Marksist Bakis - 28. Sayı

50
arksist B ak s Yýl: 8 - Sayý: 28 Fiyatý: 3 TL M Bütün Dünyanýn Ýþçileri Birleþin! www.bolsevik.org ZAMANIN RUHU * Suriye’de Afganistan Modeli * Marksizm ve Ekolojik Kriz * Leninizm * Zamanýn Ruhu: Said Nursi-I * Lev Troçki: Kurtuluþun Anahtarý Anti-Emperyalist Mücadeledir

description

 

Transcript of Marksist Bakis - 28. Sayı

Page 1: Marksist Bakis - 28. Sayı

arksist BBak sYýl: 8 - Sayý: 28 Fiyatý: 3 TL

M B ü t ü n D ü n y a n ý n Ý þ ç i l e r i B i r l e þ i n !

www.bolsevik.org

ZAMANINRUHU

* Suriye’de Afganistan Modeli

* Marksizm ve Ekolojik Kriz

* Leninizm

* Zamanýn Ruhu: Said Nursi-I

* Lev Troçki: Kurtuluþun Anahtarý

Anti-Emperyalist Mücadeledir

Page 2: Marksist Bakis - 28. Sayı

Ya Barbarlýk Ya Sosyalizm: Tüm toplumsal ve ekonomik hayatýnbir avuç kapitalistin çýkarlarý doðrultusunda þekillendiði kapitalistsistem varlýðýný, ancak savaþlarla sürdürmektedir. Ýþsizlik, açlýk,yoksulluk, savaþlar ve doðanýn tahribatýnýn sorumlusu kapitalizm veonun içkin özellikleri olan kar hýrsý ve rekabettir. Kapitalizmdebütün zenginliði iþçiler yaratýr. Bu zenginliðin çoðunluðunihtiyaçlarý için kullanýlabilmesi ancak iþçi sýnýfýnýn kolektif olarakbütün zenginliðe, üretim araçlarýna el koymasýyla, üretimi vedaðýtýmý kontrol etmesiyle yani proletarya diktatörlüðü ilemümkündür. Aþaðýdan Sosyalizm: Sosyalizm, ancak tüm ezilenlerin ve yok-sullarýn desteðini alarak onlara öncülük eden iþçi sýnýfýnýn kitlesel,doðrudan, militan mücadelesiyle; iþçi sýnýfýnýn kendi eylemleriylemümkündür. Sosyalizm, küçük bir azýnlýðýn kendini kitleler yerineikame etmesiyle kurulamaz. Sosyalizm ancak iþçi konseyleriaracýlýðýyla aþaðýdan yukarýya örgütlenen bir iþçi iktidarý ile gerçek-leþtirebilir. Bunun dýþýndaki kestirmeci, maceracý, tepeden inmeciher yol kaçýnýlmaz olarak bir azýnlýk iktidarýyla, kapitalizmlesonuçlanýr. Marks’ýn dediði gibi iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseriolacaktýr. Sosyal Devrim: Bu düzenin kurumlarý iþçi sýnýfýna karþý kapitalist-leri korumak için vardýr. Bu kurumlar iþçi sýnýfý tarafýndan ele geçi-rilip kullanýlmaz. Mevcut sistem iyileþtirmeler yapýlarak, yanireformlarla düzeltilemez. Sosyalizm parlamento aracýlýðýyla gerçek-leþemez. Bir sosyal devrim zorunludur.Yurtseverlik deðil Enternasyonalizm: Bütün dünya iþçilerikardeþtir. Ýþçilerin vataný yoktur. Küresel bir sistem olan kapita-lizmin tarihin çöp tenekesine atýlabilmesi için iþçi sýnýfýnýn ulus-lararasý birliði zorunludur. Marks bu yüzden bütün dünyanýn iþçileribirleþin çaðrýsý yapmýþtýr. Ulus içindeki bütün sýnýfsal ayrýmlarýperdeleyen yurtsever ideoloji ise iþçi sýnýfýný uluslararasý düzeydeböler, bize kapitalizmin çizdiði ulusal sýnýrlarý benimsememiziöðütler. Özünde iþçi sýnýfýný mevcut sisteme eklemleyen bu ideolojiyönetici sýnýflarýn en büyük silahýdýr.

