Su Kasidesi -FUZULİimg.eba.gov.tr/327/217/7f1/320/4e0/014/2e9/bac/0e6/... · Zevk-ı tîğundan...
Transcript of Su Kasidesi -FUZULİimg.eba.gov.tr/327/217/7f1/320/4e0/014/2e9/bac/0e6/... · Zevk-ı tîğundan...
SU KASİDESİ
(Fakat bu türlerin tamamı her zaman kaside biçimiyle yazılmaz. Mesela
Bakî’nin Kanûnî Mersiyesi Terkîb-i Bend biçimindedir. Nef’î’nin Sihâm-ı
Kazâ’sındaki hicviyelerin büyük çoğunluğu yine Terkîb-i Bend
biçimindedir. Müseddes biçimde yazılan naatlar vardır. Aslında bunlar
nazım türüdür. Şair uygun bir nazım biçimini kullanarak bu türlerde
şiirler yazabilir. Gazel biçiminde münacatlar bile vardır.)
Konularına göre tasnif edildiğinde şu başlıklar altında toplanır:
Tevhid: Allah’ın birliğini anlatan kasideler
Münacat: Allah’a dua etme amacıyla yazılan kasi-deler
Naat: Peygamberimiz için yazılan kasideler
Methiye: Devlet büyüklerini, manevi önderleri an-latan, öven kasideler
Hicviye: Birini veya siyasal, toplumsal bozukluklarıyermek için yazılanlar
Mersiye: Bir kimsenin ölümü dolayısıyla yazılankasideler
Nazım Şekli: KasideVezni: Aruz / Kalıbı: Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilün
Nazım Türü: Na’t (Naat)
Kafiye şeması: aa ba ca ça da ea fa ....Nazım Birimi: Beyit
Kasideler şu bölümlerden oluşur:
1. Nesib/Teşbib
2. Girizgâh
3. Tegazzül
4. Methiye
5. Fahriye
6. Dua.
Su Kasidesi’nde YOK
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su
Ey göz! Gönlümdeki içimdeki
ateşlere göz yaşımdan su
saçma ki, bu kadar çok tutu-
şan ateşlere su fayda vermez.
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su
Mübalağa: Şairin gönlündeki ateş suyla söndürülemez.
Mecaz: od (ateş) kelimesinde.
Tezat: su ve ateş kelimeleriyle.
Açık istiare: Yüreğindeki acılar ateşe benzetilmiştir.
Teşbih: Gözyaşı suya benzetilmiştir.
Hüsn-i Ta’lil: Gözyaşlarının gönüldeki ateşi söndürmek içinakıtıldığını söyler.
Nida sanatı: Ey göz diyerek göze seslenmektedir.
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezemYâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâre su
Şu dönen gök kubbenin rengi
su rengi midir; yoksa gözüm-
den akan sular, göz yaşları mı
şu dönen gök kubbeyi kapla-
mıştır, bilemem..
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezemYâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâre su
Tecahül-i Arif: Gökyüzünün mavi olduğunu bilmez gibi davranması
Hüsn-i Talil: Göğe kendi gözyaşlarının renk verdiğini söylemesi
Mübalağa: Gözyaşlarının gökyüzünü kapladığını söylemesi
Tenasüp: ‘Göz, aşk, su, saç-; od, dutuş-’ kelimeleri arasında.
İstifham: Gökyüzü su renginde midir?
Tenasüp: Göz, ab, su kelimeleri arasında
Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk
Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su
Senin kılıca benzeyen keskin
bakışlarının zevkinden benim
gönlüm parça parça olsa bu-
na şaşılmaz. Nitekim akarsu
da zamanla duvarda, yarıklar
meydana getirir
Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk
Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su
Açık İstiare: Bakış, anlamı keskin bakış anlamına gelen “tîg” (kılıç) kelimesiyle anlatılır.
Leff ü neşr sanatı: Birinci mısrada altı çizili kelimelere denk ikinci mısradaki altı çizili kelimeler kullanılmıştır.
Teşbih: Aşığın parça parça olmuş gönlü yarılmış açılmış duvara benzetilmiş.
Tekrir: Çak kelimesinin 1. mısrada iki kez tekrarlanmasıyla…
Tenasüp: ‘Tiğ-çak; su-mürur-rahne; zevk-gönül’ kelimeleri arasında anlam ilgileri bulundurularak bir araya getirilmiş.
Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin
İhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su
Yarası olanın suyu ihtiyatla iç-
mesi gibi, benim yaralı gön-
lüm de senin ok temrenine, ok
ucuna benzeyen kirpiklerinin
sözünü korka korka söyler.
Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin
İhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su
İrsal-i Mesel: Yarası olanın su içmemesi gerektiğininsöylenmesi
Leff ü neşr: Vehm ilen söyler–ihtiyat ilen içer, dil-i mecruh–yara ve peykan–su kelimeleri arasında.
Açık istiare: peykan ile sevgilinin kirpikleri kastedilmiştir.
Teşbih: Yaralı gönül hasta bir insana benzetilmiştir.
Tenasüp: Mecrûh-yare; vehm-ihtiyat; söz-söyle; su-iç-”kelimeleri arasında anlam ilgileri bulunarak bir arayagetirilmiş.
Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su
Bahçıvan gül bahçesini sele
versin su ile mahvetsin, boşuna
yorulmasın; çünkü bin gül
bahçesine su verse de senin
yüzün gibi bir gül açılmaz.
Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su
Teşbih: Yüz, rengi ve şekli dolayısıyla güle benzetilir.
Tenasüp: Suya vermek, bağban, gülzar, gül, sukelimeleriyle…
Tevriye: ‘Tek’ kelimesinin hem ‘bir’ anlamı hem de ‘gibi’anlamı vardır. (Sevgilinin bir tane, benzeri olmayan,eşsiz olması)
Tezat: Bir ve min kelimeleri arasında.
Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna
Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su
Hattatın beyaz kâğıda
bakmaktan, kalem gibi,
gözlerine kara su inse kör
olsa, kör oluncaya kadar
uğraşsa yine de gubârî
yazısını, senin yüzündeki
tüylere benzetemez.
Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna
Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su
Teşbih: Yüzdeki tüylerle gubâri hat arasında.
Tenasüp: “gubâr-hat; muharrir-hâme-kara su (mürekkep)”
kelimeleri arasında.
Kinaye: 1. Kalemin gözlerinden kara su (mürekkep)
inmesi- gerçek anlam
2. Kağıda, yazıya devamlı bakan insanın
gözlerinin kızardığının, kanlandığının, karardığının,
mecazen zayıfladığı ve kör olmaya yüz tuttuğunun
vurgulanmasıyla…
Ârızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n’ola
Zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su
Senin yanağının
anılması sebebiyle
kirpiklerim ıslansa
ne olur, buna
şaşılır mı? Zira gül
elde etmek dileği
ile dikene verilen
su boşa gitmez.
Ârızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n’ola
Zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su
Teşbih: Yanak güle ve kirpikler ise gül dikenine benzetilerek
Leff ü neşr: “ârız-gül, “yâd-temennâ”, “nem-nâk-su”, “müjgân-
hâr” kelimeleri ile…
Kinaye: 1. Kirpiklerin nemli olduğu gerçeği
2.Mecazen ağlamak anlamının kastedilmesi.
Tenasüp: “Ârız-müjgan; gül-hâr-su vir-; hâr-gül; yâd-temennâ”
kelimeleri arasında.
Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgun dirîğ
Hayrdur virmek karanu gicede bîmâra su
Gamlı günümde hasta gön-
lümden kılıç gibi keskin olan
bakışını esirgeme; zira karan-
lık gecede hastaya su ver-
mek hayırlı bir iştir.
Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgun dirîğ
Hayrdur virmek karanu gicede bîmâra su
İrsal-i mesel: “Geceleyin hastaya su vermek sevaptır” sözüyle.
Leff ü neşr: “gam güni- karanu gice”, “dil-i bimâr- bimâr”, “tîg-su”
kelimeleri arasında.
Açık istiare: Sevgilinin keskin, yaralayıcı bakışları kılıca benzetilmiş. Sadece kendisine benzetilen söylenmiş.
Tenasüp: “Gam güni, dil-i bimar, karanu gice, bîmar, hayr, su” kelimelerinin arasındaki anlam ilgisi gözönünde bulundurularak bir araya getirilmiş.
İste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it
Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su
Gönül! Onun ok temrenine
benzeyen kirpiklerini iste ve
onun ayrılığında duyduğum
hararetimi yatıştır, söndür.
Susuzum. Bir defa da benim
için bu sahrada su ara.
