Sanık / John Grisham

20

description

Theodore Boone Dizisinden yeni macera… Küçük avukat Theodore Boone’un nefes kesen maceraları tüm hızıyla sürüyor. Üstelik hayranlarının pek de alışık olmadığı bir rol dağılımıyla… Cevval avukatımız Theo, bu sefer “sanık” durumuna düşerken avukat dayısı Ike’ın yardımlarıyla kendi kendisinin hem avukatı hem dedektifi oluyor. Kasaba, karısını öldürmekten yargılanan Pete Duffy’nin ansızın sırra kadem basması olayıyla çalkalanırken Theo’nun başına neler gelmiş olabilir? Bisikletinin lastiğini söndürenler, camına taş atanlar, okuldaki dolabını soyup çalıntı bilgisayarları oraya yerleştirenler, hırsız olduğunu tüm kasabaya internet marifetiyle duyuranlar ve daha neler… Sevimli avukatımız Theodore Boone, bütün bu soruları tek tek yanıtlayacaktır kuşkusuz. Üstelik karıncaya bile zarar vermeden ve gönüllü avukatlık mesleğini aksatmadan…

Transcript of Sanık / John Grisham

Page 1: Sanık / John Grisham
Page 2: Sanık / John Grisham

JOHN GRISHAM2

SANIK_ _4-1

Page 3: Sanık / John Grisham

SANIK 3

JOHN GRISHAM

Remzi Kitabevi

Page 4: Sanık / John Grisham

JOHN GRISHAM4

SANIK_John Grisham_4-1

Sanık / John GrishamÖzgün adý: Theodore Boone: The Accused

© Belfry Holding, Inc., 2010Türkçe yayýn haklarý © Remzi Kitabevi, 2011Yayýn haklarý, Akcalı Telif Haklarý Ajansýaracýlýðýyla satýn alýnmýþtýr.

Yayına hazırlayan: Zeliha ÖzkanKapak: Murat Özgül

ısbn 978-975-14-1544-8

birinci basım: Şubat 2013

Kitabın basımı 2000 adet yapılmıştır.

Remzi Kitabevi A.Ş., Akmerkez E3-14, 34337 Etiler-İstanbulTel (212) 282 2080 Faks (212) 282 2090www.remzi.com.tr [email protected]

Baskı ve cilt: Remzi Kitabevi A.Ş. basım tesisleri100. Yıl Matbaacılar Sitesi, 196, Bağcılar-İstanbul

Page 5: Sanık / John Grisham

SANIK 5

Bölüm 1

Sanık, Pete Duffy adında zengin bir adamdı ve cinayetle suç-lanıyordu. Polis ve savcıların iddiasına göre sanık, o gün tek başına oynadığı golf sahasının altıncı deliğinin yakınlarında-ki güzel evinde sevimli karısını boğarak öldürmüştü. Eğer suç-lu bulunursa, ömür boyu hapis cezası alacaktı. Beraat ederse mahkemeden elini kolunu sallayarak çıkıp gidecekti. Jüri he-nüz hakkında bir karara varmış değildi.

Dava ikinci kez ele alınıyordu. İlk dava dört ay önce Yargıç Henry Gantry’nin devam etmenin adaletsiz olacağına karar vermesiyle sona ermişti. Yargıç bir hata tespit etmiş ve herkesi evine yollamış, Pete Duffy kefaletle serbest bırakılmıştı. Çoğu cinayet davasında sanık, mahkemeyi beklerken kefalet parası bulamaz ve bu yüzden tahliye olamaz. Oysa Bay Duffy’nin bol parası ve güçlü avukatları vardı; polis karısının cesedini bul-muş, savcılık onu cinayetle suçlamış olsa da kuşlar kadar öz-gür kalabilmişti. Şehirde sağda solda görünüyor, en sevdiği lo-kantalarda yemek yiyor, Stratten Koleji’ndeki basketbol maçla-rına gidiyor, kiliseye –eskisinden daha sık– uğruyor ve elbette bol bol golf oynuyordu. İlk duruşmayı beklerken, hapse girme olasılığıyla ve davanın nasıl sonuçlanacağıyla ilgilenmez görü-nüyordu. Savcılık tarafından yeni bir tanık getirilmesinin söz konusu olduğu şu günlerde ise Pete Duffy’nin çok endişeli ol-duğu söyleniyordu.