Tek Ülkede Sosyalizm Mümkün Deðildir: Kapitalizm dünyaölçeðinde bir sistemdir. Bunun alternatifi olan sosyalizm de ancakdünya ölçeðinde gerçekleþebilir. Tek ülkede sosyalizmin olama-yacaðýný görmek için Marksist olmaya bile gerek yoktur. Dolayýsýylaherhangi bir ülkede gerçekleþebilecek baþarýlý bir devrimin kaderi(dolayýsýyla tüm insanlýðýn kaderi), devrimin diðer ülkelere sýçra-masýna baðlýdýr. Bu mümkündür, çünkü kapitalizmin krizleri küre-sel, devrimler seridir. Ulusal Sorun: Devrimci Marksistler ezilen halklarýn kendi kaderinitayin hakkýný savunur, ezilen halkýn politik temsilcisine ulusalsorunla ilgili konularda devlet karþýsýnda koþulsuz eleþtirel destekverir. Devrimci Marksistler her türlü etnik ve dini azýnlýðýnüzerindeki baskýlara karþý çýkar, onlarýn örgütlenme hakkýný savunur.Cinsiyetçilik: Yaþadýðýmýz sistem kadýnlarý ezmektedir. Kapitalizm,kadýnlarý iþyerinde ucuz iþ gücü olarak, aile içinde ise yeni kuþakiþçi sýnýfýnýn bedavaya yetiþtirilmesinde ve ev iþlerinin bedavahalledilmesinde kullanmaktadýr. Bu durum kadýnlarýn hayatýn heralanýnda geri planda kalýp ezilmesine yol açmaktadýr. DevrimciMarksistler her yerde cinsiyetçiliðe karþý mücadele edip, kadýnlarýnher alandaki eþitliðini savunurlar. Devrimci Marksistler insanlarýncinsel tercihleri nedenleriyle ezilmelerine, eþcinsellerin aþaðýlan-masýna karþý mücadele ederler.Devrimci Parti: Ýþçi sýnýfýnýn kendiliðinden mücadelelerinin bir iþçidevletiyle sonuçlanabilmesi için devrimci parti zorunludur. Bu partiiþçi sýnýfýnýn en ileri devrimci unsurlarýný bünyesinde toplar, onlarýnsýnýf içerisindeki daðýnýk etkisini merkezileþtirir, onlarý koordineeder ve aktif siyasi hayata ve sýnýf mücadelesine müdahale eder. Buparti tüm iþçi sýnýfýna öðretir ve ondan öðrenir. Ýþçi sýnýfý içinde köksalmýþ, kitlesel bir devrimci iþçi partisinin sýnýf mücadelesinin kritikanlarýnda ve özellikle devrimci durumlarda var olmasý devriminbaþarýya ulaþmasý için çok hayatidir, bu yüzden böyle bir partiyi inþaetmek ertelenemeyecek bir görevdir.Devrimci Görev: Bu ilkelere katýlan herkesi Marksist BakýþDergisi faaliyetlerini büyütmeye çaðýrýyoruz..

TEMEL ÝLKELERÝMÝZ

Yeni Müzakere Süreci: Ne Çýkacak? ...................2Suriye’de Afganistan Modeli ...................6Marksizm ve Ekolojik Kriz ..................10 Farklý Zamanlar-Farklý Roller: CHP ..................19Leninizm ..................24Zamanýn Ruhu: Said Nursi - Farklý Bir Bakýþ-I ..................30Arap Devrimleri - Yeni Tarihsel Eðilimler ...................39 Türkiye Tarihinden Notlar: 1908 Devrimi ...................43Lev Troçki: Kurtuluþun Anahtarý Anti-Emperyalist Mücadeledir ...................46

Ýçindekiler

MARKSIST BAKISÜç Aylýk Politik Dergi

Yýl: 8 Sayý: 28 Þubat 2013

Sahibi ve Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Ayþe ÞensözYayýn Ýdare Adresi: Bayýndýr-2 Sok. No: 45/7

Kýzýlay/ANKARA Tel: 0 312 480 95 60Baský: Yön Matbaacýlýk - Davutpaþa Cad. Güven Sanayi Sitesi B Blok

1.Kat No: 366 Topkapý, Ýstanbul Tel: 0-212-544 66 34 Yayýn Türü: Yaygýn süreli, üç aylýk

Ýletiþim Ýçin:[email protected]

www.bolsevik.orgBüro: Bayýndýr-2 Sok. No: 45/7

Kýzýlay/ANKARA

Page 3: Marksist Bakis - 28. Sayı

22

MARKSÝST BAKIÞ

Kürt sorununda Ocak ayý içerisinde baþlayan müzakeresüreci mehteran yürüyüþü þeklinde sürüyor. Meseleyehýzlý bir giriþ yapan, Ýmralý'da Öcalan'la MÝT arasýndakigörüþmelerin önünü açan ve ilk kez BDP milletvekil-lerinin Ýmralý'da Öcalan'la görüþmesine müsaade edenAKP, son olarak MÝT Müsteþarý Hakan Fidan'ýn Oslogörüþmelerinden sonra ilk kez PKK'nin Kandil'dekiyöneticileriyle görüþmesine yol verdi. AKP iktidarý,Oslo sürecinin tersine, görüþmeleri bu kez kamuya açýkbir þekilde yürütüyor. Kamuoyunda ise geçmiþin aksineKürt sorununun çözümünde geniþ bir destek oluþmuþdurumda. MHP dýþýnda burjuva siyasetinin bütün aktör-leri AKP'ye kredi açarken, ulusalcý-þoven çýkýþlaroldukça cýlýz kalýyor. Uzun bir zaman sonra Kürt soru-nunda burjuva siyasetin sýnýrlarý içerisinde kalacak birçözümün þartlarý olgunlaþmýþ durumda. Geçmiþte böylesi süreçlerde sokaklarda milliyetçi-faþistgüruhlarý görmek oldukça mümkündü. Ancak artýkaskerlerin ölmesindense sorunun bir þekilde halledilme-si, gerekirse Öcalan ve PKK liderleriyle dahigörüþülmesi, toplumun genelinde kabul görüyor. Budurum AKP'ye Kürt sorununda adým atmasý halindeciddi oy kaybýyla karþýlaþmayacaðýnýn rahatlýðýný veri-yor. Devlet diðer taraftan kendi inisiyatifi dýþýndageliþecek provokasyonlarla sürecin önünün kesilmesiihtimaline karþý oldukça ihtiyatlý davranýyor. ÖrneðinPKK'li 3 kadýnýn Paris'te katledilmeleri, sürecin bir pro-vokasyonla karþý karþýya olup olmadýðý konusunda heriki cephede de bir tedirginlik yaratmýþtý. Ama gerekAKP cephesinden gelen ýlýmlý açýklamalar, gerekse deDiyarbakýr'da düzenlenen cenaze törenlerinin sorunsuzgeçmesi, müzakerelerin devam etmesi noktasýnda buaçýdan bir sorun yaþanmayacaðýný göstermiþti.

