MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin,...

348
TEVHİD RİSALESİ VE İLAHİLER Ahmet ARSLAN SALİHLİ – 2009

Transcript of MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin,...

Page 1: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

TEVHİD RİSALESİVE

İLAHİLER

Ahmet ARSLAN

SALİHLİ – 2009

Page 2: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

İnternet adresi

www.tevhidderyasi.comMsn adresi: [email protected]

Kitap isteme adresiAhmet ARSLAN

Tel: 0236 714 79 44

Page 3: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Ö N S Ö Z

Rahman ve rahim olan Allahın adıyla, Âlemlerin rabbı olan, cenab-ı Allaha sonsuz hamd olsun. Onun iki cihan güneşi Resulullah efendimizede binlerce selat-ü selam olsun.

Bu eserimi risale ve ilahilerden meydana gelen bir zevk ile ihvan kardeşlerime faydalı olabilirim düşüncesiyle yazdım. Bundan evvel yazmış olduğum 7 eserimden sonra 8. olarak bunuda Rabbım lütüf etti. Binlerce kere hamd ve şükür ederim. Cenab-ı Allahın zatından sıfatlarına tecelli ederek Muhammed aynalarında Âdemiyet sırrını daima görmek ve seyretmek için insanları yaratmıştır. Bunca evliya ve embiyalarında kendisinin bu vahdet tecellilerini zerreden küreye kadar nasıl şeriat farkı ile zuhur ettiğini öğretmek için onları göndermiştir.

İhvan kardeşleriminde kendi mazharların da Allah ve Muhammedin Âdemde nasıl Tevhid yapılarak, yaşam halinde zuhura geldiğini bilmek görmek ve sonrada olmak şekliyle yaşam halini bu risale ve ilahilerde bulacaksınız. Yeterki her mesele üzerinde uzun uzun tefekkür edilsin. Çünkü çok ayet-i kerimelerde sizler tefekkür etmezmisniz, sizler düşünmezmisiniz. Buyrulmuştur. Zira bu risaleleri öğrenip yaşama geçirmeden ademiyet zevkine sahip olup yaşamamız mümkün değildir. Bütün kardeşlerime faydali olması dileleklerimle, sevgi ve saygılr.

Ahmet ARSLAN

Page 4: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

ÂDEM RİSALESİ

Âdem ne demektir. Âdem cenabı Allahın, hüviyet ve eniyetini, kendi mazharında cem etmiş, Allahı ve Muhammedi zahir olarak kendinde açığa çıkaran demektir. Âdem, Âdemliğini bulasıya kadar, çok merhaleler katettikten sonra, Âdemiyetini bulmaktadır, yoksa her gördüğümüz insan Âdem değildir. Tin Suresi ayet 3 “Biz insanı en üstün yarattık” ifadesi, Âdem içindir, bir hadiste “kuran ile insan eşittir” buyurulmaktadır. Kuran’ın veya Âdemin tahsili 4 ilimle elde edilebilir.

1-Şeriat 2-Tarikat3-Hakikat4-Marifet ilimleriyle kuranı kerim tahsil

edilebilir. Âdem demek varlığı olmayan, yok

demektir. Âdem ise, işte o kendine ait varlığı olmayan mazharda, Cenâb-ı Hakk’ın Hüviyet ve Eniyetini kemâlâtıyla cem edip zuhura çıkarma mazharıdır. Bunun birine şapkasız âdem, varlığı olmayan hiç anlamına gelen Âdem demekteyiz. diyeri ise, şapkalı Âdem, yani cenabı hakkın hüviyet ve eniyyetini kendinde cem ederek açığa çıkaran mazhar anlamındadır.

Page 5: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Türkçede Adem yazılırken A harfinin birisine inceltme işareti olan şapka konmakta, birisine ise konmamaktadır, anlaşılması için, şapkalı veya şapkasız diyorum. Âdem kelimesi kul kökünden gelmektedir. Onun için, Âdem’de iki yön vardır:

Et ve kemik yönü olan Eniyyeti ki fânidir. Cemadat’tan Nebadat’a, oradan Hayvanat’a, oradan İnsana teşri devriyesi ile daima tebdilâta tâbi olup durmaktadır. Bugün var yarın yok olur. Ruhumuzun taşıyıcısı, hammalıdır. Günü gelince, görevini tamamlayıp, bu âlemi terk eder. Zamanla Cemadat’ta görevini bitirdiğinde, teşriye yönü ile Nebadat’a geçer. Oradan Hayvanat’a, oradan da İnsan varlığına intikal ederek teşriye devriyle, devr-i daim eder. Her bir mertebeden diğerine geçerek binlerce sene kalıp, milyonlarca parçalara ayrılarak yoluna devam eder.

Âdem’in yaradılışı, Mekke şehrindeki Numan vadisinden melâike-i kiramdan Azrail (A.S) tarafından çamuru alınarak Allah’ın Cemâl ve Celâl elleriyle yoğrulup insan sûretinde meydana getirilmiştir, arta kalan çamurlada hakikat şehri yapılmış, buna Pir hz.leri simsime çamuru demektedir. Bu insan kalıbı üç yüz yıl ateşte pişirilmiştir, her bir yüz yılsonunda bu Âdem çamuruna “sen kimsin ben kimim” diye soru sorulmuş.

Page 6: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Oda, sen sensin ben benim demek suretiyle cevab vermiştir. Üçüncü yüz sonunda sen kimsin ben kimim diye Rabbı tekrar sorunca, şöyle cevap vermiştir, ben aciz bir kulum, sen ise Alemlerin Rabbı olan Allahımsın” demiştir.

İşte bu üç yüz sene ateşte pişirildikten sonra tam Rubûbîyyet hali hazır olduğu görülünce “ve nefahtü fihi min ruhi” ayeti gereğince Rabbi tarafından ona Ruhundan bir Ruh üfürülmüştür. Ef’âl yüzü, Sıfat yüzü ve Zat yüzleriyle pişirilip kemale gelen salik fena fillah olmuş olur. ”Kalbler zikirle mutmain olur. ”ayrıca” zikirle kalpler huzur ve sukûna kavuşur” Ayetlerinin bizleri ikaz ettiği gibi, Rabbımızın Ruhundan bir Ruh üfürme olmadan pişirme fırınına konmaz. Bu üç yüzyıl da piştikten sonra, ilim sahibi olan Allah, ma’lûm olan bizim, kıvama geldiğimizi, emaneti kaldırabileceğimizi görünce, Ruhundan bir Ruh üfürecektir. İşte o zaman, o salikte anne karnındaki çocuk gibi hareketler başlayacaktır. Çocuk kız ise 9 şühûd hali ile veled-i kalbin tecellisi, oğlan ise 9 şühûd ve 10 duygu zevkleri ile veled-i kalb yani kalbin oğlu zuhur edecektir. Âdem ancak bu saydığımız nefs âlemi olan fena-i tam olmadan Âdem olarak görünmeyecektir. Fakat ilk insan, Rûhullah (Allah’ın ruhu) olarak kişide kemâlâta geldiğinde kemâlât tecellileriyle bu suret ve şekillerden kendini ilân edip görünmeye başlayacaktır.

Page 7: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Kemalat ve rahmaniyeti ile cami-ül esma olarak Rabbimin tek göründüğü yer insan mazharıdır. Bütün âlemi kendi inhisarı altında cem etmiş olduğu için ona insan denilmiştir. İbrahim Hakkı Hazretleri “Ey kişi sen âlem-i kübrasın. Kendine dikkatle bak. Cennet de sende Cehennem de sende, Sırat da sende Mizan da sende. Sen ceseden küçük bir varlıksın ama manada bütün 18 bin âlem sende toplanmıştır.” buyurmuşlardır. Ruhsal vücudumuz olan sîret yönümüz, bezm-i elest olan Hakk Mürşidinin dizinin dibinde, Hicr Suresi 29. ayeti “Ruhumuzdan bir ruh üfledim” gereğince, Rabbinin evvelâ zikir ruhunu üfürdüğünde, o salikte ne kadar Rabbine sevgi ve teslimiyeti varsa, o kadar onda zikir ruhu tecelli etmiş olacaktır. Hakk Mürşidi tarafından atılan bu Muhammedî zikir tohumu, ona her yerde ve işinde, Rabbi ile daima beraber olma zevkini verecek ve kendisinden zikredenin de, Rabbi olduğunu anlayacaktır. O salik Rabbini can-ı gönülden seviyorsa, Rabbinden ayrılmamak için saat gibi gönlünde zikreden Rabbini yakın takibe alarak, O’nu dinleyecek ve O’nunla daima zikirde beraber olma zevki ile dirilmiş olacaktır.

Page 8: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Bu zikir ruhundan sonra, onun Hakk Mürşidi, Ef’al-i İlâhiye Ruhunu, Sıfat-ı İlâhiye ve Zat-ı İlâhiye Ruhlarını üfürerek, Muhammedî tohumunu salikin gönül tarlasına ekmiş olur.

Salikler bu Muhammedî tohumunu, zikir, şuhûd ve rabıtalarla sulayıp, çapalarsa, o salikin Muhammedî vücûd ağacının, yeşerip dal ve yaprakların arasında çiçek açtığını görürüz. Artık, “Nefsini bilen Rabbini bilir.” Hadis-i Şerifi gereğince, kendisinin diye bildiği vücudunun Rabbinin vücudu olduğunu anlamıştır. Rabbinin ise, Kaf Suresi 16. ”Biz kulumuza şah damarından daha yakınız” ayeti gereğince, gönlünde tahtını kurduğunu, o kulundan duyan, o kulundan gören ve o kulundan her türlü icraatı yapanın Rabbi olduğunu anlamış olur. Zikir ruhundan başlayarak Ef’al-i İlâhiye ruhu, Sıfat-ı İlâhiye ruhu ve Zat-ı İlâhiye ruhuna hamile kalan salik, manevî sîret vücudunu bir anne karnındaki çocuğun birinci 40 günde kan pıhtısı, ikinci 40 günde et parçası, üçüncü 40 günde kol ve bacakları teşekkül ederek hareket ettiği gibi, hareket edecektir. Biz bu devreye Tevhide, Âdem’in Fena fillâh olan uruc seferi diyoruz.

Page 9: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Âdem Ruh sahibi olarak yaratılmış, fakat henüz sıfatlarından zuhur etmediği için, kendisini ispat edememektedir. Kadir Suresi 4. ”O gecede melekler ve Ruh Rabbinin izniyle fecrin doğuşuna kadar inerler” ayetinde de belirtildiği gibi, Cenâb-ı Hakk’ın Vahdâniyyeti olan gecede, bütün sıfatlarından kemâlâtıyla zuhur edesiye kadar, Ruhun, Melek olan kuvveleriyle, Rabbinin o kişideki kabullenişi kadar sıfatlardan tecelli etmiş olur. İşte, Ruhun zuhuruna kadar Âdem’in urucu ve sıfatlardan tecellisiyle Nuzûl devresini bitirdikten sonra, Vücûd’un Vücûd’ullah olmasının Tevhîd idraki ile Âdem yaratılmış olacaktır. Yoksa bu gördüğümüz bütün insanlar Âdem değillerdir. Onun için Âdem üç nev’i dir.

1- Surette Âdem sîrette hayvan2- Surette Âdem sîrette nakıs3- Surette Âdem sîrette de Âdem

Surette Âdem sîrette hayvan olanlar, “hay” diri demektir. ”van” varlık anlamına gelir. Yani “hayvan” diri olan canlı varlıklar demektir. Yiyen, içen, nefsanî bütün istek ve arzularını yerine getiren anlamındadır.

Page 10: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Sîrette nakıs olanlar da, Âdemiyet tahsilinde olup, henüz kemâlâtı elde edememiş kişilerdir.

Suret ve sîretinde Âdemiyetini bulanlar ise, Hakk Murşîdinden Ruh üfürülmüş ve Âdemiyetinin idrak kemâlâtına vâkıf olanlardır. Âdem’in bütün varlığı Hakk’ın varlığı olduğunu zevk etmiş, Hakk’ın yeryüzündeki halifesidir. Cenâb-ı Hakk, Âdem yüzünden Zatını ilân etmiştir. Onun sureti Âdem, sîreti Hakk’tır. Yalnız ona Hakk denilmez. Âdem’in başındaki “A” Harfi Allah’ı remzeder, “dem” de zaman demektir. O dem, bu demdir. Anlayan anladı. Anlamayanlar da yalnız dinledi.

Rubûbîyyet yönü, Araf Suresi ayet 172 “Âdemoğullarının zürriyetlerini arkalarından çıkartarak, Nefis’lerini şahit tutup, biz sizin Rabbiniz değil miyiz dedik. Evet Rabbimizsin şahit olduk dediler.” İşte bu Rubûbîyyet (Terbiye ve irşad etmesi) yönü ile bir kâmilden insani asliyesini öğrenir. Kişi akıl baliğ olduğunda, Rabbini idrak edip bu dünya bataklığı olan esfel-i safilinden kurtulmağa başlayacaktır. Bedenin akil baliğ olması 13-14 yaştır. Fakat insan, ruhen bu yaşlarda Rabbini idrak edemiyorsa o kişi bedensel olarak akil baliğ olmuş,

Page 11: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

fakat ruhen daha Rabbini idrâk edebilecek bir durumda olmadığı için, Akıl baliğ olmamıştır. Dolayısıyla da iman edemez.

Kişi ruhen, ister 40 ister 50 yaşlarında olsun bunu kabul edebilirse, işte onun akil baliğ olması o zamandır. Bu kişideki kabulleniş, onun artık Âdemiyetinin sırrını öğrenme yolculuğuna başlaması, bir Mürşîd-i Kâmil mazharından Rabbinin çağırması ile olacaktır.

İşte o Mürşîd-i Kâmile biat etmek için diz dize geldiği an, onun elest bezmidir. Çünkü henüz daha kendini bilmeyen bir kişi doğmamıştır ve Rabbi tarafından o andan itibaren yaratılmaya başlanacaktır. İşte zahir olarak Araf Suresi âyet 172 deki “Ben sizin Rabbiniz değil miyim” sözünün ispatı, bir Mürşîd-i Kâmil önünde yapılmış oluyor. İrşâd ve terbiye olmak istemeyen bir kişinin, kâmil huzurunda ne işi var. Onun hâl ve kal lisanı ile bunu, kâmilin huzurunda göstermesi, imanını göstermiş oluyor.

Bizler Âdem deyince, yalnız suret yönü ile herkese Âdem gözü ile bakmaktayız. Cenâb-ı Hakk, Kur’ân-ı Kerim’inde, herkese Âdem veya insan demiyor. Mısrî Niyazi Hz. leri bir ilâhîsinde:

Page 12: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

“Kim ki Âdemliğini buldu odur Âdem, Âdemliğini bulmayan hayvandır ancak”

demiştir. Şu halde Kur’ân'ın tabiri ile: 1- NAS (insan toplumları) 2- İns (nakıs olan, eksik kişiler) 3-İnsan (sûrette de, sîrette de Âdemiyetini

bulmuş, Âdemiyet sırrına vâkıf olanlar)dır. Onun için

1- Surette insan fakat sîrette hayvan olanlar

2- Surette insan, sîrette nakıs olanlar eksik kişiler

3-Surette insan olduğu gibi sîrette de, insan-ı asliyesini bulan Âdemlerdir.

Âdem bu kâinatta, en son erişilmesi gerekli olan bir varlıktır. Çünkü Cemadat, Nebâdât ve Hayvanat’ta olmayan yüce hasletler bu insan dediğimiz Âdemde mevcuttur. Bu âleme gelesiye kadar yarım devir yapan bu insan, Can kavmi, Cin kavmi ve İns kavimleri gibi merhalelerden geçerek, insanlığını bulmaktadır. Bu gün Can kavmi, Cin kavmi, İns kavmi kimlerdir. Diye soracak olursanız;

Page 13: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Can kavmi: yiyip içen ve yalnız nefsi için yaşayan, Hakk ve hakikattan tamamen uzak inançsız toplumumuzdaki kişilerdir. Cin kavmi ise iki bölümde müteala edilmektedir.

1- Süfli Cin kavmi. 2- Sünni Cin kavmi.

1- Süfli Cin kavmi: Bunlar şeytan meşrebli, başkalarının daima kötülüklerini düşünen ve onun bunun çukurunu kazan kimselerdir. Buna vücut ülkemizde Nefsi emmare kavmide diyebiliriz. Süfli cinler, insanların nefsi Emmare şübesinden içraatlarını gösterirler, yoksa nefsi emmare nefsin en süfli sıfatıdır. İnsanlardaki bu sıfatı kullanarak, onları insanlarda görmek mümkündür.

2- Sünni Cin kavmi: Bunlar taklidi bir iman sahibi olmaları nedeniyle her ne kadar ibadet ve taat yapsalarda, bir türlü süfliyet vadisi olan vehim, hayal, vesvese vadisinden kurtulamayan kişilerdir. Yoksa zan ve hayellerimizde yarattığımız gözle görülemeyen latif ayrı birer varlık değillerdir; bu latif varlıklar tecelli ettiği mazharlarda, fiilleriyle kendilerini, Arif olan kardeşlerimiz tarafından daima günümüzde görülmektedir. Bunlar iman etmiş, hatta içerlerinde şeklen Hacı Hoca gibi isim almış müslüman bildiğimiz kişilerde mevcuttur.

Page 14: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Kuranı kerim Rahman suresi ayet 33 “Ey cin ve insan topluluğu, gücünüz yeterse göklerin ve yerin etrafından çıkıp gidin. Gidemezsiniz velevki bir sultanın güçü ile” buyurulmaktadır.

İster Cin olsun isterse, cinin alet ettiği insanlar olsun, bunlar bir Mürşidi kâmil olmadan, süfliyet vadisi “esfeli safilin” olan dünya yüzünden, letafet âlemi olan gökyüzüne çıkmaları mümkün değildir buyurulmaktadır. Herkez kendisini yakın takibe alarak baksın stres, üzüntü, keder, alamadım veremedim, mal mülk derdi, çocuk derdi gibi dünya dertleri bir kişiyi ihade etmişse, onlar daha dünyada iken Cehennemde yaşamaktadırlar. Elbette ahirettede Cehennemde olmaları mukadder olur. Zira dünya Ahiretin tarlasıdır. Burada gönül tarlasına ne ektik ise Ahirettede onu biçeriz.

İns kavmi: Can ve Cin kavim mertebelerini geçerek, bir Mürşidi kâmile tabii olarak, Tevhid tahsiline başlamış, fakat henüz eksikliklerini tamamlayarak İnsanlığını yani Âdemliğini bulmamış Tevhid yolcularıdır. Cenabı Allah “siz bildiklerinizle amel edin Allah size bilmediklerinizi öğretecektir”.

Page 15: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Buyurmaktadır. İşte bu İns kavminden sonra İnsanı asliyesini bilenler, bundan sonra ancaksın insan olarak yaratılmış olacaklardır.

Rahman Suresi 1. ve 2. ayetlerde “Rahman olan Kur’ân’ı talim etti” buyruluyor. Pekii kimlere talim etti? Elbette henüz daha insanlığını bulmayan, Can kavmi, Cin kavmi ve İns kavimleri gibi çeşitli iman seviyesinde bulunan eksik olan kişilere talim etti. Rahmâniyyet, Cenâb-ı Allah’ın kemâlât sıfatı olan Mürşîd-i Kâmillerdir. İnanan kişiler bu tahsille insanlığını bulmuş olacaktır. Yoksa suret te İnsan, sîrette Hayvan kalınmış olunur. Rabbinin terbiye etmesiyle, insan-ı asliyesini öğrenen bir salik, Nefsini tanımıştır. Nefsini bilen ise Rabbini bilir. O kişi Nefsine ve Rabbına arif olmuştur. İsra Suresi 85. ayette: “Bir de sana Ruhtan sorarlar. De ki: Ruh Rabbimin bir emridir.” buyruluyor. Peki, irşâd ve terbiye eden Mürşîd mazharından Rabbimiz bize ne emir vermektedir.

Bunu kendimize sorduğumuzda, hadisat dediğimiz bu âlem ve Âdemde, Cenâb-ı Allah’ın üç tecellisi olan, Ef’alini, Sıfatlarını ve Zatının öğrenilmesini emrettiğini görmekteyiz, şu halde kendisindeki Ruh bu üç tecelli imiş.

Page 16: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Zaten kişinin kendi insan-ı asliyyesini tahsil etmesi demek, kendi diye bildiği, Cenâb-ı Hakk’ın varlığı olan bu tecellileri, bilmesi, görmesi ve O’nunla O olup yaşamasından ibarettir.

Hem“la havle vela kuvvete illa billahil aziym”diyoruz. Yani “kuvvetim ve kudretim yoktur.

Bunların hepsi senindir ya Rabbi”diyoruz, hem de kendimize nisbet ediyoruz. Bu şirk olmuyor mu? Elbette şirk olmaktadır. Bunu söylemek çok kolay, fakat bu merdiven basamaklarını, teker teker çıkarak, menzile varıp Âdemiyeti bulmak çok zordur. Sabırla birlikte “mutlaka elde etmeliyim” diye azim gereklidir.

Bu kişilerin bedeninde taat, nefsinde boyun bükmek gibi küllî teslimiyet olmalıdır. Bu kurbiyet onların kalbinde, huzur ve mutluluk meydana getirecektir. Bu huzur vadisinde bulunanlarda, ruhani şuhûd olacağından, daha bu âlemde iken Cennet içinde yaşama imkânına kavuşmuş olacaklardır.

Bu kâinatta, bütün varlıklar, gayriyet vadilerinden Âdem meyvesi olabilmesi için, koşu halindedirler. Çünkü bu kâinat ağacının meyvesi Âdem’dir. Kim Âdemiyetini buldu, işte onlar murâdlarına erdiler. Kimler bulamadıysa yolda dökülenler oldular.

Page 17: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Tarlaya ekilen bir meyve çekirdeği bile meyve haline dönüşesiye kadar ne merhaleler geçirerek meyve olmaktadır. Aynen bunun gibi, bahçıvan olan Mürşîd-i Kâmilin, salik olan kişilerin gönül tarlasına ektiği, Âdemiyet tohumu, birçok ibtila merhalelerinden geçerek,

Cenâb-ı Hakk’ın kul mazharındaki üç tecellisinin, Rûhullah haline dönüşmesidir. İşte Âdem’in yaratılma yeri burasıdır. Kur’ân-ı Kerim’in Bakara Suresi 30. ayet-i kerimesinde “Rabbin meleklere, ‘ben yeryüzünde bir halife yaratacağım’ demişti. Melekler de, biz seni hamdinle tesbih ve noksanlardan tenzih etmekte olduğumuz halde, orada fesat çıkaracak ve kan dökecek kimse mi yaratacaksın demişlerdi. Allah: ‘ben sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim’ buyurdu.” Buyruluyor. Bu hitap henüz daha Âdemiyetini bulmamış salik durumundaki melekleredir.

Mürşîd-i Kâmilin etrafındaki saliklerin hepsi melek durumundadır. Ayrıca, enfüsümüzde Ruh âlemi, Kalb âlemi ve Nefs âleminde bunların levhaları olarak suretleri vardır. Çünkü “Her şeyin hazinesi bizim indimizdedir” buyrulmuştur. Her şeyin malûmatı nisbetinde, Cenâb-ı Hakk’ın tecelli ettiğini Hicr Suresi 21. âyet bunu bize ispat eder.

Page 18: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Onun için Âdem sırrı henüz zuhura gelmeden Ruh, Rab ve Nefs âlemlerindeki suretinin vücudu, Allah’ın meleklere “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demesidir.

Allah Âlim, kullar ise malûmdur. Cenâb-ı Hakk, Âlimliği ile Nefs, Kalb ve Ruh vadilerindeki, saliklerin hallerine vâkıf olduğu için, bir halife yaratacağım demiştir. Melekler bu âlemdeki bütün sırları bilemedikleri için, halifeliğe kendilerini daha uygun görmelerinden mütevellit, “Biz seni tesbih ve takdis etmekteyiz” dediler. Melek durumunda olan bir salik de, kendisinin üstünde olan kişilerin irfâniyetinden haberdar değildir. Ama kendi mertebesinin altındakilerden haberdardır. Onun için süflîyyâttaki Nefs vadisinde, Âdem’in fesat ve kan dökeceğini bildikleri için melekler, “Yeryüzünde, fesat ve kan dökecek bir kimse mi yaratacaksın”demişlerdir. Cenâb-ı Allah da, “Sizin bilmediklerinizi ben bilirim”demiştir. Elbette her şeyin en iyisini bilen Allah’tır. Meleklerin Cenâb-ı Allah’a karşı böyle bir hitapta bulunmaları, onların itiraz etmeleri anlamına gelmektedir.

Nefsten münezzeh olan melekler, Cenâb-ı Hakk’ın yalnız emirlerini yaptıkları halde, bu mevzuda neden itiraz etmişlerdir?

Page 19: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Çünkü buradaki melekler, saliklerin durumunu arzetmektedir. Her salik Rabbine karşı kurbiyet içindedir. Her ne zaman içlerinden bir halife seçildiğinde, hiçapları açılmayan saliklerin, halife seçilen kişinin yüceliklerini değil de, suret yönünü görmesi nedeniyle, süflîyyât vadisi olan nefsine düşerek itiraz eder.

İşte Bakara Suresi 31. Allah Âdeme bütün isimleri öğretti. Sonra eşyayı ayette “meleklere gösterip, eğer sadıklardansanız bunların isimlerini bana haber verin buyurdu” buyruluyor. Yani Cenâb-ı Allah “allemel esma” olan bütün âlemlerin ismini Âdem’in kalbine ilka etti.

Âdem, bütün esmaları ihata eder. Nur-i Muhammedi ve esmayı Âdem sureti ile zahir oldu.

Âdem dediğin el ayak baş değil. Âdem Ruha denir, suret ile kaş değilTen, et ve deridir Ruh onun serveridirHakk sırrıdır Ruhsuz beden hoş değil. Ahmet sen kendini Âdem sanmaÂdem sendeki özdür, söz değil.

Page 20: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Hz. Muhammed (AS) mazhar-ı Zattır. Âdem ise, mazhar-ı Esmadır. Nür-i Muhammed’in bu âleme zuhuru, Âdemle olmuştur. Onun için, allemel esmanın talim edilmesi, Âdem’in ruhundan zuhura gelmiştir demektir. Resûlullah efendimiz, bir hadislerinde, (Evvelâ ma halakallahu Ruhu) “Allah evvelâ benim ruhumu yarattı” buyuruyor. Resûlullah efendimizin külli ruhu, bütün 18 bin âlemde tecelli ederek esmalar aldı. İşte bu ruhu okuyabilenler, âlemlerin esmalarını da okumuş olurlar. Aslında Ruh birdir. Parçalanma kabul etmez. Fakat tecelli ettiği mazharlarda Esma alır. Bakara Suresi ayet 32 de “Melekler: ‘seni tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka hiçbir ilmimiz yok. Muhakkak sen her şeyi hakkıyla bilensin. Üstün hikmet sahibisin’ dediler” buyruluyor.

Çünkü melek durumunda olan bütün saliklerin, ilmel yakinlikleri, onların şuhûd sahibi olduğunu göstermez. Âdemiyet sırrına, Ruhun şuhûd zevki ile mümkün olacağından, vücûdlarında bu Âdemiyet kemâlâtsızlığının zuhuru şuhûd zevklerine sahip olmadıklarının bir ifadesidir. Allah’ın Âlim ve her şeye lâyıkıyla hâkim olduğunu bilmeleriyle de teşbih etmişlerdir. Onun için daha evvel halifeliğe bizler de lâyıkız dercesine itiraz eden Melekler, allemel esma hakkındaki bilgiyi Cenâb-ı Hakk isteyince,

Page 21: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Zelil ve hakir olarak, mahcubiyetlerinden eksiklenerek “Ya Rabbi senin bildirmediğin bir şeyi biz bilemeyiz.” dediler.

Cenâb-ı Hakk da Bakara Suresi 33. âyette“Allah Âdeme: ‘Ey Âdem eşyanın isimlerini, meleklere haber ver’ buyurdu. Âdem de o isimleri meleklere haber verince, Allah: “Ben size söylemedim mi, göklerin ve yerin gaybını ben bilirim.

Açıkladığınızı da, gizlediğinizi de elbette ben bilirim”buyurdu. Çünkü Âdem, Âdemiyet sırrını kendi vücûd ülkesinde şuhûdla zevk etmiş idi. Bunu meleklere talim et denmedi. Çünkü sîretteki şuhûd zevkleri lütf-u İlâhiye’dir.”Cenâb-ı Allah kimlere hikmet vermişse, onlara pek çok lütuflar ihsan eder.” ayeti bunun delilidir.

Bundan sonra Bakara Suresi ayet 34 de “Âdem sizin ulunuzdur. Ona secde edin denildiğinde, bütün melekler secde ettiler. Ancak İblis secde etmekten yüz çevirip kibirlendi de kâfirlerden oldu.” buyruldu. Burada meleklerin secde etmeleri, bedenimizin yerlere kadar eğilme secdesi değildir. Bu secde, tâbilik ve teslimiyet secdesidir. Meleklerin hepsi, tâbi olma ve teslimiyetlerini gösterdiler. Fakat, İblis secde etmedi.

Page 22: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Araf Suresi 12. ayette “Allah İblis’e ben sana secde ile emretmişken, seni secde etmekten alıkoyan ne idi?” buyruldu.”İblis şöyle dedi: Ben Âdemden hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın” Ateş yandıkça alevleri yükseldiği için, gurur ve kibri; toprak ise, alçakgönüllü olmayı, her şeyi yerine göre kabullenmeyi remzeder. Çünkü toprağa her ne atarsanız atın hiç kabul etmiyorum demez.

Buna binaen Araf Suresi 13. ayette “Allah şöyle buyurdu. Hemen in oradan, sana Cennet’te kibirlenmek gerekmez. Haydi çık. Çünkü sen hor ve bayağı kimselerdensin” buyruldu.

Nefs olan kuvve-i vehimiye, Ruhun aklı idrakini bilemez. Dolayısıyla da, Âdem’in sîretini değil, suretini gördüğü için, zannındaki Allah’a ben senden başkasına secde etmem dedi. Çünkü Âdemdeki varlığın, Hakk’ın varlığı olduğunu bilemedi. İblis ezelden Vahdet nuruna perdeli olduğu için, Cenâb-ı Hakk ona bu hasleti vermişti. Böylece İblis huzurdan kovulanlardan oldu.

Page 23: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Âdem Cennet-i Âlâ’da bir zamana kadar, yalnız başına yaşadı. Yalnızlıktan canı sıkılmaya başladı. Her ne kadar daimi zikirle, Hakk’tan gayri bir şey görmüyorsa da, bir arkadaş arzu ediyordu. Bir gün uykudan uyandığında, başı ucunda bir kadın gördü. Ona “Sen kimsin” diye sordu. O da: “Cenâb-ı Hakk beni sana hayat arkadaşı olarak verdi.”dedi. Âdem de onun hayat sahibi olması nedeniyle“ Havva”dedi. Araf Suresi ayet 19 “Ey Âdem, ikiniz birlikte Cennet’te yerleşin. Dilediğiniz nimetlerden bol bol yiyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayınız ki, sonra zalimlerden olursunuz” buyruldu.

Âdem ile Havva bir zamana kadar Cennet’teki bütün nimetlerden yiyerek Cennet’te yaşadılar. Tevhîd Cennetinden kovulan İblis ise boş durmuyordu. İblis Rabbine yalvararak Araf Suresi ayet 14 “Ya Rabbi bana Kıyamete kadar ömür ve mühlet ver dedi” Araf suresi ayet 15 “Allah da‘sen mühlet verilenlerdensin” buyruldu. İblis buna binaen ayet 16 da “Yemin ederim ki, insanoğullarının doğru yolunun üzerine oturarak onlara vesvese vererek saptıracağım” dedi. Cenâb-ı Allah da Âdem ile Havva’ya, “Şeytan sizin açık bir düşmanınızdır” diyerek onlara ikazda bulundu.

