Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

97

Click here to load reader

Transcript of Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

Page 1: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

SEFERLERÎbnü'l-Arabî

Page 2: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

Giri

Rahman ve Rahim olan Allah'n adyla

Allah, efendimiz Muhammed'e ve O'nun âline salât ve selam etsin!

Hamd, zâtinin celâlinin istivâsyla1vasflanan Amâ'da2

bulunan,

arzn yaratma iini bitirdikten sonra göklerinin yaratlna yönelen

Allah'adr.

O, Kur'ân' mübarek bir gece yani Kadir Gecesi'nde sûreleri ve

âyetleriyle bir bütün olarak yakn göe indirdi.

Gezegeni meze yani karm ve saflama menzillerinde yol aldrd.

Bu yol aldrmay kendisiyle övünülen bir takdir kld.

Kulu, efendimiz Muhammed (s.a.s.)'i, âyetlerinden bir ksmngöstermek için, bir gece Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa, kâbe

kavseyn ve ev ednâ'ya götürdü. *

Âdem'i imtihanlarnn arzna indirdi ve onu nîmet ve lezzederinin

yurdu olan cennetinden çkard.

1 stiva, Allah âlem ilikisini ifade etmek için kullanlan sfatlardan ve Kur'ân'da

ve hadislerde yer alan anlam kapal ifadelerden biridir. stiva, Allah'n zâtnn

âlemle münasebetini konu edinir. stiva kelimesi sözlükte "doru ve düzgün

olmak" anlamndaki s-v-y kökünden türetilmitir ve "mutedil, düzgün ve eit

olmak; karar klmak, oturup yerlemek; yönelmek, yukar çkmak; hâkim olmak,

tahta oturmak" gibi anlamlara gelir. stiva Kur'ân'da yedi âyette Ar'a, iki yerde

göe yönelik bir ful olarak Allah'a nisbet edilmitir. Bu âyederde belirtildiine

göre Allah yeri yarattktan sonra gökleri yaratmaya yönelip onlar yedi gök olarak

düzenlemi, sonra da Ar'a istiva etmitir. Kelâm âlimleri istivay Allah'n

keyfiyeti bizce bilinmeyen bir sfat olarak kabul ederler. Bu sfat, Allah'n zâtiyla

yaratklar arasnda mevcut olmad ve mahiyeti insanlarca bilinmeyen bir ekilde

göklerin ötesinde ve Ar'n üzerinde bulunduunu ve ilâhî kudret ve iradenin

bütün kâinat üzerinde sürekli olarak geçerli olduunu ve bütün varlklar

hâkimiyeti altna alp yönettiini anlatan bir sfattr, (ayrnü için bkz. "stiva",

(t.d.v.) slâm Ansiklopedisi, c. 23.)

2 Kitabn ilerleyen sayfalarnda Amâ'nn ne olduu hakknda bilgi verilecektir.

1

Page 3: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

drîs (a.s.)'i olular âleminden, kendisini konaklatt ve

mertebelerin ortasnda yer alan yüce mekâna yükseltti.3

Peygamberi Nûh (a.s.)'u, tufannn denizindeki dalgalarn darbeleri

arasnda kurtulu gemisinde tad.

Dostu brahim (a.s.)'i hidâyet ve kerametinden dilediini ihsan

etmek için götürdü.

Yûsuf (a.s.)'u babas Ya'kûb (a.s.)'dan kopard. Sonra Yûsufun

rüyasnda gördüü ve Allah'n müjdelerinin en güzellerinden biri

olan eyi dorulamak için, babas Yûsufa tabî oldu.

Gazabndan kurtarmak için Lût ve ailesini gece yürüttü.

'Vaktaki Musa rabbinin mîkâtma geldi. .

.

iA sözünde belirttii gibi

Mûsâ (a. s.) 'yi acele ettirdi. Kendisini buna tamamen tahsis etsin diye

Mûsâ için ate eklinde bir nur parlatt.5

Böylece ona ihtiyaç

duyduu eyden seslendi. Mûsâ da derhal O'na doru kotu ve O'na

münâcât etmeye balad. Musa'y risâletlerinin ikram ile göndermek

üzere, onu kavminin içinden bi* kaçkn olarak çkard. Rabbi ile

rablik hususunda çekien tâutlarndan birinin6 boulmas için,

Musa'nn kavmini gece yürüttü. Allah'n, kendisine katndan bir ilim

örettii ve rahmederinden bir rahmet verdii kimsenin aranmas

konusundaki bilgisinde edepten ayrldnda7 Musa'y zahmete

3 Detay için bkz. Meryem sûresi, 56-57.

4 A'râf,143.5 Ailesiyle birlikte Medyen'den Msr'a dönmekte olan Hz, Mûsâ Sînâ çölünde

yolunu kaybeder. Tûr da civarnda bir yerde einin doum sancs balar. Soukbir çöl gecesi olmas nedeniyle ei için endielenen Hz. Mûsâ civarda yanan bir

ate göründe ailesinin dier ferderine "Siz burada durun! Çünkü ben bir ate

gördüm. Belki ondan bir parça getiririm veya o atein yannda yol gösterecek

birini bulurum" (Tâ-Hâ, 10) der. bnü'l-Arabî Hz. Musa'nn bu kssasna aüf

yapmaktadr.6 Firavun.

7 Rivayete göre Hz. Mûsâ IsrailouUar içinde hutbeye kalkmt. Kendisine:

nsanlarn en alimi kimdir? diye soruldu. O da "En âlim benim" diye cevap verdi.

Bu husustaki ilmi Allah en iyi bilendir diyerek Allah'a döndürmediinden dolay

Allah onu azarlad. Bu nedenle kendisini iki denizin birletii yerde bulunan ve

kendisinden daha âlim olan kulu bulmakla görevlendirdi. bnü'l-Arabî bu

hadiseye aüf yapmaktadr. Konunun detaylar için bkz. Kehf, 60-72; Buhârî,

Page 4: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

soktu. Sonra Allah'n yönetim ve icralarndan kendisi için tahsis

ettii eyi bilsin diye Musa'y yolculuunda Hzr'a tâbi kld.

Peygamberi Mûsâ (a.s.)'y, sandnda tad. O ise yok olular

denizinde henüz akletmiyordu.8

Kelimelerinden bir kelime olduu için Isâ (a.s.)'y kendine yükseltti.

Peygamberi Yûnus (a.s.)'u kavmine öfkelenmi bir halde götürdü.

Ardndan baln karnnda, karanlklar içinde Yûnus'un banadünyay dar etti.

10

mtihan nehrinin onlar denemesi ve o nehirden yalnzca bir avuç

su alann belirlenmesi için Tâlût'u, aralarnda Dâvud (a.s.)'un da

bulunduu bir ordu ile üstün kld.11

Allah'n kullarndan itaat edenler ile O'na isyan edenler arasnda bir

set yapmas için Zülkarneyn'le dünyann en uzak bölgelerini dehete

düürdü.12

Peygamberlerinin kalplerine e*Rûhu f

l-Emîn'i indirdi.13 Zâtn

müahede ile ikram etmek için kelime-i tayyibeyi14

sâlih amel

Burak'nn üzerinde kendisine yüceltti.15

Allahfn isim ve sfatlaryla ahlâklananlarn en hayrls olan

efendimiz Muhammed (s.a.s.)'e salât olsun! Selâm O'nun, âlinin,

ashabnn, akrabalarnn, elerinin, oul ve kzlarnn üzerine olsun!

Tefsîru sûratil-Kenf, 110, Enbiyâ, 27, lim, 44; Müslim, Fezâil, 170; Ahmed b.

Hanbel, Müsned, 5/118. bnü'l-Arabî KitâbuHMa'rift'de Hzr'n Hz. Mûsâ için bin

mesele hazrladn ancak Hz. Musa'nn daha balangçta üç meselede Hzr'dan

ayrlmak durumunda kaldn ifade eder (bkz. Marifet Kitab-Kitâbu'l-Ma'rife, trc.

Hüseyin emsi Ergüne, hz. Ercan Alkan-O. Sâcid Ar, stanbul 2009, s, 238).

8 Tâ~Hâ, 39.

9 Âl-i mrân, 39, 40.

10 Enbiyâ, 87-88.

11 Bakara, 249.

12 Kehf, 83-98.

13 u'ara, 192-194. Er-Rûhu'1-Ernîn ûc kastedilen Cebrail'dir.

14 Kelime-i tayyibe'nin lâilâheillallah sözü olduu rivayet edilmektedir.

15 Fâtr, 10.

Page 5: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

Hamd ve salât u selâmdan sonra... Seferler üçtür ve dördüncü bir

sefer yoktur, izzet ve celâl sahibi olan Hakk bu seferleri tespit

etmitir. Bu seferler; Hakk'n katndan sefer, Hakk'a doru sefer ve

Hakk'ta seferdir. Hakk'ta sefer hayret ve aknlk seferidir. Hakk'm

katndan sefer eden kiinin kazanc, varolmasdr. Bu onun

kazancdr. Hakk'ta sefer klan kii kendi nefsinden baka bir eyelde etmez. lk iki sefer için, yolcularn ona vâsl olduu ve yüklerini

indirdikleri bir son vardr. aknlk seferine gelince onun için bir

son yoktur.

Yolcularn içinde yürüdükleri yollar, kara yolu ve deniz yolu olmak

üzere ikidir. Nitekim azîz ve celîl olan Allah "Si%i karada ve denirde

yürüten O'dur.>û6 buyurmutur.

Bu âyette bir nükte vardr ki o da udur; Allah Teâlâ'nn karay

denizden önce anmas ve karay denizden önce zikretmeye ihtimam

göstermesi, özellikle karada yolculuk yapmaya gücü yeten bir kiinin

ancak zarurî durumlarda deniz yolculuu yaptnn bilinmesi

içindir. Ömer b. el-Hattâb (r.a.) "ayet u 'Sizi karada ve denizde

yürüten O'dur,3

âyeti olmasayd deni^ yolculuuna çkan kiiyi krbaçla

döverdim. " demitir. Eer deniz yolculuu hakknda Allah Teâlâ'nn

"üphesiz ki bunda çok sabrl, çok ükreden herkes için ibretler

vardr."17

âyetinden baka yolculuun terkine dair bir iaret

bulunmasayd, bu âyet iaret olarak yeterdi.

Sonra deriz ki bu üç seferden hiç biri yoktur ki, bu seferin sahibi

büyük bir tehlike üzerinde olmasn! Ancak Isrâ yani Hz.

Peygamberin Mekke'den Kudüs'e yapt gece yolculuunda bir

binee binmesinde olduu gibi, bir binek tarafndan tanmas hariç.

16 Yûnus, 22.

17 Lukmân, 5. Ayetin tamam öyledir: "Si%e varlnn delillerini göstermesi için,

Allah'n lütfuyla gemilerin denirdeyüzdüünü görmedin mi? üphesi^ bunda, çok sabreden,

çok ükreden herkes için ibretler vardr. " eyh-i Ekber bu âyette gemilerin Allah'n

lutfu le denizde yüzmesinden sonra çok sabredenler ve çok ükredenlerin

zikredilmesinden harekede deniz yolculuunun kara yolculuundan daha zahmetli

olduu sonucunu çkarmaktadr. Bu nedenle de zorunluluk dnda deniz seferini

terk etmenin daha iyi olduunu kabul etmektedir.

Page 6: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

Onunla yolculuk yaptrlan herkes kurtulur. Onunla yolculuk

yaptrlmakszm sefer eden herkes ise tehlikededir.

Alemin balangc hareket Ü2ere ikâme edildii için onda sükûnun

bulunmas mümkün deildir. Çünkü eer âlem sükûn bulacak olsa

aslna dönerdi ki o da yokluktur. Bu yüzden gerek ulvî âlemde ve

gerekse süfli âlemde seferler asla bitmez. lâhî hakikatler

mertebesinde de ayn ekilde gidi geli seferleri tükenmez. Vahyin

ifâdesine göre Rabbânî ini yakn göe,18istiva ise semâya

yaplmtr19ve bu ilâhî eylemler insan fiillerine benzemezler.

Ulvî âleme gelince, felekler duraan deillerdir ve içlerinde bulunan

uur sahibi varlklarla birlikte hâlâ dönmeye devam etmektedirler.

Eer felekler duracak olsalar kâinatn hükmü kalmaz ve âlemin

düzeni sona erer.

Gezegenlerin feieklerdeki yolculuklar onlar için seferdir. Nitekim

"Ay için de bir takm duraklar tayin ettik.,&0 buyurulmutur. Ayrca dört

unsurun ve müvelledâtm21 dedim ve üretimle her dakika, her

nefste yapt hareketleri, övülen ve yerilen eyler içinde fikirlerin

seferi, soluklarn soluk alp veren varlktan seferleri, görme

duyusunun uyankken veya uykudayken görünen eyler içindeki

seferi ve bir âlemden dierine ibrede geçileri, üphesiz bunlarn

hepsi her akl sahibi nezdinde seferdir.

18 Buhârî, Tevhid 35, Teheccüd 14, Da'avât 13; Müslim, Salâtu'l-Müsâfirm 166,

(758); Muvatta, Kur'ân: 3'te rivayet edilen "Resûlullah (s.a.s.) buyurdular ki: 'Her

gece Rabbimiz gecenin son üçte biri girince, dünya semasna iner ve:cKim Bana

dua ediyorsa ona icabet edeyim. Kim Ben'den bir ey istemise onu vereyim, kim

Bana istifarda bulunursa ona mafirette bulunaym../ der/ (Rivayetin

Müslim'deki bir benzeri ise öyledir: "Allah Teâlâ gecenin ilk üçte biri geçinceye

kadar mühlet verir. Ondan sonra yakn semaya inerek öyle der: "Melik benim.

Melik benim. Kim bana dua edecek?") hadisine atf yaplmtr.19 Bkz: Bakara, 29; A'râf, 54; Yûnus, 3; Ra'd, 2; Ta-Hâ, 5; Furkân, 59; Secde, 4;

Fussilet, ll;Hadîd, 4.

20 Yâ-Sîn, 39.

21 Eski kozmolojide dokuz felein dört unsurla etkileimleri sonucu ortaya çkan

ürüne müvelledât yani iki asl unsurun bileiminden meydana gelen ey ad verilir.

Bu ürünler maden, bitki ve hayvandr. nsan da biyolojik varlnn hayvandan

farkl olmamas nedeniyle hayvan snfnda kabul edilmitir.

Page 7: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

Bazlar cisimler âleminin, Allah'n onu yaratt vakitten beri

tamamen varlk mertebelerinin sonuna inmediini ve halen sonu

olmayan bir bolukta22 olduunu ileri sürdüler. Gerçekte ise

varolduumuz ve asllarmzn varolduu vakitten sonsuza kadar

sefer etmeye devam ederiz. Senin için bir durak ortaya çktnda, o

durak hakknda ite bu sondur, deriz. Sonra o duraktan sana baka

yollar açlr, sen o duraktan bir eyler örenirsin ve yürür gidersin.

Gördüün hiçbir durak yoktur ki, bu son duramdr demen

mümkün olmasn da sonra sen ona ulatnda yine yolcu olarak o

duraktan çkmam olasn! Ebeveyninin bünyesinde kan olarak

varoluncaya dein nice varlk mertebesinden geçtin. Sonra

ebeveynin senin meydana gelmen için veya baka bir maksatla

birlikte oldular. Sen de döl haline geçtin. Sonra bu ekilden kan

phtsna, bir çinemlik ete ve kemie dönütün. Daha sonra kemie

et giydirildi, böylece sen baka bir varolula var klndn. Bunun

akabinde dünyaya getirildin ve bebeklik durumuna geçtin.

Bebeklikten çocuklua, çocukluktan gençlie, gençlikten

delikanlla, delikanllktan yetikinlie, yetikinlikten ihtiyarla,

ihtiyarlktan kocamla ki o bunaklktr, geçtin. Oradan da berzaha

intikâl ettin. Berzahtan da mahere geçtin. Sonra maherden srata

bir sefer tesis edildi. Srattan da cennet ehlindensen cennete,

deilsen de cehenneme gidersin. Eer cehennem ehlinden deilsen

cehennemden cennete sefer edersin. Cennetten de ru'yet kesîbine23

yani Allah'n cemâlini müahede etme makam olan cennetin

dndaki ru'yet kum tepesine sefer edersin. Artk sonsuza dein

cennet ile kesîb arasnda gider gelirsin. Cehennemde ise

cehennemlikler ate üstündeki tencerede bulunan et parçalar gibi

yükseliten düüe, düüten yükselie doru sefer etmeye devam

ederler. Nitekim berileri pitikçe a%ah tatsnlar diye onlara yanan

derilerinin yerine baka deriler verecei^!'24

buyurulmutur. Orda asla

22 bnü'l-Arabi'nin âlemin içinde yaratld boluk hakkndaki görüleri için bkz.

El-Futûhat, 2/150, bab: 78.

23 Kesîb, cennet ehlinin Allah Teâlâ'nn cemâlini müahede etmek üzere

toplanacaklar yerdir. Buras Adn cennetindedr ve cennetlerin en yüksek

mertebesdir. bnü'l-Arabî, Futûhât'm 65. babnda bu konu hakknda bilgi

vermektedir.

24 Nisa, 56.

Page 8: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

durmak yoktur. Aksine birbirini takip ederi gece ve gündüzde

dünyada sürekli hareket vardr. Fikirler, haller, biçimler bu ikisinin

pepee geliini takip ederler. lâhî hakikatler de bu ikisinin

peinden gelirler; kimi zaman Rahim ilâhî ismi, kimi zaman Tevvâb,

kimi zaman Gaffar, kimi zaman Rezzâk, kimi zaman Vehhâb, kimi

zaman Müntakim ismi ve ilahlk mertebesinin her ismi üzere inerler.

Bu balama, rzk, intikam, tevbe, rahmet ve mafiret gibi ilâhî

hakîkader kendilerinde bulunan ey ile sana da inerler. Senden o

ilâhî hakîkader üzerine ini, aray ve talep iledir; ilâhî hakîkaderin

sana inii ise ihsan iledir.25

böyle olunca kul tefekkürünü, Hakk'a sefer, Hakk'ta sefer ve

Hakk'tan sefer gibi hepsi kendisine meru klnan, hazrlanmakla

mükellef olduu ve mutluluu hazrlnda bulunan sefer ile mubah

bir ey için yeryüzünde dolamak, dünyevî ticarette mal çoaltmak

için sefer etmek v.b. gibi hazrlanmakla mükellef olmad seferler

ya da bir bakma kendisiyle mükellef olmad ve erc

an zorunlu

tutulmad, sadece yaratl gerei olan nefes alp verme gibi

seferlerin arasndaki fark düünmeye döndürür. Allah'tan güzel bir

akbet ve afiyet dileriz!

Hakk'm katndan sefer edenler üç ksma ayrlr:

1. Kovulmu olan yolcular: blis ve bütün mürikler gibi.

2. Kovulmam olmakla beraber utanç içinde olan yolcular:

günahkârlar gibi, çünkü bunlar kendilerine egemen olan

utanmaya kar çkarak ilâhî huzurda bulunmaya güç

yetiremezler.

3. Seçkinlik ve güzîdelik seferi: Hakk'n kendi katndan

mahlûkâtma gönderdii resullerin seferi ve peygamber vârisi

ariflerin müahede mertebesinden nefisler âlemine mülk,

idare, kanun ve siyasede dönüleri gibi.

25 Bu paragrafta bahsi geçen tavrlarn Kur'ân'daki karlklar için bkz.: Mü'min,

76; Mü'minûn, 12-14; Necm, 46-47; Nahl, 70.

7

Page 9: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

Hakk'a doru sefer edenler de ayn ekilde üçe ayrlr:

1. Allah'a irk koan, O'nu cisim kabul eden, O'nu herhangi

bir varla benzeten, ve Hakk'a nispet edilmesi imkansz

olan nisbederi O'na nispet eden yolcu. Halbuki Allah

kendisi hakknda "O'nun benleri gibi bir ey yoktur"7**

buyurmutur. Bu yolcu ancak Hakk'm perdesine vâsl olur,

O'nu asla göremez ve rahmetten de kovulur.

2. Hakk', kendisine layk olmayan her durumdan tenzîh eden,

hattâ Allah'n kitabnda geçen müteâbihleri bile O'nun

hakknda imkansz gören yolcu. Bu tenzihinin peinden bir

de öyle der: "Allah, kitabndaki bu sö\ün anlamm daha iyi

bilir!" Sonra bu ahs irk ve tebihin dnda bir durum

içinde, muhalefetinde samm bir halde kalr. Bu kii vâsl

olduunda kesinlikle hicaba yani perdeye ve azaba deil

itaba yani azarlanmaya vâsl olur. Bu kiiyi kendisini kapda

bekleyen efaatçiler karlarlar. Onu duraklarn en

hayrlsnda konuk ederler. Ancak saygszl nedeniyle

azarlanr.

3. Masum ve mahfuz yolcu.27

Ünsiyet ve naz kaps bu iki tür

yolcuya açlmtr, insanlar korkarken onlar korkmazlar,

insanlar mahzun olurken onlar mahzun olmazlar. Çünkü

korku ve hüzünden geçmilerdir. Kim bir eyden geçerse

tekrar ona dümesi imkanszdr. "O en büyük dehet de bunlar

mahzun etmeyecek ve bunlar Melekler öyle karlayacaklar: bu ite

si^in o gününü^ ki vaad olunuyordunuz'&8 Bu onlarn âhiretteki

müjdesidir. te onlar topyekün buna yolculuk eden

kimselerdir.

Hakk'ta sefer edenlere gelince onlar da iki gruptur. Bu gruplardan

ilki kendi akl ve fikirleri ile Hakk'ta sefer eden zümredir. Bunlar

26 ûra, 11.

27 Tasavvufa göre peygamberler günahsz yani masumdur, büyük velîler ise

mahfuz yani günah ilemekten korunmu kimselerdir.

28 Enbiyâ, 103.

Page 10: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

kesinlikle yoldan saparlar. Çünkü onlarn, kendi fikirlerinden baka

iddia ettikleri eyi kantlayacak delilleri yoktur. Bunlar, filozoflar ve

onlarn metodunu izleyenlerdir.

Hakk'ta sefer edenlerden ikinci grup ise kendileri ile Hakk'ta sefer

edilen kimselerdir. Bunlar resuller, nebiler ve muhakkik sûfîler gibi

velîlerin seçkinleridirler. Sehl b. Abdullah, Ebû Yezîd, Ferkad es-

Sebhî,29 Cüneyd b. Muhammed, Hasan el-Basrî ile muhakkiklerden

günümüze dein halkn tand mehur kimseler bunlardandr.

Bununla beraber bugün, geçmi gibi deildir. Bunun sebebi

bugünün âhiret yurduna yakn oluudur. Bundan dolay bugün, bu

çan insannda keif çoalmtr. Ruhlarn prltlar görünmeye ve

ortaya çkmaya balamtr. Zîrâ bugün, çamzn insan geçmi

döneme nisbede kef kabiliyeti bakmndan daha hzl, mükâefesi

daha fazla, marifeti daha bol, hakikatler konusunda daha tam ve

amelleri daha azdr. Geçmi çan insanlarnn amelleri daha çok,

fetihleri yani manevî açlmlar ve kefleri bugün bizim sahip

olduumuzdan daha azd. Bu cjnlarm sahabe devrinden uzak

olduklar anlamna gelir. Çünkü sahabîler, Hz. Peygamber'i (s.a.s.)

ve Hz, Peygamber aralarnda iken ruhlarn O'na iniini nefes alr

gibi müahede ediyordular. Onlardan bazlar bununla aydnlandlar.

Fakat onlarn arasnda Ebû Bekir es-Sddîk, Ömer b. el-Hattâb ve

Ali b. Ebî Tâlib (r.a.) v.b. gibi aydnlanm ahslar gerçekten çok

azdlar, Bu yüzden geçmite amel daha basknken, günümüzde ilim

daha baskndr. Bu durum Hz. Isa (a.s.)'nn gökten iniine dein

çoalr. Çünkü Hz. Isa bunu çoaltacaktr. Bugün bizim bir rek'atlk

ibâdetimiz, geçmite bütün ömrünü ibâdetle geçirmi bir ahsnibâdeti gibidir. Bu hususta Hz. Peygamber (s.a.s.) onlardan amel

eden birine öyle buyurmutur: "Onlarn içinden amel eden bir kiiye

si%in amelini^gibi amel eden elli kiinin sevab vardr.fB0 Ne güzel bir ifade

29 Ferkad es-Sebhî tabiîn neslinin sâlihlerindendir. Küfe veya Basra ehirlerinden

birinin bir bölgesi olan Sebha'ldr. H. 131 ylnda vefat etmitir, hakknda geni

bilgi için bkz. Ebû Nuaym, Hilyetü'l-Evliyâ, 8/5-44; bn Hacer el-Askalânî,

Tehzîbü't-Tehzîb, 8/162-264.30 Bu hadis için bkz. Sünen-i Ebî Dâvûd, Melâhim, 17, 4/123; CâmiVt-Tirmizî,

Tefsîrul-Kur'ân, 5/11; Sünen-i bn Mace, Fiten, 21; erhu Tuhfetül-Ahvezî,

4/99-100. hadisin lafz ise öyledir: Ebû Ümeyye e-a'bânî anlatyor: Ebû

Page 11: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnül-Arabî

ve ne ince bir iaret! Bu bahsettiimiz yaknlama, zamann

yaklamas ve berzah hükümlerinin ortaya çkdr. Görmez misin

ki Resûlullah bu hususta ne buyuruyor: "Kip, baldr ve krbacnn

püskülü ile ailesininyaptklar hakknda konumadkça1ve aaç 'Arkamda

Yahudi var, öldür onu!' demedikçe kyamet kopma% 'B2Bunlar dünyada

olacaktr. Bu ise hakîkî canllk yurdu33

olan âhiret hallerinin ortaya

çkndan baka ne olabilir? O halde ilim, tayclara ihtiyaç duyan,

yaylm ve çoalm olan bir'dir. Bu yüzden ilim ne kadar çoalrsa,

tayclar da onu sâlih olduklar nisbette yüklenirler. Çünkü ilim

sâlihlere aittir ve onlar arasnda paylatrlmtr. Bunun için eskiler

içinde ilim sahibi azdr. Eskilerden kendisinde ilim olan kiide de,

kendisi ilmine baskn geldii için ilmi zuhur etmemitir.

Bozulmadan dolay halkn içinde ilmin tayclar az olursa halkn

içindeki düzgün kiiler için ilim bollar. Çünkü bozuklarn pay olan

Salebe el-Huenî bana geldi. Ona dedim ki: Yâ Ebâ Salebe, u âyeti ne

yapacaz? Ebû Salebe: 'Hangi âyeti?' diye sordu. Ben de:(iEy îmân edenler, si^

kendinize bakn! Si% doru yolda olduunu^ takdirde sapan kimse si^e ^arar verme^.}

(Mâide, 105) âyeti...' dedim. Bunun üzerine bana: ^Vallahi sen, bu konuda

haberdar birisine sordun. Çünkü bu âyeti ben, Resûlullah (s.a.s.)'tan sormutum.

Resûlullah (s.a. s.) ise taat edilen cimrilik, uyulan nefsî arzu, din ilerine tercih

edilen dünya, her görü sahibinin kendi görüünü beenmesini görene dein

mârufu emredin, kötülükten men edin! Bunlar gördüünde sen özellikle kendi

nefsini kurtar ve avam brak! Zîrâ sizin arkanzda artk sabr günleri vardr. Ogün amel eden kii için bir kor parçasn avucunda tutmak daha kolaydr. Bu

yüzden de onlardan birinin ameli sizden elli kiinin amelinin karl gibidir.'

buyurdu/ dedi.

31 Câmiu't-Tirmizî, Fiten, 19; erhu Tuhfeti'l-Ahvetf, 3/213. Hadisin tam metni

öyledir: Ebû Sâîd el-Hudrî'den rivayet edilmitir ki, o öyle dedi: "Resûlullah

buyurdular ki: "Canm kudret elinde tutana yemin olsun ki, vahi hayvanlar

insanlarla konumadkça, kiiye kamçsnn ucundaki mein, ayakkabsnn bakonumadkça, kendinden sonra ehlinin ne yaptn dizi haber vermedikçe

kyamet kopmaz." Hadisin neden söylendii ile ilgili olarak ise ayrca bkz. Ahmedb. Hanbel, el-Müsned, 3/83-84,32 Buhârî, Menâkb, 25, 4/239; Câmiu't-Tirmizî, Fiten, 56; Sünen-i bn Mâce,

Fiten 33; erhu TuhfeüH-Ahve^ 3/234; Müsned, 2/67. Bu hadis kaynaklarda uekilde nakledilir: "Müslümanlar, Yahudilerle harp etmedikçe kyamet

kopmayacak. Harp olacak ve Müslümanlar onlar yenip öldürecekler. Öyle ki,

Yahudiler aaç ve talarn arkasna saklanacaklar, o aaç ve talar konuarak, 'Ey

Müslüman, ey Allah'n kulu, arkamda bir Yahudi var, gel onu öldür!' diyecek.