Barýþ Dili?

AKP iktidarý, sürecin baþýnda hem kendisine yakýnduran basýn, hem de kendi temsilcilerinin söylemleriyleson birkaç yýlýn otoriter eðilimlerinin aksi yöndesöylemler üreterek iþe koyuldu. Bir anda Kürt sorunun-

da "barýþ" söylemi, tozlu raflardan indirildi ve içeriksizbir hitap biçimi olarak piyasaya sürüldü. Hatýrlarsanýzönceki dönemlerde moda Mahsun Kýrmýzýgül'ün Kürt

sorunu ile ilgilifilm çekmesimodaydý! Þimdi,sürece "Býrakýn bugözler barýþýgörsün!" diyerekÝbrahim Tatlýsesgibi isimler dâhiloldu. Öte yandanDoðan MedyaGrup BaþkanýAydýn Doðantarafýndan baðlýolan medya organ-larýna özellikleeski yayýnçizgisinde sýkçakendisini gösteren

Yeni MüzakereSüreci: Ne Çýkacak?

Kamuoyunda geçmiþinaksine Kürt sorununun

çözümünde geniþ bir destekoluþmuþ durumda. MHP

dýþýnda burjuva siyasetininbütün aktörleri AKP'ye kredi

açarken, ulusalcý-þovençýkýþlar oldukça cýlýz kalýyor.

Uzun bir zaman sonra Kürtsorununda burjuva siyasetin

sýnýrlarý içerisinde kalacakbir çözümün þartlarý

olgunlaþmýþ durumda.

Page 4: Marksist Bakis - 28. Sayı

çatýþmacý ve ayrýmcý dilin özellikle kullanýlmamasýyönünde bir mektup gönderildi ve hemen arkasýndanRadikal Gazetesi tarafýndan "Barýþ Ýçin Siz deKonuþun" kampanyasý baþlatýldý. Muhtemelen AydýnDoðan bu konuda ciddi bir talimat aldý. Zaman, YeniÞafak gibi muhafazakâr medya organlarý da AKP'yebu konuda destek veren bir bombardýmana baþladý. "Allahým, altlarýný üstlerine getir, birliklerini boz,evlerine ateþ sal, feryadý fügan sal, köklerini kes,kurut ve iþlerini bitir." Yakýn zamana ait bu sözlerFethullah Gülen'e ait. Ama belli ki durum deðiþmiþ:"Milli onur, milli gurur ayaklar altýna alýnmamak kay-dýyla, o mefkureye saygý devam ettiði müddetçe -bence- el de öpülebilir, etek de öpülebilir. Heyet-iÝslamiye, Heyet-i Milliye arasýnda huzurun teminiadýna katlanýlabilecek her þeye katlanmak lazým.hayýr sulhtadýr, sulh her zaman hayýrlýdýr. Gerekirsekan kusulmasý ama kýzýlcýk þerbeti içmiþtim denilme-si gerekir. Bize ters gelen bazý þeyler olabilir; 'Keþkeþu görüþme olmasa. Þu anlaþma olmasa. Þu uzlaþmaolmasa. Biz Türk milleti. þöyle onurumuz var, böylegururumuz var; boyun eðmesek. Bazý þeylere evetdemesek' denilebilir. Muhtemel o türlü þeylerle bazýproblemler çözülecekse, yapýlmasý gereken þey neyseonu yapmak lazým. Güzergâh emniyetini tehlikeyeatmamak lazým. Ülkenin parçalanmasýna meydanvermemek lazým." ABD, Barzani, AB gibi uluslararasý güçler de AKPiktidarýnýn bu adýmlarýna destek veriyor. Suriye'dekiiç savaþ olayýn bir boyutu ise diðer boyut, Irak ve

Ýran'dan gelentehdittir. Tabii kisoru(n)larýn baþýn-da sokaktaki vatan-daþýn Öcalan ilevarýlacak olasýanlaþmalara netepki vereceðigeliyor. Þimdiyekadar egemensýnýfýn köklü sami-mi adýmlar atmak-tan ziyade, prag-matik kaygýlarlahareket etmesi,devletin "barýþ"dediði yerdetoplumdan dahafazla savaþ ses-lerinin yükselme-sine yol açmýþtý.Tepeden inme pro-jelerin toplumdaböylesi birsöylemin yer etme-sine ne denli olanak

saðlayacaðý da ayrý bir tartýþma konusu. Hiç kimsePKK silah býraksa, bu savaþ sona erse bile Kürt halký-na karþý etnik ayrýmcýlýðýn devam edip etmeyeceðikonusunda garanti veremeyecektir. Kürtler, Türklerkendilerini gönüllü olarak baðýrlarýna basmadýðýmüddetçe ne kadar barýþ için istekli olsalar da butopraklarda ayrýmcýlýða maruz kalmaya devam ede-ceklerdir. Sadece ve sadece Türkiye'nin batýsýndayükselecek bir sýnýf mücadelesinin ezilen halklarakarþý kalýcý bir barýþ ve kardeþlik dili yerleþtirebile-ceðini unutmamak gerekir. Ýlginçtir ki böylesi man-zaralarý görebildiðimiz yegâne örnek olarak TEKELeylemini hala tekrarlayýp duruyoruz. Gidenler gör-müþlerdir. Birçoðu Kürt ulusal hareketine sempatiylebakan iþçilerden oluþan Diyarbakýr TEKEL çadýrýyla,tahmin edeceðiniz üzere daha sað kökenden gelenTrabzonlu iþçilerin çadýrlarý karþý karþýyaydý ve heriki iþçi grubu da bulunduklarý mücadele ortamýiçerisinde karþýlýklý duygudaþlýk ve sahiplenmeyiyaratabilmiþlerdi. Bu örnek, ulusal sorununçözümünde ufak bir prototip olarak akýllarda kalýcýolmalý; örneklerinin çoðaltýlmasý adýna da mücadeleyürütülmelidir.

