MİNYATÜRLERİN SANAT TARİHİ EĞİTİMİNDE KULLANILMASI...

34
Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 10/14 Fall 2015, p. 719-752 DOI Number: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.8647 ISSN: 1308-2140, ANKARA-TURKEY MİNYATÜRLERİN SANAT TARİHİ EĞİTİMİNDE KULLANILMASI: TOPKAPI SARAYI MÜZESİ’NDEKİ SURNAME- İ HÜMAYUN ÖRNEĞİ Kadriye TEZCAN AKMEHMET ** ÖZET Sanat tarihi eğitiminde öğrencilerin, Dünya’nın çeşitli ülkelerindeki sanat eserleri ve sanatçıları olduğu kadar, kendi kültürlerindeki sanatsal üretim biçimleri, sanatçıları ve sanat eserlerini incelemeye ve öğrenme ihtiyaçları vardır. Minyatür sanatı Türklerin karakteristik ve geleneksel sanatlarından biridir. Topkapı Sarayı Müzesi’nde Türk minyatür sanatının farklı dönem ve kültürlerine ait en başarılı ve ilginç örnekleri bulunmaktadır. Bu minyatürler aynı zamanda Osmanlı devrinin tarihini, ekonomik ve sosyal hayatını yansıtan birer tarihi belgedirler. Ayrıca sanat tarihi öğretiminin ‘sanat eserlerlerinin öneminin ve toplum içindeki yerinin anlaşılmasına katkıda bulunmak’ amacına yönelik inceleme için de çok uygun eserlerdir. Bu çalışmanın amacı, minyatürlerin sanat tarihi eğitimindeki öneminin anlaşılmasına katkıda bulunmak ve Topkapı Müzesi Kütüphanesi’ndeki minyatür sanatı eserlerinden, ortaokul sanat tarihi öğretiminde nasıl faydalanılabileceği konusunu örneklendirmektir. Bu örneklendirme için Surname-i Hümayun adlı yazmanın minyatürleri seçilmiştir. Bu eserin seçilme nedeni, öncelikle klasik dönem Osmanlı minyatür üslubunun karakteristik bir örneği olmasıdır. Diğer bir neden Surname-i Hümayun’un konu ve tasarım açısından ortaokul öğretim programında yer alan “Görsel Sanatlar Dersi”nin sanat tarihi ve minyatür eğitimi ile ilgili hedefleriyle ilişkiler kurulabilecek Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki en uygun yazmalarından biri olmasıdır. Bu makalede öncelikle alan yazın taramasına dayalı olarak Türk minyatür sanatı, Surname-i Hümayun eseri, sanat tarihi eğitimi ve Türk eğitim sistemi içinde sanat tarihi öğretimi incelenmiştir. Daha sonra sanat tarihi öğretimi ile Surname-i Hümayun arasında nasıl bir ilişki kurulabileceği, bu yazmanın minyatürlerinden sanat tarihi öğretiminde nasıl faydalanılabileceği, ortaöğretim düzeyindeki öğrencilere yönelik olarak örneklenmiştir. Bu örnekleme, 2005 yılında uygulamaya konan “İlkokul ve Ortaokul Görsel Sanatlar Eğitimi” dersi ve 2014 yılında uygulamaya konan “Ortaokullar İçin Seçmeli Görsel Sanatlar” derslerine Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir. ** Yrd. Doç. Dr. YTÜ Sanat ve Tasarım Fakültesi Sanat Bölümü Müzecilik YLP, El-mek: [email protected]

Transcript of MİNYATÜRLERİN SANAT TARİHİ EĞİTİMİNDE KULLANILMASI...

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015, p. 719-752

DOI Number: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.8647

ISSN: 1308-2140, ANKARA-TURKEY

MİNYATÜRLERİN SANAT TARİHİ EĞİTİMİNDE KULLANILMASI: TOPKAPI SARAYI MÜZESİ’NDEKİ SURNAME-

İ HÜMAYUN ÖRNEĞİ

Kadriye TEZCAN AKMEHMET**

ÖZET

Sanat tarihi eğitiminde öğrencilerin, Dünya’nın çeşitli ülkelerindeki sanat eserleri ve sanatçıları olduğu kadar, kendi kültürlerindeki sanatsal üretim biçimleri, sanatçıları ve sanat eserlerini incelemeye ve öğrenme ihtiyaçları vardır. Minyatür sanatı Türklerin karakteristik ve geleneksel sanatlarından biridir.

Topkapı Sarayı Müzesi’nde Türk minyatür sanatının farklı dönem ve kültürlerine ait en başarılı ve ilginç örnekleri bulunmaktadır. Bu minyatürler aynı zamanda Osmanlı devrinin tarihini, ekonomik ve sosyal hayatını yansıtan birer tarihi belgedirler. Ayrıca sanat tarihi öğretiminin ‘sanat eserlerlerinin öneminin ve toplum içindeki yerinin anlaşılmasına katkıda bulunmak’ amacına yönelik inceleme için de çok uygun eserlerdir.

Bu çalışmanın amacı, minyatürlerin sanat tarihi eğitimindeki öneminin anlaşılmasına katkıda bulunmak ve Topkapı Müzesi Kütüphanesi’ndeki minyatür sanatı eserlerinden, ortaokul sanat tarihi öğretiminde nasıl faydalanılabileceği konusunu örneklendirmektir. Bu örneklendirme için Surname-i Hümayun adlı yazmanın minyatürleri seçilmiştir. Bu eserin seçilme nedeni, öncelikle klasik dönem Osmanlı minyatür üslubunun karakteristik bir örneği olmasıdır. Diğer bir neden Surname-i Hümayun’un konu ve tasarım açısından ortaokul öğretim programında yer alan “Görsel Sanatlar Dersi”nin sanat tarihi ve minyatür eğitimi ile ilgili hedefleriyle ilişkiler kurulabilecek Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki en uygun yazmalarından biri olmasıdır.

Bu makalede öncelikle alan yazın taramasına dayalı olarak Türk minyatür sanatı, Surname-i Hümayun eseri, sanat tarihi eğitimi ve Türk eğitim sistemi içinde sanat tarihi öğretimi incelenmiştir. Daha sonra sanat tarihi öğretimi ile Surname-i Hümayun arasında nasıl bir ilişki kurulabileceği, bu yazmanın minyatürlerinden sanat tarihi öğretiminde nasıl faydalanılabileceği, ortaöğretim düzeyindeki öğrencilere yönelik olarak örneklenmiştir. Bu örnekleme, 2005 yılında uygulamaya konan “İlkokul ve Ortaokul Görsel Sanatlar Eğitimi” dersi ve 2014 yılında uygulamaya konan “Ortaokullar İçin Seçmeli Görsel Sanatlar” derslerine

Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit

edilmiştir. ** Yrd. Doç. Dr. YTÜ Sanat ve Tasarım Fakültesi Sanat Bölümü Müzecilik YLP, El-mek: [email protected]

720 Kadriye TEZCAN AKMEHMET

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

dayandırılmaktadır.

“İlkokul ve Ortaokul Görsel Sanatlar Eğitimi” dersi hedeflerinden yarısına yakını sanat tarihi öğretimi ile ilişkilidir. Sanat tarihi öğretimine yönelik kazanımlar bu dersin öğrenme alanlarından “Kültürel Miras” ile “Sanat Eleştirisi ve Estetik” içinde bulunmaktadır. Minyatür sanatı, “Ortaokullar için Seçmeli Görsel Sanatlar” dersi kapsamında ise başlı başına bir öğrenme modülü olarak yer almaktadır. Bu derste sanat tarihi öğretimine ilişkin analiz, sentez ve yorum yoluyla ögrencilerin edindikleri bilgileri özümsemeleri ve sanat eserlerini daha anlamlı degerlendirilmeleri becerilerini geliştirmeye yönelik kazanımlar bulunmaktadır. Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki Surname-i Hümayun yazması minyatürleri görsel sanatlar eğitimi içinde yer alan sanat tarihi ve minyatürle ilgili eğitsel hedefler kapsamında incelenebilir. Böylece sanat tarihi eğitimi, Müze tarafından yapılacak çeşitli çalışmalar ve projelerle desteklenebilir.

Anahtar Kelimeler: Surname-i Hümayun, Minyatür, Sanat Tarihi, Sanat Tarihi Eğitimi, Topkapı Sarayı Müzesi, Müze Eğitimi

USING MINIATURE PAINTINGS IN ART HISTORY EDUCATION: THE EXAMPLE OF SURNAME-I HÜMAYUN AT TOPKAPI

PALACE MUSEUM

ABSTRACT

In Art history education, students need to know and examine artistic forms, artists and art works of their own culture as well as other various countries’. Miniature art is one of the unique and traditional art forms of Turkey.

Topkapi Palace Museum has the most important and interesting examples of the Turkish Miniature Art that dated to different periods of Ottoman Empire. At the same time, they are historical documents that reflect the historical, economic and social life of Ottoman Empire. These miniatures are also very appropriate art works that can be used to investigate for the purpose of ‘contributing to the understanding of the importance of art and its place in the community’ of the teaching of art history.

The aims of this study are to contribute to the understanding of the importance of miniature art in art history education and give an example of how miniature paintings can be used for the teaching of secondary school art history education at Topkapi Palace Museum Library. For this example the miniatures of the Surname-i Hümayun manuscript was determined. This manuscript was choosen; because it primarily comprises the most important examples of classical Ottoman miniature style. Another reason is that it is one of the most appropriate manuscripts of Topkapi Palace Museum that can be connected with educational objectives of art history education and learning about the miniature art.

In this paper, firstly the Turkish miniature art, Surname-i Hümayun manuscript, art history education and art history teaching in

Minyatürlerin Sanat Tarihi Eğitiminde Kullanılması: Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki… 721

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

the Turkish education system were examined which based on the literature review study. And then what kind of relationship could be established between the teaching of art history and Surname-i Hümayun, how the miniatures of this manuscript can be utilized in the teaching of art history were sampled for secondary school students.This sampling was based on “Visual Arts Education for Primary and Secondary Schools" course that was put into effect in 2005 and “Selective Visual Art for Secondary Schools” course that was put into effect in 2014.

The half of the objectives of the “Visual Arts Education for Primary and Secondary Schools" course is related to the teaching of art history. The educational objectives related to art history teaching take place in the learning area of “Cultural Heritage” and “Art Criticism and Aesthetic”. Miniature art is a separate learning module in the context of the “Selective Visual Art Education for Primary and Secondary Schools”. There is educational objectives related to art history learning such as to develop the skills of assimilating the information that the students were gained and to appreciate artists and artworks through making analysis, synthesis and interpretation. Miniatures of the Surname-i Hümayun manuscript can be examined within the context of educational objectives of visual art education courses related to art history and miniature at the Topkapi Palace Museum. Art history education can be supported by the Museum through several studies and projects.

STRUCTURED ABSTRACT

1. Introduction

In Art history education, students need to know and examine artistic forms, artists and art works of their own culture as well as other various countries. Miniature painting is one of the unique and traditional art forms of Turkey.

Topkapi Palace Museum has the most important and interesting examples of the Turkish Miniature Art that dated to different periods of Ottoman Empire. At the same time, they are historical documents that reflect the historical, economic and social life of Ottoman Empire. These miniatures are also very appropriate art works that can be used to investigate for the purpose of “contributing to the undertstanding of the importance of art and its place in the community” of the teaching of art history.

Today, one of the major problems encountered in contemporary art history teaching is teaching approach based on the memorization of information in the books that makes it boring. Another important problem is that teachers do not have enough information about the art works and artists and experience to be able to implement the art history lessons via examining art works, artists and issues related to art history in museums. Art history teaching should be supported in a teaching environment based on studies with art works.

Today, the most important task of the museums is contributing to the development of education and culture of the society. The museums (especially art museums) should be used in supporting the art history

722 Kadriye TEZCAN AKMEHMET

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

teaching. They are one of the basic environments that will facilitate the learning of art history through object based teaching and increase the motivation of students with effective teaching methods. However, there is limited access to these miniatures at Topkapi Palace Museum. They are located in the Library and open to use only for researchers. The museum must provide access to these art works for different audience groups and support art and art history education.

2. Aim and Content of the Study

The aims of this study are to contribute to the understanding of the importance of miniature art in art history education and give an example of how miniature paintings can be used for the teaching of secondary school art history education at Topkapi Palace Museum Library. For this example the miniatures of the Surname-i Hümayun manuscript was determined. This manuscript was choosen because it primarily comprises the most important examples of classical Ottoman miniature style. Another reason is that it is one of the most appropriate manuscripts of Topkapi Palace Museum that can be connected with educational objectives of art history education and learning about the miniature art.

3. Method

In this paper, firstly the Turkish miniature art, Surname-i Hümayun manuscript, art history education and art history teaching in the Turkish education system were examined which based on the literature review study. And then what kind of relationship could be established between the teaching of art history and Surname-i Hümayun, how the miniatures of this manuscript can be utilized in the teaching of art history were sampled for secondary school students. This sampling was based on “Visual Arts Education for Primary and Secondary Schools" course that was put into effect in 2005 and “Selective Visual Art for Secondary Schools” course that was put into effect in 2014.

4. Findings and Discussion

The half of the objectives of the “Visual Arts Education for Primary and Secondary Schools" course is related to the teaching of art history. There is direct and indirect educational objectives related to teaching of art history such as understanding the value of artists and their works; making discussions on the work of art; examining the cultural heritage in the context of visual arts; recognition of their values; getting an awareness of protection of these works and developing aesthetic values in the context of this course. “Visual Arts Education for Primary and Secondary Schools" course focuses on three main areas of learning: “Visual Communication and Formatting”, “Cultural Heritage” and “Art Criticism and Aesthetic”; the educational objectives related to art history teaching take place in “Cultural Heritage” and “Art Ciriticism and Aesthetic”. It has seen that art history teaching is directly targeted in relation with the objectives of the “Cultural Heritage” area in the “Visual Arts Education for Primary and Secondary Schools" course. It has been stated in the explanation of the implementation of the course that the subjects take place in “Cultural Heritage” area should be connected with art history and museum education.

Miniature art is a separate learning module in the context of the

Minyatürlerin Sanat Tarihi Eğitiminde Kullanılması: Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki… 723

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

“Selective Visual Art Education for Primary and Secondary Schools”. There is educational objectives related to art history learning such as to develop the skills of assimilating the information that the students were gained and to appreciate artists and artworks through making analysis, synthesis and interpretation. In this sense the studies could be done through the miniatures of the Surname-i Hümayun can be summarized as follows:

the differences can be investigated between the

contemporary visual art and miniature art;

-the function of the miniatures of the Surname-i Hümayun

can be examined within the social and political situation of

Ottoman Period;

the reason of why Nakkaş Osman/Osman the Miniaturist

did those miniatures; the physical and social environment

he lived; the religious, the intellectual and cultural

characteristics that affected his art can be searched;

the similarities and differences within the professions in

visual arts can be examined;

an understanding of the clasical Turkish miniature art style

can be developed through the examination of the works of

Nakkaş Osman/Osman the Miniaturist;

it can be achieved to make students aware of how visual

arts, history and culture affect each other.

One of the modules of “Selective Visual Art for Primary and Secondary Schools” course is miniature art. Topkapi Palace Museum is one of the main places that could be used in teaching of this module. It has been suggested to study this lesson through making investigation, observations ve implementations at museums, art galleries, art workshops, libraries, etc. Topkapi Palace Museum should have the opportunities and environment for this. A learning environment can be created to introduce the Turkish miniature painting to students through miniature art module and brought up people have knowledge and skills stated below through the sampling of Surname-i Hümayun Manuscript at the Topkapi Palace Museum:

having consciousness of virtual literacy, perception and

aesthetic;

having sufficient knowledge, skill and understanding about

the basic concepts and applications of miniature art;

knowing the role and importance of miniature painting

within the book arts;

understanding the value of cultural heritage of the

miniature art and protecting it;

examining miniature paintings of past and present;

Miniatures of the Surname-i Hümayun can be examined within the context of educational objectives of the “Cultural Heritage” and “Art

724 Kadriye TEZCAN AKMEHMET

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

Criticism and Aesthetic” related to art history teaching and museum education.

5. Conclusion and Suggestions

There are difficulties in the field of art history education in Turkey. One of the basic problems of teaching of art history is caused by curriculum of the Minisry of National Education. The total hour of the “Visual Arts Education for Primary and Secondary Schools" course is not enough to gain the skills and knowledge related to the teaching of art history. The educational objectives of art history teaching focus on getting information of concepts of art; understanding the value of artists and artworks; the examination of art and making discussions on them; examinating the cultural heritage of visual arts and appreciating them; gaining awareness of conservation of art works and developing aesthetic values. Another problem is related with the teachers. The teachers who give this course have not sufficient knowledge about miniature art and skill on teaching art history. This situation is caused an unmotivated learning environment lack of effective learning methods.

Another basic problems of the teaching of art history is unmotivated learning environment. Art history teaching should be supported in a teaching environment based on studies with art works. Museums are one of the basic environments that will facilitate the learning of art history through object based teaching and increase the motivation of students. However, there is limited activities of the museums for school group. Museums should have educational departments and provide activities and resourches for school groups related to curriculum. However, there is no museum education unit in the Department of Museums within the Ministry of Cultur and Tourism. As a requirement of contemporary museology it is necessary to ensure the systematization, dissemination and sustainability of educational studies in museums. This is a solution that can be realized in a long term by the Ministry of Culture and Tourism. In the short term museums can make analysis to support long term solutions. Therefore the museum should examine the changes in the curriculum; do the necessary studies to support teaching through their collections; review their exhibitions and collections according to the curriculum.

Works needs to be done in the Topkapi Palace Museum in this context can be summarized as follows:

A suitable exhibition space can be created for the rich

collection of miniature paintings. Some of these miniatures

can be exhibited by using appropriate showcase, providing

suitable light, humidity and heat conditions. Some of the

copies of the miniature paintings can be used in this

exhibition environment. Also the educational value of the

exhibition can be increased supporting with audiovisual

equipments. The ipad application of the calligraphy

collection of Sabanci Museum is a good example of this.