Page 24: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Buna rağmen, İblis doğru Cennet’in kapısına giderek, içeriye girme formülleri aramaya başladı. Karşıdan yılan geliyordu. Ona “Beni de Cennet’e götür” diye dilekte bulundu. O da “Seni herkes Cennet’te tanır, ben seninle Cennet’e gidemem” dedi. İblis de “Ben senin ağzının içerisine girerek, senden gerektiği şekilde oradakilere konuşurum, beni görmedikleri için, seni konuşuyor zannederler. Dolayısıyla da beni ne görürler, ne de bilirler” dedi. Yılan da “O zaman olur” diyerek kabul etti.

İşte, dünya ehli olan yılan ağzından, Nefs-i Emmâre olan İblis insanın vücûd ülkesinde, insanın Cennet’ine girmiş olur. İblis doğru Havva’nın yanına giderek, onu kandırmaya başladı. havva’ya şöyle dedi.

Araf Suresi ayet 20 de “Rabbiniz size şu ağacı yasak etmekteki gayesi, devamlı cennette kalmamanız içindir.” dedi.” Ben sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim” deyip,

Yemin ederek onları inandırdı. Âdem ile Havva da yasak meyveyi yiyince Araf Suresi ayet 22 deki ifade ile “yasak meyveyi yedikleri zaman, ayıp yerleri kendilerine açılıverdi”

Page 25: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Âdem Cenâb-ı Hakk’ın Zat’ının, Havva’da Cenâb-ı Hakk’ın sıfatının sembolüdür. Âdem akl-ı küll, Havva ise nefs-i küll tecellisidir. Aklı temsil eden Âdem nefsi temsil eden Havva’ya ve Havva’daki Nefsi emmârenin arzu ve isteklerine uydu. Dünya arzu ve isteklerini temsil eden yılanla beraber, Nefsi emmâreyi temsil eden İblis birlikte hareket ederek, Nefs-i küll mazharı olan Havva’yı tesir altına alıp akl-ı küllü temsil eden Âdem’i de Havva’ya uydurdular.

Yılan ki dünya arzu ve istekleridir, bu isteklerle birlikte akıl ve iradenin, emmâre nefse meyillenmesi, Âdem’in yasak meyve olan, benlik devresine girmesine vesile olur. Havva, ben yedim hiçbir şey olmadı dedi. havva’nın yediği halde bir şey olmaması; aklın bir şeyi kabullenip, kalbin tasdik etmememesi, havaya bir şey olmaması demektir. Âdem’e yedirmeden, onda hiçbir değişiklik olması mümkün değildir. Zahirde bile, bir kişi başka bir kişiyi öldürmek istese, onun bu isteği fiile dökülmediği müddetçe ceza görmez.

Şühûd ve müşahede olmadan bir kişi ilimle, kendi varlığını Hakk’a verdim derse, kendinde tecelli eden Allah’ın Vahdâniyyet zuhurunu, kendine nisbet edip, “Ene” diyerek şirk işleyeceğinden, Cennet’ten çıkarılır.

Page 26: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Zira Hakk’a nisbet edebilmesi için şühûd ve müşahedesi olması lâzım idi. Olmadığı için, Tevhîd Cennet’inden çıkarılarak, süflîyyât vadisine geri dönmüş olur. Rableri onlara “ben ikinize de bu ağacı yasak etmedim mi” buyurdu. Onlar da “Ey Rabbimiz nefsimize zulmettik Eğer bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, muhakkak biz ziyan edenlerden oluruz.” dediler.

Bir kişi nefsin kötü sıfatlarından sakınıp, Hakk’ın sıfatlarını zuhur ettiremezse, o zaman ziyan edenlerden olur. Dolayısıyla da Tevhîd Cennetinden mahrum edilmek üzere çıkarılır.

İşte bizler, Âdem gibi Tevhîd Cennetinden çıkarılıp çıkarılmadığımızı anlamak için:

1 - Vücudumuzla Hakk’a taatımızın yaklaşımı

2 - Ef’alde fena yaklaşımı3 - Sıfatta fena yaklaşımı4 - Zatta fena yaklaşımı yaptığımıza

bakmalıyız.

Page 27: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Bir Mürşidi kâmile giderek, fiziksel bedenimizi, Nefsimizi, irade ve Ruhumuzu Allah’a teslim ederek, Nefs tezkiyesi yapmadan bu saydıklarım bir kişide tecelli etmez. Taatımız, Hakk’a boyun büküp teslimiyetimizi, teslimiyet ve kurbiyetimiz, kalbimizdeki huzur ve mutluluğumuzu, kalbimizdeki huzur da, Ruhumuzdaki her tecellinin şuhûd zevkini meydana getirecektir. Yoksa süflîyyât tecellisi olan gaflet, kişiyi vehim ve hayal şeytanlarına dost yaparak Nefsanî isteklerine tabi kılar.

Halbu ki böyle kişiler kendilerini hidayet bulmuş kişiler olarak zannederler. Ne yazık ki yanlıştır. Zira vehim ve hayalin vücûd ülkesindeki sultanı “zan” iledir. Zan ise iki türlüdür:

1-Su-i zann (kötü zan) 2-Hüsn-ü zan (iyi zan)

Bu iyi ve kötü zanların her ikisine de itibar edilmez. Zira hakikatta bunların diyeri yoktur.

Âdem (AS) ’e Araf Suresi 24. ayette “Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak oradan ininiz. Yerde sizin için, bir zamana kadar yerleşip kalmak ve yaşamak var.” buyruldu. Âdem Serendip adasına, Havva da Cidde’ye indirildi. Âdem 70 sene Rabbine yalvarıp tevbe etti.

Page 28: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Çünkü Bakara Suresi ayet 37 “Âdem Rabbinden bir takım kelimeler aldı. O’na yalvarıp tevbe etti. O da tevbesini kabul buyurdu. Çünkü tevbeyi çok çok kabul eden asıl esirgeyici odur.” buyrulmuştur. 70 sene sonunda, Cenâb-ı Hakk yalvarmalarını kabul ederek, Âdem ile Havva’yı Arafat’ta birleştirdi. Sonra Müzdelife'de manen nikâhları Hz. Muhammed (AS) tarafından kıyılmıştır.

İşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten sonra, Rûhullah mertebesinde Âdem’in yaratılmasını zevk edecektir. Hakk’ın zahir, halkın batın olduğu bu mertebede, kişi Havva’ya, yani, nefsine uyarsa Cennet’ten çıkarılır. Çünkü Nefs yönünden “benim”demiş olmaktadır. Bu sözü Âdem mahzarından“ Benim” diyen Cenâb-ı Hakk ise, o yasak meyvayı yemiş olmaz. Onun bu sözü kabul gördüğü için, daha üst mertebeye ancak vuslatı olabilir. Ayet-i kerimedeki yasak meyveyi yemek olarak vasıflandırıldığına göre, Âdem’in bu sözü kendisinin söylediği anlaşılmaktadır. İşte o zaman vehim, hayal gibi gaflet perdeleri kişinin şuhûdlarını yok edeceği için, o Cemalullah seyrini ona göstermeyecektir.

Page 29: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Âdem’le Havva’nın senelerce tövbe etmeleri, bu hicâbların kaldırılması için, canla başla Hakk yolunda çalışıp Muhammed’îliğini idrak etmelerine kadar devam eder. Yedi sıfat-ı subûtiyesinden Hakk ve hakikati şuhûd ettiğinde, bu Âdem’in Muhammed yüzü suyu hürmetine affedilmiş olur.

İşte Hakk’a ârifiyet mertebesi olan Arafat’ta, Âdem ile Havva birleşerek Müzdelife'ye geldiler. Kesret âlemindeki sıfatlardan, Ruhun tecelli etmesiyle, Muhammed’îlik zuhur eder. Böylece Âdem ile Havva’nın nikâhları da Hz. Muhammed tarafından manen kıyılmış olunur. Bir kişide, Ruh ve sıfatlar vücûdda birleşip zuhura gelince, nasıl bir Muhammedî meydana gelirse, aynen onun gibi, Ruh olan Âdem ile sıfat olan Havva da, bir vücûdda kemâlâtıyla zuhur ederse, o da Muhammedî olmuş olur. Her ikisinin birleşmesine, o vücûd vesile olduğu için, ona Muhammed bunların nikâhını kıydı denilir. Yoksa Hz. Muhammed’in yaşadığı devir ile Âdem’in yaşadığı devir, zahirde farklı zamanlarda olduğu için bu yönü ile değildir.

Araf Suresi ayet 31 “Ey Âdemoğulları, her Namazınızda, süslü elbiselerinizi giyinin. Yiyin için, fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” buyrulmakla,

Page 30: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Cenâb-ı Hakk’a yaklaşırken, amellerde ihlâs, kurbiyette tam teslimiyet ve Cenâb-ı Hakk’ın rızasından başka, hiçbir şeyle kaim olmamak suretiyle, Muhammed elbisesini giymek, yani şeriat elbisesini giyme diyebiliriz. Cenabı Hakk, Hakk ve hakikati müşahede ederek yaşamamızı istiyor. Çünkü bu zevkler, kalbimizle tenzih, hissimizle teşbih yapılarak zevkimizde Tevhîd olarak yaşama halidir. İşte Âdemiyet budur. Cenâb-ı Allah’ın Hüviyyet ve Eniyyet yüzlerini kendi mazharında açığa çıkarıp, şerh edenler, Âdemiyetini kazanmış olurlar.

Mısrî Niyazi Hz. leri bir ilâhîsinde şöyle diyor;

Hakk yüzü insan yüzünden görünür, Zatını Rahman, şeklini insan eylemiş

İşte Âdemiyetini bulan bunlardır. Yoksa nefsan’i sıfatlardan geçmeden, yalnız ilim ile Âdemiyetin sırlarına vâkıf olanlar, Âdemiyeti bulmuş değillerdir. Zira onlar zanlarınca, Tevhidin fena mertebelerinde ilm-el yok olmuşlar, beka mertebelerinde de, Hakk’ın sıfatlarını kendi süflî sıfatlarında gizleyerek, kendilerinin hidayet bulduklarını zannederler. Zan ise vehmin başbakanıdır. Onun için Cenâb-ı Hakk cümlemize, kulluğumuzu idrak etmek ve yaşamak için, aşk versin, güç versin. Âdemiyet sırrını temkin halinde yaşatmak nasîb ve müyesser etsin. Âmin

Page 31: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

ORUÇ RİSALESİ

Oruç, uruç etmek, yükselmek demektir. Nereden nereye yükselmektir? İkilikten birliğe yükselmektir. Cehaletten irfâniyete yükselmektir. Şirkten, gayriyetten, nisbîyetten birliğe, ayniyete yükselmektir. Oruç dört bölümde mütalaa edilir:

1- Bedenin oruç’u(şeriat-ı evvel oruç’u)2- Kalbin ve gönlün temizlik oruç’u(tarikat

oruç’u)3- Hakikat oruç’u (ikilikten birliğe yükselme

oruç’u)4- Marifet oruç’u (esma ve sıfatların seyri)Bedenle ilgili olan oruç’ta evvelini ve ahirini

bilerek her ikisi arasında, yemek içmek ve nefsani istek ve arzulardan uzak kalmak olarak mütalâ edilir. Çünkü bu beden onbir ay çalışıp bir ay bakıma tabi tutulan bir fabrika gibi dinlendirilirse sıhhatte kalacağı muhakkaktır.

Bir hadiste "Oruç tutunuz ki sıhhat bulasınız" buyrulmuştur. Yalnız sahurda, akşama kadar aç kalmaktan korkarak tıka basa mideyi doldurup rahatsız olmak, iftar vaktinde de yine tıka basa yemek, yemek, bedeni dinlendirmek değildir. Aç kalmak kişiye tam manasıyla ölümü hatırlatıyor ve nefs muhasebesini yaptırıyorsa ancak o zaman bedenin oruçunun faydasını kişi görebilir.

Page 32: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Oruç, kişiye tulû emeli (uzun yaşama isteğini) yok eder. Sekeri mevt (ölümü hatırlama)yıda kişinin aklından çıkarmaz. Zira açlığından mütevellit, ölümü hatırlayarak, hırsla dünyada her şeye sahib olayım diye, helal ve haram demeden dünyaya sahib olmak istemez çünkü güç ve kuvvetten düşmekle dünya arzusu, hırs ve istek, ahreti düşünme haline dönüşür, açlık aynı zamanda her an ölümüde hatırlatır, bir gün sonunda mutlaka bedenen öleceğim diye, aşırı mal mülk biriktirmeyide yetecek kadar istemeye indirir. Ayrıca, aç ve muhtaç olan bütün kardeşlerinin durumlarını göz önünde bulundurarak cenabı hakka, halinden şükreder. Bedenin oruç’unu tutanlar, bu satırlarda izah edilemeyecek kadar çok sayıda faydalar elde etmektedirler.

Fakat İslâmiyetin oruç emrindeki daha fazla yüceliğe sahip olmak için beden oruç’uyla beraber olan kalb ve gönül temizliği olan tarikat oruç’u da tutmağa gayret göstermelidir. Böylece bedensel oruç’un yetmiş bin katına mazhar olur. Çünkü yalnız bedensel oruç’u tutanlar kalb ve gönül terbiyesinden üstün vasıfta lâyıkiyle nasîb alamadıkları için, onların yaşantılarında, sinirlilik, sağa sola sataşma gibi, sabırsızlık halleri görülür.

Page 33: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Hâlbuki oruç, günahlardan, kişiye zarar verecek her türlü kötülüklerden sakınmak içindir.

Gaflet ve dalâlete düşerek, ahlâksızlıktan sakınılmalıdır. Oruçta güzel ahlâk, edeb ve iffet vardır. Peygamberimiz, "Bir kişi size kötü bir söz söylediği zaman, siz ona kötü bir söz söylemeyin. ‘oruçluyum, oruçluyum’ desin" buyurdular. Görüldüğü gibi oruçlu bir kişinin, el, ayak, göz, dil gibi her türlü sıfat ve a’zalarını kötülüklerden sakınması gerektiği anlaşılmaktadır. Bunlarla her hangi bir hata yaptı ise, hemen tövbe etmesinin oruç’un aslı olduğu beyan edilmiş oluyor.

Oruç’un güzel ahlâk ve hakikî insanlığın ta kendisi olduğu, benlik, nisbetten, gurur, kibir, haset, fesat, yalan ve buna benzer bütün kötülüklerden sakınmanın oruç olduğu anlaşılmış oluyor. Oruç nefs terbiyesidir. Kur’ân-ı Kerim’de yasak kılınan, nefsin canavarlıklarını terk etmek tahsilidir.

Oruç, kişinin kalb ve gönlünü nefsin hükmünden kurtarmalıdır. Kalbin ilim ve irfâniyet doğrultusunda güçlenmesi gerçek oruçtur. Bir kişi oruçlu olduğu halde sağa sola saldırıyor, onun bunun kalbini kırıyor, ahlâk ve edeb kaidelerine riayet etmiyorsa, onun oruç’u yoktur.

Page 34: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Çünkü oruç kötülüklerden, ahlâksızlıktan, bilgisizlikten, kötü düşünüş ve davranışlardan sakınmak, güzel ahlâka ve bütün iyiliklere yükselmek için emredilmiştir. Onun için tasavvufta nefs tezkiyesi talim edilmektedir. Oda:

Mürşidi kâmile gelerek, daimi zikir, nefsin hakka teslimi, irade, Aklın ve ruhun Allaha teslimi ile fena fillah olarak, vahdaniyet deryasına ayak basanlar, kurtuluşa ermişlerdir.Gelin kardeşlerim bu seviyede bir oruç tuttuğumuzu söylüyorsak gıybet dinlememeye özen gösterelim. Kötü görmemeye, kötü şeylerle dilimizi meşgul etmemeye, kötü şeyler düşünmemeye, gönlümüzü ve bütün sıfatlarımızı elimizden geldiğince Hakk’la meşgul etmeye, zikir ve fikirle uğraşmaya gayret gösterelim. Unutmayalım ki zikrimiz ne ise fikrimiz de o olacaktır. Bir günümüzün kaç saatini Hakk için ve kaç saatini halk için harcadığımızı daima kendimize sorup muhasebemizi yapalım.

İnsanlara Allah tarafından verilen en büyük nimet akıldır. Biz bu Akıl nimetini Nefsimizin emrinde kullanırsak, hiçbir zaman kurtuluşa ermemiz ve tuttuğumuz oruçlarında faydasını görmemiz mümkün değildir. Aklımızı, ruhumuzun emrinde kullanırsak işte o zaman oruçun faydasını görmüş ve kurtuluşa ermiş oluruz.

Page 35: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Hakikat oruç’unu ise ancak yukarıda açıkladığımız oruçları tutabilenler tutmağa hak kazanırlar. Zira bedensel oruç olmazsa ahlâk güzelliği olan tarikat oruçunu tutamaz. Bütün kötülüklerden uzaklaşmayan ve ahlâk güzelliği elde edemeyen de ikilikten birliğe vuslat olan hakikat orucunu tutamaz. Hakikatte oruç ‘uruc’ etmektir. Yani ikilikten birliğe yükselmektir.

Kişinin kendi varlığı ayrı, Hakk’ın varlığı ayrı iken, cehaletinden, gayriyetinden, şirkinden kurtularak, kendi varlığının olmadığını, varlık sahibinin Hakk olduğunu şühûd etmesi ve yaşamına geçirmesi onun oruçu olacaktır. Bu da bir Mürşid-i Kâmilden tahsil etmeden olmaz. Bir salikin, zerreden kürreye kadar her neye bakarsa baksın Hakk’tan gayri bir tecelli görmemesi, onun ikilikten birliğe vuslatı olacaktır. Onun gayriyete çıkmaması, dolayısıyla da ikilikteki bütün şirk ve kötülüklerden sakınması, onun oruçu demektir. Bütün ihtilâf ve kötülükler ikilikte olur. Birlik deryasında ihtilâf ve kötülükler olmaz.

Hakikatte ikilikle oruç da olmaz. Ölmeden evvel ihtiyarî bir ölümle ölenler oruç tutma zevkine sahip olabilirler. Oruçlu, her şeyi bir olan Cenâb-ı Hakk’ın tecellisini şühûd etmektedir.

Page 36: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Hz. İsa (AS) "İkiliğe çıkmak oruçu bozar" buyurmuşlardır. Yani, kişi kendisini Hakk’tan ayrı bir varlık sahibi olarak görüyorsa bu ikiliğe çıkma olacağından oruçu bozulur demektir. Görüldüğü gibi, nasıl bir cevizin dış yeşil kabuğu olmadığı zaman, içindeki ağaç kabuk teşekkül etmiyor, bu kabuklar olmayınca da içindeki cevizin özü olan hakikati teşekkül etmiyorsa oruç da böyledir.

Hakikat oruçuna sahip olabilmek için, cevizin yeşil kabuğu olan bedensel terbiye, cevizin ağaç kabuğu olan, ahlâk güzelliği ve kötülüklerden uzaklaşma oruçu olan tarikat oruçunu tutabilenler, ancak cevizin özünü yemeğe hak kazandığı için, birlik deryasına ayak basarak hakikat oruçunu tutabilirler. Yani bedensel olan şeriat oruçunu, ahlak güzelliği olan tarikat oruçunu tutabilenler, ancaksın ikilikten birliğe yükselme oruçu olan hakikat oruçunu tutabilirler, yoksa şeriat ve tarikat oruçu olmadan ben hakikat oruçu tutuyorum diyenler sahtekârdırlar. Onlar kendi kendilerini kandırırlar.

Marifet oruçu ise bu üç mertebede tutulan oruçların idrakini, gönlünde yaşama hâlidir. Kişi kendisine baksın, hangi mertebede bulunuyor ve oruç tutuyorsa onun oruçu o seviyededir.

Page 37: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

En üstün oruç bütün sene müddetince bir gün tutup bir gün tutmamak oruçu olan Davut a.s. ın oruçu denmiştir. Çünkü, cenabı hakkın bu âlemde iki tecellisi vardır. Biri vahdet tecellisi biri kesret tecellisidir. Davut a.s.her iki tecelliyede mazhar olduğu için, vahdette oruçlu olduğu, kesrette ise halkla birlikte kendisini görmesi nedeniyle oruçsuz olduğu anlaşılmış olur. Siz buna her gün oruçluda diyebilirsiniz. Zira haktan başka hiçbir şey görmiyenler, daimi oruçludurlar.

Bir kişinin hakiîkat oruçunu tutabilmesi için, kendi varlığını Hakk’ın varlığında yok ederek, Fena fillâh olup, “Mutu kable ente mutu” sırrına sahip olması lâzımdır. Kendi varlığı olmayan bir kişinin kötülük yapması, kötülük düşünmesi, şirk ve gayriyet içinde bulunması düşünülemez. Zira bunlar ikilik vadisinde yetişen ürünlerdir. Cenâb-ı Hakk’ın güzel ahlâkına sahip olmamışsa, insanlarla zaman zaman takışıyorsa, şirk ve gayriyet fiillerinden kendisini sakındıramamışsa o kişinin oruçu yok demektir. Cenâb-ı Allah, bütün kardeşlerime, bu dört mertebenin oruç idrkine sahip olarak oruç zevklerini ihsan etsin. Âmin.

Page 38: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

NAMAZ RİSALESİ

İlk defa sabah namazını Âdem (A.S.) kılmıştır. Âdem (A.S.) Cennet-i Âlâda Havva validemiz ile yaşarlarken, Cenab-ı Hakk onlara “Yiyiniz içiniz, fakat şu yasak meyveye yaklaşmayınız”emrini vermiştir. Âdem ile Havva uzun yıllar cennette beraber yaşadılar.

Daha evvel Cenab-ı Hakk “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Melekler de “Biz size lâyıkıyle ibadet yapıyoruz, yeryüzünde fesat çıkaracak ve kan dökecek bir kimse mi yaratacaksın ” dediler. Cenab-ı Hakk da Âdem’e ‘allem el esma’yı talim ederek, bütün meleklere “allem el esmayı okuyunuz” dedi. Melekler okuyamadıkları için bu emri yerine getiremediler. Âdem’e “Sen oku” deyince o bir çırpıda okudu. Buna binaen “Âdem sizin ulunuzdur. O’na secde ediniz.” denildi. Âdem’e bütün melekler secde ettikleri halde Şeytan Âdem’e secde etmedi.”Ben ateşten yaratıldım. Âdem ise balçıktan yaratıldı” diyerek huzurdan kovulanlardan oldu. İblis günlerce Cennet’e girip Âdem ve Havva’yı kandırmak için Cennet’in kapısında bekledi.

Page 39: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Yılanı görünce ona “Sen Cennet’e girip çıkıyorsun, ben Cennet’i çok görmek istiyorum. Ne olur beni de Cennet’e beraberinde götür.” dedi. Yılan “Seni herkes tanıyor. Ben seni içeriye sokamam.” dedi. Şeytan “Ben senin ağzının içine küçülerek girerim, beni kimse görmez. Senden ben konuşurum, seni konuşuyor zannederler.” dedi. Yılan bunu kabul etti ve Şeytan yılanın ağzına küçülerek girdi. Böylece melun Şeytan cennete girmiş oldu. İşte günümüzde de, nefs-i emmâre olan nefs şeytanının dünya olan yılanın ağzına girerek, diğer bir tabirle, Dünyadaki cenabı Hakk’ın bütün nimetlerini Hak ve hakikat yolunda kullanması gerekli iken nefsinin istek ve arzusu doğrultusunda kullanması, o kişinin Tevhid cennetinden sürülmesine vesile olmaktadır.

Şeytan Havva validemizin yanına giderek “Şu ağaçtan meyve yemeniz neden size yasak edildi biliyor musunuz? Eğer siz o yasak meyveden yerseniz ebedî olarak Cennet’te kalacaksınız. Yemezseniz öleceksiniz de ondan size yasak edildi.” dedi. Bu sözlere kanan Havva validemiz giderek o ağaçtan yedi. Bir şey olmadığını görünce, Âdem’e gelerek “Ya Âdem benim karşıma bir kişi çıktı.

Page 40: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Bana ‘Bu ağaçtan yerseniz Cennet’te ebedî kalırsınız, eğer yemezseniz ölürsünüz’ dedi. Ben de yedim bir şey olmadım, sen de ye!” diyerek Âdem’in de o yasak meyveden yemesine vesile oldu. Âdem, o yasak meyveden yiyince, üzerindeki elbiseler alınıverdi. Havva validemizle birlikte Âdem(A.S.) de böylece Cennet’ten çıkarılmış oldu.

Âdem (A.S.) Cennet’ten dünyaya çıkarılınca dünyayı karanlık buldu. Sabah olup ortalık aydınlığa kavuşunca şükrânî olarak iki rek’at namaz kıldı. Bu kıldığı namazın bir rek’atı karanlıktan kurtulduğu içindi. Bir rekâtı da aydınlığa kavuştuğu içindi. İşte bu gün bizler de, nefsimizin dünya isteklerinden ve cehalet karanlığından kurtulduğumuz için bir rekât, fiillerin failinin Allah olduğunu idrak ettiğimizde de, gönlümüzdeki fiiller aydınlığına kavuştuğumuz için de bir rekât olmak üzere toplam iki rekât namaz kılarız.

İnsanlar nefsin tahakkümünde dünyada yaşarlarken, gece karanlığı gibi cehalet içindedirler. Çünkü daha evvel ‘Dünyaya ne için geldi, neye geldi, nereye gidecek’ gibi soruların cevabını bilmiyordu.

Page 41: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Dünyaya yemek, içmek, nefsani istekleri için geldiğini zannedip ne kendisinden ne de Rabbinden haberi yoktu. Hakk Mürşidine tâbi olunca, onun hidayetiyle kendisine nispet ettiği fiil karanlığından kurtulmuş oldu. Fiil şirkinden kurtulduğu için bir rekât, fiil aydınlığı olan fiillerin failinin Allah olduğunun idrâkına varınca da ikinci rekâtı kılmış oldu. Burada bir kişinin aydınlığa çıkması fiil şirkinden kurtulması demektir. Hasan Fehmi Hazretleri şöyle buyuruyor:

Sabah namazına hazır olanlarOnlardır efâli Hakk’a verenlerFail Hakk’tır diye huzur ederlerYalvar kul Allah’a seher vaktindeYalvar kul Allah’a bahar vaktinde

Bir insan sabah namazını kılabilmesi için nasıl hazırlık yapmalıdır. Evvelâ uykudan uyanmalıdır. Zira uyuyan kişinin uykuda iken yaptığı ibadet geçerli değildir. Bu uyanma yalnız vücudun uyanması değildir. Aynı zamanda gönlünün de gaflet uykusundan uyanması lazımdır. Çünkü bir kişi daha evvel cehalet devri geçirmekte idi. Bu cehalet ona göre gece karanlığı gibidir. Cenâb-ı Allah,

Page 42: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

“Ben kulumun suret ve ameline bakmam, kalp ve niyetine bakarım.” buyuruyor. Pekii bir kişinin kalbi nasıl uyanır. İşte bizlere de evvelâ Mürşidimiz tarafından her nefes daimî zikir telkin edildi. Salik, Mürşid-i Kâmilden aldığı daimi zikirle her nefes Hakk’la beraber olma idrâkına sâhib olduğunda gaflet uykusundan uyanmış olacaktır. Fiillerin failliğini de Allah’a nisbet ederek, ef’al-i İlahiye aydınlığına sahip olarak sabah namazını huzur ile kılmış olur. Çünkü Saffat Suresi 96. ayette “Sizi halk eden Allah olduğu halde fiillerinizi de halk eden Allah’tır.” buyrulmaktadır.

İşte bizler de Âdem (A.S.) gibi bu gün cehalet ve şirk karanlığından kurtulduğumuz için bir rek’at, ef’al-i İlâhiye aydınlığına çıktığımız için ikinci rek’atı kılarak sabah namazımızı kılmış oluruz. Sabah namazının evvelinde iki rek’at sünnet kılarız. Bu, Peygamber Efendimizin bizlere sabah namazını sohbetleriyle açıklamasından ibarettir. Dikkat edilirse ister sabah namazının sünneti olsun isterse sabah namazının farzı olsun, niyet farkından başka hiçbir değişikliği yoktur. İster sünnette olsun isterse farzda olsun Fatiha ve Zamm-ı Sureler aynıdır.

Page 43: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Yalnız niyette sünnete sünnet, farza da farz diye niyet edilir. Onun için sabah namazının ilk iki rekâtı sünnet olmuş oluyor.

Sabah namazının sünneti olan bu sohbetlerle sabah namazının farzının idraki olmadan farz kılınmamalıdır denilmiştir. Zira bir kişi Hakk Mürşidinden bu ilmi tahsil etmeden nasıl aydınlığa çıkmış olabilir. Günümüzde de Hakk Mürşîdlerinin sabah namazının iki rekât oluşunu, tadil-i erkâniyle içindeki bütün farz, vâcib ve sünnetlerin nasıl yapılacağını bizlere öğretmektedir. Namazdaki kıyamda, rükû’da ve secdedeki farz oluşunun manalarını ve sabah namazının bütün namazlara şahîd olmasının hikmetlerini anlatmaktadırlar.

Öğle namazını ilk defa İbrahim (A.S.) kılmıştır. O’nun dört türlü ibtelâsı mevcûddu. Bunlardan kurtulunca şükrânî olarak dört rek’at öğle namazı kıldı. Bu belâlar ne idi. Bir insanın yedi subut sıfatı vardır. Bunların üçü batın, dördü zahirdir. Zahir olanlar duymak, görmek, konuşmak ve kuvvetimizdir.

Bizler bu güne kadar hep kendimizin duyduğunu, gördüğünü, konuştuğunu ve kuvvet sahibinin kendimizin olduğunu zannederdik. Meğer bizden duyan, gören, konuşan ve kuvvet sahibi olan Hakk imiş.

Page 44: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

”Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” demekle bunların bizim değil Hakk’ın olduğunu anlamış olduk. Bunları kendimize nisbet ettiğimizde bunlar bizim için belâ olmuştu. Çünkü bütün günahları bunlarla işleriz. İşte bunlardan kurtulduğumuzda dört rekât öğle namazı kılmayı hak etmiş oluruz. İbrahim (A.S.) de dört rekât öğle namazını bu belâlardan öğle vaktinde kurtulduğu için şükrânî olarak kılmıştır. Bizler de bu gün bu dört belâdan kurtulduğumuz vakit öğle namazını kılmaya hak kazanmış oluruz. Hasan Fehmi Hazretleri öğle namazı için bakın ne diyor:

Öğle namazını kılan mü’minlerHer sıfatı Hakk’a nisbet ederlerHer nazar mevsufu şuhûd ederlerYalvar kul Allah’a seher vaktindeYalvar kul Allah’a bahar vaktinde. Demek ki öğle namazını kılabilmek için

mü’min olmak gereklidir. Mü’min kimdir. Mümin Allah’ın zikriyle meşgul olup fiil ve sıfatların Hakk’a ait olduğuna inanan kişilerdir. Bunlar her sıfatın mevsufunun yani bu sıfatları sıfatlananın Cenâb-ı Hakk olduğunu idrak ederek öğle namazını eda etmiş olurlar. Yoksa böyle bir bilgiye sahip olmadan uzun yıllar ‘kıldım’

Page 45: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Zan’nıyla öğle namazını kılsalar yine de kılmış olamazlar. Öğle namazından önce dört rek’at sünnet, farzdan sonra da iki rek’at sünnet kılmaktayız. Bunların manası nedir. ?

Sabah namazının sünnetinin izahında belirttiğim gibi öğle namazı hangi idrakle, nasıl ve kaç rekât kılınmalıdır. İbrahim (A.S.) bu belâlardan nasıl kurtuldu. İşte bizlerin de bu belâlardan kurtulmamızı, sohbet ve telkinleriyle Mürşidimizin izahları sünnet olmaktadır. Allah’ın tecellileri farz, Peygamber Efendimizin tarif ve icraatına sünnet demekteyiz. İşte öğle namazından evvel dört rek’at sünnetin kılınmasının, gerekli olan farzın Resûlullah Efendimiz tarafından izahı olduğu anlaşılmaktadır.