Sadece Garkad aac haber vermeyecek. Çünkü bu aaç onlarn aacdr."33 Ankebût, 64.

Page 12: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

ilim de o düzgün kiidedir ve o kii vâristir. Bu yüzden müteahhirîn

yani sonraki dönemde yetienler arasnda ilim, fetih denen manevî

açlmlar ve keif artmtr. Kimde ilim varsa bu ilim onda gözükür

olmutur. Çünkü ilim çok olmasndan dolay o kiiye egemendir.

Her eyi balayan Allah noksan sfadardan münezzehtir! Ancak

bütün bu durumla beraber sonraki öncekinin terazisindedir. Onun

peinden gittiinde, ona uymas gerekir. Ancak bu, ölçü yani amel

bakmndandr, Allah' bilmek bakmndan deildir. Çünkü Allah'

bilmek de ölçüyü gerektirir.<çlte bu, Allah

1m dilediine verecei

lutufudur, Allah, büyük lütufsahibidir,>B4

Allah dilerse biz, bu çalakalem yazdmz risalede bilgi ve

müahede ile vâkf olduumuz seferlerden bahsedeceiz. Bu seferler

peygamberler (a.s.)'in seferleridir. Arta kalan seferlerden ilâhî

seferler ve hakîkaderin seferini ise tembih mâhiyetinde anlatacaz.

Çünkü Allah, Kur'ân- Kerîm'de çeitli mahlûklar tarafndan yaplan

pek çok seferden bahsetmitir. Fakat biz bu kadaryla yetindik.

34 Hadîd,21.

11

Page 13: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

/. Amâ'dan35 Rahman ismine teslim edilen istiva

arna yaplan Rabbani Sefer

Adamn birinin36

Resûlullah (s.a.s.)'a 'Mahlukat yaratmamdan önce

Rabbimi^ neredeydi?" gibi bir soru sorduu rivayet edilir.* Bunun

üzerine Resûlullah (s.a.s.) ona 37u*1jA Aj^J Uj *Ij* Aijâ U *Uc ^"

cevabn vermitir. Bu hadiste geçen "L»" lafz bazen olumsuzluk

ifade eder, bazen de "t^ül" (öyle ki) anlamna gelir.

Bil ki Ama, kâinâün ulûhiyete, ulûhiyetin de kâinata karmasnnengellendii ulûhiyet perdesi ve büyük engeldir. Bununla zâta ait

snrlar kastediyorum. Hz. Peygamber (s.a.s.)'den sahih olarak

nakledilen Allah Teâlâ'nn 'Ts/Lü'min kulumun cann alma konusunda

tereddüd ettiim kadar faili olduum hiçbir ite tereddüd etmedim. O ölümü

isteme^ Ben ise onun kötülüünü istemem ve onun Benimle bulumas ise

kaçnlmazdr"38

sözü ve yine Allah Teâlâ'nn u sözleri 'Benim

katmda sö'% deitirilme^.m (C

Rabbin ve saf saf melekler geldiinde. . .

'*°

35 Bulut anlamna gelen bu kelime varlk mertebelerinden biri olan hakikatlerin

hakikati mertebesine iaret eder. Amâ Rahmân'm nefesinin suretidir. Mahlûkât bu

Ama içinde ve Amâ'dan yaratlmtr.36 Bu soruyu soran ahs Hz. Peygamber'in sahâbîlerinden biri olan Zeynu'l-

Ukaylfdir.

37 Bu hadise iki türlü anlam verilmektedir. Buna göre hadisin anlam "Altnda ve

üstünde hava bulunmayan Amâ'dayd." veya "Bir Amâ'dayd öyle ki altnda ve

üstünde hava vard." eklinde olur.

38 Buhar, Rikâk, 38, 8/131; Müsned, 6/256; Ebû Nuaym, UHyetü'l-Evliya, 4/'32. Bu

bir kudsî hadis olup tam metni u ekildedir: Ebû Hureyre (r.a.) dedi ki;

'Resûlullah öyle buyurdu: 'Allah Teâlâ öyle buyurdu: 'Kim benim bir velîme

dümanlk ederse, muhakkak Ben o kiiye harp ilan ederim. Kulum bana,

kendisine farz kldm hususlar yerine getirmekten daha sevimli bir eyle

yaklaamaz. Nafilelerle de yaklamaya devam eder, tâ ki Ben onu severim. Ben

onu sevince de onun iiten kula, gören gözü, tutan eli, yürüyen aya olurum.

Benden her ne talep ederse onu muüaka veririm. Hangi eyden korumam isterse

onu muhakkak o eyden korurum. Ben yaptm hiçbir eyde ölümü holanmayan

mü'min kulumun cann almakta tereddüt ettiim kadar tereddüt etmem. Oölümü istemez, Ben ise onun holanmad eylerden holanmam. Fakat ölümden

de kurtulu yoktur.'"

39 Kâf, 29.

40 Fecr, 22.

Page 14: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

"Onlary

ille buluttan gölgeler içinde Allah1m ve meleklerin gelmesini ve isin

bitirilmesini mi bekliyorlar'? Halbuki bütün isler tekrar Allah'a döndürülüp

götürülecektir.'A1 -Bununla maher günü kastediliyor.- bunlar ve

kaynaklarda vârid olan bunlarn benzeri sözler hep bu Ama ile

ilgilidir. Bunlar, kâinata vâsl olmak istediinde ulûhiyet tarafndan

sarf edilen sözlerdir.

Bu sahada kâinatn ulûhiyede iletiim kurmak istediinde ondan

vârid olan sözlere gelince, Hz. Peygamberdin "Sana yaplan övgüleri

sayamam!'*1

'Veya katndaki gayb ilminde tuttuun isimlerin ile...'A3

sözleri ve Hz. Ebû Bekir es-Sddîk (r.a.)Jn 'drâki idrâk etmekten âci%

olmak idrâktir>M

sözü bunlardandr.

Mukaddes taht olan ve Ar diye tâbir edilen kuatc varlk dairesi

var edildiinde bu tahtn bir kralnn olmas gerekti. Kral var etmeyi

istemektedir. Varl yayan ve genileten ise zorunlu olarak ilâhî

varln cömertliidir. Bu yüzden burada Rahmâniyet'in egemen

olmas zorunludur. Böylece Rahman ismi, Rabbânî Amâ'nn

türlerinden biri olan ilâhî Rahmârüa lâyk Amâ perdesi içinde Arüstüne istiva etti. Rabbânî Amâ'dan Ar'a istivaya yaplan Rahmansefer cömertlikten dolay gerçeklemitir. Ar'm altndakiler de Ar'a

41 Bakara, 210.

42 Müslim, Salât, 222, 1/ 532; Câmiu't-Tirmizî, 3/180; Sünen-i bn Mace, 1/194.

Hadisin tamam öyledir: Hz Âie'den rivayet edildiine göre o öyle demitir:

"Bir gece yatakta Resûlullah' bulamadm. Bu nedenle Onu aramaya koyuldum.

Mescidde ayaklarn dikmi secdede idi ve ben ayaklarnn içine ellerimi koydum.

O se öyle dua ediyordu: 'Allah'm! Gazabndan rzâna, cezalandrmandan affna,

Sen'den yine Sana snrm. Sana olan övgüleri sayamam. Sen, kendini övdüüngibisin!'"

43 Müsned, 1/391; Taberânî, 10352. Hadisin metni öyledir: Abdullah b. Mes'ûd

dedi ki: "Resûlullah (s.a. s.) öyle buyurdu: öyle dua eden kimseye asla gam ve

sknt sabet etmez: 'Ey Allah'm! Ben senin kulunum, kulunun oluyum,

cariyenin oluyum, perçemim Senin elindedir, hakkmdaki hükmün içindeyim.

Adaletin hükmündedir. Senden Kendini isimlendirdiin Sana ait olan isimler veya

mahluklarndan birine bellettiin veya katndaki gayb ilminde kendine ayrdnisimlerin tamam le Kur'ân' kalbimin bahar, gösümün nuru, hüznümün cilas,

gammn gidericisi klmam istiyorum.' Ancak bu duay okuyandan Allah skntlar

ve hüznü def eder ve onun yerine skntdan çk ve ferahlk veriri.

44 Hz. Ebû Bekir'in bu sözünün erhi için bkz.: el-Futûbât, 3/371, bâb: 369;

3/429, bâb: 371; 4/43, bâb: 430.

13

Page 15: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

istiva edenden varolmutur. Ar'a istiva eden ise Rahman ismidir ki

bu ismin rahmeti zorunlu olarak her eyi kuatmtr ve ondan

kaynaklanr.

Bu Rahman ismi sefere ettiinde âlemle ilgili isimlerin tamam da

onunla birlikte sefer etti. Çünkü onlar âlemin yöneticileridirler, onu

tutarlar ve korurlar. Özellikle er-Rezzâk, el-Muîs (yardm eden), el-

Muhyî (dirilten), el-Mümît (öldüren), ed-Dârr (zarar veren), en-Nâfi'

(fayda veren) isimleri ve esmâ-i efâl yani ilâhî fiillere ait isimlerin

tamam da buna örnektir. Zîrâ, ancak herhangi bir fiilden bilinen

ilâhî isimler, Rahman ismiyle beraber sefer eden fiil isimlerindendir.

Fiilden bilinmeyen isimler bu sefere asla katlmamlardr. Mahlûkat,

fiil isimlerinin dndaki fikirleri ile marifette sefer etmek istediinde,

âlemden farkl ve ayr bir çkla çkmakszn Ar küresinden darçkar ve mukaddes tarafla ba kurmak isterler. Bunun üzerine bir

korunmu bölgeye düer ki o Amâ perdesidir. Onlar bu Amâperdesine çarparlar. Ancak buraya ulaan kii için ulûhiyet

imeklerinin parlayaca kesindir. Bu ilâhî imekler ile o büyük bir

marifet elde eder. Bu yüzden es-Sddîk45 onu idrâk eklinde, es-

Sâdk46(s.a.s.) da "Sana yaplan övgüleri sayamam!" eklinde

isimlendirmitir. Bu da Hz. Peygamberin belirli bir övgüyü kabul

etmeyen durumu gördüünde o durumun meçhul övgüyü kabul

etmesidir ki o da "Sanayaplan övgüleri sayamam!" ifadesidir. Çünkü

hayret kesinlikle bunu gerektirir. Fikir ehli bir Amâ'dadr. Keif ehli

bir Amâ'dadr. Küll bir Amâ'dadr. Çünkü Küll Amâ'dadr. Küll,

küllün suretindedir.

Bu seferin ruhu ve mânâs, muhataplar anlasn diye tenzihten tebîh

sidresine47

seferdir. Ayn ekilde bunun hakîkati de Amâ'dan

kaynaklanr.

45 Hz. EbÛ Bekir.

46 Hz. Peygamber (s.a.s.).

47 Sidre, yedinci kat gökte bulunan ve aaç suretindeki bir makamn addr.

Mahlûkâtn bilgisinin snrn temsil eder. Burada tenzih ile tebîh arasndaki snra

iaret etmek için kullanlmtr.

14

Page 16: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

//, Halk ve Emr Seferi48

Bu Sefer, îbda'49 Seferidir.

Allah Teâlâ buyuruyor ki: "Sonra duman halinde bulunan göe yöneldi,

ona veyeryüzüne: steyerek veya istemeyerek (buyruuma) gelin!' dedi Onlar

da 'steyerek (buyruuna) geldik.' dediler. Böylece onlar, iki gündeyedi

gök yapt ve her göe emrini (kanunlarn) vahyetti. Bi% en yakn göülambalarla ve koruma ile donattk, ite bu, o güçlü, bilen Allah'n

takdiridir>6° Bu takdir, bititirme ve ayrma ile olmutur. Nitekim bu

hususta da Allah(Ya o küfredenler görmediler mi ki gökler veyer bitiik

idiler de Bi% onlar ayrdk?'*1 buyurmutur. Yerin yaratlnn

peinden "sonra" (/x_î) kelimesi gelmitir.52

"Sonra" kelimesi

genellikle ikinci ey ile birincisi arasnda bir süre olduu anlamna

gelir. Bu süre ise yerin yaratl ve Eyyâmu ?-e ?n ?den53

dört gün

içinde vakitlerinin takdir edilmesidir. Bu günlerin ikisi yerin zât ve

hakikati ile ilgili iler içindir. Bir gun yerin zahir ve görünür olmas

için, bir gün de bâtn olmas ve gizlenmesi içindir. Gayba ve

ahadete ait azklarn tevdi edildii iki gün de bu iki günün içindedir.

48 Emr, zaman ve madde mevzuubahis olmakszn Allah'n "kün" yani "ol" emri

ile bir eye varlk vermesidir. Bu ekilde var olan varlklar emr âlemini

olutururlar. Bu âleme melekût ve gayb âlemi de denilir. Halk ise Allah'n maddî

âlemdeki yaratmasdr.49 Allah'n aletsiz, maddesiz, zamansz, mekansz yaratmas ve icad.

50 Fussilet, 11,12.51 Enbiyâ, 30.

52 Burada bnü'l-Arabî ilk âyete atfta bulunmaktadr. Bu ksm daha iyi anlamak

için Fussilet sûresinin 10. âyetini de metne dahil etmemiz gerekir: "O, yeryüzüne

sabit dalaryerletirdi. Orada bereketleryaratt ve orada tam dört günde isteyenler için fark

gözetmeden gdalar takdir etti. Sonra duman halinde bulunan göe yöneldi, ona ve ar%a:

steyerek veya istemeyerek (buyruuma) gelin!' dedi. Onlar da steyerek (buyruuna) geldik.}

dediler. Böylece onlar, ikigündeyedigökyapt ve hergöe emrini (kanunlarm) vahyetti. Bi%

enyakngöü lambalarla ve koruma ile donattk, iste bu, o güçlü, bilen Allah'n takdiridir.

"

53 Eyyâmu'-e'n, i günleri demektir. Alemin yaratl le ilgili bir tâbirdir.

Allah'n âlemin yaratl ve yönetilmesi ile ilgili tecellîlerini fade eder. Ibnü'l-

Arabî bu konuyu anlatmak için Eyyâmu'-e'n isimli ksa bir risale kaleme

almtr.

15

Page 17: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

Sonra semann ayrmas ve yaratlna yönelmek demek olan

mukaddes istiva gerçekleti. Gökleri eyyâmu'-e'nden iki gün

içinde yedi gök kldnda her bir semaya kendi emrini/iini,

durumunu vahyetti. Böylece müvelledâtm54

bileim, çözülme,

deiim, bakalam, devir ve tavrlarla halden hale geçileri için

ihtiyaç duyduklar ileri ve hususlar göklere tevdi etti. ite bunlar

Allah Teâlâ'nm<çHer göe emrini vahyetti.

>£>sâyetinde belirttii yüce

rûhâniyetlerden göklere tevdi edilen ilâhî ilerdir. Böylece felekî

hareketler ile bu emir ortaya çkt. Bu durum da bu hareket ve

felekte olan emirden dolay unsurlarda meydana gelen yaratmann

ortaya çkmas içindi. Allah gökleri bitiikliinden ayrdnda,

gökler devretti. Hakikatleri ve cisimleri effaft. Öyle ki arkalarnda

olan eye perde olmadlar. Biz de sekizinci felekte bulunan

yldzlarn kandillerini görme duyumuzla idrâk ettik. Böylece o

yldzlar sanki yakn gökteymiler gibi tahayyül edilirler. Allah Teâlâ

bu kandiller hakknda "Bi^yakn göü kandillerle süsledik.)BG

buyurur.

Bir eyin süsünün illa o eyin içinde olmas gerekmez. Allah

Teâlâ'nn bu âyette geçen "Kontma" ifadesine gelince, bu koruma

kulak hrszl yapan eytanlarn yaklmas için esir küresinde57

meydana gelen talama demektir.58

Allah Teâlâ bunun için bir

gözedeyici ate/k yaratt. Bu gözedeyici ate/k da kayan

yldzlardr. Göz atmosferi delip geçerek yakn göe ular. Lâkin

içine nüfuz edecei hiçbir çatlak göremez. Böylece göz hüsrana

urar ve bitkin düer. Yani çabalar boa gitmitir. Allah, bu yedi

göün her birinde, bir yüzen gezegen var kld. Bu gezegen Allah'n

Maden, bitki ve hayvan. Esk kozmoloji anlayna göre dört unsurun dokuz

felekle irtibatndan hatta Ibnü'l-Arabi'nin deyiiyle nikâhndan üç ürün hâsl olur

ki bu ürünler yani çocuklar varlk mertebelerinde mâden, bitki ve hayvan

mertebelerine karlk gelir.

55Fussilet, 12.

56Fussilet, 12.

Eski kozmolojiye göre Ay feleinin altnda yer alan Ay-alt âlemin ilk feleidir.

Bu felek ate küre diye de adlandrlr. Olu ve bozulu âleminde ortaya çkan ilk

fiilî hareket Faal Akl'n yani dokuzuncu felein ald olan Cebrail'in etkisinden

dolay bu felekte meydana gelir.

58Hicr 15-18; Sâffât 6-10; Mülk, 5. Konu ile ilgili hadisler için bkz.: Buhârî, Tefsir

15:1; Müslim, Selam: 122-124.

Page 18: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

<(Her biri birfelekteyüzmektedirler.'B9 Sözünde bahsi geçen gezegendir.

Gezegenlerin hareketinden gökler deil, felekler var olmutur. Yedi

gezegenden ortaya çkan hareket, "Bi^yakm göü süsledik. " âyetinde

belirtilen sekizinci felekteki kandilleri gösterir. Çünkü göz, o

kandilleri ancak yakn gökte idrâk edebilir. Bu yüzden hitap görüün

verdii bilgi bakmndan oldu. Allah bunun için "Bi% yakn göükandillerle süsledik. " dedi de "Onlar yakn gökte yarattk. " demedi.

Süsün, kendisiyle süslenen eyin zâtnda olmas asla süsün art

deildir. Nitekim adamlar ve adar sultann süslerindendir. Amabunlar sultann zâtyla kâim deildirler.

insan bedeni yetkinletiinde ve düzenlenmesi gerçekletiinde yedi

felekten dördüncüsünün60

hareketindeki ulvî nefha ile ilâhî yöneli

meydana gelir.61 Düzgünlüünün yetkin olmasndan dolay insan

denen bu müsemmâ ilâhî srr kabul eder. Bu ilâhî sr ondan bakas

tarafndan kabul edilmemitir. Bu yüzden suret ve hilâfet makamlar

olan mertebeler insan için gerçekleir.

nsan bedenine ait yeryüzü tamamland, bu yeryüzü içinde onun

besinleri takdir edildii, hayvansal ve bitkisel yaratl cihetiyle

kendisine baholunan çekme, hazmetme, tutma, itme, büyüme,

beslenme güçleri gibi güçler onda hâsl olduu ve onun deri, et, iç

ya, damar, sinir, kas ve kemikten ibaret olan yedi tabakas

ayrtnda, insann içine nüfuz eden ruhî üflemeden meydana

gelen ilâhî sr bedenden ulvî âleme istiva eder. Bu ulvî âlem duman

gibi yükselen buharlardr. Böylece Allah, insan bedenindeki yedi

semay ayrr. Yakn sema histir. Bu yakn sema yani his,62

yldzlar

ve kandiller ile süslenmitir ki bunlar insann iki gözüdür. Bununla

59Yâ-Sîn, 40.

Eski kozmolojide güne felei.

Konunun daha detayl anlatm için Ibnü'l-Arabî'nin Ukktü'l-Müstevfi^ isimli

eserine müracaat edilebilir.

Bununla hiss-i müterek kastedilmektedir. His s -i müterek nefs-i natkann içsel

duyularndan ilkidir. Görevi görme, itme, tatma, koklama ve dokunma gibi dduyulardan gelen verileri dier içsel duyulara yani hayal, müfekkire, müzekkire,

hafza, vahime gibi güçlere mantkl ve mâkul bir biçimde balamaktr.

17

Page 19: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

birlikte dier sema tabakalar hayal semas, fikir semas, akl semas,

müzekkire semas, hafza semas, ve vehim semasdr. 63

Allah, her bir semaya o semann emrini/iini/durumunu vahyetti.

Bu emr ise mahsüsâtm64 alglanmas konusunda hiss-i mütereke

tevdi edilen eydir. Bunun nasl olduu konusundaki tartmaya, iin

asln biliyor olmamza ramen kar çkmayacaz. Çünkü bizim

bilgimiz âlemden ihtilaf kaldrmaz. Ayrca bu emr, imkânsz

tahayyüllerden hayal gücüne ve akledilirlerden akla tevdi edilen

eydir.

Ayn ekilde her bir semaya kendi cinsinden olan ey tevdi

edilmitir. Çünkü her bir semann ehli o semadan yaratlmtr. Bu

yüzden onlar bulunduklar mekânn karakterine göredirler. Bu yedi

semann her birinde gökteki gezegenlerin karl olarak sfat diye

adlandrlan yüzen gezegenler yaratlmtr. Bu sfadar; hayat, iitme,

görme, kudret, irade, ilim ve kelâmdr. Bunlarn hepsi belirlenmi

bir ecele doru akp gitmektedirler. Nefsin idrâk güçlerinden bir

kuvvet özel olarak ne için yaratlmsa ancak onu idrâk eder.

Nitekim göz görülebilen mahsusât dnda bir eyi göremez. Bu

yüzden his bitkin düer. Çünkü o içinden süzülecei bir çadak

bulamamtr. Akl bütün bunlar ispat eder. Bununla insandaki

feleklere ait hareket görünür. te bu azz ve alîm olan Allah'n

takdiriyledir. Öyleyse bu bir seferdir ki insan onda kendisini

diriltenden sefer ettirilmitir. Bu sefer insann Mevlâ'snn noksan

sfatlardan münezzeh olduuna da delildir ve ulvî âlemin ortaya

çkma sebep olur.

Sefer, sefer diye adlandrlmtr çünkü sefer65

insanlarn ahlâkndan

örtüyü kaldrr. Bunun mânâs, seferin her insann içindeki kötü ve

Hayal, fikir, akl, müzekkire, hafza ve vehim havass- bâtna diye adlandrlr.

Bunlar 15e duyunun üstünde yer alan idrâk güçleridir. nsan nefsi yani nefs-i

natka bunlar vastasyla be duyudan elde ettii verileri yorumlar depolar veya

bunlardan yeni eyler üretir.

Duyularla alglanan eyler.

Arapçada yolculuk anlamna gelen sefer ile perdeyi açmak, örtüyü kaldrmak

anlamna gelen sefer ayn kökten türemitir. bnü'l-Arabî yukardaki ifadesiyle

buna iarçt etmektedir.

1C

Page 20: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

iyi ahlâka ait eyleri ortaya çkarmasdr. Kadn yüzünü örten

peçesini çkardnda "seferati'l-mer'etü an vechihâ" denilir. Böylece

onun güzel mi çirkin mi olduu göze aikâr olur. Allah Teâlâ

Araplara hitap ederek dedi ki: "Açt srada sabahayemin olsun!9*6 Bu

âyetin anlam mubsarâtn yani gözle görülen eylerini göze gösterdi,

demektir. Nitekim air öyle demitir:

Ley/aya vardmdapeçeliydi

Bu sabahpeçesini açmas beni üpheye düürdü

Çünkü Araplarn âdetine göre bir kadn peindeki kötülüü

bildirmek istediinde yüzündeki peçeyi kaldrr. Bu sözü söyleyen

kii, sevgilisine kavumak için bir hile tertip etmiti. Ama kadnnkabilesi durumu fark etti. Kadn onlarn durumu fark ettiini anlad

ve adam gördüünde yüzünü açt. Böylelikle adam, kadn bir

kötülüün takip ettiini anlad. Bu kötülükten korkup çekip gitti. Bir

taraftan da:•

Bu sabah peçesini açmas beni üpheye düürdü

Bu ekilde bir örtü açmay Rabbimi^ indirmedi

iirini söylüyordu. Bu iaret daha fazla açklamaya ihtiyaç duymaz.

"Allah hakk söyler ve O 'dur doruyola ileten!9*1

Müddessir, 34.67Ahzâb, 4.

19

Page 21: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

J/7, Kur'ân- Azîz Seferi

Allah Teâlâ buyurdu ki "Bi% onu Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin

ne olduunu sen bilir misin? Kadir gecesi, bin aydan hayrldr. O gecede,

Rablerinin izniyle melekler ve Ruh (Cebrail), her i için iner dururlar. O gece,

esenlik doludur. Tâ fecrin douuna kadar.,m Bu indirme, Allah'n "Bi%

onu çok mübarek bir gecede indirdik.'69

sözüdür. Bu indirme uyardr.

"Bi% onu (yani Kur'ân- A.sg^i) Kadir Gecesinde indirdik. " Tefsirciler

naklederek demilerdir ki Kur'ân bir defada yakn göe inmitir.

Sonra oradan Hz. Muhammed (s.a.s.)'in kalbine âyet âyet

indirilmitir. Bu, Kur'ân gizli veya açktan okunmaya devam ettii

müddetçe asla bitmeyecek bir seferdir. Kul hakknda asl üzere bakî

kalan Kadir Gecesi ise kulun saflati ve tezkiye olduu zamandaki

nefsidir. Bu yüzden Allah Teâlâ "Her hikmetli emr o gecede ayrt

edilir.'™ buyurmutur. Ayn ekilde her hikmetli emr nefste de

yaratlmtr ve nefse iki mânâ üzere fucûru ile iki mânâ üzere

takvas ilham olunmutur. Kulun kalbi ise itibarî olarak Kur'ân'm

bir defada indirildii yakn göktür. Daha sonra muhataplara göre

Furkân71

olur. Kalbde, görmenin payna düen ey duymann payna

düen ey gibi deildir.

Biz ancak "Senin kalbine bir defada indirildi" dedik. Bununla Kur'ân'

ezberlemeni ve hfz etmeni kastetmedik. Bizim sözümüz ancak

ruhanî ve mânevidir. Ve biz ancak, o senin katmdadr, fakat sen

bilmiyorsun demek istedik. Çünkü göün Kur'ân kendisine

indirildiinde onun metnini ezberlemesi gerekli deildir. Sonra

Kur'ân, perdelerini kendinden açmanla senden sana âyet âyet iner.

Ben bunu sülûkumun bandayken kendimde tecrübe ettim. Bat

68Kadir, 1-2-3-4-5.

Duhân, 3.

70Duhan, 4.

Furkân; ayrmak, ayrt etmek anlamna gelen mastardr. Ayrca ayran veya

ayrlan bölünen anlamlarna da gelir. Mühim meseleleri çözen kesin kantlara da

bu bakmdan Furkân ad verilmitir. Hem bu bakmdan hem de parça parça

ndirilmi olmasndan dolay Kur'ân Furkân diye adlandrlmtr.

Page 22: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

Endülüs'teki Ulyâ72

kasabasndan olan eyhim Ebu'l-Abbâs el-

Ureynî'de73

de bunu gördüm. Ayrca muallimin mûtat öretim

metodu ile öretimi dnda bir metotla Kur'ân'm tamamn veya

ondan pek çok âyeti ezberlediklerini bizim yolumuza mensup bir

topluluktan da iittim. Ancak onlar Kur'ân' kalplerinde

buluveriyorlar, Arap olmasalar bile onun Mushaflarda yazl olan

Arapças ile konuuyorlar. Bu durum bize Bâyezîd el-Bistâmî

(r.a.)?den de rivayet olundu. Ebû Mûsâ ed-Dünbulî,

74Bâyezîd'in

mûtat bir ekilde bir hocann telkini olmakszn Kur'ân'

ezberlemeden vefat etmediini söylemitir. Kur'ân'm kullarn

kalplerine inmeye devam etmekte olmas ise bir arazn iki zaman

diliminde ayn kalmasnn ve Kur'ân'm da bir yerden dierine

naklinin imkânszlna delil olmasndandr. ayet Zeyd Kur'ân'

ezberlese bu Amr'a intikâl etmez. Kulak bir telkin edicinin

kendisine bir âyeti telkin ettiini duyduunda Allah o âyeti kulun

kalbine indirir ve o da o âyeti ezberler. Eer kalb megulse telkin

edici döner bundan dolay inzal de döner. Kur'ân ebediyen inzal

olmaa devam eder. Eer insan* "Allah Kur'ân' bana indirdi." dese

tekzip olunmaz. Çünkü Kur'ân kendisini ezberleyen kimselerin

kalbine sefer etmeye devam eder.