Page 6: Sanık / John Grisham

JOHN GRISHAM6

SANIK_John Grisham_4-1

Yeni tanık Bobby Escobar, on dokuz yaşında kaçak bir göç-mendi. Bayan Duffy’nin öldürüldüğü golf sahasında çalışı-yordu. Bay Duffy’nin aşağı yukarı karısının öldüğü dakikalar-da eve girdiğini, sonra aceleyle evden çıkıp golf sahasına dö-nüp oyununu tamamladığını görmüştü. Bobby, pek çok sebep yüzünden ilk dava sırasında tanık olarak ortaya çıkmamıştı. Yargıç Gantry, Boby’nin hikâyesini dinleyince, yargıda bir ha-ta olduğuna karar vermişti. Bobby tanıklık etmeye karar ve-rince, bu davayı yakından izleyen Strattenburg halkının bü-yük çoğunluğu Duffy’nin cinayetten yargılanacağını düşündü. Artık neredeyse Pete Duffy’nin karısını öldürmediğine inanan tek kişi kalmamıştı.

Duruşmayı izlemek istemeyen birine rastlamak da ol-dukça zordu. Strattenburg’da cinayet davası ender rastlanan bir olaydı. Zaten bu kasabada cinayet işlendiği de pek gö-rülmezdi. Adliye kapıları sabah sekizde açıldığında, önünde büyük bir kalabalık toplanmıştı bile. Jüri üç gün önce seçil-mişti. Artık duruşma salonundaki dramın başlama vakti gel-mişti.

Saat 08:40’ta Bay Mount sekizinci sınıf öğrencilerini sus-turup yoklama yaptı. On altı erkek öğrenci de oradaydı. Sınıf öğretmeninin dersi sadece on dakika sürüyordu, ardın-dan çocuklar Bayan Monique’in İspanyolca dersine gidiyor-lardı.

Bay Mount’un acelesi vardı. Çocuklara derste şunları söy-ledi: “Tamam çocuklar, bugün biliyorsunuz ki Pete Duffy’nin ikinci duruşmasının ilk günü. Birinci duruşmanın ilk gününde mahkemeyi izleme izni almıştık ama ikinci davayı izleme tale-bim kabul edilmedi.”

Çocuklar bunu ıslıkla ve bağırarak protesto ettiler.

Page 7: Sanık / John Grisham

SANIK 7

Bay Mount ellerini havaya kaldırdı. “Yeter! Yine de sayın müdürümüz Bayan Gladwell, Theo’nun duruşmanın başını izlemesini ve bize anlatmasını kabul etti. Theo.”

Theodore Boone ayağa fırladı ve izleyip hayran kaldığı avukatlar gibi kararlılıkla kürsüye doğru ilerledi. Elinde avu-katların kullandığı cinsten sarı bir bloknot tutuyordu. Bay Mount’un masasında durup, jüriye konuşma yapmaya hazır-lanan bir avukat gibi sınıfı gözden geçirdi.

Strattenburg Ortaokulu’ndaki sınıf arkadaşları spor yapar, gitar dersi alır ve diğer on üç yaşındaki çocukların uğraştığı iş-lerle uğraşırken, Theo hemen hemen her gününü anne ve ba-basının avukatlık bürosunda geçiriyordu. Ayrıca hukuk konu-larını sevip, okuyup izleyerek öğrendiği, yalnızca hukuk üze-rine konuştuğu için sınıf arkadaşları bu gibi konularda hep Theo’ya başvururdu. Konu hukuksa Theo, en azından kendi sınıf arkadaşları arasında rakip tanımazdı.

Theo, “İlk duruşmayı dört ay önce izlemiştik, tarafları bili-yorsunuz,” diye söze başladı. Avukatlar aynıydı. İddia aynıydı. Bay Duffy hâlâ aynı Bay Duffy idi. Yalnız jüri üyeleri değişmiş-ti ve elbette bir de ilk duruşmada olmayan şu yeni tanık vardı.

“Sanık, suçlu!” diye bağırdı arka sıralarda oturan Woody. Birçok öğrenci ona bağırarak destek verdi.

“Peki, tamam,” dedi Theo. “El kaldırın o zaman. Pete Duffy suçlu diyenler?”

On dört, on beş el tereddütsüz havaya kalktı. Çoğunluğun görüşüne katılmamakla böbürlenen bilim düşkünü Chase Whipple kollarını kavuşturmuş oturuyordu.

