Cüveyn!'nin hayatına dair geniş bilgi özellikle Şafii tahakat kitaplarında bulunmaktadır. Bu kitaplardaki bilgileri esas alarak kaleme alınmış bir dizi biyografi çalışması bulunmaktadır: Fevkıyye Hüseyin Mahmud, el-Ciiveynf İmamii'l-Harameyn, ei-Müessesetü'l-Mısriyyeti'l­Amme, Kahire 1964, 229 s.; Alıdülazim ed-Dlb, İmamii'l-Harameyn Ebii'l-Mea/i Abdiilmelik b. Abdullah el-Cüveynl, Darü'I-Kalem, Kuveyt 1981, 239 s.; Muhammed b. Ali Osman Harbi, İmamii'l-Harameyn Ebii'l-Meali el-Ciiveynf ve Eseru/w ji İlmi'l-kelam, Alemü'l-Kütüb, Beyrut 1986, 210 s.; Muhammed Rahili, el-İmam el-Ciiveynf: İmamii'l-Harameyn, Diirü'I-Kalem, Dı­maşk 1992, 232 s.

Ayrıca bk. Abdülazim ed-Dlb, "Cüveynl, İmiimü'I-Haremeyn", DİA, VIII, (İstanbul 1993), s. 141-142; a.mlf., "Muhakkik Mukaddimesi", Gıyiisf içinde, s. 25-44; Mohammad Moslem Ade! Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy on Luma' al-Adil/ah, Klaus Schwarz, Berlin 2000, s. 8-35.

Cüveyn!'nin yaşadığı dönemin bu açıdan değerlendirilişi için bk. Saflo, al-Juıvayni's Tlıouglıt, s. 25-28.

Mesela adlannı dahi Niziimülmülk'ten alan Gıyiisii'l-iimem ile el-Al..idetii'n-Niziimiyye adlı eserler sitayiş dolu ifadelerle Niziimülmülk'e itbaf edilmiştir.

Cüveyni'nin bu alanlardaki belli başlı kitaplan şunlardır: el-İrşad ila kavatıi'l-edille ji usııli'l­i'tikad, (nşr. Muhammed Yusuf Musa), Mektebetü'l-Hanci, Kahire 1950; el-Al..idetii'n­Niziimiyye [fi'l-erkani'l-İsliimiyye], (nşr. Muhammed Zübeydl), Diirü's-Sebilü'r-Reşad, Diirü'n­Nefais, Beyrut 200311424; Liime'u'l-edilleji kovaidi akaidi elı/i's-siimıe ve'l-cemiia, (nşr. Fev­kıyye Hüseyin Mahmud), Alemü'l-Kütüb, Beyrut 1987; eş-Şamil ji usuli'd-din, (nşr. Ali Sami en-Neşşar vdğr.), Maiirif, İskenderiye 1969.

E <rtl (/)

Page 6: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

.... (i.)

E

Cüveyni'ye Göre Halifenin Vasıfları

ederek bu meselenin, itikad sahasının değil, fıkıh ilminin konusu olduğu iddiasını tekrarlamakta, 6 ancak Şia alimlerinin konuyu itikad sahasına taşımalan sebebiyle meselenin bu ilme dair eserlerde incelenmesinin adet haline geldiğini ifade etmektedir. 7 Muhtemelen bu sebeple olsa gerek, esas itibariyle imarnet bahislerine tüm kelam kitaplarında d~ğil, yalnızca İrşô.d ve Lüme'u'l-edille adlı eserlerinde yer vermekte ve konuya ilişkin en kapsamlı değerlendirmelerini bir fıkıh eseri olan Gıyô.sü'l-ümem'de dile getirmektedir.

imarnet bahsininin İslam ilimleri içerisindeki yerine ilişkin böylesi bir kabule sahip olan Cüveyn!, konunun katiyat-zanniyat taksimi olarak nitelediği kavram ikilisi açısından ele alınması gerektiğini ifade etmek­tedir. Buna göre bir tarafta herkesçe. kabul edilmesi gereken, müsellem olan hususlar (kat'iyyat) ile zanna dayanması hasebiyle ictihad! olan konular (zanniyyat) bulunmaktadır.8 Bu belirlenime göre, ahkam-ı

sultaniye sahasında yer alan mevzularda bir tarafta kan olan, sabit ve değişmez hususlar bulunmakta; diğer tarafta zanna dayalı olan, yani ictihada bırakılmış hususlar yer almaktadır.

Doğru bilgi kaynaklarını "akıl ve nakille" sınırlayan müellif, "imamet bahsinde aklcrmecal olmaması hasebiyle yegane bilgi kayna­ğının şeri delillerden ibaret olduğunu" ileri sürmektedir. 9 Buna göre gerek kelam gerekse fıkıh kitaplarındaki değerlendirmelerinde özetle şeriatın kanleri a) tevile ihtimali olmayan ayetler, b) mütevatir hadis ve c) icmadan ibarettir. imarnet meselesinde ise ilk iki kan delilden hare­ketle elde edilebilecek hükümler son derece sınırlıdır, bu hususta en elverişli kan hüküm kaynağı icmactır. Dolayısıyla "icma ile teyit eelilen her husus katiyet kazanırken, icmaın olmadığı her husus şeriat

ahkamından bir vaka olarak kabul edilir ve bu vaka zann! yollara ve diğer vakalara arz edilir." 10

Konu hakkında bk. Mustafa Öz&Avni İlhan, "İnıamet", DİA, XXII (İstanbul2000), s. 201-202; Hızır Murat Köse, "Siyaset", DİA, XXXVII (İstanbul2009), s. 296.

Mesela bk. "Bu konu itikadın asıllarından değildir [~\i1c.ill J_,....,l Lı-> tr.ıl ..,l;lı 11> ı) ~ı ]", Cüveyni, İrşdd, s. 410. "İmiimet akaide dahil değildir [.ı.\th.ll Lı-> ü.-;.1 :i...loi/1 <'"'1-'', Cüveyni, el­Akidetii 'n-Nizdmiyye, s. 134.

Cüveyni, el-Gıydsf, s. 60. "ilim ya akıldan elde edilir, ya da şeriattan. İmametin usul ve furüunda akla meciil yoktur." Cüveyni, Gıydsf, s. 60-61.

ıo Cüveyni, Gıydsf, s. 60-61. Konuyla ilgili olarak aynca bk. el-Burhan fi ıısıı/i'l-jiklı, (tlık. Abdülazim ed-Dib), Ciiıniatu Katar, Devha 1978, c. I, s. 146-155; a.mlf, İrşdd, s. 410-419; a.mlf, Kitdbü'l-ictilıad, (tlık. Abdülhaınid Ali Ebu Züneyr), Diirü'l-Kalem, Dımeşk 1987, s. 23-24; a.mlf, Kitdbii't-tel/ıis fi ıısu/i'/-jik/ı, (nşr. Abdullah Cevlem Nibali, Şübeyr Alımed Ömeri), Diirü'l-Beşairi'l-İsliimiyye, Beyrut 1996, I, s. 132-134, vdğr.; a.mlf, el-Kdjiye ji'l-cedel, (nşr. Fevkıyye Hüseyin Mahmud), İsa el-Babi el-Halebi, Kahire 1979, s. 88-89.

Page 7: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

Cüveyni'ye Göre· Halifenin Vasıfları

Bilginin kaynak değerine dair kapsamlı bir incelerneyi gerekli kılan bu taksim, özellikle fıkıh ilmi içerisinde "delil taksimi, şeri delillerin hücciyet değe_ri, farz, vacib, sünnet gibi ahk.a.m-ı hamsenin taksimi, delalet bahisleri [muhkem, müteşabih, müevvel, nas, zahir vs.], ictihad­da hata-isabet, nesih, tearuz, tercih, tahsis, takyid" gibi konu başlıkları­nın tamamında etkili önemli bir meseledir. 11 . Cüveyn1 bu taksimi imamete ilişkin meselelerin ele alınmasında yegane kriter olarak belir­lemekte ve konulan bu taksime göre incelemektedir. Bir makale sınırlı­lığı içerisinde biz özellikle döneminin siyası ortamı açısından oldukça değişik sonuçlara sebebiyet verebilecek bir husus olması hasebiyle müellifin halifede bulunması gereken şartlara dair değerlendirmelerini ele alacak. bu çerçevede Selçuklular ile Nizamülmülk'le ilgili görüşlerini inceleyeceğiz. 12

I. Cüveyni'ye Göre Halifenin V asıilan A. Cüveyni'nin Kelam Eserlerinde İmametin Şartlan

Yukanda ifade edildiği üzere esas itibariyle fıkıh ilminin konusu olarak gördüğü bu konuda müellif, kelam kitaplannda halifede buluri­inası din! bir yükümlülük kabul edilen şartlara dair son derece sınırlı değerlendirmelerde bulunmaktadır. Lüma'u'l-edille adlı kelam eserinde konuyla ilgili ifadeleri şöyledir:

İmamete yalnızca şu şartlan kendinde bulunduran kimse uygun olur:

a) Kureyşe mensup olmak. Zira Rasulullah (sav) "İmamlar Ku­reyş'tendir"13 buyurmuştur.

b) Fetva ehli müctehid olmak. Necdet sahibi olmak, kifayetli ve işleri idare etme kabiliyetini haiz olmak.

c) Hür ve dinde vera sahibi olmak.14

Lüma'u'l-edille'de yer alan bilgiler bu ifadelerle sınırlıdır. İrşô:d adlı kelam eserinde bu şartlar tekrar edilmekle birlikte, bunların izahı

sadedinde bazı değerlendirmelere de yer verilmektedir:

ll Bu taksimin fıkıh ilmindeki yerini müstakil olarak ele alan bir doktora çalışması için bk. Sami Muhammed es-Salalıat, el-Kat' ve'z-zan fi'/-fi/,.Ti'l-usuli: Dirase fi'l-usul ve'/-fi/,.T ve'l­miimarese, Mektebetü'l-Felalı, Beyrut 2003/1424, 564 s.

12 Cüveyni'nin bu taksiminin siyasi-fıklıi hükümlere tatbikini ele alan bir inceleme için bk. Özgür Kavak, "Siyasi-Fıklıi Alıkamın Fıkıh Usulü Zemininde Temellendirilmesi: Cüveyni'nin Gıydsii '1-iimem 'i ve Modern Yorumları", Dfvdn, 2009/2, s. 21-55.

13 Ahmed b. Hanbel, Miisned, III, 129, 183; IV, 421. 14 Cüveyni, Liima 'u '1-edille, s. 130.

.... <l.l

E

E <rd

tFl

265

Page 8: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

,_ c.ı

E

266

Cüveyni'ye Göre Halifenin Vasıfları

a) Halifenin müctehid olması gerekmektedir. Bu, üzerinde ittifak bulunan bir şarttır.

b) Ayrıca işlerin maslahatlanna ve zabtına vakıf, ordu hazırlama ve sınırlan muhafaza etmede necdet sahibi, Müslümanların iş­lerini yürütmede re'y sahibi, hevasına uymayan, haddi aşma­yan biri olmalıdır ki, tüm bu hususları kifayet şartı ifade eder. Kifayet de icma ile sabit bir şarttır.

c) Ashabımız [Eşariler] halifenin Kureyş'ten olması gerektiğini de şart koşmuşlardır. Buna bazı insanlar karşı çıkmaktadırlar. Ba­na göre bu konu ihtimale açıktır. Allah en doğrusunu bilir.

d) Halifenin hür ve Müslüman bir erkek olmasını ise zikretmek dahi zaiddir. Kadınların hşlife olması caiz değildir .. Şahitliğinin kabul edildiği hususlarda kadı olup olamayacağı tartışmalı olsa da bu, böyledir. 15

Burada dikkat çeken husus, müellifin müctehid, erkek ve hür olmak ile kifayet sahibi olmak gibi büyük ölçüde kendi dönemine kadar gelen kelfun literatüründe yer alan şartlan tekrar etmekle birlikte, Lüma'u'l­edille adlı eserinde herhangi bir şüpheye yer vermeyecek şekilde zikret­tiği Kureyş'e mensubiyet meselesinde "açık bir kapı" bırakmasıdır.

Müctehidlik şartından farklı olarak Kureyş'e mensubiyetin "ihtimale açık" olması konuyla ilgİi katf bir delile ulaşamadığına delilJet eder gibidir. İslam siyaset düşüncesi metinlerinde değişik zaman dilimlerinde birçok kez gündeme gelen bu meselede oldukça erken sayılacak bir dönemde meseleyi tartışmaya açan Cüveyni konuyu en ayrıntılı şekilde hayatının son dönemi içerisinde (1 072-1085 arası) yazdığı Gıydsf adlı eserinde incelemekte16 ve dönemine kadar gelen hakim anlayıştan farklılaşan düşünceleri burada Nizamülmülk çerçevesinde dile getirmektedir. 17

B. Gıyasi' de İmametin Şartlan

İslam siyaset düşüncesinin fıkıh ilmiyle kesiştiği bir noktada yer alan ahkam-ı sultaniye tarzı eserlerin bir halkasını teşkil eden Gıydsü'l­ümem fi'l-tiydsi'z-zulem adlı eser, dönernin Selçuklu veziri Nizamül­mülk'e ithafen kaleme alınmıştır. 18 Eser, kelam kitaplannda olduğu gibi

15 Cüveyni, İrşad, s. 426-427. 16 Gıydsi'nin yazım tarihi hakkında bazı tespitler için bk. Kavak, "Siyasi-Fıkhi Alıkiim", s. 26. 17 Cüveyni el-Akidetü 'n-Nizdmiyye adlı eserinin girişinde "itikada dahil olmasa da imamete yer

vereceğini" söylemekle birlikte (s. 134), mevcut matbu nüshaların hiçbirisinde bu bölümü yazdı­ğına dair bir kayıt yer almamaktadır.

18 Cüveyni, eserini bir lakabı da "Gıyiisü'd-devle" olan Selçuklu veziri Niziimülmülk için yazdığım söylemekte ve onu sitayiş dolu ifadelerle anmaktadır, bk. Gıydsf, s. 13-ı4. Bu kitabının e/-Gıydsf olarak meşhur olmasını dileyen müellif, daha önceden yazdığı bir eserinin en-Nizdmf olarak meşhur olmasına atıfta bulunmaktadır, bk. a.g.e., s. 18.

Page 9: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

Cüveyni'ye Göre Halifenin Vasıfları

katiyat-zanniyat tasnifini esas almakta ve imametle ilgili tüm konulan bu tasnif çerçevesinde incelemektedir.

Üç ana bölümden oluşan Gıydsf'de imametin şartla'ı-ı meselesi iki farklı kısımda incelenmektedir. Cüveyrli eserin en kapsamlı kısmını · oluşturan ilk bölümü imarnet bahsine ayırmaktadır. imarnet için gere­ken şartlar, "halifenin vasıflan" başlığı altında bu kısımda yer almakta­dır. "Herhangi bir zaman diliminde halifeden yoksun olunması" başlıklı ikinci bölümde ise "halifelerde bulunması gereken sıfatıann [bir kısmı­nın] olmaması" durumu ele alınmaktadır. Bu başlık birinci bölümde yer alan değerlendirmelerin açılımı mahiyetindedir ve müellifin katiyat­zanniyat tasnifini işleterek başta Kureyş'e mensubiyet olmak üzere halifenin sahip olması gereken şartlara dair dikkate değer görüşler serdettiği bir kısımdır. Bu görüşler aşağıda halifede bulunması gereken şartlar ile bu şartıann yokluğu alt başlıklan dahilinde incelenecektir.