The studies of digitization of the archives of the museum are

being continued in the Topkapi Palace Museum. A virtual

Minyatürlerin Sanat Tarihi Eğitiminde Kullanılması: Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki… 725

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

museum that includes selected examples of the miniatures

can be created for school groups. Thus, a source can be

created to benefit from this opportunity for schools far from

the Museum or school groups can not be able to come to the

Museum.

These two suggestions require a comprehensive and time-consuming work. In addition, in order to do this, human and financial resources are needed. Additionally, the conciousness of museum directors and employees about contribution of the Museum that support teaching is required. The management of Topkapi Palace Museum should be defined the goals and objectives to support education and learning, and write a museum education policy. And then action plan for the implementation of this policy should be realized. For this action different projects can be prepared and submitted to the Department of Museums within the Ministry of Culture and Tourism.

Keywords: Surname-i Hümayun, Miniature, Art History, Art History Education, Topkapı Palace Museum, Museum Education.

1. GİRİŞ

Sanat tarihi, insanların çeşitli tarihi bağlamlarda sanat nesnelerini keşfederek sanatın topluma

ve kültüre katkısını; hem sanat nesnelerinin estetik değerini, hem de üretildiği günden bugüne taşıdığı

anlam ve değerleri; sanat nesnelerinin biçimsel, tarihsel, sosyal ve kültürel boyutlarını araştıran ve bunların anlaşılmasına katkı sağlayan bir bilim dalıdır.

Türkiye’de sanat tarihi çalışmaları Batı öncülüğünde gelişmiş olduğu için, Türkiye’de sanat

tarihi eğitiminde yakın tarihlere kadar hep Batı sanatının gelişmesine ve çözümlenmesine dayalı bir eğitim anlayışı üzerinde odaklanılmıştır. Oysa sanat tarihi araştırmasıyla bağlantılı olarak öğrenciler

küresel kültürlerdekileri olduğu kadar kendi kültürlerindeki sanat eserlerini de incelemeye ve

araştırmaya ihtiyaç duyarlar. Evrensel sanat biçim ve ifadelerinin yanında yerel sanat türleri, dil ve

anlatımlarının bilinmesi, sanat tarihi eğitimi açısından da çok önemlidir. Türk sanatının gelişim süreci içinde kendine özgü karakteri ve sanat ifadeleri bulunmaktadır (Erzen, 1977). Jale Erzen,

sanat derslerinde kendi sanat geleneklerimizden, halk sanatımızdan köklü bir şekilde

yararlanılmadığını, örneğin Türk kilimleri, minyatür, hatta hattatlık için yapılacak bu tür analizlerin plastik sanatlarda yeni estetik ve biçimsel kaynaklar sağlayacağını ifade etmiştir; ayrıca kültürel ve

toplumsal olanaklarını çağdaş düzeyde geliştirmiş olan ülkelerin sanatında geleneksel sanatlardan

feyz alındığını, sanat eserlerinin kavram, malzeme ve uygulama yönünden çok zengin boyutlar ve

çeşitlilik gösterdiğini vurgulamakta; çağdaşlığı yönlendirmede, toplumların kendi tarihsel deneyimlerinin gücüne dikkat çekmektedir. Sezer Tansuğ da (1997) sanatta kavramlar oluşturmanın

yalnızca güncel hayatın pratikleri ve bunlarla bağlantılı düşünce kaynaklarını irdelemekle

gerçekleşmediğini, bunların yanı sıra tarihsel sanat verilerinin oluşumunda geçerli olan anlam ve içerik boyutlarının bilinmesinin de, sanatın kendine özgü sürekliliği açısından bir gereklilik olduğunu

vurgulamaktadır. Tansuğ, geçmiş kültür ve sanat evreleri içinde yer alan plastik biçimler ve

motiflerin düşünsel derinlikleri üzerine yapılan çalışmaların bu yönde yol gösterici işlevler üstlendiğini dile getirmektedir. Geçmiş sanat eserleri bir ülkenin sanatsal ve kültürel açıdan

gelişmesinin yanında, ulusal kültür ve değerlerin tanınması için de bir kaynak oluşturmaktadırlar

(Özsoy, 2003). Bu tanınma bu eserlerin anlam ve öneminin anlaşılmasının ardından kültürel koruma

bilincini de beraberinde getirmektedir.

726 Kadriye TEZCAN AKMEHMET

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

Türk sanatının en karakteristik ve diğer kültürlerin minyatür sanatından ayrı olarak kendine

özgü özellikleri olan geleneksel sanat ifadelerinden minyatür sanatının da bu bağlamda sanat ve sanat tarihi eğitiminde ele alınması çok önemlidir. Bu minyatürler başarılı birer sanat eseri olarak da sanat

tarihinde yerlerini almalarının yanı sıra Osmanlı devrinin tarihini, ekonomik ve sosyal hayatını

yansıtan birer tarihi belge niteliğini taşımaktadırlar. Toplum hayatıyla ilgili konular da Osmanlı sanatçılarını yakından ilgilendirmiş ve bunları işleyen resimler halkın günlük yaşantısını, iş hayatını,

eğlencelerini yeni gözlemcilik gücü ile yansıtan belgeler olarak değer kazanmıştır (İpşiroğlu, 1973).

Erken İslam minyatüründe de bol örnekleri görülen, günlük olaylar, iş hayatı, düğün-bayram gibi eğlenceler yeni bir canlılıkla bu yeni üslupta işlenmiştir. Türk minyatürlerinin bu özelliği bizlere

yapıldığı dönemin örf ve âdetlerini, gelenek ve göreneklerini, giyim ve yeme içme kültürünü olduğu

kadar Osmanlı tarihini de takip edebilme imkânı sunarken; bu eserlerin her birine de tarihi birer belge

niteliği kazandırmıştır. Görsel sanat zenginliği açısından da İslam kitap sanatında ayrıcalıklı bir yere sahip olan Osmanlı minyatürleri, tarih, sosyoloji, kültür tarihi ve diğer alanlarda yapılan birçok

araştırmada yararlanılan görsel belgeleri oluşturmalarının yanı sıra Cumhuriyet sonrası Türk resmine

de esin kaynağı olmakla ayrıca değer kazanmaktadır (Mahir, 2012).

Minyatür sanatı örnekleri genel olarak müze ve kütüphanelerde bulunurlar. Türk minyatür

sanatının en güzel örnekleri bugün İstanbul’da Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde, İstanbul

Üniversitesi Kütüphanesi’nde, Fâtih İl Halk Kütüphanesi’nde, Türk-İslam Eserleri Müzesi’nde, Askeri Müze’de, Deniz Müzesi’nde ve Vakıf Hat Sanatları Müzesi’nde bulunmaktadır. Müzelerin

bu eserlerini tanıtmaları, bunların eğitim ve öğretimde kullanılması için uygun ortam ile materyaller

üretmeleri ve sanat tarihi eğitiminde bu zengin birikimden faydalanılmasına imkân tanımaları

gerekmektedir.

Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi dünyanın önde gelen koleksiyonlarından birine, sadece

Osmanlı değil, Moğol, Türkmen, Safevi vb. dönemi eserlerinin bulunduğu zengin bir koleksiyona

sahiptir. Topkapı Sarayı Müzesi’nde çeşitli kitaplar ve albümler içerisinde yaklaşık 13.500 adet minyatür olup, bunlar 12.-16. yüzyıllar arası çeşitli devirlere ait örneklerdir. Bu minyatürler 451 cilt

kitap ve albüm içerisinde toplanmışlardır. Topkapı Sarayı’ndaki “Fatih Albümü” diye adlandırılan

derleme de yer almaktadır (Binark, 1978; Öğütmen, 1966). Topkapı Sarayı’ndaki bu zengin minyatür

sanat örneklerinden de sanat ve sanat tarihi eğitiminde faydalanılması gerekmektedir.

Sanat tarihi eğitiminde en önemli sorunlardan biri, sanat tarihinin öğrenciyi pasif kılan ve

derse ilgisini azaltan kitap ve anlatıma dayalı didaktik öğretim yöntemidir. Bu yöntem artık günümüz

eğitim-öğretim anlayışına göre uygun görülmemektedir. Günümüzde öğrencinin aktif olarak araştırma yapmasına, gözlem ve inceleme yapmasına ve kendi çıkarımlarını oluşturmasına dayalı

yapılandırmacı öğretim anlayışı gündemdedir (MEB, 2005). Sanat tarihi derslerinin sanat eserleri

örnek ve/veya kopyaları ile desteklenerek, sınıf dışında bunların öncelenebileceği farklı ortamların etkisini kullanarak; öğrencilerin aktif bir biçimde inceleme yaparak gerçekleştirilmesi gereklidir

(Pazienza, 1986; Gültekin, 2009, 109). Müzeler bu anlamda en etkili kurumlardan biridir.

Bu çalışmanın amacı, minyatürlerin sanat tarihi eğitimindeki öneminin anlaşılmasına katkıda

bulunmak ve Topkapı Müzesi Kütüphanesi Koleksiyon’undaki minyatür sanatı eserlerinden nasıl faydalanılabileceği konusunu koleksiyondan seçilen Surname-i Hümayun adlı yazmanın

minyatürleri üzerinden örneklendirmektir. Bu eserin seçilme nedeni, öncelikle klasik dönem

Osmanlı minyatür üslubunun en karakteristik örneklerini içermesidir. Bu eserin nakkaşı Nakkaş Osman’ın eserlerini çalışmakla 16. Yüzyıl Osmanlı üslubu hakkında bir kanıya varılabilmektedir

(Atasoy, 1962, 102).

Hedef kitle olarak ortaokul öğrencileri, bu grubun öğretim programında sanat tarihi ve minyatür eğitimi ile ilgili doğrudan ve dolaylı eğitsel hedefleri olan Görsel Sanatlar Dersi’nin yer

Minyatürlerin Sanat Tarihi Eğitiminde Kullanılması: Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki… 727

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

alması ve Surname-i Hümayun yazması minyatürlerinin gelişim, bilgi ve beceri düzeyleri açısından

ilişkiler kurulabilecek en uygun grup olduğu düşüncesi nedeniyle seçilmiştir. Ayrıca Surname-i Hümayun minyatürleri malzeme, içerik ve konu olarak da ortaokul düzeyine daha çok uygundur.

Çalışmada alan yazın taramasına dayalı olarak Türk minyatür sanatı, Surname-i Hümayun

eseri ile sanat tarihi eğitimi ve Türk eğitim sistemi içinde sanat tarihi öğretimi incelenmiş; daha sonra sanat tarihi öğretimi ile Surname-i Hümayun arasında nasıl bir ilişki kurulabileceği ve bu yazmadan

sanat tarihi öğretiminde nasıl faydalanılabileceği incelenmiştir. Surname-i Hümayun’un minyatür

sanatı eserleri örneği üzerinden ortaöğretim düzeyindeki öğrencilere yönelik olarak 2005 yılında uygulamaya konan “İlköğretim Görsel Sanatlar Eğitimi” ve Ortaokullar için 2014 yılında

uygulamaya konan “Ortaokullar İçin Seçmeli Görsel Sanatlar” dersi ile ilişkili olarak açıklanmıştır.

2. TÜRK MİNYATÜR SANATI

Türkçe’ye Batı dillerinden girmiş olan “minyatür” sözcüğü, bir nesnenin küçük boyutlardaki örneğini ifade ederken, zamanla kitap resmi için kullanılmaya başlanmıştır; günümüzde genel olarak

yazma eserlerde anlatılan olayları görselleştirmek üzere yapılan kitap resimlerine denmektedir.

Osmanlı kaynaklarında ise minyatür terimi yerine tasvir ya da nakış sözcükleri geçmektedir (Mahir, 2012, 15; Atasoy, 2010).

Minyatür sanatı, gerek "doğu" gerekse "batı" dünyasında var olan bir sanat biçimidir. Kitap

resimlemek amacıyla yapılmaları nedeni ile boyutlarının küçük olması, minyatürlerin ortak özelliğidir ancak Doğu ve Batı minyatürleri renk, biçim ve kompozisyon açısından farklılıklar

göstermektedir. Minyatür sanatının en önemli özelliklerinden birisi, anlatılmak istenen konunun

eksiksiz olarak aktarılmakta olmasıdır. Minyatür sanatında perspektif, ışık ve gölge kullanılmaz;

konu ve figürler en ince ayrıntılarına kadar işlenir ve figürler birbirlerini tümüyle kapatmayacak şekilde düzenlenir.

Minyatür sanatının bilinen en eski örnekleri, Mısır’da İ.Ö. 2. yüzyılda papirüs üzerine

yapılan minyatürlerdir. Yunan, Roma, Bizans ve Süryani el yazmalarının da minyatürlerle süslendiği görülmektedir. Avrupa’da ilk minyatür örnekleri 8. yüzyılın sonlarına, Türklerde ise 9. yüzyıla

tarihlendirilmektedir.

Türk minyatür sanatının üslubu üretildiği dönemin, yerin ve kültürün resim ve süsleme

sanatına bağlı olarak kendine özgü özellikler göstermektedir. Selçuklu dönemine kadar Türklerin İslamiyet’i kabul etmelerinden önceki döneme ait, çeşitli kültür ve dinlerin etkili olduğu bir ortamda

yapılan minyatürlerin üslupları çok zengindir ve yapıldıkları dönem ve yere göre farklılıkları

bulunmaktadır (Tanındı, 1996, 3). İslamiyet sonrasında ise farklı kültürlerin etkileri İslam düşüncesi ile harmanlanarak Osmanlı döneminde Türklere özgü bir minyatür sanatı üslubu geliştirilmiştir.

Klasik Osmanlı minyatür üslubu 17. Yüzyıl sonlarına kadar etkisini sürdürmüştür. 18. yy ve

sonrasında ise Batılılaşma döneminin ardından Batı etkisi ile natüralist resim sanatı gelişmiştir. Toplum hayatıyla ilgili konular da Osmanlı sanatçılarını yakından ilgilendirmiş ve bunları işleyen

resimlerde halkın günlük yaşantıları, iş hayatı, eğlenceleri yeni gözlemcilik gücü ile toplumun

yaşayışını yansıtan belgeler olarak değer kazanmıştır (İpşiroğlu, 1973, 129). Erken İslam

minyatüründe de bol örnekleri görülen, günlük olaylar, iş hayatı, düğün-bayram gibi eğlenceler, yeni bir canlılıkla bu yeni üslupta işlenmiştir. Bu resimler tarih, sosyoloji, kültür tarihi ve diğer alanlarda

yapılan birçok araştırmada yararlanılan görsel belgeleri oluşturmanın yanısıra, Cumhuriyet sonrası

Türk resmine de esin kaynağı olmuşlardır (Mahir, 2012,185).

Türklerde minyatür geleneğinin, Orta Asya’da Uygurlar döneminde ortaya çıktığı

düşünülmektedir. Turfan bölgesinde Uygur merkezlerinden günümüze gelmiş Türk minyatür

sanatının da ilk örnekleri olarak kabul edilen bu minyatürler Selçuklular Dönemi’ne kadar Türk kitap

728 Kadriye TEZCAN AKMEHMET

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

sanatının gelişimini göstermektedirler. Türklerin İslamiyeti kabul etmelerinden önceki devreye ait

Bugün, Berlin Devlet Müzeleri koleksiyonunda buluna bu yazma yapraklarındaki minyatürlerde, Uygur prens ve prensesleri ile Mani ve Uygur rahipleri canlandırılmakta; maniheizmin etkisi

görülmektedir (Atasoy, 2007). Uygur Devleti'nin dağılmasından sonra Selçuklu Türkleri tarafından

ilk İslam minyatürleri oluşturulmuştur. İslamiyet sonrasında ise Osmanlı döneminde farklı kültürlerin etkileri ile özünde İslam düşüncesine dayanan Türk minyatür sanatı üslubu geliştirilmiştir.

11. yüzyıldan itibaren Bağdat’tan Anadolu’nun içlerine kadar uzanan çeşitli sanat

merkezlerinde yapılmış olan birçok eserde yer yer mahalli sanat görüşünün yanında Selçukluların İran ile ilişkilerine bağlı olarak İran, Orta Asya, Antik ve Bizans resim sanatının etkileri

izlenmektedir. Büyük Selçuklular devrindeki minyatür üslubu Anadolu Selçukluları zamanında da

devam etmiş, fakat bu eserler günümüze kadar gelememiştir (Binark, 1978). Selçuklu döneminde 12.

Yüzyılın ilk yarısından 13. Yüzyılın ilk çeyreğine kadar Artuklu Emirlerinin resim sanatına destek verdikleri, Türkiye ve Türkiye dışındaki kütüphanelerde bulunan minyatürlerden anlaşılmaktadır

(Tanındı, 1996). Türk minyatür sanatının 13. yüzyıla kadar olan gelişimini gösteren daha sonraki

örnekler ise günümüze ulaşmamıştır.

Günümüzde Topkapı Sarayı’nda bulunan, bir aşk hikâyesini betimleyen Varka ve Gülşah 13.

yüzyıl Selçuklu dönemi resim sanatının en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilmektedir. Varka

ve Gülşah minyatürlerindeki Türk tiplerini temsil eden figürler, Büyük Selçuklu dönemi çini ve seramiklerindeki figürlerle büyük benzerlikler gösterir. Yalın sahnelerin figürlerden arta kalan

boşluklarını ise, Büyük Selçuklu dönemi minyatürlerinin çoğunda olduğu gibi dekoratif bitki ve

hayvan motifleri doldurmaktadır. Selçuklu döneminden günümüze gelmiş bir başka eser ise, 1271’de

Aksaray’da yazılarak Sivaslı Nasreddin tarafından Selçuklu Sultanı III. Gıyaseddin Keyhüsrev’e sunulan bir Astroloji Kitabı’dır. Günümüzde Paris Ulusal Kütüphanesi’nde bulunan bu eserdeki

Doğu’dan alınan motiflerin yanında minyatürlerdeki güçlü konturlar ve hafif gölgelendirme,

sanatçısının Bizans minyatürlerini tanımış olduğu şeklinde yorumlanmaktadır. Bir başka örnek, “Mehmet Siyah Kalem” diye adlandırılan resimlerdir. Araştırıcıların Türklerin eski yurtları Orta

Asya’da, Türkistan’da yapılmış olduğunda birleştikleri bu resimler, Topkapı Sarayı Müzesi

Kütüphanesi’ndeki “Fatih Albümü”nde yer almaktadır. Çeşitli çevre ve dönemlerden gelen eserlerin

arasında yer alan bu resimlerdeki figürler belli bir hacim değerine sahiptir. Resimlerin bazıları ipek, bazılarıda kaba Çin kâğıdına yapılmıştır. Bilim adamlarının şamanizm dünyasını yansıttığı

konusunda görüş birliğinde oldukları bu resimlerde kuvvetli bir Çin sanatı etkisinin egemen olduğu

görülmektedir (Atasoy, 2010).

