Üç Ayda Bir - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00033/2009_c45/2009_c45_2/2009_c45...Diyanet Uıni...
Transcript of Üç Ayda Bir - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00033/2009_c45/2009_c45_2/2009_c45...Diyanet Uıni...
DiYANET iŞLERi BAŞKANliGI
Dini Yayınlar Dairesi Başkanlığı
Üç Ayda Bir Yayımlanır
Cilt: 45 • Sayı: 2 • Nisan - Mayıs - Haziran 2009
,· -·
·-:-; ··özet:
PEYGAMBER EŞLERiNİN FAZİLETLERİ
·.·:
Seyit.;t\YCI * !•'\> ~~~- . ·-.
~· ·, ~~';-.. . -~~--
Hz. Peygamber'in hanımlan mü'rninlerin anneleri yerindedir.
·Onlara gpsterilin esi gere~en sa ygi anne! ere gösterilmesi gereken
saygının aynısıdır. Onlann her birinin kendine özgü faziletleri, üstün
meziyetleri vardır. Onlar peygamber ocağında yaşama bahriyarlığına
ermişler, ondan öğrendikleri bilgilerle en güzel şekilde yaşamayı
öğrenınişlerdir. Mü'min hanımların onların hayat hikayelerinden
çıkaracaklan dersler, alacakları İbretler bulunmaktadır. Onların
hayatında fazilet ve meziyetin, ilim ve hikmetin, vef1lkarlık ve
fedakarlığın en güzel örnekleri vardır. Bu örnekleri okuyarak onlar
gibi olmaya çalışmak her mü'min hanımın görevidir.
Anahtar Kelimeler: Fazilet, Kadın, Örnek, Müslüman Kadınlar.
Virtııes of Prophet Wives
Abstract:
Wives of Prophet Muharnmad (Pbuh) should be considered as
muslims mothers. They should be respected equally as our mothers.
Each of them has their own specific outstandind merits. They had the
fortunate of living in same house of him and learned from him w hat
should be the best way of life. There are lessons to be learned for
Muslims ladies from their life stories. There are the best examples of
virtue and merit, enlightment and wisdom, and fidelity and altruism in
their lives. By reading their stories, trying to act !ike they is duty of
Muslim women.
Key Words: Virtue, Women, Model, Muslim Women.
*Doç. Dr., Konya Mimar Sinan IÖO, Din Kiilt. ve Alı/. Bil Öğretmeni.
·.-
·.;..,_
Diyanet Uıni Dergi • Cilt: 45 • Sayı: 2
Giriş
Fazilet, insana üstünlük ve şeref, haysiyet ve meziyet kazandıran güzel huylar,
ahliilô değerler demektir. Fazilet, insanın değer ölçüsüdür. İnsanlar buna göre ölçü
lürler. Bu değere sahip olanlarda hayır ve bereket, şahsiyet ve medeniyet olur. İnsan
bu değere sahip olduğu ölçüde yükselir, Hakk'ın ve halkın gönüllerinde yer edinir.
İslam en büyük faziletierin kaynağı olduğundan onu en güzel şekilde yaşayanlarda
fazilet duygusu da o oranda yüksek olur.
Fazilet ve meziyetten ilim ve hikmetten en büyük payı peygamberler alrmştır.
Peygamberlerden sonra, onlara iman etıne şerefiyle şereflenen insanlar fazilet yarı
şında onları takip etıniştir. İnsanlığın en büyük peygamberine ilk defa inanma fazile
tini gösteren en değerli insan da şüphesiz onun kıymetli eşi, en vefiildir hayat yolda
şı olan Hz. Hatice olmuştıır.
Hanımlar içinde fazilet bakırınndan Hz. Hatice'yi peygamberin diğer hanımları
izlemiştir. Onların fazileti genel olarak Kur'an ayetleriyle, özel olarak da Hz. Pey
gamber'in hadisleriyle sabittir. Hak Teiila yüce kitabında onlara yer vermiş, pey
gamber hanımlarının Allah'tan sakındıkları takdirde, herhangi bir kadın gibi olma-ı
dıklarını beyan etıniştir. Onlara dinde büyük bir pa ye vererek onları mü'rninlerin an-
neleri olarak ilan etıniş, onlara gösterilmesi gereken saygı ve sevginin annelere gös
terilmesi gereken saygı ve sevgi çerçevesinde olması gerektiğini emir buyurmuştıır.
Hz. Peygamber' e eş olma bahriyarlığına eren, onun ehl-i beyti arasına girerek tari
he mü'rninlerin anneleri olarak geçen bu müstesna hanımefendilerin dinde ayn bir de
ğerleri, seçkin bir yerleri vardır. Onları tanımak, hayat hikayelerini okumak gönülle
re huzur, kalplete sünır verir. Onların içinde Hz. Peygamber'in ilk eşi en başta gelir.
HZ.HATİCE.
Hz. Hatice, Hz. Peygamber'in ilk eşidir. Son peygamber olarak yeryüzünde ilk
defa ona iman eden, bu hususta kadın erkek, köle cariye herkesin önüne geçme bah-, tiyarlığına eren tek insandır.- O, Nuh ve Lut aleyhisselamın hanımları gibi kocaları-
na imandan mahrum olanlardan olmadı. Aksine eşinin kıymetini bilen, ona vefa gös
tererek iman eden, kendisine destek vererek en asil davranışı sergileyen, vefakar bir 3
eş oldu.
Ahzab, 32, 6.
2 lbnü'l-Eslr, Üsdii'l-ğiibe, Vll, 78.
3 Tahrlm, 10.
PEYGAMBER EŞLERlNtN FAZiLETLERİ
Hz. Peygamber kendisine vahyolunan ilk ayetlerden dolayı korkudan yüreği tit
reyerek evine döndüğünde Hz. Hatice onun başından geçenleri dikkatle dinlemiş, ar
dından olgun bir tavırla ona şöyle demiştir:
"Allalı'a yemin ederim ki Allalı Teaıa seni hiç bir vakit utandırrnaz malızun etmez.
Çünkü sen akrabana bakarsın, işini görrnekten aciz olanların yüklerini yüklenirsin,
Fakire verir, kimsenin kazandıramayacağım kazandırır, misafıri ağırlarsın, 4
Hak yolunda ortaya çıkan hadiseler ve önemli işlerde halka yardım edersin."
Bir kadın olmasına rağmen Hz. Peygamber'in vahiy heyecanıyla korkuyla irkildi
ği bir zamanda onu en güzel şekilde teselli etti. Bir eş olarak daralan kalbini ferah
latmayı, kendisini ralıatlatmayı bildi. Eşine sırt çevirmek, onu inkar etmek yerine
ona destek olup kendisine iman ettiğini bildirdi. Efendisinin en zor durumunda ken
disine sürur veren, sıkıntılarım gideren iyi ve saliha bir kadın olduğunu en güzel şe
kilde gösterdi.
Peygamberlik görevinin başından itibaren ona her türlü desteği verdi. Malım
mülkünü ona feda etti. Nitekim "Seni yoksul iken bulup da zengin yapmadı mı?"
ayetinin tefsirinde müfessirler Hz. Hatice'nin evlendikten sonra bütün servetini ona 5
hibe etmesiyle Hak Teaia'mn peygamberini zengin kıldığım söylemişlerdir.
Bu ve buna benzer üstün özelliklerinden dolayı o övgüyü hak etıniş, yerde ve
gökte övülen bir insan haline gelmiştir. Nitekim bir gün Cibril Hz. Peygamber'e ge
lerek ona:
"Ey Allalı'ın Resı1lü! İşte Hatice geliyor. Yanında bir kap, içinde de biraz katık
var. O yanına geldiğinde ona Rabbinden selam söyle ve onu gürültü ve yorgunluk 6
bulunmayan cennette içi oyulmuş inciden mamul bir evle müjdele!" dedi.
Cibril ona Hak Teaia'dan selam getirdi ve kendisini cennetle müjdeledi. Bu bir
mü'min için büyük bir balıtiyarlıktır. Bundan daha büyük balıtiyarlık olamaz. Hakk'ın
nzasım kazanına, cennete kavuşma en büyük saadettir. Bundan daha büyük saadet
olamaz. Burada Hz. Hatice'nin fazileti açıkça görülmektedir. O Allalı Teaia'mn özel
4 İbnü'l-Esir, Üsdii'l-ğiibe, Vll, 82.
5 Duhil., 8.
6 Buhan, Uınre Il, Menllkıbü'I-ensiir 20, Nikilh 108, Edeb 23, Tevhld 32, 35; Müslim, Fedliilü's-sahabe, 71-74; Tirmizi, Menilkılı 61; İbn Mace, Nikilh 56.
Diyanet llrni Dergi • Cilt: 45 • Sayı: 2
selamma mazhar olmuş, mertebelerin en yücesine errniştir. Bazı iilimler bu hadise
dayanarak onun Hz. Aişe'den faziletce daha üstün olduğuna hükınetıniştir. Çünkü,
Hz. Aişe Cibril'in selamma mazhar olmuşsa da Allah'ın selamma mazhar olamamış
tır. Padişahin selamma mazhar olmak, her bakımdan elçinin selamma mazhar olmak
tan daha hayırlı ve daha faziletlidir. Bunda hiç şüphe yoktur.
Burada Hz. Hatice'nin faziletini gösteren bir başka delil de onun derin ve ince bir
anlayışa sahip olmasıdır. Çünkü o, Allah'tan gelen selama mukabele ederken "Selam
Allah'a olsun" dememiş, aksine "Allah selamın kendisidir" demiştir. Nitekim teşeh
hüdde aslıabctan bazıları "es-SeHiınu ala1Hih: Selam Allah'adır" demiş, Hz. Peygam
ber bunu düzelterek, Allah Teiila'nın bizzat kendisinin selam olduğunu, dolayısıyla
"Ettahiyyatu lillah: Selam Allah'ındır" demelerini emir buyurmuştur. Şu halde Hz.
Hatice bu inceliği çok iyi kavramış, bunun için Cenab-ı Hakk'a selam vermek yerine
onun selam olduğunu söylemekle yetinıniş, selam makarnında Allah'a senada bulu
narak, yarataula yaratılan arasını ayırmış, sadece Cibril'e ve Hz. Peygamber'e selam
etmiştir.
Hiçbir başarı tesadüfle elde edilemediği gibi, hiçbir fazilet de rastgele kazanıl
maz. İnsan durup dururken fazilet sahibi olup üstün nitelikleri yakalayamaz. Mutla
ka çalışması, kulluğa yaraşır hayırlı işler yapması lazımdır. Kul her işinde yaratıcı
nın nzasını kazanmayı hedefler, her halinde edeb sınının gözetirse yaratan nezdinde
değer kazanacağı gibi, yaratılanlar nezdinde de değer kazanır.