Cebrail Kur'ân ile geldiinde Hz. Peygamber (s.a.s.)'in vahiy

kesilmeden hemen onun kraatine giriiyor olmas kefinin

72Portekiz'de, Silves yaknlarndaki bir yöredir. Buras bugün Loule adn

tamaktadr. (Claude Addas, Kibrit-i Ahmerin Peinde, trc: Atik Ataman,

stanbul, 2004, s. 88.)73

Ebu'l-Abbas Ahmed ei-Ureynî Bat Endülüs'teki Ulyâl ümmî bir sûfîdir.

Kulluk konusunda derin bilgilere sahip olmakla beraber kasaba halknin

yadrgad baz fikirleri yüzünden oradan kovulunca biliye'ye gelmi ve burada

genç bnü'l-Arabi'yi etkilemitir. bnü'l-Arabî'nin fiilen tasavvuf yoluna girmesi

onun eliyle olmutur. bnü'l-Arabî, onun önünde tevbe etmi ve sülûkâ

balamtr. bnü'l-Arabî'nin ifadesine göre o Hz. sa'nn kademi üzere olan

velîlerdendi. Ayrca Ebu'l-Abbâs, bnü'l-Arabî'nin Ebû Medyen'den sonra

kendisinden en çok nakil yapt üstaddr. bnü'l-Arabî, onunla ilgili baz halleri

ve onun baz sözlerini VJhu'l-Kuds adl eserinde zikretmitir.74

Sind bölgesinde bulunan bir ehir olan Dîbelli'dir. Bâyezîd el-Bistâmî'nin

çevresinde bulunan kimselerden biridir. Hayaü hakknda bilinenler azdr.

21

Page 23: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

kuvvetindendir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.s.) Cebrail'in getirdii

eyi kefediyor ve derhal onu tilâvet etmeye koyuluyor ve vahiy

daha kesilmeden onu okumak için dilini aceleyle hareket ettiriyordu.

Nitekim kalbine bir düünce geldiinde keif sahibi birinin onu

kefetmesi ve senin düüncen hakknda konumas da böyledir.

nsanlarn pek çouna göre bu inkâr edilemez bir durumdur. Hz.

Peygamber bulunduu mahalle daha lâyk olmasna ramen Rabbi

O'nu terbiye etmi ve O'nun terbiyesini de güzel klmtr. Nitekim

Allah Teâlâ bu hususta "Sana vahyedilmesi henü% tamamlanmadan

Kur'ân 'z acele okumaa kalkma!'^ buyurmutur. Allah böylece O'na

Cebrail ile terbiye olmasn emretmitir. Çünkü Cebrail sâlih amelle

güzel sözü öreten bir muallimdir.

FASIL

Gerçekte külli insan, Kur'ân- Azîz'dir. AJlah, Kur'ân' zâtnn

katndan gayb olmas nedeniyle mübarek gece olan birlendii

zamann hazretine ve korunmu izzet perdesi ve ona en yakn gök

olan yakn göe indirdi. Sonra onu burada Furkân kld ve ilâhî

hakikatlere göre âyet âyet indirdi. Çünkü bu ilâhî hakikatler

hükümlerini farkl farkl verirler. nsan da bundan dolay bilir.

nsann kalbinde toplanncaya ve perdeyi geride brakmcaya dein

oraya Rabbinden âyet âyet inmeye devam eder. Nihayet mekândan

ve olutan kurtulur ve gaybdan . ayrlr. ndirilmi olan Kur'ân

Allah'n isimlendirdii gibi gerçektir. Her gerçein bir hakîkati

vardr. Kur'ân'm hakîkati ise insandr. Nitekim Aie (r.a.)'den Hz.

Peygamber (s.a.s.)'in ahlâk sorulduunda "O'nun ahlâk Kur'ân'd^A A

demitir. Alimler dediler ki "Aie bu sözüyle Allah Teâlâ'nn "üphe

yok ki sen yüce bir ahlâk üzeresin!'*1sözünü kastetmitir. Bu seferi

gerçekletir ve seferin akbetine hamd et!

75Tâ-Hâ, 114.

Müslim, Müsâfrîn, 139.

• Kalem, 4.

Page 24: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

IV. Allah'n Âyetlerini Görme ve bret Alma Seferi

Allah Teâlâ buyurdu: "Eksiklikten uzaktr O (Allah) ki gecenin bir

vaktinde kulunu, âyetlerimizden bir bölümünü kendisine

göstermemiz için, Mescid-i Haram'dan, çevresini bereketli

kldmz Mescid-i Aksâ'ya yürüttü. Gerçekten O, iitendir,

görendir."78

Münezzehtir O ki kulunu birgece vakti kendisine götürdü

Görmesi için o kuldan gizledii ayetlerini

Gaybeündeki huturu, ehrindeki

Sahv ve isbâttndaki mahv gibi

Görür srrnn kendisinden olutuu eyi

-Eer dilerse-yasanda veya banda

Keremindenpeyda ettii ey %âil olur varlyla

Vefarkl sûretlerdeki yoklukla

Noksanlklardan münezzehtir o efendi ve hf% edici olan

Zâtnda, isimlerinde ve sfatlarnda. ..,

Allah'n, tebihi79 srâ yolculuundan ibaret olan bu sefere

balamas, bununla vehim sahibinin ve ibh ve tecsim80

ehlinden

hayali kendisine egemen olan kimsenin kalbinden Hakk hakknda

srâ, 1.

79 !-"

Tesbîh bir varl noksan sfatlardan olumsuzlamak demektir. Ibnü'l-Atabî

burada srâ sûresinin birinci âyeti olan Eksiklikten ufaktr O..." ifâdesinin

aslnda geçen subhân fadesi ki bu ifade tesbîh ifadesidir, ile srâ yolculuunun

arasndaki ilikiye dikkat çekmek istemektedir.80ibh ve tecsîm Allah' herhangi bir yaratlm varla benzetmek ve Onu cisim

eklinde tasavvur etmek demektir,

23

Page 25: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

Ibnü'l-Arabî

cihet, had ve mekân gibi tahayyül ettii eyleri olumsuzlamak

içindir. Bunun için Allah "Ayetlerimizden bir bölümünü kendisine

göstermemi için... "buyurdu. Hz. Peygamber (s.a.s.)'i, aklna gelmeyen

ve içinden geçirmedii bir eyi O'na takdir ederek O'na, kendisi

kaündan ilâhî bir ba ve inayet olduunu bilsin diye sefer ettirilen

kld ve bu yolculuu, muhabbet makam Hz. Peygamber'e özgü

olsun diye gece yaptrd. Çünkü O'nu kendisine dost ve sevgili

tutmutu. Yine bu yolculuu, Arap dilinde isrâ kelimesi gündüz

deil ancak gece yaplan yolcuu ifade etmesine ramen üpheye

mahal kalmamas için "Bir gece... "ifadesi ile destekledi ki böylelikle

O'nun gece ruhu ile götürüldüü tahayyül edilmesin. Yine bu <f

Bir

gece. .

.

" ifadesi ile insanlardan isrâ hadisesinin gündüz olduunu

düünen kimselerin bu düüncelerini izale etti. Çünkü Kur'ân Arap

lisan ile inmi olsa da Allah, Kur'ân 'la Arap dilini bilen ve bilmeyen

bütün insanlar muhatap almtr. Sevgililer için en güzel zaman

gecedir. Çünkü iki sevgili gece buluur. Sevgili ile ba baa kalmak

gece gerçekleir. Araplarn nezdinde geçerli olan âdetin dnda ilâhî

nurlar ile âyederin görülmesi için bu yolculuk gece olmutur. Çünkü

göz görülür varlklardan hiçbir *eyi özellikle kendi nuru ile deil

ancak karanlk ve varlklar ortaya çkaran k ile görür.81 Ancak

görme,k göz nuruna egemen olmadnda gerçekleir. In gücü

göz nurundan baskn olduunda k karanlk hükmünde olur,

çünkü göz ondan baka bir ey göremez. Nitekim göz, iddetli

karanlkta ancak karanl idrak eder. Bu yüzden göz mutedilk ile

ve on ortaya çkard alglanabilir eyleri görür. Eerâyederi göstermek için Hz. Peygamberin göe yükseltilmesi gündüz

olsayd bunun dinleyiciye bir faydas olmazd. Çünkü bu onun

bildii bir durumdur. Bunun için mîrâc gece oldu.

Ayrca Hz. Peygamber'in isrâ yolculuunun mübarek cesedi ile

olduunu kesin bir ekilde belirtmek için âyetteki ifade "gece" diye

81 "

Ibnü'l-Arabî görme konusunda varlklardan yansyann göz tarafndan idrâk

edilmesi eklinde ifade edilen Aristo ve takipçilerinin görme teorilerinden farkl

bir görütedir. Ona göre görme ancak gözden çkan kla eyadan yansyannbileimiyle meydana gelebilir. Bu anlamda Ibnü'l-Arabî Platon'un görme

konusundaki teorisine daha yakndr.

Page 26: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

getirildi. Zîrâ Allah'n "esrâ/geceyürütüldü" sözü, kulunun bulunduu

durum hakknda gece sözünün zikredilmesine çok az ihtiyaç duyar.

airin dedii gibi:

Ey Mudar'dan muhtara gidenler!

Si% cesetleri ^yaret ettini^ binler ruhlar. .

,

Allah erleri olan muhakkiklere göre Allah'n, "ûJuöj" (Kulunu)

sözüne "v"82

(bâ) harfini dahil etmesini iki durum nedeniyledir, ilk

durum zillet olan kulluk ile hafd ve kesr83

harfi arasndaki

münasebettir, çünkü zillette olan herkes münkesir yani krgndr.84

Kul kelimesinit£$i3>" (o) zamirine izafet etmitir. Bu izafetten Hakk

için zahir olan bir isim yoktur. Bu izafetten ancak slalar ve aidleri85

ile tamamlanan noksan isimler zahir olmutur. Allah kulunu

kukusuz gayb olan slasna ve örtülü olan aidine yürütmütür.

Burada "9^" (o) zamiri örtülüdür. Çünkü O (Hakk) gayb içinde

gaybdr. O, O'dur gibi. Nitekim bu duruma gaybul-gayb derler.

Böylece Allah isrânn erefini duytrmu oldu.

ki mescidin, Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksâ'nn zikredilmesi de

böyledir. Bu da bizim kul ile hafd harfi olan "bâ" konusunda

bahsettiimiz durumla ilgilidir. Mescid insann secde ettii yer

anlamnda ism-i mekândr.86

Secde kulluktur. Haram ise engelleme

ve yasaktr. Haram kulluu gerektirir. Aksa da uzakl gerektirir.

Rubûbiyyet sfatndan en uzak noktada kulluk sfat yer alr. Hakk

Teâlâ yaratlmlarn sfadarnn en yücesi olan bu iki durumla,

peygamberi için yetkin bir eref seçmitir. Bu ise ancak kulluk ile

Harf-i cerr Arapçada kelimenin sonunu esre harekesi ile (i diye) okutan harftir.

83Harf-i cerr kastedilmektedir.

Bana harf-i cerr gelen kelimenin son harfinin esre harekesi ile okunmas o

kelimeyi Arap gramerine göre münkesir yani esreli yapar. Ibnül-Arabî bu durumu

ayn zamanda varlktaki durumla eletirmitir. Buna göre münkesir okunan

kelime ayn zamanda krgn ve zillet içinde bulunan varlktr.

Arapçada ism-i mevsûl ad verilen edadardan sonra gelen cümleye Slla ad

verilir. Sla 'da, ism-i mevsûile 'ûgili ve ona atfolunan bir zamir bulunur, bu

zamirede aid zamiri denir.86Arap dilinde bir fiilin meydana geldii yeri gösteren kelime kalbn ifade eder.

25

Page 27: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

onun benzeri olan hafd harfleri ve Mescid-i Haram ve Mescid-i

Aksâ'dr. Ayn ekilde O'nu ereflendirdii eylerden biri de bu tam

marifet veren külli kulluun mukabilinde onun için kendisini

kaytlandracak bir isim klmasdr. Çünkü burada bahsi geçen bu

kulluk tesir isimlerinden ilâhî bir isimle kaytlanmay gerektirmez.87

Ancak bu kulluk, ulûhetin88

yücelik ve tenzih benzeri eylerine

ihtiyaç duyar. Çünkü kul bütün varlktan yükseltildii ve efendilik ve

rabbâniyet sfatlarndan kulluunun safl kendisine ikram

edildiinde bu kulluun tenzihi olur. Kulluk rubûbiyet nitelikleri ile

nitelendiinde rubûbiyete benzeir. Onun rubûbiyete benzemesi ise

onun yok olmasdr. Nitekim Allah Teâlâ 'Tat bakalm! Hani

üstündün, kudretliydin, asildin

f

&9 buyurmutur.

Yine Allah Teâlâ öyle buyurmutur: "Allah, her kibirli çorbann

kalbini mühürler.

'

B0 Bu yüzden ulûhet, mahlûkâtn varlna gerek

duyan isimler ile kulu îmâ ettiinde, bu o isimlerin muhatab olan

kul için bir yücelik ve yükseklik deildir. Çünkü bu isimlerde esere

ihtiyaç duymak bakmndan kulluun gerektirdii eye benzer bir

ksm vardr. Nitekim bu isr* yolculuundaki kulluun bütün

yönleriyle hakk bulunduu gibi ayn ekilde kula nisbet edilen bu

yetkinliin gerektirdii ulûhiyette de hak vardr. Bu yüzden kul lafz

"$â>" (O) zamirine izafe edilerek getirildi. Bu "$â>" ile gaybu'1-gayb

olan "$â>" (O) [yani Hakk'm zâü] kastedilmitir. Hz. Peygamber

(s.a.s.) kulluundan bahsettiimiz eye nüzul ettiinde Hakk O'nu

zikretmi olduumuz gaybu'l-gayba isrâ ettirdi. Burada plan kii

Hakk'n mertebesinin bir ve tek olan ahididir. Çünkü muhabbet

87Yani bu kul dorudan doruya Allah'n kulu yani Abdullah olup Rezzâk,

Fettâh, Kahhâr gibi Allah'n âlemde etkisi zuhur eden isimlerinden herhangi

birinin kulu deildir.88 *

ilahî isimlerin toplamndan ibaret olan ulûhet, Allah'n isimler ve sfatlar ile

isimlendirildii ve nitelendii mertebedir. Allah ile âlem arasndaki münasebet

ulûhet mertebesi ile balar.89

Duhân, 49. Duhân sûresinde geçen bu âyet kendinden önceki âyeder

okunduunda daha yi anlalr: "A.Uah Zebanilere: Tutun onu da, buyurur, cehennemin

ta ortasna sürükleyin. Sonra da bann üstünden kaynar su dökün!' ve deyin ki:(

Tat

bakalm! Hani üstündün, kudretliydin, asildim'"iste hakknda üphe ve mücadele ettiini^ o

gerçek budur. " (Duhân, 47-50).90Mü'min, 35.

Page 28: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

kskançl gerektirir. Bu yüzden kulun izi kalmaz. Çünkü kul

kadirdir ve yetkisi üzerinde bir snrlama da yoktur. Burada bu 'jpd>"

dnda hiçbir isim asla zuhur etmez. srâ'nn gece yaplmolmasndan dolay buradaki vahiy gece sohbeti

91eklinde oldu.

Çünkü sohbet meclislerinin en yücesi, naz ve özel yaknlk makamve halvette halvet olmas dolaysyla gece sohbetidir. Kulun gördüü

âyedere gelince, onlarn bir ksm afakî bir ksm ise enfüsî

âyederdir. Nitekim Allah Teâlâ 'Yaknda onlara ufuklarda ve. kendi

nefislerinde olan âyetlerimizigösterecee)92

ve "Bi%%at kendi varlklarnzda

da böyle deliller vardr. Hâlâ görmeyecek misini^'63buyurmutur.

Kabe kavseyn afakî âyederdendir. Kulun makam efendisinden

bununla tahakkuk eder. Ednâ ise muhabbet ve ^â>"ya özgülük

makamdr. CKuluna vahyedeceini vahyetti.'

64âyeti ise gece sohbeti

makamdr. Bu makam ise 'jguö'hun(i

^â>},

su olan gaybu'1-gayb

mertebesidir. Allah "Gördüünü gönlü (fuâd)yalanlamad.'05

âyeti ile bu

makam destekledi. Fuâd kalbin kalbidir. Kalb için bir ru'yet olduu

gibi, fuâd için de ayr bir ru'yet vardr. Kalbin ru'yeti, Hakk'tan

bakasna yakn olup onu Hakfc'a tercih ile Hakk'tan çktndakörlüü idrâk eder. Nitekim "Ancak göüslerdeki kalpler kör olur.

mbuyrulmutur. Fuâd kör olmaz. Zîrâ kâinat bilmez. Efendisi dndahiçbir eyle alakas ve ba yoktur. Efendisiyle olan alakas ise

makamlar ve mertebelerden dolay ancak gaybu'1-gayb olan '^û>"nun

'jpd>"su iledir. Bu yüzden "Gördüünü gönlü yalanlamadk7Zîrâ göz

pek çok kez yanlmtr. Ancak bu söz, bu sözü söyleyeninin

cehaletini gösterir. Çünkü duyularn alglad ey deil onlar

hakknda hüküm veren hata eder. Bu yüzden bir eyi olduundan

baka ekilde görmesinden dolay göz hata eder, diyen ahs

91Müsâmere. Müsâmere tasavvuf dilinde Hakk'n kulu ile gizlice konumas

anlamnda kullanlr. Bu durumda müsâmere Hakk'm gayb ve sr âleminden

ariflere yönelik hitab demektir.

Fussilet, 53.

Zâryât, 21.94Necm, 10.

95Necm, 11.

96Hacc, 46.

97Necm, 11.

27

Page 29: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

arkada yalanlar ve gözden bu sfat nefyeder. Çünkü yalan ancak

tebih ve kesret âleminde vâkî olur. Bu mertebede ise asla tebih

yoktur. Burada kul her bakmdan kuldur. Kul, kullukta mutlak

anlamda münezzehtir. Ayn ekilde gaybul-gayb olan '^paTnun

"$d>"su da böyledir.

Kulun nefsinde gördüü âyet ise fuâd olan kalbin kalbinin gözü

için, gaybu'l-gaybda '^ûTnun ^pöTsuna ubûdetin ubûdeti98

ile

benzemesidir. Bu âyeti hiç kimse görmemitir. Hz. Peygamber

(s.a.s.)?

in bahsettii afaki âyetler ise yldzlarda ve göklerde gördüü

eyler, yüce merdivenler, refref-i ednâ, kalemlerin gcrts, istiva

olunan ey, Allah'n kendisiyle sidretü'l-müntehâ'y bürüdüü

varlktr. Bunlarn hepsi kula tahsis edilen makamn etrafndaki

eylerdir. Kul gaybu'l-gayb'da bu makamda mukîm klnmtr. Allah

"Çevresini bereketli kîldîmtv^ .

.

m bu konuya iaret eder. Allah bu

makamn bereketini zikretmemirir. Zîrâ bu bereket kendisinin

benzetilebilecei bir ey olmamasndan dolay kendisinden

bahsedilemez. Bu öyle bir makamdr ki insanlar bu makamdan

Hakk'n izzetine kaplp götündür. Mescid-i Aksa ya göre Mescid-i

Haram cehennemin yanndaki cennet gibidir. Cennet hoa gitmeyen

eylerle çevrilidir.100

"Görmediler mi ki, Bi% (Mekke'yi) emniyetli bir

harem faldk? Halbuki çevrelerindeki insanlar florla kaphp

götürülmektedirler.)û01 Cehennemin çevresi, etrafn mübarek

kldmz Mescid-i Aksâ'ya yönelik arzularla çevrilmitir.102D için

bir iç, iç için bir d vardr. Bu sefer bahsettiimiz gaybu'l-gaybm

müahedesi ile sonuçlanr. Bu makam hakknda konumak uzar. Bunedenle dizginleri tutuyoruz. Bu konuda anlattmz iaretlerden bu

kadar yeter. Allah hakikati söyler ve O'dur dosdoru yola ileten.

98Ubûdet, kulluk anlamnda mastardr. Bu mertebe Ulûhet yani ilâhlk

mertebesinin zuhuru ile ortaya çkar.

Isra, 1.

100Müslim, Cennet, 1, 8/142.

101Ankebût, 67.

102Hadîd, 13.

Page 30: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

V. mtihan Seferi

Bu sefer, izuhûrda yükseklerden aaya, yaknlktan

uzakla düü seferidir. Sanki bu sefer önceki

seferin tersi gibidir. Önceki seferde olanlar, ilki kadar

güçlü olmasa bile bu seferde de vardr.

Allah Teâlâ H2. Âdem ve Havva ile bu ikisiyle beraber inen kimseye

[blis] hitaben buyurdu ki:ÇDedik: nin oradan hepini^!'*

03 mdi ilk

babann104ruhanî âlemdeki seferi üzerine konutuk. Bu ilk baba

A

Adem'in ve âlemin babas olan Muhammed (s.a.s.)'in hakikati ve

ruhudur. imdi Muhammed (s.a.s.) ve özellikle bütün

âdemoullarnn babas olan cismânî babann seferi hakknda

konualm. Bu bakmdan âdemoullarndan her biri yoldann

babas ve oludur. Allah bizi ve seni muvaffak klsn, bil ki Allah

Teâlâ bir eyi var etmek diledii vakit o eye alâmederle iaret eder.

Bu iaret o alâmederi anlayan kii içindir. Bu alâmetler bir eyin

varlna takaddüm eder ve mukaddemâtü'1-kevn105

diye

adlandrlrlar ve bunlar uur sahipleri anlar. Bu iareti getiren

eylerin çou ahadet alemindeki varlkta bulunur. Bilhassa bu

iaretler uygun olmayan bir yerde ortaya çkt vakit, bu ortaya

çkana iarete uygun bir eyin zuhur etmesinden korkulur. Bu

Araplarn inand tiyâra (uursuzluk) ve fâl (uurluluk/âit. Bu

iareder nefsin beendii eyler olursa o fâldir. Bu iareder

holanmadklar bir eyden ortaya çkarsa onlara göre bu tiyâra yani

Bakara, 38.

lk baba Hz. Muhammed 'in ruhu ve hakikatidir. Alemin tamam Onda ve

Ondan yaratldndan âlemdekilerin babas hükmündedir.

Bir cy'm var olmasn önceleyen öncüllerdir. Ibnü'l-Arabi bu öncüllere

Adem'e aaçtan yemenin yasaklanmasn örnek verir. Cennet yasaklamay

gerektirmeyen bir mekan olduuna göre, aaçtan yemenin yasaklanmas, yasankesinlikle gerçekleeceine iaret eder. Bu sayede günah meydana gelmitir.

Çünkü yasaklama günahn gerçekleeceinin belirtisidir.

29

Page 31: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

uursuzluktur. Bu yüzden sâri' yani kanun koyucu olan Hz.

Peygamber (s.a.s.) güzel söz demek olan fâli (uur) severken

tyâradan yani bir eyi uursuz kabul etmekten holanmad.

Araplara göre fal hayr, tyâra ise serdir:(rBir imtihan olarak si%i hayrla

ve ferle deneri^.'*06

Allah'tan baka fail yoktur ve Hz. Peygamber

(s.a.s.) de Allah'n takdir ettii eyi uursuz saymay kötü görmütür.

Çünkü bunu kötü görmek Allah olmaya yani ilâhla karhürmetsizliktir. Amaç hayr ve serden birine uygun olmadnda en

iyisi onu hamd, teslimiyet, rzâ ve boyun eile karlamak ve

Allah'n, indirdii bu beladan daha büyüünü def ettiini görmektir.

Ömer b. Hattâb bu gibi durumlar için öyle der: "Allah'n bana

verdii bir musibette ancak O f

nun benim üzerimdeki üç nimetini gördüm:

birincisi bu musibetin dinimde olmaydr. kincisi o musibetten daha

büyüünün olmam olmasdr. Üçüncüsü ise bu musibette benim için sevap

bulunuyor olmasdr ve günahlarmn silinmesidir. " Allah'n ona verdii

belaya kar u huzuruna ve güzel bakma bir nazar et! Allah ondan

raz olsun!

böyle cereyan ettii için biz onu âdet ve tecrübenin hükmüyle

bildik. Adem (a.s.) için bu konuda âdet ve tecrübe takaddüm

etmedi. Bu yüzden de Adem (a.s.), Allah'n aaçtan yemesini

kendisine yasaklamas ve cennet mevtnmn107 kstlamay

gerektirmemesi gibi bir konudaki incelii anlayamad. Çünkü o

cennette bulunan eylerden dilediini yiyordu ve diledii yerde de

konaklyordu. Kstlama gerektirmeyen yerde ksdama olduunda

bu iaretin hakikatinin kesinlikle zuhur edeceini ve Allah'n Adem'i

genilik ve rahatlk âleminden sknt ve yükümlülük âlemine

indirmek istediini örendik. Eer Adem de bunu bilseydi cennette

kald süre içinde mudu olmazd. Ayette geçenifRabbimi% bi%

kendimize %ulmettik!>m* ifadesi ile, senin mubahlk ve serbestlik

yurdun olan cennette ksdama ve yasaa yönelik iaretindeki

Enbiyâ, 35.

Varlktaki mertebelerin her bir mertebeye ayn zamanda mevtin yani vatan

denir. Bu vatanlar pek çok olmakla beraber Ibnü'l-Arabü bunlarn alt ana

mertebe olduklarn söyler. Daha geni bügi için bkz.: Metinlerle Tasavvuf Terimleri

Sözlüü, ed. Zafer Erginli, stanbul, 2006, s. 673.108

A'raf,23.

Page 32: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

A

incelii anlayamam olmas bakmndan Adem'in, zulmü kendisine

nisbet etmesi de bu cümledendir. Bunun için Adem yasakland veA

yapmas gereken bir eyle emrolunmad. Adem sulbündeki

çocuklardan muhalif olanla itaatkâr olann tayicsyd. Muhalif

çocuun hareketinden dolay muhalefete düürüldü. O muhalif olanA

çocuu sulbünden attktan sonra Adem'in Rabbine isyan ettiine

dair bir bilgi asla bize ulamad.

Yasak ikisine birden olmasna ve yasa delme fiilini ikisi de

ilemesine ramen "Adem Kabine isyan etti)Â09

âyetinde ei olmaksznA A

sadece Adem isyankârlkla nitelendi. Çünkü Havva, Adem'den birAAcüzdü. Öyle ki Havva sanki, Adem'di. Ayrca Adem Rabbine kar

A

verdii sözü hatrlamaya Havva'dan daha yaknd. Ama Adem bunu

unuttu. Kadnlar ise erkeklerden daha unutkandr. Bu yüzden bir

erkek yerine iki kadn ahit getirilir. Çünkü Allah Teâlâi(Eer o iki

ahit erkek olmazsa, ahadetlerine ra^ olacan^ kimselerden bir erkek ile

iki kadn ahit tutunup Bu iki kadndan biri unutacak olursa dieri ona

hatrlatsn.,ûl° Bu durum kadnn, erkein yars olmasndan dolaydr.

ki kadn, iki yarmdr ve iki yarm bir tam eder. Bu yüzden iki kadn

bir erkektir. Zîrâ kadnn yaratl eksiktir ve kaburga kemiinden

yaratlm olmasndan dolay yaps eridir.111 Bu yüzden âyette ismi

zikredilmeyip yok saylmtr. Havva hakknda bahsettiimiz eylereA A

karlk olarak Adem (a.s.)'den bahsedilmitir. Adem (a.s.)'in

unutmas Allah Teâlâ'nm da haber verdii üzere blis 'inA

dümanlndan kaynakland. Adem (a.s.) bir kimsenin yalan yere

109Tâ-Hâ, 121.

Bakara, 282.111

Bkz.: Buhar, Enbiyâ, 1, 4/161; Müslim, Radâ', 59-60. bnü'l-Arabî'nin iaret

ettii bu durum hadiste u ekilde geçmektedir. BuhârFnin rivayetine göre EbûHureyre (r.a.) Rasûlullâh (s. a.s.) 'in öyle buyurduunu nakletmitir: "Kadnlara iyi

davranmanz tavsiye ediyorum; vasiyetimi tutunuz! Zîrâ kadn ksm kaburga

kemiinden yaratlmtr. Kaburga kemiinin en eri yeri üst tarafdr. Eri kemii

dorultmaya kalkarsan krarsn. Kendi hâline brakrsan, yine eri kalr. Öyleyse

kadnlar hakkndaki tavsiyemi tutunuz!"

Müslim'in rivayetine göre de öyle buyurmutur: "Kadn kaburga kemiinden

yaratlmtr. Hep seni honut edecek ekilde davranamaz. Eer ondan

faydalanmak istersen, bu haliyle de faydalanabilirsin. ayet dorultaym dersen

krarsn. Kadnn krlmas da boanmasdr."