Bütün namazların aslı iki rek’attır. Bir rek’atı kulun Hakk’a vuslatı, ikinci rek’at da Hakk’ın kulundan tecelli etmesinin idraki ve seyrinden ibarettir. Dikkat edilirse sünnetlerin dört rek’atında Zamm-ı Sureler okunmakta, farzların iki rek’atında okunup ikisinde Zamm-ı Sureler okunmamaktadır. Çünkü okunan Zamm-ı Sureler, fiillerin tecellisini remzetmektedir. Sünnette yalnız kulluk idrak ve zevki olduğu için okunmakta, farzda ise yarısı kulun idrak ve zevki yarısı da Hakk’ın kulundaki tecelli idrak ve zevkinden ibarettir.

Page 46: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Öğle namazının sonundaki iki rek’at sünnet de Cenâb-ı Hakk’ın zahir ve batındaki tecellilerinin şuhûd ve zevkine erdiğimiz için Rabbimize teşekkürdür.

İkindi namazını ise ilk defa Yunus (A.S.) kılmıştır. Yunus (A.S.) balığın karnında kırk gün kaldı. Bir ikindi vakti idi. Yunus (A.S.) günahlarını idrak ederek “Beni zalimlerden eyleme.” diye dua etti. İşte bir kişinin, yunus balığı olan Mürşîd-i Kâmil tahsilinde kendi varlığının olmadığını anlayıp varlık sahibinin Hakk olduğunu anladığı zaman tövbe ederek ‘Beni bundan sonra zalimlerden eyleme’ diye dua etmesidir. Cenâb-ı Hakk da onun günahlarını affederek balık onu sahile çıkardı.

İşte Yunus (A.S.) kendi diye bildiği vücûd varlığının kendisinin olmadığını, bu varlığın Cenâb-ı Hakk’a ait olduğunu anlayınca şükrânî olarak dört rek’at ikindi namazını kıldı.

Yani Yunus (A.S.) “Bu vücûd varlığımı bu güne kadar kendime nisbet ederek Senin varlığı’nın yanında ben de varlık sahibiyim diyerek şirk işliyordum. Şimdi anladım ki varlık benim değil, seninmiş. Beni bu idrâka vâkıf kılarak vücud şirkinden kurtardın.

Page 47: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Sana ne kadar teşekkür etsem azdır.” diyerek şükrânî olarak ikindi namazını kılmıştır. Hasan Fehmi Hazretleri bakın ikindi namazı için ne buyuruyor:

İkindi namazını cemaatle kılVücud Vücûdullah gayri yoktur bilCümle âlem fâni Hakk bakidir bilYalvar kul Allah’a seher vaktindeYalvar kul Allah’a bahar vaktinde

Bir kişinin bütün namazlarını cemaatle camilere giderek kılması mümkün değildir. İnsan cem-ül esmadır. Âlem-i kübrâdır. Âlemde ne varsa Âdem’de o mevcûddur. Onun için camiyi kendimizde bulursak her zaman cemaatle namaz kılmış oluruz. Cenâb-ı Hakk’ın vücudu nedir. Bizim diye bildiğimiz Allah’ın ef’âli, sıfat ve bunları toplayan vücuda diyoruz. İşte bütün âlemde görünen ve görünmeyen zahir ve batın bu âleme Vahdet-i Vücûd diyoruz. Pekii bizim vücut ülkemizde cami nerededir. İşte gönlümüzü cami, ruhumuzu imam, a’za ve sıfatlarımızı da cemaat yapar, kıblemizi de Allah’ın yüzü yapabilirsek, ikindi namazını cemaatle kılmış oluruz.

Page 48: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Bakara Suresi 115. ayeti “Doğu, batı Allah’ındır. Yüzünüzü ne tarafa çevirirseniz Allah’ın yüzü oradadır.” tecelli etmiş olur.

Bugün bizler de ef’âlimizin, sıfatımızın ve vücudumuzun olmadığını, bunların hepsinin Cenâb-ı Hakk’ın olduğunu idrak ve zevk ettiğimizde ikindi namazını eda etmiş oluruz. İkindi namazının farzından evvel dört rek’at gayri müekkede olarak kılınan sünnet de güneş doğarken evvelâ tan yerinde bir kızarıklık olur ondan sonra güneş doğar aynen onun gibidir. Kişinin varlığının olmadığını idrak etmesi müekkede sünnet değil gayri müekkede sünnet hâlidir. Resulullah Efendimiz de bu sünneti çok zaman yapmamış zaman zaman yapmıştır. Ayrıca öğle namazının müekkede sünnetinde Kâmilimizin bizlere dört rekât farzın nasıl her yönüyle kılınacağını izah etmesi, ayrıca ikindi namazının dört rekâtlık farzının kılınması izahı olan sünnetine de gayri müekkede sünnet diyoruz.

Dikkat edilirse öğle ve ikindi namazlarının farzları cemaatle kılındığında sessiz olarak ifa edilmekte, diğer vakit namazları ise sesli kılınmaktadır. Çünkü bir kişi kendine nisbet ettiği ef’âlini, sıfatını ve vücudunu Hakk’a verdiğinde onun sesi çıkmaz.

Page 49: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Onun için bu iki vakit namaz sessiz kılınır. Akşam, yatsı ve sabah namazları sesli kılınır. Sabah namazında sıfat olan kelâm ve kudret olan sıfatlar henüz kişinin kendisine nisbet etmesi nedeniyle sesli olur. Meratibi ilahiyeyi bitirenler çok iyi bilirler ki Cenâb-ı Hakk’ın fiilleriyle açığa çıkmasının idrakinin bütün namazlara ahîd olduğunu zevk ederler.

Akşam namazını ilk defa İsa (A.S.) kılmıştır. Yahudiler, Allah, Meryem ve İsa olmak üzere üçlü bir varlık isnâd ediyorlardı. Bu da şirk olduğu için, İsa (A.S.)’yı Cenâb-ı Allah semaya ref’ etti. İşte İsa (A.S.) bunlardan Akşam vaktinde kurtulduğu için üç rek’at şükrânî olarak akşam namazını kıldı.

Akşam namazını kılabilmemiz için ruhumuzu imam, a’za ve sıfatlarımızı cemaat yaparak gönül mescidinde Cenâb-ı Hakk’ın Ulûhiyyet tecellisine dönerek kılmamız lâzımdır. Pekii ruhumuzu nasıl imam yaparız? Vücûd ülkesinde ruhumuz bütün sıfat ve a’zalarımızdan kendisini şerh etmektedir. Duymamız, görmemiz, konuşmamız hep ruhun kalp komutanına verdiği emirle hareket etmektedir. Hakk’ı duymak, Hakk’ı görmek, Hakk’ı konuşmak için bu sıfat ve a’zalarımız yaratılmıştır. Bir kişi Hakk’ı duymuyor, Hakk’ı görmüyor ve Hakk’ı konuşmuyorsa,

Page 50: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

“Ey insan! Sana Ben duymak, görmek ve konuşmak için a’zalar verdim. Neden bunları yerinde kullanmadın”diye Cenâb-ı Hakk soracaktır. Bir kişi Hakk’ı duymuyorsa gıybet dinlemekten, gözü Hakk’ı görmüyorsa harama bakmaktan, dili Hakk’ı konuşmuyorsa yalan söylemekten kurtulamaz. O kişi bu sıfat ve a’zalarını yerinde kullandıysa Hakk’ı duyan, Hakk’ı gören ve Hakk’ın konuştuğunu zevk eden kişide zulmet perdeleri açıldığı için her nereye bakarsa baksın vech-i Rahman’ı, her neyi duyarsa duysun Hakk’ın sesini duyacağı için bu sıfatlarımız görevlerini yapmalarından akşam namazını kılmış olacaktır.

Bizler de Cenâb-ı Hakk’ın ef’âlinin, sıfatının ve Zatının Hakk’ın Vahdâniyyet tecellisinin tekliğinde üç rek’at akşam namazı kılarız. Akşam namazında Hakk zahir olduğu için, duyan da, gören de, söyleyen de, işleyen de, konuşan da hep Hakk olur. Dolayısıyle insan burada yalan söylemekten, gıybet dinlemekten, harama bakmaktan vb. kurtulmuş olur. Bunları bilmek, görmek demektir.

Akşam namazını imamla kılanOnlardır Allah’ı hem zahir görenHakk söyler ene-l Hakk kulun dilindenYalvar kul Allah’a seher vaktindeYalvar kul Allah’a bahar vaktinde

Page 51: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Akşam namazını imamla kılabilmemiz için gönül mescidinde ruhumuzu imam, sıfat ve a’zalarımızı cemaat, kıblemizi ‘semme Vechullah’ yapabilirsek, Hakk zahir olduğu için Allah’ı da bu kişiler apaçık zahir olarak görürler. Kulun kendi varlığı olmadığı için varlık sahibi Cenâb-ı Hakk olduğundan kulundan duyan, gören, konuşan hep Hakk’tır. Bizler de bu zevkle akşam namazını üç rek’at olarak kılarız. Farzdan sonra iki rek’at sünnet de yine Cenâb-ı Hakk’ın zahir ve batın, Vahdet ve kesret tecellilerine beni vâkıf kıldığın için teşekkür ederim demektir.

Yatsı namazını da ilk defa Musa (A.S.) kılmıştır. Musa (A.S.) Firavunun tehlikesinden kurtulması için “Ya Musa! Elindeki asayı Nil nehrine vur. Sana on iki yol açılacaktır”. Dediğin de asayı Nil’e vurunca oniki yol açıldı. Firavunun tehlikesinden kurtulduğu için dört rekât yatsı namazını şükrânî olarak kıldı. İşte bizler de bu gün Musa (A.S.) gibi nefs firavunundan kurtulup mutmain nefs haline kavuştuğumuz için dört rekât yatsı namazını kılarız.

Page 52: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Bir insan yatsı namazını kılabiliyorsa huzurlu olur. Zira Hadis-i Kudsîde “Kulum bana nevâfillerle yaklaştığı zaman Ben o kulumu severim. Sevdiğim kulumun duymasına kulak, görmesine göz, konuşmasına dil, tutmasına el, yürümesine ayak hatta tüm a’za ve cevahiri Ben olurum” buyrulmuştur. Bir kişi böyle idrak ve zevke erdiğinde huzur bulur. Bizlerin de nefs firavunundan kurtularak Nil nehri olan ilim ve irfâniyetle mutmain olmuş nefs tarafına geçip nefs firavunundan kurtulmamız bizlerin de huzur bulmamız ve yatsı namazını kılmamız olacaktır. Bizlerdeki bütün icraat Hakk’ın olursa, O’nun tecellilerini seyretmek elbette kişiye huzur ve mutluluk verir. İşte, yatsı namazının hakikati budur”

Bizler bu kadar yatsı namazını kılıyoruz ama neden huzur bulamıyoruz.” derseniz “Bu idrâklara sâhib olmadığınız için suret namazı kılıyorsunuz da ondandır.” derim. Suret namazında insan huzur bulamaz. Hasan Fehmi Hazretleri yatsı namazı için bakın ne diyor:

Yatsı namazında eyle sen huzur Muhammed yüzünden Hakk zahir olur Hakk batın ile halk zahir olur Yalvar kul Allah’a seher vaktinde Yalvar kul Allah’a bahar vaktinde

Page 53: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Şu halde namazlarımızda ve yaşantımızda huzur bulmak istiyorsak Muhammed olan mutmain kemâlat sıfatlarımızdan Hakk’ı seyretmemiz gerekiyor. Siret olan Cenab-ı Hakk’ın suret olan bu kemâlat sıfatlarından her an tecellilerini seyretmek, O’nunla beraber olmak namazın hakikati değil midir, Yatsı namazının evvelinde dört, farzdan sonra da iki rek’at sünnet kılmaktayız.

İlk dört rek’at sünnet yine ikindi namazının ilk sünneti gibi gayri müekkede sünnettir. Güneş batarken nasıl evvelâ bir kızarıklık görünüp sonra da kızarıklığın kaybolup gece olan Cenâb-ı Hakk’ın Vahdet tecellisinin zuhuruna kavuştuğumuz gibi ilk dört rek’at sünnet gayri müekkede sünnetlerdendir. Çok zaman kılınmayan, zaman zaman da kılınması gerekli sünnet demektir.

Son iki rek’at sünnet de akşam namazının sünneti gibi müekkede sünnetten olup Cenâb-ı Hakk’ın Vahdet ve kesret tecellisinin zevkinin kişiye ihsan edilmesinin teşekküründen ibarettir. Zaten farzlardan sonra kılınan sünnetler, bu lütuflara nail olduğumuz için hamd etmek, teşekkür etmek içindir.

Page 54: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Selati vitir namazına gelice: Hasan Fehmi hz.leri şöyle buyurmaktadır.

Selati vitiri kılan muhakkakEvvel, Ahir, Zahir, Batın olur hakkKalmaz şirkin abit mabut olur hakkYalvar kul Allaha seher vaktindeYalvar kul Allaha bahar vaktinde

Vitr namazını ilk defa Peygamber Efendimiz kılmıştır. Peygamberimiz Mi’raça çıkacağı zaman Ebubekir’e “Rabbim beni Mi’raça davet ediyor. Rabbimle konuşacağım.” dediğinde Ebubekir “Ya Resulullah, Rabbinin huzurunda benim için de bir rek’at namaz kılar mısın”dedi. Peygamber Efendimiz de Rabbinin huzurunda bir rek’at Allah için farz, bir rek’at kendisi için sünnet, bir rek’at da Ebubekir için olmak üzere üç rek’at namaz kıldı. Buna vitr namazı dendi. Bu namazda vâcib oldu. İşte bizler de bir rek’atı Allah’ın emri olduğu için farz, bir rek’atı Peygamber Efendimizin sünneti olduğu için sünnet, bir rek’atı da kulluğumuzun idrakı olarak üç rek’at vitr namazını kılarız. Vitr üçün tekliği demektir. Tecelli eden Hakk, tecelli Hakk, tecelli olunan Hakk olunca ihlâs olunmuş olur. İhlâs demek katkısız, saf, temiz, O’ndan başkası yok demektir. Artık burada hafi şirk de kalkmıştır. Aslında namazın özü de budur.

Page 55: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Allahın zatının, Muhammed olan, Rahman kemalat sıfatlarından, Âdem olarak zuhurundan ibaret olduğu anlaşılmış olur. Âdem ve âlemde bu tecellileri seyretmek kemalattır. Buraya kadar kâmiller 33 defa Ruhani miraç yapmış olurlar. Buda cenabı hakkın üç tecellisinin, zatının sıfatlarından, Âdem fiiliyle zuhurunun zevkinden ibarettir.

Teheccüd namazı farz değil sanaYetim malıdır yakar baştanbaşaTeberrüken kılar Fehmi yok hâşâYalvar kul Allah’a seher vaktindeYalvar kul Allah’a bahar vaktindeFehmi Hazretleri bu namaz yalnız

Peygamber Efendimize ait bir ibadettir. Bu namazı ben dahi kılamam, buyurmuşlardır. Çünkü İsrâ Suresi 79. ayette “Sen gecenin bir hıfsında kalk, sana mahsus olarak Rabbine teheccüd namazı kıl. Umulur ki Rabbin seni Makam-ı Mahmûd’a ulaştırır.” buyrulmaktadır. Görüldüğü gibi bu emir yalnız Peygamber Efendimizedir. Makam-ı Mahmûd yalnız Peygamber Efendimizin olduğunu bütün enbiya evliyalar bildiği için oraya tebrik için girerler buyuruyor.

Page 56: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Makam-ı Mahmûd’a her bir enbiya ve evliya teheccüd namazını kılmak isterse kendi esmasını dışarıda bırakarak Muhammed esması ile o Makama girer ve tebrik ederek tekrar dışarıya çıkınca kendi esmasını giyer.

Hiçbir peygamber ve evliya kendi esması ile oraya giremez. Onun için bütün peygamberler bile ahir zaman nebisi Hazreti Muhammed’e “Bizleri de ümmet eyle” diye dua etmişlerdir. Makam-ı Mahmûd’un şefaati yalnız Hazreti Muhammed’e aittir. İnsanların bu namazı kılmaları bu Makamı, kendi gönül alemindede istemeleri demektir. Muhammed olabilenler Muhammed olarak bu namazı mutlaka kılmalıdır.

Bir Ayet-i Kerimede “Siz yetim malına yaklaşmayınız.” buyrulmaktadır. Peygamberimiz manen yetim olduğundan dolayı Yalnız sana mahsus olmak üzere “teheccüd namazı kıl.” buyrulmuştur. Yetim kime denilmektedir. Babasız, anasız kalmış kişiye denilmektedir. Peygamber Efendimizin ruhaniyeti anne ve babadan gelmedi. O’nun ruhaniyeti “Ol” emri ile oldu.

Günümüzde taklidi olarak manasını bilmeden teheccüd namazı kılanlar sevap için teheccüd namazı kılıyorlar.

Page 57: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Teheccüd namazı idraki olmadan sevap için gecenin bir saatinde nafile olarak kılınan bu teheccüd adı altında şeriat-ı evvel mertebesinde elbette çok faydalar sağlamaktadır. Hakikat seviyesindeki bu ifadelerimiz bu yerleri idrak etmeyenler tarafından kerih görülmesin. Her ibadet yerinde ve mertebesinde doğrudur. İsrâ Suresi 78. ayet “Güneşin zevalinden gece karanlığına kadar gereği üzere namaz kıl. Bir de sabah namazı kıl. Çünkü sabah namazında gece ve gündüz melekleri hazır bulunur.”buyrulmuştur. İşte bu namazların idrakinden sonra teheccüd namazı yalnız Resûlullah Efendimize emredilmiştir. Tevhîdde aslında beş kısım halinde namaz kılınır:

1- Hafi mertebesinde cehaletten, nisbiyetten, şirk ve günahlardan soyunma namazı.

2- Ruh mertebesinde şuhûd namazı

3- Mutmain nefs mertebesinde fiilullah namazı

4- Kalp mertebesinde huzur namazı

5- Sır mertebesinde münacat namazı

Page 58: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

1- Bir kişi Tevhide girmesiyle, Fena mertebelerin de nefs tezkiyesi sonunda cehaletinden, nisbîyetinden, şirkinden soyunarak kendi varlığını Hakk’ın varlığında ihtiyarî olarak yok etmesi hafi yani gizli olan soyunma namazıdır.”Men arefe nefsehû fakat arafe Rabbehû” Hadis-i Şerifi bu yer içindir.

2- Nisbiyetlerden kurtularak Ruhullah mertebesine gelen bir kişi Ruhunu İmam bütün sıfat ve a’zaların vücûdda cemaat, gönül mescidinde kalp komutanı tarafından akıl nimetiyle Hakk’ın yüzü olarak gördüğü Cenâb-ı Hakk’a şuhûd namazı kılmış olacaktır. Zira şuhûd görmek şahit olmak demektir. Kendi vücudunda O’ndan başkası yok ki başkasını görsün. Ruhunun kalp komutanına nasıl tecelli ettiğini, kalp komutanın emrindeki sıfat ve a’zalara ruhun emrini nasıl ilettiğini, sıfat ve a’zaların da fiilleriyle nasıl zuhura geldiğini seyretmesidir. İşte kendisinin tecellilerini seyretmesine de şuhûd namazı diyoruz.

3- Ruhun Muhammed elbise vücudunu giymesiyle, mutmain olmuş nefs tecellilerin zahir ve batın farkıyla zuhur ve müşahedesi o kişinin fiilullah namazını kıldığını gösterir.

Page 59: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Çünkü bütün mazharların isti’dâd ve kabiliyetlerinin fiillerle açığa çıkması, onun fiillerini seyretmesidir. Mutmain olmuş Muhammed sıfatlarından elbette Hakk ve hakikati duyma, görme ve kelâm gibi filler zuhur edeceği için buna da küllî teslimin fiiller namazı denilmektedir.

4- Bir kişi Cenâb-ı Hakk’ın celâl ve cemal tecellilerini gönül evinde cem’ edebildiyse, Allah’ın kahrı ve lütfunu birlemesi nedeniyle ihlâsa ermiş demektir. Zira tecellî eden, tecellî ve tecellî olunan hep Hakk’tır. Tafsilâtta her ne kadar çeşitli esmâ ve sıfatlarla Zâtını ilân etmişse de özdeki birliği ve mazharlardaki tecellîleri kişiyi yanıltmaz. Sîretteki birlik idraki kesret ve tafsilâttaki adalet ve şeriat zevkini meydana getirir. Gayrîyetin zahir ve batını yok olduğu için huzur namazını kılmıştır. Artık O’nda O olmuştur. Her türlü değişik tecelliler onu aldatmaz. Hep huzurdadır.

5- Salât-ül Vitr namazının üçüncü rek’atından sonra rükû’ya eğilmeden tekrar tekbir getirerek Kunût duasını okumakla en son mertebenin kulluk mertebesi olduğunu anlıyoruz. Aynen onun gibi merâtib-i İlâhiyyenin sonundaki sır da kulluğun idraki ile Cenâb-ı Hakk’a münacatla münacat namazıdır.

Page 60: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Bütün tecelli Hakk’ın Zatından olduğu, tecelli mazharları ise Hakk’ın muhtaç olan sıfatlarıdır. Bu sıfatlara biz kul diyoruz. Daima kulun muhtaçlığı böylece anlaşılmış oluyor. Onun için kul olanlar bu idrakle Cenâb-ı Hakk’a münacat ederek daima bu sıfatlarından her an ayrı şe’ndeki tecellilerini ihsan et. Bu bizim mazharlarımızdan seyreyle diye dua etmektedirler. Cenâb-ı Allah bütün kardeşlerime bu idrak ve şuurla namaz kılmayı, daima O’nda O olmayı ve O’nunla daima konuşmayı nâsîb etsin. Âmin.

HAC VE UMRE RİSALESİ

‘Hac’ kelimesinin anlamı ‘ziyaret’tir. Kur’ân-ı Kerim Âl-i İmran Sûresi 7. ayette “Orada açık alâmetlerle İbrahim’in makâmı vardır. Kim oraya girerse taarruzdan emin olur. Azık ve binek bakımından yoluna gücü yeten herkese Kâbe’yi haccetmesi Allah’ın kulları üzerinde hakkıdır. Kim inkâr ederse bilsin ki Allah âlemlerden müstağnidir.” ve yine Kur’ân-ı Kerim Hac Suresi 27. ayette “Bütün insanlara haccı ilân et. Gerek yaya olarak gerekse bineklerle senin huzuruna gelsinler.” buyrulmaktadır.

Page 61: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Peygamber Efendimiz de “Ey insanlar üzerinize hac farz kılınmıştır. O halde haccediniz” buyurmuşlardır.

Haccın üç farzı vardır. Bunlar:

1- İhrama girmek,

2- Arafat’ta vakfeye durmak,

3- Kâbe’yi tavaf etmektir.

1- İhrama girmek zahirde her ne kadar Kâbe’ye giden bir mü’min mîkât denilen yerde dikişsiz iki parçadan ibaret olan elbise giymesi gerekli ise de, Allah’ın Zatını remzeden o Kâbe’ye varmadan kendisine nisbet ettiği ef’âlini, sıfatını ve Zatını ifna ederek “Lebbeyk, Allâhümme lebbeyk, lebbeyke lâ şerike leke lebbeyk. İnnel hamde ven-ni’mete vel-mülke lâ şerike leke” “Buyur Allah’ım, buyur çağrına koşup geldim. Buyur. Ortağın yoktur Sen’in. Buyur. Hamd Sana’dır. Nimet Sen’indir. Ortağın yoktur Sen’in.”telbiyesi ile tecelli-i ef’âli, tecelli-i sıfatı, tecelli-i Zatını görmesini istemesinden ibarettir.

Page 62: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Kesif olan kulun kesafetinden fena olmadan Hakk’a şühûd ve müşahedesi mümkün olmaz. Ayrıca, bir kişi zahir olan icraatının batınını bilmeden veya batınını bilip de zahirini yapmadan, sîretin suretten tecellisini Tevhîd yaparak yaşamadığı için, Allah’ın muradı olan hac farzını hakikatta yapmış olamaz. İşte, fena-i ef’al, fena-i sıfat, fena-i Zat nisbiyetlerinden soyunmayı zevk ederek tecelli-i ef’al, tecelli-i sıfat ve tecelli-i Zatı idrak edenler, Zatı Ahadiyyet olan o Kâbe’yi şühûd ve müşahede edebilirler. Onun için bu şühûd ve müşahede bir Mürşîdsiz olamayacağı için Mürşide gitmek farz denmiştir.

Şu halde ihrama girmek kişinin kendi varlığını Hakk’ın varlığında yok etmesi demektir. Kendi varlığı yok olan bir kişi ihtiyari bir ölüm hâlinde olduğu için

Meyyit gibidir önünde cismimKarşında göründü böyle resmimİhram tenimde bir kefendirAltındaki bir ölü bedendirAma bu bedende can senindirCan mı yalnız cihan senindir.

Diyerek gönül tecellilerini dillendirir.

Page 63: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

2- Arafat’ta vakfeye durmak: Arafat demek, Hakk’a ârifiyet demektir. Kendi varlığını Hakk’ın varlığında yok edenler, kesafet olan zanlarındaki o vücûdlarını ifna ettikleri için, Hakk’ı zahir halkı batın olarak görmeye başlarlar. Orası Hakk’a ârifiyet yeridir. Bakara Suresi 115. ayette “Doğu ve batı Cenâb-ı Allah’ındır. Hangi tarafa yönelirseniz Allah’ın yüzü oradadır.” buyrulmuştur. Kesret kalabalık her ne kadar halk ise de onların hepsinden tecellî eden Cenâb-ı Hakk’ın Vahdâniyyetidir. Cenâb-ı Hakk’ın Vahdâniyyet örtüsünü zevk edenler halkı göremezler. Zira halk dediğimiz kesret butûna geçmiştir.

Yani kişinin Hakk’a arif olmasıdır. Arafat’ta vakfe nasıl ayakta Kâbe’ye doğru dönerek dua etmekse, bu vücûd ülkesinde Rûhullah olan bir kişinin tırnağından saç teline kadar bütün sıfatlarından ruhun ilânıdır. Onun için ‘Arafat’ta yapılan dualar anında kabul edilir’ buyrulmuştur. Çünkü Cenâb-ı Hakk’ın kendisinin yaptığı dua elbette reddolunmaz. Bütün tafsilât-ı Muhammediyyeden tecelli eden Allah’ın Vahdâniyyetidir. Ayrıca Muhyiddîn İbnü’l-Arabî Hazretleri ‘Enallah’ diyen ikidir. Biri ‘Enallah’ ifadesinde Allah ismidir. Biri dahi İnsan-ı kâmildir. İnsan-ı Kâmili bulup onun gönlüne girenler,

Page 64: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Harem-i şerif’e girmişlerdir. Girmeyenler dışarıda kalmışlardır. Onun için “Fedhûli fi ibâdi fedhuli cenneti” ayeti bunun şahididir. Bunu idrak ettinse Arafat’ta vakfenin ne demek olduğunu anlamışsın demektir.

3- Kâbe’yi tavaf etmek: Zahirde nasıl taştan yapılmış, Allah’ın Zatını remzeden Kâbe’yi üçü çalımlı dördü de sakin olarak etrafında dönerek tavaf ediyorsak aynen onun gibi bir salik de Mürşid-i Kâmilinde üç fena, dört beka merâtibini tahsil ederek yeryüzünde Allah’ın Zatını remzeden canlı Kâbe durumundaki İnsan-ı kâmilleri tavaf etmeleridir. Çünkü bu ilim ve irfâniyeti başka hiçbir yerde elde etmek mümkün değildir. İbrahim Hakkı Hazretlerinin hocası Fakrullah Efendi bir gün hüccâcın önüne geçip nereye gittiklerini sormuş. Onlar da hacca gittiklerini söylemişler. Onlara cevaben “Gelin beni yedi defa tavaf edin sizleri hacc-ı ekber yani büyük hacı edeyim.” demiştir. Yani beni tavaf edin demekten gaye onun etrafını dönmek değil, onda yedi merâtib-i İlâhînin tahsil edilmesidir. Çünkü “Kâbe, Kâbe olalı Allah hiçbir zaman oraya girmedi. Fakat bu fakirin gönlünden de hiçbir zaman çıkmadı” buyurmuşlardır. Onun için tavaf Hacer-ül Esved köşesinden başlar. Zira Kâbe’nin dört köşesi vardır:

Page 65: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

1- Hacer-ül Esved köşesi

2- Irakî köşesi

3- Şâmî köşesi

4- Yemânî köşe

Cenâb-ı Hakk’ın Zatı Ahadiyyet tecellisi, Rahman olan sıfatından zahir olduğu için ister Kâbe’deki tavafa, Hacer-ül Esved köşesinden veya kâinattaki Allah’ın halifesi Rahman olan, İnsan-ı Kâmil sıfatından tavafa başlarız. İnsan-ı Kâmiller kâinatta Allah’ın hüviyyet ve eniyyetini cem ederek kemâlâtıyla zuhura getirdikleri için tavaf oradan başlar. Onların elini öpmek de Hacer-ül Esvedi öpmek demektir. El ele, el Hakk’adır. Yoksa taş şahîdlik yapamaz onun remzettiği ancak şahîdlik yapabilir.

Kur’ân-ı Kerim Araf Suresi 172. ayet “Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Diye buyrulduğu vakit onlar da ‘Evet sen bizim Rabbimizsin şahîd olduk demişlerdi”sözüne binaen evvelâ Hacer-ül Esved’i istilâm ederek ilm-i ezelîyyetimiz olan ervah âleminde sizi ziyaret edeceğime söz vermiştim. İşte sözümde durarak ziyaretinize gelip sizi tavaf ediyorum şahîd ol diyerek “Bismillâhî Allahü Ekber” le tavafa başlarız.

Page 66: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

İnsan-ı Kâmille de saliklerin elestü bezmi olan diz dize telkin aldığı andaki verdiği sözle Mürşidindeki merâtîb-i İlâhiyye tahsiline başlaması aynıdır.

Bir kişinin nefs-i emmâre yırtıcı hayvan sıfat olan şeytani hâlinden, sakinleşmiş hayvan sıfatına, oradan da melekleşmiş mutmain hâli olan Yemânî köşesine kadar “Subhanallahu velhamdülüllahi velâ ilahe illalahu Allahü ekber velâ havle velâ kuvvete illâbillahil aziym” tesbih zikriyle şeytani, nefsa’ni ve melekî tecellileri geçer. Yemânî köşesi ile Hacer-ül Esved köşesi arasında mutmain olmuş nefsin kemâlât hâline dönesiye kadar iki köşe arasında da “Rabbena atina fiddünya haseneten vefil âhireti haseneten vegina azabennar.” “Ey Rabbimiz, bize dünyada iyi hâl ver, âhirette de merhamet ihsan et ve bizi Cehennem azabından koru” “Rabbena firliğ veli valideyye velil mü’mînine yevme yekümul hisâb” “Ey Rabbim, annemi babamı ve bütün mü’minleri hesap gününde mağfiret et.” tesbihâtıyle tavaflarını yaparak Cenâb- Hakk’ın Rahman olan kemâlât sıfatını elde etmiş olur. Üçünü koşarak ve çalımlı dördü de sakin olarak tavaf yapılır. Her tavafın şahîdliği için Hacer-ül Esved taşına istilam edilir.

Page 67: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

İster vücûd ülkesindeki üç batın olan hayat, ilim, irade sıfatlarını zahire çıkarmak için acele et, isterse ikilik olan nisbîyyet hâlinden bir an evvel kurtulmak için ef’alini, sıfatı, Zatını ifna et. Çünkü bunları fiillerinle zahir olarak yaşayamazsan tavaf etmiş olamazsın. Dördü de sakin olarak yapılır. Duymak, görmek, kelâm ve kudreti zahir olarak kendinde fiillerinle yaşamak demektir. Nasıl Kâbe’de bu şekilde dönülüyorsa gönül Kâbe’sinde de mutmain olmuş sıfatlar olarak, Cenâb- Hakk’ın Rahmaniyyetine mazhar olmak demektir.

