tc istanbul medipol üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü lisansüstü ...
TC ATILIM ÜNİVERSİTESİ - Stratejik Operasyon · tc atilim Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler...
Transcript of TC ATILIM ÜNİVERSİTESİ - Stratejik Operasyon · tc atilim Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler...
TC
ATILIM ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ULUSLAR ARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
KAZAKİSTAN,AZERBAYCAN,TÜRKMENİSTAN VE ÖZBEKİSTAN’IN
ENERJİ POTANSİYELLERİ VE POLİTİKALARI
YAVUZ ÖZDEMİR
Ankara, 2007
TC
ATILIM ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ULUSLAR ARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
KAZAKİSTAN,AZERBAYCAN,TÜRKMENİSTAN VE ÖZBEKİSTAN’IN
ENERJİ POTANSİYELLERİ VE POLİTİKALARI
ÖĞRENCİNİN ADI SOYADI
YAVUZ ÖZDEMİR
TEZ DANIŞMANI
DOÇ.DR.CENGİZ BAŞAK
Ankara, 2007
ii
iii
ÖZET
Sanayileşmenin artmasına bağlı olarak, 20. yüzyılda olduğu gibi, 21.yüzyılda da
dünyanın gelişmiş ekonomilerinin en büyük itici gücünün enerji kaynakları olacağı
kesindir.Teknolojik gelişmelerin ışığında, insanoğlunun ihtiyaç önceliklerinin
değişerek daha üst seviyelere çıkması, bizleri bu enerji kaynaklarına bir nevi bağımlı
duruma getirmiştir.Bu bağlamda, günümüzde enerji elde etmek amacıyla kullanılan
kaynaklar arasında petrol ve doğal gazın tüketim açısından diğerlerinden daha
öncelikli bir konuma yükseldiği görülmektedir.
Dünya enerji ihtiyacının gün be gün arttığı günümüzde, gelişmiş sanayilere sahip
büyük devletlerin enerji güvenliklerini sağlamak adına, söz konusu kaynakların
üretildiği ve nakledildiği coğrafyalarda etkinliklerini arttırmaya çalıştıkları
gözlemlenmektedir. Bu noktada, Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardından
bünyesinde bulundurduğu zengin hidrokarbon kaynaklarıyla Orta Asya Bölgesi’nin,
dolayısıyla da bu coğrafyada kurulmuş olan Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan
ve Özbekistan Cumhuriyetleri’nin dünya siyasetindeki önemlerinin arttığı
söylenebilir.
Araştırmamızda, bölgenin artan önemine bağlı olarak burada kurulmuş olan,
Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan gibi Türk Cumhuriyetleri’nin
enerji potansiyelleri ve politikaları incelenmiştir. Konu incelenirken, enerji eksenli
bölgesel sorunların yanı sıra, Türkiye de dahil olmak üzere, küresel ve bölgesel
güçlerin bölge politikaları da irdelenmiştir.Tüm bunların ışığında, Kazakistan,
Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın sahip oldukları enerji kaynaklarını reel
bir şekilde kullanarak, gelecekte bölge içinde etkin birer ekonomik güce dönüşüp
dönüşemeyecekleri sorgulanmıştır.
Bunlara göre, adı geçen ülkelerin sahip oldukları kaynaklarını doğru politikalar
dahilinde etkili bir şekilde kullanabilmeleri durumunda, çokta uzak olmayan bir
gelecekte, Orta Asya Bölgesinin önemli ekonomik güçleri arasında yer alabilecekleri
öngörülmüştür.
iv
ABSTRACT
It is certain that the most driving power of the developed economies of the world
in 21st century will be energy just as it was in the 20th century depending on
increase of industry. Change of priorities of mankind to the highest level under the
light of the technological developments, has led us to be dependent on energy today
somehow. In this context, it is observed that petroleum and natural gas have
advanced to a higher priority when compared to other resources used to generate
power in terms of consumption.
It has been observed that the big states having developed industries have all tried
to enhance their effectiveness in the geographies where the said resources are
produced and transferred so as to ensure their energy security today when the need
for energy has increasing day by day. At this point, it is likely to Central Asia Region
and thus Kazakhstan, Azerbaijan, Turkmenistan and Uzbekistan Republics
established therein having rich hydrocarbon resources have gained importance in
world politics upon collapse of Soviet Union.
In this study energy potentials and socio-economic importance of Turkic
Republics such as Kazakhstan, Azerbaijan, Turkmenistan and Uzbekistan established
there depending on the increasing importance of the region have been studied. In
addition to energy based regional issues, regional policies of global and regional
forces including Turkey have been examined in the study. Under the light of them, it
has been questioned if Kazakhstan, Azerbaijan, Turkmenistan and Uzbekistan have
been using their power resources in a real manner and will become economical
powers effective in the region in future.
If's been considered that in recent future the contrics that are menteioned will
take part amang the main economical powers of the Middle East Region; if they use
their sources effectively with the right policies.
v
İÇİNDEKİLER
Özet………………………………………………………………………….………iii
Abstract…………………………………………………………………………..….iv
Tablolar ve Şekiller Listesi ………………………………………………………...x
Kısaltmalar…………………………………………………………………………xi
I. BÖLÜM
GİRİŞ
1.Giriş…………………………………………………….……………………….… 1
1.1.Orta Asya’nın Jeopolitik Önemi…………………………….…………………2
1.2.Enerji Kaynaklarının Tanımı……………………………………………….….5
1.2.1.Petrol ve Önemi………………………………………………………..…...5
1.2.2.Doğalgaz ve Önemi………………………………………………………....8
1.3.Araştırmanın Amacı ve Önemi………………………………………………..10
1.4.Araştırmanın Kapsamı ve Sınırlılıklar……………………………………….11
1.5.İzlenen Yöntem………………………………………………………………....12
1.6.Araştırma problemi ve Hipotezi………………………………………………13
II. BÖLÜM
KAZAKİSTAN
2.1.Giriş……………………………………………………………………………..14
2.2.Kazakistan’ın Petrol Rezervleri ……………………………………………...16
2.2.1.Kazakistan’ın Petrol Üretimi ve Tüketimi ……………………………….19
2.2.2.Kazakistan’ın Petrol İhracatı ve Nakil Yolları…………………………….20
2.3.Kazakistan’ın Doğal Gaz Rezervleri………………………………………….22
2.3.1.Kazakistan’ın Doğalgaz Üretimi ve Tüketimi………………………….…22
2.3.2.Kazakistan’ın Doğalgaz İhracatı ve Nakil Yolları………………………...24
2.4.Kazakistan’ın Uluslar arası Şirketlerle Yaptığı Enerji Anlaşmaları…….…25
2.4.1.Tengiz Anlaşması………………………………………………………….25
2.4.2.Kashagan Anlaşması………………………………………………………25
vi
2.4.3.Karaçaganak Anlaşması…………………………………………………...25
2.4.4.Aktau-Aktübinsk-Atrau Anlaşması……………………………………….25
2.4.5.Tup-Karagan Anlaşması…………………………………………………..26
2.4.6.Kurmangaz Anlaşması…………………………………………………….26
2.5.Enerji Kaynaklarının Kazakistan Ekonomisine Etkileri …………………...26
2.6.Kazakistan Dış Politikası………………………………………………………28
III. BÖLÜM
AZERBAYCAN
3.1.Giriş……………………………………………………………………………..31
3.2.Azerbaycan’ın Petrol Rezervleri...……………………………………………36
3.2.1.Azerbaycan’ın Petrol Üretimi ve Tüketimi ………………………………38
3.2.2.Azerbaycan’ın Petrol İhracatı ve Petrol Nakil Yolları…………………….40
3.3.Azerbaycan’ın Doğalgaz Rezervleri…………………………………………..42
3.3.1.Azerbaycan’ın Doğalgaz Üretimi ve Tüketimi……………………………43
3.3.2.Azerbaycan’ın Doğalgaz İhracatı ve Nakil Yolları……………………….45
3.4.Azerbaycan’ın Uluslar arası Şirketlerle Yaptığı Enerji Anlaşmaları………45
3.5.Enerji Kaynaklarının Azerbaycan Ekonomisine Etkileri…………………...47
3.6.Azerbaycan Dış Politikası……………………………………………………...50
IV. BÖLÜM
TÜRKMENİSTAN
4.1Giriş……………………………………………………………………………...54
4.2.Türkmenistan’ın Doğal Gaz Rezervleri………………………………………57
4.2.1.Türkmenistan Doğalgaz Üretimi ,Tüketimi ve İhraç Yolları…..………….58
4.3.Türkmenistan’ın Petrol Rezervleri,Üretimi,Tüketimi ve İhracatı………….60
4.4.Türkmenistan’ın Yaptığı Başlıca Enerji Anlaşmalar……………….……….61
4.4.1.Nebitdağ……………………………….…………………………………..61
4.4.2.Garaşsızlık 2…………………………….…………………………………61
4.4.3.Temir,Ekplatluk ve çıkışlar……………………………….……………….61
4.4.4.Bektaş-Konys Yatağı……………………………………………………...62
vii
4.4.5.Teplovsko-Tokareyev……………………………………………………..62
4.4.6.Amu Darya………………………………………………………………...62
4.5. Enerji Kaynaklarının Türkmenistan Ekonomisine Etkileri………………..62
4.6.Türkmenistan Dış Politikası ………………………………………………….65
V. BÖLÜM
ÖZBEKİSTAN
5.1.Giriş……………………………………………………………………………..68
5.2.Özbekistan’ın Doğalgaz Rezervleri,Üretimi,Tüketimi ve İhracı……………71
5.3.Özbekistan’ın Petrol Rezervleri,Üretimi,Tüketimi ve İhracı……………….72
5.4.Enerji Kaynaklarının Özbekistan ekonomisine Etkileri…………………….72
5.5.Özbekistan Dış Politikası………………………………………………………74
VI.BÖLÜM
ENERJİ EKSENLİ BÖLGESEL SORUNLAR
6.1.Giriş………………………………………………………..……………………77
6.2.Hazar Denizi’nin Hukuki Statü Sorunu……………….……………………..78
6.2.1.Rusya Federasyonu’nun Konuya Yaklaşımı………………………………81
6.2.2.Azerbaycan’ın Konuya Yaklaşımı………………………………………...82
6.2.3.Türkmenistan’ın Konuya Yaklaşımı…………………………...……….…83
6.2.4.Kazakistan’ın Konuya Yaklaşımı…………………………………….…...84
6.2.5.İran’ın Konuya Yaklaşımı…………………………………………………84
6.3.Orta Asya Enerji kaynaklarının ve Hatlarının Güvenliği Sorunu…….........85
6.3.1.Dağlık Karabağ Sorunu………………………………………..……..……86
6.3.2.Azerbaycan,İran Gerginliği………………………………………….…….88
6.3.3.Çeçenistan Sorunu………………………………………………………...89
6.3.4.Abazya ve Osetya Sorunu…………………………………………………91
6.3.5.Afganistan Sorunu………………………………………………………...92
6.3.6.Tacikistan Sorunu………………………………………………………....94
viii
VII. BÖLÜM
ORTA ASYA’NIN SOSYO-EKONOMİK ÖNEMİ ÇERÇEVESİNDE
KÜRESEL VE BÖLGESEL GÜÇLERİN BÖLGE POLİTİKALARI
7.1.Giriş…………………………………………………………………….…….....97
7.2.Orta Asya Bölgesi’nin Sosyo-Ekonomik Önemi…………………….…….....98
7.3.ABD’nin Orta Asya Politikaları……………………………………………..101
7.4.Rusya Federasyonu’nun Orta Asya Politikaları……………………………105
7.5.AB’nin Orta Asya Politikaları……………………………………………….107
7.6.Çin’in Orta Asya Politikaları………………………………………………...109
7.7.İran’ın Orta Asya Politikaları……………………………………………….111
7.8.Bölgedeki İşbirliği Arayışları……………………………………….………..113
VIII. BÖLÜM
TÜRKİYE’NİN KAZAKİSTAN,AZERBAYCAN,TÜRKMENİSTAN VE
ÖZBEKİSTAN İLE OLAN İLİŞKİLERİ VE ENERJİ EKSENLİ
BÖLGE POLİTİKALARI
8.1.GİRİŞ…………………………………………………………………………118
8.2.Türkiye’nin Orta Asya Politikaları…….…………………………………...119
8.2.1. Türkiye-Kazakistan İlişkileri …………………………………………...122
8.2.2. Türkiye Azerbaycan İlişkileri …………………………………………..123
8.2.3.Türkiye-Türkmenistan İlişkileri………………………………………….125
8.2.4.Türkiye-Özbekistan İlişkileri…………………………………………….127
9.3.Türkiye’nin Enerji Politikası ve Orta Asya’da Elde Ettiği Kazanımlar….129
IX. BÖLÜM
SONUÇ
Sonuç…………………………………………………………….………………..135
EKLER……………………………………………………………………………140
KAYNAKÇA……………………………………………………………………...149
ix
EKLER
Ek-1 : Asya…………….…………………………………………………….140
Ek-2 : Kazakistan ………………………..…………………………………..141
Ek-3 : Kazakistan’dan Çin’e Uzanan Atrau-Alashankou Boru Hattı ….……141
Ek-4 : Azerbaycan ………...…………………………………………………142
Ek-5 : Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı ……………………………………. ..142
Ek-6 : Türkmenistan……………………………………………………..…..143
Ek-7 : Özbekistan…………………………..……………………………..…143
Ek-8 : Hazar Denizi……………..………………………………………..….144
Ek-9 : Gürcistan İstikrarsız Bölgeler…………………..………………..…...144
Ek-10 : Dünya Toplam Enerji Tüketimi 1995-2025……………………….….145
Ek-11 : Hazar Bölgesi Ham Petrol Üretim-İhraç Tahminleri…………….......146
Ek-12 : Hazar Bölgesi Doğal Gaz Üretim-Tüketim Tahminleri……..………..147
Ek-13 : Bölgede Mevcut ve Planlanan Boru Hatları…………..……………...148
x
TABLOLAR VE ŞEKİLLER LİSTESİ
Tablolar Listesi
Tablo 1 : Azerbaycan’ın Uluslar arası Şirketlerle Denizsel Alanlarda Yaptığı Enerji
Anlaşmaları…………………………………………………………………………46
Tablo 2 : Azerbaycan’ın Uluslar arası Şirketlerle Karasal Alanlarda Yaptığı Enerji
Anlaşmaları…………………………………………………………………………47
Şekiller Listesi
Şekil-1: Kazakistan’ın Petrol Üretim ve Tüketimi 1992-2007…………………...20
Şekil-2 : Kazakistan’ın Doğalgaz üretim ve Tüketimi Haziran 2005…………….23
Şekil-3 : Azerbaycan Petrol Üretim ve Tüketimi 1992-2007……………………..40
Şekil-4 : Azerbaycan’ın Doğalgaz Üretimi ve Tüketimi 1992-2004……………...44
xi
KISALTMALAR
AB : Avrupa Birliği
ABD : Amerika Birleşik Devletleri
AGİT : Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı
AEK : Avrupa Ekonomik Komisyonu
ASAM : Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi
BCM : Milyar Metreküp
BDT : Bağımsız Devletler Topluluğu
BM : Birleşmiş Milletler
BMDHS : Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi
BOTAŞ : Boru Hatları ve Petrol Taşıma A.Ş.
BTC : Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı
CPC : Caspian Pipeline Consortium(Hazar Boru Hattı)
DEİK : Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu
DPT : Devlet Planlama Teşkilatı
EİA : Energy İnformation Administration(ABD Enerji Bilgi İdaresi)
GSMH : Gayri Safi Milli Hasıla
İEA : İnternational Energy Agency (Uluslararası Enerji Ajansı)
İMF : İnternational Monetary Fund (uluslararası Para Fonu)
LNG : Likuefied Naturel Gas (Sıvılaştırılmış Doğal Gaz)
MB/D : Milyon Varil/Gün
MT : Milyon Ton
NATO : Kuzey Atlantik İşbirliği Teşkilatı
OECD : Avrupa Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü
SOCAR : Azerbaycan Milli Petrol Şirketi
SSCB : Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
ŞİÖ : Şanghay İşbirliği Örgütü
TCF : Trilyon Cubic Feet
TCP : Trans Caspian Project
1
I. BÖLÜM
GİRİŞ
1.Giriş
Avrupa’da gerçekleşen endüstri devriminden buyana, dünyanın gelişmiş
sanayilerinin enerji gereksinimleri gün be gün artmış, bu ihtiyacı karşılamada ise
petrol ve doğal gaz birincil konuma yükselmiştir. Bunun sonucunda dev sanayilere
sahip ülkeler, ekonomilerinin yakaladığı dikey devinimi devam ettirmek adına büyük
birer hidrokarbon ithalatçısı durumuna gelmişlerdir. Hal böyle olunca da, enerji
güvenliklerini sağlamak için, bu kaynakların üretildikleri ve taşındıkları coğrafyalar
üzerinde etkinliklerini arttırarak söz sahibi olmaya çalışmışlardır. Böylece, söz
konusu kaynakların çıkartıldığı dünya üzerindeki her toprak parçası, amansız bir
rekabetin ev sahibi hüviyetine bürünmüştür.
Bu açıdan bakıldığında, 1991’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin
(SSCB) dağılması ve ardında bıraktığı jeopolitik boşluk alanları büyük devletler için
birçok fırsat ortaya çıkarmıştır. Oluşan bu boşluk alanlarının konum olarak en
önemlisi durumunda olan Orta Asya Bölgesi ise, taşıdığı hidrokarbon potansiyeli
açısından ön plana çıkmıştır. Orta Asya’da oluşan jeopolitik boşluğu doldurarak
bölge enerji kaynaklarından aslan payını almak isteyen bir çok küresel ve bölgesel
güç, ilk perdesini Çarlık Rusya’sı ve İngiltere’nin oynadığı, yeni bir “Büyük Oyun”
ortaya koymaya başlamışlardır. Bu çerçevede, Orta Asya’nın, dolayısıyla da bu
bölgede kurulmuş olan Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan gibi
ülkelerin önemi bir anda artmıştır. Sovyet Rusya’yı Dünya politikasında başat güç
yapan hammadde kaynaklarının büyük bölümünün söz konusu ülkelerin sınırları
dahilinde olması, bölünmeden sonra, başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak
üzere, dünyanın güçlü devletlerinin gözlerini buralara dikmelerine sebep olmuştur.
Özellikle Hazar Denizine kıyısı olan Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan’ın
bünyesinde bulunan muazzam petrol ve doğal gaz yatakları, sanayileşmiş ülkelerin
gittikçe artan enerji ihtiyaçlarını çeşitlendirmek adına bulunmaz bir nimet olarak
ortaya çıkmıştır. Bu noktada, adı geçen ülkelerin bulundukları Orta Asya Bölgesi’nin
2
öneminin daha iyi kavranması adına, taşıdığı jeopolitik anlamın üzerinde durulması
lâzımdır.
1.1.Orta Asya’nın Jeopolitik Önemi
Jeopolitik; küresel ve bölgesel güçlerin izlediği dış politikaları belirleyen stratejik
düşüncenin coğrafi unsurlara dayandırılmasıdır. Devletlerin siyasal davranışlarını
coğrafi koşullar ve güç dengeleri ışığında analiz eden jeopolitik terimini ilk kez
İsveçli bilim adamı Rudolf KJELLEN kullanmıştır.1
Orta Asya’nın Jeopolitik öneminden bahsetmeden önce, neden bu bölge üzerinde
durduğumuzu açıklamak doğru olacaktır. Bunun ana sebebi; araştırmanın konusu
itibariyle ele alınan Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan
Cumhuriyetlerinin coğrafi olarak bu bölge içerisinde yer almalarıdır
Orta Asya jeopolitiğini anlamak için öncelikle bu bölgenin kapsadığı alanın
bilinmesi gerekmektedir. Sovyetler birliği döneminde bölge açık bir tanımlamayla
“Orta Asya ve Kazakistan (Srednyaya Aziya-i Kazakstan )”olarak belirtilmiştir. Bu
tanımlama, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ı bir tarafa
koyarken, Kazakistan’ı ise tamamen ayrı bir bölge olarak ortaya çıkarmıştır. 4 Ocak
1993 tarihinde Taşkent’te toplanan bu beş Cumhuriyetin devlet başkanları, bölgenin
birlikteliğini belirtmek adına “Orta Asya ve Kazakistan” terimi yerine Türkçe’de
kullanılan anlama en yakın olan “Merkezi Asya (Tsentra’lyana Aziya)” terimini
kullanmışlardır. Avrupalılar ise bölge için hâlâ “Central Asia” terimini
kullanmaktadırlar.2 Bölge matematik konum olarak 55°-90° doğu boylamları ile
40°-55° Kuzey enlemleri arasında yer almaktadır. Burası; batıda Hazar Deniz’inden
doğuda Altay Dağları’na, güneyde Karakum Dağları ve Horasan’dan kuzeyde Ural
Dağları ile Sibirya’ya kadar uzanan geniş bir alanı kapsar.3
Orta Asya’ya yönelik ilk jeopolitik değerlendirme Sir Halford Mackinder
tarafından yapılmıştır. Mackinder’in 1904’te yaptığı bu değerlendirmede Avrasya,
1 CAŞIN, Mesut Hakkı. “Türkiye’nin Bölgesel Güç Olma Değişkenleri ve Jeopolitik Etkenleri” SAREM Seminer Bildirileri,Haziran 2002,s.2 2 DOKUZLAR,Bircan. Dünya Güç Dengesinde Yeni Silah Doğal Gaz,IQ Kültür ve Sanat Yayınları .İstanbul, 2006, s.52 3 YÜCE,Çağrı Kürşat. Kafkasya ve Orta Asya Enerji Kaynakları Üzerinde Mücadele,Ötüken Yayınları. İstanbul, 2006, s.44
3
dünyanın coğrafi ve tarihi merkezi olarak kabul edilmiştir.Yine bölge, deniz
imparatorluklarına kapalı, zengin doğal kaynaklara sahip olan dev bir güç olarak
belirtilmiştir. Ayrıca bölge, Batı’nın en gelişmiş bölgeleriyle, Doğu’nun en uç
noktalarını birbirine bağlayan geçiş koridoru niteliğinde olduğundan jeopolitik önemi
daha da artmaktadır. Buna göre Mackinder; bölgenin “Tarihin coğrafi mihver
alanı” olduğunu söyler. Bu tespit üzerine kurgulanmış Mackinder’in jeopolitik
görüşü, Orta Asya’ya hakim olanın Avrupa’ya ve ardından da dünyaya hakim
olacağı yönündedir. Daha sonraları Mackinder, burayı “Heartland” yani “Dünya’nın
kalbi” olarak kabul etmiş, Orta Asya’ya hükmedenin Dünya’ya hükmedeceğini öne
sürmüştür.4 Bu düşüncesini “Kim Doğu Avrupa’ya hükmederse; Kalpgah’a hakim
olur, kim Kalpgah’a hakim olursa; Dünya adasına hükmeder, kim Dünya adasına
hükmederse; Dünya’ya hakim olur” cümlesiyle ifade etmiştir.5 Modern kara
jeopolitiğinin temel varsayımları arasına giren bu teori, Avrasya’ya dönük modern
stratejik rekabetin seyri ile daha da önem kazanmıştır.19 yüzyılda Rusya ile İngiltere
arasında gerçekleşip “Büyük Oyun” olarak adlandırılan rekabetin ve 20 yüzyılın
ikinci yarısında ABD ve SSCB arasındaki “Soğuk Savaş” rekabetinin ayrım
noktasının bu bölgenin güneyi olduğu düşünülürse , coğrafi olarak orta Asya’nın
jeopolitik öneminin sürekli gündemde olduğu görülür.6
Orta Asya, bir çok imparatorluğun kurulduğu ve zamanla yine bir çok
imparatorluğun battığı bir bölgedir. Bu coğrafyayı kontrol ederek kurulan her
imparatorluk dünya medeniyet merkezlerine siyasi, kültürel, ekonomik ve askeri
bakımdan direkt etki edebilme kabiliyetine kavuşmuştur. Bu etkinin oluşturduğu
tepki ise, tarihin her döneminde merkezi Orta Asya olan bir mücadelenin
sahnelenmesi sonucunu doğurmuştur. Orta Asya’nın zengin yer altı ve yer üstü
kaynaklarını ele geçirmek adına gerçekleştirilen en önemli mücadele İngiltere ile
Rusya arasında yaşanmıştır. Lenin sonrası Stalin’in bu coğrafyaya hakim olması,
“Büyük oyun” olarak nitelendirilen bu mücadelenin Rusların lehine sonuçlanması ile
tamamlanmıştır. Stalin’in bu bölgeyi tamamen kontrol altında tutarak sömürmesi ve
4 DOKUZLAR.Dünya Güç Dengesinde…………………...,s.55 5 SLOAN,Geoffrey, “ Sir Halford J.Mackinder:Geçmişten Günümüze Kalpgâh Kuramı”GRAY,Colin S.,SLOAN,Geoffrey(Der.),Jeopolitik,Strateji ve Coğrafya,ASAM Yayınları,Ankara,2003,s.23 6 DAVUTOĞLU,Ahmet, Stratejik Derinlik, Küre yayınları, İstanbul,2001,s.456
4
dünyadan soyutlaması ise soğuk savaş dönemine denk düşer. Bu dönem, diğer
güçlerin bölge içine nüfuz edemediği ve başka jeopolitik projelerin uygulandığı bir
zaman olmuştur. Soğuk savaş zamanında söz konusu coğrafya S.S.C.B tarafından
bütünüyle izole edilmiş , bu ise bölgenin dünya tarafından unutulmasına yol açmıştır.
Soğuk savaşın 1991’de bitmesiyle birlikte başlayan yeni süreç, hali hazırda
uygulanan bütün jeopolitik teorilerin geçerliliğini yok etmiştir. S.S.C.B’nin bir anda
dağılması Avrasya’da büyük bir jeopolitik boşluk yaratmış; ABD, Almanya, Fransa,
İngiltere, Rusya, Çin ve Japonya gibi küresel ölçekli strateji geliştirme yeteneğine
sahip olan aktörler; Türkiye, Hindistan, Pakistan, İran ve Ukrayna gibi bölgesel
güçler ve Özbekistan , Kazakistan , Türkmenistan , Azerbaycan , Kırgızistan ve
Tacikistan gibi bölge içi güçler arasındaki ilişkiler bölgedeki güçler dengesi
parametrelerinin gittikçe karmaşık bir şekle girmesine yol açmıştır.7 Bütün bu
güçler, kendi çıkarları doğrultusunda bölgeyi kontrol altına alma yarışına
girişmişlerdir. Bununla birlikte bölgede, etrafında bir çok devletin toplandığı ABD
ve Rusya Federasyonu (RF) merkezli bir güç mücadelesi yaşanmaya başlamıştır. Bu
mücadele ışığında günümüzde Orta Asya, güç odaklarının bütün imkanları ile
rekabet ettiği bir coğrafya durumuna gelmiştir.8
Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla beraber, Orta Asya’nın jeopolitik olarak önem
kazanmasının en önemli sebebi ise zengin enerji kaynaklarına sahip olmasıdır.
Özellikle petrol ve doğal gaz rezervlerinin tatmin edici boyutta olması , birçok
ülkenin dikkatini çekmektedir.9 Diğer yandan bölgenin ulaşım ve iletişim ağlarının
kesişim noktasında bulunması önemini bir kat daha artırmaktadır. Çünkü Orta
Asya’nın petrol ve doğalgaz taşınan bölgelerinden güney ve doğu yönünde boru
hatlarının inşası kaçınılmazdır. Bu boru hatlarının geçtiği yerlerin istikrarlı olması
hatların güvenliği açısından oldukça önemlidir. Ayrıca bölgenin, Rusya federasyonu
Çin, Pakistan, İran ve Afganistan’a sınırının bulunması ve Asya-Avrupa-Afrika
7 YÜCE, Kafkasya …………………………,s.48 8 BİRSEL,Haktan, Eski Dünya’nın Karanlık Yüzü Orta Asya Jeopolitiği, IQ Kültür Sanat yayıncılık, İstanbul ,2006,s.115 9 YÜCE, Çağrı Kürşat. Türk Dünyası-Temel Meseleler ve Çözüm Önerileri, Tutibay Yayınları, Ankara,2001,s.24
5
ülkeleri arasındaki hava yolunun buradan sağlanması da önemini arttıran başlıca
faktörlerdendir.10
Günümüzde Orta Asya , küresel ve bölgesel dengelerin iç içe geçtiği ve karşılıklı
olarak birbirini etkilediği oldukça hareketli , yeni bir jeopolitik yapılanma içindedir.
Bu nedenle ; ABD’nin karşısında Şanghay İşbirliği Örgütü’nün Hindistan , Pakistan
ve İran’ı da içine alarak dünyanın ikinci Kutbu adayı olarak Avrasya İttifakını
oluşturmaya başladığı bu günlerde , Orta Asya’nın artan önemini gözden
kaçırmamak gerekmektedir.
1.2.Enerji Kaynaklarının Tanımı
Sanayileşmenin her zamankinden hızlı olarak gerçekleştiği günümüzde , enerji
kaynaklarına sahip olmak ya da bu kaynaklara güvenli bir şekilde ulaşabilmek
devletler için çok önemli bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır. Günden güne eriyen
söz konusu kaynaklar kıtlaştıkça , önemleri de buna paralel olarak artmaktadır. Bu
çalışma içeriği itibariyle enerji kaynakları ; daha çok da petrol ve doğalgaz ekseninde
gelişmekte olduğundan öncelikle ; söz konusu enerji kaynaklarının nasıl meydana
geldiklerini , dünya üzerinde ne kadar rezerv bulunduğunu ve neden bu kadar önemli
olduklarını belirtmek doğru olacaktır.
1.2.1.Petrol ve Önemi
Geçmişten günümüze önemi günden güne artan enerji kaynaklarının en
önemlisidir petrol. Petrol; Kendine has bir kokusu olan 0,80 ile 0,95 arasında değişen
yoğunlukta , çok koyu renkli ve hidrokarbonlardan meydana gelen, rafine edilmemiş
tabii mineral yağ olarak tanımlanır. Oluşumunda daha çok denizlerde ya da
denizlere dökülen akarsu ağızlarında yaşamış olan hayvansal ve bitkisel canlı
organizma kalıntılarının önemli rol oynadığı düşünülmektedir. Bilindiği gibi
milyonlarca yıl önce şimdi üzerinde yaşanılan karaların büyük bir bölümü denizlerle
kaplıydı. Bu alanlarda yaşayan canlı organizmaların dibe çökmüş kalıntılarının
üzerine akan sularla taşınan çamur ve toprak zamanla tabaka tabaka yığılmaya
10 GÜL,Atakan,YAZGAN GÜL,Ayfer ,Avrasya Boru Hatları ve Türkiye, Bağlam Yayınları, İstanbul, 1995, s.12
6
başlamıştır. Bu tabakaların ağırlıklarının gittikçe artması sonucu oluşan basıncın ısı
meydana getirmesi, milyonlarca yıl sonra bu kalıntıları petrol ve doğalgaz olarak
ortaya çıkarmıştır. 11
Ham petrol; siyah ya da koyu yeşil renkte olup, içeriğinde bulunan maddelerin
çeşitliliği sebebiyle pis kokuludur. Petrol ismini ilk bulunuşunun taşlar arası sızıntı
yağları olması sebebiyle Latince ( Petra=Taş ve Oleum=Yağ) kelimelerinden alır.12
Eski çağlardan beri hastalık tedavisinde , ilaç yapımında ve kaba yağlamada
kullanıldığı bilinmektedir. Yine de bu çok önemli kaynağın değerinin o çağlarda tam
olarak kavrandığı söylenemez. Petrolün bir güç kaynağı olarak ortaya çıkması 16.,
17. ve 18. yüzyıllarda yapılan keşifler sonucu olmuştur. Ancak kullanımının
hızlanması 20.yüzyılın ikinci yarısında başlamıştır.
Petrol, ticari manada ilk kez Rusya’da kullanılmış, hatta Bakü yakınlarında
çıkarılan petrolün işlenmesi amacıyla bir işleme kompleksi bile kurulmuştur.13
Petrolün aranılıp bulunmasından tüketilmesine kadar geçen bütün safhalar petrol
endüstrisini meydana getirir.Yani petrolün aranması, işlenmesi, dağıtımı ve
tüketilmesi bu endüstrinin kapsamı alanındadır.Günümüzde bir çok sanayi kolu
petrole dayalı olarak gelişmektedir. Diğer bir değişle, çağımızın güçlü sanayilerinin
olmazsa olmazı , makinelerin damarlarında dolaşan kandır petrol.
Bugün, petrol endüstrisinde dönen para miktarı trilyonlarca dolarla ifade
edilebilecek dev boyutlara ulaşmıştır. Bu sektörde faaliyet gösteren bazı şirketlerin
bütçeleri, orta ölçekli ülkelerin bütçelerinden bile büyük duruma gelmiştir. Hal böyle
olunca, zenginleşip palazlanan bu kuruluşlar ekonomik bir güç oluşturarak, ulusal ve
uluslar arası boyutlarda strateji uygulayabilme yeteneğine kavuşmuşlardır. Bu durum
petrol piyasalarında belirleyici roller oynayabilmelerine zemin hazırlamıştır.
Petrolün bir sanayi kolu olarak ortaya çıkması 19.yüzyılın ortalarına denk
düşmektedir.Kanadalı Abraham GESNER’in doğal yollarla yer yüzüne çıkan
petrolden gaz yağı rafine etmesi petrol sanayinin ortaya çıkmasını temsil etmektedir.
Endüstri devrimin hızlanmasıyla birlikte buharlı makinelerin yayılması kömürün
11 ÖNERTÜRK,Filiz. Petrol ve Ekonomisi Üzerine ,Maliye Bakanlığı Teftiş kurulu Yayınları, No.259, Ankara ,1983,s.14 12 KOCAOĞLU,Mehmet. Petro-Strateji, Türkeli Yayıncılık, Ankara, 1996,s.3 13 ÖNERTÜRK,. Petrol……………………………,s.15-16
7
önemini devam ettirmesine yol açsa da , Birinci Dünya Savaşının sonrasında başlıca
enerji kaynağı olarak petrolün yükselişi başlamıştır.14
Petrol; Politik , ekonomik ve askeri olarak paraya ve güce çevrilebilen en uygun
maddedir. Sanayileşmiş devletlerin tarihlerine bakıldığında bu ülkelerin
zenginleşmelerindeki en önemli faktörün yer altı kaynakları olduğu görülmektedir.
Yine bu ülkelerin 20.yüzyılda petrolü ve petrole dayalı endüstrileri en iyi şekilde
kullandıkları bilinmektedir. Ekonomik değeri gittikçe artan petrolün bazı ülkelerde
hiç olmaması, bulunup çıkartılmasının pahalı olması, elde edilen petrolün zor ve
pahalı bir işleme tabi tutularak kullanılabilir duruma getirilmesi, söz konusu ülkeler
açısından bir avantaj olarak ortaya çıkmıştır. Çünkü, topraklarında petrol bulunan
ülkelerin hemen hemen hepsinin bu petrolü ne çıkartacak, ne de işleyip piyasaya
sürebilecek teknolojik ve ekonomik gücü yoktur. Birinin petrolü diğerinin teknolojisi
ve sermayesi olmadan bu kaynaklar bir mana ifade etmemesine bağlı olarak ortaya
çıkan fırsatı kaçırmayan sanayileşmiş ülkeler, her ne kadar petrolü Dünya’ya
kazandırmışlarsa da, pastadan en büyük payı da yine onlar almışlardır.15
Petrole hemen hemen her seviyede rastlanılabilir. Eski metotlarla yapılan
araştırmalara göre Petrolün %52’si 1000-2000m. , %34’ü ise 2000-3000m. derinlikte
tespit edilmiştir. Rakamların böyle olmasının sebebi 1970 yılına kadarki sondaj
makinelerinin yetersiz kalmalarıdır. Ancak, en son metotlarla yapılan araştırmalar
bu bilgileri kökünden değiştirmiştir. Eski araştırmalarda kullanılan yöntemler
manyetik, gravite ve sismik yöntemlerdi . Yeni yöntemler ise uydu, uçak ve radar
tespiti yöntemleridir. En yeni ve güvenilir yöntem olan uzaydan Hiperspektral
görüntüleme yöntemiyle daha iyi ve daha kesin sonuç almak mümkün olmuştur.16
2005 yılı sonunda dünya ispatlanmış petrol rezervi 163.6 milyar ton, yani 1200,7
milyar varildir. 2005 yılı üretim kapasitesiyle ispatlanmış petrol rezervinin ömrü 40,6
yıl olarak ortaya çıkar. Dünya ispatlanmış petrol rezervinin %61,9’u Ortadoğu’da ,
%5,0’i Kuzey Amerika’da , %8,6’sı Orta ve Güney Amerika’da , %11,7’si Avrupa
14 YÜCE, Kafkasya …………………………,s.57 15 KOCAOĞLU,M. Petro-Strateji……………………….,s.10 16 ÇELEBİ,Hakan Yılmaz. Bu Topraklarda Petrol Var,Okul Yayınları, İstanbul ,2004,s.35
8
ve Avrasya’da, %9,5’i Afrika’da , %3,4’ü de Asya-Pasifik bölgesinde
bulunmaktadır.17
Birinci Dünya Savaşından sonraki süreçte, öneminin gittikçe artmasına paralel
olarak Petrol, sadece enerji kaynağı olmaktan öte manalar ifade etmeye başlamıştır.
Öncelikle Petrol yeni endüstri kollarının kurulmasını sağlamış, bütün sanayi
alanlarındaki etkileşimi arttırmıştır. Genel olarak üretilen mal ve hizmetlerin
kalitesinin yükselmesini sağlamış ve yeni iş sahaları ortaya çıkarmıştır. Bu ise milli
gelirlerin artmasına yeni imkanların ve piyasaların açılmasına zemin hazırlamıştır.
Medeni çizginin yükselmesi adına bu kadar faydası olan petrol ayrıca, bir çok
toplumsal hareketin, İç savaşların ve savaşlarında müsebbibi durumundadır. Dünya
Petrol pastasından daha çok pay almak için ülkelerin kaderleriyle, yani milyonlarca
insanın hayatıyla oynandığı da yadsınamaz bir gerçektir. Her şekilde
palazlanmalarını sürdürmek isteyen petrol kartelleri, her ne kadar inkar etseler de ,
20.yüzyılda gerçekleşmiş olan bir çok savaşın, etnik çatışmanın, suikastın, devrimin
ya da darbenin perde arkasından seyreden failleri olarak karşımıza çıkmaktadırlar.
Bu kartellerin mantığını anlamak istiyorsak eğer, İngiltere’nin yetiştirdiği en güzide
devlet adamlarından biri olan Churchill’in şu açıklaması bize yardımcı olacaktır. “-
Bir damla petrol bir damla kandan daha değerlidir.”18
1.2.2.Doğalgaz ve Önemi
Doğalgaz; petrol gibi, milyonlarca yıl önce yaşamış olan canlı organizma
artıklarının yer kabuğunun altına gömülüp, bir takım kimyasal ayrışımlara
uğramaları sonucunda oluşmuştur. Metan(CH4) , Etan (C2H6) ve Propan(C3H8) gibi
moleküler ağırlıklı hidrokarbonlardan meydana gelmiş olup, renksiz, kokusuz ve
havadan hafif bir gazdır. Yeraltında yalnız başına veya petrolle beraber bulunabilir.
Petrol gibi doğal gaz da kayaçların mikroskopik gözeneklerinde bulunur ve kayaç
içerisinden akarak üretim kuyularına ulaşır. Çıkarıldıktan sonra rafine edilerek
içerisinde bulunan ağır hidrokarbonlardan ayrıştırılır.19
17 BP Dünya Rezerv Raporu , 2005, http://www.bp.com/productlanding.do?categoryId=91 18 KARADAĞ,Raif. Petrol Fırtınası, Ötüken Yayınları , İstanbul, 1975, s.41 19 BAĞCI,Suat. “Petrol ve Doğal Gazın Dünyadaki ve Türkiye’deki Durumu” 08.07.2002,s.1 http://www.e-aso.org.tr/Asobulten/büyüteç
9
İlk doğal gaz sızıntılarının M.Ö.6000-2000 yılları arasında İran’da belirlendiği ,
ancak kullanımına M.S.900’lerde Çin’de başlandığı düşünülmektedir. Marko Polo
1273 yılında , Bakü’de ki Zoroastrian ateş tapınağında ki doğal gaz alevlerinden ve
bu alevlerin yüzyıllardır yanmakta olduğundan bahsetmiştir. Avrupa’da ise 1659
yılında İngiltere’de bulunan ve tanınan doğal gaz 1670’lerde kömürün damıtılması
yoluyla üretilmeye başlanmıştır. Doğal gazın yaygın olarak kullanılmaya başlaması
ise 1970’li yıllara denk gelmektedir.20
Dünya’da doğal gazın önemli bir enerji aktörü olarak sahneye girişi, 1970’lerde
ortaya çıkan Petrol krizinden sonra olmuştur. Özellikle sanayileşmiş Avrupa ülkeleri
doğalgaz kullanmaya yönelmişlerdir. Ekonomide doğal gaz temelde yakıt olarak
kullanılmakla birlikte,1980’lerden sonra değişik sanayi dallarında da kullanımının
arttığı görülür. Pahalı enerji maliyetlerine alternatif, kullanımın kolay ve hızlı olması
sebebiyle çok çabuk yayılmaya başlamıştır.21
Dünya doğal gaz bölgelerine bakıldığında; petrole göre daha geniş bir alana
yayıldıkları görülmektedir.1980’lerden sonra dünyadaki doğal gaz üretiminin önemli
oranlarda arttığı göze çarpmaktadır. Bu artışın asıl nedeni 1980’li yıllarda OPEC
üyesi ülkelerin sınırları dahilinde keşfedilen doğalgaz rezervlerinden
kaynaklanmaktadır.22
Dünyadaki doğal gaz rezervleri günümüzde var olan talepleri karşılayabilecek
düzeydedir. BP raporlarına göre 2003 sonu itibariyle dünya ispatlanmış doğal gaz
rezervlerinin 176 trilyon m³ olduğunu öğrenmekteyiz. Bununla birlikte üretimin en
çok Rusya ve Ortadoğu ülkelerinde arttığı görülmektedir.Yine Orta Asya doğal gaz
rezervleri sürekli değişmekle beraber , bölgenin 18-20 trilyon m³ civarında rezerve
sahip olduğu öne sürülmektedir.23 Doğal gazın bu kadar yoğun olarak
kullanılmasının 50-60 yıl daha sürebileceği düşünülmektedir.
20 T.C.Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, “Doğal Gaz” Ankara, Mart 1997,Yayın No:303,s.2 21 DOKUZLAR. Dünya Güç ……………………………..s.21 22 YÜCE. Kafkasya ……………………………………….s.131 23 DOKUZLAR. Dünya………………………………..….,s.31
10
1.3.Araştırmanın Amacı ve Önemi
Dünya üzerindeki hidrokarbon kaynaklarının pekte uzak olmayan bir gelecekte
tükeneceği tahmin edilmektedir.Buna göre; Orta Asya bölgesinde enerji kaynakları
üzerinde oynanan oyunların uzun bir süre daha devam edeceğini söylemek yanlış
olmaz. Aslında yaşanan ve yaşanmaya devam edecek olan bu mücadele, bölgede
bilinenden çok bilinmeyen petrol ve doğalgaz rezervleri etrafında dönmektedir. Orta
Asya’ya atfedilen önem, gelecekte Orta Doğu petrol bölgelerine alternatif
olabileceği düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Çünkü, buradaki enerji kaynaklarının
değerinin trilyonlarca dolar olduğu tahmin edilmektedir.
Parçalanan Sovyet İmparatorluğunun yıkıntılarından ortaya çıkan yeni
devletler, bağımsızlıklarını yeniden kazanmalarına sevinme fırsatı bile bulamadan
büyük ekonomik zorluklarla karşılaşmışlardır. O güne kadar, karşılıklı bağımlılık
prensibi üzerine bina edilmiş merkezi bir ekonomiye göre yönetilen bu devletlerin,
sahip oldukları pazarları bir anda kaybetmeleri büyük bir fakirlik ve geri kalmışlığın
su yüzüne çıkmasına sebep olmuştur. Bu durumdan kurtulmak için serbest piyasa
ekonomisine geçmeyi ve böylece dünya ile entegre olmayı tek kurtuluş yolu olarak
gören bu ülkeler, bağımsızlıklarını takip eden birkaç sene içinde büyük reformlarla
desteklenen ekonomik programlar geliştirmişledir.
Gelecekte bu genç ülkelerin ekonomik olarak nasıl bir dönüşüme uğrayacakları
ellerinde bulundurdukları petrol ve doğal gaz kaynaklarını ne kadar verimli
kullandıklarıyla doğru orantılı olacaktır. Ancak, sahip oldukları enerji kaynaklarını
kullanmaları için öncelikle üretebilmeleri ve sonrada pazarlayabilmeleri
gerekmektedir.
Sovyet Rusya zamanında kolay üretim yapılan sığ petrol kuyularının tercih
edilmesi sonucu, daha derin kuyulardan üretim yapmayı sağlayacak teknoloji
gelişememiştir. Bu yüzden, özgürlüğüne yeni kavuşan bu ülkeler üretim yapabilmek
adına hem yeni teknolojiye, hem de bu üretimi tetikleyecek yabancı sermayeye
muhtaç kalmışlardır. Ayrıca, üretilen kaynakları ihraç edebilmek için gereken boru
hatlarının yetersiz olması ve mevcut hatların çoğunun da Rusya Federasyonu
topraklarından geçmesi, bu ülkeler açısından dışa bağımlılığı arttıran en önemli
problemler olarak ortaya çıkmıştır. Bütün bunlar gösteriyor ki; Sermaye ve
11
teknolojik yardım Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın
kalkınması için vazgeçilmez iki unsurdur. Yani, adı geçen bu ülkelerin ekonomik
olarak ilerlemesi bölge dışı veya komşu devletlerle olan ilişkilerine bağlıdır.
Tüm bunlar göz önüne alındığında bu araştırmanın amacı; Orta Asya’da var olma
mücadelesi veren söz konusu devletler enerji potansiyellerini ve politikalarını
inceleyerek söz konusu ülkeler için ekonomik önemini vurgulamak, enerji eksenli
bölgesel sorunları göstererek enerji sektörüne olan etkilerini belirtmek ve uluslar
arası aktörlerle birlikte Türkiye’nin bölge üzerinde izledikleri enerji merkezli
politikalarının ışığında, bu dört cumhuriyetin sahip oldukları hidrokarbon
kaynaklarını kullanarak, Orta Asya’da etkili bir ekonomik güce dönüşüp
dönüşmeyeceklerini sorgulamaktır.
1.4.Araştırmanın Kapsamı ve Sınırlılıklar
Orta Asya, gerek jeopolitik konumu, gerekse barındırdığı hidrokarbon yatakları
bakımından sadece Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan açısından
değil, bölgesel ve bölge dışı diğer güçler açısından da çok büyük bir önem arz
etmektedir. Bu kapsamda araştırmada, sadece bu cumhuriyetlerin enerji
potansiyelleri ortaya sunulmayacak, enerji merkezli birtakım bölgesel problemlere de
değinilecektir. Ayrıca, bu kaynakların bölgeye ilgisi olan küresel ve bölgesel güçler
açısından taşıdığı önem vurgulanarak, bu ülkelerin ve Türkiye’nin bölge politikaları
incelenecek, yine bu ülkelerin gelecekleri üzerine tahminlerde bulunulacaktır.
Ayrıca araştırmada, sadece petrol ve doğal gaz kaynakları üzerinde
yoğunlaşılmış, diğer doğal kaynaklar üzerinde durulmamıştır. Ülkelerin rezerv
bilgileri incelenirken güncel bilgiler verilmeye çalışılmış, gereksiz ayrıntılardan
kaçınılmıştır. Çeşitli haritalardan ve tablolardan yararlanılmasına karşılık, bu
faydalanma konuyu dağıtacak boyutlarda yapılmamıştır.
Araştırma sırasında bazı zorluklarla da karşılaşılmıştır. Bunlardan en önemlisi ele
alınan konunun çok geniş kapsamda bilgiler içermesidir. Bu yüzden araştırma yazıya
geçirilirken kolay anlaşılır ve net bilgiler verilmeye çalışılmış, belli bir konu
üzerinde uzun uzadıya durulmamıştır.
12
Araştırma sırasında karşılaşılan diğer bir sorun ise; güncel bilgi azlığı olmuştur.
Enerji rezervleri kavramı göreceli açılımlara sahiptir. Her gün yeni enerji
kaynaklarının ortaya çıktığı ve yeni anlaşmaların yapıldığı bir sektörde rakamların ve
bilgilerin sabit kalması mümkün değildir. Bu noktada en son güncel bilgileri içeren
sadece birkaç kitap bulunmaktadır. Buda kaynak sıkıntısı çekilmesine yol açmıştır.
Ancak yinede çalışma sırasında bir çok kitaptan ve makaleden yararlanılmıştır.
Güncel bilgi açığı ise internet ve gazete kaynakları üzerinde durularak kapatılmaya
çalışılmıştır. Bunların yanı sıra yerli ve yabancı bazı kurumların ve şirketlerin ülke
raporlarından da faydalanılmıştır.
1.5.İzlenen Yöntem
Araştırmada, konunun daha iyi kavranabilmesi adına üzerinde durulan konular
bölümler halinde verilmiştir. Bu çalışma, Orta Asya’da kurulmuş olan dört
Cumhuriyet hakkında bilgiler içerdiğinden, öncelikle bu ülkelerin her birine ayrı bir
bölüm ayrıldığı belirtilmelidir. Araştırma toplam 9 bölümden oluşmaktadır.
Birinci bölüm giriş olmak üzere, ikinci bölümde; Kazakistan, üçüncü bölümde;
Azerbaycan, dördüncü bölümde; Türkmenistan, beşinci bölümde ise Özbekistan
incelenmiştir. Bu kısımlarda, söz konusu ülkelerin kısaca geçmişlerine değinilmiş,
hidrokarbon rezervleri, üretimleri, tüketimleri, ihracatları,enerji politikaları vb. gibi
bir çok konu ele alınmıştır.
Altıncı bölümde; bölgedeki enerji eksenli sorunlar incelenmiştir. Bunlardan
Hazar Denizi’nin hukuki statüsü problemi çok yönlü olarak ele alınmış ve konuyla
alâkalı ülkelerin yaklaşımlarına ve çözüm önerilerine yer verilmiştir. Enerji güvenliği
problemi incelenirken ise, bölgedeki bazı gerginlik ve çatışmalardan örnekler
verilmiştir. Bölgede barışın sağlanmasıyla elde edilecek kazanımlar gösterilmeye
çalışılmıştır.
Yedinci bölümde; Orta Asya Bölgesi’nin Küresel ve bölgesel güçler açısından
sosyo-ekonomik önemi üzerinde durulmuş, söz konusu devletlerin bölge politikaları
incelenmiştir. Bu kapsamda; adı geçen devletlerin bölge siyasetindeki etkileri
tartışmaya açılmıştır.
13
Sekizinci bölümde; Türkiye’nin enerji eksenli bölge politikaları incelenmiş,
bölge devletleriyle girdiği ilişkiler ve bu sayede elde ettiği kazanımlar ele alınmıştır.
Dokuzuncu bölüm de ise Araştırma sonunda çıkarılan sonuç belirtilmiştir.
1.6.Araştırma Problemi ve Hipotezi
Gelinen noktada araştırma probleminin; Enerji eksenli bölgesel sorunlardan
arındırılmış bir Orta Asya’da, Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan,
sahip oldukları enerji kaynaklarını reel bir şekilde kullanarak ekonomik yönden
güçlü ülkelere dönüşebilirler mi? Sorusuna cevap vermek olduğu söylenebilir.
Bu soruya verilecek cevap, araştırmanın varmak istediği noktayı ve hipotezini
göstermesi açısından hayati önem taşımaktadır.Günümüzde, Kazakistan,
Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın sahip oldukları enerji kaynakları
ölçüsünde bir gelişmişlik düzeyini yakalayamadıkları görülmektedir. Söz konusu
kaynakların bölgesel problemlerden soyutlanmış bir şekilde uygulanacak doğru
politikalar ışığında, bu devletlerin ekonomilerine sağlayacağı kaynak akışı,
gelecekte adı geçen ülkelerin bölgede ekonomik yönden güçlenmelerini sağlayabilir.
14
II. BÖLÜM
KAZAKİSTAN
2.1.Giriş
Araştırma kapsamında incelenen cumhuriyetlerden birisi Kazakistan’dır. 45º-87º
doğu boylamları ile 41°-57° kuzey enlemleri arasında yer alan Kazakistan’ın
yüzölçümü 2.717.300 km²’dir. Kuzeyde ve Batıda Rusya Federasyonu , doğuda
Doğu Türkistan , güneyde Türkmenistan, Özbekistan ve Kırgızistan ile çevrilidir.
Ülkenin başkenti 1998’den bu yana Atana olup, önemli şehirleri Almatı, Cambu,
Çimkent, Türkistan, Karaganda, Semipalatinsk, Kökçetav, Kustanay, Turgay ve
Baykonur’dur.24
Kazakistan’ın nüfusu, 2004 verilerine göre 15 milyon civarındadır. 1989’da
16.464.000 olan nüfus 1999 nüfus sayımına kadar yıllık ortalama % 1’lik bir azalma
ile 14.953 milyona düşmüştür. Ancak 2000-2001 döneminde de düşme devam
etmesine karşın, 2003-2004 döneminde azalış durarak % 0.7 oranında artışla 14.951
milyona ulaşmıştır. 2005 itibariyle nüfusun 15.1 milyon olduğu tahmin
edilmektedir.25
Nüfus azalışında ana etken, bağımsızlık sonrası ülkeden dışa yönelik göç
olmuştur. Dış göçten kaynaklanan nüfus azalışının en bariz görüldüğü bölge,
nüfusunun büyük çoğunluğunu Rusya, Ukrayna ve Beyaz Rusya’dan gelenlerin
oluşturduğu Kuzey Kazakistan’dır. Nitekim 1989-1999 arası dönemde, ülkedeki Rus
nüfusu % 28 azalışla 6.227 milyondan 4.479 milyona düşmüştür. Aynı şekilde,
Almanlar % 63 azalışla 957.000’den 353.000’e ve Ukraynalılar % 39 azalışla
896.000’den 547.000’e düşmüştür. 26
Kazakistan'da tarım ve hayvancılığın oldukça gelişmiş olduğu söylenebilir.