31

Page 33: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

Allah üzerine yemin edebileceini tahayyül edemedi. blis, onlara

bahsettii ey hakknda ikisinin hayrn isteyen bir kimse olduuna

dair Allah'a yemin ettiinde o yasak aaçtan yediler. Bunda

hakknda nass112

bulunan bir meselede ictihâd yaplamayacana dair

bir ikaz vardr.113

blis'in Havva'ya dümanl ise Havva için bir

mutluluk müjdesidir. Çünkü eer Havva eytann taraftar olsayd

blis, Havva'ya düman olmazd. Yerme, fiilin yapl ekli ile ilgili

olup o fiili yapan faille alakal deildir. Eer yergi fiili ileyene

yönelik olsayd isyankârlara düman olurduk. Halbuki biz sadece

onlarn isyanlarndan nefret ediyoruz. syankârlk yani Allah'a kargelme daima kötüdür. Ayn ekilde isyana sebep olan eyden de

nefret etmeyiz. Çünkü bazen onun haraml kaldrlp helâl

klnabilir böylece mekruhluu ortadan kalkar. Eer yergi onun ayn

yani hakîkatiyle ilgili olsayd o zaman kötülenmi olma hali ortadan

kalkmazd. O halde yerginin taalluku ancak ince, gizli ve izafî bir

durum içindir ki o durum neredeyse yok gibidir. Övgü de böyledir.

Öyleyse bunu iyice anla! Mu'tezile bu meseledeki srr inceden

inceye anlad, E'ârîler de bunu idrâk ettiler. Bu ince, güzel bir

srdr. Bu konudaki görüünü Tlerinletir Mu'tezile'nin farkna

vard eyi bulursun.

Sonra konumuza geri döner ve deriz ki, Adem ve Havva'ya olanlar

olunca yeryüzüne indirildiler. Bu sefer, zahirde Hakk'm katndan

yaplan bir seferdir. Ayn ekilde blis de O'nun katndan sefer

etmitir. blis seferinde dâimi bedbahtlkla te'vil edilen egemenlik ve

rahat buldu. Adem ise seferinde mutlulukla te'vil edilen

yükümlülük, yorgunluk ve sknt buldu. Adem'in bu seferinin

yüceliklerinden biri, onun nefsinin ehvetinden kulluunun

marifetine sefer etmi olmasdr. Çünkü cennet mutlak anlamda

112 A

Ayetler ve sahih hadisleri fade için kullanlan bir terimdir.113

islâm fkhna göre hakknda âyet ve hadis bulunan herhangi bir meselenin

hükmü konusunda ictihad yaplamaz. Bu durum Osmanl devletinin bir nevî

anayasas olan Mecelle'de "Mevrid-i nasta çtihada mesâ yoktur." cümlesi ile

fade edilmitir.

Page 34: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

ehvetlerden olumutur. Bu yüzden Allah Teâlâ "Si^n için orada

nefslerini^in ar%u ettii eyler vardr.fâl4 buyurmutur.

Allah, Âdem'in elbisesini burada yani dünyada ikmâl etmitir. Zîrâ

cennette onun bir tek elbisesi vard, o da süstü. Ama Adem takva

elbisesindeki115

lezzeti örenemedi. Çünkü cennet batan aanîmet olmasndan dolay takvann mahalli deildir. Takva

kendisinden saknlacak eyi gerektirir. Bu yüzden de cennette takva

yoktur.

Âdem (a.s.)'in takva elbisesi yoktu ve saknaca ey hakknda bilgisi

olmad halde kendisine yasaklama vâki olmutu. Halbuki takva, bu

dünyann ve cennet dndaki yerlerin bir sfatdr. Hz. Âdem

cennetten indirilince üzerine yaradl srr elbisesi ve takva elbisesi

indirildi. Sonra bir takm eylerle yasakland, emrolundu ve mükellef

klnd. Bundan sonra kendisinin bu elbisenin himayesine muhalefet

ettii tasavvur edilmedi. Âdem'in bu dünyaya indirilmesi mertebe ve

yaratlnn tamam olmasndan dolay meydana geldi. Daha sonra

cennete gitmesi ise mertebesinin ve nefsinin kemâle ermesinden

kaynakland. Dünya tamamlk, âhiret ise kemâl yurdudur. Kemâlden

öte bir gaye ise yoktur. Zaten âhiret yurdundan sonra baka bir yurt

yoktur. Böylece Âdem (a.s.) bu seferinde mükellefiyet cihetinden

çalarak kazanlan marifetler elde etti. Bu çalarak kazanlan bilgiler

mükellefiyet olmakszn elde edilemezdi. Dünya, kul için

tamamlanma ve sadece dünyada verilen fikrî mârifeder elde etme

yurdudur. Çünkü cennet hayat bütünüyle keften ibarettir. Bir

kimse ilk olarak tedbir ve tafsil, güzel ve daha güzel, ilk ve son

bilgilerini ve tertip bilgisini elde eder. Bu durum da yaratlnn

kesafetinden ve kefi engelleyen buharlardan dolay ancak dünyada

meydana gelir. Bu yüzden insan bir güce muhtaçtr ki o güç bu

engeller olmadan var olmaz. Eer o engeller olmasayd o güç ona

verilmezdi. Bu insann kemâlindendir. Bunun için Sehl b. Abdullah

Fussilet, 31.115

"Ey ademoullar! Size çirkin yerlerinizi örtecek bir örtü ve bir de bir ziynet

libas indirdik, takva libas ise o daha hayrldr. Bu, ite Allah Teâlâ'nn

âyetlerindendir, umulur ki, bunu düünürler!" (A'râf, 26)

33

Page 35: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

Îbnü'l-Arabî

"Akln özellikle insanafaydas ancak insann aklla ehvetinin hakimiyetine

kar gelmesidir. Zîrâ ehvet egemen olduunda akl etkisi^ olur. " demitir.

Srlarn kefi srasnda Allah Teâlâ'nn bizi bilgi sahibi kld ey,

Sehl'in bahsettii eyi destekleyen eylerden biridir. Nitekim bize

srrmzda Allah'n münezzeh ilham ile gösterildi ki, melekler

mârifederde yaratlmtr. Ayn ekilde cemâdât,116

bitkiler ve

hayvanlar da mârifederde ve ehvette yaratlmtrlar. Bu yüzden

âhiret gününden dolay tasalanmasna ve o günü bilmesine ramen

kii ehvetinden dönmez. Onun endiesi dönecei yerden dolaydr.

Buna ramen bizim muhalefet ettiimizi görüyoruz. Nitekim

nakledilir ki, sûfîlerden biri, bir adamn eeinin bana vurduunu

görür. Onun eee vurmasna mân olur. Bunun üzerine eek ona

"Brak onu! Çünkü onun da bana vurulacaktr, " der.

nsan da zorunlu mârifederin, ehvetin ve akln içinde yaratlmtr.A

Bu yüzden akl ile ehvetini püskürtür. Adem (a.s.)'in isyannda ve

seferinde, Rabbinin isimlerinden ve bu isimlerin eser ve

müahedesinden elde ettii eylerden biri el-Gâfir ismidir. Adem bu

ismi daha önce bilmiyordu. Eer mafiret Gafur isminden olsayd o

zaman, Adem'in makamna nisbetle isyan da iddetli olur, meselâ

bakasnn iledii yüz bin günahn gerektirdii bir mafireti

gerektirirdi. Allah bu dier günahkârlar hakknda Gafûr'dur. Bu

bakmdan Âdem için de afûr olmu olur. Adem'in isyan tek

olmasndan dolay ise Gâfir'dir. Bu muhalefet Adem'in yapt bir

te'vilden kaynaklanmas da mümkündür. Zîrâ eer yasa unutsayd

asla cezalandrlmazd. Adem ancak bizim bahsettiimiz eyi

unutmutu. Böylece seçilmeyi, tevbeyi, istifar, aff, korkuyu ve

korkudan sonra gelen emniyeti elde etti. Çünkü bu lezzetA

bakmndan beraberlikten daha güçlüdür. Ayrca Adem için bu seferA

terkip, ina ve tahlil ile sonuçland. Adem bununla cennetteki

yaradln aksine, bir eyden dierine doru gerçekleen pe pee

1 1 fi • '

Cemâdât, hareketsiz olan kat maddeler demektir. Ibnü'l-Arabî her eyi canl

kabul ettii için cemâdâtn da kendince bir hayat vardr. Fakat insanlar bunu

idrâk edemedikleri için bunlara cansz varlklar demektedirler.

Buna yakn bir hâdiseyi Seme, el-Luma' adl eserinde nakletmektedir. Bkz.: el-

Lüma\ Kahire, 1960, s. 391.

Page 36: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

devirler ile bedeninin yaratln bildi. Çünkü Allah, bu hükmü

nazar eden hakknda verdi. Cennette gayret srf lezzet ve nîmedere

yöneliktir. Dünyada ise bilginin artrlmas ve aratrlmasna

yöneliktir. Bu yüzden Âdem cennetteyken bilemedii eyleri burada

örendi. Bu yüzden Adem'in seferi, ona bunun benzeri pek çok

eyle sonuçland. Seferler pek çoktur. Biz uzatmaktan korkuyoruz.

nsana ait olan bu sefer, her biri için ayr bir kitap gereken pek çok

eyi kapsar. Ayn ekilde bu kitapta bahsettiimiz ve

bahsedeceimiz her bir sefer de böyledir. Sen hakknda sustuumuz

seferleri konutuklarmza ilhak et! nallah irâd olursun!

35

Page 37: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

VL drîs (a.s.)'in Seferi

Bu sefer, yer ve mevkî olarak izzet sahibi olma ve

yükseklik seferidir.

Allah Teâlâ buyurdu ki:CKitâb'da IdrîsH de ant Zîrâ o stddîk ve nebî idi.

Bi% onuyüce bir mekânayükselttik.>A18

Denilir ki, drîs âdemoullanndan kalemle ilk yaz yazan kiidir.119

Kalem-i a'lâ'nm ecelini uzatt kiilerin ilki de odur.120

Yedinci kat

göe ulaana dein isrâ ettirilmiti. Bundan dolay bütün gökler

onun mülkiyeti oldu.

Biliniz ki, Allah göklerin hepsini gayba ait bilgilerin mahalli klmtr.Bu gayba ait bilgiler kâinatn bir âleminde yaratlan, o âlemin

cevheri ve araz, büyüü ve küçüü, halleri ve intikalleri ile ilgilidir.

Hiçbir sema yoktur ki onda emini eliyle tevdi klnan bir ilim*

olmasn! Allah bu emrin yere iniini, o göklerin feleklerinin

hareketlerine ve o göklerin gezegenlerinin sekizinci felein

menzillerine girmesine tevdi etti. Ve bu yedi gökte yer alan

gezegenler için kavuumlar, ayrlmalar, sa'd/yükselme ve

nahs/alçalma var etti.121 O gezegenlerin etkilerini farkl farkl kld.

O gezegenlerden bazlarn, dier gezegenlerle arasnda tamamen

uyum olan gezegenlerden kld. Bazlarn ise aralarnda tamamen

uyumsuzluk olan gezegenlerden kld. Böylece bir gezegene,

Meryem, 56-57.119

Sahih-i bn Hibbân, 2/76, 361; bn Hacer Fethu'1-Bârî, 6, 375; bn Kesîr, 1,

99.

Rivayete göre Hz. idrîs, yeryüzünde 82 yl ömür sürdükten sonra göeyükseltilmitir ve makam güne feleidir. Ibnü'l-arabî bu duruma iaret

etmektedir.121

Sa'd durumu: Astrolojide bir burcun yönetici yldznn göün en yüksek

derecede bulunmas halidir. Yldz sa'd annda iken doan çocuun talihi son

derece açk olur. Nahs durumu da yldzn, göün en aa derecesinde olmas

halidir. Yldz bu durumda ilen doan çocuun talihi kapal ve hayat felaketlerle

dolu olur.

Page 38: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

dierine tevdi ettii eyin zddn tevdi ettiinde aralarnda

uyumsuzluk olur. Bu ise onlarn düman olduklar demek deildir.

Ancak bu Allah Teâlâ'nn onlar, kendisi üzere yaratt

hakîkaderden dolaydr. O hakikatler bunlar gerektirir. Onlar

Rablerinin tâatiyle ve tesbîhiyle meguldürler. Allah'n onlara

emrettii eyde O'na isyan etmezler. Nitekim cehennemin bekçisi

Mâlik'in yaratlnn, sevinç ve ferahtan yaratlm olan Rdvân'nn

zdd olarak asla gülmeyen bir yapda olduu hakknda rivayetler

gelmitir. Her ikisi de sâüh ve itaatkâr kullardr. Alem-i esfelde122

bu

hakikatlerden zuhur eden etkilerden farkl olarak, onlarn aralarnda

kin ve dümanlk yoktur. Bizim ise amaçlarmz vardr. Bu yüzden

aramzda hasetlik ve dümanlk bulunur. Bunlarn temeli bu

hakîkaderdir. ki uyumlu gezegen arasnda uyumsuzluun olmamas

ise onlarn birinin, dierinin zdd olarak deil de hilaf yani karlolarak yaratlm olmasndan kaynaklanr. Her zddm hilaf vardr

ancak her hilafn zdd yoktur. Bu nedenle yedinci göün vekili

altnc göün vekilinin zdddr. 123Öyle ki altnc göün sahibi,

yedinci kat gökte bulunan görevli melein etkinlik vakti girdiinde

alünc göün sahibinin yapt eyi bozacan bilir. Yedinci göün

sahibinin bozduunu altnc göün sahibi ayn ekilde tekrar yapar.

Her bir melek bozduunu bilmez. Ancak o melek fiili hakknda o

ite Rabbinin emrine uymas ve kendisinin vekil tayin edildii ii

yerine getirmi olmas bakmndan düzelttiini söyler. Bu, Allah'n

göklere vahyederek zikrettii emirdir. Nitekim Allah TeâlâCVe her

bir göe de emrini vahyetti.fû24 buyurmutur. Bu mertebeyle ünsiyet

kurduunda ve sonuçta bu meleklerin yapüklarndan dolay

suçlanamayacan bildiinde ancak Allah Teâlâ'nn 'Yldrlar da

O'nun emrine amadedir>>l2S

sözünde hangi faydalar olduunu bilir. Ey

kardeim, Allah bu ve benzerlerinde ne ile onlar teshir etmitir?

Allah, âlemin bir ksmn dier ksmnn emrine âmâde klmammdr? Nitekim "Ba^lanm baclar ürerine dereceleri itibariyle yükselttik

Alem-i esfel, maddî âlemdir.123

Gökyüzünün sorumlu melekleri. Her gök katnda bir vekil melek bulunur.

Fussilet, 12.125

A<râf,54;NahU2.

37

Page 39: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

ki baklan bahsim istihdam edebilsin.'*26

ve "Göklerde ve yerde ne varsa

si^in emrini^ âmâde kld.'*21 buyurmutur. Allah, yerde olduu gibi

gökte de bir takm hususlarn bizim emrimize âmâde klndnzikretti. Bir Müslüman'n, göe emrinin vahyedildiini ve o göünâleminin ne içinde istihdam edildiini biliyor olmas onun inancn

zedelemez. Eer böyle olsayd yani inancn zedeleseydi bu, gökte

ve yerde geçerli bir hüküm olmas gerekirdi. Halbuki biz her zaman

Allah'n bizim için tayin kld sebeplere doru koarz ve bu

sebeplerin istihdam edilmi olmalar bakmndan gerçek fail

olmadklarn kabul ederiz. Allah korusun, hiç kimseyi Allah'a ortak

komadk! Fiillerin Allah'a deil gezegenlere ait olduuna ve

Allah'n varlklar onlarla yaptna inanan kiiyi Sâri' yani Allah

tekfir eder. te bu küfür ve irktir. Kim de onlar istihdam edilmi

olarak ve Allah'n, hükmünü onlarda icra ettii eklinde görürse o

kii böyle deildir. Aksine böyle inanmayan kii Allah'n o

gezegenlere tevdi kld ey, göklere vahyettii hususlar ve onlarda

terettüp eden hükümler bakmndan pek çok hayr ve ilmi elde

edememitir. Hakkn ötesin de ne var ki sapklktan baka!

*

Bil ki Idris (a.s.) Allah'n kendisine vahyettii bilgi ile âlemin bir

ksmnn dier ksmna bal olduunu ve bir ksmnn dier

ksmnn emrine âmâde klndn bildi ve unsurlar âleminin128

müvelledâta129

tahsis klndn, gezegenlerin menzillerdeki

kavuum ve ayrlmalarn, kâinatn ve feleklerin harekederinin farkl

farkl oluunu ve hzl hareket eden ve yava hareket eden felekleri

gördü.130

Ayrca Hz. dris, eer seyr ve seferini yava olan felekle

birlikte yaparsa hzl olan felein kendisinin hakimiyetine gireceini,

çünkü feleklerin hareketleri dairesel olduunu, düz çizgi eklinde

olmadn, bu yüzden küçük ve hzl olan felein dönüünün

126Zuhruf, 32.

Câsye, 13.

Ate, hava, su ve topraktan oluan dört unsur ayn zamanda birer âlem yani

varlk mertebesi olarak kabul edilmektedir.129

Blgi için bkz.: 21. dipnot.130

Yava ve hzl hareket eden felekler hakknda bkz.: Fütuhat, 3/AY bâb: 371.

Ayrca bnü'l-Arabi'nin felekler hakkndaki genel görüü için nân 'd-Devâir isimli

eserine müracaat edilmelidir

38

Page 40: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

kesinlikle kendisine döneceini bildi. Yine alçalmann

komuluundan süratli olunan yerin faydasn bildi. Bunu da yedinci

gökten baka bir yerde görmedi. Bu nedenle yedinci kat gökte

burçlar feleinin yaygsnda o felei döndüren görevlinin döndürme

merkezinde ve felek-i tedvirin131

felek-i hâmilinde132

onunla beraber

dönerek otuz yl ikâmet etti. Tedvir feleklerinin felek-i hâmili

burçlar feleini döndüren felektir. drîs (a.s.) Allah'n göe

vahyettii emri ve gezegenlerin yengeç burcundaki kavuuma yakn

olduklarn müahede ettiinde Allah'n ilminde tahakkuk eden ey

nedeniyle Allah'n kesinlikle büyük bir su indireceini ve genel bir

tûfân yaratacan örendi. Felein dakikalar içinde yürüdü ve

böylece özeti ve tafsilat bildi.

Sonra Hz. drîs felekten indi, dininin ve eriatnn çocuklarndan

[ümmetinden] zekâ ve üstün kavray sahibi olduklarn bildii

kimseleri seçti.133

Göklerde ne gördü ve bu yüce ilme Allah srlardan

ne tevdi ettiyse bu eyleri onlara tâlim etti. Allah'n göklere büyük

bir tufann olacan, insanlarn yok olacan ve ilmin unutulacan

vahyetmesi bu örettii eylerdendi. Hz. drîs bu ilmin

kendilerinden sonra gelenlere kalmasn istedi. Bu yüzden bu ilmin

kayalara ve talara nakedilmesin! emretti. Daha sonra Allah idrîs

(a.s.)'i yüce mekâna yükseltti ve göksel feleklerin ortasnda yer alan

ve dördüncü felek olan güne feleine kondurdu. Bu felek kalptir.134

Çünkü onun üstünde be felek küresi ve altnda da be felek küresi

yer alr. Allah, drîs'i kendisine yükselttii bu seferinde ona

131Eski astronomi sisteminde tayc felein üzerinde bulunduu kabul edilen ve

gezegenlerin tayc felek üzerinde hareket etmelerini salad kabul edilen

dairedir.132 Tayc felek. Tedvir feleinin merkezini dmerkezli felek üzerinde

tayan felektir. Gezegenin bu felek tarafndan tand kabul edilir. Bugünkü

anlamyla bir bakma yörüngeye benzer. Ancak yörünge elips eklinde iken bu

felek daire eklindedir.133

Rivâyetierden anlald kadaryla Hz. drîs'in bir kez deil belki de defalarca

göe çkm olmas ve burada ikâmet etmesi, sonra tekrar dünyaya dönmesi

muhtemeldir.

Alemin kalbidir.

39

Page 41: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

kutbiyyet ve sebat makamn135verdi ve emri onun üzerinde

devrettirdi. nen ve çkan emirler onun katnda topland. Bu sefer

drîs (a.s.) için zamann ve ebediyetin ve zaman içinde olanlarn

bilgisi ile sonuçland. Zaman ilmi vehbî marifetlerin en yücesidir.

Yine bu sefer drîs için gece ve gündüzün rûhâniyeti ve bu ikisinde

yerlemi olan ey ile sonuçland. Kim kalbinin âlemine drîs'in

yapt sefer gibi sefer ederse bizzat en büyük melekûtu görür ve o

kii için en yüce ceberut tecellî eder. Hayatn ruhu olan hayat srrn

müahede eder ki hayat, bu sr ile bütün canllara geçip yaylmtir.

Çok olan ruh ile az olan ruhu birbirinden ayrr ve her hak sahibine

hakkn verir. Kendisindeki süfli naklar kimin yaptn ve ulvî

olan ruhlarnn mertebelerini tanr. Dallarn köklerden meydana

gelmesini ve dallarn vuslata meylini, âlemin suretini ve onun

hükmünün devrini ve bu marifetlerin benzerlerini bilir. drîs (a.s.)

seferinden bu kadar bahsetmek yeterlidir.

135 '

Gelenee göre Hz. Idrs beerîlikten kurtulup melekletiinde göeyükseltilmi ve kendisine âlemin semavî hükümdar olma görevi verilmitir. Bubakmdan kendisi semavî kutuptur. Onun bu durumu hissedilir âlemdeki

tecellîlerin faili konumuna gelmeyi ve âlemin prensi olmay salamtr. Bu yüzden

Hz. drîs âlemin semavî kutbu yani yüce melek Metatron'dur. Bu konuda detayl

bilgi için bkz.: Rene Guenon, Âlemin Hükümdar, trc. smail Tapnar, stanbul,

2004.

Page 42: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

VII. Kurtulu Seferi

Bu Sefer, Nûh (a.s.)\n Seferidir.

Hz. Nûh (a. s.) Allah'n takdir ettii ve hükmünü icra ettii

gezegenlerin toplanma vaktinin yaklam olduunu bildi.

Gezegenlerin bu toplanmasnn yengeç burcunda olacan gördü.

Yengeç burcu ise su burcudur.136 Bu burç Allah'n dünyay

kendisinden yaratt burçtur. Bu burç sabit deil deiken bir

burçtur. Burç böyle deiken nitelikte olduundan dolay dünyann

baht ve ksmeti de onunla birlikte olmutur. Hakk dünyann fan

olmasn, baht ve ksmeti gibi sabit olan âhiret yurduna

dönümesini dilemitir. Ahiret yurdunun baht ve ksmeti aslan

burcudur ve bu burç sabittir. Bu her eyi en iyi bilen Allah'n bir

hikmetidir. Bunun üzerine Nûh (a.s.) gemi inaatna balad. Hz.

Nuh'un iareti gezegenlerin bir aray»gelmesinde ve tufanda deildi.

Çünkü eer öyle olsa belki onun ashabndan baz âlimler bu iaretin

bilgisini idrâk ederler ve bundan dolay o bilgide ortak klnrlard.

Bu yüzden Allah Nuh'un iaretini 'Tennür" kld. Eer onun iaretini

gezegenlerin bir araya gelmeleri olarak söyleseydi bu ilim olurdu,

alamet ve âyet olmazd. Bu nedenle Nuh'un kavmi kendisiyle alay

etti. Muhtemelen onun devrinde yaayan nazarî ilimlerin âlimi olan

kimseler de onunla alay ettiler. Sonunda olanlar oldu. Nuh'un olu

da sâlih amel olmad için geride kald ve bu nedenle boulanlardan

oldu. Nûh ashâbyla birlikte sefer kld. Gemiye her çiftten ikier

tane ald ve "Gemiye binini Onun yüzmesi de durmas da Allah'n

adyladr. Rabbim gerçekten de gafur ve rahimdir^1

dedi. Tennûrun

kaynamasndan ve yüklülerin yüklerini atmalarndan sonra Nûh için

iki su; göün ve yerin suyu yok etme hükmünde topland. Gemi

12 burç dört elemente göre taksim edilir. Buna göre burçlar dört gruba

ayrlmtr: Ate, toprak, hava ve su. Her grupta üç burç bulunur. Ate burçlar;

Koç, Aslan ve Yay'dr. Toprak burçlar; Boa, Baak ve Olak'tr. Hava burçlar;

kizler, Terazi ve Kova'dr. Su burçlar; Yengeç, Akrep ve Bakk'tr.137

Hûd,41.

41

Page 43: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

onlar dalar gibi dalgalarn içinden geçerek götürdü. Nûh (a.s.),

oluna 'Yavrucuum bibimle birlikte gemiye bin!'*38

diye seslendi. Oul

seslendii(Beni sudan koruyacak olan bir daa snacam, '*39 Nûh (a.s.)

da dedi ki "Allah'n merhamet ettii kimse dnda Allah'n emrinden

koruyacakyoktur"™ Onlar da gemidekilerdir. Çünkü Nûh geçmite

'Yeryüzünde dolaan bir tek kâfir bile brakmak1diye dua etmiti ve

bu duaya icabet edilmiti. Böylece daa snan ve gemide

olmayanlarn hepsi ayrlm oldu. Sonra havadan gaipten bir nida

geldi. Çünkü nida sahibi seslenmesinde kendisini anmyordu. fade

âyette yaknlktan dolay nida olmakszn kavi ile geldi. Sonra yer

suyunu yuttu ve gök de suyunu tuttu. Kurtulu gemisi ise ilâhî

cömertlie bir iaret olarak Cûdî142

üzerine oturdu. Nûh da bu

makamda u sözü söyledi:i(Kahrolsun o ^alimler!'^ onlar Nuh'la alay

edenlerdi. O halde bil ki izzet ve celâl sahibi olan Allah bu

peygamberi Nûh (a.s.)'un menzili olan menzilde ikâme ettii latif

srr sonlandrd. Senin gemine de ekil vermitir. Onu kendi elleri

ve vahyi ile îmâl etmitir. O'nun gözetimi vahyinin yanndayd. Yani

O'nun vahyi, o vahyi görmesi bakmndan korunmutu. Allah Teâlâ

buyuruyor ki: "Hakk bu initen özellikle de benlik makamndan inmedikçe

sen de kim oluyorsun!''

Sonra senin kötülüü emreden nefsin, eytann, dünyan ve hevân

sen kurtulu hayati olan bu gemiyi ina etmeye devam ettikçe

seninle alay etmekten geri durmazlar. Tennur, kötülüü emreden

nefsin, eytann, dünyan ve hevân için ate yeridir ve onlara

kendisinden su çkacan söylemez. Onlar her bakmdan birbirine

mukabil olan eylerden herhangi birinin, mukabiline dönümesinin

imkansz olmad konusunda kesin bir kanaate varmlardr.144 Bu

yüzden alay ettiler ve ^Gerçekten de kt akll bir adamsn!" dediler ve

138Hûd, 42.

139Hûd, 43.

140Hûd, 43.

141Nûh, 21.

142Cûdî kelimesi cömertlik anlamna gelen c-v-d kökünden türemitir.

143Hûd, 44.

144Yani mukabilin mukabile yani atein suya dönüebileceini kesinlikle

reddediyorlard.

Page 44: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

atele suyun mahallini ayrt edemediler. Bu onlarn âlemin cevheri

ve o cevherin sûrederi hakknda câhil olularndan dolaydr. Eeratein, cevherdeki bir suret, suyun da cevherdeki bir dier suret

olduunu bilselerdi alay etmezlerdi.

Ne var ki onlar suyun bir cevher, atein de ayr bir cevher olduunu

tahayyül ettiler. Sonra su ve ate bir birine tekabül etti. Bu nedenle

Hz. Nuh'un sözünü imkânsz gördüler ve onunla alay ettiler. Sen de

kurtulu gemin olan gemini ina etmekle ve Allah'n emrinden

dolay Allah'n emri için hazrlanmakla megulsün. Bu Allah'n emri<(

ben"âit. O alay edenlere de ki, eer onlar bir eyde helak olurlarsa

ebediyen o helak olduklar eyden çkamazlar. Bir de gemine

Allah'n ismi olan V" (bâ) harfi üe bin!145

Tevhidin "/"(elifi harfini

%/' harfi ile "o*/' (sin) harfinin arasna isim ile ikâme et! Çünkü

sen bunda er-Rahmân ve er-Rahîm'i göremezsin. Biz senin geminin

peine düeriz. Zîrâ onun yüzmesi V" harfi iledir. Bu hafzadr.

Onun ilâhî cömertlik sahilinde durmas da "«_/' iledir. Çünkü

cömertlik varl ortaya çkarmtr. B\* yüzden gemide olan eyler

de Cûdî ile zuhur etti. Sen de gemine üreme ve doum için her

çiftten iki tane koy! Eer ulvî âlemi süfli âlemle çarparsan sen ve

bütün müvelledât var olur. Bu nedenle bu seferde çifüerin elde

edilmesi zorunludur. Zîrâ bu sefer helak seferidir.