Siretin suretten zuhuru ile hem Fena fillahı hem de Bekâbillahı zevk ederek yaşayanlar hac farzını yapmışlardır. Niyazi-i Mısri Hazretleri

Savm u salât hac ile sanma zâhid biter işin

İnsan-ı Kâmil olmaya lâzım olan irfan imiş

Sözü ile bu sırrı ifşa etmişlerdir. Kâbe’de nasıl dört köşe varsa insanın gönül Kâbe’sinde de dört köşenin tecellileri vardır:

1- Şeytani tecelliler

2- Nefsa’ni tecelliler

3- Melekî tecelliler

4- Rahmani tecellilerdir.

Page 68: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Gönül Kâbe’sinin,

Hannan (Hakk) (çok merhametli),

Mennan (Muhammed) (ihsanı bol),

Deyyan (Herkesin hakkını ve hesabını en iyi bilen, veren),

Subhan (Yarattıklarına benzemekten münezzeh olan Allah)

Köşelerinin idrakini geçmeden Fena fillah olup Bekâbillah zevkleriyle zevkiyâb olamaz. Hacer-ül Esved taşı Allah’ın sağ elidir. Onu kim öperse Allah’ın elini öpmüş olur. İşte İnsan-ı Kâmiller de yeryüzünde Allah’ın halifeleridir. Onların ellerini öpmek Cenâb- Hakk’ın elini öpmek demektir. Onun için tahsil ve Kâbe’deki tavafa oradan başlanır. Onun için hac ibadeti de bir kişinin kendi insan-ı asliyyesini bulmasıdır. Tavaftan sonra İbrahim makamında iki rek’at şükranî namaz kılmak, dua etmek ve zemzem suyunu da ayakta üç yudum hâlinde “Allah’ım Senden faydalı ilim, geniş rızık, kabul edilmiş amel ve her hastalıktan şifa diliyorum.” diye dua etmek güzel olur. Zemzem suyu İnsan-ı Kâmillerin iki dudaklarının arasından gönül Tur-i Sina'sından tecellisi olan ilm-i ledünü remzetmektedir.

Page 69: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Cenâb- Hakk’ın Vahdet tecellilerini, kesret olan Hakk’ın kemâlât sıfatlarında Tevhîd yaparak Allah’ın Muhammed’le nasıl seviştiğini görenler mutluluk içinde kulluklarını, acziyet ve muhtaç oluşlarını dillendireceklerdir. Bize bu idrâk ve zevkleri ihsân ettiğin için teşekkürlerini dua halinde arz edeceklerdir. Zira İbrahim makamı emin beldedir, neden emin beldedir. Çünkü İbrahim makamının bulunduğu yerde, bir cemakân içinde İbrahim a.s’ın mermer üstünde ayağının izi vardır. Bu ne demektir. Tevhid babası olan İbrahim a.s. ın yolunda gittiği ve tarif ettiği tevhid yolunda gidenlerin kurtuluşa ererek emin beldeye ayak bastıklarının tastikidir. Zira o İbrahim makamında iki rekât kılınan şükür namazıda bunu pekleştirmektedir. Ayrıca haccın Safa ile Merve arasında sa’y yapmak, Mina’da şeytan taşlamak, Müzdelife’de vakfeye durmak, saçları traş etmek, veda tavafı yapmak gibi vacîbleri de vardır.

Safa ile Merve arasında yedi defa üçü koşarak dördü sakin olmak üzere sa’y yapmak kişinin ikilik hâli olan Fena mertebelerinde celâl tecelliler kişiyi huzursuz ve mutsuz yapar. Bunlardan bir an evvel kurtulmak için, Kâbe’de koşmak gereklidir, İnsan-ı Kâmil tahsilinde de cehaletten, nisbîyyetten ve şirklerden bir an evvel kurtulmak lâzımdır.

Page 70: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Yani ikilikten kurtulmak için çok çalışmak gereklidir. Dördü ise sakindir. Zira kula nisbîyyet kalmadığı için Beka mertebelerinde de sakin sakin Hakk’ın her an ayrı tecellilerinin zevki vardır. Merve demek kulluk demektir. Safa demek ise selâmete çıkmak demektir. Bizler de kulluktan yani ikilikten yedi sa’y sonunda selâmete çıkanlardan olmuş oluyoruz. Sa’y Safa tepesinde bitince hiçbir gayrîyyet kalmadığı idraki olan traş olunarak ihramdan çıkılır.

Ayakta zemzem suyunu içme sırrı: Zemzem suyu İnsan-ı Kâmillerden tahsil edilen ilm-i ledün diye vasıflandırdığımız sır ilimleri, esrar ilimlerini remzeder. Çünkü İnsan-ı Kâmiller Tuba ağacıdırlar. Onların kökleri arş-ı âlâda, dal ve meyveleri yerdedir. Onlar ilhamlarıyla ledün ilmini bizlere bardak bardak sunmaktadırlar. Bu zemzem suyunu da onlardan başka hiçbir yerde ve kitaplarda taze taze bulmak mümkün değildir. Onların bu ilm-i ledünü kelâm fiili ile zuhura geldiği için ayakta içilmektedir. Zira kıyamda durmak da Hakk’ın fiilleri ile açığa çıkışını remzetmektedir.

Page 71: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Mina’da şeytan taşlamak: Yetmiş taş yedişer yedişer büyük şeytan, orta şeytan, küçük şeytan diyerek üç gün atılmaktadır. İşte bunlarda büyük şeytan dediğimiz kendi varlığımızı, orta şeytan dediğimiz kendi sıfatlarımızı, küçük şeytan dediğimiz kendi ef’alimizi taşlıyoruz. Yani bunların bizim olmadığını yedi sıfatımızla kabullenme ameliyesini şeklen ve bâtınen yapıyoruz. Büyük şeytana yedi taş attıktan sonra kurbiyyetimiz gereği kurban kesiyoruz. Yani varlığımızı Hakk’ın varlığında yok edip Rûhullah sahibi olduğumuzda ruhun sıfatlara tecelli ederek aslını göstermesi kurban olmuş oluyor. Kurban kurbiyet demektir, yani teslim olmaktır. Sıfatlarımızın tecelli pınarı olan ruhun her emrine teslim olduğunu gösterir. Yani kurban, ruhun sıfatlarımızdan kemâlâtıyle zuhura gelmesi anlamındadır.

Hüccac Arafat’ta öğle ile ikindi namazlarını ikindi vaktinde (cem-i tehir) cem ediyor. Müzdelife’de de akşam namazı ile yatsı namazını cem ediyor. Bunların remzettiği mana da ikilikteki sıfatlarımız Zat’a vuslat bulunduğunda yani Zat’ın idaresi altında cem olduğunu zevk edince sıfat ayrı Zat ayrı mütalaa edilemez. Öğle namazı sıfatı, ikindi namazı da Zat’ı remzetmektedir.

Page 72: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Namaz mü’minin Mi’racı, Mi’rac da Allah’la beraber olmak, konuşmaktır. Sıfatlardaki tecellilerin Zat’ın olduğunu irfâniyetle bilmek öğle ile ikindiyi cem etmektir. Akşam ile yatsı namazının cem’i ise Müzdelife’de olmaktadır. Yani ruhun sıfatlarından zuhur etmesiyle cem edilmiş olunur. Kısaca şunu anlıyoruz ki halkın Hakk’ta birleşme idrakı Vahdaniyette olduğu için Arafat’ta cem ettik. Hakk’ın da halkta tecellisi ile yani kesrette zuhuratıyla Müzdelife’de cem ettik demektir.

Kâbe dışında kadınların erkeklerin arkasından namaz kılmaları gerekli iken Kâbe’de erkeklerin önünde namaz kılabiliyor. Neden? Çünkü Kâbe Allah’ın Zat’ını remzettiği için orada kadın erkek diye kesret yoktur. Yalnız insan vardır. Bütün nehirlerin suları deryaya ulaştığında deryadaki suların hiç biri ‘Ben şu nehrin suyuyum, diğeri ben bu nehrin suyuyum’ diyemediği gibi Kâbe’de kadın erkek diye bir şey olamaz. Yalnız insan vardır. Oradaki kılınan namaz gönül Kâbe’sinde kılınmaktadır.

Cenâb-ı Hakk’ın Muhammed sıfatlarından cinsi, ırkı, rengi, dili ayrı ayrı oldukları halde Âdem diye vasıflandırılan bu insanlardan Allah ve Muhammed’in nasıl seviştiğini, nasıl âyan beyan görüldüğünü,

Page 73: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Herkesin Cennet-i âlâ’da yaşadığını görmemek mümkün değildir. Orada süflî nefse yer yoktur. Vahdette, yalnız insan vardır. Bir ağaçın ana gövdesinde dalların olmadığı gibi. İşte onun için kadınların önde erkeklerin arkada namaz kılmaları dahi mahzurlu sayılmaz.

Genel olarak zahirde emr-i İlâhî olarak ömrümüzde bir defa hac farizası yapılmalı, aslında da batînen bir İnsan-ı Kâmilden bu merâtib-i İlâhiyye olan Fena ve Beka tahsilini yapıp zevk etmemizden ibarettir. Batın haccını bir İnsan-ı Kâmilden tahsil ettikten sonra zahirini de bizzat yerinde Resûlullah Efendimizin yaptığı gibi oralarda zahir ve batını Tevhîd yaparak yaşama geçirmek lâzımdır. Yoksa yalnız imkânları varsa haccın zahirini yapanlar veya yalnız batınını yapanlar eksiktirler.

O sîretteki zevklerini bizzat remzedildiği mahallerde zahir ve batınını birleştirerek Tevhid zevkiyle zevklenmeleri Cenâb-ı Hakk’ın muradı olacaktır. Yoksa tek kanatlı kuş gibidirler. Tek kanatlı kuşun uçması mümkün değildir.

Page 74: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Haccın sırrı Mekke şehrindeki Kâbe’yi ziyaretten gaye bir rumuzâttır. Onun taşıdığı manalar İnsan-ı Kâmilden meratîb-i İlâhîyyeyi tahsil ederek yedi mertebedeki Hakk’ın tecellilerini zevk etmekten ibarettir.

Umre haccının iki farzı vardır:

1 - İhrama girmek

2 - Kâbe’yi tavaf etmek

Safa ile Merve arasında sa’y yapmak, traş olmak gibi vacîbleri de vardır. Umre hacca göre çok kolaydır. Arafat’ta vakfe yoktur. Şeytan taşlama yoktur. Kurban kesme yoktur. Tevhidde Fena fillah olan kardeşlerimiz umre yapmış sayılırlar. Allah cümlemize bu zevkleri ihsan eylesin. Âmin.

Page 75: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

TEVHİD RİSALESİ

BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM

Allah’a laikiyle kul, Resuluna ümmet olmak isteyen Hakk ve hakikat yolcularının, Nefs hastalıklarından kurtularak, Hakk’ın zat’ının sıfat’larına, sıfat’larından Esma alarak, fiilleriyle eserlerini nasıl zuhura getirme tecellilerini bilmek, görmek ve olmak olan maddi ve manevi bir Tevhid tahsili olduğunu görüyoruz.

Zaten insanoğlunun bu Âleme gönderilmesindeki gayede, zanda ve hayaldeki bir Allaha ibadet etmek değildir, onun zerreden kürreye kadar, bütün sıfat’larında vahdaniyet’inin zuhurunu bilerek görmek ve farkıyla yaşamaktan ibarettir, bir kişi kendi noksanlıklarını bir kâmil’e gitmeden düzeltmesi mümkün değildir. İşte bunun içinde bir İnsanı kâmil’e giderek, Tevhid ilmindeki Meratibi ilahiye makamlarını tahsil etmek lazımdır.

Page 76: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Kuran’ı kerimdeki Muhammed’e tabilik nasıl Allah’a tabi olmaksa, günümüzde Peygamber olmadığına göre, Peygamberimizin varisleri olan “El ülamâyı verasetül enbiya”Peygamberlerin varislerine tabi olarakta, bu manevi Tevhid tahsilini yapmaları demektir. Mürşidi kâmiller, cehalet, nisbiyet ve şirk gibi irfaniyet ve kemaletsızlık durumunda olanların gözlerinden hicap perdesini kaldıran manevi göz Doktor’larıdır.

İnanan kardeşlerimiz, bir kâmil’in yalnız sohbetlerine değil, onların oturmaları, kalkmaları, ahlaklarını sergilemeleri gibi birçok yönlerinden ders almalıdır. Hatta salik uzak bir yerde ise, sesini telefonda duymak, cemal’ini görmek, hatta onun olmadığı bir yerde ondan bahsetmek bile aşıklar’a sonsuz zevk verecektir. teslimiyatı tam olan salik’lere ana trafodan gözle görülmeyen manevi bir Elektirik ceyranı geldiğini hissettirecek, dalga ve frakans tecellilerine gönlünde şahitlik yaparak, gönül cennetinde mutluluk duyacaktır, aynı zamanda o salik’in vuslatın da çok merhaleler kazandını gösterecektir. Onun için Allah’ın mukayyet olan bu Âlem ve Âdemdeki, zat’ından sıfat’larına, sıfat’larından Esma alarak fiilleriyle asarını bilme ve görme olan, tecelli hasletlerine vakıfiyet, kitap okumakla veya yalnız sohbet dinlemekle olmaz.

Page 77: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Zahir ve Batın Mürşidi kâmil’ler den himmet almakla olur, onların bizlerdeki İnsanı asliyemizi bizlere bildirmeleriyle olur, buda bir kişinin hakk Mürşidine teslimiyet ve kurbiyeti nisbetindedir.

Enbiya suresi ayet 7 “Hakk ve hakikatı bilmiyorsanız ehlinden öğreniniz”Mâide suresi ayet 35 “Ey iman edenler, Allahtan korkun ve onun rahmetine yaklaşmak için yol arayın. Onun yolunda mücadele yapınki kurtuluşa eresiniz”buyurulmaktadır.

Onun için bizlerde, Allah ve Resul’una inanıyor, Allah ve Resul’unu bilmek ve zerreden küreye kadar vahdaniyet tecellilerini görmek istiyorsak, kendi İnsan’i asliyemizi öğrenmekten geçtiği için, bir Hakk Mürşidinden bu Meratibi ilahiye tahsilini yapmamız gerekmektedir.

Araf suresi ayet 172 “Âdemoğullarının zürriyetlerini arkalarından çıkartarak, Nefis’lerini şâhid tutarak; ben sizin Rabbınız değilmiyim dedik. Onlarda evet sen bizim Rabbimizsın dediler” buyurulmaktadır. İşte bu gün Elest bezmi hitabını, Mürşidi kâmil’ler mazharından Cenabı Hakk talip olanlara ayni tebliği yapıp durmaktadır. Mürşidi kâmil bir deryadır.

Page 78: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Onun uzuruna varan kişilerin, üzüntü ve kederlerinin izale olduğunu, bütün dert ve müşküllerinin hal olduğunu, mıknatıs gibi çekiciliğiyle biraz anlatsada biraz dinlesem diye kişilere mutluluk ve ferahlik veren mübarek Hakk dostlarıdır. Talip olan kişilerin sıkıntı ve dertlerini artıran, İnsanı kâmil değildir onlar yalancıdır. İnsanı kâmil’in yolu gayet kolaydır.

İnsanı Kâmil evvela, Nasuh tövbesiyle Tövbe ettirir. Zira Peygamberimiz bir defa Nasuh Tövbesiyle Tövbe eden hiç günah işlememiş gibidir, buyurmuşlardır.

Bu güne kadar, Fiziksel beden içinde bir Can sahibi olan kişi, Hayvan’atı Ruh’a sahip olduğu halde, henüz İnsanı Kâmil mazharından Rab’bının ona, Nefehtü ayeti gereğince, İnsan Ruh’unu üfürmediği için, surette İnsan fakat siyrette Hayvan’atı Ruh durumunda idi. Mürşidi kâmil’e gelen bir kişiye, işte o andan itibaren, zahir’i olan Şeriat uygulamaları ile, batın’ı olan Zikir Ruh’unu onun gönül bahçesine eker, böylece batın temizliğinide yapmış olur

Bu kişi Abdestsiz yere ayağını basmadan, yalan söylemeden, beş vakit Namaz’ını vaktinde kılarak hiç terk etmeden, Ramazan ayında bir ay oruç tutarak, hiç kimsede eksiklik aramadan(eksiklik görecekse kendi eksikliğini görüp düzeltecek)

Page 79: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Elinden geldiği kadar insanlara faydalı olmaya çalışarak, kurân’ı kerimin emrettiklerini yapıp, yasak ettiklerinden kaçarsa, o kişinin dışı temizlenmiş olur. Fakat bir kişinin içi olan gönlünün temizliği içinde, zikrullah yapması lazımdır, zira “zikirle gönüller huzur ve sukûn’a kavuşur ve zikirle Kalp’ler mutma’in olur” ayeti kerimeleri bize bunu açık açık göstermektedir.

Zikir üç türlüdür.1-Cehri zikir

2-Kalbi zikir

3-Tefekkürü zikir

1- Cehri zikir, bütün dergâhlarda ve zikir toplantılarında halka olunarak veya ayakta bir tempo halinde, ahenk içinde ilahilerle yapılan, zikir halidir. Bunda uyanması geç olan salik’lerin, Aşk ve şevkle gönül kapı ve pencerelerinin açılmasına, vesile olduğu ehlince malumdur. Peygamber Efendimiz: “sizler Cennet bahçelerinden bir bahçede bulunmak istiyorsanız, zikir ve sohbet meclislerine devam ediniz” buyurmuşlardır.

Page 80: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

2-Kalbi zikir; ağız kapalı olarak dilin damağa yapıştırılarak küçük dille, Akıl nimetinin takibi ile Kalben Allah, Allah, Allah diyerek yapılan bir zikir halidir. Bu zikir yapılırken bu zikri kendisinden başkası yanındada olsa duyamaz, zira Aklın gönülde yaptığı bir Zikir halidir. Bakara suresi ayet 152 “Fesküruni ezkürküm veşküruli vela tekfürun” (siz beni zikrederseniz bende sizi zikrederim) buyurulduğu gibi, evvela kendisinin zikrettiğini zan eden salik, kendisinin güç ve kuvvetinin olmadığını,(Lâ havle velâ kuvvete illâ billâ)demekle güç ve kuvvet sahibinin Cenabı Hakk olduğunu, dolayısıylada kendisinin güç ve kuvvetsiz zikredemiyeceği için, kendisinden zikr’edeninde Cenabı Hakk olduğunu anlayacaktır. zira salik’e sen Allah’ı zikret denilmez, ona Allah’ı Allah’la zikret denilmektedir. Çünkü kendisinin zikredecek güç ve kuvveti yoktur. Kendisini yakın takibe alan salik, daima kendisinden zikreden Cenabı Hakk’ı dinleyecek, gaflete girmeden hakkın zikri onu Hakk’la beraber olma zevkini vereceği için, daha zikirde iken huzur ve mutluluğa kavuşturacaktır. Akıl nimetini Nefsin emrinde değilde, Rabbının istekleri doğrultusunda Ruh’un emrinde kullanarak, Ruh güneşi tarafından Nur ziyasının gönül evini aydınlattığını, Kalp ayı ile sıfat yıldızlarının,

Page 81: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Kendi cehalet, nisbiyet, şirk gibi zulmâni günah karanlıklarını yok ettiğini zevk edecektir.

İstemeyerekte olsa gaflete giren bir kişi zikirden kesileceği için hemen, vehim hayal ve vesvese vadisine geçmesiyle, Hakk’ın zikri onda duracaktır, onun için her salike, ayakta, otururken, yatarken, yolda, işinde, Nefes aldığı her yerde Allah, Allah, Allah demekle adetsiz zikredeceksin denmektedir, zira salikler gönüllerini saat gibi Zikirle kurduklarında gafletten kurtulmuş olurlar. Cenabı Hakk kul’una verdiği iki nimeti geri almaz.

1- Zikirle Kalbini saat gibi kurduktan sonra onu bir daha durdurmaz.

2- Hicaplarını açtıktan sonra, onun hicaplarını bir daha kapatmaz, zira cenabı Hakkın şanından değildir. Zikir yalnız anmaktan ibarette değildir. Zikir Fikir olmalıdırki Fikir işte o zaman Zikir olsun, böylece Tefekkürü Zikir’de başlamış olur.

Page 82: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Aslında Zikir iki bölümde müteala edilir.

1- Telvin Zikri

2- Temkin Zikri

Telvin Zikri; kesret Âlemindeki tavsilatı Muhammed’iye mazharlarından her bir sıfat’ın ayrı ayrı kendi istidat ve kabiliyetlerine göre hal ve kal lisanıyla Zikridir. Sıfat’lardan meydana gelen fiillerin, Allahın indinde malumiyeti derecesinde tecelli ettiğini, dolayısıylada ona göre tavır takınmamız gerektiğini anlamalıyız. Ahzab suresi ayet 41-42 “Ey iman edenler Allahı Sabah ve Akşam çok zikrediniz” buyurulmaktadı, yani Nefis ve Ruh mertebesinde Allahı çok zikrederseniz, hesapsız mükafatlara nayil olursunuz demektir.

Nefis mertebeleri ikilikteki halimizdir. Ruh mertebesi ise, teklik olan cenabı hakkın vahdaniyet halinin kulundaki tecellisidir. Kesret Âleminde Zikir, Allahın üç yüzünü yani Ef’al yüzünü, Sıfat yüzünü ve Zat yüzünü remzetmektedir. Müslümanlar her yerde, üç ihlâs bir Fatiha okumak suretiyle, sevabını ölülere gönderirler. Aslında bu üç ihlâs bir fatiha’yı bizim vücut kabristanındaki henüz İnsan Ruh’u ile dirilmeyen hayvan’atı Ruh’umuzun dirilmesi için okumalıyız.

Page 83: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

İnsanı kâmil bizlere telkinden sonrada üç ihlâs bir fatiha okuyarak Resulullah Efendimizin Ruh’una hediye edelim demeside, bizdeki gizli ve henüz açığa çıkmamış Muhammed’i Ruh’unun dirilip açığa çıkması içindir. Bizdeki Muhammed’in gönlümüzde hapis olması ne demektir. Fena mertebelerinde salik şirk’ten henüz kurtulmadığı için, Cenab-ı Hakk o mazharlarda Rahman sıfatlarını, mutmain Nefs olarak zuhura getirmemiştir.

Onlarda kişinin kendi varlığı perde olduğu için, Muhammed olan Cenabı Hakk’ın Rahman sıfatları gizlidir, görünüp bilinmediği içinde, hicaplı olanlarda Muhammed hapistir denilir. Zira o saliklerde henüz Hz.Muhammedin güzel Ahlak, Edep ve güzel iffeti gibi bütün yücelikleri sıfatlarından henüz sergilenmez. Besmeleyi şerifteki Bismillah Allah’ın zatını, Rahman Allahın sıfatlarını, Rahim Allahın Ef’al-i ilahiyesini remzetmesi nedeniyle, kurân’ı kerimin sırrı olmuş oluyor

Allah lafsındaki, Elif Allah’ın zat’ını, Lâmelif Allah’ın sıfat’larını, Hu’da Allah’ın tavsilatı Muhammed’iyeden fiilleriyle açığa çıktığını göstermektedir. Onun için 99 Esmaül hüsnanın cemi olan Allah lafzı, kâinattaki bütün varlıklarca zikredilmektedir.

Page 84: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Görmüyormusun, Âl-i İmran suresi ayet 191 “Onlar ayakta iken, otururken ve yatarak Allah’ı zikrederler ve yarabbi, abes hiçbir şey yaratmamışsın bizi Cehennem ateşinden koru derler” buyurulmuştur, onun için Zikir Ahadiyeti vurur denmişdir. Ey kardeşim, bütün Nebâdat ayakta zikrederken, bütün Hayvanat rükûda zikrederken, bütün Cemadat yatarak zikrederken sen hala zikir’siz ve Fikir’siz Cehennem ateşinin dışına çıkmıyacakmısın.

Temkin Zikri ise; Cenabı Hakk’ın Vahdaniyet Zikri veya Âlemi Kübra olan İnsanı Kâmil’lerin 18 bin Âlem’deki vahdaniyet tecellisinin Zikri diyebiliriz. Ankebût suresi ayet 45 “Kuran okuyunuz, Namaz kılınız, zira Namaz insanları bütün kötülüklerden kurtarır. Zikir yapınız zira Zikir en büyük ibadettir” buyurulmakla Temkin zikrinin en büyük ibadet olduğunu bizlere bildirmektedir. Tevhid’de Zikir, bütün meratibi ilahiyeyi ihate ettiği için, Rabıtası yoktur. Makam değildir. Ahadiyeti bildiren derstir.

Tevhidin yedi makamı vardır. bunların hepsine birden Tevhid denir. Pirimiz Seyyid Muhammed-i Nûr’ül Arabi Hz.leri, Meratibi

Page 85: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Tevhidi iki bölümde müteala etmişlerdir,

Birinci bölümünü anlatan “ilk üçüne Fena mertebeleri, (yokluk mertebeleri)” ikilikten birlik deryasına uruç mertebeleri), İkinci bölümüne de Beka mertebeleri (ölümsüzlük sırrı) denir.

FENA MERTEBELERİ1- Tevhîd-i Ef’âl

2- Tevhîd-i Sıfat

3-Tevhîd-i Zat

BEKA MERTEBELERİ1- Makam’ı Cem

2-Hazret’ül Cem

3-Cem’ül Cem

4-Ahadiyet

TEVHİD-İ EF’ÂL: Tevhid mertebelerinin birincisi ve başlangıcıdır. Tevhid birlemek demektir. Ef’al kalabalık işlere, fiilde tek bir işe denir. Bizdeki tecellilerine fiil, bizden gayri başkalarındaki fiillerede işler denir. Fiil ve işlerin hepsine Ef’al denilir.

Page 86: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Tevhid’i Ef’al: Enfûsta (kendi vücudumuzda) Afakta (bizden gayri olanlarda)Sükûn(hareket etmeyen sabit)ve hareket’te(kuşların uçması, insanların yörümesi, suların akması, rüzgârın esmesi, dünyanın dönmesi gibi) görünen fiiller hakkındır. Bu Âlem’de bütün fiiller, iki makam ve iki mertebede tecellisini göstermektedir.

ya Enfûs ve Afakta, veya Sukûn ve hareket halinde görülür. İşte bizim bu elimizden işleyen Allah’ın Kudret elidir, bizim elimiz bir mazhardır. Mazhar demek, Hakk’ın açığa çıktığı yer demektir, nasıl elimize aldığımız bir Kalem elimiz yazdığı zaman yazar, aynen onun gibi bu Âlem’dede, Allahın Kudret eli olmasa hiçbir varlık fiil işleyemez. Onlarda Cenabı Hakk’ın birer mazharıdırlar, onun için bizi ve bütün Âlemi halk eden Cenabı Hakk’ın fiili olmuş oluyor. Saffât suresi ayet 96 “sizleri ve sizlerin fiillerinide Allah yarattı” buyurulmaktadır. Demek oluyorki, kulun kendisine ait bir fiili yoktur, faili muhtar Hakk’tır. Kulun mazharından tecelli eden ve görünen Hakk’ın fiilidir, her şey Hakk’ın dilemesi ve takdiri ile olmaktadır. Amentüde okuduğumuz : “Vebil kaderi hayrihi ve şerrihi minallahi teala” da gördüğümüz gibi, bize gerek hayır, gerekse şer her ne gelirse Allah’ın takdiri ile olduğunu kabul edeceğiz.

Page 87: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Salik Enfüsde, Afakta, Sükûn ve hareket halinde bütün fiilleri birleyerek, bunların hepsini Hakk’a nisbet eder, fiillerin iyilik ve kötülüğü, kula nisbet edildiğinde belirlenir ve o zaman iyi ve kötü diyerek adlandırılır. İyilik ve kötülükler bizler içindir, yoksa Hakk’a nisbet edildiğinde hepsi hayırdır.

Arifler fiillerin cümlesini Hakk’a nisbet ederler, kötü fiilleri Hakk yaptı denilmez, zira o fiil, tecelli ettiği mazharın nakısiyetinin bir zuhurudur, suyun girdiği kabın renginde göründüğü gibi.

Bir salik’in bu mertebeye gelebilmesi için, her Nefeste zikir’le Kalb’inin Mutmain olması lazımdır. fecr suresi ayet 27-28 “Ey Mutmain olmuş Nefs dön Rabb’ına”hitabına mazhar olması nedeniyle, Tevhid’i Ef’al telkin ve talim edilir. Tevhid’i Ef’alin 4 şuhûd’u vardır.

1-Tevhid’i Ef’al (Ef’al birliği)

2-Fena’yı Ef’al (senin ve senden başkalarının kendilerine ait fiillerinin olmamas

3-Tecelli Ef’al ( Cenabı hakk’ın ilahi bir kudretiyle sende ve senden başkalarında tecellisinin görünmesi)

4-Cennet’ül Ef’al veya irfan Cennet’i(bu Şuhut’ların görünüp zevkine ve kalbin tastik etmesidir)

Page 88: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Bizden ve bütün Âlem’den hayır ve şerri işleyen ve halk edenin, Cenabı Hakk olduğunu bilmeye Tevhid’i Ef’al denir. Kendimizin ve bütün Âlemin bir iş işlemeye ve halk etmeye kadir olmadığımızı ve her an kendi fiilimizin fâni, yani yok olduğunu idrak etmeye, fenayı Ef’al denir. Tecelli Ef’al, tecelli görmek manasınadır, yani bu Âlemde görünen işlerin iyisi ve kötüsünün tecelli ilahiye olduğunu bilmeye tecelli Ef’al denir.

Âdeme ve Âleme baktığımız zaman, işlenen iş ve fiillerin failinin Hakk teala Hz.leri olduğunu bilmek ve görmek, bu görmekten hâsıl olan zevkede Cennet’ül Ef’al veya Cennet’ül irfan denilir. Kulaklarımızla duyduğumuzu, gözümüzle gördükten sonra ancaksın kalp tastik eder. Kulağın duyduğunu göz görmemişse onu kalp tastik etmez. Salikin buna çok dikkat etmesi lazımdır.

Page 89: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Tevhidi Ef’al’in Rabıtası “LÂ FAİLE İLLALLAH”dır. Manâ’sı işlerin iyisini ve kötüsünü halk eden Allah’tır. Allah’tan başka işleyen ve halk eden yoktur. Kişinin aklına şöyle bir soru gelebilir, mademki fiillerin halk edicisi Cenabı Hakk’tır. o zaman bizler günahta, sevapta işlemiyeceğimize göre, mesul olmamamız gerekmezmi? Evet, bu mertebede istemek Kul’dan halk etmek Allah’tandır. Kişi iyiliği Allah’tan isterse, Cenabı Hakk iyiliği halk eder. Kötülüğü isterse yine Cenabı Hakk kötülüğü halk eder. Zilzal suresi ayet 7-8 “her kimki zerre miktarı hayır işlerse onun mükafatını, kötülük işlerse de onun cezasını çekecektir”buyurulmaktadır.

Salik Kalb’ini saat gibi Zikre kurduktan sonra, Tevhid’i Ef’al Şuhutlarını tefekkür ederek, hissiyle Lâ faile illallah rabıtasını daima kullanmalı, kendisine veya başkalarına fiillerin failini nisbet etmeden, Hakk’ın olduğunu zevkân Şuhut etmelidir. Şuhut demek, şahid olmak, görmek, müşahede etmek demektir, neyi görecek ve müşahede edecektir. Kendisine telkin edilen, kendisine ve kendisi dışındakilerin fenayı Ef’al ile yok edip, bunlardaki tecelliyi ef’ali görerek şahitlik yapmasıdır.