AKP'yi Sürece Ýten Nedenler

Kürt sorununun çözümü konusunda inisiyatif, böylebir sýnýf mücadelesi pratiðinin deðil, maalesef ki AKPiktidarýnýn elindedir. Bu nedenle sürecin geliþimindeyarýn ne olabileceðini kestirebilmek olanaksýz.Pragmatik kaygýlar, AKP'nin suni bir þekilde yeþert-tiði barýþ dilinin, bir günde azgýn bir savaþ dilinedönüþmesine neden olabilir. Ancak ortada gerçektenkayda deðer meseleler olmadýðý sürece AKP ikti-darýnýn böyle bir adým atmayacaðýný da biliyoruz.AKP Kürt sorununda yüzünü yeniden Öcalan ve PKKyöneticileriyle müzakereye döndüyse, bu zorunluyönelimin nedenlerini kýsýr bir döngüye giren ulusalve uluslararasý süreçlerde aramak gerekmektedir. Birincisi bütün baskýlara, KCK tutuklamalarýna,daðda ve þehirdeki operasyonlara raðmen PKK'ninbeli bükülemedi. PKK'nin hala ayakta olmasýnýTSK'nýn geçmiþteki ulusalcý yapýsýna ve Ergenekon'abaðlayan AKP ve Gülen sözcüleri "terörü" bitirecek-lerini iddia ediyorlardý. Atýp tuttular, ama olmadý.Üstelik Suriye'de yaþanalar ile Ortadoðu'daki yenisüreç, örgüte tarihi fýrsatlar sundu. Bu yüzden demüzakere seçeneði tek seçenek olarak yeniden ken-disini dayattý. Bunun dýþýnda AKP iktidarý son birkaçyýldýr toplumsal muhalefete ve Kürt halkýna yoðun birbaský ve tutuklama politikasý uygulamaya devamederken, hem içerde hem de dýþarýda bu konudayoðun eleþtirilere maruz kalýyordu. PKK ile müza-kere, Türkiye ve dünyadaki egemenlere bu ülkedekitek dinamik ve esnek gücün, iþ tutulabilecek yeganeaktörün kendisi olduðunu yeniden gösterecekti. AKP açýsýndan Kürt sorununda adým atma konusundabundan daha uygun bir ortam olamazdý. Bu yolla ortave üst sýnýftan liberallerin güvenini yeniden taze-

33

MARKSÝST BAKIÞ

“Allahým, altlarýný üstler-ine getir, birliklerini boz,evlerine ateþ sal, feryadýfügan sal, köklerini kes,kurut ve iþlerini bitir."Yakýn zamana ait busözler Fethullah Gülen'eait. Ama belli ki durumdeðiþmiþ: "Milli onur, milligurur ayaklar altýna alýn-mamak kaydýyla, omefkureye saygý devamettiði müddetçe -bence- elde öpülebilir, etek deöpülebilir. Heyet-iÝslamiye, Heyet-i Milliyearasýnda huzurun teminiadýna katlanýlabilecek herþeye katlanmak lazým.hayýr sulhtadýr, sulh herzaman hayýrlýdýr.”

Page 5: Marksist Bakis - 28. Sayı

lerken, içerde ve dýþarýda Kürtlere uygulanan þiddetingetirdiði yoðun eleþtirilerden de kaçýnýlmýþ olacaktý.Zaman ilerledikçe bu dönemsel yumuþamanýnAKP'nin özellikle gelecek üç yýlda üzerinden geçeceðisýrat köprüsünde fazlasýyla iþine yarayacaðýný göre-ceðiz. Yeni anayasa yapýlýrken, referandum ihtimalininbelirmiþ olmasý sonrasýnda, Kürt ulusal hareketinindesteðini almýþ olmak AKP'nin iþini kolaylaþtýracaktýr.Tayyip Erdoðan'ýn baþkanlýk hayalleri devam ederken,özellikle çatýþmasýz duraðan bir ortamýn kimin dahaçok iþine yarayacaðý ortadadýr. Biraz geriye gidecekolursak özellikle açlýk grevlerinde ölüm ihtimallerininbelirmiþ olduðu süreçte toplumun nasýl bir çatýþmazeminine sürüklendiði hafýzalarda duruyor. AKP'ninve Tayyip Erdoðan'ýn yakýn dönemli siyasal pro-jelerinin geleceði açýsýndan huzurlu bir ortam, helehele seçim öncesinde acil bir gereksinim duru-mundadýr. Öte yandan Kürt sorununda çeliþkilerin yumuþatýlmýþolmasý, AKP'nin sýkýþan dýþ politikasýna yeni bir solukkatacak bir araç haline gelebilir. AKP bilindiði gibi,Obama'nýn Tayyip Erdoðan'la yaptýðý telefongörüþmesinde sopa göstermesinden bu yana Suriye'dedýþlanmýþ ve politika belirlemekten uzak bir pozisyon-da tutuluyor. Ýsrail'i korumak ve Suriye'ye olasý birmüdahalede iþleri kolaylaþtýrmak adýna Türkiye içle-rine füze kalkaný kurulurken, Suriye'deki rol,isyancýlar için savaþ üssü saðlamakla sýnýrlanmýþdurumda. AKP tarafýndan baþýndan beri desteklenen ElKaide menþeli radikal Ýslamcýlarýn bulduklarý her fýr-satta Suriyeli Kürtleri de hedefe oturtmasý,Türkiye'deki Kürtlerle gerilimi artýrýyordu. Bu açýdanPKK ile yapýlacak barýþ, AKP'nin Suriye konusunda daelini serbest býrakacaktý. Birincisi Suriye'de PYD'ninde Esad'a karþý yönlendirilmesi mümkün olabilecekti.Bunun dýþýnda PKK ile yapýlacak barýþ, arkasýný saðla-ma alan Türkiye'nin Suriye'ye karþý daha güvenli birþekilde saldýrgan olma imkaný tanýyacaktýr. KýsacasýAKP'nin PKK ile müzakere isteðinin arka planýndaSuriye'de muzaffer olma arzusu önemli bir yer tutmak-tadýr. Dýþiþleri Bakaný Ahmet Davutoðlu'nun Davos'tayaptýðý "Suriye'de PYD, Esad rejimiyle arasýna mesafekoymalý. PYD'nin tutumunu yakýndan takip edeceðiz.Türkiye'de eðer terör örgütünün silahsýzlandýrýlmasýsöz konusu olursa mutlaka bu diðer ülkedekigeliþmeleri de etkileyecektir." açýklamasýyla Kürtsorununda müzakere sürecinin dolaylý yollardanSuriye'deki geliþmeler üzerinde de etkisi olacaðýnýniþaretlerini vermiþti. Muhtemelen devlet, Öcalan ilemüzakere masasýnda, Suriye konusunu özellikle aça-caktýr. Müzakere sürecinin önemli bir destekçisi de GüneyKürdistan'daki Kürt yönetimi. Özellikle son dönemdeMaliki'nin Kürtlere yönelik basýncý artýrmasý, DicleOperasyon Gücü adý altýnda Kürt bölgelerindekonuþlanacak bir Arap askeri gücü oluþturmasý,Kürtleri tedirgin ederken Barzani liderliðindeki Iraklý