His ve mânâ olarak hayatin, su ve ilimden var olmasndan dolay su

ilmin benzeridir. Nuh'un kavmi ilmi reddetmelerinden dolay su ile

helak oldular. Su da tennûrdan gelmiti çünkü onlar ancak tennûrun

suyunu inkâr ediyorlard. Onlar Nuh'un bedeninin tennûrunun

lisan üzere muhatap olduklar ilimden baka bir ilmi de

reddetmediler. Nuh'un kavmi, Nuh'un, tennûrun nur olan

hakikatinin tercüman olduunu bilemediler. Bu yüzden de

tennûrdan çkan Tennûr suyu konusunda onunla çekitiler.

Bilemediler ki tennûrun asl nurdur ve ona cismânî varlk

mertebesinde var oluu tamamlayan "C/" (te) harfi eklenmitir.

Böylece tennûra yani nura dönmütür. O halde o nurdur, ate onun

mazhardr.

145Hûd,41.

43

Page 45: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

mkânszln dönümesine gelince, bu durum bilmedikleri eyde

onlarla birlikteydi. Bu yüzden eer onlar tennûra baksalard onu

kendisinden su kaynar halde göreceklerdi. Ve su ile atein arasnda

hiç bir bakmdan bir tekabül de yoktur. Çünkü soukluk tabiat146

kapsaycdr. Lâkin onlar Allah'n tabiattaki ve suyun özellikle

tennûrdan çkndaki srrn bilemediler. Bunun için de helak

oldular. Nuh'un muhatap alp karlkl konutuu kiiler özellikle

tennûrun suyundan baka bir eyle helak olmamlardr. Çünkü

onun dnda bir eyi reddetmediler. Dünyann geri kalan ise hem

tennûrun hem de göün suyu ile helak olmutur. Göün suyu ise

dönme dolabn suyudur. O su zemherir imbiinden damlamtr ve

yaylarak emniyetli yerine dönmütür. Aslnda Allah Teâlâ'nn helaki

ateledir. Ancak burada risâlet vastasyla olmutur. Bu yüzden de

atei suyun içine konmutur. kztnda ate rutubet ve buharlar

dar çkard ve yükselmeye balad. Ate buhara dönütü. Buhar

havaya yükseldiinde dolap gibi döndü. Sudan çktnda Zemherir

dairesine147

ulaana kadar yükselmeye devam etti. Sonra oradan azîz

ve alîm olan Allah'n takdiri ile yamur olarak yad. na küresinde

ancak takdir devirleri vardr. Bu devirler dünyada asla kaybolmazlar.

Ancak âhirette bu devirler yoktur.

Bu sefer iki ein üremesinde ilâhi hikmetin etkin kudretle birlikte

durmas ile sonuçland. Nuh için bu sefer ilâhlk ulvî olmadzaman nesebin de sahih olmayaca eklinde sonuçland. Yine bu

sefer cömertliin kurtuluun olmasnn illeti olduu sonucu ile

neticelendi. Görmez misin Mûsâ (a. s.) kavminin helak olmasn

dilediinde onlarn cimrilemeleri için dua etti? Kavim cimrilik

ettiinde ise helak oldular. Ayrca bu sefer âlemdeki her varln bir

146 Dört tabiat

147 Eski kozmolojiye göre dört unsur iç içe yedi katmana bölünmütür. Buna göre

zemherîr tabakas hava kürenin bir katmandr. Dier katmanlar ise dtan içe

öyle srlanrlar: 1. Tabaka: Ate küre, 2. Tabaka: Hava unsurunun üst tabakas

olan scak Dühâniyye Tabakas, 3. Tabaka: Hava unsurunun orta tabakas olan

souk Zemherir Tabakas, 4. Tabaka: Hava unsurunun aa tabakas olan

Küretü'n-Nesîm/ Küretü'l-Buhâr ve'd-Dühân Tabakas, 5. Tabaka: Su tabakas,

6. Tabaka: Toprak unsurunun üst tabakas olan üyn yani çamur tabakas ve 7.

Tabaka: Toprak unsurunun alt tabakas olan hâlis toprak tabakas.

Page 46: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

[ilâhî] söze yönelik olmas gerektiini aça çkarmakla sonuçland.

Bu yüzden söz bazen "O gün cehennem getirildiinde. . ." "kahrolsun o

%alim kavim denildi. . ." "ey ar% suyunuyut, denildi. " ifâdelerinde olduu

gibi faili belirtilmedii zaman gaybn gayb kipinde gelir. Bazen ilâhî

kelâm "Bi% dediimizde. .

.

'*48ifadesinde olduu gibi "Bi%" ifadesiyle

gelir. Söz bazen de "Allah dedi ki../MS

ifâdesinde olduu gibi

ulûhiyet ile gelir. Bazen de "Rabbin dedi ki. . .

"15° ifâdesindeki gibi

rubûbiyyet kipi ile getirilir. Her söz kendisine izafe olduu isimden

kaynaklanr. Nuh'un seferi ile sefer klan kii mudaka berzahî ve

kevnî ilimlerden bir ey bilecektir. Bu seferde sanat örenilir. Bunun

için onu cömertlik sonuçlandrmtr. Çünkü sanat cömertlikten

dolay var olmutur. Nuh'un seferi ile ilgili söz bu kadar yeter.

Çünkü onun seferi uzar.

148 Bakara, 34, 35, 36, 38, 58, 60, 65, 73; Nisa 154; A'râfl 1,166; Enfâl, 31;

Hûd, 40; srâ, 60, 61, 104; Kehf, 14, 50, 86; Tâ-Hâ, 68, 116 , 117; Enbiyâ, 69;

Furkân, 36; Mülk 9.

149 Âl-i mrân, 55; Mâide, 12, 110, 115, 116, 119; Yûsuf, 66; Nahl, 51, Fetih, 15.

150 Bakara, 30; Hicr, 28; Meryem, 9, 21; Sad, 71; Mü'min, 60; Zariyât, 30.

45

Page 47: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

VIII Hidayet Seferi

Bu Sefer, brahim Halil (a.s.)'in Seferidir,

Hz. brahim dedi ki; "üpheyok ki ben Rabbime gidiciyim. Elbette }

beni doruyola sevk edecektir.fÂS1 Bu yüzden Allah, brahim kendisine

misafir olduunda olunun kurban edilmesi ile onu arlad. Çünkü

zevk ancak keder ve üzüntü miktarnca büyür. SonraifRabbim bana

sâlihlerden [bir çocuk] ihsan et!'â52 duasna icabet edildii müjdesi ile

müjdelendiinde müjdelendii eyle snand. Çünkü brahim,

Allah'tan O'ndan bakasn istemiti. Allah ise gayurdur.153 Bu

yüzden Allah onu müjdelendii çocuunu kesmekle imtihan etti. Bu

ise brahim için kendi kendisiyle snanmasndan daha zordur.

Çünkü kendisi hakknda kendisi ile çekiecek olan yine kendi

nefsidir. Onu da pek az bir düünce ve çaba ile bertaraf eder.

Halbuki olunu boazlanfekla snanmas bu konuda kendisiyle

çekieceklerin çokluu nedeniyle böyle deildir. Bundan dolay

brahim'in çabas daha güçlü oldu. brahim, Rabbinden istedii eyi

boazlamakla snand, bu imtihann nisbederi gerçekletii ve

rüyann hükmü ile sonuçland yani istedii çocuk sa olmasna

ramen sanki kesilmi gibi olduunda, istemeksizin shâk (a.s.) ile

müjdelendi. Böylece Allah, brahim için kurban ve bedeli -bedel

olunan yerinde durmakla birlikte- bir araya getirdi. Yine Allah

brahim için kesb ve vehbi cem etti. Kurbanlk Allah'tan istenmi

olmas bakmndan kesbedilmi yani çalarak elde edilmitir.

Kurbanlk olmas bakmndan ise hibe edilmitir. Çünkü onun

kurban olmas istenmemiti. shâk ise sadece hibe olunmutur.

151Saffât, 99.

152Saffât, 100.

Gayur hamiyetli ve sevdii eyi veya kimseyi saknan ve bakalaryla

paylamayan kiidir.

Page 48: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

smail ilâhî bata kesb ve hibeyi kendisinde topladnda babas

için hem kazanlm hem de hibe edilmi oldu. Bundan dolay kâmil

bir hakikattir. Bu yüzden Muhammed (s.a.s.) smail'in sulbündendir.

Aslnda Muhammed (s.a.s.)'in smail'in soyundan gelmesi smail

için kemâl ve tamaml gerçekletirdi. Bu nedenle bizim

eriatmzda kurbanlarmz bizim ateten kurtulmamzn bedelidir.

Artk kim Allah'tan hidâyet seferini isterse hayalinin âlemini

tahakkuk ettirsin. Çünkü hakikatler kesinlikle ona hayal âleminde

iner. Bu zor bir menzildir. Çünkü o geçittir. Bizzat talep edilen eydeildir. Ancak o elde edilmek istenen ey için istenir. O geçitten

ancak erler geçer. Bu yüzden rüya yorumu ibâra/geçi [tâbir] diye

adlandrlmtr. Çünkü rüyay yorumlayan kii ondan, o eyin

kaynana geçer. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) badan dinde

sebata, sütten ilime geçmitir.154

Rüyada görülen eyden geçildiinde

o eyin hakikati bulunur. Eer brahim (a.s.) rüyasnda gördüü

olundan koça geçseydi [rüyasnda kurban ettiini gördüü olunu

koç olarak tâbir etseydi] elde edilmeden önce fidyeyi görürdü. insonunu bildiinden dolay gönül huzurfile emri yerine getirirdi. Nevar ki Rabbinden, Rabbinden bakasn istemesinin karanl onu

rüyasn tâbir etmekten men etti. Çünkü karanlkta yürümek

imkânszdr. nsan ayan nereye basacan bilemez. Bununla

beraber [eer rüyasn tâbir etseydi ve olunu koç olarak yorsayd,

olunu kurban etmek üzereyken kendisine koç gönderilmesi ve

bundan dolay feraha kavumasyla] elde ettii zevki elde edemez ve

bu olayda müahede olunan ilâhî balar tadamazd. Fidye yani

kesilecek olun yerine gönderilen karlk koç oldu. Koç burcu

mekânn erefi ve âlemin ruhudur. Çünkü o evlerin en ereflisidir.

Bu yüzden koç nispet bakmndan ortak olmalar nedeniyle smail'in

ruhunun deil bedeninin yerine karlk oldu. Çünkü kesilmek ancak

bedende ve yklmak ve harap olmak da ancak evde meydana gelir.

Hz, Peygamber rüyada görülen ba (halat) dinde sebat etme ve rüyada

görülen sütü ilim eklinde yorumlamtr.

47

Page 49: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arab

nsan hayalinin âleminde sefer ettiinde bu sefer onu hakîkader

âlemine geçirir. Böylece eyay mâhiyetleri üzere görür. Ayrca o

kiiye kesb yani kazanma ile kaytl olmayan mutlak vehb yani bahâsl olur ve o ayann altndakilerden yedikten sonra üzerinden

gelenlerden de yer.155 Müahedenin aksine vehb/ilâhî ba seni

bakî kldnda sahktr,156 mahk157

deildir. Çünkü meshûk yani sahk

edilmi olan parçalara ayrlmtr. O da mahk halinden uzaktadr.

Eer istek balangçta "Bana sâlihlerden (olan bir evlat) balat" ifadesi

ile alakalandrlmam olsayd müjde "shak}A5S

ile deil müahede ile

olurdu. shâk, isteyenin hakikatinin, yok edilmesini talep ettii eyle

parçalarna ayrlmas yani sürülmesi demektir. Bu imkânsz uzaklk

makamna iarettir. Çünkü ilâhî iler ancak ve ancak istidadara göre

iner. Buras hakikatin inecei bir yer deildir. O halde buras

hakikati kabul edemeyecekken nasl hakikat balanr? Halbuki

balayan alîm ve hakimdir. Zaman yargçtr ve oul ise tebdîd yani

fark ve ayrlk âlemindendir.

155Bu ifade Kur'ân'daki u âyete iaret etmektedir: 'Eer onlar Tevrat' ve ncil'i

ve Rableri tarafndan kendilerine sair indirileni doru tutsalard elbette hem

üsderinden yerlerdi hem ayaklarnn altndan, içlerinden mutedil bir ümmet yok

deil, lâkin çou ne kötü iler yapyorlar. " (Mâide, 66).

156Sahk bir eyi un ufak etmek, ezmek, parçalamak, yok etmek anlamlarna gelir.

Tasavvuf dilinde ise kahrn etkisiyle, kulun terkibinin (maddî özelliklerinin)

ortadan kalkmas. Kahhâr isminin tecellisi ile, kulun kendinden geçmesi demektir.157

Mahk silmek ve gidermek anlamna gelir. Tasavvuf dilinde ise mahk, sahkla

kavram olarak benzer anlamlara gelir. Kulun maddî yaps, Hakk'n rü'yetine

engeldir, ite bu maddî younluk giderse, yerine latif cisim geçer ve bu ekilde

kul, Allah'da bekay görür, müahede eder, ite bu mahktr. Mahk, sahkdan sonra

gelen, daha mükemmel bir haldir.

158bnü'l-Arabî, shâk isminin kelime kökünü sahk ile ayn olduunu îmâ

etmektedir. Bu durumda ishâk ismi parçalamak, yok etmek ve ezmek anlamlarna

gelen mastar olmu olur.

Page 50: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

IX. Yöneli ve Geriye Dönüp Bakma Seferi

Lût'un brahim Halîl (a.s.)'e Doru Seferi ve

Onunla Yakîn'de Bulumas.

Bu konuda rivayet olunan haberler âlimler nezdinde malum ve

mahfuzdur. Bizdeki ruhu ise ibret olmas bakmndan bizden

istenendir.

Bil ki, Lût ismi yani bu lafz çok erefli ve kymeti yüksek bir

isimdir. Çünkü bu isim hazret-i ilâhiyyeye yapmay 159temin eder.

Bu yüzden Lût [snacak ve kendisini yalanlayan kavme karkendine destek olacak] bir kabileyi isteyerek "Veya salam bir kaleye

smsaydm... }&6° demiti. Çünkü benim ilâhî rükünden kevnî rükne

geçmeye gücüm yetmez. Resûlullah (s.a.s.) de ona bu konuda

âhidUk ederek öyle demitir: "Allah kardeim Lâfa merhamet klsn!

Zaten salam bir destee dayanmt. " Ne güzel bir âhid ve ne güzel bir

âhid olunan! Lût'un Allah'n ilminde Allah'tan bakasna izafe

olunmayp O'na dayanmas ve yapmasndan dolay Lût diye

isimlendirilmi. Lût'a "sura" yani gece yolculuu yaptrld çünkü o

gaybda seferdir. Zîrâ "sura" lafz ancak gece yaplan sefere denilir.

Bu yüzden tefsirde deil itibarda ona "Aileni gece yürüt!'^1denildi.

Bu "Bütün patn gece yürüt!" demektir. Böylece Lût hakîkaderin

hepsini müahede etti. Ve "Ancak karn hariç!'*62

denildi. Bu yüzden

Lût'un karsndan kendimize geçersek emir, yüce ve manevî

miraçlarda nasibi olmayan emmâre bi's-sû' nefisini terk etmesi

eklindedir. Bunun üzerine Lût gece vakti 'Yakn "e gitti. Buras bu

adla adlandrlm bilinen bir yerdir. Burada Hz. brahim Halîl (a. s.)

onu beklemekteydi. Çünkü buras onun yurduydu. Bu yüzden Hz.

159Lût smi Arapça 1-v-t kökünden türetilmitir. Skca kavramak ve yapmak

anlamlarna gelir.

160Hûd, 80.

161Hûd,81.

162Hûd, 81.

49

Page 51: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnül-Arabî

Peygamber (s.a.s.) "Bi% yakn hususunda üpheye dümek bakmndan

brahim'den daha üstünü^" buyurmutur. [Lût'un buraya gidii]

brahim Halil'in "Yakîn"de olduunu bilmesinden dolay idi. Bu

makam Lût Peygamber (a.s.) için hâsl oldu. Sabahta ona 'Yakm"

geldi. Çünkü sabah gün doumu ve gözden kaybolmu iken eyann

gözle görülerek kefolunmas demektir. Böylece bu durum seksiz ve

üphesiz kesin bilgi verir.

Bu ondan yani Lût'un seferinden bizim hissemize düen ksmnnbir özetidir. Ayn ekilde kendisinden bahsettiim her sefer için

ancak kendi hakikatimden onun hakknda konutum. Maksadm

tefsir yapmak yani onlar hakkndaki kssay tefsir etmek de deildir.

Bu seferler ancak kendi hakikatimize ve bize tahsis olunmu

hallerimize giderken üzerinden geçmekte olduumuz kurulmu

köprüler ve geçiderdir. Çünkü Allah onlar bizim için bir geçit

kldndan dolay onlarda bizim menfaatimiz vardr. Nitekim

''Peygamberlerin bütün haberlerinden kendisiyle kalbini takviye edeceimi^

olanlarn Sana hikaye ediyoru^ Ve bunda sana hak ve müminler için bir

hatrlatma gelmitir.> *L63 buyrujmutur. "Bunda Sana bir hak. .

.

" ifadesi

ve ".. . bir hatrlatma. . .

" ifadesi ne kadar da belidir! Bu hatrlatma

sendeki ey ve sende bulunan fakat senin unuttuun ey içindir. Bu

yüzden bu sana anlattm eyler sende olan ve senin dikkatini

çektiim eyi sana hatrlatr. Bu yüzden her eyin üstünde, her eyde

ve her eyden olduunu ören!

Bu sende olan, senin yannda bulunup da senin unuttuunu

hatrlatan bir uyardr. Sana anlattm bu kssa sende olan sana

hatrlatmaktadr. Senin dikkatine sunduum ey, senin her eyüzerinde, her ey içinde ve her eyden olduunu sana

öretmektedir.

Eer ki ben her eyden isem

Hak benimle birlikte her eydedir.

163Hûd, 120.

Page 52: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

Ben O'nunla %uhûr eden birgölgeyim

Eergölgejsem ben geri gölge olurum

O halde düüüm, O'naçkmn ayndr

Her canlnnyannda, talihyldzlarnnyükseliiyle birlikte

istikametim her istikâmettenfa%la oldu

Saptmamn her saptmadanfatçla olmasgibi

Her ölü ve dirile olduu gibi

Heryaylan ve dürülenle de beraberdir

Allah hakk söylemektedir ve O'dur, doru yola ileten.

51

Page 53: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

X Hile ve mtihan Seferi

Ya'kûb ve Yûsuf (a.s.)'un Kssas Hakkndadr.

Bil ki, Allah bir kuluna ikram ettiinde onu ubudiyetinde sefer

ettirir. Nitekim izzet ve celâl sahibi Allah '"Noksanlklardan

münepgehtir O, kulunu gece götüren...>ü64 buyurmutur. Bu yüzden

Allah Hz. Peygamber (s.a.s.)'i ancak katndaki en erefli isimlerle

isimlendirdi. Çünkü rubûbiyet süslerini ancak ubudiyet makamnda

tahakkuk edenlere giydirdii için bir kul kulluktan daha müzeyyen

ve daha güzel bir eyle güzelleemez.

Ey güzelliinde Yûsufun benleri

Yumuak huylulukta Ya'kûb gibi olan!

Si^in altnda edildiinim eylere kar onun bir sabr vard

KiEyyûb'un sabr onunyanndagüdük kalr

Eer noksanln ele geçirmesi olmasayd r^â derdik

Ne var ki bu matlûbum deildir

Matlûbum ondan ancak odur ki

Onu bilmektedir, ite budur isteim

Büyümden benimle kavumay istediim arasndaki i

Sevgilime kavumaktr

Bil ki kulluk makamn gerçekletiren kimseler bela ile kar karya

braklrlar. Ayrca herhangi bir kimse için eref ve rahatl ikmâl

etmemesi de bu mertebenin özelliklerindendir. Allah Yûsuf (a.s.)'a

164 i a 1Isra, l.

Page 54: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

güzellik erefini verdiinde onu kölelik zilletine mübtelâ kld.

Hiçbir eyin kar koyamayaca bu yüce güzellie ramen ucuz bir

fiyata, çok deil üçle on arasnda sayl birkaç dirheme satld. tebu güzelliin erefinin mübalaas karsnda zillette mübalaadr.

Sonra rahmet, ihvetin yani kardelerin kalbinden söküldü. Güzellik

ise her bakmdan ebedî olarak merhumdur. Bu da gösterdi ki ilâhî

emirden hiçbir ey mahlûkatn elinde deildir, kahr altnda her

tasarruf ayndr. Böylece bu büyük zillet ile u geçici güzellik zail

olur. Nihayet Yûsuf seferinde, nefsi güzel olarak ve bakasyla deil

ilâhî izzede erefli bir halde kald. Kssa bilinen bir kssadr. Bu

yüzden kendi âleminde onu anlatmann bir anlam yoktur. Ancak o

kssann bizim âlemimizde yani insann kendi nefsindeki âlem-i

insanîde anlatlmasnda fayda vardr. Bil ki, mü'min nefsi kendisine

sefer ettirmek istediinde onu emmâre ve levvâme kardelerinden

dünyann geçici arazlarndan az bir bedelle satn alr. Onunla, onun

babas olan akln arasna girer. Böylece akl mahzun kalr. Gözünün

ya dinmez. lâhî ilham ve rabbani yardm ancak bu nefs içindir.

Akl, bu nefsin varkyla hazret-i Miyyede tenzih edilir durur.

Aklla nefsin arasna girildiinde akl, göremez olana dein

alamaktan geri durmaz. te bu yüzden, göz görmez olmasa bile

karanlklar younlat ve görülür eyleri örttüünde göz sahibi

köre döner. Göz varsa bile onunla karanlk görülecektir. Hüzün bir

ate, ate ise ziya olduundan içHü%nünden gotçü aard.

9*** denildi. Bu

ifade beyazlk eklinde gelmitir. Çünkü ziyann ruhanî bir nur

olmas gibi beyazlk da cismânî bir renktir.

Sonra saü vuku bulduu ve bakasnn mülkiyetine geçtiinde nefs-

i küllî'den ibaret olan kadna denildi ki: "Ona makamm ikram hl!v166

Kendi nefsini ona balamas bu ikramlardan biridir. Bu nefs-i

külliden çkan cüz'î nefsler onu gördüklerinde derhal<(Bu beer deil

olsa olsa ancak erefli bir melektir bu!99167

dediler. Çünkü onu kendisini

tabiî ehvetlerden ârî klm gördüler. Bu da onun kötülük yapma

165Yûsuf, 84.

166Yûsuf, 21.

167Yûsuf, 31.

53

Page 55: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

Ibnü'l-Arabî

niyetine sahip olmaktan masum olduu konusunda senin için bir

delildir. Çünkü melekler hiçbir ey hakknda kötülük üzere

deildirler. Bu yüzden nefs-i küllî ".. . bununla beraber o kendi ismetini

korudu. Eer benim emrettiim eyiyapmaksa kesinlikle o hapsedilecektir.>ü68

sözüyle onlarn sözünü dorulad. Buna dair ilâhî bir emir

olmakszn nefs-i küllfden ibaret olan kadna Allah'n ona tevdi

kld srlar almak üzere yöneldiinde Hakk, kulunun bir eyhakknda kendi emri olmakszn tasarrufta bulunmasna kargayrete geldi. Bu yüzden kul için, kulun srrnda ubudiyetinin

burhann izhâr etti. Böylelikle kula kulluunu hatrlatt. Kul da

bunun üzerine efendisinin emri olmakszn tasarrufta bulunmaktan

kaçnd. Nefs de kulu cismânî bedeninin zindanna hapsetti. Bu

yüzden kul srrnda kullukla efendisine yakarmaya devam etti.

Nihayet nefs, arzu edenin kul deil kendisi olduunu kabul etti.

Efendi de kulun koruma ve güvenilir olma halini dorulad. Eerkul kötü niyetli olsayd güvenilir olmazd. Eer yapsayd koruyucu

olmazd. Nitekim Allah Teâlâ bu hususta "...kötülük vefuhu ondan

uzaklatrmak için. .

.

;L69buyurdu. Kötü niyetli olmak kötülükten ileri

gelir. O ise ondan uzaklatrlmtr. Yani kötülük ondan

uzaklatrlmtr. Böylelikle efendisi kulu mülk üzerine vekil kld ve

ona bundan önce içinde bulunduu zahirî kevnî kulluk durumuna

karlk efendilii verdi.

Sonra baba olan akln bulunduu yerde ktlk oldu. Baba olunun

ehrinde bolluk olduunu duydu. Gözleri görmedii için de onun

olu olduunu bilmiyordu. Bu yüzden oulun üzerine vekil tayin

edildii eyden bir eye nail olmak amacyla yakn akrabalarn

oluna gönderdi. Oul da üzerinde kendi kokusu olan gömlei

babasna gönderdi. Bu elbise olun sureti üzereydi. Kokuyu

kokladmda ve gömlei yüzüne sürdüünde olunun gömleini

gördü. Derhal olunun yanna sefer etti. Bu sefer olunun seferinin

aksine izzet içinde balad. Olunun yanna vardnda secde etti.

Çünkü olu kendisinin muallimidir. Öyle ki oul Allah'tan ald,

168Yûsuf, 32.

169Yusuf, 24.

Page 56: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

zâtinin kendisiyle kâim olduu ve varknn kendisiyle nîmetlendii

eyi babasna balar.

Nitekim burada nefsin pek çok yönden Yûsuf mertebesinde olduu

tebeyyün etmitir. Bahsettiimiz al-veriin meydana gelmesi

bunlardan biridir. Yine Yûsufun i(Rabbim! Gerçekten de Sen bana

mülkten verdin...'*70

demesi de bunlardan biridir. Mülkün içinde

itaatkâr ve isyankâr, muhalif ve muvafk birliktedir. Nefs hakknda

da "Sonra nefse günah ve takvasn ilham etti.^11

denmitir. Yine

bunlardan biri Yûsufun 'Ve bana hâdiselerin tecilini örettin...'*72

demesidir. Yûsuf dedi ki; 'te bu evvelce gördüüm rüyann tâbiridir."173

Rüya ancak hayal âleminde meydana gelir. Hayal âlemi ise akl ile

his âleminin arasnda yer alan orta âlemdir. Nefs de akl ile his

âlemlerinin arasndadr ve kimi zaman aklndan, kimi zaman da

hissinden bir eyler alr. Bunun için diiliinin baskn olmasndan

dolay kadn reddolunmutur. Her ne kadar güzelliine ramen

diilii hakîkî diilik deilse de... Eer erkeklik baskn olsayd

erkein diiyle, diinin de erkekle teskin olmasn salayan

merhamet ve meveddetten dolay neft reddolunmazd. Bu durum

erkein erkekle diinin de diiyle olan durumunun aksidir. Çünkü

erkekle erkek ve diiyle dii arasnda meveddet varlk kazanmaz.

Eer erkek çocuklarda diilere benzeyi olmasayd kimse onlara

meyletmezdi. Halbuki meyil ister gerçek olsun isterse benzer olsun

ancak diiye olur. Bu yüzden olann yüzü tüylendii ve byklar

terlediinde onda teskin olmay gerektiren merhamet ve meveddet

gider. Bu yüzden öyle denmitir:

Dediler ki} arzunun kanaddr ilk çkan sakal tüyleri

Olgunlatnda uçar âiyânndan

170Yûsuf, 101.

171 cems, 8.

172Yûsuf, 101.

173Yûsuf, 100.

55

Page 57: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

Bu beyti bana sahibi okudu. Bu beytin sahibi biliyyeli (Seville)

kâtip ve edip Ebû Amr b. Mehîb'dir. Bu beyti Hamû b. brahim b.

Ebî Bekr el-Mîrî için nazmetmitir. Bu kii yaad dönemin

insanlarnn en güzeli idi. Ebû Amr bizi ziyaret ettiinde onu

yanmzda gördü. Çocuun yüzünde sakallar yeni bitmeye

balamt. Ona dedim ki, u yüzün güzelliine bir baksana! EbûAmr bu konu hakknda beyitler söyledi ki onlar unlardr:

Dediler ki arzunun kanaddr ilk çkan sakal tüyleri

Olgunlatnda uçar âiyânndan

Öyle deildir! O halde haber ver onlara

Benim kusurumdan veya onun kusurundan

Çehreyanaklarda kemâl bulduunda

Yazçk ki sonlandmr onu tüyleri

Rivayet olunur ki oianlarn*yüzlerinde iri gözlü hurilerden parltlar

varm. O halde ey güçlü nefs, seferinde efendinin snrlarnn

yannda vâkf olmak ve haremlerini korumak konusunda senin

üzerine gereken eylerden gafil olmaktan sakn! Çünkü böyle

yaptn zaman kendi hürmetiyle hürmetine nail klacak ve kendi

nîmetiyle nimetini sana balayacaktr.