Osmanlı döneminde minyatür sanatının icra edildiği atölyelere nakkaşhane, minyatür

ressamı için de “nakkaş” veya “musavvar” adı verilmekteydi. Saray nakkaşhanesinin çalışmaları

gerek üslup özellikleri gerekse konu bakımından İranlı sanatçı sayısının fazla olmasına rağmen, Müslüman yakın doğunun resim sanatından çok farklı olmuştur. Türk minyatür sanatı çeşitli

dönemlerde çeşitli sanatçıların ortaya koyduğu örneklerin etkilerini İslami görüş ışığında eriterek

yeni bir üslup ve konu çeşitliliği ile kendi zenginliğini meydana getirmiştir (Atasoy, 1962).

Osmanlı döneminde diğer minyatür üsluplarından ayrılan kendine özgü bir üslup yaratılmıştır. Kanuni Dönemi’nde iyice belirginleşen Osmanlı minyatür üslubu, II. Selim (1566-

1574) ve özellikle III. Murad (1574-1595) zamanında Klasik üslubuna kavuşmuş; III. Murad ve III.

Mehmed (1595-1605) çağında doruğa ulaşmıştır (And, 2002; Mahir, 2012). Osmanlı minyatür sanatının doğmasında ve gelişmesindeki belli başlı etkenler şöyle özetlenebilir:

Değişik ortamlardan da gelmiş olsa, 16. yüzyıl başlarından itibaren tüm kitap resmi

sanatçıları gelenekselleşmiş biçimlerin işlenmesinde ustalığın doruğuna varırken, yeni geleneklerin

tohumlarını da atmışlardır. (Tanındı, 1993; Atasoy, 1962) Saray resssamlarına ödenen ücreti ortaya

Minyatürlerin Sanat Tarihi Eğitiminde Kullanılması: Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki… 729

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

koyan Ehl-i hiref defterleri atölyelerdeki yabancıların arasında İranlıların büyük bir çoğunlukta

olduğunu göstermektedir. Örneğin; İran’dan gelen sanatçılar, genel olarak Doğu minyatür sanatı geleneklerini devam ettirmişlerdir; ancak Orta Asya resim geleneklerini devam ettiren bir okul

kuramamışlardır. Diğer minyatür üsluplarından ayrılan kendine özgü özelliklerini kazandırmışlar ve

Osmanlı minyatür sanatı üslubunun doğmasında ve ilerlemesinde etkili olmuşlardır. (Atasoy, 1962; Tanındı, 1993).

Savaşlar ve atamalar sonucunda gerçekleşen minyatür okulları arasındaki sanatçı

değişimi ile nakkaşların birbirlerini etkilemeleri de Osmanlı üslubunun gelişiminde etkin rol

oynamıştır (Ersoy, 2006). Çok geniş coğrafyaya yayılmış olan Osmanlı İmparatorluğu, yönetimi altındaki bölgelere saray okulundan götürdüğü nakkaşları yerleştirdiği gibi, hizmet götürdüğü

yörenin mahalli sanatçılarını da Ehl-i Hiref Saray Okulu’na getirmiştir. Her yörenin mahalli

sanatçıları yetişince kendi üslubunu bulmuş, kendi üslupları ile anılmışlardır (Ersoy, 2006).

Osmanlı padişahlarının sanata hoş görülü davranmaları, her bakımdan sanatın

koruyucusu ve destekçisi olmaları da minyatür sanatçılarının klasik Osmanlı uslubunu yaratmalarında etkili olmuştur. Saray nakkaşhanesinde işe başlayan her sanatçı, Ehl-i Hirefe bağlı

olsun ya da olmasın, sarayın hizmetinde, saray yönetiminin istediği doğrultusunda eser vermekle

yükümlü olmuştur; ancak, yeni uyum ve güzellik yolları yaratmada ustalığını yönetime kabul ettirmiş sanatçıların özgürce davrandığı da görülmektedir (Tanındı, 1993).

İmparatorluğun başkenti İstanbul’daki gelişmeler de Osmanlı minyatür sanatını

etkilemiştir. Fatih Sultan Mehmed, minyatür resmine Batı tasvir geleneğinin de kapıları açmıştır

(And, 2002, 36). İtalya’dan aralarında Gentile Bellini’ninde bulunduğu sanatçılar getirtmiş; Bellini’ye yağlıboya portresini, Constanza da Ferrara’ya da üzerinde büstü ve atlı portresi bulunan

madalyonları yaptırmıştır. Bu sanatçıların İstanbul sarayında yaptıkları eserlerin çoğu ortadan

kalkmış ama Batı resim sanatını İstanbul atölyelerine tanıtan bu sanatçıların arkalarında bıraktıkları,

etki, Doğu geleneği ile birlikte erken Osmanlı dönemi tasvir sanatını etkilemiştir (Atasoy, 2010; Tanındı, 1996). Örneğin Türk portreciliğinin doğmasında Doğu etkileri kadar bu faaliyetlerin etkisi

olmuştur (Atasoy, 2008; Konak, 2013, 426). Osmanlı portre ressamlığının ilk ürününü, Topkapı

Sarayı Müzesi Kütüphenesi’ndeki Fatih Portresi ile Sinan Bey vermiştir. Gözleri uzaklara dalmış, elinde tuttuğu gülü koklarken resimlenmiş olan Padişah gerek yüzdeki hafif gölgelendirme gerek

kaftanın yakasının işlenişi, Doğu ve Batı üsluplarının Türk sanatçıların elinde nasıl yeni bir senteze

ulaştığını ortaya koymaktadır (Atasoy, 2008).

Osmanlılar’da nakkaşhanelerin faaliyetlerinin 15. Yüzyılın ilk yarısında Çelebi Sultan Mehmed, Sultan II. Murad ve devlet adamı Umur Bey’in koruyuculuğunda Bursa’da yoğun olduğu,

Bursa’da Osmanlı sultanlarının himayelerine aldıkları, kitap süsleyen ve cilt yapan sanatkârlar

olduğu bilinmektedir. Fakat bu dönemden minyatür sanatı örnekleri günümüze ulaşmadığından, Osmanlı minyatür sanatının bilinen ilk örnekleri başkentin Bursa’dan Edirne’ye taşınmasından sonra

Edirne’de hazırlandığı bilinen minyatürlerdir. Sayıca az olmasına rağmen bu resimler Türk minyatür

sanatının olduğu kadar Türk tasvir sanatının da gelişmesine bir yol hazırlamışlardır (Tanındı, 1993).

Osmanlılar devrinden, ancak Fâtih Sultan Mehmed zamanından itibaren olan eserler

günümüze ulaşabilmiştir (Binark, 1978). Bu dönemde 1455-56 yıllarında Edirne’de hazırlanan

Dilsuzname: Gül ve Bülbül (Oxford Bodlein Kütüphanesi) adlı edebi eser, Türkmen minyatürlerinin

etkisini göstermektedir. Hatifî’nin, mimari çizimlerdeki perspektif denemeleri ve Fatih döneminde Batı’dan alınan etkileri yansıtan Hüsrev-i Şirin minyatürleriyle (N.Y., Metropolitan Sanat Müzesi),

yine Edirne’de yapıldıkları sanılan Külliyat-ı Katibi (Topkapı Sarayı Müzesi), İskendername

(Venedik San Marco Kütüphanesi) minyatürleri de Türkmen okulu etkilerini güçlü biçimde ortaya koyarlar. Bu eserler dönemin giyim, müzik aletleri ve eğlence hayatı gibi bazı özelliklerini de

730 Kadriye TEZCAN AKMEHMET

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

yansıtırlar. Amasya’da hazırlanan cerrahlıkla ilgili Cerrahiyetü’l-haniyye de dönemin minyatürlü

kitaplarındandır (Tanındı, 1996). 1465’te Amasya’da hazırlanmış olan tıp kitabı Cerrahiye-i Hakaniye (Paris, Bib. Nat. /Ulusal Kütüphane) ise daha başka bir anlayışı/taşra üslubunu sunar. Bu

minyatürlerin en genel özellikleri, çeşitli cerrahi müdahaleleri çizgisel bir üslupla açık seçik ve yalın

bir biçimde açıklıyor olmalarıdır (Atasoy, 2008).

Osmanlı devri Türk minyatüründe Fâtih ile birlikte başlayan gelişme, Kanunî zamanında tam

bir olgunluğa erişmiştir. Kanunî devrinde daha da gelişen minyatür sanatında, İbrahim Çelebi, Nigârî

(Haydar Reis), Nakkaş Osman, Mehmet Bey ve Kefeli Hasan Çelebi gibi büyük üstadlar yetişmişlerdir (Binark, 1978, 277).

Osmanlı minyatür sanatçıları İslam ülkelerinde gelişen minyatür sanatından ayrılan bir ekol

oluşturmuşlardır. Türk sanatkârlarının yapıtları, çağdaşları olan diğer İslâm minyatürcülerinin

geleneksel ve sadece kitabı süslemeyi amaçlayan eserlerinden ayrılır. Bu Osmanlı Minyatür Sanatı’nda klasik uslubun doğmasına yol açmıştır. Türk minyatür sanatının kendine has özellikleri

vardır. Bu özelliklerinin bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

Konu çeşitliliği: Osmanlı saray çevresinde resimlendirilen yazmalar, kendine özgü bir kişilik geliştiren Osmanlı minyatür sanatı her şeyden önce minyatür sanatına yeni bir yaklaşım, yeni bir

konu dünyası getirmişlerdir. İran kitap sanatındaki Şehname ve Hamse gibi bu sanatın kalıplaşmış

örneği ve kaynağı sayılan kalıplaşmış edebiyat türünden başka, bilimsel eserler, seyahatnâmeler, ansiklopediler, biyografiler vb. yeni alanlara, dinsel biyografi, peygamberlerin hayatı vb. dini

konulara da yönelmişlerdir. Hatta dünyanın yaratılışı, şeytan, cin, melek cennet-cehennem gibi

konuların işlendiği gerçeküstü yaklaşımla ele alınmış minyatürler de bulunmaktadır (Taş ve Öztürk,

2015). Toplum hayatıyla ilgili konular da Osmanlı sanatçılarını yakından ilgilendirmiş ve bunları işleyen resimlerde halkın günlük yaşantısını, iş hayatını, eğlencelerini yeni gözlemcilik gücü ile

toplumun yaşayışını yansıtan belgeler olarak değer kazanmıştı. Erken İslam minyatüründe de bol

örnekleri görülen, günlük olaylar, iş hayatı, düğün-bayram gibi eğlenceler yeni bir canlılıkla bu yeni üslupta işlenmiştir.

Gerçekçilik: Klasik dönem nakkaşları için olaylar, olay kahramanları en önemli unsur olmuş

ve bu olayları çevresiyle birlikte kendine özgü bir gerçekçilikle resmetmişlerdir. Minyatürde doğa

ise olay kahramanlarını kavrayan basit bir fon durumundadır. Genellikle bir, iki tepe veya ağaçla belirtilir. Sanatçı, sadece konu çevreyle ilgili olduğu zaman bölgenin belirgin özelliklerini yansıtan

gerçekçi bir davranışla nehirleri, kaleleri, ağaçları resmeder. Mimari görünüm olarak da binalar,

şehirler genellikle hayali olmaktan uzaktır ve Osmanlı mimarisinin ölçülü süslemeciliğini yansıtır. Birçok defa da belirli bir yapının, devrindeki durumunu belirtecek gerçekliktedir (Çağman, 1982).

İslam dünyası içinde yalnız Türklerde görülen bir tür gerçekçilik ve dünyevilik, minyatür

kompozisyonların kitap sayfalarına bağımlı denebilecek boyutlarını bile zorlamış ve Batıdaki resmin anıtsal ölçüleriyle kıyaslanabilen heybet ifadelerine ulaşılmıştır (Tansuğ,1995, 202). İslâm

ülkelerinde görülmeyen bu gözlemcilik, Batı ile etkileşimler sonrasında başlamıştır; fakat Osmanlılar

da dinsel bir açıdan dünyaya baktıklarından ve dünyayı geçiciliği içinde sadece bir görüntü olarak

gördüklerinden Rönesans’la Batı sanatına giren yeniliklere, derinlik, perspektif, anatomi ve oranlarla ilgili öğretilere kapalı kalmışlardır.” (İpşiroğlu, 1977).

Belgeleme: Kendine özgü bir karekteri olan Osmanlı minyatürleri, belgesel değer taşımaları

ve özellikle tarihi konulu eserlerdeki örneklerinin gerçekçi yaklaşımıyla değer taşırlar (Mahir, 2012, 5). Osmanlı minyatür sanatçıları çoğu kez betimledikleri konuya şahit olmuş ve kendi gözlemlerini

betimlemişlerdir. Bu nedenle minyatürlerinde önemli olayları ve kişileri en doğru biçimiyle

belgeleme yoluna gitmiştir Bu minyatürler, gerçek olayları göstermek için yapıldıklarından, aynı zamanda tarihi birer belgedirler (Atasoy, 1962).

Minyatürlerin Sanat Tarihi Eğitiminde Kullanılması: Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki… 731

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

Renk anlayışı: 16. yüzyılın ikinci yarısında Figürlerde görülen parlak renkli süslemeler

sadeleştirilmiştir. Doğanın renklendirilmesinde de gözalıcı renklerden kaçınılmıştır. Orta Asya duvar resimlerinde kullanılan toprak kırmızısı, lâl, mavi, yeşil, mor, portokal sarısı, pembe ve kahverengi

gibi renkler Osmanlı devri Türk minyatüründe de kullanılmıştır.

Kompozisyon: Minyatür sanatçıları, minyatürün bir kitap sanatı olması konunun bütün zenginliği ile küçük bir sayfaya sığdırılmasına imkân vermediği için, figürleri arka arkaya

sırayacaklarına yerde üst üste yığmayı tercih etmişlerdir; böylece geri plânda bulunması gereken

figürlerin küçülerek renk ve desen zenginliğini kaybetmelerini önlemişlerdir (Yetkin, 34).

Kanuni Sultan Süleyman dönemi, Osmanlı minyatür sanatında pek çok yeniliğin denendiği

bir dönemdir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde tarihi olayları saptama anlayışı “şehnâmecilik”

adıyla devletin resmi tarihini belgeleme niteliğinde resmi bir görev halini almıştır; dönemin önemli

tarihi olayları yazma olarak kayda geçirilirken, bir yandan da resimlenmişlerdir (Atasoy, 1997). 16. yüzyıl Osmanlı minyatürlerinde en çok tarihi ve sarayla ilgili konular seçilmiştir. Tarihi konulu

minyatürlerde genellikle Osmanlı ordusunun seferleri, padişahın tahta çıkışı, kabul törenleri, avları,

bayram kutlamaları, saray içinde ve dışında düzenlenen gösteri ve şenlikler gibi olaylar konu alınmıştır. Bu minyatürlerde Osmanlı tarihinin kudret ve ihtişamı betimlenmiş, Hünername,

Şehinşahname, Silsilename ve Şemailnameler, Sultanların yaptıkları işleri, zaferlerini, hünerlerini,

kuvvet ve kudretlerini, adaletlerini ve devlet idaresindeki başarılarını daha iyi gösterebilmek için minyatürlenmiştir (Atasoy, 2010).

Kanuni döneminde yapılan bu konudaki denemeler II. Selim. (1566-1574) ve III. Murad

(1574-1595) zamanında olgunlaşmıştır (Mahir, 2012, 58). Klasik üslup sanatsever bir padişah olan

III. Murad zamanında minyatür sanatı en yüksek düzeye ulaşmıştır. Bu dönemin minyatür sanatı bakımından en önemli ve en zengin yapıtı Surnâme’dir. Büyük sanat koruyucuları olan III. Murad

ve oğlu III. Mehmed döneminde tarihi konulu minyatür yapımının yanı sıra edebi eserlerin

resimlenmesine de devam edilmiştir. Bu edebi eserlerin başında yüzyıllar boyunca sayısız kopyaları yapılan ve resimlenen Firdevsî’nin şehnâmesi (Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi) gelir.

16. yüzyıl sonuyla 17. yüzyıl başında minyatür sanatı bir yandan geleneksel üslubunu

sürdürürken öte yandan albüm resmi birdenbire büyük bir önem kazanmıştır. Örneğin I. Ahmed

Albümü (Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi) hiçbir metne bağlı olmayan tek tek figürlerin ya da günlük hayatla ilgili konuların işlendiği örneklerden oluşur. Bu resimlerde serbest bir anlatım

üslubuna tanık olunur. Geleneksel anlatım tarzlarından ayrılan bu tür serbest üslup örneklerine 18.

yüzyıl başından günümüze tek sayfa halinde kalan sahnelerde de rastlanmaktadır (Atasoy, 2010).