İmamda Bulunması Gereken Şartlar

Cüveyn1, kelam kitaplanndan farklı olarak Gıydsf'de halifelerde bu-. lunması gereken sıfatlan tafsilatlı bir şekilde ele almakta ve bu şartlan dört kısma ayırarak incelemektedir. Buna göre halifede a) duyulada ilgili, b) vücut azalanyla ilgili, c) kişinin doğuştan gelen sıfatlanyla ilgili ve d) sonradan elde edilen bazı vasıflann bulurıması dini bir gerekliliktir. 19

a. Duyularla İlgili Şartlar

Cüveyn1 katiyat-zanniyyat aynmı açısından bu konuya yaklaşarak gününe kadar gelen ilm! birikim içerisinde bir dizi ihtilafın varlığına

dikkat çekmekte, ancak bu tartışamarara yer vermeksizin doğrudan "görme" ve "işitme" vasfının olması hususunda ulema nezdinde bir ihtilafın bulunmadığını belirtmektedir. Aynca halifenin "dilsiz de olma­ması" gerekmektedir. "Koku" ve "tad alma" duyusu ise imametle herhangi bir alakası bulunmaması hasebiyle şart koşulmamaktadır. 20 Şu

halde "görme", "işitme" ve "konuşma" duyu ve kabiliyederi kan şartlar arasında yer almaktadır.

b. Vücut Azalanyla İlgili Şartlar

Bu konuda tek tek vücut azalannın durumu tartışılmak yerine imametin maksadıyla bağlantılı olacak temel bir kaide getirilmektedir: "Yokluğu imametle ilgili herhangi bir iş veya re'ye mani olmayan eksikliklerin [halife seçilmede] herhangi bir zaran bulunmamaktadır."21

19 Cüveyni, Gıytisi, s. 76. 2° Cüveynl, Gıytisi, s. 77. 21 Cüveyni, Gıyiisl, s. 78.

,_ a.ı

E

Page 10: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

.... C)

E

268

Cüveyni'ye Göre Halifenin Vasıfları

Bu kaideden hareketle "hadımın" atanması caiz görülür. Ancak yokluğu imarnet vazifesini sıhhatli bir şekilde yerine getirmeye engel olan eksiklikleri -iki ayak ve elin yokluğu gibi- ulemanın birçoğu görme ve işitmenin yitimi gibi kabul etmektedir. Cüveyrıl ise bu konunun kan olduğunu düşünmediğini belirtmektedir. Bu kanaatinin dayanağı, :·bu hususta icmanın vaki olmamasıdır. imarnet kifayet ve necdet ile alakalı­dır. Kronik hale gelen hastalıklar ve felç dahi re'ye etki etmez. Bu sebeple bu konuda kan bir hükme varmak zordur. "22 Böylece zanniyat sahasına havale edilen bu konuyla ilgili şu niha! tespit yapılmaktadır:

Fukaha [halifenin] el ve ayaklann birinin kesilmesi durumunda ih­tilaf etmişlerdir. Bana öyle geliyor ki, bu durum, kronik bir duruma dönüşmemişse ve bu organını kaybeden kişi bineğine de kendi başına binebiliyorsa aklı ve re'yi de sağlam olduktan sonra bunun bir zarannın olmaması gerekmektedir. Dış görünümü etkileyen bozukluklann ise -şaşılık ve burun kesikliği gibi- kan olarak bilinmektedir ki imamete herhangi bir tesiri bulunmamaktadır. 23

c. Doğuştan Getirilen Sıfatlar

Bu başlıkla irtibatlı görülen mevzular, "nesep", "erkeklik" ve "hür olmak" ur. Müellifin bu· mevzular içerisinde özellikle, Kureyşllik şartının bir ifadesi olan ne,seple ilgili değerlendirmeleri yukanda da ifade edildiği üzere dile getirildikleri dönem ve şartlar itibara alındığında son derece dikkat çekicidir:

Halifenin Kureyş'ten olması şartur. Bu şarta Dırar b. Amr'dan baş­ka karşı çıkan olmamışur. Bu kişi, karşı çıkışı da, mutabık kalışı da itibara alınan birisi değildir. Hz. Peygamber (sav) 'İmamlar Kureyştendir'24

buyurmuştur. Kimi imamlar bu hadisin müstefiz ve sübutu kan bir hadis olduğunu söyleseler de ben bu görüşü tercih etmiyorum. Zira hadisi nakledenler belli sayıdadırlar, tevatür adedine ulaşamamışlardır:. İşin dahası biz bu hadisin Hz. Peygamber'den sactır olduğuna gönül rahatlı­ğıyla karar veremiyoruz. Bu husus diğer ahact hadisler için de geçerli­dir. Dolayısıyla bu hadis, imamette nesebin şart olması hususunda [kan bir] ilim ifade etmemektedir.25

Neseb şartının din! delili olan hadis-i şeritin ahact olması hasebiyle kanlik yani tüm ümmeti bağlayıcı bir mahiyet arzetmediğini ifade eden

22 Cüveyni, Gryiisi, s. 78. 23 Cüveyni, Gıydsi, s. 78-79. 14 Ahmed b. Hanbel, kfiisned, III, 129, 183; IV, 421. 23 Bu ifadesi bir anlamda Liime 'u '/-edi/le adlı eserindeki konuyla ilgili yukanda yer verdiğimiz

kanaatinin de tashih edilmesi olarak görülebilir. Zira orada bu şartı bahsi geçen hadisle temel­lendirmekteydi.

Page 11: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

Cüveynl'ye Göre Halifenin Vasıfları

müellif, kendi dönemine kadar gelen Kureyşllik şartının öne sürülmesi­nin gerekçelerini izah sadedinde bazı açıklamalar yapmak suretiyle meseleyi tafsilatlandırmaktadır: ·

Neseb konusu bir başka açıdan ele alınmalıdır. Geçmişte olduğu · gibi bugün de insanlar bu makamı Kureyş'e ait biliyorlar. Bunca zaman geçmesine rağmen Kureyşli olmayan birisi imameti hiçbir şekilde

arzulamadı. Çünkü biliyorlar ki, eğer bu mümkün olsaydı necdet ve güç sahibi olanlar bu makamı talep ederlerdi. Nitekim Mısır'daki Fatımller imarnet davasına giriştiklerinde ilk yaptıklan şey kendilerini Hz. Pey­gamber soyuna dayandırmak oldu. Bu, büyük bir yalan ve iftira olsa da, bu uğurda ellerinden gelen her şeyi yapıp bir sürü masrafa girdiler. ( .. ) Biz, imametin vazedilişinde nesebe olan ihtiyacını aklımızia bilemeyiz. Fakat Allah bu yüce makamı Hz. Peygamber'in Ehl-i Beytine has kılmıştır. Bu, Allah'ın dilediğine verdiği fazlındandır. 26

Görüldüğü üzere Cüveynl, nesebin sübutunu kati-şen bir delile dayandırmamakta, bu şartın vaz edilişini akl! bir gerekçeyle de temel­:ıendİrememektedir. İnsanıann Kureyş'liden bir başkasının imamete gelebileceğini herhangi bir şekilde kabul etmediği noktasında genel bir kabullerinin olduğunu ifade etmekle birlikte bunu "icma" olarak nite­Iernekten de kaçınmaktadır.27

Bir diğer şart "erkek" ve "hür olmak"tır. Müellif bu şartı ulema nezdinde müsellem kabul ettiği için, geniş değerlendirmelere yer vermemekte, yalnızca bu iki sıfatın "gerekli ve muteber" sıfatlar oldu­ğunu ifade etmektedir. Aynca "akl! temyiz gücü ve baliğ olmayı" da bu şarta dahil görmektedir.28 Yine bu kısma dahil olan diğer özellikler arasında "cesaret" ve "gözü peklik" zikredilmektedir.29 Ancak burada zikredilen bir kayıt, müellifin "korkaklık", "cesaret" ve "akıllıca davran­ma" arasındaki ilişkiye bakışı açısından önemlidir: "İmamet makamı korkaklann sebatından çok re'ye ihtiyaç duymaktadır. Kuşkusuz bu, cesurlann cesaretinden önce gelen re'ydir."30

d. Sonradan Elde Edilebilen Sıfatlar

Halifenin sonradan elde edebildiği sıfatlar arasında "ilim" ve "ve­ra" şartına vurgu yapılmaktadır. Ancak konuyla ilgili değerlendirmelerin

26 Cüveyni, Gıyiisi, s. 80-82. 27 Aşağıda "halifede bulunması gereken şartların yokluğuna dair değerlendirmelerinde" müellifın

görüşlerine geniş bir şekilde temas edilecektir. 28 Cüveyni, Gıyiisi, s. 82. 29

30

Cüveyni, Gıyiisi, s. 83.

Cüveyni, Gıyiisi, s. 83-84.

269

Page 12: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

,_ ll)

E <rtl

-~

Cüveyni'ye Göre Halifenin Vasıfları

sonunda "kifayet" kavramıyla ifade edebileceğimiz bir sıfat daha ek­lenmektedir. Müellifin ilim sıfatıyla ilgili değerlendirmeleri şöyledir:

ilim sıfatı esas itibariyle halifenin müçtehitlik mertebesine ulaşmış bir müctehid ve müftülerin sıfatlannı kendisinde toplamış olmasını ifade eder. Bu şartın koşulmasında hilaf bulunmamaktadır. Bunun delili şudur: Dinin asıllanyla ilgili işlerin birçoğu halifelerle ilgilidir. Aynı

·şekilde valiler ve emir sahiplerine has olan konular da şüphe yok ki, halifelerle irtibatlıdır. Bunlann dışındaki şer'! alıkarn ise emr-i bi'I-maruf ve nehy-i ani'l-münker cihetiyle halifelerle alakalıdır. Halife, şeriat

ilimlerinde müstakil [bir alim] değil ise, vakalann tafsilatında ulemaya müracaat etme ihtiyacı duyacaktır. Bu ise onun re'yini dağıracak ve onu istiklal rütbesinden çıkartacaktır<31

ilim sıfatının ehemmiyetine dair bu değerlendirmeler muhtemelen dönemine kadar gelen bazı karşıt görüşleri izale etmeye matuf ifadeler­le teyit edilir. Buna göre "halifenin sıradan insanlar gibi karşılaştığı

meselelerde müftllere müracaat etmesinin mümkün ve geçerli olacağı­nı söylemek doğru değildir. Halifeye çok sayıda mesele iletilecektir. O, herkesin arzuladığı bir makamda, Müslümaniann gözleri önündedir. Bu sebeple ilim sıfatı terk edilemez. Eğer terk edilebilseydi halifenin kifayet­li olması gerekliliği de ortadan kalkabilirdi. Bu durumda halife için kifayetii kimselere müracaat etsin denilebilirdi. Halbuki böyle bir itiraz doğru değildir. Bu görüşte olan da yoktur. "32

İlim sıfatında ısrarlı olunması imametin salt güç ilişkilerini düzenle­yen bir konum olmadığının da ifadesi olarak görülmelidir. Nitekim müellife göre "imamet, din ve dünya önderliğidir. Nasıl ki halifenin dünyevi işleri idare edişinde kendi kendine yeten biri olması gerekliyse, din! işlerde de kendi kendine yeten bir kişi olmalıdır. Zira dünya işleri şeriatın ilkeleri üzere cereyan eder. O, alıkamın tüm sahasında :halife­dir, kendisine tabi olunan biridir. [Onun] re'yinin şeriatın muktez~sınca olması gerekir. Şeriatın gerekli kılmadığı hiçbir şeye güvenilmez. "33

ilim vasfının olması gerekliliğiyle ilgili böylesi bir çerçeve çizildik­ten sonra halifenin ilim şartına sahip olmayıp bu eksikliğini ulema ile giderebilme ihtimaline de temas edilir:

Kifayetin manası halifeyle ilgili olan işlerde şeriat açısından en doğ­ruyu yerine getirebilmede müstakil olmak demektir. Bu hususa şöyle bir itiraz dile getirilebilir: "Ashab bir olayla karşılaştıklannda İstişare ediyor,

\

31 Cüveyni, Gıydsi, s. 84. 32 Cüveyni, Gıydsf, s. 84-85. 33 Cüveyni, Gıydsf, s. 85.

Page 13: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

Cüveylli'ye Göre Halifenin Vasıfları

çözüme böylece ulaşıyorlardı. Bu da göstermektedir ki, halifenin müstakil olması şart değildir." Buna verilecek cevap şudur: "İstişare etmekten muaf tutulan hiç kimse yoktur. İstişare etmek kiŞinin İstikialine halel getirmez. İstişare Hz. Peygamber' e yöneltilen bir emirdir: 'İş· hususunda onlara danış'. (Ali İmran, 3/159). ilirnde çok üst düzeylere gelmek ile problemli hususlarda İstişare etmek ve münazarada bulun­mak çelişir durumlar değildir."34

Bu değerlendirmeler de halifenin kendi başına yeten, kifayetli biri olması hususundaki ısrann bir sonucudur. Müellif, "halifenin [farklı]

görüşleri toplayıp bunlan doğru olan görüş etrafında cemetmek" gibi bir vazifesinin olduğunu ifade ederek, "halifenin istiklalini" bu durumun zorunlu bir sonucu olarak görmektedir.35

İlim sıfatının ardından ele alınan sıfat, ilmin tek başına yeterli gö­rülmediğini ihsas ettirmektedir. Gıyasf' de zaman zaman "takva ve vera ;, tabiriyle zaman zaman da bu kavramlardan yalnızca biri zikredilerek

: değı::rlendirmede bulunulan bu vasıf, halife olacak kişinin, ilim ve : kifayet sıfatıanna sahip olmanın yanında dini yaşamında da son derece hassas olması gerekliliğine vurgu yapmaktadır. Zira metinde "takva ve vera" sıfatına sahip olmayan kişiler "fasık" olarak nitelenmektedir. Bu iki sıfatın gerekliliğinin temellendirilişine yönelik ifadeler bu hususu teyit etmektedir:

Bu iki sıfat gereklidir. Zira bir fasığın tek bir kuruş hakkındaki şe­hadetine güvenilmediğine göre o, Müslümanıann tüm işlerini nasıl

üzerine alacaktır? Fasık bir babaya oğlunun mallan dahi teslim edile­mezken, büyük imamette Allah'tan korkmayan bir fasıkanasıl güvenile­cektir? Aklı hevasına ve nefs-i emınaresine karşı koyamayan, re'yi kendisini idare etmeye yetmeyen kişi nasıl İslam coğrafyasını idare etmeye uygun olabilir?36

34

35

36

Cüveyni, Gıyôsi, s. 86.

Müellifin değerlendirmeleri şu şekilde sürmektedir: "Her aklın bir meziyeti vardır; ancak görüşlerdeki farklılık mefsedete yol açar, işlerin yürümesini engeller. İmam tüm görüşleri kendi değerli ilmine arz edip oradan faydalı bir sonuç çıkartabilirse Müslümanları aklın semerelerin­den faydalandırmış; onları ibtilaf ve ayrılıklara düşmekten korumuş olur. Böylece adeta Müs­lümanlar halifenin nazarında, iyi yönetiminde birleşmiş olurlar. Her halükarda halifenin kendi­sine uyulan biri olması gereklidir, başkasına tabi olan biri değil. Eğer dinde müctehid değilse iiiimieri taklid etmesi, onlara tabi olması gerekecektir. Onların emirleri, yasakları, bir şeyin olması ya da olmaması gerektiği hususunda onların boyunduruğu altına girecektir. Bu durum ise imarnet makaınıyla, önderlik mertebesiyle tenakuz halindedir." Cüveyni, Gıyôsi, s. 87-88. Bu ifadelerde "İstişare" ile "tak!id"in arasının ayrıldığı da dikkat çekmektedir.

Cüveyni, Gıyôsi, s. 88.

,_ Q)

E

E <rti lll

271

Page 14: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

E mı

• ..!!?