Hz. Hatice gökte böyle değer bulduğu gibi yerde de aynı şekilde değer kazanmış
tı. O Hz. Peygamber'in övgüsüne nail olacak derecede faziletli ve değerli bir kadın
dı. O imanda, sabırda, iffette, güzel alılakta, kısacası her hayırlı nitelikte örnek olan
bir anneydi. Hz. Peygamber onun olgunluğuna işaret etmek üzere:
"Kadınlardan İmran'ın kızı Meryem, Firavun'un karısı Asiye, Huveylid'in kızı
Hatice ve Muhammed'in kızı Fatıma'dan başka kimse kemiile ermemiştir" buyurmuş-7
tur.
Tarilite yaptıkları hayırlı işlerle ve seçkin kişilikleriyle yadedilen, Allah'ın kela
rnında güzel halleriyle anılan Hz. Asi ye ve Hz. Meryem'in ardından Hz. Hatice üçün
cü seçkin kişi olarak meşhur olmuştur. Dördüncü seçkin şahsiyet olan Hz. Fatıma'nın
annesi olmak sıfatıyla da ayn bir değer kazanmıştır. Dünyada kemale eren dört ka-
7 Buhfui, Enbiya 45; Müslim, Fedililu's-sahabe 70; Tirmizi, Et'ime 31.
PEYGAMBER EŞLERİN1N FAZİLETLERl
dından ikisinin bu ümınetten olması, Hz. Hatice'den sonra kızının da ayın olgunluğa
ermesi onun ne derece büyük bir insan olduğunu göstermesi bakımından kayda de
ğerdir. Bu Allah'ın bir lütfudur ve bu lütfu ilahiyi ona ikram etmiştir.
Böylesine üstün niteliklerle donanrmş, her türlü faziletli özellikleri kendinde top
lamış bir insan olması sebebiyle Hz. Hatice Peygamber aleyhisselamın bayatında son
derece önemli bir yere ve mevkie sahip olarak yaşamıştır. Daha sonraki eşlerinden
hiçbiri ne kadar genç ve güzel olurlarsa olsunlar onun yerini tııtamamıştır. Bunun en
iyi şahitlerinden biri Hz. Aişe'dir. O Hz. Peygamber'in eşleri arasında en sevgili kişi
. olmasına ve hiç kimseyi kıskanmamasına rağmen vefatından yıllarca sonra bile ol
sa Hz. Hatice'ye irnrenmek ve onu kıskanmak zorunda kalrmştır. Halbuki onu sağ
olarak Hz. Peygamber'in yamnda hiç görmemiş, aralarında rekabete yol açacak bir
ortamı hiç teneffüs etınemişti. Bütün bunlara rağmen Hz. Peygamber'in onu bir tür
lü unutamamış olması, sık sık konuşmalarında onu anması, bir koyun kesip etini par
çaladığında çoğu zaman onun dostlarına göndermesi, "Bana onun sevgisi verildi" bu-s
yurması Hz. Aişe'nin gözünden kaçrmyordu. Tabiatıyla bütün bunlar Hz. Hatice'nin
mermer üzerine kazınan kitabeler gibi Hz. Peygamber'in rubunda derin izler bırakan
batıfalanndan kaynaklamyordu. Bazen dayanarnayıp Hz. Peygamber'e sanki dünya
da Hatice'den başka kadın kalmadığım söylerdi. Fakat Hz. Peygamber eski ve vefa
kar eşi hakkında en ufak olumsuz bir şey söylemez, hep onun iyiliklerini sayar, "O
şöyleydi, o böyleydi" diyerek onun tatlı batıralarım yad eder ve çocuklarının ondan 9
olduğunu söylerek karşılık verirdi.
Hz. Hatice hakkında ne söylense yeri idi ve o bütün bu övgülere Hiyık biri olarak
hayat sürdü. Anılmaya, hatırlanınaya değerdi. Hz. Peygamber de bunu yapıyordu.
Vefaya vefa ile karşılık veriyordu. Hz. Aişe'nin onu kıskanması ve: "Sanki dünyada
Hatice'den başka kadın kalmadı!" demesi gayet normal karşılanmalıdır. Kıskançlık
duygusu onu zaman zaman Hz. Hatice aleyhinde daha ağır şeyler söylemeye de sev
kediyordu. Zira Hz. Hatice'yi hatırlatan her türlü hatıra Hz. Aişe'nin kıskançlığım te
tikliyor ve onu ister istemez zor durumlara düşürüyordu. Bir defasında Hz. Hatice'nin
kızkardeşi Hrue, Hz. Peygamber' in huzuruna girmek için izin istemişti. Hrue'nin se
si Hz. Hatice'nin sesine çok benzediğinden dolayı vefakar eşini hatırlayan Hz. Pey
gamber aniden heyecanıandı ve:
8 Müslim, Fed1iilü's-sahabe 75.
9 Buhfui, Meniikıbü'l-ensfir 20; Müslim, Fed1lilü's-sahabe 74-76; Tirmizi, Birr 70, Meniikıb 70.
Diyanet İlı:ni Dergi • Cilt: 45 • Sayı: 2
10
"Allah'ım, bu Huveylid kızı Haie'dir!" dedi.
Bu manzarayı gören Hz. Aişe dayanarnadı ve bir zamanlar ölüp gil:rniş bir kim
seyi niçin anıp durduğunu, Allah'ın onun yerine kendisine daha hayırlısım verdiğini ıı
söylemekten kendini alamadı. Daha hayırlı sözüyle kendisini kastediyordu. Kendi-
ne göre belki sözünde haklı gibi görünüyordu ama durum hiç de tahmin ettiği gibi
değildi. Zira Hz. Peygamber onun bu sözünü yerinde bulmadı ve:
"Hayır, Allah Teaia bana ondan daha hayırlısım vermedi. Halk bana inanmazken
o inandı. Herkes bana yalancı derken o doğru söylediğimi kabul etti. Kimse bana bir
şey vermezken o beni malıyla destekledi ve Cenab-ı Hak bana ondan çocuklar ihsan 12
etti" diyerek ona cevap verdi. Fazilet konusunda kirnin üstün olduğunu bir kez da-
ha vurgulayarak faziletin cemalde değil kemalde, yaşta değil başta olduğunu söyle
di.
Hz. Hatice aleyhindeki sözleriyle Allah Resfilü'nü üzdüğünü gören Hz. Aişe bu
sefer yaptığından çok pişman oldu ve yernin ederek, bundan sonra böyle şeyler ko
nuşmayacağım, sadece onu hayırla anacağını söyleyerek kendisinden özür diledi.
Çünkü, Hz. Hatice hep lehinde konuşulacak, bütün mü'rnin hanımiara örnek olacak
meziyetleri bulunan birisi idi. O imanda ve ihsanda, iffette ve ahlakta, ibadet ve ta
atta, seçkin bir anne olduğundan her zaman hayırla yadedilmeyi hak ediyordu. Onun
bu özelliği, şahsında adeta billurlaşınıştı. Zira Hz. Peygamber, meleğin kendisine va
hiy getirdiğini söylediği zaman herkes ondan şüphelenrniş, peygamberliğini tered
dütle karşılarnıştı. Fakat onu çok iyi tanıyan bir insan olarak Hz. Hatice, hiç tereddüt
etıneden ona iman etti. Böylece kendisinden sonra İslam'a girecek bütün kadınlar
için iyi bir çığır açmış oldu ve bu yolla kıyametekadar imana girenierin mükafatı gi
bi mükafat almaya hak kazandı. Hz. Hatice Allah Resfilü'nün hayatında cereyan eden
hadiselerde hiçbir zaman sarsılmaınış, büyük bir azim ve sebatla ona yardımcı ol
muştur. Sıkıntılı anlarda ona sağladığı teselli, ondaki akıl ve ferasetin derecesini gös
termeye yeterlidir. Hz. Peygamber kendisini üzen bir söz işitip, yüreğini yaralayan
bir olayla karşılaştığı zaman evine Hz. Hatice'nin yanına döndüğünde kendine gelir
di. Onun gönüllere huzur veren güzel sözleriyle teselli olur, gözleri aydınlık eden ka
rarlı duruşları sayesinde kederini unutur, moral bulurdu.
10 Buhfui, Menilkıbü'l-ensiir 20; Müslim, Fedailü's-sahabe 78.
ll Buhfui, Menilkıbü'l-ensiir 20; Müslim, Fedailü's-sahabe 78.
12 Ahmed b. Hanbel, Miisned, VI, 118; İbnü'I-Eslr, Üsdii'l-ğiibe, VII, 82 .
. :;:::. =~-------
.,..._JL--,
26
PEYGAMBEREŞLERİNİN FAZİLETLERl
Hz. Hatice üstün şahsiyeti, sağlam karakteri ve güzel nitelikleri sayesinde Hz.
Peygamber'in hayatında müstesna bir mevkie sahip olmuş, layarnete kadar gelecek
mü'min hanunlara da örnek bir kadının nasıl olması gerektiğini canlı misallerle ha
yatında yaşayarak göstermiştir.
Allah'ın nzasını, yuvasının mutluluğunu, dünya ve iilıiretin huzur ve saadetini dü
şünen bütün anneler için en güzel örneği teşkil eden Hz. Hatice, nübüvvetin onuncu 13
yılında vefat etmiş ve Mekke'deki Hacun kabristanına defnedilmiştir.
SEVDE BİNTİ ZEM'A
Hz. Peygamber en sevgili eşi Hz. Hatice'nin vefatından sonra çocuklanyla bir
likte yalnız kaldı. Yıllarca aynı yastığa baş koyduğu, çocuklanna arınelik yapan bir
kadının yokluğu elbette büyük teessür uyandınnıştı. Ne var ki hayat devam ediyor, '
insan nefes alıp veriyordu. Ölenle ölünemeyeceği için yeniden bir yuva kurmak ge
rekiyordu.
Mekke'de Sevde isminde bir hanım vardı. İslamiyetİn ilk yıllannda iman etmiş,
müşriklerin akıl almaz eza ve cefalanndan dolayı kocası ile birlikte Habeşistan'a hi c
ret etmek zorunda kalmıştı.
Sevde, orada bir süre kocasıyla birlikte kaldı. Daha sonra Habeşistan'dan Mek
ke'ye döndü. Ama Sekran adındaki kocası Mekke'ye dönüşten kısa bir müddet sonra 14
vefat etti. Sevde, kocası vefat ettiğinde yaşı elli civarında idi. Onun imanındaki sa-
dakatı, bütün zorluklara rağmen İslam dinindeki sehatını gören Hz. Peygamber onun
la evlenrneye karar vererek ona evlilik teklif etti .. o da bunu kabul etti. Hz. Peygam
ber Hatice'nin vefatından sonra önce Aişe'yi, sonra Sevde'yi nikahladı ama Sevde'yi 15
daha önce evine aldı.
Sevde, Hz. Hatice'nin öksüz kalan çocuklanna bir taraftan annelik yaparken bir
taraftan da yaşı ilerlemiş olmasına rağmen Hz. Peygamber' e iyi bir eş olmaya çalışı
yordu. Bu yaşlı hanım Habeşistan'a hicretin ardından kısa bir süre sonra Hz. Peygam
ber'in çocuklanyla birlikte Medine'ye hicret etti. Yani o bu haliyle Allah yolunda iki
defa hicret eden ender hanımlardandı. Onun en büyük arzusu mü'minlerin annelerin-16
den biri olarak yaşamaktı.