Theo elini kaldırmadığı gibi kızgındı da üstelik. “Çok ko-mik!” dedi. “Mahkeme başlamadan, tanıkların ne söyleyece-ğini bilmeden, henüz hiçbir şey yapılmamışken adamın suç-lu olduğuna nasıl karar verirsiniz? Masumiyet karinesi diye bir

Page 8: Sanık / John Grisham

JOHN GRISHAM8

SANIK_John Grisham_4-1

şeyden söz etmedik mi? Bizim hukuk sistemimizde, cinayetle suçlanan kişi suçluluğu kanıtlanana kadar masum kabul edi-lir. Pete Duffy bu sabah mahkeme salonuna tamamen masum bir kişi olarak girecek ve tüm tanıklar ifade verip kanıtlar jüri-ye sunulana kadar da öyle kabul edilecek. Buna masumiyet ka-rinesi diyorduk, hatırladınız mı?”

Bay Mount bulunduğu köşede ayağa kalkmış, Theo’yu gu-rurla izliyordu. Bu sahneyi daha önce çok görmüştü. Theo topluluk önünde konuşmakta doğuştan hünerliydi. Bay Mount’un danışman öğretmeni olduğu sekizinci sınıf müna-zara kolunun en parlak elemanıydı.

Theo sınıf arkadaşlarının yargıya varmaktaki acelecilikleri-ne kızmış görünerek sözlerine devam etti: “Makul ölçüde kuş-kunun ötesinde elde kanıt olması gerektiğini hatırlamıyor mu-sunuz? Size ne oldu böyle arkadaşlar?”

“Suçlu!” diye bağırdı Woody yine. Birkaç kişi ona güldü.Theo ne söylese faydasız olduğunu anlayınca “Tamam, ta-

mam, artık gidebilir miyim?” dedi. “Elbette,” diye karşılık verdi Bay Mount. Zilin yüksek per-

deden çaldığı duyuldu. On altı çocuk birden kapıya koştu. Theo hızla koridoru geçip o sırada sekreter Bayan Gloria’nın telefonla konuştuğu büroya yöneldi. Theo’nun annesi sayesin-de ilk eşinden boşanan Bayan Gloria, Theo’yu severdi. Kısa sü-re önce de Theo’dan, sarhoş araba kullanırken yakalanan kar-deşi için hukuki yardım almıştı. Theo’ya Bayan Gladwell’in imzasını taşıyan sarı bir izin belgesi uzattı. Theo belgeyi alır almaz hızla yola koyuldu. Sekreter masasının arkasındaki saat tam 08:47’yi gösteriyordu.

Theo bahçedeki bayrak direğinin yanında zincirli duran bi-sikletinin kilidini açtı, zinciri gidona doladı ve bisikletine atla-dı. Eğer kurallara uyarak bisiklet yolundan giderse adliyenin

Page 9: Sanık / John Grisham

SANIK 9

önüne on beş dakikada varacaktı. Oysa her zaman kullandı-ğı kestirme yollardan giderek, bir-iki sokakta hız yaparak, ki-mi arka bahçelerden geçerek, en az iki kez kırmızı ışıkta dur-mayarak bu süreyi on dakikaya indirebiliyordu. Bugün hiç za-manı yoktu. Duruşma salonunun şimdiden tıklım tıklım dol-duğunu tahmin edebiliyordu. Oturacak yer bulması bile şan-sa kalmıştı.

Bir sokaktan uçarcasına geçti, iki kez kestirme yol kullan-dı ve tanıdığı birinin arka bahçesine daldı. Bu adam üniforma giyer ve alt tarafı yarım gün güvenlik görevlisi olarak çalıştığı halde polis numarası yapardı. Buck Boland (ya da bazılarının dediği gibi Buck Balon) adındaki bu sevimsiz adamı Theo ara sıra adliye çevresinde dolaşırken görürdü. Theo adamın bah-çesinden son sürat geçerken onun, “Defol bur’dan, yumur-cak!” diye haykırdığını işitti. Sesin geldiği tarafa bakarken Bay Boland’ın ona bir taş fırlattığını fark etti. Taş hemen yakınına düştü ve Theo var gücüyle bisikletin pedallarına asıldı.

Paçayı zor kurtardım, diye düşündü Theo. Galiba kendisi-ne başka bir yol bulması gerekiyordu artık.