Kürtlerin Türkiye'ye daha fazla yakýnlaþacaðý belliolmuþtu. Barzani'nin PKK ile devlet arasýndakigörüþmelerde de müzakere masasýnda yer alacaðý,MÝT Müsteþarý Hakan Fidan'la PKK liderliðininErbil'de buluþmasýndan anlaþýlabilir.

Sürecin Geldiði Nokta

AKP iktidarý, 10 yýldýr seçim dönemlerine göre çizilenzikzaklarla yürüttüðü Kürt politikasýnda yeni bir döne-mece geldi. T.Erdoðan'ýn en büyük rüyasý olan baþkan-lýk modeli, Kürt sorunununçözümü meselesiylekesiþiyor. BöylelikleTürkiye için iki kader aný,bir düðümle birbirlerinebaðlanmýþ oluyor. Þimdiliksomut çözüm konusundaanadilde savunmahakkýnýn (eksikliklerleberaber) verilmesi dýþýndabir adým atýlmadý. AKP, ilketapta, PKK gerillalarýnýnsýnýr dýþýna çýkarýlmasýnýamaçlýyor. Erdoðan, herfýrsatta sýnýr dýþýna çýkýþkonusunda uzlaþýlabilir-lerse devletin gerillalarýngüvenliðini saðlayacaðýgarantisini veriyor.Hatýrlanacak olursa1999'da PKK sýnýr dýþýnaçekilme kararý alýrken,bunun uygulanmasýsýrasýnda 500 PKK geril-lasý katledilmiþti. PKK'ninsýnýr dýþýna çýkýp çýkmaya-caðýný devletle yapýlanpazarlýklar belirleyecek.AKP istediðini mümkünolan en ufak tavizle eldeetmek isteyecektir. PKKtabaný ise on yýllardýrverdikleri mücadeleningetirilerini görmek isteye-cektir. AKP Kürt sorununda"çözüm" getirecek reform-larý, anayasa deðiþikliðitorbasýna koymak istiyor. Anayasal vatandaþlýk,anadilde eðitim vb. konular için yeni bir anayasagerekiyor, T.Erdoðan'ýn hayalleri için de yeni biranayasa gerekiyor. Eðer uzlaþma olursa, meclistekiAKP ve BDP oylarýyla, yeni anayasa için referandumagidilebilir. Zaten T.Erdoðan, meclis anayasa uzlaþmakomisyonunun çalýþmalarýnýn kilitlenmesi karþýsýndadiðer partilere rest çekerek anayasanýn Mart'a kadaryapýlamamasý durumunda meseleyi referandumagötüreceklerini açýklamýþtý. AKP'nin mecliste 326 mil-

44

MARKSÝST BAKIÞ

AAKKPP''nniinn kkuurrnnaazzccaa KKüürrttssoorruunnuunnddaakkii kkýýssmmii ççöözzüümmüü,,kkeennddii ççýýkkaarrllaarrýýnnaa bbaaððllaammaassýý,,eemmeekkççiilleerriinn bbiirr bbööllüümmüü iiççiinnoolldduukkççaa kkaaffaa kkaarrýýþþttýýrrýýccýý oollaa--ccaakkttýýrr.. AAKKPP,, KKüürrttlleerree vveerriillee--cceekk bbiirr ttaakkýýmm hhaakkllaarrýý TTaayyyyiipp