13 İbnü'l-Eslr, Üsdii'l-ğiibe, VIT, 85.
ı 4 İbn Sa' d, Tabakiit, VITI, 52-53.
ı5 İbn Sa'd, Tabakiit, Vill, 53; İbnü'I-Eslr, Üsdii'l-ğiibe, VIT, ı57.
ı 6 İbnü'l-Cfuı.ıd, Miintekii, s. ı 8 1.
~~ 27
Diyanet İlmi Dergi • Cilt: 45 • Sayı: 2
Sevde diğer harnınlar gibi, savaşlara da iştirak ederdi. Uhud Savaşı'na katılarak,
oradaki birçok müslümanın yarasını sardı, onlara su taşıma görevini ifa etti. Hz. Pey
gamberle son veda haccında bulundu, onun vefatından sonra da bir daha hac ve um-
reye gitmedi.
Hz. Sevde şaka yı ve Iatifeyi severdi. Bir kere yaptığı şakasıyla Hz. Peygamber' i 17
sevindirmiş ve onun duasını alınıştır. Aynca alçakgönüllülüğü ve eli açıklığıyla ta-
nınırdı, bol sadaka verirdi. Kendisine gelen bütün hediyeleri fakiriere verir, onların
sevinmesinden zevk alırdı. 18
Sevde Hz. Ömer'in halifeliğinin son yıllannda vefat etti. Mü'rninlerin anıtele-
rinden her birinin vefatı aslıab-ı kirarnı derinden sarsıyor, yüreklerini yaralıyordu.
Nitekim İbn Abbas Hz. Sevde'nin vefat ettiğini öğrenince hemen secdeye kapandı.
Niye böyle davrandığı sorulunca Hz. Peygamber'in Allah'ın ayetlerinden bir ayet gö
rüldüaünde secde edilmesini emir buyurduğunu, onun zevcelerinden birinin !!itme-o 19 o
sinden daha büyük bir ayet olmadığını söyledi.
Bundan murad, bela ve sıkıntıların inişini haber veren inzar edici, korkutucu ala
metlerdir ki, Allah Teiila bunlarla kullarını korkutur. Hz. Peygamber'in zevcelerinin
vefatı da bu çeşit alarnet ve işaretlerdendir. Çünkü onlar zevcelik Şerefi yanında, sa
habilik şerefiyle de müşerref oldular. Onlardan her birinin vefatı gökteki yıldızların
kaymasına benzerdi. Yıldızlar azaldıkça karanlıklar artardı. Hz. Peygamber'in kendi
si ashabının başına gelecek bela ve musibetlere karşı bir garanti olduğu gibi, ashabı
da daha sonraki kuşaklar için bir garanti sayılırdı. Onlardan biri gittiği zaman onlara
gelebilecek bela ve musibetlerin vakti yaklaşmış demekti.İbn Abbas'ın endişesi bun-
dan kaynaklanıyordu.
Resulüllah'ın zevceleri bu manada diğer insanlara göre daha çok hak sahibi idi
ler. Yani onların vefatları söz konusu emniyet ve güveni ortadan kaldıracak emare
lerden biri sayılırdı. Emniyet ve güvenin kalkması ise korku ve endişeyi gerektirirdi.
Çünkü onlar bereket ve fazilette örnek kişilerdi. Onların hayatta olması insanların ba
şına gelebilecek bela ve musibetlere karşı bir güven sebebi idi. Onların vefat etmesi
gelmesi muhtemel belaların yakınlaşması, fazilet kaynağı insanların ölümüyle yeryüzü
ne inen bereket ve nimetierin arkası kesilmeye ve azalmaya başlamış olması demekti.
17 lbn Sa'd, Tabakat, VIII, 54.
18 lbnü'l-Esir, Üsdii'/-ğabe, VII, 157-158.
19 Ebil Di\vud, Salfit 269.
PEYGAMBER EŞLERİN1N FAZILETLERİ
HZ. AiŞE
Hz. Aişe, Ebı1 Bekr es-Sıddik'ın kızıdır. Asil ve soylu bir aileden gelmektedir.
Hz. Peygamber'in bftkire olarak nikahladığı tek zevcesidir.
Hz. Aişe bir çok fazilete sahiptir. Başta onun Hz. Peygamber'le izdivacı ilahi bir
işaret sonucu gerçekleşmiştir. Nitekim Hz. Peygamber ona hitaben şöyle buyurmuş
tur:
"Bana üç gece rüyamda gösterildin. Melek senin suretini bana ipekli bir kumaş
içinde getirdi ve: Bu senin müstakbel hanımındır dedi. Bir de yüzünü açınca baktım
ki o senmişsin. Cibril'in o sözü üzerine ben: Eğer bu Allah'tan ise Allah kendi takdi-ın
rini yerine getirir" dedim." Netice takdir yerini buldu ve Aişe Hz. Peygamber'in eşi
oldu.
Hz. Aişe peygamber eşleri içinde hicret şerefi ile şereflenen hammlardandır. An
nesi, ağabeyi Abdullah, kızkardeşi Esma, Hz. Peygamber'in hanımı Sevde, kızları •• 21
Fatıma ve Ummü Külsüm ile birlikte hicret etti.
Hz. Peygamber onunla Medine'de, hicretin ikinci yılında evlendi. Hz. Aişe mes
cide bitişik altı arşın genişliğindeki küçücük bir eve gelin geldi. Evinin kapısı mes
cide açıldığı için Hz. Peygamber'in bütün sohbetlerini, vaaz ve hutbelerini dinleme
fırsatı buldu. Mükemmel zekası, kuvvetli hafızası ve güzel konuşmasıyla Hz. Pey
gamber"in takdirini kazandı. Bu sebeple Hz. Peygamber onunla konuşmaktan, bitip
tükenmeyen sorularına cevap vermekten zevk duyardı. Hz. Peygamber'in hanımları
içinde Hz. Hatice'den sonra en fazla onu severdi.' Ona Hümeyra lakabım verdi. "Di
ninizin yarısını bu Hümeyra'dan alınız" buyururdu.
Peygamber hanımlarının bütün mü'minlerin anııeleri olduklarını bildiren ayet na
zil olunca Hz. Peygamber'in diğer eşleri gibi o da yaşı çok genç olmasına rağmen 22
mü'minlerin annesi ümmü'l-mü'ı:ninln diye anılmaya başladı. Hz. Aişe'nin de dahil
olduğu bu hanımlar hürmet ve saygıda mü'minlerin anneleri mesabesindedirler. Üm
met üzerine onları nikah etınek haram, kendilerine hürmet etmek farzdır. Bunun dı
şındaki hususlarda ise onlar, öteki yabancı kadınlar gibidirler.
20 Buhfui, Menlikıbu'l-ensfir 44, Nikah 35; Müslim, Fedfiilu's-sahabe 79; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 41, 128, 161.
21 Mustafa Fayda, "Aişe", DİA, İstanbul 1989, II, 201.
22 Ahzab (33), 6.
.........,~
29
Diyanet llıni Dergi • Cilt: 45 • Sayı: 2
Hz. Aişe genç ve dinamik oluşu sebebiyle Hz. Peygamber'in bazı gazvelerine ka
tıldı. Onunla beraber diğer sahabe haruınl~ gibi harpte yaralıların tedavisiyle meşgul oldu. Uhud Gazvesi'nde sırtında su ve yıyecek taşımak gibi geri hizmetlerde ca-
lıştı.23 Hendek Savaşı'nda Bem Harise kabilesinin kalesinde bulundu.24
•
Hudeybiye Musalahası'nda da haı:ır oldu. Mekke fethine gidileceğini Hz. Pey
gamber yalnız ona haber verdi. Hicretın onuncu yılında yapılan Veda Haccı'na diğer
ümmehatü'l-mü'rnirıln gibi o da bulundu.
Katıldığı en mühim seferlerden biri Berıl Mustalık Gazvesi'dir. Gazve dönüşü özel ihtiyacını gidermeye çalıştığı sırada, ordunun arkasından kaldığı ve durumun
farkına varılmadı. Gecikmesi çeşitli şekillerde yorumlanarak iftiraya uğradı. Uzun
zaman süren sıkıntılı ve ıstıraplı günlerden sonra hakkın~a Kur'an ayetleri indirildi
ve ona yapılan iftiranın tamamen asılsız oldu~~6 bildirildi. O da bundan dolayı baş-kasına değil, yalnızca Allah Teala'ya harndettı.
Onun masum olduğunu belirten mezkur ayetlere göre Peygamberin eşi hakkında bu yalanı uyduranların bir güruh olduğu, bunun kötü sanılmaması gerektiği, aksine
bu durumun mü'rninler için hayırlı olduğu, 0 güruhtan olan her kişiye cezalarının ve
rileceği, elebaşlarının ise büyük bir azaba uğrayacağı vurgulanmış, halbuki onu i it
tikleri "m"" e<kek kadın bütün mü'minlerin hüsnfi zand• bulunup onun •pru;•k ~IT iftira olduğunu söylemeleri lazım geldiği, bu iddialarına dört şahit getirmeleri gerek
tiği, şahit getirmedikçe 0
kişilerin Allah katında yalancı olacakları belirtilmiş; Al
lah'ın dünya ve ahirette mü'ıninlere lütuf ve merhameti olmasaydı, o kötü sözü yay
malarından dolayı büyük bir azaba uğrayacakları, onu dillerine doladıkları, bilmedik
leri şeyleri ağızlarına aldıkları, onu önemsiz bir şey sandıkları, oysa onun Allah ka
tında büyük bir günah olduğu, onu işitenlerin bu konuda konuşmalarının yakışık al
mayacağı, h~şa bunun büyük bir iftira olduğunun söylenınesi gerektiği, buna benzer
bir şeye bir daha dönmemeleri lazım geldiği ifade buyurulmuş, Allah'ın ayetleri acıkça bildirdiği, mü'ıninler arasında hayasızlığın yayılmasını arzu edenlere, düny; ve
ahirette can yakıcı azab olduğu, Allah'ın bildiği, onların ise bilmediği, Allah'ın lütuf
ve merhameti olmasaydı, hemen cezalarının verileceği, şeytana ayak uydurulmama
sı, şeytanın ardına takılana şeytanın hayasızlığı ve fenalığı emredeceği, Allah'ın lü-
23 Fayda, "Aişe", OlA, II, 201.
24 Fayda, "Aişe", OlA, II, 201.
25 Nur (24), 11-21.
26 Buhfui, Şehadiit 15.
PEYGAMBER EŞLER1N1N FAZİLETLERl
tuf ve merhameti olmasaydı, hiçbirinin ebediyen temize çıkamayacağı, fakat Allah'ın 27
dilediğini temize çıkaracağı, Allah'ın işiten ve bilen olduğu belirtilmiştir.
Hz. Aişe gibi masum ve günahsız bir kadının sadece Hakk'a tevekkül ederek on
dan yardım beklernesi ve neticede Allah Tema tarafından tezkiye edilip suçsuz oldu
ğunun ifade edilmesi onun için gerçekten büyük bir mazhariyettir. Onun şahsında if
tira ve zina isnadı gibi olaylar karşısında müslümanların neler yapması gerektiği bu
olay neticesinde ortaya çıkmış oldu.