Okuldan çıktıktan dokuz dakika sonra adliyenin önüne vardı ve bisikletini çabucak park yerine zincirledi. Hızla içe-ri girdi, yukarı çıktı ve Yargıç Gantry’nin duruşma salonunun kocaman kapısına vardı. Kapıda bir kalabalık vardı. Seyirciler kuyruk olmuş içeri girmeye çalışıyordu, televizyon kamera-ları güçlü ışıklarını yakmıştı ve asık suratlı görevliler düzeni sağlamaya çalışıyordu. Theo’nun Strattenburg’daki en sev-mediği mübaşir yaşlı ve huysuz Gosett’ti. Şanssızlığa bakın ki Gossett, Theo’nun kalabalığı yarıp içeri girmeye çalıştığını görüverdi.

“Sen nereye gittiğini sanıyorsun Theo?” diye homurdana-rak sordu Gossett.

Page 10: Sanık / John Grisham

JOHN GRISHAM10

SANIK_John Grisham_4-1

Nereye gittiğim belli işte, diye içinden söylendi Theo. Kasabamızın tarihindeki en büyük cinayet davası başlamak üzereyken başka nereye gidebilirim ki? Ama böyle akıllı olmak sorunu çözmüyordu.

Theo okuldan aldığı izin kâğıdını çıkardı ve yumuşak bir sesle, “Müdürden davayı izlemek için izin aldım efendim,” dedi. Gossett izin kâğıdını kaptı ve eğer kâğıt usulüne uygun değilse Theo’yu dışarı atacağını belirtmek için kaşlarını çattı. Theo, ‘İsterseniz size okuyayım,’ demeyi düşündü ama dilini tuttu.

Gossett, “Bunu okuldan almışsın. Bu kâğıt buraya girme izni değil. Yargıç Gantry’den duruşma için izin aldın mı baka-yım?” diye sordu.

“Evet, efendim,” dedi Theo.“Görelim.”“Yazılı değil. Yargıç Gantry bana sözlü olarak izin verdi.”Gossett kaşlarını daha da bir çattı, başını iki yana salladı

ve “Üzgünüm Theo. Salon tıklım tıklım dolu. Hiç yer yok. Gelenleri kapıdan çeviriyoruz,” dedi.

Theo izin kâğıdını geri aldı ve neredeyse ağlayacakmış gi-bi bir ifade takındı. Geri dönüp uzun koridorda uzaklaşma-ya başladı. Gossett’in onu göremeyeceği bir yere gelince dar bir kapıdan geçip bir servis merdiveninden aşağı kata indi. Bu merdiven sadece teknisyenler ve mübaşirler tarafından kul-lanılıyordu. Birinci kattaki karanlık ve dar koridora girdi. Bu koridorun tam üstünde büyük duruşma salonu vardı. Burada adliye çalışanlarının aralarda toplanıp kahve içtikleri ve çene çaldıkları bir dinlenme odası yer alıyordu.

Cesaretini toplayıp odaya girdiğinde, “Merhaba Theo,” de-di biri. Bu Theo’nun tüm adliyede en sevdiği memur olan gü-zel Jenny’ydi.

Page 11: Sanık / John Grisham

SANIK 11

Theo yürürken, “Merhaba Jenny,” dedi ve gülümseyerek odanın karşı köşesindeki bölmeye doğru gitti. Bu bölmeden yine gizli bir merdivene geçiliyordu. Burası geçmiş yıllarda tu-tukluların yargıç karşısına çıkarılmak üzere hapishaneden du-ruşma salonuna getirilmesi içindi ama artık nadiren kullanılı-yordu. Her yanı dar geçitler ve merdivenlerle dolu eski adliye binası tam bir labirenti andırsa da Theo binanın her köşesini avucunun içi gibi biliyordu.

Duruşma salonuna jüri bölmesinin yanındaki kapıdan gir-di. Salonu heyecanlı bir bekleyiş içindeki seyircilerin uğultu-su kaplamıştı. Üniformalı güvenlik görevlileri ciddi yüzleriyle kendi aralarında konuşuyordu. Ana kapıda hâlâ içeri girmeye çalışanların oluşturduğu bir kalabalık vardı. Theo salonun sol tarafında savcı bölümünün arkasındaki üçüncü sırada tanıdık bir yüz olduğunu fark etti.

Bu, amcası Ike’tı ve yanında çok sevgili (ve biricik) yeğeni için yer ayırmıştı. Theo aralardan zorlukla geçerek amcasının yanına ulaştı ve daracık bir yere sıkıştı.