272

Cüveyni'ye Göre Halifenin V asıflan

Müellif, ilim, takva ve vera sıfatlarının ardından ilave son bir sıfata daha temas etmektedir. Bu madde, eserde kavramsallaştınlmamıştır. Ancak ilgili değerlendirmeleri, kitabın diğer yerlerindeki görüşleriyle karşılaştırıldığından bu sıfatın "kifayet" kavramıyla ifade edilebileceği anlaşılmaktadırY Müellifin konuyla ilgili ifadeleri şöyledir:

Müktesep faziletiere ekiediğimiz bir diğer sıfat ise şudur: Zorlu iş­ierde re'yi ortaya çıkartan, işlerin sonucunda bir çıkış yolu veren bir özellik. Bu sıfat, aklın mizacıdır, tecrübeler yoluyla elde edilen bir sıfattır. İmametin en büyük amacı görüş farklılıklarını bir noktada cem etmek, farklı ahlaki, fikri özellikteki, farklı durum ve şartlardaki insanlan kendisine tabi kılabilmektir. İnsanlar tek bir re'y üzere cem olmazlar ise bir yönetimin olması da bekleneme~. İhtilaf halindeki insanların kendi­sine sığındığı, çekişme içindekilerin hükmüne boyun eğdiği kimselerin kendisine tabi olduğu bir halifenin yokluğu durumunda insanlar olabi­lecek en kötü duruma duçar olurlar, karada ve denizde fesat ortaya çıkar. Halife atamanın amacı bu olduğuna göre kifayet ve dirayet sahibi olmayan, işler konusunda yol gösterici, [imamet sahasına giren] önemli işlerde müstakil olmayan birinin atanmasıyla maksactın hasıl olamaya­cağı ortaya çıkmış oldu. Necdet ve kifayetin anlamı halifenin istiklal sahibi olmasıdır.38 ·

Bu dört kısımda' incelenen sıfatıarın toplamında, imamete uygun olan kişinin, "hür, Kureyş soyundan, müctehid, vera sahibi, necdet ve kifayet sahibi bir erkek" olduğu ifade edilmekte39 takip eden değerlen­dirmelerde ise tüm bu sıfatlar ikiye indirgenmektedir: "Merl olan istiklal ve nesep. İstiklalin altına kifayet, ilim, vera, hürriyet ve erkek olma şartlan girmektedir. "40

imarnet için gereken vasılların bu şekilde belirlenmesi, Cü­veynl'nin yaşadığı dönemde önemli tartışmalara sebebiyet verdiği

anlaşılan bir hususa temas etmesini zorunlu hale getirmektedir. Yukarı­daki değerlendirmelerde halifede bulunması gereken şartlar arasında "masum" olrp.a şartı zikredilmemiştir. Müellif, İmamiyye'rıin halifenin masum olması gerektiği yönündeki iddialarına da bu konunun sonunda kısaca temas etmektedir. Konuyla ilgili değerlendirmeleri şöyledir:

37 Cüveynl'nin talebesi Gazzali, bu vasfı açık bir şekilde "kifayet" kavranuyla ifade etmektedir, bk. ei-Fezailıii'I-Biitmıyye, (nşr. Abdurrahman Bedevi), el-Mektebetü'l-Arabiyye, K.ahire 1964, s. 180-181, 185.

38 Cüveyni, Gıyiisi, s. 89-90. 39 Cüveyni, Gıyiisi, s. 90. 4° Cüveyni, Gıyiisf, s. 91.

Page 15: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

Cüveyni'ye Göre Halifenin Vasıfları

İmamiyye'nin nas iddiasının herhangi bir kati yönü bulunmamak­tadır. ( ... ) Halife seçimle gelir. Seçimle gelen halifenin ise bazı zelle ve hatalardan korunmuş olması gerekli görülmemelidir. Zira onu seçenler, onun nasıl bir hayat süreceğini bilemez; seçtikleri kişinin diğer insanla- · nn gözünün önünde olmayan durumlauna da nüfuz edemezler. Aynca biz kati olarak bilmekteyiz ki, gerek Hz. Ali, gerekse oğlu Hz. Hasan günahtan korunmuş olduklannı iddia etmemekteydiler. Hatta onlar kendi kusurlu olduklan durumlan insanlara itiraf etmekte ve Allah'tan bağışlanma dilemekteydiler. Onlann "gösteriş olsun için günahlannı itiraf ettikleri" iddiası da onlann günahtan korunmuş olduklan iddiasına halel getirirY

İmamet İçin Gerekli Şartıann Yokluğu

Cüveynl'nin halifede bulunması gereken şartlara dair değe-rlen­dirmeleri bu şekildedir. Ancak o, bu şartlan böylece sıralamakla yetin­memekte, kitabında aynca "halifelerde bulunması gereken sıfatıann :ortadan kaybolması hakkında" başlığı altında burada gerekli gördüğü ·şartlann zaman içinde kaybolmaya yüz tutma ihtimalini gündeme getirmekte, ve her ne kadar bir faraziyeyi dile getirdiğini söylese de, "bu sıfatıann tedrici olarak bazılannın veya tamamının var olmasının

mümkün olmadığı bir durumda"42 nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini belirlemeye çalışmaktadır.

Kitabın son derece özgün kısımlanndan biri olan ve dönemindeki siyasi gelişmeleri yönlendirme çabası taşıdığı anlaşılan bu başlık altında­ki değerlendirmelerini "en az ihtiyaç duyulandan başlayarak vukuu ve tesiri daha etkili olan sıfatıara doğru" tedrici bir yol izleyerek ele almak­tadır. Ancak burada yukanda dört başlık dahilinde ele alınan tüm şartıann yokluğu değil, halifelerin sonradan elde edilebilen vasıflann yokluğu incelenmektedir.

Cüveynl'nin ilk olarak ele aldığı sıfat, neseptir. Yukanda yer verdi­ğimiz ifadelerinde bu sıfatın şart koşulmasını akl! bir gerekçeyle anla­yamadığını ifade eden müellif, aynca bu şartı gerekli kıldığı iddia edilen nakillerin tevatür seviyesine ulaşmadığını da ifade etmekteydi. Bu iki ifadenin doğal sonucu nesebin "katiyyat'' sahasına dahil olmamasıdır. Bu sebeple Kureyş'e mensubiyet "en az ihtiyaç duyulan" nitelemesine muhatap olmakta ve "ilim (ictihad)", "takva ve vera" ile "kifayet" gibi diğer şartlarla karşı karşıya gelmesi durumunda nesep şartından vazge­çilebileceği ifade edilmektedir:

41 Cüveyni, Gıyiisi, s. 91-93. 42 Cüveyni, Gıyiisi, s. 308.

'­Cl)

E

E <rtl tl)

273

Page 16: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

'-OJ

E

Cüveyıu'ye Göre Halifenin Vasıfları

Daha önce de ifade edildiği üzere Kureyş'e mensup olmak imarnet makamında muteberdir. Eğer imarnet yükünü yüklenmek üzere Ku­reyş'e mensup birini bulamazsak, diğer sıfatları haiz bir şahsı elimizden kaçırmaz ve alim, kifayetli ve vera sahibi olanı tayin ederiz. Bu durum­da atanan kişi, genel olsun özel olsun, verdiği hükümleri geçerli .bir halife olur. Zira nesebin şart oluşu Rasulullah'ın (sav) soy ağacını şerefli kılmak nedeniyledir. Yani imametin temel amaçlanndan hiçbiri nesebe dayanmamakta; asil bir soyla bir ilişkisi bulunmamaktadır. Biz kat! olarak biliyoruz ki, halife zimamü'l-eyyamdır, insanların şerefidir.

Halifenin tayin edilmesinden maksad Müslümanların ve İslam'ın ahkamının intizamıdır. Mahllıkatın herhangi bir bağı olmaksızın başıboş bırakılmalanna, kuralsızlık içerisinde J<.alarak düzensizliğe terk edilmele­rine, time denizinin dalgalan içerisinde azgınlaşmalanna ve kudurmuş­çasına hareket etmelerine müsaade edilmesi muhaldir. Mahlukat tehlikelerle dolu derin çukurlara devrilirken ve memleket dahilinde dövünürken, biz bu konuda Kureyş' e mensup birini bekleyemeyiz. Şu halde nesebin olmaması kifayetli birirıin tayin edilmesine engel değildir. Tıpkı Kureyşli birinin olduğu gibi bu kişinin de hükümleri geçerlidir.43

Müellifin bu düşünceleri, Kureyşllik şartına ilişkin önemli itirazların bulunmadığı nispeten erken bir dönemde dile getirilmeleri hasebiyle son derece dikkat çekicidir.44 Kuşkusuz kendisi bu şartı bütünüyle bir kenara bırakmamakta, aynca kendisine muhtemel itirazların yönelebi­leceğini de kabul etmektedir. Bu sebeple bahsi geçen düşüncelerinin daha iyi anlaşılabilmesi için ilave değerlendirmelerde bulunmaktadır. Buna göre "kendisinden daha faziletli biri bulunmadığı için, Kureyş' e mensup olup kabul edilebilir eksiklikleri olan ve men hasletlerden yoksun biri atandığında sonradan ondan daha faziletli birinin ortaya çıkması durumunda daha az faziletli olan, sırf daha faziletli alap var diye, hal' edilmez. [Ancak] Kureyş' e mensup biri bulunamadı@ için Kureyş'li olmayan biri tayin edilirse ve bir zaman sonra matlup şartları haiz bir Kureyş'li yetişirse, eğer neseb şartını taşımayan kimserıin hal' edilmesi zor alacaksa bu kişi görevinde bırakılır.45 Cüveyn! konuya şöyle devam etmektedir:

274 43 Cüveyni, Gıydsi, s. 308-309. 44 Kureyşilik meselesini özel olarak inceleyen M. Said Hatiboğlu Cüveyni'nin Gıydsi'sindeki bu

değerlendirmelerinden habersizdir. Onun yer verdiği Sünni literatürde Kureyşilik şartının zam­ret durumunda düşebileceğini belirten ilk alim Sadru'ş-Şeri'a Ubeydullah b. Mes'ild'dur (v. 747/1346), bk. İslam'da İlk Siyasi Kavmiyetçilik: Hiliifetin Kureyşliliği, Kitabiyat, Ankara 2005, s. 84.

45 Cüveyni, Gıydsi, s. 309.

Page 17: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

Cüveyni'ye Göre· Halifenin Vasıfları

Bu kişinin hal' edilmesi imkansız değil ise, bana göre yapılması ge­reken (el-vechu ındf) işin Kureyşliye teslim edilmesidir. Zira bu makam, Nübüvvetin soy ağacına mensup olan kimselerin hakkıdır. Şu halde daha önceden tayin ettiğimiz kişi, [gereken] fazilet şartlanyla birlikte neseb şerefini de haiz olan kimsenin temsilcisi konumundadır. Bu işin eksik kalan yönünü gidermemiz mümkün ise (reddü'l-emri ile'n-nisab), hiç kuşkusuz derhal bunu yapanz. Bu durum gaib olan birinin yerine bakan yargıçın durumu gibidir. Hak sahibinin geri gelmesi, dönmesi durumunda memleket üzerindeki tasarruf yoluna girer, durum bir sonuca bağlanır. 46

"Nesebin olmaması faraziyesi üzerine geliştirdiği düşüncelerini" bu şekilde belirleyen müellifin, özellikle nesep şartının yerine getirilmesini "işin eksik kalan yönünü gidermek" anlamında "reddü'l-emri ile'n­nisab" tabirini kullanması manidardır. Dolayısıyla yukandaki değerlef!.­dirmeleriyle birlikte bu hususu bir bütün olarak ele aldığımızda Cü­veynl'nin Kureyşllik şartını bütünüyle bir kenara bırakmadığını söyle­mek mümkündür. Burada söze konu edilen, imarnet için gerekli diğer şartlara sahip olmadığı halde sırf Kureyş'e mensup olduğu için birinin halife olarak tayin edilmemesi gerektiğidir.

Nesepten sonra daha az önemli ikinci şart halifenin ilim sıfatıyla il­gilidir ve metinde "ictihad rütbesine sahip olmak" şeklinde ifade edilir. Müellif, ictihad rütbesini haiz kimsenin bulunmaması, buna mukabil "kifayetli ve muktedir" birinin bulunması durumuyla ilgili olarak şunlan söylemektedir:

Müctehidlerin sıfatıanna sahip olmak imametin şartıdır. Eğer dinde imametle iştigal edecek [bu özellikte] birini bulamazsak ve bunun yerine gözü pek, cesaretli ve destekçileri bulunan, leifayet sahibi, zorlu işleri tek başına yapabilecek kabiliyette birinin, yani daha önce bahsedi­len leifayet sıfatı mucibince bu kimsenin din ve dünya işleri[nde halife olarak] tayin edilmesi gerekliliği ortaya çıkar. Bu kişi, tıpkı imarnet makamına kemal sıfatına sahip olmayıp (yukanda kabul edilebilir eksiklikleri olduğu söylenen kimse, ö.k.] meri haslerteri de eksik olduğu halde gelen kimse gibi, verdiği hükümler geçerli olur. Din imamlan onun ardında durup onu irşad ederler, doğruyu gösterirler. Şeriat

alıkarnının sahasına giren yeni ortaya çıkmış müşkil olaylan açıklarlar. İlınin her ne kadar imarnet için şart koşulması makul olsa da, alim bir kimseyi bulamamamız durumunda, insanlan başıboş bırakıp çıkınaza sokmak, çekişme ve kargaşaya maruz kalarak türlü türlü afetiere ·

46 Cüveyn!, Gıyiisi, s. 309-31 O.

,_ (!)

E

E <rtl uı

275

Page 18: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

,_ a.ı

E

E <rtl

-~

Cüveyni'ye Göre Halifenin Vasıfları

uğrarnalanna sebebiyet vermektense, karşısına çıkan ve aklına gelen müşkillerde fetva isteyen kifayetli biri etrafında insanlan toplamak evladır.47

Fakat Kureyştlik şartından farklı olarak ilim/ictihad şartından kayıt­sız bir şekilde vazgeçilmemektedir. Yukanda yer verilen düşüncelerden ilim sıfatına sahip olmayan birinin sırf muktedir olmasına bakarak imamete geçebileceği anlamı çıkartılmamalıdır. Müellifin bu hususa düştüğü kayıt, ilim sıfatına sahip olmasa da, alimierin sözlerine kulak veren, "münasip" ve "muktedir" birinin başa geçebilmesinin önünü açmaktadır. Burada "münasip" olma vasfı aynı zamanda müellifin halifede bulunması gerektiğini belirttiği takva ve vera şartına işaret

etmektedir. Zira bu değerlendirmelerin akabinde yer verdiği düşünce­leri, onun 'güç ve iktidan diğer tüm şartıann üstünde ve mutlak anlam­da meşru görmediğini ortaya koymaktadır:

Eğer kifayetli, vera sahibi ve muttaki birini bulamaz da, kudretli (kifôyet) olmakla birlikte hayasızlık ve [fıska] meyleden birini bulursak, eğer bu kişi haramlan işiernekte ve münker olan hususlara yönelip bunlan yapmaktaysa ve [biz bu yaptıklannın] sebebiyet vereceği

hususlardan ve bunlan aleni yapıp yapmayacağından emin alamıyorsak böyle bir kimsenin tayin edilmesi doğru değildir. Zira eğer bu kişi silaha başvurup istidadına [güvenerek] cesaret bulursa kötülüğü iyiliğinden fazla olur. İslam'in sancağını müdafaa etmek için hazırlanmış bulunan savaş mühimmat ve teçhizatı fesad ve doğru yoldan sapma vesileleri olur. Bu durum ise halife tayin edilmesiyle amaçlanan hedefi ortadan kaldınr.48

Böylece olağan durumlarda "salt güç ve iktidar" sahibi olmasına bakılarak birinin imamete getirilemeyeceğini ifade eden müellif, "zaru­ret" durumunda ise meselenin farklı bir hüküm alacağını belirtmektedir. Fıkıhta kaçınılmaz gereklilik hallerinin ifade eden zaruretler, normal şartlarda meşru olmayan hususlan meşru kılacak özelliktedir.49 Ancak zaruretleriı;ı kendi miktarlannca takdir olunmalan da bir diğer kabul­dür. 50 Müellifin konuyla ilgili değerlendirmeleri bu genel yaklaşımla örtüşmektedir:

Eğer din! hükmünün derhal insanın aklına gelebileceği cinsten önemli bir bela ile karşılaşıldığı farz edilirse,-kafirlerin İslam beldesinin bir kısmını işgal etmeleri gibi- asker sevk etmekten başka da bir seçenek

47 Cüveyni, Gıyiisi, s. 310-311. 48 Cüveynl, Gıyiisi, s. 31 1. 49 Mecelle-i Alıktim-ı Ad/iye, md. 2 1: "Zarfuetler meınniı' olan şeyleri mübah kılar." 50 Mecelle-i Alıktim-ı Ad/iye, md. 22: "Zarfuetler kendi miktarlannca takdir olunur."