Kendisi hakkında bir ayet indirileceğini aklından bile geçirmeyen Hz. Aişe'nin
nazil olan bu ayetler karşısında hayranlık içinde, "Allah Tema'dan başkasına şükret
mem. Çünkü beni Rabbirn ayet-ikerime ile metlıetti" demesi onun bu olaya ne kadar
çok sevindiğini gösterdiği gibi, onun faziletini de ortaya koymaktadır.
Yine Hz. Aişe'nin katıldığı bir başka seferde kaybettiği özel bir eşyasını ararken
müslümanların gecikmesi ve susuz bir yerde sabah namazını kılmak için abdest ala
mamaları ardından teyemınüro ayetinin nazil olması üzerine müslümanların Hz.
Aişe'ye dua etıneleri onun faziletine delil teşkil eden bir başka hadisedir. Teyemın üm
gibi hayırlı bir işe vesile olma bahtiyarlığı yine Hz. Aişe'ye nasib olmuştıır.
Hz. Aişe, Hak Tema'nın sevgisini kazandığı gibi Medine halkının da sevgisini ka
zanmıştı. Medineliler Resillüllah'ın ona olan sevgisinin farkında olduklarından bir
hediye takdim edecekleri zaman onu Aişe'nin nöbet gününe denk getirmeye çalışırıa
lar ve genellikle hediyelerini onun evine gönderirlerdi.
Tabiatıyla bu durum gözden kaçmıyordu. Her nimet sahibini kıskananlar olduğu
gibi onu da kıskananlar yok değildi. Medinelilerin ona olan teveccühleri ve hediye
lerini özellikle onun evine göndermeleri diğer ümınehatü'l-mü'mininin rahatsızlığına
yol açmıştı. Bundan dolayı onlar kendi aralarında toplandılar ve Hz. Peygamber'in
sevgili kızı Fatıma'yı bu meselede problemi Hz. Peygamber'e ulaştırmakve bir çö
züm yolu aramak için bir defasında peygambere gönderdiler. Fatıma'nın geldiği sıra
da Hz. Peygamber Aişe'nin odasında bulunuyor ve uzanmış vaziyette is tirahat buyu
ruyordu. Fatıma içeri girmek için izin istedi. Hz. Peygamber de ona izin verdi. Fatı
ma girer girmez babasına hanımlarının kendisini gönderdiklerini, onların kendisin
den Ebı1 Kuhafe'nin kızı Aişe hakkında eşitlik istediklerini söyledi. Aişe onun konuş-
27 Nur, ll -21.
28 Buhful, Hibe 7; Müslim, Fediiilu's-sahabe 82.
Diyanet İlmi Dergi • Cilt: 45 • Sayı: 2
masını dinliyor, bir şey demeden susuyordu. Hz. Peygamber kızının eşleri hakkında
kendisine getirdiği sorunu dinledikten sonra ona:
"Ey kızcağızım! Benim sevdiğimi sen sevmez misin?" buyurdu. Fatıma sevdiği
ni söyledi. Bunun üzerine Hz. Peygamber:
"Öyle ise Aişe'yi sen de sev!" buyurdu.
Fatıma babasından bu sözleri işitince bir şey diyemedi. Kalkıp eşlerinin yanına
döndü ve onlara, hem kendi söylediğini, hem de babasının söylediği sözleri haber
verdi. Bu durumdan memnun olmayan kadınlar Fatıma'ya kendileri için bir şey yap
madığım söylediler. Onun tekrar babasına dönmesini ve ona gerçekten hamrnlarımn
Aişe hakkında 'ondan adalet istediklerini söylemesini istediler. Fakat Fatıma bu ko
nuda artık bir şey yapamayacağım belirterek onların ikinci tekliflerini kabule yanaşmadı.
Peygamber hanımları bu defa diğer zevcesi Zeyneb binti Cahş'ı kendisine gön
derdiler. Din hususunda Zeynep'ten daha hayırlı, onun kadar Allah'tan korkan, onun
kadar doğru sözlü, onun kadar akrabayı ziyaret edip gözeten, onun kadar çok sadaka
veren ve verdiği sactakada Allah'a yaklaşmaya vesile olan her türlü hayır işlerinde
nefsini onun kadar borlayan yoktu.
Hz. Zeynep, Hz. Peygamber'in huzuruna girmek için izin istedi. O sırada Hz.
Peygamber kızı Fatıma'nın evinde Aişe ile birlikte bulunuyordu. Hz. Peygamber ona
izin verdi. Zeynep içeriye girince kendisini eşlerinin gönderdiğini, onların kendisin
den Aişe hakkında adil davranmasım istediklerini söyledi. Aişe de Hz. Peygamber'i
gözetiyar ve Zeyneb'e cevap verme hususunda kendisine izin verecek mi vermeye
cek mi diye gözüne bakıp duruyordu. Zeynep konuşmasına devam etti. Nihayet Aişe
anladı ki Hz. Peygamber, kendisinin Zeyneb'e karşı kendisini savunmasına bir şey
demeyecekti. Aişe Zeynep hakkında konuşmaya başlayınca, ona pratik zekasım ve
konuşma kabiliyetini gören Hz. Peygamber gülümseyerek:
"0, Ebu Bekir 'in kızıdır" buyurdu. 29
Onun üstün bir kabiliyete sahip olduğunu, kendisiyle kolay kolay başedilemeye
ceğini anlatmak istiyordu. Hz. Aişe gerçekten de böyle idi. O müslüman hanımlar
içinde müstesna bir mevki ye, ilmi ve dini bakımdan üstün bir yere sahipti. Onun üm
met içindeki fazileti ve üstün şahsiyeti gün gibi aşikardı. Her insan, insan olma özel-
29 Buhfui, Hibe 8; Müslim, Fediiilu's-sahabe 83; Nesill, lşretu'n-nisa 3; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 88.
PEYGAMBER EŞLERlNlN FAZİLETLER!
liği taşımakla beraber Hak TeaHi'mn bazı insanlara, bazı kadınlara daha ayn bir hu
susiyet verdiği, bazılarıru bazılanndan daha üstün ve daha faziletli kıldığı şüphesiz
di. Aişe de bunlardan biri idi. Allah Terua ona ayn bir kabiliyet vermiş, ona özel bir
lütufta bulunmuştu.
Bu gibi üstün özelliklerinden dolayı Hz. Peygamber vefat eden eşi Hz. Hatice'den
sonra eşleri arasında en çok onu severdi. Aslıabctan biri Hz. Peygamber'e insanların
hangisinin kendisine daha sevimli olduğunu sorduğunda Hz. Peygamber: m 3t
"Aişe" diye cevap verdi. O dünyada ve ahirette onun hanıınıdır. Hz. Peygam-
ber bir sefere çıkmak istediğinde eşleri arasında kura çekerdi. Kura Aişe'ye çıktığı 32
zaman daha çok sevinir, daha çok mutlu olurdu. Zira Hz. Peygamber'in yanında 33
Aişe'nin özel bir yeri vardı. Meleklerin bile ona iltifatlan vardı. Cibril bir defa ona 34
selam vermişti. Nitekim bir gün Resiil-i Ekrem ona: "Şu zat Cibıil aleyhisselam-
dır, sana selam ediyor" buyurdu. O da: "Ve aleyhi's-selam ve rahmetull!l.hi ve bere-35
katüh" diyerek onun selarnına karşılık verdi. Meleğin Hz. Aişe'ye selam vermesi,
onun Allah katındaki değerini ve faziletini ortaya koymaktadır. Hz. Peygamber aynı
zamanda Aişe'yi Ümmü Zer denilen fazilet sahibi bir kadına benzetirdi. Onunla za
man zaman koşular yapardı. Bu yarışlarda bazı zamanlar o Hz. Peygamber'i geçer, 36
bazen de Hz. Peygamber onu geçerdi.
O gerçekten fazilet sahibi idi. Öksüz ve yetirnleri himaye edip yetiştirir, sonra da
onları evlendirirdi. Köle ve cariyeleri azad eder, hürriyetlerine kavuştururdu. Beıire
onun hizmetinde bulunurdu. Aişe arınemiz onu efendisinden satın alarak hürriyetine
kavuşturdu. Fakat Beıire Hz. Aişe'den aynlmadı, onun hizmetinde bulunmayı bir şe
ref saydı.
O aynı zamanda son derece şefkatli ve merhametli idi. Bir gün sırtına iki çocuğu
nu almış yoksul bir kadın çıkageldi. Hz. Aişe ona üç hurma verdi. Kadın da çocuk-
30 Buhfiri, Menakib 27; Müslim, Fedail 27.
31 Buhfiri, Menakib 27.
32 Buhfiri, Nikalı 97; Müslim, Fedililu's-salıabe 88; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V1, 1 14.
33 Buhfiri, Enbiya 32, Fedailu's-salıiibe 30, Et'ime 25; Müslim, Fedailu's-salıiibe 89; Tirmizi, Et'ime 31; Nesil.f, İşretu'n-nisfi 3; İbn Mfice, Et'ime 14; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 294, 409.
34 Buhfiri, Nikalı 97; Müslim, Fedfiilu's-salıabe 90; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 1 14.
35 Buhfiri, Bed'ü'l-halk 6; İsti'ziin 16; Müslim, Fedailü's-salıfibe 90-91.
36 Eb il Dfivı1d, Cihfid 61.
Diyanet İ1ı:ni Dergi • Cilt: 45 • Sayı: 2
lanna birer hurma verdi; öteki hurmayı yemek için ağzına götürmüşili ki, çocuklan
onu da istediler. Kadıncağız yemek istediği bu hurmayı çocuklarına bölüştürdü. Ka
dımn bu tutumuna hayran kaldı ve yaptığım ResiH-i Ekrem'e anlattı. ResiH-i Ekrem
de bu şefkati sebebiyle Allah Teiila'mn o kadına mutlaka cenneti verdiğini veya bu 37
sebeple onu cehennemden aziid ettiğini söyledi. Kadının bu hareketi takdire şayan
olmakla birlikte Hz. Aişe'nin bir değil üç hurmayıkadına vermesi daha büyük takdi
re şayandır ve onun cömertliğini ve faziletini açıkça göstermektedir. Demek ki, Hz.
Aişe, bazen üç ay boyunca ocağı yanmayan, çoğu zaman yiyecek bir şey bulunma
yan evinde, önce bir hurma bulup vermiş, sonra bir yerlerden iki hurma daha bulup
vermiştir. Elindeki bir tane hurmayı hiç tatmadan ve kendi açlığına bakmadan yav
rulanna veren annenin şefkati çok yüce ve asil olmakla birlikte evindeki üç hurmayı
hiç düşünmeden fakire veren Hz. Aişe'nin şefkat ve merhameti yoksulu kendine ter
cih etmesi ne kadar ibret vericidir. Ebed1 kurtuluşun merhamet sayesinde mümkün
olacağım ifade buyuran Efendimizin sadece merhamet edenlere, Cenab-ı Hakk'ın 38
merhamet edeceğini haber vermesi son derece kayda değerdir.