Page 12: Sanık / John Grisham

JOHN GRISHAM12

SANIK_John Grisham_4-1

Bölüm 2

Ike Boone eskiden avukattı. Bir zamanlar Theo’nun anne ve babasıyla ortak çalışıyordu. Boone ailesinden bu üç avukatın sorunlu ortaklığı, Ike yasadışı yollara sapıp başına büyük bir dert alıncaya kadar devam etti. Ike öyle büyük bir hata yap-mıştı ki baro onun avukatlık yetkisini iptal etti. Ike artık mu-hasebecilikle geçiniyor ve Strattenburg’daki küçük işletme-lere vergi danışmanlığı yapıyordu. Bir ailesi yoktu ve genel-de mutsuz, yaşlı bir adamdı. Kendini münzevi, toplumdışı biri olarak görmek hoşuna gidiyordu; eski hippiler gibi giyi-nip uzun beyaz saçlarını at kuyruğu yapıyordu. Mahkemeye de hippi kılığında gelmişti. O gün de tipik Ike gibi giyinmiş-ti. Sandaletli ayaklarında çorap yoktu, solmuş kot pantolonu-nun üzerine kırmızı tişört ile kareli, kolları yıpranmış bir spor ceket giymişti.

“Teşekkürler Ike,” diye fısıldadı Theo yerine otururken. Ike gülümsedi ama hiçbir şey söylemedi. Theo’nun sağında

Ike, solunda ise daha önce hiç görmediği orta yaşlı şık bir ka-dın oturuyordu.

Theo çevresine bakınırken seyirciler arasında pek çok avu-katın yer aldığını fark etti. Annesiyle babası davayı seyretmekle vakit kaybedemeyecek kadar meşgul olduklarını söylemişler-di. Oysa Theo bu davayla yakından ilgilendiklerini biliyordu. Annesi saygı duyulan, bol müşterili bir boşanma avukatıydı.

Page 13: Sanık / John Grisham

SANIK 13

Babası ise emlak işlerine bakardı ve mahkemede pek işi olmaz-dı. Theo büyüyünce büyük bir avukat olmak istiyordu ama ne boşanmalarla ne de emlak işleriyle uğraşacaktı o. Belki Henry Gantry gibi büyük bir yargıç olurdu. Avukatlıkla yargıçlık ara-sında kararsızdı ama daha önünde çok zaman vardı. Henüz on üç yaşındaydı.

Jüri sıraları boştu. Theo daha önce pek çok duruşma izle-diğinden jüri üyelerinin salona en son alındığını biliyordu. Yargıç kürsüsünün arkasında duran kare şeklindeki büyük du-var saati 08:59’u gösterirken savcılar, yüzlerinde her zaman-ki ciddi ifadeyle yan kapıdan aceleyle içeri girdiler. En önde yıllardır bu Strattenburg’da görev yapan tecrübeli savcı Jack Hogan vardı.

Dört ay önceki ilk duruşmada Theo onun mahkemede-ki başarısından çok etkilenmişti. İşte aradan birkaç hafta geç-mişti ve artık hayalleri arasında savcı olmak da vardı. Korkunç bir suç işlendiğinde herkesin dikkat kesildiği kişiydi savcı. Bay Hogan’ın çevresi genç yardımcılar ve dedektiflerle çevriliydi. Tam bir ekip görünümündeydiler.

Karşı sıralarda yer alan savunma bölümü henüz boştu. Sanık Pete Duffy’nin avukat ekibinden hiç kimse gelmemiş-ti. Ancak savunma bölmesinin arkasındaki bir sırada Omar Cheepe’yi, onun yardakçısı Paco’yu ve araştırma yapmak için tutulmuş süsü verilse de asıl görevleri olay çıkarmak olan, sa-vunma avukatları tarafından tutulmuş çeteyi seçebildi Theo. Saat ilerliyor, kalabalık artıyordu.

Buna rağmen avukatların bir bölümünün hâlâ görünme-mesi Theo’ya garip geldi. Yargıç Gantry zamanlama konusun-daki dikkatiyle bilinirdi. Sabah saat dokuzdan itibaren kalaba-lık gözünü saate dikti. Beş-on dakika, hiçbir gelişme olmadan geçti. Sonunda 09:15’te savunma avukatları salona girdiler ve

Page 14: Sanık / John Grisham

JOHN GRISHAM14

SANIK_John Grisham_4-1

yerlerine oturdular. Başlarında tanınmış bir ceza avukatı olan Clifford Nance vardı. Nance’in yüzü solgun ve endişeli görü-nüyordu. Aradaki bölmeden uzanıp Omar Cheepe ve Paco’ya bir şeyler söyledi. Bir şeylerin yolunda gitmediği ortadaydı.

O sırada Clifford Nance’in yanında oturması gereken Pete Duffy de ortada yoktu.