Page 19: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

Cüveyni'ye Göre Halifenin Vasıfları

bulamazsak, fasık birine rastlasak [da] onu imarete atanz. Kendisine itaat edilen önemli biri olmaksızın askerin sevk edilmesi zordur. Müm­kün olan her yolu denediğimiz halde takva sahibi, dindar Öirini bulmak da mümkün olmadıysa, başa gelen felaket de bizi iyiden iyiye endişeye sevk ettiyse, zamret durumuna düştük demektir ve [bu durumda] fasık bir kimsenin bu belayı def etmek ve asker sevkini yapabilmek için atanması gereği ortaya çıkmıştırY

Böylece Müslümaniatın bir lidere sahip olmalan gerektiği yönün­deki din! hükmün icrası için zamret durumlannda gerekli şartlara sahip olmasa da bir halifenin tayin edilebilmesinin önü açılmaktadır. Müellif, konuyu verdiği bir örnek üzerinden daha anlaşılır kılmaktadır. Buna göre "şarap içen yahut diğer günahlan işleyen, ancak işlediği günahlan ve diğer dine muhalif işlerini gizlerneye dikkat eden" bir fasığın, "İslam topraklannı müdafaa etmeye istekli, İslam'a ait genel masiahat vesilele­rini ayakta tutmak için din uğruna canla başla uğraşan biri olduğunun bilinmesi durumunda halife olarak atanması mümkün olabilir." Ancak bu kişinin "kifayet sahibi" olması ve "ümmetin ondan başkasını bula­maması" gerekmektedir. Cüveyn1, bu kişinin halife olarak atanabilmesi­Iii mutlak ve kan bir hüküm olarak belirlem ernekte, "bana öyle geliyor ki (ez-zdhir ındf) ihtiyaç duyduğu hususlardaki ihtiyaçlannı olabildiğince karşılamak kaydıyla bu kimsenin [halife olarak] tayin edilmesi gerekir" 52

ifadesiyle zann1 bir belirlenirnde bulunduğunu ihsas ettirmekte, bu hükme varmasının gerekçesini ise şu şekilde belirlemektedir:

Memleketin yöneticisiz (raf) ve valisiz kalmasının işlerin çıkınaza girmesinde ve sınır boylannın muattal kalmasında büyük bir etkisi ve rolü bulunmaktadır. Biz, atadığımız kimsenin, emirliğe tayin edilip atanmasında kifayetli ve gözü pek olmasını umut ediyor olsak da, mernleketi ve siyaseti güç sahiplerinin elinden kurtarmakta müstakil olan bir kimsenin tayin edilmesi mahlükatın maslahatını temin etmeye en yakın durum olur; malılükatı başıboş bırakmaktansa [böyle yapılma­lıdır]. [Zira böylesi bir kimsenin atanmasının kötülüğü] onlan idare edecek, aralanndan bir isyanın ortaya çıkmasına engel olacak güçlü birinin olmaması durumunda malılükatın içerisine düşeceği kargaşa durumunun, şirret halinin ve fesada düşme nedeniyle başianna gelece­ğini düşündüğümüz kötülük durumunun dengi değildir. Şu halde bu evsaftaki bir kimsenin, zikrettiğimiz surette tayin edilmesi zamret hükmü dolayısıyladır. 53

51 Cüveyni, Gıyiisi, s. 311-312. 52 Cüveyni, Gıyiisi, s. 312. 53 Cüveyni, Gıyiisi, s. 312.

'-<ll

E

277

Page 20: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

.... C)

E

Cüveyııl'ye Göre Halifenin Vasıfları

Böylece zarurete dayalı bir hüküm olarak belirlenen bu hususun akabinde müellif, yaptığı değerlendirme sonucunda ulaştıklarını özet­lemektedir. Buna göre "halifede bulunması şart koşulan ve her ne kadar meri de olsa, [bu] sıfatlardaki esas amaç, kifayet ve iş konusunda­ki istiklaldir."54 Bu hasletin bir asıl olduğunu söyleyen müellif, "F~kat" demektedir, "fıska dalına ve takva hırkasından mahrum kalınması durumunda bunun hiçbir faydası ve yararı bulunmamaktadır. Dahası İstidatla birleşmesi durumunda bir fesad sebebi de olur." 55

Şu halde "kifayet" ve "takva" adeta birbirinden ayniması doğru görülmeyen ve diğer şartlar olmasa da olması gereken iki şarttır. Bunlann ardından "ilim" gelmektedir. "Zira ilim, en büyük teçhizat ve sapasağlam bir kulptur. Halife, ilmiyle İslam ahkamının ifasında müstakil olur."56 Son. olarak ise "nesep" gelmektedir. "Neseb, her ne kadar imkan olduğunda muteber olsa da, makul bir yararı bilinmemektedir. "57

Halifede bulunması gereken sıfatiann birbirlerine göre konumları­nı ve bunlar arasındaki önem sıralamasını bu şekilde yapan müellif, bu düşüncelerini birer faraziye olarak kurguladığı muhtemel bazı durumla­ra tatbik etmekte, böylece neyi kasdettiğini ve neleri hedeflediğini belirginleştirmeye çalışmaktadır. Üzerinde durduğu ilk ihtimal, "dirayet sahibi olmayan, kifayeti de bulunmayan bir Kureyşliyle kifayetli ve takva sahibi alim birinin muasır olması" durumudur. Bu durumda hangisinin başa getirilmesi evla olacaktır? Müellifin bu ihtimalle ilgili cevabı "Biz, kifayetli, takva sahibi alimi önceleriz; kifayeti olmayanın hiçbir surette başa geçmesi söz konusu değildir" şeklindedir. 58

Bu konudaki bir diğer ihtimal, "bir zaman diliminde, kifayet ve is­tiklal şartlarını taşımayan alim bir Kureyşli ile kifayet sahibi, gözü pek ve işinde müstakil olan birinin bulunması" durumunda hangisinin takdim edileceğidir. Bu ihtimalle ilgili olarak ise şu değerlendirme yapılmakta­dır:

Kureyşli olan eğer beceriksiz ve ahmak değilse, aklf melekelerinde bir problem göıülmüyorsa, işlerin doğru olan yönlerine dikkat çektiği­mizde anliyor, kuşatabiliyor ve biliyorsa ve ardından da bunların gereğini yapmaya yöneliyorsa, o imamete daha layıktır. Bu kimsenin takip edeceği yol şudur: İmamete geçtiğinde kendi başına ulaştığı

54 Cüveyni, Gl}•dsi, s. 313. 55 Cüveyni, Gl}•dsi, s. 313. 56 Cüveyni, Gl)•dsi, s. 313. 57 Cüveyni, Gıydsi, s. 3ı3. Cüveyni, nesebi şart kıldığı iddia edilen hadislerin kati bilgi vermediği

kanaatinde olduğundan bu sıfatı "i c ma deli li" ile temellendirmektedir: İcma [ delili] ne se bin itibara alınmasının mu te med bir dayanağıdır."

58 Cüveyni, Gıydsi, s. 3ı3-314.

Page 21: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

Cüveyni'ye Göre Halifenin Vasıfları

re'yiyle ve istibdada dalarak bir işe yönelmeyecek, hikmet ehli ve akıllı kimselerin re'yleriyle aydınlanacak, ardından da bir şeyi yapmaya kesin karar verdiğincie tevekkül edecek.59 •

Burada Kureyşll'nin tercih edilmesi, mutlak bir tercih değildir. Yu­kanda yer verilen durumun gerçekleşmesi, bu kişinin "fıtnattan uygun bir nasibi, doğru olan yönü idrak edebilecek [özelliği] olmasına" bağ­lanmaktadır. "Böyle birisi, eğer tecrübe sahibi olarak yetişir, zamanın getirip götürdükleriyle mücadele eder, [bunlann] acı ve tatlı yönlerini tadarsa bu işin üstesinden gelebilir. Mizacı ağırkanlı ve donuk zekalı olup, bir düşüncenin künhüne muttali alamıyor da bir işi yürürlüğe

koyarken ve bir hükmü icra ederken mukallid oluyorsa aynca becerik­sizliği ve aptallığı zahir olmuş ise ve [katı tavırlı oluşu] ile ahmaklığı süreklilik kazanmış ise böyle birinin hesaba katılmaması, herhangi bir şekilde dikkate alınmaması gerekir. Kifayetli vera sahibi biri bu ·işe ondan daha uygundur." 60

Bir başka ihtimalde, ictihad ehli olmakla birlikte kifayet şartına sa­hip olmayan bir alim ile kifayet sahibi olmakla birlikte ictihad mertebe­~;ine erişmemiş kişi karşılaştınlmaktadır. Bu çerçevedeki değerlendir­mede "ictihad şartına sahip olmamakla birlikte, necdet ve gözü peklikte istiklal sahibi olan kimse", "necdet ve kifayet şartlannı haiz olmayan alime" tercih edilmektedir. Müellif, "esas amacın kifayet olduğunu", bunun dışındaki vasıflann "kifayeti tamamlama ve eksikliklerin gideril­mesi hükmünde" olduğunu ifade etmektedir.61

Son ihtimal, "kifayet sahibi birinin dahi olmaması"dır. Cüveynl, böylesi bir durumda, "yönetici olarak atamayı tercih edeceğimiz kimse­yi kaybettik" demektedir. "Bu durumda içinde bulunulan zaman dilimi yöneticilerden yoksun kalmış olmaktadır. "62

II. Nizamülmülk ve Hilafet yahut Hilafetin Güce Dayanarak Ele Geçirilmesi

Siyas1-fıkh1 ahkamı konu alan eserlerin netarneli konulannın ba­şında ehl-i hal ve akdin beyatı, şura ve istihlaf gibi fıkhl açıdan meşru başa gelme şekillerinin dışında güce dayanarak halife olunması mesele­si yer almaktadır. Oryantalist çalışmalann da çoğu zaman, ele aldıklan eserlerin genel bağlaını içerisindeki yerini görmeksizin doğrudan bu

59 Cüveynl, Gıyiisi, s. 3ı4. 6° Cüveynl, Gıyiisi, s. Jı4-3ı5. 61 Cüveynl, Gıyiisi, s. 3!5. 62 Cüveyni, Gıyiisi, s. 315.

279

Page 22: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

E <ro \ll

280

Cüveyni'ye Göre Halifenin Vasıfları

hususa ilişkin değerlendirmeler yaptıklan bu konu63 Cüveyn! tarafından geniş bir şekilde ele alınmaktadır.

Müellif, bu metin boyunca yer verdiğimiz düşüncelerini "kemal olarak kabul edilen durumda ortaya çıkabilecek hallere ilişkin" görmek­te "istiklal özelliğinin baki olması, diğer bazı şartların ortadan kalkması ve kifayet sahibi birinin bulunması durumunda tayin edileceği, verdiği hükümlerden şeriatın mucibine muvafık olanların geçerli sayılacağı" söylenmektedir. "Kifayet sahibi olmayıp fasık olması hasebiyle kendisine güvenilmeyen birinin atanması caiz değildir. Böyle birinin atanması durumunda ise bu atamanın hiçbir şekilde geçerli bir hükmü yoktur." 64

Bu başlık altında ise "atanması sahih olan biri tarafından atanma­dığı halde istila ve isti'la yoluyla baŞına buyruk davranarak [başa geçen] kimsenin durumuna ilişkin ayrıntılı bilgi verilmesi" hedeflenmektedir. Bu konu değişik başlıklar altında ele alınmaktadır. Cüveyn1, "bir kişinin taraftar desteği ve kuwetli bir asabiyet (uded) ile ortaya çıkıp, insanlan kendine itaate çağırması durumuyla ilgili birkaç seviyede söz söylenebi­leceği" kanaatindedir:

a. Asabiyeti ve kudretiyle (münne) ortaya çıkan bu kişinin hilafetin tüm şartlarını taşıdığından buna uygun olması durumu.

' b. Gerekli tüm şartlan toplamaması ancak kifayet ehlinden olması

durumu.

c. İmamet makamına uygun olmadığı, necdet ve kifayet sıfatıarını haiz olmadığı halde [bu makamı] istila etmesi durumu. 65

Müellif, yaptığı bu tasnifine uygun olarak bu üç ihtimale ilişkin

kapsamlı değerlendirmelerde bulunmaktadır. Bu çalışmada biz .Cü­veynl'nin yalnızca ilk iki duruma ilişkin görüşlerini ele alacağız. Müellif özellikle ikinci durumu ele alırken doğrudan Nizamülmüik' e ilişkin bazı değerlendirmelerde de bulunmakta, onun içinde bulunulan zaman diliminde hilafete geçmeye ehil yegane kişi olduğunu iddia etmektedir.

63

65

Sözgelimi Envin Rosenthal, Ortaçağ'da İslam Siyaset Düşüncesi (çev. Ali Çaksu, İz Yayıncı­lık, İstanbul 1996) adlı kitabının 'Hilafet: Teori ve Fonksiyon' başlığını taşıyan alt bölümünü Maverdi, Gazzall, İbn Cemila ve İbn Teymiye'ye ayırmakta ve fikhi-kelami siyaset literatürü olarak ııiteleyebileceğimiz bu müelliflere ait eserleri "güce dayalı olarak başa geçmenin meşru kılınması" çabası olarak değerlendirmektedir (s. 33-89). Rosenthal'in bu yaklaşıffi3nı Maverdi ve İbn Cemila özelinde eleştiren iki çalışma için bk. Zahit Atçıl, "Maverdi'nin Siyasi Düşünce­si: Dayanışma, Liyakat ve Adalet" (İslam ve Klasik, haz. Sami Erdem-M. Cüneyt Kaya, Klasik, İstanbul 2008 içinde), s. 179 vd.; Özgür Kavak, "Oryantalist Gözüyle İslam Siyaset Düşüncesi: İbn Cemila'nın Siyaset Anlayışı ya da Şeriat'a Karşı Fıkıh", a.g.e. içinde, s. ı47-171. Cüveynl, Gıyasi, s. 316.

Cüveynl, Gıyasi, s. 316-317.

Page 23: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

Cüveyni'ye Göre Halifenin Vasıfları

A. Hilat'ete Uygun Birinin Güce Dayanarak Başa Gelmesi

Cüveyn!, hilafete uygun olan birinin zor kullanarak bq.şa geçmesini değişik faraziyeler üzerinden ele almaktadır. Bu konudaki ilk ihtimal, bu kişinin yaşadığı dönemde imarnet makamına en uygun olan yegane kişi olmasıdır. Bu durumda meselenin hükmünü belirleyebilmek iki farklı hususa açıklık kazandırmakla mümkün olabilir. Buna göre ya içinde bulunulan "zaman dilimi ehl-i hal ve akd olan kimselerden yoksundur," ya da bu "zaman diliminde ehl-i hal ve ihtiyar olmaya uygun kimseler bulunmaktadır. "66 Eğer "yaşanılan dönemde ehl-i ihtiyar olma evsafına sahip kimse yoksa ve· [insanlan] kendisine tabi olmaya davet eden kimse gerekli evsafa sahip olup, kuvvet vasıtasıyla ortaya çıkmış ve imameti ele geçirmişse bu imameti geçerlidir."67

İkinci ihtimal, imarnet için uygun olan kimsenin tek bir kişi ol­masına rağmen, yaşanılan dönemde "ehl-i ihtiyar ve akd olmaya uygun kimselerin" bulunduğu durumdur. Bu durum ehl-i hal ve akdin takına­:cağı !avır açısından iki kısımda ele alınır. İlk durumla ilgili değerlendir­me şöyledir:

Durumun kendilerine arz edilmesine rağmen ehl-i hal ve akd olan kimseler kasıtlı olarak bu [kişiyi tayin etmekten] imtina ederlerse bu kişi imamete uygun olduğundan insanlan [kendine beyat etmeye] davet eder. Onun davetine icabı;;t ve ona elden geldiğince itaat etmek farzdır. Onu muvafık bulmaktan kaçınmak caiz değildir. Bu durumda ehl-i halden olup imtina etmelerinde özrü bulunmayan, kendilerine farz olan bu emre muvafakat göstermeyip, ona tabi olmayı terk eden kimseler bu makamın ehli olma durumundan dışan çıkarlar. Zira bu inatçılıklannda fısk ve düşmanlık bulunmaktadır. Çünkü İslam topraklannın muhafazası gibi külll bir hususa taalluk eden bir konunun tehir edilmesinin haram olduğu ayan beyan ortadadır. Bu konuda gevşeklik göstermek hafife alınacak bir durum değildir.68

Ehl-i hal ve akd ile ilgili ikinci durum, onlann bu kişiyi tayin etmek­ten imtina etmemeleri durumudur. Bu durumda imarnet akdinin nasıl inikad edeceği fıkh! bir mesele haline gelmektedir. Ulema arasında ihtilafa sebebiyet veren bu konuya ilişkin görüşler ikiye inhisar etmiştir:

66 Cüveyni, Gıyiisi, s. 317. 67 Cüveyni bu hükmün şer! gerekçesini şu şekilde ifade eder: "Bir halifeye olan ihtiyaç ortadadır.