17. yüzyılda Nakşî (Ahmed Mustafa), 18.yüzyılda da adı renk vuran anlamına gelen Levnî

(Edirneli Abdül-Celil Çelebi) minyatür sanatının ustaları olmuşlardır. Bunlardan III. Ahmed'in saray

nakkaşbaşısı olan Levnî Türk minyatüründe kendine özgü bir okul oluşturan büyük bir ustadır. Levnî, özellikle lIl'üncü Ahmed'in oğlu Şehzade Süleyman'ın sünnet düğünü için Şâir Vehbi'nin yazdığı

Surnâme'yi (Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi) süsleyen minyatürleri ile tanınmıştır. Bu kitapta

yazılı ve bol resimli olarak III. Ahmed’in oğullarının sünnet düğünü anlatılmıştır. Düğün

Okmeydanı’nda düzenlenmiştir. III. Murad dönemindeki düğünde olduğu gibi 1720 tarihli bu düğünde de şenliğe bütün İstanbul esnafı katılmış, çeşitli hünerler sergilenmiştir. Süslenmiş

koçlarıyla celep ve kasapların geçişini gösteren minyatür, esnafları temsil eden ilginç bir örnektir

(Binark, 1978, 277). Levnî çeşitli milletten, meslekten kadın ve erkek figürünü resimlediği çok sayıda örnek bırakmıştır. Sanatçı, yaptığı tek figürlerde konuya uygun bir çizgi ritmi yaratmayı

başarmıştır.

Lale Devri’nde minyatür sanatında Batı resmi tarzında gelişmeler olmuş, minyatüre olan ilgi azalmıştır. Levnî’den sonra Batı’nın konulu manzara resimlerini anımsatan sahnelere yer verilmeye

732 Kadriye TEZCAN AKMEHMET

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

başlanmış ve 19. yüzyıl boyunca minyatür sanatı yerini Batı resim tekniğiyle yapılmış yağlıboya

tablolara bırakmıştır.

3. SURNAME-İ HÜMAYUN

Surnameler, Tarih-i Sultan Süleyman, Hünernâme, Şehnâme-i Selim Han, Şehinşehnâme

gibi başyapıtların dışında yeni bir gözlemcilik gücü ile toplumun yaşayışını yansıtan belgeler olarak Klasik Osmanlı Dönemi’nde değer kazanmışlardır.

Sur (şenlik) düzenleme ve surname (şenlik kitabı) yazma Osmanlılar’a özgü bir gelenektir.

Surname, Osmanlı dönemi Türk edebiyatına özgü bir türdür; Divan edebiyatında padişahın çocuklarının doğumu, sünneti, kızlarının, kız kardeşlerinin evlenmesi gibi nedenlerle düzenlenen

halka açık eğlencelerin anlatıldığı manzum eserlerdir. Sezer Tansuğ, bir edebî tür olarak

surnâmelerin Anadolu düğünlerinde gelen hediyelerle, hediye getirenlerin adlarının yazıldığı kayıt

defteri tutma geleneğine bağlandığını söyler (Korkmaz, 2004, 25). Surname’de sadrazamın, vezirlerin düğün dolayısıyla verdikleri armağanlar, ziyafetler, kurulan otağlar, halka açık eğlenceler,

kandiller, havai fişekler, esnaf alayları, gezdirilen gümüşten şekerden vb. nahıllar, güreş, at yarışı,

cambaz, hokkabaz, kol oyunları gibi gösteriler ayrıntılarıyla anlatılır (Büyük Larousse, 10890).

İlk kayıtlara geçen şenlik 1285’te I. Osman ile Karaman Beyi’nin kızının düğününü kutlamak

üzere düzenlenmiş olup, Osmanlı Hanedanı’nın kuruluş öncesine aittir (Atıl, 1999, 42). Özdemir

Nutku, “Eski Şenlikler” başlıklı makalesinde 48’i önemli olmak üzere 79 saray şenliğinin saptandığını söylemektedir (Ö. Nutku 1972’den aktaran Korkmaz, 2004). 1365’te I. Murad’ın

şehzadesi Yıldırım Bayezid için yapılan şenlik ise ilk sünnet şenliğidir (Mahir, 2012). 19. yüzyıl

sonunda, 1899’da II. Abdülhamid’in, şehzadesinin sünnet düğünü dolayısıyla yaptırdığı şenlik ise

Osmanlı Hanedanı tarafından düzenlenen son büyük kutlamadır. Şenlikler arasında etkinliklerinin görkemi ve uzunluğu ile en fazla bilinenleri sünnet düğünleri olmuştur. Esin Atıl’ın (1999) aktardığı

gibi Kanuni Sultan Süleyman’ın dört oğlunun sünneti dolayısıyla 1530 yılında düzenlenen şenliğin

de üç hafta sürdüğü bilinmektedir.

Bu etkinlikler İmparatorluk bünyesinde salt bir eğlence olmanın ötesinde Osmanlı Devletinin

kuruluşundan 19. yüzyıla kadar devam eden şekliyle kendi dönemlerinin toplumsal, siyasi, ekonomik

ve kültürel özelliklerinin aktarılmasında önemli bir belge olarak değerlendirilmektedirler

(Türkmenoğlu, 2008). Yeni bir gözlemcilik gücü ile toplumun yaşayışını yansıtan belgeler değerini de kazanmışlardır. Erken İslam minyatüründe de bol örnekleri görülen, günlük olaylar, iş hayatı,

düğün-bayram gibi eğlenceler yeni bir canlılıkla bu yeni üslupta işlenmiş; şenlikleri bütün

ayrıntılarıyla anlatan yazma kitaplar olan surnameler için, “surnâme ressamlığı” ortaya çıkmıştır (Arık, 1976).

Surname türündeki resimli yazmalar ilk kez Sultan III. Murad döneminde (1574-1595)

hazırlanmıştır. Sarayda divan kâtibi olan İntizami adında Bosna Foça kökenli bir yazar tarafından Türkçe kaleme alınmış olan adlı eserde III. Murad’ın şehzadesi Mehmet’in 1582’deki sünnet düğünü

şenliği anlatılır. Düğün ve şenlikler, daha önce tarihçiler ve vakanüvisler tarafından anlatılırken, 16.

yüzyılda 1582 şenliği üzerine yazılan bu eserlerle birlikte, surnâme bağımsız bir edebî tür olarak

ortaya çıkmıştır (Korkmaz, 2004). Bu eser, Osmanlı padişahlarının 17 ve 18. yüzyıllarda sünnet ve evlilik gibi nedenlerle düzenledikleri düğün şenliklerini anlatan minyatürlenmemiş çok sayıda eserin

de yazımını başlatan eserdir Bu yazmanın dönemin Baş Nakkaş’ı Osman’ın yönetiminde bir ekip

tarafından resimlendirilmesiyle ilk surname hazırlanmıştır (Mahir, 2012, 108).

Nakkaş Osman, yıllar boyu özel atölye çalıştırmış, Kanuni, II. Selim ve III. Murad

zamanlarında saray için eserler vermiş, Türk minyatür sanatına kendi üslubunu ve damgasını vurmuş

bir minyatür sanatçısıdır. III. Murad zamanında gerçekleştirilen minyatürler, nakkaşların

Minyatürlerin Sanat Tarihi Eğitiminde Kullanılması: Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki… 733

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

ustalıklarının zirveye ulaştığı en parlak dönemi kapsar (Ersoy, 2006). III. Murad döneminde saray

atölyelerinin faaliyetleri arttırılmış, Osmanlı minyatür sanatının en önemli eserlerinin bulunduğu ellinin üzerinde minyatürlü eser üretilmiştir. Çok pahalı olan minyatürlü kitap üretimi sanata tutku

derecesinde bağlı olan bir hükümdarın himayesi ve sanatçıların yüreklendirilip desteklenmesi, III.

Murad zamanında padişah albümleri gibi yeni birtakım eserler denenmesine de imkân sağlamıştır (Atasoy, 1997, 11).

Bu dönemde Osmanlı’da tüm kitap resmi sanatçıları klasik dönem üslubu olarak adlandırılan

Nakkaş Osman’ın üslubunda çalışmışlardır (Atasoy, 1962, 102).

İslam sanatında genel olarak sanatkârların şahsiyetleri üzerinde durulmadığından, Nakkaş

Osman hakkında fazla bilgiye de ulaşılamamaktadır. 16. Yüzyıl Osmanlı tarihçileri sanatkârların

eserlerinin güzelliğini bazı benzetmelerle övmüşler, fakat şahsiyetleri ve eserlerinin meydana

getiriliş biçimi hakkında bilgi vermemişlerdir. 1592’den sonraki tarihlerde herhangi bir eserine rastlanmamış olması, bu tarihten sonra ölmüş olabileceği ihtimalini düşündürmektedir (Atasoy,

1962).

Surname-i Hümayun metninde İntizami, kitabın sonunda, kendisinin Sultanın hizmetine nasıl girdiğini anlatır ve Onu uzun uzun över. Sonra da “Nakkaşın ve Onun Vasfi” başlığı altında

Nakkaş Osman’ın bu kitabın minyatürlerini yapması ile ilişkili olarak ne kadar usta bir Nakkaş

olduğunu birçok sıfat ve benzetmelerle anlatır. Ancak bu konu ile ilgili sayfalar eksik ve metinde ağdalı bir saray dili ile yazılmış olduğundan, kesin bir bilgi edinme imkânı yoktur (Atasoy, 1962,

12).

Bu dönemde Tarih-i Sultan Süleyman, Hünernâme, Şehnâme-i Selim Han, Şehinşehnâme

gibi başyapıtların dışında içinde tek bir tarihi olayı aktarmakla birlikte en önemli ve en zengin yapıtı Surnâme’dir. 1582 yılındaki sünnet düğününün Surname-i Hümayun ile görselleştirilmesi, Türk

sanatı, özellikle de Türk minyatür sanatı açısından büyük önem taşımaktadır (Atasoy, 1997).

İşlenmek üzere ilk defa ele alınan bu konu için yeni bir anlatış tarzı bulunmakta, konuyu daha açık ve gerçeğe yakın anlatabilmek için ifade ve hareket bakımından geleneksel figür kalıpları

yanında yeni figür kalıpları kullanılmakta, asıl anlatılmak istenenler belli kompozisyon kalıpları ile

anlatılmakta, kişiler gerçek durumlarına uygun bir şekilde ve giyimde canlandırılmaya çalışılmakta,

bu şekilde Türk minyatür sanatındaki yeni üslup Türk-İslam geleneği içerisinde kendine özgü özellikleriyle ortaya çıkmaktadır (Atasoy, 1962, 103).

Nakkaş Osman kendi üslubunu yaratmıştır. “Nakkaş Osman İran minyatürcülüğünün tersine,

geometri düzeniyle doğaya fazla yer vermeyerek sembolik hatırlatmaları tercih etmesiyle, düz ve dalgalı çizgiler teşkil edecek bir kompozisyon tarzı ve bu tarzda merkezi kompozisyondan

uzaklaşmasıyla nitelendirilir” (Arık, 1976, 32).

Surname-i Hümayun, günümüzde Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Eserin resimsiz bir taslak nushası daha vardır (Mahir, 2012, 178). Metni Türkçe olan yazma, nesihle

yazılmıştır. Yazmada 432 yaprak ve 427 minyatür yer almaktadır ancak sayısı kesin olarak

bilinemeyen en az 73 yaprağının kayıp olduğu düşünülmektedir.

Minyatürler, bütün bir sayfayı ortalama olarak 31,5x21,5–32x21 cm’lik bir alanı kaplar ve etrafları altın yaldızla çevrelenmiştir. Eserin bütün minyatürleri tam ve karşılıklı iki sayfa olarak

resmedilmişlerdir. Kitabın orjinal cildi bozulmuş, sonradan geç devirde cild vişneçürüğü renginde

yeniden ciltlenmiştir. Kitabın tam ortasındaki şemse içinde ve köşelerde aralarında gül de bulunan çiçek demeti süslemesi vardır. Atasoy (1997), eserin hırpalanmış durumunun çok ele alındığını hatta

bazı sayfaların karalanmış olması nedeni ile padişah çocuklarının eline geçmiş olduğunu

düşünmektedir. Nakkaş Osman ve ekibinin resimlediği bu minyatürlerde benzersiz bir kompozisyon

734 Kadriye TEZCAN AKMEHMET

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

örneği sergilenir. Farklı sanatçılar tarafından yapılmalarına rağmen kurguları aynı olan bu

minyatürlerin değişmez unsurları İbrahim Paşa Sarayı ile At Meydanı olmuştur.

Osmanlı şenliklerindeki çeşitli gösteri ve eğlencelerin benzerlerinin Bizans şenliklerinde de

bulunduğu bilinmektedir. 16. yüzyıl sonlarındaki Osmanlı şenlikleri söz konusu olduğunda ise,

şenlik düzeninin genel olarak Bizans eğlencelerinin düzenine benzediği görülür (Korkmaz, 2004, 12). Eski Bizans’ta da şenlik ve eğlencelerin, sportif olayların düzenlendiği Atmeydanı’nın İstanbul

halkının yaşamında oynadığı rol, Osmanlı Dönemi’nde de değişmemiştir. Birçok isyan ve kanlı

olayın yaşandığı at meydanı, büyük şenliklerin de sahnelendiği yer, İbrahim Paşa Sarayı ise bunları padişah ve önemli konukların seyrettiği yer olmuştur (Atasoy, 1997; And 1982). 1582 şenliğinin

Bizans şenlikleriyle ilişkisi, şenliklerin yapıldığı alan ve genel düzenin benzerliğinden ibaret değildir.

Sezer Tansuğ (1993) 1582 şenliğini tasvir eden minyatürlerin kompozisyon yapısıyla, Bizans

şenliklerinin görsel tasvirlerinin kompozisyon yapısı arasındaki ilişkiye dikkat çeker. Tansuğ’un belirttiğine göre, Surname minyatürlerindeki kompozisyon düzeninin bir eşi Atmeydanı’ndaki

Obelisk’in (Dikilitaş) kaidesindeki kabartma tasvirlerde bulunmaktadır. 4. yüzyılda Büyük

Theodosius döneminde yapılmış olan bu kabartmalar, bir Bizans şenliğini tasvir eder. Kaidenin dört cephesinde hemen hemen hiç değişmeden yer alan dekorda, imparator ve ailesi en yüksekte olmak

üzere devlet büyüklerini, kumandanları, halkı ve gösteri yapanları hiyerarşik bir sıralama içinde

gösteren kabartmalar vardır.

Nakkaş Osman sünnet düğününü akış sırasına bağlı olarak sahnelere bölmüş, At Meydanı ve

İbrahim Paşa Sarayı bir çerçeve halinde tekrarlayarak gösterileri bir tiyatro sahnesi gibi

betimlemiştir. Çift sayfa olarak tasarlanan Surname-i Hümayun’da da bütün minyatürler için aynı

şema kullanılmıştır. Padişah Surname minyatürleri boyunca, kitabın sağ ve sol sayfalarında yer alan ve bir bütün oluşturan minyatürden, sol üst tarafta bulunmaktadır. Geçit törenini, bize göre sağ

tarafında Şehzade Mehmet, solunda iki yaveriyle birlikte izlemektedir. Yukarıda, Padişah ve saray

yapılarının aynı kalan düzeni içinde yalnızca giysiler ve renklerde değişiklikler yapılmış, aşağıda Dikilitaş ve Burmalı Yılan sütun arasında, sürekli değişen olaylar, şenlik etkinlikleri ve eğlenceler

bir tiyatro sahnesi gibi her sahnede aynı kompozisyonda yeralmaktadır. Sağ tarafta yer alan

minyatürlerde yine üst tarafta İbrahim Paşa Sarayı’nın bitişiğine tören için inşa edilen üç katlı locada

geçit törenini izleyen yabancı konuk ve elçilerle saraylılar gösterilmiştir. Bunların altında yer alan minyatürlerde bir topluluk halindeki gösteri yapanlar, alana giren esnaf lonca ve topluluklarını

izlemektedir. Sağ alt bölümünde de, meydanın Ayasofya tarafındaki köşesinde, aralarında kadın ve

çocukların da bulunduğu bir yığın halinde gösterilen figürlerle temsil edilen töreni izleyen İstanbul halkı görülür (Atasoy, 1997). Bu metinlerde halkın eğlendiği bir şenlik değil, saray halkının şenliğe

davetli olarak çağrılan yabancı konukların ve bu arada halkın da izlemesi için düzenlenen bir

resmîgeçit töreni anlatılmaktadır (Resim 1).

Minyatürlerin Sanat Tarihi Eğitiminde Kullanılması: Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki… 735

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

Resim 1. Kahvehane

Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, H1344, vr. 367a-366b

Minyatürler şenliği Padişahın bulunduğu locanın tam karşısından resmetmiştir. Bu kompozisyon ile minyatürlerde sağdan sola, Padişahın yer aldığı bölüme doğru bir hareket

oluşmuştur. Nakkaş Osman’ın bu yönde aynı dekor çerçevesinde her sahneye uyguladığı

çeşitlemelerle, eserinin bütünlüğünü eklemeci bir tavırda geliştirdiği görülmektedir (Türkmenoğlu,

2008). Surnâmelerde anlatılan, şenliğe halkın katılımını gösterebilecek etkinliklerden diğer etkinlikler “Çanak Yağması” ve “Padişahın Halka Para Saçması”dır (Resim 2). Ancak bu etkinlikler

halkın eğlenmesinden çok, gösteri amacıyla düzenlenir. Böylece Padişahın, yani

Osmanlı’nın,”otoritesi”, “cömertliği” ve “zenginliği” padişahın kullarına ve davetlilere sergilenmiş olur.

736 Kadriye TEZCAN AKMEHMET

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

Resim 2. Padişahın Halka Para Saçması

Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, H1344, vr.47b-46a

52 gün süren bu şenlik sırasında, İbrahim Paşa Sarayı’nda oturan Padişah ve şehzadenin önünden geçen esnaf loncalarını ve gösterileri yüzlerce minyatürde, mimarlardan kahvecilere,

ekmekçilerden kebapçılara, camcılardan çengi ve cambazlara kadar her kesimden esnafların

minyatürleri ile dönemin meslekleri ayrıntılı olarak ele alınmıştır (Resim 3). Bu esnaf gösterileri, İstanbul halkının o devirde yediği, içtiği, giydiği, kullandığı her çeşit eşyayı, üretilen her çeşit malı

ve bunların nasıl yapıldıklarını da ayrıntılı olarak betimlemektedir (And, 1982, 237; Atasoy, 1962).

Minyatürlerin Sanat Tarihi Eğitiminde Kullanılması: Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki… 737

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

Resim 3. Ekmekçiler

Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, H1344, vr.153a-152b

Ayrıca bu törenlere İstanbul’un bütün esnaf loncaları da katılıp hünerlerini göstermişlerdir.