Omar Cheepe ve Paco birden yerlerinden kalkıp dışarı çık-tılar.

09:20’de bir mübaşir yüksek sesle herkesin ayağa kalkması-nı istedi. Tam o sırada Yargıç Gantry siyah cüppesinin etekle-rini yerlerde sürüyerek kürsüsünün arkasındaki kapıdan içeri girdi. Mübaşir devam ediyordu: “Sessiz olun lütfen. Onuncu Bölge Ceza Mahkemesi oturumu Sayın Yargıç Henry Gantry başkanlığında başlamıştır. Taraflar öne çıksın. Tanrı bu mah-kemeyi korusun.”

“Lütfen oturun,” dedi Yargıç Gantry ve ayağa kalkmak üze-re olan kalabalık apar topar yerine oturdu.

Yargıç Gantry Clifford, Nance’e kaşlarını çatarak baktık-tan sonra derin bir iç geçirdi. Herkesin gözü üzerindeydi. Bay Nance daha da solgun görünüyordu. Sonunda Yargıç Gantry “Bay Nance,” dedi. “Sanık Peter Duffy nerede?”

Clifford Nance yavaşça ayağa kalktı. Öksürerek boğazını te-mizledi ve nihayet konuşmaya başladığında, güçlü sesi çatlak ve cılız çıktı:

“Bilmiyorum Sayın Yargıç. Bay Duffy’nin bu sabah yedide benim büromda olması gerekiyordu. Duruşma öncesi görü-şecektik ama gelmedi. Ne telefonla aradı, ne faks, e-posta, cep mesajı yolladı. Ne bana ne de ekibime… Telefonunu defalar-ca aradık ama cevap vermedi. Evine gittik ama evinde de yok-tu. Hâlâ kendisini aramaya devam ediyoruz ama sanki yer ya-rıldı da içine girdi.”

Page 15: Sanık / John Grisham

SANIK 15

Mahkemedeki herkes gibi Theo da bu sözleri şaşkınlıkla dinliyordu. Bir görevli ayağa kalkıp, “Sayın Yargıç, izin verir misiniz?” dedi.

“Buyurun devam edin,” dedi yargıç.“Bu durumu biz de şimdi öğreniyoruz. Önceden bilseydik

biz de araştırma yapardık.” “Hemen aramaya başlayın öyleyse,”dedi Yargıç Gantry

öfkeyle. Pete Duffy’nin ortada olmayışına kızdığı belliydi. Tokmağını vurdu ve “Bir saat ara veriyoruz. Jüri üyelerine is-tirahat edebileceklerini bildirin,” dedi ve geldiği kapıdan çı-kıp gitti.

Seyirciler bir an donup kaldılar. Sanki beklemeye devam ederlerse Pete Duffy hemen içeri girecekmiş gibi suskunluk içinde beklediler. Ardından fısıltılar ve alçak sesli konuşmalar başladı. Pek çoğu ayağa kalktı ve ileri geri yürümeye başladı. Ancak kimse salondan dışarı çıkmadı. Hiçbiri yerini kaybet-mek istemiyordu.

Elbette Pete Duffy’nin her an gelebileceğini, geç kaldığı için belki özür dileyeceğini, kusurun arabanın lastiğinde filan ol-duğunu söyleyeceğini ve hemen duruşmanın başlayacağını düşünüyorlardı.

Aradan on dakika geçti. Theo avukatların yavaş yavaş gev-şeyip mahkeme salonunun ortasında alçak sesle sohbete başla-dıklarını fark etti. Jack Hogan ve Clifford Nance kaşlarını ça-tarak baş başa vermiş bir şeyler konuşuyordu.

“Ne diyorsun bu işe Ike?” diye sordu Theo alçak sesle.“Adam tüydü sanırım.”“Ne demek bu?”“Çok şey demek. Duffy serbest kalabilmek için bazı gay-

rimenkullerini kefalet göstermişti. Şimdi gayrimenkullerine el konacak ve o bunları kaybetmiş olacak. Elbette gerçekten kaç-

Page 16: Sanık / John Grisham

JOHN GRISHAM16

SANIK_John Grisham_4-1

mışsa… Bundan sonra hayatı boyunca kaçak dolaşacağı için gayrimenkullerinin derdine düşemeyecek. Yakalanıncaya ka-dar bir kaçak olarak yaşayacak.”