68

İmamete uygun olan kimse de tektir. İçinde bulunulan zaman ehl-i hal ve akd olabilecek kimse­den yoksundur. Şu halde bu zaman dilimini İslam'ın sancağını muhafaza edecek, toprakları himaye edecek bir yöneticiden yoksun bırakmanın bir anlamı bulunmamaktadır. Bu, yönetim kaidesini anlayan kimse için herhangi bir kapalılığın bulunmadığı kati bir hükümdür.", bk. Gıyiisi, s. 3ı7-3!8.

Cüveyni, Gıyiisi, s. 3ı8.

E <rd

-~

281

Page 24: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

<ll

E

E <m

t/1

282

Cüveynl'ye Göre Halifenin Vasıfları

Ulemanın "bir kısmı, imkan bulunduğu için akdin yapılması gerektiği görüşündedir. Bunlara göre akid imametin varlığımn ortaya konulması için sebeptir."69 Bu görüşün karşısında ise "akdin yapılmasına, ihtiyar ve kasdın tecrid edilmesine gerek yoktur" görüşü vardır. Cüveyn! bu ikinci görüşü benimsemekte70 ve şu kaydı düşmektedir: "Bu kişi seçirr:ı ve akidden müstağni olsa da, onun kuvvet ve kudretle ortaya çıkması,

. insanlan kendine itaate davet etmesi gerekmektedir. Böyle yapması durumunda artık o, hem kendini destekleyip uygun bulanlar için,-hem de [bundan] imtina edip ihtilaf çıkartanlar için halife olur. "71

Buraya kadar anlatılanlar, imamete ehil olan kişinin istilayla başa gelmesi konusunun ilk ihtimaline ilişkindi. Bu ihtimal, imarnet makamı­na layık olan yegane kişinin istila'" ile başa geçmesi durumunu konu edinmekteydi. Müellifin bu hususta yer verdiği bir diğer ihtimal, "her­hangi bir zaman diliminde imamete uygun olan birden fazla kişinin

bulunması ve onlardan birinin zora başvurarak ve herhangi birinin seçimi veya akdi olmaksızın bu makamı ele geçirmesi"72 durumunu konu almaktadır. Müellif bu konuda bir prensip hükmü olarak "bu kişiye seçim yapamn akdi tesadüf ederse imameti imkad etmiş olur" demekle birlikte bunun "tasavvuru zor olan bir husus" olduğunu da kabul etmektedir. 73 ·

Burada bir problem olarak "bu kişinin doğrudan ortaya çıkışı ve işi eline almaya çalışmasıyla imametin sabit olup olmayacağı" sorusu belirmektedir. Cüveyn! bir seçim (ihtiyar) ve akdin gerekli olduğunu, zira bu kimsenin imarnet vasfım haiz tek kişi olmaması hasebiyle imametin onun üzerine taayyün edişini geçerli saymamn mümkün olmadığını ifade etmektedir.74

Yukanda zikredilen ihtimal, ulema nezdinde tartışmalı bir husus­tur. Kimi alirnler, "kendisine mukavemet etmek zor olduğunda ve bu kişinin [ vazifesindeki] devamlılığında imarnet haklanmn sağlanması

gerçekleşiyorsa onaylanması taayyün eder" görüşündedirler. Bu görüşe göre "dururı:ı, taayyün ettiğinde seçimin dikkate alınmasına gerek kalmaz. Zira seçim, biri yekdiğerinden evla olmayan, aralan cem edilemeyen iki

69 Cüveynl, Gıyiisi, s. 319. 7° Cüveyni, Gıyiisi, s. 319-320. 71 Cüveyni, Gıyiisi, s. 320. 72 Cüveyni, Gl)•iisi, s. 324. 73 Cüveynl, Gıyiisi, s. 324. Bu konuda muhtelif ihtimal ve durumlar söz konusudur. Cüveyni'nin

konuya ilişkin değerlendirmeleri için lık. a.g.e., s. 325. 74 Cüveyni, Gıyiisi, s. 325. Burada aynı zamanda kişinin imametinin sübütu için gereken şartlara

da işaret edilmektedir. Müellife göre "bir halife tarafından veliaht olarak atanma; ehl-i akd olan kimselerden beyatın sudur etmesi; [gerekli şartlan taşıyan] tek kişi olması dolayısıyla [irniimeti] hak edişi gibi hususlar olmaksızın imametin sübut etmesi mümkün değildir."

Page 25: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

Cüveyni'ye Göre Halifenin Vasıfları

mümkin karşı karşıya kaldığında söz konusu olur. Seçim iki caiz husustan birini tayin eder. Bir karşı koyuş ve itirazın mümkün olriıayacağı şekilde bir ortaya çıkışimametin sübut ettiğini de göstermiş olur."75'

Bu görüşü benimsemeyen Cüveyn!, akdin gerekli olduğunu ifade· ederek görüŞünün· gerekçesini şu şekilde belirlemektedir:

Zira akid yapılmasında imametle amaçlanır-i onaylanması, hakları­nın ikamesi, etrafa sirayet eden fitnenin teskini, fitne ateşinin söndürül­mesi vardır. Bu sebeple Hasan ve Hüseyin (r.a.) Muaviye'ye (r.a.) beyat etmişlerdir. Onlar Muaviye'yi müstakil gördükleri, ona mukavemet etmenin fitne ve mihnet sebebi olacağını bildiklerinden bunu yapmış­lardır. Bu işe kalkışan kimse bunu beyat olmaksızın, gerekli bir ihtiyaç ve bir zaruret olmadan yaparsa isrrlasında aşınya kaçmış, isti'lasında

arzusuna kapılmış demektir. Bu kimse yeryüzünde fesad arayan kimse­ler zümresindedir. 76

Takip eden değerlendirmelerinde Cüveyn!, gerekli şartların ger­: çekleşme imkanı olduğu halde bu yollara başvurulmadan imamete : gelmenin caiz olmadığını ifade ederek, mutlak manada güç ve kudrete . dayalı olarak başa gelinmesini doğru bulmaz. Zira "imamet akdinin fasık bir kimseye yapılması caiz değildir. Bu kimsenin ayaklanması (sevre) bir ihtiyaca dayansa, sonra bu ihtiyaç ortadan kalksa ve bu kişi asabiyeti vasıtasıyla ehl-i hal ve akdikendine beyate zorlasa bu despot­luktur, zorbalıktır. Bu, kişin fasık kılınmasını zorunlu kılan bir zulüm ve h aksızlıkur. "77

Meselenin bu şekilde tasavvur edilmesi durumunda bahsi edilen kişiye beyat edilmesini caiz bulmayan müellif, son bir ihtimal olarak "bir ihtiyaca binaen harekete geçme söz konusu olsa, sonra bu kişiye karşı çok sayıda kalabalıklar kuwet oluştursalar ve o da onlardan kurtulmak istese ve fakat bunu yapamasa, bu hareket hem ona hem de insanlara güç yetmez bir fitne, dayanılması zor bir mihnet getirse, onun yerinde kalmasında bir düzen ve intizam olsa, İslam ehli için refah söz konusu olsa" ifadeleriyle fitne ve zaruret kavramlarını merkeze alan bir durum­dan bahsetmektedir. Zaruretlerin gerekli kıldığı durumlarda meşru olmayan hususların meşru hale gelebileceği düşüncesi bu örnekte de kendisini göstermektedir. Cüveyn! tasvir edilen bu durumda bahsi geçen kimsenin imametinin onaylanması gerektiği kanaatindedir.78

75

76

77

78

Cüveynl, Gıyıisf, s. 326.

Cüveynl, Gıyıisf, s. 326.

Cüveynl, Gıyıisf, s. 326-327.

Cüveynl, Gıyıisf, s. 327.

Page 26: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

,_ CJ

E

Cüveyni'ye Göre Halifenin Vasıfları

Ancak bu hususa da bir kayıt düşülmekte ve mezkCır kişinin meşruiyeti beyat prosedürünün işletilmesine bağlanmaktadır:

Her ne kadar bu kişinin [imametinin] onaylanması gerekse bile, bu kişi kendisine beyat edilmedikçe halife olamaz. Bizim bu meseleyle ilgili zikrettiğimiz bu son mesele zarınl bir konudur. Bu hususta kaô: olan onun onaylanmasının gerekliliğidir.79

B. Hilafet İçin Gerekli Tüm Şartlan Taşımayan Birinin Güce Dayanarak Başa Gelmesi Yahut Nizamülmülk'ü Hilafete Teşvik Etmek

ı. Teorik Çerçeve

Hilafetin güce dayanılarak ele geçirilmesi meselesinde ele alınan ikinci konu "istiklal sahibi, kifayetli ancak imarnet için gereken [sıfatlar­da] eksikliği bulunan birinin imameti zor kullanarak ele geçirmesidir." Cüveyni "necdet sahibi ve kifayetli" olduğunu söylediği ve konuyla ilgili değerlendirmelerinden Nizamülmülk'ü kasdettiği bu evsaftaki kişinin

durumuyla ilgili olarak söz söyleyebilmeyi konuyu belli kısırnlara ayır­maya bağlamaktadır. Y ~r verdiği ihtimaller ikidir. Buna göre ya "içinde bulunulan zaman dilimi hilafetle ilgili şartlan kendinde toplayan birine sahip değildir"; ya da "hilafete uygun olan birine sahiptir." Her iki hususla ilgili değerlendirmeler yapan müellif ilk olarak yaşanılan zaman diliminde hilafet için gerekli şartlan haiz birinin olmaması ihtimalini ele almaktadır:

Eğer yaşanılan çağda [hilafet için gerekli] tüm sıfatıara kemaliyle sahip biri yoksa bakılır: Atama ehli eğer, yukanda gerekli sıfatıann

olmaması durumuyla ilgili olarak benim zikrettiğim sıra ve derecelen­dirmeye göre kifayet ehli birini atarsa bu kişi İslam'ın şiarlannın korun­masında hükümleri geçerli olan halife mesabesinde olur. Bu kişi,

[atama ehlinin atamasına başvurmadan] bizzat [imameti] isô:la eder, uddetiyle ort~ya çıkar ve İslam'ın sancağını ve topraklannı korursa söylenecek söz müstevllnin imamete uygun olması durumundaki kısımlarda olduğu gibidir.80

Bu değerlendirmesiyle mezkur evsaftaki kişinin hilafetinin geçerli olduğunu ortaya koyan Cüveyni ikinci duruma geçmek yerine zikrettiği bu durumun farklı veçhelerden açılımını yapmaya yönelik değerlen­dirmelerde bulunmaktadır. Bu vesileyle ilk olarak ele aldığı durum

79 Cüveyni, Gıydsi, s. 327. 8° Cüveyni, Gıydsi, s. 328.

Page 27: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

Cüveyıu'ye Göre· Halifenin Vasıfları

"kendisine bir başkasının ortak olmadığı, [tek başına olan] kifayet sahibi müstevllnin hükmü"dür. Müellif, "bir zamanda kifayet sahibi tek bir kişinin [varlığı] tasaV\.IUr edilse, onun gözü pekliği ve tavizSizliği dikkate alınamaz. Genel riyaset için ondan başka müstakil birinin varlığı bilin­miyorsa o kişinin atanması gerekli hale gelir" görüşündedir. Bu kişinin imamete geçmesinin nasıl ·olup da bir dini yükümlülük haline geldiği meselesini tartışmayan müellif, konunun tafsilatının imamete ehil olan kimsenin başa gelmesinin dini bir yükümlülük halini almasındaki gibi olduğunu söylemekle yetinmektedir.81

Müellif, yaşadığı çağdaki mevcut durumun tasvir edilen bu durum­la büyük bir benzerlik arz ettiğini ihsas ettirmektedir. Her ne kadar açıktan ifadelere başvurmasa da yaptığı değerlendirmelerin satır

aralanndan bu düşünceyi sezinlemek mümkündür. Belirttiğine göre "bu konu en önemli maksadlardan, en yaygın faydası olan konulardandır. Zamanımız ehlinin içerisinde bulunduğu durumu beyan etme konu­sunda ucu açık bir konudur" 82 ve bu konuyla ilgili bir dizi temel esas bulunmaktadır:

Zamanın [başka birinden] mahrum olduğu, asnn iyiliği emretmek, kötülüğü yasaklamaktan yoksun olduğu bir anında bu işi yapan kimse [için] bunun apaçık hüccetlerle ispat edilmesi gerekir. Müslümanlar kesin bir şekilde ittifak etmişlerdir ki, tek tek Müslümaniann ve bağımsız ferdierin iyiliği emretmeleri, zor duiumda olana yardıma koşmalan, tehlikelere duçar alaniann ellerinden tutmaya çalışmalan gerekmekte­dir. Aynı şekilde birini zorda kalmış ya da zulme uğrarken görürlerse imkanı olanın bu zulmü ortadan kaldırması ve onun eziyete uğramasına engel olması gerektiği konusunda da ittifak etmişlerdir.83

Bu hususa "tek tek ferdierin sonucunu kestiremeseler bile zulmü ortadan kaldırınakla yükümlü olduklan" tespitiyle açıklık kazandırmaya çalışan müellif "bir zamanda istiklal sahibi, insaniann temel ihtiyaçlannı yerine getirecek halife yok ise insaniann birbirine girmelerini engelle­yecek bir durum da yok demektir. Bu şekilde belli bir zamanın geçmesi halinde işler intizam dairesinin dışına çıkacak ve İslam ehli ne şekilde olduğunu vasfetmeye sözün kifayet ederneyeceği denli korkunçluklarla karşılaşacak, insanlar birbirini yiyecek, memleket endişeye duçar olacaktır"84 demektedir.

81 Cüveynl, Gıyiisi, s. 329. 82 Cüveynl, Gıyiisi, s. 329. 83 Cüveynl, Gıyiisi, s. 329-330.

s.ı Cüveynl, Gıyiisi, s. 330-331.

E <rtl

. .Y!

285

Page 28: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

E <ru vı

286

Cüveyni'ye Göre Halifenin Vasıfları

Bu tehlike daha farklı ihtimallerle derinleştirilir. Buna göre "İslam topraklan (diyar), hazır kıta askerden mahrum kalırsa kafirler cesaret bulur. Fesad yaygınlık kazanır. Şer ve zarar ortalığı kaplar, denizde ve karada kargaşa çıkar. İş bu noktaya vardığında nice kanlar dökülür, nice caniara kıyılır, hadler zayi olur, şeriat ani kalır, dinin tedris edi~diği mekanlar işlevsiz kalır, dinin temel amaçlan çiğnenir. Eğer İslam'ın

. bütün yükünü birisi omuzlamazsa iş elinin aslına kadar gelip dayanır ve bütünüyle kökünün kuruttilmasına sebebiyet verebilir. "85

İşin bu noktaya varması durumunda, sayı ve güçlü bir asabiyet ba­kımından yegane olan kimsenin gereğini yapması hususunda önemle duran müellif, 86 ayrıca böylesi bir zaman diliminde "dinin sapasağlam ipine tutunulmasını, apaçık hakkın kulpuna sannılmasını" salık vermek­tedir. "Akaid kaidelerinde yakinin soğukluğuna, [ilk] dönemlerin (sudur) serinliğine (selc) sığınılmalı, Allah'ın fazlma güvenilmelidir. "87

2. Selçuklu Müdafaanamesi ve Nizamülmülk'ün Halifeliği

Buraya kadarki ifadelerinde devrine belli belirsiz antlan olsa da daha ziyade bir faraziye etrafında nazari değerlendirmeler yapnğı

izlenimi edinilen müellifin takip eden değerlendirmelerine bakıldığında aslında doğrudan yaşadığı zaman dilimini ve Nizamülmülk'ü muhatap aldığı anlaşılmaktadır. Bu düşünceler konu başlığıyla birlikte değerlen­dirildiğinde Cüveynl, içinde bulunduğu zaman diliminde hilafet için gerekli vasıflara sahip herhangi bir kimsenin bulunmadığı, ancak gerekli şartlara sahip olmasa da, "necdet sahibi ve kifayetli biri" olması hasebiy­le Nizamülmülk'ün bu makama gelmesi gerektiğini düşündüğü anlaşıl­maktadır. Zira yukanda yer verdiği değerlendirmelerin neye tekabül ettiği hususunda şu ifadeleri açıklayıcıdır:

Tüm bunlar zamanın efendisi ve asnn liderinden (sadr) [Nizamül­mülk] kinayelerdir. Şanı yüce Allah ona alemierin işlerini üstlenmeyi nasip etmiştir. O, hiç kuşku yok ki Allah'ın dinini korumakta, Müslü­manlan her türlü mezellet ve kargaşadan refaha çıkartmaktadır. Şerian her türlü sapnncı bidatten temizlemekte, alçak ellere engel olmaktadır. Doğru yola ileten topluluğa destek çıkmaktadır.88

Yukandan itibaren hilafete ehil olan birinin olmadığı bir zaman di­liminde "necdet sahibi ve kifayetli" birinin yegane olması durumunda bu makama geçmesini dilli bir zorunluluk olarak belirleyen müellif,

85 Cüveyni, Gl)'iisi, s. 33ı-332. 86 Cüveyni, Gıyiisi, s. 332-334. 87 Cüveyni, Gıyiisi, s. 334. 88 Cüveyni, Gıyiisi, s. 334.