İste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it
Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su
Tecrid sanatı: Şair “gönül” ü kendisinden ayrı birisi gibidüşünmekle tecrit sanatı yapmıştır.
Teşhis sanatı: “gönül” şaire su arayan birisi gibi düşünüldüğünden
Kirpik yerine “peykan” kelimesinin kullanılmasıyla istiare
Tezat: Şevk (şiddetli arzu) ile sakin kelimeleri arasında.
Tenasüp: “Su-susuzam-sahra; peykân-hecr; şevk-gönül” kelimeleriarasında.
Tevriye: kez (defa, kere) kelimesinin “gez” şeklinde “gezip ara”anlamında okunmasıyla.
Leff ü neşr: Peykan-su, şevk-susuzluk, hecr- sahra kelimeleriarasında.
Men lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi
Nitekim meste mey içmek hoş gelür hûş-yâra su
Nasıl sarhoşa şarap içmek,
aklı başında olana da su iç-
mek hoş geliyorsa, ben senin
dudağını(tevhid) özlüyorum,
zahidler de Kevser istiyorlar
Men lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi
Nitekim meste mey içmek hoş gelür hûş-yâra su
Tezat: su ve şarap (haram helal olma noktasından); mest, hûş-yârkelimeleriyle tezat sanatı yapılmıştır.
Teşbih: Kendini sarhoşa, zahitleri de aklı başında olanlarabenzetmiş.
Tenasüp: “mest-mey-su-içmek” kelimeleri arasında.
Leff-ü neşir: “men, leb, zühhad ve kevser” kelimeleri sıralandıktansonra bunlarla ilgili ve tamamlayıcı nitelikte, paralelindeki “mest,mey, hûş-yar ve su” kelimelerinin 2. mısrada belli bir düzen içindesöylenmesiyle.
Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr
Âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su
Su, her zaman senin Cennet
misâli mahallenin bahçesine
doğru akar. Galiba o hoş yü-
rüyüşlü, hoş salınışlı; serviyi
andıran sevgiliye aşık olmuş.
Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr
Âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su
Açık istiare: Servi ile sevgili kastedilmiştir.
Teşhis sanatı /Kapalı istiare: Su insan gibi şairin sevdiği güzeleaşık olmuştur.
Teşbih: Sevgilinin bulunduğu yer Cennet’e benzetilmiş.
Tecahül-i ârif: Suyun akışının sebebini bilmiyormuş gibi yapmış.
Hüsn-i ta’lil: Genellikle su kenarında yetişen servilerin altındanakan suyun bu halini şair “O, hoş salınışlı serviye aşık olduğu içinsu bahçeye ağaçlara doğru akar” diyerek.
Teşbih: “kûy” sevgilinin bulunduğu köşedir. “Ravza-i kûy”tamlamasıyla sevgilinin bulunduğu köşe cennet köşesinebenzetilmiştir.
Su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek
Çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara su
Topraktan bir set olup su yolunu o
mahalleden kesmeliyim, çünkü su benim
rakibimdir, onu o yere bırakamam.
Su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek
Çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara su
Teşhis/Kapalı istiare: Suyun şairin sevgilisine aşık olması
Tevriye: Toprak olmak hem ölmek hem suyun yoluna set olmak anlamında kullanılmış
Tenasüp: “Su yolu, toprak, su” kelimeleriyle
Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar
Kûze eylen toprağum sunun anunla yâre su
Dostlarım! Şayet onun elini öp-
me arzusuyla ölürsem, öldük-
ten sonra toprağımı testi yapın
ve onunla sevgiliye su sunun.
Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar
Kûze eylen toprağum sunun anunla yâre su
Aliterasyon: Beyitte s sesi ile ve şiir okunurken “su” haline dönüşebilen “sı” heceleri ile.
Leff ü neşr: “ölmek-toprak”, “dost-yâr” kelimeleri arasında
Tenasüp: “Bûs-arzu; dost-yâr; kûze-toprak kelimeleri arasında.
Nida: Şair herhangi bir ünlem kullanmadan “dostlar”ına seslenmiş.
Serv ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meger
Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su
Servi kumrunun yalvarmasından dolayı
dikbaşlılık ediyor. Onu ancak suyun eteğini
tutup ayağına düşmesi yalvarıp aracı olması
bu dikbaşlılığından kurtarabilir.