Rabıta ise, bağlayan, birleştiren demektir, neyi nereye birleştireceğiz salikin dersi hangi makamda ise, o mertebenin rabıtasını hissiyle

Page 90: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

kullanmasıdır. Misal vermek gerekirse; Nefimizi dünyadan men edip, Cenabı Hakk’ın emirlerine bağlandığımız gibi, aklımızı, fikrimizi o mertebenin tecelli idrakına bağlamaktır. Ef’al mertebesindeki bir salikin, Aklı, fikri ve zikri hep fiillerin failinin Allah olduğunu düşünmesidir.

Yani her şeye o açıdan bakmak ve görmek diyebiliriz, yoksa kişi Nefsiyle olupta kendisine veya başkalarına bu fiillerin failini nisbet ederse, gayriyette kalacağı için vuslat bulamaz.

Hakk’a nisbet edilen fiiller, Afakî, Enfüs’î, Hissi ve Kalb’i olarak yapıldığında, faili mutlak olan Hz.Mâşukun olduğu Kalp ile müşahede edilir. Bu zevke sahib olan bir salik, Abdest alırken kendi elleriyle kendisinin Maşuku tarafından nasıl yıkandığını, Namaz kılarken kendi mazharından nasıl müştereken Namaz kıldığını, bir sanatkârın kendi elinden sanatını nasıl meydana getirdiğini Şuhut’la zevk eder. Böylece hem kendinde hemde başkalarında tecelli eden fiilleri Şuhut’la zevk edince, Cenabı Hakk’ın bu fiillerle zahir olduğuda zevk edilmiş olur. Hadid suresi ayet 3 de “ben zahirim”

Page 91: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

demiyormu. Zahir ne demektir. Görünen zuhura gelmiş demektir.

İşte bütün mazharlardan fiilleriyle zahir olan odur, suyun rengi yoktur girdiği kabın renginde ve şeklinde görünür, kaplara aldanmamak lazımdır.

Bir kişi salike kötü bir söz söylese o salik bu sözü o kişiye değil Hakk’a nisbet etmelidir. Zira o kişinin kendine ait bir fiili olmadığına göre, salikin bazı eksiklerinden mütevellit o kişiyi imtihan için kendisine musallat olduğunu düşünmelidir. Cenabı Hakk kullarını çok sevdiği için rahmeti ile kullarının hep iyi ve mutlu olmalarını istemektedir, eksiklikler bizde olduğu müddetce, o kişiyi bize musallat etmese başka bir kişiyi, bizdeki eksikliğin düzelmesi için musallat edecektir. Bir Hadisi şerifte: “üzüntüler, kederler musibetler, hastalıklar ve bütün ibtilalar kullara Allah tarafından verilmiş bir hediyedir. Ya eski günahlara bir kefalet veya manevi makamın yükselmesine vesiledir” buyurulur.

Bu Âlem’deki bütün varlıklar Cenabı Hakk’ın birer sıfat’ıdır, sıfat’ların kendi fiilleri

Page 92: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

yoktur, onlardan tecelli eden Hakk’ın fiilleridir. Sıfat’ların istidat ve kabiliyetlerine göre nerede kullanılması gerekli ise Cenabı Hakk’ta onları orada kullanmaktadır. Ayeti kerimede, hakikata göre, hayırda, şerde Hakk’tandır. Şeriata göre, sizden iyi bir fiil sadır olursa onu Hakk’tan, kötü bir fiil sadır olursa, onu Nefsinizden biliniz buyurulmaktadır.

Onun için fiillerin faili Cenabı Hakk’tır. Görünen ve görünmeyen mülkünde ondan başka fail yoktur, her şeyi onun takdiri ilahiyesine göre zuhur etmektedir. Saliklerin her şeye, Nefslerinde Fark, afaklarında Cem nazarı ile bakmalıdırlar. Çünkü salik henüz nisbiyet ve şirklerden kurtulamadığı için hep kendisini göz önünde bulundurması gereklidir. Salikin kendisini yakın takibe aldıkca kendi eksikliklerini Levm ederek,(kınayarak) yok etmek için gayret göstermelidir. Afakta Cemde olmak, başkalarının eksiklikleriyle uğraşma demektir. Senden yardım isterlerse işte o zaman elinden geldiği kadar faydalı olmaya çalışırsın. Allah hidayet etmedikten sonra, başına balyozla vursan dahi onu hidayet edemezsin hidayet Allah’tandır.

Page 93: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Şems suresi ayet 9 “Nefsini tezkiye (temizleyen) edenler, gerçekten kurtuluşa ermişlerdir”buyurulmaktadır. Yalnız ilimle olmaz. İlmin ötesinde ilmiyle amil olup, yaşam ile gönülden sıdkiye bağlılık lazımdır. Tevhidi Ef’alde bir salikin bütün fiiller, hareketler ve her türlü kıpırtılarda, kendini Fâni, Hakk’ı Baki olarak bilip, nisbiyetlerden kurtularak, fiillerin faili Hakk’tır demelidir.

Böylece gezdiği gördüğü her yerde artık tecelli edeni tanır, bunların Şuhûdu ile Kalbi tastık edip zevkiyap olur. Enfûs ve Afakında tecelli edenin sevgilisinin fiilleri olduğunu görür. Tecelli eden fiiller fiilullahtır. Her türlü fiil ve hareketleri Hakk’a nisbet ettiği için, o ana kadar bildiği, öğrendiği, zannettiği her ne fiiller varsa, hepsini Fâni ederek, İnsanı Kâmilden aldığı telkinat olan fiillerin failinin Allah olması, onda galip gelmiştir. Böylece kişinin zannı, evhamı, hayalleri yıkılarak Nefs tezkiyesi başlamış demektir. “unut bildiğini cümle, eriştir ilmini cehle”diyen Nesimi hz.leri bizlere bu yeri tarif etmektedir.

Salikin kendine nisbet ettiği fiillerin yokluğu ile mazharlardaki tecelli Ef’alin Şuhut

Page 94: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

edilmesi sonunda “Lâ faile illallah” rabıtasını kullandığında, kendisinin gönül Cennet’inde huzurda olduğunu anlar. Artık Cennet’e girmiştir, huzur ve mutluluk içinde, zikir ve rabıtasından haz ve lezzet duyar. Stres, üzüntü, keder, alamadım veremedim gibi mutsuzluklar ondan uzaklaşmıştır. Salikte tam bir teslimiyet ve Hakk’a boyun büküşü görülür, her kiminle temas kurarsa kursun, onlardan kendisine gelen her tecelliyi Hakk’a nisbet ettiği için Halka hizmetin Hakk’a hizmet olduğunu anlamıştır.

Bütün iyi tecelliler Cenabı Hakk’ın kendisine verdiği bir lûtuf olduğunu, kötülüklerle karşılaştığında, kendisinin Cenabı Hakk’a karşı bir eksikliğinden mütevellit imtihanda olduğunu anlamıştır. artık kendisini yakın takibe alarak bir an evvel o eksikliğini yok etmek için gayret gösterir. Salik, Hacivatla Karagözün kendilerine ait hiçbir fiilinin olmadığını, onları perde arkasından kavga ettirenin sanatkâr olduğunu bildiği gibi, bütün kâinatın sıfat perdelerinden fiillerinde yaratıcısının Cenabı Hakk olduğunu bilir.

Onun için, her şeyi yerli yerinde görüp, Enfûsta Fark (kendisinin şeriata uyup uymadığını tartması, eksiklikleri varsa bir an evvel onları tamamlamak için gayret göstermesi) Afakta Cemde (birlikte, yani başkalarının her türlü eksikliklerini görmeme

Page 95: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

hali. Her mazharın istidat ve meşrebi ne ise Cenabı Hakkın tecellisini sergilediğini bilmek.) mütâla edip irfan Cennet’inde mutlu olur.

TEVHİD-İ SIFAT: Meratibi Tevhid’in ikincisidir. Tevhid’i sıfat demek, sıfat’ın birliği demektir. Enfûsta, Afakta, Sukûn ve hareket halinde görünen bütün sıfat’lar Cenabı Hakk’ındır. Cenabı Hakk’ın bu Âleme taalluk eden sekiz sıfat’ı subûdiyesi vardır.

1- Hayat 2- İlim 3- İrade 4- Semih (İşitme) 5- Basar (Görme) 6- Kudret 7- Kelâm 8- Tekvin dir. İşte bu sekiz sıfat Cenabı Hakk’ın sıfat’larıdır, bu sıfat’lardan üçü, Hayat, İlim, İrade sıfat’ları batın’dır. Dördü, Duymak, Görmek, Kelâm ve Kudret sıfat’ları zahir’dir; bunların zahir oluşları, zahir’de bir unsuriyetten kendilerini sergilemeleridir. Meselâ: Kulak’tan Duyma, Göz’den Görme, Dil’den Konuşma gibi Kelâm sıfat’ını açığa çıkarır. Kulağı gördüğümüzde, Duyma sıfat’ına sahib olduğunu, Göz’ü gördüğümüzde görme sıfat’ına sahip olduğunu anlarız. diğerlerinide bunun gibi düşünürüz. Bu sıfat’larla Cenabı Hakk bütün Âlemi ihade etmiştir.

Page 96: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Hayat, bizdeki dirilik, İlim bizdeki olan bilgi Allah’ındır. Bizdeki İrade Allah’ındır. Semih, bizdeki İşitme, Basar, bizdeki Görme, Kudret, bizdeki Kuvvet ve bizdeki Kelâm hepsi Allah’ındır. Tekvin sıfat’ı ise, halk edicilik yaratıcı sıfat’ı demektir. Fiiller sıfat’lardan tecelli ettiği için, her sıfat’ın duyma fiili, görme fiili kelâm fiili gibi bütün sıfat’lardan tecelli eden fiiller Tekvinat sıfat’ı ile halk olunduğu için onu Ef’al bölümünde gördük deriz. Bu sıfat’lara sıfat’ı subûtiye denir. Sıfat’ı subûtiye demek sabit değişmeyen, bozulmayan, ölmeyen bir karar üzere duran demektir.

İşte bizim diye bildiğimiz ve kendimize nisbet ettiğimiz sıfat’lar, Fâni Allah’ın bu sıfat’ları Baki’dir, bizim sıfat’larımız Hakk’ın sıfat’larının mazharıdır, mazhar demek, bir şeyin görüldüğü yere denir. Mesela; çeşme’nin kurnası suyun mazharıdır. Çünkü su o kurna vastasıyla kendisini açığa çıkarıyor onun için bizim bütün sıfatlarımız Cenabı Hakk’ın sıfat’larına mazhardır. Bu sıfat’lar salike ayna olmakta ve orada Hz.Maşûku müşahede etmektedir. Sıfat gayba aittir ve zuhura gelmeden öncedir. Zuhura gelince, şahadete intikal eder ve Esma adını alır.

İnsan varlığı bu sıfatlarladır. Bu sekiz sıfat’ın hakk’ın olduğunu anladığımız zaman,

Page 97: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

kendi varlığımız diye bildiğimiz varlığımızı attık demektir. Senin ne Hayat’ın, ne İlmin, ne İraden, ne Duyman, ne Görmen nede Kelâm ve Kuvvetin var, bunların hepsi Allah’ındır. Bu güne kadar bu subût sıfat’ların kendimizin olduğunu zannediyorduk, şimdi anladıki bunlar bizim değil Cenabı Hakk’ınmış, bizler onun mazharlarıymışız. Böylece bu sıfat’ların Hakk’ın olduğunu anlayınca, bizler varlık şirk’indende kurtulmuş olduk. Bu Âleme ibret gözüyle baktığımızda Cenabı Hakk’ın subûti sıfatiyesi olan bu sekiz sıfat’ı ile bütün Âlemi ihate edip kaplamış olduğunu görürüz.

Nereye bakarsak bakalım bu sıfat’lardan başka bir Sıfat görmediğimiz takdirde, Sıfat Cennet’inde olduğumuz anlaşılmış olur, bir salik bu güne kadar bütün Sıfat’ların sahibinin kendisi olduğunu zannediyordu, İnsanı Kâmil onu cehalet ve gafletten uyandırdı. Bu sıfat’ların kendisinin değil, Cenabı Hakk’ın sıfat’ları olduğunu ona telkin etti; oda teslimiyetinin gereği olarak gönül rızası ile kabullenip bu sıfat’ları Hakka teslim etti. Fâni olan kendi sıfat’larını Baki olan Cenabı Hakk’ın sıfat’larında yok etmekle, Sıfat Cennet’inde huzur ve sukûn’a ermiş oldu. Çünkü hayatını Hakk’a veren Hakk’ın hayatıyla yaşamaya başlar, ölümsüzlüğe kavuşur.

Page 98: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Yunus Emre Hz.leri “Ölenler hayvandır âşıklar ölmez” demekle buna işaret etmiştir. Hakk dostları ölümü zevken tadarak, kendilerinin zannettikleri sıfat’ları gerçek sahibi olan Cenabı Hakka vererek, Sıfat Cennet’inde huzur ve mutluluğa ererler. Böylece gaybın yedi sıfat’ı ile onlara hazine kapıları açılmış olur. Hakk’ın yedi Sıfatı Subût’iyesi salikin kendinden tecellilerini Ayne’l- yakin görmeye başlıyarak, Cennet’ül İrfan zevkiyle Sıfat Cennet’ine dâhil olur.

Gel kardeşim sende zan, evham,cehalet olan bilgi yuvasından çıkarak, kendine nisbet ettiğin Cenabı Hakk’ın değişmeyen mutlak sıfat’larını sahibine ver; ben göreyim, ben duyayım, ben irade sahibiyim deme; düşünce ve kendi bilgilerini ifna etki, zan yükünden ve cehalet ağırlıklarından kurtulasın, arada varlık kokusu kalmasın sende ikilik yaratan o nisbiyet şirk’i ortadan kalksın her taraf Nurla dolsun.

Güneş doğunca cehalet karanlığı kaybolur. Hak gelince batın yok olur. Kendini yakın takibe alarak kendi mazharından Cenabı Hakk’ın Baki olan bu Subût sıfat’larını, işte o

Page 99: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

zaman Ayne’l- yakın olarak gördüğünü zevk edeceksin. Kendine ait fiil ve sıfatların yok olunca, kendi mazharından Cenabı Hakk’ın Fiil ve Sıfatları tecelli ettiği için, Ahlak güzelliği, edep güzelliği, tevazu ve alçak gönüllülük gibi Resulullah Efendimizin yücelikleri sizde görünmeye başlıyacaktır. sizin kendinize ait ne sevap nede günah işliyecek hiçbir fiil ve sıfat’ınız kalmamıştır; bir sonbahar yaprağı gibi sararmış ve dalından kopmuş kuru bir yaprağı rüzgar ne tarafa götürürse oraya doğru gittiği gibi, sende her an hakk’ın tecellilerine tabi olursun.

Tevhidi sıfatın 4 şuhûdu vardır.

1- Tevhid’i Sıfat : (Bütün âlemde görülen ve bilinen sıfat’lar, hakk’ın sıfat’ları olduğunu Şuhut edip bilip görmeğe Tevhid’i Sıfat denir.)

2-Fena’yı Sıfat : (Bizim ve bütün âlemin Sıfat’ları Fâni, ancak Hakkın sıfat’larının olduğunu bilmeye fenayı Sıfat denir).

3-Tecelli Sıfat : (Görünen sıfat’ların cümlesi, tecelli ilahiye ile zuhura geldiğini bilmeye de tecelli Sıfat denir.)

4-Cennet’ül Sıfat : (Bütün Âleme ibret gözüyle baktığımızda, Cenabı Hakk’ın Sıfat’ı

Page 100: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Subût’iyesi olan bu sekiz Sıfat’ı ile bütün Âlemi ihate edip kaplamış gördüğümüz zaman, her nereye bakarsan bu sıfat’lardan başka bir Sıfat görmeme zevkinede Cennet’ül Sıfat denir).

Tevhid’i Sıfat’ın Rabıtası (LÂ MEVSUFE İLLALLAH)dır. Manâsı, bu sabit sıfat’ları Allah’tan başka sıfat’lanacak yoktur. Ancak sabit Sıfat’lar Allah’ındır, işte buna Sıfat aynası denir. Nasıl aynaya baktığımızda, ayna içinde kendi sıfat’larımızı (gözümüzü, yüzümüzü, vs.) görürüz, başka bir şey görülürmü görülmez, aynen onun gibi, Tevhid’i Sıfat aynası olan bu Âlem aynasına baktığımızda da, hep onu görürüz; ondan başka bir şey görmeyiz.

TEVHÎD-İ ZAT: Vücud birliği demektir. Enfûsta ve Afakta, Sukûn ve harekette görünen vücud Hakk’ın vücud’udur. İster vücud’umuz diye bildiğimiz, isterse bütün Âlemdeki Sukûn ve hareket halindeki bildiğimiz vücud’lar Hakk’ın vücududur. Suret olarak gördüğümüz vücud’lar değil, onlar Hakk’ın vücud’unun gölgeleridir; bu gün var yarın yok olacaklardır. Güneşin battığında gölgenin kaybolduğu gibi; Allah ise Baki’dir. Rahman suresi ayet 26-27 “Küllü men aleyha fânn ve yebka vechü rabbüke zülcelali vel ikram”(dünya yüzünde görünen her şey fanidir, kendi vücud’ları yoktur, vücud sahibi olan Allah’tır). Bir ağaç gölgesi gibi, ağaç

Page 101: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

sallandıkca gölgede sallanır; çünkü gölge ağaç’a tabidir. İşte bu Âlemde Cenabı Hakk’ın vücud’unun gölgesidir. Nasıl gölge ağaçtan zahir olmuşsa, bu Âlemde Cenabı Hakk’ın vücud’undan zahir olmuştur. Yani gölgesidir. Salik bu makamda, hissen, aklen ve hayalen gerek Ef’al, gerek Sıfat ve gerek Zat aynalarından vücudullaha bağlanıp, cümle eşyanın vücudu Hakk olduğunun idrakı ile nazar edip Şuhut etmekle zevk alır. Daimi zevkte kalabilmesi için rabıtaya sımsıkı sarılır. Halkın Fâni, Hakk’ın ise Baki olması halinde zevkiyap olur. Uruç yani yükselme mertebeleri olan Fena mertebelerini geçen kişi, artık nisbiyet ve şirk’lerden kurtulmuştur.

Zatın Vücud aynaları olan Ef’alin vücudu yoktu, sıfat’tan tecelli ediyordu; sıfat’ında vücud’u yok, oda vücud’dan tecelli ediyor; onun için salikin rabıtası ile Zat aynaları olan bu vücud’u görmesi, kesret Âlem’inden latafet Âlemine geçmesine vesile olur. Artık vahdet zevki kesret görüntüsüne galip gelmiştir. Zatı Hakk nazarı ile Vücud’dan Sıfat’ın, Sıfat’tanda Ef’al-in tecelli etmesinin müşahadesi ile latafet görüntüler devam eder. Tevhid’i zat’ında 4 şuhutu vardır.

Page 102: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

1- Tevhid’i Zat (Kendi Vücudunu ve Âlem’in Vücud’unu ve Âlemi Vücudu Zat’iyeleri Hakk’ın Vücudu Zat’iyelerinden gayri olmadığını bilmeye ve böylece Şuhut etmeye Tevhid’i Zat denir).

2- Fenayı Zat (Bizim ve bütün âlemin kendilerine ait müstakil Vücutlarının Fâni ve olmadığını bilmeye Fenayı Zat denir).

3- Tecelliyi Zat (Bizim ve âlemin vücudu zatiyemiz tecelli Zat’ı ilahiye ile üflenmiş bir Nefai Rahman olduğunu bilmeyede Tecelli Zat denir).

4- Cennet’ül Zat (Bu âleme ibret nazarıyla bakılıp, cümlesi Fâni ve kendi vücudlarının olmadığını, Hakk’ın vücudunun mazharları olarak görmeye, bu görmeden elde edilen zevkede Cennet’ül Zat denir.) bu makamın Rabıtası (LÂ MEVCUDE İLLÂLLAH) Allahtan başka mevcud olan hiçbir şey yoktur. Her şey Fâni yalnız Allah Baki’dir.

Tevhid’i Ef’al de fiilimizi Hakk’ın fiilinde Fâni ettik. Tevhid’i Sıfat’ta, sıfat’larımızı Hakk’ın Sıfat’larında Fâni ettik. Tevhid’i Zat’ta da vücudumuzu Hakk’ın vücudunda Fâni ettik. Yani yok ettik zaten yok idi; biz varmış biliyorduk. İşte bizdeki olan Fiil, Sıfat ve Vücud

Page 103: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Hakkın olduğunu anladığımız zaman kendimize nisbet ettiğimiz hiçbir şeyimiz kalmaz. “İşte ölmeden evvel ihtiyari olarak ölmek budur.” Fiillerim hakk’ınmış, sıfat’larım hakk’ınmış, vücudumda hakk’ınmış. “Ben çekildim aradan kaldı yaratan” senlik kalkınca aradan, haktan başka hiç bir şey kalmaz, kendini bilen dahi yine kendinden başkası değildir. Meğerse bu güne kadar kendi zannımda yarattığım bu Vücud hakk’ınmış, zannımda kendime bir Vücud yarattığım içinde şirkte olduğumun farkında bile değilmişim. İnsanı kâmilin telkinatıyla anladımki; zanlarımın yıkılarak vücudun Hakk’a ait olduğunu Şuhut etmeye başladım.

Bidayette de vücut hakkın imiş fakat ben bilmiyormuşum, fiziksel görünen zahir gölge vücudlara takılıp kalmaktan latif olan Cenabı Hakk’ın asıl Vahdet vücudunu göremiyordum.

Şimdi anladımki, fiziksel gölge durumunda olan bu kesret vücutlardan, görünen vücudullahmış. Nisbet gölge vücudlardan soyunan bir salik, her türlü isim ve resimden kurtulmuş olur. Bir Arifin buyurduğu gibi: “Zat’a erişince İman mad olur, bütün kuyudatlar onda kat olur. Salik bütün kayıd lardan kurtulur, sadece hakk’ın vechi Baki kalır. Bu şuhûtla şuhût’lanan kişide, gönlünde Hakk’ın varlığından başka varlık görmeme hali

Page 104: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

tecelli eder. Kendi ve başkaları artık yoktur. Hakk’ın dışındakı bütün varlıkları Fâni etmiş, her nereye bakarsa baksın, Hakk’ın sıfat’larından istidat ve kabiliyetleri nisbetinde, zatının nasıl zuhur ettiğini görmeye başlıyacaktır. Bu sözlerim tevhide nasibi olanlara geçerlidir.

Zikirimde üç defa Allah diyerek verdiğim Nefesimin, kendime nisbet ettiğim Ef’al, Sıfat ve Zat’ımın Hakk’a vererek ifna ettiğimi, bir Nefes alarak Hakk’ın vahdaniyet varlığı ile ihya olduğumuzu anlarız. Zikir’deki üç ifna ve bir ihya, bizim Fena fillah olmamızı sağladı. Tevhid’i Ef’al, Tevhid’i Sıfat, Tevhid’i Zat olan

Fena makamlarındaki, ayrı ayrı izah ve Şuhutları, her bir Allah deyişimizin, geniş bir biçimde açıklamasından ibaret olduğu anlaşılmış oldu, zaten bir şeyin Fena edilebilmesi için, onun varlığı olması lazımki yok edilsin, hâlbuki kendimize ait ne Ef’al, ne Sıfat, nede Zat mevcud zanlarımızdaki o benliği ifna etmekten başka bir şey değildir. Zan da iki türlüdür.

1- Su-i zan (kötü zan) 2- Hüsni zan (iyi zan) her ikiside hakikat indinde geçersizdir. Zira net

Page 105: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

ve kesin bir şey hakkında bilgisi olmayan zanna girer.

Fenayı Efâl, Fenayı sıfat, Fenayı Zat etmekle cehalet, nisbiyet ve şirk’lerden kurtularak, çift gören gözlüğümüzü, latafet gören net gözlük camıyla değiştirdik. Artık Allah’ın, Tecelli Efâl, Tecelli Sıfat, Tecelli Zat olan Vahdet zuhurunu zevk etmeye başlamış oluruz. Ya Rab, Zatının Nurlarını, bizlerede göster. Cemallullah olan sıfat’larında güzelliğinin zevkini bizlere tattır. Âlem ve Âdemde bütün tecellilerin sırlarını bizlerede ihsan ve ikram eyle. Allahu Ekber’liğinin gönlümüzde kabul edilişi, kul ve sana karşı acziyetimizi bir an olsun bizlere unutturma. Amin.

BEKÂBİLLAH MERTEBELERİ

1-CEM MAKAM-ICem demek, toplanmak, bir araya

getirmek, birleştirmek anlamındadır. Beka mertebelerinin birincisidir. Fena fiillah mertebelerini zevk edip, kulun kendisinin zannettiği, Fiil, Sıfat ve Zat’ının Hakk’ın Ef’âl, Sıfat ve Zat’ında yok olduğunu anladığında, Cem makam’ı salike telkin edilir. Fena mertebelerinde tarif edilen ikilik ifadesi olan,

Page 106: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Enfûs ve Afak, yani bir biz var, birde bizden başkaları var. Tarifleri onun için burada birliğe erildiği için Bekada bu ifadeler yoktur. Cenabı Hakk’ın vahdaniyetinde, Zahir ve Batın vardır. Salik bu yerde Hakk’ı Zahir, Halkı Batın müşahede etmelidir. Halk, Hakk’a ayna olduğu için, Halk aynasından Zahir görünen Hakk’ın Vahdet tecellisidir. Onun için saliki Vahdet Şuhûd’u istila eder.

Cem makam’ı telkin edilen salik, Hakk’a Kuvve olup, onun kuvvesinden Hakk Zahir olurken kendisi Batın olur. Aynı zamanda eşyada butûna girer. Hakk’ın varlığı tam zuhur ettiği zaman Kâinattaki varlıkların gölgeleri yok olur. Sadece Hakk var olur. Bir cismin gölgesinin öğle vakti, cisimde yok olduğu gibi, halk mazharından Hakk’ın zahir olmasıdır.

Bir ağacın çekirdeğinde nasıl ağacın bütün gövde, dal ve yaprakları gizli olduğu halde görünmediği gibi, Hakk’ın Vahdaniyetinde Hak Zahir Halk Batın’dır.

Bu yerde ikilik ve kesret yoktur. Bütün eşyanın hakikatı aslen aynı Hakk’tır. Kul mazharından Hakk’ım diyen Kul değil, Hakk olmuş oluyor. Bakara suresi ayet 115 “Doğu ve batı her yer Cenabı Allah’ındır, hangi tarafa

Page 107: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

dönerseniz onun yüzü oradadır” ayetinin gereği olarak her nereye bakarsa Hakk’ın Cemal yüzünü görmesi onun zevki olacaktır. Bir hadisi kudside; “kulumun kulağından duyan, gözünden gören, dilinden konuşan, elinden tutan, ayağından yürüyen ben olurum” buyurulmuştur. Görüldüğü gibi kulun mazharından duyan, gören ve konuşan hakk olmuş oluyor.

Salikin Fena fillah mertebelerinde ifna ettiği, Ef’alini, sıfat’ını, Zat’ını, Cem mertebesinde hakk’ın vahdaniyetinde hakk’la ihya olacaktır. Dolayısıylada görende Hakk görünende Hakk, bilende Hakk, bilinende Hakk olduğu için, salik bu esnada her ne zahir olursa onu Hakk’a nisbet eder.

Buna ahkâmı ilahiye derler, burası hakikat şehridir. Gayriyet ve ikilik kısacası, kesrete ait ne varsa hepsi helak olmuş, yok olmuştur, görünen sadece bir Zat’tır. Salikte hakk’ın sarhoşluğu (kendinden geçme, zan, hayal dünyasından çıkmak) zuhur edeceğinden bu yerde saliki fazla durdurmazlar. Burası daima durulan ikamet yeri değil, gezip görülmesi, mutlaka görülüp yaşantı içinde zevk edilmesi gereklidir. Fena mertebelerinde

Page 108: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

soyunduğu zatını, burada hakkın zatını giyerek zuhura gelir.

Bu makama kurb-i Ferâyiz (Farzlarla yakınlık) denildiği gibi, Fena-i Nefis, Beka-i Ruh makamı ve Uluhiyed makamı gibi isimlerde verilmiştir. Buraya Berzah’da derler. Bu makamda hep vahdet zevki salikte galebe çaldığı için, deryanın dalgalarını değil yalnız deryayı görür. Vahdet zevk’ini dil anlatmakta acizdır.

HAZRET’ÜL- CEM MAKAM-I Bekabillah mertebelerin ikincisidir. Bu makam’da halk zahir Hakk batındır. Hakk aynasından halk zahir olarak müşahade edilir. Cem mertebesinde Abdin kuvvesinden bilen gören işiten Hakk idi. Hz.Cem makam’ında, Hakk kulun kuvvesi olması nedeniyle, kendi sıfatı olan kul mazharından gören Hakk,

Duyan Hakk, bilen Hakk olmuş oluyor. Salikin Fena mertebelerinde soyunduğu, kendi bütün sıfat’larını burada, Hakk’ın sıfat’larını giymesi nedeniyle, Allah’ın sıfat’larının mazharı (görüntü yeri) olur. Artık sıfat’lar onun mazharından seyredilir. O mazharda Hakk, Enel Hay (ben diriyim), Enel Kadir (ben güçlüyüm) diyerek, Cenabı Hakk’ın Kelam ve lisanını salikin kullandığını zevk ederiz.

Page 109: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Bu mertebede Salik Enfûsunda Cem’de Afak’ında Fark’ta olmalıdır. Dikkat edilirse, Ef’al mertebesinde Enfûsunda Fark’ta, Afak’ında Cem’de idi. Nisbiyet ve şirklerinden kurtulduğu için, daima Hakk’la beraber olması onun Cem’de olması demektir. Zahirde Fark’ta olması, Cemad’at, Nebad’at, Hayvan’at ve insan’lara Esma ve Sıfat’ları gereği neyi gerektiriyorsa, öylece yaklaşmasına şeriatı ahkamiye olan Fark’ıyla yaklaşır diyoruz.

Bu makam’a Ehlullah kurb-i Nevâfil derler. Bir Hadisi Kudside: “Kulum bana Nevafille (Nafilelerle) yaklaştığında ben onun görmesine Göz, işitmesine Kulak, konuşmasına Dil olurum” buyurmuşlardır. Görüldüğü gibi artık kulun gözünden kulağından gören ve duyan değil, gözüne göz, kulağına kulak olduğunu söylemektedir.

Artık, sıfatların kemalatı nisbiyetinde, Sıfat ve Esma, Asar ve Eşya tecellisinde Hakk’a ulaşmak, Hakk’ı seyretmek için gayret göstermektir. Her nereye nazar edersek edelim, batındaki Hakk’ın zahirdeki halk’tan tecellisini zevk ederek, bütün Sıfat’ların, Zatı Hakk ile kaim olduğunun müşahede ederiz. Bu makam ayni zamanda Şeriatı Muhammadiye makamıdır. Buraya ayak basanlar şeriatı ahkamiyenin yükümlerini harfiyen uygularlar.

Page 110: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Şeriatı evvelde (Fark-ı evvel) bir çocuğun yaptığı hataların af edilmesi mümkünken, Fark-ı sâni olan bu Hakikat Şeriatında af yoktur. Salik artık akil baliğ olmuştur. Sorumluluk sınırına girmiştir, bundan böyle her şeyde kılı kırk yarması lazımdır. Şeriatsız Hakikat olmaz. Hz.Muhammed’siz Allahı bilmemiz ve bulmamız mümkün olmadığı gibi.