Page 29: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

Cüveyni'ye Göı'e Halifenin Vasıfları

böylece muhatabını da bulmuş olmaktadır. Takip eden değerlendirme­lerde bu din! veeibe farklı argümanlarla da desteklenmektedir. "İslam kendi ihtiyacını karşılanmasına, birliğinin sağlanmasına, kendisine destek olacak, omuz verecek birine ihtiyaç duyan bir şahıs hükmünde" görülmekte, "zor bir durumda olan kimsenin imdat çağnsına cevap vermek ve onu kurtarmak vacib ise İslam'ın. korunması evieviyerle böyledir"89 denilerek ümmetin başsız kalmaması gerektiği vurgulanmak­tadır. Burada halifenin önemi ortaya çıkmaktadır. Zira "halife, hüküm­leri iltizam etmede ve İslam'ı yaşamakta diğer mükelleflerden biri gibidir. O, insaniann şeriata yönlendirilmelerinde bir vesiledir. Ancak şu da var ki zaman, imarnet makamına uygun kimseleri havi ise seçim anlaşmazlığı ortadan kaldım, taayyünü ve [görevin kime] inhisar edeceğini belirler. Halifenin varlığının hükmü ancak Yüce Allah için olduğunda vardır. Gerekli sıfatlan kendinde toplayan kişi bulunmazsa memleket ve raiyyenin atıl durumda bırakılması imkansız olduğundan destekçilerine dayanarak, güçlü bir asabiyetle ortaya çıkan ve iktidar

: vesi!elerine sahip olan tek bir şahsın nusret ve galibiyetten geri kalması : istenemez. itaat, Melik ve Kahhar olan Allah'ın emrinedir." 90

insaniann halifeye itaat etmelerinin gerekınesi halifenin vazifele­rinden kaynaklanmaktadır. Zira halife İslam'ın maslahatlannı yerine getirmekle yükümlüdür. Halife, hükümterin yürürlüğe girmesi, anlaş­mazlıklann kesilmesi için en kolay yolu seçer. Zamanın halifeden yoksun olması durumunda insaniann temel gereksinimlerini yerine getirecek muktedir birinin varlığıyla bu gerçekleşir.91

Geniş bir şekilde naklettiğimiz bu değerlendirmeler, müellife göre kan bir hususu ortaya koymaktadır. Tavsif edilen kişi olan Nizamül­mülk'ün imamete geçmesi gerekmektedir. Zira müellifin ifadeleri şöyledir:

Tüm bu çabalanından kan olarak tahakkuk etmiş, sabahın aydınlı­ğı gibi delili ve burhanı ortaya çıkmıştır. Şimdi ey zamanın sadn adımını at ve Allah'ın seni aday gösterdiği işi yerine getirmeyi tehir etme.92

İslam siyaset düşüncesi metinlerinde örneğine pek rastlanmayan bu hüküm son derece dikkat çekicidir. Hilafet merkezi Bağdad'da ikamet etmesi hasebiyle Abbas! halifesinin durumunu yakından gören, Selçuklulada birlikte ortaya çıkan yeni ve istikrarlı durumda özellikle Nizamülmülk'ün desteğiyle Nizarniye medreselerine müderris olarak

89 Cüveyııi, Gzyiisf, s. 335. 9° Cüveyni, Gıyt'isf, s. 335-337. 91 Cüveyııi, Gzyiisf, s. 337-338. 92 Cüveyııi, Gzyiisf, s. 338-339.

,_ C.J

E

Page 30: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

288

Cüveyni'ye Göre Halifenin Vasıfları

atanan Cüveynl'nin, kitabın buraya kadarki değerlendirmelerinin nihai hedefi böylece belirmiş olmaktadır. Kureyş'e mensup biri olmamakla kalmayan, ayrıca sultan da olmayan Nizamülmülk'ün başa geçmesinin teklif edilmesinin ardındaki gerekçelerin, tarihi bağlarnın da dikkate alınmasıyla geniş ve kapsamlı bir şekilde incelenmesi gerekmektedir..

Cüveyni, devrine kadar gelen ilmi ve fikri birikim açısından da son derece farklı bir teklifi dile getirdiğinin farkındadır. Dahası bu teklifinin bir takım itirazlada karşılaşacağını da öngörmektedir. Bu sebeple "muhayyel sorular takdir ederek" bunlara verdiği cevaplada "zamanın efendisine gelebilecek soruları tavzih ve tahkikinde yardırncı olmayı ümit etmektedir." 93 Böylece Nizamülmülk'ün hilafetinin önündeki ilmi itiraz ve engellerin ortadan kaldmiması amaçlanmaktadır.

Cüveynl'nin yer verdiği itirazların bütünüyle kurgusal olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu itiraz noktalan dönemin Selçuklular aleyhindeki propaganda çabalannın izlerini taşımaktadır. Dolayısıyla

müellif, bir yandan Selçuklular aleyhindeki bu propagandalan bertaraf etmeye çabalarken, esas itibariyle Nizamülmülk'ün başa geçişinin

önünü açmaya çalışmaktadır. Böylece "Selçuklu müdafaanamesi ile Nizamülmülk'ün hilB.fet.e teşviki" aynı noktada birleşmektedir. Metinde yer verilen ilk muhter;ıeı itiraz şu şekildedir:

Sizin zikrettikleriniz ancak işler yolunda olduğunda gerçekleşebilir. Fakat fesad başını alıp gitmiş, tuğyan ve düşmanlık· nefislerde yer etmişse mülkü bir arada tutacak sağlam bir bağ, intizamı sağlayacak rabıta yoktur. Yönetimin ilmiği çözülmüş, siyasetin sınırlan (hudud) körleşmiştir (meflul). Düşmanlığa çekili kılıçlar ortalıktadır. Adaletin kökü kesilmiş, insaf nizarnlan yıkılmıştır. Bu isyankar gruptan uzak durmak daha selim bir yol, onlardan uzak kalmak daha doğrudur. Zaman, doğruluktan bozukluğa döndüğünde selamete denk herhartgi bir şey yoktur. 94

Cüveyni, Selçuklu yönetimini ve özellikle Selçuklu askerlerinin ta­vırlannı konu alan bu tasvirin, "bir aldatma, müphemlik ve karışıklık" olduğu kanaatindedir. Konuya ilişkin değerlendirmelerini iki farklı

açıdan ele alarak ortaya koymaktadır. İlk olarak tasavvur edilen duru­mun gerçekle örtüşmediği belirlenmeye çalışılmakta, ardından muanz­lann iddialannın gerçek olmasının kabul edilmesi durumunda, imamet­te kifayetli birinin bulunmaması durumunun sebebiyet vereceği prob-

93 Cüveyni, Gıyôsi, s. 339. 94 Cüveyni, Gıyôsi, s. 339-340.

Page 31: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

Cüveynl'ye Göre Halifenin Vasıfları

lemler tartışılmaktadır. Tasa\ıvur edilen durumun gerçeklikle örtüşme­diğine dair değerlendirmeleri şöyledir:

Durum, soruyu soran kimsenin anlattığının ve tasavvur ettiğinin hi­lafınadır. Zira itaat kapsamlı bir şekilde gerçekleşmektedir; mülkün bağı zamanın sultanının re'yine bağlıdır. İslam topraklan korunaklı bir durumdadır; imamlar yerinde, rükünler. değişik [şekillerde] filizlenmiş; mülkün kaidesi yerleşmiş, kazıklan dikilmiş; devletin direkleri yükselmiş; saltanat yerli yerince durmakta; memleket yüceliği üzere daimdir. İzzet en üst düzeyde yerleşik bir hal almış; zafer sancağı açılmıştır. 95

Mevcut durumun kendi açısından nasıl görüldüğünü de ortaya koyan bu ifadelerin ardından özellikle Selçuklu askerlerinin "bazı orta karar sınırlannı çiğnemesinin" bir hakikat olduğu da kabul edilir. Ancak müellif, bu hususun diğer olumlu gelişmeleri gölgelemesinin doğru olmayacağı kanaatindedir. Zira "böylesi bir durumdan hiçbir zaman dilimi kendini azade kılamaz. Adalet ve insaf en güzel hakemdir."96.

Bu noktada müellif, adalet ve insafın hakemliğine tevdi etmek üze­re İslam topraklan üzerindeki bazı olaylan örnek göstererek düşüncesi­ni temellendirmeye çalışmaktadır. İnsanlan görüş ve yol farklılığına götüren hususlar "can ve mal güvenliği ile mahremiyet! er" olarak üç kısma aynlır. Can güvenliğiyle konusuyla ilgili olarak Selçuklular zama­nında "haksız yere kan dökülmesi tüm İslam coğrafyasında engellenmiş­tir. Bu konuda bir haksızlık, bir yanlışlık olması durumunda bu işle

vazifeli olanlar gereğini yerine getirmektedirler."97 İhtilaf sebepleri arasında gösterilen diğer hususlardan iktisadi yaşamın güvenlik altında olmasıyla ilgili olarak ise şu düşüncelere yer verilmektedir:

Kabul edilebilir olanıann dışındaki isteklerin büyük çoğunluğu en­gellenmiştir, kazanç yollan düzenlenmiştir. Aşınlığa kaçaniann istekleri­nin önü kesilmiş, yanlış yollara sapanlar saltanatın heybeti altında

korkmaktadırlar. Bu zamanı geçmiş dönemle kıyas edersek bu dönemin nimet ve emniyet açısından kimsenin vasfetmeye ve tam anlamıyla ortaya koymaya gücünün yetmeyeceği derıli iyi dururnda olduğu

söylenmelidir. 98

Son olarak mahremiyetler konusuna değinilmektedir. Müellif, bu açıdan da problem olacak bir husus görmemektedir:

95 Cüveyni, Gıydsf, s. 340. 96 Cüveynl, Gıydsf, s. 341. 97 Cüveynl, Gıydsf, s. 341. 98 Cüveyni, Gıydsf, s. 34ı-342.

'-<ll

E

E (l';j

:~

289

Page 32: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

290

Cüveyni'ye Göre Halifenin Vasıfları

Mahremiyetler dokunulmazdır. İslam askerleri tarafından gözetil­mekte ve niza ve taşkınlıklara karşı muhafaza edilmektedir. Eğer bu konuda bir problem ortaya çıkarsa bu bir ayak sürçmesi kabilindendir ve bunu yapan ayıplanır. 99

Bu üç hususla ilgili yapılan değerlendirmelerle Selçuklutara muanz olanların haksız bir ithama başvurduklan ispat edilmeye çalışılır. Bir takım aksaklıklann görülmesi her zaman imkan dahilindedir. Lakin asıl olan Selçukluların bu hususta son derece titiz bir tavırlannın olduğunun kabul edilmesidir.

Bu anlatılanlar, memleketin nizarnlan (mendzım) hakkında külll hükümdür. Eğer idrak edilmeyen bir takım badireler ortaya çıkar ve bunlar zabt yolundan aynlır da memleketin bir köşesinde yayılma istidadı olan bir fitneye sebebiyet verirse [bu aynntılar genel nizama zarar vermez, zira] dünya illet ve kusurlarını silkelediğinde dökülen felaket ve sıkıntıların tamamının yükümlülüğünü kim bütünüyle üstüne alabilir ki? 100

Böylece bir zaruret durumuna da işaret edilmekte, son olarak mu­anzların bazı husus! iddialarına cevap verilerek bu bağlamda Selçuklu­lada birlikte olumlu anlamda farklılaşan durumların kapsamlı bir değerlendirmesi yapılmaktadır. İlk değerlendirme kafirlere karşı cihad vazifesiyle ilgilidir:

Tan edenlerin yapıştığı saldırı vesilelerin başında memalik ve bel­delerde iktisad yollarını terk eden askerlerin işledikleri kusurlar gelmek­tedir. İddia ettikleri bu husus teslim edilse ve iddialarına tabi olunsa, onların bidat olarak ortaya koyduklarına eleştiri gözüyle bakmak da terk edilse, Allah'ın kendileriyle işlerin yanlışlıklarını def ettiğiyle [İslam askerleri] ile ilgili söyledikleri nasıl vaki olur? Kafirlerin en uzak bölge­lerde kalması onlar sayesinde değil midir? Din onlar sayesinde korun­makta, Haremeyn' deki hak daveti onlar sayesinde gerçekleşmekte değil midir? Doğuda ve Batıdaki hazır kıta [askerler] sayesinde kafirlerin beli kırılmış, Rumlar cizye vermeye mahkUm edilmiş değiller midir? Anlaş­ma yapmak bu sebeple onlar için en emin kurtuluş yolu olmamış mıdır? İslam'ın heybeti Selçuklular sayesinde en uzak bölgelere yayılmıştır. 101

Dilli yaşamın korunması ve Abbas! hilafetinin muhafazası ikinci mühim hususu teşkil etmektedir:

99 Cüveynl, Gıyiisf, s. 342. 10° Cüveynl, Gıyiisf, s. 342-343. 101 Cüveynl, Gıyiisf, s. 343-345.

Page 33: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

Cüveynl'ye Göre Halifenin Vasıfları

Selçuklulann İslam topraklanndaki bidat ve hevaya tabi olma, ihti­laflan ortadan kaldınşıyla ilgili ise söylenecek çok fazla söz bulunmakta­dır. Karmatilerin kökünü kazımadılar mı? Necdet ve güç sahibi Abba­soğullan halifelerinin eserlerini geçersiz kılan kişileri mahvetmediler mi? Zındıklann boyurılannı vurmadılar mı? İslam topraklannda bidat izhar eden kimse kalmadı. Onlar İslam dininin koruyucusu ve insanlığın efendisinin gönderildiği şeriatın destekleyicisi iseler, dinin karşısında dünyanın tüm zenginliğinin ne gibi bir değeri olabilir. Apaçık hak daim olduğu müddetçe başka neyin önemi olabilir?! 102

İslam'ın ve Müslümaniann güvenlik içerisinde olmalannın diğer tüm problemleri gözardı edilebileceği düşüncesini dile getiren ve Selçuklulara ilişkin genel bir algıyı yansıtan değerlendirme ise şöyledir:

Eşyanın hakikatine vakıf olamayan insanlar işlerin zıtlıklar ve nakı­zalar arasında cereyan ettiğini tahayyül edebilirler. Halbuki iktidar sahibi birinin olmadığı bir zaman diliminde olunsa zenginlik sahipleri canla!"lnı ve mahremiyetlerini korumak, zarara uğramamak için şimdi" olduğundan çok daha fazla harcama yapmak zorunda kalacaklardı.

Evet, eğer Rumiann ordulannı topladığı zamandaki durumu ta­hayyül edersek bu konu açığa kavuşabilir. Eğer İslam'ın meliki Alpars­lan bir şahin gibi onlann önünü kesmeseydi tüm bu kötü durumlarla karşı karşıya kalınacaktı. 103

Selçuklularla ilgili itirazlann resmettiği bu tabloya iki farklı yakla­şımla itiraz eden müellif, ilk olarak tasavvur edilen tablonun gerçeklikle bağdaşmadığını ortaya koymaya çalışmaktaydı. Nitekim yukanda yer verilen değerlendirmeler buna yöneliktir. Müellif ikinci olarak ise muanzlann iddialannın kabul edilmesi durumunda dahi imamette kifayetli birinin bulunmamasının sebebiyet vereceği problemlerin, resmedilen tabloya kıyasla çok hafif kalacağını ve bu sebeple işin kifayet ehli bir müstevllye terk edilmemesinin daha faziletli olduğunu söyleme­nin mümkün olmadığını iddia etmekte, "necdet sahibi, kifayetli müstakil bir müstevllnin varlığının" yokluğunda ortaya çıkması muhtemel çok daha büyük zararlan ortadan kaldırdığını ispatlamaya çalışmaktadır.