Üretilen tarımsal ürünlerin başında buğday ve pamuk gelmekle beraber, darı, yulaf,
mısır ve pirinç de üretilmektedir. Hayvancılık daha çok sığır ve küçükbaş hayvan
ağırlıklıdır. Doğal kaynaklar yönünden zengin olan Kazakistan'da krom, çinko, bakır,
24Kazakistan Haritası İçin Bkz.Ek-2 25 Kazakistan,01.02.2007. http://tr.wikipedia.org/wiki/Kazakistan#Demografik_yap.C4.B1 26 DEMİRTEPE, Turgut . “Kazakistan’da Demografik Trendler” USAK Stratejik Gündem , http://www.usakgundem.com/yazarlar.php 29.06.2006
15
kurşun, wolgram, asbest, barit, berilyum, bizmut, altın, demir, kömür, alüminyum,
titanyum, bor, petrol ve doğalgaz çok miktarda çıkarılmaktadır.Sanayi dalları ise;
tarımsal sanayiler, metalürji, hafif sanayi, petro-kimyasallar ve tekstil sanayi’dir.27
Kazakların tarih sahnesinde rol almaya başlamaları 15. asra, Özbek hanları
devrine denk düşer. Şeybani Hükümdarı Ebü'l-Hayr zamanında bozkır bölgesinde
yaşayan Türk kabileleri, aynı sülaleden Barak Han’ın oğulları Canıbek ile Kerey'in
idaresinde doğuya göç ederek Çağatay Hanlığı topraklarını kendilerine yurt
edinmişler ve buralarda yaşayan göçebe Türk kavimleri ile birleşerek iki yüz bin
kişilik bir nüfusa ulaşmışlardır. Bunlara daha sonra, Naymanlar, Celayirliler ve
Duğlatlar da katılınca bir milyonluk bir Kazak topluluğu meydana gelmiş, Balkaş
civarında yaşayanlara Canıbekoğlu Kasım Han, Urallara kadar olan bölgede
yaşayanlara Kereyoğlu Burunduk Han hükümdarlık etmiştir. Daha sonra Kasım Han,
amcasının oğlu Burunduk Hanı ortadan kaldırarak, Kazakların tamamını birleştirmiş
ve üç yüz bin kişilik bir ordu kurmuştur.28
Kasım Handan sonra sırasıyla, oğlu Aknazor Han (1520-1555), ondan sonra onun
oğlu Şigay Han (1555-1570) Kazan hükümdarı olmuşlardır. Şigay Han zamanında
bozkırların tamamı Kazak hakimiyeti altına girmiş, Şigay Hanın yerine geçen
Tevekkel Han zamanında ise (1570-1600) Taşkent ele geçirilerek başkent
yapılmıştır. Bundan sonra da Kazak toprakları üç ayrı "orda" ya bölünmüştür.
Bunlar; Tien Shan'ın kuzeyindeki Semireciye bölgesini içine alan kısma Büyük Orda
(Uluyüz), Aral Gölünün doğusundaki orta step bölgesini içine alan kısma Orta Orda
(Orta yüz) ve Aral Gölüyle Ural Irmağı arasında kalan kısma da Küçük Orda (Kiçi
yüz)’dır. Daha sonraları Tevekkel Hanın yerine kardeşi İşim Han (1600-1623),
ondan sonra Cihangir geçmiştir (1623-1655).Cihangir Han’ın yerini de oğlu Tekva
Han (1655-1678) almıştır.29
Tekva Handan sonra sultan olan Pulta Han’ın(1678-1718) Türkistan'a kadar olan
bölgeleri ele geçirmesi Kazakların birliğini bozmuştur. Ordaların birbirleri ile
savaşmaya başlamalarıyla harekete geçen Ruslar, önce Küçük Ordayı (1731), sonra
27 METİN.Meftun. Politik ve Bölgesel Güç Hazar, Yayınları,İstanbul 2004,s.106 28GÖMEÇ,Saadettin.Türk Cumhuriyetleri veToplulukları Tarihi, Akçağ Yayınları,1999,s.62 29 Tarih Sayfam.Com Web sitesi,Kazakistan Tarihi,12.11.2006, http://www.tarihsayfam.com/ulkeler-tarihi/kazakistan.html
16
Orta Ordayı (1743), daha sonra da Hokand Hanlığı idaresindeki Büyük Ordayı
(1846) hakimiyetleri altına almışlardır. Böylece bütün Kazak topraklarının Çarlık
Rusya’sının eline geçmesini takiben,19. yüzyılın ikinci yarısında Kazak topraklarına
yeni iskan merkezleri kurulmuş ve buralara Ruslar yerleştirilmiştir.
1917 devriminden sonra Alaş Orda adlı Kazak hükümeti oluşmuş, buna karşılık
1920'de Kazakistan'ı işgal eden Kızıl ordu, Oranburg'da muhtar bir Sovyet
Cumhuriyeti kurmuştur. Bundan sonra ise Alma-Ata başkent yapılmış ve göçebeler
1929'da yerleşik hayata geçmeye zorlanmışlardır. Takip eden yıllarda ise birçok Rus
ve Ukraynalı göçmen Kazak topraklarına yerleştirilmiştir.
80’li yılların sonuna doğru ,SSCB’nin içine düştüğü ekonomik ve sosyal
bunalımdan bir türlü kurtulamaması bünyesindeki cumhuriyetlerin bir bir
kendisinden kopmasına sebep olmuştur. Buna bağlı olarak Kazakistan’da 16 aralık
1991’de tam bağımsızlığını ilan etmiştir.30
Bağımsızlığına kavuşmasının ardından, toprakları üzerinde zengin hidrokarbon
kaynaklarının keşfedilmesiyle Kazakistan’a gün yüzü doğmuştur.Öyle ki, bu ülkenin
Hazar Havzası’nın en büyük rezervlerine sahip olduğu öne sürülmektedir.Tüm
bunların ışığında, bu bölümde Kazakistan’ın mevcut olan enerji potansiyeli
incelenecek olup, söz konusu kaynakların ülke ekonomisi ve geleceği üzerine
etkileri konusunda saptamalar yapılmaya çalışılacaktır. Ayrıca, bölgesel liderlik
hevesinde olduğu bilinen Kazakistan’ın, sahip olduğu hidrokarbon kaynaklarını
doğru bir şekilde kullanarak, Orta Asya’da etkin bir güç olup olamayacağı tartışmaya
açılacaktır.
2.2.Kazakistan’ın Petrol Rezervleri
Sovyetler Birliği döneminde uygulanan ekonomik planlar çerçevesinde
Kazakistan, önemli bir tarım ülkesi durumuna gelmiştir. Tek bir ekonomik sektörde
uzmanlaşma esasına dayanan bu uygulamaların sonucunda, topraklarında zengin
petrol yatakları bulunan ülke, büyük bir petrol ürünleri ihracatçısı olamamıştır.
Kazakistan’ın Sovyetler Birliği zamanında sahip olduğu sanayisi ise daha çok yer altı
kaynaklarının çıkarılması üzerine bina edilmiştir.Bu yüzden ülkede tarımdan sonra 30 KESİCİ ,Kayyum. Dün,Bugün ve Hedefteki Kazakistan,IQ Yayınları,İstanbul,2003,S.233
17
gelen uzmanlık kolunun madencilik olduğu görülür. Kazakistan, volfram, kurşun ve
barit açısından dünyada birinci; krom, çinko ve gümüş açısından ikinci; manganezde
üçüncü; bakırda dördüncü; altın ve demirde yedinci; gaz ve kömürde dokuzuncu son
olarak petrolde on üçüncü sıradadır. Fakat bu alanlarda bile nihai mal üretebilen bir
sanayi geliştirebilmiş değildir.31
Bütün bunların yanında Kazakistan, Sovyetler birliği’nin son zamanlarında
Rusya’dan sonra Birliğin en büyük ikinci petrol üreticisi durumuna gelmiştir.
Üretimdeki artışın ana sebebi; ülkedeki Onshore petrol yataklarının
Azerbaycan’ınkilere göre daha geç keşif edilmesi ve Sovyetlerin yeni yatırımları bu
bölgelere yapmış olmasıdır.Bu durum , Azerbaycan’daki kolay ulaşılabilir onshore
petrol yataklarının tükenmesi karşısında Sovyet yetkililerin daha derine inmek yerine
mevcut yatakları kullanma stratejilerinden kaynaklanmıştır.32
Sovyetlerin bu üretim stratejisine bağlı olarak, Tengiz, Uzen ve Karaçaganak
yatakları ele alınmış ve bu bölgelerdeki üretim arttırılmıştır. Karaçaganak bölgesinde
petrolün yanı sıra doğal gaz rezervlerine de rastlanılmıştır. Öyle ki, bu bölgeden
çıkarılan gaz, Sovyet üretiminin önemli bir kısmını karşılamıştır. Kısa zamanda
mevcut teknolojiyi kullanarak üretim yapma yönteminin sakıncaları ortaya çıkmış,
1980’lere gelindiğinde sığ yatakların rezervlerinin azalmaya başlaması, Sovyetler
Birliği petrol üretiminde bir tıkanıklık yaşanmasına neden olmuştur. Avrupa ve
Amerika da daha derin noktalarda sondaj yapmaya imkan sağlayan teknolojilerin
geliştirilmesine karşılık Sovyet teknolojisinin yetersiz kalmasının sonucu olarak
Kazakistan’da yeni üretim bölgeleri keşfedilememiştir.33
SSCB’nin dağılmasının ardından hareket serbestliğine kavuşan Kazakistan,
uluslar arası bir çok firma ile müzakerelere başlamıştır. Ancak ilk başlarda yapılan
sondajlardan istenilen verim alınamamış, birçok deneme başarısızlıkla
sonuçlanmıştır. Önemli miktarda yatırım yapılan bazı bölgeler kısır ya da verimsiz
çıkmıştır. Bu durum petrol firmaları arasında huzursuzluğa yol açmış olsa da,
31 SOMUNCUOĞLU,Anar. Kazakistan ve Özbekistan Ekonomileri Geçiş ve Büyüme Stratejileri,Türkistan Araştırmaları Dizisi,ASAM Yayınları,Ankara ,2001,S.46 32 BİLGİN,Mert . Avrasya Enerji Savaşları ,IQ Yayınları, İstanbul ,2005 s.214 33 SOMUNCUOĞLU,Anar. Kazakistan….…,s.46
18
araştırmaların derinlikleri arttıkça Kazakistan’ın Hazar bölgesindeki en büyük
rezerve sahip ülke olduğu ortaya çıkmıştır.34
Kazak petrolleri diğer bölgelere göre daha geç bulunmuştur. Hazar’ın Kazakistan
kıyılarında Petrol araması yapmak için 1993 yılında Kazakstan Caspi Shelf adlı
uluslar arası bir konsorsiyum kurulmuş, bu konsorsiyumun 1994’te başlatıp,
1997’de sonuçlandırdığı araştırmalarda , Kazakistan’ın Hazar kıyılarında 60 milyar
varil petrol olduğu tahmini yapılmıştır.35
Hazar petrollerinin önemli bir kısmına sahip olduğu açıkça ortaya çıkan
Kazakistan da, şimdiye kadar birçok hidrokarbon yatağı tespit edilmiş ve yine
önemli bir kısmının da keşfedilmeyi beklediği tahmin edilmiştir. Kazakistan’daki en
önemli yataklar şunlardır; Tengiz, Kashagan, Karaçaganak, Korolev, Aktau, Aliaru
ve Kumangaz. Amerikan Enerji Bilgi İdaresi’nin 2006 yılı verilerine göre
Kazakistan’ın kanıtlanmış Petrol rezervleri 9 ile 40 milyar varil arasındadır.36
Kazakistan’ın en önemli petrol yataklarından biri Tengiz’dir.Sadece bu yatakta
bulunan kanıtlanmış Petrol rezervi 10 milyar varil olarak belirtilmiştir.37 Değişik
kaynaklara göre ise bu yatağın potansiyelinin 30 milyar varil olduğu ve dünyanın en
büyük 10.petrol sahası durumunda bulunduğu bildirilmektedir. Tengiz’in
kuzeyindeki Korolev sahasında ise 18.4 milyar varil petrol olduğu tahmin
edilmektedir. 38
2000 yılının Temmuz ayında 4500 metre derinlikte tespit edilen dev Petrol yatağı
Kashagan ,Kazakistan için yeni bir umut olmuştur.Uzmanlar 40 km gibi geniş bir
petrol balonuna sahip olan bu yatağın 30 milyar varil ,Kazakistan hükümeti ise 50
milyar varil tahmini potansiyeli olduğunu belirtmektedirler. Ayrıca yeni keşiflerde
düşünüldüğünde ,bu bölge dünyada ki ikinci en büyük petrol sahasıdır. 39
34 YÜCE. Kafkasya ve…………………..…. ,s.171 35 KALKAN,İbrahim, “Kazak Petrolleri ve Uluslararası Güçler”,YALÇINKAYA,Alâeddin ve dig.(Der),Türk Cumhuriyetleri ve Petrol Boru Hatları,Bağlam Yayınları,İstanbul,1998,S,67 36 http://www.eia.doe.gov/cabs/Kazakhstan/Full.html Ekim 2006 37 KOCAOĞLU ,Mehmet. Petro-Strateji,Türkeli Yayınları,Ankara,1996.S.131 38 ONAY,Yaşar, “Hazar Enerji Kaynaklarının Jeopolitik ve Jeoekonomik Dinamikleri”,Avrasya Etütleri,Sonbahar 2002,S.29 39 KLEVEMAN,Lutz .Yeni Büyük Oyun Orta Asya’da Kan ve Petrol,Çeviren Hür Güldü,Everest yayınları,İstanbul,2003, S.85
19
2.2.1.Kazakistan’ın Petrol Üretimi ve Tüketimi
Kazakistan’ın petrol sahalarına bakıldığında, sahip olduğu rezerv miktarı
bakımından dünyada 13. , petrol üretimi bakımındansa 28. sırada olduğu görülür.
SSCB döneminde Batı Sibirya ve Azerbaycan’daki kolay çıkarılabilen rezervler
üzerinde yoğunlaşılmasının sonucu olarak,bu ülkedeki petrol ve doğalgaz rezervleri
pek kullanılmamıştır.
Günümüzde petrol üretim ve ihracatı Kazakistan ekonomisi için çok önemli bir
hale gelmiştir.1993 yılında gerçekleşen petrol üretimi 23 milyon ton’a kadar düşen
ülke de,2000 yılı itibariyle üretim 28 milyon ton olarak gerçekleşmiştir.Bunun altı
milyon tonunun tüketilmesine rağmen geriye kalan 22 milyon tonluk bir kısmı ihraç
edilmiştir.Böylece Orta Asya’nın en büyük petrol üreticisi durumuna yükselen
Kazakistan, 2002 yılında günde 989 bin varil petrol üretme başarısını sağlamıştır.
2005’te ise bu rakam günlük 1.29 milyon varile çıkmış ve aynı yıl içerisinde üretilen
bu petrolün 222 bin varillik bölümü Kazakistan’ın kendi tüketimi olmuştur.Yani
toplam ihracat günde 1 milyon varil olmuştur. 40
Kazakistan hükümeti 2015’e kadar ,yeni devreye girecek projelerle birlikte
günlük 3.5 milyon varil petrol üretmeyi ümit etmektedir.Bunun 1milyon varilinin
Kashagan,700 bin varilinin Tengiz, 600 bin varilinin Kurmangaz ve 500 bin varilinin
de Karacaganak bölgelerinden elde edilmesi planlanmaktadır. Bunun yanı sıra ,
1999-2004 yılları arasında Kazakistan’ın Petrol üretiminde her yıl %15’lik bir artış
söz konusudur.41
Kazakistan,yeni keşfedilen yataklarında üretime geçmesiyle sadece öngörülen
üretim rakamları yakalanmış olmayacak,dünyada da petrol üretiminde ilk beş sırada
yer alacaktır.
40 TİKA: “Kazakistan Ülke Raporu”, 08.03.2007, www.tika.gov.tr/ulke_profilleri 41 PAMİR,A.Necdet , “Kafkaslar ve Hazar Hazasındaki ülkelerin Enerji Kaynaklarının Türkiye’nin Enerji Güvenliğine Etkileri” Türkiye’nin Çevresindeki Gelişmeler ve Türkiye’nin Güvenlik Politikalarına Etkileri Sempozyumu,Harp Akademileri,İstanbul,10 Mart 2006.s.29
20
Şekil-1:Kazakistan’ın Petrol Üretim ve Tüketimi 1992-2007 42
2.2.2.Kazakistan’ın Petrol İhracatı ve Nakil Yolları
Kazakistan hükümetinin öngörülerine göre 2015 yılına kadar günde 3.5 milyon
varil üretim yapılması ve bunun büyük bir çoğunluğunun ihraç edilmesi
düşünülmektedir.Yeterli ihraç yollarının yapılması ve sektöre yapılan yatırımlarında
aynı oranda devam etmesi durumunda, bunun ulaşılması güç bir hedef olmayacağı
açıktır. Konumu itibariyle Kazakistan da, Azerbaycan gibi bir kara devletidir.Hiç bir
uluslar arası suya çıkışı olmadığından, enerji kaynaklarını dünya pazarlarına
çıkarmada ve bu kaynakları vatandaşların yararına kullanmak için paraya çevirme de
başka devletlerin yardımlarına muhtaçtır.Bu yüzden mevcut boru hatlarının kesintisiz
işlemesi ve yeni boru hatlarının devreye sokulması konuları Kazakistan açısından
ayrı bir öneme sahiptir.43
1991’de bağımsızlığını kazanan Kazakistan’ın kendi ayakları üzerinde
durabilmesi, kendi öz kaynaklarını kullanabilme kabiliyetine bağlıdır. Siyasi olarak
42 Kazakstan country analsis-Brief, june 2005 , 03.12.2006 http://www.eia.doe.gov/cabs/Kazakhstan/Oil.html 43 KALKAN,İbrahim, “Kazak Petrolleri ve Uluslararası Güçler”,YALÇINKAYA,Alâeddin (Der.), Türk Cumhuriyetleri ve Petrol Boru Hatları,Bağlam Yayınları,Ankara,1998,s.72
21
bağımsızlığını kazanmış olmasına rağmen, ülke ekonomisinde halen Rusya’nın çok
büyük etkisi vardır. Kazakistan açısından çok feci sonuçlar doğurabilecek olan bu
bağımlılıktan kurtulmak için de yeni ihraç yollarının biran evvel devreye sokulması
gerekmektedir.44
Kazak petrolü, Rusya Federasyonu’nun verdiği bir kota dahilinde, münhasıran
Rus petrol hatları ile uluslar arası pazara ulaşabilmektedir. Günümüzde Kazakistan,
ikisi Rusya federasyonu topraklarından geçmekte olan üç petrol boru hattını
kullanmaktadır. Rusya Federasyonu topraklarından geçenler; Sovyetler Birliği
zamanında devir alınan ve kapasitesi yükseltilerek kullanılan Atrau-Samara boru
hattı ile , Uluslar arası şirketlerin oluşturduğu bir konsorsiyum ile inşa edilen CPC
(Caspian Pipeline Consortium) boru hattıdır.45
Rus, Kazak ve Umman hükümetleri tarafından, uluslar arası firmalarla
oluşturulan konsorsiyum çerçevesinde geliştirilen CPC boru hattı , Kazakistan’ın
Hazar Denizi Petrol kaynaklarını Rusya’nın Novorssiysk limanına bağlamaktadır.
Kapasitesi, günde 560 bin varil olan bu hattın açılışı kasım 2001’de yapılmıştır.
Kazakistan’ın Tengiz sahasının petrolünü taşıyan bu hattın kapasitesinin günde 1.3
milyon varile çıkarılması düşünülmektedir. 46
Kazakistan’ın Rusya dağıtım sistemine bağlanan bir diğer boru hattı da Atrau-
Samara’dır.CPC boru hattı bitmeden önce Kazakistan, hemen hemen tüm petrol
ihracatını bu hat üzerinden yapmaktaydı . Ancak CPC’nin devreye girmesiyle birlikte
bu ahtın önemi azalmıştır.
Kazakistan’ın Petrol ihracatında kullandığı diğer boru hattı ise; Kazakistan-Çin
Petrol Boru Hattıdır.47 2006 yılı Mayıs ayında faaliyete geçen bu hat, bin
kilometrelik uzunluğu ile yılda 20 milyon ton petrol taşıma kapasitesine sahiptir.Söz
konusu boru hattı tam kapasite çalışmaya başladığında, Çin’in petrol ihtiyacının
44 VURAL,Zeliha, Hazar Enerji Kaynaklarının Uluslararası Politikadaki Yeri ve Türkiye’ye Etkisi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,Ankara:Atılım Ümiversitesi,2006,s.30 45 YÜCE,Kafkasya ve………….…. ,s.176 46 TC Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi “Kazakistan Sanayi Ürünleri Pazarı” Ülke Raporları,2005 http://www.igeme.org.tr/tur/yerinde/kazakistan/kazak3.pdf 47Boru hattı haritası için Ek-3
22
yüzde 15’ini karşılayacaktır. Kazakistan bu üç hat dışında İran üzerinden demir yolu
ile de petrol ihraç etmektedir.48
Ayrıca Kazakistan petrolü’nün BTC’ye dahil edilmesi de söz konusudur. Eğer bu
anlaşma sağlanırsa , Kazak petrolü tankerlerle hazarı geçip, Azerbaycan’ın Sangaçal
Limanından Bakü-Ceyhan hattıyla birleşecektir.Toplam ihracatı içinde petrolün payı
%35’ten fazla olan Kazakistan için, boru hatları seçeneklerinin artması, ülkenin
geleceği açısından hayati bir öneme sahiptir.49
2.3.Kazakistan’ın Doğal Gaz Rezervleri
Kazakistan, doğalgaz bakımından zengin kaynaklara sahip olmasına rağmen hala
bir gaz ithalatçısı durumundadır.Ülkedeki tahmini gaz rezervlerinin 65 ile 100 tcf
dolaylarında olduğu düşünülmektedir.50
Kazakistan, 1999’da yürürlüğe koyduğu bir kanunla, ülkede yer altı kaynaklarını
çıkaran firmaların programlarına doğal gaz çıkarım işini de koymalarını mecburi
kılmıştır.Çıkarılan bu kanunun sayesinde, 2004 yılına gelindiğinde ülke, dışarıdan
doğal gaz almaya ihtiyaç duymamaya başlamıştır. Kazakistan’daki doğalgazın
yaklaşık %25’i Karacaganak bölgesinde bulunmaktadır.Diğer bir doğal gaz bölgesi
ise ülkenin güneyinde bulunan Amangeldi bölgesidir. Bunlardan başka Tengiz ve
Kashagan’da da petrolün yanında önemli doğalgaz yatakları bulunmaktadır.
Halihazırda Tengiz ve Kashagan’da üretim önceliği Petrolde olsa da, ilerleyen
yıllarda buralardan da hatırı sayılır ölçüde doğalgaz çıkartılması beklenmektedir. 51
2.3.1.Kazakistan’ın Doğalgaz Üretimi ve Tüketimi
Doğalgaz üretiminin desteklenmesi için 1999’da çıkarılan kanun kısa zamanda
etkisini göstermiş, üretim 1999’dan itibaren artış eğilimine girmiştir. Hatta 2000
yılında 314 bcf doğalgaz ile Kazakistan tarihinin o güne kadarki en yüksek doğalgaz
üretimi gerçekleştirilmiştir. Ancak bu üretim ülke ihtiyacını karşılayamayacak
48 “Kazakistan-Çin Boru Hattı Açıldı” Amerikanın Sesi 15.12.2005 http://www.voanews.com/turkish/archive 49 PAMİR. “Türkiye’nin Çevresindeki……..……..S.28 50 YÜCE,Kafkasya ve………….…. ,s.175 51 PAMİR. “Türkiye’nin Çevresindeki……………….…..S.30
23
düzeyde olmuştur. Bu dönemde ülke 145 bcf/yıl’lık bir ithalat yapmıştır.Yani
Kazakistan 2000 yılında toplam 505 bcf/yıl doğal gaz tüketmiştir.2003 yılında ise
490 bcf’lik tüketime karşılık , 560 bcf/yıl’lık bir üretim gerçekleştirilmiştir.2004 yılı
üretimine gelince bir önceki yıla nazaran %50’lik bir artış göstererek 720 bcf olarak
gerçekleşmiştir.52
Şekil-2:Kazakistan’ın Doğalgaz üretim ve Tüketimi Haziran 200553
Kazakistan’ın doğalgaz üretimi her sene artma eğilimindedir.2000 yılından sonra
Ülkede ki üretim her yıl %16 dolaylarında artış göstermiştir. Kazakistan enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı; doğalgaz üretimini 2005 yılında 1.1 tcf olarak (bu rakam
yakalanamamıştır), 2010’da 1.66 tcf ve 2015 yıllında da 1.84 tcf olarak
öngörmüştür.54
52 DOKUZLAR. Dünya Güç ……………..s.81 53 Kazakstan country analsis-Brief, june 2005 , http://www.eia.doe.gov/cabs/Kazakhstan/Oil.html 03.12.2006 54 PAMİR. “Türkiye’nin Çevresindeki……………….…..S.31
24
Kazakistan’daki doğalgazın bir özelliği de associated olmasıdır.55 Yani Petrol
üretimi için yataklara tekrar enjekte edildiği düşünülürse; Petrol üretimi bitse bile
Kazakistan önemli bir doğalgaz üreticisi olarak kalacaktır.
2.3.2.Kazakistan’ın Doğalgaz İhracatı ve Nakil Yolları
Kazakistan Zengin doğalgaz yataklarına sahip olmasına rağmen, yeni yeni ihraç
kabiliyeti edinen bir ülkedir. 2002’den bu yana, Karacaganak bölgesinde üretilen gaz
400 km’lik bir boru hattıyla Rus Orenburg tesisine gönderilmekte, bir kısmı
Rusya’da pazarlanırken geri kalanı Kazakistan’a tekrar pompalanmaktadır.
Gönderilen gaz miktarı 212 ve 247 bcf’dir. Temmuz 2002’de Kazmunaigaz,
Gazprom’un ortak iştiraki olan KazrosGaz’la Kazakistan’ın doğalgaz boru hattını
yenilemek üzere 500 milyon dolarlık bir program başlatmışlardır. Bazı uluslar arası
bankalarında desteklediği bu programla 2005’ten itibaren Kazakistan’ın gaz
ihracatının artması beklenmektedir.56
Kazakistan’ın Kuzey kısımları, doğal gazı Taşkent-Bişkek-Almatı hattıyla
Özbekistan’dan almaktadır.Kazakistan’ın güney kısımlarında ise, Özbekistan ve
Kırgızistan’la yaşanan bazı sorunlar yüzünden gaz akışında düzensizlikler
yaşanmaktadır. Bundan dolayı Kazakistan, söz konusu ülkelere olan bağımlılığını
bitirmek düşüncesiyle bazı projeler üzerinde çalışmaktadır.57
Kazak doğalgazı Rus doğalgazına rakiptir.Bu yüzden Kazakistan, sahip olduğu
doğalgaz’a yeni pazarlar açmak için Hazar Denizi geçişli ihraç boru hatları projeleri
geliştirmektedir.Bunlardan biri Hazar’ı geçip Bakü üzerinden Türkiye’ye uzanacak
petrol ve doğalgaz taşıyacak boru hattı, diğeri ise 8000 km kat ederek Çin’e ulaşacak
boru hattıdır.Bu projeler üzerinde fizibilite çalışmaları hala devam etmektedir.
Bunlardan başka Kazakistan, Rusya ve ötesine taşınan Türkmen ve Özbek
doğalgaz’ının geçtiği transit bir bölge konumundadır.58
55 Bu sözcük ,petrol Rezervuarlarında Petrolle beraber bulunan gazı ifade etmektedir. 56 PAMİR. “Türkiye’nin Çevresindeki……………….…..S.32 57 DOKUZLAR. Dünya Güç ……………..s.84 58 TC Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı ülke Raporları,2005 s.6 http://www.igeme.org.tr/tur/yerinde/kazakistan/kazak3.pdf
25
2.4.Kazakistan’ın Uluslararası Şirketlerle Yaptığı Enerji Anlaşmaları
Kazakistan bağımsızlığını takip eden dönemde, Sovyetler sonrası içine düştüğü
ekonomik bunalımdan kurtulmak adına yer altı kaynaklarını faaliyete geçirmek için
kolları sıvamıştır. Sovyetler birliği döneminde, enerji sektörü yerine tarım sektöründe
uzmanlaşan Kazakistan’ın sahip olduğu zengin kaynakları tek başına üretecek ve
işleyip ihraç edecek kabiliyeti gelişmemiştir. Bu yüzden ülke, bağımsızlık sonrası
ekonomik geçiş döneminde yabancı sermayeye muhtaç bir duruma gelmiştir.
Kazakistan, enerji kaynaklarının milli ekonomiye katkısı için çok uluslu enerji
devleriyle birçok anlaşma imzalamıştır.
2.4.1.Tengiz Anlaşması: Kazakistandaki en büyük enerji projelerinden biri olan ve
20 milyar dolarlık bir yatırım gereksinimi öngörülen bu projeyi, TengizChevron
Konsorsiyumu yürütmektedir. Konsorsiyumdaki hisse dağılımı; Chevron %50,
Kazakoil%20, Mobil%25 ve Lukoil-Arco%5 şeklindedir. Bu sahanın 6 ile 9 milyar
varillik bir rezerve sahip olduğu tahmin edilmektedir.59
2.4.2.Kashagan Anlaşması: 2000 yılında hizmete giren bu kuyudan oldukça verimli
rezervlerin bulunabileceğini gösteren miktarlarda üretim sağlanmıştır. Proje
ortakları; Exxon Mobil %14,2 , ENI %14,2 , TotalFinaElf %14,2 , Shell %14,2 ,
British Gas %14,2 , BPAmaco %9,5 , Philips Petroleum %7,1 , İnpex %7,1 , ,Statoil
%4,7 şeklindedir.Bu yataktaki rezerv miktarının 10 ile 40 milyar varil arasında
olduğu tahmin edilmektedir.60
2.4.3.Karaçaganak Anlaşması:Kazakistan’ın doğalgaz rezervlerinin %40’ına sahip
bu bölgenin işletilmesi için 1997 yılında uluslar arası bir konsorsiyum
kurulmuştur.Ortakların hisseleri; Agip %32,5,British Gaz,%32,5, Texoco%30,
Lukoil %15 Şeklindedir.Bu saha için 8 milyar dolarlık üretim ve paylaşım anlaşması
imzalanmıştır.Bazı tahminlere göre 1.35 trilyon m³’lük doğalgaz rezervinin
bulunduğu saha da , 1,2 milyar tonluk da petrol rezervi bulunmaktadır.61
2.4.4.Aktau-Aktübinsk-Atrau Anlaşması:Bu Proje Türkiye ile Kazakistan’ın
birlikte kurdukları Kazaktürkmunay şirketi tarfından yürütülmektedir.%51
59 ARAS, Osman Nuri ,Azerbaycan’ın Hazar Ekonomisi ve Stratejisi ,Der Yayınevi, İstanbul, 2001.s.261 60 BİLGİN. ,Avrasya ………….……..s.219 61 EKİCİ, “Kazakistan …..” S.3 http://www.igeme.org.tr/tur/yerinde/kazakistan/kazak3.pdf
26
Kazakistan %49 Türkiye ortaklığı çerçevesindedir.Aktau bölgesinde günlük 2500,
Aktübins bölgesinde ise 1500 varil petrol çıkarılmaktadır.62
2.4.5.Tup-Karagan Anlaşması:Hazar Denizi’nin Kazakistan’a ait bölümünde yer
alan bu saha, Tup, Karagan ve Ataş sahalarını içerisine almaktadır.Yaklaşık 100
milyon ton petrol rezervine sahip olduğu düşünülen bölgedeki bu proje, 3 milyar
dolarlık bir yatırımı içermektedir.Rus Lukoil ve Kazak KazMunayGas Şirketleri
%50’er oranında ortaklardır.63
2.4.6.Kurmangaz Anlaşması: 23 milyar dolarlık büyük bir proje olan bu anlaşma
Rus Rosneft şirketi ile Kazakistan’ın KazmunaiGas Şirketi arsında 2005 yılında
imzalanmıştır.Bu sahadaki petrol rezervlerinin yaklaşık 1 milyar ton civarında
olduğu tahmin edilmektedir.64
2.5.Enerji Kaynaklarının Kazakistan Ekonomisine Etkileri
16 Aralık 1991'de bağımsızlığını ilan eden Kazakistan, kısa bir süre sonra
başlattığı ekonomik reformlarla, merkezi ekonomiden serbest piyasa ekonomisine
geçebilmek ve bu sayede ülkeye yabancı sermayeyi çekebilmek için kolları
sıvamıştır. Bu reformların; kamu da tekelciğini ortadan kaldırma, özelleştirme,
borçların yeniden yapılandırılması, bankacılık reformu, fiyat politikaları ve ticarette
liberalleşme, yatırımların teşviki kanununun çıkarılması, gümrük ve vergi konuları
üzerinde yoğunlaştığı görülmüştür.65
Bağımsızlık öncesi dönemde, sahip olduğu maden kaynaklarının da etkisiyle
komşularına nazaran daha derin bir gelişmişlik düzeyine sahip olan Kazakistan, ne
var ki bu alt yapıyı etkili bir biçimde kullanamamıştır. Sovyetler birliği zamanında
tarım sektöründe uzmanlaşmış olan ülke, bağımsızlık sonrasında üretimde ve
ihracatta büyük sıkıntılar yaşamıştır.
62 YÜCE. Kafkasya ve……………... ,s.282 63 MNG Yatırım Web Sitesi Haberler, “Tup-Karagan Anlaşması İmzalandı”, 29.12.2003, http://www.mngyatirim.com.tr/online/news-display.asp?id=157266 ,07.12.2006 64 YÜCE.,Kafkasya ve…………..…. ,s.284 65 ÇARIKÇI,Emin, “Türk Cumhuriyetlerinde Ekonomik Gelişmeler ve Kazakistan Örneği” T.C.Basbakanlık Dış Ticaret Müsteşerlığı,Ocak 2002 http://www.dtm.gov.tr/ead/dtdergi/ocakozel2002/carikci
27
SSCB’nin dağılması Kazakistan’a doğal kaynaklarını daha yüksek fiyatlara
satabilmek ve daha çabuk endüstrileşebilmek için bir fırsat olmuştur. Sahip olduğu
kaynaklar bakımından stratejik önemi gittikçe artan Kazakistan da son 10 yılda
önemli gelişmeler yaşanmıştır. Enerji konusunda dünyanın önde gelen ülkeleri
arasına girme yolunda hızla ilerleyen Kazakistan, enerji üretim kapasitesini arttırmış
ve arttırmaya da devam etmektedir.66
Kazakistan’ın artan petrol ihracatı ve enerji sektörüne yapılan yatırımların da
etkisiyle, ülke ekonomisi yüksek büyüme rakamlarına ulaşmıştır.Kazakistan 2003
yılında %9.2, 2004 yılında %9.4 büyürken, 2005 yılında %9’luk bir büyüme rakamı
yakalamıştır. Ülke 2000’den buyana yıllık ortalama %9 oranında büyüme
sağlamıştır.Böylece dünyada, Çin’den sonra en hızlı büyüyen ikinci ekonomi
olmuştur.Bu büyüme performansının yakalanmasında özellikle petrol sektörünün
önemli payı vardır.67
Kazakistan’da bulunan petrol yataklarının önemli ölçüde korunmuş olması ve
Kazakistan hükümetinin özel sektörü ekonomiye katılma konusunda teşvik edebilmiş
olması, yabancı yatırımcıların bu ülkeyi tercih etmelerini sağlamıştır. Ülke, 1993-
2003 yılları arasında toplan 25,8 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım çekmiş, bu
yatırımın %46’sı petrol ve doğalgaz üretimine, %21’jeolojik araştırma ve keşiflere ,
%16’sı ise Metalurji alanına yapılmıştır. Şu anda özel sektörün GSYİH’daki payı
%65 , İstihdam sağlamadaki payı ise %75 seviyesindedir. Kazakistan hükümetinin
amacı ; ülkenin GSYİH’nı 2010 yılına kadar 2000 yılının iki katına çıkarmaktır. 68
Kazakistan ekonomisindeki bu olumlu hava dünya kredilendirme kuruluşlarının
da dikkatini çekmiştir. Ülkenin kredi notu Fitch tarafından BBB’ye yükseltilmiştir.
Verileri yapan analistler , ekonomik istikrarın süreceğini de öngörmüşlerdir.69
Hızlı ekonomik büyüme Kazak halkının yaşam standartlarını da olumlu şekilde
etkilemektedir. Mesela 1995 yılında ülkede kişi başına düşen milli gelir 700 dolar
olmuşken , bu rakam 2004 yılı sonu itibariyle 2,700 dolar seviyesine çıkmıştır.
66 ŞENER,Başer, “Kazakistan Ekonomisine Bakış”Garanti Dergisi,Mart 2006,S.2. http://garanti.com.tr/garanti_dergisi/garanti_dergisi_0306.pdf 67 Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu Ülke bültenleri “Kazakistan” Şubat 2007,S.6 http://www.deik.org/bultenler/2007213102530kazakistan%20bulten%20subat%202007.pdf 68 http://www.deik.org/bultenler/2007213102530kazakistan%20bulten%20subat%202007.pdf 69 “Fitch Kazakistan’ın Notunu Yükseltti” Hürriyet Gazetesi,28.10.2004
28
Kazakistan hükümetinin şimdiki hedefi ise kişi başına düşen milli geliri 2010 yılında
5,800 dolara , 2015 yılında ise 9000 dolara çıkarmaktır. Ayrıca 2006 yılı itibariyle
ülkedeki işsiz sayısında da bir azalma söz konusudur. İşsizlik Düzeyi 2005 yılında
%8,1 olarak hesaplanmışken, bu rakam 2006’da %7,8’e gerilemiştir.70
Belirtilen gelişmelere rağmen, kalkınmalarında petrol ve doğalgazın önemli ve
vazgeçilmez bir unsur olduğu ülkelerde görülen bazı olumsuzluklar Kazakistan
ekonomisinde de görülmektedir. Hidrokarbon sektörü dışındaki sektörlere daha az
yatırım yapılması sonucunda, oluşan dengesizlik ekonomideki çeşitliliği olumsuz
yönde etkilemektedir. Böylece ülke ekonomisi bir sektöre bağımlı hale
gelmektedir.Yani “Hollanda Hastalığı” denilen unsur Kazakistan için de bir risk
teşkil etmektedir.Ancak hükümet, fazla petrol gelirlerini bir fonda toplayarak, bunları
sosyal kalkınmayı desteklemek için kullanmaktadır. Böylece sektörler arasındaki
uçurumun daha fazla açılmasını önlemeye çalışmaktadır. Genel olarak hidrokarbon
ihraç ederek büyüyen Kazakistan, yurt içi tüketime yönelik üretim yapan üreticiler
için haklı rekabet koşulları yaratarak, imalat ve tarım sektörünü de desteklemelidir.
Bu şekilde sağlanacak sağlıklı bir kalkınma, Kazakistan ekonomisini daha da ileriye
taşıyabilecektir.71
2.6.Kazakistan Dış Politikası
Kazakistan’ın dış politikasına bakıldığında etkileşim halinde olduğu diğer
devletlerle işbirliğini geliştirmeye yönelik bir çok faaliyet içerisinde yer aldığı
görülmektedir. Bu faaliyetler çerçevesinde Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa
Ekonomik Komisyonu (AEK), Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) gibi pek çok uluslar
arası örgüte üye olmuştur.Yine de ülkenin dış politika öncelikleri, bulunduğu bölge
üzerinedir.72
Bu çerçeveden bakıldığında Kazakistan ile Rusya’nın pek çok konuda birlikte
hareket ettikleri görülmektedir. İki ülkenin ortak çıkarları şimdilik bunu
70 “Kazakistan'da İşsizlik Oranı Düştü” USAK stratejik Gündem Haber, 16.01.2007 http://usakgundem.com/haber 71 SOMUNCUOĞLU.Anar, Kazakistanve Özbekistan Ekonomileri, Geçiş ve Büyüe Stratejileri.ASAM,Ankara.2001,s..218 72 Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu Ülke bültenleri “Kazakistan” Şubat 2007,s.2 http://www.deik.org/bultenler/2007213102530kazakistan.pdf ,04.03.2007
29
gerektirmektedir. Rusya ile olan işbirliği enerji, uzay, askeri-teknoloji, bilim, eğitim
ve ileri teknoloji alanlarını da kapsamaktadır. Ayrıca sahip olduğu enerji
kaynaklarını dışarıya ihraç etmede bir nevi Rusya’ya bağımlı durumda olması,
Kazakistan’ı bu ülkeyle olan ilişkilerinde daha hassas bir noktaya taşımıştır.Bunun
yanında Kazakistan Rusya’yı dengelemek adına Çin ile de işbirliği halindedir.73
Kazakistan’ın Çin ile işbirliğinin temelini enerji kaynaklarının ihracı için
gereken hatların inşası etrafında yoğunlaştırmıştır. Bilindiği gibi Kazakistan petrol ve
doğal gazının %70’ini Rusya’ya satmaktadır. Bir kara ülkesi olan Kazakistan için
enerji ihraç hatlarının çeşitlendirilmesi hayati öneme haizdir. Kazakistan-Çin
doğalgaz boru hattının bir diğer önemi de başarı ile uygulanması durumunda , Kazak
petrolünün Batı pazarlarına veya başka bölgelere ulaştırılması ve böylelikle ihraç
rotalarının çeşitlendirilmesi açısından gelecekte ortaya çıkabilecek projelere model
olarak algılanmasıdır. 74
ABD’nin 11 Eylül saldırılarıyla beraber Afganistan'a yerleşmesinden sonra,
Brzezinski'nin tavsiyesi üzerine Özbekistan'ı stratejik ortak olarak seçtiği ve Orta
Asya bölgesinde Kazakistan'la sıcak ilişkiler sürdürmediği görülmüştür.75
Demokrasiyi yayma amacındaki ABD, önce 2003 yılında Kazakistan'ın bazı
yöneticilerine karşı dava açmış, bir yıl sonra da demokratik olmamakla ve yolsuzluk
yapmakla suçladığı bu ülkenin üst düzey yöneticilerine ABD'ye girme yasağı
koymuştur. Ancak bölgede kızışan rekabet ve "Turuncu Devrimlerin" ardından
yaşanan kargaşa ve hayal kırıklığı, ABD’nin bu söylevden vaz geçip, bölge
ülkeleriyle daha sıcak ilişkiler kurmaya çalışmasına yol açmıştır. Bu kapsamda
Kazakistan-ABD ilişkileri de yavaş yavaş tekrar gelişmeye başlamıştır. 76
Ayrıca Kazakistan, BTC’a katılmakla da, petrolünü pazarlayabileceği seçenekleri
çoğaltmıştır. Kazakistan’ın izlediği enerji politikasıyla , yakın zamanda çok büyük
ihracat rakamları yakalaması beklenmektedir.
73 NOGAYEVA,Ainur .”Kazakistan’ın…..”, http://www.hakimiyetimilliye.org/index.php 74 EKİCİ,Gökçen. “Türkistan’da mevzi savaşları ve Enerji” TURKSAM, 29.01.2005 http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp, 75 ZBİGNİEW,Brzezinski. Büyük Satranç Tahtası,Çeviren :Yelda TÜREDİ,İnklap Kitabeyi,İstanbul, 2005, s.270 76 NOGAYEVA,Ainur .”Kazakistan’ın denge Arayışı” Hakimiyet-i Milliye org, 25.10.2006, http://www.hakimiyetimilliye.org/index.php
30
Buraya kadar anlatılanların ışığında, gelecekte Kazakistan’ın zengin bir enerji
ülkesi olacağını söylemek yanlış olmayacaktır.Ülkenin sahip olduğu muazzam yer
altı zenginliği çoğu devleti kıskandıracak ölçüdedir.
Ne var ki, Kazakistan bu kaynakları işletebilmek için büyük oranda yabancı
sermayeye muhtaç durumdadır. Halihazırda bulunan ihraç yollarının % 70’inin
Rusya Federasyonu topraklarından geçmesi ise bir başka olumsuzluktur.
Bu faktörler her ne kadar Kazakistan enerji kaynaklarının kısa vadede ülke
ekonomisine katkıda bulunmasını önlese de, yürütülecek doğru enerji politikaları
sonucunda çözülmesi mümkün olan problemlerdir. Bunların dışında, Kazakistan’ın
artan hidrokarbon üretimi, ülke ekonomisinin geleceği açısından oldukça iyimser bir
tablo çizmektedir. Enerji kaynaklarının işletilmesi çerçevesinde uygulanacak doğru
politikalar bu ülkeyi orta vadede bölgenin zengin ve güçlü ekonomileri arasına
sokabilecek potansiyeldedir.
31
III. BÖLÜM
AZERBAYCAN
3.1.Giriş
38º-25º kuzey enlemleri ile 44º-25º doğu boylamları arasında bulunan
Azerbaycan, Orta Asya, Orta Doğu ve Ön Asya’nın ortasında, Kafkas dağlarının
güneydoğu yamaçlarında yer almaktadır. Yüz ölçümü 86.660 km², ülke sınırlarının
toplam uzunluğu 3.660 km’dir. Kuzeyden Dağıstan Özerk Cumhuriyeti,
kuzeybatıdan Gürcistan, güneyden İran, güneybatıdan Ermenistan ve Türkiye,
doğudan Hazar Denizi ile çevrelenmiştir. Başkenti Bakü, önemli şehirleri; Gence ,
Sumgayıt , Mingeçevir’dir. Resmi dili Azerice, Para birimi Manat’tır.77
2004 yılı tahminlerine göre Azerbaycan’ın nüfusu 8,3 milyondur. % 97’si okuma
yazma bilen Azerbaycan halkının büyük bir bölümü Şii Müslümanlardan oluşmuştur.
Sünni Müslümanların nüfusa oranı ise %30’dur. Ülke nüfusunun en büyük
özelliklerinden biride bir çok etnik grubu bünyesinde bulundurmasıdır. Müslüman
%93,4 , Rus Ortodoks %2,5 , Ermeni Ortodoks %2,3 , diğer dinler %1,8 . Bugün
Azerbaycan’ın etnik dağılımı, 20. yüzyılın başında olduğundan çok farklıdır. Ülke,
nispeten daha homojen bir yapı arz etmektedir. Zira Azerilerin nüfusa oranı 1926’da
%62,1 iken , bu oran günümüzde %91’dir.78
En eski dönemlerde Asya'nın içinden, Çin ve Hindistan'dan Akdeniz ve Karadeniz
kıyılarına gelen kervan yolları, özellikle "Büyük İpek Yolu" Azerbaycan
topraklarından geçmekteydi. Günümüzde de Azerbaycan'ın jeopolitik konumu yine
büyük önem taşımaktadır. Bu önemin esasında, ülkenin stratejik coğrafi konumuyla
birlikte, sahip olduğu enerji kaynakların da etkisi büyüktür. Avrupa ile Asya'nın
kavşağında bulunan Azerbaycan, Avrupa-Kafkasya-Asya arasında nakliye koridoru
görevi görebilecek ve tarihte olduğu gibi güçlü bir iletişim merkezine dönüşebilecek
özel bir konuma sahiptir.79 Her türlü ulaşım araçlarının hareketini sağlayacak böyle
bir koridorun oluşmasına Avrupa ve Asya'nın güçlü devletleri son derece ilgi
77 Azerbaycan Haritası İçin Bkz.Ek-4 78 AKMAN,Aslıhan.Azerbaycan:Kadim Coğrafyanın Genç Ülkesi,İlke Yayınları, İstanbul, 2005 s.21 79 ŞİMŞEK,Atilla, Türk Dünyası,TÜDEV,Ankara,1998,s.37
32
duymaktadır. Bu ilgi, Hazar Denizinin ve Hazar kıyısındaki arazilerin petrol ve doğal
gaz kaynakları bakımından zengin olmasıyla daha da büyümektedir.
Azerbaycan’da kurulan ilk devlet, M.Ö. 800 yılında Urartular tarafından yıkıldığı
bilinen Manna Krallığı’dır. Daha sonra bölgede kurulan Atropatene Krallığı’nın
bugün Azerbaycan’a ismini veren krallık olduğu düşünülmektedir. Azerbaycan
adının Büyük İskender’in ölümünden sonra (M.Ö.323) burayı yöneten
komutanlardan Atropates’ten geldiği söylenmekle birlikte Mecusi diniyle ilgili
olarak “Od” anlamındaki Azer ve “Muhafız” anlamındaki Baygan kelimelerinden
geldiği, Odlar Ülkesi anlamına gelen Azerbaycan olarak adlandırıldığı da ileri
sürülmektedir. Bütün bu görüşlerin yanında ülkenin adının çok eski dönemlerden
beri burada hakimiyet süren Hazar (Kasar) Türklerinden geldiği daha kuvvetli
ihtimal olarak ortaya çıkmaktadır. 80
Azerbaycan toprakları, 6. ve 7. yüzyıllarda gerçekleşen Bizans ve Sasani
İmparatorlukları arasındaki mücadeleden sonra, 642’de Hz. Ömer döneminde
Arapların kontrolü altına girmiştir. Abbasiler zamanında ise bölgede mahalli
hanedanlıklar kurulmuştur. Bu dönemden sonra, gerçekleşen Moğol istilasına kadar
bölgede Selçuklu Türklerinin hakim olduğu görülür. Türklerin bugünkü Azerbaycan
topraklarına yerleşmesi 5. ve 7.yüzyıllarda Sakalar (İskitler), ile olmuşsa da,
bölgedeki hakim etnik grup olarak ortaya çıkmaları 10. ve 11. yüzyıllara dek
düşer.81
Azerbaycan’ın Moğol İmparatorluğu’na dahil olması 1250’ler de gerçekleşmiştir.
Ancak, Azerbaycan’daki üstünlükleri Timur’un ölümüyle birlikte sona ermiştir.
Bölgede daha sonra Harzemşahlar, Timurlular ve Akkoyunlular’ın hakimiyeti
görülür. Akkoyunlular’ın yıkılmasıyla Azerbaycan toprakları Safevilerin eline
geçmiştir. Safeviler, Şiiliği devlet mezhebi ilan etmişler ve bu mezhepi Azerbaycan
topraklarında hızla yaymışlardır. Bundan sonra Şiilik, Azeriler için birincil kimlik
olarak kalmıştır.
1514 yılında Yavuz Sultan Selim’in Şah İsmail’i Çaldıran’da yenilgiye
uğratmasıyla Tebriz ve Güney Azerbaycan Osmanlı topraklarına katılmıştır. Daha
80AKMAN.Azerbaycan …………………..s.38 81 GÖMEÇ.Türk ………………..,s.6
33
sonra tekrar Safevilerin idaresine giren bölge, Kanuni döneminde yeniden Osmanlı
topraklarına katılmıştır. Kanuni’nin 1534 yılında gerçekleştirdiği Irakeyn Seferi ile
Azerbaycan’ın tamamını Osmanlı idaresi altına alınmışsa da, Azerbaycan’da
Osmanlı yönetimi tam olarak kurulamamış, bunun sonucunda bölge zaman zaman
Safevilerin kontrolüne geçmiştir. Buna karşılık Safevi Devleti, Osmanlı Devleti’ne
yıllık vergi ödemiştir. Daha sonraları bölgeyi Safevi idaresinden geri almak mümkün
olmamıştır.82
Rusya’nın Kafkasya’daki işgalleri 18. yüzyılda başlamıştır. Azerbaycan’a ilk Rus
akını Safeviler döneminde 1735’te gerçekleştir. II. Katerina döneminde (1768–1796)
Rusların güneye doğru ilerlemesi devam etmiş, Katerina’dan sonra Azerbaycan
hanlıkları’nın direnişleri olmuşsa da Ruslar, 1805’te Gence Hanlığı ile yaptıkları
savaştan sonra bölgeyi ele geçirmişlerdir. Daha sonraları Derbend ve Kuba hanlıkları
da Rus topraklarına dahil olmuşlardır. 1803–1813 Rus-İran savaşlarının sonunda
imzalanan Gülistan Anlaşması sonucunda Gence, Şeki, Bakü, Derbend, Kuba ve
Taliş hanlıkları Rusya’ya bırakılırken, Güney Azerbaycan hanlıkları İran
hakimiyetine terkedilmiştir. Yine iki ülke arasında yapılan Türkmençay
Antlaşması’yla da (1828) Azerbaycan toprakları, Aras nehri ve Taliş dağları sınır
olmak üzere Çarlık Rusya’sı ile İran arasında paylaşılmıştır. Revan ve Nahçıvan
hanlıkları Rusya’ya bırakılmış, Hazar denizi de Rus egemenliğine geçmiştir. İkinci
Dünya Savaşı sırasında Sovyet ve İngiliz askerleri güney Azerbaycan’ı işgal etmiş ve
Sovyetlerin desteğiyle 1945’te Muhtar Azerbaycan Cumhuriyeti ilan edilmiş olsa da,
İran 1946’da bölgeyi tekrar ele geçirmiştir. İran’da yaşayan Azerilerin sayısı, bugün
Azerbaycan Cumhuriyetin de yaşayan Azerilerin sayısından fazladır. Bu nedenle
kuzeybatı İran, bugün hâlâ Güney Azerbaycan olarak adlandırılmaktadır. Ayrıca,
İran nüfusunun %40’ını Azeriler oluşturmaktadır.83
Rusya’da 1917’de gerçekleşen Bolşevik Devrimi ile birlikte Kafkas halklarının
özgürlük hareketlerinde yeniden bir canlanma görülmüştür. Azerilerin , Ermeni ve
Gürcülerle bir araya gelerek oluşturdukları Seym Meclisi , Nisan 1918’de Güney
82 NESİPLİ , Nesip, “Azerbaycan’ın Milli Kimlik Sorunu” Avrasya Dosyası, İlkbahar,2001,sayı 1, s.135 83 SARAY,Mehmet , Yeni Türk Cumhuriyetleri Tarihi ,Türk Tarih Kurumu Basım evi, Ankara, 1996,S.22
34
Kafkasya Federal Demokratik Cumhuriyeti’ni ilan etmiş , ancak bu cumhuriyet iki
ayda dağılmıştır. Bunun üzerine , Musavat Partisi içerisinde Mehmet Emin
Resulzade başkanlığında oluşturulmuş olan Müslüman grubu , Azerbaycan Milli
Şurası ismini alarak 28 Mayıs 1918’de Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’ni ilan
etmiştir.84
Yeni cumhuriyetin hükümeti, 4 Haziran 1918’de Osmanlı Devleti ile Batum’da
bir anlaşma yapmış, anlaşma hükümlerine göre hareket eden Osmanlı ordusu ise,
ülkenin iç ve dış güvenliğini sağlamak amacıyla Rusların elindeki Bakü’yü 15 Eylül
1918’de ele geçirmiştir. Moundoros Mütarekesi’nin ardından Osmanlı kuvvetlerinin
çekilmesi ile Bakü İngilizler tarafından ele geçirilmişse de, Self-determinasyona dair
verdikleri sözleri unutan Bolşevikler, 27 Nisan 1920’de Azerbaycan’ı tekrar işgal
edip, 28 Nisan 1920’de Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurmuşlardır. 85
19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Rus ekonomisinin önemli merkezlerinden
biri haline gelmiş olan Azerbaycan, özellikle zengin petrol rezervleri ile dikkat
çekmiştir. 1880’lerde dahi dünya petrollerinin %50’sinin üretildiği ülke, Sovyetler
Birliği döneminde de 1920’lerden 40’lara kadar, SSCB’de çıkarılan petrolün %50-
60’lık bir kısmını da karşılamıştır.86
Sovyetler Birliği, Mikail Gorbaçov’un 1985’te başlattığı açıklık (Glasnost) ve
yeniden yapılanma (Perestroika) politikalarıyla çöküş sürecine girmiştir.19-20 Ocak
1990’da bağımsızlık için harekete geçen Azerbaycan’ın bu isteği Kızıl ordu
tarafından bastırılmışsa da, Moskova’da 1991’de gerçekleşen darbenin ardından
Azerbaycan, 1918–1920 yılları arasında sahip olduğu bağımsız statüye uygun olarak,
30 eylül 1991’de bağımsızlığına kavuşmuştur. 1992’de gerçekleşen seçimlerle
birlikte Azerbaycan’da komünist dönem son bulmuştur.87
Azerbaycan ekonomisi, Sovyetler birliği döneminde karşılıklı bağımlılık prensibi
üzerine bina edilmişti. Merkezi planlamaya göre birliği oluşturan cumhuriyetlerin
karşılıklı olarak bir birlerine ihtiyaç duymaları, entegrasyonu sağlayıcı ve
84 İnsani Yardım Vakfı Web sitesi, “Azerbaycan Tarihi”,02.12.2007, http://azerbaycan.ihh.org.tr 85 AKMAN.Azerbaycan…………………..…S.45 86 ASLAN,Yasin,Hazar Petrolleri,Kafkas Kördüğümü ve Türkiye,Berikan Yayınevi,Ankara,2005, s.186 87 ARAS.Azerbaycan’ın …………………..s.3
35
sağlamlaştırıcı bir faktör olarak kullanılmıştı. Bundan dolayı 1991 yılında
bağımsızlığını kazanan Azerbaycan, Sovyet sisteminin bıraktığı pek çok ekonomik
problemle yüz yüze gelmiştir. Merkezi planlamaya göre bir tarım ülkesi durumuna
getirilen Azerbaycan’ın sanayisi ise aynı stratejiye bağlı olarak kendi kendine
yetersiz kılınmış ve diğer cumhuriyetlere büyük ölçüde bağlı hale getirilmiştir. Bu
durum Bağımsızlıktan sonra, fiyatların hızla artmasına ve enflasyonun yükselmesine
sebep olmuştur. Demokratik sisteme geçiş sırasında ortaya çıkan siyasi istikrarsızlık
ve çekişmeler, 1988 yılında Ermenistan ile başlayan Karabağ sorununun yarattığı
savaş durumu, zaten zor durumda olan ekonomiyi olumsuz yönde etkilemiştir.