«

Page 58: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

XI. Mûsâ (a.s.)'n Mîkât- lâhî Seferi

Azîz ve celîl olan Allah öyle buyuruyor: "Mûsâ tayin ettiimiz vakit

için gelince..."174

Brakrgiderim birgün evkyok olursa

Diyarlar diyarlarayaklatnda

Bil ki, kul ilâhî efendilik makamnn gerektirdii edep ve hizmet

içinde gerçekten bir kul olduunda, O'nunla birlikteyken O'nun

gizliyi ve gizlinin gizlisini bildiini bilmesinden dolay daima hazer

yani saknma ve nefesleri için murakabe kademi üzere olur. Bu

yüzden asla O'nun dnda bir eye tamah göstermez. Kulluk

makamndan darya çkmayp orada donar kalr. Efendisinin

ihsanlarndan bir ihsana kar arzusu yoktur. Hal böyle olunca insan

olmasndan dolay kulun ftratnda arzu ta içinde atein gizli oluu

gibi sakl olmasna ramen kul O'nunla nasl hem-meclis olur,

sohbet eder veya gece ba baa halvet olur?

Ate sakldr talarnn içinde

Çakmak tann etki etmedii eyk verme^

Arzu ancak zât üzerine zâid olan garip bir ey ile zuhur eder.

Çünkü efendi kuluna sohbetini veya hem-meclis olmay vaad

etmitir. Bu yüzden kulun gösünde sakl olan evk harekete geçer

ve kul Rabbinin vaadine kar meyleder. Lâkin kul Rabbinin

vaadinin snra ve tayin edilmi bir süreye bal olmamasndan

dolay ne zaman gerçekleeceini bilmez. Eer vaad belirlenmi bir

vakitte olsayd arzu heyecanlanr ve sürenin dolmasndan dolay

galeyan artard. Bu nedenle kulu bir aceledir alr. Bu acele Allah

Teâlâ'nn "Seni acele ile kavminden geçiren nedir ey Mûsa? iû75ifadesindeki

174A'râf, 143.

175Tâ-Hâ, 83.

57

Page 59: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnül-Arabî

aceledir. Musa ise mazurdur, bu yüzden "Rabbim râg olasn diye acele

ettim!*™ der.

Sonra, buluma vakideri/mevâkît tayin edilmi vakider/âcâl

olduunda bu vakiderin hükmü tayin edilmi vakiderin hükmü

gibidir. Tayin edilmi vakider/âcâl Allah Teâlâ'nn u ifadesinde

iittiin gibidir: "Sonra bir eceli tayin edilmi bir vakit takdir etti. Bir de

O'nun midinde muayyen bir ecel vardr,*11 Ayrca Allah "Musa'ya otuz

geceliine vaad verdik*z te bu buluma vaktidir.

i€Ve onu bir on ile

tamamladk, artk Musa'nn Rabbinin tayin ettii vakit tam krk gece

oldu.*19 Bu tayin edilen buluma vakti gayb buluma vaktidir.

Çünkü o gece vuku bulmutur. Durum böyle olduu için gaybî

olarak randevulald. Zîrâ kendisine delâlet edilen eyler/medluller

daima delillerine uygun olurlar. Müddet otuzla belirlendi. Böylece

krkn anlmasyla bu müddet kendisine uzun gelmesin veya içinden

böyle geçirmesin diye Musa'y önce dört tane onluk demek olan

krkla korkutmad. Çünkü bu Musa'nn dört eyden meydana gelmi

olan cismânî vücudunun fena bulmasna iarettir. Bundan dolay

Musa'nn üzüntüsü büyürdü» "Dörde krk arasnda ne gibi bir iliki

var?" diye sorma! Zîrâ bilmelisin ki bu cismânî beden ancak

mürekkeb dörtten kâim olmutur ki o da krktr. Basit olmasndan

dolay dörtte terkib yoktur. Ancak o krkn asldr. te bu yüzden

bu cismânî beden scaklk, soukluk, kuruluk ve yalk demek olan

dört basit [tabiat] 'ten kâim deildir. Ancak cismânî beden sevda,

safra, kan ve balgam demek olan karmlardan meydana gelmitir.

Bu karmlardan safra scaklk ve kuruluktan, kan yalk ve

scaklktan, sevda soukluk ve kuruluktan, balgam soukluk ve

yalktan meydana gelmitir.

Hakk'n kaünda vaad krk olarak tayin edilmiti. Ama anlattmz

eyden dolay zikir otuz olarak geldi. Krkla murad edilen ancak bu

veya buna uygun benzeri bir durumdur. Çünkü belirlenen

176Tâ-hâ,84

177t-,

(AEn am, 2.

178A'râf, 142.

179A<raf,142.

Page 60: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bulumadan sonra elde edilen durum kul katnda kuldan eser

brakmaz. Bundan dolay eer karlkl konuma olursa bu

durumda kul bütünüyle kulak haline gelir. Eer müahede olursa

kul bütünüyle göz kesilir. Fakat kulun zât o eyi gerektirmesine

ramen kul zâtnn gerektirdii eyin hükmünden zail olmutur.

Ancak bu zâtnn ayn/hakîkati için deildir. Mûsâ bundan önce bu

makam tatmam ve bu hali müahede etmemiti. Dolaysyla

zorunlu olarak kendinden uzaklat. Bunun için air öyle söyledi:

Benim için tecellî kldm derhal her tarafmgö\ olur

Eer O beni çarrsa derhal bütün bedenim kulak durumuna gelir

Hz. Mûsâ ilk sözleilen vakit olan otuzu tamamladnda Allah onu

bu belirlenen sürenin tamamlanmas göstermek için temizlik ile

harekete geçirdi. Bundan dolay Mûsâ misvakla azn temizledi. tebelirlenen süre misvaktan dolay tamam oldu. Eer Allah, Musa'nn

belirlenen süreyi tamamlanmasn cezay hissettirecek ekilden baka

bir ekilde tamamlasayd, o zaman Mûsâ (a.s.) üzülecek ve Allah'n

ona bu on geceden sonra da baka bir ey vaad edeceini

zannedecekti. Fakat Allah bunun için bir sebep kldnda ki bu

sebep az temizliidir, Mûsâ da korunma yolunu tuttu. Böylelikle

ilâhî emir dnda bir ey hakknda harekete geçmedi. Ayrca takdis

vuku bulunca Mûsâ kulluundan çkt. Mukaddeslik mertebesi ise

ancak kulu kabul eder. Kul denilen varlkta asla kuddûsiyet

bulunmaz. Bundan dolay kudsiyet sfatnda kendisiyle çekien kii

özellikle ilâhî bir emir dnda yanma girdiinde mukaddeslik

mertebesi gayrete geldi. Çünkü azz onu izzet sahibi olarak görmez.

Ancak zillet sahibi olarak görür. Bu yüzden mukaddeslik mertebesi

ona ikram edecek bir ey bulamaz. Zîrâ bir azîz bir azîzin yanma

gittiinde ona baka bir ey deil ancak izzet ikram edilir. Hemzaten o, azizin huzuruna girerken izzetle girmitir. Bu sebepten ona

ikram edilmez. Onun azizin katna girmesine de yol yoktur. Ancak

kulluun hakikatlerinin gerektirdii ey ile onun huzuruna girebilir.

Bunun için de peinde olduu takdis kendisinden izâle olsun diye

Musa'ya on geceyi tamamlatü. Bunlarn hepsi ilâhî sebeplerdir.

59

Page 61: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

Allah bunlar kevnindeki hikmet ortaya çksn diye âleme

yerletirmitir.

Belirlenen süre sonlandnda ve kul onun tamamlanmasyla

vakitlerin boyunduruundan kurtulduunda, ortada ancak yücelik

sahibi olan O'nun kulu kalr ve Allah ona olan sözünü yerine getirir.

Bundan dolay kulla ba baa görüür ve söyleir. Allah kuluna

verdii sözü tutup ona nasibini verdikten sonra onun iitmesini ve

sözünü takdis eder. Ona külli iitmeyi verdii gibi külli kelâm da

verir. Çünkü kul iitmesi srasnda bütünüyle kulak olduu gibi

müracaat srasnda bütünüyle lisan olur. Bu yüzden kul tadarak ve

müahede ederek bilir. Küllün mukabilinin küll olduunu görür. Ve

o teneyyüz eden her varlk mertebesinde birdir. Sonuç olarak bu

sefer gaybî, manevî ve zamânîdir. Bu sefer lisân- Muhammedi'de

O'nun u sözüyle zuhur etmitir: "Her kim krk sabah Allah için ihlasl

olursa kalbindeki hikmetpnarlar lisanndan %uhûr eder,)Sm

Öyle ki önce

kalbi dinler sonra dili kalbinin dinledii ve ezberledii ey ile

konuur.

Ancak bu seferin sahibi olan kii mutlaka kavmi içinde kendi yerine

vekâlet eden birini halef klmaldr. Biz müsâfiri yani yolcuyu

anlattk. O halde sen ey kardeim, vekile bak! Öyle ki bu konu

hakknda senin için bir bakma bir giri olsun.

Tecellî srasnda dalarn seferi tecellî edenin celâli karsnda

bozguna urama ve dalma eklinde olur. Çünkü dalarn gayb

müahede etmeye asla güçleri yoktur. Bu yüzden Allah Teâlâ "Eer

Biti bu Kur'ân' bir dan ürerine indirseydik, kesinlikle onu Allah'n

hayetinden boyun emi çatlam bir halde görürdün.'**1 Bu durum

tenezzülle meydana gelir. Ya vâstalarn kaldrlmasyla kelâmn

duyulmas ve ru'yetin vukuu nasldr? Bu faslla tahakkuk et, çok

büyük bir ilme âhid olursun! Allah*a hamdolsun!

1 ftfl

Bu hadisi Ahmed b. Hanbel Kitâbü^Zühddt ve Ebû Nuaym Hilyetü'l-Evliyfîfa

naketmitir.181

Har,21.

Page 62: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

XII. Rzâ Seferi

Bu sefer izzet ve celâl sahibi olan Allah'n "Seni

Kavminden acele ile getiren ey nedir ey Mûsâ?"S2

dedii vakit Musa'dan naklettii "Raz olasn diye

sana acele geldim ey Rabbim" 1*5 sözüdür.

Acele Rabbime geldim râ^t olsun diye süratimle

Kavutuumuzda dedi "Kul neden etti acele?"

Ben de dedim ki: "erefli davet Sana getirdi bi%i

Lakin vaadin görmüyorum gerçekletiini"

Rahman da bana dedi ki: "artlarm et ikmâl' emrolunduunu^gibi!'

Böylece kalkt ortadanyaknlk ve ufaklk derdi

Yine bu makamdandr:

Rj%a, aslmdr o benim

Ki ona göre klnd hilkatim

Yalnzm ve benden bakasn

Görmüyorum O 'nda O y

na dönen

**

Allah'n balar, onlar için nihayet yoktur. Bu nedenle onlarn

döndükleri bir son olmadndan tükenmezler de. Kul ise Allah'n,

kendisinin gücünün yettii miktarda mükellef kld eyi yerine

getirmez ve istidadn gerçekletirmez. Bununla beraber Allah'n

kullardan raz olmas durumu gerçekleir ve sabit olur. Allah onlarn

kendisine getirdikleri ameller hakknda onlardan raz olur. Kullar da

182Tâ-Ha, 83.

183Tâ-Hâ, 84.

61

Page 63: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnul-Arabî

Allah'tan ve O'nun kendi katndaki snrsz bolluktan onlara

balad eyden raz olurlar. Bu durumda "Allah onlardan rafdr,

onlar da Allah'tan ramdrlar.'*** Rzâ Hakk'a yakan ekilde Hakk'm,

kula layk olan ekilde de kulun sfatdr. Her ne kadar kul ilâhî

yardmdan müstani kalamasa da durum böyledir. Çünkü kul zât

itibariyle fakirdir.185 Varlnn bekasna ve Allah'n, kulu var

klmasna sürekli muhtaç durumdadr. Benim Allah'tan raz olmam

demek O'nun benden raz olmas demektir. Ben vaktimin

hakîmiyim/bilgesiyim. Varlk benim ürerimde döner ve bana

hizmet klar.

Hakim o kimsedir ki kâinat ona hikmet eder

Eyayyerliyerine koyduundan dolay

Gö\ sahibi olan her eye suretiyle belirir

Hakk o suretle münâ^ele etti de derne^

Eergölüme Hakk 'm hakikatigömmeydi

üphesi^ benim varhm o hakikatlerin mentolleri olurdu

Bil ki, insan halini bilmediinde bu bilmemesinden dolay vaktini de

bilmemitir. Vaktini bilmeyen kii nefsini bilmez. Nefsini bilmeyen

de Rabbini bilmez. Çünkü Resûlullah (s.a.s.) "Nefsini bilen, Rabbini

bilir. " buyuruyor. Bu bilme ya genel bilme (mârifet-i âmme) gibi aksi

bir ekilde ya da özel bilme (mârifet-i hâssa) gibi suret eklinde olur.

Bu sûfîler topluluundan ehl-i hususun güvendii bilmedir. Biz de

bu bilmeyi kabul ediyoruz ancak bizim katmzda mârifet-i âmmedaha tercihe ayandr. Çünkü bu bilgi balangcn ve sonun her

ikisini de içerir ve genel ve özel olarak kesinlikle dönü de onadr. Ohalde bunu bil ve bu konu hakknda kendinden bir basiret ve

Rabbinden de kuvvetli bir burhan üzere ol! Umulur ki senden bir

184Mâide, 119.

185Fakr, kulun Allah karsndaki mutlak yoksulluunu ifade eden bir tasavvuf

terimidir.

Page 64: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

ahit de seni 2er!186 nallah senin saadetinin sebebi de onunla olur.

Böylelikle kendileri hakknda yüceler yücesi Allah'tan bir güzelliin

takdir olunduu kimselerden olursun.187

zzet ve celâl sahibi olan Allah, Hz. Musa'ya i(Kavminden seni acele

ettiren ey nedir ey Mâsd?'û88

dediinde Mûsâ cevap verdi. Onun

cevab "Beni u u nedenler acele ettirdi." demesi ve açklamasyd.

Halbuki [kavminin] tâbilik hükmüne iaret ederek "Onlar benim

i^mdekr. .

.

yâ89dedi ve sonra acelesini anlatt. Mûsâ öyle dedi: " (Râ^

olasn diye Sana acele ettim ey Rabbim!d90

Beni çardnda çarna icabet

etmekte süratli davrandm. Kavmim de peimdedir, " Bunun üzerine izzet

ve celâl sahibi olan Allah " *Ama Bi% senin ardndan kavmini fitne

düürdük.>d91

yani onlar snadk. "Buza ile Sâmiri onlar yoldan

çkard.'ü92" dedi. Bu buza hakknda Sâmirî onlara "Si^in de tanrn^

ve Musa'nn da tanrs budur!"19

* demiti. Bunun nedeni Hz. Mûsâ ile

beraber yürüdüü srada Allah Sâmirî'nin gözünden perdeyi

kaldrd. Öyle ki, Sâmirî Ar' tayan meleklerden biri olan öküz

suretindeki melei gördü.194

Sâmirî onun Mûsâ ile konuan tanr

olduunu tahayyül etti. O yüzden kainine bir buza yapt. Cebrail

Musa'ya geldii vakit Cebrail'i de tanmt. Cebrail'in üzerinden

geçtii hiç bir ey yoktu ki onun geçii ile canlanmasn. Bu nedenle

Cebrail'in atnn izinden bir avuç ald ve onu buzann içine att.

Sonuçta buza dirildi ve bir buza olmasndan dolay böürdü.

Böürme sr sesidir. Sâmirî kavmine <(te bu si^in tanrm^ ve

Musa'nn tanmdr.'Â9S

dedi. Sâmirî buzann, kendisine tapmanlar

1 Rfi

Hûd sûresinin 17. âyetine atf yaplmaktadr.187

Bkz. Enbiyâ, 101.188

Tâ-Hâ, 83.189

T-Hâ, 84.190

Ta-Hâ, 84.191

Ta-Hâ, 85.192

Ta-Hâ, 85.193

Ta-Hâ, 85.194

Ar'm tayclar olan melekler dörttür. Bunlar rivayete göre insan, kartal,

Öküz ve aslan yüzlü meleklerdir. Sâmirî bunlardan biri olan öküz yüzlü melei

görmütür.195

Tâ-Hâ, 88.

63

Page 65: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

yalvardnda onlara cevap veremeyeceini, onlara zarar ve fayda

eritirme gücüne sahip olmadn unuttu.196 Hârûn ise onlara "Siyin

rabbini% ancak Rahman*dry gelin bana tabî olun ve emrime itaat edin.'*97

dedi. Ayrca Hârûn onlara hitaben Allah'n kitabnda kendisinden

bahsettii eyi de söyledi.

196Bkz. Tâ-Hâ, 89.

197Tâ-Hâ, 90.

Page 66: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

XIII. Gazap ve Dönü Seferi

Allah Teâlâ öyle buyurdu;<(Vaktâ ki, Mûsâ kavmine gazapl, pek

kederli bir halde döndü.JL98

Nefsim için nefsimegazaptandm vgrâ bulmadm

Ondan gayrisini ve dedim ki: günah evvelkinindir

Neelendim durdum ve durmadan çaldm

Benden olduundan dolay onun içindeki nedametyap

ayet ben Hakk isem bunda tek deilim

Eer halk isem öncelikten bahsedemem

Buzay ilâh edindikleri için yaptklarîndan dolay Mûsâ kavmine

gazaplyd ve onlara esef etmiti. O ancak buzayd. Çünkü Sâmirî

Mûsâ (a.s.)'yla birlikte yürüyen yetmilerin içinde onunla birlikte

yürüdüünde Allah onun gözünün perdesini kaldrd. Gözü ancak

öküz eklindeki bir melee iliti. O Ar'n tayclarmdand. Ar'ntayclar/Hamele-i Ar biri aslan, biri kartal, biri öküz ve biri de

insan eklinde olmak üzere dörttür. Sâmirî öküzü görünce onun

Musa'yla konuan tanr olduu hayaline kapld. Bu yüzden kavmi

için buza heykeli yapt. Sonra da "Si^in de tanrm^ Musa'nn da

tanrs budur!>Â9B

dedi. Kalpleri mallarna balansn diye o buzaykavmin zînet eyalarndan üretti.

200 Maln sevgisinin kalbe balolduu bilgisinden dolay böyle yapmt. Buza hakknda, o zarar

veya fayda verir mi veya kendisinden istediklerinde sözle onlara

198A'râf,150.

199Ta-Hâ, 85.

srâiloullar Msr'dan çktklarnda yanlarnda Msrllara ait baz süs eyalarn

da almlard. Daha sonra Sâmirî bu 2Înet eyalarn toplayarak eritmi ve bundan

bahsi geçen heykeli dökmütür. Konu hakknda bkz.: Tâ-Hâ, 85-89.

65

Page 67: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnül-Arabî

karlk verir mi buna bakmaktan mal sevgisinin onlar

perdeleyeceini biliyordu.

Harun onlarau(Ey kavim si% ancak ve ancak fitneye düürüldünü%!

ml

yani sorgulandnzda Allah için bir delil olmas için buzayla

snandnz. "Rabbim\ kesinlikle Rahman 'dm

'

ü02Allah Teâlâ'dan

bakasn ilâh kabul edip tapnmakta olmamda ramen si^e mühlet vermesi ve

si*q n^klandrmas si%e olan merhametindendir." dedi. Sonra onlarn

kendisine uymalarnn hayrl olacan bildii için onlara "O halde

bana uyun!'*03

dedi. Hz. Mûsâ (a.s.)'nn srâiloullar içinde Harun'u

kendi yerine vekil brakm olmasndan dolay dai(Benim emrime itaat

edin!'* * dedi. Bunun üzerine onlar buzaya ibâdet etmeyi

kastederek(i

Dediler ki: 'Biz buzaya tapmay brakmayacaz!'^

yani bi^e peygamber olarak gönderilen ve kendisine îmân etmemi emrolunan

'Mûsâ dönene dein 3206buna devam edecei^" Bu bak tarz onlar,

Hârûn (a.s.)'un kendilerine emrettii eyi tetkik etmekten alkoydu.

Mûsâ kavmine döndüünde onlar bu yaptklar i üzerinde buldu.

Derhal elinden 'levhalar att" ve srâiloullar içindeki vekilliinden

dolay ona ceza olsun diyç '"Kardeinin ban kendine doru çekerek

tuttu".207 Bunun üzerine Hârûn (a.s.) ona annesi ile hitap etti. Çünkü

ana efkat ve muhabbet mahallidir. " 'Hârûn dedi ki: 'Ey anann olu!

Sakalm ve bam çekitirme!"208 kavminin bu yaptklar eyden

dolay beni knamandan ve srâiloullar'nn arasna tefrika

soktun! sana tavsiye ettiim Sözümü gözetmedin! yani yerine

getirmedin demenden korktum.'*™

201Tâ-Ha, 90.

202Tâ-Hâ, 90.

203Tâ-Hâ, 90.

204Tâ-Hâ, 90.

205Tâ-Hâ, 91.

206Tâ-Hâ, 91.

207A'râf,150.

208Tâ-Ha, 94.

209Tâ-Hâ, 94.

Page 68: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

Sonra yüzünü Sâmirî'ye çevirdi ve "Senin yorun ne?yani sen ne diyorsun

Ey Sâmiri!" dedi. Sâmirî ona öküz eklinde gördüü eyi anlatt. Bu

ey Ar 'in tayclarndan biriydi ve Sâmirî onu Musa'nn kendisiyle

konutuu tanrs olduunu sanmt. "Onlara buya yaptm. Ruh

olmasndan dolay Cebrail'in bir yerden geçtiinde mutlaka o yeri

canlandrdm biliyordum. Bu nedenle onun iyinden bir avuç aldm. Çünkü

hayatn bu bir avuçta olduunu biliyordum. Sonra onu buyann içine attm.

O da böürdü/' dedi. Sâmirî bunu ancak tevîlinden dolay yapt.

Dolaysyla hem kendi sapt ve hem de bakalarn saptrd. Çünkü

her te'vîl isabetli olmaz. Üstelik eriatlarn, sûretlerdeki tecellîyi

tenzihle beraber getirdii bilgisine sahip olmasna ramen böyle

yapt.

Mûsâ kardeinin özrünü kabul etti ve "'Rabbim beni ve kardeimi

mafiret et! Bizi rahmetine dâhil kl, Sen merhametlilerin en

merhametlisisin!' dedi/'110 Buzaya tapmanlara gelince onlar

kssadan da anlalaca üzere nazarî düüncenin hakkn

vermemilerdir. Bu yüzden Hakk onlar mazur görmedi. Buzaya

tapanlar bu konuda tefekkürü tam yapmamlard. lahiyat

bahislerinde bir konu hakknda eriatn hükmü gelene dein aklî

düünceye dayanmak bu ayede sabit olmutur. Isrâiloullar'nn

dütükleri zillete gelince o bugüne dein görülmektedir. Öyle ki

Allah bunu onlar için bir alâmet klmtr ve her zaman ve her millet

içinde hor ve hakir olmaya devam etmilerdir. Bu, nazarî düüncede

kendisine ibâdet edilen bir ilâhn tamas uygun olmayan sfadardan

eriatta gelenden bakasn O'na nisbet etmesi yüzünden Allah'a

iftira edenin cezasdr. "Allah hakk söyler ve O 'dur doruyola ileteni''111

210A'râf,151.

211

67

Page 69: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

' bnü'l-Arabî

XIV, Aile için Çabalama Seferi

Ailem için gü^el çaba göstermekle kabandm Rabbimi

Bana meguliyetimde inayetigösterdi

Eer onlar olmasa olmaydm ben ne mukarreb bir kul

Ve ne de sijâdet vefaslet sahiplerinden

Eer engellemeseydim âlemle megul olmasn onun}

Tutmayd nefsim dosdoruyolu

Seçilmilerden oldum ben O'nunAr'nn gölgesinde

Ensâr resullerle birlikte geldiinde

Allah Teâlâ buyurdu ki: "Mfaâ dedi ki: 'benim gözüme bir ate iliti.

Belki ondan size bir kor getiririm. Yahut da atein yannda bir

klavuz bulurum."*12

Nübüvvetin gücü ne kadar da tuhaf bak!

Çünkü Mûsâ hidayeti buldu. Bu da sana, Musa'nn gördüü eyhakknda kesin olarak atetir demediini gösterir. u kesindir ki

tututuu vakit ate nurdur. Nurlarn, yanma ve tutumay kabul

eden cisimleri yakc olduunda ise kuku yoktur. Nitekim sahih bir

haberde söyle rivayet edilmitir: 'Yükünün heybet ve celâli

yaratklarndan baknn ulat her eyi yakard.'*13 Bundan dolay

heybet ve celâl nurdur. Bu hadiste heybet ve celâlin ualarnn,

212Tâ-Hâ, 10.

Ibn Mâce, Sünen, Mukaddime 13, hadis no: 196. Hadisin tamam u ekildedir:

Resûiullah (s.a.s.) öyle buyurdu: "Allah Teâlâ uyumaz, zaten O'na uyku da

yakmaz. Kst (tarty, rzk) indirir ve kaldrr. Geceleyin yaplan amel, gündüz

vakti yaplandan önce; gündüz vakti yaplan amel de geceleyin yaplan amelden

önce Allahx

a yükseltilir. O'nun perdesi nurdur. Eer o perdeyi açacak olsa,

yaratklarndan gözü O'nu drâk edenleri yüzünün heybet ve celâli kesinlikle

yakard."

Page 70: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

idrâkte gözün baknn ulat son noktaya kadar eritii haber

verilmitir.

Bil ki, bazen bir durum için çeitli yönler olur. Öyle ki bu durum,

bir ekilde olmasndan dolay bir ekilde; bir baka ekilde

olmasndan dolay da bir baka ekilde meydana gelir. Yani iin

sonucu bu son durumdan meydana gelir. Bu yüzden iin görülür

olmas bilinir olmasndan kaynaklanr. Bilinir olmas da duyulur

olmasndandr. Her ne kadar idrâk olunan durum kiinin gözünde

bir tek durum olsa da ilgili olduu eyler farkl farkldr. Bu yüzden

biz onun hakknda bu bir duruma bakarak görüldüü ey ile

duyulur, konuulur v.s. deriz. Ehl-i nazardan bazlar her bir hüküm

için dierlerinden farkl özel bir idrâkin var olduunu kabul

etmilerdir. Bu nedenle idrâk araçlarnn says fazlalar. Biz bu

görüte olmasak da dinleyicinin, bizim bu görüte olanlarn var

olduunu bildiimizi bilmesi için bunu naklettik. Aslnda bu görüte

deiliz. Taalluklarn farkl olmas ancak müteallaklarn farkl

olmasndandr, müteallikin farkl olmasndan deildir.

"Vr

arlk tektir ancak karar muhtelif'

Ehl-i nat^ar olanlar bu görütedir

Allah kullan hakkndaki maksatlarnn bilinmesindenyücedir!

Aksine O y

nun âyetleri ve iaretleri vardr

Tanryücedir! Hiçbir akl onu elde edemet^

Kymet bakmndan da a%\dir büyümden hiçbir beer onu kuatamad

Lâkin O'nun bi^de taayyün eden suretleri vardr

lâhî hitap onlar getirir, vardr onlarn ^tmmnda suretler

Suretle avunan surete boyun eer

Suret ise ancak kendini çevreleyen duvarla görünür

69

Page 71: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

Îbnul-Arabî

Bil ki, iyiliin tamam bakalar için gayret etmektir. Aile için

çabalama da buna dâhildir. Bir ailenin soyluluu ise kendisine

mensup olunan kiiden kaynaklanr. Bir hadiste Kur'ân ehli olanlar

hakknda "Kur'ân ehli olanlar Allah'n ailesi ve O'nun seçkinleridir."

buyrulmutur. Allah'n hakk için çaba gösteren kiinin ecri ancak

ehil olmak bakmndan büyük olur. O halde bunu anla! Allah'n, Hz.

Peygamber'in Ehl-i Beyt'ine olan lutfu bize gönderdii kitabnda

zikrettii u sözüyle gerçeklemitir: "Allah ancak unu istiyor: simden

ricsi (pislik) gidersin ey Ehl-i Beyt ve si^i tertemi^ klsn!'214

El-Ferrâ'ya215

[Allah'n Ehl-i Beyt'ten gidermek istedii] ricsin ne olduu

sorulduunda "pislik. .

.

" demitir. Allah, Ehl-i Beyt-i Nebevî'den

kiri gidermeyi ve temizlii istediine göre kendi ehli ve seçkinleri

olan Kur'ân ehli hakkndaki zannn nedir? O halde bizi onlardan

klan Allah'a hamd olsun! Bu konudaki ehil olma durumunun en alt

derecesi kiinin Kur'ân'm kelimelerini hfzetmesidir. ayet

Kur'ân'dan ezberleyerek yüklendii bu kelimelerle ahlâklanr ve

bunu baarrsa ve sfat haline getirirse aferin ona!