EErrddooððaann''ýýnn bbaaþþkkaannllýýkkrrüüyyaassýýnnaa bbaaððllaayyaarraakk

rreeffeerraanndduummaa ggiiddeecceekk vvee yyeenniiaannaayyaassaannýýnn ttaammaammýý iiççiinn bbiirr

bbüüttüünn oollaarraakk eevveett ooyyuuiisstteeyyeecceekkttiirr.. SSaaddeeccee bbaaþþkkaann--llýýkk ddaa ddeeððiill,, yyeennii aannaayyaassaaddaaççookk mmuuhhtteemmeell kkii AAKKPP ddeessppoo--ttiizzmmiinnii ggüüççlleennddiirreecceekk bbaaþþkkaauuyyaannýýkkllýýkkllaarr ddaa oollaaccaakk.. BBuussüürreeccee ddeesstteekk vveerreenn BBDDPP ddee

kkeennddii ttaabbaannýýnnýýnn bbiirrbbööllüümmüünnee dduurruummuu aaççýýkkllaa--

mmaakkttaa zzoorrllaannaaccaakkttýýrr......DDeevvrriimmcciilleerriinn ttuuttuummuu iissee

KKüürrttlleerriinn hhaakkllaarrýýnnýý aallmmaassýýnnýýddeesstteekklleerrkkeenn AAKKPP''nniinn ppllaann--

llaarrýýnnýý bboozzmmaayyaa ççaallýýþþmmaakkoollmmaallýýddýýrr..

Page 6: Marksist Bakis - 28. Sayı

letvekili bulunurken anayasayý referandumataþýyabilmek için 330 milletvekilinin oyunaihtiyaç duyuluyor. Bunun için en azýndanmeclisteki diðer partilerden birinin desteðiþart. Bu parti de BDP. AKP'ye anayasa yolunda önemli bir destekaçýklamasý BDP cephesinden geldi. TayyipErdoðan'ýn "BDP ile referandum noktasýnda,müþterek adým atabiliriz" açýklamasýnýnardýndan BDP Eþ Genel Baþkaný SelahattinDemirtaþ "Her halükarda referandum olmalýdiyoruz(…) Yakýn olduðumuz AKP'dir.Birebir örtüþmüyoruz ancak yakýnlaþtýðýmýzparti AKP'dir." sözleriyle iþbirliðine sýcakbaktýklarýný ifade etmiþti. Zaten Öcalan da"yeni anayasayý Osman Can ile NumanKurtulmuþ yazsýn" diyerek yeni sürecinipuçlarýný vermiþti. Peki Öcalan ve PKK, AKP'ye istediðini, nekarþýlýðýnda verecek? BDP daha önceanayasada 4 temel kritere dikkat edeceðiniaçýklamýþtý. Bunlardan ilki vatandaþlýk tanýmý.AKP'nin bu konuda BDP ile anlaþmakta sýkýn-tý yaþamayacaðý tahmin edilebilir. Anadilönündeki engellerin kaldýrýlmasý konusu isebiraz sýkýntýlý. Uzun mücadeleler sayesindeyaþama geçirilen anadilde savunma hakkýnýniçerdiði kýsýtlamalar göz önüne alýndýðýndabenzer bir durum anadilde eðitim konusundada yaþanabilir. Fakat baþkanlýk sistemi gibiçok temel konularýn yanýnda AKP'nin bunu esgeçebileceðini de düþünebiliriz. Geçmiþteatýlan Kürtçe kanal, üniversitelerde Kürdolojibölümlerinin açýlmasý ve seçmeli Kürtçe dersigibi adýmlar ilerleyen süreçte devam edebilir.Kaldý ki Kürtçe anadilde eðitimin milli eðitimbünyesinde deðil özel okullarda uygulanacakolmasý, AKP'yi fazla yormayacaktýr. Bunundýþýnda BDP yerel yönetimlerin özerkliðiningüçlendirilmesini istiyor ki buna da bir formülbulunmasý hiç de zor olmaz. Son kriter iseinanç özgürlüðü önündeki engeller olacak. Bukonu da sýkýntý olmayacaktýr. Pazarlýklarsonuç verirse gerillalar sýnýr dýþýna çekilecekve BDP, AKP anayasasýnýn halk oylamasýnagötürülmesi konusunda AKP'ye destek ola-cak. Belirleyici bir gündem olarak Öcalan'ýndurumu konusu da var ki bu noktada da evhapsi olasýlýðý sýklýkla gündeme gelmekte.

Sonuç Olarak

Ulusal sorunlarýn çözümü noktasýnda enbüyük hata bir halkýn haklarýný almasý içinverilmesi gereken mücadeleyi görmezdengelmek, burjuva düzen içerisinde de birtakýmhaklarýn kazanýlabileceði gerçeðine sýrtçevirmektir. Eðer devlet bugün müzakeremasasýna oturmaya karar verdiyse bunun