Hz. Aişe bütün bu özelliklerinin yam sıra kanaatkar ve zahiddi. Onun da dahil ol
duğu Peygamber ailesi; iki gün üstüste doya doya buğday ekmeği yemeıniş, iki gü-39
nün yiyeceğinden biri mutlaka kuru hurma olmuştur. Bir defasında Allah'a yeınin
ederek kendilerinin bir hiliili, sonra diğerini, sonra bir başkasım, yani iki ayda üç hi
liili gördüklerini buna rağmen Resülüllah'ın evlerinde hiç ateş yanmadığım söyledi.
O halde geçimlerinin nasıl olduğunu soranlara iki siyah, yani hurma ve su diye ce
vap verdi. Bir de Resülüllah'ın ensardan sağmal hayvanlan bulunan bir komşusunun
olduğunu, onlann Resülüllah'a bu hayvaniann sütlerinden gönderdiklerini, onun da 40
kendilerine içirdiğini anlattı.
O ilahi ikrarnlara nail olacak kadar da takva sahibi idi. Resfilüllah vefat ettiği sı
rada onun evinde bir parça arpadan başka bir canlımn yiyeceği hiçbir şey yoktu. Hz. 41
Aişe ondan uzun süre yedi.
Cesur ve onurlu idi. Din düşmanianna karşı tavnnı koyar, tepkisini gösterirdi. Bir
gün Hz. Peygamber'in yanına beş on yahudi gelınişti. Bunlann sözcüleri, güya selam
37 Müslim, Birr 148.
38 Tirmizi, Birr 16; Ebil Davild, Edeb 58.
39 Müslim, Zühd 25.
40 Buhan, Hibe I; Rild\k 17; Müslim, Zühd 28.
41 Buhan, Humus 3, Rildik 16; Müslim, Zühd 27; İbn Miice, Et'ıme 49.
PEYGAMBER EŞLER1N1N FAZİLETLERl
vermiş olmak için, es-Selamü aleyküm yani Allah'ın selamı üzerinize olsun diyecek
yerde, es-Sfunü aleyküm yani ölüm üzerinize olsun demişti. Henüz örtünme ayeti
gelmediği için orada bulunan ve adamın selarn diye söylediği bedduayı farkeden Hz.
Aişe son derece öfkelendi, adama cevap olarak "Sfun, Allah'ın gazabı, laneti sizin
üzerinize olsun" dedi. Resfil-i Ekrem Hz. Aişe'ye dönerek ağır olmasını, Allah'ın her
işte yumuşaklık gösterilmesinden memnun olduğunu, öfkelenmemesi gerektiğini 42
söyledi.
Dindar bir kişiliğe sahipti. Birgün Resfil-i Ekrem'e en üstün amel olarak cihadı
gördüklerini, hanımlar olarak cihad etmek istediklerini söyledi. Peygamber aleyhis
selam da onun bu sorusuna kadınlar için en üstün elliadın hacc-ı mebrfu olduğunu 43
ifade buyurdu. Haccın ne güzel cihad olduğu hadisi de hatırianacak olursa, haccın 44 .
cihad niteliği iyi anlaşılır. Bundan dolayı Aişe de Hz. Peygamber'den bu cevabı al-45
dıktan sonra hiçbir sene hacca gitmeyi ihmal etmediğini söylemiştir.
Hz. Aişe ibadet ve taata da düşkündü. Geceleri namaz kılar, çoğu zaman gündüz
leri de oruç tutardı. Fakir fukaraya çokça sadaka verirdi. Bir defasında Muaviye ken
disine yüzbin dirhem göndermişti. O gün güneş batınadan önce o paranın hepsini ta
sadduk etti. Hizmetçilerinden birinin bir dirhemle et almasını söylemesi üzerine, da-46
ha önce söyleseydi alabileceğini, ama elinde bir dirhem bile kalmadığım söyledi.
Hz. Aişe son derece akıllı ve zeki idi. Birgün kendisine bir dilenci geldi. Ona bir
parça ekmek verdi. Kılığı kıyafeti düzgün bir başka adam geldi. Onu da sofraya otur
tarak yemek ikram etti. Bu farklı davranışının sebebini soranlara Aişe; Resfilullah'ın
insanlara mevki, makam ve seviyelerine göre muamele edilmesi gerektiğini belirten 47 '
hadisini okuyarak cevap verdi.
Hz. Peygamber'e vahiy gelirken genellikle Aişe'nin yamnda bulunduğu sıralarda 48
vahiy getirdi. Hz. Peygamber son zamanlarında hasta iken dahi Aişe'nin nöbet gü-
nünü kollar ve onun yanında olmak düşüncesiyle:
"Bugün neredeyirn, yarın nerede olacağım?" derdi. Onun günü gelince, Allah Hz.
42 Buhfui, Edeb 35, !sti'zfuı 22; Müslim, Selfun 10-12.
43 Buhfui, Hac 4, Sayd 26, Cihad ı.
44 Buhfui, Cihfid 62
45 Buhfui, Sayd 26.
46 Zehebi, Tezkiratü'l-hufffiz, I, 28.
47 Ebil Davild, Edeb 20.
48 Buhfui, Hibe 27; Müslim, Fedfiil 17.
Diyanet nmi Dergi • Cilt: 45 • Sayı: 2
49
Peygamber'in ruhunu Aişe'nin evinde aldı. Mübarek başı, Hz. Aişe'nin göğsüne yas-
lanmış olduğu halde vefat etti.
Hz. Peygamber'in vefatından sonra Hz. Aişe kırk yıla yakın bir müddet daha ya
şadı. Bu zaman içinde Aslıab-ı kirarn ona mü'minlerin annesi sıfatıyla büyük hürmet
gösterdi. Bütün mü'minlerin annesi olan Hz. Aişe daha küçük yaşlarda iken okuma
yazma öğrendiğinden zekası ve kabiliyeti ile etrafının dikkatini çekerdi. Öğrendikle
rini unutmaz, ezbere tekrar ederdi. Hafızası çok kuvvetli idi. Akıllı, zeki, ruime, edi
be, iffet sahibi bir hanım idi. Pek çok konuları şiirle anlatan sanatkarca bir if:ıdeye
sahipti. Aslıab-ı kiram, karakter ve hafızasma güvendikleri için birçok meseleyi on-5o
dan sorar ve öğrenirlerdi. O fıkıh ve ictihadda keskin, kuvvetli görüşe sahipti. Fıkıh
ilminin kurucularından sayılırdı. Devrinin üstün minılerinden ve Fukaha-i Seb'a'dan
dır. Hepsinin başında en mümtaz vasfı ise İslam'a ve ilme olan büyük hizmeti idi. Fı-sı
kıh ve dini ilimierin dörtte biri ondan nakledilmiştir. Zamanının bütün alimlerinin
ve diğer ümmebat-ı mü'min1nin ilmi bir araya toplansa, Hz. Aişe'nin ilmi yine daha
ağır basardı. Ashab içinde en çok fıkıh bilen, isabetli rey·bakımından en ileri gelen o
idi. Sünneti ondan daha iyi bilen, dinde derinleşmiş, ayet-i kerimelere, sebeb-i nüzul-52
lere, feraiz ilmine son derece vakıfbaşka biri yoktu. Kur'an-ı Kerim'i bütün incelik-
leriyle anlar ve tefsir ederdi. Arap şiirini ve soy bilgisi demek olan ensap ilmini de
çok iyi bilirdi. Kur'an-ı Kerlm'i, hadis-i şerlfleri, kısaca İslarniyet'i pek çok insana 53
öğretti.
Hz. Aişe'den ikibinikiyüzon hadis rivayet edilmiştir. Kendisinden de Ashab ve ta
biinden bir çok kimse hadis nakletmişlerdir. Sahih hadis kitapları Hz. Aişe'nin fetva
ları ile doludur. Ahmed b. Hanbel Müsned adlı eserinde de Aişe'nin rivayet ettiği ha
dislere yer verilmiştir.
Hz. Aişe'nin yalnız yaşadığı kırk yıllık hayatında karşılaştığı en önemli olay Ce
_ı~el Vak'ası oldu. Hz. Osman'ın şehadeti meselesi yüzünden Hz. Ali ile karşı karşıya
geldi. Savaşı kaybetmesine rağmen Hz. Ali, mü'minlere anneliği Kur'an-ı Kerim aye-
49 Buhfui, Meğazl 83; Fedailu's-sahil.be 30; Miislim, Fedailu's-sahil.be 84; Ahmed b. Hanbel, Miisned, VI, 200.
50 Zehebl, Tezkiratii'l-huffiiz, I, 27.
51 Zeheöı, Tezkiratii'l-lıuffiiz, I, 28.
52 Zehebl, Tezkiratii'l-lıuffiiz, I, 28.
53 Zehebl, Tezkiratii'l-lıuffiiz, I, 28.
PEYGAMBEREŞLERİNİN FAZİLETLER1
ti ile sabit olan Hz. Aişe'ye ikram ve izzette bulundu. Hayatımn son devrelerini bil
hassa kadınlara mahsus hallere dair fıkhl hükümlerde fetvalar vererek geçirdi.
Hicretin 58/678 yılında, Medine'de vefat etti. Cenazesini Ebu Hureyre kıldırdı.
Vasiyeti üzerine Baki' kabristanına defnedildi.
ÜMMÜSELEME
Adı Hind'dir. Oğlu Selerne'den dolayı, Ümmü Selerne diye tanınrmştır. Kocası s.ı
Ebu Selerne ile birlikte Habeşistan'a hicret etti. Ne var ki Habeşistan'a hicret ederek
Necaşi'ye sığınrmş olan müslümanlar, Mekkeli müşriklerin müslüman oldukları şek
linde aldıkları bir habere istinaden geri döndüler. Ümniü Selerne ve kocası Ebu Seleme de geri dönenler arasındaydı. Ancak Mekke'ye vardıklarında durumun eskisin-
ss den pek farklı olınadığım gördüler.
Ürmnü Selerne Allah yolunda bir değil iki hicret eden ender hanırnlardandı. Habeşistan'dan soma Allah yolunda yolculuk durmarruş, Habeşistan'ın ardından Medi
ne'ye hicret etmişlerdir. Hicret başladığı zaman ilk yola çıkanlar arasında Ürmnü Se
leme ve kocası Ebu Selerne de vardı. Ebu Seleme, Medine'ye gitinek üzere hazırlıklarını tamamladı ve hanırın için bir deve hazırlayarak Ümmü Selerne'yi üzerine bin
dirdi. Oğlu Selerne'yi de annesinin kucağına verdi. Ancak Mekke'den çıkarlarken
Ümmü Selerne'nin yakınlarından bazı adarnlar onları gördüler ve Ümmü Selerne'nin
kocasıyla gitinesine engel oldular. Bunun üzerine, Ebu Selerne'nin akrabaları da oğ
lu Selerne'yi zorla annesinden alıp götürdüler. Bununla da kalmayan adarnlar Ürmnü Selerne'yi götürüp kendi evlerinde hapsettiler. Böylece, onu hem kocasından hem de
oğlundan ayırrmş oldular.