Hz.Muhammed’in Şeriat elbisesini giyenler, Cenabı Hakk’ı kendi gönül evinde daimi misafir edenlerdir. Mutmain nefs olarak Cenabı Hakkın kemalat Rahman sıfatlarından Hakkı zuhur ettirmeye Muhammedi elbiseyi giyme denilir. Fark-ı sâni ile zerreden küreye kadar her Sıfat’ta Cenabı Hakk’ın Cemalini görenlerdir. Bunlar Şeriatin emir ve yasaklarını harfiyen uygulamaktan mutluluk içinde sonsuz zevk alırlar. Muhammed elbisesini giyemeyenler ise, stres, üzüntü ve keder gibi vesveselerden kurtulamazlar.

Şeriatı yaşamadıkları için kendilerine çok yazık etmiş olurlar. Hz.Ali (r.a.) bir sözünde, “Farksız Cem zındıklık, Cemsiz Fark’ta Müşrikliktir” buyurmuşlardır. Şu halde Fark’sız Cem dinden çıkma, Cem’siz Fark’ta Şirk olduğunu hiç aklından çıkarma, Tevhid ise, Cem ile Fark’ı ayni anda Şuhut etmektir. Her hangi bir tecelliyi izlerken, Hakk’ı ve Halk’ı ayni

Page 111: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

zamanda zevk etmek ve neşesine ermek Tevhid zevkidir. Her şeyi kul’dan görüp Hakk’ı bir tarafa itip Halk’ı görmek şirk’tir, ortak koşmaktır, esası, hakk’ın bütün işlerini Kul eliyle işlediğidir. Kulun kendine ait hiçbir şeyi yoktur. o sadece mazhardır. Kulun adı söylenir ama, salikler Hakk’ı zevk ederler.

CEM’ÜL CEM MAKAM-I

Bekâbillah mertebelerinin üçüncüsüdür. Makam’ı Cem ile Hz.Cem mertebelerinin kendinde Cem eden (toplayan), diğer bir tabirle Vahdet ve kesreti cem eden bir makam’dır. Zahir olsun batın olsun cümle var olanın Hakk olarak müşahede edildiği bir yerdir. Zahir olan mukayyet (geçici), batın olan mutlaktır. Mukayyet dediğimizde mutlak dediğimizde hepsi hakk’tır diye zevk olunur.

Bu makam’a delil olarak hadid suresi ayet 3 “o Evvel’dir, o Ahir’dir, o Zahir’dir, o Batın’dır o her şeyi kemalatıyla bilendir” ayeti gösterilebilir. Ayrıca Necm suresi ayet 9 “Kâbe kavseyn” Celal ve Cemal yaylarının birleştiği Kalp mertebeside denilir. Vahdet ayni kesret, kesrette ayni Vahdet olarak zevk edilir. Tevidi Efalde Ef’alini Tevhidi Sıfatta sıfatlarını,

Page 112: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Tevhidi Zatta zatını soyunan bir salik, Makamı Cemde Zatını giymeye başlar. Hz.Cem mertebesinde Hakk’ın sıfatlarını giymesi ve bu yerdede hakk’ın fiillerini giymesi zuhur eder. Çünkü bu mertebede Ef’âl ve asara tedalli (iniş) vardır.

Böylece bir salikin Tevhid yaşamına başlangıcı, meratibi ilahiyenin sonu olmuş oluyor. Çünkü Fena mertebelerinde sıra ile kendisine nisbet ettiği Ef’âlini, Sıfat’ını, Zat’ını soyundu. Evvela Cem mertebesinde Hakk’ın Zat’ını, Hz.Cem mertebesinde Hakk’ın sıfat’larını, Cem’ül Cem mertebesindede Hakk’ın Ef’âl ini giyerek, ihtiyari olarak Hakk’ta Hakk oldu. “onların cestleri Ruh’ları, Ruh’larıda cesetleri oldu” Hadisi şerif gereğince, her bir varlığında Tevhid olduğu anlaşılmış olur.

Peygamber ve Velilerin sırlarına vakıf olmak isteyenler, bu makamı gerçek yönüyle zevk etmelidirler. İşte o zaman Salik Hâfi şirkindende tamamen kurtulmuş, ibadet eden ibadet ve ibadet edileni birleyip Hakk olmuş olur. Esas Tevhid’in yaşantısı meratibi ilahinin tahsilinden sonra yaşam haline dönüşür. Tevhid

Page 113: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

nasıl Zat mertebesinde tamamlandıysa, cezbede bu mertebede tamamlanmış olur.

Meratibi ilahiyeyi tamamlayan bir Salik, Mürşidinin telkin ettiği makamların idrakı ile bütün Kâinatı kendi özünde bulur. Çünkü vahdet ve kesreti anladı, yaşadı zevk etti. Böylece her yerde zuhur edeni ve göreni çok yakından tanıdı. Perdeyi kaldırdı özünü gördü. Ayniyet ile tanıştı. Gayriliği bıraktı, gören ve görünenin o olduğunu, kendi hakikatı olduğunu müşahede etti. şüküretti. Hamd etti. Secde etti. Özünü idrak ederek ona, Sıfat ve Esma giydirip bu Âlemin içine çıktı. Hakk’ın bütün özellik ve güzellikleriyle doldu. Cenabı Hakk’ın Hüviyet ve Eniyetini Cem eden Âdemiyetini bildi. Âdem Hakk’ın mazhar-ı tâmmıdır, aynasıdır. Hz.Peygamber (s.a.v) Allah Âdemi kendi suretinde yaratmıştır” buyurdu. Sureti demek sıfat’ları demektir. Hayat, İlim, İrade, Duyma, Görme, Kelâm, Kudret, Tekvin gibi Sıfatı Sûbudiyelerini onda tecelli ettirdi.

En güzel isimlerini onda zuhur ettirerek hakk’ın halifesi olarak yeryüzünde göreve başlamış oldu. Rahman suresi ayet 19 “o iki denizi salıvermişti” tatlı ve acı su işte burasıdır. Ruh denizi ile Ten denizinin birleştiği Âdemdir. Bedenin ve Ruh’un derinliklerine inip sırlarını çözen, gerçek manasını kavrayan

Page 114: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

olgun insandır. Gaye bu Âlemde, bu sırrı çözüp Hakk’ı her zuhurda tanımak ve Hakk ile yaşamaktır. Hakk ile yaşayan Hakk’ı yaşatabilir. İşte İnsanı Kâmil sırrı hakk’tır. Bütün isimlere Müsammâdır.

AHADİYETÜ’L CEM MAKAM-I

Bekâbillah mertebelerinin sonuncusudur. Bu makam ayni zamanda makam’ı Muhammed’dir. Kesret olan varlıktan kaydın kaldırıldığı yerdir. Bundan sonra başka bir makam’da yoktur. En yüce mertebedir. Salike bu makam’ı bizzat Resulullah Efendimiz manen telkin ederse, ancaksın zevk edilebilir. Yoksa ilmi olur. Zevk edilemez. İbrahim (a.s.)Tevhid babası olduğu halde bu makam’a ancak Muhammed(s.a.v.)Efendimizin müsadeleriyle girebilir.

Bu makam iki kısımda müteala edilir. 1- Ahadiyet’ül ayn. Allah lafzıyla ifade edilir. 2- Ahadiyet’ül kesret. Makam-ı Mahmud diye bilinen Makam-ı Muhammeddir. Akla göre aralarında fark varmış gibi görünsede, hakikatta fark yoktur. Buna delil olarak, ihlâs suresi “Deki

Page 115: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

o Allahtır bir tektir” ayeti gösterilebilir. Pirim seyit Muhammed’i Nur, bu makam için vahdetin ayni kesret, kesretinde ayni vahdet müşahede edildiği yerdir buyurmuşlardır.

Bu makama ev edna makamıda denilir. Enfâl suresi ayet 17 “Habibim sen attığın zaman sen atmadın ancak Allah attı”ayeti bu makamın zevkine delildir.

Tevhid Risalesini böylece tamamlamış oldum. bütün kardeşlerimin, Mürşidi kâmil’in telkinlerine sıdkiyle sarılarak, Meratibi ilahiyedeki mertebelerde Şuhût ve Rabıtaları kullanmalarını, çok Tefekkür etmelerini ve bu yolda sebat ederek Tevhid yaşamı içinde dünyada ikende daimi cennette olmalarını niyaz ederim. Amin.

D U A BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Page 116: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

İnsanları Nurundan yaratan, Allaha Hamd olsun.Allah’ın Nurlarını bizlere yansıtan, insanların Efendisi, Hz. Muhammede selatü selam olsun.İnsanları Nuru ile ayakta tutan, Ehli beyti nede selatü selam olsun.Bütün Esma ve Sıfatları kendinde toplayan, yüce makam sahibi, Cenabı Allaha ibadet ederim.Bütün Esma ve Sıfatların hakiki saltanat sahibi, her şeyi yok etme gücüne sahip olan, tek Allahın varlığında, Vücudumla Fani olayım Allahım.Bütün Esma ve Sıfatların, zahir olan hakiki saltanat sahibi, tek olan Zatta, vücudumla mevcut olayım Allahım.Allahın Zatında, varlıkları sabit olanlar gibi, benim sıfatımda, sende sen olmayı isterim Allahım.

İnsanların çoğu yaradılışından gafil, İsim ve Fiillerinden Cahil, makamı Zat Nurunda, cemalini göreyim Allahım.

Page 117: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Mutlak gizlilikte, Hüviyetteki Zatına hayran olayım Allahım.Daimi hayatın, ayni Zatta, dirilik makamında, daimi hayat isterim Allahım.Ayni Zatta Zatının, kemalat makamındaki hakiki saltanatından beni ayrı bırama Allahım.Ayni Zatta Zatının ihtiyacı olmayan Zatsın. Senden gayriye muhtaç etme Allahım.Büyük kıyamette, Zatının Nurundan başkası olmadığı teklik makamında, beni yalnız bırakma Allahım.Allahın güzel isimleri hürmetine ve Hz.Muhammed hürmetine bu fakir kemter kulunun dualarını kabul eyle Allahım.

İÇİNDEKİLER

Page 118: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

1 - SEVGİLİM ARIYORUM 2 - DOST YÜZÜNÜN GÖRMEK İÇİN 3 - TEVHİDE VUSLAT 4 - GEL MUHAMMEDE 5 - MÜRŞİDİ KÂMİL 6 - YA RESULALLAH 7 - ÂŞIK OLMAK 8 - MELAMİYİZ 9 - HAKİKAT YOLCUSU10 - HER NEFESTE DERİİZ ALLAH11 - NURU MUHAMMED GELDİ 12 - MİRAÇ13 - GÖNLÜMÜN SULTANI HOŞ GELDİN14 - HAK DOSTLARIYLA DOST OL15 - HAKTAN YANA16 - ŞİRKTEN KURTULMAK17 - BU ALEMEM GELENLER18 - HAKKI İSTEYEN GELSİN19 - VAHDET DERYASI20 - EZAN İLAHİSİ21 - GEL TEVHİDE GEL TEVHİDE22 - İÇİNDEKİ SULTANI NASIL BULUR

23 - TEVHİD24 - SENSİN YA RAB25 - TEVHİD ETMEK

Page 119: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

26 - EDEP27 - MÜRŞİD28 - AŞIK OLDUM MEVLAYA29 - YA RESULALLAH30 - TECELLİ EDER ALLAH31 - ALLAH DE ALLAH32 - MELAMİLERİZ BİZ33 - ADEM34 - BU YOL35 - HAYRAN OLUR36 - İRFAN ARAR37 - NEDİR38 - EDEP YA HU39 - DAİM DE ALLAH40 - ASLIMA YOLCULUK41 - NURU MUHAMMED GELDİ42 - HİDAYET43 - REGAİB KANDİLİ44 - SELAM MUHAMMED MUSTAFA 45 - ELİF, LAM, MİM SAHİBİ MÜRŞİDE GEL46 - FEDA ET47 - GEL DİYELİM DAİM ALLAH

48 - DOST YÜZÜ GÖRÜNDÜ BANA49 - ÖZ ANIMDA BULDUM SENİ50 - VUSLAT

Page 120: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

51 - GEL MÜRŞİDE52 - SENSİN53 - SENSİN ALLAHIM54 - EVVEL, AHİR, ZAHİR, BATIN ALLAH55 - ZİKRE SARIL56 - MERATİB İLAHİSİ57 - GÖNÜL İÇİNDE58 - TESLİMİYET59 - ARADIĞIM BENDEDİR60 - GÜNEŞ DOĞDU61 - CAN İLİNDEN CANANA ERMEK İÇİN62 - CEMALİ GÖRÜNCE63 - MERATİBİ TEVHİD64 - HAKKA UÇALIM65 - GÖNLÜM66 - HAKK YOLCUSU67 - HİCABIM AÇILDI68 - ASLIMI BULMAK69 - GÖNÜL70 - ÂLEMİ KÜBRA 71 - NAMAZ İLAHİSİ

SEVGİLİMİ ARIYORUM

Page 121: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Ey kardeş, ben de sevgilimi arıyorum.Bana sevgili öyle bulunmaz dediler.Nasıl ve nerede bulacağımı sordum.Bir Kâmile varmayınca, olmaz dediler.

  * * *

Bir kâmile vararak, sordum sevgilimiKuzey, güney kutbu arasında dediler.Kutuplar ne kadar uzaklıktadır dedim.Aşk burağı ile üç günlük yol dediler. 

* * *  

Benlikten çıktım sevgilimi aramayaÜç günlük yolculuk hep ağır geldi banaSöz vermiştim, Rabbima dönemezdim geriEn sonunda buldum aradığım o yeri.  * * *Kutupları kaftan kafa durmadan gezdimMeğer bu yerler de bana çok yakın imiş.Ten kutbuyla Can kutbu bana hitap ettiVahdet ile kesreti Tevhid et dediler.

  

Page 122: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Ten ilinden vuslatla, can iline vardımCan ilinden geç, canan iline dediler.Candan, canan iline ne kadardır dedimCanan ili buradan yetmiş yıl dediler.  * * *

Mağrib, meşrık kutuplarına nazar ettimKutuplar Ahmet'te ezelden mevcut imişÂdem de Allah ve Muhammedi birlemekKendinde sevgiliye kavuşmak dediler.

  * * *

Sevgililer sevgilisi, gönül sultanıDamarımdaki kan, canımdaki canansınEzelden beridir ben yokmuşum sen vardınİster sen, ister ben olayım, aynı dediler.                   

DOST YÜZÜNÜ GÖRMEK

Page 123: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Diz çöktüm Mürşid önüne Hakkı zikrettim dilimleZikri fikrettim kalbimleDost yüzünü görmek için. * * * Dostu görmek için uçtumBenlikten geçip ulaştımÜç derya geçip kavuştumDost yüzünü görmek için. * * * Ayrılık hasreti, yok olduVücudum yok, o var olduDeryalar geçip ulaştımDost yüzünü görmek için. * * * “Kavseyin”de Hep bir oldumEvvel, Ahir, Zahir gördümKurtul gir gönüle dendiDost yüzünü görmek için. * * * Yedi deryada yüzenlerDostu kendinde görenlerAhmet’le dosta erenlerDost yüzünü görmek için. TEVHİDDE VUSLAT Abdest nedir hiç bilmiyor idim

Page 124: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Hızır da temizlenmek dediler.Nefsi Emmarem de engel ikenÇıra gibi yak kurtul dediler. * * *

Hızırı görünce aklım gittiZikir, fikir beni ihya etti“Nefahtü” okundu benlik gittiGönüldedir, şimdi Nur dediler. * * *

Tevhidi Efalde abdest aldımTevhidi Sıfat, perde kaldırdımTevhidi Zat deryasına daldımRuh verip, Ruhullahsın dediler. * * *

Cem makamında kestim başımıİki halde bitirdim işimiHakkın libası ile oldum mestHer yönün Nur alâ Nur dediler. Mest olup her dem kendimden geçtimFirdevs-i ala zatına uçtumEnelhakk deyip eyledim zuhur

Page 125: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Hakk zahir oldu, o Nur dediler.

* * *Göğe çıktı bu makamda isa“Lenterani” yi duyunca MusaKendinden geçip yok oldu asaGök yarıldı doğdu Nur dediler.

* * *Hazretde kulluğumu anladımHakk batın ile halkı dinledimMuhammed de cemalin izledimAbdest üstü abdestli dediler.

* * *Cemmül cemde de eyledim huzurBütün gönlümü kapladı sûrurCan ile teni Tevhid yapıncaNur üstüne Nur oldun dediler. * * *Ahmet ile vuslatı yapanlar Gayriyet atıp Hakka varanlarAyniyet libasın zevk edenlerVahdet de de Nur oldun dediler

GEL MUHAMMEDE

Page 126: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Sohbetler, muhabbetsiz hiç olmazMuhabbetsiz Muhammed bulunmazMuhammedsiz de hiçbir şey olmazGel Muhammede, gel Muhammede.

* * *

İhvan sohbet ile girer yolaMuhabbet ile varılır canaAşk ile gönül verirsen onaGel Muhammede, gel Muhammede.

* * *

Muhabbettir O hakkın kapısıHem Muhammed dir onun yapısıKendindedir özünün tapusuGel Muhammede, gel Muhammede.

* * *

Muhabbetle doğdu sırrı ÂdemAşkıyla mest oldu cümle ÂlemGönlümde zuhur etti hep bu demGel Muhammede, gel Muhammede

Page 127: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Muhabbet pınarından içelimVarlığımızdan daim geçelimAşkınla kuş olup da uçalımGel Muhammede, gel Muhammede

* * *

Ahmet aslında meğer yok imişVar dediği hep Hakkın vechi imişÖlmekten gaye dirilmek imişGel Muhammede, gel Muhammede.

MÜRŞİDi KAMİL

Page 128: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Kardeş nazar et kâmile, Nuru Mevlâ ondadır.Rabbil âlemin mazharı, hatmi makam ondadır.Gönlündeki Rabbil hasın,pınar membasıdır oAşk ateşinde de yanmış feyzi Rahman ondadır.

* * *

Şeriat Nakşı, tarikatı güzellik ondadır.Hakikati Melami, marifet sırrı ondadır.Kemal ile hitam bulmuş, ikilikten yok olmuş.Esmaya da Cami olmuş, Celal, Cemal ondadır.

* * *

Hakka yakın Mevla olmuş,Tevhid zevkine dalmış.Kendinde o Hakkı görmüş,yüzü kıble RahmandırAhmet özün Kuran, sözün Furkân, yüzündür Sûbhan Meratib penceresinden, ilmi irfan ondadır.

Page 129: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

YA RESULALLAH

Hu idin Hüvviyetinde, Evvelsin ya ResulallahKavseyinde Nübüvvetle, Ahirsin ya ResulallahZuhur ettin sen kesrette, Zahirsin ya ResulallahNurunla ihate ettin, batınsın ya Resulallah.

* * *

Özün Kuran, sözün Furkan, yüzün ise kıbleyi RahmanZahir ve batında, Ceman da sensin ya ResulallahÂşıklara sensin derman,kâmillere sensin bürhanKâinatta gizli ayan, hep sensin ya Resulallah.

* * *

“Levlâka levlâk” dedi Hakk, miratından göründü hakkİki cihanın güneşi, hep sensin ya ResulallahAhmet’e Nurun gösteren, gönülde aşkla yanansın Enbiyaların serveri, hep sensin ya Resulallah.

ÂŞIK OLMAK

Page 130: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Hakka Âşık olan kişi, Gece gündüz yanar içiAkar durmaz gözün yaşıHakka Âşık olanların * * * Gönlünü aşkla dolduran Hakkın Nuruyla NurlananMuhammed'e varır yoluHakka âşık olanların * * * Tevhid ilmiyle yuğrulurAşk ateşiyle kavrulurÂdem Nuruyla durulurHakka âşık olanların * * * Aşkından o sarhoş olurHer yerde o Hakkı bulurHakkın huzurunda dururHakka âşık olanların * * * Ahmet, erenler izindenBelli olur her sözündenNur akar onun yüzündenHakka âşık olanların MELAMİYİZ Melami olmak, başa taçtır

Page 131: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Zikirsiz olanlar hep boşturKalpten zikreden ona dostturHakta Hakk olan Melamiyiz

* * *

Hakikatsız şeriat olmazŞeriatsız, hakikat bilmezMarifetsiz o yüzün gülmezHakta Hakk olan Melamiyiz

* * *

İlmel yakınlıktan geçmişizAynel yakin Şuhut etmişizHaktan ol kelamı almışızHakta Hakk olan Melamiyiz

* * *

Meratible Hakk zahir olurGönülde aşkın şuhud bulurEsma ve sıfat isim alırHakta Hakk olan Melamiyiz

HAKİKAT YOLCUSU

Page 132: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Mürşidi kâmile vardım, zikri daimi aldımHakkın divanına durdum, gafletten kurtuluncaTevhidi Efâl aldım, fiilde fail gördümFenayı Efâl oldum, tecelli Efâl olunca

* * *

Tevhidi Sıfat aldım, Sıfat deryasına daldımFenayı Sıfat oldum, tecelli Sıfat görünceTevhidi Zatı aldım, Zatın deryasına daldımBende Fenayı Zat oldum, tecelli Zat olunca.

* * *

Fenafillâh oldum, bekalığı kendimde buldumBekabillâh deryasında, Miraç Namazı kıldımHakikat yolunda tahsili kendim yapar sandımZanlarım yok olup, Hakk ve hakikati görünce

* * *

Fenada nisbetten soyunup, bekada giymekMuhammed elbisesini giyip, her an görünmekAhlakı hamidiyenle, kendi özünü gösterAhmet yaşamaya bak, Tevhid zevkine erince

HER NEFES DERİZ ALLAH

Page 133: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Zikirle başlanır derse, her nefes deriz AllahAyakta ve otururken, her nefes deriz AllahZikredenler mest olur; Allahla onlar dost olur.Kalbi Zikir kurulunca, her nefes deriz Allah.

* * *

Zikir deryasına dalmış, aşk ile daim yanmışİrfan zevkine boyanmış, her nefes deriz AllahHakk lûtfuna laik olan, haktan yana yol bulanGönlündede huzur bulan, her nefes deriz Allah

* * *

Zikir fikir, dirfikir ise gönlümde bir güldürFikirsiz yapılan zikirler, kişide bir züldürZikirullah nefsi öldürür, kendi aslın bildirirGafletten kurtulmak için, her nefes deriz Allah

* * *

Zikirle gönül pak olur, her nefes miraç olurDost ile birlikte olmak, hep Nur ala Nur olur.Ahmet hakkı zikir eyle, aklın ile fikir eyleBu lütufun şükrü için, her nefes deriz Allah

NURU MUHAMMED GELDİ

Page 134: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Gaflet uykusunda uyur idimHer şeyide kendim bilir idim”Esfel safilin”de durur idimMürşidim Nuru Muhammed geldi

* * *Rabbım zikir Ruhu üfürünceKalbim saat gibi kuruluncaGaflet uykusundan kurtuluncaDirilten Nuru Muhammed geldi

* * *Rabbım efâl Ruhu üfürünceLâ faile illallah deyinceFiillerin failin bilinceÖğreten Nuru Muhammed geldi

* * *Rabbım Sıfat Ruhu üfürünce Lâ mevsufa illallah deyinceSabit sıfatlarıda görünceKâmilim Nuru Muhammed geldi

Tevhidi Zatı telkin edinceLâ mevcuda illallah deyinceÖlme sırrını burda erinceSultanım Nuru Muhammed geldi

Page 135: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

* * *”Mutu kalbe ente mutu” olunca Hakk varlığı olduğun bilinceHakkın vahdetini hep görünceMürşidim Nuru Muhammed geldi

* * *Fenada Ana hakkı bildirenBekada Baba hakkı gösterenÂdemde ceman zuhura gelenO sırrı Nuru Muhammed geldi

* * *Taliplerin gönlünde uyananKainatda doğumla çoğalanİnsanların gönlünde taht kuranMürşidim Nuru Muhammet geldi * * *İnsanı asliyemi öğretenHakkın cemalini hep gösterenMuhammed-i Ahmet’ te zevk ettirenSultanım Nuru Muhammed geldi.

M İ R A Ç

Page 136: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Aşkınla yanıp kül oldum; hakkın rengine

boyandımSÜMMEDENA da candaki, Ahmetsin ya

ResulullahAllahın vahdaniyetine ayna oldun

âlemdeFETEDALLA Rahmanda Muhammedsin

ya Resulullah

* * *

Nübüvvetine bütün Enbiyalar da secde etti”Kâbe kavseyin”de de Mustafa sın ya ResulullahAhadiyeti kesrette, makamı mahmud da oldun “EV EDNA” sırrında sırrı Mahmut sun ya Resulullah

* * *

Mutmein olan Müminlerin miracı oldu NamazGönlümün cemali, Bekası sensin ya ResulullahSenin Aşkından kemter kulun, Ahmet yandı kül olduŞefaatin esirgeme fakire ya Resulullah

Page 137: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

GÖNLÜMÜN SULTANI HOŞ GELDİN Kulluğum ile koştum sanaDavetim ile geldin banaLezzetini verdin bu canaGönlümün sultanı hoş geldin * * *Ey Resul gönlümde taht kurdunBen ben değilmişim sen oldunSeninle hamd olsun hakk gördümGönlümün sultanı hoş geldin * * *Gönül deryası hep hakk olduGörüleni kendimde buldumGören ve görülen sen oldunGönlümün sultanı hoş geldin * * *Ten ile canımdanda geçtimCananın semasında uçtumNurunla hep payidar oldumGönlümün sultanı hoş geldin * * *Ahmet’i nurla ihya ettinSeven, sevileni cem ettinGönlümü Nur ala Nur ettinGönlümün sultanı hoş geldin.

Page 138: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

HAKK DOSTLARI İLE DOST OL

Kâmili bulan, Hakk yolu kolay olurİhvan kalbi aşk ile hep dolu olurO zaman mevlanın makbul kulu olurGelin Hakk dostları ile dost olalım

* * *

Kuran’daki yasini anlamaya bak Kamil insanı anlattı Cenabı HakkBunları iyi bil, olmayasın ahmakGelin Hakk dostları ile dost olalım

* * *

Kâmili bulunca vuslat kolay olurKişinin kalbi hakk ile vuslat bulurO zaman hakkın sevgili kulu olurGelin Hakk dostları ile dost olalım

Page 139: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Dünyaya tapma ömrün boşa gitmesinAhirete insanlar âmâ gitmesinKâmilin sohbetinden mahrum etmesinGelin Hakk dostları ile dost olalım

* * *

Kâmil sohbetinde huzurda olalımMevlayı onda bilip hakkı görelimBeka zevki ile hep Miraç yapalımGelin Hakk dostları ile dost olalım

* * *

Ahmet, kâmil bulanlar Hakkı buldularKâmil insandan hatmi makam gördülerFenada ölüp, Bekada hay oldularGelin Hakk dostları ile dost olalım.

Page 140: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

HAKK’TAN YANA

Aldanmam ey dünya sanaBiz gideriz hakk’tan yanaAllah aşkı geldi banaBiz gideriz hakk’tan yana

* * *

Bitmez dünyanın çilesiPek çok bilinmez hilesiGönül çürütür sevgisiBiz gideriz hakk’tan yana

* * *

Ehli dünya, dünya ileEhli ukba cennet ileTevhid ehli cemal ileBiz gideriz hakk’tan yana

Page 141: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

İnsanlar hep mutlu olsunAşkla gönüller hep dolsunSevenler Rabbıyla olsunBiz gideriz hakk’tan yana

* * *

Gel hakk’a doğru gidelimAşkla yanıp kül olalımHakk cemalini görelimBiz gideriz hakk’tan yana

* * *

Aşk ile vuslat bulanlarAhmet ile bir olanlarHakkı kendinde bulanlarBiz gideriz hakk’tan yana

ŞİRKTEN KURTULMAK

Page 142: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Şirk ikidir bilesin ey kardeşBirisi cehri şirktir göresinBiride hafi şirktir bilesinBunu bildiren sultanım geldi.

* * *

Resulullah bildirdi bizlereCehri şirki ümmet yapmaz dediHafi şirkten daima kaç beriBunu bildiren sultanım geldi.

* * *

Hafi şirk öğren, iki kısımdırBiri itikat şirki bilesinBiri ameldeki şirk göresinBunu bildiren sultanım geldi.

* * *İtikat şirki ne bilirmisinHalkı ve Hakkı ayrı bilmektirMudiliyeti reddeder KuranBunu bildiren sultanım geldi.

Page 143: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Amelde ortak koşmak odur kiNefsinle yapar ibadetleriUyarsın Nefsinin hevesineBunu bildiren sultanım geldi.

* * *

Nefsinin hilesine uyanlarŞirk içinde vuslatta olanlarDerman arayıp bulamayanlarBunu bildiren sultanım geldi.

* * *

Cehri şirk daim puta tapmaktırCanlı ve cansızı yaratmaktırHakk ise hepsinden münezzehtirBunu bildiren sultanım geldi.

İtikatında hayale sapmaTenzih ve Teşbihi ayrı yapmaTevhid yapanlar seyyit olduBunu bildiren sultanım geldi.

Page 144: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Amellerde Nefse uymayalımHakkı da hayalde bilmeyelimHakk’tan gayriyide görmeyelimBunu bildiren sultanım geldi.

* * *

Tenzih, teşbihi Tevhid yapanlarHalktaki Hakkı Şuhut edenlerAbit ile mabut, cem edenlerAhmet’i şirkten kurtaran geldi.

Page 145: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

BU ÂLEME GELENLER Her dünyaya gelen kişi, insan gelir insan giderGönlünde Miraç etmeyen, cahil gelir cahil giderKendi için yarattı Âdemi, âlemde vechimi göreyim diyeÂdemliğini bulmayan, hüsran gelir hüsran gider

* * *

Zatının sırrına ermeden, kalbin hakkı görmedenMuhammedilik giymeden, üryan gelir üryan giderHakk Mürşidine varmadan,tendeki cana geçmedenCanda canana ermeden, nakıs gelir nakıs gider

* * *

Âlemler yarattı Allah, Zat, Sıfat, Efâli ileKalbinde bunu zevk eden, irfan gelir irfan giderZatı için yarattı Âdemi, kendin görmek içinVahdeti kesrette gören, sultan gelir sultan gider

* * *

On sekiz bin âlemde, zatını Allah ayan ettiBu âlemde görmeyenler, ama geldi ama gittiAhmet kulluğu idrak etti, hiçliği izah ettiKemalatı içmeyenler, susuz geldi susuz gitti

HAKKI İSTEYEN GELSİN

Page 146: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Canına canan isteyen gelsin Tevhid ilmi ledün mektebidir Efâl, Sıfat Zat meratibidir

İlimle irfan isteyen gelsin.

* * *Meratible Hakkı zahir ederizPazardan ihsan isteyen gelsinMeratible geçtik Fena ve Bekayı Cemali seyretmek isteyen gelsin. * * *Fenafillâh olup Lâ’dan geçtikBekabillâhta illâ yı buldukEvvel, Ahir, Zahir, Batını gördükVuslatı Rahman isteyen gelsin. * * *Halktır yüzümüz, hakktır özümüzVahdeti kesrette görünürüzDünyadaki sevgiden geçerekCemali görmek isteyen gelsin. * * *Ahmet canını canana erdirİsmi azam olduğunu bildir Hilafet sırrı, Âdem de buldurHakkı görmek isteyenler gelsin.

VAHDET DERYASI

Page 147: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Aşkınla daim yandım kül oldumKalbimi hakka verip yol buldumEzelde bu ilme nail oldumVahdet deryası yok etti beni

* * *

Vahdet deryasının yok kenarıGirenler bulur Nar ile NuruVarlıktan geçince hakkın didarıVahdet deryası yok etti beni

* * *

Mürşidim açtı gönül kapımıSeyrettim Arşı, kürsü kalemiAşkımın ateşi yaktı beniVahdet deryası yok etti beni.