Bunların yanı sıra, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Birleşik Devletler Topluluğu
pazarlarının da kaybedilmesi, Azerbaycan dış ticaretini dar boğaza sürüklemiştir.88
Azerbaycan, bağımsızlığını kazandığı 1991’den itibaren serbest piyasa
ekonomisine geçiş kararı almış, bunu ekonomik dar boğazdan çıkışın tek yolu olarak
görmüştür. Ancak, özellikle bağımsızlığın ilk yıllarında güçlü bir özel teşebbüs,
teknolojik donanım, hukuki ve ticari mevzuat gibi yabancı sermayeye açık bir serbest
piyasa ekonomisi için gerekli altyapı son derece yetersiz kalmıştır. Bununla beraber
Azerbaycan, ekonomisini yabancı sermayeye açmak, ithalat ve ihracatını arttırmak
için çaba göstermiştir. Ülkenin çok zengin enerji kaynaklarına sahip olması, yabancı
yarımcıların ilgisini çekmiş ve hala da çekmektedir.89
Yukarıdaki bilgiler ışığında bu bölümde; Azerbaycan’ın sahip olduğu enerji
potansiyeli incelenerek, bunların üretimi, tüketimi , ihraç yolları ve ülke ekonomisine
katkıları gibi konulara değinilmiştir. Ülkenin yapmış olduğu enerji anlaşmaları
gösterilmiş, Azerbaycan dış politikasının öncelikleri ele alınmıştır. Böylece , ülkenin
geleceği açısından oldukça önemli olan Petrol ve Doğalgaz gibi kaynakların, iyi
işletilmesi ve elde edilen gelirlerin doğru bir şekilde kullanılması durumunda bu
kaynakların, Azerbaycan’ı bölgede ekonomik bir güç durumuna getirip
getiremeyeceği anlaşılmaya çalışılmıştır.
88 AKMAN. Azerbaycan…………….……S.22 89 GÜNGÖR,Bayram,ŞENTÜRK,Hayri.S., “Hazar enrji Kaynakları ve Bölge Ekonomileri Açısından Önemi” EFEGİL,Ertan ve dig.(Der.), Yakın Dönem Güç Mücadeleleri Işığında Orta Asya Gerçeği, Gündoğan Yayınları,İstanbul,2004,s.67
36
3.2.Azerbaycan’ın Petrol Rezervleri
Azerbaycan’da petrolün oldukça eski çağlardan beri varlığı bilinmektedir.
13.yüzyılda Çin’e yaptığı yolculukta Marco Polo, Bakü yakınlarındaki bir kuyudan
akan sıvının içilmez ama yanıcı olduğundan bahseder. Ayrıca Marco Polo, bu yanıcı
sıvının tedavi amacıyla develerin yaralarına da sürüldüğünü belirtmiştir. Eski
zamanlarda, Abşeron yarımadasında, topraktan çıkan petrolle beslenen doğal
alevlerden dolayı Azerbaycan “Ateş Ülkesi” olarak da bilinirdi. Bakü’nün kuzeyinde
ateşe tapan Zerdüş’lerin yaptığı ve hâlâ ayakta duran mabetlerin varlığı
bilinmektedir. Yunan, Arap, Fars, Rus ve Türk seyyahların kaleme aldığı
seyahatnamelerde, Bakü’de el kuyularından çıkarılan petrolden ve bunların develerle
taşınmasından bahsedildiği görülür. 90
Petrol; Bakü’de, 19.yy’da Rus Dukalığı olduğu dönemde keşfedilmiştir.
Azerbaycan’da Petrol ilk olarak, Abşeron’da Surahanı kasabasında 15-30 metrelerde
çıkartılmıştır. 1829 yılında Bakü’de bu şekilde elle kazılmış 82 petrol kuyusu
bulunduğu, ancak bu kuyulardan istenilen verimin alınamadığı görülmektedir.
1847’de Marcus Semyonov adında bir mühendis girişimci, petrol kazılarında ilk defa
makineleri kullanmaya başladı. Yine 1847 yılında , Bakü’nün Bibiheyet bölgesinde
mekanik usullerle çalışan ilk petrol kuyusu açıldı. Bu kuyu ünlü İsveçli Nobel
Kardeşlerindi. Kısa zaman zarfında Bakü’de bir petrol imparatorluğu kuran Nobel
kardeşler, 1878’de Hazar Denizinde ilk petrol tankerini de yüzdürme başarısını
göstermişlerdir. 1880’li yılların ikinci yarısında “Hazar-Karadeniz” cemiyetinin hisse
senetlerinin Paris bankeri Rothchild tarafından satın alınmasıyla, Azeri petrol
sanayisine batılı yatırımcıların ilgisi daha da artmaya başlamıştır.91
Çarlık rejiminin çökmeye başlamasıyla birlikte, Bakü’de ki Petrol işçilerinin
çalışma koşullarını protestoları başlamıştır. Bu hareketin liderlerinden birisi de
Stalin’dir.1903-1904 yılları arasında gerçekleşen bir çok grev, eylem ve sabotajdan
sonra Bakü’deki petrol kuyularının üçte ikisi büyük zarar görmüş ve kullanılamaz
duruma gelmiştir.Bu durum ise petrol ihracatını durma noktasına getirmiştir.Öyle ki,
90 KLEVEMAN .Yeni…………, S.16 91 ARSLAN,Faruk . Hazar’ın Kurtlar Vadisi ,Kara Kutu Yayınları,İstanbul,2005,s.47
37
Birinci Dünya Savaşından hemen önce, Rus Petrolünün dünya pazarlarındaki payı
%9’a kadar düşmüştür. 1917 Bolşevik devrimi Hazar petrol endüstrisinde yeni
gelişmeleri de beraberinde getirmiştir. Devrimden sonra, Bakü’de Rus hakimiyeti
kurulmuş ve bütün petrol arazileri millileştirilmiştir. Kafkasya’daki Bolşevik
zaferinden ve Azerbaycan demokratik cumhuriyeti’nin tavsiyesinden sonra, Petrol
bölgesinin esas kontrolü Sovyetler Birliği’nin eline geçmiştir.Bunun yanı sıra,
Birinci Dünya Savaşı, kaybedeni ve kazananı Petrol kaynaklarının belirlediği ilk
çatışma olmuştur. Zira , Almanya’nın savaşı kaybetmesindeki en büyük etkenlerden
birisi; Bakü petrollerine ulaşamamasıdır. Bunların yanında Sovyetler Birliği
zamanında petrokimya, Petrol endüstrisi ve makine mühendisliği alanında çok büyük
başarılar elde edilmişse de, bölgede petrol üretimi önemli oranlarda düşmüştür.Buna
rağmen, 1930’lu yıllarda SSCB’nin petrol ihtiyacının %57’si tek başına yine
Azerbaycan tarafından karşılanmıştır.1940 yılına gelindiğinde ise Azerbaycan’ın
üretimdeki payı %70’lere kadar yükselmiştir.92
Bakü ve Hazar petrolleri, İkinci Dünya Savaşının da kaderini belirleyen en
önemli faktörlerden olmuşlardır. Hitler’in motorize birliklerinin doğudaki yıldırım
harekatına devam edebilmeleri ve kızıl orduyu saf dışı bırakabilmeleri için
muhakkak Hazar bölgesi petrol yataklarını ele geçirmeleri gerekmiş, fakat Almanya
bunu başaramamıştır. Alman hücum birliklerinin yakıtı Kafkas dağlarında tükenmiş,
bunun sonucunda Sovyet kuşatması altında kalan Almanya’nın Kafkas ordularına
1943’de çekilme emri verilmiştir. Zaten İki yıl sonrada Sovyet tankları Berlin’e
girmiş ve savaş sona ermiştir.93
İkinci Dünya Savaşının sona ermesiyle birlikte, Hazar petrol endüstrisinin de
yeni bir döneme girdiği görülmüştür. Savaş öncesinde, Azerbaycan SSCB’nin ana
petrol merkeziyken, 1950’li yıllarda bu rol yavaş yavaş Volga-Ural’a kaymıştır.
Buraların gerilemesiyle birlikte de çalışmalar Sibirya üzerinde yoğunlaşmıştır.1978
yılına gelindiğinde Sibirya’da üretilen petrolün bütün SSCB topraklarındaki payı
%44 olmuştur.94
92 YÜCE. Kafkasya ve…………….…. ,s.144 93 KLEVEMAN. Yeni Büyük…….……,s.21 94 GOULİEV,Resul . Petrol ve Politika,Çeviren Fatma Feran,Ar Matbaası,İstanbul 1997,s.40
38
Bağımsızlık sonrasında içine düştüğü ekonomik bunalımdan kurtulmak isteyen
Azerbaycan, kaçınılmaz olarak çok uluslu firmalarla görüşmeler yapmaya
başlamıştır. Bağımsızlık döneminin ilk lideri olan Ebulfeyz Elçibey’in
Azerbaycan’ın söz sahibi olmadığı projeleri askıya alması, çok uluslu şirketlerin bu
bölgeye girmesini birkaç sene geciktirmişse de, Elçibey’in bir darbeyle yönetimden
düşürülmesi ve yerine Haydar Aliyev’in getirilmesiyle bu durum değişmiştir.95
Haydar Aliyev’in milli çıkarları ve Rusya’nın varlığını bir paydada birleştirebilmesi,
pek çok projenin hızla gerçekleşmesini sağlamıştır.
Hala sondaj yapılmamış bakir alanlara sahip olan Azerbaycan, hatırı sayılır
ölçülerde petrol rezervine sahiptir. 2005 yılı içerisinde 17 milyon tonluk bir üretim
gerçekleştiren Azerbaycan’ın, ABD Enerji Bakanlığı verilerine göre ispatlanmış 7-11
Milyar varil petrol rezervi vardır. BP’ye göre ise bu rakam; 7 Milyar varildir.
Azerbaycan milli petrol şirketi SOCAR’a göre ise bu rakam; 17.5 Milyar varil’dir. 96
Yine ABD enerji bakanlığı’nın 2000 yılı verilerine göre; ülkedeki tahmini toplam
petrol rezervi 31-40 Milyar varil civarındadır. Azerbaycan’da petrol; Hazar
Denizi’nde, Hazar Denizine uzanan Abşeron Yarımadası’nda, Kura Nehri kıyısında,
Guba-Siyezen,Kabristan ve Gence civarında bulunmaktadır.Yine bu rezervlerin
%58,3’ünün Abşeron Yarımadasında ve Hazar Denizi’nde, %26,2’sinin Kür-Aras
ovasında, %6,7’sinin Guba-Siyezen bölgesinde bulunduğu bilinmektedir.97
3.2.1.Azerbaycan’ın Petrol Üretimi ve Tüketimi
1890’dan bu yana modern anlamda petrol çıkartılan Azerbaycan’da üretim
yapılan yatak sayısı, çoğunluğu Bakü çevresinde olmak üzere 57’dir. Bunun 39’u
karada, 18’i denizdedir. Toplam rezervinse 7-11 milyar ton olduğu, gelişen teknoloji
ve yeni keşiflerle bu miktarın ileriki yıllarda artacağı tahmin edilmektedir.1990’da
12,5 milyon ton petrol üreten Azerbaycan’ın üretimi,1992’de 11,2 milyon ton’a ,
1993’te ise 10,5 milyon ton’a gerilemiştir. Ancak, yapılan anlaşmalar ve sağlanan
95 ARSLAN. Hazar’ın…….,s.139 96 Azerbaijan country analysis brief ,June 2005. www.eia.doe.gov/emeu/cabs/Azerbijan/html 97 YÜCE. Kafkasya ve……………………………………. ,s.166
39
kaynakların da etkisiyle 2000’yılında 14 milyon ton, 2001 yılında ise 14,9 milyon
ton gibi üretim rakamlarına ulaşılmıştır. 98
2005’te %43 artışla 22,2 milyon tona çıkan Azerbaycan’daki petrol üretiminin
2006 yılı sonu itibariyle 30 milyon tona ulaşması hedeflenmiştir. Ancak, bu
rakamların yeni devreye girecek yatırımlarla hızla artacağı düşünülmektedir. Bu
çerçevede Azerbaycan yönetimi’nin son yıllarda atağa geçtiğini söylemek
mümkündür. Zira , petrol sektörüne yapılan 17 milyar dolarlık yatırım karşılığında
2010 yılına kadar her yıl 50 milyon tonluk bir üretim yapılması öngörülmüştür. 99
Azerbaycan’ın petrol sektöründeki tüm faaliyetlerini, Azerbaycan Devleti milli
petrol şirketi SOCAR (Azneft-SOCAR:State Oil Company Of Azerbaijan Republic)
yürütmektedir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasını takip eden yıllarda ülkenin içerisine
düştüğü ekonomik tükenmişlik ve savaş durumu, uzun süre petrol endüstrisine
yatırım yapılmasını engellemiştir.Bununla birlikte eski teknolojiye sahip rafinelilerin
ve kuyuların durumunun yabancı kaynak bulunmadan düzelemeyeceği gerçeği,
Azerbaycan’ı uluslar arası Petrol Şirketleri ile çeşitli anlaşmalar yapmaya itmiştir.100
Azerbaycan Hükümeti’nin çabaları ile Eylül 1994’te imzalanan “Asrın
Anlaşması” ya da “Mega Anlaşma” petrol sektöründe Azerbaycan’ın imzaladığı en
büyük anlaşmalardandır. Amerikalı ve Avrupalı şirketlerin oluşturduğu bir
konsorsiyum ile tam 8 milyar dolarlık bir proje imzalanmıştır. Bu anlaşma ile Hazar
Denizi’ndeki Güneşli, Azeri ve Çırak sahalarında tespit edilen 4 milyar varillik
petrol’ün çıkarılması öngörülmüştür. Azerbaycan, bu anlaşmayı takiben yine yabancı
konsorsiyumlarla 1995 ve 1996 yıllarında üç anlaşma daha yapmıştır.Bu
anlaşmaların öngördüğü yatırım miktarı 8 milyar dolardır.Daha sonraları bir çok
firma ile sayısız petrol anlaşmaları yapılmış ve ülkeye 60 milyar doların üzerinde
yabancı sermaye çekilmiştir. 101
98 PEHREMENT,Permek. “Hazar Petrollerinde Başına Buyruk Efendilerin Gölgesi” TURKSAM , 21.04.2005 ,s.1, http://www.turksam.org/tr 99 DİKBAŞ,Kadir. CANSEVER,Enes,. “Hazar’ın Yükselen Yıldızı” Aksiyon Dergisi,Sayı.632 , 15.01.2007 100 BİLGİN,Mert,Hazar’da Son Darbe,IQ Yayınları,İstanbul,2005,s.125 101 GÜNGÖR ,ŞENTÜRK, “Hazar…………….”s.77
40
Şekil-3: Azerbaycan Petrol Üretim ve Tüketimi 1992-2007102
3.2.2.Azerbaycan’ın Petrol İhracatı ve Petrol Nakil Yolları
Azerbaycan’ın 1990 yılındaki petrol üretimi 12.5 milyon ton olmuşken , bu
rakam 1992 yılında 11,2 milyon tona , 1993 yılında ise 10,5 milyon tona gerilemiştir.
Ancak 2000 yılına gelindiğinde tekrar yükselme eğilimi gösteren petrol üretimi 14
milyon önce tona , daha sonra 2001 yılında 14,9 ton’a yükselmiştir.2004 yılında
211.000 varil/gün ( Yılda 10.6 milyon ton) olarak gerçekleşen ihracatının 2006
yılında iki katını aşarak 478.000 varil/gün olacağı tahmin edilmektedir.2008 yılında
ise bu rakamın 1.1 milyon varil/gün olması beklenmektedir.103 Bu ihracatın
kademeli olarak Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı vasıtasıyla Türkiye üzerinden uluslar
arası piyasalara arzı gerçekleştirilecektir.
Azerbaycan, mevcut jeopolitik konumu itibariyle , herhangi bir uluslar arası suya
çıkışı olmayan bir kara devletidir. Bu yüzden kaynaklarının geliştirilmesi, ürettiği
petrol ve doğal gazın taşınması konusunda batıya ve diğer devletlere bağımlı
durumdadır. Enerji nakil problemini tek bir devlete bağlı kalmayarak çözmek isteyen
102 Azerbaijan country analysis brief ,June 2005. www.eia.doe.gov/emeu/cabs/Azerbijan/html 103 YÜCE. Kafkasya ve…………….…. ,s.167
41
Azerbaycan, bu amaçla çeşitli nakil hatları üzerinde yoğunlaşmış ve kaynaklarını
uluslar arası pazarlara sunabilmek için bir çok seçeneği denemek zorunda
kalmıştır.104
Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol boru hattı faaliyete geçinceye kadar , Azerbaycan iki
kısıtlı “erken petrol” ihraç boru hattını kullanmıştır.Bunlardan biri olan yılda 5
milyon ton taşıma kapasiteli Bakü-Novorossiks boru hattı gerekli yatırımların
yapılması halinde yıllık kapasitesi 17 milyon ton’a kadar çıkabilecek bir ihraç yolu
durumundadır. Diğer hat ise Gürcistan’ın sınırları içinden geçen Bakü-Supsa hattıdır.
İlk taşıma kapasitesi yılda 5 milyon ton olan bu hattın kapasitesi daha sonraları 6
milyon ton’a kadar yükseltilmiştir. Halen gerekli yatırımların yapılması durumunda
11 milyon ton gibi bir kapasiteyle çalışabileceği hesap edilmektedir.105
Rusya’nın kontrolünde olan Bakü-Novorossiks boru hattının, çoğu zaman
Rusya’dan kaynaklanan teknik ya da askeri sebeplerle kullanım dışı kalması, petrol
akışında kesintilere yol açmaktadır. Azerbaycan 1997 yılından beri bu hattan petrol
pompalamaktadır.Bu hat sayesinde Azerbaycan Rusya’ya önemli miktarda petrol
ihraç etmektedir.Eğer BTC boru hattı yapılmamış ve ana ihraç yolu bu hat olmuş
olsaydı, hem Rusya çok büyük bir gelir elde etmiş olacak, hem de Azerbaycan ve
Gürcistan’ı kendine bağımlı hale getirmiş olacaktı. Boru hattı yoluyla Bakü’den
Rusya’nın Novorossiks limanına gelen petrolün tankerlere yüklenerek, boğazlar
vasıtasıyla uluslar arası pazarlara arz edilmesi Türk boğazları içinde çok ciddi
tehlikeler ortaya koymaktadır.Çünkü her yıl 10 bin geminin geçiş yaptığı boğazların
bu petrol trafiğini kaldıramayacağı aşikardır.Bozulacak ekolojik dengenin ,15 milyon
nüfusa sahip İstanbul halkının hayatını tehdit etmesi kaçınılmazdır.Ayrıca
Novorossiks limanına petrol taşıyabilecek boyutlarda büyük tankerlerin
yanaşmasının, limanın sığ olmasından dolayı mümkün olmaması da bu hat adına bir
başka eksik olarak karşımıza çıkar.106
Bakü-Supsa hattı ise bazı batılı şirketlerin tahminlerinin aksine kesintisiz bir
şekilde petrol taşımaya devam etmektedir. Ancak Bakü-Novorossiks hattı için
saydığımız olumsuzluklar hemen hemen bu hat içinde geçerlidir.Ayrıca bu hattın 104 GÜNGÖR ,ŞENTÜRK. “Hazar ……………”s.84 105 PAMİR. “Kafkaslar…………………….……” s.18 106 GÜL,YAZGAN GÜL,Avrasya ……………..., s.16
42
tamir edilip elden geçirilmesi gerekmektedir.Tüm bu hususlar göz önüne alındığında
Erken Azeri petrolü için en uygun güzergahın BTC olduğu ortaya çıkmaktadır.107
Toplam uzunluğu 1760 km olan BTC’nın 1070 km’si Türkiye topraklarından,
245 km’si Gürcistan topraklarından ve 445 km’si de Azerbaycan topraklarından
geçmektedir.Günde 1 milyon varil, yılda ise yaklaşık 50 milyon ton petrol taşıma
kapasitesine sahip olan bu hat, Azeri-çırak-güneşli sahası kaynaklarını Akdeniz’e
taşıyarak uluslar arası pazara arz etmektedir.Bu hat Türkiye’nin stratejik önemini bir
kat daha arttırırken , Azerbaycan için uluslar arası Pazar’a çıkış kapısı olarak ortaya
çıkmaktadır.Diğer iki petrol boru hattıyla karşılaştırıldığında taşıma kapasitesi ve
güzergah güvenliği yönünden önemli artıları bulunmaktadır.Ayrıca, Kazakistan ve
Türkmenistan açısından da uluslar arası pazarlara açılma kapısı olabilecek bir
konumdadır.Bunun dışında Rusya’ya bağlı kalmadan, Hazar petrol ve gazının
dünyaya çıkış güzergahı olması durumunda, dünya enerji arz güvenliği açısından da
stratejik öneminin artacağı da bir gerçektir. Hepsinden önemlisi bu hat Azerbaycan
için, kaynaklarını kesintisiz olarak pazarlayabileceği ve büyük kazançlar elde
edebileceği bir fırsattır. 108
3.3.Azerbaycan’ın Doğalgaz Rezervleri
Azerbaycan’da Doğalgaz’ın varlığı asırlar öncesinden binmesine rağmen,tarihin
hiçbir döneminde üretimi söz konusu olmamıştır. 10.yüzyılda Arap gezginlerin
kayıtlarından, Bakü’de petrol ve gaz sızıntılarının olduğu bilgisine ulaşmaktayız.
Yine 13.yüzyılda Marco Polo; Zerdüştlerin yüzeye çıkan gazın yanması sonucunda
oluşan “Ebedi Ateş Sütun”undan bahseder.109
Varlığı çok eski zamanlardan beri bilinen bu kaynağın, üretim için yeterli
düzeyde olmadığı sanılmaktaydı. Bu yüzden Sovyetler Birliği döneminde , Azeri
topraklarından çıkarılan doğalgaz sembolik boyutlarda kalmıştır. Bundan dolayı;
yine bu dönemde, Azerbaycan’ın doğalgaz sektörü Petrol sektörünün bir hayli
gerisinde kalmıştır. Azerbaycan’da doğalgaz üretimi en yüksek seviyeye 1980’lerin
107 BTC İçin Bkz.Ek-5 108 PAMİR,Necdet. “Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattında Son Durum” Panorama Dergisi,Sayı 3,Nisan 2004. 109 DOKUZLAR. Dünya Güç ……………..s.66
43
sonunda ulaşmıştır.Bu yıllar dahilinde üretim 14 milyar m³’e kadar çıkmıştır.Ancak
1990’dan sonra üretimde keskin düşüşler meydana gelmiştir.Bunun sonucunda
Azerbaycan, Türkmenistan ve İran’dan doğal gaz ithal etmeye başlamıştır. 110
Sovyetler Birliği döneminde, Sovyet teknolojisinin karanın derin kesimleriyle
deniz dibi operasyonlarına elverişli olmaması, daha sonraları Azerbaycan için bir
şans olarak ortaya çıkmıştır. Bu dönemde bulunamayan gaz sahaları bütünüyle bakir
kalmıştır.Hatta Azerbaycan ihtiyacı olan doğalgazı Sovyetler Birliği vasıtasıyla
Türkmenistan ve İran’dan satın almıştır. Böylece kendi kaynakları dokunulmadan
bağımsızlık sonrası kullanılabilir durumda kalmıştır. Azerbaycan’ın bağımsızlık
sonrası çok uluslu firmalarla yaptığı petrol anlaşmalarına bağlı olarak yapılan sondaj
çalışmalarında, büyük bir sürpriz olarak zengin doğalgaz yatakları keşfedilmiştir.Bu
keşif, Azerbaycan’ı Rusya, İran ve hatta Türkmenistan’a bağımlı olmaktan
kurtarması bakımından da önem arz etmektedir.Azerbaycan’ın söz konusu devletlerle
bazı siyasi problemler yaşandığı göz önüne alındığında, bu keşfin önemi daha iyi
anlaşılmaktadır.111
Son yılarda Şahdeniz gibi önemli rezervlere sahip bir doğalgaz yatağının
keşfedilmesine karşın, gereken yatırımların henüz tamamlanamaması ve boru
hatlarının inşa edilememesi yüzünden Azerbaycan hala gaz ithalatçısı konumunda
olan bir ülkedir.Mevcut doğal gaz üretimi AZNEFT-SOCAR tarafından, Hazar
Denizi’ndeki Bahar sahasından yapılmaktadır.Azerbaycan’ın toplam doğalgaz
Rezervi; ABD enerji Bakanlığı verilerine göre 30 trilyon cubic feet (tcf)’dir.112
İngiliz petrol şirketi BP’ye göre ise bu rakam 48,4 tcf’dir.113
3.3.1.Azerbaycan’ın Doğalgaz Üretimi ve Tüketimi
Azerbaycan’da çıkarılan doğalgaz’ın %90’ından çoğu Hazar Denizi’ndeki
yataklardan çıkarılmaktadır.Ülkenin 1990’lı yıllarda düşen doğalgaz üretimi yapılan
anlaşmalar ve yatırımlar sayesinde artma eğilimindedir.Azerbaycan 1992’de 7,8
110 BİLGİN. Avrasya……………………S.191 111 Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu ,Azerbaycan Ülke Bülteni, , , Aralık 2006,s.9 112 Azerbaijan country analysis brief ,June 2005. www.eia.doe.gov/emeu/cabs/Azerbijan/html 113 Bp in azerbaijan sustainability report ,2005,s.15 http://www.bp.com/genericarticle.do?categoryId=2012968
44
milyar m³, 1993’de 7 milyar m³, 1994’te 6,1 milyar m³, 1995’te 6,6 milyar m³
1996’da 6,3 milyar m³, 1997’de 5,9 milyar m³, 1998’de 5,5 milyar m³, 1999’da 6
milyar m³ doğalgaz üretmiştir. 2004 yılı verilerine göre ise Azerbaycan, 4,6 milyar
m³ doğalgaz üretmesine karşılık, 8,5 milyar m³’lük bir tüketimi olmuştur.114
Şekil-4:Azerbaycan’ın Doğalgaz Üretimi ve Tüketimi 1992-2004115
Üretimini arttırmak ve hatta gaz ihraç edebilmek için Azerbaycan , çok uluslu
firmalarla Şah Deniz Konsorsiyumunu kurmuş ve kendi iç dağıtım ağını
yapılandırmak için devlet firması Azerigaz’ı oluşturmuştur.İç tüketimi yerli üretimle
karşılamayı düşünen Azerbaycan, ilerleyen yıllarda başta Türkiye olmak üzere batı
pazarlarına gaz satmayı hedeflemektedir.Kısa dönemde iç talebi karşılar duruma
gelebilecek olan ülke ,2010 yılına kadar yıllık 500 milyar cf gaz ihracatını
öngörmektedir.116
114 ARAS. Azerbaycan’ın ……………………..….s.40 115 ABD Enerji Bilgi İdaresi.Haziran 2006 http://www.eia.doe.gov/emeu/cabs/Azerbaijan/NaturalGas 116 BİLGİN,Mert . Hazar’da Son Darbe,IQ yayınları,İstanbul,2005,s.153
45
3.3.2.Azerbaycan’ın Doğalgaz İhracatı ve Nakil Yolları
Günümüzde önemli bir doğalgaz ihracı bulunmayan Azerbaycan’ın mevcut
potansiyeli göz önüne alındığında önümüzdeki yıllarda ihracatını yükselteceği
hesaplanmaktadır. Özellikle , üretilebilir gaz rezervinin 650 milyar m³ olduğu
ortaklarınca belirtilen Şah Deniz projesi , ülkenin doğalgaz üretimine dikey yönde
etki edecek muazzam bir çalışmadır. Bu projenin 2007 gibi faaliyete geçmesiyle
birlikte yıllık 8 milyar m³’lük bir üretim beklenmektedir.Üretilen gaz’ın 6,6 milyar
m³’ünün BTC hattına paralel olarak Güney Kafkasya Boru Hattı ile Erzurum’a
ulaştırılması düşünülmektedir.117
Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu doğalgaz’ı Mavi Akım Projesine öncelik vererek
Rusya’dan karşılaması , Azerbaycan ve Türkmen doğalgazı’nın önemini azaltmış ,
alınabilecek miktarların kısıtlanmasına yol açmıştır. Ayrıca Mavi Akım hattına
paralel uzanacak bir hattın Avrupa’ya naklide gündemdedir. Bu projelerin
gerçekleşmesi durumunda Şah Deniz Projesinin olumsuz etkileneceği kesindir.
3.4.Azerbaycan’ın Uluslar arası Şirketlerle Yaptığı Enerji Anlaşmaları
Azerbaycan 1994 ile 2006 yılları arasında yabancı petrol şirketleriyle bir çok
anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmaların 2000 yılına kadar yapılanlarını alt yapı
oluşturma evresi olarak nitelendirirsek eğer , söz konusu yatırımların alternatif
taşıma yollarıyla desteklenmesi halinde , büyük bir üretim kapasitesi ortaya
çıkacaktır. 2010 yılına kadar üretimdeki bu keskin artışın sürmesi beklense de , asıl
artışın 2010’dan sonra olacağını söylemek daha doğru olacaktır.118
117 PAMİR,A.Necdet , “Türkiye’nin Çevresindeki ….”…S.21 118 ABD Enerji Bilgi İdaresi.Haziran 2006 http://www.eia.doe.gov/emeu/cabs/Azerbaijan/azerproj.html
46
Tablo 1:Denizsel Alandaki Anlaşmalar Haziran 2006 SAHA ADI ORTAKLAR TAHMİNİ REZERVLER YATIRIM GEREKSİNİMİ
Azeri, Çırak, ve Derin su,Güneşli 1994
BP (34.1%, operator), Chevron-Texaco (10.2%), Lukoil (10%), SOCAR (10%), Statoil (8.6%), ExxonMobil (8%), TPAO (6.8%), Devon Energy (5.6%), Itochu (3.9%), Amerada Hess (2.7%)
6.5 milyar varil petrol ve 140 Bcf dogalgaz
20 milyar $
Şah Deniz 1996
BP (25.5%, operator), Statoil (25.5%), SOCAR (10%), LukAgip (10%), TotalFinaElf (10%), OIEC of Iran (10.0%) TPAO (9.0%)
2.5 milyar varil petrol ; 1 Tcm doğal gaz
3 milyar $ aşkın
Lenkeren-Taliş 1997
TotalFinaElf (35%, operator), Wintershall (30%), SOCAR (25%), OIEC of Iran (10%)
700 milyon varil petrol 2,3 $
Yalama/D-222 1997
Lukoil (80%), SOCAR (20%)
750 milyon varil 2.5-5.5 $
Abşeron 1997
SOCAR (50%); Chevron (30%, operator), TotalFinaElf (20%)
858 milyon varil petro; 100 Tcf doğalgaz
3.5 -10.6 $
Oğuz 1997
ExxonMobil (50%, operator), SOCAR (50%)
290 milyon varil petrol ve 685 bcf gaz
2-5.5 $
Nahçivan 1997
ExxonMobil (50%, operator), SOCAR (50%)
750 milyon varil petro 2,2 milyar $
Kurdaşı-Araz 1998
SOCAR (50%), Agip (25%, operator), Mitsui (15%), TPAO (5%), Repsol (5%)
730 milyon varil petrol 2.5 milyar $
Inam
1998
SOCAR (50%), BP (25%, operator), Royal Dutch/Shell (25%)
2.2 milyar varil petrol 2,7 milyar $
Araz, Alov,Sharg
1998
SOCAR (40%), BP (15%, operator), Statoil (15%), ExxonMobil (15%), TPAO (10%), Alberta Energy (5%)
6.6 milyar varil petrol 10 milyar $
Ateşgah 1999
SOCAR (50%), JAOC consortium (50%). JAOC divided as Japex (22.5%, operator), Inpex (12.5%), Teikoku (7.5%), and Itochu
600 milyon varil petrol 2.3 milyar $
Lerik, Cenap, Savalan, Dalga
1999
SOCAR (50%), ExxonMobil (30%, operator), unassigned (20%)
1 milyar varil petrol 3 milyar $
Zafer-Maşal
2000
SOCAR (50%), ExxonMobil (30%, operator), Conoco (20%)
1-2 milyar varil petrol 1.8 tcf gaz
3 milyar $
Surakhani Rafi Oil (75%), SOCAR (25%)
50 milyon varil petrol 400 milyon $
47
Tablo 2-Karasal Alandaki Anlaşmalar SAHA ADI ORTAKLAR TAHMİNİ REZERVLER YATIRIM GEREKSİNİMİ
Kalamaddin-Mishovdagh 2000
National Energy (85%); SOCAR (15%)
200 milyon varil petrol 178 milyon $
Anşad
2000
SOCAR (51%), Attila Dogan (31.5%), Land and General Berhard (17.5%)
219 milyon varil petrol --
Az Ger oil
2000
SOCAR (51%), Grunewald (49%)
140 milyon varil petrol --
Güneybatı Gobustan
1998
SOCAR (20%), CNPС of China (62.83%) and Arawak Energy of Canada (37.17%)
147 milyon varil petrol; 7 trilyon cf dogalgaz
700 milyon $
Zig-Govsani
2001
SOCAR (50%); Lukoil (50%), although Lukoil interested in increasing its share
66-150 milyon varil petrol
250 milyon $
Kursangı-karabağlı
1999
SOCAR (50%), CNPC (30%), Amerada Delta-Hess JV (20%)
730 milyon varil petrol 1 milyar $
Murathanlı-Caferli-Zardab
1998
Ramco (50%, operator), SOCAR (50%)
730 milyon varil petrol 1 milyar $
Padar-Harami
1999
Nations Energy (85%, operator), SOCAR (15%)
580-750 milyon varil petrol
140 milyon $
Şirvan oil
2000
SOCAR (49%), Caspian Energy Group (UK) (51%)
650 milyon varil petrol 36 milyon $
Batı Abşeron (Karadag-Kergez- Umbaki Sahaları)
1994
BMB (100%) 200 milyon varil petrol 700 milyon $
3.5.Enerji Kaynaklarının Azerbaycan Ekonomisine Etkileri
Bağımsızlığını kazandığı andan itibaren petrol sektörüne yönelen yabancı
yatırımların katkısıyla üretimini ve ihracatını kısa zamanda artırarak büyümeyi
hedefleyen Azerbaycan, bazı iç ve dış gelişmelerinde etkisiyle bu amacına
düşündüğü kadar çabuk ulaşamamıştır.
Bölgenin heterojen yapısının da etkisiyle gelişen etnik çatışmalar ve
Ermenistan’la girişilen savaş, Azerbaycan’ın petrol taşıma projelerinin uzun bir süre
ertelenmesine yol açtığı gibi , ekonomisine de çok büyük darbe vurmuştur. Ülke ,
48
bağımsızlığını kazandığı 1991’den sonra serbest piyasa ekonomisine geçiş kararı
almış , bunu ekonomik dar boğazdan çıkışın tek yolu olarak görmüştür. Ancak güçlü
bir özel teşebbüs , teknolojik donanım , hukuki ve ticari mevzuat gibi serbest piyasa
ekonomisi için gerekli altyapının son derece yetersiz olduğu ortaya çıkmıştır.119
Küresel ekonomiye entegre olmak ve yabancı sermayeyi çekebilmek için 1992
yılında IMF’ye üye olunmuş , 1994 sonlarında IMF ile görüşmeler başlanmış ,
yapılan bu görüşmelerden sonra esas amacı enflasyonun düşürülmesi ve manatın
değerinin sabitleştirilmesi olan program 1995 yılında uygulamaya konmuştur.120
Yapısal reformlarla artan petrol yatırımları üretimi tetiklemiş ve Azerbaycan
ekonomik olarak yepyeni bir döneme girmiştir. Bunun sonucunda 1994 yılında
yaklaşık %1664 olan enflasyon , 1997 sonuna gelindiğinde % 1’ler seviyesine kadar
düşmüştür. Bir sonraki sene ise %0 seviyesinde gerçekleşmiştir. GSMH ise 1997’de
%6 , 1998’de %10 , 1999’da %7 , 2000’de %11 ve 2001’de %10 dolayında artmıştır.
Enerji kaynaklarının ticarileştirilmesi bütçe açığının da kolayca kapatılmasını
sağlamıştır. Azerbaycan’ın savaş sonrasında bu kadar çabuk toparlanmasındaki en
büyük etkenin , doğrudan yabancı aktörlerle kurulan hidrokarbon ticaretinin varlığı
olduğu görülür. GSMH’nın yükselmesinde de bu durum açık bir şekilde fark
edilmektedir. 121
Hidrokarbon kaynaklarının ticarileşmesinin ekonomik yapı üzerinde çok büyük
yararları olurken bazı , olumsuzlukları da görülmüştür. Petrol anlaşmaları yabancı
yatırımların çoğunun petrol sektörüne yönelmesine yol açmış , bunun sonucunda
enerji sektöründe hızlı bir gelişim yaşanırken enerji dışı sektörlerde istenilen büyüme
rakamları yakalanamamıştır. Enerji kaynaklarının ihracıyla çok büyük kazanımlar
elde edilmişse de , Petrol dışı sektörler gittikçe zayıflamış , manatın değerinin
yükselmesi ise yerli üretime büyük bir darbe vurmuştur. Bu durumu yapısal
reformlarla çözüme kavuşturmak çok zordur görülmektedir. Petrol dışı sektörlerin
gelişmesini sağlamak amacıyla güçlü bir özel sektör girişiminin ortaya çıkması
gerekmektedir.122
119 KOÇAK,İnan,Azerbaycan Ülke Raporu,KOSGEB,2006,s.19 120 AKMAN. Azerbaycan……….…s.23 121 BİLGİN. Hazar’da………….….,s.132 122 SELÇUK ,Hasan ve diğ. Yeni Yüzyılda Azerbaycan’ın Sosyo-Ekonomik Yapısı,Tasam
49
Üretimde bütün dikkatin petrol ürünlerine çevrilmesi, ülke ekonomisi adına
büyük bir risk olarak karşımıza çıkmaktadır. Böyle bir gelişim, ekonomiyi dünya
petrol piyasalarındaki dalgalanmalara açık bir duruma getirecektir. Bu ise; GSMH
ve enflasyon üzerinde olumsuz sonuçlar ortaya çıkmasına neden olacaktır. Kısacası
ülkenin, “Hollanda Hastalığı” olarak bilinen; bir bölgenin ya da bir sektörün aşırı
gelişmesi karşısında diğer bölgelerin veya sektörlerin çökmesi tehlikesine karşı
gerekli ekonomik önlemleri alması gerekmektedir.123
Azerbaycan’da, artan petrol gelirleriyle birlikte hayat standardı da yükselmeye
başlamıştır. Son yıllarda kiraların ve emlak fiyatlarının oldukça arttığı Bakü,
dünyanın en pahalı şehirleri arasına girmek üzeredir. Bakü’de lüx araba satışlarında
artış olduğu gibi şehirde trafik problemi de yaşanmaktadır. Bundan dolayı birçok
köprü ve üst geçit inşaatına başlanmıştır. Buna rağmen ülkede fakirliğin ortadan
kalktığını söylemek için henüz çok erkendir. Ülkede işsizlik ve yoksulluk öncelikli
sorun olmaya devam etmektedir. 2004 yılının ikinci yarısında 20 dolar seviyesinde
olan asgari ücret , son dönemde yüksek oranlarda artmasına rağmen henüz 40 yeni
Manat (46 dolar) seviyesindedir.124
Ülke topraklarının yüzde 20’sinin Ermeni işgali altında bulunmasından dolayı ; 1
milyon dolayında insan göçmen durumundadır. “Kaçkınlar” denilen bu insanların
büyük çoğunluğu Bakü ve çevresinde yaşamaktadırlar. Bunlar devlet ve
hayırseverlerin yardımlarıyla geçinmektedirler. Bunun yanında , Azerbaycan’da
ailelerin %61’i fakirlik sınırında , % 20,4’ü ise son derece fakir bir durumdadır. 125
TPAO’nun da ortak olduğu “Asrın Projesi” ve diğer bazı projelerde petrol
üretiminin başlaması ve Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattının açılması hızlı gelir
artışına imkan vermiştir. Buna bu yıl Şah Deniz’den çıkarılan doğalgazın da
eklenecek olmasıyla Azerbaycan , Rusya’dan yaptığı ithalata son vereceği gibi yavaş
yavaş Türkiye ve Gürcistan’a gaz satmaya da başlayacaktır. Üretim artışının yanı sıra
yüksek seyreden petrol fiyatlarının da desteğini alan Azerbaycan ekonomisi son üç
Yayınları, İstanbul, 2004, s.93 123 ARAS. Azerbaycan’ın ………….s.146 124 DİKBAŞ, CANSEVER,“Hazar’ın …….” Sayı.632 125 Eurasian.net “Azerbaıjan”11.01.2007 http://www.eurasianet.org/resource/azerbaijan/link/report44.html
50
yılda ikiye katlanmış durumdadır. 2006’nın 9 aylık döneminde gösterdiği yüzde
34’lük büyüme oranıyla dünya ülkelerine fark atmış bulunmaktadır. Bu büyüme,
Bağımsız Devletler Topluluğu İçinde de en yüksek oranlı olanıdır.126
Enflasyonun önceki yıllara göre biraz daha yükselmesi hem değişim yaşayan
hem de gelişmekte olan bir ülke için normal sayılabilir düzeydedir. 2004-2008
Kalkınma Planı ile Bakü dışındaki bölgelerin gelişmesi için alınan tedbirlerinde
olumlu neticeler vermesi tahmin edilmektedir. Ülkenin 2005’te 2 milyar Manat olan
bütçe gelirlerinin, bu yıl 5,3 milyar Manatı bulması beklenmektedir. Ülke ekonomisi
için hep bir risk durumunda olan dış ticaret açığı, artan ihracat gelirleri sayesinde son
iki yıldır fazla vermeye başlamıştır. İhracat, ithalatın iki katına yaklaşarak 2006
yılının 9 aylık döneminde 9 milyar doları aşmıştır. Bununla birlikte ihracatın yüzde
92’sinin petrol ve gaz sektörüne ait olduğunu düşünülürse petrol dışı sektörlerin
ihmal edilmesi Azerbaycan ekonomisinin en büyük handikapı olabilecek
pozisyondadır.127
3.6.Azerbaycan Dış Politikası
Azerbaycan sahip olduğu enerji kaynakları ve jeopolitik konumu itibari ile
küresel ve bölgesel güçlerle etkileşim halinde kalmaktadır. Bunlardan başlıcaları;
ABD, Rusya, İran ve Türkiye’dir. Azerbaycan’ın söz konusu ülkelerle olan ilişkileri
milli dış politikasının tamamına yakınını oluşturmaktadır. Bundan dolayı; bu
devletlerle olan ilişkilerine kısada olsa değinmek gereklidir.
Azerbaycan, 1918–1920 yılları arasındaki kısa bağımsızlık döneminin ardından
Kızıl Ordu’nun işgaliyle Sovyetler Birliği’nin hakimiyetine girmiş, 1991’de
bağımsızlığını ilan edene kadar da bu ülkenin fiili hakimiyeti altında kalmıştır.128
Azerbaycan, sahip olduğu kaynaklar ve jeopolitik önemi yüzünden Sovyetlerin
sürekli ilgisini çekmiştir. 1991 yılına kadar Azerbaycan’ı kolayca etki alanında tutan
SSCB’nin dağılmasının ardından, Azerbaycan-Rusya ilişkilerinde yeni bir dönem
açılmıştır. Azerbaycan, Elçibey yönetiminde, Rusya’ya karşı mesafeli davranmaya
çalışmış ve Moskova etkisinden kurtulma yönünde politikalar izlemiştir. 126 Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu , “Azerbaycan…..” , s.7 127 DİKBAŞ,CANSEVER. “Hazar’ın…………,Aksiyon Dergisi1,5.01.2007 128 ŞİMŞEK. Türk …,s.37
51
Azerbaycan jeopolitik konumu sebebiyle, “Yakın Çevre Doktrini” kapsamında,
Rusya için çok büyün öneme sahipti. Bu doktrin’e bağlı olarak , ABD’nin eski
Sovyet cumhuriyetleriyle ilişkilerini yoğunlaştırdığı görülmüştür. Aliyev’in iktidara
gelmesiyle birlikte Azerbaycan-Rusya ilişkilerinde ılımlı bir dönem yaşanmaya
başlanmış, Azerbaycan yönetimi bu dönemde, Rusya’ya tamamen sırtını
dönememekle beraber, batılı petrol şirketleriyle de birçok anlaşma imzalamıştır. 129
Azerbaycan ve Rusya arasındaki diğer bir sorun da, Hazar’ın statüsü sorunudur.
Hazar’ın statüsünün belirlenmesine karşı çıkan Rusya Hazar’ın deniz yatağı ile petrol
kaynaklarının ortak kullanımda olmasını istemektedir. Bu çerçevede Putin, 2001’de
Azerbaycan’a bir ziyaret gerçekleştirmiş, böylece bağımsızlığını kazandığından beri
Azerbaycan’ı ziyaret eden ilk Rusya Federasyonu Devlet Başkanı olmuştur.
Görüşmeler sonucunda iki ülke arasında ulaştırma, telekomünikasyon, vergi
hizmetleri, basın mensuplarının karşılıklı statülerinin belirlenmesi, olağanüstü hal
durumunda işbirliği, güvenlik servislerinin karşılıklı işbirliği, Zığ ve Hovsan petrol
sahalarının ortak işletimi ve Hazar’da işbirliği gibi alanlarını kapsayan bir anlaşma
yapılmıştır. 130
Azerbaycan, Rusya ile siyasi-ekonomik alanda yakınlaşmaya sıcak bakmakla
beraber, BDT’nin siyasi alanda bir uluslar arası temsil kurumuna dönüşmesini
istememektedir. Bununla birlikte özellikle Karabağ sorunu, ilişkilerin tam olarak
iyileştirilmesini olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca her şeye rağmen
Azerbaycan’ın Batı’ya yaklaşma politikası, Rusya’nın kendi çıkarları çerçevesinde
göz yumacağı bir gelişme değildir.131
Azerbaycan bağımsızlığına kavuştuğu günden itibaren politik ve ekonomik
alanda ABD ile de yakın bir işbirliği içine girmek istemiştir. Ancak , ABD aynı
fikirde olmadığından bağımsızlıktan sonraki yıllarda iki ülke arasındaki ilişkiler
durağan bir görünüm çizmiştir.
Azerbaycan’ın ABD ile iyi geçinmek istemesinin Ermenistan ve Rusya’ya karşı
yalnız kalmamak ve Hazar Denizi kıyılarındaki petrol kaynaklarının kullanımı için
Amerikan yatırımcılarının ilgisini çekmek istemesi gibi nedenleri vardı. Ancak 129 ARAS. Azerbaycan’ın …………………..….S.223 130 METİN,. Politik ……………………..………S159 131 AKMAN.Azerbaycan……………………..…S.80
52
ABD’deki Ermeni lobisinin faaliyetleri yüzünden; iki ülke ilişkileri uzun süre
istenilen düzeye çıkamamıştır. 1994 yılında Azerbaycan’ın, Hazar kıyılarındaki
petrol sahalarının çalıştırılması için batılı petrol firmalarıyla bir çok anlaşma
yapmasına bağlı olarak, ABD'nin Azerbaycan ve Kafkas bölgesindeki stratejik ve
ticari çıkarlarının artması , Azerbaycan ile ABD arasında yeni ilişkiler kurulmasını
sağlamıştır.132
11 Eylül saldırısı ile ABD’nin başlattığı teröre karşı savaş süreci ABD-
Azerbaycan ilişkilerinin güçlenmesi için yeni olanaklar yaratmıştır. Azerbaycan’ın
ABD’ye verdiği destek sonucunda, 11 Eylül saldırılarından sonra ABD'nin
Azerbaycan'a yönelik politikası etnik grup çıkarlarından çok ulusal çıkarlarla
yönlenmiştir. Özetle, ABD-Azerbaycan ilişkileri giderek iyileşen sürekli bir gelişme
içindedir. İki ülke arasında artan ekonomik ve politik bağlar fayda yaratmakta ve bu
durum Ermeni etnik çıkarlarını olumsuz etkilemektedir. 133
Azerbaycan’ın güney komşusu olan İran’la kara sınırı 618 km’dir. İki ülke, Hazar
Denizi’nde de birbirlerine sınırdırlar. Ancak coğrafi koşulların da ötesinde iki
ülkenin birbirleriyle ilişkilerini yönlendiren en önemli tarihî faktör, Azerbaycan’ın
kuzey ve güney olarak ikiye bölünmüş olması ve Güney Azerbaycan’ın İran sınırları
içerisinde bulunmasıdır. İran topraklarında yaşayan Azeriler bu ülkenin Nüfusunun
%40’ını oluşturmaktadırlar. Bunun yanı sıra Azerbaycan’da da önemli oranda bir Şii
nüfus vardır. Bu durum İran’ın Rejim İhraç etme politikası çerçevesinde dikkatini
Azerbaycan’a yöneltmesine sebep olmaktadır. Ayrıca İran rejimi, Azerbaycan
Cumhuriyeti’nin İran’daki Türk nüfusu üzerindeki etkisini ortadan kaldırmaya
çalışmaktadır.134
Azerbaycan-İran ilişkilerinde belirleyici niteliğe sahip diğer bir etken ise, Hazar
petrolü üzerindeki stratejik çıkarlardır. Azerbaycan coğrafi konumu nedeniyle Rusya
Federasyonu, Ermenistan ve İran’ın jeopolitik kuşatması altındadır. Rusya ve İran,
çıkarları doğrultusunda Hazar Denizi’nde kendilerinden başka petrol üreticilerini ve
132 AKMAN.Azerbaycan……..……s.83 133 HUSEYNOV,Tabib, “Amerikan Dış Politikasının Etkilenmesi:Ulusal Çıkarlar Yanında Etnik Çıkarlar”,Stradigma com e-Dergisi,Haziran 2003,Sayı 5.s.11. http://www.stradigma.com/turkce/haziran2003/makale_04.html 134 KASIM,Kamer,BAKAN,A.Zerrin. Uluslararası Güvenlik Sorunları, Jeopolitik-Strateji-Terör Dizisi, ASAM yayınları,Ankara,2004,s.235
53
Batılı şirketler vasıtasıyla Batı ülkelerinin buradaki petrol üzerinde söz sahibi
olmalarını istememektedirler. İran, bölgedeki boru hatları konusunda da
Azerbaycan’la zıt görüşlere sahiptir. Bu bağlamda yeni açılan Bakü-Ceyhan Petrol
Boru Hattı’na karşı politikalar geliştirmeye çalışmaktadır. 135
Azerbaycan’ın Türkiye ve Batı eksenli bir politika izlemesi ve buna bağlı olarak
bölgede yabancı yatırımcıların söz sahibi olması, İran ile Rusya’nın yakınlaşmasına
sebep olmuştur. Azerbaycan, Türkiye’nin de desteğiyle Batı’ya yaklaşarak bölgedeki
Batı nüfuzunun artmasına neden olmuş, Rusya’dan bağımsız bir çizgiye geçmiştir.
İran üzerinden, Azerbaycan’la Karabağ sorunu yaşayan Ermenistan’a yıllarca silah
yardımı yapılmıştır. Rusya ve İran, Azerbaycan’ın bölgede yükselmesinin önünü
almak için Moskova-Erivan-Tahran ittifakını oluşturmuşlardır. Bu ittifaka karşıt
olarak Bakü-Tiflis-Ankara-Washington ittifakı oluşturulmuş, Bakü-Ceyhan Petrol
Boru Hattı, bu ittifakı güçlendiren önemli adım olmuştur. İran, Azerbaycan’ın
Batıya yaklaşmak için attığı her adımın karşısında olacağını göstermektedir.
Diğer Orta Asya Cumhuriyetleri içerisinde Azerbaycan’ın özel bir yeri vardır. Bu
ülke coğrafi olarak Türkiye’ye en yakın Türk Cumhuriyeti olmasının yanı sıra
kültürel olarak da Anadolu’nun bir uzantısı durumundadır. İki ülke arasına sokulan
Ermenistan faktörünün olmadığını düşünürsek eğer , çok güçlü ekonomik bağlar
kurulabilecek bir potansiyel olduğu görülür.