Allah yolunda her türlü eza ve cefaya sabreden, her zorluğa tahammül eden Ümmü Seleme, her sabah çıkıp Abtah denilen yerde otıırur, akşama kadar gözyaşı dö
kerdi. Bu hal yaklaşık bir yıl sürdü. Nihayet her iki tarafın akrabaları Ümmü Sele
me'ye acıyarak oğlunu kendisine teslim ettiler ve kocasının yanına gitinesine izin verdiler. Ümmü Seleme, oğlunu yanına alarak bir deveye bindi ve tek başına yola
çıktı. Yolda Osman b. Talha'ya rastladı: Osman, kendisini Kuba köyüne kadar getir-s6
di sonra geriye döndü.
Ürmnü Selerne'nin kocası Ebu S eleme, Uhud Savaşında aldığı bir yara sonucu ve-. ~
fatının ardından ResUl-i Ekrem kendisine evlenme teklifinde bulundu.
54 İbn Sa'd, Tabakiit, VIII, 87; İbnü'l-Esir, Üsdü'l-ğiibe, Vll, 341.
55 İbnü'l-Esir, Üsdü'l-ğiibe, VII, 341.
56 !bn'ül-Esir, Üsdü'l-ğiibe, VIT, 341.
57 İbn Sa'd, Tabakiit, VIII, 90.
Diyanet llmi Dergi • Cilt: 45 • Sayı: 2
O Cibril'i insan suretinde gören ender kadınlardandır. Bir defasında Cibril Hz.
Peygamber'in yanına geldi. O sırada Hz. Peygamber'in yanında Ümrnü Selerne bulu
nuyordu. Cibril Hz. Peygamber'le bir süre konuştu, daha sonra kalkıp gitti. Hz. Pey
gamber Ümrnü Seleme'ye:
"Bu kimdir? diye sordu. Ümrnü Selerne onun Dıhye olduğunu söyledi. Gelen ki
şinin Dıhye olduğunu sandı. Sonra onun Dıhye olmadığım, Cibril olduğunu Hz. Pey.-5s
gamber'den öğrendi.
Onun evinde Kur'an ayetleri de nazil oluyordu. Nitekim "Ey Ehl-i Beyt! Allah
sizden, sadece günahı gidermek ve sizi terterniz yapmak istiyor" ayeti Hz. Peygam-•• 59
ber'e Umrnü Selerne'nin evinde nazil olmuştur. Onun kendisinin de ehl-i beytten
olup olmadığı sorusuna Hz. Peygamber onun da ehl-i beyte dahil olduğunu söyleye-60
rek cevap vermiştir. 61 •
Cömertliğinden dolayı da kendisine Zadü'r-rekb, yolcu azığı denirdi. Iyilik ve
cömertlik yakından uzağa doğru halka halka genişleyeceğine göre kişinin ilk önce
kendi yakınlarına karşı cömert olması gerekirdi. Ümrnü Selerne bunun çok iyi farkın
da idi ve bunun için bir gün Hz. Peygamber'e eski kocası Ebii Selerne'nin çocukları
na harcadığı paradan sevap kazanıp kazanamayacağım sorarak, onları öyle muhtaç
durumda bırakamayacağım, onların da kendi çocukları olduğunu söyledi. Hz. Pey
gamber de onun bu sorusuna: 62
"Evet, onlara yaptığın harcamanın sevabı senindir" buyurarak cevap verdi. Böy-
lece o çocuklarına karşı son derece düşkün bir amıe olduğunu, sorumluluğunu en iyi
şekilde yerine getirmeye çalıştığıru açıkça göstermiştir.
Ümrnü Seleme, Resiil-i Ekrem'in en son vefat eden hanırnıdır. 84 yaşlarında iken
hicri 59 yılında Medine'de vefat etti. Cenaze namazım, Ebii Hüreyre kıldırdı ve Ba-63 ••
ki mezarlığına defnedildi. Umrnü Selerne sahabe arasında bilgisi, güzel konuşması
ve faziletiyle bilinirdi. Resiil-i Ekrem'den 378 de hadis rivayet etti.
58 Müsliın, Fedailu's-salıabe 100.
· 59 Ahzab (33), 33.
60 İbn'ül-Es!r, Üsdii'l-ğabe, Vll, 343.
61 İbn Sa'd, Tabakat, VIII, 86.
62 Buhan, N efekat 14; Müslim, Zekat 47.
63 İbn Sa'd, Tabakat, VIII, 96; İbn Hacer, lsabe, VIII, 204.
PEYGAMBER EŞLER1N1N F AZlLETLERİ
ZEYNEB BİNTİ CAHŞ
Zeyneb binti Cahş, anne tarafından Hz. Peygamber'le akrabadır. Babası, Mek
ke'ye dışandan gelip yerleşmiştir. Hicretin beşinci yılında Hz. Peygamber'le evlen-&ı
miştir.
Zeyneb, dindar ve Allah'tan korkan bir kadındı. İlk önceleri adı Berre idi. Hz.
Peygamber ismini Zeyneb olarak değiştirdi. Zeyneb önce Zeyd b. Harise ile evlen
mişti. Ondan boşanınca kendisini Hz_- Peygamber nikahladı ve bu evlilik ilahi emir
sayesinde gerçekleşti Nitekim Kur'an'da bu husus "Zeyd eşiyle ilgisini kesince onu 65
seninle evlendirdik" şeklinde ifade buyurulmuştur.
Hz. Zeyneb bu özelliği sebebiyle ümmehatü'l-mü'miıllne karşı övünür ve:
"Sizi Peygamberle aileleriniz evlendirdi. Halbuki beni yedi kat göklerin üstünden 66
Yüce Allah evlendirdi" derdi.
Hz. Zeyneb'in bu şekilde övünmeye hakkı da vardı. Hz. Aişe "Allah'm ona 67
yaptığı bu ikramdan dolayı ona gıbta etmiştir.
Zeyneb, takva sahibi bir hanımdı. Hz. Peygamber bir gün onun "evvillıe" olduğu
nu söylemişti. Bu esnada orada bulunan bir adam evvillıenin ne olduğunu sorması
üzerine Hz. Peygamber: "Allah'a karşı korkulu bir saygı duyan ve ona yönelip yal-6s
varandır" diye cevap verdi.
O, ibadet ve taatı sevdiği kadar, hayır hasenatı da severdi. Nitekim brr gün Hz.
Peygamber hanımlanyla sohbet ettiği bir gün onlara:
"Ölümümden soma bana en çabuk kavuşacak olan, eli uzun olanınızdır" buyur
du. Bu söz üzerine hanımlan kendi koliarım ölçmeye başladılar. Hadisi zahiri mana
sma anladılar. Halbuki kelam zahiri anlarmna göre değil, mecazi manasma göre de
ğerlendirilmeliydi. Nihayet Zeyneb vefat edince kolu en uzun olandan kimin kaste-
64 İbn'ül-Esir, Üsdii'l-ğdbe, Vll, 125; İbn Hacer, lsdbe, IV, 313.
65 Ahzab (33), 37.
66 İbn'ül-Esir, Üsdii'l-ğdbe, VII, 126; İbn Hacer, lsdbe, IV, 313.
67 İbn Hacer, lsabe, IV, 313.
68 İbn'ül-Esir, Üsdü'l-ğdbe, Vll, 127; İbn Hacer, lsdbe, IV, 314.
Diyanet Umi Dergi • Cilt: 45 • Sayı: 2
dildiğini anladılar. Efendimiz kolu uzun tabiriyle en cömet olanı kastetmişti. Zeynep 69
kendi el emeğiyle çalışır, sadaka verirdi. Cömert ve eli açık biri idi.
Hz. Peygamber onu severdi. O, saliha, çokça namaz kılan, oruç tutan ve sadaka 70
veren bir kadındı. Hz. Aişe onun dini hayatını takdir eder, onun takva sahibi, doğ-
ru sözlü, sıla-i rahirn yapan, güvenilir bir insan olduğunu belirterek ondan daha ha-7ı
yırlı bir kadın görmediğini söylerdi.
Onun senelik geliri oniki bin dirhemdi. Fakat o, bunu alır alınaz derhal fakiriere
ve yetimlere dağıtırdı. Hatta onun bu parayı aldığı zaman:
"Ey Allah'ım! Gelecek yıl beni bu paraya ulaştırma. Çünkü o bir fitnedir" derdi.
İkinci halife Hz. Ömer Zeyneb'in bu durumunu öğrenince onun kapısının önünde
durmuş içeriye selam göndererek daha önce gönderdiği parayı dağıttığını duyduğu
nu, bin dirhem daha göndereceğim, onu elinde tutmasıruru söyledi. Hz. Ömer bin dir
hem daha gönderdi. Fakat, o eskiden beri yaptığını aynen tekrarladı ve elindekini da-n ..
ğıttı. O, ölmeden önce kendi kefenini hazırladı. Hz. ümer de ona ikinci bir kefen
gönderdi. Öldüğü zaman kendisinin hazırladığı kefen kız kardeşi tarafından sadaka 73
olarak başkasına verildi.
Kendisi fakirlere, ihtiyaç içinde olanlara ve dullara çokça sadaka verirdi. Hz.
Aişe'nin onun ölümü üzerine "Övülmeye layık, çokça ibadet eden, yetim ve dulların 74
sığınağı gitti" dediği nakledilmiştir.
Ümmü'l-mü'mimn Zeyneb binti Cahş bütün bu övgülere layık bir insandı. Din
darlığı, çok sadaka vermesi ve ibadet etmesi, ölümünden sonra Resi'ılullah'a ilk ka
vuşan kişi olması ve hatta nikahının Allah tarafından kıyılmış olınası onu diğer ka
dınlardan üstün kılmıştı.
69 Buhfui, Zekat ı ı; Müsıim, Fediiilu's-sahabe ıoı; Ahmed b. Hanbel, Miisned, VI, ı2ı; İbn Hacer, lsabe, IV, 313.
70 İbn Sa'd, Tab,akfit, VIII, ıo3.
7ı lbn'üi-Esir, Üsdii'l-ğabe, VII, ı26-ı27.
72 İbn Sa'd, Tabakat, VIII, ı 10; İbn'üi-Esir, Üsdii'l-ğabe, Vll, ı27.
73 İbn Sa'd, Tabakat, VIII, I ı 0: İbn Hacer, lsab~. VI, 308.
74 İbn Hacer, lsabe, IV, 3 ı4.
..........:JL--. 40
PEYGAMBER EŞLER1NlN FAZ1LETLER1
Zeyneb 20/64l'de vefat etti. Cenaze namazı dönemin halifesi olan Hz. Ömer ta-75
rafından kıldınldı. Vefat ettiği zaman 53 yaşında idi.