nedeni Kürthalkýnýn büyükbedelleri gözealarak verdiðimücade led i r.Tarihte birçokezilen ulush a r e k e t i n i nyaptýðý gibiKürt ulusalhareketi deönüne burjuvadüzen sýnýrlarýiçinde birçözüm sunul-duðunda bunudeðerlendirmeye alacaktýr. Ancak burjuva düzen sýnýrlarý içerisindeulusal sorunun kesin bir çözümünün mümkünolmadýðýný da not etmek gerekmektedir.Devletin elini rahatlatmak adýna attýðý göster-melik adýmlar bugüne kadar büyük bedellerödemiþ, on yýllardýr daðda mücadele yürütenbinlerce gerillayý ve onlara destek olan sokak-taki Kürt halkýný ne derece tatmin edecektirtartýþýlýr. AKP'nin çözüm sürecindeumduðunu bulamayan, hayal kýrýklýðýnauðrayan unsurlardan ilerleyen süreçte itira-zlarýn yükselmesi, olasý bir silah býrakmadurumunda daha fazlasýný elde etmek adýnamücadeleyi býrakmayacak bir kesimin ulusalhareketin bünyesinden çýkmasý ya da baþkaaktörlerin ulusal davayý üstlenmesi, geçmiþteulusal hareketlerde yaþanan benzeri süreçlerdüþünüldüðünde küçümsenecek bir olasýlýkdeðildir.AKP'nin kurnazca Kürt sorunundaki kýsmiçözümü, kendi çýkarlarýna baðlamasý, emekçi-lerin bir bölümü için oldukça kafa karýþtýrýcýolacaktýr. AKP, Kürtlere verilecek bir takýmhaklarý Tayyip Erdoðan'ýn baþkanlýk rüyasýnabaðlayarak referanduma gidecek ve yenianayasanýn tamamý için bir bütün olarak evetoyu isteyecektir. Sadece baþkanlýk da deðil,yeni anayasada çok muhtemel ki AKP despo-tizmini güçlendirecek baþka uyanýklýklar daolacak. Bu sürece destek veren BDP de kenditabanýnýn bir bölümüne durumu açýklamaktazorlanacaktýr. Batýdaki sosyal demokratemekçiler de ulusalcýlarýn kucaðýna itilecek.Ulusalcýlarýn tutumu ise ýrkçý Kürt düþman-lýðýna doðru kayacaktýr. CHPli Birgül AymanGüler'in pozisyonu genel bir eðilimi ifadeetmektedir. Devrimcilerin tutumu iseKürtlerin haklarýný almasýný desteklerkenAKP'nin planlarýný bozmaya çalýþmakolmalýdýr.

55

Burjuva düzensýnýrlarý

içerisinde ulusalsorunun kesin bir

çözümününmümkün

olmadýðýný da notetmek gerekmek-tedir. Devletin

elini rahatlatmakadýna attýðý

göstermelik adým-lar bugüne kadar

büyük bedellerödemiþ, on

yýllardýr daðdamücadele yürütenbinlerce gerillayýve onlara destekolan sokaktakiKürt halkýný ne

derece tatmin ede-cektir tartýþýlýr.

MARKSÝST BAKIÞ

Page 7: Marksist Bakis - 28. Sayı

66

MARKSÝST BAKIÞ

Ortadoðu'daki deðiþim-dönüþüm süreci son yýllardabir hayli hýzlandý. Dönüþümün bir tarafýnda, özellikleMýsýr ve Tunus'ta açýkça görünen, radikalleþen yenibir kuþak bulunuyor. Bu yeni kuþaðýn diðer birçokþeyin yanýnda piyasa düzeniyle sorunlarý var vegiderek artan bir þekilde piyasacý MüslümanKardeþler'i hedef aldýðýný görüyoruz. Dönüþümündiðer tarafýnda ise ABD ile uyumsuz, küresel ser-mayenin önünde ayak baðý teþkil eden milliyetçi bur-juvalarýn tasfiyesi süreci yaþanýyor. Avrupa örneðindeMiloseviç, Ortadoðu örneðinde Saddam veKaddafi'nin tasfiye edilip öldürülmesini bu þekildeokumak gerekiyor. Türkiye'de de Kemalist milliyetçiaskeri-sivil bürokrasinin AKP eliyle tasfiyesi, benzer

t e m e l l e r es a h i p .S u r i y e ' d eyaþananlarýbu ulus-l a r a r a s ýsürecin sonp a r ç a s ýolarak oku-m a l ý y ý z .Ý r a n ' d a k iesasen mil-liyetçi olanmolla reji-

minin düþürülmesiiçin evvela müttefi-ki olan Arap mil-l i y e t ç i l i ð i n i nmerkezi Suriye'deEsad'ýn düþürülmesigerekiyor. Suriye'de iç savaþikinci yýlýný tamam-lýyor. Olaylarý

Ürdün sýnýrýndaki Dera'da yaþananlar tetiklemiþti.Mart 2011'de Dera'da ayný aileden 15 çocuk (yaþlarý9 ile 15 arasýnda) duvarlara rejim aleyhtarý sloganlaryazmýþlar, neticesinde de gözaltýna alýnmýþlardý.Domino etkisinin Suriye'ye ulaþmasý için þu ya da bugerekçe yeterli olabilirdi, ama rejimin Dera'da bu ilkanda ve akabindeki olaylarda gösterdiði sertlik gerek-li itilim için yeterli oldu. Protestolar yayýlacak ve tümSuriye kentleri protestolara sahne olacaktý. ÖzellikleCuma namazlarýndan sonra muhalefet kolayca organ-ize olabiliyor ve rejimi bariz bir þekilde sallayabili-yordu. Rejim, ülke içerisinden ve dýþarýsýndan yoðunbir basýnçla karþý karþýyaydý. Eylemleri bastýrmayaçalýþýyor, ama baþaramýyordu. Derken Haziran ayýnýnbaþýnda Türkiye sýnýrýnýn yakýnlarýnda silahlý eylem-ler baþladý. Ýlk eylem ürkütücüydü, Türkiye sýnýrýn-dan 20 km uzaklýktaki Cisr El Þugur kasabasýnda tes-lim alýnan 120 asker vahþi bir þekilde öldürülecekti.Ordu operasyonlarýnýn baþlamasýnýn ardýnsa Türkiyesýnýrýna büyük mülteci akýnlarý baþladý.Suriye, artýk yeni bir evreye girmiþti. Sivil protestoeylemleri ilerleyen aylarda tamamen sönümlendi.Silahlý eylemler öne çýktý. Muhalefet aktörleri debuna paralel olarak deðiþecekti. Suriye içerisindeuzun yýllardýr muhalefet eden unsurlar bütünüyledevre dýþý býrakýldýklarýný gördüler. Yerlerini ise baþtaTürkiye ve Katar'ýn yönlendirdiði MüslümanKardeþler ve mantar gibi türeyen paramiliter gruplaralacaktý. Daha sonralarý ise El Nusra gibi El Kaidebaðlantýlý fanatik oluþumlar, muhalefet içerisindekiaðýrlýklarýný giderek arttýrdý. Neticede talepler vesöylemler de epeyce deðiþti. Baþlangýçtaki iþsizlik,yoksulluk, rüþvet, iltimas, baský vb. toplumsal talep-ler yerini baþtan aþaðý ayrýmcý, mezhepçi, fanatik birsöyleme býraktý. Artýk muhalefetin ipleri tamamen dýþgüçlerin elindeydi. Sözde özgürlük ve demokrasimücadelesinin hamisinin kokuþmuþ Körfez þeyhlik-leri olmasý, baþlýbaþýna, meselenin özgürlük ve