Padişahın çeşitli din ve etnik kökene mensup kullarının, loncalarının hünerleri, ürünleri, eşyalarının

zenginliği ile de İmparatorluğun ihtişamı sergilenmiştir. Bu bakımlardan Surnâme-i Hümayun

minyatürleri sanat tarihi için olduğu kadar, kültür tarihimiz için çok önemlidir; araştırmacıların bir belge olarak kullandıkları bir kaynaktır. Örneğin Aslan ve Yazar’ın (2015) Türk cam sanatını kültür

ürünü olarak inceledikleri çalışması buna örnek olarak verilebilir.

Surname-i Hümayun III. Murat döneminde imparatorluğun sanatının yanında siyasal ve ticari gücü ile kültürünü sergilemesiyle Osmanlı tarihi için de ayrı bir önem taşımaktadır. Şenliklerin

yapıldığı dönem Osmanlı İmparatorluğu için bir çelişkiler dönemi olarak kabul edilmektedir.

İmparatorluğun en geniş topraklarına sahip olduğu bu dönem bir taraftan da ayarı bozuk para çıkarılması, rüşvet gibi devlet yapısı ve işleyişindeki idari bozukluklara; diğer taraftan yeniçeri

isyanları gibi imparatorluk otoritesindeki çözülmelere sahne olmuştur. Gerilemenin başladığı bir

toplumsal yapıda Osmanlı İmparatorluğunun kaybolan siyasi etkinlik ve otoritesi, onun zenginlik ve

itibarını ortaya çıkarmaya yönelik olmuştur. III. Murad’ın oğlu için yaptırdığı sünnet düğünü, Osmanlı İmparatorluğu tarihinde en önemli sosyal olayların başında gelmektedir. Önemli devlet

görevlilerinin şenliklerin yürütülmesi ve düzenlenmesinde görevlendirilmesi de, taşıdığı siyasi

önemi belirtmektedir. Askeri bir varlık göstermekten uzak olan III. Murad, Osmanlı İmparatorluğu’nun büyüklüğü ve ihtişamını Şehzade Mehmed’in sünnetini büyük bir ihtişamla

738 Kadriye TEZCAN AKMEHMET

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

kutlayarak yeniden dünyaya duyurmak istemiştir. Düğünün birçok tarihi kaynakta 16. Yüzyılda

moda olan seyehatname/anı edebiyatında anlatılması, gerek Osmanlı, gerekse yabancı ülkelerde ne kadar ilgi uyandırdığını ortaya koymaktadır (Atasoy, 1997).

4. SANAT TARİHİ EĞİTİMİ

“Sanat tarihi” kuruluşundan itibaren tarihi bilimler sınıfında, eski çağların sanatlarını, sanatın farklı dönemlerini inceleyen bir bilim dalı olarak yapılandırılmıştır. Prof. Dr. Semavi Eyice (2003),

sanat tarihini “kültür mirası olarak adlandırılan eski eserlerin, tanıtılması ve öğretilmesi ile uğraşan

bilim dalı” olarak tanımlamıştır. Sanat tarihi eski çağlar ve sanatların yanında bir sanat ya da sanatlar arasındaki ilişkileri tarihsel boyutta kurma amacıyla hareket etmeye; sanatı oluşturan öğelerin tarih

içindeki ağırlığını ve dağılım düzenini saptarken, sayısız ve karmaşık sanat olgularının hiyerarşisini

aramaya başlamıştır. Mülayim (1994) sanat tarihinin tarih koşullarından doğan maddi kültür eşyasını

inceleyen bir bilim dalı olması, sanat tarihinin malzemesini tarih içinde üreten varlığın insan olması, insanın ise her çağda değişmesi nedeni ile bu bilim dalının gelişme ve değişmelere ait bilgileri

topladığına, insanların sanat eseri üretmelerinin itici gücünün ne olduğunu, bu gücün sanat formlarını

nasıl değiştirdiğini bilmek için çaba harcadığını belirtmekte ve sanat tarihinin konusunu sanatın ana şekilleri, dış ve iç belirtileri ile ilgili gelişme süreçleri ile bunların yapı ve temalarını zaman ritmleri

içinde incelemek olduğunu ifade etmektedir. (Mülayim, 1994, 29). Cahit Kınay(1993,5) ise, sanat

tarihini, “sanat denilen olayın doğuşundan günümüze kadar birçok memleketlerde ne şekilde ne tür eserler vererek göründüğünü inceleyen, sanat eserlerinin ve onları yapan sanatçıların üsluplarını,

sanat anlayışlarını saptayarak değerlendirmeyi amaçlayan bir bilim dalı” olarak tanımlamaktadır.

Sanat tarihi, insanların çeşitli tarihi bağlamlarda sanat nesnelerini keşfederek sanatın topluma ve

kültüre katkısını; sanat nesnelerinin tarihsel, kültürel ve biçimsel boyutlarının yanında sanat nesnelerinin estetik değeri ile diğer anlam ve değerlerini araştıran ve bunların anlaşılmasına katkı

sağlayan bir bilim dalıdır.

Sanat tarihi araştırmalarında sanat eserinin farklı açılardan incelenmesi gerekmektedir. Mülayim (1994) “Her eser ait olduğu kronolojik dilimin bir özeti gibi olduğundan sanat tarihi

araştırmasındaki ana problemlerden birinin, sanat nesnesinin zamana bağlı değişimlerinin kronolojik

olarak belirlenmesi” olduğunu söyler. Sanat tarihi öğretiminde 19. yüzyıldan beri uygulanan yöntem,

sanat tarihini kronolojik, tematik ve kıyaslamalı olarak ögretme biçimidir. Bu yaklaşım doğru olmakla birlikle, tarih sırasına göre öğretme, öğrencileri, isim, tarih ve ayrıntıları ezberlemeye zorlar;

bu da çağımız eğitim anlayışına ters düşen pasif bir öğretim şeklinin doğmasına neden olur. Bu

nedenle kronolojik öğretimin yanında soruşturmaya dayalı bir yaklaşımla öğretimin yapılması daha verimli olacaktır (Pazienza, 1986). Özellikle ortaöğretimde öğrenme şekli soyuta yönelik olduğu için

soruşturmaya dayalı bir yaklaşım, sanat tarihinin öğrenilmesinde daha etkili olur. Bunun yanında

soru sorarak öğrenme, yönlendirici ve açık uçlu bir yöntem olduğundan kişiyi sanat tarihçileri gibi davranmaya yöneltir (Pazienza, 1986; Çetin, 2001). Sanat tarihi öğretiminde en önemli amaç, belli

bir kültüre ve döneme ait sanat eserinin önemini sanat tarihsel bir perspektif içinde öğrencilere

aktarmaktır. Bu anlamda sanat öğretmeninin görevi, öğrencilerin, belli bir kültürde ve belli bir zaman

dilimi içinde oluşan sanat eserlerini ve onun toplum içindeki yerini ve önemini anlamalarını sağlamaktır. Sanat tarihi öğretmenleri bunu yaparken, sanat tarihi bilgisini ‘bir disiplin ve tarihsel

anlayış süreci olarak’ vermelidirler (Gültekin, 2009). Öğrencileri bir sanat tarihçisinin rolünü

üslenmeye itmeli; onları sanat eseri ile ilgili sorular sormaya, bu eserler ve onların kendilerine verdiği kültür hakkında nasıl bilgi edineceklerini ögrenmeye yönlendirmelidirler (Pazienza, 1986; Kırışoğlu

ve Stokrocki, 1997).

Sanat tarihi eğitiminin günümüz sanat eğilimindeki yeri çok önemlidir. Sanat tarihinin öncelikle 1950 ve 1960’ların sonunda öğretim programındaki reform hareketleri sonrasında diğer

disiplin alanları ile bağlantısı kurulmuş, ‘disiplin merkezli sanat anlayışı’nın öğretim

Minyatürlerin Sanat Tarihi Eğitiminde Kullanılması: Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki… 739

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

programlarındaki yerini alması ile sanat tarihi, görsel sanat eğitimindeki olmazsa olmaz dört

bileşenden biri olmuştur. Diğer bileşenler sanat uygulaması, sanat eleştirisi ve estetiktir (Eisner ve Day, 2004; Dobbs, 1998). Teoriyi savunan yayınlar, bu dört disiplinin her birinin (öğretiminin,

sanatın önemi ve gerekliliğinin anlaşılmasına, sanatla ulaşılan güçlü düşüncelerin araştırılmasına,

sanat eserlerini üretmek, tanımlamak, yorumlamak ve analiz etmeye yönelik olarak çocukların derinlemesine yeteneklerinin arttırılmasına, sanat dilinin anlaşılarak görsel sanatlar ile kültürel ve

tarihi çevre ilişkilerinin değerlendirilmesine, sadece sanat yapan uygulayıcılar degil sanattan zevk

alan bireyler yetiştirilmesine önemli ölçüde katkıda bulunduğunu belirtmektedirler (Kirişoğlu, 2005; Çetin, 2001; Kirişoğlu ve Strokrocky, 1997; Aykut, 2006).

Herhangi bir sanat türünde görülen özellikler bir ölçüde toplumun kültür yapısı tarafından

belirlenir. Sanat, kültürün ve kültür değişmelerinin en hassas göstergesidir (Mülayim, 1989). Sanat

tarihi kapsamındaki sanat ve kültür incelemelerinin bu anlamda önemli bir değeri bulunmaktadır. Sanat Tarihi sayesinde öğrenci, sanatı aracılığıyla çeşitli ülkelerin sanat nesnelerini, formlarını ve

sanatçılarını öğrenirler. Bu da kültürlerarası iletişim ve etkileşimi güçlendirir (Çetin, 2001). 2008

yılında, Avrupa Konseyi kültürler arası iletişim üzerine yazı, sanat ve kültür eğitimi kanalıyla diyalogun, öğrenmenin, kültürler arası etkileşimin desteklenmesinde belirgin bir potansiyele sahip

olduğu bilinen eğitim kurumları arasında sanat nesnelerinin bulunduğu ve sanat tarihi

incelemelerinin temel mekânlarından biri olan müzeleri de belirlemiştir (Eurydice, Avrupa Eğitim Bilgi Ağı, EACEA, 2009). Sanat tarihi öğretimi sanat eserleri ile çalışmaların gerçekleştirildiği bir

öğretim çevresi ile desteklenmelidir (Göğebakan, 2011). Sanat tarihi içerisinde yer alan kaynakların

çoğu müzelerde bulunur. Bu anlamda müzelerdeki sanat nesneleri aracılığıyal gerçekleştirilen sanat

tarihi eğitimi, farklı kültürlerin eserleri aracılığıyla inanç ve değerlerini, siyasal, sosyal, psikolojik hatta coğrafik bakış açılarını anlamamızda etkilidir.

Müzeler, sanat eserlerinin ve ilişkili bilgilerin incelenmesi için de uygun ortamlardır.

Türkdoğan’a göre (1984) sanat tarihi derslerinde konuların kuru ve monoton bir anlatım içine sıkıştırılarak ezberciliğe dayanan yöntemlerle öğretilme düşüncesinin hiçbir zaman sanat eğitiminin

amaç ve özüne uygun bir yöntem sayılmadığı ve günümüz sanat tarihi öğretiminde, bu görevi

üstlenen ögretmenlerin, sanat tarihi bilgisinin yanında verilen bilgi ve becerileri çeşitli görsellerin

yanında sanat eserleri ve kopyaları ile somutlaştırarak öğrenciye vermeleri gerektiğini vurgulamaktadır. Sanat tarihinin doğasından kaynaklanan, sözel ve soyut sembollerin kullanılması,

öğretim etkinliğinin azalmasında, hatırlanma düzeyinin düşük olmasında baş faktör olarak

değerlendirilebilir. Modern görsel sanatlar eğitimi içinde sanat tarihi, sadece bilgi aktarımını esas almaz. Çağdaş görsel sanatlar eğitimi, çocuk merkezli eğitim-öğretim etkinlikleri benimsediğinden,

yöntem-teknik, araç-gereç kullanımı ile daha verimli sanat tarihi eğitimi yapılmasına yönelik

çalışmaları da kapsar (Witcombe, 2008; Gültekin, 2009). Bu noktada da müzelere önemli görevler düşmektedir. Müzeler de öğretmenlerin bu ihtiyaçlarına yönelik olarak sanat eserlerini tanıtan

kaynaklar ve öğretmenlerin öğrencileri ile birlikte sanat eserlerinin inceleyebilecekleri ortamlar ve

materyaller yaratmaları gerekmektedir.

Eyice’nin “Sanat tarihi, her aydın olduğunu iddia eden kişinin, bir dereceye kadar bilmesi gereken bir konudur. Batı ülkelerinde buna önem verilmiştir. Ancak o ülkelerde mimarinin yanı sıra

eski sanatları temsil eden resim sanatı ürünlerinin de toplandığı müzeler, sanat galerileri vardır”

sözleri ile müzelerin sanat tarihi eğitimindeki önemini vurgulamaktadır (Eyice, 2003).

Sanat tarihi çalışması, kişinin kendi sanatı hakkında bilgi ve inceleme yapması, öğrencinin

ulusal sanat dillerini anlaması ve bu sanata değer vermesinin yanı sıra, sanatın incelenmesi yoluyla

kendi ulusal özelliklerini ve kültürel ilkelerini öğrenmelerine katkıda bulunur. Sanat tarihi araştırmasıyla bağlantılı olarak öğrenciler küresel olduğu kadar kendi kültürlerindeki sanat eserlerini

incelemeye ve araştırmaya da ihtiyaç duyarlar. Sanat eserleri ulusal değerlerin ifadesini en iyi şekilde

740 Kadriye TEZCAN AKMEHMET

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

iletirler (Özsoy, 2003; Gültekin, 2009).

Sanat tarihi alanındaki çalışmalar geçmişin sanat eserleri üzerinde düşünmemizi sağlayarak günümüz ve gelecekteki eserler ile ilgili tartışmalara yön verecektir. Sanat eserlerinin amacının,

neden yapıldığının, yapan sanatçının sanatsal katkılarının anlaşılması sanat ve kültür varlıklarının

korunması açısından da dikkate değerdir. Sanat tarihi derslerinde sanat, sanatçı, toplum unsurları incelenirken, her evre sanatından ve sanatçısından öğrenciler, kendilerine özgü tarihi ve estetik bir

sonuç çıkarabilmelidirler. Okullarda kuramsal dersler sırasında yer alan sanat tarihi, bir yönü ile

kültür, öteki yönü ile üslup/ekol tarihi anlayışı ile yorumlanıp öğretilmelidir (Gültekin, 2009, 109).

5. TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNDE SANAT TARİHİ ÖĞRETİMİ

Türkiye’de sanat eğitiminde, üniversite dışındaki örgün eğitim siteminde Cumhuriyet’in

kuruluşuna kadar yeterli gelişme olmamış; Tanzimat Dönemi’nden itibaren yapılandırılmaya

çalışılan batılı eğitim sistemine göre eğitim ve öğretim içinde sanat tarihi öğrenimi gerçekleştirilememiştir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında uygulanan eğitim ve kültür politikalarına bağlı

olarak sanat tarihi alanındaki çalışmalar da hız kazanmıştır. Öncelikle liselerde başlatılan sanat tarihi

öğretimi, 2000’li yıllardan sonra ilköğretim öğretim programlarına da girmiştir.

5. 1. 2004 İlköğretim Öğretim Programı Görsel Sanatlar Eğitimi ve Sanat Tarihi

Türkiye’de Avrupa Birliği’ne tam üyelik çalışmaları sürecinde 2003-2004 Eğitim-Öğretim

Yılı’nda başlanan ilköğretim programlarının geliştirilmesi çalışmaları ile Türkiye’ de sanat tarihi eğitimi alanında önemli bir adım atılmıştır. 2005-2006 Eğitim-Öğretim Yılı’nda tüm ilköğretim

okullarında uygulamaya konan yeni bir öğretim programı geliştirilmiştir. Bu yıla kadar sanat tarihi

eğitimi sadece liselerin öğretim programında yer alırken, 2005 yılından itibaren İlköğretim 1-8.

Sınıflar için Resim İş dersi yerine uygulamaya geçirilen ‘Görsel Sanatlar Eğitimi’ dersi kapsamında ilkokul ve ortaokul öğretim programlarına girmiştir.

Resim, heykel, mimarlık, grafik sanatlar, endüstri tasarımı, uygulamalı sanatlar,

sinematografi, fotografi, tekstil, moda tasarımı, seramik, bilgisayar sanatı gibi dalların tümüyle ilgili olarak okul öncesinden yüksek öğrenime kadar her aşamadaki sanat eğitimi ve öğretimiyle ilgili

kuramsal ve uygulamalı çalışmalar “Görsel Sanatlar Eğitimi” olarak adlandırılmaktadır (Kırışoğlu,

2002, 2). Bu öğretim programında ‘görsel sanatlar’, insan bilincini yeniden düzenleyebilecek

kazanımları sağlayan ve bu sayede duygusal gelişime katkıda bulunarak duygu birliği oluşturan; onun yaratıcılık ve üretkenlik yönünü açığa çıkartarak sanatsal gelişimini teşvik eden; farklı fikirler,

ülkeler ve kültürlerle iletişim kurarak onlara saygı duymayı öğreten ve empati gibi değerleri

kazandırarak toplumlar arasında köprü vazifesi gören; kültürel mirasa değer vermenin önemini kavratan; estetik değer yargılarının gelişimine katkı yapan; bireylerin görsel okuryazarlığı

kazanması, eleştirel düşünmesi ve problem çözmesi için eğitsel süreci organize eden bir alan’ olarak

tanımlanmaktadır. Ayrıca görsel sanatlar, insanlık tarihinin geçmişini bize aktarmakla birlikte kim olduğumuzu, tarihimizi, kültürümüzü ve dünyadaki yerimizi anlamamıza yardımcı olduğu

vurgulanmakta; bireyin kişisel yaşantısına katacağı olumlu edinimler, küresel anlamda ilişki

içerisinde olduğumuz insanlar ve toplumlar açısından avantajlar sağladığından her düzeydeki yaş

grubundan bireyler için bir gereksinim olarak görülmektedir. ‘İlköğretim Görsel Sanatlar Dersi’ bu gereksinimler doğrultusunda hazırlanmıştır (MEB, 2013).