* * *

Tevhid yolu gizli candan içeriKuran okunur kurandan içeriCanan deryası candan içeriVahdet deryası yok etti beni

Page 148: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Narla Nuru seyrettim gönüldeKapılar açıldı sır bağındaÇok âlemler geçtim butunumdaVahdet deryası yok etti beni

* * *

Mürşid delil oldu, hakka ulaştımAşk rehber oldu, canana uçtumVarlık perdesin çak ettim yırttımVahdet deryası yok etti beni

* * *

Damla olmaz hiç deryaya nispetHakkı bulan etmez, halka ülfetAhmet’te olmaz, Cennet’e minnetVahdet deryası yok etti beni.

EZAN İLAHİSİ

Page 149: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Gönül turunda okundu EzanAllahu Ekber, Allahu EkberEvvel, Ahir, Zahir Batın dediAllahu Ekber, Allahu Ekber

* * *Vücud ülkede, ümmet dinlediAllahu Ekber, Allahu EkberDaim Toprak, Su, Hava, Ateş deAllahu Ekber, Allahu Ekber

* * *Gönül Radarı gezdirdi beniAllahu Ekber, Allahu EkberHep Cemad, Nebad, Hayvan, İnsan daAllahu Ekber, Allahu Ekber

* * *Muhammed mazharından göründüAllahu Ekber, Allahu EkberRab, Rahman, Rahim, Melik esma daAllahu Ekber, Allahu Ekber

Eşhedü enlâilahe illalah Tende ve canda yerini gördüm

Page 150: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Yoktur varlığım daima dedimAllahu Ekber, Allahu Ekber

* * *Resulu ekreme şahit oldumCanda ve cananda onu buldumVahdet ve kesrette onu gördümAllahu Ekber, Allahu Ekber

* * *Hayyalesselah deyip çağırdımİnsan ve Cinleri Namaz içinMiraçda Hakk ile konuşsunlarAllahu Ekber, Allahu Ekber

* * *Zahir ve batında zuhur ettiAllahu Ekber, Allahu EkberVahdette ve kesrette göründüAllahu Ekber, Allahu Ekber * * *Lâ ilahe illallah birlediHakk sedası gönülde dinlediMeratible, kul Ahmet söylediAllahu Ekber, Allahu Ekber. GEL TEVHİDE GEL TEVHİDE

Page 151: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Derde derman arıyorsanNefsin bilmek diliyorsanDoğru vuslat istiyorsanGel Tevhide, gel Tevhide

* * *

Hakk sohbeti istiyorsanHakkı canda bulmuyorsanCemallullah görmüyorsanGel Tevhide, gel Tevhide

* * *

Tevhid ehli olmuyorsanİrfaniyet bulmuyorsanAllah aşkın yanmıyorsan Gel Tevhide, gel Tevhide

* * *Zikirde mest olmuyorsanHalkta Hakkı bulmuyorsanHakkı daim görmüyorsanGel Tevhide, gel Tevhide

Fenafillâh olmuyorsan Ölüm evvel ölmüyorsan

Page 152: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Erenlerle olmuyorsanGel Tevhide, gel Tevhide

* * *

Bekabillâh olmuyorsanHakkı zahir görmüyorsanHakk elbisen giymiyorsanGel Tevhide, gel Tevhide

* * *

Vahdet, kesret görmüyorsanKesret, vahdet bilmiyorsanAhmet tevhid yapmıyorsanGel Tevhide, gel Tevhide

İÇİNDEKİ SULTANI NASIL BİLİR

Nefsini bilmeyen nasıl ifaniyet bulur

Page 153: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Nefsine Arif olan Rabbine Arif olurZikirle gönül kalesini de Feth etmeyenİçindeki hükmeden sultanı nasıl bulur * * * Mürşide teslim olup gayriyet terk etmedenTaklidi imandan tahkik imana geçmedenVarlık perdesini kişi, çak edip yırtmadanDamladan vaz geçip Ummanını nasıl bulur * * * Fenafillâh olup ikilikten kurtulmadanBekabillâh olup hakk’ta hakla var olmadan Gönlünü de tecelligahı Rahman etmedenİçindeki hükmeden sultanı nasıl bulur * * * Enfûsunda da Ruhu ile miraç etmedenGönül mescidinde cemaatin seyretmedenİbadet edenle, edileni bir görmedenÖmrünün heba olup gittiğin nasıl bilir * * * Nefsinden geçip de Ruhunda vuslat bulanlarHer sıfatta cenab-ı hakka Şuhut edenlerGönülde Vahdet deryasında miraç yapanlarAhmet’te kâbe sırrın, işte o zaman bulur.

TEVHİD Daimi zikirle başlanır derseEmmare nefsinden geçirir TevhidHakkın üç tecellisi hikmetini

Page 154: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Zevk ile gönlü aydınlatır Tevhid

* * *

Cihatı Ekberle bu yola girenYok, eder Nefis ordusunu Tevhidİfna olunca kişide de zulmetNuru vahdete eriştirir Tevhid

* * *

“İnnâ feth na” ile açılır kapıNefs, Kalp, Ruhu daimi Feth ederekKudret eliyle Efâlin zuhurunGörür mazhardan da hikmeti Tevhid

* * *

Hayalinden çıkıp Ruha varıncaNuru vahdeti zevk ettirir TevhidKıyametin her an kopma sırrınıKayyum ile Şuhûd ettirir Tevhid

Cümle fenaden salikler halas olurFena fillah ve bekabillâh bulurKesret içre canda vahdeti görür

Page 155: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Celal ve Cemale Camidir Tevhid

* * *

Hüviyetinde de cevherdir Tevhidİlim sırrı, hakka erdirir TevhidSamed esmasıyla vahdeti KübraKarşılıksız Zatın, bahşeder Tevhid

* * *

Cemmül Cemde erenler bahre daldıLâ mekânla Hakkı kendinde bulduAhmet Muhammedde kendini gördüGaybûl gaybtaki hüviyeti Tevhid

SENSİN YA RAB Gece gündüz emelim, sensin ya RabBu cismin canda, canan sensin ya Rab

Page 156: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Benlikten geçip, zatına mazhar kılAşkla yanıp sana, hayran kıl ya Rab * * *Zahir, batın seni görmek istedimHer an halimin, şahidisin ya RabÂlemi kübranla, seni tanıdım Sıfat tecelline, hayran kıl ya Rab * * *Dünya, ukbada beni uzak tutmaGönül âlem sultanı, sensin ya RabDert dermanım aşkım, ferman kapısıVahdet, kesret seyreden sensin ya Rab * * *Lûtfun ihsan, kahrınla ceza versenLûtfun, kahrında hoştur senin ya RabGece gündüz Aşkınla inliyorumKemter kuluna, zatı hayran kıl ya Rab * * *Ahmet kulun ezel matlubu sensinAyrı koyma, arzumda sensin ya RabKesret vahdet zevkin, Tevhid yaparakMuhammedliğimi, bulmaktır ya Rab

TEVHİD ETMEK Bu âleme gönderilmekte gaye Allah ve Muhammedi Tevhid etmekAşk ile yanıp kül olmaktan gaye

Page 157: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Gece ile gündüzü Tevhid etmek

* * *

Bu tenle bu canı Tevhid yaparakCananda seyirdir hep Tevhid etmekHalkla hakkı gönülde birleyerekHalkta hakkı görmektir Tevhid etmek

* * *

Celal ile Cemali de Tevhid etVahdet ile kesreti daim zevk etFaili fiil de her dem Tevhid etFiilide görmektir Tevhid etmek

* * *

Fenada nisbi sıfatını yok etMevsuf sıfatları da daim zevk etFiil ile sıfatı da Tevhid etSıfatlarda görmektir Tevhid etmek

Kendi nisbet vücudunu fâni etHakkın vücudunu kendinde zevk etFiil, Sıfat, Zat’ı âlem de cem et

Page 158: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Âlem de de görmektir Tevhid etmek

* * *

Vahdet ve kesret âlemini cem etTenzih ve teşbihi özde Tevhid etÂdem ve âlemi gönülde cem etÂlem de de görmektir Tevhid etmek

* * *

Ahmet, Fena fillahla, BekabillâhGösterdi Meratible, CemalullahNe fena varmış yokki hiç gayrullahHakkım yüzün görmektir Tevhid etmek

EDEP Ta ezelden edibi emretti MevlamHakkın Rahman sıfat zuhurudur EDEPEdeple bütün evliya yol buldular

Page 159: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Kuldaki adap yüceliğidir EDEP

* * *

Tevhidde buldular irfan ile adapGizli sırlarada vakıf kıldı EDEPZahir edep vesiledir kurbiyeteHakikat deryasına vuslattır EDEP

* * *

Allahın kuluna feyzi ihsanıdırHayvan ile Âdemin farkıdır EDEPGözün iyi aç, nazar eyle âlemeAyetle oku, manayı kuran EDEP

* * *

Kâmilin izinden gitmek tekâmüldürİlmi irfaniyet, sırrı ledün EDEPHakikat deryasına girmek vuslattırFeyzi aşk ile nuru hudadır EDEP

Vahdaniyet, vuslat olmuş iken delilGönül mülkününde seyranıdır EDEPRuhullah zevkiyle zevklenen kişiler

Page 160: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Kemalatı, ahkâmı kurandır EDEP

* * *

Sırrı Rahman sıfatlarının bineğiFarkı cemdede, farkı Furkandır EDEPMeretibdede hüviyet anahtarıAşkı ilahi, hayreti zattır EDEP

* * *

Dünya ile ukba âlemine delilKamillerde ilmi ledün nişanedirMeratib ilahiye teslimiyeti Ahmet’e haktan lûtfu ihsandır EDEP

MÜRŞİD Hakikata talip olanın, delili MürşidHakka âşık olanında, rehberidir MürşidKalbini Mürşid’den ayıranlar, olur hüsranÂlem de Tevhid Nurunun, sahibidir Mürşid * * *

Page 161: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Mürşid sözün tutmayan, cahaletten kurtulmazFeyzlerin membasıdır, Âdem sırrıdır MürşidCahil olan kıymet bilmez, şeytandan kurtulmazCanla başı teslim eden, Hakk dilidir Mürşid * * *Kalbini Mürşide rabt eden, her an alır feyzRabbil hasıyla her an, vuslat buldurur MürşidSalikin Hızırıdır, yolları asan ederİki cihanda da, vaktin imamıdır Mürşid * * *Kim kapı kapı gezer, uzaktan mahrum bakarMürşidsüz yoldan sapar, hakkın elidir MürşidSahte Mürid feyz almaz,sahteden Hakk aldanmazTaklit, tahkike ermez, feyzin zemzemi Mürşid * * *Nasib varsa ezeli, Mürşidi Hakk bilmeliHakka ver gönlünü, yarana melhemdir MürşidSalik hakla Pazar eder, Mürşidi kalbe yazarMürşidden ayrılan azar, hakk dilidir Mürşid * * *Natıkı kuran siyreti, Tevhidle hikmetiÖlümsüz nisbeti, ledün sultanıdır MürşidHakta fâni olmuştur, her hali Hakk’tır onunHikmetsiz sanma Ahmet, Hakkın sırrıdır Mürşid

ÂŞIK OLDUM MEVLAYA Ey dostlar Hakk için, oldum ben deli divaneGönlüm Hakka dönünce,âşık oldum MevlayaUzun uzun geceler, kalbim seni hecelerSeni seven niceler, âşık oldum Mevlaya

Page 162: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

* * *Cismimi yok ettim, Hakk ile daim var oldumCandan içeri baktım, âşık oldum MevlayaUfukta yedi kat gökler, arş, kürsü feleklerÂşık sana melekler, âşık oldum Mevlaya

* * *Aşka kendini yar et, Hakk yolunu mekân etDaim Allahı zikret, âşık oldum Mevlayaİlmi irfandır meratibi Tevhid tahsili Canan ilinde mekân, âşık oldum Mevlaya

* * *Mürşidlerin huzuru, gösterir Hakkın NuruTevhidde gönül turu, âşık oldum MevlayaKesretteki cemali, seyredince bu gönülSıfatla sıfatlandık, âşık oldum Mevlaya

* * *Kesret içre vahdeti, Tevhid edince gönülAkan gözyaşı durdu, âşık oldum MevlayaKalbim gamdan kurtuldu, gönül huzura erdiAhmet maşuku gördü, âşık oldum Mevlaya

YA RESULALLAH

Cemalinin Nuruna, bütün Âlem pervanedirCemali yüzün, Allah ta âşık ya ResulallahSenin zikrini yapmak, kullar için ibadettir

Page 163: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Enbiyalarda, Nuruna hayran ya Resulallah

* * *

Nübüvvet Risaleti ile vahdet güneşisinVücudun bitmeyen, bir Deryadır ya ResulallahKâinatin zübtesi, Samed sırrısın ÂdemdeSenin mislini halk etmedi, hakk ya Resulallah

* * *

Dört kitabın manasını, sende cem etti AllahBütün dertlerede Derman, sensin ya ResulallahSenin aşkına düşen, rağbet edermi DünyayaCihanı terk eder, Âşık olur ya Resulallah

* * *

Özün Kuran, sözün Furgan, yüzün kibleyi RahmanBütün Âlemde nuruna hayran ya ResulallahGönüllerin hep feyiz güneşi, senin Nurundurİki cihanda daim Sübhansın ya Resulallah

Kemalat Rahmeti, vechinde Yasin-i şeriftir“Kul hüvallah” ayeti Şuhud'un, ya ResulallahCelal ve Cemal tecellini, gösterdin her yerdeHakkın lütfü ilahisi, sana ya Resulallah

* * *

Page 164: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

“Elif, lâm, mim” ayetide, beyan eder ZatınıVahdet güneşinin, zuhurusun ya ResulallahHakkın gizli hazinesi, senin sırrında zahir“Ev edna” makamın, sahibisin ya Resulallah

* * *

Fakir miskin kulun, vuslattaki kapına geldiLûtfu bu kuluna, esirgeme ya ResulallahSenin vasfını tarif edemem, mümkünde değilSeni anlatmış, hazreti Kuran ya Resulallah

* * *

Gece ve gündüz yaptığım, hep işlerim hatadırŞefaat eyle, aciz kuluna ya ResulallahKara müçrim, asi yüzümü, Nurunla NurlandırAhmed’e Cemalin, hep ziyadır ya Resulallah

TECELLİ EDER ALLAH Bütün kâinat da, zatını ilan etti AllahKemalatını her zerrede umman eder AllahSen kâinatın sahibisin, seninledir her şey

Page 165: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Vahdetinle her an ayrı tecelli eder Allah

* * *

Celal ve cemalinlede eyledin Nar ile NurKimini cahil, kiminide irfan eder AllahCemadat, Nebatat, teşriyesiyle hep gösterdiİnsanı kâmili görünce, Sübhan eder Allah

* * *

Bütün Âlemlerde, kudretin ile zuhur ettinVahdet ile kesrette, cemalini ifşa ettinSenin hep kudsiyetini açıklar, bunca ayetTecellisiyle Âdemleri, hayran eder Allah

* * *

Tecelli Nurun, Beka Âlemindede feyzindirÂdemdeki sırrı daima beyan eder AllahGünahkâr kullarını lütfuyla af eder AllahAhmet eriş Hakka, âşık ol ihsan eder Allah

ALLAH DE ALLAH Bülbül kafeste, Allah de her nefesteGece gündüz niyazda, Allah de AllahDilinle zikret, kalbinle daim fikretHakka gönlünde şükret, Allah de Allah

Page 166: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

* * *

Zikret seherlerde, Fikret baharlardaGönlünde sefalarda, Allah de AllahZikredersen mevlayı, at masivayıZevk et daim sefayı, Allah de Allah

* * *

Keşif oldu Rabbim, enfûsu miraçtaSende Hakkı Şuhut et, Allah de AllahFenayı vücut et, bekayı Şuhut etEnfûs, afak tevhid et, Allah de Allah

* * *

Celali zikreyle, cemalin fikreyleGörmelisin vechullah, Allah de AllahZikir gönlü mest eder, hakkla dost ederAhmet’te o zikreder, Allah de Allah MELAMİLERİZ BİZ

İsmi celaldir zikrimizNuri cemaldir fikrimizDaim hakkadır şükrümüzÖzlem Melamileriz biz

Page 167: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

* * *

Gayriyetten hep geçmişizHakkıda Şuhut etmişizCan gözümüzü açmışızÖzlem Melalamileriz biz

* * *

Dost bağının gülleriyizMuhammedin bülbülüyüzKuşdilidir sohbetimizÖzlem Melamileriz biz

* * *

İlmi şeriat bizdedirSırrı tarikat bizdedirZevki vuslatda bizdedirÖzlem Melamileriz biz

Gaflet perdesini kaldırHakkın cemalini gördürZevk ile canana erdirÖzlem Melamileriz biz

Page 168: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

* * *

Hakkın halis öz kuluyuzHalkla daim hakk oluruz“Ev edna”vahdet bahrındaÖzlem Melamileriz biz

* * *

Hakkın nurudur nurumuzMeratibledir turumuzAhmet daim aç gözünü Özlem Melamileriz biz

ÂDEM

Surette âlem, siyrette âdemdirİsmi azam olur, esma içindeKuran söyler insan, ahseni takvimBir kadredir aslı, umman içinde

Page 169: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

* * *Âlemde tavsilat, Nuri sıfattırÜmmül kitaptır o, mana içindeSurette insandır, siyrette RahmanMescid aksa olmuş, tüba içinde * * *18 bin Âlem Âdemde mevcudCennetle cehennem gönül içindeHüviyet, Eniyeti Âdem görenNur ala nur olur âlem içinde * * *Bir kişi terbiye etse NefsiniKemal bulur her an, zevkin içindeMürşidine bende olan bir salikKalbi selim olur, ihvan içinde * * *Koç kurbanla, canını kurban edenBayramdır her an, vahdet içindeAhmet enfûsunda, sende miraç yapHakkı görürsün hep, halkın içinde

BU YOL Aşkın ile yanar isen Derde derman arar isenİnsanlığın sorar isenHakkın irfan yolu bu yol

Page 170: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

* * *

Tevhide bel bağlar isen Gece gündüz ağlar isenSular gibi çağlar isenUmmanlar yoludur bu yol

* * *

Ah ile hep fiğan eyleKendinide feda eyleVarlığınıda mahv eyleHakkın ihsanıdır bu yol

* * *

Vücudunda hakka perdeO ne yerdedir ne gökteAşkın varsada kalbindeHüdânın seyranı bu yol

Kastın sultan olmak iseMahv etmeli bu varlığıFenayada bel bağlamaHakkın varlığıdır bu yol

Page 171: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

* * *

Gönle, çıra yaktın iseAşk gönlüne aktı iseCan mülküne baktın iseCanana ermektir bu yol

* * *

Nur ile Narı hep fark etCananı görünce yar etAhmet haline hep şükretCananı zevk etmek bu yol

HAYRAN OLUR

Sevgiliyi gören gözler, masivayı göremezNuru cemalin hayran olan, zatına doyamazHakka âşık olan, hazreti yezdan'a yol bulurGönül perdesini açan, cemale hayran olur

Page 172: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

* * *

Aşkın ateşine düşse, kişi yanmaya doymazMuhammed gülleri açılır, daim solmaz olurGayriyetten geçene, Cenneti vahdet açılırMuhammed elbisesi giyenler,hep Sultan olur

* * *

Canın kıblesi sende, cananda sensin ey kardeşSendeki Ruhu tavaf eden, haccı Ekber olurDünya ve ukba mekânı, daima ona yâr olurHakkın sıfatların özü, bekâyi Rahman olur

* * *

Beka sırrına eren kişi, kal’le hali atarGözün açan kişi celal nârını, cemal yaparCelalla cemal Nurunu Cem eden didar olurAhmet meratiple her an âlemi Kübra olur

İRFAN ARAR

Araf sırrını bilmez, gönül mülkünde canan ararGaflet içinde boğulurken, Rahmeti Rahman ararHakk Mürşide gitmeden, meratibi tevhid yapmadanİlmi ledün bilmeden, kelam vuslatsız, irfan arar

Page 173: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

* * *

Meratib tevhid yolu, adap ile hikmet yoludurBilmez adap ile erkânı, gönlünde sultan ararYokluk elbisesini giymeden, hakk'ta var olmadanVahdet nurunu görmeden, zannında hep bürhan arar

* * *

Hakkın şifresidir bu âlem, rüya görünen sanaKendi kitabını terk edip, afakta Mevla ararNefsine olmuş iken esir, derdi bulunmaz devaGaflet perdesin yırtmadan, gayride şeytan arar

* * *

Derdine deva, aşkıdır salikin, hep derman ararNefsini bilmeyen ne hikmetse zanda Rahman ararİnsanı kâmile gönül veren, daim bulur şerefAhmet hakka aşk olmuştur, insanı aslını arar

NEDİR

Ey hakk dostları, haber verin sorum var sizlere Kâinat kitabı bir iken, celal cemal nedir Zerreden küreye zatını ilan etmiş iken Vahdet ile kesret âlemindeki derya nedir

Page 174: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

* * *

Kimde tecelli etmiş ise, Hakkın Vahdet sırrıİnsan varlığındaki Âdem nedir, Havva nedirTevhidi Efâl, sıfat, zat kemalattır ÂdemeGönül âlemindeki, İsa nedir, Musa nedir

* * *

Âlemi deryada nakkaşıyla kesret görünenVahdetiyle cem edip, noktayı Kübrada nedir Fenadan geçip, bekada erdin ise vahdete Tevhid mektebinde, gördüğün halk nedir, hakk nedir

* * *

Bütün hicaplar salike kendi varlığı imişLâ dan geçipte gaye, mana nedir, illâ nedir Cennet ve cehennem seyrettinse, âlem manadaGönlünde tecelli eden, tuba ağaçı nedir

Enfûsunda miraç zevki ile zevklendin iseTevhidi meratibte, edna nedir ala nedirSüleyman gibi mülkünde kaftan kafa hükmedenMülkünde hükmüne sebeb olan o imza nedir

Page 175: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

* * *

Fenafillâh oldun, bekabillâh buldun iseFatiha rumuzu ile ”Elif, Lâm, Ra” nedirAhmet eğer yüzünü, Hakka döndürdün iseÂlemi Kübra olan, insanı kâmil nedir

EDEP YA HU Hep ya hu dediler, ilim meclisinde EDEPİlim aciz kaldı, illâ edep illâ EDEPNefsini tanıyıp haddini bilmektir EDEPKul olup tevazu ile yönelmektir EDEP * * *İçin dışa zuhuru, dışta aynadır EDEP

Page 176: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Kal’den geçip hal ile hallen’mek olur EDEPYaradana gönülden secde etmektir EDEPAllah ahlakı ile ahlaklanmaktır EDEP * * *İnsan aklının asli tercümanıdır EDEPHerkezin kendi aklı nisbetincedir EDEPSende daima aşkı yar et bulasın EDEPKısaca güzel ahlakla ahlaklanmak EDEP * * *“Elif, lâm, mim”sırrına saygılı olmaktır EDEPOnda huzu ile huşuyu tatmaktır EDEP”Huceret suresi”nde hakk izah etti EDEPHicabın açılıp vuslata vesile EDEP * * *Elin, dilin, beline sahib olmaktır EDEPKişide hakkı zuhura getirmektir EDEPAhmet sende hayâ ile hep sarılsan EDEPHakk’la olmak için illâ edep illâ EDEP

DAİMA DE ALLAH Ey kardeş Hakk’ı istersen de AllahCandan Canana ermektir de Allah Terk etmeyesin, hakk zikrini aslaKal ve Hal, zikriyle daim de Allah

* * *

Page 177: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Hâkk yolunda daim vuslat dilersenSenden zikredeni, görmek istersenEğer sırrı sırdaş olmak istersenHer seher zikret daima de Allah

* * *

Hakk Mürşidini bul, çıkma izindenZikirle fikir edersin kalbindenDost olursun gönlündeki Hüda’danVahdet deryasında daim de Allah

* * *Dünyaya kapılma, fâni rüyadırAğyara aldanma, özü Mevla’dırSenden her Nefes zikreden Hüda’dırAşkınla yanarak daim de Allah

Şirkten beri ol görünendir suretSiyret birleşince oldu mevcudatÂşkındanda var oldu bu KâinatSuret, siyreti Tevhid’le, de Allah

Page 178: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

* * *

Gönlümün Nuru sebil bana Hakk’tanZikreder her Nefes der, Allah, AllahAhmet esması olmuştur müsemmaTemkin zikriyle daima de Allah

ASLIMA YOLCULUK

Ervah âleminden yola çıktım “Elestü Rabbiküm”dendi bana Zikir ruhuyla başladık derse Dünyada aslımı bulmak için

* * *

Page 179: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Ef’âl, Sıfat, Zat Ruhun üfürdü Bitti Efâl, Sıfat, Zatım benim Ölmeden evvel öldürdü beni Şirk vadisinden kurtulmak için

* * *

“Esfeli safilinden”çıkarıp Yokluk yolundan geçirdi beni Haşrı ve neşri burada gördüm Ahiret hesabı vermek için

* * *

Gayrimi aşk ateşine attım Ahirde zorluk olmasın diye Kesreti vahdete tebdil ettim

Hakk varlığıyla var olmak için

Bekabillâh da mekânı tuttum İnsan-ı kâmil’le olmak için Muhabbet zevkiyle irşad oldum Hakkın cemalin seyretmek için

Page 180: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

* * *

Cem farkın kavseyinde görenler Evvel, Ahir, Zahir, Batın için Her an hakkın cemalin görenler Ahmet’i “ev edna” bulmak için

NURU MUHAMMED GELDİ

Yoktur halkta bir vücut, cümle vücut hakkındırOdur benim vekilim, âlemlerin RabbidırRahim olan Allahım, bildir Ana hakkınıNebilerin Ahiri Nuru Muhammed geldi

Page 181: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

* * *

Efalimi mahveder, la faile illallahSıfatımı mahveder, la mevsufa illallahVücudumu mahveder, la mevcuda illallah Hakikati öğreten Nuru Muhammed geldi.

* * *

Bu sülûku yapanlar, hakta Hakk olur vallahAna hakkın fenada, Baba hakkın bekadaFenafillâh olmalı, bekabillah bulmalı Asliyemi öğreten, Nuru Muhammed geldi.

* * *

Ahmet sırrı esrarı bildirdi ihvanlaraBu sülük'u yapanlar Âdemiyet buldularMuhammed elbisesi giyib varis oldularBu meratibin şahı Nuru Muhammed geldi.

H İ D A Y E T Allahın Rahimiyet rahmetine nail olanlar, Hidayete erdilerŞeytana kul olmaktan geçip, Hakka kul olmaktır Hidayet“İnna lillah ve inna ileyhi raciun”diyenler Hidayete erdilerHakk Mürşide varıp, daimi zikre ulaşmaktır HİDAYET

* * *

Page 182: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Nefs terbiyesi ile ölmeden evvel ölenler, Hidayete erdilerGök kapıları açılınca, Ruhullahı görmektir HidayetVahdet deryasında olduğunu görenler, Hidayete erdilerAyakta, otururken ve yatarak zikretme halidir HİDAYET

* * *

Fenafillâh ile Bekabillâh zevkini tadanlar Hidayete erdilerEnfûsunda Miraç ile Haccı Ekber olmaktır HidayetDalaletten uzaklaşanlar Hidayete erdilerKalbdeki Hakkın Tevhid tecelli, zevkidir HİDAYET

* * *

Kâbe kavseyinde Nebilerle bir olanlar Hidayete erdiler“Ev Edna”bahrında kulluğunu görmektir HidayetAhmet ledün mektebine dâhil olanlar hidayete erdilerFena ve bekadan geçip, ihlâs sahibi olmaktır HİDAYET

REGÂİB İLÂHİSİ Hüviyeti, zatından uluhiyetine nuzul eylediCelal ve cemal esmalarıyla bilinmek içinRububiyeti ile sıfatında kendini ilan eylediTecelli Efaliyle Muhammed görünmek için

* * *

Page 183: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

On sekiz bin âlemi, Vahdetinden zuhur ileNuru, Ruhu, Akli ve Kalemi ile zuhur eylediCemadat, Nebadat, Hayvanat, İnsanlarda zuhur ileÂlemler ona muhtaç oldu, Muhammed olmak için

* * *

Her zerre âşık oldu, Muhammed Mustafa yaÇünkü “levlâka levlâk” dedi Mevla MuhammedeFenadan geçip bekada Muhammedle bir olanVaktini ihya eyledi, Muhammedi olmak için

* * *Rağbet edip, Nefsini Hakk yolunda feda edenlerElli bin senelik yolu, kısa ömründe kat eylediMürşidi kâmile sıtkıyle gönül veren saliklerSeyri sülük'unu ikmal eder, Muhammedi olmak için

* * *Hakk yoluna rağbet etmeyince, Muhammed bulunmazZikrini, fikrini, kalbini, bir eyle didarı görmek istersenAhmet gönlündeki Efal lambasını rağbetinle sende yakZatın rağbet tecellisini, Muhammed cemalinde görmek için

SELAM MUHAMMED MUSTAFA

Hamdim sana ya RabbenaVerdin bana feyzi sefaLütfeyledin aşkın banaSelam Muhammed Mustafa * * *

Page 184: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Mürşid olup irşad ettinVahdetinle ihya ettinZatı hüdanın Ruhu ettinSelam Muhammed Mustafa * * *Girdim gönülden içeri Bülbülleri daim öterÂşıkları feryad ederSelam Muhammed Mustafa * * *Saitleri iman ederArifleri seyran ederVelileri irşad ederSelam Muhammed Mustafa * * *Salikleri sohbet dinlerTecelli hep zuhur ederAhmet dahi Şuhut ederSelam Muhammed Mustafa

ELİF, LÂM, MİM OLAN MÜRŞİDE GEL Derdine derman bulayım dersenRuhuna burhan ararım dersenZulmani perde yırtayım dersen“Elif, lâm, mim” olan Mürşide gel * * *

Page 185: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Nefis zulmünden geçmek istersenO hayat suyundan içmek istersenHicaplardan kurtulmak istersen“Elif, lâm, mim” olan Mürşide gel * * *Varlıklarından kurtulmak istersenÖlmeden evvel ölmek istersenEnal Hakk sırrın ermek istersen “Elif, lâm, mim” olan Mürşide gel * * *Candan canana ermek istersenCanını kurban etmek istersenCananda cemal görmek istersen“Elif, lâm, mim” olan Mürşide gel * * *Hakk Mürşid kavseyinde otururOn sekiz bin âlemde görünürAhmet, aslını bulmak istersen “Elif, lâm, mim” olan Mürşide gel

FEDA ET Tevhid yoluna girdin iseNefsin boynunu vurdun iseKin ve kibrini kırdın iseVarlığını hakka feda et

Page 186: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

* * *Aşk şerbetini içtin iseMürşid elinden tuttun iseSen sendekini bildin iseTenle canı Hakka feda et

* * *Can gözünüde açtın iseCandan canana geçtin iseÖlmezden evvel öldün iseDünya ve ukbayı feda et

* * *Hakkın sözünü duydun iseFesadından hep döndün iseAhmet cemali gördün iseSen, ben, o, demeyide terk et

GEL DİYELİM DAİM ALLAH Allah diyerek mest oldum Allah ile hep dost oldumRuhun cemaatı ileGel diyelim daim Allah * * *Aklım Allah, fikrim AllahZevkim Allah, şevkim Allah

Page 187: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Kalbim okur kulhüvallahGel diyelim daim Allah * * *Gönül evinde zikrettimZikrettikçe hep fikrettimŞükür lütfuna erinceGel diyelim daim Allah * * *Kamil gönlüne girinceZikirle fikri bilinceOnun şükrünü görünceGel diyelim daim Allah * * *Telvin, temkin zikr oluncaDünya, ukba yok görünceAhmet ölüm yok deyinceGel diyelim daim Allah

DOSTUN YÜZÜ GÖRÜNDÜ SANA Rabbına gönül verdin iseKendinde onu gördün iseVarlığın imha ettin iseDostun yüzü göründü sana * * *Fena fillahı geçtin iseHakkın kelamın duydun iseHakkın cemalin gördün ise