“Yakalarlar mı dersin?”“Genellikle yakalarlar. Her yerde –internet sitelerinde, ül-

kenin dört bir tarafındaki karakol ve postanelere asılacak ‘Aranıyor’ ilanlarında– fotoğrafı olacak. Yakayı ele vermeme-si zor ama kaçağın asla yakalanamadığı kimi ünlü olaylar da yok değil. Onlar da genellikle ülke sınırları dışına çıkıp Güney Amerika’ya geçenler. Şaşırdım ben de. Pete Duffy’nin kaçma riskini göze alabileceğini sanmıyordum.”

“Göze almak mı?”“Evet. Düşünsene Theo. Adam karısını öldürüyor ama şan-

sı yaver gidiyor ve ilk duruşmadan kısa sürede tahliye edilerek kurtuluyor. İkinci bir şansı olmadığının farkında. Ömür boyu hapis cezası alabileceğini biliyor. Ben de olsam kaçmayı dener-dim. Herhalde bir yerlere para stoklamıştır. Kendine yeni kim-lik çıkarttırır, yeni bir isim edinir, belki ona yardım eden bir dostu da vardır. Duffy’yi tanıyorsam bu işin içinde genç bir de kadın vardır. Bana sorarsan çok zekice bir plan bu.”

Ike bunu tam bir macera gibi anlatmıştı ama Theo pek öyle düşünmüyordu. Saat 10:00’a yaklaşırken sanığın şimdilik boş duran sandalyesine baktı. Pete Duffy’nin kefaleti yakıp kasaba-dan kaçtığına ve bir kaçak hayatı yaşamaya hazırlandığına ina-namıyordu.

Omar Cheepe ve Paco ortaya çıktı ve Clifford Nance ile gö-rüşmeye başladılar. Başlarını silkmelerinden, hızlı fısıldaşma-larından ve çatık kaşlarından sorunun devam ettiği anlaşılı-yordu. Pete Duffy bulunamamıştı.

Bir mübaşir avukatları toplayıp yeni bir toplantı için Yargıç Gantry’nin odasına götürdü. Jüri bölmesinin yanında görev-

Page 17: Sanık / John Grisham

SANIK 17

liler toplanmış konuşup gülüşüyordu. Kalabalık sabırsızlanıp öfkelendikçe gürültü de artıyordu.

“Benim canım sıkılmaya başladı Theo,” dedi Ike. Birkaç se-yirci salondan ayrılmıştı bile.

“Ben buralarda olacağım,” dedi Theo. Buradan ayrılır-sa okula eli boş dönüp derslere girmek zorunda kalacaktı. Müdürün verdiği izin kâğıdında açık açık Theo’nun bugün için saat öğlen bire kadar izinli olduğu yazılıydı ve Theo du-ruşma olsun olmasın, birden önce kesinlikle okula dönmek istemi yordu.

“Öğleden sonra bana uğrayacak mısın?” diye sordu Ike. Günlerden pazartesiydi ve Boone ailesinin geleneklerine gö-re Theo her pazartesi öğleden sonra amcasının yanına uğrardı.

“Elbette,” dedi Theo.Ike gülümsedi ve “Görüşürüz,” dedi.Amcası gittikten sonra Theo durumu değerlendirmeye ça-

lıştı. Strattenburg’daki gelmiş geçmiş en büyük ceza davası-nın erteleneceği, Jack Hogan ve Clifford Nance’in iki gladya-tör gibi kavga etmelerini izleme şansının artık kalmadığı bel-liydi.

Öte yandan Bobby Escobar tanıklık yapmak ve Pete Duffy’yi suçlamak zorunda kalmayacaktı. Theo birinci du-ruşma sırasında Bobby’nin Yargıç Gantry’nin dikkatini çek-mesinde önemli bir rol üstlenmişti. Theo Duffy’nin avukat-larının ve başta Omar Cheepe ve Paco olmak üzere adamları-nın gözlerini onun üstünden ayırmadığını biliyordu. Dikkat çekmemek en iyisiydi.

Zaman ilerliyor, salondaki izleyiciler beklemeye devam edi-yordu. Theo, Pete Duffy’nin aniden ortadan kayboluşunun en azından kendisi için iyiye işaret olduğuna karar verdi ve bu olaydan bencilce bir memnuniyet duydu.S 2

Page 18: Sanık / John Grisham

JOHN GRISHAM18

SANIK_John Grisham_4-1

Theo’nun arkasında iki adam alçak sesle tartışıyor, Duffy’nin kefaletle serbest bırakılması konusunda bir türlü anlaşamı-yorlardı. Birinci adam şöyle diyordu: “Sorumluluk Yargıç Gantry’de bence. Yargıç kefaletle serbest bırakmasa Duffy ikinci duruşmaya kadar hapiste olacaktı. Cinayetten tutuklanan her-kes gibi. Cinayet söz konusu olduğunda kimse kefaletle serbest bırakılmaz. Gantry, Duffy’nin parası bol olduğu için buna ra-zı oldu.”