Serv ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meger
Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su
Teşhis: Kumrunun serviye aşık olup yalvarması
Hüsn-i Talil: Servinin başını sağa sola sallamasının,
kumrunun ötmesinin ve suyun ağaçlık yerlerde akmasının
sebebi aslında bilinir ancak burada daha güzel bir sebebe
bağlanmış.
Tenasüp: “Serv-kumru-su; dâmenin tut-ayağa düş-yalvar”
kelimeleri arasında..
Açık istiare: Servi sevgiliye, kumru aşığa benzetilmiş.
İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile
Gül budağınun mizâcına gire kurtara su
Gül fidanı bir hile ile meşhur
gül ve bülbül efsanesindeki gi-
bi yine bülbülün kanını içmek
istiyor; bunu engelleyebilmek
için suyun gül dallarının da-
marlarına girerek gül ağacının
mizacını değiştirmesi gerekir.
İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile
Gül budağınun mizâcına gire kurtara su
Telmih: Beyitte gül – bülbül efsanesi hatırlatıldığından.
Hüsn-i talil: Efsaneden hareketle gülün rengini bülbülün kanından
aldığının söylenmesiyle
Tevriye: “Reng” kelimesi hem renk hem de hile anlamında
kullanıldığından.
Kişileştirme: Su ve gül kelimeleri kişileştirilmiştir.
Tenasüp: “Bülbül-gül-reng-kan; kan-su-gül” kelimelerinde.
Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr’a su
Su Hz. Muhammed’in yoluna
uymuş ve bu hâli ile dünya
halkına temiz yaratılışını
açıkça göstermiştir.
NOT: Bu beyit Kasidenin Girizgâh beyitidir.
Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr’a su
Su, Hz. Muhammet (S.A.V.)’e tabi olan insan gibi kabuledilip teşhis sanatı /Kapalı istiare yapılmıştır.
Tenasüp: “Pâk-rûşen kıl-; pâk-su” kelimeleri arasında.
Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ
Kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su
İnsanların efendisi, seçme inci
denizi olan Hz. Muhammed’in
mucizeleri kötülerin ateşine su
serpmiştir.
Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ
Kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su
Teşbih: Hz. Muhammed, seçkin incilerin çıktığı denize benzetilmiş.
“Derya, dürr, sepmek, su” kelimeleriyle tenasüp sanatı
“Ateş- su” kelimeleriyle tezat sanatı yapılmıştır.
Telmih: Peygamberin doğumundaki mecusilerin ateşinin sönmesi mucizesi
Kılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet revnakın
Mu’cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su
Katı taş, Peygamberlik gül
bahçesinin parlaklığını
tazelemek için ve onun
mucizesinden dolayı su
meydana çıkarmıştır.
Kılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet revnakın
Mu’cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su
Telmih: Beyitte peygamberimizin taştan su çıkarma
mucizesine.
Tenasüp: “Gülzar, taze, revnak, su” kelimeleriyle.
Teşbih: Peygamberlik gül bahçesine benzetilmiş.
Telmih: Katı taştan su çıkması
Mu’cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim
Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffara su
Hz. Peygamberimiz’in mûcizeleri
dünyada uçsuz bucaksız bir
deniz gibi imiş ki, ondan o muci-
zelerden, ateşe tapan kâfirlerin
binlerce mâbedine su ulaşmış ve
onları söndürmüştür.
Mu’cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim
Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffara su
Teşbih: Peygamberimizin mucizelerinin denize benzetilmesiyle
Telmih: Beyitte Hz. Muhammet (S.A.V)’nin doğumuyla bin yıldır hiç sönmeyen Kisra sarayındaki ateşin sönmesi hatırlatılarak
Tezat: Bahr-su ve ateş” kelimeleriyle
Tekrir: min min kelimesinin tekrarıyla.
Tevriye: “Yetmiş” kelimesi hem erişmiş, hem de kifayet etmiş anlamıyla.
Hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ
Barmağından virdügin şiddet günü Ensâr’a su
Mihnet günü Ensâr’a parmağından su
verdiğini bir mucize olarak parmağın-
dan su akıttığını kim işitse hayret ile
şaşakalarak parmağını ısırır.
Hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ
Barmağından virdügin şiddet günü Ensâr’a su
Telmih: Peygamberimizin parmaklarından su akıtma mucizesine telmihte bulunulmuştur.
Tenasüp: “Hayret-parmağını dişlemek” kelimeleri arasında tenasüp sanatı vardır.
Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât
Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su
Dostu yılan zehri içse bu zehir
onun dostu için âb-ı hayat
olur. Aksine düşmanı da su
içse o su, düşmanına elbette
yılan zehrine döner.
Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât
Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su
“Dost-hasım”, “âb-ı hayat- zehr-i mâr” kelime ve terkipleriyle tezat
Leffü Neşir: Dost-hasım, zehr-i mâr-su, olur-döner, âb-ı hayat-zehr-i mar” kelimelerinde. 1. mısrada sıralanan kelimelerin tamamlayıcı karşılığı 2.mısrada verilmiştir.
Tenasüp: “Âb-ı hayat-su-iç-; âb-su; zehir-mâr kelimelerinde.
Telmih: Peygamberin mucizesine atıf
Eylemiş her katreden min bahr-ı rahmet mevc-hîz
El sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra su
Abdest almak için el uzatıp gül
gibi olan yanaklarına su vurun-
ca sıçrayan her bir su damla-
sından binlerce rahmet denizi
dalgalanmıştır.
Eylemiş her katreden min bahr-ı rahmet mevc-hîz
El sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra su
Teşbih: yanak güle benzetilir
Tezat: “Katre ve bahr” kelimeleri arasında
Tenasüp: Su ile ilgili “katre, bahr, su, vuzû” kelimeleriyle.
Açık istiare: Gül-i ruhsar derken Hz. Peygamber kastedilmiştir.
Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl
Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su
Su ayağının toprağına ulaşayım diye başını taştan
taşa vurarak ömürler boyu, durmaksızın başıboş
gezer.
Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl
Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su
Teşhis/Kapalı istiare: Su, kişileştirilmiştir.
Mecaz-ı mürsel: Su ile benzetme yapmadan ırmak, çay, dere kastedilmiş.
Hüsn-i Ta’lil: Suyun gezmesinin sebebi olarak. Yine Suyun taşların arasında onlara çarpa çarpa gitmesini şair “üzüntüsünden, pişmanlığından dolayı suyun başını taştan taşa vurduğu” şeklinde açıklayarak hüsn-i talil yapmıştır
Tenasüp: Hâk-daş-su; ömr-muttasıl; baş-âvâre-gez-” kelimeleri arasında.
Tezat: Ayak ve baş kelimeleri arasında.
Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr
Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su
Su, onun eşiğinin toprağına
zerrecikler halinde ışık salmak
orayı aydınlatmak ister. Eğer
parça parça olsa, yine de o
eşikten dönmez.
Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr
Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su
Teşhis: Su,insan gibi, âşık gibi düşünülmüş
Hüsn-i talil: Suyun akma sebebi olarak.
Leff ü neşr: Zerre zerre - pâre pâre, nûr-su kelimeleriyle
Mecaz-ı Mürsel: Hak-i dergah: Peygamberin türbesi.
Zikr-i na’tün virdini dermân bilür ehl-i hatâ
Eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâra su
Sarhoşlar içkiden son-
ra gelen baş ağrısını
gidermek için nasıl su
içerlerse, günahkârlar
da senin na’tının zikri-
ni dillerinde tekrarla-
mayı dertlerine der-
man bilirler.
Zikr-i na’tün virdini dermân bilür ehl-i hatâ
Eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâra su
Teşbih: Günahkârlar, sarhoşlara benzetilmiş.
Tezat: “Humâr – derman” kelimeleriyle
Leff ü neşr: “Zikr-i na’tün virdi – su içmek, ehl-i hatâ -mey-hara, derman-def-i humar” kelimeleriyle
Tenasüp: Mey-hara, içer, humar, ehl-i hata kelimeleriyle
Yâ Habîballah yâ Hayre’l beşer müştakunam
Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su
Ey Allah'ın sevgilisi! Ey in-
sanların en hayırlısı! Susa-
mışların, susuzluktan dudağı
kurumuşların yanıp dâimâ su
diledikleri gibi ben de seni
özlüyorum.
Yâ Habîballah yâ Hayre’l beşer müştakunam
Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su
Tenasüp: Müştâk-habib; leb-teşne-su-yan” kelimeleriyle.
Teşbih: Peygambere olan tutkuyu suyu dilemeye/ muştaka benzetmiş. Müştak: Susuzluktan yanıp tutuşan insanları su dilemeleri
Nida: Peygambere seslenmiş.
Tezat: yan-, su kelimeleriyle.
Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i Mi'râc’da
Şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra suSen o kerâmet denizisin ki
mi'râc gecesinde feyzinin
çiyleri sabit yıldızlara ve
gezegenlere su ulaştırmış.
Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i Mi'râc’da
Şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su
Teşbih: Rasülullah, keramet denizine benzetiliyor.
Tezat: “Bahr-şeb-nem (çiy); sabit-seyyar”
Tenasüp: bahr-şebnem-feyz-su kelimeleriyle.
Telmih: miraç gecesi
Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner
Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mimâra su
Kabrini yenileyen tamir eden
mimara su lazım olsa, güneş
çeşmesinden her an bol bol
saf, tatlı ve güzel su iner.
Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner
Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mimâra su
Teşbih: Güneş çeşmeye, ışıklar da zülâl(saf su)e
benzetilmiştir.
Tenasüp: “Çeşme-su; mimar-tecdid-merkad-
zülal-çeşme-su” kelimeleriyle.
Tezat: hurşid ve su kelimeleri arasında.
Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma
Var ümîdüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su
Cehennem korkusu, yanık
gönlüme gam ateşi salmış,
ama o ateşe, senin ihsan
bulutunun su serpeceğin-
den ümitliyim.
Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma
Var ümîdüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su
Tezat: “nâr-su kelimeleri ile bîm–ümîd” kelimeleri
arasında
Tenasüp: “cehennem-nâr-suzan ve ebr-su-sep”
kelimeleri arasında.
Leff ü neşr: “Bîm-i dûzah-ümid, nâr-ı gam- ebr-i
ihsan, salmak-sepmek, suzan-nâr” kelimeleri ile.
Yümn-i na’tünden güher olmış Fuzûlî sözleri
Ebr-i nîsândan dönen tek lü’lü şeh-vâra su
Seni övmenin bereketin-
den dolayı Fuzûlî’nin ale-
lâde sözleri, nisan bulu-
tundan düşüp iri inciye
dönen su damlası gibi bi-
rer inci olmuştur.
Yümn-i na’tünden güher olmış Fuzûlî sözleri
Ebr-i nîsândan dönen tek lü’lü şeh-vâra su
Telmih: İncinin, nisan yağmurundan olduğu inancına.
Tevriye: “Fuzuli’nin sözleri” hem Fuzuli'nin sözleri hem de değersiz boş sözler anlamına gelebileceğinden
Tenasüp: “yümn-ebr-i nisan-su; lü’lü-güher ve na’t-şahvar sözlerinin birlikte kullanılmasıyla.
Teşbih: Fuzuli sözlerini gühere (inciye) benzetmiş.
Leff-ü neşir: yümni nat-ebri nisan; güher-lü’lü ü şehvar; Fuzuli sözleri-su kelimelerinin karşılıklı kullanılmasıyla.
Hüsn-i Talil: Fuzulinin sözlerinin güzel olması Peygamberi övmenin bereketiyledir.
Tecrid: Fuzuli kendinden değil sanki başkasından bahsediyor gibi.
Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr
Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su
Kıyamet günü olduğu za-
man, gaflet uykusundan
uyanan düşkün yahut aşık
göz, sana duyduğu has-
retten su gözyaşı döktüğü
zaman
Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr
Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su
Düşkün ile açık istiare, aşık göz kapalı istiare, mecaz-ı
mürsel, teşhis sanatları yapılmıştır.
Gaflet ve bîdâr kelimeleri arasında tezat sanatı yapılmış
Tenasüp: “dide-eşk-su-tök-” kelimeleri arasında.
Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam
Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su
O mahşer günü, güzel yü-
züne susamış olan bana
vuslat çeşmenin su vere-
ceğini, beni mahrum bırak-
mayacağını ummaktayım.
Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam
Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su
Tenasüp: “çeşme-teşne-su; haşr-vasl” kelimeleri
Mecaz-ı mürsel: “Çeşme-i vasl” tamlaması ile
benzetme ilgisi kurulmaksızın Cennet’teki ebedi
saadet kastedilmiştir.
Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr
Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su
Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam
Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su
Kıyamet günü olduğu zaman, gaflet uyku-
sundan uyanan düşkün yahut aşık göz, sana
duyduğu hasretten su gözyaşı döktüğü za-
man O mahşer günü, güzel yüzüne susamış
olan bana vuslat çeşmenin su vereceğini,
beni mahrum bırakmayacağını ummaktayım.