Yukarıda belirtildiği gibi Azerbaycan , bağımsızlık sonrasında yaşadığı savaş ve
iç karışıklıklara rağmen , ekonomisini düzeltmek adına son dönemde bir çok enerji
anlaşmasına imza atmıştır. Bu anlaşmaların yakın bir gelecekte Azerbaycan’ı ayağa
kaldıracağını ve bölgede güçlü bir ekonomik güce dönüştüreceğini söylemek doğru
olacaktır.
135 NESİPLİ,Nesip, “Azerbaycan ve Moskova-Erivan-Tahran İttifakının Jeopolitik Kuşatması” Çeviren: Araz Aslanlı. ASAM Yayınları. Cilt: 1. Sayı:4. Ağustos 2000. S. Cilt 1,Ağustos 2000 s.63
54
IV. BÖLÜM
TÜRKMENİSTAN
4.1.Giriş
22 Haziran 1990 tarihinde egemenliğine, 27 Ekim 1991 tarihinde de
bağımsızlığına kavuşan Türkmenistan, 488.100 km² yüzölçümüne sahiptir. 35º-43º
kuzey enlemleri ile 53°-67° doğu boylamları arasında yer almaktadır. Iran,
Afganistan, Özbekistan, Kazakistan ve Hazar Denizi ile çevrili olan ülkenin başkenti,
Aşkabat’tır. 2001 verilerine göre nüfusu 4,603,244’dür.136 Ülkede Türkmen %77 ,
Özbek %9.2 , Rus %6.7 , Kazakistanlı %2 , diğer %5.1 olacak şekilde bir etnik
yapılanma vardır.137
Tarihte Türkmen adı ilk kez 7.yüzyılda bir Soğut mektubunda geçmektedir. 10.
yüzyıldan sonra ise Müslüman Oğuzlar için kullanılmaya başlanmış olan bu ad,
günümüzde dar manada Türkmenistan Cumhuriyeti'nde yaşayan Türkmenler ile Irak,
İran, Suriye ve Anadolu'daki Türkmen boylarına mensup olanlar için
kullanılmaktadır.138
Türkmen sözcüğünün anlamı için çeşitli yorumlar vardır. Avrupalı tarihçiler
Türkmen adını “Saf kanlı Türk” olarak nitelendirirken, Türk tarihçileri “Özen Türk”
yani “Türk halklarının kökü” diye değerlendirmektedirler. Arap kaynaklarının
ifadesine göre, Müslüman olmayan Oğuzlar, Müslüman olan Oğuzlara “İnançlı
Türk” anlamına gelen “Türk-iman” adını vermişler. Bu da zamanla “Türkmen”
şekline dönüşmüştür.139
Safevi Türk hükümdarı Nadir Şah’ın ve sonra İranlıların saldırılarına uğrayan
Türkmenlerin, 1835'ten sonra Merv bölgesine yayılmaya başladıkları görülür. Kuşid
Han'ın önderliğinde 1860'da Farsları yenilgiye uğratan Türkmenler bu tarihten sonra
bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Bağımsızlıklarını takiben Çarlık Rusya’sı ile
mücadele etmeye başlayan Türkmenler, muazzam bir direniş göstermişlerdir.
136 ŞİMŞEK, Türk…..s.66 137 Türkmenistan Haritası İçin Bkz.Ek-6 138 GÖMEÇ. Türk Cumhuriyetleri………….. ,s.181 139 Türkmenistan Tarihi, http://www.geocities.com/turkdunyasi/turkmenistan/turkmenistan 12,03,2007
55
Çarlık Rusya’sı, Kafkasya'yı Hazar üstünden Orta Asya'ya ve İran'a bağlayan
stratejik, ticari yolun Türkmen topraklarından geçmesi ve bağımsız Türkmenistan'ın
diğer Türkistan Hanlıkları'nın bağımsızlık isteklerini kamçılayacağı düşüncesiyle bu
ülkeyi egemenlikleri altına alınmasını planlamıştır.140
1877 baharında harekete geçen Ruslar, General Lomakin komutasında büyük bir
askeri harekata girişmişlerdir. Ancak Rus ordusu belirli bir ilerleme sağlayamadan,
Osmanlı Devleti ile Çarlık Rusya’sı arasında başlayan 1877-78 Savaşı nedeniyle
bölgede bulunan askerlerinin önemli bir kısmını geri çekmiştir. Osmanlıya karşı
kazanılan zaferden sonra 1879 yılında tekrar bölgeye gelen Rus ordusu, Göktepe
Kalesine saldırmış ancak geri püskürtülmüştür. Bunun üzerine komutayı, Plevne’de
Gazi Osman Paşaya karşı savaşan Skobelev almıştır. 1 ocak 1881 de başlayan
2.Göktepe kuşatması kırılmıştır. Gelişmiş ve ağır silahları olan Rus ordusu karşısında
tutunamayan Türkmenler, bu kuşatma sırasında çoğu kadın ve çocuk olmak üzere,
26,500 kayıp vermişlerdir. Bu tarihten sonra ilerlemesine devam eden Rus ordusu,
Aşgabat’a kadar olan bütün Türkmen topraklarını işgal etmiştir. Bundan sonra bölge
üzerinde yoğunlaşan Rus baskısı, SSCB dönemine kadar azalmadan devam
etmiştir.141
1917 yılında Özbek ve Yamut Türkmenleri arasında başlayan çatışmalar
sonucunda Türkmen Cüneyd Han’ın Hive’ye girmesi, Rus müdahalesine yol
açmıştır. Rusların Hive’yi işgal etmesini takiben 1924 yılında Türkmenistan Sovyet
Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuştur. Cüneyd Han 1927 yılında tekrar ayaklandıysa da
başarılı olamamış ve Türkmenistan’daki SSCB kontrolü kesin bir şekilde
sağlanmıştır.142
1985 sonrasın da “Glastnost” ve “Prestroyka” politikalarının etkisiyle
Türkmenistan’da da bazı gelişmeler görülmeye başlamıştır. 27 Ekim 1990’da yapılan
seçimlerle, %98’lik bir oy oranıyla göreve gelen Saparmurat Niyazov
140 GÜNAY,Bekir, “Yer Altı Zengini,Yer Üstü Fakiri Türkmenistan”, Türk ......... , YAKÇINKAYA(Der.) ,s.41 141 SARAY Mehmet , Türkmen Tarihi , Nesil Yayınları, İstanbul,1993,s.51 142 DEVLET,Nadir, “Bağımsız Türk Cumhuriyetlerinin Sınırlarının Tarihi, Coğrafi ve Etnik Sorunlar”, Avrasya Etüdleri, C. I, S.4, Kış 1995, s. 33
56
(Türkmenbaşı), 27 ekim 1991’de yapılan bir halk oylaması sonucunda
Türkmenistan’ın bağımsızlığını ilan etmiştir.143
Diğer bölge ülkelerinde olduğu gibi Türkmenistan’da bağımsızlığını kazandığı
ilk yıllardan itibaren, bir çok sıkıntıyla yüz yüze gelmiştir. Bu dönemde çöken
sosyal ve ekonomik dengelerin yeniden onarılması adına yoğun çalışmalar
başlatılmıştır. Özellikle Sovyet dönemi yürütülen ekonomi politikaları sebebiyle, bu
ülkeye ve diğer eski Sovyet cumhuriyetlerine olan bağımlılık, Türkmenistan için
büyük bir engel teşkil etmiştir.
Tüm bunlara rağmen Türkmenistan, çok zengin yeraltı kaynakları bulunan ve
büyük ekonomik potansiyel taşıyan bir ülkedir. Her ne kadar tartışmalı olsa da,
ülkenin siyasi hayatı’nın istikrarlı olması kalkınma açısından itici bir güç
durumundadır. Ancak sahip olunan enerji kaynaklarının dışarıya ihraç edilmesinde
Rusya’ya olan aşırı bir bağımlılık söz konusudur. Bu durumdan kurtulmak isteyen
Türkmenistan’ın değişik boru hatları projeleri üzerinde çalışmaları vardır.144
Türkmenistan ekonomisi için hayati önem taşıyan enerji kaynaklarının
maksimum yararla kullanılması , kısa vadede ülke kalkınmasını sağlayabilecek bir
potansiyele sahiptir. Bu yüzden, araştırmanın bu bölümünde, Türkmenistan’ın zengin
doğalgaz ve petrol rezervleri hakkında bilgiler verilmiştir. Bu bilgiler, ülkedeki
petrol ve doğal gaz rezervleri, bunların üretim, tüketim durumları ve ihraç yollarının
güzergahları konuları üzerinde yoğunlaşmış olup, söz konusu kaynakların
Türkmenistan toplumsal ve ekonomik hayatına olan etkileri incelenmiştir. Son olarak
Türkmenistan’ın dış politikalarına kısaca değinilmiştir.
Türkmenistan’ın sahip olduğu bu kaynaklar, doğru yönetilip, Rusya’dan başka
güzergahlarla uluslar arası pazarlara sunulabilirse, bu ülkenin kısa zamanda
kalkınması ve ekonomik olarak güçlenmesi beklenebilir.
143Türkmenistan, , http://www.yesevi.org/tdbm/turkmenistan.html 01.02.2007 144 VURAL,Hazar …………..s.95
57
4.2.Türkmenistan’ın Doğal Gaz Rezervleri
Türkmenistan Orta Asya’daki ülkeler arasında en fazla doğal gaz rezervi ve
üretimi olan ülkedir. Sovyetler Birliği zamanında, birliğin en büyük gaz tedarikçisi
konumunda olan ülke, bağımsızlıktan sonra da bu durumunu sürdürmek istemiştir.
Türkmenistan’ın sahip olduğu doğal gaz rezervi, ABD enerji bakanlığına göre
4,5 trilyon m³ olup, 50 trilyon m³ dolaylarında da tahmini rezerv bulunduğu öne
sürülmektedir.145
SSCB zamanında Türkmenistan’ın adeta bir gaz fabrikasına çevrilmiş olduğu
görülür.Yine bu dönemde Amu Darya ve Murgab yatakları, sahip oldukları büyük
gaz potansiyeli ile en büyük üretim alanı olmuşlardır. Dauletabad-Dönmez
bölgelerinin de üretime katılmasıyla, Sovyet dönemi Türkmenistan gazının ana
çerçevesi çizilmiştir. 1980’li yılların ortalarına kadar ülkede yeni doğal gaz
yataklarının bulunmasına devam edilmiştir. Ancak, Türkmenistan’dan çıkan
doğalgazın içeriğinde Su ve buna benzer maddelerin çok olması , bu maddelerin
ayrıştırılmasının çok pahalıya mal olması ve bu işlemin desteklenmesi için gerekli
kaynağın bulunamaması 1992 yılına gelindiğinde gaz üretiminde düşmeler
yaşanmasına sebep olmuştur. Buna rağmen, bağımsızlık sonrası enerji politikalarını
bu kaynakların üretiminin yoğunlaştırılması üzerine kuran Türkmenistan, yabancı
yatırım desteğiyle bu sorunu aşmaya çalışmıştır.146
Türkmenistan’ın sahip olduğu doğal gaz yataklarından Sovyetler Birliği
döneminde önemli miktarda üretim yapılmış olmasına rağmen, hala çok önemli
kapasitede rezerv olduğu tahmin edilmektedir. Bu ülkede yapılan araştırmalar bunu
doğrulamaktadır. Buna göre; Türkmenistan’ın sahip olduğu toplam gaz rezervi 257-
314 tcf’dir. Sadece Amu Darya bölgesi , kendi kategorisinde dünyanın en zengin
doğalgaz yatağıdır. Bu bölgedeki tahmini gazın ise 50-75 tcf boyutlarında olduğu
tahmin edilmektedir. Bu yatağın yanı sıra Murgab sahası da 27 tcf’lik kapasitesiyle
ülkedeki diğer bir büyük yataktır.147
Bu kapsamda Türkmenistan enerji politikalarına bakıldığında , doğal kaynaklarını
yabancı unsurlarla en az düzeyde paylaşarak , zenginliği üzerinde söz sahibi olmayı 145 YÜCE.Kafkasya ve……………………... ,s.171 146 BİLGİN.Avrasya………………………….s.232 147 BİLGİN . Avrasya…………………….s.234
58
devam ettirmek istediği görülmektedir. Elindeki mevcut üretim yapısının hala
kullanılabilir olması da bu hedefini destekleyici bir unsurdur. Kullandığı teknoloji ne
kadar eski olursa olsun , şu an için yeterli durumdadır.148
4.3Türkmenistan Doğalgaz Üretimi ,Tüketimi ve İhraç Yolları
Türkmenistan’ın doğal gaz üretimine bakıldığında, bağımsızlıktan sonra keskin
bir düşüşün yaşandığı görülmektedir.1989 yılında yaklaşık 90 milyar m³ doğalgaz
üretiminde bulunan ülke 1998 yılı itibariyle 13 milyar m³’lük bir üretim yapmıştır.
Bunun ana sebebi; üretilen doğal gazın uluslar arası piyasalara ihracını sağlayacak
yeterli boru hatlarının olmayışı nedeniyle, yeni pazarlar bulunamamasıdır. Yine de,
ilerlenen yıllarda Rusya ve Ukrayna ile sağlanan anlaşmalara bağlı olarak, üretim
rakamı 60 milyar m³’e kadar yükselmiştir.149
2002 yılı verilerine göre 49,9 milyar m³ doğal gaz üretmiş olan Türkmenistan,
üretilen bu gazın 13,2 milyar m³’ünü kendi iç piyasasında kullanmıştır.
Türkmenistan’ın Doğal gaz ihraç ettiği ülkeler Rusya Federasyonu, İran, Ukrayna ve
Ermenistan olarak karşımıza çıkar.150 Bunların yanında Türkmenistan , mevcut doğal
gaz üretimini ve ihracatını arttırmak için bazı projeler geliştirmektedir.
Ülkenin milli doğalgaz üreticisi olan Türkmengaz şirketi , doğal gaz üretimini
arttırmak için, ülke içerisinde bazı bölgelerde arama çalışmalarına devam etmektedir.
Bu kapsamda, Mayıs 2001’den bu yana ülkenin kuzey-doğusunda Darganata’da
bulunan yeni yataklarda arama faaliyetlerinde bulunmaktadır. Bundan başka ayrıca
Karakurum ve Kızılkurum çöllerinde de arama çalışmalarına hız verilmiş
durumdadır.151
Aslına bakıldığında Türkmenistan için asıl sorunun doğal gaz üretmek olmadığı
görülmektedir. Bu ülke için doğal gaz üretmekten daha önemli olan, üretilen bu gazı
dış pazarlara ihraç etmesidir. Karasal bir ülke olması sebebiyle Türkmenistan,
ürettiği enerji kaynaklarını dış pazarlara çıkarabilmek için deniz yollarını
148 DOKUZLAR. Dünya Güç ……………..s.72 149 YILDIZ,Pembe, Türkmenistan Ülke Raporu” ,KOSGEB,Ankara,2005,S.6 http://www.kosgeb.gov.tr 150 PAMİR. “Türkiye’nin …………………”s.13 151 DOKUZLAR,Dünya …..…..,S.72
59
kullanamamakta, bu durumda boru hatlarına bağımlı kalmasına yol açmaktadır.152 Bu
yüzden Türkmenistan, günümüzde doğalgazı’nı ihraç etmek amacıyla, Rusya
üzerinden geçen boru hatlarını kullanmakta, bu da Rusya’ya aşırı derecede bağımlılık
oluşmasına neden olmaktadır. Ayrıca Türkmenistan ile İran arasında yapımı
tamamlanan sınırlı kapasitede 140 km uzunluğunda bir boru hattı da mevcuttur. Bu
hattın yıllık taşıma kapasitesi yaklaşık 10 milyar m³’tür. Türkmenistan bu hatları
çeşitlendirmek için yeni anlaşmalar yapma peşindedir.153
Türkmenistan’ın Avrupa’ya gaz ihraç etmesi için 1998’de, Hazar-Türkiye-
Avrupa geçişli bir boru hattı projesi anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşmayla yıllık
olarak Türkiye’ye 16 milyar m³, Avrupa’ya 14 milyar m³ olmak üzere toplam 30
milyar m³ doğal gaz verilmesi amaçlanmıştır.154 Trans-Hazar Hattı olarak da bilinen
bu proje çeşitli nedenlerden dolayı gerçekleşmemiştir. Hazar Denizi’nin statüsü ile
ilgili sorunların giderilememesi ve Rusya’nın ekolojik nedenlerden dolayı karşı
çıkması bu projeyi zora sokmaktadır. Kısa vadede gerçekleşmesi mümkün
görülmeyen bu projenin hayata geçmesi için son zamanlarda tekrar girişimlerde
bulunulmaya başlanmıştır.155
Türkmenistan’ın Rusya’ya karşı olan bağımlılığını bitirmek için gerçekleşmesini
istediği bir başka boru hattı projesi ise Türkmenistan-Afganistan-Pakistan hattıdır.
Ön anlaşması, Türkmenistan Devlet Başkanı, Afganistan Geçici Hükümet Başkanı ve
Pakistan Başbakanı tarafından 2002’de imzalanan bu anlaşma ile Türkmenistan,
yıllık 15-30 milyar m³ doğalgaz ihraç edebileceğini belirtmiştir.156 Uzunluğu 1460
km olması hesaplanan boru hattının, Türkmenistan’ın güney-doğusundaki Devletebat
bölgesinden başlayıp Pakistan’ın Multan şehrine ulaşması hesap edilmektedir. Bu
proje Afganistan açısından yıllık 300 milyon dolar geliriyle ve 12 bin kişiye istihdam
sağlama potansiyeliyle çok önemlidir.157
152TİKA ,Türkmenistan Ülke Raporu, s.14, 13.02.2007 http://www.tika.gov.tr/yukle/dosyalar/ULKERAPORLARI/Turkmenistan_UlkeRaporu.pdf 153 PAMİR,Necdet, “Türkiye’nin ……………”S.15 154 ARAS,Azerbaycan’ın …………….s.122 155 METİN,Politik…….s.226 156 YÜCE.Kafkasya ve……………………... ,s.343 157 TİKA, Türkmenistan ….,s.16,13.02.2007, http://www.tika.gov.tr/yukle/dosyalar/ULKERAPORLARI/Turkmenistan_UlkeRaporu.pdf
60
Bu iki boru hattı olasılığından başka, Rusya ve Türkmenistan arasında Türkmen
doğalgazının 25 yıl süresince Rusya’ya satılmasına ilişkin bir anlaşma da
imzalanmıştır. Bundan sonra iki devlet arasında yapılması düşünülen yeni bir boru
hattı projesi için görüşmeler başlamıştır. Uzunluğu 1745 km olacak boru hattının
yıllık kapasitesinin 30 milyar m³ doğal gaz taşıması düşünülmektedir. Bu hattın 1140
km.nin Kazakistan’dan, 605 km.sinin Türkmenistan’dan geçmesi planlanmaktadır.158
Bütün bunların yanında, Türkmenistan’ın Rusya tekelini kırmak için yeni projeler
devreye sokmaya devam ettiği görülmektedir. Son dönemde, Nisan 2006 yılında Çin
ile imzalanan Türkmenistan-Çin doğal Gaz Boru Hattı anlaşması bunlardan biridir.
Anlaşma dahilinde Türkmen gazının 2009 yılından itibaren Çin’e ulaşması
beklenmektedir.159
4.4.Türkmenistan’ın Petrol Rezervleri,Üretimi,Tüketimi ve İhracatı
SSCB döneminde zengin bir doğal gaz tedarikçisi olan Türkmenistan’ın petrol
rezervleri bakımından pek şanslı olmadığı görülmektedir. Ülkede bulunan petrol
rezervinin 1.7 milyar ton olduğu tahmin edilmektedir. Ülkede 1992 yılında 3,4
milyon ton petrol üretimi yapılmışken bu rakamın 10,4 milyon ton’a çıktığı
görülmektedir. Bağımsızlığın ilk yıllarında petrol üretimi günlük 88.000 varile kadar
düşmüştür. 2000 yılında tekrar artma eğilimine giren üretim 148,000 varil olarak
gerçekleşmiştir. 2002 yılında 182,000 varil/gün’lük bir petrol üretimi söz konusu
iken bunun 52,000 Varilini kullanmıştır. 160
Türkmenistan’ın milli enerji politikasının yabancı yatırımın ülke içine girmesini
kısıtlayıcı anlayışı sebebiyle, petrol sektöründe yeterli yatırım yapılamamaktadır.
Ancak yine de Türkmenistan, petrol üretimini 200,000 varil/günlük bir seviyeye
çıkartmayı amaçlamaktadır. Ülkenin batısındaki kuyular hesap edilerek ortaya konan
bu hedef, 2010 yılı itibariyle günde 1 milyon varil olacak şekilde beklenmektedir.
Bunun yanında Türkmenistan, 2020 yılına kadar enerji sektörüne 60 milyar dolar
158 PAMİR,Necdet, “Türkiye’nin ……………”S.33 159 “Türkmenistan Çinl’le Doğal gaz Anlaşması İmzalıyor” USAK Stratejik Gündem, http://www.usakgundem.com/haber.php 23 .11. 2006 160 YILDIZ.”Türkmenistan”……...s.7 http://www.kosgeb.gov.tr
61
yatırım yapmayı amaçlamakta ve bu sayede 240 milyar m³ doğalgaz, 100 milyon ton
petrol üretmeyi hedeflemektedir.161
4.5.Türkmenistan’ın Yaptığı Başlıca Enerji Anlaşmaları
Türkmenistan enerji politikalarının, enerji kaynakları üzerindeki Türkmen
hakimiyetini koruma amaçlı geliştirildiğini ve bu yüzden çok uluslu şirketler yerine
daha küçük ölçekli firmalar ile enerji anlaşmaları yapıldığını daha önce belirtmiştik.
Bu durum, uluslar arası bir çok firmanın Türkmenistan’da ki hareketini kısıtlayıcı bir
faktör olarak görülmüş ve yabancı sermaye Türkmenistan’a her zaman ihtiyatlı
yaklaşmıştır.162 Bu kapsamda, Hollanda’dan Larmag , Arjantin’den Biridas gibi
şirketlerin bazı arama, geliştirme ve üretim anlaşmaları yaptıkları görülmüştür. Daha
sonra bu yatırımlardan cesaret alan pek çok küçük ölçekli firma ile, enerji devlerinin
bazıları da Türkmenistan’da değişik enerji anlaşmaları imzalamışlardır.
Türkmenistan’ın yaptığı başlıca enerji anlaşmaları şunlardır;
Nebitdağ:Türkmenistan’ın batısında yer alan bu bölgede onshore petrol rezervleri
bulunmaktadır. Bu projeyle, söz konusu bölgede keşif, geliştirme ve üretim
yapılması öngörülmüştür. Ortakları ; ExxonMobil %40, Lasmo %35, Burren Energy
%25 ‘dir.
Garaşsızlık 2: MEPTI’nin % 52,4’le, Lasmo’nun %27’yle, Türkmenneft’in ise %20
pay ile ortak olduğu bir petrol projesidir. Bu anlaşma, Nebitdağ bölgesinin
yakınında yer alan Garaşsızlık ve Garaşsızlık 2 onshore petrol yataklarında, mevcut
olan kuyuların işletilip ve geliştirilmesinin yanı sıra yeni kuyular araştırılmasını
öngörmektedir.
Keimir,Ekplatluk ve çıkışlar:Bu anlaşmayla, Bridas firması, söz konusu bölgelerde
petrol çıkarmak için ortak bir girişim kurmuş , gerekli lisans anlaşmasını yapmıştır.
Ayrıca, 1991-1995 arasında yaklaşık 400 milyon dolar yatırım yapılmıştır. Böylece
1995 yılında günlük 15,000 varil petrol çıkarılmıştır. Ancak Türkmenistan,
Çıkarılması gereken günlük petrolün 50,000 varil olduğunu ileri sürerek, Bridas
firmasının lisansını iptal etmiştir.
161 YÜCE.Kafkasya ve……….. ,s.179 162 BİLGİN,Avrasya……………,s.234
62
Bektaş-Konys Yatağı:Bu projeye ilgi gösteren firma Amlon olmuştur.Bu bölgedeki
arama, geliştirme ve üretim çalışmalarında bulunmak için %50’lik bir hisse almıştır.
Teplovsko-Tokareyev:100 milyon varil petrol olduğu tahmin edilen bu bölge için,
Snow Leopard Resources %40, Snow Leopard İnternationel ise %5 hisse ile ortak bir
girişim kurmuş, ve bu yatakları işletebilmek için faaliyetlere başlamışlardır.
Amu Darya:Türkmenistan’ın doğusunda yer alan bu bölge doğal gaz açısında çok
zengindir. Türkmenistan, 1998 yılında ExxonMobil şirketiyle bu sahada arama ve
geliştirme anlaşması imzalamıştır. ExxonMobil şirketinin buraya olan ilgisi, bölgenin
Çin pazarına olan yakınlığıdır. Ancak Türkmenistan’ın liberalleşme konusundaki
tutumu dolayısıyla tam manada bir üretim yapılmamaktadır. Amudarya bölgesinin
sağ baseni için ise, Türkmenneft, Türkmengaz ve Shell firmaları arasıda bir anlaşma
imzalanmıştır. Ancak yürütülen araştırma sonucunda Shell, burada doğal gaz
üretiminin ekonomik olmayacağını ve rezervlerin yetersiz olduğunu iddia
etmiştir.Bunun üzerine proje askıya alınmıştır.163
4.6. Enerji Kaynaklarının Türkmenistan Ekonomisine Etkileri
SSCB dönemine sadece hammadde üretimine dayalı bir sanayisi olan
Türkmenistan, bağımsızlığın ardından dünyanın önde gelen firmalarını kendi
topraklarında yatırıma davet etmiştir. Zengin doğalgaz ve petrol yatakları bulunan
ülke, özellikle bu alanda yabancı yatırımcının dikkatini çekmiştir. Ancak, ülkenin
enerji zenginlikleri üzerindeki nüfuzunu kaybetmemek üzerine oturtulan milli enerji
politikaları sonucunda çok uluslu şirketler Türkmenistan’a yatırım yapmayı riskli
görmüşlerdir. Türkmenistan Sovyetler Birliği zamanından kalma eski teknoloji ile
hala üretim yapmakta olsa da, bunların modernizasyonu ve üretimin arttırılması için
yabancı sermayenin ülkeye girmesi şarttır. Buna rağmen, bağımsızlık sonrası
dönemde sahip olunan doğal kaynakları milli menfaatlerine en uygun şekilde
kullanmak adına çeşitli projeler geliştirilmeye devam edilmektedir.164
Topraklarının önemli bir kısmı çöl olan Türkmenistan, tarıma elverişli alanların
büyük bölümünde pamuk yetiştirmektedir. Orta Asya’daki ikinci önemli pamuk
163 BİLGİN.Avrasya…………………….S.240 164 BİLGİN,Avrasya……………,s.234
63
üreticisidir. Ülke ekonomisinin temel taşını pamuğun yanı sıra doğalgaz ve petrol
oluşturmaktadır.Dünyanın dördüncü en büyük doğalgaz rezervine sahip
Türkmenistan’ın, doğalgaz üretimi 2005 yılında , 1995 ile karşılaştırıldığında ikiye
katlanmıştır. Doğalgaz endüstrisinde büyük rol oynayan Turkmenneft Devlet
İşletmesi Türkmenistan’ın batısında bulunan doğalgaz alanlarının geliştirilmesini
amaçlamaktadır. Aynı zamanda, ülke içindeki doğalgaz boru hattı ağıda
güçlendirilmektedir. Bağımsızlık yılları süresince, 30,000km’nin üzerinde doğalgaz
boru hattı ağı yapılmıştır.165 Türkmenistan’ın 2020 yılına kadar Milli Ekonomik,
Politik ve Kültürel Kalkınma Stratejisi’ne göre halka doğalgaz, elektrik, su ve tuz
devlet tarafından ücretsiz verilmektedir. 166
Türkmenistan Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son rakamlar
itibariyle 2006 yılının ilk altı ayında Türkmenistan’ın ekonomik büyüme oranı yüzde
20,1 olarak kaydedilmiştir. Büyümenin sektörlere göre dağılımı şu şekilde
gerçekleşmiştir. Endüstriyel büyüme yüzde 22,4 ; tarımsal büyüme yüzde 21,1 ;
inşaat sektöründeki büyüme yüzde 18,6 ; ulaştırma ve iletişim sektörlerindeki
büyüme yüzde 19,8 ; ticaret ve hizmet sektörlerindeki büyüme sırasıyla yüzde 24,7
ve 15,5 olarak kaydedilmiştir. Türkmenistan ekonomisinin temelini oluşturan petrol,
doğalgaz ve enerji sektörlerinde de büyüme görülmüştür. Kişi başına düşen milli
gelir 1991 yılında 7,5 dolar iken, şu anda 8 bin dolar’a ulaşmıştır.167
Türkmenistan’ın yıllık ihracatı 2.4 milyar dolar civarında. İthalat ise 1.65 milyar
dolara yakındır. İhracat ürünlerinin içinde doğal gaz %33’lük oranla ilk sırada,Petrol
%30’luk oranla ikinci sıradadır.Pamuklu kumaş %18; tekstil %8; oranında ihracattan
pay almaktadır. İthalatın %60’ını makine ve makine parçaları oluştururken , İthalat
ürünleri içinde gıda maddelerinin oranı % 15 düzeyindedir. Ukrayna, İran, Türkiye,
Rusya, Kazakistan, Tacikistan, Azerbaycan ile ihracat yapan Türkmenistan’ın ithalat
yaptığı ülkeler ise Ukrayna, Türkiye, Rusya, Kazakistan, Almanya, ABD’ve
165 Türkmenistan Büyükelçiliği “Bağımsızlığın 15.Yılında Türkmenistan”,USAK Stratejik Gündem, http://www.usakgundem.com/uamakale.php ,20.03.2007 166TURAN,Güngör, “Türkiye-Türkmenistan Siyasi ve Ekonomik İlişkileri: Ekonomik Fırsat Penceresi Olarak Değerlendirilebilir mi?”, SANDIKLI,Atilla ve Dig.(Edit.),Türkiye ve Asya Ülkeleri Siyasi ve Ekonomik İlişkiler,1.Uluslararası Türk-Asya Kongresi Bildirileri, Tasam Yayınları,İstanbul,Mayıs-2006,s.115 167 Türkmenistan Büyükelçiliği “Bağımsızlığın …….”, http://www.usakgundem.com/uamakale.php 20.03.2007
64
Özbekistan’dır. Bağımsızlıktan sonra ülkeye 8 milyar dolar yabancı yatırım girmiş
olup, bu yatırımın 4.5 milyar doları Türk şirketleri tarafından gerçekleştirilmiştir.
Son yıllarda enerji, tekstil ve inşaat alanlarında büyük atılımlar gerçekleştiren
Türkmenistan’da endüstriyel altyapının kurulmasında Türk firmalarının büyük
katkıları olmuştur. 168
Aslında Türkmenistan’ın sahip olduğu enerji kaynaklarının, bağımsızlık
sonrasında, ülke ekonomisine düşünüldüğü kadar büyük katkılar sağlamadığı
görülür.Bunun en büyük sebebi; Türkmenistan’ın bir kara devleti olması ve denizlere
çıkışı bulunmamasıdır. Bu durum ise, Türkmen gazının uluslar arası pazarlara ihraç
edilmesi için Rusya Federasyonu topraklarından geçme mecburiyetini ortaya
çıkarmıştır.169 Ürettiği gazı sadece Rusya’nın istediği eski Sovyet Cumhuriyetleri ve
Doğu Avrupa ülkelerine dünya piyasasından daha ucuz fiyatta satmak zorunda kalan
Türkmenistan, çoğu zaman sattığı gazın parasını bile alamamıştır. İşte böyle bir
ortamda, Türkmenistan’ın, enerji kaynakları ekseninde bir gelişme göstermesi ve
toparlanması zor olmuştur. Ancak Türkmenistan, mecburiyetin verdiği sıkıntının
içerisinde bu ülkelere hala gaz satmaya devam etmektedir. 170
Bütün bu olumsuzluklara rağmen 1998 yılından bu yana Türkmenistan ekonomisi
gelişme içerisindedir. Türkmenistan, Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmak için
yabancı yatırımlara ihtiyaç duymuştur ancak, enerji politikaları çerçevesinde bu
ülkeye yatırım yapacak şirketler oldukça temkinli davranmışlardır.Yine de diğer
sektörler göz önüne alındığında Türkmenistan, hidrokarbon sektörüne yapılacak
yatırımlara daha ılımlı yaklaşmaktadır.Günümüzde birçok çok uluslu şirket
Türkmenistan’da yatırım yapmaktadır. Bunun sonucunda Türkmenistan, doğalgaz ve
petrol üretimini her geçen gün arttırmaya ve yavaş yavaş enerji piyasasında daha
etkin hale gelmeye başlamıştır. Türkmenistan , 2010 yılına kadar enerji sektörüne 60
milyar dolar yatırım çekerek , yıllık 240 milyar m³ doğal gaz ve 100 milyon ton
petrol üretmeyi hedeflemektedir. Enerji sektörüne yapılan yabancı yatırımlar,
1991’den 2001’e kadar olan dönemde bu ülkeye yapılan toplam yatırımların
%43,7’sini oluşturmuştur. Yine de bu yatırımların yeterli görülmediği belirtilmelidir. 168 ELİBOL ,Nuri, “Orta Asya’nın Parlayan Yıldızı Türkmenistan” Türkiye Gazetesi,14.02.2007 169 PAMİR,Necdet, “Türkiye’nin ……………”S.34 170 BİLGİN,Mert,Hazarda Son Darbe,IQ Yayınları,İstanbul,2005,S.247
65
Türkmenistan’da üretim anlaşmaları, ortak girişimler ve temsilcilikler vasıtasıyla
çalışmakta olan 780 yabancı firma ve kurum vardır. Ayrıca , enerji sektörüne yapılan
yatırımların artmasını beklemekte, bu yatırımların 2005-2010 yılları arasında %300
oranında gerçekleşeceğini öngörmektedir. 171
Mevcut büyüme hızının sürdürülmesi ve ülkeye daha çok yabancı yatırımın
çekilmesi, bu ülkenin ekonomisi için ne kadar önemli olsa da, mevcut boru
hatlarından bağımsız yeni ihraç projeleri geliştirilemezse bunların hiçbir değeri
kalmayacaktır. Buna göre, Türkmenistan ekonomisinin gelişmesi adına aşılması
gereken en büyük sorunun; Rusya’ya olan bağımlılık olduğu söylenebilir.
4.7.Türkmenistan Dış Politikası
Bağımsızlığını kazandığı günden beri uygulanan Türkmen dış politikasının, 1995
yılından sonra evrim geçirdiği görülmektedir. Bu tarihe kadar, politik öncelikleri
bölge ülkelerinden farklı olmayan Türkmenistan, BM’nin 185 ülkesinin onayı ile
Resmi Tarafsızlık Statüsü kazandıktan sonra dış politikasını bu çerçeve içine
oturtmaya başlamıştır.172
Bu kapsamda belli bir çizgiye oturmuş olan Türkmenistan dış politikası, 11 Eylül
sonrasında tarafsızlık sıfatını korumak adına büyük çaba sarf etmiştir.Bir yanda Orta
Asya’ya yerleşmeye çalışan ABD, bir yanda bölgeyi eski arka bahçesi olarak gören
Rusya, dünyanın önemli bir nükleer gücü olan Çin, nükleer güç olma sevdasındaki
İran ve böylesi bir savaş meydanından tabiri caizse yara almadan çıkan bir
Türkmenistan. Göründüğü kadar kolay olmasa da, son dönemde Türkmenistan
tarafsızlığını zedeleyecek herhangi bir oluşumun içinde yer almamak için ustaca
manevralar yapmak zorunda kalmıştır. 173
Türkmenistan, dış politikalarını oluştururken önceliği tarafsızlık ilkesi etrafında
Rusya’ya olan bağımlılıktan kurtulmaya vermektedir. Zengin enerji kaynaklarının
ülke ekonomisine yararlı bir şekilde aktarılmasının önündeki bu engeli aşmak için,
171 DEİK,Türkmenistan Ülke Bülteni,2004, http://www.deik.org ,10.09.2006 172 EROL,Mehmet.S. “Türkmenistan Dış Politikasında Daimi Tarafsızlık Statüsü”,USAK Stratejik Gündem,14.12.2006 , http://www.usakgundem.com/yazarlar.php 173 EROL,Mehmet S., “Yeni Dönemde Türkmenistan Dış Politikası ve Enerji Boyutu” USAK Stratejik Gündem,02.26.2007 http://www.usakgundem.com/yazarlar.php
66
çevresindeki ülkelerle dostluk bağlarını güçlendirmeye çalışmaktadır. Bu amaçla
bazı taşıma anlaşmaları imzalamış olsa da, Rusya’nın gölgesini hep üzerinde
hissetmiştir.174
Günümüze kadar belli bir çizgiye yerleşmiş olan Türkmenistan dış politikasında
büyük değişikliklere yol açabilecek bir olay da Aralık 2006’da yaşanmıştır.Bu olay;
ülke yönetimini 21 yıl boyunca elinde bulunduran Türkmenbaşı’nın ölümüdür.
Saparmurat Niyazov, büyük eleştiriler alan bir yönetici olsa da ülkesinin içinden
çıktığı koşullar göz önüne alınacak olursa, başarılı bir devlet adamı olduğu
söylenebilirdi. Onun yokluğunda Türkmen dış politikasında nelerin değişeceği daha
şimdiden tartışılmaya başlanmıştır.175
Ortaya çıkan bu yeni ortamda, Türkmenistan’ın diğer ülkeler ile olan enerji
anlaşmalarına bağlı kalacağı düşünülmektedir. Son zamanlarda kazanımları belli olan
bir çok proje etrafında çalışmaya devam edileceği düşünülmektedir.Bunu yanı sıra
Türkmenistan’ın, kendisini Rusya’ya ya olan bağımlılıktan kurtaracak her projenin
destekçisi olması beklenmektedir.
Diğer taraftan, son dönemde Avrupa Birliği’nin (AB) Rusya ile başta enerji
alanında olmak üzere yaşadığı kriz, Türkmenistan’ın öneminin artmasını sağlamıştır.
AB, enerji güvenliği açısından dış politikasında bu ülkeye daha fazla bir ağırlık
verebilir. Bu bağlamda, başta Bakü-Tiflis-Ceyhan hattı olmak üzere, Türkiye
üzerinden geçecek yeni hatlar önümüzdeki günlerde gündemde daha fazla yer
alacağa benzemektedir. Bu durum her iki ülke açısından da önemli kazanımlar elde
edebilecekleri bir çok fırsatın ortaya çıkmasına vesile olabilecek bir
potansiyeldedir.176
Sonuç olarak; Türkmenistan dış politikasını Türkmenbaşı öncesi ve sonrası
olarak iki bölümde incelemek yanlış olacaktır. Türkmenistan’ın, tarafsız ve çok
yönlü enerji anlayışını değiştirmesi olası görülmemektedir.
174 BİLGİN, Avrasya….,s.235 175 EROL,Mehmet S., “Yeni Dönemde……..,http://www.usakgundem.com/yazarlar.php 176 PAMİR,Necdet, “Türkiye’nin ……………”S.35
67
Görüldüğü üzere Türkmenistan’ın da yeraltında muazzam enerji kaynakları
vardır. Sovyetler Birliği döneminden kalan teknoloji ile hala üretim yapsa da, kısa
vadede bu iş için yeni yatırımlar yapılması şart görülmektedir. Türkmenbaşı dönemi
otoriter yönetiminin, söz konusu kaynaklar üzerindeki hakimiyetini kaybetmemek
için yabancı sermayeye karşı mesafeli yaklaşımı, bu ülkede yeni üretim bölgelerinin
bulunmasını zorlaştırmıştır. Enerji politikalarının tamamen milli bir çizgiye yerleştiği
bu zaman diliminde, ülkede yapılan yabancı yatırımların fazla olmadığı görülür.
Yeni dönemde Türkmenistan, sahibi olduğu bu kaynakları ekin bir şekilde
kullanmak için, vakit geçirmeden büyük enerji şirketlerine daha cazip görünen
istikrarlı politikalar üretmek zorundadır. Aksi taktirde kısa vadede şu an içinde
bulunduğunda daha iyi bir duruma gelemeyecektir.
Türkmenistan açısından enerji kaynaklarının ekonomiye pozitif yönde
aktarılamamasının önündeki en büyük engel şüphesiz, mevcut ihraç hatlarının
yetersiz olmasıdır. Kazakistan ve Azerbaycan gibi, Türkmenistan da bu konuda
Rusya’nın eline bakmaktadır.Yakın bir gelecekte enerji nakil hatları konusunda yeni
projeler üretilememesi durumunda, yer altındaki kaynakların bu ülkeye hiçbir faydası
dokunmayacağı aşikardır.
Bu açıdan bakıldığında, son yıllarda ekonomik olarak kalkınmaya devam eden
ülkenin, ihraç yollarını çeşitlendirmesi durumunda, yakın bir gelecekte yüksek bir
refah düzeyine ulaşması beklenebilir
68
V. BÖLÜM
ÖZBEKİSTAN
5.1.Giriş
Soğuk savaşın sona ermesi ve Sovyetler birliğinin dağılmasının ardından Orta
Asya’da ortaya çıkan diğer bir Cumhuriyet de Özbekistan’dır. 447.400 km²’lik bir
yüz ölçüme sahip olan ülke konum itibariyle 37°-45º Kuzey enlemleri ile 56°-73°
doğu boylamları arasında yer almaktadır.177 Özbekistan’ın komşuları; Kazakistan,
Tacikistan, Afganistan, Kırgızistan ve Türkmenistan’dır. Başkenti Taşkent, Önemli
şehirleri, Semerkand, Buhara, Hive, Andican, Hokand, Navrangon, Karşı, Urgenc ve
Nukus'dur.178
2004 yılı verilerine göre Özbekistan’ın nüfusu 26.410.416 kişidir. Nüfusun
Özbekler % 75.8’ini, Ruslar % 6’sını, Tacikler % 4.8 ini, Kazaklar % 4.1 ini, Tatarlar
1.6’sını, Kırgızlar % 0.9’unu, Türkmenler % 0.6’sını, Ukraynalılar % 0.6’sını ve
diğer milletler (Azeri, Ermeni, Beyaz Rus, Yahudi, Alman, Koreli... ) %5.6’sını
teşkil eder. Ayrıca birçok komşu ülkede Özbek nüfusu vardır. Kırgızistan’da
725.000, Kazakistan’da 385.000, Türkmenistan’da 345.000 Özbek vardır.Ayrıca,
Afganistan, Tacikistan ve Rusya’da da Özbekler yaşamaktadır.179
Özbek adının, 1313-1340 yılları arasında hüküm süren Altınorda Hükümdarı
Gıyaseddin Muhammed Özbek’ten geldiği öne sürülmektedir. Daha sonra Timur
İmparatorluğunun içinde yer alan Özbekler, Timur Hanın ölümünden sonra
zayıflayan Timur İmparatorluğu topraklarında, Aral Gölü ve Seyhun Irmağının
kuzeyindeki bölgede yaşamaya başlamışlardır. 1428’de Ebü’l-Hayr’ın idaresinde
toplanarak, kısa zamanda kuvvetlenmişler ve çevredeki diğer boyları hakimiyetleri
altına almaya başlamışlardır. Böylece Ceyhun Irmağı kıyısındaki Sığnak, Arkuk,
Suzak, Özkent gibi şehirleri ele geçirmişlerdir. Orta Asya taraflarına düzenlenen
seferlerde Kalmuklara mağlup olunca, bu durumdan istifade eden Kanay ve Canibek
177 Özbekistan Haritası İçin Bkz.Ek-7 178 ŞİMŞEK, Türk…..s.60 179 BİRSEL,Haktan. Gizli Çember ve Özbekistan,IQ Yayıları,İstanbul,2005,s.55
69
adlı başbuğlar bazı Özbekleri de yanlarına alarak Çağatay Hanına sığınmışlardır.
Daha sonra bu Özbeklere Kazak veya Kırgız kazakları adı verilmiştir. 180
Ebü’l-Hayr’ın vefatını takip eden yıllarda Özbekler, Çağatay-Moğol hükümdarı
Yunus Hana yenilerek dağılmışlardır. Ayrıca, Ebü’l-Hayr’ın oğlu Şah Budak, Yunus
Han tarafından öldürülmüştür. Dağılan Özbekler Şah Budak’ın oğlu Muhammed
Şeybek’in (Şeybani Han) etrafında toplanmaya başlamışlardır. Bundan sonra
Şeybaniler adıyla da anılan Özbekler, 1500 yılında Timurlular Devletindeki iç
karışıklıktan istifade etmiş ve Buhara’yı zabtedip, Timur Hanedanına son
vermişlerdir. Daha sonra Harezm ve Hive’yi ele geçiren Özbekler, Çağatay
Hükümdarı Babür’ü de mağlup etmişlerdir. Böylece Belh, Herat ve Taşkent’i
zapteden Özbekler, Orta Asya’nın en güçlü devleti haline gelmişlerdir.181
Özbek hakimiyetinin, 16. yüzyıl boyunca Maveraünnehr’de devam ettiği görülür.
1598’de ülkede ortaya çıkan karışıklıklar sebebiyle İkinci Abdullah Han’ın vefat
etmesinden sonra başa gelen oğlu Abdülmü’min de kendi adamlarınca
öldürülmüştür. Böylece Özbek ülkesinin hakimiyeti Canoğulları’na geçmiştir. Bu
dönemde, İran’daki Şii-Safevilerle devamlı olarak mücadele halinde oldukları
görülmektedir.Yine bu dönemde, Ehl-i sünnet olarak kabul ettikleri Osmanlılar ve
Hindistan’daki Babürlüler’le iyi ilişkiler kurmaya çalışmışlardır. 1740’ta Nadir Şah
tarafından Astırhanlar Hanlığının yıkılmasından sonra, Nadir Şahın da vefatıyla
Canoğullarının yerine geçen Mangıthanlar Sülalesinin hükümdarlığı altına
girmişlerdir. Bu sülale hakimiyetini 1860’a kadar devam ettirmiştir. 1860’tan Sonra
ise, Türkistan içlerine doğru ilerleyen Rusların himayesinde yarı bağımsız olarak
devam eden Buhara Hanlığının hakimiyeti altında yaşamak zorunda kalmışlardır.
Ruslar 1865’te Taşkent’i ele geçirmişler, 1885 yılına kadar da bütün Özbekleri
kontrol altına almışlardır.182
1917 Sovyet Devrimi ardından, bölgede Özbeklerin ve diğer Müslümanların
hemen hiç söz sahibi olmadığı bir geçici hükümet kurulmuştur. Aralık 1917’de
Hokand’da bir milli kongre toplayan Müslümanlar, Mustafa Çokayev başkanlığında
180 GÖMEÇ.Türk Cumhuriyetleri………………………s.145 181“Özbekistan Cumhuriyeti”Altın Miras, http://www.altinmiras.com/Icerik.ASP?ID=147 10.03.2007 182 KOCAOĞLU,.Timur, “Özbekistan ile Türkistan’daki Diğer Bağımsız Devletlerin Siyasi Durumu”, YALÇINKAYA(Der.),Türk ……,s.80
70
bir hükümet kurmuşlardır. Ancak bu hükümet 1918’de Rus ordusu tarafından
dağıtılmıştır. Bunun üzerine yönetime karşı Basmacı ayaklanması olarak bilinen bir
ayaklanma başlatılmıştır. Türkistan Komisyonunun 1922’de aldığı kararlar neticesine
ayaklanma etkisini kaybetmiştir.183
Özbekler daha sonra birkaç kez daha ayaklanmışlarsa da bir şey elde
edememişlerdir.1924’te Orta Asya ve Kazakistan’da sınırları etnik temellerde tekrar
belirleyen düzenleme ile Harezm, Buhara ve Türkistan cumhuriyetleri dağıtılarak
bölge toprakları; Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Kazakistan
arasında paylaştırılmıştır. Sovyetler Birliğinde 1989’da başlayan yenileşme
hareketleri neticesinde, SSCB’nin çöküşüyle birlikte Özbekistan, 20 Haziran 1990 da
egemenliğini, 1 Eylül 1991’de de bağımsızlığını ilan etmiştir184
Bağımsızlıktan sonra, bölgedeki en kalabalık ve en homojen nüfusa sahip olan
Özbekistan, diğer devletler arasındaki en büyük orduya sahip olmasıyla da dikkatleri
çekmektedir.Ülke güvenliği açısından tamamen milli bir politika izlediği görülen
Özbekistan, Sınırlarını korumak için Rus desteği almadan 80.000 kişilik bir ordu
oluşturmayı başarmıştır.185 Böylece, bölgesel liderlik konusunda iddialı duruma
gelmiştir. İslam Kerimov yönetiminde, onun kendine has politikalarıyla yönetilen
Özbekistan’da demokratikleşme hala sağlanmamıştır. Otoriter bir rejim altında baskı
yoğun bir şekilde hissedilmektedir.186
Bütün bunların ışığında, araştırmanın bu bölümünde Özbekistan’ın enerji
potansiyeli incelenerek, Özbekistan ekonomisine olan katkıları belirtilmiştir. Bu
kapsamda gelecekte Özbekistan’ın bölgede etkili bir ekonomik güç olup olamayacağı
anlaşılmaya çalışılmıştır.
183 GÖMEÇ. Türk Cumhuriyetleri…………………………S.154 184 “Özbekistan Tarihi”, http://www.tarihsayfam.com/ulkeler-tarihi/ozbekistan.html 24.03.2007 185 KLEVEMAN. Yeni Büyük…………………………..s.192 186 NEZİHOĞLU,Halim, “Bağımsızlıktan günümüze,Rusya-Türk Cumhuriyetleri İlişkileri”,ÖKE, Mim Kemal(Der),Geçiş Sürecinde Orta Asya Türk Cumhuriyetleri,Alfa Yayınları,İstanbul,1999, s.47
71
5.2.Özbekistan’ın Doğalgaz Rezervleri , Üretimi , Tüketimi ve İhracı
Özbekistan’ın enerji zenginliklerine bakıldığında, sahip olduğu en büyük enerji
kaynağının doğal gaz olduğu görülür. Özbekistan’ın ispatlanmış toplam doğalgaz
rezervleri 1,8 trilyon m³’tür.Başka kaynaklara göre ise bu rakam 5,4 trilyon m³
dolaylarındadır.
Sovyetler Birliği zamanında da büyük bir doğalgaz üreticisi olan Özbekistan,
birlik içerisinde Rusya ve Türkmenistan’dan sonra 3.sırada gelmekteydi. Zaman
içerisinde Türkmenistan’ın üretiminin düşmesiyle 2.sıraya oturmuştur. Ayrıca
Özbekistan, dünyadaki 10 büyük doğalgaz üreticisinden biri olarak kabul
edilmektedir. 187
Özbekistan, doğal gaz üretimiyle kendi iç talebini karşıladığı gibi, oluşan
fazlasını da Rusya ve Tacikistan’a ihraç etmektedir.Ayrıca bu ülke, 2004 yılında
55,8 milyar m³ doğal gaz üretmiş ve bunun 49,3 milyar m³’ünü tüketmiştir.Yine
2004 yılı verilerine göre; enerji ihracatı, ülke dış ticaretinin %10’luk bir kısmını
oluşturmaktadır. 188
Bunların yanında Özbekistan, mevcut doğal gaz rezervlerinde üretimin
arttırılması adına, çok uluslu firmalarla çeşitli anlaşmalar da yapmıştır. 2004 yılının
Nisan ayında Rusya doğalgaz şirketi Gasprom ile yapılan 15 yıllık anlaşma buna
örnektir. Bu anlaşma, Üstyurt Platosunda bulunan Şahpaktı yataklarından çıkarılacak
doğalgazın Rusya’ya ihraç edilmesini ön görmektedir.189
Bundan başka yine bir Rus şirketi olan Lucoil ile de bir anlaşma yapılmıştır. Bu
anlaşmaya göre ise , Özbekistan’ın Hauzak , Shodu ve Kandim sahalarından 1 milyar
dolar değerinde , yani 8 milyar m³’lük doğalgaz çıkartılacak ve ihraç edilecektir.190
Türkmenistan’a göre ihraç edebileceği doğal gazının çok az olması ve ülke
konumun, ihraç pazarlarına uzaklığı meselesi Özbekistan için başlıca ihraç
sorunlarıdır. Ülkenin sahip olduğu tek doğal gaz ihraç yolu,Taşkent-Bişkek-Almatı
Boru Hattı’dır. Ancak, Kazakistan ve Kırgızistan’ın ödemelerinde aksamalar olması
187DERMANOĞLU, Süleyman, MUHAMMADİYEV, Nasriddin, Özbekistan Klavuzu, Mine Matbaası, Ankara,1997,s.114 188 PAMİR. “Türkiye’nin……………………………...s.35 189 TİKA, “Özbekistan Ülke Raporu”21.03.2004,s.21. http://www.tika.gov.tr/ulke_profilleri 190 YÜCE. Kafkasya ve…………..………. ,s.183
72
nedeniyle bu hat üzerinde ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Ayrıca bu hattın Kırgızistan
topraklarından geçen kısmından kaçak kullanım yapılması, ülkeler arasındaki
problemleri daha da büyütmektedir. Bunlara rağmen Özbekistan, yapılacak yeni
yatırımlarla, 2020 yılına kadar doğal gaz ihraç hacmini 20 milyar m³’e çıkarmayı
hedeflemektedir.191
5.3.Özbekistan’ın Petrol Rezervleri,Üretimi,Tüketimi ve İhracı
Özbekistan’daki ilk petrol rezervi 1932 yılında Semerkant çevresinde
keşfedilmiştir.Bunları 1937’de Fergan Havzası yataklarının keşfi izlemiştir.