ÜMMÜHABİBE
Adı Remle olan Ümmü Habibe, Ebu Süfyan'ın lazıdır. Zamanında babası İslam'ın
en azılı düşmanlanndan biri olmasına rağmen o kocasıyla birlikte İslam'ın ilk yılla
nnda müslüman oldu ve onunla birlikte müşriklerin zulmünden kaçarak Habeşistan'a 76
hicret etti.
Kızı Rabibe'yi orada dünyaya getirdi. Ne yazık ki kocası orada Hristiyan oldu,
hatta onu da dininden döndünneye çalıştı. Fakat Ümmü Rabibe bu teklifi reddetti.
Allah ve Resulünü tercih ederek dininde sebat 'etti. Bir süre sonra da kocası öldü.
Gurbette öksüz çocuğuyla yapayalmz dul kalınca, Hz. Peygamber kendisine haber
göndererek onunla evlenmek istediğini bildirdi. Ümmü Rabibe bu teklife çok se
vindi.
Ümmü Rabibe Hz. Peygamber gibi bir zatın eşi olmanın verdiği onuru her zaman
üstünde taşıdı. Onu herkesten daha çok sevdiğini her haliyle gösterdi. Nitekim baba
sı Ebu Süfyan Mekke'nin fethi için hazırlıkların yapıldığı günlerde Hudeybiye And
laşma~ı'nın süresinin biraz daha uzatılınasım isternek için Medineye gelmişti. Hz.
Peygamber ile görüşmesinden olumlu bir cevap alamiıması üzerine kalkıp kızı Üm
mü Rabibe'nin yanına gitti. Eve girdiğinde Resulüllah'ın sergilerinden birinin üzeri
ne oturmak istedi. Babasının sergi üzerine oturacağım anlayan Ümmü Habibe, he
men sergi yi toplayıp odanın bir köşesine kaldırdı. Bu durum karşısında şaşkına dö
nen Ebu Süfyan, kızına sergi yi mi babasına, yoksa babasım rm sergiye mi layık gör
mediğini sordu. Bunun üzerine Ümmü Habibe, sergiyi babasına layık görmediğini,
onun Resülüllah'a ait bir sergi olduğunu, kendisinin ise bir müşrik olduğundan dola-
75 İbn Sa'd, Tabakô.t, VIII, 110-111; İbn Abdilber, lstiiib, IV, 309; İbn'ül-Esir, Üsdii'l-ğiibe, VII, 127; İbn Hacer, lsiibe, IV, 314.
76 İbnü'l-Esir, Üsdii'l-ğiibe, VII, 115.
....._,~
41
Diyanet nmi Dergi • Cilt: 45 • Sayı: 2
n yı ona oturanıayacağını söyledi. Kızından bu cevabı işiten Ebfi Süfyan, onun baba
78
ocağından ayrıldıktan sonra çok değişmiş olduğunu söyleyerek yanından aynldı.
Ünınıü Rabibe'nin Allalı yolunda çıktığı Habeşistan'da kocasının kendisini Hris
tiyanlığa davet etmesini şiddetle reddedip kabul etmemesi ve burada olduğu gibi ba
bası bile olsa imandan yüz çeviren bir müşriğe gösterdiği tepki onun ne derece güç
lü bir imana sahip olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. O Allalı'a ve alıiret gününe
iman eden hiçbir kavmin Allalı'a ve Resiliüne karşı düşmanlık eden kimselere karşı 79
sevgi beslemediğini böylece göstermiş olmaktadır. Böyle kimselere sevgi besleme-
nin Allalı'a ve ahirete imanın gerekleriyle taban tabana zıt olduğunu, onlara o durum
da dostluk yapmanın küfre sevgi göstermek anlamına geldiğini, küfre mulıabbetin
ise, iman ile bir arada bulunmayacağını bu uygulamasıyla göstermiş, bu konuda bü
tün mü'minlere güzel bir örnek olmuştur. •• 80
Unınıü Rabibe hicretin 44. yılında Medine'de vefat etmiştir.
CÜVEYRİYE BİNTÜ'L-HARİS
Cüveyriye, Mustalikoğullan kabilesinin başkanı Hfuis b. Ebi Dırar'ın kızıdır.
Mustalikoğullan, hicretin altıncı yılında Medine'ye saldın için hazırlık yapmaya baş
ladıklannda durumu öğrenen Hz. Peygamber yediyüz kişilik bir askeri kuvvetle, on
lardan önce davranarak Müreysi suyu başında onlara saldırdı.
Bu saldın sonucunda Mustalikoğullan'nın bütün erkekleri, kadınlan ve çocukla
n esir alındı. Esirler arasında bulunan Cüveyriye kurtuluş fidyesini temin edemeyin
ce Hz. Peygamber'den yardım istedi. Hz. Peygamber de ona hayırlı bir teklifinin ol
duğunu, istediği parayı verip kendisini azad edeceğini, hem de kendisi ile evlenmek
istediğini söyledi. Cüveyriye de bu teklifi memnuniyetle kabul etti. 81
Haberin etrafa yayılması üzerine esirleri ellerinde tutan sahabiler, Allalı elçisine
77 İbn Hacer, lsabe, IT, 179.
78 İbn Sa'd, Tabak/it, VITI, 96-100; Beyhaki, De/iii/, V, 8; İbnü'l-Estr, Üsdü'l-ğiibe, VIT, 116, 315; Zehebi, A'liimii'n-niibelii, IT, 223; İbn Hacer, lsiibe, IT, 179.
79 Mücadele, 22.
80 İbnü'!-Estr, Üsdü'l-ğiibe, VIT, 316.
81 Ahmed b. Hanbel, Miisned VI, 277; İbn Sa'd, Tabak/it, VITI, I 16-1 17; İbnü'I-Esir, Üsdü'l-ğiibe, VIT, 57; İbn Hacer, lsiibe, IV, 265.
PEYGAMBER EŞLERlNlN FAZ1LETLER1
akraba olan kişileri esir tutamayacaklanm söyleyerek hepsini serbest bıraktılar. Bu
manzara karşısında Müstalikoğullan İslam'a girdiler. Cüveyriye'nin babası gelerek
kızımn esir edilemeyeceğini söyledi. Bunun üzerine Hz. Peygamber Cüveyriye'yi 82
tercihinde serbest bıraktı, ama o Allah ve Resulünü tercih etti.
Bu yüzden Hz. Aişe onun hakkında;
"Ben kavmi için Cüveyriye'den daha hayırlı ve daha bereketli bir kadın bilrniyo-83
rum" demiştir.
Daha önceki adı Berre iken, Hz. Peygamber ona kızcağız anlamında "Cüveyriye"
ismini verdi. Cüveyriye çok oruç tutar, çok namaz kılar, zikre devam ederdi. Bir gün
Allah Resfilü Cüveyriye'yi sabah namazım kıldıktan sonra, kuşluk vaktine kadar dua
ve zikirle uzunca zaman meşgul olurken görmüş ve kendisine:
"Ben senden sonra, üç kerre, dört kelime söyledim ki, bugün sabahtan beri senin
söylediklerinle tartılsa, onlardan daha ağır gelir. Dikkat et, o kelimeleri sana da öğ
reteyirn: SübbanalHihi adede halkıhi; Allah'ı yaratıklarının sayısınca tesbih ederim.
SübhanalHihi nza nefsihl Allah'ı razı olacağı şekilde tesbih ederim. Sübhanalliihi zi
nete arşihi Allah'ı Arşı'nın ağırlığınca tesbih ederim. Sübhanallil.hi midade kelimati-84
hi Allah'ı kelimelerinin miktarınca tesbih ederim" demesini tavsiye buyurmuştur.
Cüveyriye ayın zamanda hayır severdi. Kendisi aç durur, yoksullan doyururdu.
Kendisinden altmışbeş de hadis rivayet edilmiştir. Hicri 56/676 yılında Medine'de 85 '
vefat etti.
SAFİYYE BİNTİ HUYEY
Safiyye, Medine yahudilerden Nadiroğullan kabilesinin reisi olan Huyey'in kızı
dır. Safiyye, Hayher savaşında esir edilmişti. Arabistan'da reisiere veya hükümdarla
ra düşen ganimet hissesine safiyye denilirdi. O da Hayher savaşında esir düştüğü için
ona "Safiyye" denilrnişti.
82 İbn Hacer, lsiibe, IV, 265.
83 Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 277; lbnü'l-Es!r, Üsdii'l-ğiibe, VII, 57; İbn Hacer, lsiibe, IV, 265.
84 Ahmed b. Hanbel, MüStıed, VI, 430; Ebu Davud, II, 81; İbn Sa'd, Tabakfit, VIII, 119.
85 İbn Hacer, lsiibe, IV, 266; Tecrid-i Sarih VII, 454.
Diyanet Uıni Dergi • Cilt: 45 • Sayı: 2
Hz. Peygamber, yahudilerle bir anlaşma imzaladıktan sonra Safiyye'ye İslam ve
yahudilik hakkındaki görüşünü sordu. O da "Ey Allah'ın Resfilü! İslamt arzu etmiş
ve sen davet etmeden önce seni tasdik etmiş tim. Babam da senin davamn doğruluğu
nu itiraf ederdi. Fakat ırkçılık onu götürdü. Ben Allah'tan başka ilah olmadığına ve
senin Allah'ın Resfilü olduğuna kesinlikle inamyorum" cevabını verdi. Bunun üzeri
ne Hz. Peygamber de onu azad ederek kendisiyle evlendi.
Hz. Peygamber düğününün yapıldığı gece, eşini kabilesinin uğradığı zarar ve ka
yıplar konusunda teselli etti ve Hayberillerin kendisini bu konuda zorladıklarını iza
ha çalıştı. İslam'a ve onun peygamberine karşı çok samimi hislerle bağlı olan Hz. Sa
fıyye, aynı zamanda asil, zeki, güzel ve dindar bir kadındı. Özellikle tuturnluluğuyla
tanınırdı. Diğer bir hususiyeti de pişirdiği yemeklerdi. Hz. Safiyye'nin mutfağında
pişen yemekler, onun aile fertleri, yani ehl-i beyti arasında çok beğenilirdi.
Ne kadar peygamber eşi de olsa Yahudi asıllı olması bazen dedikodulara sebep
oluyordu. Nitekim bir gün biri Safıyye'nin yahudi kızı olduğunu söyleyerek onu tah
kir etti. Bunun üzerine Safıyye ağladı. Onun ağladığını gören Hz. Peygamber ona ni
çin ağladığını sorunca Safiyye, olup-biteni anlattı. Hz. Peygamber onun gönlünü al
mak için ona:
"Sen bir peygamber kızısın. Senin arncan da bir peygamberdir, aynca bir pey
gamberin de nikahındasın. Öyleyse o sana karşı ne ile övünüyor ki?" diyerek onu te-86
selli etti. Sonra da Hafsa'ya Allah'tan korkmasını, böyle yapmamasını söyledi. Hz.
Peygamber böyle durumlarda Safiyye'ye babasının Harun, arncasının Musa, kocası
nın da Muhammed olduğunu söylemesini tavsiye etti.