Ebû Medyen (r.a.)'in Fas ehrindeki dosdarndan biri olan Ebu'l-

Abbâs el-Haâb216 hakknda öyle bir rivayet bana ulat: Adammbiri elinde tarikat kitaplarndan bir kitap olduu halde Ebu'l-

Abbâs'm yanma gitmi. Kitaptan Allah'n diledii kadar ona

okumu. Ebu'l-Abbâs ise sessizce duruyormu. Bunun üzerine

adam "Efendim, neden hu kitap hakknda benimle konumuyorsunuz?"

diye sormu. Ebu'l-Abbâs da "Oku bana. . . "cevabn vermi. Bu söz

adamn zoruna gitmi. Adam daha sonra eyhimiz Ebû Medyen'in

yanma gelmi. Ona (

Efendim, Ebu'l-Abbâs el-Haâb 'm yanndaydm.

Bana o kitap hakknda konumas için tarikatn inceliklerine dair bir kitab

ona okudum. Ama o bana sadece "Oku bana. .

.

" dedi. Bunun üzerine

eyh Ebû Medyen 'Ebu'l-Abbâs doru söylemi." dedi ve adama

214Ahzâb, 33.

215Ebû Yala Muhammed b. el-Hüseyn b. el~Ferrâ el-Badâdî el-Hanbelî. Irakl

dil âlimlerindendir. H. 458 ylnda vefat etmitir. Hanbeli mezhebi içinde mutlak

müctehid olarak kabul edilmitir. Babas da tannm bir hadis âlimidir. Hanbeli

âlimlerin biyografileri hakknda Tabakâtü'l-Hanâbile adl eseri kaleme almtr.

eyh Ebû Medyen'in dostu olan bir sûfîdîr. Ibnü'l-Arabî onu bir velîler snfolan muhaddeslerden kabul etmektedir. Bkz.: Futûhât, 2/21, bâb: 73.

Page 72: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

"Kitabn içerii neydi?" diye sordu. Adam "Zühd, vera, tevekkül, ileri

Allah'a smarlama gibi tarikatn esaslar hakkndayd." cevabn verdi.

eyh Ebû Medyen ona "Kitapta Ebu'l-Abbâs el-Haâb'a ait bir hal var

myd?" diye sordu. Adam "Hayr..." dedi. Ebû Medyen de "Ebu'l-

Abbâs 'in hali kitabn içeriinin tamamysa, sen onun hallerinden öüt

almamsan, o haller ile ahlâklanamam§san ona kitab okumann ve ondan

seninle konumasn istemenin ne faydas var! Sana hali ile öüt vermi. Bu

konuda sana açklama yapm ve nasihat etmi. " dedi. Bunun üzerine

adam utand ve çekip gitti. Bu hikâyeyi bana bir topluluk içinde el-

Hâc Abdullah el-Mevrûrî,217 Ebû Medyen'den naklen

biliyye/Sevilla'da anlatt. Onlarn yolunun güzelliinin ne kadar da

muhteem olduuna bir bak dostum! Allah bizleri onlardan klsn ve

onlara ilhak eylesin! Çünkü O bu durumu üstlenmitir ve buna gücü

yeter.

217Bu zât da eyh Ebû Medyen'in dostlarndandr. Hakknda bilgi için bkz.:

Fütuhat, 4/76, bab: 462; Rûhu'1-Kuds, 97406.

71

Page 73: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'LArabî

XV. Korku Seferi

O'na kaçtm kendimden

Çünkü O'nunyükünden O'ndan korktum

Bu nefsimin bilmemesindendi

Nereye döneceini

%%

Allah Teâlâ buyurdu ki: "Musa dedi ki; 'Sizden korkunca aranzdan

kaçtm, sonra Rabbim bana hükümdarlk verdi ve beni elçilerden

yapt."*18

Yine Allah Teâlâ buyurdu ki:((Bunun ürerine Musa etraf

gözetleyerek ve korka korka oradan çkt.ms

Ona alamadm birgün kigeçme^ ürerimizden

Gittiinde ve kaynamza vâszl olduunda

Öyle ilergördüm ki hepsinin idaresi O'nun elindeydi

Vaktimin hükmü ü^ere cereyan ederdi fakat hüküm O'nun

katndayd

Korku îmân makamlarndan biridir. Allah Teâlâ "Eer mü'min ienip

onlardan deil Benf

den korkun!'*20

Melekler hakknda ise öyle

buyurmutur: üstlerindeki Rablerinden korkarlar ve emredildikten eyi

yaparlar.'*11 Tim meleklerin fiilleri korkan kimselerin fiilleridir.

Övdüü bir zümre hakknda ise öyle buyurmutur: "Onlar öyle bir

günden korkarlar ki o günde kalpler ve gökler allak bullak olur.y*22 Her bir

mertebenin kendine özgü bir korkusu vardr. Bu korku bu mertebe

u'arâ, 21.

Kasas, 21.220

Âl-i mran, 175.221

Nahl, 50.222

Nur, 37.

Page 74: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

gerçekletiinde olur. Nitekim her korkunun ilintili olduu eyancak Allah'tan kaynaklanan bir eydir. Bu ey ise sonradan var

edilmitir.223 Korku ancak sonradan var olan eylerden kaynaklanr.

Ancak bu korkuyu yine Allah var etmitir. Bu yüzden de korkumuz

var edenle ilintilidir. Bu Allah'nÇEer mü'min ienip Ben'den

korkun!'*24

sözüdür. Bu yüzden Allah korkuyu îmânn bir sonucu

klmtr. Çünkü korku sâdk'm225

Allah katndan getirdii ilâhî

habere baldr, imansz bilgi korku vermez. Özellikle de âlemin

Allah'n eseri olduu kantlandnda ve Allah'n alîm ve hakim

olmas nedeniyle âlemin, en güzel yaratl üzere âlemden çktkesinlik kazandnda... Bu yüzden orada bozukluk olduuna dair

bir delil yoktur. Ancak âlem bir halden baka bir hale, bir menzilden

baka bir menzile intikâl eder. Bu durum da imkânsz deildir. Bu

intikâlden dolay erler nezdinde Allah'tan korkma durumu ortaya

çkar. Çünkü onlar Allah'n kendileri hakkndaki muradn, onlar

nereye nakledeceini, kendilerini hangi sfatta ve hangi mertebede

ayrtracan bilmezler. Durum kendilerine kapal olduunda ise

O'na kar olan korkular daha da büyür.

Meleklerin korkusuna gelince, bu korku bir mertebeden daha aabir mertebeye düme korkusudur. Nitekim blîs'in, Allah'a en çok

ibâdet eden mahlûklardan biri olduu rivayet edilmitir. Azap

hükmü onun hakknda kesinletiinden mertebesinden düürüldü

ve ibâdet ettiinde Allah'tan umduu muduluktan uzaklatrld.

blis kendisinden yaratld eye yani atee döndü. Ona ancak atele

azap edilir. Taraflar arasnda hüküm veren ve âdil olan Allah

noksanlklardan münezzehtir!

Allah erleri ise deitirilmekten korkarlar. Bu deitirme onlarn

Allah ile birliktelik hallerini her nefeste soruturmalarna neden

olur. Bu konuda Allah Teâlâ(<Eer yüv^ çevirecek olursam^ Allah,

yerinire baka bir toplum getirir de onlar si^in gibi olmaklarfü26

Muhdes.

Âl-imrân, 175.

Peygamber.

Muhammed, 38.

73

Page 75: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

buyurmutur. Bu âyet onlarn Allah'n emrine muhalefet etmeleri

hakkndadr. Halbuki onlar Allah'a itaat etme konusunda ayaklar en

salam ve güçlü olanlardr.

EerAllah olmasayd mertebe bilinmeydi

Arka ve ön de bulunmayd

Allah ile var edildik, O'na çarldk ve O'na döndürüldük.<cDikkat

edin Allah'a döner iler!'921

Allah beni korku makamna

yerletirdiinde beni Allah'tan gizleyemeyeceinden dolay gölgeme

bile bakmaktan korkar oldum. Her ey bu durum üzeredir. Zîrâ

insan âhiret mutluluu ile müjdelense bile dünya emniyet yurdu

deildir. Çünkü dünya eksik paylar yeridir. Bunun nedeni ise ancak

er'î yükümlülüktür. Kanun koyucunun emir ve yasakla hitab

demek olan bu yükümlülük ortadan kalktnda arazî/ilineksel

korku da kuldan kalkar. Ancak geride kul için heybet hali kalr.

Böylece kulun korkusu ilâhî müahede mertebesinin heybeti olur.

air sûfîlerin huzurunun celâlini tavsif ederek der ki:

*

Sanki balarna ku konmu gibi hareketsizlerdir

Zulümden korkuyoktur ancak celâlden korkulur

Allah bizi heybet ve tazim ehlinden klsn! Zîrâ bu, ancak kutsî ve

ilâhî mehedlerde228kendisine özen gösterilen kulun kalbine

azametin bütün gücüyle egemen olmasndan ileri gelir.

Bil ki, "Hafâ" kelimesi dilde zuhur, ortaya çkma anlamna gelir.

Nitekim mruu'1-Kays229

öyle demitir: "Onlar deliklerinden

çkard'™

2.2.1 r> A A r- /)

ura, 53.

Mehedler, Hakk'n tecellî etti mertebeler, mazharlar ve tecellîgâhlardr.229

mruu'1-Kays, Câhilye dönemi Arap airlerindendir. iirleri MuallakâM seb'a

içerisine girmi ve Kabe duvarna aslmtr.230

Bkz.: LisanuVArab, 17/256.

Page 76: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

Onlar yani araptavanlarn ortaya çkard. Çünkü araptavan

yerdeki yuvasna iki kap yapar. Avc birinden geldiinde dierinden

çkar. Bu delik nâfika diye isimlendirilir. Bundan dolay münafk,

münafk ismi ile nitelenmitir. Çünkü münafn iki yüzü vardr:

mü'minlere kar taknd ve onlardan göründüü yüzü; kâfirlere

kar taknd ve onlardan göründüü yüzü. Bu yüzden Araplar bu

özellikte olan kimseye münafk adn vermilerdir. Allah Teâlâ

'Yerde bir menfe^ bir delik. .

.

>£31diyen kii hakknda öyle der

CDümanlar seni bir tarafta aradnda sen onlardan kurtulmay isteyerek

dier taraftan çktn. Eer Allah dikseydi onlar elbette hidâyette cem ederdi.

Böylece hepsi tek bir kapnn adamlar olurdu." Resûlullah efendimiz

(s.a.s.)'in döneminde münafklar, mü'minlere onlarla birlikte

olduklarn gösteren bir yüzle, müriklere de onlarla birlikte

olduklarn gösteren bir yüzle gelirler ve "Bi% ancak onlarla

(müminlerle) alay ediyoru^.'*32

derlerdi. Buna karlk Allah,

müzminlerle beraber yaptklar bu fiil ile asl kendisinin onlarla alay

ettiini haber verdi. Münafklar ise bunu fark etmezler. Öyle ise bu

Allah'n onlara kar kurduu bir tertibidir. Nitekim Allah Teâlâ

"Onlar tutmak kurdular B\ de onlarfark etmeden bir tu^ak kurduk.,ÜS3

buyurdu. Zîrâ tuzak fark edilirse tuzak olmaz.

231En'âm, 35. Müellifin kastn doru anlamak çin âyetin tamamn vermek daha

uygun olacaktr:<(Eer onlarn hakka srt çevirmeleri sana pek ar gelip de kendilerine

bambaka bir mucibe getirmen içinyer altnda birgeçit veya göe çkacak bir merdiven arama

peinde olursan, unu bil ki: ayet Allah dikseydi onlarn hepsini elbette doruyol ürerinde

toplard. O halde sen sakn bunu bilmeyenlerden, fevri davrananlardan olma!"21

Bakara, 14.233

Nemi, 50.

75

Page 77: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

XVI Tedbir (Hazer) Seferi

Geldia^ vahiy bana kigötüreyim gece vakti

Kendimi ve ailemi halk ve emir âlemine

Ki hakîkî tanr olan Rabbim hükmetmitir

Din dümannn deni^ adabnda ölmesine

Allah Teâlâ bir ahsn234sözünden naklen öyle buyurur: "Bi% elbette

saknan, tedbir sahibi bir topluluu%ms Saknmak korkunun

sonucudur. Nitekim Allah Teâlâ(<Tedbirini^i aln!'*

35buyurmaktadr.

Çünkü bir eye kar tedbir alan ahsa o eyden zarar gelmez. Bir

kiinin bana gelen zararlarn çou onun güvendii yerden yani

kendisini emniyette hissettii taraftan gelir. Buna göre akll adamn

ancak Allah'n emin kld tarafa güvenmesi lâzmdr. Çünkü Allah

Teâlâ'nn "Ona ne önünden ne de ardndan bâtlgeleme^.>ü37

sözü mutlak

mânâda dorudur. Zîrâ Allah Teâlâ sâdktr. te bu hazer yani

saknma ve tedbir almadr. Kader yardm ederse bu tedbir fayda

verir. Çünkü <rTedbir kaderden kurtarma^.

'*38hadisi rivayet edilmitir.

Ancak bu tedbir kaderden kaynaklanyorsa o zaman zarardan

kurtulu onunla olur. üphesiz biz bunu u sözümüzle ifade ettik:

Ey tedbirime kar tedbirimi

Keke tedbirim ieyarasayd

Bahs geçen bu ahs firavundur. Hz. Mûsâ, kavmini gece vakti Msr'dan

çkarmaya hazrland srada firavun da ehre askerlerini göndermi ve onlara bu

ekilde hitap etmitir, konun detaylar için bkz.: u'arâ, 10-66.

uara, 56.

Nisa, 56.

Fusslet, 42.

Müsned, 5/234. Hadisin tamam u ekildedir: "Tedbir kadere fayda etmez.

Ancak dua inecek olana ve nmemi olana fayda verir. Ey Allah'n kullan size dua

etmeyi iddede tavsiye ederim!"

Page 78: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

Tedbirin ve saknmann nihâî noktas ancak tedbiri dayanak kabul

etmeye kar tedbir almaktadr. Allah'n bizi kendisinden

sakndrmas O'nun bize olan rahmetindendir. Bundan daha aç da

yoktur. Bu yüzden Allah Teâlâ "Allah si^i kendisinden sakndrr. Allah

kullarna karp pek merhametlidir.ms buyurmutur. Bizi kendisinden

sakndrmas O'nun efkatindendir. Çünkü "benleri gibisi yok...'*40

olan bir kimse ancak ve ancak bilinmesi konusundaki acizlikle

bilinir. Bu da Allah hakknda, kendisinin tasdik ettii eyi akllarmz

veya tefekkürümüz bakmndan deil de îmân bakmndan kabul

etmi olmamzla birlikte "[Allah] öyle deildir, böyle deildir/'

dememizdir. Çünkü O'na müteallik eyler hakknda aklmza ancak

kabul etmek düer. u halde O kendinden baka tanr olmayan

Hayy (diri/dit. Melik, Kuddûs, Selâm, Mü'min, Müheymin, Azîz,

Cebbar, Mütekebbir, gayb ve ahadeti bilendir. Rahman, Rahim,

Halik, Bâr, Musavvir ve Hakîm olandr. Bu ve benzerleri ile bize

kendisinden haber vermitir. Bundan dolay, bizim onlara

yaptmz te'vîl üzere deil de O'nun bunlar bildii tarz üzere

bunlarn hepsine îmân ederiz. Çünkü "O'nun benleri gibi bir §eyyoktur.

O iiten ve bilendir.'*41 Bu nedenle akl ve nazarla kavranamaz. Isbât

yoluyla O'nu bilemeyiz. Ancak O'nun, kitaplarnda bildirdii ve

kendisinin mütercimleri olan peygamberlerinin dillerinden bize

ulatrd eyler [ilâhî isimler ve sfatlar] ile O'nu bilebiliriz, baka

ekilde O'nu bilmek mümkün deildir. Bu isimlerin O'na nisbeti

bizim tarafmzdan bilinemez. Çünkü bir eyin nisbetini bilmek o

eyin nisbet edildii eyin bilinmesine baldr. Bu isimlerin

kendisine nisbet edildikleri varlk hakkndaki bilgi elde

edilememitir. O halde bu özel nisbete dair hiçbir bilgimiz yoktur.

Bundan dolay bu konuda fikir, tefekkür ve tefekkür eden soukdemiri dövmektedir. Allah Teâlâ bizi ve sizi akleden ve Allah

Teâlâ'ya nisbet edilen ve O'ndan nakledilen ey konusunda haddini

bilen kimselerden klsn!

Âl-i mrân, 30.240 c A . .

.

ura, 1 1

.

241 C A A MMura, 11.

77

Page 79: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

bnü'l-Arabî

O halde bil ki, tedbir ve saknma seferi sahibini hissedilir olandan

akledilir olana, nimetten azaba, gizlenmekten zuhura, ölümden âlem

hakkndaki bilgimizin sonucu olan varlklar ile kâim hayata çkarr.

Tedbir ve saknma seferi, insanî yaratka ve insann cismi

bakmndan nereden kaynaklandna dair bilgiye ulatrr. Ayrca

tedbir seferi her ne kadar tâbilik yoluyla insan her ikisini bilse de

düey ve yatay olmayan dikey harekete dair bilgiye sebep olur. Yine

insan kendisi dndakilere kar kendisine gereken bütün üstünlük

ve zarafet makamlarn, gördüü her eydeki basireti, kendisine

yardm eden eye destek olmay bilir. Bu nedenle kendisine, içinde

kendisi için meyvelenme ve nimet olan eyler gelir. Bu makamdan

kazanlan bu ifada veraset ilmini bilir; hangi koullar altnda ne

miras kalr, kimden miras kakr ve kim mirasç olur? insan nurlarn

irâk ve srlarn hilallerinin dou yerlerini bu sefer sayesinde bilir.

Böylece insanlar kendilerini ve nîmetlendikleri eyleri yok edecek

ifadan idrâk etmekten saknrlar. Ancak bütün bu sakndklar ve

tedbir aldklar eylerin peinden onlar için bir kurtulu olacaksa, o

zaman düman çok kuvvetli olsa bile saknmazlar. Çünkü onlar

Allah'n yardm ile gâlib "gelirler. Zira Allah Teâlâ'ya karmukavemet edilemez ve O'na üstün de gelinemez. O çok güçlü ve

pek merhametlidir.

Bu sfat kulda yerletiinde Allah bütün ilerinde onun elinden tutar

ve onu kurtuluunun bulunduu eye yöneltir. Kul böylece su

üzerinde yürümek, ruhlardan veya insanlardan olan dümanlardan

kurtulmak, dümanlarn yok etmek gibi olaanüstü hallere sahip

olur. Bu sefer ilâhî yaknla bal olan ebed mutiuluu ile

sonuçlanr. Bu makam, sahibinin bu makamdaki seferinde, kendisi

ile ebed muduluu arasna giren engellerden güvene kavutuu

makamdr. Eer yeryüzündeki herkes ona saldrsa o da onlara

saldrr ve onlar yenip onlara üstün gelir. Bu makam kendisiyle

vasflanan kimseye kefi salar. Bu kef ile srlarn ince ve derin

konularn bilir. Çünkü o kefin nuru her üpheyi ve bilgisizlii

giderir, her sahtecilii ve yalan geçersiz klar, nefse cesaret, sebat ve

kuvvet verir. Böylece bu himmede kii bedenen ve say bakmndan

yapamaya gücü yetmeyecek eyleri yapar. Ne var ki bu sefer,

Page 80: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

sahibine bu sefere ilk giriinde tabiî bir kayg, göüs daralmas verir.

Bu seferin sahibi bu makamn kuvvetinden ve zayflktan dolay

yolun banda gördüü eylerden korkar. Bu zayflk ve kendisiyle

kâim olduu zillet ona izzet ve kuvvet verir. Zahir ve bâtn ilmini

ona açar. Bu nedenle ona hiçbir ey gizli kalmaz. Allah onun irâd

olmas ve hidâyete ermesi konusundaki iini bizzat üstlenir. Böylece

özenilen biri olur. iyice güvene kavuana dein Allah katndan ona

müjde hâsl olur. Nihayet teblie yönelik çars artar. Zîrâ korku

engel, korkaklk engelleyicidir. Bununla birlikte Hakk bu seferin

sahibini te'yîd eder. Kul O'nu bilir, O'nunla ünsiyet bulur ve O'na

dayanr. Bu kesindir. Muhaliflerine kar ona kesin kant, güç ve

üstünlük verilir. "Allah, hakk söyler ve O 'dur doruyola ileten.m2

242Ahzâb, 4.

79

Page 81: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

El-îsfâru'1-arîb

Netîcetu's-Seferi'l-Karîb

Abdülkerîm Cîlî

Page 82: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

Rahman ve Rahim Olan Allah'n Adyla

Allah'm! Mahlûklarnn en ereflisi olan EfendimitMuhammed'e, O'nun ev

halkna ve sahabesine salât ve selâm eyle!

nsan yaratan, ona beyân öreten, onu eksiksiz bir nüsha klan,

yeryüzünün ihtiva ettii eyleri ona ihtiva ettiren, onu kendisine delil

klan, en yakn nîmetlenme yollarndan kendisine doru sülük yolu

klan Allah'a hamdolsun! Öyle bir hamd ki, onunla bilginin

çoalmasnn devam dilenir. Allah'tan baka tanr olmadna,

O'nun birliine ve O'nun ortann bulunmadna tanklk ederim!

Zîrâ söylediini müahede edenin ahitlii gözle görme ahitliidir.

Yine Muhammed (s.a.s.)'in O'nun kulu ve elçisi olduuna da

tanklk ederim! Allah'tan O'na her zaman salât olsun! Çünkü O(s.a.s.) Rabbinden gelen bir tercümandr.

Bundan sonra... imdi ben bu risalede vecd yoluyla bulduum bir

seferden bahsetmekteyim. O sefere zamansal olarak gittim. Onugözümle müahede ettim. Bu sefese kendimden çktm. Onukendimden kendime örttüm. Çünkü o çok kymetli ve özet bir

seferdir. Vâris, muhakkik, kâmil, imâm, eyh, eyhimiz Muhyiddin

bnü'l-Arabî (r.a.)'nin el-sfâr an Netâici'l-Esfâr isimli eseri elime

geçtiinde bu eserin ulvî ve süfli seferlerin hepsini kuattn ve

topladn gördüm. eyh bu eserinde peygamberler (s.a.)'in,

meleklerin, ilâhî isimlerin, ulvî ve süflî âlemlerin seferlerini

zikretmitir. Hiçbir eyi geride brakmadan anlatmtr. Bu kitab

ortaya koymu ve onu pek güzel yapmtr. Ben de az önce

zikrettiim seferi buldum. Onu buldum ve müahede ettim. Bu

seferi eyh Muhyiddin (r.a.) de zikretmitir. u kadar var ki, o sefer

dank ve rumuzlu sözlerin içine gizlenmitir. Bildim ki, bu eyh'in

izzeti, yücelii ve mertebesi nedeniyle o sefere kar bir gayretidir.

Bunun üzerine o seferin dostlarmzn ve müahede ve tahkik sahibi

olan ihvanmzn kendisinden faydalanmas için bu risalede toplu ve

görünür biçimde ortaya çkarlmas ve yazm konusunda Allah'a

danp istihare yaptm. Bu risaleyi bu seferin yaknl, beyân ve

cem'i için yazdm. Bu sefer senden O'na dorudur.

81

Page 83: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

Abdülkerîm Cîlî

Bu yazdm risaleyi el-IsfâruJl-Garib Netîcetü's-SeferVl-Karib diye

isimlendirdim. Çünkü o sefer senden uzak deildir. Senin dnda da

deildir. Allah o seferi sana kolaylatrm ve onu senin muhkem

kitabnda yazya dökmütür. Allah'tan yardm isterim. Zîrâ Oyardm edicidir. Tevekkül de O'nadr. in tamam O'na döner.

Allah Teâlâ'nn yolunun ehli olan dostlarmz ve kardelerimiz

biliniz ki, bu yakn sefere Hz. Ali b. Ebî Tâüb (r.a.) baz beyitlerde

iaret etmi ve bu konuda mübalaa yapmtr. O beyitler unlardr:

Dermann sendedir ama bilmiyorsun

Derdin de kendinden ama görmüyorsun

Harfleriyle gizlinin aikâr olduu

Apaçk kitapsn sen

Yakmlar bilmen konusunda

Senin darya ihtiyacnyok

m

Sen kendini küçük bir cüsse sanyorsun

Halbuki sende durulmutur âlem4 ekber

O halde dostlarmz bilsinler ki, bu seferin sâüki olan, ulvî latifeleri

ve gizli hakikatler ile tahakkuk etmeyi ve hazrlk yapmay ister.

Sâlikin âlemleri, süfli ve bedenî âlemlerdir. Bu nedenle kalbi

latîfesini hazrlar. Çünkü o Rahmân'm Ar'dr.

nsanî latife de erefli Kürsfdir. Çünkü sâlikin Ar'mda emr

mücmeldir. Kürsfsinde emr mufassal olur. Sâlikin latîf ve kesîf

sûrederi ve âlemlerinin hepsi de Sidretü'l-Müntehâ'dr. Böylece

sâlikin bedenin arz uygun olur. Hareket etme, hazmetme, tutma,

boaltma ve üreme kuvvederi Allah Teâlâ'nn, hayvan ve bitki

olmas bakmndan sâlikin bedeninde yaratt eylerdir. Allah,

bedenin deri, et, ya, damar, sinir, kas ve kemikten oluan yedi

tabakasn nasl da ayrmtr? Hakk'n bedendeki Ar'a istivasnn

on

Page 84: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

anlam ise bedene ruh üflemesinden kaynaklanan ve ona yaylmolan ilâhî srdr.

Allah, sâlikin bedeninden ulvî mertebelere doru yedi göüayrmtr. Buna göre dünya göü histir. Allah bu göü süslemitir.

Meselâ iki göz bu süslerdendir. Hayal göü, müfekkire göü, akl

göü, müzekkire göü, hafza göü, vehim göü ise dier göklerdir.

Allah her bir göe o göün emrini vahyetmitit/243

Allah bu yedi gökte [gerçek gökteki] gezegenlere karlk gelen

gezegenler de var etti. Bunlar hayat, iitme, görme, kudret, irâde,

bilme ve konumadr. nsanda meydana gelen eyler bunlarla

gözlemlenir. Bu sefer sâlikin hayat sürdüü yerden seferidir.

Böylece Rabbinin ona olan ihsan ortaya çkar. Nitekim insan bu

hakikatler ile tahakkuk ettii ve bu yollar uygun olduunda kendi

mâdenliinden bitkiliine, hayvanlna, insanlna, nefsine, aklna,

ruhuna, srrna, hakikatinin hakikati ve mutlak küllîlik mertebesine

sefer eder. Bu mertebeye ulatnda bu mertebede boulur ve

fenasndan bile fânî olur. #

Fena onun bir sfatndan, beka ise baka bir sfatndan kaynaklanr.

Çünkü fena hakîkaderin hakikatinin sfatlarndan birdir. Bundan

dolay ondan kaynaklanan hakikati onun görevleri ile var olur. Hz.

Peygamber'in "Allah'm! Bu seferde yolda ve aileme karp vekilim

Sen'sin.'*^ sözü buna iarettir. Alemlerin ve ulvî ve süfli hakîkaderin

Fussilet, 12.

Müslim, Hacc, 425; Tirmizî, Daavat, 41. Hadisin tamam u ekildedir:

Abdullah b. Ömer naklederek demitir ki; "Resûlullah (s.a.s.) bir yolculua

çkarken devesinin üzerine yerletiinde üç defa tekbir getirir, sonra da öyle

derdi: 'Bunu (binei) bizim hizmetimize veren Allah' tüm noksanlklardan

tenzih ederiz. Yoksa (böyle yapmasayd) biz buna güç yetirernezdik. üphesiz ki

biz, Rabbimize döneceiz. Allah'm! Senden, bu yolculuumuzda yilik ve takva,

(bizden) raz olacan amel dileriz. Allah'm! Bu yolculuumuzu bize kolaylatr

ve onun uzakln bize yakn kl. Allah'm! Sen, yolculukta dost ve ailemiz çin

vekilsin. Allah'm! Yolculuun meakkatinden, üzücü manzara (görmekten), ailem

ve malmda kötü deiiklikler (ile karlamaktan) sana snmm."Yolculuktan

dönünce bu duayla birlikte unu da ilâve eder: 'Biz, (yolculuktan, vatanmza

selâmet içerisinde) dönenler, tevbe edenler, ibâdet edenler, Rabbimize hamdedenleriz.'"