Günümüzde ise ülkede işletilmekte olan petrol yataklarının başlıcaları; Nevai-
Kurgan-Kağan, Termez, Kokant, Andican ve Suljukta’dır. 192 Ülkede ispatlanmış
petrol rezervi 144 milyon ton’dur. Tahmini rezervlerin ise 4,4 milyar ton olduğu
tahmin edilmektedir.193
Özbekistan 2004 senesi içerisinde toplam 152 bin varil petrol üretmiş bunun 120
bin varilini ise tüketmiştir.Ülkenin petrol üretiminin 2010 yılında 194 milyon ton
olarak artması planlanmaktadır.Ülkeden ihraç edilecek üretim fazlası petrol için de
sadece bir boru hattı vardır. Özbekistan’ın sahip olduğu tek ihraç yolu, Sovyetler
Birliği zamanında Omsk’tan Özbek rafinelilerine petrol taşımak için kullanılan boru
hattıdır.194
5.4.Enerji Kaynaklarının Özbekistan ekonomisine Etkileri
Özbekistan, 25 milyonu aşan nüfusu ve Sovyetler Birliği zamanında inşa edilmiş
sanayi yapısı ile bölgedeki diğer Cumhuriyetlerinden daha gelişmiş bir
pozisyondadır. Buna ek olarak sahip olduğu enerji kaynaklarının hatırı sayılır bir
miktarda olması da en büyük artılarından birisidir. Bunun yanında, Özbekistan
ekonomisi genel hatlarıyla tarıma ve zengin maden ve enerji kaynaklarına
dayanmaktadır. Özbekistan; yıllık 70 ton altın üretimi, yıllar itibariyle ortalama yıllık
3,5 milyon ton pamuk rekoltesi ile dünya pamuk üretiminin % 20’sine sahip olması,
191 DEIK.“Özbekistan Ülke bülteni” Kasım-2004,s.7 , http://www.deık.org.tr/ ulkebulteni.asp 192 ARAS. Azerbaycan’ın ……………………..s.267 193 DERMANOĞLU,MUHAMMADİYEV. Özbekistan ………..…..s.114 194 194 PAMİR. “Türkiye’nin……………………………...s.35
73
dünyanın en büyük 10 doğal gaz üretici ülkesinden biri olması, ülke ihtiyacının
büyük bir bölümünü karşılayan petrol üretimi ile Orta Asya’nın önemli bir ticaret ve
yatırım ülkesi pozisyonundadır.195
Özbekistan ekonomisinin son yıllardaki en büyük itici gücü enerji sektörü
olmuştur. Ancak, ihracat imkanlarının kısıtlılığı yüzünden sektör büyüme zorluğu
çekmeye başlamış, bu da GSYİH üzerinde olumsuz bir etki yapmıştır.
Bağımsızlık sonrasında petrol ve doğal gaz üretimini arttıran Özbekistan, kısa
sürede kendine yetebilecek düzeye gelmiştir. Bunun için gereken kaynağın dış
borçlanma yoluyla karşılanması, devletin resmi tekeli olan “Uzbekneftegaz”
şirketinin yaklaşık 1 milyar dolar borçlanmasına yol açmıştır. İç pazardaki
müşterilerinden sattığı gazın parasını düzenli bir şekilde alamayan şirket, bu borcu
ödemekte zorlanmaktadır.
Enerji kaynaklarının ihracı konusunda doğal gazın ağırlığı görülmektedir. Her yıl
iç talep karşılandıktan sonra ortaya çıkan üretim fazlası, başta Rusya olmak üzere,
Kazakistan , Kırgızistan , Tacikistan ve Ukrayna’ya ihraç edilmektedir.Bu ihraç,
toplam gaz üretiminin %15-20’sine tekabül etmektedir. Yaşadığı çeşitli sorunlar
dolayısıyla son dönemde Kazakistan pazarını kaybetmekte olan Uzbekneftegaz
şirketi, yeni pazarlar aramaya başlamıştır. Gelecekte yapacağı yeni yatırımlarla söz
konusu şirket, 2020 yılına kadar doğal gaz üretimini 20 milyar m³ boyutlarına
çıkarmayı hedeflemektedir. Bu amacın önündeki en büyük engel, ihraç pazarlarına
uzaklığı yüzünden kar marjında meydana gelen düşme olarak görülmektedir.Bu
durum Özbekistan’ı, Türkmenistan ile rekabet edemeyecek bir pozisyona
düşürmektedir.196
Bağımsızlık sonrasında durgunluğa giren Özbek ekonomisi, diğer bölge
devletlerine oranla daha iyi bir durumda kalmıştır. Bunda yüksek seyreden pamuk
fiyatlarının önemi büyüktür.Zira ülke, dünyadaki en büyük 30 pamuk üreticisinden
biridir.197 1998 Rusya krizinden de en hasarla çıkan ülke ekonomisi, bu tarihten
sonra hep büyüme eğilimdedir. 2003 verilerine göre %4,4’lük bir büyüme söz
195 Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı,Özbekistan ülke raporu, http://www.dtm.gov.tr/ead/YAYIN/kitap/ozbekistan.htm .20.11.2006 196 TİKA, “Özbekistan Ülke Raporu”21.03.2004,s.49. http://www.tika.gov.tr/ulke_profilleri 197 SOMUNCUOĞLU,Kazakistan……………..,s..48
74
konusudur. Görüldüğü üzere; Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan’a oranla daha
büyük bir potansiyele sahip olan Özbekistan ekonomisi, enerji sektörüne yapılacak
yatırımlarla daha da büyüme eğilimi göstermektedir. Ancak, yabancı sermayenin
ülkeye akması için otoriter rejimin yabancı yatırımcıya daha ılımlı yaklaşması
gerekmektedir.
5.5.Özbekistan Dış Politikası
Özbekistan’ın dış politikasına bakıldığında siyasi ve askeri örgütlerden çok
ekonomik işbirliğine ağırlık veren oluşumların içinde bulunduğu görülmektedir.
Aslında Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) katılmasının ardında da daha çok bu
sebep vardır. Bunun yanında Özbekistan, bölgede güvenlik ve istikrarın
genişletilmesini amaçlayan NATO’nun PEP (Barış İçin Ortaklık) Programı’na da
dahil olmuştur.198
Merkezi konumu ve sahip olduğu askeri-teknik kapasite nedeniyle, Özellikle 11
Eylül olaylarının ardından önemi gittikçe artmıştır. Özbekistan, Afganistan merkezli
olarak başlayan terörle mücadele kapsamında, gerek dünya kamuoyunda ve gerekse
üyesi bulunduğu ŞİÖ, BDT, Orta Asya İşbirliği Örgütü, GUUAM çerçevesinde bir
çok girişimlerde bulunmuştur.
Orta Asya’da değişen jeopolitik öncelikler Şanghay İşbirliği Örgütü’nün
öneminin bir anda artmasını sağlamıştır. Hindistan, Pakistan ve İran’a gözlemci
statüsü veren örgüt, ABD’nin bölgedeki etkisini zayıflatmak amacıyla, bölgedeki
askeri üslerini kapatması çağrısında bulununca, Özbekistan, Temmuz 2005’de
sınırları içindeki Hanabad askeri üssünü kapatma kararı almıştır.199
Bu kapsamda ABD ile arası açılan Özbekistan, Ocak 2006’da Avrasya Ekonomi
Topluluğuna katılmıştır. Bununla da yetinmeyen ülke, Kasım 2005’de Rusya ile
taraflardan birine yönelecek herhangi bir saldırı durumunda askeri yardım öngören
bir anlaşma imzalamıştır. 200
198 KIRAÇ,Gürol, “Sanghay İşbirliği Örgütü” 21.03.2005,Cumhuriyet Strateji,Cumhuriyet Gazetesi,s.12 199 BİRSEL. Gizli Çember……………………….,s.172 200 EKİCİ,Gökçen, “Özbekistan-ABD İlişkilerinde Soros Faktörü”, Stratejik Analiz,Cilt:5,Sayı :54 , Ekim -2004,s.79
75
Özbekistan’ın ABD’den uzaklaşarak Rusya-Çin hattına yakınlaşması kendini en
çok ekonomi alanında hissettirmiştir.ABD ve diğer Batılı ülke ve kurumlarla
ilişkilerin kesilmesi, Batılı şirketlerin ülkedeki petrol ve gaz sektöründe faaliyet
gösterebilme imkanlarını da hemen hemen yok etmiştir. Böylece, Rus ve Çin
şirketleri Özbek yönetimi için en uygun ekonomik partnerler olarak görülmeye
başlanmıştır. Söz konusu ülkelerin şirketleriyle imzalanan anlaşmalarla, Rus ve Çin
firmaları Özbekistan’ın petrol ve gaz sektöründe geniş ölçekli yatırım yapma fırsatı
yakalamışlardır.201
Andican olaylarından sonra, bir nevi ABD düşmanlığı çerçevesinde gelişen
Özbekistan dış politikaları, diplomatik izolasyonu kırmak adına, kendisi gibi iç
işlerine fazla karışılmasını istemeyen ülkelere doğru kaymaya başlamıştır. Bu
kapsamda, Hindistan, Pakistan gibi ülkelerle ilişkilerin geliştirilmesi yoluna
gidilmiştir.Hatta, bölgesel liderlik iddiası yumuşatılarak, Kazakistan ile olan
ilişkilerde de büyük bir ilerleme sağlanmıştır. 202
Son yıllarda Özbek dış politikasında, özellikle Andican olayları sonrasında
yaşanan değişimi, ülke yöneticilerinin yönetimi kaybetmemek için yaptıkları refleks
hamleler olarak değerlendirebiliriz.Bu noktada, Özbekistan dış politikasının,
gelecekte Orta Asya’da suların daha da bulanması ihtimaline karşı, yeni ittifak ya da
anlaşmalar peşinde koşacağını söylemek pekte yanlış olmayacaktır.
Özbekistan’ı incelediğimizde, Kazakistan, Azerbaycan ve Türkmenistan’a göre
daha değişik bir görüntü ile karşılaşırız. Her şeyden önce , Sahip olduğu homojen
nüfusun, zengin doğal kaynakların ve bölgedeki en güçlü silahlı unsur olan Özbek
ordusunun gözden kaçırılmaması gerekmektedir.
Özbekistan’ı diğer Türk Cumhuriyetlerinden ayıran en büyük özelliği, bölgesel
bir güç olma yolunda hızla ilerlemesidir.Yukarıda sayılan avantajları pekala böyle bir
şeyi amaçlamasına yetecek kapasitededir. Özbekistan’ın bu düşüncesi, doğru bir
politik vizyonla birleştirilebilirse gelecek vaat edebilecek niteliktedir.
Tüm bunların ışığında,yönetimlerin her an değişebileceğini düşünürsek eğer, şu
anda ülkeyi yöneten otoriter gücün pek fazla iktidarda kalmayacağı ön görülebilir. 201 201 BİRSEL. Gizli Çember ……………………………………….,S.184 202OĞAN,Gökçen, “Andican olayları sonrası Özbekistan Dış Politikası” ASAM Yayınları,Stratejik Analiz Dergisi,Cilt:6,Sayı:69,Ocak-2006,s.74
76
Özbekistan’da uygulanmaya başlanacak demokratik bir siyasi sistem, zengin enerji
kaynaklarının reel bir şekilde kullanılmasıyla da birleşirse; söz konusu ülke,
ilerleyen yıllarda bölgenin en önemli ekonomik güçlerinden biri haline gelebilir.
77
VI. BÖLÜM
ENERJİ EKSENLİ BÖLGESEL SORUNLAR
6.1.Giriş
Sovyetler Birliği’nin dağılması, Orta Asya’da o güne kadar kurulmuş mevcut
dengelerin temelinden sarsılmasına sebep olmuştur.1991 sonrasında ortaya çıkan
genç ülkeler, sadece fakirlik ve geri kamışlıkla değil, bölgesel bazda ortaya çıkan
birçok sorunla da karşı karşıya kalmışlardır.
Bölgede incelenmesi gereken pek çok sorun olsa da, bu araştırmanın konusu
itibariyle sadece enerji eksenli iki problem üzerinde durmaya çalışılmıştır. Bunlar;
Hazar Denizi’nin hukuki statüsü sorunu ve Orta Asya enerji kaynaklarının ve
hatlarının güvenliği meselesidir.
1991’e kadar Hazar Denizi’nin Statüsü bir problem olarak görülmemekteydi.Bu
tarihe kadar SSCB ve İran’ın kıyısının bulunduğu Denizde, Sovyetler Birliği’nin
daha etkin bir pozisyonda olduğu görülür. Hatta Hazar Denizi’nin Sovyet kontrolü
altında olduğu bile söylenebilir. Ancak soğuk savaşın bitmesiyle birlikte bölgede
yeni devletlerin kurulması durumu bir anda değiştirmiştir. Azerbaycan, Kazakistan
ve Türkmenistan’ın bağımsızlıklarını kazanmaları, Hazar Denizine kıyısı olan
devletlerin sayısını 2’den 5’e çıkarmıştır. Bu durum, bölgedeki zengin enerji
potansiyeliyle de birleşince, Hazar Denizi kaynaklarından daha çok yararlanmak
isteyen ortaklar arasında bir anlaşmazlığın çıkmasına sebep olmuştur. Ayrıca
Hazar’daki pek çok yatağın geleceği bu sorunun nasıl çözüleceğine bağlıdır.
Bölgede varlığı hissedilen diğer bir problem de enerji kaynaklarının ve boru
hatlarının güvenliğiyle alakalıdır. Bilindiği gibi, sosyalist dönem Sovyet politikaları
çerçevesinde bölgenin demografik yapısında büyük değişiklikler yapılmıştır. SSCB
sonrası dönemde ise bazı etnik gurupların çeşitli sebeplerle bir birleriyle giriştikleri
mücadeleler, bölgede bir çok anlaşmazlığın ve çatışmanın ana kaynağı
durumundadır. Bu durum bölgenin istikrarını olumsuz yönde etkilediği gibi, Orta
Asya ve Kafkasya da bulunan enerji kaynaklarının ve ihraç hatlarının güvenliğini de
tehlikeye sokmaktadır.
78
Araştırmanın bu bölümünde, enerji eksenli olduğu için sadece bu iki problem ele
alınmıştır.Hazar Denizi’nin statüsü meselesi incelenirken, konu ile ilgili genel
bilgiler verilmiş ve meseleye taraf olan devletlerin yaklaşımları ve savları
incelenmiştir. Aynı şekilde Enerji ve boru hatlarının güvenliği meselesinde de bazı
anlaşmazlıklar ve çatışmalar örnek verilerek , bunların altında yatan sebepler
üzerinde durulmuştur.
Bu açıdan bakıldığında, Orta Asya enerji bölgelerine yapılacak yabancı
yatırımların siyasi istikrarsızlıktan çok fazla etkilendikleri görülmektedir. Büyük
enerji firmalarının karışık ve istikrarsız bölgelere yatırım yapmaktan kaçındıkları
bilinmektedir. Bu yüzden; çok büyük sermaye miktarlarının söz konusu olduğu enerji
sektörü için, gelişmek ve büyümek adına en önemli unsurun bölgesel istikrar olduğu
söylenebilir. Buna göre söz konusu problemlerin çözümü, Orta Asya’da yapılacak
yeni yatırımların önünü açacağından, bölge ülkelerinin ekonomileri açısından hayati
öneme sahiptir.203
7.2.Hazar Denizi’nin Hukuki Statü Sorunu
Kuzeyden güneye 1.200 km uzunluğunda ve batıdan doğuya 320 km genişliğinde
olan Hazar denizinde ortalama derinlik 184 metredir. Suyun en derin noktası
Azerbaycan’a ait Lenkeran bölgesinde 1.200 m ve en sığ noktası ise kuzeyde Volga
Nehri’nin döküldüğü alanda 5 m civarındadır. Hazar’ın en geniş yeri 554 km ve en
dar yeri ise 200 km’dir. Hazar sahillerinin toplam uzunluğu 7.010 km’dir.
Kazakistan’ın 2.340 km, Rusya Federasyonu’nun 1.930 km, Türkmenistan’ın 1.200
km, Azerbaycan’ın 800 km ve İran’ın 740 km uzunluğunda Hazar’a kıyısı
bulunmaktadır. Avrupa’nın en büyük ırmağı olan Volga Nehri’nin de bulunduğu
130’dan fazla akarsu tarafından beslenmektedir. Volga , Hazar’a dökülen nehir
sularının yüzde 82’sini karşılamakla beraber, Don nehriyle arasındaki bağlantı
kanalı ile Hazar’ı Karadeniz’e bağlamaktadır204
203 YÜCE. Kafkasya ve…………..………. ,s.285 204 OGAN,Sinan, “Yeni Global Oyun ve Hazar’ın Statüsü” , TÜRKSAM http://www.turksam.org/index.php 14 Aralık 2005
79
Hazar Denizi; büyüklüğünden dolayı Deniz olarak kabul edilen, Rusya
Federasyonu, Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve İran tarafından çevrili,
herhangi bir denize çıkışı olmayan, dünyanın en büyük gölü durumundadır.205
1991 yılına kadar Sovyetler Birliği ve İran arasında yapılan çeşitli anlaşmalarla
tanımlanmış olan hukuki statü, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla geçersiz duruma
düşmüştür. Bu gerçersizliğin sebebi; o güne değin iki taraflı anlaşmalara dayanan
tanımlamanın, üç yeni cumhuriyetin ortaya çıkmasıyla yeni bir düzenleme
gerektirmesidir. Rusya, İran, Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan, belirlenecek
olan yeni statü konusunda söz sahibi olacak ülkelerdir.206
Hazar Denizine kıyısı olan devletler, Sovyetler birliği dağıldıktan sonra hukuki
statü konusunda anlaşmazlığa düşmüşlerdir.Bunun asıl sebebi; Hazar’ın altında yatan
trilyonlarca dolar değerindeki enerji kaynakları ve bu eksende bölgede jeopolitik
üstünlük sağlama mücadelesidir. Ayrıca Rusya’nın bölgedeki 70 yıllık
hakimiyetinden sonra etkinliğini kaybetmek istememesi de olayı daha karmaşık bir
duruma sokmaktadır.207
Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan jeopolitik konumları itibariyle
herhangi bir uluslar arası suya çıkışı olmayan, birer kara devleti durumundadırlar.
Karasal nitelikleri sebebiyle ortaya çıkan uluslar arası taşıma ve koridor sorunları, bu
ülkelerin petrol ve doğalgaz boru hatlarına ayrı bir önem vermelerine sebep
olmuştur. Konunun önemini arttıran diğer bir özellik de, söz konusu ülkelerin bu
meseleyi “milli güvenlik” sorunlarının önemli bir parçası olarak görmeleridir.
SSCB döneminde bir iç göl olarak adlandırılan Hazar denizi, Sovyetler Birliği
sonrasında ise uluslar arası göl olarak nitelendirilmeye başlanmıştır. Daha önce
kapalı bir havza olarak görülen ve dış müdahalelerden soyutlanan Hazar, böylece
Uluslar arası Hukuka açık bir hale gelmiştir.208
Bölge ülkeleri arasında bu konuda ilk toplantı 17 Şubat 1992’de Tahran’da
yapılmış ancak bir sonuç elde edilememiştir. Daha sonra, Kasım 1996’da Aşkabat’ta
205 Hazar Denizi Haritası İçin Bkz.Ek-8 206 BİLGİN. Avrasya ……………….s.119 207 OGAN,Sinan, “Yeni ….” http://www.turksam.org/index.php 208 ARAS.Azerbaycan’ın ………….s.176
80
rejimin korunmasına yönelik bir bildiri kabul edilmiştir. Devam eden süreçte bir çok
toplantı yapılmasına rağmen somut bir ilerleme sağlanamamıştır.209
Yapılan toplantıların sayısı arttıkça, Statü ve paylaşım tartışmaları bu su
havzasının deniz mi, yoksa göl mü olduğu üzerinde yoğunlaşmaya başlamıştır.
Çünkü,1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde (BMDHS) teknik
olarak bir kapalı/iç deniz olarak nitelendirilen Hazar’ın, coğrafi manada hangi statü
içerisinde olduğu konunun çözümü için çok önemli bir pozisyona gelmiştir. Hazar
Denizi, başka göllere ve havzalara benzemediğinden çoğu özelliği mevcut uluslar
arası yasal normlarla ve uygulamalarla değerlendirilemez niteliktedir. Hazar, bazen
sınır gölü, bazen de açık deniz olarak tanımlanmaktadır. Statü ve paylaşım için
yapılan görüşmelerde bu yaklaşımlar üzerinde durulduğu görülmektedir.210
Açık deniz yaklaşımına göre; Hazar Denizi, 1982 BM Deniz Hukuku
sözleşmesine tabi olarak,sektörlere bölünmelidir. 12 millik kara suları ve ortay hattı
ihlal etmeyecek şekilde 200 mile kadar “münhasır ekonomik bölgeler”
belirlenmelidir.Her kıyı devleti kendi payına düşen sektörleri işletme hakkına sahip
olmalıdır.
İç Deniz yaklaşımına göre; Hazar Denizi’nde 1982 BMDHS’nin maddeleri
uygulanamaz.Hazar denizi sektörlere bölünemez.Ancak, kıyı devletleri Hazar’ı tek
bir bütün halinde ( Condominium) ortak olarak işletebilirler.211
Sınır gölü yaklaşımına göre ise; Hazar, uluslar arası kara sınırlarının ortay hatta
kadar denize uzatılması yoluyla oluşturulacak ulusal sektörlere bölünmeli, kıyıdaş
devletler kendi sektörlerindeki su yüzeyi ve deniz dibi kaynaklar üzerinde mutlak
egemenlik sahibi olmalıdırlar.212
Bu noktada kıyıdaş ülkelerin probleme yaklaşımlarını görmek faydalı olacaktır.
209 DOKUZLAR. Dünya Güç Dengesinde……....,s.92 210 KLEVEMAN,Yeni…….s.164 211 ÇOLAKOĞLU,Selçuk, “uluslar arası hukukta Hazar’ın Statüsü Sorunu” A.Ü. S.B.F.Dergisi,Ocak-Aralık-1998,C 53,No.1-4,S.108 212 SOLTAN,Elnur, “Hazar Denizi’nin Hukuki Statüsü:Çizilemeyen Sınırlar” Staratejik Analiz Dergisi,Cilt 12,Sayı 13,Mayıs 2001,S.62
81
6.2.1.Rusya Federasyonu’nun Yaklaşımı
Hazar’ın statüsü tartışmalarının önemli bir tarafı olan Rusya, konuyu Ekim
1993’de gündeme getirmiştir. Bu dönemde, Hazar’ın bir iç deniz olduğu ve sınır
devletleri tarafından bölünemeyeceği tezini ortaya koyan Rusya, BMDHS’nin diğer
denizlerle doğal bağlantısı olmadığından Hazar’a uygulanamayacağını savunmuş ve
Hazar’ın yasal rejimini belirleyen İran ile yapılmış olan 1921 ve 1940
antlaşmalarının yürürlükte olduğunu belirtmiştir. Rusya; Hazar’ın kaynaklarına
yönelik tek taraflı hareketleri uluslar arası hukuk dışında saymış ve bunun, su
havzasının eko-sistemine zarar vereceğini belirtmiştir. 213
Hazar Denizi’ni kıyı devletlerle ortak olarak kullanmak isteyen Rusya’nın
yaklaşımında, bölgeyi hala arka bahçesi olarak değerlendirmesinin payı büyüktür.
Özellikle Azerbaycan hakkında politik kaygılar besleyen Rusya’nın Statü
tartışmalarının merkezinde daha çok bu ülke vardır. 214
Rusya başlangıçta Hazar’ın beş kıyıdaş ülke arasında bölüştürülmesine karşı
çıkmış, ancak Kazakistan ve Azerbaycan’ın kendi bölgelerini belirleyerek uluslar
arası petrol şirketleri ile çeşitli anlaşmalar imzalamaları üzerine yeni stratejiler
oluşturmaya başlamıştır. 1998’de Kazakistan ile Hazar’ın kuzey kısmıyla ilgili
olarak deniz yatağı için ortay hat prensibini, su yüzeyi içinse ortak sahipliği içeren
bir anlaşma imzalamıştır. 2001’de ise benzeri bir anlaşmayı Azerbaycan ile
imzalamıştır. Böylece Rusya, kendinden beklenmeyecek bir şekilde sorunun bir an
evvel çözüme kavuşturulması konusunda önemli adımlar atmıştır.Putin’in başkanlığı
döneminde, 2000 yılından bu yana bölge ülkelerinin başkanlarıyla 10’dan fazla
görüşme yapılması , Rusya tarafından konuya verilen önemi göstermesi açısından
önemlidir.215
213 METİN. Politik ……………………s.159 214 ARSLAN. Hazar’ın Kurtlar ……..s.313 215 “Rusya Kazakistan Hazar Sınırını Belirledi” http://www.ntv.com.tr ,13.05.2002,S.1
82
6.2.2.Azerbaycan’ın Konuya Yaklaşımı
Batı sermayesini bölgedeki enerji kaynaklarına başarılı bir şekilde çekmesiyle ön
plana çıkan Azerbaycan , aynı zamanda statü tartışmalarında da Rusya Federasyonu
ile beraber ağırlıklı konumda olmuştur.
Hazar Denizini ilk zamanlar “göl” olarak nitelendiren Azerbaycan , bu sorun
gündeme geldiği ilk günlerden itibaren, bu görüşü tüm resmi kanallarda dile
getirmiştir.216 Gerçi Azerbaycan’ın Hazar’ın uluslar arası bir göl olduğunu
savunması ve bu yüzden de onun tamamının kıyı devletleri arasında bölüştürülmesi
gerektiğini iddia etmesi, diğer tezlerden daha doğru bir görüş olarak
değerlendirilebilir. Ancak , Rusya ve İran’ın da Hazar’ı göl olarak görmek ve 1921,
1949 anlaşmalarının tek başvuru kaynağı olarak göstermek istemeleri karşısında, bu
ülkenin Hazar meselesi üzerine uyguladıkları politikaları kökten değiştirmek zorunda
kaldığı görülür. Daha sonra Azerbaycan, Hazar’ın bir deniz olduğu ve BMDHS
çerçevesinde her bir devletin münhasıran egemenliğini kullanacağı ulusal sektörlere
bölünmesi gerektiği yönünde yeni politikalar oluşturmuştur. Bu görüşün dayanak
noktası 1970 yılında Hazar’ın Sovyet kesiminin dörde bölünmesi ile oluşan sektörel
bölümlenmedir ki, Azerbaycan bu durumun olduğu gibi kabulünü istemektedir. 217
Ancak İran, 1970’de SSCB’nin kendi içerisinde yapmış olduğu bu bölümlemeyi
hukuki dayanağı olmadığı gerekçesiyle kabul etmemektedir.
Rusya ve İran kendi kıyılarında önemli rezervler olmadığı için kaynakların “ortak
kullanımını” istemişler, hatta bir dönem Türkmenistan’ı da yanlarına çekmişlerdi.
Ancak zamanla Rusya’nın kendi ulusal sektörü içerisinde zengin petrol kaynakları
bulması ve sektörel bölümleme tezine yaklaşması, Azerbaycan’ın konumunu daha da
güçlendirmiştir. 218
Rusya’nın zaman içerisinde Kazakistan ve Azerbaycan’ın savunduğu fikirlere
yakınlaşması bu ülkeleri de Rusya’ya yakınlaştırmıştır. 1998’de Kazakistan’la
yapılan anlaşmanın bir benzeri 2001’de Azerbaycan’la da imzalanmıştır. Bu
anlaşmayla denizin dibi ulusal sektörlere bölünmüş ve su yüzeyi kıyıdaş ülkelerin
216 SOLTAN. “Hazar Denizi………”,s.65 217 KONA,Gamze.G. Orta Doğu,Orta Asya ve kesişen Yollar,IQ Yayınları,İstanbul,2004,S.193 218 OGAN,Sinan, “Yeni ….” http://www.turksam.org/index.php
83
ortak kullanımında kalmıştır.219 Ayrıca bu anlaşma, söz konusu ülkelerin aynı cephe
içerisinde yer aldığının da göstergesidir. Bunun yanında, Azerbaycan, kendi ulusal
sektörü saydığı alanları anayasası içerisinde göstererek anayasal güvence içerisine
almıştır.220
6.2.3.Türkmenistan’ın Konuya Yaklaşımı
Türkmenistan’ın konuya yaklaşımına bakıldığında tam olarak bir görüş
belirlemediği görülür. Başlangıçta Rusya ve İran’ın ortak kullanım tezini
benimseyerek , Kasım 1996’da Hazar’a kıyısı olan devletlerin Dışişleri Bakanları’nın
Aşgabat’taki görüşmesinde bu üç ülke ile memorandum imzalamıştır.221
Ancak daha sonra, Aralık 1998’de Moskova’da yapılan kıyı devletleri zirvesinde
fikrini değiştirmiş ve Hazar’ın bölünmesini, Azerbaycan’la aralarındaki sınırın, ortay
hat prensibine göre belirlenmesini kabul etmiştir. Böylece Türkmenistan, Rusya-
Kazakistan-Azerbaycan üçlüsünün görüşlerine daha yakın bir duruş sergilemiştir.
Ancak, bu şekilde yapılacak bir paylaşımda, ortay hattın nerelerden geçeceği
konusunda Azerbaycan’la farklı düşünceler içine girmiştir. Türkmenistan,
Azerbaycan’ın Apşeron yarımadası vasıtasıyla Hazar’ın içlerine kadar sokulduğunu,
bu yüzden Hazar Denizi ekvatorunun özelliği göz önünde bulundurularak , enleme
eşit mesafeli noktaları birleştiren yöntemi kullanılmasını önermiştir. Bu durumda
Kepez/Serdar yatağıyla birlikte Azeri ve Çırag yataklarının da Türkmenistan
sektörüne geçeceği görülmektedir. İşte Asıl anlaşmazlık bu yüzden çıkmaktadır.Bu
durumu çözmek için iki ülke arasında bir uzmanlar kurulu oluşturulmuş ancak yine
bir sonuca ulaşılamamıştır.Bunun üzerine politikalarını bir kez daha değiştiren
Türkmenistan, Hazar’ın Dünyadaki tek örnek olduğu için bilinen uygulamaların
dışında kalmasını, tüm sınırdaş ülkelerin bir araya gelerek üzerinde anlaşacakları bir
statünün belirlenmesini savunmaya başlamıştır.222
219 METİN. Politik ……………………s.166 220 TEMİR,Ahmet, “Paylaşılamayan Miras Hazar”,Zaman Gazetesi,12.05.2001,s.8 221 ARAS.Azerbaycan’ın ………….s.201 222 OGAN,Sinan, “Hazarda Tehlikeli Oyunlar:Statü Sorunu,Paylaşılamayan Kaynaklar ve Silahlanma Yarışı” Avrasya Dosyası,Cilt 7,Sayı 2,Yaz-2001,S.165
84
Konunun, kıyıdaş devletlerin hep birlikte alacağı kararlar dahilinde çözüleceğini
savunan Türkmenistan, Azerbaycan’la yaşadığı bazı tartışmalarında etkisiyle İran’a
yaklaşmıştır. Öyle ki Türkmenistan, İran’ın olmadığı hiçbir toplantıya
katılmayacağını belirtmiştir. 223
6.2.4.Kazakistan’ın Konuya Yaklaşımı
Sahil şeridi % 29,6’lık bir payla kıyıdaş ülkelerin en genişi olan Kazakistan,
mümkün olduğu kadar statü ve paylaşım tartışmalarının dışında kalmaya çalışmıştır.
Bunun yanında, Hazar’ın 1982 BMDHS’ne tabi olmasını ve kıyıdaş ülkelerin 12
millik ulusal karasularına sahip olması gerektiğini savunmuştur. Hazar Denizi’nin
ulusal sektörlere bölünmesi ve münhassır ekonomik bölgelerin belirlenmesini
istemiştir. Bunun için her kıyıdaş ülkenin ulusal sektörü üzerinde egemenlik
haklarını kullanabilmesi gerektiğini belirten bir deklarasyon yayınlayarak, kendi
pozisyonunu ortaya koymuştur. Hatta, Mart 1998’de yayınladığı tek taraflı bir
“Bildiri” ile de , Hazar’ın kendi ulusal “münhasır ekonomik bölge”sini belirlemiş ve
burayı donanmasıyla koruma altına almıştır. 224
Ayrıca, Ekim 2000 tarihinde Rusya ve Kazakistan arasında Hazar Denizi’nde
işbirliği konusunda bir deklarasyon imzalanmıştır. Buna göre; Kazakistan ile Rusya
Federasyonu “ortay hat” prensibini benimsemiş, denizin dibi ulusal sektörlere
bölünmüş ve deniz üstü kaynaklarının da ortak kullanıma açılması
kararlaştırılmıştır. Bunun dışında Kazakistan, İran’ın önerdiği eşit paylaşım önerisini
kabul etmemekte ve örtülü de olsa Azerbaycan’ın arkasında yer almaktadır.225
6.2.5.İran’ın Konuya Yaklaşımı
İran Hazar’ı bir göl olarak nitelemekte ve %20’er payla beş eşit parçaya
bölünerek ortak kullanılması gerektiğini savunmaktadır. Görüşlerini bu iki eksen
arasında belirleyen İran, Hazar’ın statüsü belirlenmeden yapılan petrol aramalarının
kanun dışı olduğu kabul ettirmek istemektedir.Ayrıca, statü sorunun çözümüne kadar
223 YÜCE. Kafkasya ve………………….………. ,s.253 224 ARAS. Azerbaycan’ın ……………………..….s.198 225 DOKUZLAR. Dünya Güç Dengesinde………..,s.98
85
1921’de Rusya-İran ve 1940’da imzalanan SSCB-İran anlaşmalarının esas alınması
gerektiğini belirtmektedir. 226
İran’ın Hazar sorununa yaklaşımına bakıldığında , ekonomik çıkarlardan çok
siyasi kazanımlar peşinde olduğu görülmektedir. Çünkü İran’ın Basra Körfezi’ndeki
yatakları daha zengin durumdadır.Aslında İran’ın korkuları Azerbaycan’ın ileride bir
cazibe merkezi durumuna gelerek, kendi içerisindeki büyük Azeri nüfusunu
etkilemesidir. Bu yüzden Azerbaycan’ın gelişmesini engellemek adına, bu konuda
uzlaşmaz bir tutum sergilemektedir.227
Yine de İran’ın Hazar bölgesindeki tutum ve davranışlarının sebebini sadece
Azerbaycan’a bağlamak yetersiz bir saptama olacaktır. Hazar’ın güneyinde %12’lik
önemsiz bir paya sahip olan İran, bu durumdan memnun değildir ve payını
genişleterek, Hazar’ın içlerine doğru stratejik bir derinlik kazanma hevesindedir.
Ayrıca İran, konuyu uluslar arası aktörlerin dışında tutmaya çalışmakta ve onları
meseleyi siyasallaştırmakla suçlamaktadır.
Son gelişmelerden sonra sorunun .çözümü adına, Rusya , Azerbaycan ve
Kazakistan’ın kısmen de olsa aynı cephede yer aldıkları söylenebilir.Türkmenistan’ın
durumunun belli olmaması ve İran’ın yalnızlaşarak karşı cephede yer alması,
sorunun kısa vadede çözümünün zor olduğunu göstermektedir.
6.3.Orta Asya Enerji kaynaklarının ve Hatlarının Güvenliği Sorunu
Sovyetler birliği’nin dağılmasının ardından Orta Asya Bölgesinde ortaya çıkan
büyük enerji potansiyeli, başta ABD’li dev petrol şirketleri olmak üzere uluslar arası
pek çok firmanın bölgeye ilgisinin artmasına sebep olmuştur. Bu amaçla, bölgede
milyarlarca dolarlık yatırım projeleri devreye sokulmuştur.228
Bu açıdan bakıldığında , enerji firmalarının siyasi risklere diğer firmalardan daha
duyarlı oldukları görülür. Petrol ve doğalgaz için muazzam büyüklükte yatırım
yapılması gerekliliği, bu firmaların karışık ya da istikrarsız ülkelere yatırım yaparken
226 OGAN,Sinan, “Yeni ….” http://www.turksam.org/index.php 227 AKDEVELİOĞLU,Atay, “İran’ın Orta Asya,Afganistan ve Azerbaycan Politikası”, Stradigma Kasım 2003 , sayı 10, http://www.stradigma.com/turkce/kasim2003/makale_04.html S.3 228PAMİR,Necdet, “Orta Asya ve Kafkasya’da Güvenlik Arayışları Sürecinde Bölgedeki Enerji Kaynaklarının Rolü” BAL,İdris (Edt.). 21.Yüzyılda Türk Dış Politikası, Nobel Yayınları, Ankara, 2004,s.507
86
çok dikkatli olmalarına sebep olmaktadır. Ayrıca, uğruna milyarlarca dolar yatırım
yapılan bu kaynakların biran evvel uluslar arası pazarlara taşınması da başka bir
sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nokta da, ihraç boru hatlarının geçtiği yerlerinde
en az üretildiği yerler kadar istikrarlı olmasının şart olduğu görülmektedir.
Bu çerçevede; Orta Asya ve Kafkaslara bakıldığında, dünyanın istikrarsız
bölgelerinden oldukları görülür. Küresel çapta Rusya’nın yakın çevre güvenlik
politikalarına ilişkin belirsizlikler, henüz çözülemeyen Azerbaycan, Ermenistan
gerginliği ve Çeçenistan gerilimi gibi problemlerin yanı sıra, bölgedeki bir çok etnik
gurubun çeşitli sebeplerle giriştikleri çatışmalar, Afganistan’daki savaş ve
Tacikistan’daki karışıklıklar, bölgenin istikrarsızlığını kanıtlar niteliktedir.
Bu karışıklıkların, Kafkasya ve Orta Asya’ya yapılan yatırımları olumsuz yönde
etkileyeceği kesindir. Bölgedeki zengin enerji kaynaklarına sahip ülkelerin
ekonomileri açısından söz konusu yatırımların ne kadar önemli olduğunu göz önüne
alırsak, karışıklıkların son bulmasıyla birlikte, bu ülkelerin kalkınmalarının
hızlanacağı sonucuna varabiliriz. Konumları itibariyle hiçbir uluslar arası denize
çıkışı bulunmayan birer kara devleti durumunda olan Türk Cumhuriyetleri, sahip
oldukları kaynakları dış pazarlara çıkarabilmek için boru hatlarına hayati derecede
muhtaç durumdadırlar. Bu durum, boru hatlarının geçtiği güzergahlarında önemini
arttırmaktadır.229
Bu noktada, alternatif boru hatlarının güvenliğiyle ilgili bazı gerginlik ve
çatışmaların incelenmesi, üretici ülkelere olan etkilerinin anlaşılması adına yararlı
olacaktır.
6.3.1.Dağlık Karabağ Sorunu
Karabağ; Azerbaycan’daki Kür ve Aras ırmakları ile şu anda Ermenistan sınırları
içinde bulunan Gökçe Gölü arasındaki dağlık bölge ve bu bölgeye bağlı ovalara
verilen addır. Azerbaycan’ın diğer bölgeleri ile Ermenistan ve İran topraklarını
kontrol edebilecek bir noktada bulunması, bölgenin jeopolitik önemini de artırır.
Ancak Karabağ ile Dağlık Karabağ ifadeleri aynı bölge için kullanılmamaktadır.
229 YÜCE. Kafkasya ve……….. ,s.285
87
18.000 km² yüzölçümüne sahip Karabağ’ın sadece 4392 km²’lik kısmını Dağlık
Karabağ’ı oluşturmaktadır.230
Geçmişi çok eskilere dayanan Dağlık Karabağ Sorunu, 1988’den sonra
Ermenilerin bura üzerinde hak iddia etmesiyle ortaya çıkmıştır. Ermeni iddiaları,
burada nüfusun çoğunluğunu oluşturduklarına dayanmaktadır.Gerçektende Ermeniler
bu bölgedeki nüfusun çoğunluğunu oluşturmaktadırlar. 1989 sayımına göre Dağlık
Karabağ nüfusunun %75’i Ermenilerden, %25’i Azerilerden oluşmaktadır. Ancak,
ermeni nüfusunun çokluğu Rusya’nın Kafkaslarda izlediği politikalar sonucunda
sonradan ortaya çıkmış bir durumdur.231
Azerbaycan, Dağlık Karabağ bölgesinin hukuki ve tarihî olarak kendisine ait
olduğunu ileri sürmekte, ancak uluslar arası arenada sadece Türkiye’nin desteğini
sağlayabilmektedir. Ermeniler ise başta Rusya ve İran olmak üzere, bölge
ülkelerinin ve Batı devletlerinin desteğini sağlamış durumdadır. 232
İki ülke arasında 1988’de alevlenen gerginlik, 1992’de savaşa dönüşmüştür.
Rusya’nın örtülü desteğini de alan Ermenistan, Azerbaycan topraklarının %20’sini
işgal etmiş, bu durum ise yaklaşık bir milyon Azeri’nin yaşadıkları yerleri terk
etmesine sebep olmuştur. Savaşın iyice kızışması üzerine, AGİK’in Mart 1992’de
Helsinki’de yapılan Dışişleri Bakanları toplantısında bu sorunu çözüme
kavuşturabilmek adına Minsk’te bir konferans düzenlenmesi kararı alınmıştır.
Konferansa katılan ülkeler bundan sonra Minsk Grubu adı altında Dağlık Karabağ
sorununun çözümü için faaliyet göstermişlerdir. Başarı sağlayamamasına karşılık
Minsk Grubu, günümüze kadar bu konuda başlıca yetkili kuruluş olmayı
sürdürmüştür.233
Karabağ bölgesi, Azeri petrolünün Hazar’dan Türkiye’ye ulaşmasında tabiri
caizse yol üstünde bulunması sebebiyle stratejik olarak önemli bir konumdadır.
Ayrıca, Rusya’nın “Kafkasları zayıf bırakma” politikası yüzünden bölgenin
230 “Dağlık Karabağ Sorunu”17.03.2007 http://azerbaycan.ihh.org.tr/insan/daglik/daglik.html 231 YILDIZ,Kerim,RUSSO,Deborah ,Azerbaycan-Ermenistan İnsan Hakları-Etnik Azınlıklar, Çev.Bahar Öcal, Düzgören,Scala Yayıncılık,İstanbul,2000,S.21 232 AKMAN.Azerbaycan……………S.58 233 SARIAHMETOĞLU,Nesrin, “Azerbaycan’ın Bağımsızlığı ve Mülteciler:Azerbaycan’ın Bağımsızlığının onuncu Yıllında Hocalı olaylarının Değerlendirilmesi” Bağımsızlıklarının 10.yılında Türk Cumhuriyetleri, Sota Yayınları GÜRSOY,Emine, ŞAHİN,Erdal (Edt.),2002,S.464
88
istikrarsızlaşması, boru hatlarının geçiş rotalarının da kesinlik kazanmasını
engellemektedir.
Aslında Azerbaycan petrolü’nün Türkiye üzerinden Batı pazarlarına ihracını
sağlayacak boru hatları için en uygun güzergah, ekonomik nedenlerle Ermenistan
üzerinden geçecek olan güzergahtır. Ancak, Ermenistan ile olan çatışma ve Azeri
topraklarının beşte birinin Ermenistan’ın işgali altında olması, Azerbaycan’ın bu
ülkeyle hiçbir şekilde anlaşmaya yanaşmamasına sebep olmaktadır. Hatta,
Türkiye’nin Ermenistan sınırını açması bile, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının
geleceği açısından olumsuz etkileri olabilecek bir hamle olacaktır. Halbu ki,
Ermenistan sınırları içerisinden geçecek bir boru hattı, Bakü-Ceyhan hattının
yaklaşık 300 km daha kısalması manasına gelmektedir. Bunun gerçekleşmemesi
petrolün taşıma fiyatını yükseltmektedir. Azerbaycan, Ermenistan ile ihraç hatları
üzerinde anlaşmaları için, öncelikle işgal edilen toprakların geri iade edilmesini talep
etmektedir. Dağlık Karabağ sorununun çözümlenmesi Kafkasya’da güvenliğin
arttırılması adına önemli bir adım olacaktır.234
6.3.2.Azerbaycan-İran Gerginliği
Hazar Denizi’nin hukuki statüsünün belirlenememesinin doğurduğu en büyük
sorunlardan biriside Azerbaycan ile İran arasında zaman zaman tansiyonu yükselten
gerilimlerin olmasıdır.
İran, 21 Temmuz 2001’de, Azerbaycan’a Hazar’daki “kime ait olduğu belirsiz”
alanlarda petrol aranmaması gerektiği konusunda bir nota vermiş ve Alov/Elburz’da
yürütülen çalışmaların kanunsuz olduğunu ileri sürerek, çalışmaların biran evvel
durdurulmasını istemiştir. Azerbaycan’ın bunu kabul etmemesi üzerine, 23
Temmuz’da, Hazar’ın Azerbaycan sektöründe bulunan “Alov” yatağında
araştırmalar yapan Azerbaycan’a ait “Jeofizik 3” ve “Alif Haciyev” isimli araştırma
gemileri İran’a ait savaş uçakları tarafından taciz edilmiş, bir İran gemisinin, çatışma
konumuna geçerek, toplarının namlusunu “Jeofizik-3” gemisine yöneltmesiyle de,
234 İŞLER ,Ali. Hazar Petrolleri ve Petrol Boru Hatları Sorunu,Yüksek Lisans Tezi,Ankara Üniversitesi,SBE,Ankara,1999,S.47
89
Azeri gemileri derhal bölgeyi terk etmişlerdir. Bunun üzerine Azerbaycan İran’a bir
nota vermiştir.235
İran’ın böyle davranmakla; Hazar’ın statüsünün belirlenmesi sürecinde askeri
imkanlarından faydalanarak, Azerbaycan üzerinde baskı kurmayı amaçladığı
düşünülmektedir. Ermenistan ile iyi ilişkiler içerisinde olan İran, Dağlık Karabağ
sorununun çözüm sürecinde de faal olarak bulunmak istemektedir. Bunların yanı sıra
İran, Batı’lı şirketlerin bölgeye olan ilgisinden son derece rahatsızdır ve bu türde güç
gösterileriyle Batı’lı şirketlerin bölgeyi terk etmesini amaçlamaktadır. Aslında bu
amacında da azda olsa başarı sağladığı söylenebilir. Zira, tartışmalı “Alov” yatağında
araştırma yapan İngiliz “BP” şirketi ve “Savalan” yatağında çalışmalarını sürdüren
Amerikan ExxonMobil şirketi çalışmalarını durdurmuşlardır. İran’ın bu adımı İran-
Azerbaycan ilişkileri içerisinde yaşanan en ciddi sorun olmuştur. 236
İran’ın Bakü’ye askeri-politik baskı uygulamasının bir çok amacı bulunmaktadır.
Boru hatları stratejisinden çeşitli iç dengelerine kadar geniş bir çerçevede ele
alınabilecek bu amaçlara ulaşmak için İran, bölgede stratejik üstünlük elde
edebilmek adına, Hazar’da askeri ve politik baskı uygulamaya çalışmaktadır. Bu ise
görüldüğü üzere en çok Hazar bölgesine yatırım yapmış veya yapacak büyük
şirketleri etkilemektedir.Bölgede yapılacak yatırımların artması adına Azerbaycan ve
İran’ın bir an önce kayda değer bir anlaşmaya varmaları şart görülmektedir.
6.3.3.Çeçenistan Sorunu
Kafkasya’da var olan ve Orta Asya Enerji güvenliğini etkileyen en önemli
güvenlik meselelerinden birisi de Çeçenistan sorunudur. Rusya Federasyonu’ndan
ayrılmaya yönelik hareketin ortaya çıkmasıyla birlikte Çeçenistan’da ilk çatışmalar
Aralık 1994’de başlamış ve Ağustos 1996’da yapılan bir ateşkes anlaşmasıyla
çatışmalar geçici olarak sona ermiştir. Çeçenistan’ın bağımsızlık istekleri ertelenerek
beş yıllık bir özerklik verilmiş, ancak sorun çözülemeyince Ekim 1999’da Rusların
Çeçenistan’a saldırılarıyla çatışmalar yeniden başlamıştır. Rusya’nın Çeçenistan’a
saldırısı, Kafkaslarda istikrara çok büyük bir darbe vurmuş, hatta Gürcistan’ın da
235 OGAN. “Hazarda…………….” ,s.170 236 YÜCE. Kafkasya ve…………. ,s.294
90
Rusya tarafından çatışmaların içerisine çekilmeye çalışıldığı şüphesini uyandırmıştır.
Gürcistan, Çeçenler’in sınırı geçmeleri ve Rusya’nın Çeçenistan’a yardım etmekle
suçlaması nedeniyle zor anlar yaşamıştır.237
Rusya’nın Çeçenistan’ı işgal etmesindeki asıl amaç; Bakü’den gelen, Grozni’den
geçen ve Tikhoretsk’e ulaşan boru hattının kontrolünü ele geçirmektir. Rusya’nın
Hazar bölgesi petrol ve doğal gaz kaynaklarının kafkasya’dan geçecek bir boru hattı
ile Novorossisk limanına taşıması ve buradan dünya pazarlarına ulaştırması, bu
bölgedeki etnik yapının çeşitliliği sebebiyle tehlikeye düşmektedir.238
Bakü-Novorossisk boru hattının geçtiği güzergahta ciddi etnik çatışma ve savaş
ihtimalleri bulunmaktadır. Azerbaycan’ın kuzeyinde bağımsızlık peşinde koşan
Lezgi bölgesinden geçen hat, daha sonra Rusya Federasyonu topraklarına geçerek
buradan Çeçenistan topraklarına uzanmaktadır.Grozniden İnguş Cumhuriyetine
yönelen Boru hattı, İnguş-Oset gerginliğinin içinde kalmaktadır. Bundan sonra
Kabardin-Çerkes Cumhuriyeti topraklarına gelen hat, burada da Kabardin–Çerkes
gerginliği sebebiyle risk altına düşmektedir239.
Görüldüğü üzere Bakü-Novorossisk boru hattı Rusya Federasyonu topraklarında
bir çok etnik çatışmanın ortasından geçmektedir. Bu durum söz konusu hattın ana
ihraç yolu olması şansını ortadan kaldırmıştır. Böylece Bakü-Tifis-Ceyhan boru
hattının hayata geçmesi kolaylaşmıştır. Rusya Federasyonu bu durumu göz önüne
alarak, Çeçenistan’ı baypas edecek projeleri değerlendirme altına almıştır.
Çeçenistan’daki istikrarsız durum, bu bölgeye yapılacak yatırımların
ertelenmesine sebep olmaktadır. Rusya, Uluslar arası petrol şirketlerini, bu
bölgelerdeki kontrolün kısa zamanda sağlanacağı konusunda ikna etmeye
çalışmaktadır. Ancak, bu firmaların bölgenin güvensizliği hakkındaki görüşleri hala
değişmemiştir. Bu yüzden Kazak petrolünün uluslar arası pazarlara nakli için deniz
altından döşenecek boru hatları gündeme gelmiştir.240
237 KASIM,Kamer, “11 Eylül Sürecinde Kafkasya’da Güvenlik Politikaları” Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları Dergisi,No:1,Sayı:1,Ankara,2006.s.21 238 KLEVEMAN. Yeni Büyük…………………………..s.16 239 TAVKUL,Ufuk.Etnik Çatışmaların Gölgesinde Kafkasya,Ötüken Yayınları,İstanbul, 2002 , s.124 240 İŞLER .Hazar Petrolleri ………………S.45
91
6.3.4.Abazya ve Osetya Sorunu
Kafkasya’da Gürcistan’ın yaşadığı ve ülke bütünlüğünü, dolayısıyla da bu
ülkeden geçen enerji hatlarının güvenliğini tehdit eden iki önemli sorun vardır.
Bunlar; Osetya ve Abazya problemleridir.241
Bunlardan Osetya sorunu; Güney Osetyalıların Kuzey Osetya ile birleşmek
istemesiyle ortaya çıkmıştır. Gürcistan yönetimi bu istek karşısında Güney
Osetya’nın özerk statüsüne son vermiştir. Buna bağlı olarak çıkan çatışmalarda
büyük can kayıpları yaşanmış, pek çok Osetyalı Gürcistan’dan ayrılmak zorunda
kalmıştır.242
Boyutları itibariyle Osetya sorunundan daha tehlikeli olan diğer bir problem ise
Abazya’da ortaya çıkmıştır. Abazya’nın bağımsızlık istekleriyle başlayan gerginlik,
Osetya örneğinde olduğu gibi, özerkliğinin kaldırılmasıyla çatışmaya
dönüşmüştür.243
Bu arada Rusya’nın, Gürcistan’ın BDT üyeliğini sağlamak ve bu ülkedeki askeri
varlığını pekiştirmek adına, Abazya kuvvetlerini eğittiği ve onlara silah yardımı
yaptığı da iddia edilmiştir.Tüm bunların sonucunda; Gürcü Hükümeti BDT üyeliği
kabul etmek zorunda kalmış ve ek olarak Taşkent Ortak Güvenlik Anlaşmasını
imzalamıştır. Ancak tüm bunlar olduktan sonra Rusya Abzya’ya karşı ambargo
uygulamaya başlamıştır. Bütün bu gelişmeler Rusya’nın işine gelmesi bakımından
manidar bir görüntü ortaya koymaktadır. Aslında Rusya’nın hedefi; Gürcistan’ı
zayıflatarak, Bölgedeki Batı ve Türk etkinliğini azaltmaktır. Böylece petrol boru
hatlarının geçiş güzergahları arasında Rusya seçeneğini ön plana çıkarmak
istemektedir. Abazya’daki uzun Karadeniz sahilini kontrol ederek Novorossisk
limanının güvenliğini sağlamak, böylece, Gürcistan’ın Supsa ve Batum limanlarına
daha yakın olmak, Rusya’nın varmak istediği asıl noktalardır.244
Bu olaylar sırasında, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattının geçiş güzergahında
bulunan Gürcistan’ın istikrarsızlığa sürüklenmesi, projenin geleceğini olumsuz
241 Gürcistan Sorunlu Bölgeler Haritası İçin Bkz.Ek- 9 242 AĞACAN,Kamil, “Saakaivili’nin Güney Osetya Operasyonu:Bir Hipotezin Testi” TÜRKSAM, http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?yazi=33 ,16.01.2005 243“Abazya Sorunu,Rusya Gürcistan İlişkilerini Gerginleştirmeye Devam Ediyor” Diplomatik Gözlem haber, http://www.diplomatikgozlem.com/haber_oku.asp ,03.01.2007 244 İŞLER .Hazar Petrolleri ………………s.43
92
yönde etkileyeceğinden, Türkiye Gürcistan ile işbirliği yapmıştır.Bu yardım daha çok
ekonomik ve askeri nitelikte olmuştur. Ayrıca Türkiye, Gürcistan ile bir demir yolu
bağlantısı kurmak istemektedir. Ermenistan’ın karşı çıktığı Kars-Ahalkelek
demiryolu projesinin gerçekleştirilmesi halinde Azerbaycan-Gürcistan ve Türkiye
demiryoluyla bağlanmış olacaktır. Bu durum, Ermenistan’ın izole edilmişliğini daha
da artıracaktır.
Gürcistan’ın toprak bütünlüğü Azerbaycan içinde çok önemlidir. Son dönem de,
üretilen Azeri petrolü Gürcistan topraklarından geçerek Türkiye’ye girmekte ve
Ceyhan’a uzanarak uluslar arası pazarlara ihraç edilmektedir.