Öğretim programını incelediğimizde, sanat tarihi öğretimine yönelik de temel hedefleri

olduğu; bu hedeflerin, görsel sanatların 12 maddeli hedeflerinden aşağıdaki 5 tanesi ile ilişkili olarak programda önemli bir yere sahip olduğu görülmektedir (MEB 2013) :

1. Görsel okuryazarlık, algı ve estetik bilincine sahip;

Minyatürlerin Sanat Tarihi Eğitiminde Kullanılması: Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki… 741

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

2. Görsel sanatlar alanındaki temel kavram ve uygulamalar konusunda bilgi, beceri ve

anlayışa sahip;

3. Görsel sanatlar ile ilgili tartışmalara etkin olarak katılan ve bu tartışmaları

değerlendiren;

4. Görsel sanatların doğası ve kökenini inceleyen, değerini sorgulayan;

5. Görsel sanatlara ait kültürel mirasın değerini anlayan ve onları koruyan,

bireyler yetiştirmek.

Programda görsel sanatların doğasında var olan kavramlar bilgisinin elde edilmesi, sanatçının ve sanat eserinin değerinin anlaşılması, sanat eseri üzerinde tartışma yapılması, görsel

sanatlara ait kültürel mirasın incelenmesi, onların değerinin fark edilmesi ve koruma bilinci

kazandırılması, estetik değer yargılarının geliştirilmesi gibi sanat tarihi ile doğrudan ya da dolaylı

olarak ilişkili kazanımlara da yer verilmiştir.

Görsel sanatlar dersi programının 1-4. sınıflarında genel olarak duygu ve düşüncelerin sanat

yoluyla nasıl ifade edilebildiği, sanatın değerli olduğu, sanat eserlerinin süreç içerisindeki değişimi

ve yapıldıkları yerlerin tanınması; Türk kültüründen ve farklı kültürlerden esinlenilerek yeni fikirler oluşturulması, bu fikirlerin uygulamaya yansıtılırken sanat malzemelerinin ve tekniklerinin

kullanılması; oyun ve sorgulama yoluyla öğrenmenin gerçekleşmesi, yerel sanat ürünleri üzerindeki

motiflerin incelenmesi, sanata karşı duyarlı olunması ve geçmiş dönemlerde yapılmış sanat eserlerinin günümüz sanatına etkisi üzerine yoğunlaşılmıştır. Makalenin konusunu oluşturan Görsel

sanatlar dersi programının ortaokul 5-8. sınıflarında ise genel olarak edinilen bilgilerin özümsenmesi

ve sanat eserlerinin daha anlamlı değerlendirilmesi, sanat çalışması oluşturmada ve sanatı takdir

etmede kişisel değer ve fikirlerin iletimi; sanatçıların formları, materyalleri ve sembolleri eserlerinde nasıl kullandıklarının analiz edilmesi ve değerlendirilmesi; yaratıcı sürecin araştırılması, analizi ve

keşfi, sanat elemanları ve tasarım ilkeleri doğrultusunda geleneksel ve çağdaş sanat materyallerinin

kullanılarak tasarım yapılması, görsel sanat dilinin geliştirilmesi, sanatın anlamının ve değerinin araştırılması; görsel sanat çalışması oluşturulurken farklı tekniklerin bir arada kullanılması üzerine

odaklanılmıştır.

‘Görsel Sanatlar Eğitimi’ dersi, öğretim programının temel hedefleri ve kazanımlarını

gerçekleştirecek üç temel öğrenme alanı üzerine odaklanmıştır: Görsel İletişim ve Biçimlendirme, Kültürel Miras, Sanat Eleştirisi ve Estetik. Bu alanlardan ‘Kültürel Miras’ öğrenme alanı ve ‘Sanat

Eleştirisi ve Estetik’ sanat tarihi ile ilişkilidir.

Ayrıca Programın uygulanması ile ilgili açıklamalarda kültürel miras alanı ile ilgili konuların, müze eğitimi ve sanat tarihi ile ilişkilendirilmesi gerektiği doğrudan vurgulanarak sanat

tarihinin bu programdaki öneminin altı çizilmektedir. Öğretmenin başta Türk sanatı olmak üzere

farklı dönemlerin özelliklerini, önemli sanatçılarını ve sanat eserlerinden örnekleri bir bütünlük içerisinde gösteren sanat tarihi şeridi oluşturması, bunu bir öğretim materyali olarak kullanması

gerektiği ifadeleri edilmektedir.

Program, öğrenmede tek öğrenme ortamının sınıf olmadığını; müze, sanat galerisi, ören yeri,

tarihî yapı ve mekânlar, sanatçı atölyeleri gibi yerlerin de öğrenme ortamı olabileceğini vurgulayan ve aynı zamanda bu mekânların kullanılmasına ve müze eğitimi ile ilişkilendirilmesine olanak veren

bir yapıda düzenlenmiştir.

5. 2. Seçmeli Görsel Sanatlar Dersi (5, 6, 7 ve 8. Sınıflar) ve Sanat Tarihi

2014 yılında, ortaöğretimi yeniden yapılandırılması çalışmaları kapsamında da Ortaokul ve

742 Kadriye TEZCAN AKMEHMET

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

İmam Hatip Ortaokulu Seçmeli Görsel Sanatlar Dersi (5, 6, 7 ve 8. Sınıflar) Öğretim Programı, 2014-

2015 Öğretim Yılından itibaren 5, 6 ve 7. sınıflardan başlamak üzere kademeli olarak uygulanmaya başlamıştır. Seçmeli Görsel Sanatlar Dersi için hazırlanan bu Öğretim Programı’nda, 1739 sayılı

Millî Eğitim Temel Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen Türk Millî Eğitiminin Genel Amaçları

ile Türk Millî Eğitiminin Temel İlkeleri esas alınmıştır (MEB, 2014).

İsteğe göre haftada iki veya dört saat seçilebilen bu ders kapsamında zengin bir içeriğe sahip

olan görsel sanat alanlarından resim, grafik tasarım, seramik, geleneksel sanatlardan da ebru, tezhip

ve minyatür ele alınmıştır. Belirlenen görsel sanat alanları genel anlamda hem iki hem de üç boyutlu olması, yaşamın içinde yer alması ve okul ortamında uygulanabilir olması gerekçesi ile tercih

edilmiştir. Minyatür modülünde öğrencinin ifade gücünü geliştirmesi, hayal dünyasını

yansıtabilmesi, çevresini ve doğayı gözlemleyerek uygulamaya dönüştürebilmesi amaçlanmıştır.

Bu son değişiklerle sanat tarihi dersi ilkokuldan başlayarak sanat tarihi öğretimi zorunlu olarak teoride öğretim programlarına girmiş bulunmaktadır. Derslerin sanat tarihi ile ilgili özel

hedefleri Surname-i Hümayun yazması minyatürleri ile ilişkili olarak bir sonraki bölümde ele

alınacaktır.

6. SURNAME-İ HUMAYUN’UN SANAT TARİHİ ÖĞRETİMİNDE

KULLANILMASI

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından sanat tarihi öğretim programlarında müze, galeri gibi ortamlarda, değişik yöntem-teknik, araç-gereç kullanımı ile daha etkili öğretim yapılmasının önemi

vurgulanmakta ve müzelerden bir eğitim ortamı olarak faydalanılması önerilmektedir. Çünkü

günümüz çağdaş eğitim yaklaşımı içinde sanat tarihi eğitiminde öğrencinin pasif olduğu, kitap ve

anlatıma dayalı ezberciliğe dayanan öğretim yöntemleri etkili bulunmamaktadır (Pazienza, 1986). Sanat tarihi derslerinin sanat eserleri ve/veya kopyaları ile desteklenerek bu nesnelerle ilişkili

çalışılarak gerçekleştirilmesi gereklidir. Bu nedenlerle sanat tarihi derslerinin müzelerde

gerçekleştirilmesi çok önemlidir. Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan Surname-i Hümayun bu bağlamda sanat tarihi öğretiminde kullanılması açısından çok uygun bir eserdir. Bunun başlıca

nedenleri şöyle sıralanabilir:

Ulusal sanat biçimleri, kültür ve değerlerimizin tanınması çocuk ve gençlerin eğitimi

açısından çok önemlidir. Sanat tarihi araştırmasıyla bağlantılı olarak öğrenciler küresel olduğu kadar

kendi kültürlerindeki sanat eserlerini incelemeye ve araştırmaya da ihtiyaç duyarlar. Türk minyatür sanatının ve de Türk el sanatlarının en karekteristik örneklerinden biri olması nedeni ile çocuk ve

gençlerimiz Surname-i Hümayun’un örneği üzerinden minyatür sanatını öğrenebilirler.

Sanat tarihi araştırmalarında sanat eserinin farklı açılardan incelenmesi gerekmektedir.

Sanat nesneleri sanatsal olarak üretildiği günden bugüne taşıdığı anlam ve değerlerinin yanında onu üreten toplumun tarihsel, sosyal ve kültürel boyutları hakkında da bilgi alabileceğimiz birinci

dereceden kaynaklardır. Sanat ve sanat tarihi açısından önemli olmasının yanında, toplumun

yaşayışını yansıtan belgeler olarak da değer kazanmışlardır. Bu minyatürlerden Surname-i Hümayun’dan bir öğretim materyali olarak yararlanılması -öğretim programında önerilen

‘öğrencinin deneyimleri ve yakın çevresi ile ilgili olma’ özelliği nedeni ile- o yaşlardaki çocukların

yaşantısı ile ilişkili olduğundan ve konu olarak dönemin eğlencelerini içerdiğinden ilgilerini çekerek

öğrenme için motivasyonun güçlendirilmesini sağlayabilir.

Surname-i Hümayun minyatürleri, sanat tarihi öğretiminin ‘belli bir döneme ve kültüre

yönelik sanat eserlerinin öneminin ve toplum içindeki yerinin anlaşılması’ amacına yönelik inceleme

için de çok uygun bir eserdir. Öğretmenler bu inceleme için soruşturmaya dayalı bir yaklaşımla

öğrencileri bir sanat tarihçisinin rolünü üslenmeye itebilir; onları sanat eseri ile ilgili sorular sormaya,

Minyatürlerin Sanat Tarihi Eğitiminde Kullanılması: Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki… 743

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

bu eserler ve onların kendilerine verdiği kültür hakkında nasıl bilgi edineceklerini ögrenmeye

yönlendirebilirler.

Çalışma kapsamında hedef kitle olarak belirlenen ortaokulların öğretim programları ile sanat

tarihi öğretimi arasında nasıl ilişki kurulabileceği öncelikle zorunlu daha sonra ise seçmeli Görsel

Sanatlar Dersi Kültürel Miras ile Sanat Eleştirisi ve Estetik öğrenme alanları ve bunların altında yer alan kazanımlarla bağlantılar kurularak, öğretim programında yer alan kazanım numaraları ile

açıklanmıştır.

6. 1. İlköğretim 5-8. Sınıf Görsel Sanatlar Dersi ve Sanat Tarihi Öğretimi

İlköğretim 1.-4. sınıflarda görsel sanatlar dersi kapsamında sanat tarihi ile ilişkili olarak

öncelikle bilme ve anlama düzeyinde çalışmalar yapılmaktadır: Öğrencilerin sanatın, kültürün bir

parçası olduğunu fark etmesi; sanat eserinin renk, çizgi, biçim/şekil açısından özelliklerini söylemesi;

el sanatlarını tanıması; sanat eserinde kullanılan sanat elemanlarını ve tasarım ilkelerini göstermesi; görsel sanat çalışmasını oluştururken farklı yazılı kaynak, kavram ve temalardan esinlenmesi; geçmiş

dönemlerde yapılmış olan sanat eserlerinin günümüz kültürüne etkisini incelemeleri üzerine

yoğunlaşılmaktadır. Türk kültürüne ve diğer kültürlere ait sanat eserleri ve mimari yapıların belirgin özelliklerini karşılaştırır. İlköğretim 5.-8. Sınıf görsel sanatlar dersi kapsamındaki ise sanat tarihi

öğretimine ilişkin daha çok analiz, sentez ve yoruma dayalı; öğrencilerin edindikleri bilgileri

özümsemeleri ve sanat eserlerinin daha anlamlı değerlendirilmeleri üzerine yoğunlaşılarak görsel sanat çalışması oluşturmada ve sanatı takdir etmede kişisel değer ve fikirlerin iletimi üzerine vurgu

yapılır.

6.1.1. 5. Sınıf Görsel Sanatlar Dersi Öğretim Programı

Beşinci sınıf görsel sanatlar dersinde öğrencilerin edindikleri bilgileri özümsemeleri ve sanat eserlerinin daha anlamlı değerlendirilmeleri üzerine yoğunlaşılır. Bu düzeyde görsel sanat çalışması

oluşturmada ve sanatı takdir etmede kişisel değer ve fikirlerin iletimi üzerine vurgu yapılmaktadır.

Kültürel Miras

5.2.2.) Geçmişte ve günümüzde yapılmış olan sanat eserleri arasındaki farklılıkları belirler:

Minyatür sanatı ile günümüz resim sanatı arasındaki farklılıkları sorgulayabilir. Surname-i Hümayun

eserinden seçilen bir minyatür ile günümüz çağdaş resim sanatından seçilen bir örnek

karşılaştırılabilir.

5.2.3). Müzeler ile görsel sanatları ilişkilendirir: Müzelerin kültürel mirasa katkıları Topkapı

Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde bulunan Surname-i Hümayun örneğinde minyatür sanatı

örneklerinin müzelerde yer alması tartışılabilir.

5.2.4.) Kullanılan sanat malzemeleri ile görsel sanat alanındaki meslekler arasında ilişki

kurar: Surname-i Hümayun’un yapılış öyküsü üzerinden nakkaşlık mesleği ve kullandığı malzemeler

üzerinde durulur.

Sanat Eleştirisi ve Estetik

5.3.4.) Bir sanat eserini yapıldığı dönem ve şartlara göre analiz eder: Surname-i Hümayun’un

yapıldığı klasik Osmanlı Devri sosyal ve siyasal durumu analiz edilebilir. Surname-i Hümayun’un

işlevi, Nakkaş Osman’ın içinde bulunduğu çevre ve şartlar, sanatçıyı etkileyen dinsel, düşünsel, kültürel özellikler araştırılabilir.

5.3.6.) Sanat eserlerinin neden farklı değerlendirildiğini öğrenir: Minyatür sanatı konusunda

Batılıların minyatür sanatı ile ilgili görüşleri; bir sanat eserinin duyusal, ekonomik, tarihsel, sosyo-kültürel, işlevsel vb. açılardan değerlendirildiğinden dolayı estetik yargıların farklı olabileceği

744 Kadriye TEZCAN AKMEHMET

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

üzerinde durulur.

6. 1. 2. 6. Sınıf Görsel Sanatlar Dersi Öğretim Programı

Bu sınıfın Görsel Sanatlar dersi kazanımlarını sanat tarihi öğretimi açısından incelediğimizde

sanat eserini tanımlama, çözümleme, yorumlama ve yargılama konusuna odaklandıklarını görürüz.

Kültürel Miras

6.2.5.) Görsel sanatlar, tarih ve kültürün birbirlerini nasıl etkilediğini fark eder. Surname-i

Hümayun‘un tarihsel değeri, Türk minyatür sanatına ve kültürüne etkisi tartışılabilir.

Sanat Eleştirisi ve Estetik

6.3.1.) Sanat eserini tanımlarken, çözümlerken, yorumlarken ve yargılarken eleştirel

düşünme becerilerini kullanır: Surname-i Hümayun incelenerek bu eserde Nakkaş Osman’ın neyi

anlatmak istediği ve nasıl anlattığı açıklanmaya çalışılır.

6.3.4.) Sanatçıların niçin sanat eseri oluşturduklarını tartışır. Nakkaş Osman’ın Surname-i Hümayun’u hangi amaçla resimlediği dönemin siyasi ve sosyal olayları ile ilişkili olarak açıklanır.

6. 1. 3. 7. Sınıf Görsel Sanatlar Dersi Öğretim Programı

Öğrencilerin sanat elemanları ve tasarım ilkeleri doğrultusunda geleneksel ve çağdaş sanat eserlerindeki tema, konu ve sembolleri değerlendirirken sorgulama becerisini kullanarak görsel sanat

dilini geliştirmeleri üzerine vurgu yapılır: Bu öğrenme alanı altında Surname-i Hümayun’un kendi

dönemi için anlam ve değerinden sonra günümüzdeki anlamı ve değeri üzerine araştırma yapmaları için teşvik edilebilirler.

Kültürel Miras

7.2.1.) Sanat eserlerindeki üslupları fark eder: Sunrname-i Humayun’da Nakkaş Osman’ın

kullandığı üslup incelenerek Klasik Osmanlı minyatür üslubunu anlamaları sağlanabilir.

7.2.3.) Sanatçıların topluma sağladığı katkıları açıklar: Nakkaş Osman’ın Surname-i

Hümayun aracılığıyla dönemin kültürel ortamına katkıları tartışılabilir.

7.2.4.) Tarihî olayların sanat eserleri üzerindeki etkisini inceler: Surname-i Hümayun’un oluşturulmasındaki tarihi dönemin/III. Murad dönemi etkisi incelenebilir.

Sanat Eleştirisi ve Estetik

7.3.1.) Sanat eserinde ele alınan tema, konu ve sembolleri tanımlar: Minyatür sanatının ele

aldığı konular ve sonrasında Osmanlı minyatüründe düğün ve şenliklerin betimlenmesi; Surname-i Hümayun’un konusu ve bu konunun nasıl bir kompozisyona dönüştürüldüğü tartışılabilir.