Hz. Peygamber'in vefatından sonra, uzun bir ömür sürmüş olan Hz. Safiyye,
ölüm döşeğinde iken sahip olduğu mallannın üçte birini, Yahudi dininde ısrar edip
kalmış olan bir yeğenine vasiyet etti. Zira İslam hukukuna göre, gayr-i müslim alera
baya sadaka cfuzdi. Bu durumda mirastan hisse almaya hak sahibi olmayanlar için
vasiyette bulunmak mümkündü. Ancak bazı müslümanlar bu vasiyetin yerine getiril
mesine karşı çıktılarsa da Hz. Aişe lehine vasiyet yapılamn tarafını tutacak bir biçim
de araya girerek, vasiyetin yerine getirilmesinin doğru olacağını söyledi.
86 Tirmizi', Menô.kıb 64; Ahmed b. Hanbel, Miisned, m, 135-136.
rJ~ 44
PEYGAMBER EŞLER1N1N FAZ1LETLER1
Hz. Safiyye 50/670 yılında vefat etti. Medine'de Baki' mezarlığında toprağa ve-87
rildi.
HAFSA BİNTİ ÖMER
Hafsa, Hz. Ömer'in kızıdır. Hz. Peygamber'in risaletinden beş sene önce doğdu.
Annesi sahabi Osman b. Maz'un'un kız kardeşi Zeyneb'tir.
Hz. Hafsa daha önce Huneys b. Huzafe ile evlenmişti. Huneys Habeşistan'a hic
ret eden müslümanlardandı. Hz. Hafsa'nın da bu hicrete katıldığı yolunda rivayetler
bulunmaktadır. Habeşistan'dan dönen Huneys daha sonra eşi Hz. Hafsa ile birlikte
Medine'ye hicret etti. Huneys, Uhud Savaşı'na katılmış ve ciddi biçimde yaralanmış
tL Bu yara sonucu Medine'de şehid oldu. Dul k;ı.lan Hafsa'yı Hz. Peygamber nikah-88
ladı. Düğünleri hicrl üçüncü yılın ortalarında yapıldı. Hz. Peygamber Hafsa'ya dört-
yüz dirhem gümüş mehir verdi. Onun hakkında Hz. Peygember' e Cibril'in:
"O çok oruç tutan çok namaz kılan, saliha bir kadındır. Senin cennette de zevcen-89
dir" buyurduğu rivayet edilir.
Hafsa, Hz. Peygamber'in vefatından sonra son derece müteviizi bir hayat sürdü.
Kendisinden altmış hadis rivayet edilırıiştir. Okuma yazma bilen Hz. Hafsa hicretin 90
45. yılında vefat etmiş ve Medine'de toprağa verilırıiştir.
ZEYNEB BİNTİ HÜZEYME
Zeyneb binti Huzeyme ilk muhacirlerden olan kocasının Uhud Muharebesi'nde 91
şehid düşmesi sebebiyle dul kalmıştı.
Hz. Zeyneb'in kabilesi Amir b. Sa'saa, o dönemin en kuvvetli kabilelerinden biri
idi. Bu kabilenin İslam'la olan münasebetleri, hicretin üçüncü senesinde başladı. Bu
büyük kabilenin, İslam'a karşı taşıdığı düşmarılığın devam etinemesi için bir şeyler
87 İbn Sa'd, Tabakôt, VIII, 120-129.
88 Buhilri, Nikllh 33, 36, 46, Megiizi 12; Nesiü, Nikllh 30.
89 İbn Sa'd, Tabakôt, VIII, 84-85; İbn Abdi1ber, lstfôb, IV, 269.
90 İbn Sa'd, Tabakôt, VIII, 86; İbn Abdilber, lstfôb, IV, 270.
91 İbn'ül-Esir, Üsdü'l-ğôbe, VII, 129; İbn Abdi1ber, lstfôb, IV, 313.
Diyanet 1lıni Dergi • Cilt: 45 • Sayı: 2
yapmak gerekiyordu. Bu sebeple daha önce evlenip dul kalmış olan ve manevi tesi
ri herkes tarafından kabul edilen Zeyneb'le evlenen Hz. Peygamber, bu düşmanlığın
ortadan kaldınlrnasını hedefledi. Böylece o kabilenin, İslam'a karşı olan kin ve düş
manlığı da bir ölçüde hafifletilrniş olacaktı. Fakat ne yazık ki bu muhterem kadın, 92
Hz. Peygamberle evlendikten iki veya üç ay sonra otuz yaşlarında iken vefat etti.
Zeyneb, gerek cahiliyye, gerekse İslam döneminde fakiriere çok acıdığı, onlara
karşı merhametli ve şefkatli davrandığı, karınlarını doyurup sadaka verdiği için .. n
"Urnınü'l-mesakin: fakirler anası" diye anılırdı.
Zeyneb, Hz. Peygamber'in evinde çok az kaldı. Evlendikten iki veya aç ay sonra
vefat etti. Cenaze namazı, bizzat Allah elçisi tarafından kılınıp Baki' mezarlığına def-94
nedildi.
Resiil-i Ekrem'in sağlığında, Hz. Hatice ile, yoksul ve fakirierin annesi Zeyneb 95
binti Hüzeyme'den başka kendisinden önce vefat eden zevcesi olmadı.
MEYMÜNE BİNTİ'L-HARİS
Meymfine Hz. Peygamber'in amcası Abbas'ın hanımı Ürnınü'l-Fazl Lübiibe'nin
kızkardeşidir. Hillid İbni Velid ile Abdullah İbni Abbas'ın da teyzesidir.
Hz. Meymı1ne daha önce iki defa evlenmiş ve dul kalmıştı. Hz. Peygamber ille
retin yedinci yılı olan 629'da Umretü'l-kaza'ya giderken Hz. Abbas ona baldızıyla ev
lenmesini teklif etti. Hz. Peygamber de Mekke'ye iki sahabisini dünürcü gönderdi ve
böylece Hz. Meymı1ne ile Medine dönüşünde Seref denilen yerde evlendi.
Meymı1ne'nin asıl adı Berre idi. Berre cömert, dürüst, itaatkar anlamına geldiği
için, "Bir insanın kendini tezkiye etmesi doğru değil" diyerek Hz. Peygamber onun 96
adını Meymı1ne olarak değiştirdi.
Meymı1ne de hayır işlerini severdi. Bir defasında Hz. Peygamber'e haber verme-97
den bir cariye azad etti, kendi nöbetinde bu durumu Allah ResUlüne haber verdi.
92 lbnü'I-Eslr, Üsdii'l-ğiibe, VIT, 129.
93 İbn Sa'd, Tabakiit, VIII, 115; İbn Abdilber, lstiiib, N, 312; lbnü'I-Eslr, Üsdii'l-ğiibe, VIT, 129.
94 İbn Sa' d, Tabakiit, VIII, ll 6
95 lbnü'I-Eslr, Üsdii'l-ğiibe, VII, 129; İbn Abdilber, lstiiib, N, 313.
96 lbn'üi-Eslr, Üsdü'l-ğiibe, Vll, 272.
97 Buhfui, Hibe 15, 16; Müslim, Zekat 44 .
.-J~ 46
PEYGAMBER EŞLERlN!N FAZll.,ETLERl
Kendisinden 46 hadis rivayet edilmiştir.
nam takdir öyle tecelli etti ki, Meymfine hicretin 51. yılında 80 yaşında iken Hz. 98
Peygamber'le evlendiği Serefde vefat etti ve oraya defnedildi.
MARİYE
Hz. Peygamber hicretin yedinci yılında komşu hükümdarlan İslam'a davet eder
ken Mısır kıralı Mukavkıs'a da bir mektup göndermişti. Mısır kralı İslarniyet'i kabul
etmemekle beraber ResiH-i Ekrem'e bazı hediyeler gönderdi. Bu hediyeler arasında
Miiriye ve Slıfu adında iki de cariye vardı. Hz. Peygamber Slıin'i şiiir sahabi Hassan
İbni Sabit'e verdi, Miiriye'yi de yanında alıkoydu. Daha sonralan Miiriye ondan İbra
him'i dünyaya getirdi. Böylece Mısırlılarla Hz. Peygamber arasında, dededen gelen 99
akrabalık bağından sonra bir de hısımlık bağı meydana geldi.
Hz. Peygamber bir hadisinde "Siz kiratın kullanıldığı Mısır'ı fethedeceksiniz.
Oramn halkına iyi davranınanızı tavsiye ediyorum; vasiyetimi tutunuz. Zira onlara 100
bir ahid ve eman göreviıniz, bir de akrabalık bağırmz vardır" buyurmuştur.
Hadiste sözü edilen akrabalık bağı, Hz. Peygamber'in oğlu İbrahinı'i dünyaya ge
tiren Miiriye'nin onlardan olması sebebiyledir. •• 101
Miiriye 16. hicri' yılda Hz. ümer'in hilafeti döneminde vefat etti.
SONUÇ
Hz. Peygamber'in hanımlan mü'rninlerin anneleri yerindedir. Onların her birinin
kendine özgü faziletleri, üstün meziyetleri vardır. Onlar bütün insanlığın efendisi bir
peygamberin aile ocağında yaşama bahriyarlığına ermişler, ondan öğrendikleri ilim
ve hikmetle en güzel aile yaşantısının örneklerini göstermişlerdir. Bir kadının nasıl
olması gerektiğini, bir kocanın eşine karşı nasıl davranması lazım geldiğini onlar
kaynağından öğrenerek yaşamışlar, yaşadıklarını başkalanna anlatarak müslümanla-
98 tbn'üi-Esir, Üsdii'l-ğabe, Vll, 274.
99 İbn'üi-Esir, Üsdü'l-ğabe, Vll, 261.
100 Müslirn, Fedailii's-sahiibe, 226, 227.
101 İbn Sa'd, Tabakfıt, V1Il, 153-156; İbn'ül-Esir, Üsdii'l-ğabe, Vll, 272 .
.--.JL--.. 47
Diyanet llıni Dergi • Cilt: 45 • Sayı: 2
ra bu konuda güzel örnek olmuşlardır. Mü'ınin hammlıirın onlann hayat hikayelerin
den çıkaracaklan dersler, alacaklan ibretler bulunmaktadır. Onlan kendilerine örnek
alanlar evlerinde mutlu olur, yuvalannda huzur bulurlar. Zira onlann hayatında itaat
ve taatın, fedakarlık ve vefakarlığın, cömertlik ve eli açıklığın, şefkat ve merhametin
en müstesna misalleri bulunmaktadır. Bu misallerin yalnız onlann hayatında birer anı
olarak kalması yeterli değildir. Aradan yüzyıllar geçse de insanlığın ortak değerleri
hep aynıdır. Güzel davranışlar her yerde güzeldir, her yerde ve her zaman diliminde
tekrar edilmeye değerdir. İnsanlık dün olduğu gibi bugün de aynı güzellikleri
yaşamaya, tekrar etıneye muhtaçtır. Evlatlar annelerinden öğrendikleri asil ve soylu
davranışlan nasıl hayatıanna aktanyorlarsa, mü'ınin hanımlar da mü'rninlerin an
nelerinden öğrendikleri asil ve soylu davranışlan o şekilde hayatıanna yansıtınalıdırlar.