11 Eylül sonrasında Gürcistan, ABD’ye yaklaşarak, askeri ve ekonomik açıdan
sıkı bir işbirliği içerisine girmiştir. Shevardnadze’nin devrilmesi ve yerine
Sarkasvilli’nin Devlet Başkanı olması Gürcistan’ın Türkiye, Azerbaycan ve bölge
dışı bir güç olarak ABD ile güvenlik politikalarının daha uyumlu bir hale gelmesine
sebep olmuştur. Bu durum, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının geleceği içinde güven
verici, çok önemli bir değişim olmuştur.245
6.3.5.Afganistan Sorunu
Afganistan, Avrasya coğrafyasının güneydoğu ucunun önemli bir kısmını
oluşturmaktadır. Küresel ve bölgesel güçlerin bu ülkeyle yakından ilgilenmelerinin
ana sebebi; Orta Asya’da çok önemli bir konumda bulunmasıdır.Ülke tarihi adeta bir
savaşlar tarihidir. Yaşanan Sovyet işgalinden sonra, ülkede sular bir türlü
durulmamış, dünyanın iki süper gücünden birine kafa tutarak zafer kazanmış gruplar
birbirlerine düşmüşlerdir.
11 Eylül saldırılarından sonra Afganistan’a askeri müdahalede bulunan ABD’nin
de asıl amacının Afganistan merkezinde Orta Asya’yı kontrol etmek olduğu açık bir
şekilde ortaya çıkmıştır. ABD böylece, hem Orta Asya enerji bölgelerini kontrol
etme yeteneğine kavuşmuş, hem de bölgedeki iki küresel güç olan Rusya ve Çin’i
sınırlamıştır.246
245 KASIM,“11 Eylül ………”s.25 246 PARLAR ,Suat.Barbarlığın Kaynağı Petrol,Anka yayınları,İstanbul,2004,s.625
93
1990 sonlarında değişen jeopolitik dengelerin de etkisiyle, büyük petrol
şirketleri, Orta Asya petrol ve doğalgaz kaynaklarının nakli konusunda, Afganistan’ı
yakın takibe almışlardır. O dönemlerde, Taliban örgütünün ABD tarafından
destekleniyor olması bu şirketlerin transit yol olarak Afganistan’ı düşünmesine
zemin hazırlamıştır. Çünkü, ABD’nin de desteğini alan Taliban’ın Afganistan’ın
güvenliğini sağlayabileceğini öngörülmekteydi. Bunun sonucunda “Trans-Afghan
Pipeline” (Trans-Afgan Boru Hattı) adılı yeni bir boru hattı projesi gündeme
gelmiştir. Bu hatla, Türkmenistan doğalgazının Afganistan üzerinden Hint
Okyanusuna ve oradan da Güneydoğu Asya ülkelerine pazarlaması planlanmış, daha
sonra da bu hattın Kazakistan’dan gelecek ikinci bir boru hattıyla birleştirilmesi
hedeflenmiştir. 247
Ancak, Taliban’ın ülkede kontrolü ele geçirmesiyle tam tersi bir durum ortaya
çıkmıştır. Buda, Zengin Batı sermayesi’nin ülkeden kaçmasına sebep olmuştur.
ABD’nin müdahalesinden sonra mevcut durumda düzelmeler olmuşsa da bu projenin
geleceği hala karanlıktır. Çünkü, ülkede Taliban sonrası, uyuşturucu üretimi ve
ticaretinde büyük bir patlama yaşanmıştır. Buna bağlı olarak ülke, uluslar arası
mafyanın etkinlik alanı durumuna gelmiştir.248
Bölgede, ABD işgalinden sonra yaşanan gelişmeler ışığında yeni
anlaşmazlıkların çıkmasının ihtimal dahilinde olması, büyük petrol yatırımcılarını
endişelendirmektedir. Bu yüzden Afganistan’a yapılacak bir çok yatırım
ertelenmektedir. Bu durumdan en çok etkilenenler ise, sahip olduğu zengin doğalgaz
kaynaklarını uluslar arası pazarlara Rusya’nın güdümünde çıkartmak zorunda kalan
Türkmenistan ve transit bir köprü olmanın avantajlarından yararlanamayan
Afganistan’dır.249
247 RAŞİD, Ahmed , Taliban: İslamiyet, Petrol Ve Orta Asya’da Yeni Oyun,Çeviren: Osman Akınhay , , Mozaik Yayınları, İstanbul, 2001, s. 258, 248 BURGET,Fazıl A. “Afganistan’da Başlayan Yeni Dönemde Türkiye’nin Yeri”,Türksam , 8.09.2006, http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat1=2&yazi=273 249 YÜCE. Kafkasya ve…………..………. ,s.342
94
6.3.6.Tacikistan Sorunu
Soğuk Savaşın sona ermesini takip eden dönemde, bölgede oluşan jeopolitik
boşluğu doldurmak isteyen bazı güçler, Tacikistan’da ortaya çıkan İslamcı gruplara
destek vermişlerdir. Bu çerçevede, yaşanan iç savaş sonucu Tacikistan, özellikle
sınırlarının güvenliği hususunda Rus askeri birliklerine muhtaç kalmıştır. 1991’de
başlayan iç çatışmalar, 1997’de imzalanan ateşkes ile son bulmuş ve ülkede belli
derecede bir istikrar sağlanmıştır.
11 eylül olaylarıyla birlikte Tacikistan’ın da pozisyonunda bazı gelişimler
görülmüştür. Afganistan’a yapılan operasyon sırasında ABD tarafından hava sahasını
kullanılması karşılığında bazı yardımlar almıştır. Tacikistan, ekonomik olarak
bölgenin en zayıf ülkesidir. Bu nedenle bölgede çıkabilecek ufak bir olay bile, ülkeyi
yeni bir krize sürükleyebilecek potansiyeldedir. 1997’de İslâmcı gruplarla imzalanan
barış anlaşmasıyla, Tacikistan’da faaliyet gösteren islami grupların tamamının
kurulan koalisyon hükümeti içerisinde yer almaması da diğer bir problem olarak
ortaya çıkar. Bu durum hala bazı çatışmaların olmasının altındaki temel nedendir.250
Tacikistan’ın etnik yapısı çok çeşitli olmasına rağmen şimdiye kadar bu konuda
ciddi bir çatışma yaşanmamıştır. Tacikistan’da siyasal ve kültürel anlamda bir Tacik
hakimiyeti söz konusu olsa da, ülkede sayısal olarak Taciklerden sonra gelen
Özbeklerin siyasal ve kültürel hak talebinde bulunmaları çeşitli problemlerin
doğmasına neden olabilecek durumdadır. Böyle bir sorunun ortaya çıkması bölge
liderliğine oynamaya çalışan Özbekistan’ın olaya müdahale etmesine neden olabilir.
Özbekistan ile Sovyetler Birliği döneminden kalma bazı problemler yaşayan
Tacikistan ,ortaya çıkabilecek böyle bir anlaşmazlık durumunda zor durumda
kalacaktır. 251
Güvenliğini Rus askeri varlığına bağlamış olan Tacikistan’ın istikrar içerisinde
olması, Orta Asya enerji kaynaklarının ve hatlarının güvenliği bakımından da
250 AKÇALI,Pınar, “Orta Asyada İslami Uyanış,Radikal İslami Hareketler ve Bu Hareketlerin Bölge Politikasına Etkileri”Ed:Ertan Efegil,Pınar Akçalı, Orta Asya’nın Sosyo-Kültürel Sorunları, Gündoğan yayınları,İstanbul,2003, S.52 251 BURGET,Fazıl A. “Avrasya Jeopolitiğinde Tacikistan:ABD-Rusya Arasında Ayakta Kalma Mücadelesi”,Türksam , 01.02.2005, http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat1=2&yazi=273
95
önemlidir. Bu bölgede meydana gelebilecek gerginliklerin ya da çatışmaların, bölge
de yatırımcıları ürkütmesi kaçınılmazdır.
Hazar Denizi’nin statüsü meselesi ile bölgedeki güvenlik problemlerinin
çözülmesi, her şeyden önce bölge ülkelerinin gelişmesi adına şart görülmektedir. Bu
problemlerin çözülmesinin, Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın
geleceği açısından oldukça olumlu etkileri olacağı kesindir.
Hazar Denizi’nin Hukuki Statüsü meselesi ancak kıyıdaş devletlerin hep birlikte
alacağı kararlarlar dahilinde çözüme kavuşturulabilir.Bu şekilde bir sonuca
varılamaması durumunda, Uluslar arası Adalet Divanı (UAD)’na başvurma seçeneği
de vardır. Ancak bu seçenek, başta Rusya olmak üzere İran’ında istemediği bir
şeydir. Rusya, tarihi olarak arka bahçesi gördüğü bölgede sorunları başka
platformlarda çözmek istemeyecektir. İran ise, uluslar arası arenada ki yalnızlığı
sebebiyle, UAD’nın kararlarına şüpheci bakacağından böyle bir seçeneğe uzak
durmaktadır.252
Hazar’da ki “statü” sorununun çözülmesindeki gecikme, aslında Küresel ve
bölgesel çapta yürütülen jeopolitik üstünlük kurma mücadelesinin bir sonucudur.
Ayrıca, bölgedeki boru hatları nakil güzergahları, kaynakların paylaşımı, ekolojik
dengeler ve jeopolitik çıkarlar gibi meseleler statü sorununun halledilmesiyle
çözülecek nitelikteki problemlerdir.
Bu meselenin halledilmesi adına günümüzde, Rusya, Kazakistan ve
Azerbaycan’ın oldukça önemli mesafeler kat ettikleri ve denizin dibinin ulusal
sektörlere bölünmesi ile su yüzeyinin ortak kullanımı etrafında ortak bir paydada
birleşmeye başladıkları görülmektedir. Azerbaycan ile olan bazı anlaşmazlıklarını
saymazsak eğer, Türkmenistan’ın da bu ülkelerin yanında yer alacağı
düşünülmektedir. Ancak yine de, İran’ı göz ardı ederek gerçekleşecek bir
anlaşmanın, bu konunun çözüme kavuşturulması bağlamında etkisiz kalacağı
söylenebilir.
Kafkasya ve Orta Asya’da barışın sağlanabilmesi için ise, başta anlaşmazlıklara
ve çatışmalara neden olan faktörlerin en aza indirilmesi gerekmektedir. Ancak bu
sorunların çözülmesi için gerekli olan hoşgörünün, ne ülkeler, ne de etnik gruplar 252 YÜCE. Kafkasya ve…………..………. ,s.262
96
arasında bulunmadığı aşikardır. Bölgede siyasi, askeri ya da ekonomik çıkarları olan
güçlerin, uzlaşma adına daha derin girişimlerde bulunmaları şarttır. Aksi takdirde,
Kafkasya ya da Orta Asya’da vuku bulacak herhangi bir çatışmanın, büyüyerek
yayılması ve bölgeyi bir ateş çemberi içine alması her an beklenebilir.
Daha öncede bahsedildiği gibi, eğer Azerbaycan Ermenistan ilişkileri düzelmiş
olsaydı, petrolün ihraç yolu kısalacağı için taşıma masrafları da düşeceğinden önemli
miktarlarda bir kazanç elde edilmiş olacaktı. Aynı şekilde İran ile statü konusunda
anlaşılmış olsaydı, bölgede yatırım yapmış olan BP gibi büyük bir şirket
faaliyetlerini durdurmayacak, belki de yeni petrol sahaları bulunmuş olacaktı.Yine
Afganistan’daki karışıklıklar durulsaydı, Türkmenistan, gazını ihraç için Rus
bağımlılığından kurtulmuş olacaktı.
Görüldüğü gibi, bu sorunların çözülmesi; başta ekonomik olmak üzere bir çok
faydayı da beraberinde getirecektir. Daha da önemlisi, bölge ülkeleri arasındaki
güvensizliği sonlandıracağı için birçok anlaşmanın, belki de ortaklığın tesis
edilmesine zemin hazırlayacaktır. Orta Asya ve Kafkasya Eksenli bu problemlerin
halledilmiş olması durumunda, Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve
Özbekistan’ın siyasi ve ekonomik olarak çok büyük bir rahatlama sağlayacakları ve
daha da güçlenecekleri söylenebilir.
97
VII. BÖLÜM
ORTA ASYA’NIN SOSYO-EKONOMİK ÖNEMİ ÇERÇEVESİNDE
KÜRESEL VE BÖLGESEL GÜÇLERİN BÖLGE POLİTİKALARI
7.1.Giriş
İki kutuplu Dünya düzeninin SSCB’nin dağılmasıyla birlikte ortadan kalkması, o
güne değin bölge üzerine kurulmuş olan bir çok jeopolitik teorinin de sonu olmuştur.
Orta Asya üzerindeki SSCB hegemonyasının aniden ortadan kalkmasıyla oluşan
jeopolitik boşluk, Asya’da etkinlik sağlama uğraşındaki küresel ve bölgesel güçlerin
harekete geçmesine yol açmıştır.
Tarihi ipek yolunun merkezini teşkil eden Orta Asya’nın Jeopolitik önemini daha
önce belirtmiştik. Bölge, dünya güç mücadelesinin merkez alanlarından biri olması
sebebiyle önemini günden güne artırmaktadır. Orta Asya Bölgesinin oldukça zengin
enerji kaynaklarına sahip olduğunun anlaşılması ise yaşanan mücadelelerin daha da
keskinleşmesine sebep olmaktadır.253
Bu durum, ABD, AB, Rusya ve Çin gibi, kurdukları dev sanayilerin
beslenebilmesi için çok büyük enerji gereksinimleri olan küresel güçlerin bölgeye
ayrı bir dikkatle bakmalarına yol açmıştır. Bölge enerji kaynaklarını ve bunların
geçiş yollarını kontrol etmenin diğer devletlere karşı sağlayacağı avantajlar
kapsamında önemli faktörler olduğunun bilincinde olan büyük güçler, Sovyetler
Birliği’nin dağılmasıyla, bu avantajı ele geçirmek için geliştirdikleri değişik
politikalarla bölge üzerindeki nüfuzlarını artırmaya çalışmaktadırlar.
Orta Asya’nın taşıdığı enerji potansiyeli, küresel güçler için olduğu kadar bölge
içi güçler açısından da çok önemlidir. Bağımsızlığına yeni kavuşan Kazakistan,
Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın cumhuriyetleri, oluşan fakirlikten ancak
bu kaynakların yardımıyla kurtulabileceklerini düşünmektedirler. Fakat, teknolojik
ve ekonomik geri kalmışlık, bu kaynakların bulunup çıkarılmaları ve dünya
pazarlarına sunulmaları konularında diğer ülkelerle işbirliği yapmalarını mecburi
kılmıştır. Bu çerçevede de, bazı bölgesel güçlerinde mücadele içinde yer aldıkları
253 BİRSEL ,Haktan. Eski Dünyanın Karanlık Yüzü Orta Asya Jeopolitiği,IQ Yay,İstanbul, 2006, s.114
98
görülmektedir. Bunların başında ise İran ve Türkiye gelmektedir. Bütün bu güçlerin
birbirleriyle Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan ile giriştikleri
ilişkiler, bölgedeki mücadelenin ana hatlarını çizmektedir.
Araştırmanın bu bölümünde, ilk olarak Orta Asya’nın Sosyo-Ekonomik önemi
belirtilerek, bölgenin neden bir mücadele alanına dönüştüğü açıklanmaya
çalışılmıştır. Bu çerçevede küresel ve bölgesel güçlerin bölge politikaları üzerinde
durulmuş, bu politikalar etrafında bölgede meydana gelen anlaşmazlıklar ve işbirliği
oluşumları incelenmiştir. Böylece, bölge devletlerinin gelecekte, uluslar arası
arenada etkili ekonomik ve politik güçler durumuna gelip gelemeyecekleri
konusunun anlaşılması amaçlanmıştır.
7.2.Orta Asya Bölgesi’nin Sosyo-Ekonomik Önemi
20.yüzyılın son senelerinde parçalanan Sovyetler Birliği’nin ardında kalan
enkazdan beş yeni Türk kökenli ülke vücut bulmuştur. Her ne kadar bağımsızlıkları
yeni olsa da, zengin bir medeniyetin mirasçıları durumunda olan bu ülkeler,
özgürlüklerinin ilk yıllarında, büyük bir fakirlik ile mücadele etmek zorunda
kalmışlardır. Yıllarca merkezi bir ekonomiye göre yönetilmiş olmanın verdiği
tecrübesizlik, çok zor ekonomik şartlarla karşılaşmalarına yol açmıştır. İçinde
bulundukları kötü durumdan bir an evvel kurtulmak isteyen bu ülkeler, serbest piyasa
ekonomisine geçerek Dünya ile entegrasyonu sağlamak için ivedilikle çalışmaya
başlamışlardır. Bunu sağlamak içinde ellerinde bulunan bütün kaynakları seferber
etme yoluna başvurmuşlardır.254
Bağımsızlıklarını kazanan bu ülkelerin bulunduğu Orta Asya Coğrafyası
incelendiğinde, çok zengin enerji kaynaklarına yataklık ettiği görülmektedir.
Özellikle Hazar Havzasında bulunan Kazakistan, Azerbaycan ve Türkmenistan’ın
sahip olduğu kaynaklara bakıldığında, önümüzdeki yıllarda Dünya ekonomisini
derinden etkileyebilecek nitelikte oldukları söylenebilir.
Dünyadaki hidrokarbon kaynaklarının üretimi ve tüketimi ülkelere ve bölgelere
göre eşit değildir.Genel anlamda bakıldığında, dünya hidrokarbon üretim
bölgelerinin Orta Doğu, Kuzey ve Orta Amerika ile eski SSCB coğrafyası olduğu 254 GÜNGÖR,ŞENTÜRK., “Hazar enerji……..,s.67
99
görülmektedir. Buna karşılık tüketim, Kuzey Amerika, Batı Avrupa, Uzak Doğu
ülkeleri ve Japonya’da yoğunlaşmış vaziyettedir.Bu durum, Petrol ve doğalgaz
sahalarının üzerindeki rekabetin artmasına sebep olmaktadır.
Dünya üzerindeki petrol ve doğalgaz rezervlerinin %90’ından fazlası, Arap-İran,
Hazar çevresi, Volga-Ural ve Batı Sibirya’da bulunmaktadır. 255 Ayrıca, Dünya
Enerji Konseyi’nin verilerine göre Petrol rezervleri, 2040 ile 2060 yılları arasında
tükenme noktasına gelecektir. Bu hesap 2010 yılında dünya günlük petrol ihtiyacının
97,1 milyon ton’a ulaşacağı göz önünde bulundurularak yapılmıştır.256
Petrol ithalatında başı çeken ülkeler ABD, Japonya ve AB ülkeleridir. 2001 yılı
itibariyle dünyada üretilen petrolün %27’ABD, %26’AB ve % 12’si de Japonya
tarafından tüketilmiştir.257 Ekonomik olarak büyüyen ve önümüzdeki yıllar
içerisinde dünya ekonomisinde söz sahibi olması beklenen Çin ve Hindistan’ı da
hesaba katarsak eğer, gelecek yıllarda petrol tüketiminin daha da artacağını söylemek
mümkündür.258
İşte bu noktada, Orta Asya Bölgesi’nin enerji kaynakları stratejik bir unsur olarak
ortaya çıkmaktadır. Sahip olduğu rezervler bakımından bir Orta Doğu olmasa da,
yine de önemli enerji yataklarına sahip olması,sanayileşmiş ülkelerin bu coğrafyayla
ilgilenmeleri için yeterli bir sebep olmuştur.
21.yüzyılın enerji deposu olabilecek bir bölgede bulunan bu ülkeler, ellerinde
bulunan bu zenginliği en verimli şekilde kullanıp, bu kazancı ekonomilerine
aktarmayı hedeflemektedirler. Orta Asya’nın bilhassa da Hazar Havzasının önemi,
Sovyetler Birliği’nin dağılması ile bir kat daha artmıştır.259
Bölgedeki enerji potansiyelinin trilyonlarca dolar olduğu tahmin edilmektedir.
Zira Uluslar arası Enerji Ajansı’nın verilerine göre Hazar Bölgesinin petrol rezervleri
28 milyar varil,doğal gaz rezervleri ise 8 trilyon m³’tür.260 Ancak, ABD Enerji
255 ÜŞÜMEZSOY,Şener.Ş. Şamil:Petrol Düzeni ve Körfez Savaşları,İnklap kitabevi, İstanbul, 2003, s.14 256 PAMİR,Necdet. Bakü-Ceyhan Boru Hattı,Asam Yayınları,Ankara,1999,s.58 257 BP Statistical Review of World Energy,Haziran 2002 http://www.bp.com/productlanding 258 Dünya Toplam Enerji Tüketimi 1995-2025 İçin Bkz.Ek-10 259 Hazar Bölgesi Ham Petrol Üretim-İhraç Tahminleri Bkz.Ek-11 260 Amerika Enerji İdaresi.Orta Asya .18.06.2004 http://www.eia.doe.gov/emeu/cabs/Centasia/Full.html
100
Bakanlığının verilerine göre durum biraz daha farklılık arz eder. Buna göre olası
rezervlerde göz önüne alınırsa bölgenin 260 milyar varillik bir petrol rezervine sahip
olduğu öne sürülmektedir. Doğal gaz rezervlerinin ise Dünya doğal gaz
kaynaklarının %11-12 ‘sini oluşturabilecek şekilde 16-19 trilyon m³ olduğu tahmin
edilmiştir. Ancak bu verilerin gereğinden fazla abartıldığını söyleyen kaynaklarda
vardır. 90’lı yıllardan 2000’li yıllara gelindiğinde bölgede 16 milyar ile 32 milyar
varil arasında kesinleşmiş petrol rezervi ile 50 milyar varil tahmini petrol rezervinin
olduğu öne sürülmüştür. 261
Orta Asya ülkelerinin ekonomik kalkınmaları, bu rezervlerin reel olarak
kullanılmasına ve ortaya çıkarılan enerji kaynaklarının batı pazarlarına güvenli bir
şekilde aktarılmasıyla mümkün olacaktır. Bunun bilincinde olan Kazakistan,
Azerbaycan,Türkmenistan ve Özbekistan ise dünya devletleri ile enerji anlaşmaları
yapmakta ve yabancı sermayeyi ülkelerine çekmek adına çeşitli reformlar ortaya
koymaktadırlar.262
Bölge merkezli çıkar çatışmalarının etrafında, dış güçlerin enerji politikaları
kendi kazanımları çerçevesinde gerçekleşmektedir. Kazakistan, Azerbaycan,
Türkmenistan ve Özbekistan’ın , bölgede dış güçlerin vazgeçemeyecekleri hatta riske
atamayacakları yatırımlar yapmalarını sağlamaya çalışmaktadırlar.263
1991 yılından sonra Orta Asya’da, başta Azerbaycan ve Kazakistan’la olmak
üzere, çok uluslu enerji şirketlerinin yaptığı bir çok anlaşma vardır.Bu sayede,
Kurulan çeşitli konsorsiyumlarla, var olan bir çok yatağın teknolojisi yenilenmiş ve
bunlara ek olarak çok büyük rezervlere sahip kuyular bulunmuştur.264
Görüldüğü üzere, hidrokarbon kaynaklarının üreticileri başka, tüketicileri
başkadır.Bu durum, güçlü ekonomilerini bir şekilde beslemek zorunda olan söz
konusu devletleri , enerjinin güvenli ve kesintisiz bir şekilde sağlanması adına üretim
bölgeleri üzerinde etkinlik kurmaya itmiştir. Çünkü, petrol tüketicisi sanayileşmiş
261 PARLAR. Barbarlığın………………………….,s.619 262 GÜNGÖR,ŞENTÜRK., “Hazar enerji……..,s.71 263 ARAS. Azerbaycan’ın …………………………s..209 264 Hazar Bölgesi Doğal Gaz Üretim-Tüketim Tahminleri İçin Bkz.Ek-12
101
ülkelerin güçlerini sürdürmesi, petrol akışının güvenli ve kesintisiz gerçekleşmesine
bağlıdır.265
Sovyetler Birliği’nin olmadığı bir ortamda, küresel ve bölgesel strateji geliştirme
yetileri olan devletlerin, ne kadar tartışmaya açık olsa da, yine de zengin doğal
kaynakları olan bu coğrafyaya ilgisiz kalması beklenemezdi. Rusya’nın ekonomik
olarak toparlanmaya çalıştığı sırada, Orta Asya’da yapılan milyarlarca dolarlık
yatırım, Batı’lı güçlerin bölgeden kolay kolay çıkmayacağının da bir göstergesi
sayılabilir.
Hazar’da devam eden enerji rekabetinde büyük siyasi oyunlar oynanmaktadır.
Bölgede üretilen enerjinin ulaşım ve işletme süreçlerinde pay alan ülkelerin,
ekonomik ve siyasi olarak büyük faydalar bekledikleri görülmektedir. ABD, AB,
Rusya, Çin, Hindistan, İran ve Türkiye gibi devletler bu mücadeleye katılan aktörler
olarak nitelendirilebilirler. Orta Asya bölgesi üzerinde değişik çıkarları bulunan bu
ülkelerin bölgeye yönelik politikalarını incelemek, konunun anlaşılması adına yararlı
olacaktır.
7.3.ABD’nin Orta Asya Politikaları
ABD’nin politik olarak bölgeye etki etmeye başlaması, 1979 yılına denk düşer.
SSCB’nin işgaline maruz kalan Afganistan’daki direnişin finansmanı konularında
bazı operasyonlar yaptığı bilinmektedir. Ayrıca, bu dönemde izlenen siyaset, Sovyet
sonrası Orta Asya politikalarının da temelini oluşturmaktadır.266
Aslında, hem Soğuk Savaş boyunca hem de sonrasında bu bölge, Amerikan dış
politikasında öncelikli bir pozisyonda olmamıştır. Amerika bu dönemde daha çok,
Irak'ın Kuveyt'i işgali, Ortadoğu Barış Süreci, Bosna ve Kosova olayları, Rusya'nın
geleceği ve NATO'nun yeniden yapılandırılması gibi meselelerle meşgul olmuştur.
Ancak, 1993’te Rusya'nın "Yakın Çevre Doktrini"ni ilan ederek bölgedeki etkinliğini
tekrar artırmaya çalışması ve Orta Asya’daki enerji eksenli projelerin ortaya çıkması
ABD’nin bölgeye olan ilgisini artırmıştır. İlk aşamada bölgedeki enerji kaynakları
üzerindeki Rus tekelini ortadan kaldırmaya yönelik politikalar izleyen Washington,
265 YÜCE. Kafkasya ve …………………s.106 266 ŞIVGIN,Lale, “İpek Yolu Stratejisi ve ABD” Yeniçağ Gazetesi, 11.05.2006
102
bu amaçla Türkiye üzerinden geçecek olan bir boru hattını desteklemeye başlamıştır.
Ayrıca, Orta Asya'da SSCB'nin dağılmasıyla oluşan jeopolitik boşluğun Rusya
tarafından doldurulmasının engellenmesi için, bağımsızlıklarını yeni kazanan bölge
devletlerine çeşitli yardımlar yapılmıştır. 267
Daha sonraları, Orta Asya ülkelerinin, NATO'nun Barış için Ortaklık (BİO)
programına dahil edilmesi, bölgede bulunan geniş hidrokarbon rezervlerinin dünya
piyasalarına aktarılması için Chevron, Amaco, Arco, Exxon gibi Amerikan
şirketlerinin faaliyetlerini artırmaları, bölgede laik rejimlerin devam etmesi,
Sovyetler Birliği'nden kalan kitle imha silahlarının bu bölgeden ABD'nin "asi" olarak
nitelendirdiği devletlere ve terör gruplarına aktarılmasının engellenmesi, bölgenin
uyuşturucu ticareti için bir üs olmaktan çıkarılması ve bölge ülkelerinin serbest
piyasa ekonomisine geçmesi gibi hedefler, zamanla ABD'nin bölge politikalarının
ana hatlarını oluşturmuştur. 268
Bu hedefler doğrultusunda, Temmuz 1999'da ABD Kongresi'nden geçen "İpek
Yolu Strateji Yasası" ABD'nin Orta Asya ve Kafkasya'ya yönelik politikalarının
çerçevesini açıkça ortaya koymuştur. Aslında bu yasa, ABD'nin ve Amerikalı
girişimcilerin bölgedeki ekonomik ve ticari çıkarlarının korunması eksenine
oturtulmuş, demokratikleşmenin sağlanmasından insan haklarının desteklenmesine
kadar birçok unsurla da desteklenmiştir.269
Orta Asya’ya yönelik siyasi ve ekonomik hedeflerini gerçekleştirmek adına
ABD, bölge ülkelerine sık sık ekonomik yardımlarda bulunmuştur. Öyle ki,
Clinton'un ikinci dönemi sırasında yoğunlaşan Amerikan yardımlarının miktarı; 1999
sonu itibariyle 2,3 milyar doları aşmıştır. 270
ABD büyük ekonomisini beslemek için ihtiyaç duyduğu enerji kaynaklarının
%40’ı ithal etmektedir. Bunun büyük bir kısmını ise Ortadoğu’dan sağlamaktadır.Bu
ülkenin 2020’deki enerji ihtiyacının günümüze nazaran %60 artacağı ve tüketiminin
267 EROL,M.Mehmet S., “Avrasya Jeopolitiğinde Orta Asya ve 11 Eylül”EFEGİL,Ertan ve Diğ.(Der.),Yakın Dönem……..,s.213 268 ERHAN,Çağrı, “ABD’nin Orta Asya Politikası ve 11 Eylül Sonrası Yeni Açılımları”,stradigma e-Dergisi ,Kasım 2003,Sayı:10.S.10 http://www.stradigma.com/turkce/kasim2003/vizyon.html 269 ŞIVGIN, “İpek…..” Yeniçağ Gazetesi, 11.05.2006 270 EFEGİL,Ertan "Washington'un Hazar Havzası Politikası ve Türkiye", Avrasya Dosyası, C. 6, No. 2 Yaz 2000, s. 191.
103
%33 artış göstereceği düşünülmektedir.271 Kendi petrol rezervlerinin azalması da ,
uzun vadede söz konusu ülkenin bağımlılığı güçlendirmektedir.Bu yüzden, dünyanın
başka bölgelerinde ortaya çıkan yeni petrol bölgeleri, ABD’nin enerji bağımlılığını
azaltacağından büyük önem taşımaktadır. Buna bağlı olarak ABD, Hazar havzasında
petrol ve doğalgaz kaynaklarının işletilmesine katılmak isteyen şirketlerini
desteklemektedir.272
Bölgedeki ABD politikalarının, 11 Eylül 2001 tarihine kadar, daha çok ekonomik
temelli olduğu görülür. Ancak 2000 yılından sonra, bölgedeki çıkarların sadece
ekonomik olmadığı, ABD'nin bölgede Rusya, Çin ve Hindistan'ın etkisini
dengeleyecek biçimde aktif bir politika izlemesi gerektiği ve bunu yapabilmek için
de bölge ülkeleriyle çok boyutlu stratejik ilişkiler içine girmesinin şart olduğunu
vurgulayan görüşler ağırlık kazanmaya başlamıştır. 273
11 Eylül 2001'de ABD’de gerçekleştirilen terörist eylemler, bu ülkenin terörle
mücadele adı altında, çıkarlarının bulunduğu bölgelere askeri operasyonlar
yapmasını makul kılmıştır. Bu çerçevede, Afganistan’da Taliban rejimine karşı
başlatılan savaş sırasında, bölge ülkeleriyle daha mahrem ilişkilere girilmiştir.İlk
etapta Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan gibi ülkelerin hava sahalarından
yararlanmayla başlayan bu ilişkiler, Kırgızistan'a 3000, Özbekistan'a 1000 Amerikan
askeri yerleştirilmesiyle daha ileri boyutlara taşınmıştır.Ayrıca bu ülkelere yapılan
ekonomik yardımlarda da artışlar olmuştur. ABD’nin bölgeye yönelik bu askeri
açılımları, rahatsızlığını dile getirmesine karşılık Rusya’nın geçici onayı ve bölge
ülkelerinin işbirliği sayesinde kısa zaman içerisinde sonuçlanmıştır.274
Aslında Rusya’nın verdiği bu onay, ABD'nin "Terörle Mücadele" stratejisinden
kendi adına kazanımlar çıkarma çabasıdır. Bu destek sayesinde Çeçenistan'daki
operasyonlar, uyguladığı baskıcı politikalar ve geniş insan hakları ihlalleri
konularında Washington'un eleştirilerinden kurtulmayı amaçlamış ve daha rahat bir
hareket imkanına kavuşmayı ummuştur. Bunlara ek olarak, Amerikan şirketlerinin
enerji alanında Rusya'ya daha çok yatırım yapmalarını ve NATO'nun genişlemesinde
271 KÜLEBİ,Ali, “ABD’nin Petro-Stratejisi” TUSAM, http://www.tusam.org ,18.09.2006.s.2 272 ARAS. Azerbaycan’ın……………………, s.234 273 BİLGİN. Avrasya…………………………...,s.76 274 BİRSEL.Gizli Çember ……………………..,s.159
104
söz sahibi olmayı talep etmiştir. Ancak, çok geçmeden Amerikan hamlelerinin
etkisiyle devre dışı kalmıştır.
ABD’nin Orta Asya’ya kolay bir şekilde yerleşmesinin diğer bir nedeni de,
bölge ülkelerinden aldığı destektir.Söz konusu ülkelerin bu operasyona verdikleri
desteğin altında şu nedenler öne çıkmaktadır;
• Özbekistan, Kırgızistan ve Kazakistan gibi ülkelerin yöneticilerinin ABD ile
işbirliği yaparak, yolsuzluk, demokratik olmamak ve insan hakları ihlalleri
yapmak gibi ithamlardan kurtulacaklarını ummaları.
• İslami gruplar tarafından tehdit altında bulunan bu rejimlerinin geleceği
açısından, Taliban tarafından desteklenen grupların, ABD operasyonları
sonrasında büyük anlamda pasivize olmalarının amaçlanması.
• Bölgedeki Rus ağırlığının azaltılması isteği ve bölgedeki istikrarsızlığın
ortadan kalkarak yeni yatırımların önünün açılması beklentisi.
Mevcut ABD politikalarına bakıldığında, bölgedeki Amerikan varlığının kısa
vadede azalmayacağı sonucuna ulaşmak mümkündür. Amerikan savunma ve dışişleri
politikalarını büyük ölçüde belirlemeye başlayan "Yeni Muhafazakar"ların (Neo-
Cons) ABD'nin küresel egemenliği söylemini benimsemeleri, bu görüşü
desteklemektedir. Bu görüşü benimseyenlere göre, ABD'nin küresel hakimiyetini
güçlendirebilmesi ve bunu uzunca bir süre devam ettirebilmesi ancak Orta Asya
bölgesine girmesiyle mümkün olabilir. Bu atılım, büyük enerji kaynakları nedeniyle
jeopolitik ve jeostratejik önemi 20. yüzyılın başına nazaran daha da artan Orta Asya
bölgesini denetleme imkanı sağlayacak, bu denetim de Mackinder'in "Merkez
Bölge" olarak isimlendirdiği Avrasya coğrafyasında söz sahibi olma imkanını
yaratacaktır. Diğer taraftan da, Rusya, Çin ve Hindistan'ın birlikte hareket etme
eğilimleri içine girdiği bir dönemde attığı bu adımla ABD, kendisine meydan
okuyabilecek bir gücün Asya'da yükselmesini engelleyebilecektir. 275
275 ERHAN,Çağrı, “ABD’nin ………..”S.16 http://www.stradigma.com/turkce/kasim2003/vizyon.html
105
7.4.Rusya Federasyonu’nun Orta Asya Politikaları
Kendini, dağılan Sovyetler Birliği’nin varisi olarak gören Rusya’nın bölge
politikaları incelendiğinde, özellikle 1994 yılından sonra sosyo-ekonomik ve siyasal
olarak etkinliğini yavaş yavaş artırdığı görülür.
Bölgedeki etkinliğini yeniden sağlama çabasında olan Rusya, Sovyetler
birliği’nin dağılmasından sonra oluşan jeopolitik boşluğun yabancı güçler tarafından
doldurulmasından rahatsız olmaya başlamıştır.Bu çerçevede, SSCB’nin dağılmasının
oluşturduğu şoku yavaş yavaş üzerinden atmaya başlayan ülke, 1993 yılında
Kafkasya’nın da içinde bulunduğu, eski hakimiyet alanı üzerindeki politikalarını
belirlemek adına bir dizi doktrin yayınlamıştır. Buna göre; Bağımsız Devletler
Topluluğu (BDT) sınırları içindeki Rus nüfuz alanının korunması ve BDT ülkeleriyle
ortak güvenlik sistemi oluşturulması için askeri ve siyasi alanda işbirliğinin
geliştirilmesi öngörülmüştür.276
Rusya’nın, eski SSCB ülkelerine karşı uyguladığı politikalara bakıldığında,
ilişkileri etkileyen en önemli unsurun petrol ve doğal gaz olduğu görülmektedir. Bu
amaçla Orta Asya ve Kafkasya’daki enerji kaynakları üzerine etkin olabilmek için
değişik yollara başvurduğu görülmektedir. Ayrıca Rusya, Hazar ve çevresindeki
başat güç olma isteği çerçevesinde, Rus şirketlerinin bölgede yatırım yapmalarını da
desteklemektedir. 277
Bölgede etkinliğini artırma girişimleri neticesinde İran’la da stratejik bir ortaklığa
girmiş olan Rusya, bölgedeki politikalarını bu ülkeyle iş birliği halinde
sürdürmektedir. Bu iki ülkenin aynı noktada buluşmasının altında yatan sebep, Hazar
petrollerine egemen olmak istemeleridir.278
Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla beraber Rusya’nın, eski Sovyet cumhuriyetleri
ile olan ilişkilerinde petrol ve doğalgazın büyük rol oynadığı görülmektedir.
Bağımsız Türk Cumhuriyetleri ile Rusya’nın petrol konusundaki ilişkileri, ekonomik
ve siyasi çıkarlar üzerinde devam etmektedir. Bu ülkelerin sahip olduğu enerji
276 KANBOLAT,Hasan, “Rusya Federasyonu’nun Kafkasya Politikası ve Çeçenistan Savaşı”, Avrasya Dosyası,Cilt 6,sayı 4,kış-2001,s.167 277 AYDIN,Turan, “Rusya’nın petrol ve Doğal Gaz politikası” Avrasya Etüdleri,Cilt 1,Sayı 4,Kış-1995,s.44 278 BİLGİN. Avrasya…………………………...,s.48
106
zenginlikleri Rusya’nın dış politikasını da etkilemektedir. Rusya’nın Kazakistan,
Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan’a karşı uyguladığı politikaların hareket
noktasının enerji olması, bu ülkelerin ve Türkiye’nin bağımlı kılınması ekseninde
bir siyaset izlenmesine yol açmıştır.Bunu sağlamak için Rusya, bölgedeki transit
boru hatları üzerinde etkinlik kurmayı amaçlamaktadır.279 Bu kapsamda, Rusya
Federasyonu Enerji Bakanlığı, Enerji kaynaklarının milli güvenlikleri için önemini
belirterek bir “Enerji Güvenliği Doktrini” yayınlamıştır.Buna göre;
• Rusya enerji taşıyıcıları için güvenilir dış ticaret kapılarının genişletilmesi ve
açık tutulması.
• Rus şirketlerinin yabancı ülkelerin enerji kaynaklarına ulaşmasına imkan
sağlanması.
• Dış ülkelerin enerji sektörlerinde Rus sermayesinin payının arttırılması.
• Yabancı sermaye ve tecrübenin ülkeye akışının teşvik edilmesi.
• Rus enerji taşıyıcılarının transit geçişini temin edici tedbirlerin alınması
şeklinde konunun ana hatları çizilmiştir.280
Putin’in göreve gelmesiyle, dış politikada daha sert bir tutum izleyen Rusya, ilk
iş olarak güvenlik doktrini değiştirmiş, İran ve Çin’le , NATO’nun tek kutuplu dünya
sistemine karşı askeri işbirliği anlaşmaları imzalamıştır. Rusya’nın “Yakın Çevre
Doktrini” çerçevesinde anlamlanan bu girişimleri, eski Sovyet cumhuriyetleri ile
ekonomik, siyasal ve askeri entegrasyonu gerçekleştirmeyi, kendi yakın çevresi
olarak gördüğü Sovyet coğrafyasında güvenliği ve istikrarı sağlamayı
amaçlamıştır.281
11 Eylül’den sonra Başkan Putin, iç politikada önemli riskler alarak terörizme
karşı savaşta ABD’ye tam destek vermiş ve bu tarihten sonra batı ile bütünleşme
anlamında önemli adımlar atılmıştır. Ancak bir taraftan Rusya içerisinde yükselen
Batı karşıtlığı, diğer yandan da ABD’den umulanın bulunamaması, Moskova’da
ABD’ye verilen desteğin azalmasına ve yeni politikalar geliştirilmesine neden
olmuştur.
279 AYDIN. “Rusya’nın……………….......”,s.45-46 280 YÜCE. Kafkasya…………..……………s.205 281 İŞLER .Hazar Petrolleri………………,s.127
107
ABD’nin Afganistan operasyonları sonrası da, Orta Asya ülkelerinde peş peşe
askeri üsler edinmesi ve Hazar petrollerinin geçiş güzergahı olan Gürcistan’a askeri
yardım ve teknik personel yardımında bulunması, Rusya’yı endişelendirmiştir. Orta
Asya’ya yerleşen ve durmadan genişleyen amerikan varlığı karşısında Rusya,
Şanghay İşbirliği Örgütü’nü kurarak bölgede ABD ile rekabet etmeye başlamıştır. 282
Ayrıca, Putin'in yönetimindeki Rusya’nın dünya politikasında aktif rol alma
çabasında olduğu görülmüştür. Bunu sağlamak için, önce yakın çevresinde bulunan
ve bir zamanlar Sovyetlerin kontrol ettiği ülkelerin iç ve dış politikalarına müdahale
edilmeye çalışılmış, yine yakın çevresinde gerçekleştirilmeye çalışılan renkli
devrimlerin önlenmesi yönünde politikalar geliştirilmiştir. Etkinliği arttırılan
Şanghay İşbirliği Teşkilatı aracılığıyla da ABD'nin Orta Asya'daki nüfuzu
sınırlandırılmaya çalışılmıştır.Bunların yanı sıra Orta Doğuda Hamas ile ilişki
içerisine girilerek, Amerikanın bölge siyasetine müdahil olunmaya çalışılmıştır.
Rusya, İran konusunda arabuluculuk adı altında hayata geçirdiği politikalarla da ,
Amerika'nın İran'ı yalnızlaştırma politikasına alternatif olmuştur. Ayrıca, dünyanın
yalnızlığa ittiği İran'ı Şanghay İşbirliği Teşkilatı'na davet etmiş, böylece bölgede ki
ağırlığın sürdürülmesi adına önemli hamlelerle öne çıkmıştır.283.
Enerji kaynakları ve Orta Asya üzerindeki hakimiyet mücadelesi etrafında ortaya
koyduğu politikalar, ABD tarafından eleştirilmesine rağmen Rusya, gerek dış
politikasında gözlenen anti-batıcı söylemi, gerekse de iç politikasında gözlenen
merkeziyetçi meyli devam ettirmektedir.Böylece, gelecekte ABD ile mücadele içinde
olacağının sinyallerini vermektedir.
7.5.AB’nin Orta Asya Politikaları
Avrupa Birliği’nin (AB), Orta Asya stratejisinin ana hatları, Batı Avrupa'da
bütünleşme yönünde kaydedilen ilerlemenin sonucu ortaya çıkmıştır. AB Orta Asya
politikasını, bu genel çerçeve içerisinde dünyanın diğer bölgeleri ile yakın siyasi
ilişki kurma çabasının uzantısı olarak değerlendirmek daha doğru olacaktır.
282 OGAN,Sinan, “Küresel Mücadelenin yeni Rekabet Alanı :Karadeniz”, Turksam, 02.02.2007 http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat1=3&yazi=907 283 AKKAN,Faruk, “Yeni Süper Enerjik Güç” Aksiyon dergisi,Sayı:558, 13.03.2006
108
Avrupa Birliği’nin Orta Asya bölgesine ilgisi,yeni bir olgu sayılabilir.Bu
yeniliğin asıl sebebi; Orta Asya Cumhuriyetleri’nin bağımsızlıklarını ancak
1990'ların başında elde etmiş olmalarıdır.
Temelleri, 1951 Paris ve 1957 Roma Antlaşmalarına dayanan AB, 1 Ocak 2007
tarihinden itibaren 27 üyesi bulunan, günümüzün en sofistike uluslararası örgütü
konumundadır. AB'nin Orta Asya Cumhuriyetlerine olan ilgisinin, SSCB'nin
dağılmasından sonra gelişmeye başladığı görülür. AB’nin bölge politikalarının
temelini, Bağımsız Devletler Topluluğu’na yapılan Teknik Yardım Programı
(TACIS) ile atıldığı söylenebilir. Bu program çerçevesinde BDT ülkelerine 1991-
1999 yılları arasında 4.226 milyon dolar yardım yapılmıştır. Orta Asya
Cumhuriyetleri ile siyasal ve ekonomik olarak daha da yakınlaşmak isteyen AB, bu
ülkelerin başta gelen ticaret ortağı olma yolundadır.284
Enerji ihtiyaçlarının uzun vadede artacağı ön görülen AB ülkeleri, günümüzde
enerji gereksinimlerinin yarısını ithal etmektedirler. Bu durum, AB’nin enerjiye olan
bağımlılığında, her zamankine göre daha hassas bir noktada olduğunu işaret
etmektedir. Dünyanın en büyük enerji tüketicilerinden olması sebebiyle, dünya enerji
üretim sahalarına olan ilgisi günden güne artmaktadır.AB’nin dışa bağımlılığında en
etkili olan enerji kaynağı, %76’lık oranla petroldür. Bu durum doğal gaz’da ise %40
düzeyindedir.285 Önümüzdeki 20 sene içerisinde bu rakamların değişmesi ve petrol’e
%90, doğal gaz’a %70 oranında bağımlılığın artacağı tahmin edilmektedir.Petrol
ihtiyacının %45’ini Orta Doğu’dan, %21’ini Rusya’dan; doğal gaz ihtiyacının ise
%42’sini Rusya’dan karşılayan AB, bu bağımlılıktan oldukça rahatsızdır. Bu
yüzdende, enerji kaynakları bakımından diğer ülkelere bağımlılığını azaltma amaçlı
yeni boru hatlarının inşası projelerine destek vermektedir.286
AB için orta Asya bölgesinden petrol ve gaz temin etmek, özellikle Rusya’ya
olan bağımlılığı azaltacağından çok önemlidir. Rusya ile Ukrayna arasında ortaya
çıkan kriz, AB’nin de elini kolunu bağlamış ve Rusya’ya olan aşırı bağımlılığın
284 ÜLGER,İrfan K. “SSCB Sonrası Orta Asya ve Avrupa Birliği’nin Bölgeye Bakışı” Uİ Portal.net , s.5, http://uiportal.net/download.php, 20.11.2006 285 YÜCE. Kafkasya…………..……………s.198 286 PALA,Cenk, “21. Yüzyıl Dünya Enerji Dengesinde Petrol ve Doğal Gazın Yeri ve önemi” , Avrasya Dosyası,Bahar-2003,Cilt 9,Sayı 1,S8
109
tehlikeleri görülmüştür. Bu yüzden Orta Asya devletlerinin petrol ve doğal gaz
kaynaklarına erişim, AB açısından stratejik öneme sahip olmuştur.287
Bu sorunu çözmek için AB, söz konusu kaynakların geliştirilmesi konusunda ,
Orta Asya enerji anlaşmalarında yer almaya çalışmaktadır. Bu çerçevede enerji
hatlarının güvenliğinin sağlanması için, bölgesel çatışmaların çözüme
kavuşturulması adına politikalar geliştirmektedir.Uluslar arası enerji şirketleri
vasıtasıyla, büyük petrol anlaşmalarında yer alan birlik, Azeri ve Kazak enerji
kaynaklarının üretilip ihraç edilmesi konularında da bu ülkelere çeşitli yardımlarda
bulunmaktadır.288
Genel çerçeveden bakıldığında ABD ve AB’nin enerji stratejilerinin benzer
özellikler göstermesine rağmen, ABD’nin daha etkin bir petro-stratejisinin olduğu
söylenebilir. Çünkü AB hâlâ, enerji kaynaklarını tam garanti altına alamamıştır. Bu
yüzden bölgede yaşanan gerginlikler, AB’ye enerji akışını tehlikeye düşürmektedir.
Soğuk savaşın bitmesiyle birlikte bölge ülkelerinde yapılan siyasi ve ekonomik
reformları destekleyen AB, birçok bölge ülkesiyle de ikili düzeyde bazı anlaşmalar
imzalamıştır.Günümüzde AB’nin Orta Asya Politikalarının temelini TACIS
programının oluşturduğunu söylemiştik. Bu program etrafında, bölge ülkeleriyle AB
arasında nükleer güvenlik, sınır güvenliği ve gümrük alanlarında ulusal ve bölgesel
faaliyetlerin koordine edilmesi amacıyla çalışmalar yürütülmektedir. Ayrıca, söz
konusu ülkelere AB İnsani Yardım Ofisi (ECHO) kanalıyla ekonomik yardım da
yapılmaktadır. 289
7.6.Çin’in Orta Asya Politikaları
Aralık 1991'de SSCB'nin dağılmasıyla iki devlet arasındaki sınırın Orta Asya
tarafındaki kısmında üç yeni devletin uluslararası sisteme dahil olması, Çin'in bu
genç devletlerle işbirliği çalışmalarına önem vermesine sebep olmuştur. Bu amaçla
Çin, sınırların güvenlik altına alınması, Orta Asya enerji kaynaklarına ve yeraltı
287 SEZGİN,Mahmut,N. “Avrupa Birliği’nin Orta Asya Politikası”,ASAM 25.10.2004 http://www.asam.org 288 ARAS. Azerbaycan’ın……………………, s.241 289 ÜLGER,İrfan K., “SSCB Sonrası Orta Asya ve Avrupa Birliği’nin Bölgeye Bakışı”, U.İ.Portal, 20.11.2006 ,S.6 http://uiportal.net/download.php?view.59
110
zenginliklerine erişim imkanlarının sağlanması konularında politikalar geliştirmeye
başlamıştır. Bu çerçevede enerji nakil hatlarının, kara, hava ve demiryollarının
güvenliğini sağlamak, Pekin yönetiminin bölgeye yönelik güvenlik politikalarının
odaklandığı en önemli noktaları oluşturmaktadır. 290
ABD'nin Orta Asya üzerindeki manevraları, diğer ülkeler kadar, Çin içinde bir
tehdit olarak ortaya çıkmaktadır. Bu durum başta güvenlik olmak üzere ekonomi,
enerji kaynakları ve nakil hatları ile ilgili çeşitli endişelerin oluşmasına sebep
olmuştur. Böylece Rusya ve Çin, Avrasya'nın güvenliğine ve Hazar'a ilişkin
endişelerini giderme konusunda ki girişimlerini, Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ)
etrafında yoğunlaştırmaya başlamışlardır. Bu örgütün elindeki ekonomi, uzay
çalışmaları, askeri teknoloji, insan kaynakları, enerji hatları ve jeopolitik konum gibi
birçok olanağın, Hindistan, Pakistan ve İran gibi devletlerinde katılımıyla büyümesi
ABD’nin Avrasya’da daha dikkatli politikalar izlemesine sebep olabilecek
mahiyettedir.291
Aslında Avrasya bölgesindeki Çin politikalarına bakıldığında, ilişkilerin İran ve
Kazakistan üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir.Geçmişten beri uyumlu bir siyaset
içerisinde olduğu İran’la, özellikle askeri alanda gerçekleştirdiği işbirliği dikkati
çekmektedir. Böylece Çin, İran üzerinden bölgedeki etkinliğini arttırmaya yönelik
politikalar uygulayabilmektedir.Son yıllarda Kazakistan’la yaptığı çeşitli enerji
anlaşmaları ile de bölgedeki ağırlığını gittikçe hissettiren ülke, her yıl artan enerji
ihtiyacını karşılamak adına gereksinim duyduğu petrol ve doğal gaz’ın büyük
bölümünü İran’dan temin etmektedir.292
Sahip olduğu büyük nüfus ve sürekli gelişmekte olan ekonomisinin etkisiyle Çin,
Yakın bir gelecekte dünyanın en büyük petrol ve doğal gaz ithalatçıları arasına
girecektir. Bu açıdan bakıldığında Çin’in, Orta Asya ve Hazar enerji kaynaklarına
bağımlı olacağı tahmin edilmektedir. Bu amaçla Çin, söz konusu ülkelere daha çok
yatırım yapmakta ve sağlanan enerjinin kendi topraklarına güvenli bir şekilde akışını
sağlamak için girişimlerini sürdürmektedir.