Konuya ilişkin ilk değerlendirmeleri şöyledir:

102 Cüveyni, Gıytisi, s. 345. 103 Cüveyni, Gıytisi, s. 346-347. Cüveyni şu şekilde devam etmektedir: "Hakka tutunan, doğruluğu

bırakıp hevaya meyletmeyen kimse rahatlıkla alemlerio hazinelerinin, geçmiş milletierin zen­ginliklerinin artık tarih sahnesinde olmayanların definelerinin kafirlerin İslam diyannda her­hangi bir toprağı çiğnerneleriyle mukayese edilse çok daha değersiz ve önemSiz kalacağını anlar. Zira kafirler beldeleri ele geçirseler, kullan öldürseler, kaleleri dağıtsalar, insanlar korku­dan irtidada meyletse, mescidler yıkılsa, cemaatler ortadan kalksa, ezanlar sussa, İslam toprak­lan kafirlerin bir at koştunna meydanına dönüşsedurum nice olacaktır?" a.g.e., s. 348-349.

E (r;j

291

Page 34: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

Cüveyıu'ye Göre Halifenin Vasıfları

Eğer zamanın şikayet ettikleri insanlardan yoksun olduğunu, havas ve avaının gaddar bir despotun yönetiminde olmadığını farz etsek, bu, doğruluk ve intizama daha yakın bir durum olur muydu? Yoksa onların, elleri topladıklan bazı şüpheli ve haram olan değersiz bazı şeylere uzanmasına rağmen, hak dine sapasağlam bir kulpla tutunarak asqere ve ayaktakımına karşı koymaları, kafirlerin önlerinde cesur bir aslan gibi durmaları mı? Burada mesele Allah'ın nimetlerinin farkında olunup olunmamasıyla alakalıdır.

Şikayet ettikleri kimselerin takdir ettikleri gibi olduğunu kabul et­sek, Allah'ın onların şerlerini def edeceği, zararıarına engel olacağı şeyin ümmetin efendisi ve kendisine sığındığı, dayandığı kimse sebe­biyle olacağını kabul ediyorlar mı? Eğer onun caydırıcı (kahira) heybeti, tavizsiz nüfuzu olmasa serkeşlerin kendilerini bağlayan

kayıttan kurtulmuş olacaklarını, mahremiyetleri çiğneyip kötülükleri işleyeceklerini ve durumun tavsif edilmeyecek [denli kötü] bir hal alacağını itiraf ediyorlar mı? 104

Bu değerlendirmeleri konuyla ilgili meraını aktaracağı umulan bir­kaç örnek üzerinden açıklanır. Verilen ilk örnek, Müslümaniann buna­lımlı bir dönemlerinde .kıtlıkla imtihan edilmeleri, bunun üstüne insan­lar arasında salgının da baş göstermesi durumunda neler yapılacağıyla ilgilidir. "Semavi afetierin defi na-kabildir. Fakat defi imkan dahilinde olan ve engellenmesi tercihe (ihtiyar) bağlı olan kargaşa, hırsızların

isyanı, yol kesen eşkıyanın birlik oluşturması, kafiderden bir taifenin İslam diyarının bir bölgesini işgal etmeleri gibi tüm hususların imkan ruspetinde hertaraf edilmeleri gerekmektedir. İnsanları def edilmesi mümkün olmayan bir dizi felaket kuşatmışsa semavi afetler kabilinden olan hususlarda askerlerin yapabileceği bir şey yoktur. Ancak hertaraf edilmesi kolay olan hususların canla başla giderilmesi ve bu hususta kusurlu davranmaktan kaçınılması gereklidir." 105 '·

Böylece bu hususta yapabileceği "en anlaşılır açıklamayı" yapnğını düşünen m(fellif, Nizamülmülk'ün hilafete geçmesiyle ilgili olarak

.... Q.l ortaya çıkabilecek bir diğer soruya temas etmektedir. "Halifenin maka-E

E <ro lll

292

ıo.ı Cüveyni, Gıyiisi, s. 351-352. Cüveyni şöyle devam etmektedir: "Tan eden kimseler ihtilaf aşamasını açığa çıkartıp, insaf veçhesinin yanı sıra [onu dikkate almadan] yürür! ers e mah­susiitla inatlaşan kiniseler hükmünde olurlar. Eğer hakka boyun eğerler ve" Allah'ın ne ile [on­lan] defedeceği zahirdir. Bunu inkiir etmek mümkün değildir. Allah'ın eserlerindeki incelikler bunu inkar edenin aleyhine şahitlik eder" derlerse biz şunu söyleriz: Bela ve afetlerle yüzleşii­diğinde bunlann en önemlilerini def etmek gerekir. Tüm belalan def etmek istiklal şartından değildir. Mesela bir Müslümanın hem canının helak olduğu görüldüğünde bir yandan da malına bir taarruz olduğunda, yalnızca bunlardan birine güç yetirilebiliyorsa onun canını kurtarmak farzdır." a.g.e., s. 352-353.

ıos Cüveyni, Gıyiisi, s. 353-354.

Page 35: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

Cüveyni'ye Göre Halifenin Vasıfları

mını terk etmesVgörevini bırakması" şeklinde ifade edebileceğimiz bu konuyla ilgili değerlendirmeleri de netice itibariyle "üzerine· hilafet taayyün eden kişinin" vazifesinin gereğini yerine getirmesinin önemi vurgulanmakta, Nizamülmülk'e bu yönde imalar iletilmektedir. 106

Bu konudaki bir diğer mesele, halife olarak başa geçmesi kendi üzerine bir yükümlülük olarak beliren bu kişinin bu vazifeyi üstlendikten sonra "kendini Allah'a kulluğa adaması ve kullann işini Yaratıcı ve Rızık verici Allah'a bırakmasına ruhsat olup olmadığı" sorusu çerçevesinde şekillenir. Müellifin konuyla ilgili görüşü son derece açıktır:

İşi yapan kimseniri din ve dünya işlerinde kendisine halef olarak onun yaptığı işi yapabilecek birinin olmadığını bildiği halde görevinden ayrılması helal değildir. Bu, kullann karanlık vadiler içinde helake terk edilmesi anlamına gelir. Yaşadığı zaman diliminde imarnet işini yapabi­lecek yegane kişi olan birinin bundan daha büyük ve üstün bir der~ce araması beyhud edir. 107

Bu ifadeleriyle bahsi geçen evsaftaki kişinin vazifesinde kalıp gere­ğini yerine getirmesinin önemine dikkat çeken müellif, böyle yapmama­sı durumunda ortaya çıkabilecek muhtemel problemleri de sıralayarak görüşünü desteklemektedir:

Asabiyetiyle ortaya çıkan biri yardımcılan sebebiyle reayanın işle­rini dikkate almadan, düşünüp taşınmadan gaddarlık yapabilir. Bunun sonucu olarak da [İslam] topraklan bir utanç meydanı, bir ateşten alan haline gelebilir. Bu durumda Allah'ın dinini kim koruyacak, dine kim arka çıkacaktır? Uyanık bir gözle İslam'ın uzak bölgelerdeki şiannı kim himaye edecektir? Bidatlerin sebebiyet verdiği problemleri, bir fitneye yol açmadan, bir zarara neden olmadan keskin bir re'yle kim alt ede­cektir? Memleket (emsar) içindeki mescidler, meşhedler, meclisler ve medreselerle kim ilgilenecektir? Bu ve diğer bazı vazifeleri yapabilecek kendisi dışında bir başkası bulunmazsa kati bir şekilde ona vazifesinde kalıp sabretmek Allah hakkı olarak, farzdır.

Basiret ve tahkik ehli olan herkese İslam'ın müdafaasını yapmak, topraklan korumak farzdır. imkan ve iktidar sahibi olanlar bu [farzın] muhatabıdırlar. Kifayet ehli biri müstakil olarak bunu yerine getirirse [farz] diğerlerinden düşer. Vazifeyi yerine getirmekten geri kalır, gev­şeklik gösterir, gereken ihtimamı göstermezlerse sorumluluk herkesi kuşatır. ı os

106 Cüveyni, Gl)•iisi, s. 354 vd. 107 Cüveyni, Gıyiisi, s. 354-357. 108 Cüveyni, Gıyiisi, s. 357-358.

.... Q)

E

293

Page 36: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

ı...

C)

E

E mı Vi

294

Cüveyni'ye Göre Halifenin Vasıfları

Bu değerlendirmelerle konu usul-i fıkıh ilminin ahkam tasnifinde farz olarak belirlenen hükmün farz-ı kifaye ve farz-ı ayın şeklindeki

ayrımını esas alan bir mecraya kaymaktadır. Bu tasnifi yukanda kurgu­lanan duruma tatbik eden müellif, kitabın genel hacmine bakıldığında oldukça geniş sayılabilecek bir kısmı bu iki farz nevinin ehemn_ı.iyet derecesine ilişkin değerlendirmelere ayırmaktadır. Kitabın bu noktasın­da kısmen mevzu dışına çıkıldığı izlenimi edinilen bu değerlendirmele­rin sonunda konunun Nizamülmülk'ün hacca gitme isteğine ·ilişkin

değerlendirmelere yer veıilmesi, bu ifadeterin birer mukaddime olarak serdedildiğini ortaya koymaktadır.

Farz-ı kifaye ile ilgili değerlendirmelerde ilk olarak bu kabil farzla­nn farz-ı ayınlardan daha önemli Glduğuna dikkat çeken müellif, takip eden ifadelerinde farz-ı kifayelerin belli şartlar alunda farz-ı ayına

dönüşebileceğini cihad örneği üzerinden bu şekilde ispatlamaya çalışır. 109 Bu iki aşamanın vardığı ·son nokta içinde bulunulan zaman diliminde imametin durumuna bağlanır. Buna göre "İslam şeriannda durumun böyle olduğunu" açık bir şekilde ortaya koyduğunu söyleyen müellif, şu değerlendirmesiyle Nizamülmülk'ün sorumluluk alanını

belirlemektedir:

Müslümaniann önemli işlerinde (mühimmat) ve dinin topraklannın korunmasında müstakil olan kimsenin, içinde bulunduğu zamanda alemin lideri (sadr) konumunda olması durumunda, eğer İslam'ın işini yerine getirmekten kaçındığı farz edilirse -Allah korusun- düzeni sağlayan bağ kesin bir şekilde kopar. Allah'ın aleminde kendi. konu­munda bir başka kimsenin olmadığı bilgisine sahip olan kimsenin, sabretmesi [ve vazifeyi üzerine alması] farzdır. Bu kimsenin din için bir destekçiye ve asabiyete dönüşmesi; İslam ve Sünet için tek başına bir kalkan olmaya kendini adaması evla olan yoldur.ııo

Böylece müellif, tüm bu anlatnklanndan "kan bir şekilde" ortaya çıkan hususun "dinin sadn olan kimsenin karşı karşıya bulunduğu

alıvali yol~na koymada kararlılık göstermesinin katiyerle vacib" oldu­ğunu söylemektedir. Müellif, bu hükmünden o denli emindir ki, "istidlal yoluna girerek ortaya koyduğum bu hususta zamanın alimlerine mey­dan okuyorum. Gücü yeten buna muhalefet göstersin!'' III deme cesare­tini gösterebilmektedir.

109 Konuyla ilgili değerlendirmeler için bk. Cüveyni, Gıyiisf, s. 358-362. 11° Cüveyni, Gıyiisf, s. 362-363. 111 Cüveyni, Gıyiisf, s. 363.

Page 37: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

Cüveyni'ye GöreHalifenin Vasıfları

Böylece Nizamülmülk'ün içinde bulunulan zaman diliminde imamete ehil olan yegane kişi olması hasebiyle bu vaiifeyi almasının farz-ı ayına dönüşen bir hüküm olduğu hususunda kuvv'etli imalarda bulunan müellif, farzlar arasında bir derecelendirme yaparak bu vazifeyi en üst dereceye yerleştirmektedir. 112 Aslında tüm bu ifadeler biraz da müellifin Nizamülmülk'ün hacca gitmeye niyet ettiğinin habe­rini alması üzerine yapmak istediği değerlendirmelere mukaddime olarak da okunabilir. Zira Nizamülmülk'ün hacca gitmeyi düşündüğü haberlerinin yaygınlık kazanması üzerine müellif, geniş bir şekilde bu konuyu ele almaktadır. Burada hac ibadetinin önemi ve değerine ilişkin değerlendirmelerde bulunup, tek tek fertler açısından dahi bu ibadetin yapılabilmesinin farz olması için gereken yol güvenliği, ehlinin geçim imkanı vb. hususlann gerçekleşmiş olmasına dikkat çekerek, "ümmet alimlerinin hacca gidişinin kendisi veya Müslüman topluluklar için bir tehlikeye sebebiyet vermesi durumunda bu ibadetin şartıann kemale ermesine değin ertelenmesi gerektiğinde icma ettiklerini" belirtirken, Nizamülmülk özelinde durumun, tüm Müslümanlan ilgilendiren bir yere sahip olduğu ve onun "mahlukattan nazannı keserek hacca gitmesinin kesinlikle haram olduğunu" söylemektedir. 113

Burada yer verilen değerlendirmeler, Nizamülmülk'ün tüm Müs­lümaniann halifesi olarak görüldüğünü göstermektedir. Müellif, bu arzusunu adeta hakikat olarak görmekte ve buna yönelik ifadelere başvurmaktadır. "Zamanın sadn, asnn efendisi, Allah'ın akid ve halli kendisine havale ettiği, izzet ve zilleti onun kabul ve reddedişine bağla­dığı kişi" 114 gibi ifadelerle anılan Nizamülmülk, takip eden değerlendir­melerde ancak halife olacak kişiyi ilgilendiren görevlerle yükümlü de tutulmaktadır. Zira Cüveyni, eserinin bu kısmında Nizamülmülk' e takdim edilmek üzere halifenin vazifeleri (vacibat) konusuna ilavelerde bulunmaktadır.

3. Nizamülmülk'ün Vazifeleri

Kitabında halifelerin imarnet işleriyle ilgili olarak üstlenmeleri ge­reken vazifeleri ele alan müellif, bu kısımlarda yer verdiği tüm hususla­nn "dinin lideri (sadr) olan kişinin re'yine tevdi edildiğini"Il5 ifade etmektedir. Metin boyunca dinin lideri ifadesi Nizamülmülk için kulla­nıldığından tüm vazifelerin muhatabı o olmaktadır. Müellife göre "İmamlar işlerini şeriat hükümlerinin ikame edilmesine bir vesile olmak

112 Cüveyni, Gıytisi, s. 363-364. 113 Konuyla ilgili değerlendirmeler için bk. Cüveyni, Gıytisi, s. 364-372. 114 Cüveynl, Gı:ytisf, s. 366. 115 Cüveyni, Gıytisi, s. 374.