7.3.2.) Sanat eserini değerlendirmek için sanat eleştirisi yöntemini kullanır: Burada öncelikle

Surname-i Hümayun’u tanımlamak için şu sorularla bağlantılı eser incelemesi yapılabilir (MEB, 2014):

Tanımlama: Eserde neler görüyorsunuz? Eserde hangi malzemeler kullanılmıştır? Bu

hangi sanat formudur? Hangi renkleri görüyorsunuz? Eserde etkin olan biçimler hangileridir? (geometrik, organik, her ikisi) Hangi gereçler kullanılmıştır? Eser hangi teknikle yapılmıştır?

Sanat eserinin sanatçısının ismi nedir? Bu ne tür bir sanat eseridir? Bu eser ne zaman

yapılmıştır? Bu sanat eserinin yapıldığı tarihsel dönemde yer alan bazı önemli olayları sıralayınız.

Çözümleme: Renkler nasıl düzenlenmiştir? Eserde sıcak renkler mi soğuk renkler mi hâkim? Işık ve renk değerleri nasıl oluşturulmuş? Eserde hangi çizgiler kullanılmıştır? (düz, eğri,

Minyatürlerin Sanat Tarihi Eğitiminde Kullanılması: Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki… 745

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

kırık, zikzak, hepsi). Eserde denge nasıl oluşturulmuştur? Eserde mekân nasıl oluşturulmuştur?

(düz, üst üste; derin vb). Eser nereden bakılarak yapılmıştır? Eserde size en yakın ve en uzak şey nedir? Eserde görülen nesneler ya da figürler gerçek büyüklüğünde mi yapılmış? Eserde biçimler

nasıl düzenlenmiş? Eserde değer (valör) nasıl kullanılmış? (açık, koyu, orta ya da yüksek kontrast).

Yorumlama: Eser size ne hissettiriyor? Eserde ne anlatılmak isteniyor? Sanatçı bu sanat eserini neden yapmış olabilir? Sanat eserinde farklı anlamlar taşıyan simgeler var mıdır? Varsa

nelerdir? Eserin insanlara anlatmak istediği özel bir mesajı var mıdır? Bu ne olabilir? Esere

baktığınızda çizgiler, renkler ve şekiller size ne hissettiriyor?

Yargı: Bu eser değerli midir? Niçin? Bu eser ile tıpkıbasımı arasındaki fark nedir? Bu

eser güzel midir? Niçin? Bu eser sana soğuk mu geliyor? Sizce bu eser tarihi değer taşır

mı? Sizce bu eserin bir işlevi var mıdır? Niçin?

7.3.4.) Görsel sanat eserlerindeki sanatçının üslubunu farkeder: Burada Klasik Osmanlı minyatür sanatı üslubunu oluşturan Nakkaş Osman’ın üslubu tartışılabilir.

7.3.5.) Kişisel ve bağlamsal bilgiler temelinde sanat eserini inceler. Nakkaş Osman’ın

içinde bulunduğu çevre ve şartlar, Surname-i Hümayun’un işlevi, sanatçıyı etkileyen dinsel, düşünsel ve kültürel özellikleri içeren bilgi olduğuna dikkat edilmelidir. Kişisel bilginin bir sanat eserini

gözlemleyerek ve inceleyerek elde edilen bilgi olduğu vurgulanır.

7.3.6.) Sanat eserinde sosyal ve kültürel inanışların etkisini yorumlar: Eserin üretildiği Osmanlı İmparatorluğu ve III. Murad Dönemi’nin sosyal ortamının ve Osmanlı sanatında etkili olan

İslam düşüncesinin minyatür sanatı ve eser üzerindeki etkileri yorumlanabilir.

6.1.4. 8. Sınıf Görsel Sanatlar Dersi Öğretim Programı

Öğrencilerin sanat eseri konusundaki yargılarını geliştirebilmeleri için sanatın amacı, anlamı ve değeri üzerine sorgulama yapılmasına yoğunlaşılır.

Kültürel Miras

8.2.1.) Sanat eserinin sosyal, politik ve ekonomik faktörlerden nasıl etkilendiğini tanımlar.

Surname-i Hümayun’un oluşturulma nedenleri, dönemin politik ve sosyal olayları ile ilişki

içinde açıklanabilir.

8.2.4.) Müzelerdeki eserlerin korunmasının önemini kavrar.

Surname-i Hümayun minyatürleri üzerinden müzelerdeki eserlerin ve minyatürlerin korunmasının önemi ve bunun neden önemli olduğu tartışılabilir.

6. 2. Ortaokullar İçin Seçmeli Görsel Sanatlar Dersi

Bu ders kapsamında zengin bir içeriğe sahip olan görsel sanat alanlarından resim, grafik tasarım, seramik, geleneksel sanatlardan da ebru, tezhip ve minyatür ele alınmıştır. Bu doğrultuda

hazırlanan minyatür modülünde öğrencilere Türk kültüründe önemli bir yer teşkil eden minyatür

sanatını tanıtmak, tarihini ve kültürünü fark ederek

Geleneksel sanatların yaşatılması ve yarınlara aktarılması duyarlılığına sahip,

• Görsel okuryazarlık, algı ve estetik bilincine sahip,

• Minyatür sanatındaki temel kavram ve uygulamalar konusunda bilgi, beceri ve anlayışa

sahip,

• Minyatürün kitap sanatları içerisindeki yeri ve önemini bilen,

746 Kadriye TEZCAN AKMEHMET

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

• Minyatür sanatına ait kültürel mirasın değerini anlayan ve koruyan,

• Geçmiş ve günümüz minyatür eserlerini inceleyen,

• Geleneksel sanatlarımızı yaşatmanın önem ve gerekliliğine inanan

bireyler yetiştirmek amaçlanmıştır:

Bu dersin öğrenme-öğretme yaklaşımlarında da ‘Birincil kaynaklardan olan müze, sanat galerisi, sanat atölyesi, kütüphane vb. ortamlarda inceleme, gözlem ve uygulama yapılması’

önerilmiştir. Öğretmenlerin öğrenme yaklaşımını çeşitlendirerek birincil dereceden kaynakları

öğrencilerine göstermesi ve bunlarla ilişkili çalışmalar yapmaları gerekmektedir. Müzelere bu noktada önemli görevler düşmektedir.

Minyatür modülünde Kültürel Miras ile Sanat Eleştirisi/Estetik başlıklı iki tane öğrenme

alanı (sanat tarihi ve müze eğitimi) ile ilişkili olarak Surname-i Hümayun örneğinde sanat tarihi

eğitimine yönelik çalışılabilir. Topkapı Sarayı Müzesi’nde Surname-i Hümayun yazması minyatürleri ile ilgili çalışılabilecek kazanımlar aşağıda ilgili öğrenme alanları altında açıklanmıştır:

Kültürel Miras

Bu öğrenme alanında öğrencilerin; genelde geleneksel sanatlar, özelde ise minyatür tarihi süreci ve ile ilgili bilgileri araştırmaları, sorgulamaları, raporlaştırmaları ve Topkapı Sarayı Müzesi

ile ilişkilendirmeleri üzerinde durulabilir.

Sanat Tarihi: Kültürel miras öğrenme alanı içerisinde yer alan sanat tarihi bağlamında öğrencilerin;

• Minyatürün ortaya çıkışını ve özelliklerini bilmeleri,

• Minyatür sanatının kitap sanatları içerisindeki yeri ve önemini bilmeleri,

• Surname-i Hümayun örneği üzerinden minyatürün kültürün bir parçası olduğunu ve Osmanlı kültürünü yansıtığını fark etmeleri,

• Surname-i Hümayun’un önemli bir tarihi olayı, mekânı ve toplumsal-kültürel yapıyı

yansıttığı, Surname-i Hümayun’da seçilen konuları ve özelliklerini açıklamaları yoluyla farkettirilir.

• Nakkaş Osman özelinde minyatür sanatçılarını ve eserlerini tanımaları gerçekleştirilebilir.

Müze Eğitimi: Kültürel miras öğrenme alanı içerisinde yer alan müze eğitimi bağlamında

öğrencilerin Topkapı Sarayı Müzesi ile minyatür sanatını ilişkilendirmeleri ve müzelerin minyatür sanatı örneklerinin korunması ve tanıtılmasındaki öneminin açıklanması ve Topkapı Sarayı

Müzesi’nde bu bağlamda yapılması gerekenler üzerinde tartışılabilir.

Sanat Eleştirisi ve Estetik

Bu öğrenme alanı bağlamında da:

• Surname-i Hümayun minyatürlerinin konusunu açıklamaları,

• Surname-i Hümayun minyatürlerini eser eleştirisi yöntemine göre incelemeleri,

• Surname-i Hümayun minyatürleri örneğinden, minyatür sanatının anlamını ve değerini fark

etmeleri sağlanabilir.

7. SONUÇ VE ÖNERİLER

Sanat tarihi eğitiminde öğrencilerin, Dünya’nın çeşitli ülkelerinde üretilen sanat eserleri ve

Minyatürlerin Sanat Tarihi Eğitiminde Kullanılması: Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki… 747

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

sanatçıları olduğu kadar, kendi kültürlerindeki sanatsal üretim biçimleri, sanatçıları ve ürettikleri

eserleri de incelemeye ve öğrenmeye ihtiyaç vardır. Minyatür sanatı Türklerin en karekteristik ve geleneksel sanatlarından biridir. Bu minyatürler, Türk sanat tarihinin en başarılı ve ilginç

örneklerinden biri olmalarının yanısıra Osmanlı devrinin tarihini, ekonomik ve sosyal hayatını

yansıtan birer tarihi belgedirler. Bu bakımdan sanat tarihi eğitiminin temel yöntemlerinden biri olan nesne incelemesi için de farklı hedef ve konularla ilişkiler kurulabilecek bir niteliği de

taşımaktadırlar.

Günümüz sanat tarihi öğretiminde karşılaşılan en önemli sorunlardan biri ders kitabındaki bilgileri ezberlemeye dayalı dersi sıkıcı hale getiren bir öğretim anlayışıdır. Diğer önemli bir başka

sorun, öğretmenlerin sanat tarihi eser ve konuları ile bu dersi müze ve/veya galerilerde sanat

eserlerini inceleyerek gerçekleştirebilmeleri için yeterli bilgi ve beceriye sahip olmamalarıdır

(Kahraman, 2014; Yazar ve Diğerleri, 2014). Sanat tarihi öğretiminin etkin öğretim yöntemleriyle öğrencilerin motivasyonunu yükseltecek temel ortamlardan biri olan müzelerde ve müzelerin

sunduğu ortamlarda sanat eserlerinin incelenerek gerçekleştirilmesi ve çeşitli materyallerle

desteklenmesi gerekmektedir. Bu konuda günümüzde toplumla iletişim ve toplumun sanat ve kültürünün gelişmesi merkezli müzecilik anlayışı içinde müzelere önemli görevler düşmektedir.

Müzelerin günümüzde en önemli görevi toplumun eğitim ve kültürüne katkıda bulunmak olarak ifade

edilmektedir.

Topkapı Sarayı Müzesi’nde minyatür sanatının en güzel ve karekteristik örnekleri

bulunmaktadır. Müze’nin Kütüphanesinde bulunan bu zengin minyatür sanatı örneklerinden sanat ve

sanat tarihi eğitiminde faydalanılması gerekmektedir. Bu çalışma ile minyatürlerin sanat tarihi

eğitimindeki önemi açıklanarak Topkapı Müzesi Kütüphanesi Koleksiyonu’ndaki minyatür sanatı eserlerinden sanat tarihi öğretiminde nasıl faydalanılabileceği konusu Türk minyatür sanatı

üslubunun en karekteristik örneklerinden biri olan Surname-i Hümayun adlı yazma örneğinde,

ortaöğretim düzeyindeki öğrencilere yönelik olarak 2005 yılında uygulamaya konan “İlkokul ve Ortaokul Görsel Sanatlar Eğitimi” ve 2014 yılında uygulamaya konan “Ortaokullar İçin Seçmeli

Görsel Sanatlar Dersi” ile lişkili olarak açıklanmıştır.

konan “İlkokul ve Ortaokul Görsel Sanatlar Eğitimi” dersi hedeflerinden yaklaşık yarısı

sanat tarihi öğretimine odaklanmaktadır. Programda, görsel sanatların doğasında var olan kavramlar bilgisinin elde edilmesi, sanatçının ve sanat eserinin değerinin anlaşılması, sanat eseri üzerinde

tartışma yapılması, görsel sanatlara ait kültürel mirasın incelenmesi, onların değerinin fark edilmesi

ve koruma bilinci kazandırılması, estetik değer yargılarının geliştirilmesi gibi sanat tarihi ile doğrudan ya da dolaylı olarak ilişkili kazanımlara da yer verilmiştir.

konan “İlkokul ve Ortaokul Görsel Sanatlar Eğitimi” dersi, öğretim programının temel

hedefleri ve kazanımlarını gerçekleştirecek üç temel öğrenme alanı üzerine odaklanmıştır: “Görsel İletişim ve Biçimlendirme”, “Kültürel Miras” ile “Sanat Eleştirisi ve Estetik”. Sanat tarihi öğretimine

yönelik kazanımlar bu alanlardan “Kültürel Miras” öğrenme alanı ile “Sanat Eleştirisi ve Estetik”

içinde yer almaktadır. Ayrıca Programın uygulanması ile ilgili açıklamalarda ‘kültürel miras alanı

ile ilgili konuların, müze eğitimi ve sanat tarihi ile ilişkilendirilmesi gerektiği doğrudan vurgulanarak sanat tarihinin bu programda kültürel miras alanı ile ilgili kazanımlarla ilişkili olarak doğrudan

hedeflendiği ve buna önem verildiği görülmektedir.

2014-2015 Öğretim Yılından itibaren 5, 6 ve 7. sınıflardan başlamak üzere kademeli olarak uygulanmaya başlamış olan ortaokullar ve imam hatip liseleri için ‘Ortaokullar İçin Seçmeli Görsel

Sanatlar Dersi’ kapsamında ise minyatür başlı başına bir öğrenme modülü olarak yer almaktadır.

İlköğretim 5.-8. Sınıf görsel sanatlar dersi kapsamındaki sanat tarihi öğretimine ilişkin daha çok analiz, sentez ve yoruma dayalı; öğrencilerin edindikleri bilgileri özümsemeleri ve sanat eserlerinin

748 Kadriye TEZCAN AKMEHMET

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

daha anlamlı değerlendirilmeleri üzerine yoğunlaşılarak görsel sanat çalışması oluşturmada ve sanatı

takdir etmede kişisel değer ve fikirlerin iletimi üzerine vurgu yapılır. Bu anlamda Surname-i Hümayun örneğinde yapılabilecek öne çıkan çalışmalar şöyle özetlenebilir:

Günümüz resim sanatı ve minyatür sanatı arasındaki farklılıklar sorgulanabilir, Surname-i

Hümayun’un yapıldığı klasik Osmanlı Devri sanatsal, sosyal ve siyasal durumu içinde ’ Surname-i Hümayun un işlevi, Nakkaş Osman’ın niçin sanat eseri oluşturduğu, içinde bulunduğu çevre ve

şartlar, sanatçıyı etkileyen dinsel, düşünsel, kültürel özellikler araştırılabilir; bu konuya ilişkili olarak

görsel sanatlardaki meslekler arasındaki benzerlik ve farklılıklar incelenebilir, Nakkaş Osman’ın kullandığı üslup incelenerek Klasik Osmanlı minyatür üslubunun anlaşılması sağlanabilir, görsel

sanatlar, tarih ve kültürün birbirlerini nasıl etkilediğini öğrencilerin fark etmesi sağlanabilir.

Ortaokullarda seçmeli olarak yer alan görsel sanatlar dersi ile sanat tarihi eğitiminde Topkapı

Sarayı Müzesi, bu dersin kapsamında bulunan minyatür modülü kapsamında öğretimde kullanılabilecek ana mekânlardan biridir. Bu dersin öğrenme-öğretme yaklaşımlarında ‘birincil

kaynaklardan olan müze, sanat galerisi, sanat atölyesi, kütüphane vb. ortamlarda inceleme, gözlem

ve uygulama yapılması’ önerilmiştir. Topkapı Sarayı Müzesi de buna yönelik imkân ve ortamlar sunması gereken müzelerden biridir.

Bu doğrultuda hazırlanan minyatür modülüne yönelik olarak öğrencilere Türk kültüründe

önemli bir yer teşkil eden minyatür sanatını tanıtmak, tarihini ve kültürünü fark ederek geleneksel sanatların yaşatılması ve yarınlara aktarılması duyarlılığına sahip:

• Görsel okuryazarlık, algı ve estetik bilincine sahip,

• Minyatür sanatındaki temel kavram ve uygulamalar konusunda bilgi, beceri ve anlayışa

sahip,

• Minyatürün kitap sanatları içerisindeki yeri ve önemini bilen,

• Minyatür sanatına ait kültürel mirasın değerini anlayan ve koruyan,

• Geçmiş ve günümüz minyatür eserlerini inceleyen,

bireyler yetiştirmek amaçlarını gerçekleştirmek üzere Surname-i Hümayun örneğinde Topkapı

Sarayı Müzesi’nde bir öğretim ortamı oluşturulabilir. Minyatür modülünün altında yer alan Kültürel

Miras ile Sanat Eleştirisi ve Estetik başlıklı iki tane öğrenme alanı (sanat tarihi ve müze eğitimi) ile

ilişkili olarak sanat tarihi eğitimine yönelik çalışılabilir.