83

Page 85: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

Abdülkerîm Cîlî

senin ailendir. Kâmil muhakkik "Sen âlemsi^ varsn, çünkü sen

O 'sun" sözü ile bu mertebeye iaret etmitir.246

Sûfîler fenadan sonra

gelen beka mertebesi ile bu mertebeye iaret etmilerdir.

Allah'tan baka fail yoktur diyen kiinin sözü bu mertebede

doruluk kazanr.bu mertebenin dnda bu sözü söyleyen kiinin bu

sözü laftadr, gerçek deildir. Allah beni bu mertebede ikâmet

ettirdiinde iki beyit söyledim ki öyledir:

A.llahy

ayemin olsun ki, hepsini kendimden gördüüm halde

Eer s\e ait, sikinle ve simden biri olsam

Fena bunu defeder, fena sikinle birliktelik sfatmdr

Ancak si% benden beka vasf ile var oldunu%

**

eyh Kutbuddin bn Seb'în (r.a.)247 bu makama u iiri ile iaret

etmitir:

Hevd kâselerini tavafeden ve ulatnda onun

arabndan içen kiiye söyle ki

245 bnü'l-Arabî kastedilmektedir.

246 Bu ifadeye benzet bir ifade bnü'l-Arabi'nin Kitâbu't-Tecelliyât isimli eserinde

"Mertebelerin bilinmesi tecellîsi" bölümünde aktarlmaktadr.247 Ebu Muhammed Kutbuddin Abdulhakk b. brahim b. Muhammed b. Nasr b.

Muhammed el-Akkî el-âfikî el-Mürsî er-Rakûtî. 1217'de bnü'l-Arabfnin de

doum yeri olan Mürsye'de domutur. Soyu, Halid b. Velid'in de mensubu

olduu Kurey'in Benî Mahzum kabilesine dayanr. Çocukluk ve gençlik yllarm

Endülüs'te geçirmitir. 1242'de bir grup örencisiyle beraber Marib'e (Fas)

geçerek Sebte ehrine yerlemi, burada bir müddet inzivaya çekilerek itikâfa

girmitir. Felsefe ve tasavvuf kitaplann burada okumu eserlerinin çounuburada kaleme alarak felsefî -tasavvuf! görülerini yaymaya balamtr. DöneminSicilya Kral II. Frederick Von Hohenstaufen'in slâm dünyasna gönderdii ünlü

sorulara cevap vermek üzere dönemin Muvahhidî Sultan Abdülvâhd er-Reîd

tarafndan görevlendirilmi ve mehur eseri El-Cevâbu's-Skllî'bu ekilde meydana

gelmitir. Oldukça maceral ve seyahatlerle dolu bir ömür sürdürdükten sonra

1270'te Mekke'de vefat etmitir. Tasavvufta Mudak Vahdet fikrinin temsilcisi ve

hatta kurucusudur. Ayrca Hermetizm ve Sahte-Empedoklesçi anlayn slâmdünyasndaki önemli temsilcilerinden biri kabul edilir. Baz görüleri bnü'l-Arabî

üzerinde etkili olmutur.

Page 86: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

O'na vuslat bulank kii

Vuslata erene kadar seyr ettirilen gibi deildir

Ya da O'na vuslata iaret eden

0*na ulaana dein seyreden gibi deildir

Hayr kavumakta kesinlikle banagöre

Kapy çalan ve eve dâhil olan bir deildir

Ve bir deildir banagöre dâhil olanla

Srlarn mahalli olan gönlüyürüyen gibi

Deildirgönlüyürüyen senden

Bi^at hastalklar defeden gibi

Onun mahv O'ndandtr, büyümden imha eder

Sonra niceyok olan o var klar

Bu, kalbin kendisiyle baland bireydir

Eer ondan halka bir tecellî olsa ölürler

Herfihristyapan kalbeyaklar

Her hükmü kalkann ondadr mahalli

Her kulun Allah 'tan gelir ^enginlii

Ben ise muhiblerin sarho kuluyum

Ey sevgilim, o muhiblerin adlarn Allah öretti bana

} onlaragö^le deil aksine ecelle nian ahr

**

Bu mertebe ve makam bu eref ve yücelikle birlikte olduunda

Hakk yaratklarn peygamberi Hz. Muhammed (s,a.s.) ile örnek

85

Page 87: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

Abdülkerîm Cîlî

olarak o makama yönlendirir. Çünkü Hz. Peygamber'i bu makamda

ikâme ettiinde O'na ve ümmetine elli vakit namaz farz klmtr.

Halbuki Allah Teâlâ ilâhî hüküm ve rabbani tedbirden dolay onlar

içinde ikâme ettii mertebede buna güçlerinin yetmeyeceini

biliyordu. Bu yüzden onlarn yükünü hafifletti. Namaz günde bevakit yapt. Namazda temizlii emretti. Bu temizlik 'Tiadesi

248

gidermeye niyet ettim." demendir. Hades giderildiinde yokluk da

olumsuzlanm olur. Bu durum ilâhî saflk ile bakî olmak demektir.

Bu nedenle bu mertebenin diliyle denilmitir ki; "Zahirinden bâtnna

sefer kldn. " Sonra namaz için kalktn. hram tekbiri249

olarak "Allâhu

ekber!" dedin. Bu tekbir bâtn ve zahir emrinle makamn mukaddes

klmandr. Sonra bu mertebenin diliyle Kur'ân'n Fatiha sûresini

okursun. Bu nedenle sana yakn gök açlr. Böylelikle Allah'n ona

tevdi kld srlar görürsün. Sonra rükû 'a eilirsin ve ikinci kat göeyükselirsin. Böylece ondaki tuhaf eyleri ve onda olanlar görürsün.

Sonra rükûe

dan dorulursun ve üçüncü kat göe yükselirsin. Sonra

secde edersin ve dördüncü kat göe çkarsn. Sonra secdeden

dorulursun ve beinci kat göe yükselirsin. Tekrar secde edersin ve

altnc kat göe yükselirsin. Sonra secdeden kalkarsn ve yedinci kat

göe yükselirsin. Böylece sana el-Beytü'1-Ma'mûr görünür. Sonra

orada ikinci rek'atta okunan Fâtiha'y okursun. Çünkü ikinci rek'at

onu senin varlk âlemlerinden ayrr. Böylece el-Beytü'1-Ma'mûr'dan

âlemin mânevi hakikatlerine doru yolculuk balar. Sonra Sidretü'l-

Müntehâ'ya ulamak için, ikinci rek'atta rükûâ eilirsin. Sonra

rükû'dan dorulursun ve Kürsî'ye yükselirsin. Sonra Ar'a ulamak

için secde edersin. Sonra Rahmânî istivâgâh' müahede etmek

üzere secdeden kalkarsn. Sonra Refref için secde edersin. Sonra

yüce mertebe için secdeden dorulursun. Sonra beka mertebesinin

kaps üzerine secde edersin. Ki bu âlem-i emr'dir. Sonra kendinden

kendine bu makamn diliyle "et-Tahijyâtü lillâhi" dediini duyarsn.

Çünkü sen fâni olmu olursun ve O seni vasfeder. Çünkü beka

Allah'a aittir. Bu yüzden beka diliyle "et-tahiyyâtü lülâhi ve\akiyyâtu

Hades, abdestszlik veya cünüplük sebebiyle insanda meydana geldii var

saylan hükmî kirlilii veya bu kirliliin sebebini ifade eden fkh terimidir.

hram tekbiri, namaza balarken alnan tekbirdir. Böylece namaz süresince

dünya ilerini yapmak yasaklanm olur.

Page 88: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

tnine'l-a'mâli ve't-tayyibâtü mine'l-akvâl" diye zikredersin. Salât

Allah'ndr ancak senden dile getirilir. Sonra yüksek bir ses ki, o bu

mertebedir öyle der: "es-selâmu aleyke eyyühe}

n-nebiyyü ve rahmetullâhi ve

berekâtuhû es-selâmu aleynâ ve alâ HbâdillâhVs-sâühîn" Bunun üzerine

yüce latifelerin, manevî hakikatlerin ve süfli topraksal varlnnâlemleri bu mertebenin diliyle selâma karlk verirler ve "ehedü en la

ilahe illallâhu vahdehû la erike leh ve ehedü enne muhammeden abduhû ve

rasâluh" derler. Sonra sen bu mertebenin diliyle "allâhümme salli 'ala

muhammedin ve 'alâ âli muhammed" dersin. Böylece seferin tamamlanr,

seferinin sonuçlar ortaya çkar, srlar ve nurlar yetkinleir. Sonra

bu mertebenin diliyle kendinden kendine dönersin ve "es-selâmu

'aleykum ve rahtnetullâh" dersin. Böylece bu lisanla zahirî ve hissî

âlemlerini sandan ve solundan selamlam olursun. Sonra

kendinde fiilleri ve sözleri göstermek üzere dönersin. Halbuki

hakîkî fail ve kail Allah'tr. Sen ise gark ve helak olmusundur.

Nitekim kâmil vâris olan eyh Muhyiddin bnü'l-Arabî (r.a.) da

böyle söylemitir. Çünkü o sözler ve fiiller velînin üzerinde tpk

renkli elbisedeki resim gibi görünürler.

Hz. Peygamber bu mertebenin ve makamn yüceliini örendi ve

Allah Teâlâ'nm, seçkinlerinden ve sevdiklerinden kendisine ait

olmalar için bu mertebeyi istediini bildi, çünkü bu mertebenin

sahipleri bu mertebede tanrlar ve kendilerine balarda

bulunulur. Bu nedenle Hz. Peygamber (s.a.s.) ümmetinin bu

mertebede çok olmasn istedi. Bu yüzden sabah namaznn sünneti,

irâk, kuluk namazlar ile öle namaznn sünnet namazlarn

sünnet kld. Denilmitir ki, be vakit namaz ve akam ve yats

namaz arasndaki namazlar, vitr ve gece namaz, bayram namazlar

bu mertebenin Hz. Peygamberdin ümmetinin genelini ve Allah'n

diledii kimseyi kapsamas içindir.

te bu Hz. Peygamber (s.a.s.)'in ümmetine kar efkatinden ve

özen göstermesinden kaynaklanmaktadr. Allah'a hamd olsun! Allah

bizi ve sizi bu makamda mükâfatlandrsn ve bizi ve sizi bu latifenin

hakîkatiyle ikâme etsin!

87

Page 89: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

Abdülkerîm Cîlî

Bu risale tamamlandnda bu risaleyi yazmadan önce yazdm baz

beyideri bu risaleye eklemek istedim. Çünkü bu beyider bu risalenin

anlamna uygundur. Bu yüzden bu beyideri risalenin sonu olarak

yazdm. O beyider unlardr:

Alemyok oldu ve srlar bilinmedi

Ben ise O'nun aknda tutkun veperdeli

iaretlere tabî oldum da

Basrahlar bana düman oldu

Bakas görülme^ ve duyulma^ bakas

Heryerden sevgiligörünsün diye

Alemindeki idleriyok ettik

Böyleceperdelenen eyde tecellî etti

Aslaperdeyoktur ve •

Cebrail asla %uhûr etmemitir

Allah bizi ve sizi srlarna muttali klsn, nurlar ile kuatsn ve bu

mertebenin halleri için en yetkin ekilde toplasn! Çünkü O'nun her

eye gücü yeter. Bu dua icabete lâyktr. Allah'a hamd olsun! Salât ve

selâm topluca efendimiz Muhammed, O'nun ev halk ve sahabesi

üzerine olsun! Hata ve sürçmeden, i yapmakszn söz söylemekten

dolay Allah'tan kusurlarmn örtülmesini dilerim! Allah bize yeter o

ne güzel vekildir! Yüce ve azametli olan Allah'tan bakasnda güç ve

kuvvet yoktur!

Page 90: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

Dizin

Abdullah 9, 13, 26, 33, 71, 83

Abdülkerîm C\\\ i, ii, viii, 80

Âdem vii, 1, 29, 30, 31, 32, 33, 34

âdet 30

af 34

Âie 13, 22

akl vii, 5, 8, 17, 34, 53, 55, 69, 77, 83

akrep burcu 41

alâmetler 29

alay 41, 42, 43, 75

âlem v, 1, 5, 17, 26, 38, 53, 73, 78, 82,

86

âlem-i ekber 82

Ali (Hz.) 9,82

Ali(Hz.)b. EbîTâlib bkz. Ali (Hz.)

alîm 18, 44, 48, 73

âlim 2

Allah erleri 25,73

Allâhu ekber 86

altnc kat gök 86

Amâ i, vii, 1, 12, 13, 14

Arap 21, 24, 25, 74

Arapça 49

Aristo 24

Arvii, 1, 13, 14, 63, 65, 67, 68, 82, 86

aslan burcu 41

ate iii, 2, 6, 16, 42, 43, 44, 53, 68

ate küre 16

Ay 5, 16

azîz 4, 18, 44, 59, 76

Baak burcu 41

bakalam 16

bâtl 76

bâtn ilmi 79

BedevîTâhâ Alam viii

bela 52

bereket 28

berzah 10

berzahîve kevnîilim 45

beer 53,69

beinci kat gök 86

bilen 15, 24, 41, 62,77

bitki 5, 16,82

Boa 41

bolluk 54

boyun ei 30, 60,69

burç, oniki 41

Buza 63,65

Cebbar 77

ceberut 40

Cebrail 3, 16, 20, 21, 63, 67, 88

cehennem 6,45

celâl ii, 4, 42, 52, 61, 63, 68

cem 46, 75, 81

cemâdât 34

cennet 6, 28, 30, 32, 33

cevher 43

cihâd iii, iv

Cûdî 42,43

cüz 53

Bbaba

balgam

balik burcu

Bârî

Basra

D29,54 damar

58 delil

41 Dens Gri

36,77 deniz

9 deri

17,82

21, 66, 73

viii

vi, 4, 76

17,82

89

Page 91: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

diri 77 fena

dii 55 fetih

doum 2, 43, 84 fiil isimleri

dokuz felek 5,16 Firavun

dördüncü kat gök 86 fitne

dört unsur 5, 16, 38, 44 fuâd

duâ 88 Furkân

duman 15,17 Fusûs

durak 6

dünya 5, 10, 74, 83, 86 Gdüman 32, 37, 78, 88

*JI

Ebû Bekir (Hz.) 9, 13

Ebû Bekir es-Sddîk£>te. Ebû Bekir (Hz.)

Ebû Medyen 21, 70, 71

ecel 58

ed-Dârr 14

edep 2, 57

Ehl-i Beyt 70

Ehl-i nazar 69

el-âfir 34

el-Muîs 14

el-Muhyî Î4

el-Mümît 14

emir 15, 16, 18, 20, 49, 54, 59, 74, 76,

82,86

emmâre 49, 53

en-Nâfi 14

er vii, 3, 9, 14, 32, 43, 69, 84

erkek 31, 55

er-Rahîm 43

er-Rahmân 43

er-Rezzâk 14

esir küresi 16

es-Sâdk 14

es-Sddîk 14

E'ârî 32

Eyyûb 52

fal 29

farz 12,86

Fatiha ii, 86

Fatiha XE "Fatiha" sûresi ii, 86

felek 16,39

58, 83, 84

11

14

2

63

27,28

5, 20, 22

vii

Gaffar 7

gafil 56

gark 87

gayb 13, 22, 25, 26, 27, 28, 49, 58, 77

Gazap ii, 65

gecevii, 1, 2, 4, 5, 7, 13, 20, 22, 23, 24,

27, 40, 49, 52, 57, 58, 76, 87

gece yolculuu vîi, 4, 49

gecenin son üçte biri 5

geçit 50, 75

gemi 41

gezegen 16, 37

gizli 20, 32, 57, 79, 82

gök 37, 42

gölge 51

göz 16, 18, 24, 27, 53, 59, 62, 68, 83

günahkâr vi

gündüz 24, 68

güne felei 17, 36, 39

afûrGarkad aaç

H

34

10

hac iii, iv, v

Hades 86

hadis iü, 9, 10, 12, 32,68,,70

Hafâ 74

hafza 17,,83

hakîkat 48

hakikatlerin hakikati 12,,83

hakîm 73

Page 92: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

Hakk vi, vii, 4, 7, 8, 9 ; 23, 25, 26, 27,

28, 32, 41, 48, 54, 58, 62, 65, 67,

74, 79, 82, 86

Halik 77

Halk i, 15

halvet 27,57

Hamd 1,4

Hârûn 64,66

hava 12 , 38, 41, 44

havass- bâtna 17

Havva 29, 31, 32

hayal 17, 18, 47, 55

Hayal âlemi 47,55

hayr 30,38

hayret vi, 4, 14

hayvan 5, 16, 82

Hayy 77

helak iü, 43, 44, 87

Hzr 3

hibe 46,47

hicret ü

Hidayet ii,46

hilâfet 17

Hile i, 52

his 17, 18, 55

hizmet 57,62

hükümdarlk 72

Hz. Âdem 29,33

Hz. brahim 46,49

I

k 16, 24, 57

I

ibâdet 66, 67, 73, 83

bda i, 15

blis vi, 7, 29, 31, 32

brahim ii, vii, 2, 46, 47, 49, 50, 56, 84

brahim Halîl ii, 46, 49, 50

idrâk 13, 14, 16, 17, 18, 24, 27, 32, 34,

41, 68, 69, 78

drîs

hram tekbiri

ikinci kat gök

kizler

ilim

i, 2, 36, 39, 40

86

86

41

îii, iv, 2, 9, 18, 36, 41, 47

imam 81

îmân 10, 66, 72, 77

mtihan i, ii, 3, 29, 52

inayet 24

irâd 35,79

îsâ 3, 9, 21

sfâr v, vi, vii, viiî, 81

shâk 48

isim v, 3, 25, 26, 27, 43, 49

smail 40,47

Isra 4, 23, 27, 28, 45, 52

srâ yolculuu 23

srailoullar 2

istihare 81

istiva i, 1, 5, 12, 13, 15, 28

iaret ii, vii, 4, 10, 12, 14, 18, 19, 28,

29, 31, 36, 42, 48, 63, 82, 84, 85

iiten 12, 77

itaatkâr 31, 37, 55

Kkâbe kavseyn

kaJpe kavseyn ve ev

kaburga kemii

kadn

Kadir gecesi

Kahire

kâinat

kâmil

kan

kan phtskavi

kayg

keder

kelîme-i tayyibe

kesb

kesîb

kesret

keif

krk

kstlama

kssa

kitap

koç

korku

Kova burcu

Kuddûs

1,27

ednâ 1

31

19, 31, 55

20

viii, 34

62

47, 81, 87

6, 7, 20, 30, 58

6

42

79

46

3

46, 47, 48

6

28

9,22

v, 58, 60

30

50

35,70

47

8, 72, 73, 74, 79

41

77

91

Page 93: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

Kudüs vii, 4

kulak 16, 59, 60

kulluk 25, 28, 52, 54

Kur'ân ii, 11

Kur'ân- Azîz 20,22

Kur'ân-\ Kerîm bte.Kur'ân

kurban 46,47

kurtulu 2, 12, 42, 43, 76, 78

kuruluk 58

Kueyrî V

kutbiyyet 40

Kürsî 82,86

levvâme 53

lezzet 34

lisân- Muhammedi 60

Lût ii, vii, 2, 49, 50

lütuf 11

Mmaden 5

mafiret 7, 34, «7

mahfuz vii, 8

mahk 48

mahsüsât 18

maher 13

Mâlik 37

manevî iv, v, vi, 9, 49, 60, 86

marifet vi, 14, 26, 62

mârifet-i âmme 62

morifet-i hâssa 62

masum vü, 54

Medyen 2,70

mekân 24

Mekke ii, vi i, 4, 28, 84

melek 37,40

Melik 5,77

mertebe 28, 30, 33, 72, 74, 86

Mescid-i Aksa 1,23

Mescid-i Haram 1, 23, 28

Metatron 40

Mîkât ii,57

mîras 78

Mu'tezile 32

mubah 7

muhabbet makam 24

muhakkik vii, 9, 81, 84

muhakkik sûfî vii, 9

muhalif 31,55

Muhammed ii, vii, viti, 1, 3, 9, 20, 29,

47, 70, 73, 81, 84, 86, 88

Mukaddes 13

Mûsâ îr, vii, 2, 21, 44, 57, 58, 59, 61,

63, 65, 66, 67, 68, 72, 76

Musavvir 77

mutlak küllîlik mertebesi 83

mutlak vehb 48

müfekkire 17,83

Müheymin 77

mühlet 5,66

Müntakim 7

müahede 6, 7, 9, 11, 39, 40, 48, 49,

59, 60, 74, 81, 86

Mütekebbir 77

müvelledât 5,43

müzekkire 17,83

NNablûsî iv

nahs 36

namaz viii, 86,87

Nâsr-r Husrev iv

naz 8,27

nebî 36

nefha 17

nefs-i küllî 53

nefs-i natka 17,18

nida 42

Nûh i, vii, 2, 41,,42, 43,44

nur 2, 43, 53

nüzul 26

OOlak burcu

ortak

oruç

otuz

Oöüt

41

38, 41, 47

iv

39,58

71

Page 94: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

öküz

ölü

Ömer(Hz.)

Ömer b. el-Hattâb

örnek

63, 65, 67

fi, 12, 51

4,9

bkz. Ömer (Hz.)

29, 86

perde

Platon

R

8, 16, 88

24

Rabbânî i, vii, 5, 12, 13

Rabbânî sefer vü

Rahîm 1, 7, 77, 81

Rahman i, 1, 12, 13, 14, 61 , 64, 66, 77,

81,82

Rahmanî istivâgâh 86

Rahmânî sefer 13

Rahmâniyet 13

rahmet 2, 7, 53

Ramazan iv

Refref 86

Rene Guenon 40

ResûluliahS, 10, 12, 13, 49 62, 68, 75,

83

Rezzâk 7,26

Rdvan 37

rzâ 30,52

rzk iv, 7

risâlet 44

Ruh 20,67

rutubet 44

rükû 86

rüya 47

sa'd 36

sa'd XE "sa'd'Vyükselme 36

sabit dalar 15

safra 58

sahk 48

Sâmirî 63, 65, 67

sanat 45

sebat makam 40

secde 25, 54, 86

seferi, i i, iv, v, vi, vii, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 14,

18, 21, 24, 28, 29, 32, 34, 36, 40,

41, 43, 44, 48, 50, 52, 53, 54, 60,

61, 78, 81, 82, 83, 86

sefernâme iv

sekizinci felek 16,36

Selâm 3, 16, 77

sema 17,36

semavî kutup 40

Serrâc v,34

sevda 58

seyir iii, 38, 85

scaklk 58

sfat 1, 18, 78

sr 17, 27, 40

Srat ii

Sidre 14

Sînâ çölü 2

sinir 17,82

su 3, 26, 27, 38, 39, 41, 42, 43, 44, 54,

78

Su burçlar 41

subhân 23

stfrâ 49

suret 17

süflî v, 5, 40, 43, 81, 82, 87

sükûn v,5

süs 65

ahadet âlemi

efkat

er7, 74

evkeyheytan

irk

uurüphe

29

66

57

81

iii

8

5,29

26

taayyün

tabiat

tâbir

takva

69

44,58

vii, 13, 47

33,83

93

Page 95: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

Tâlût 3 VTaoîzm ii

tecellî 40, 59, 60, 74, 85, 88 vaad 8, 57, 58, 59

tecrübe 20,30 vahime 17

tecsîm 23 vahiy vi, 21, 27, 76

tedbir 33, 76, 77,78 vâris 87

tefekkür 77 vecd 81

tefrika 66 vehbî 40

tefsir vii, 50 Vehhâb 7

temizlik 59,86 vekil 37, 54, 66

Tennûr 41,43 veraset lmi 78

tenzîh vi,8, 14,26

Terazi burcu 41 Yteslimiyet 30

tebih vi, 28 ya 17,82

tevbe 7, 21,83 yamur 44

tevekkül 71 Yahudi 10

Tevvâb 7 yakn gök 1, 5,15, 16, 20, 22, 86

tezkiye 20 yaknlk 27,61

tiyâra 29 Yakîn ii,49

Toprak burçlar 41 yasak aaç 32

tûfân 39 yalk 58

Tur da 2 Yay 41

tuzak 75 yedi gök ,15, 16, 36, 83

« yedinci kat gök 14, 37, 39, 86

u yengeç burcu

Yesrib

39,41

ii

ubudiyet 52 Yûsuf ii, viî, 2,45, 52, 53, 54, 55

ulûhet 26 yücelik 26,60

ulvî v, vii, 5, 17, 18, 40, 43, 44, 81, 82,

83

ulvî âlem v, vii, 5, 17, 18, 43

üüçüncü kat gök 86

Cinsiyet 8

üreme 43,82

zail 23, 53, 59

zât 71

zillet 25, 53, 59, 79

zuhur v, 10, 26, 27, 29, 30, 37, 43, 51,

57, 60, 74, 88

Zühd 60, 71

Zülkarneyn 3

Page 96: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

Ayet Dizini

AA'râf, 142

A'râf, 143

A'râf, 150

A'râf, 151

A'râf, 23

A'râf, 26

A'râf, 54

Ahzâb, 33

Ahzâb, 4

ÂH mrân, 175

Âl-î mrân, 30

Âl-i mrân, 39, 40

Âl-i mrân, 55

Ankebût, 64

Ankebût, 67

B

Bakara, 14

Bakara, 210

Bakara, 249

Bakara, 282

Bakara, 29

Bakara, 30

Bakara, 38

DDuhân, 3

Duhân, 4

Duhân, 47-50

Duhân, 49

58

2,57

65,66

67

30

33

5,37

70

19,79

72,73

77

3

45

10

28

75

13

3

31

5

45

29

Enbiyâ, 69

Enbiyâ, 87-88

Enfâl, 31

20

20,26

26

26

Fâttr, 10

Fecr, 22

Fetih, 15

Furkân, 36

Furkân, 59

Fussilet, 11

Fussilet, 11, 12

Fussilet, 12

Fussilet, 31

Fussilet, 42

Fussilet, 53

HHacc, 46

Hadîd, 13

Hadîd, 21

Hadîd, 4

Har, 21

Hicr 15-18

Hicr, 28

Hûd, 120

Hûd,40

Hûd, 41

Hûd, 42

Hûd, 43

Hûd, 44

Hûd, 80

Hûd, 81

45

3

45

3

12

45

45

5

5,15

15

16, 37, 83

33

76

27

27

28

11

5

60

16

45

50

45

41,43

42

42

42

49

49

En'âm, 2

En'âm, 35

Enbiyâ, 101

Enbiyâ, 103

Enbiyâ, 27

Enbiyâ, 30.

Enbiyâ, 35

i

58 isra,

75

63

8K

3 Kadir, 1-2-3-4-5

15 Kâf, 29

30 Kalem, 4

23, 28, 52

20

12

22

95

Page 97: Muhyiddin Ibn Arabi - Seferler

Kasas, 21

Kehf, 110

Kehf, 60-72

Kehf, 83-98

L

Lukmân, 5

M

NNahl, 12

Nahl, 50

Nahl, 51

Nahl, 70

Necim, 10

Necm, 11

Necm, 46-47

Nemi, 50

Nisa 154

Nisa, 56

Nûh, 21

Nûr, 37

RRa'd, 2

72

3

2

3

Mâfde, 105 10

Mâide, 119 62

Mâide, 12, 110, 115, 116, 119 45

Mâide, 66 48

Meryem, 56-57 36

Muhammed, 38 73

Müddessir, 34 19

Mülk 9 45

Mülk, 5 16

37

* 72

45

7

27

27

7

75

45

6,76

42

72

ems, 8

u'arâ, 10-66

u'arâ, 192-194

u'arâ, 21

uarâ, 56

ûra, 11

ûra, 53

Tâ-Hâ, 10

Tâ-Hâ, 114

Tâ-Hâ, 121

Tâ-Hâ, 5

Tâ-Hâ, 83

Tâ-hâ, 84

Tâ-Hâ, 85

Tâ-Hâ, 85-89

Tâ-Hâ, 88

Tâ-Hâ, 89

Tâ-Hâ, 90

Tâ-Hâ, 91

Tâ-Hâ, 94

Yâ-Sîn, 39

Yâ-Sîn, 40

Yûnus, 22

Yûnus, 3

Yûsuf, 100

Yûsuf, 101

Yûsuf, 21

Yûsuf, 24

Yûsuf, 31

Yûsuf, 32

Yûsuf, 66

Yûsuf, 84

55

76

3

72

76

8,77

74

2,68

22

31

5

57, 61, 63

58

63,65

65

63

64

64,66

66

66

5

16

4

5

55

55

53

54

53

54

45

53

Sâd, 71

Sâffât 6-10

Sâffât, 100

Sâffât, 99

Secde, 4

45

16

46

46

5

Zâriyât, 21

Zâriyât, 30

Zuhruf, 32

27

45

38

c\c