290“ADEMOĞLU,Arif,“Çin’in Orta Asya Stratejisi” 17.05.2006 http://www.gokbayrak.com/turkistan 291 EROL,Mehmet.S. “Avrasya jeopolitiğinde Orta Asya ve 11 Eylül”, EFEGİL ve diğ. (Der.)Yakın Dönem …………..,s.200 292 YÜCE. Kafkasya………………………….. ,s.209
111
7.7.İran’ın Orta Asya Politikaları
SSCB’nin dağılmasıyla İran’ın kuzeyinde sekiz yeni devlet ortaya
çıkmıştır.Beklenmeyen bu durum karşısında İran, SSCB’nin etkisi altında ilişki
kuramadığı bu cumhuriyetlere karşı yeni politikalar izlemeye başlamış ancak, tarihi
ve kültürel yakınlık sebebiyle Türkiye gibi bir rakiple karşı karşıya kalmıştır.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından bağımsızlıklarını kazanan Orta Asya
Cumhuriyetleri ile Türkiye’nin potansiyel yakınlaşması, Rusya ve İran’ı rahatsız
etmiş, bu kapsamda İran ve Rusya Arasında stratejik bir ortaklık oluşmuştur.293
Hazar ve Orta Asya siyasetinde öncelikle ekonomik gücünü artırma stratejisi
izleyen İran, bu amaçla enerji kaynakları ve ulaştırma projelerine önem vermiş, bu
kapsamda birçok demiryolu ve otoban projesi gerçekleştirmiştir. Bağımsızlığın ilk
yıllarında Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan, İran’a karşı “rejim
ihraç politikasının” bir sonucu olarak temkinli yaklaşmışlardır. Ancak, hem İran’ın
bu devletlere karşı izlediği yumuşak tutum, hem de şekillenen bölgesel ve küresel
ortam, söz konusu ülkelerle İran’ın ilişkilerinin gelişmesine sebep olmuştur. 294
İran ve bu ülkeler arasındaki ilişkilerin gelişmesinde en etkili olan faktör,
jeopolitik durumun yarattığı karşılıklı zorunluluk ilişkisidir. Böylece Tahran, bölge
ülkeleriyle ilişkiler kurarak, ABD’nin çevreleme politikasından ve siyasal
yalnızlıktan kurtulmak isterken, söz konusu cumhuriyetler ise dış politikalarını
olabildiğince çeşitli hale getirmeyi amaçlamışlardır.295
Bölge içi ilişkilerinde Rusya’yı da dikkate alan İran, bu ülkeyle çeşitli konularda
işbirliği içerisindedir. ABD’nin Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve
Özbekistan’a yönelik politikalarında Türkiye ile birlikte hareket etmesi, Rusya ve
İran’ı birbirlerine yaklaştırmıştır.İki ülke arasındaki işbirliği askeri ve ekonomik
boyutlarda hala devam etmektedir296
293 ARAS. Azerbaycan’ın……………………, s.243 294 BURGET,Fazıl Ahmet, “İran’ın Türkistan Açılımı ve Enerji Güzergahlarındaki yeri” TÜRKSAM, 14.03.2005 http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp 295 AKDEVELİOĞLU,Atay, “İran’ın Orta Asya,Afganistan ve Azerbaycan Politikası” Stradigma e-Dergisi ,Sayı 10,Kasım 2003 http://www.stradigma.com/turkce/kasim2003 296 ÇOLAK,İhsan, “Değişen Stratejiler Işığında İran-Türk Cumhuriyetleri İlişkilerinde Yeni Gelişmeler”,Avrasya Dosyası,Cilt:5,Sayı:3,Sonbahar-1999,S.210
112
Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın birer kara devleti
konumunda olmaları ve dünyaya açılmak için Rusya ya da İran’a muhtaç olmaları,
İran’ın sahip olduğu önemli avantajlardandır. İran’ın bölgenin birincil limanı olması
özellikle hidrokarbon nakliyatı konusunda çok önemlidir. Bu konumundan gayet
memnun olan İran, Orta Asya ve Hazar enerji kaynaklarının dış pazarlara taşınması
konusunda ne kadar hevesli olduğunu gizlememektedir.297
Bütün bunların yanında İran, büyük bir doğal gaz üreticisidir.Her ne kadar
Rusya’yla benzer politikalar içerisinde olsa da, kendi doğal gaz kaynakları göz önüne
alındığında Rusya’nın, İran gazının uluslar arası pazarlara çıkışını zorlaştırıcı
faaliyetlerde bulunduğu bilinmektedir. Bu bağlamda Türkiye ile gerçekleştirilen
“Mavi Akım” projesinin, İran doğalgazının Avrupa piyasalarına çıkışını zorlaştırdığı
görülmektedir. 298
Türkiye’nin Orta Asya ülkeleriyle olan tarihi ve kültürel bağları çerçevesinde,
bölge üzerinde etkinliğini arttırmaya çalıştığı görülmektedir. Ancak İran’ında böyle
bir hedefinin olması, iki ülkeyi bölge politikaları kapsamında sık sık karşı karşıya
getirmektedir.Yine de İran’ın Orta Asya’da yürüttüğü politikaların başarıya ulaştığını
söylemek çok yanıltıcı bir saptama olacaktır.
İran’ın “Büyük Şeytan” olarak nitelendirdiği ve her fırsatta karşısında olduğunu
gösterdiği ABD, Tahranın Hazar Havzasında ve Orta Asya’da büyük enerji ve boru
hatları ihalelerine girmesini engellemiş ve engellemeye de devam etmektedir.Buna
rağmen İran hâlâ bölgede önemli bir rol oynamaya devam etmektedir. Irak savaşının
ardından, bir sonraki hedef olabileceği korkusunun ve ABD ile arasında yaşanan
diplomatik gerginliğin, bu ülkenin bölgedeki sıkışmışlığını daha da arttırdığı
söylenebilir. Bu durumdan kurtulmak isteyen İran’ın, Orta Asya Cumhuriyetleri ile
ilişkilerini kuvvetlendirmeye çalıştığı görülmektedir.299
11 Eylül saldırıları sonrasında, ABD’nin Afganistan’ı işgal ederek Orta Asya
Bölgesine aktif olarak girmesinin, İran açısından birçok olumsuz sonucu
olmuştur.Taliban rejimi tarafından “dinsiz” ilan edilen İran rejimi, Taliban’ın saf dışı
edilmesine memnun olsa da, kendi açısından tehlikenin yakınlaştığının da farkına 297 MEFTUN. Politik ve ………………….…...,s.185 298 DOKUZLAR. Dünya Güç Dengesinde…..,..s.154 299 EROL. “Avrasya……………………………..s.207
113
varmıştır. ABD’nin bu bölgede elde ettiği çeşitli üslerle İran’ı Çevrelemesi, bu
ülkenin izolasyonunu pekiştirmiştir. Hatta Afganistan ve Irak sonrasında İran’ın da
bir ABD operasyonuna muhatap olabileceği düşünülmektedir. Bu durum İran’ın çıkış
yolu olarak adı geçen cumhuriyetler ile ilişkilerinde daha net adımlar atmasına sebep
olmuştur.300
7.8.Bölgedeki İşbirliği Arayışları
Bölge içindeki işbirliği arayışlarının Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT),Orta
Asya Ekonomik İşbirliği (GUUAM), Şangay İşbirliği Örtgütü (ŞİÖ) ve Avrasya
Ekonomik Topluluğu (AİT) gibi örgütlerin çatısı etrafında yoğunlaştığı
görülmektedir.
Aslında, Orta Asya çevresinde bölgesel işbirliğini arttırmak için ortaya çıkan bu
örgütlerin gelişim süreçleri incelendiğinde, bölge içi entegrasyonu sağlamaktan uzak
bir görüntü verdikleri söylenebilir. Öyle ki, bölge devletlerinin bir araya
gelmelerindeki asıl amacın, Rusya’yı dengelemek olduğu bile söylenebilir. Ayrıca
Kazakistan ve Özbekistan’ın bölgesel liderlik mücadelesi de Orta Asya’da
işbirliğinin önündeki büyük etkenlerdendir.301
ABD’nin 11 Eylül saldırılarını bahane ederek Orta Asya’ya yerleşmesi ve bölge
içi dengelerde büyük bir değişime neden olması, her ne kadar bazı bölge devletleri
tarafından memnuniyetle karşılansa da, başta Rusya ve Çin olmak üzere, bu
durumdan pek hoşnut olmamış ülkelerde vardır. ABD’nin gittikçe başına buyruk bir
siyaset izlemesine bağlı olarak bölge ülkeleri arasında oluşan kuşku, söz konusu
örgütlerin önemini tekrar arttırmıştır. Bu sebeple,bölge ülkeleri arasındaki işbirliği
arayışları başta Şangay İşbirliği Örgütü çatısı altında tekrar yoğunlaşmıştır. Öyle ki
örgüt, ABD’nin Orta Asya politikalarını dengelemek adına, ikinci bir Dünya kutbu
olma yolunda hızla ilerlemeye başlamıştır.302
Sovyetler birliği’nin dağılmasını takip eden süreçte hayata geçmeye başlayan
işbirliği örgütlerinin ilki Bağımsız Devletler Topluluğudur. BDT 21 Aralık 1991
300 EROL,Mehmet S., “İran’ın Orta Asya Politikası:Deneyimli Aktörün Güvenlik Sorunu ya da Ava Giden Avlanır”,Stratejik Analiz,Cilt:3,Sayı:28,Ağustos-2002,S.66 301 BİRSEL.Gizli ……………….S.148 302 BİRSEL , Eski Dünyanın…….. s.169
114
yılında gerçekleşen Alma-Ata Zirvesi sonucunda kurulmuştur. Bu bağlamda,
BDT’nin kurulmasının altında yatan temel amaç; dağılmayla ortaya çıkan yeni
devletler arasındaki sorunları çözüme kavuşturmak ve bu ülkeler arasındaki
ilişkilerin kopmasını önlemektir. Katılımcı ülke sayısı 12 olan Topluluğa Baltık
Cumhuriyetleri ve Türkmenistan hariç, tüm eski Sovyetler Birliği Cumhuriyetleri
üye bulunmaktadır. Üye ülkeler sırasıyla; Azerbaycan, Beyaz Rusya, Ermenistan,
Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Moldova, Özbekistan, Tacikistan, Rusya
Federasyonu ve Ukrayna'dır.303
Rusya'nın eski etki alanını yeniden kazanma amacının ağırlıklı olarak hissedildiği
örgüt, bu ülke tarafından bölge ülkeleri ile özel bir ilişki kurmak için bir araç olarak
kullanılmaktadır. Bu yüzden Rusya, BDT’na yakın çevre doktrini açısından derin
manalar yüklemiştir. Bu çerçevede ilk olarak, Orta Asya’da askeri konularda
bütünleşme fikri etrafında yoğunlaşılmıştır. Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın
desteklediği bu fikir, kendi bağımsız ordularını kurma hevesindeki Türkmenistan ve
Özbekistan tarafından benimsenmemiştir. Bu yüzden BTD Devlet Başkanları Ortak
Güvelik Doktrini ancak 1995 senesinde onaylanabilmiştir.304
Ekonomik alanlardaki işbirliği ise 1993’te imzalanan Ekonomik Birlik
Anlaşmasına göre belirlenmek istenmiştir. Bu anlaşmayla aşamalı olarak ekonomik
bir birlik kurulması öngörülmekteydi. Bu çerçevede BDT serbest ticaret bölgesi ilan
edilmiş, Milletlerarası Ekonomik Komitesi kurulmuştur. Ancak, BDT’nun ortak
ekonomik projeleri destekleyecek kaynakları bulunmadığından, bu alandaki iş birliği
gelişmemiştir.305
BDT çatısı altında siyasal alandaki işbirliğinin de gelişmediği görülür.Bunda yeni
kurulan devletlerin öncelikle devlet olarak tanınmaya ve ulus-kimliklerini
oluşturmaya ağırlık vermeleri önemli ölçüde etkili olmuştur.Bu noktada tekrar Rus
baskısı altına girmek istemeyen yeni cumhuriyetlerinin siyasal işbirliğinden özellikle
uzak durduğu söylenebilir.Bu durum BDT’nun dış politikasında da tam bir
303 HASGÜLER,Mehmet,ULUDAĞ,Mehmet.B.,Devletlerarası ve Hükümetler Dışı Uluslar arası Örgütler,Nobel Yayınları,Ankara 2004,s.237 304 TANRISEVER,Oktay.F., “Orta Asya ve Çevresindeki İşbirliği Arayışlarında Rusya Faktörü” EFEGİL ve Diğ (Der.),Yakın ……..s.236 305 “Bağımsız Devletler Topluluğu Nereye Gidiyor” Diplomatik Gözlem Web Sitesi, http://www.diplomatikgozlem.com/haber_oku.asp ,01.04.2007
115
koordinasyonun oluşamamasına neden olmuştur. BDT Orta Asya’da bölgesel
entegrasyonu sağlamaktan uzak bir görüntü vermektedir. BDT’dan bekledikleri
kazançları sağlayamayan Orta Asya Devletleri, Aralık 1994’te Orta Asya Birliği’ni
(OAB) kurmuşlardır. Bu oluşum Temmuz 1998’de genişleyerek Orta Asya
Ekonomik Birliği adını almışsa da yine beklenilen faydaları sağlamamıştır. Bu
kapsamda öne çıkan bir diğer bölgesel örgüt ise Avrasya Ekonomik Birliği (AEB)
olmuştur.306
. AEB, Avrasya coğrafyasında yer alan Beyaz Rusya, Kazakistan, Kırgızistan,
Rusya ve Tacikistan tarafından 10 Ekim 2000 tarihinde imzalanan bir anlaşma ile
kurulmuştur. Amacı; katılımcı devletler arasında gümrük birliğine geçiş, ortak
ekonomik alan oluşturma sürecini geliştirmek ve söz konusu ülkelerin ekonomik
entegrasyonuna yön vermek olarak açıklanan birlik, kısa tarihine rağmen önemli
sayılabilecek hamleler yapmıştır. 26 Ocak 2006 tarihinde St. Petersburg’da
gerçekleştirilen Devletlerarası Konsey toplantısında Özbekistan’da Birliğe
katılımıyla örgüt daha da genişlemiş ve güçlenmiştir.307
Bunların dışında bölgede, bazı askeri yapılanmalarda söz konusu olmuştur. Bu
çerçevede bir Orta Asya Barış Gücü Taburu (CentrasBat) oluşturulmuştur.1996’da
kurulan bu tabur bazı önemli tatbikatlar yapmışsa da, BTD’nin ve Rusya’nın
gölgesinden çıkamamıştır.Yine bu dönemde Gürcistan ve Azerbaycan’ın Rusya’ya
karşı alternatif güvenlik arayışları, ABD desteğiyle GUAM adında bir oluşumun
ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Rusya’nın yeni kurulan Avrasya Cumhuriyetleri ile bütünleşme çabalarına karşı,
ABD ve Batılı ülkelerinin destekleriyle oluşan GUAM , aslında Rusya’nın
Kafkasya ve Orta Asya’da güvenliği tehlikeye atan girişimlerine bir tepki olarak
doğmuştur. Rusya’nın Ermenistan-Azerbaycan savaşında Ermenilere verdiği destek,
yaptığı Çeçenistan savaşı ve Gürcistan’a uyguladığı askeri baskı, bu örgütün ortaya
çıkmasına neden olan temel faktörlerdir.308
306 TANRISEVER. “Orta………………..”,s.236 307 OĞAN,Gökçen, “Kerimovdan Rusya’ya Bir Adım Daha:Özbekistan Avrasya Ekonomik Birliğinde”,ASAM,26 Ocak 2006 http://www.asam.org.tr/tr/yazigoster.asp 308 KÜLEBİ,Ali, “BDT’nin Geleceği ve Rusya AB İlişkileri” TUSAM, http://www.tusam.net/makaleler.asp ,12.02.2007
116
Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan ve Moldova’nın 1996 da, Viyana’daki bir
konferans sırasında ele aldıkları, 10 Ekim 1997 de Startsburg’ta resmen
oluşturdukları GUAM, 24 Nisan 1999 da Washington da Özbekistan’ın da
katılımıyla GUUAM a dönüşmüştür.Bu örgüt Oluşumu ve gelişimi aşamalarında
ABD’den ciddi bir destek görmüştür. (Özbekistan, Mayıs 2005’te bu örgütten
ayrılmıştır)309
Bütün bunların yanında, Orta Asya’da varlığını sürdüren en etkin bölgesel örgüt
olarak Şangay İşbirliği Örgütünü (ŞİÖ) görmek mümkündür. Bu oluşum, Rusya ve
Çin’le beraber üç Orta Asya ülkesi Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın
katılımıyla 26 nisan 1996 Şanghay’da yapılan zirvede ortaya çıkmıştır.İlk dönemde
Şanghay beşlisi olarak adlandırılan örgüt, öncelikle bölgede bir güven ve istikrar
alanı oluşturmayı amaçlamışlardır. Orta Asya ülkeleri arasındaki işbirliğini her
alanda, özellikle de askeri alanda geliştirmeyi hedefleyen örgüt, bölge ülkelerinin
desteğiyle günden güne etkinliğini hissettirmektedir. 2001 yılında Özbekistan’ında
katılımıyla üye sayısı altıya çıkan oluşum, bundan sonra Şanghay İşbirliği Örgütü
olarak adlandırılmıştır. 310
ŞİÖ’nün faaliyetlerine bakıldığında iki temel alanda gelişimini sürdürmek
istediği görülmektedir. Bunlar, enerji ağırlıklı ekonomi politikaları ve güvenlik
eksenli terörizme karşı iş birliği çabaları olarak değerlendirilebilir. Bu bağlamda
yapılanmasını sürdüren örgütün, ekonomik olarak Avrupa Birliği’ni, askeri olarak da
NATO’yu örnek aldığı söylenebilir.311
Ayrıca ŞİÖ, 11 Eylül sonrasında Avrasya’ya yerleşen en önemli güç olan
ABD’nin bölge politikalarında göz önüne aldığı en büyük güç olarak da kendini
gösterir. Orta Asya Bölgesinde bazı politik sınırlamalar yaşayan ABD, bu örgütün
genişleme eğiliminden de rahatsızdır.Gelecekte, Hindistan, Pakistan ve İran’ın da bu
oluşumun içerisinde yer almaları çok kuvvetli bir ihtimaldir. Söz konusu ülkelerin
2005 yılında Astana’da yapılan ŞİÖ toplantısına gözlemci statüsüyle katılmaları ,
309 OGAN,Sinan, “ Özbekistan’ın “Yeşil” Devrim Sancıları”,TÜRKSAM, http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp 15.05.2005 310 BİRSEL. Gizli ……………….s.169 311 OĞAN ,Gökçen, “Şanghay İşbirliği Örgütü Ekonomide AB,Güvenlikte NATO’yu Hedefliyor” ASAM, 22.10.2005 http://www.avsam.org/tr/yazigoster.asp
117
önümüzdeki yıllarda gerçekleşecek bir genişlemenin sinyalleri olarak algılanabilir.
Ayrıca bu zirvede, Avrasya güvenliği için bir manası kalmayan ABD askeri
varlığının Orta Asya’dan çekilmesi gerektiği de vurgulanmıştır.312
ABD’nin bölgedeki askeri varlığını devam ettirmesi, enerji kaynaklarıyla, Çin ve
Rusya üzerindeki baskısını sürdürebilmesinin en önemli gerekliliğidir. Bu yüzden
ABD, ŞİÖ ile olan ilişkilerinde çok dikkatli davranmaktadır. SSCB’nin dağılması ile
birlikte, tek kutuplu bir çizgiye oturan Dünya siyaseti, genişleyen ve güçlenen bir
Asya Birliği karşısında sarsılacaktır. Bu kapsamda Çatışan çıkarlar, dünya’nın ikinci
kutbu olarak ŞİÖ’yü karşımıza çıkartabilecek niteliktedir.
Orta Asya Bölgesinin sahip olduğu enerji potansiyeli,dünya için taşıdığı sosyo-
ekonomik önemi de açıklar niteliktedir.Gelecekte,dev ekonomilere sahip gelişmiş
güçler için enerji kaynakları ne kadar gerekli olacaksa, Orta Asya da o denli önemli
olacaktır.
Bu bağlamda, geçmişte ve günümüzde olduğu gibi, gelecekte de, küresel ve
bölgesel güçlerin bölgeye olan ilgisinin azalmayacağı söylenebilir. Bu durum ise
sonu gelmeyen bir rekabetin devam edeceği manasına gelmektedir. Bu kapsamda,
bağımsızlıklarına yeni kavuşmuş olan Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve
Özbekistan’ın, kendi üzerlerine oynanan oyunlardan etkilenmemeleri mümkün
değildir. Bu ülkelerin, etraflarında cereyan eden mücadeleden zarar mı
göreceklerinin ya da karlı mı çıkacaklarının izleyecekleri politikaların doğruluğuna
bağlı görülmektedir.
Bu açıdan bakıldığında, söz konusu ülkelerin geleceklerini kuracak politikalar
geliştirmede uzun bir süre büyük devletlerin etkisi altında kalacakları
söylenebilir.Sahip oldukları enerji kaynaklarından en üst düzeyde yararlandıklarını
ve bu kaynakları ekonomilerine en olumlu şekilde aktarabildiklerini düşünürsek eğer;
bu ülkelerin gelecek yıllarda dünyanın zengin devletleri arasında yer alacaklarını
kestirmek hiç de zor olmayacaktır.
312 KÜLEBİ ,Ali, “ŞİÖ Güçleniyor”,Cumhuriyet Strateji, Cumhuriyet gazetesi,27..3.2006
118
VIII. BÖLÜM
TÜRKİYE’NİN KAZAKİSTAN,AZERBAYCAN,TÜRKMENİSTAN VE
ÖZBEKİSTAN İLE OLAN İLİŞKİLERİ VE ENRJİ EKSENLİ
BÖLGE POLİTİKALARI
8.1.Giriş
Türkiye, tarihi ve kültürel açıdan kardeşlik bağlarıyla bağlandığı Orta Asya
Coğrafyasına ancak Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra erişim imkanına
kavuşmuştur. Soğuk savaş dönemi Batı blokunun ileri karakolu rolünü oynaması,
SSCB ve Türkiye arasındaki ilişkilerin çeşitli kuşkular etrafında sürmesi sonucunu
doğurmuş, bu ülke ile yürütülen politikaların hassaslığı dahilinde Orta Asya
coğrafyasına mesafeli durulmuştur. Ancak, iki kutuplu dünyanın gergin ortamının
kimsenin beklemediği bir anda, SSCB’nin dağılmasıyla ortadan kalması, Türkiye
için de yeni jeopolitik fırsatlar ortaya çıkarmıştır.
Orta Asya’da Ortaya çıkan Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve
Özbekistan, herkesten önce Türkiye’nin dikkatini çekmiştir. Mevcut Jeopolitik
boşluktan yararlanarak, bu ülkelerle ilişkilerini güçlendirmeye çalışan Türkiye, çok
geçmeden bunu sağlamanın düşündüğü kadar kolay olmadığının farkına varmıştır.
Aslında, mücadele edilmeden gelen bağımsızlık, söz konusu ülkeleri de şaşkınlığa
uğratmıştır.Dünya’nın iki süper gücünden birinin mensubu iken bir anda çatısı
altında bulundukları gücün ortadan kaybolması, bu ülkeleri dünya politikasında
yalnız ve savunmasız bırakmıştır. Dünya ile kısa sürede entegre olabilmek adına
akıllarına ilk gelen ülke ise Türkiye olmuştur. Sahip olduğu demokratik rejim ve
ekonomik potansiyeli ile, Orta Asya devletleri açısından güçlü bir ortak olarak
görülen Türkiye, ilk başlarda büyük bir heyecan ile sergilediği atak politikalarını,
büyük güçlerin bölgeye müdahale etmeye başlamaları ile devam ettirememiştir.Bu
yüzden, Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan ile olan ilişkilerimiz,
büyük bir potansiyel taşımasına rağmen tam manasıyla gelişememiştir. Önceleri
“Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar” tabiri ile heyecanla uygulanmaya çalışılan Orta
Asya Siyaseti çerçevesinde, Türkiye’nin bölge ile ilişkilerini arttıracağı, hatta
119
bölgedeki Türk cumhuriyetleri’nin hamilini yapacağı beklentisi seneler ilerledikçe
bir hayalden öteye geçememiştir.
Araştırmanın bu bölümünde , Türkiye’nin Orta Asya Politikası incelenerek,
oluşan olumsuz tablonun sebepleri araştırılacaktır.Daha sonra ise, Türkiye’nin
Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan ile girdiği ikili ilişkiler ele
alınarak, bu ilişkilerin ulaştığı boyutlar tespit edilecektir. Son olarak enerji
kaynakları çerçevesinde Türkiye’nin bölgede ne kadar etkin olduğu sorgulanacak,
ilişkilerin geliştirilmesi adına yapılması gerekenler göz önüne serilecektir.
Tüm bunların etrafında, Türkiye ile adı geçen bölge devletlerinin ilişkilerinin
yeterince gelişmediği ve durumun böyle gitmesi halinde de, aradaki bağların gittikçe
zayıflayacağı öngörülmektedir.Türkiye’nin bölge politikalarında kökten değişiklikler
yapmadığı ve yeni açılımlar sağlamadığı takdirde elde ettiği bazı kazanımları da
kaybedeceği bir gerçektir.
8.2.Türkiye’nin Orta Asya Politikaları
Soğuk savaşın sona ermesinin ardından, Orta Asya ve Kafkasya’da ortaya çıkan
yeni Türk Cumhuriyetleri, 60 milyona yakın nüfusu, 4 milyon km² civarındaki
yüzölçümüyle, sahip oldukları potansiyel bakımından dikkatleri üzerlerine
çekmişlerdir.313
Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın bağımsızlıklarına
kavuşmaları, Türkiye ile bu devletler arasında ki ilişkilerin, tarihin hiçbir döneminde
olmadığı kadar heyecanlı ve yoğun yaşanmaya başlamasını da beraberinde
getirmiştir.Bu çerçevede, söz konusu ülkelerin bağımsızlıklarını ilk tanıyan ülke
Türkiye Cumhuriyeti olmuştur. SSCB’nin dağılmasıyla Avrasya’da ortaya çıkan
yeni oluşum, Türkiye’nin önüne yeni fırsatlar çıkardığı gibi yeni sorumluluklarda
yüklemiştir. Türkiye’nin bölge politikaları ilk başlarda, yeni kurulan Kafkasya ve
Orta Asya devletlerinin bağımsızlıklarının pekiştirilmesi ve uluslar arası sisteme
entegrasyonlarının sağlanması konuları etrafında yoğunlaşmıştır.314
313 KIRIMLI ,Meryem,TEMİZ,Dilek, “Soğuk Savaş Sonrası Türk Cumhuriyetlerine Yönelik Türk dış Politkası”, BAL,İdris (Edit.), 21.Yüzyıl’da Türk Dış Politikası,Nobel Yayınları,Ankara ,2004,s.446 314 YÜCE. Kafkasya………………………….. ,s.352
120
Bundan sonra, Türkiye ile bu ülkeler arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi yönünde
bir çok faaliyette bulunulmuştur.Taraflar arasında gelişen ilişkiler, ulaşım, eğitim,
iletişim, bilim, kültür, turizm, bankacılık, spor ve dini konularda olmak üzere çok
geniş boyutlarda yürütülmeye başlamıştır.Bu kapsamda, söz konusu ülkelerden
getirilen 10.000 öğrenci Türkiye de eğitim görmeye başlamıştır. Ayrıca, bu
ülkelerden gelen çok sayıda diplomat ve subay da eğitilmiştir. Bunlardan başka, Milli
Eğitim Bakanlığının ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının gayretleriyle de bu
ülkelerde birçok okul açılmıştır. Gelişen ilişkiler kapsamında, Dışişleri Bakanlığı’nın
teşkilat yapısında yeniden düzenlemeye gidildiği görülmüştür. Bu çerçevede,
bölgesel işbirliğini geliştirmeyi amaçlayan Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA)
oluşturularak, çok sayıda projeye kaynak desteği verilmiş ve Orta Asya ülkeleri ile
iletişimin arttırılması amaçlanmıştır.315
Türkiye ile Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan arasındaki
ticari ilişkilere bakıldığında ise, genel olarak iyi bir düzeyde olduğu ancak, bunun
bağımsızlık sonrasında hedeflenen seviyeye ulaşılamadığı görülmektedir. Sovyetler
Birliğinin ekonomi politikaları çerçevesinde, birbirlerine bağımlı durumda bulunan
ülkelerin, dağılma sonucunda çöken ekonomilerinin kısa vadede tekrar ayağa
kaldırılması gerekmekteydi. Bunu sağlayacak yegane faktörün de bölgedeki enerji
kaynakları olduğu düşünülmekteydi. Söz konusu enerji kaynaklarının etkin bir
şekilde kullanılabilmesi ve bunların bir kaynak olarak ekonomiye aktarılabilmesi
için, öncelikle üretilmesi ve sonrasında da ihraç edilmesi şarttı. Çünkü bu
kaynakların üretiminin arttırılması için yabancı sermayeye, yabancı sermayenin
bölgeye girmesi içinde, bölgesel barışa ihtiyaç vardı.316
Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın bağımsızlıklarını
kazanmalarının ardından Türkiye ile sıkı bir ticari işbirliğine girmeye çalıştıkları
görülmüştür. Bu çerçevede oluşan ticari ilişkilerin yasal sınırlarının çizilmesi adına,
“Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmaları”, “Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunması Anlaşmaları” ve “Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşmaları”
imzalanmıştır. Bu gelişmelere paralel olarak “Karadeniz Ekonomik İşbirliği” ve
315 SAĞIR,Celal, “Kardeşler Buluşuyor” Zaman Gazetesi,25.04.2001, s.12 316 YÜCE. Kafkasya ……………………..s.352
121
“Ekonomik İşbirliği Teşkilatı” gibi oluşumların içine girildiği de görülmüştür. Ancak
bu tür entegrasyon girişimleri bölgedeki ticaretin serbestleşmesi için yeterli etkiyi
gösterememiştir. Bölge ülkeleri ile dış ticaretimizi kolaylaştıracak mekanizmaların
oluşturulamaması, söz konusu devletlerle olan ticaretimizin istenilen düzeye
gelmesini engelleyen en önemli faktör olarak karımıza çıkmaktadır.317
1991’den sonraki döneme bakıldığında, ticari ilişkilerin istenildiği düzeyde
gelişmediği görülmektedir. Bunun ana sebebi; Türkiye’nin Sovyetlerin dağılmasıyla
oluşan ticari ortama hazırlıksız yakalanmasıdır.1998 yılında yaşanan Asya krizlerinin
de etkisiyle bu ülkelerle olan ticari ilişkilerimizde oldukça önemli bir daralma
yaşandığı, ancak son zamanlarda bu ilişkilerin tekrar güçlenmeye başladığı
görülmektedir.
Dünya’nın iki süper gücünden birinin dağılması sonucu ortaya çıkan Kazakistan,
Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan ile ortak etnik ve dil bağları bulunan
Türkiye, kendisini Asya’nın merkezinde ortaya çıkan bu yeni oluşumun potansiyel
lideri olarak görmüştür. Ancak, seneler geçtikçe bu politikaların itici gücü olan
heyecan azalmaya başlamıştır.
Bu açıdan bakıldığında Türkiye, söz konusu ülkeler ile ilişkilerini güçlendirmek
adına geliştirdiği politikalarda bazen stratejik karışıklıklar içine düşmüştür. Bunun
sebebi , bölge üzerine geniş kapsamlı işbirliği projeleri geliştirememiş
olmasıdır.1991 yılından bu yana bölgede çok sayıda girişim başlatılmış, ancak bunlar
bir sonuca ulaştırılamamıştır. Ayrıca Türkiye’nin bu ülkelere verdiği bir çok sözü
tutamamış olması da, söz konusu devletlerin Türkiye hakkında hayal kırıklığına
uğramasına sebep olmuştur.318
Bu noktada, 21.Yüzyılı Türk yüzyılı yapmak konusunda liderliğe soyunan
Türkiye’nin, bunu sağlamak için ekonomik gücünün yetmediği ortaya çıkmıştır.Bu
cumhuriyetler arasındaki beraberlik çalışmaları, her ülkenin kendi çıkarlarını sınırları
dahilinde muhafaza etmek konusunda geliştirdiği politikalarla ortadan kalkmıştır. Bu
317 BEKMEZ,Selahattin ve Dig., “Dış Ticaretimizde Türk Cumhuriyetleri’nin Yeri ve önemi” Yönetim ve Ekonomi Dergisi,Cilt:11,Sayı:2,2004,s.139 318 KONA,Gamze G. Türkiye-Orta Asya İşbirliği Stratejileri ve Gelecek Senaryoları,IQ Yayınları, İstanbul, 2002,s.133
122
noktada, Türkiye ve Türk cumhuriyetleri arasındaki ilişkilerin ikili bazda
incelenmesi, devletlerin bakış açılarını yansıtacağı için yararlı olacaktır.
8.2.1.Türkiye-Kazakistan İlişkileri
Türkiye, SSCB’nin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanan diğer tüm ülkelerlerle
olduğu gibi Kazakistan’la da ilişkilerini geliştirme çabasına girmiştir. Başta siyasi ve
kültürel olmak üzere her konuda karşılıklı İşbirliği yapılması için temaslar
kurulmuştur.
Türkiye ve Kazakistan arasında artarak devam eden işbirliği, BM, Ekonomik
İşbirliği Örgütü, İslam Konferansı örgütü, Asya Karşılıklı Etkileşim ve Güven
Artırıcı Önlemler Konferansı ve Türk Cumhuriyetleri Devlet başkanları zirvesi gibi
oluşumlar dahilinde gelişmeye devam etmektedir. Mevcut ilişkiler siyasi, askeri,
ekonomik, kültürel ve insani yardımlar alanında oldukça mesafe kaydetmiştir.319
İki ülke arasında 1998’den beri gelişmekte olan askeri işbirliğinin sonucu olarak
Türk silahlı kuvvetleri Astana’da askeri ve teknik bir temsilcilik açmıştır.Ayrıca bu
tarihten beri Kazakistan’a 2 milyon 930 bin dolarlık askeri teçhizat yardımı
yapılmıştır. Türkiye ile Kazakistan , kültürel ve insani yardım alanlarında da işbirliği
halindedirler.1992 yılından beri Türkiye’deki üniversitelerde 2700’e yakın Kazak
öğrenci karşılıksız burs verilerek okutulmuştur. Ayrıca Kazakistan’da 24 Türk-Kazak
lisesi, Almatı Süleyman Demirel ve Türkistan Ahmet Yesevi uluslar arası Türk-
Kazak Üniversitesi de faaliyetlerine devam etmektedir. 320
Türkiye ve Kazakistan arasındaki ticari ilişkiler, Kazakistan’ın bağımsızlığını
kazanmasının ardından başlamıştır. İlk yıllardan itibaren Türk iş adamlarının bu
ülkeyle yakından ilgilendiği ve bir çok yatırım yaptıkları görülmüştür. Öyle ki
Türkiye, Kazakistan’a yatırım yapan ülkeler arasında 4. sırada yer almaktadır.
Kazakistan’a yatırım yapan diğer ülkelerin çoğunlukla enerji sektörüne kaymış
olmaları Türk iş adamlarının bu ülke açısından önemini arttırmıştır.Bu ülkedeki
yatırımlar daha çok; Ticaret, Telekomünikasyon, Metalürji, Otel İşletmeciliği, Petrol
319 KALAFAT ,Yaşar, “Türkiye Türk Cumhuriyetleri Kültür İlişkileri”, BAL,(Edt.),21.Yüzyılda ……., s.468 320 MUKHAMEJANOV,Bektaş, “Türkiye ile Kazakistan Karşılıklı Kazanımlara Dayanan Bir İşbirliği”, SANDIKLI ve Dig.(Edit) Türkiye ve……,s.99
123
Ürünleri, Matbaacılık ve hizmet sektörü gibi alanlara yapılmıştır.Bu manada, söz
konusu yatırımlar Kazakistan ekonomisinin kalkınması adına çok büyük önem
taşımaktadır. Kazakistan ile Türkiye arasında olan ticaret hacmi 1992 yılında 30
milyon dolar iken, 2000 yılında 465 milyon dolara ve 2005 yılı itibariyle de 1 milyar
dolar düzeylerine yükselmiştir.321
Yapılan bu yatırımlar sayesinde Kazakistan, Türk iş çevrelerinin Orta Asya’daki
en büyük kalesi durumuna gelmiştir. Bunun dışında Kazakistan’daki Türk yatırımları
10.000’nin üzerinde insana iş olanağı sağlamaktadır. Buradaki yatırımların yaklaşık
üçte biri petrol sektörünedir.TPAO Kazakistan’daki en büyük Türk yatırımcısı
durumundadır. “KazakTürkMunay” şirketinin çoğunluk hissesine sahip olan TPAO,
Günde 5000 varil ham petrol üretmektedir.322
8.2.2.Türkiye Azerbaycan İlişkileri
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Azerbaycan’ın bağımsızlığını
tanıyan ilk ülke Türkiye olmuştur. İki ülke birbiri için birçok bakımdan büyük önem
taşımaktadır. Türkiye ile sosyo-Kültürel açıdan bir çok ortak yönü bulunan
Azerbaycan, yeni bir devlet olmasının getirdiği sorunları aşmak için Türkiye’nin
desteğine ihtiyaç duymuştur. Bu kapsamda, Azerbaycan bağımsızlığını kazandıktan
sonra Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin çok yönlü bir şekilde geliştirilmesi için birçok
fırsat ortaya çıkmıştır.323
Bunun yanında iki ülke halkının birbirlerine beslediği muhabbet’te söz konusu
ilişkilerde çeşitli beklentilere yol açmıştır. Ancak, Azerbaycan’ın jeopolitik olarak
çok önemli olan konumunun da etkisiyle, Rusya, Ermenistan ve İran gibi ülkelerle
çıkarlarının çatışması ve bu kapsamda diğer devletlerin geliştirdikleri politikaların
sonucu olarak iki ülke ilişkilerinin dış faktörler olmaksızın gelişim göstermesini
engellemiştir. Özellikle Rusya’nın, Azerbaycan üzerinde Sovyetler Birliği
321TİKA, Kazakistan Ülke raporu,2004,S.16 http://www.tika.gov.tr/Dosyalar/Kazakistan.doc 322 Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu(DEİK), Kazakistan Ülke Bülteni ,Şubat 2007 ,s.12 323 AKMAN.Azerbaycan …………………..s.88
124
dönemindeki ağırlığını korumak istemesi, Azerbaycan-Türkiye ilişkilerini etkileyen
en önemli faktörlerden birisi olmuştur. 324
Türkiye ile yakınlaşmayı Azerbaycan dış politikasında öncelikli hedef haline
getiren Ebulfeyz Elçibey yönetimi döneminde Türkiye-Azerbaycan ilişkileri çok
sıcak bir döneme girmiş, bunu takiben iki ülke arasında birçok anlaşma
imzalanmıştır. Haydar Aliyev döneminin de ise Türkiye yanlısı politikalarından
uzaklaşmış, Azerbaycan’ın Rusya’yı dikkate almasına bağlı olarak Türkiye ile olan
ilişkilerde gerileme yaşanmıştır. Buna rağmen batılı petrol şirketleri ve yetkilileriyle
ilişkilerine devam eden Aliyev, Azerbaycan’ın Batı’ya açılması konusunda
Türkiye’nin yardımlarını almıştır. Bu durum Batı’nın müttefiki durumundaki
Türkiye’nin de çıkarlarına uymuştur. 325
Günümüze kadar, inişli çıkışlı dönemler yaşansa da Türkiye Azerbaycan
ilişkilerinde büyük mesafeler kat edilmiştir. Azerbaycan ve Türkiye arasında
ekonomi, ticaret, eğitim, kültür konularında ve bilimsel alanlarda imzalanmış 150’ye
yakın anlaşma, protokol ve bazı belgeler bulunmaktadır. İlişkilerin genişletilmesi için
hazırlanan yasal zemin çerçevesinde iki ülke arasındaki ticari ilişkiler de büyük
gelişme görülmüştür. Buna bağlı olarak Türkiye ile dış ticaret hacmi gittikçe
genişleyen Azerbaycan Türk iş adamlarınca tercih edilen bir ülke konumuna
gelmiştir. 326
Azerbaycan Türkiye İlişkileri, ekonomik ve ticari alanda olduğu gibi, eğitim ve
kültür alanında da gelişmeye devam etmektedir. Önemli sayıda Azeri öğrenci Türk
okullarında öğrenim görmekte, diplomatlar Türk Dışişleri Bakanlığı’nda eğitim
almaktadırlar.327
Türkiye ve Azerbaycan arasında, Hazar petrollerinden faydalanabilmek amacıyla
da çeşitli projeler geliştirilmektedir. Azeri, Çırag ve Güneşli petrol yataklarına ilişkin
20 Eylül 1994 tarihinde imzalanan anlaşmaya Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı
324 KALAFAT ,Yaşar, “Türkiye Azerbaycan İlişkileri”, BAL,İdris(Edt.),21.Yüzyılda Türk Dış Politikası,Nobel yayınları,Ankara ,2004,s.385 325 MESİMOV,Ali, “Bağımsızlık yıllarında Azerbaycan-Türkiye ilişkileri”Avrasya Dosyası,Cilt 7,Sayı 1,ilkbahar 2001,s.275 326 SANDIKLI ,Atilla ve Diğerleri,Türkiye ve Asya Ülkeleri:Ekonomik ve Siyasi İlişkiler,Uluslararası Tük-Asya Kongresi Tutanakları,Tasam Yayınları,İstanbul,2006,s.74 327 AKMAN.Azerbaycan …………………..s.90
125
(TPAO) da %6,75’lik bir payla katılmıştır. Bunun dışın da bir çok projeye ortak
olunmuştur. Son yıllarda Türkiye’nin bölgeye yönelik dış politikası petrole ve Bakü-
Ceyhan Boru Hattı’na endekslenmiştir.328 Yapımı tamamlanan ve işletmeye açılan
bu hattın büyük bir bölümü Türkiye topraklarından geçmektedir .Buna bağlı olarak
Türkiye’nin Stratejik önemini biraz daha arttıran söz konusu boru hattı, Azeri petrolü
için dünya pazarlarına açılan güvenilir bir kapı durumunda gelmiştir.Yine bu hatta
paralel olarak yapılan Bakü-Tiflis-Erzurum boru hattı ile de, petrolün yanı sıra,
Azerbaycan doğalgazının da Türkiye üzerinden ihraç edilmesi düşünülmektedir. 329
8.2.3.Türkiye-Türkmenistan İlişkileri
Türkiye-Türkmenistan ilişkilerine bakıldığında, bu ülkenin de ilk olarak Türkiye
tarafından tanındığı görülmektedir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla başlayan
ilişkiler, tarihi ve kültürel bağlarında etkisiyle her zaman güçlü bir seyir izlemiştir.
Bağımsızlık dönemi ikili yakınlaşma döneminde, sahip olunan bu bağlar
etrafında kültürel ve ekonomik içerikli bir çok proje hayata geçirilmiştir. Kültür,
eğitim ve sağlık konularında yapılan işbirliğinin yanı sıra, önemli miktarda Türk
sermayesi de Türkmenistan’a akmıştır. Türkmenistan’da özellikle eğitim alanın da
bir çok faaliyeti bulunan Türkiye, bu sayede söz konusu ülkedeki nüfuzunu önemli
ölçüde arttırmıştır.
Türkiye ile Türkmenistan arasındaki ticari ilişkilere bakıldığında, Türk iş
adamlarının irili ufaklı pek çok şirket vasıtasıyla bu ülkeye büyük yatırımlar
yaptıkları görülmektedir.Bu sayede, Türkmenistan bugün Orta Asya’da
Kazakistan’dan sonra Türk iş adamlarının en fazla yatırım yaptığı ülke durumuna
gelmiştir.330
Türkmenistan’a akan Türk sermayesi, başta Türkmenistan’ın ticari alt yapısının
modernizasyonunda kilit rol oynamıştır. Türk firmaları kurdukları modern tekstil
işletmeleri ile Türkmenistan'daki tekstil sanayinin temelini oluşturmuştur. Tarım
328 ARAS. Azerbaycan’ın……………………, s.100 329 AKMAN. Azerbaycan…………..,s.93 330 TURAN ,Güngör, “Türkiye-Türkmenistan Siyasi ve Ekonomik İlişkileri: “Ekonomik Fırsat Penceresi” Olarak Değerlendirilebilir mi?”, Türkiye ve Asya Ülkeleri Siyasi ve Ekonomik İlişkiler,1.Uluslararası Türk-Asya Kongresi Bildirileri,SANDIKLI,Atilla ve Dig.(Edit.),Tasam Yayınları,İstanbul,Mayıs-2006, s.121
126
teknolojileri, sağlık ve gıda sektöründe yapılan yatırımlarla da bu ülkedeki
faaliyetler çeşitlendirilmiştir. Türkmenistan'daki Türk yatırımlarının toplam değeri
2000 yılı itibariyle 1,230 milyar dolara ulaşmıştır. 331
Türkmenistan ile olan ticaret hacmimiz 1992 yılında 28,5 milyon dolar
olmuşken, bugün 200 milyon doları geçmiş durumdadır.Ticaret potansiyeli göz
önüne alındığında oldukça azımsanan bu rakamın ortaya çıkmasında, iki ülke
arasındaki coğrafi uzaklık ve ticari ulaşım altyapısının yetersizliği, iki ülkenin
pamuk-tekstil gibi bazı alanlarda benzer ekonomik yapıya sahip olmaları ve doğal
gaz gibi Türkiye için çok önemli olan enerji alanında büyük projelerin hayata
geçirilememiş olması gibi faktörlerin etkisi vardır. 332
Türkmenistan sahip olduğu zengin enerji kaynakları bakımından da önemli bir
ortak olabilecek durumdadır. Türkiye, “Mavi Akım” Projesiyle küstürdüğü
Türkmenistan ile yeni enerji anlaşmaları yapma peşindedir. Türkmen gazının
Anadolu üzerinden Avrupa’ya nakledilmesi konusunda yeni projeler
geliştirilmektedir.Trans-Hazar projesinin gerçekleşmesinin önündeki en büyük engel
ise Hazar Denizi’nin hukuki statüsü meselesinin çözüme kavuşturulamamış
olmasıdır. Bu yüzden, Türkmenistan’ın Rusya’ya olan bağımlılığını azaltacak bu
projenin gerçekleşmesi adına Türkiye’den bazı beklentileri vardır. Bu projenin
hayata geçmesinin Türkmenistan ekonomisi için hayati önemi olduğu
görülmektedir.333
Günümüzde Hazar geçişli Türkmen gazının Türkiye’ye getirilmesine ilişkin
Trans-Hazar projesi yeniden gündeme gelmiştir. Bu projenin gerçekleşmesi
durumunda; Türkmen gazı, Azeri gazını taşıyacak Şahdeniz Boru Hattı’ndan
Türkiye’ye akıtılacaktır. Azerbaycan ile ortaklaşa yürütülen Şahdeniz projesinin
yakın zamanda tamamlanacak oluşu, Türkmenistan açısından yeni ihraç yollarının
açılması manasına gelmektedir.334
331 TİKA, Türkmenistan Ülke Raporu, 2004, S.30 http://www.tika.gov.tr/yukle/dosyalar/ULKERAPORLARI/Turkmenistan 332 DİKKAYA ,Mehmet “Niyazov Dönemi Türkmen-Türk İlişkileri ve Yeni Dönemde Beklentiler” USAK Stratejik Gündem, 11.01.2007 http://www.usakgundem.com/haber.php?id=9636 333 METİN,Politik……….,s.225 334 ELİBOL,Nuri, “Orta Asya’nın Parlayan Yıldızı:Türkmenistan” Türkiye Gazetesi, 14.02.2007
127
Bunların yanında, Türkmenistan'dan Türkiye üniversitelerine öğrenci gönderme
uygulaması düzenli olarak devam etmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından
Aşgabat'ta içerisinde yedi bin kişilik camiin de bulunduğu bir kültür sitesi
yaptırılmıştır. Bu site içerisinde, iki ülke dostluğunu güçlendiren yoğun kültür
faaliyetleri sürdürülmektedir. Ayrıca, Mahtumkulu Üniversitesi Kampüsü içerisinde
Türkiye Diyanet Vakfı tarafından inşa edilen İlahiyat Fakültesi ve İlahiyat Lisesi de
bulunmaktadır.335
Görüldüğü üzere iki ülke arasındaki ilişkiler gelişmeye devam etmektedir.
Türkmenistan’ın gelecekte önemli bir enerji kaynakları ithalatçısı olacağı hesapları
yapılırken, Türkiye’nin bunu görmezden gelmesi mümkün değildir. Bu açıdan
bakıldığında; iki ülke ilişkilerinin gelecek yıllarda artarak devam etmesi , bir çok
ticari fırsat ortaya çıkaracaktır.
8.2.4.Türkiye-Özbekistan İlişkileri
Türkiye’nin, Özbekistan’ın bağımsızlığını tanınmasıyla birlikte iki ülke
arasındaki ilişkilerin hızla geliştiği görülmüştür. Diplomatik ilişkilerin başlamasıyla
iki ülkenin devlet başkanları, başbakanları ve diğer üst düzey yetkilileri düzenli
olarak bir araya gelmeye başlamışlardır.1996 yılının Mayıs ayında Süleyman
Demirel’in Cumhurbaşkanı sıfatıyla yaptığı ziyarette iki devlet arasında ebedi
dostluk anlaşması imzalanıştır. Bu süreç içinde iki ülke arasında kültür, ekonomi,
ticaret, ilim, teknik, turizm ve benzeri alanlarda 60’dan fazla protokol ve anlaşma
imzalanmasıyla sonuçlanmıştır.336
Daha sonra bu ilişkilerin yasal bir çerçeveye oturtulması için, Yatırımların
karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması,Eximbank Kredilerine İlişkin
Anlaşma,Uluslar arası Karayolu ve Havayolu Taşımacılığı Anlaşması, Banka ve
Ortak Banka Kurulmasına Dair Mutabakat ve Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi
Anlaşmaları yapılmıştır.Eximbank anlaşması çerçevesinde bu ülkeye 375 milyon
dolar kredi sağlanmış, sağlanan kredinin 340 milyon doları tahsis edilmiştir. Bu
anlaşmaların hayata geçirilmesi sonucunda, Özbekistan’da 200’den fazla Özbek-
335 Türkmenistan, 01.02.2007, http://www.yesevi.org/tdbm/turkmenistan.html 336 BİRSEL. Gizli Çember………………….,s.176
128
Türk firması inşaat, tekstil, ticaret, eğitim gibi konularda faaliyet göstermeye
başlamıştır.337
1992 yılında 112.4 milyon ABD doları olan iki ülke arasındaki ticaret hacmi,
1996 yılında 404 milyon dolara ulaşmıştır. Türkiye, Özbekistan’dan ithalat yapan
ülkeler sıralamasında 5. Özbekistan’a ihracat yapan ülkeler sıralamasında 7. sırada
yer almaktadır. Özbekistan, Türkiye’ye pamuk, tekstil hammaddeleri, çeşitli metaller
ihraç etmekte, şeker, çeşitli gıda maddeleri, halı, tekstil ürünleri, ilaç ve deterjan ithal
etmektedir. 1999 yılında Rusya krizi ve iki ülke arasındaki gerginliklerinde etkisiyle ,
azalan ticaret hacmi son yıllarda tekrar yükselme eğilimindedir. 2003 verilerine göre
Türkiye–Özbekistan arasındaki ticaret hacminin bir önceki yıla göre %40 arttığı
görülmüştür. 338
1999’da Kerimov’a yapılan saldırı sonrasında, olaylardan sorumlu tutulanların
Türkiye’ye kaçması ve Türkiye’nin de bunları Özbekistan’a iade etmemesi sebebiyle
mevcut ilişkilerde bir gerileme dönemine girilmiştir. Bu ülkede faaliyet gösteren 12
Türk okulu kapatılmış ve akabinde de Türkiye’de eğitim gören Özbek öğrenciler geri
çekilmiştir.339
Türkiye, Özbekistan’ın bağımsızlığının pekiştirilmesi, ekonomik ve sosyal olarak
gelişmesi, demokratik, laik bir düzenin gerçekleşmesi, milli devlet yapılarının
kurulması için imkanları dahilinde her türlü yardım ve desteği sağlamaktadır. Ayrıca
iki ülke arasındaki askeri ilişkilerde de gelişmeler vardır.16-17 Mart 2002 tarihleri
arasında da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun Özbekistan
ziyareti gerçekleşmiş, Türkiye ile Özbekistan arasındaki askeri alanda işbirliği
ilişkileri üst düzeye taşınmıştır. Terörle mücadele kapsamında Özbekistan silahlı
kuvvetlerine, Genelkurmay Başkanlığımızca değişik askeri teçhizat ve eğitim
malzemelerini içeren hibe yardımları yapılmış, iki ülke arasındaki Askeri Eğitim
337 ÇALIŞ,Asım, “ Özbekistan Ülke Profili”,Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi,2005, http://www.igeme.gov.tr/tur/rapor/ulke/ozbekistan.pdf 13.03.2007 338 TİKA, Özbekistan Ülke Raporu, 2004, S.60 http://www.tika.gov.tr 339 AKÇALI ,pınar, “Orta Asya’da İslami Uyanış,Radikal İslami Hareketler ve Bu Hareketlerin Bölge Politikalarına Etkileri”EFEGİL,Ertan ve Diğ.(DER.) Orta Asya’nın Sosyo-Kültürel Sorunları Gündoğan Yayınları, İstanbul,2003,S.149
129
İşbirliği Anlaşması çerçevesinde Özbek subaylara Türk ordusu tarafından eğitim
verilmeye başlanmıştır.340
İki ülke arasında, eğitim ve kültür alanında yapılan bazı işbirliği çalışmaları da
vardır. Bu kapsamda Ortak bir Türk Alfabesi ortaya konulmaya çalışılmış, böylece
Özbekistan 1993’te Latin alfabesini kabul etmiştir. Ancak, Türk alfabesinde olmayan
seslerinde Özbek alfabesine eklenmesiyle bu konuda diğer devletlerden farklı bir yol
izlenmiştir. Eğitim faaliyetleri çerçevesinde ise,1999’da yaşanılan malum olay
sebebiyle bir gerileme yaşansa da, son yıllarda ilişkilerin düzelme eğilimine
girmesiyle, bir çok Özbek öğrenci tekrar Türk üniversitelerinde eğitim görmeye
başlamıştır.341
8.3.Türkiye’nin Enerji Politikası ve Orta Asya’da Elde Ettiği Kazanımlar
Türkiye’nin enerji politikasını anlamak için öncelikle, enerjinin ülkemiz
açısından taşıdığı önemi bilmek gerekmektedir.Ülkemiz hızlı gelişmesine paralel
olarak, enerji ihtiyacı günden güne artmakta olan bir ülkedir.Bu durum enerjinin
sağlanmasında çeşitlilik yapılması ihtiyacını ortaya çıkarmaktadır.Bunu sağlamak
amacıyla ülke sınırları dahilinde çeşitli çalışmalar yapılmış olsa da, hali hazırda
ülkemiz, enerji ihtiyacının çok büyük kısmı dışarıdan ithal edilmek zorundadır.Her
yıl ülke bütçesinin büyük bir kısmının enerji sağlamak adına harcandığı düşünülecek
olursa, Türkiye’nin enerji politikasının taşıdığı önem daha iyi anlaşılacaktır.
Türkiye’de hidrokarbon kullanımı dünya ortalamasına yakın bir pozisyondadır. Son
yıllarda, özellikle doğal gaz kullanımında yaşanan artışın da etkisiyle dünya
ortalamasının da üzerine çıkıldığı görülmektedir.342
Türkiye’de yerli petrol üretiminin önemli ölçülerde olmaması, kullanılan bu
kaynağın %90’ının ithal edilmesine sebep olmaktadır. Türkiye’nin gelişen ekonomisi
için kullandığı ham petrol talebi, 2005’itibariyle 38,6 milyon ton olarak
340 KANBOLAT,Hasan, “Özbekistan Cumhuriyeti 15 Yaşında”ASAM,14.09.2006 http://www.asam.org.tr/tr/yazigoster.asp 341 AÇIK,Fatma, “Özbekistan’da 1999-2000 Yılları Arasında Özbek Türkçesi’nin durumu”,Avrasya Etüdleri,Yaz-Sonbahar 2002,Sayı:3,S.129 342 YÜCE. Kafkasya ……………………..,s.359
130
gerçekleşmişken bu rakamın 2010 yılı için 44,6 , 2020 yılı içinse 64,4 milyon ton
olarak gerçekleştirileceği düşünülmektedir.343
Ayrıca Türkiye, enerji tüketiminde %40 oranında petrol, %20 oranında doğal gaz
tüketmektedir.Tüketilen doğalgazın tamamına yakını ve petrolün %90’ı ithal
edilmektedir.Bu durum, birincil enerji tüketimimizde %90 oranında dışa bağımlı
olmamıza yol açmıştır. Özelliklede Doğalgaz konusunda sadece Rusya’ya olan
%67’lik bağımlılık, Türkiye’yi bu ülke karşısında zor durumlara düşüren bir faktör
olarak karşımıza çıkar. Bu noktada, enerji kaynaklarının temini konusunda dış
ülkelere olan bu bağımlılığın, ekonomimizi ve en önemlisi ulusal güvenliğimizi
tehdit edecek boyutlara ulaştığını söylemek yanlış olmaz.344
Bu açıdan bakıldığında, Türkiye’nin enerji politikalarını, Enerji kaynaklarını
çeşitlendirmek, enerji arzı güvenliğini sağlamak, bölgede önde gelen tüketim ve
transit geçiş terminali olmak gibi amaçlar etrafında şekillendirdiği görülmektedir.