Türkiye’ de sanat tarihi eğitimi alanında güçlükler yaşanmaktadır. Görsel Sanatlar Dersi

altında sanat tarihi öğretimi konusundaki sorunların bir ayağı Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yer

almaktadır (Özsoy, Mercin, 2003). Bunlar şöyle özetlenebilir:

Ders saatlerinin azlığı bir problem olarak varlığını sürdürmektedir. Müfredat programında

ders saatlerinin yeterli olmaması, konu odaklı öğretim programı sürecinde Dünya sanatı ve

kültürlerinin tümünü öğrenmek için yeterli değildir. Bu nedenle sanat tarihi öğretimini liselerle sınırlı tutmaktan kurtarıp ilköğretim düzeyinde disiplin temelli sanat anlayışı kapsamında ele alan

Görsel Sanatlar Eğitimi dersi sanat tarihi öğretimi alanındaki sorunların çözümüne yönelik ilk

adımlardan biri olabilir. Bu şekilde yeni öğretim programı ile bilgiden çok buna destek olarak beceri

geliştirme odaklı bir program oluşturulmuştur. Başlangıcından günümüze tüm süreci ile Dünya sanat tarihinin gelişimi, başlıca sanatçıları ve eserlerinin haftada iki saatlik bir ders ile verilmesi ve bu

bilgilerin derinlemesine öğrenme olmadan kısa kısa bilgi odaklı öğretilmesi mümkün

görülmemektedir. Bu nedenle Görsel Sanatlar Dersi kapsamındaki sanat tarihi öğretimi eğitsel hedefleri kavramlar bilgisinin elde edilmesi, sanatçının ve sanat eserinin değerinin anlaşılması, sanat

Minyatürlerin Sanat Tarihi Eğitiminde Kullanılması: Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki… 749

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

eserinin incelenmesi ve üzerinde tartışma yapılması, görsel sanatlara ait kültürel mirasın incelenmesi,

onların değerinin fark edilmesi ve koruma bilinci kazandırılması, estetik değer yargılarının geliştirilmesine odaklanmıştır. Anacak yine de haftada iki saat bu bilgi ve becerilerin verilebilmesi

için yeterli olmamaktadır.

Başka bir sorun, dersi veren öğretmenlerle ilgili sorunlardır (Korkmaz, 2014; Yazar ve Diğ., 2014). Bu dersi veren öğretmenler sanat tarihi ve öğretimi konusu ile minyatür konusunda yeterli

bilgi ve beceriye sahip değillerdir ve bazı öğretmenler bu konudaki yetersizliklerini dile

getirmektedirler. Bu durum sanat tarihi konularının yapılan araştırma ya da etkili öğrenme yöntem ve teknikleri kullanılmadan sıkıcı bir öğrenme ortamında gerçekleştirilmesine neden olmaktadır.

Öğretmnelerin çoğu da müzeleri öğretime detek olarak kullanma konusunda yeterli bilgi ve beceriye

sahip değillerdir. Programın uygulanması ile ilgili açıklamalarda ‘kültürel miras alanı ile ilgili

konuların, müze eğitimi ve sanat tarihi ile ilişkilendirilmesi gerektiği doğrudan vurgulanarak sanat tarihinin bu programdaki öneminin altı çizilmektedir. Bu dersin branş öğretmenleri tarafından

verilmesi dersin sorunlarına yönelik çözümlerin atılmasının başta gelen adımlarından biri olabilir.

Şu anda Türkiye’de sanat tarihi öğretmenliği formasyonuna sahip azımsanmayacak sayıda sanat tarihçisi bulunmaktadır. Üniversitenin ilgili bölümlerinde de eğitim gören ya da görmüş olan yeterli

sayıda Sanat Tarihçisi bulunmaktadır. Bu kişilerin bir kısmı zaten formasyon eğitimine sahiptir:

olmayanlar da formasyon alıp ilk ve ortaokullarda görevlendirilebilir. Böylece özellikle Seçmeli Görsel Sanatlar Dersi altındaki geleneksel sanatlardan ebru, tezhip modülleri gibi minyatür

modülünün öğretimi de bu alanda ve öğretimi konusunda yetkin, bilgi ve beceriye sahip öğretmenler

tarafından etkin yöntemlerle öğretilebilir.

Görsel Sanatlar Dersi kapsamında sanat tarihi öğretimi konusundaki sorunlara getirilebilecek bir diğer temel çözüm Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yapılabilecek çalışmalardır.

Günümüzde Bakanlığın Müzeler Daire Başkanlığı bünyesinde bir müze eğitimi birimi

bulunmamaktadır. Özellikle son yıllarda Bakanlık müzelerinde bazı eğitim çalışmaları gerçekleştirilmektedir fakat bu çalışmalar daha çok o müzede çalışan müzecilerin ya da müze

yöneticilerinin insiyatifleri doğrultusunda gerçekleştirilmektedir. Aslında müzelerimizde eğitim

çalışmalarının çağdaş müzeciliğin bir gereği olarak Türkiye genelinde sistemleştirilmesi,

yaygınlaştırılması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması gerekmektedir; bu daha uzun vadede gerçekleştirilebilecek bir çözümdür. Kısa vadede ise müzelerin koleksiyonlarının öğretime destek

olması konusunda müzelerin gerçekleştirecekleri çalışmalarla çözüm sağlanarak uzun vadedeki

çözümün yapılandırılmasında faydalı olabilecek bilgiler toplanabilir. Bu nedenle Türkiye’de müzelerin öğretim programlarındaki bu değişimleri inceleyerek, okul öğretimini desteklemek üzere

gerekli çalışmaları yapmaları, öğretim programlarını inceleyerek bu öğretim programına göre nesne

ve koleksiyonlarını ve sergileme düzenlerini gözden geçirmeleri ve gerekli öğrenme ortam ve materyallerini sağlamaları gerekmektedir. Bu bağlamda Topkapı Sarayı Müzesi örneğinde

müzelerde yapılması gereken çalışmalar başka bir çalışmanın konusudur yalnız yapılabilecek

çalışmalar şöyle özetlenebilir: Topkapı Sarayı Müzesi’nde uygun bir sergi alanı oluşturularak,

zengin minyatür koleksiyonu sergilenebilir. Koruma açısından uygun ışık, nem ve çevre şartlarının oluşturulması ve uygun vitrinlerin kullanılması ile bu minyatürlerin bazıları sergilenebilir. Bu sergi

ortamında bazı minyatürlerin kopyaları da kullanılabilir. Ayrıca bu minyatürlerden öğretimde

faydalanılması üzerine sergi görsel-işitsel araçlarla zenginleştirip öğretime destek materyalleri oluşturulabilir. Sabancı Müzesi’nin Hat koleksiyonunu sergilediği bölümünde uyguladığı i-pad

uygulaması bu konuda iyi bir örnektir. Müzenin tüm arşivini dijital ortama aktarma çalışmaları

sürmektedir. Bu çalışma bittiğinde bu dijital koleksiyondan seçilmiş örneklerle okullara ve örgün eğitim öğrencilerine yönelik ayrı bir sanal müze oluşturulabilir. Böylece Müzeye mesafe olarak uzak

olan ya da gelemeyen okul ve öğrencilerin de bu imkândan faydalanmaları sağlanabilir.

750 Kadriye TEZCAN AKMEHMET

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

Bu iki öneri oldukça kapsamlı ve zaman alan bir çalışmayı gerektirir. Ayrıca bu çalışmaların

yapılabilmesi için ortam, insan ve para kaynağına gerek vardır. Ama tüm bunlardan önce Müze’nin öğretime sağlayacağı katkıların farkında olunması ve bu konuda müze yönetici ve çalışanlarının

motivasyonu gerekmektedir. Müze tarafından müzenin eğitim ve öğrenme açısından ne anlama

geldiği tanımlanmalı, eğitim ve öğretime sağlamak istediği katkıları ve hedefleri belirlenmeli daha sonra da hedeflerin uygulamaya konmasına yönelik eylem planı gerçekleştirilmeli; farklı projeler

hazırlanarak Kültür ve Turizm Bakanlığı Müzeler Dairesi Başkanlığı’na sunulmalıdır. Müze kaynak

bakımından yeterli olmadığı durumlarda çeşitli kişi, kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak kaynak yaratabilir. Örneğin İstanbul Arkeoloji Müzeleri ve Yıldız Teknik Üniversitesi yönetiminde çeşitli

Sivil toplum kuruluşları (Çağdaş Drama Derneği, Çağdaş Yaşamı Desteklem Derneği, Eğitim

Gönüllüler Vakfı) ve Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi işbirliğiyle 2003-2010 yılları arasında

İstanbul Arkeoloji Müzesi Çağlarboyu İstanbul Salonu’nda gerçekleştirilen Okul-Müze Günleri Eğitim Programı insan kaynağı ve maddi kaynakların bir kısmının müze, üniversite ve sivil toplum

kuruluşları işbirliği ile çözüldüğü; kaynakların yeterli olmadığı durumda da bunun yapılabileceğinin

en canlı örneklerinden biridir (Atagök, Özkasım ve Tezcan Akmehmet, 2006).

KAYNAKÇA

And, M. 1982. Osmanlı Şenliklerinde Türk Sanatları, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.

And, M. 2002. Osmanlı Tasvir Sanatları, 1 Minyatür, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

Arık, R. 1976. Batılılaşma Dönemi Anadolu Tasvir Sanatı, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

Aslan, T. Yazar, T. Geleneksel El Sanatları Bağlamında Kültür Ürünleri Olarak Türk Cam Sanatı: Surname-i Hümayun Analizi, Turkish Studies - International Periodical for the Languages,

Literature and History of Turkish or Turkic Volume 10/5 Spring 2015, p. 13-26, ISSN: 1308-

2140, www.turkishstudies.net, DOI Number: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.8126, ANKARA-TURKEY

Atagök, Tomur. Özkasım H, Tezcan Akmehmet, K. (haz.). 2006. Okul-Müze Günleri Öğretmen Paketi. İstanbul: YTÜ Basım-Yayım Merkezi, 2006.

Atasoy, N. 1962. Nakkaş Osman’ın Eserleri ve Osmanlı Minyatür Sanatına Getirdiği Yenilikler. (Yayınlanmamış Doktora Tezi). İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Anabilim Dalı

Atasoy, N. 1997. Surname-i Hümayun, Düğün Kitabı. İstanbul: Koçbank Yayınları.

Atasoy, N. 2007. Minyatür Hakkında, http://www.envanter.gov.tr/halk-kulturu/index/detay/29506. (Erişim 5 Mayıs 2015)

Atasoy, N. 2008, Minyatür Sanatı, Türk İslam Sanatları Hat Dergisi, http://www.hatdergisi.com/HAT%20DERGİSİ/minyatur_sanati.htm. (Erişim: 25 Mayıs

2015)

Atasoy, N. 2010. İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Ders Notları. İstanbul Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü. http://www.istanbul.edu.tr/Bolumler/guzelsanat/minyatur.htm (Erişim 10

Ocak 2013)

Atıl, E. 1999. Levni and the Surname: The Story of an Eightennth Century Ottoman Festival. İstanbul: Koçbank Yayınları.

Aykut, A. 2006. Günümüzde Görsel Sanatlar Eğitiminde Kullanılan Yöntemler. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 21, 2006/2, 33-42.

Binark, İ. 1978.Türklerde Resim ve Minyatür Sanatı, Vakıflar Dergisi, 12, 271-290.

Minyatürlerin Sanat Tarihi Eğitiminde Kullanılması: Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki… 751

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

Çağman, F. 1982. Anadolu Türk Minyatürü, Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi, 5, 929-951.

Çetin, Y. 2001. Çağdaş Sanat Eğitiminde Sanat Tarihi Öğretimi. Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, 7, 63-64.

Dobbs, S.M. 1998, Learning and Through Art: A Guide to Discipline-Based Art Education. Los

Angeles: The J. Paul Getty Trust.

EACEA/Eurydice, Avrupa Eğitim Bilgi Ağı. 2009. Avrupa’da Okullarda Sanat ve Kültür Eğitimi.

Ankara: MEB. Milli Eğitim Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı.

Eisner, EW. and Day, MD (Eds.) 2004. Handbook of Research and Policy in Art Education: A Project of the National Art Education Association. Mahwah, N. J.:Lawrence Erlbaum

Associates.

Ersoy, S. A. 2006. Osmanlı Minyatür Tekniği, Ankara: İnkansa Matbaacılık.

Erzen, J. 1977. Türk Sanatında Yeni Eğilimler ve Sanat Bayramı. ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dergisi, 3 (2), Güz, 297-310.

Eyice, S. 2003. Sanat Tarihi Eğitimi, Sanat ve Plastik Sanatlar Eğitimi Dergisi, 1.

Göğebakan, Y. 2011. Sanat Tarihi Öğretiminde Yöntem Karşılaştırması, İnönü Üniversitesi Sanat ve Tasarım Dergisi, 1 (1), 87-100.

Gültekin, M. 2009. Sanat Tarihi Öğretiminde Çağdaş Yaklaşımlara İlişkin yazın Taraması, Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 21 (1), 103-121.

http://dspace.uludag.edu.tr:8080/jspui/bitstream/11452/2436/1/M7.pdf. (Erişim: 15

Temmuz 2015)

İpşiroğlu N., İpşiroğlu M. Ş. 1977. Oluşum Süreci Içinde Sanatın Tarihi. İstanbul: Cem Yayınevi.

İpşiroğlu, M. Ş. 1973. Islamda Resim Yasağı ve Sonuçları. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

Kahraman, D. 2014. Sınıf Öğretmenlerinin Görsel Sanatlar Dersi Programının Uygulanmasında Karşılaşılan Sorunlara İlişkin Görüşleri ve Çözüm Önerileri, Abant Izzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 14 (1), 221-240.

Kınay, C. 1993. Sanat Tarihi. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.

Kirişoğlu, O. T. 2005. Sanatta Eğitim Görmek Öğrenmek Yaratmak. Ankara:PegemA Yayıncılık.

Kirişoğlu, O. ve Stokrocki M.1997. Ortaöğretim Sanat Öğretimi. Ankara: YÖK/Dünya Bankası, MEGP.

Konak, R. 2013. Osmanlı Minyatür Sanatı’nda Padişan Portreciliğinin İlk Örnekleri ve Geleneğe Katkıları, Turkish Studies - International Periodical for the Languages, Literature and

History of Turkish or Turkic Volume 8/5 Spring 2013, p. 425-439, ISSN: 1308-2140,

www.turkishstudies.net. Ankara: Turkey.

Korkmaz, G. E. 2004. Surnamelerde 1582 Şenliği. (Master Tezi) Bilkent Üniversitesi Ekonomi ve

Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Edebiyatı Bölümü.

Mahir, B. 2012. Osmanlı Minyatür Sanatı, İstanbul: Kabalcı Yayınevi.

MEB. 2005. İlköğretim Görsel Sanarlar Dersi Programı. Ankara: MEB.

MEB. 2013. İlkokul ve Ortaokul Görsel Sanatlar Dersi Programı, Ankara: MEB.

MEB. 2014. Ortaokullar İçin Seçmeli Görsel Sanatlar Dersi Programı, Ankara: MEB.

Mülayim, S. 1994. Sanat Tarihi Metodu. İstanbul: Bilim Teknik Yayınevi.

Mülayim, S.1989. Sanata Giriş. İstanbul: Sanat Tarihi Araştırmaları Dergisi Yayınları (2),12-92.

Öğütmen, F. 1966. 19. Yüzyıl Arasında Minyatür Sanatından Örnekler. Topkapı Sarayı Minyatür

752 Kadriye TEZCAN AKMEHMET

Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/14 Fall 2015

Bölümü Rehberi. Ankara.

Özsoy, V. 2003. Görsel Sanatlar Eğitimi Resim-Iş Eğitiminin Tarihsel ve Düşünsel Temelleri. Ankara: Gündüz Eğitim ve Yayıncılık.

Özsoy, V., Mercin L. 2003. “Sanat (Resim) Eğitiminde Müzelerin Kullanılmasında İlgili Kurum ve

Kuruluşların Karşılıklı Görev ve Yükümlülükleri”,Gazi Üniversitesi Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 1 (3).

Pazienza, J. 1986. Teaching Art History to Children: A philosophical Basis. Marilyn Zurmuehlin Working Papers in Art Education, 5 (14), 53-61.

Tanındı, Z. 1993 Türk Tezhip, Minyatür ve Cilt Sanatı, Başlangıcından Bugüne Türk Sanatı, Ankara: Türkiye İş Bankası Yay. 397-430.

Tanındı, Z. 1996. Türk Minyatür Sanatı. Ankara: İş Bankası Yayınları.

Tansuğ, S. 1993. Senlikname Düzeni. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

Tansuğ, S. 1995. Farklılık Bilincinin Tarihsel Kökenleri. Ankara: Anadolu Üniversitesi, Güzel

Sanatlar Fakültesi/Sempozyum-Konferanslar.

Tansuğ, 1997. Çağdaş Türk Sanatına Temel Yaklaşımlar. Ankara: Bilgi Yayınevi.

Taş, E, Öztürk,G. 2015. Osmanlı Minyatürlerinde Sürrealist Yaklaşımlar, Turkish Studies - International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 10/2 Winter 2015, p. 907-928, ISSN: 1308-2140, www.turkishstudies.net, DOI

Number: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.7864, Ankara: Turkey.

Türkmenoğlu, D. 2008. Sanatsal Bir Belge Olarak Surname-i Hümayun Minyatürleri ve Toplumsal

Anlamları, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, Electronic Journal of Social Sciences, Güz-2008 C.7 (26), 98-111.

Witcombe C. L. C. E., 2008. Bye Bye, Slides, Bye Bye Caroussels, Hello Internet I think I’m a Gonna Cry-y. In Teaching Art History with New Technologies.( Eds: Donahue-Wallace K.,

L. La Follette and A. Pappas.) New Castle: Cambridge Scholars Publishing.

Yazar, T., Aslan, T, Şener S. 2014. Sanat Eğitimi Sorunu Olarak Ülkemizde İlk ve Ortaöğretim Kurumlarında Sanat Eğitimine Olan İlgisizlik Sebepleri, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim

Fakültesi Dergisi, 33 (2), 593-605. Doi: 10.7822/omuefd.33.2.18

Yetkin, S. K. 1953. İslam Minyatürünün Estetiği, Ankara Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 2 (1), 33-35. DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000392

Citation Information/Kaynakça Bilgisi

Tezcan Akmehmet, K., (2015). “Minyatürlerin Sanat Tarihi Eğitiminde Kullanılması: Topkapı

Sarayı Müzesi’ndeki Surname-i Hümayun Örneği / Using Miniature Paintings In Art History

Education: The Example Of Surname-i Hümayun At Topkapı Palace Museum”, TURKISH

STUDIES -International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic-, ISSN: 1308-2140, (Prof. Dr. H. Ömer Karpuz Armağanı), Volume 10/14 Fall 2015,

ANKARA/TURKEY, www.turkishstudies.net, DOI Number:

http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.8647, p. 719-752.