İkinci adam ise şunları ileri sürüyordu: “Ben bundan o ka-dar emin değilim. Neden adamı kefalet karşılığı serbest bırak-masın ki? Suçu kanıtlanıncaya kadar masum sayılır, değil mi? Cinayet mi, değil mi? Parası var diye adamı cezalandıramaz-sın ya. Duffy’nin kefaleti bir milyon dolardı. Kefalet olarak ba-zı gayrimenkullerini ortaya koydu ve ne de olsa kimse de buna şu ana kadar karşı çıkmadı.”

Theo ikinci adamın fikrine daha yakındı. Birinci cevap ver-di:

“Şu ana kadar mı? İşte bütün sorun da bu ya. Kefalet sa-nığın mahkemeye gelmesini garantilemeye yarar. Peki bu se-fer ne oldu? Adam mahkemeye gelmedi. Ortadan kayboldu. Polisleri de atlattı, Onu bir daha görebilene aşk olsun. Tek ne-den de Gantry’nin onu kefaletle serbest bırakması.”

“Onu bulurlar.” “İddiaya girerim ki bulamayacaklar. Muhtemelen şu sıralar

Meksiko City’ye varmıştır. Uyuşturucu baronlarının burunla-rını ve gözlerini düzelterek zengin olmuş bir estetik cerrah ta-rafından yüzüne estetik ameliyatı yapılıyordur. Pete Duffy’yi asla bulamayacaklarına bahse girerim.”

“Yirmi dolarına bahse girerim ki bir ay içinde bulunup hapse atılır.”

“Tamam, yirmi dolarına.”

Page 19: Sanık / John Grisham

SANIK 19

Etrafta bir hareketlilik vardı. Mübaşirler dikkat kesilmişti. Avukatlar Yargıç Gantry’nin odasından çıkmış, salondaki yer-lerini alıyorlardı. Seyirciler sessizleşmiş, telaşla oturmaya ça-lışıyordu. “Herkes otursun,” diye seslendi bir mübaşir. Yargıç Gantry, kürsüdeki yerini aldı. Tokmağını hızla vurarak “Sessiz olun. Jüri üyelerini içeri alın lütfen,” dedi.

Saat tam on birdi. Jüri üyeleri salona alındı ve yerlerine oturdular. Yargıç Gantry dik dik Clifford Nance’e baktı ve “Bay Nance,” dedi. “Sanık nerede?”

Nance yavaşça ayağa kalktı. “Sayın Yargıç, bilmiyorum. Dün akşam 22:30’dan bu yana kendisiyle haberleşmiş değiliz.”

Yargıç Gantry Jack Hogan’a döndü ve “Buyrun Bay Hogan,” dedi.

“Sayın Yargıç, bu durumda duruşmanın iptalini talep et-mekten başka şansımız yok.”

“Benim de bu talebinizi kabul etmekten başka bir seçe-neğim kalmıyor.” Yargıç Gantry jüriye dönerek, “Bayanlar ve baylar,” dedi. “Sanık Bay Pete Duffy’nin ortadan kaybolduğu anlaşılıyor. Kendisi bu duruşma başlayıncaya kadar kefaletle serbest bırakılmıştı fakat ortadan kayboldu. Şerif ve yardımcı-ları kendisini arıyor. FBI’a da bu durum bildirildi. Sanık olma-dan duruşma yapılamaz. Bu tatsız durum için sizden özür di-liyorum ve bir kez daha görevi gönüllü olarak kabul ettiğiniz için teşekkür ediyorum. Serbestsiniz.”

Jüri üyelerinden biri yavaşça elini kaldırıp, “Fakat Sayın Yargıç, sanık öğleden sonra ya da yarın bulunursa, o zaman ne olacak?” diye sordu.

Yargıç Gantry jüri üyelerinden birinin kendisine soru sor-masına şaşırmış görünüyordu. “Sanırım bu kendisinin nasıl bulunduğuna bağlı olarak değişir. Diyelim, sınırda ülkeyi terk ederken yakalandı, o zaman buraya getirildiğinde yeni suçla-

Page 20: Sanık / John Grisham