Ancak, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu enerji kaynaklarını karşılamada tamamen dış
ülkelere yönelmesi ve yerli kaynakların bulunup, üretilmesi konularında yetersiz
kalması, gelecek yıllarda artacak olan enerji ihtiyacının karşılanması konusunda ülke
dışı kaynaklara olan bağımlılığın derinleşmesine sebep olacak niteliktedir. Bundan
dolayı, Türkiye’nin gözünde Hazar ve Orta Asya Enerji kaynaklarının önemi günden
güne artmaktadır.
Türkiye, SSCB’nin dağılmasıyla ortaya çıkan Orta Asya ülkeleriyle her konuda
ilişkilerini güçlendirmeye çalışmıştır. Sovyet sonrası içine düştükleri fakirlikten ve
ekonomik şaşkınlıktan biran önce kurtulmayı amaçlayan bu ülkeler, çıkışı sahip
oldukları enerji kaynaklarını kullanmada bulmuşlardır. Bu kapsamda Türkiye, başta
Hazar Havzası enerji kaynakları olmak üzere, bölgedeki enerji kaynaklarının
geliştirilmesinde ve alternatif taşıma hatlarının oluşturulmasında aktif olarak yer
almaya çalışmıştır. Böylece, bölge ülkeleriyle tarihi ve kültürel bağları olan ve
önemli bir jeopolitik konumda bulunan ülkemizin enerji zengini Hazar ve Orta Asya
343 MEFTUN Avrasya……………………,s.229 344 ÖZALP,Necdet, “Büyük Oyunda Hazar Enerji Kaynaklarının Önemi ve Konumu” Panorama Dergisi,Sayı:1,Şubat-2004, s.26
131
ile Avrupa pazarları arasında bir köprü oluşturması ve kendi ihtiyaçlarını da bu
kaynaklardan karşılanması amaçlanmıştır.345
Bu amaçla, Avrasya bölgesindeki yeni enerji oluşumları desteklenmiş, bu
çerçevede Doğu-Batı Enerji Koridoru projesi geliştirilmeye başlanmıştır. Trans-
Kafkasya ve Trans-Hazar petrol ve doğalgaz boru hatlarının yapımına dayanan bu
proje, Kafkasya ve Orta Asya enerji kaynaklarını Batı pazarlarına güvenli ve çeşitli
güzergahlardan ulaştırma amacı taşımaktadır.346
Son yıllarda, Türkiye’nin bölgeye yönelik izlediği politikaların Azeri petrolü ve
Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Boru Hattı etrafında yoğunlaştığı görülmektedir.
Türkiye’nin gelecek on yıl içinde enerji ihtiyacının iki kat artacağı ve bunu
sağlamakta zorlanacağı düşünülmektedir. Bu hat sayesinde Türkiye, hem gelecekteki
enerji ihtiyacını giderme yolunda önemli bir adım atmış hem de uluslar arası petrol
pazarında önemli bir transit ülke konumuna gelmiş olacaktır. Ayrıca BTC boru hattı,
Hazar petrolünün Batı pazarlarına güvenli biçimde taşınmasının yanısıra, Türk
Boğazları’ndaki tanker trafiğini de azaltacağından, çevrenin korunması ve
İstanbul’un 12 milyonluk nüfusunun güvenliği konularında da yararlı olacaktır. 347
Bölge üzerinde yapılan petrol anlaşmalarına bakıldığında Türkiye’nin payının
oldukça düşük olduğu görülmektedir. Bu yüzden Türkiye, BTC’ye çok büyük önem
vermektedir. Zira Türkiye bu hat sayesinde önemli ekonomik ve siyasi çıkarlar elde
edebilecektir. Böylece, petrolün dünya pazarlarına nakledildiği ihraç yolları üzerinde
kontrolünü arttırarak jeopolitik önemini güçlendirecek olan Türkiye, kullandığı
petrolü de daha ucuza mal etmiş olacaktır.348
Doğu-Batı Enerji Koridoru çerçevesinde çok önemli olan diğer bir proje ise,
Azeri doğalgazının Gürcistan üzerinden Türkiye’ye taşınmasını amaçlayan Bakü-
Tiflis-Erzurum (BTE) Doğalgaz Boru Hattı’dır. Ayrıca BTE, Türkmen doğalgazının
345ARAS,Bülent, “Türkiye ve Hazar Bölgesi Zenginlikleri”, Jeoekonomi Dergisi,Yaz-Sonbahar, 1999, s.37 346 ÖZALP. “Büyük …………………………………”, s.32 347 NESİPLİ,Nesip, “Doğu-Batı ekseninde Azerbaycan” Stratejik analiz Dergisi, Cilt:2, Sayı:20, Aralık-2001,S.102 348 Bölgede mevcut ve planlanan Boru Hatları İçin Bkz.Ek-13
132
Avrupa’ya taşınmasını sağlayabilecek Hazar geçişli Boru Hattı Projesi’nin ilk
ayağıdır. 349
Bunların yanı sıra Orta Asya bölgesi ve çevresinde Türkiye’nin bütün
olumsuzluklara rağmen bazı projelerde ortaklıklarının bulunduğu görülmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti bu ortaklıkları Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO)
aracılığı ile kurmaktadır.TPAO, 2001 yılı itibariyle, bu bölgede yatırım yapan 26
batılı şirket içerinde 5. sırada yer almıştır.350
TPAO’nun Kazakistan’daki faaliyetleri, 1993’te oluşturulmuş olan
KazMunayGaz-TPAO ortaklığı etrafında sürdürülmektedir. KazMunayGaz %51,
TPAO ise %49’luk bir hisseye sahiptir.Bu ortaklık çerçevesinde Aktau ve Aktübinsk
bölgelerine faaliyet göstermektedir. 2005 yılı itibariyle Aktau bölgesinde 2,700
varil/gün,Aktübinsk bölgesinde ise 4,500 varil/gün’lük bir üretim söz konusu
olmuştur.351
Bunun yanında, TPAO Azerbaycan’da da faaliyetlerde bulunmaktadır.Bu ülkede
3 adet sahada ortaklık kurulmuştur.Bunlar Azeri-Çıralı-Güneşli (AÇG), Şah Deniz ,
Alov projeleridir.Bu projelerde sırasıyla, %6.75 , %9 ve %10’luk oranda bir hisseye
sahiptir. %5,4 milyar varil rezervi bulunan ve bu güne kadar 375,9 milyon varillik bir
üretim yapılmış olan AÇG projesinde TPAO’nun hissesine düşen pay 33,4 milyon
varil petrol olmuştur.Bu sahada 2010 yılında günlü 1,1 milyon varillik bir üretim
kapasitesine ulaşılması beklemektedir.352
Bölgedeki TPAO faaliyetlerinden başka, bir takım özel teşebbüslerinde bazı
petrol ihalelerinden paylar aldıkları görülür. Bu özel şirketlerden TEKFEN ,
Kazakistan’daki “Kashagan Petrol Arıtma Projesi’nin” genel taahhüt ihalesini
almıştır.Bu projenin fiyatı 667 milyon dolar olmakla birlikte, TEKFEN’in payı 291
milyon dolardır. Bu proje ile Kashagan yatağından çıkacak olan petrol; Su, gaz ve
349 “Türk Dış Politikası” Türkiye Cumhuriyeti Berlin Büyük Elçiliği web sitesi, 25.01.2005,S.11 http://www.tcberlinbe.de 350 YÜCE. Kafkasya ……………………..,s.364 351 YÜCE. Kafkasya ……………………..,s.364 352 TPAO Yıllık Rapor 2005,S.47 ,24.03.2007 , http://www.tpao.gov.tr
133
kükürtten ayrıştırılacak olup, ayrıca 7500 kişilik bir istihdam fırsatı da doğmuş
olacaktır.353
Tüm bunların yanında, Türkiye etrafı enerji üreten ve ihraç eden ülkelerle çevrili
bir coğrafya üzerindedir. Bu konumu itibariyle enerji kaynaklarının ihraç rotası
üzerindeki doğal bir köprü vazifesindedir. SSCB’nin dağılmasıyla birlikte ortaya
çıkan yeni enerji rekabetinde , söz konusu konumu yüzünden ulaştırma alanındaki bir
çok projede kilit ülke durumundadır. Bu açıdan bakıldığında, Avrasya Boru Hataları
projelerinin Türkiye için vazgeçilmez bir öneme sahip olduğu görülmektedir.Ancak ,
bu yollar üzerindeki istikrasızlık ortamının ülkemiz açısından büyük kayıplara yol
açma potansiyeli vardır. Bu durum bölgeyle olan ekonomik ilişkilerin gelişmesi
yolundaki en büyük engeldir.354
Bahsedilen konular etrafında Türkiye ile Kazakistan,Azerbaycan,Türkmenistan
ve Özbekistan arasındaki ilişkilere bakıldığında, büyük bir potansiyeli olmasına
rağmen, bağımsızlık sonrası hiçbir dönemde istenilen seviyelere çıkamadığı görülür.
Bu durumun oluşmasında bazı dış güçlerin katkıları olmuşsa da, ilişkilerin
kuvvetlenmesi adına bölge üzerinde uygulanan yanlış politikaların etkisi daha
büyüktür.
SSCB’nin dağılmasından sonra bağımsızlıklarına kavuşan bu ülkeler,
Türkiye’den ortak değerler üzerinde olduğu kadar, ekonomik olarak da bazı
beklentiler içine girmişlerdir. Ancak, Türkiye’nin bu beklentileri karşılayacak ne
istikrarlı bir ekonomisi ne de zengin bir bütçesi vardı. Umdukları yardımı göremeyen
bu ülkelerle Türkiye arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkilerin gelişememesi, hatta
bazı dönemlerde kopma noktasına gelmesinin altında yatan temel faktör budur. Sahip
olduğu enerji kaynakları açısından oldukça önemli olan bu ülkeler, Türkiye’den
bulamadıkları desteği başka güçlerin gölgesinde aramaya çalışmışlardır. Bu durumda
Türkiye’den, bu ülkelerle daha sıkı ticari ilişkiler kurmasını sağlayacak politikalar
üretmesi beklenmektedir.
Buna göre; bölge üzerine Türk dış politikasında yapılan en büyük yanlışlardan
biri, büyük güçlerin yörüngesinde, ülkemizin çıkarlarından önce onların çıkarları 353 YÜCE.Kafkasya ……………………..s.365 354 SÖNMEZOĞLU,Faruk,ERAYDIN,Özlem. Değişen Dünya ve Türkiye,Bağlam Yayınları,İstanbul,1995,S.165
134
gözetilerek yapılan hamlelerdir. Bu ülkelerle ilişkilerimizi geliştirmek adına atılan bu
tür siyasi adımlar, bu ülkelerle aramızda açılan çatlakları iyice derinleştirmektedir
Kısacası; Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan ile
bağımsızlıklarının ilk yıllarında büyük bir heyecanla geliştirilmeye çalışılan
ilişkilerin, zaman geçtikçe kötüye gittiği görülmüştür. Türkiye, gelecekte bu
ülkelerle güçlü ilişkiler kurmak istiyorsa ,bölge üzerine bu güne kadar uyguladığı
pek çok politikayı kökten değiştirmek zorundadır. Bu amaçla ilk olarak, doğru felsefi
dayanakları olan, büyük güçlerden bağımsız bir bölge politikası belirlemelidir.
Bölgede dil ve kültür bağlarını güçlendirecek projeler üretmeli, bu çerçevede Orta
Asya’ya yapılan ekonomik yatırımlar desteklenmeli ve özel girişimciler yalnız
bırakılmamalıdır. Bölgenin kalkınması adına, Küresel ve bölgesel güçlerin etkisine
girilmeden, onlarla işbirliği projeleri geliştirilmelidir.
135
IX. BÖLÜM
SONUÇ Dünyanın iki süper gücünden birisi olan Sovyetler Birliği’nin dağılması; o güne
kadar unutulmuş bir coğrafyayı, yani Orta Asya’yı yeni bir rekabet alanı olarak
ortaya çıkarmıştır. Geçmişten günümüze dünya hakimiyet mücadelesinde zaten
önemli bir jeopolitik konumda olan bölgenin, bünyesinde keşfedilen zengin
hidrokarbon kaynakları sayesinde bu öneminin enerji bağlamında da katlanarak
arttığı görülmektedir.
Enerji güvenliği ve kaynak çeşitliliğini sağlamak adına bir çok ülkenin etkinlik
kurmaya çalıştığı Orta Asya bölgesinin, yakın bir gelecekte Ortadoğu enerji
kaynaklarına alternatif bir üretim bölgesi olabileceği düşünülmektedir. Bu durum
güçlü ekonomilerin, şu anda dünyanın en büyük hidrokarbon yataklarına sahip olan
Körfez ülkelerinde oluşabilecek istikrarsızlıklardan olumsuz yönde etkilenmelerini
en aza indirmiş olacaktır. Buna göre, önümüzdeki yıllarda Orta Asya Bölgesinde ki
rekabetin derecesinin daha da hararetleneceği söylenebilir.
Bölgede ki enerji kaynaklarının daha çok dört devletin sınırları içerisinde
bulunduğu bilinmektedir.Bu noktada, söz konusu kaynakların Kazakistan,
Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan ekonomilerini hareketlendirecek ve
kalkındıracak nitelikte olduğunu söylemek mümkündür. Son yıllarda keşfedilen yeni
yataklar da bölgedeki enerji potansiyelinin ne kadar fazla olduğunu göz önüne
sermektedir.Bunun yanında, adı geçen devletlerin ekonomik olarak gelişmek için tek
umutları da bu kaynaklardır. Ancak bu ülkelerin, enerji kaynaklarının bulunması,
üretilmesi ve pazarlanması konusunda büyük problemlerle karşılaştıkları da bir
gerçektir.
Sovyetler Birliği zamanında merkezi bağımlılık prensibi üzerine oturtulmuş bir
ekonomiye göre yönetilmeleri ve bağımsızlıktan sonra sahip oldukları pazarları
kaybetmeleri; söz konusu ülkelerin ekonomik olarak çöküntüye uğramalarının en
büyük sebebi olmuştur. SSCB tarafından uygulanan ekonomi politikalarıyla birer
hammadde deposuna çevrilen bu ülkelerde çıkarılan hidrokarbon kaynaklarının
işlenip pazarlanmasını sağlayacak alt yapı gelişmemiştir. Mevcut olan tesisler ise
136
teknolojik olarak Batı’daki emsallerine göre oldukça geri kalmış durumdadır.Bundan
dolayı; Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan, bağımsızlık
sonrasında muazzam bir yabancı kaynağa ihtiyaç duymuşlardır.Yabancı sermayenin
en gerekli olduğu konular, enerji kaynaklarının aranılıp bulunulması ve bunların
işlenip pazarlanması olarak ortaya çıkmıştır. Topraklarının altında yatan zenginlikleri
ne bulup çıkartacak, ne de işleyip pazarlayacak kudreti olmayan bu ülkeler, petrol ve
doğal gaz kaynaklarının kendi ekonomilerine akışını sağlamak adına, bölge dışı
uluslararası enerji şirketleri ile kurulan ortaklıkları birincil kurtuluş çaresi olarak
görmüşlerdir.
Enerji sektörü çok büyük sermaye gerekliliği olan ve yine çok büyük çapta kâr
marjı olan bir sektördür. Hatta günümüzde bir çok enerji firmasının bütçesi, orta
ölçekli pek çok ülkenin bütçesinden daha büyük boyutlara ulaşmış durumdadır.
Petrol ve doğal gaz bulunan bölgelere, bunları paraya çevirebilmek adına yapılacak
yatırımın maddi değerinin çok fazla olması, söz konusu şirketlerin bu topraklara
yatırım yaparken çok dikkatli olmalarına sebep olmaktadır. Öyle ki, buralarda
oluşabilecek en ufak bir istikrarsızlık, yabancı sermayenin de uzaklaşması sonucunu
doğurabilecektir. Genel olarak Orta Asya ve Kafkasya bölgesi, bu tür
istikrarsızlıkların ortaya çıkma potansiyeli yüksek coğrafyalardır. Bu durum ise
enerji kaynaklarının ve boru hatlarının güvenliğini tehlikeye attığından, bölgenin
istenilen düzeyde yatırım çekememesinin ana sebeplerindendir.
Bilindiği üzere, Orta Asya enerji sektörünü etkileyen ve bölgede yabancı
sermayenin hareketini kısıtlayan sayısız bölgesel sorun vardır. Bunlardan en
önemlileri; Hazar Denizi’nin Hukuki Statüsü ile bölgedeki enerji kaynaklarının ve
boru hatlarının güvenliği problemidir.
Araştırma dahilinde ele alınan Hazar Denizinin Hukuki Statüsü Meselesi,
SSCB’nin mirası üzerinde Hazar Denizi’ne kıyısı olan devletler arasında ortaya
çıkmış bir anlaşmazlıktır. Aslında, “statü” meselesinin yıllardır çözüme
kavuşmamasının ana sebebi bölgesel ve uluslar arası boyutta yürütülen jeopolitik
üstünlük kurma çabalarıdır. Bu sorunun ortadan kalkmasıyla; kaynakların paylaşımı,
boru hatları geçiş güzergahları, ekolojik kirlenme ve jeopolitik kazanımlar
kapsamında birçok meselenin de çözüme kavuşacağı beklenmektedir.
137
Hazar Denizi’nin Hukuki Statüsü sorununda bugün gelinen noktaya bakıldığında,
İran dışında konuya taraf olan ülkelerin başlangıçta savundukları fikirlerden
vazgeçtikleri görülmektedir. Bu kapsamda Rusya, Azerbaycan ve Kazakistan’ın,
deniz dibinin ulusal sektörlere bölünmesi ve su yüzeyinin ortak kullanımı
konularında anlaşmak üzere oldukları söylenebilir.Türkmenistan’ın da, Azerbaycan
ile olan bazı tartışmalı yatakların dışında, İran’dan farklı olarak bu gruba daha yakın
duracağı iddia edilebilir. Ancak yine de, İran’ın taraf olmayacağı bir anlaşmanın
“statü” meselesinin çözüme kavuşturulması konusunda başarılı olması
beklenmemektedir. Çünkü bu ülkenin çıkarları etrafında, böyle bir çözüme sıcak
bakmayacağı düşünülmektedir. Bütün bunların ışığında, Statü sorununun kısa vadede
çözüme kavuşturulması çok zor bir ihtimal gibi durmaktadır.
Hazar’ın Statüsü probleminden başka bölge ülkelerine gelecek yabancı
yatırımcıyı ürküten önemli problemden biriside enerji kaynaklarının ve boru
hatlarının güvenliği meselesidir.Tarihi olarak Orta Asya ve Kafkasya bölgesine
bakıldığında, dünyanın en istikrarsız coğrafyalarından oldukları görülmektedir.
Azerbaycan ve Ermenistan arasında sürmekte olan Dağlık Karabağ problemi ve
Rusya-Çeçenistan mücadelesinden başka, buralarda faaliyetlerini sürdüren bir çok
etnik-ayrılıkçı grubun yol açtığı pek çok gerginlik mevcuttur. Gürcistan’da oluşan
Osetya, Abazya ve Acaristan problemleri bunlara örnek teşkil edebilecek
çatışmalardır. Bunlardan başka Afganistan’da ortaya çıkan savaş ve Tacikistan’ın
içinde bulunduğu her an alevlenebilecek karışık ortam Orta Asya bölgesinin,
dolayısıyla da buralarda üretilen enerji kaynaklarının ve bunların taşındıkları
güzergahların güvenliğini tehdit eden en önemli problemlerdir. Büyük güçlerin bu
bölgelerdeki etkinliklerini arttırarak söz konusu kaynaklar ile bunların geçiş yolları
üzerinde söz sahibi olmak istemeleri ve bu amaç etrafında uyguladıkları politikalar,
adı geçen gerginliklerin şiddetlenmesine yardımcı olan en büyük faktörler olarak
görülmektedirler. Bu problemlerin çözüme kavuşturulması ile sağlanabilecek bir
barış ortamı, Orta Asya’dan Kafkasya’ya kadar uzanacak bir istikrar çizgisinin
etrafında, hem Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistanaçısından hem
de, bu ülkelere yatırım yapacak olan yabancı yatırımcılar açısından bir çok fırsat
ortaya çıkaracaktır. Ancak Küresel ve bölgesel güçlerin bölge politikaları
138
incelendiğinde, enerji kaynaklarının ve nakil hatlarının güvenliği meselesinin daha
uzun yıllar gündemde olacağı söylenebilir.
Orta Asya Bölgesinin sahip olduğu enerji potansiyelinin dünya için taşıdığı
sosyo-ekonomik önem inkar edilemez.Bölge de yaklaşık 4 trilyon dolar değerinde
petrol ve doğal gaz rezervleri bulunduğu tahmin edilmektedir. Bu kapsamda ABD,
Rusya, AB, Çin gibi küresel; İran ve Türkiye gibi bölgesel ölçekli güçlerin buraya
olan ilgilerinin asla azalmayacağı iddia edilebilir. Söz konusu ülkelerin bölge içi
güçlerle giriştikleri ilişkilere ve Orta Asya politikalarına bakıldığında, gerek enerji
kaynakları bağlamında, gerekse sosyo-kültürel etkileşim bağlamında bir hakimiyet
sağlama mücadelesinin söz konusu olduğu görülmektedir.Bunların ışığında,
gelecekte dev ekonomilere sahip gelişmiş güçler için enerji kaynakları ne kadar
gerekli olacaksa, Orta Asya’nın da o denli önemli olacağı söylenebilir.
Türkiye ile Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan devletleri
arasındaki ilişkilere bakıldığında ise, pek olumlu bir tablonun çizilemediği
görülmektedir. Bağımsızlığını yeni kazanmış bu Cumhuriyetler, ilk olarak yüzlerini
Türkiye’ye dönmüşler, ancak yeterli politik ve ekonomik desteği göremediklerinden,
hayal kırıklığına uğramışlardır. SSCB’nin dağılmasının ardından gelinen noktaya
bakıldığında, büyük heyecanla geliştirilmeye çalışılan Orta Asya siyasetinin, bu
güne kadar Türkiye’ye bölgede kazandıklarından çok daha fazlasını kaybettirdiği
görülmektedir.
Bu noktada, araştırma problemi kapsamında cevaplanmak istenilen soruyu ele
almak doğru olacaktır. Acaba, Enerji eksenli bölgesel sorunlardan arındırılmış bir
Orta Asya’da; Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan, sahip
oldukları enerji kaynaklarını reel bir şekilde kullanarak ekonomik yönden güçlü
ülkelere dönüşebilirler mi?
Orta Asya Bölgesinde oluşabilecek bir barış ortamının, Kazakistan, Azerbaycan,
Türkmenistan ve Özbekistan’ın gelişebilmeleri adına çok büyük faydalar sağlayacağı
ve bu ülkelerin önüne yeni ekonomik fırsatlar çıkaracağı kesindir. Burada ki enerji
eksenli sorunların çözüldüğünü düşünürsek eğer, yabancı sermayenin bölgeye
akışının daha da kolaylaşacağı öngörülebilir. Bunun yanında; tek bir devlete bağımlı
kalınmadan uygulanacak doğru politikalarla, bölgeye ilgisi olan küresel ve bölgesel
139
güçlerle kurulacak ortaklıklar da Orta Asya’da istikrarı sağlamlaştıracak ve önemli
kazanımları olacak hamleler gibi gözükmektedir.Tüm bunların ışığında; Kazakistan,
Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın yakın bir gelecekte, zenginliklerini
yönetebilme yeteneklerine göre ekonomilerini güçlendirecekleri ve dünya
standartlarının üzerinde bir refah seviyesini yakalayabilecekleri sonucuna ulaşılabilir.
140
EKLER
Ek- 1. Asya355
355 http://www.geziyorum.com
141
Ek-.2.Kazakistan356
Ek-3.Kazakistan’dan Çin’e Uzanan Atrau-Alashankou Boru Hattı357
356 Kazakistan Ülke Bülteni ,DEİK, Şubat, 2006,http://www.deık.org.tr/ulkebulteni.asp 357 http://www.deık.org.tr/ulkebulteni.asp
142
Ek 4. Azerbaycan358
Ek-5. Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı
358 Azerbaycan Ülke Bülteni ,Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK), Aralık 2006,http://www.deık.org.tr/ulkebulteni.asp
143
Ek-6. Türkmenistan359
Ek-7. Özbekistan360
359 “Türkmenistan Ülke Rapori”TİKA,13.02.2007, http://www.tika.gov.tr 360 “Özbekistan Ülke Raporu” TİKA,21.03.2004, http://www.tika.gov.tr
144
Ek-8. Hazar Denizi361
Ek-9.Gürcistan İstikrarsız Bölgeler362
361 http://www.eia.doe.gov/emeu/cabs/images/casplarge.jpg 362 http://www.globalsecurity.org/military/world/georgia/images/georgia-area.gif
145
Ek-10.Dünya Toplam Enerji Tüketimi 1995-2025363
363 Energy İnformation Administration(EİA),09,11.2006, http://www.eia.doe.gov
146
Ek-11.Hazar Bölgesi Ham petrol Üretim-İhraç Tahminleri364
364 VURAL,Hazar…..,s.149
147
Ek-12.Hazar Bölgesi Doğal Gaz Üretim-İhraç Tahminleri365
365 VURAL.Hazar……,s.150
148
Ek-13.Bölgede Mevcut ve Planlanan Boru Hatları366
366 VURAL.Hazar……,s.161
149
KAYNAKÇA
8.
KİTAPLAR
AKMAN,Aslıhan.Azerbaycan:Kadim Coğrafyanın Genç Ülkesi, İlke Yayınları,
İstanbul,2005
ANDİCAN,A.Ahat,Değişim Sürecinde Türk Dünyası, Emre Yayınları,İstanbul,
1996
ARAS,Osman Nuri. Azerbaycan’ın Hazar Ekonomisi ve Stratejisi,Der Yayınevi
İstanbul,2001
ARSLAN,Faruk . Hazar’ın Kurtlar Vadisi ,Kara Kutu Yayınları,İstanbul,2005
ASLAN,Yasin,Hazar Petrolleri,Kafkas Kördüğümü ve Türkiye,Berikan Yayınevi
Ankara,2005
BAL,İdris (Edt.). 21.Yüzyılda Türk Dış Politikası, Nobel Yayınları, Ankara, 2004
BİLGİN,Mert . Avrasya Enerji Savaşları ,IQ Yayınları, İstanbul ,2005
BİLGİN,Mert . Hazar’da Son Darbe,IQ yayınları,İstanbul,2005
BİRSEL,Haktan. Gizli Çember ve Özbekistan,IQ Yayınları,İstanbul,2005
BİRSEL,Haktan. Eski Dünya’nın Karanlık Yüzü Orta Asya Jeopolitiği, IQ
Yayınları, İstanbul ,2006
CAFEROĞLU, Ahmet. Türk Kavimleri, Enderun kitap Evi ,Ankara 1972
ÇELEBİ,Hakan Yılmaz. Bu Topraklarda Petrol Var,Okul Yayınları, İstanbul ,
2004
DAVUTOĞLU,Ahmet. Stratejik Derinlik, Küre yayınları, İstanbul,2001
DERMANOĞLU,Süleyman,MUHAMMADİYEV, Nasriddin, Özbekistan Klavuzu,
Mine Matbaası,Ankara,1997
DOKUZLAR,Bircan.Dünya Güç Dengesinde Yeni Silah Doğal Gaz,IQ Yayınları,
İstanbul, 2006
EFEGİL,Ertan,AKÇALI,Pınar,Orta Asya’nın Sosyo-Kültürel Sorunları: Kimlik,
İslam, Milliyet ve Etnisite,Gündoğan Yayınları,İstanbul,2003
EFEGİL, Ertan, KILIÇBEYLİ, Elif.H. AKÇALI,Pınar (Der),Yakın Dönem Güç
150
Mücadeleleri Işığında Orta Asya Gerçeği,Gündoğan Yayınları,İstanbul 2004
GOULİEV,Resul . Petrol ve Politika,(Çev. Fatma Feran),Ar Matbaası,İstanbul 1997
GÖMEÇ,Saadettin.Türk Cumhuriyetleri ve Toplulukları Tarihi, Akçağ Yayınları,
Ankara,1999
HASGÜLER,Mehmet,ULUDAĞ,Mehmet.B.,Devletlerarası ve Hükümetler Dışı
Uluslar arası Örgütler,Nobel Yayınları,Ankara 2004
KARADAĞ,Raif. Petrol Fırtınası, Ötüken Yayınları , İstanbul, 1975
KASIM,Kamer,BAKAN,A.Zerrin. Uluslararası Güvenlik Sorunları, ASAM
yayınları,Ankara,2004
KESİCİ,Kayyum.Dün,Bugün ve Hedefteki Kazakistan, IQ Yayınları, İstanbul,
2004
KOCAOĞLU ,Mehmet. Petro-Strateji,Türkeli Yayınları,Ankara,1996
KLEVEMAN,Lutz .Yeni Büyük Oyun Orta Asya’da Kan ve Petrol,(Çev.Hür
Güldü), Everest yayınları,İstanbul,2003
KONA,Gamze.G. Orta Doğu,Orta Asya ve kesişen Yollar,IQ Yayınları, İstanbul,
2004
KONA,Gamze G. Türkiye-Orta Asya İşbirliği Stratejileri ve Gelecek
Senaryoları ,IQ Yayınları, İstanbul, 2002
METİN,Meftun. Politik ve Bölgesel Güç Hazar,IQ Yayınları,İstanbul 2004
ÖNERTÜRK,Filiz. Petrol ve Ekonomisi Üzerine ,Maliye Bakanlığı Teftiş kurulu
Yayınları, No.259, Ankara ,1983
PAMİR,Necdet. Bakü-Ceyhan Boru Hattı,Asam Yayınları,Ankara,1999
PARLAR ,Suat.Barbarlığın Kaynağı Petrol,Anka yayınları,İstanbul,2004
RAŞİD, Ahmed , Taliban: İslamiyet, Petrol Ve Orta Asya’da Yeni Oyun,(Çev.
Osman Akınhay) , Mozaik Yayınları, İstanbul, 2001
SANDIKLI,Atilla ve Dig.(Edit.). Türkiye ve Asya Ülkeleri Siyasi ve Ekonomik
İlişkiler,1.Uluslararası Türk-Asya Kongresi Bildirileri,Tasam Yayınları,
İstanbul, Mayıs-2006
SARAY Mehmet . Türkmen Tarihi , Nesil Yayınları, İstanbul,1993
SARAY,Mehmet . Yeni Türk Cumhuriyetleri Tarihi ,Türk Tarih Kurumu Basım
evi, Ankara, 1996
151
SELÇUK ,Hasan ve Diğ. Yeni Yüzyılda Azerbaycan’ın Sosyo-Ekonomik
Yapısı,Tasam Yayınları, İstanbul, 2004
SOMUNCUOĞLU,Anar. Kazakistan ve Özbekistan Ekonomileri Geçiş ve
Büyüme Stratejileri,Türkistan Araştırmaları Dizisi,ASAM Yayınları,Ankara
2001
SÖNMEZOĞLU,Faruk,ERAYDIN,Özlem. Değişen Dünya ve Türkiye,Bağlam Yayınları,İstanbul,1995 ŞİMŞEK,Atilla, Türk Dünyası,TÜDEV,Ankara,1998
TAVKUL,Ufuk.Etnik Çatışmaların Gölgesinde Kafkasya,Ötüken Yayınları,
İstanbul, 2002
ÜŞÜMEZSOY,Şener.Ş. Şamil:Petrol Düzeni ve Körfez Savaşları,İnkılap kitabevi,
İstanbul, 2003
YALÇINKAYA,Alâeddin (Der).Türk Cumhuriyetleri ve Petrol Boru Hatları,
Bağlam Yayınları,İstanbul,1998
YÜCE,Çağrı Kürşat. Kafkasya ve Orta Asya Enerji Kaynakları Üzerinde
Mücadele , Ötüken Yayınları.İstanbul, 2006
YÜCE,Çağrı Kürşat ,Türk Dünyası-Temel Meseleler ve Çözüm Önerileri,Tutibay
Yayınları,Ankara,2001
ZBİGNİEW,Brzezinski. Büyük Satranç Tahtası,(Çev:Yelda TÜREDİ), İnkılap
Kitabeyi,İstanbul, 2005
TEZLER
İŞLER ,Ali. Hazar Petrolleri ve Petrol Boru Hatları Sorunu,Yüksek Lisans Tezi,Ankara Üniversitesi,SBE,Ankara,1999
VURAL,Zeliha, Hazar Enerji Kaynaklarının Uluslararası Politikadaki Yeri ve
Türkiye’ye Etkisi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,Ankara:Atılım
Üniversitesi,2006
152
MAKALELER
AÇIK,Fatma, “Özbekistan’da 1999-2000 Yılları Arasında Özbek Türkçe’sinin
durumu”,Avrasya Etüdleri,Yaz-Sonbahar 2002,Sayı:3
AKÇALI ,pınar, “Orta Asya’da İslami Uyanış,Radikal İslami Hareketler ve Bu
Hareketlerin Bölge Politikalarına Etkileri” Orta Asya’nın Sosyo-Kültürel
Sorunları ,EFEGİL, Ertan,AKÇALI, Pınar(Der.),Gündoğan Yayınları, İstanbul,
2003
AKKAN,Faruk, “Yeni Süper Enerjik Güç” Aksiyon dergisi,Sayı:558, ARAS,Bülent, “Türkiye ve Hazar Bölgesi Zenginlikleri”, Jeoekonomi Dergisi,Yaz-
Sonbahar,1999
AYDIN,Turan, “Rusya’nın petrol ve Doğal Gaz politikası” Avrasya Etüdleri,Cilt
1,Sayı 4,Kış-1995,s.44
BAL,Halil, “Kırgızista:Çin Bölgesi ve Rus Desteği Altında”, YALÇINKAYA,
Alaedddin(Der.) , Türk Cumhuriyetleri ve Petrol Boru Hatları,Bağlam
Yayınları,İstanbul,1998
BEKMEZ,Selahattin ve Dig., “Dış Ticaretimizde Türk Cumhuriyetleri’nin Yeri ve
önemi” Yönetim ve Ekonomi Dergisi,Cilt:11,Sayı:2,2004
CAŞIN, Mesut Hakkı, “Türkiye’nin Bölgesel Güç Olma Değişkenleri ve Jeopolitik
Etkenleri” SAREM Seminer Bildirileri,Haziran 2002
ÇOLAK,İhsan, “Değişen Stratejiler Işığında İran-Türk Cumhuriyetleri İlişkilerinde
Yeni Gelişmeler”,Avrasya Dosyası,Cilt:5,Sayı:3,Sonbahar-1999,S.210
ÇOLAKOĞLU,Selçuk, “uluslar arası hukukta Hazar’ın Statüsü Sorunu” A.Ü.
S.B.F.Dergisi,Ocak-Aralık-1998,C 53,No.1-4
DİKBAŞ,Kadir. CANSEVER,Enes.“Hazar’ın Yükselen Yıldızı”Aksiyon
Dergisi, Sayı.632 , 15.01.2007
EFEGİL,Ertan "Washington'un Hazar Havzası Politikası ve Türkiye", Avrasya
Dosyası, C. 6, No. 2, Yaz 2000
EROL,Mehmet S., “İran’ın Orta Asya Politikası:Deneyimli Aktörün Güvenlik
Sorunu ya da Ava Giden Avlanır”,Stratejik Analiz,Cilt:3,Sayı:28,Ağustos-2002
153
EROL,Mehmet.S. “Avrasya jeopolitiğinde Orta Asya ve 11 Eylül”, EFEGİL, Ertan,
KILIÇBEYLİ, Elif.H. AKÇALI,Pınar (Der),Yakın Dönem Güç Mücadeleleri
Işığında Orta Asya Gerçeği,Gündoğan Yayınları,İstanbul 2004
EKİCİ,Gökçen, “Özbekistan-ABD İlişkilerinde Soros Faktörü”, Stratejik Analiz,
Cilt:5,Sayı :54 ,Ekim -2004
GÜNGÖR,Bayram,ŞENTÜRK,Suat.H .”Hazar Enerji Kaynakları ve Bölge
Ekonomileri Açısından Önemi” EFEGİL,Ertan ve diğ.(der.),Yakın Dönem Güç
Mücadeleleri Işığında Orta Asya Gerçeği , Gündoğan Yayınları, İstanbul,2004
KALAFAT ,Yaşar, “Türkiye Azerbaycan İlişkileri”, BAL,İdris(Edt.),21.Yüzyılda
Türk Dış Politikası,Nobel yayınları,Ankara ,2004
KALAFAT ,Yaşar, “Türkiye Türk Cumhuriyetleri Kültür İlişkileri”, BAL, İdris
(Edt.), 21.Yüzyılda Türk Dış Politikası,Nobel yayınları,Ankara ,2004
KALKAN,İbrahim, “Kazak Petrolleri ve Uluslararası Güçler”, YALÇINKAYA,
Alâeddin ve dig.(Der),Türk Cumhuriyetleri ve Petrol Boru Hatları,Bağlam
Yayınları,İstanbul,1998
KALKAN,İbrahim,“Kazak Petrolleri ve Uluslararası Güçler”, YALÇINKAYA,
Alâeddin(Der.), Türk Cumhuriyetleri ve Petrol Boru Hatları,Bağlam
Yayınları, İstanbul,1998
KANBOLAT,Hasan, “Rusya Federasyonu’nun Kafkasya Politikası ve Çeçenistan
Savaşı”, Avrasya Dosyası,Cilt 6,sayı 4,kış-2001
KASIM,Kamer, “11 Eylül Sürecinde Kafkasya’da Güvenlik Politikaları” Orta Asya
ve Kafkasya Araştırmaları Dergisi,No:1,Sayı:1,Ankara,2006
KIRIMLI ,Meryem,TEMİZ,Dilek, “Soğuk Savaş Sonrası Türk Cumhuriyetlerine
Yönelik Türk dış Politkası”, BAL,İdris (Edit.), 21.Yüzyıl’da Türk Dış
Politikası,Nobel Yayınları,Ankara ,2004
KOCAOĞLU,Timur, “Özbekistan ile Türkistan’daki Diğer Bağımsız Devletlerin
Siyasi Durumu”, YALÇINKAYA,Alaaddin(Der.),Türk Cumhuriyetleri ve
Petrol Botu Hatları,Bağlam Yayınları,İstanbul,1998
MESİMOV,Ali, “Bağımsızlık yıllarında Azerbaycan-Türkiye ilişkileri”Avrasya
Dosyası,Cilt 7,Sayı 1,ilkbahar 2001,s.275
154
MUKHAMEJANOV,Bektaş, “Türkiye ile Kazakistan Karşılıklı Kazanımlara
Dayanan Bir İşbirliği”, Türkiye ve Asya Ülkeleri Siyasi ve Ekonomik
İlişkiler,1.Uluslararası Türk-Asya Kongresi Bildirileri,SANDIKLI,Atilla ve
Diğ.(Edit.),Tasam Yayınları,İstanbul,Mayıs-2006
NESİPLİ,Nesip, “Azerbaycan ve Moskova-Erivan-Tahran İttifakının Jeopolitik
Kuşatması” Çeviren: Araz Aslanlı. ASAM Yayınları. Cilt: 1. Sayı:4. Ağustos
2000. S. Cilt 1,Ağustos 2000
NESİPLİ,Nesip, “Doğu-Batı ekseninde Azerbaycan” Stratejik analiz Dergisi,
Cilt:2, Sayı:20, Aralık-2001,S.102
NESİPLİ , Nesip, “Azerbaycan’ın Milli Kimlik Sorunu” Avrasya Dosyası, İlkbahar,
sayı 1,2001
OGAN,Sinan, “Hazarda Tehlikeli Oyunlar:Statü Sorunu,Paylaşılamayan Kaynaklar
ve Silahlanma Yarışı” Avrasya Dosyası,Cilt 7,Sayı 2,Yaz-2001
ONAY,Yaşar, “Hazar Enerji Kaynaklarının Jeopolitik ve Jeoekonomik Dinamikleri”,
Avrasya Etütleri,Sonbahar 2002
ÖZALP,Necdet, “Büyük Oyunda Hazar Enerji Kaynaklarının Önemi ve Konumu”
Panorama Dergisi,Sayı:1,Şubat-2004
PALA,Cenk, “21. Yüzyıl Dünya Enerji Dengesinde Petrol ve Doğal Gazın Yeri ve
önemi” , Avrasya Dosyası,Bahar-2003,Cilt 9,Sayı 1
PAMİR,Necdet, “Orta Asya ve Kafkasya’da Güvenlik Arayışları Sürecinde
Bölgedeki Enerji Kaynaklarının Rolü” BAL,İdris (Edt.). 21.Yüzyılda Türk Dış
Politikası, Nobel Yayınları, Ankara, 2004
PAMİR,A.Necdet , “Kafkaslar ve Hazar Hazasındaki ülkelerin Enerji Kaynaklarının
Türkiye’nin Enerji Güvenliğine Etkileri” Türkiye’nin Çevresindeki Gelişmeler
ve Türkiye’nin Güvenlik Politikalarına Etkileri Sempozyumu, Harp
Akademileri, İstanbul,10 Mart 2006
PAMİR,Necdet. “Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattında Son Durum” Panorama
Dergisi, Sayı 3,Nisan 2004.
SOLTAN,Elnur, “Hazar Denizi’nin Hukuki Statüsü:Çizilemeyen Sınırlar”
Staratejik Analiz Dergisi,Cilt 12,Sayı 13,Mayıs 2001
155
TANRISEVER,Oktay.F., “Orta Asya ve Çevresindeki İşbirliği Arayışlarında Rusya
Faktörü” EFEGİL, Ertan, KILIÇBEYLİ, Elif.H., AKÇALI,Pınar Der.Yakın
Dönem Güç Mücadeleleri ışığında Orta Asya Gerçeği, Gündoğan Yayınları,
İstanbul,2004
TURAN ,Güngör, “Türkiye-Türkmenistan Siyasi ve Ekonomik İlişkileri: “Ekonomik
Fırsat Penceresi” Olarak Değerlendirilebilir mi?”, Türkiye ve Asya Ülkeleri
Siyasi ve Ekonomik İlişkiler,1.Uluslararası Türk-Asya Kongresi Bildirileri,
SANDIKLI,Atilla ve Dig.(Edit.),Tasam Yayınları,İstanbul,Mayıs-2006
GAZETE KAYNAKLARI ELİBOL,Nuri, “Orta Asya’nın Parlayan Yıldızı:Türkmenistan” Türkiye Gazetesi,
14.02.2007
“Fitch Kazakistan’ın Notunu Yükseltti” Hürriyet Gazetesi,28.10.2004
KIRAÇ,Gürol, “Sanghay İşbirliği Örgütü” 21.03.2005,Cumhuriyet Strateji,
Cumhuriyet Gazetesi,s.12
KÜLEBİ ,Ali, “ŞİÖ Güçleniyor”,Cumhuriyet Strateji, Cumhuriyet gazetesi,
27.3.2006
SAĞIR,Celal, “Kardeşler Buluşuyor” Zaman Gazetesi,25.04.2001, s.12
ŞIVGIN,Lale, “İpek Yolu Stratejisi ve ABD” Yeniçağ Gazetesi, 11.05.2006
TEMİR,Ahmet, “Paylaşılamayan Miras Hazar”,Zaman Gazetesi,12.05.2001,s.8
İNTERNET KAYNAKLARI
Elektronik Makaleler
AĞACAN,Kamil, “Saakaivili’nin Güney Osetya Operasyonu:Bir Hipotezin Testi” ,
TÜRKSAM, 16.01.2005, <http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp>
AKDEVELİOĞLU,Atay, “İran’ın Orta Asya,Afganistan ve Azerbaycan Politikası”,
Stradigma e-Dergisi, Kasım 2003 , sayı 10,
<http://www.stradigma.com/turkce/kasim2003/makale_04.html>
156
BURGET,Fazıl Ahmet, “İran’ın Türkistan Açılımı ve Enerji Güzergahlarındaki yeri”
TÜRKSAM, 14.03.2005 <http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp>
BURGET,Fazıl A. “Avrasya Jeopolitiğinde Tacikistan:ABD-Rusya Arasında Ayakta
Kalma Mücadelesi”,Türksam , 01.02.2005
<http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat1=2&yazi=273>
ÇALIŞ,Asım, “ Özbekistan Ülke Profili”,Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı
İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi,2005, 13.03.2007
<http://www.igeme.gov.tr/tur/rapor/ulke/ozbekistan.pdf >
ÇARIKÇI,Emin, “Türk Cumhuriyetlerinde Ekonomik Gelişmeler ve Kazakistan
Örneği” T.C.Basbakanlık Dış Ticaret Müsteşerlığı,Ocak 2002
<http://www.dtm.gov.tr/ead/dtdergi/ocakozel2002/carikci>
DİKKAYA ,Mehmet “Niyazov Dönemi Türkmen-Türk İlişkileri ve Yeni Dönemde
Beklentiler” USAK Stratejik Gündem, 11.01.2007
<http://www.usakgundem.com/haber.php>
DEMİRTEPE, Turgut . “Kazakistan’da Demografik Trendler” USAK Stratejik
Gündem , 29.06.2006,<http://www.usakgundem.com/yazarlar.php>
DEMİRTEPE,Turgut. “ 20. Yılında Jeltoksan’ı Anarken Kazak Milliyetçiliğini
Yeniden Düşünmek” USAK Stratejik Gündem, 25.12.2006,
<http://www.usakgundem.com/yazarlar.php>
“Doğal Gaz “,T.C.Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Ankara,
Mart 1997,Yayın No:303. 22.12.2006 <http://www.dpt.gov.tr>
ERHAN,Çağrı, “ABD’nin Orta Asya Politikası ve 11 Eylül Sonrası Yeni
Açılımları”,stradigma e-Dergisi ,Kasım 2003, Sayı:10.S.10
<http://www.stradigma.com/turkce/kasim2003/vizyon.html>
EROL,Mehmet S., “Yeni Dönemde Türkmenistan Dış Politikası ve Enerji Boyutu”
USAK Stratejik Gündem,02.26.2007
<http://www.usakgundem.com/yazarlar.php>
HUSEYNOV,Tabib, “Amerikan Dış Politikasının Etkilenmesi:Ulusal Çıkarlar
Yanında Etnik Çıkarlar”,Stradigma com e-Dergisi,Haziran 2003,Sayı 5.s.11.
12.11.2006, <http://www.stradigma.com/turkce/haziran2003/makale_04.html>
157
KANBOLAT,Hasan, “Özbekistan Cumhuriyeti 15 Yaşında”ASAM,14.09.2006
<http://www.asam.org.tr/tr/yazigoster.asp>
KÜLEBİ,Ali, “BDT’nin Geleceği ve Rusya AB İlişkileri” TUSAM,
12.02.2007,<http://www.tusam.net/makaleler.asp>
KÜLEBİ,Ali, “ABD’nin Petro-Stratejisi” TUSAM, 18.07.2005
<http://www.tusam.org>
NOGAYEVA,Ainur .”Kazakistan’ın denge Arayışı” Hakimiyet-i Milliye org,
25.10.2006, <http://www.hakimiyetimilliye.org/index.php>
OGAN,Sinan, “Yeni Global Oyun ve Hazar’ın Statüsü”,TÜRKSAM 14 Aralık 2005
<http://www.turksam.org/index.php>
OGAN,Sinan, “Küresel Mücadelenin yeni Rekabet Alanı :Karadeniz”, Turksam,
02.02.2007, <http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp>
OGAN,Sinan, “ Özbekistan’ın “Yeşil” Devrim Sancıları”,TÜRKSAM, 15.05.2005
<http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp>
OĞAN,Gökçen, “Andican olayları sonrasında Özbekistan Dış Politikası”
ASAM,Ocak-2006 , 26.12.2006 <http://www.asam.org.tr/temp/temp63.pdf>
OĞAN,Gökçen, “Kerimovdan Rusya’ya Bir Adım Daha:Özbekistan Avrasya
Ekonomik Birliğinde”,ASAM,26 Ocak 2006 ,
<http://www.asam.org.tr/tr/yazigoster.asp>
OĞAN ,Gökçen, “Şanghay İşbirliği Örgütü Ekonomide AB,Güvenlikte NATO’yu
Hedefliyor” ASAM, 22.10.2005 <http://www.avsam.org/tr/yazigoster.asp>
PEHREMENT,Permek. “Hazar Petrollerinde Başına Buyruk Efendilerin Gölgesi”
TURKSAM , 21.04.2005 , <http://www.turksam.org/tr>
SEZGİN,Mahmut,N. “Avrupa Birliği’nin Orta Asya Politikası”,ASAM 25.10.2004
<http://www.asam.org>
ÜLGER,İrfan K. “SSCB Sonrası Orta Asya ve Avrupa Birliği’nin Bölgeye Bakışı”
Uİ Portal.net , 20.11.2006, <http://uiportal.net/download.php>
ÜLGER,İrfan K., “SSCB Sonrası Orta Asya ve Avrupa Birliği’nin Bölgeye Bakışı”,
U.İ.Portal, 20.11.2006, <http://uiportal.net/download.php>
YILDIZ,Pembe, “Türkmenistan Ülke Raporu” ,KOSGEB,Ankara,2005,
158
<http://www.kosgeb.gov.tr>
YÜCE,Çağrı Kürşat, “Bağımsız Türk Cumhuriyetleri'nin Enerji Potansiyelleri ve
Önemi” USAK Stratejik Gündem,05.01.2007 ,
<http://www.usakgundem.com/uamakale.php>
İnternet Haber Kaynakları
“Kazakistan-Çin Boru Hattı Açıldı” Amerikanın Sesi 15.12.2005
<http://www.voanews.com/turkish/archive>
“Rusya Kazakistan Hazar Sınırını Belirledi” NTV, 13.05.2002,
<http://www.ntv.com.tr>
“Tup-Karagan Anlaşması İmzalandı”, MNG Yatırım Web Sitesi Haberler,
29.12.2003,
<http://www.mngyatirim.com.tr/online/news-display.asp>
İnceleme ve Raporlar
“Azerbaijan country analysis brief” ,Energy İnformation Administration,June
2006. <www.eia.doe.gov/emeu/cabs/Azerbijan/html>
<http://www.eia.doe.gov/emeu/cabs/Azerbaijan/NaturalGas.html>
“Abazya Sorunu,Rusya Gürcistan İlişkilerini Gerginleştirmeye Devam Ediyor”
Diplomatik Gözlem haber ,03.01.2007,
<http://www.diplomatikgozlem.com/haber_oku.asp>
“Azerbaycan Tarihi”İnsani Yardım Vakfı Web sitesi, 02.12.2007,
<http://azerbaycan.ihh.org.tr>
“Azerbaycan Ülke Bülteni”, ,Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK), Aralık 2006,
<http://www.deık.org.tr/ulkebulteni.asp>
“Azerbaıjan” Eurasian.net, 11.01.2007
<http://www.eurasianet.org/resource/azerbaijan/link/report44.html>
“Bağımsızlığın 15.Yılında Türkmenistan”, Türkmenistan Büyükelçiliği, USAK
159
Stratejik Gündem, 20.03.2007,
<http://www.usakgundem.com/uamakale.php?id=218>
“Bp in azerbaijan sustainability report 2005”,BP Web Sitesi,12.11.2006
<http://www.bp.com/genericarticle.do?categoryId=2012968>
“BP Dünya Enerji Rezerv Raporu 2005”, BP Web Sitesi,17.03.2007
< http://www.bp.com/productlanding.do?categoryId=91&contentId>
“BP Statistical Review of World Energy June 2002”BP Web Sitesi ,
<http://www.bp.com/productlanding>
“Country Analysis Brief-Central-Asia-Brief” Energy İnformation Administration,
18.09.2006, <http://www.eia.doe.gov/emeu/cabs/Centasia/Full.html>
“Dağlık Karabağ Sorunu”İnsani Yardım Vakfı Web Sitesi,17.03.2007
<http://azerbaycan.ihh.org.tr/insan/daglik/daglik.html>
“Kazakstan country analsis ,june 2005” , Energy İnformation Administration,
<http://www.eia.doe.gov/cabs/Kazakhstan/Oil.html>
Kazakistan Tarihi, Tarih Sayfam.Com Web sitesi, 12.11.2006,
<http://www.tarihsayfam.com/ulkeler-tarihi/kazakistan.html>
“Kazakistan Sanayi Ürünleri Pazarı” TC Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı
İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi ,Ülke Raporları,2005
<http://www.igeme.org.tr/tur/yerinde/kazakistan/kazak3.pdf>
“Kazakistan Ülke raporu”, TİKA, 2004, 08.03.2007
<http://www.tika.gov.tr/Dosyalar/Kazakistan.doc>
, Kazakistan Ülke Bülteni , Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu(DEİK),Şubat 2007,
<http://www.deık.org.tr/ulkebulteni.asp>
“Özbekistan Cumhuriyeti”, Turan Web Sitesi,24.03.2007,
<http://www.turan.tc/turk/ozbek/ozbek.html>
“Özbekistan Cumhuriyeti” Altın Miras 10.03.2007,
<http://www.altinmiras.com/Icerik.ASP>
“Özbekistan Tarihi”, Tarih Sayfam Web Sitesi, 24.03.2007,
<http://www.tarihsayfam.com/ulkeler-tarihi/ozbekistan.html>
“Özbekistan Ülke Raporu” TİKA,21.03.2004,
<http://www.tika.gov.tr/ulke_profilleri>
160
“Özbekistan ülke raporu”, Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı,20.11.2006 ,
<http://www.dtm.gov.tr/ead/YAYIN/kitap/ozbekistan.htm>
“Özbekistan Ülke bülteni” Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu(DEİK).Kasım-2004,
<http://www.deık.org.tr/ulkebulteni.asp>
“Türk Dış Politikası” Türkiye Cumhuriyeti Berlin Büyük Elçiliği web sitesi,
25.01.2005,<http://www.tcberlinbe.de>
“Türkmenistan Ülke Rapori”TİKA,13.02.2007,
<http://www.tika.gov.tr/yukle/dosyalar/ULKERAPORLARI>
“Türkmenistan Tarihi”,12,03,2007
<http://www.geocities.com/turkdunyasi/turkmenistan/turkmenistan>
“Türkmenistan”, Yesevi.org, 01.02.2007,
<http://www.yesevi.org/tdbm/turkmenistan.html>
“TPAO Yıllık Rapor 2005”, TPAO Web Sitesi,24.03.2007 ,
<http://www.tpao.gov.tr>