E <rtJ V1

295

Page 38: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

'-c.ı

E

.-c:

<m -~

296

Cüveyni'ye Göre Halifenin Vasıfları

için üstlenirler. Ümmet, en yüce makam için gerekli olan şartlan ken­dinde toplayan kimseden yoksun olur, [bunun yerine] Müsiümanlann işlerini yapacak, alemlerin yükünü üstlenecek, dinin sorumluluklannı üstüne alacak müstakil birini bulursak, [aynca] bu . hususta gevşek olunduğunda İslam'ın direnci zayıflayacak, dayanaklan eğrilecekse, maksad iman ehlinin olabildiğince iyiliğini sağlamak olduğundan [bu l\işiyle yetinilir]. 116

Genel çerçevede halifenin tüm vazifelerinin Nizamülmülk için de geçerli olduğu böylece ortaya konulduktan sonra özel olarak onun vazifeleri hakkında da bilgi verilmektedir. Burada yer verilen vazifeler İslam topraklan üzerinde cereyan eden olaylan kuşatmak, alimiere müracaat etmek, fitnelere karşı uyanık olmak gibi müstakil alt başlıklar halinde ele alınır. Aynca bu üç hususun dışında kalan bir dizi konuya da temas edilir.

a. Memlekette Olan Bitenlerden Haberdar Olmak

İlk dönem İslam siyaset düşüncesi metinlerinden itibaren esaslı bir şekilde vurgulanan bu konuda, 117 Cüveyn!, "Cenab-ı Aır ifadesiyle hitap ettiği Nizamülmülk' e arz edeceği ilk hususun "gündüz ve geceyi kuşatan bir iş" olduğunu ifade etmektedir. Memleket dahilinde vuku bulan her hadisedeq. haberdar olmanın gerekliliğini ifade eden bu vazifeyle ilgili değerlendirmeleri şöyledir:

Bu iş, memleketin en uzak bölgelerine kadar her yerde haberlerin akışına özen göstermektir. Zira raiyyenin işlerine nazar etmek ancak gizli ve saklı hususlara muttali olmakla mümkündür. Memleket dahilin­de malumat alınamayan bir bölge zuhur ederse yöneticinin re'y güneşi raiyenin üzerine aydınlık ve parlak olarak doğamaz. Zalimlerin elleri zayıflann helakine ve itlafına uzanır. Çoban uyursa sürüye kurt palar. Bundan sonra iş, telafisi son derece zor bir hal alır. Teyakkuz ve haber­dar olma yönetimin temeli, imaretin kaidesidir. Aşın gidenler kendi haberlerini karanlıkta bırakır, zayıflar üzerinde tahakküm kurar ve

116

117

Bu çerçevede ilginç bir argüman devreye sokulur: "İı:ııiimetin eksikliklerini kendinde toplayan halifeye karşı bir topluluk isyan eder ve uddet ve ıtad ile vazifeyi üstlenir beldeleri ve bölgeleri istila ederler şevket ve istidadla ortaya çıkıp kadı ve vali atamada müstakil olurlarsa onlann kadıla­nnın verdikleri hükünıleri, aynı İslam'ın işlerini yerine getiren halifenin kadılarının verdikleri hü­kümler gibi geçerli olur. Bunun sebebi şudur: Bağilerio topraklarında halifenin etkisi gitmiştir. İmam buralan geri alıp onlara karşı zafer kazanana kadar biz bağilerio verdikleri kazai hükünıleri geçersiz kılarsak Müslümaniann işleri atıl kalır, dinin ksideleri batı! olur. Halifenin varlığına rağ­men bağilerio hükümleri geçerli oluyorsa İslam vezirlerinin de zamanın [kifayet ehli halifeden] yoksun olması durumunda hükünıleri geçerli olur." Cüveyni, Gıytisi, s. 374-375.

İsliimi dönem ilk siyaset metinlerinden Tahir b. Hüseyin'in oğluna yazdığı mektup bu açıdan temsil gücü yüksek bir örnektir. Mektup için bk. Ahmed b. Tayfür, Tdrilıii Bağddd, akdemii ma kiitibefi tdrilıi'l-lıalife el-Me'mım, (nşr. İsiim Muhammed el-Hac Ali), Diirü'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut 2009, s. 94-106.

Page 39: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

Cüveynl'ye Göre.Halifenin Vasıfları

düşmanlığa cüret ederlerse ardından da işin malikinden yaptıklannın izlerini silederse emanete ihanet edilmiş olur. Kötülükler yayılir, Bey­tülmalin mallanna problemler anz olur, yavaş yavaş tükerimeye başlar. İş uzak diyariarda isyanlarakadar vanr. 118

Memleket dahilindeki durum bu kadar tehlikeli olsa da yapılacak iş basittir: Güvenilir kişilerden oluşturulacak bir istihbarat ağı kurulmalı ve "dinin ve dünyanın sadn" olan Nizamülmülk, bu görevlilerinden olan biten ne varsa bunlann a'yrıntılannı kendisine bildirmelerini, herhangi bir haksızlık veya zarar durumunu kendisine gizlice ulaştırmalannı

emretmelidir. Böyle yapılınca raiyye arasındaki her türlü işin içyüzüne vakıf olmak kolaylaşacaktır. Aynca "fesad ehli" de kendilerinin sürekli gözetlendiklerini hissedecek ve ister istemez itaate meyledeceklerdir. "Böylece hem memleketin hem de kullann işleri intizam bulacaktır." 119

b. Aıimıere Müracaat Etmek

Nizamülmülk'ün vazifelerinin hem mahiyetini hem de nasıl ger­Çekleştirileceğini bu şekilde belirleyen müellif, ardından ikinci hususa geçmektedir. Bu husus halifelerde bulunması gerekli görülen sıfatıardan biri olan ilim sıfatıyla yakından alakalıdır. Bu sıfata sahip olan biri, kendisi alim olması hasebiyle bu vazifeden müstağnidir. Ancak ictihad mertebesinde olunmasını sağlayacak bir ilme sahip olmayan kimselerin vazifesi "alimlere müracaat etmektir." Müellifin konuyla ilgili değerlen­dirmesi şöyledir:

Alimiere müracaat etmek vacibdir. Zira onlar hükümlerin [uyula­cak olanı belirleyen] önderleri (kudve), İslam'ın nişanı (a'Iô.m), nübüv­vetin varisleri, ümmetin liderleri, dinin efendileri, hidayet anahtarlan, kararılıklann aydınlıklandırlar. Onlar, hakikatte [imamet] işin[in] sahip­leridirler. Necdet sahipleri onlann belirledilderine tabi olmakla memur­durlar. Onlann emirlerinin izinde olmalan, yasakladıklanndan kaçınma­lan gerekir. 120

Halifenin ilm! olarak ulaşılabilecek en üst düzey olan "müctehidlik" mertebesine ulaşması durumunda ise herhangi bir problem kalmamak­tadır. Zira artık "o kendisine tabi olunan birisidir. Bu kişi, herkesi kendi ictihadına tabi olmaya çağınr, kendisi tabi olmaz. Fakat zamanın sultanı ictihad seviyesine erişememişse tabi olunan kişiler alimlerdir. Sultan onlann necdeti, şevketi ve kudretidir. Zamanın alimi, adeta zamanın nebisi gibidir. Sultanın alime göre konumu, nebinin zamanındaki

ııs Cüveyni, Gıytisf, s. 377-378. 119 Cüveyni, Gl)•iisf, s. 378. 12° Cüveyni, Gıytisf, s. 379-380.

,_ <ll

E <r.:l vı

297

Page 40: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

E <rd Vl

298

Cüveyni'ye Göre Halifenin Vasıfları

melikin konumu gibidir. Sultan, nebinin kendisine bildirdiklerini netice­ye bağlamakla memurdur." imarnet için gerekli şartlardan biri olarak belirtilen ilim şarn bu ifadelerle daha bir açıklığa kavuşmaktadır.

Burada alimler, imametin gerçek sahibi olarak gösterilmektedir. Dolayı­sıyla ilim sıfanna sahip olmayan kimselerin neyi nasıl yapacakl.annı

bilemeyeceklerinden ulemaya müracaat etmeleri dini bir yükümlülük · olarak belirmektedir. 121

c. Fitrıelere Karşı Hazırlıklı Olmak

Üçüncü konu dinin muhafazasına yönelik bir ilkeyi vazifeleştirmek­tedir. Müslümanlar arasında kargaşaya yol açacak fitrıelere karşı

uyanık olunması Nizamülmülk'ün bir diğer vazifesidir. "Alemin sadrı­nın dikkatine sunulan" bu husus, "dine hücum eden fitrıeye karşı

önlem alınması gereklidir. Zira örılemi alınmayan fitrıe Müslümanların büyük çoğunluğuna bir hakaret olarak dönecek, gaileleri giderek kötüleşecektir. Bu kabil fitne avaının başına gelebilecek en büyük felaketlerdendir. [Bu sebeple] Allah'ın kendisini İslam'a destek olarak ikame ettiği kimsenin gece ve gündüz dini her türlü fitrıeden temizle­mek vazifesidir. Allah ~ın kendisine mülk verdiği kimse kullan hel ak olmaktan korumaya çalışmalıdır." 122

Bu noktada mü'ellif, tarih içerisinde vuku bulan bazı fitrıe hadisele­rine anfta bulumarak "zamanında zuhur eden zındıklar ve muatnlanın memleket dahilinde yayılıp kullan kendilerine davet etmelerinden" bahis açılmakta, bu fitrıenin özellikle avam üzerinde ne denli etkili olduğunu uzunca anlatmaktadır. İçinde bulunulan zaman diliminde teyakkuzda bulunulması gereken fitrıe ise "takva bağının insanoğlundan ayrılması, insanların hevaya tabi olmaları, din! vaad ve va!di dikkate almadan yaşamaya başlamalandır. Durum bu şekilde devam ~derse avaının büyük çoğunluğu İslam'dan uzaklaşacaknr. Eğer bu fitiıenin önüne geçilmezse siyasi idare içinden çıkılmaz zor bir duruma düşecek­tir." 123

121 Müellif, ulemanın imarnet hükümleri dahil, dine ilişkin tüm hükümlerini son derece geniş bir çerçeveden bakarak şu şekilde ele almaktadır: "İş, Allah'ındır. Nebi onu haber verir. Eğer bir asırda nebi yoksa alimler şeriatın varisleri, bunların bildirilmesi hususunda nebinin makaının­dadırlar. Onların makamında en güzel söz şudur: Rasullerin kendi zamanlarında hükümleri nesih yoluyla değiştirmeleri umulur. Yeni ortaya çıkan zanni konular müftünün fikrine havale edilmiştir. Onların ictihadlarınm değişmesi Allah'ın fetva isteyen kimseler üzerindeki hükümle­rini değiştirir. Bu sebeple onlann Allah'ın alıkarnı hususundaki düşünceleri Allahın emirleri içerisinde nesih yoluyla değişen hükümlerin yerini almaktadır." Cüveyni, Gıyiisf, s. 380-381.

122 Cüveynl, Gıyiisf, s. 381. 123 Cüveyni, Gryiisi, s. 38ı-383.

Page 41: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

Cüveyni'ye Göre Halifenin Vasıfları

d. Diğer V azifeler

Nizamülmülk'e özel olarak arz edilen vazifeler bu ,üç maddede toplanmıştır. Cüveyni bunlann dışında içinde bulunulan zaman dilimin­de "yüce Re'yin" uhdesinde olduğunu düşündüğü bazı hususlara temas· etmeyi planladığını söylemekle birlikte bunlan Nizamülmülk'ün nazarı­na tevdi etmeyi eserinin bütünlüğü açısından daha uygun görmekte­dir.124 Bu çerçevede yukandaki düşüncelerini tamamlama kabilinden son bir noktaya temas ederek konuyu sonlandırmaktadır.

Nizamülmülk, dini veeibelerinde "kendisiyle Yüce Allah arasında yapabileceğinin en üstününe ulaştığını görürse bunun üstünde daha büyük bir makam, mevki ve yakınlık olmadığını bilmelidir." 125 Bu husus, Hz. Muhammed'in (sas) "her biriniz bir çobansınız ve · sürünüzden mesulsünüz" 126 ifadesiyle izah edilmeye çalışılır. Müellife göre "bu ifadenin hükmü, ulemanın ittifakıyla şudur: Eğer Fırat kenannda bir kişi zarara uğrayarak ölse, yahut Ceyhun kıyısında zayi olsa, ya da İslam .topraklan dahilinde kederli biri olsa tüm bunlardan sorumlu olan odur . . :Kıyamet gününde bu açıdan hesaba çekilecektir."127

Konuyla ilgili son sözü şöyledir: "Allah'ın efendimiz üzerindeki fazi­leti kapsamlıdır. Bununla beraber her kim efendimize insaniann masla­hatlannı mütalaa etmekten kaçınmasına cevaz verirse o, kuşkusuz onu ehl-i İslam'ın icmaı mucibince aldatmış demektir." 128

Değerlendirme

Cüveyni yaşadığı dönemde aciz bir durumda gördüğü Abbasi halifesinin hükmünün kalmadığını ve Selçuklulada birlikte ortaya çıkan olumlu durumlann hilafet için gerekli işlerin yerine getirilmesinde son derece etkin olduğunu düşünmektedir. Cüveyni için Selçuklu idaresi Nizamülmülk'le kaimdir ve Nizamülmülk içinde bulunulan zaman diliminin en değerli idarecisi, hilafet makamına layık olan yegane kişidir. Cüveyni'nin Gıyasf'de Nizamülmülk'le ilgili olarak yer verdiği ifadeleri bu hususa dikkat çekmektedir. Zira eserde Nizamülmülk, "insanlığın efendisi, din ve dünyanın destekçisi" olarak nitelenmekte, "adaletirıin zulmün karanlıklannı dağıttığı, fakirliği ortadan kaldırdığı" ifade edilmektedir. "İslam topraklan sahipsiz bir vaziyette ve talihsizli-

124 Cüveyni, Gıytisf, s. 383. 125 Cüveyni, Gıytisi, s. 383. 126 Buhari, "Cuma", ll, "Cenil.iz", 32, "İstikraz", 60, "Vasil.yil.", 9, "Itk", 17, 19, "Nikah", 81, 90,

"Ahkil.m", 1; Müslim, "İmare", 20; Ebu Davud, "İmare", 1, 13; Tirmizi, "Cihad", 27; Ahmed b. Hanbel, Miisned, VI, 5, 54, 55, 108, 1 ll, 121.

127 Cüveyni, Gıyiisf, s. 383-384. 128 Cüveyni, Gıyôsi, s. 384.

.... (J.)

E

E <rtl lll

299

Page 42: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_KAVAKO.pdf · Saflo, al-Juıvayni 's Tlıouglıt and Methodology ıvitlı a Translation and Commentaıy

'-()J

E ·-E

<rtl Vl

300

Cüveyni'ye Göre Halifenin Vasıfları

klerle boğuşmaktayken Allah, onun keskin re'yi ile durumu düzeltrniş, birlik sağlanmış, reaya onun idaresiyle sükCınete ermiş, dinin yüzü aydınlanmıştır. Artık kılıç, kınında gururla durmaktadır" 129

Adını Nizamülmülk'ten alan bir diğer eser olan el-Akidetü'n­Nizilmiyye'de ise müellifin Selçuklu veziri "dinin destekçisi, vezirlerin efendisi, devletin kurtancısı, mü'minlerin emirinin vasisi, adaletinin aydınlığı yeryüzünü kaplayan, mesud bir devrin önünü açan, ihtilallan ortadan kaldıran, dirilik ve düzenin sağlayıcısı vb." vasıflarla nitelenir. 130

Tüm bu değerlendirmeler birlikte ele alındığında ve bu metin boyunca yer verilen dini argümanlarla birlikte düşünüldüğünde

devrine kadar gelen hakim anlayıştan oldukça farklı bir teklif ortaya çıkmaktadır. Ancak bu teklif, kimi modem araştırmacılann iddia etti­kleri gibi "güce dayalı, salt bir istila" olarak değil, 131 "ümmetin salahı için bir zorunluluk" olarak belirmektedir. Bununla beraber özellikle Ku­reyşllik şartından vazgeçiliyar olunması ile kudretli bir askeri liderin istila yoluyla başa geçişini onaylaması gibi hususlar sebebiyle ahkam-ı sultaniyye literatüründe Cüveynl'nin görüşlerinin uzun yıllar gözardı edilmesine sebebiyet vermiş gibidir. 132 Nizamülmülk ile diğer Selçuklu idarecilerinin bu teklifi nasıl değerlendirdiklerini belirlemek ise yeni araştırmalarla ortaya konulabilir.

129

130

lll

132

Cüveyni, Gıydsi, s. 13-14.

Cüveyni, ei-Akidetii 'n-Niziimiyye, s. 119-122.

Bu yönde değerlendirmeler için lık. Wael B. Hallaq, "Calipbs, Jurists and Saljuqs in the Political Thought of Juwayni", Muslim World, LXXIVIl (1984), s. 26-41; Patricia Crone, Medie­val Jslamic Political Tlıouglıt, Edinburgh University Press, Edinburgh 2004, s. 234-237, ve diğr. Bu iki müellifın yaklaşımlannın tenkidi için lık. Kavak, "Siyasi-Fıkhi Ahkam", s. 32-54.

İzmirli İsmail Hakkı tarafından Kiitip Çelebi' den naklen dile getirilen şu tespit bu iddiamızı teyit eder mahiyettedir: "Bu eser [Gıydsii '1-iimem] siyaset-i lıükfunet hakkındadır. ( ... ) Galiba burada muasır Şafiilerden Ebü'l-Hasen el-Maverdi'nin Alıkdm-ı Sultdniyye'si meslekine süluk etmiştir. Alıkdm-ı Sulttiniye matbu' ve gayet meşlıı1r bir eserdir, bilakis Gıydsii '1-iimem matbu' da değildir, meşhı1r da." Bk. İzmirli İsmail Hakkı, "İmamü'l-Harameyn Ebü'l-Me'ali b. el­Cüveyni", Ddriilfiimm İl alıiyat Fakültesi Mecmuası, sy. 9 (1928), s. 31.