Page 188: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Dostun yüzü göründü sana * * *Vahdet suyundan içtin iseMuhammed ile geçtin iseAhmet, Muhammed oldun iseDostun yüzü göründü sana * * *Kal ile halden geçtin iseRabbın ile hallendin iseCemde, farkıyla zevkin iseDostun yüzü göründü sana * * *Derya dalgaları yok olduDalgalarda, hep derya olduAhmet deryada kendin bulduDostun yüzü göründü sana

ÖZ CANIMDA BULDUM SENİ Ya Rab, elim açtım sanaUzakda bilirdim seniGaflet perdesi kalkıncaÖz canımda buldum seni

* * *

Kendimi ayrı bilirdim

Page 189: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Hakk ayrı, ben ayrı derdimVarlık sahibini bildimÖz canımda buldum seni

* * *

Gönülde elimi açtımÂlemlerde seni sezdim Varlık sahibini gördümÖz canımda buldum seni

* * *Âlemde zat zuhur ileSırrı Âdemde göründün Ahmet, sırrı Âdem ileÖz canımda buldum seni

VUSLAT

Geldik fani dünya mülküneAslımızı öğrenmek içinAbdest aldık hakk mürşidindenİkilikten kurtulmak için

* * *

Amelimiz şeriat oldu

Page 190: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Efal libasın giymek içinAhlakımız tarikat olduKuran ile sırlanmak için

* * *

Hakikatı hem tahsil ettikRuhumuzuda bilmek içinMarifettede karar kıldıkSıfatla esma Şuhut için

* * *Şeriatımız Rahman olduAhlakımızda kuran olduRuhumuzun sefa bahrındaİrfanla elde etmek için

Gece gündüz hep taat ettikZikir ve fikirle yâd ettikGafletimizide terk ettikDaim hakkla dost olmak için

* * *Canını kurban, eden kişiHakka canını vermek işiAllahı Muhammedde görürÂdemdede cem etmek için

Page 191: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

* * *Ehlibeyt yolunda giderizCanımızı canan ederizAllahı Muhammedde görürÂdem mazharı görmek için

* * *Bütün âleme nazar etsekŞuhutla hakikata ersekKadre iken ummanda olsakAhmet aslını görmek için

* * *Nokta idim ummanda oldumİsmi azamla beyan oldumSözlerimle hep bürhan oldumAslımı nokta görmek için

GEL MÜRŞİDE Vasıl olmak istersen HakkaDerviş ol kardeş gel MürşideTeslim olursan can baş ileO sırdaş olur gel Mürşide

* * *

Aşkın dersini almak için

Page 192: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Hakkın feyzini bulmak içinAğlayıp gönle girmek içinNur dolar kalbe gel Mürşide

* * *

Piran yolunda aşka yetişKâmili bulup Hakka erişGönlünede doğsun bir GüneşHakk davetcisi gel Mürşide

* * *İblis gibi inkârı bırakÂdem isen sen, irfana bakHep evliyalar yoludur buMevla delili gel Mürşide

Taklid yolu hep eyler deliTahkik yolu hem eyler veliMest eyler daim irşad gülüHakkın gülüdür gel Mürşide

* * *

Page 193: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Ahmet’ten alın gerçek haberVasıl olmak istersen eğerZikir, fikirle Hakka ererMuhammed olan gel Mürşide

SENSİN Açan güllerde, zikreden dildeŞaha kalkmış, kükreyen nehirdeKadre iken, umman olan sudaKendini ilan eden hep sensin * * *Aşkıyla yanıpda kül olandaKendinden geçip vuslat bulandaKendi yok olup, hakkı duyanda

Page 194: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Kendinde kendini gören sensin * * *Gönül sohbetine aşkla koşanGönül yedi iklimini aşanTevhidle daim hakta buluşanKemter kulundan söyleyen sensin * * *Sen ayrı değilsinki bendesinBenim dalgalarım denizisinDalga sakin olup kesilinceDenizdeki “kün ol” emri sensin * * *Dört kitabı insanda cem ettinKendin Ahmet’e aşikâr ettinAşk ile kendine koşanlaraGörende, görünen canan sensin

SENSİN ALLAHIM Kalbimin öz şehrinde seni buldumLütfun ile kahrında seni gördümHaşrında neşrinde, vücut kabrimdeVahdet ve kesrette sensin Allahım * * *İdrak ettim cümle esfel, ÂlâdaGözümün gördüğü cümle eşyadaBu fâni dünyada baki ukbada

Page 195: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Suret ve siyrette sensin Allahım * * *Âşıklar derdinin yoktur devasıSonsuz tecellidir aşkın sahrasıAldı beni benden hakkın sevdasıRuhumun gıdası sensin Allahım * * *Siyretle surette tecelli ettinEsma sıfatla, kendin beyan ettinMuhammed aynasın, kendin seyrettinGönlümün sultanı sensin Allahım * * *Hakkı seyredenler, kalırmı sabrıMahveder Ahmet’i tecelli nuruHiç olmazki bir lahza ayrı gayriYoktur haktan gayri sensin Allahım

EVVEL, AHİR, ZAHİR, BATIN ALLAH Rahim Allah, her dem Rahman AllahArifler gönlünde zahir AllahYoktur şerikin hep kuddus AllahEvvel, Ahir, Zahir, Batın Allah

* * *

Kudretinle var ettin ÂlemiCahile örttün kendi kendini

Page 196: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Gösterdin ariflere cemaliniEvvel, Ahir, Zahir BatınAllah

* * *

Âlemde görünen kudretindirCümle mevcudatta hikmetindirZat, sıfat, Efâl tecellisidirEvvel, Ahir, Zahir, Batın, Allah

* * *

Bu Âlem gölgedir, aslı esmaEsma ve sıfatlar, oldu MevlaKesret içre vahdeti zevk eyleEvvel, Ahir, Zahir, Batın Allah

Lâ faile illallah bilelimLâ mevsufa illallah görelimLâ mevcuda illallah olalımEvvel, Ahir, Zahir, Batın Allah

* * *

Page 197: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Ahmet’i sen mahrum etme AllahHalim sana malum, habir AllahAşkın üzerimde daim eyle Evvel, Ahir, Zahir, Batın Allah

ZİKRE SARIL Allah deyipte zikreyleKalbin ile hep fikreyleZikredeni gör yâd eyleHep Allah Allah dedikce

* * *

Zikirle nefisler ölürO zaman aslını bulur

Page 198: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Zikirsiz geçen nefislerGaflet vadisinde kalır

* * *

Zikirle gaflet yok olurFikirle kişi yol bulurGönlü gafletten kurtaranHakta hakkın dili olur

* * *

Zikir gönülde hakk olurÜç ifna da, ihya olurHakk varlığıyle var olanTevhidi kendinde bulur

Zikredenler hep mest olurOnlar Allahla dost olurHer nefeste Allah diyen Hakta ulul-elbab olur

* * *

Gaflet uykusundan uyanHakkın zikri ile boyan

Page 199: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Huzurla hep hakka dayanHakkın ihsanını bulur

* * *

Aşkla hep Allah diyelimKalplerden pası silelimZikredeni seyredelimSeyreden Allah’la olur

* * *

Ahmet nefsin mütmain etZikir, fikir ile şükretSaat gibi kurulunca Kurulan Allah’la olur

MERATİB İLAHİSİ

Rabbımdan her nefes zikir aldımSaat gibi kalbimi de kurdumGayriyetim de heba oluncaZikredeni hep kendimde buldum

* * *

Tevhidi efal, fiil yok olduFiil faili gönlüme doğdu

Page 200: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Enfus, afak tecelli görünceGüç kuvvetin sahibi bulundu

* * *

Tevhidi sıfat telkin edildiMevsuf sıfatlar tek tek göründüFiiller sıfattan zuhur ileHalkın yüzünden hep Hakk göründü

* * *

Tevhidi zat da telkin edildiVücut vücutdullahmış bilindiÖlmeden evvel ölmek tadıncaÜç ifna da bir ihya göründü

Makamı cemde hakk zahir olduEnfus ve afak da halas olduCemalullah her daim göründüHakkın vahdet zevkine erice

* * *

Hazretde o Muhammedi gördümHakk batın, halk hep zahir olunca

Page 201: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Muhammed elbisesini giydimSıfatlarda kemale erince

* * *

Cemmül cemde hakkı tevhid ettimHalkla hakkın zuhuru bir oluncaEvvel ile batın celal olduZahir ve ahir cemal görünce

* * *

Hakkın sıfatlardaki zuhuruZatının cemalin seyretmektirZat, sıfat, efal üzre giyenlerÂdemde halifeti görmektir

Meratib gördüm altı mertebeÂdem yaratıldı altı günde Allemel esma oku âdem deKuran oldu, Âdemi görünce

* * *

Page 202: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Fena ve beka meratib edenAllah, Muhammed kendinde görenEvedna bahrına vuslat bulanAhmet hilafeti, idrak edince

GÖNÜL İÇİNDE Rabbim üfürdü zikir ruhunuRabbil has oldu gönül içindeEzelden bu lutfa laik idim Rabbım, zevk ettim kalbim içinde * * *Rabbımın dili gönlümde veliHer nefes dedim zikir ve fikriGönül sultanı hükmetti bana

Page 203: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Derya içinde sandal misali * * *Zulmet yok oldu, gönlüm nur dolduGayriyetim hepsi iman oldu Arz ve semavat nura gark olduKıblem o oldu, gönlüm içinde * * *Haccı ekber olmaksa muradınKâmili yar et çıkma izinden Meratib zevkini ihsan ederFena ve beka gönül içinde * * *Hidayet güneşi mürşidümdürVahdet deryası vuslat buldururAhmet can ve canana erinceDostla olursan, bayram içinde

TESLİMİYET Kâmilin muhabbeti saliki ihya ederYedi derya içinde Rahmeti Rahman ederEğer candan geçipte, canana ulaşırsanBir damla kadre iken, talibi umman eder

* * *

Talip olan o dostuna, candan bağlanırsaAkran içinde kendini ehli irfan eder

Page 204: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Kimki kâmil gönlüne sıdkiyle girdi iseŞüphesiz hakk rahmetiyle onu ihya eder

* * *

Hakkı bildik, hakkı gördük, gönülde hakk ileHakk gözüyle hakk ayan oldu her dem zevk ileVahdet kesret bir oldu, açıldı cümle hicapHakk cemalini o gönül içinde gül eder

* * *

Ahmet hakkın hidayeti ile söyler kelamTalip olan canlara tevhidi ilan ederİsrarla Aşk ile tevhid yolunda sabreden Meratibi tevhidde ihvanı sultan eder

ARADIĞIM BENDEDİR Gel gönül gel neyi ararsınAradığın nerde bulursunDostun kendinde mevcut ikenNe için uzakda ararsın

* * *

Kendini haktan ayrı gördünDağ bayır gezdin hep yoruldun

Page 205: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

O Can içinde canan ikenHala dostunumu ararsın

* * *

Bunca ömrünü hep tükettinÇöllerde kendini helak ettinMürşidden seni irşad edenRab olduğunu bilemedin

* * *

Ehline dostu sorsa idinCan sahibini bilse idinYokolduğunu anlayınca Ahmet varlığı anlar idin

GÜNEŞ DOĞDU Hamd olsun güneş batıdan doğduBenliğimde kıyametler koptuİsa Ruhullah zuhur edince Ruh imam oldu, namaza durdu

* * *

Mutmain nefs, sufliyeti kovduYecüc ve mecüc suda boğuldu

Page 206: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Hakkın cemali, zuhur edinceVahdet, kesret bir oldu göründü

* * *

Cennet ve cehennem gerek olduTartmak için terazi kurulduBilen ve bilmeyen ayrı durduBir zerrenin hesabı soruldu

* * *

Ahmet daima huzurda bulunİrfaniyetle zevkiyap olunEnel Hakk diyerek raksa koyulAşk ile meşkte daima bulun

CAN İLİNDEN CANANA ERMEK İÇİN Ey gönül gel sefer edelimSeyyah olup dosta uçalımAşkın deryasından geçelimCandan canana ermek için * * *Zikirle fikir bir oluncaRahmet buludu görülünceGözyaşı özden boşanınca

Page 207: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Candan canana ermek için * * *Güneş doğsun zulmet yok olsunŞuhut ile gönlün Nur dolsunCemalin gör sevgin pak olsunCandan canana ermek için * * *İlkbahar geldi gül açıldıGül kokusu arza saçıldırabbımla gönlümde açıldıCandan canana ermek için * * *Kalp ile can gözü açıldıGönlümede rahmet saçıldıCelal ile cemal göründüAhmetde kul olduğu için

CEMALİ GÖRÜNCE Ey kardeş gel, gidelim Hakk’aÖmrü heba etme dünyadaCanlı kitaplar, eyler Hakk’laAşkla ağlayan kalb görünce * * *Nefsin bilen, rabbını bildiKendinden geçti, Hakkla olduCan ilinde enel Hakk dendi Dostun cemalini görünce

Page 208: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

* * *Bülbül gülün dalına konduGül cemalini onda bulduBülbül öttü gece ve gündüz Güldede kendini görünce * * *Gözyaşı ile abdest aldımZevkle didar namazı kıldımKıblemi o dostumda gördümCandan geçip canan görünce * * *Seven ve sevilende bendeAradan kalkınca o perdeAhmet yaşat hakkı gönlündeCenabı Hakk’ı da görünce

MERATİBİ TEVHİD

Allah diyerek zikreyleKalbinle zikri fikreyleGafletinden kurtuluncaGönlünde de huzur eyle

* * *

Efâl’ini Hakk’a verenCennetül Efâl’e erenHissiyle rabıta kuran

Page 209: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Der lâ faile illallah

* * *

Verdin Hakk’a sıfatınıErdin cennetül sıfataHissiyle rabıta kuranDer lâ mevsufa illallah

* * *

Vücudunu hakka veren Hakkın vücudunu bilen Tevhidi Zat rabıtasıDer lâ mevcuda illalah

Fenadan beka’ya geçenRuhullahta Hakk’a erenHakkın vechi zuhur eder Ene zevkine erince

* * *

Hz.ceme vuslat bulanKesrette kendini görünMuhammed ile bir olanMutmainliğe erince

Page 210: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

* * *

Cemül ceme ayak basanKesret, vahdeti cem edenKavseyinde kâmil olurÂlemi kübra olunca

* * *

Ahmet sende, Hakk’a erişKendini bilmeğe çalışKâmil eteğine yapışKâmil de kamail olunca

HAKKA UÇALIM Ey gönül gel Hakk’a gidelim“Bezmi elest”sözün tutalımGafletten zikirle geçelimİrfan ile Hakk’a uçalım

* * *

Sabırla kalpden, Hakk’ı zikretHuzur ile Yezdanı hissetVuslat ile hakkı zevket İrfan ile Hakk’a uçalım

Page 211: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

* * *

Hakkın zikri, ödüldür sanaBenlikten geç, dön yüzün onaGaflette olan, varmaz dosta İrfan ile Hakk’a uçalım

* * *

Kal ile halin hep Nur olsunGönlünde Hakk ateşi yansınAhmet Rabbın zuhuru olsunİrfan ile Hakk’a uçalım

GÖNLÜM Allah aşkıyla yandı bu gönlümMürşidim ile pişti bu gönlümEnfus ile afakım bir olupCihan nurla doldu bu gönlüm * * *Her dem, her nefes, seninle oldumVahdet deryasında da gark oldum Doğu ile batı bir olunca“Semme vechullah”oldu bu gönlüm * * *

Page 212: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Candan geçip canana erinceMuhammed elbisesi giyinceDünya ve ukbadan da geçince“Kâbe kavseyin” oldu bu gönlüm * * *Nübüvvet elbisesini giyen“Meracel bahreyin”de hakk olanEvvel, ahir, zahir, batın görenÂdem sırrını bildi bu gönlüm * * *Ahmet kendini sen ne sanırsınAdemiyeti kendin görürsün Celal ile cemali görünceKulluğunu anladı bu gönlüm

HAKK YOLCUSU

Gelin kardeşler hakka gidelimBir kâmil bulup vuslat edelimTevhid deryasında hep yüzelimFenadan geçip beka bulalım

* * *

Muhammed Mustafa da olalımTevhid yolunda daim duralımGözyaşı ile abdest alalım“Vechullah” ile namaz kılalım

Page 213: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

* * *

Nefsini bilen rabbını bildi Muhammed elbisesini giydiÜmmet oldu kurtuluşa erdiGelin hep Muhammedi olalım

* * *

“Kavseyin”de bulunur kâmillerKâinatı okur hep ehillerAhmet uzak durma, sende sırlarGel gönül, sende seni bulalım

HİCABIM AÇILDI Geldim fena mülküne aslımı bulmak içinUşaki Mürşidi Mehmet efendiye gittim Hemen ona tabi oldum, hakkı görmek içinUzun yıllar tahsil yaptım, ahlaklanmak için

* * *

Hicapların açılmayışı, perişan ettiGönlümdeki dalgalar, beni hep ikaz ettiResulullah geldi, manada teselli ettiMürşid, Hasan Özlem Efendiye teslim etti

Page 214: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

* * *

Hakikat ilmini kâmilden eyledim tahsilAllah ile Muhammedi gönlümde bir ettiAllah ile Muhammed Ademiyetim imişZat sıfatlardan tecelli seyrini lütfetti

* * *

Hakkın Celal ve Cemalini, Tevhid edenlerGördüler ademiyet sırrın, huzur buldularDeryayı vahdette hakka erişince AhmetEsas kuluğun ne olduğunu idrak etti

ASLIMI BULMAK Geldim dünyaya bu gün, aslımı bulmak içinRağbet ettim rabbıma, faili görmek içinGönlümde yandı kandil, Reğaib olmak içinHakkın rağbetini kendimde gördüm zevk için * * *Miraç ile yükseldim, sıfatlar âlemineMevsuf sıfatımıda feda ettim, hakk içinŞaban ayında beratımı aldım, sonunda Gönül aynasında cemalini görmek için

* * *

Page 215: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Kadir gecesinde ben sırrı kadere erdimZat, sıfat ile efalide kendimde buldum“Mutu kalbe ente mutu” sırrınada erdimYokluğumda Dosttun, cemalini görmek için

* * *Hakk ayan zahir oldu, halk hemen batın olduEnel hakk nidasını hakk dilimden söylediHakk benden söyledi ise yalanmı söylediÂdemin siyretini kendimde görmek için

* * *Evvel, ahir, zahir, batın tevhidle bir oldu Celal ve cemal sıfatı göründü Ahmet’te Kavseyine ayak basıp zevkiyap olanlar Âdem sırrı ile her yerde görünmek için

GÖNÜL Nefs tezkiyesi yaptın iseKalbini selim ettin iseHayal ve vehimden kurtulup Enfusta Miraç yaptı gönül * * *“Ahseni takvim” yaratıldınÂlemde de Âdem göründünİhlâs ile hakka büründünKurtuluşada erdin gönül

* * *

Page 216: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Ademiyet sırrına büründünSonunda âdem olup göründünAslın deryadan bir kadre ikenDeryalarda var oldun gönül

* * *Yedi kat arz ve semavattaCismindede hepsi cem olduSuret ve siyret bir oluncaÂdem diye göründün gönül

* * *Narıda sende, Nurda sendeOn sekiz bin âlemde sendeAhmet tezkiye et nefsiniSırrı Âdem olursun gönül

ÂLEMİ KÜBRA Dünyayı yarattı insan için İnsanı yarattı kendi için Âdem aynasındada seyrettiKendi cemalini görmek için

* * *

Cennet ve cehennem birer nimetBilen kalbinde eyledi idrakVahdet ile kesreti anlayan

Page 217: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Vuslat deminde oldular el hakk

* * *

Celal da bende, cemal de bendeKesretden zuhur vahdetde bendeÂdem, âlemi Kübra göründüSırrı Âdemde gönül içinde

* * *

Nefesiyle yarattı âdemiÂdemde de gizledi kendiniAhmet kulunu eyleme mahrumYa Rab cümle halim sana malum

NAMAZ İLAHİSİ Sabah namazını daim kıldılarFiilin faili onda bildilerOnlar Hakka hemen boyun büktülerFiilin faili hakktır dediler

* * *

Öğle namazını her dem kıldılarMevsuf sıfatını hakka verdilerAhlak güzelliğin onda görünce

Page 218: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Sıfatlardaki beratı aldılar

* * *

İkindi namazın cemaatla kıl Vücut vücudullah olduğunu bilFenada ölmeden evvelinde ölHalkın fani olduğunu bildiler

* * *

Akşam namazını hep imamla kılHakkı ayan ve beyan daima bilİsa gibi hakkın ruhullahı olHalkta hakkın olduğunu gördüler

Yassı namazını huzurla kılarMuhammed elbisesi daim giyerRahman sıfatlarda kemal gördüler Mutmain Sıfatla, daim oldular

* * *

Vitir namazını kavseynde kılEvvel, ahir, zahir, batın, cemal olHakk celal ve cemalin tevhidde alÂdem sırrını gönülde sundular

Page 219: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

* * *

Teheccüdü, Muhammed olup kılanKendisinde Muhammedliği bulan“Ev edna” deryasında hakkla olanElif, lâm, Ra sırrına daim erdiler

* * *

Ahmet sende hep huzurda kıl namazTevhid aşkıyla hakka eyle niyaz Mürşidden ayrılmayan alır feyizHakta hakk olup kendinden geçtiler

ALLAHIM Dünyaya geldim hep garipMürşidden eyledim tabibAşkınla sarardım soldumCanda canansın Allahım

* * *

Sevgimden sana ağladımDağ bayır seni aradımSonunda kendimde buldumSırrı kuransın Allahım

Page 220: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

* * *

Aşkınla hep olmuştum deli“Elestü” demiştim beliGördümki el hakkın eliGönlümde iman Allahım

* * *

Dilimdeki sultan sensinCanımdaki canan sensinSırrındaki süphan sensinAhmet kulundur Allahım

KULUN VUSLAT “Bezmi elest” hitab olunduİkrar edip, Rabla göründüÜç ifna bir ihya edinceVahdet deryasına erildi

* * *

İkilikten birliğe geçtikHalk ile hakta sohbet ettikVahdet deryasına varınca

Page 221: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

“Semme vechullah”ı seyrettik

* * *

Muhammed elbisesi giydimCemaatla namaza durdumBirin kesret nuzulu ileKalbimde rab cemalin gördüm

* * *

Altı yönümde hep hakk olduKâinat hep nurunla dolduAhmet’te hakkın kulu olduGönlüm de Hep hakk ile doldu G Ö R Ü R Ölmeden evvel ölüp, dirildiğini görenHakkın celal ve cemalini kendinde bulanTenzihle teşbihi tevhid yapıp onu bilenİsrafilin sur görevini kendinde görür * * *Birinci sur üfürünce, bütün varlık öldüİkinci sur üfürünce bütün varlık dirildiÜçüncü sur üfürünce, hep aslını bulurKâinatı hepTenzih, teşbih, tevhidde görür * * *

Page 222: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Muhammedin nurunu daim gönlünde bulanRuh güneşi olup, kendini âlem de görenGüneş olarak nurunu muhammedden alanKâinat nur güneşini hep kendinde görür * * *Kâh gönül deryasındaki dalgaları bulanKâh zatına sıfatların secdesini görenKâh bütün insanların daim kıblesi olanÂlemler de, ala ve esfel, kendini görür * * *Kalem tecelinle gönül sayfasını yazanDosyalayıp gönül defterini hakka sunanHakkın halk sıfatındaki tecellisi olanAhmet kemter kulunun hiç olduğunu görür

S Ö Z L Ü K

-A- Asa = yakın olan fiilAhlaki hamidiye = güzel AhlakAhadiyet = Allahın her şeydeki birlik tecellisi

Page 223: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Âma = görülmeyen, gözü körAmelde şirk = iş ve fiillerde ortak koşmakÂrş = kürsü yüce makamArif = çok bilen, her şeyi iyi anlayanÂdab = usul, davranış kaidesiAfak = bizden başka olanlarAhseni takvim = en üstün yaratılan insanAhı fiğan = inlemek, sayıklamakAyan = açık seçik meydanda

-B-

Burak = binek

Page 224: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Burhan = delil, isbat, senet

Beka = Allaha yaklaşmanın başlangıcı, sonsuzluk

Butun = batın olmaBekabillah = Allahla var

olmakBahr = sonsuz denizBezmi elest = ruhlar

âlemindeki söz veriş

-C-

Can = dirilik, kudretCanan = canların

yekünuCem makamı = tevhid

mertebelerin 4.mertebesiCemal = güzel yüzCelal = Allahın azamet

yüzü

Page 225: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Cehri şirk = puta tapmak

Ceman = hepsiÇak etmek = yarmak,

yırtmakCin = ateşten yaratılan

latif varlıkCami = cem olma,

toplanmaCemmül cem = iki

cemin birliğiCem = toplanmaCemadat = toprak ve

madenler -D-

Derya = sonsuz denizDem = vakit, anDidar = sevgili -E-

Page 226: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Ezel = başlangicı olmayan, sonsuz

Efal = fiil, işlerEnel hakk = ben hakkım

demekEsmaül Hüsna = Allahın

güzel 99 ismiEsfeli safilin =

aşağıların aşağısı(ayet)Enbiya = peygamber

Ev edna = birle bir olmaEdep = terbiyeli, güzel ahlakElestü = ezelde hakkın hitabıElif, lam, mim = kuran ayetiEnfus = dış âlemde görünen suretlerEniyet = fiziksel bedenErvah âlemi = ruhlar âlemi

Page 227: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

-F-

Firdevs-i âla = cennetin 6. katıFeyz = bolluk, irfaniyet, aşkFurkan = iyi ile kötüyü ayıranFena = Allaha yaklaşmanın sonu, sosuzlukFetedalla = sarktı (ayet)Feth = açma, zafer, zabdetmeFena fillah = Allahda yok olmaFesat = fitne karışıklık çıkaran

-G-

Gaybul gayb = Allahın görünmeyen gizli yanı

Page 228: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Gayrullah = Allahtan başkasıGaflet = dikkatsizlik

-H-

Hızır = hayat bahşeden kurtarıcı, hazır olanHatmi makam = tevhid makamlarını bitirmekHalas = kurtulmuşHitam = sonHuri = cennette kadın hizmetciHafi şirk = gizli ortak koşmaHüsran = mahrumiyet acısı, ziyan, zararHilafet sırrı = umumi reislik, hakkın vekiliHayyalesselah = namaza davet etmek

Page 229: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Hayyalelfelah = kurtuluşa davet etmekHüviyet = kimlik, asıl olanHüda = hidayet, doğrulukHeyman = aşkın 3.mertebesiHalik = yaratanHayvanat = hayvanlarHaccı ekber = büyük hacıHicap = perde, örtüHal = yaşamakHaşr = toplanmaHabir = taze yeniHeba = faydasız boş olan

-İ-

ifna = yok etmekİrfan = bilmek anlayışİhya = diriltmek, yeniden hayata kavuşmak

Page 230: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

İtikatta şirk = inançta ortak koşmaİllâ =mutlaka, (Allah)İns = insanlığını henüz kazanamayan, eksik insanİlmi ledün = sır ilmi, esrar ilmi

-K-

Kutup = dünyanın kuzey ve güney uçlarıKesret = çoklukKavseyn = iki yayın birleştiği yrKürsü = oturulan yüksek makamKalem = yazı yazılan aletKâbe = mekkede Allahın evi, kıblegahKahır = zorlayan, mecbur eden, yenen

Page 231: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Kemter = aciz, fakirKurbiyet = yakınlıkKuşdili = ilmi ledün diliKin = gizli düşmanlıkKibir = kendini büyük görmeKal = kelam diliKün ol = ol emri (Ayet)

-L-

Liba = elbiseLenterani = beni asla göremezsinLevlake levlak = eğer sen olmasa idin Lâ faile illallah = fiillerin faili AllahtırLâ mevsufe illallah = sabir sıfatların sahibi Allahtır Lâ mevcuda illallah = vücudun mevcudu Allahtır

Page 232: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Lâ = yok, inkâr etmekLâ mekân = mekânsızlıkLutuf = iyilikle mameleLutfu ihsan = bağışlanma

-M-

Mürşid = irşad ve terbiye eden, öğreticiMest = kendinden geçercesine mutlu olmakMevla = Rab, efendi, terbiye edenMemba = pınar, suyun çıktığı yerMelami = kınayan, Allahın vücut birliğine inananMeratip = mertebeler, rütbelerMirat = ayna, parlak yüzMürsel =nebi, peygamber

Page 233: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Miraç = merdiven, yükselmekMüsamma = isimlendirilen belirli vkitMutu kalbe ente mutu = ölmeden evvel ölmekMudil esması = şeytan ismiMünezzeh = noksanlıktan uzakMabud = ibadet edenMahbub = muhabbet edilen sevilenMelik = hükümdar, sultanMescidil aksa = kalb sahibiMasiva = gafletMarifet = bilmek, üstün irfaniyetMeracel Bahreyn = iki deryanın birleştiği yer

-N-

Page 234: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Nefehtü = nefes üfürmekNakşi = nakıs, desenNakıs = eksik olanNatıkı kuran = konuşan kuranNuzul = zatın sıfatlarda görünmesiNübüvvet = nebilik, peygamberlikNar = ateşNur = parlaklık, ziya, varlıkNebadat = bitkilerNeşir = dağılma

-R-

Rab = irşad eden, terbiye edenRahman = gavsul azam, merhemet edenRaks = sıçrayarak oynamakRadar = izlemek

Page 235: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Rahim = rahmet eden acıyanRehber = delilRabd = bağlamak, bitiştirmekRabıta = bağPayıdar = itibarlıPir = mürşid

-S-

Semme vechullah = hakkın yüzüSürur = sevinç neşeSubhan = Allah. cc.Server = baş, reis, seyyidŞuhut = şahit olma, görmeSümmedena = bir olmak (ayet)Şirk = Allaha ortak koşmakSeyyid = insanların efendisi

Page 236: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Seme vechullah =Allahın yüzü, cemaliSamed = kendisi muhtaç değil, herkez ona muhtaçSurette unsur = fizik bedenin sıfatlarıSiyrette nur = batında nur, parlaklıkSemavat = gökler, semalarSalik = talip olanSebil = karşılıksız vermeŞevk = zevk haliSüfliyet = alçak

-T-

Tevhid = birlemekTapu = kayıtTarikat = ilim yoluTenzih = noksan olmayanTeşbih = benzetmekTüba ağacı = iman ağaçı

Page 237: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Temkin = ağır başlılık

-U-Ukba = ahiretUruç = yükselmekÜlfet = alışkanlık, ünsiyet, dostlukUmman = büyük deniz, deryaÜmmül kitap = kitapların anasıUluhiyet = ilahlık, Allahlık mertebesiUlulelbab = aklıselim sahibiÜryan = çıblak

-V-

Vahdet = çokluğun tekliğiVech = cemal yüzü

Page 238: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Vuslat = sevgiliye kavuşma, ulaşmaVechullah = Allahın yüzüVarlığını mahf eyle = kendi varlığını yok etmek

-Y-

Yâr = sevgiliYezdan = cenabı hakk, tanrı

-Z-

Zemzem = çok şifalı bir su

Zübde = sonuç, hülasa, öz

Page 239: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

Zevki sefa = mutluluk

YAYINLANMIŞ ESERLER:

1 – TEVHİD DERYASINDAN DAMLALAR-1

2 - TEVHİD DERYASINDAN DAMLALAR-2

3 - TEVHİD DERYASINDAN DAMLALAR-3

Page 240: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten

4 – MUHABBET NAME

5 - HASAN FEHMİ DİVANI’NIN AÇIKLAMASI

6 - 32 FARZIN ZAHİR VE BATIN SIRLARI

7 - KURAN-I KERİMDE PEYGAMBERLERLE İLGİLİ AYETLER

8 - TEVHİD RİSALESİ VE İLAHİLER

Page 241: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten
Page 242: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten
Page 243: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten
Page 244: MERATİBİ İLAHİYE KASİDESİ · Web viewİşte günümüzde de, nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının Hakk’ın varlığı olduğunu idrak ettikten