Esad rejiminin düþmesi,AKP'nin, ABD'nin,Katar'ýn, SuudiArabistan'ýn, Fransa'nýnve diðer müttefiklerininhiç de arzu etmedikleri veplanlamadýklarý þekilde,geciktikçe gecikiyor.

Suriye'deAfganistan Modeli

Page 8: Marksist Bakis - 28. Sayı

demokrasi meselesi olmadýðýný kanýtlar nitelikte. Burada bir parantez açarak Mart'tan Haziran'a kadarkisivil protesto hareketine dair bazý gerçeklerin altýnýçizmek gerekiyor. Bahsettiðimiz gibi Dera'dan yayýlaneylemler Suriye'nin hemen her yanýna yayýlsa da temelbir eksiklik göze çarpmaktaydý: Bu da eylemlerin çapý vegücüydü. Örneðin Tahrir'de ya da Tunus'ta olduðu gibiyüz binlerce, milyonlarca insan Þam ve Halep'in meydan-larýnda toplansalar ve alanlarý terk etmeselerdi, Esad'ýnyapabileceði fazla bir þey kalmazdý. Ama kalabalýklar hiçde bu denli büyük olmadý. Kolluk kuvvet-lerinin eylemcileri baskýladýðý doðruydutabi ama Mübarek rejimi de bastýrmayaçalýþmýþtý. Mýsýr'da da tamamen silahsýzolan eylemciler yüzlerce kayýp ver-miþlerdi ama o kadar kitlesel ve karar-lýydýlar ki Mübarek'in yapacak fazla birþeyi yoktu. Suriye'de ise eylemler buderecede güçlü deðildi. Halep ve Þam'damuhalefet gerçekten de zayýftý. Özellik-le bugün NATO isyancýlarýnýn yarýsýnýellerinde tuttuklarý Halep'te doðrudüzgün kitlesel bir eylem dahi gerçek-leþmemiþti. Tersinden Esad'a destek içinrejimin düzenlediði mitinglere yüz bin-lerce insan katýlýyordu. Bu kalabalýk-larýn önemli bir kýsmýnýn bindirilmiþkýtalar olduðu söylenebilir ama objektifbir yaklaþým göstericilerin önemli birkýsmýnýn da sahici katýlýmcý olduðu tes-lim edecektir. Bunun anlamý rejimin birtabaný olduðuydu. Yaþananlardan sonrabu tabanýn daha da sýkýlaþtýðý, aradakikararsýz unsurlarýn da rejime yaklaþtýðýgörülüyor. Suriye özgünlüðü rejimin ciddi birtoplumsallýðý olduðunu ortaya koyuyor.Özellikle Kürtler haricindeki azýnlýklaraçýsýndan Esad Suriye'de barýnmanýnanahtarý durumunda. Esad, sosyalist birmuhalefet tarafýndan düþürülmedikçe debu korku haklý bir korku. Zira Irak'taSaddam'dan sonra Hýristiyanlarýn baþýnagelenler ortada. Irak'ta þu anda hemenhemen Hýristiyan kalmadý. Irak'tan kaçaraksýðýndýklarý Suriye'de Esad'ýn devrilmesinden sonrayaþanacaklar bu olacak. Alevi azýnlýðýn ise hiç þansý yok.Onlarý daha korkunç günler bekliyor. Bunun dýþýnda aþýrýÝslamcý muhaleftten hoþlanmayan laik yaþam biçiminibenimsemiþ olan geniþ kesimler de Esad'dan yana tavýraldýlar. Büyük býr kýsým da ülkenin büyük bir yýkýmasürükleneceðini sezdiklerinden Esad'ý pek tutmasalar damuhalefete katýlmadýlar. Bu yüzden de muhalefethareketi, bütün toplumu kucaklaþtýrmaktan çok sadeceSünni Araplarýn Ýslamcý kesimine yaslanan, diðer herkese

ise ölüm ve baský vaad eden bir biçime dönüþtü. Bu, özel-likle El Kaide tandanslý gruplarýn aðýrlýk kazanmasý iledaha açýk hale geldi. Bu yüzden de muhalefetin toplum-sal desteði daha da gerilemiþe benziyor. Sadece Suriye'dedeðil dünyada da halklarýn muhalefete baþlangýçta göster-diði sempati büyük bir hýzla eridi. Neticede Esad rejiminin düþmesi, AKP'nin, ABD'nin,Katar'ýn, Suudi Arabistan'ýn, Fransa'nýn ve diðer mütte-fiklerinin hiç de arzu etmedikleri ve planlamadýklarý þe-kilde, geciktikçe gecikiyor. Düzenli aralýklarla düþtü

düþecek denen, ömür biçilen Esad, 2013'ebir hayli güçlü girdiðinden müzakereçaðrýlarý bizzat Suriye'ye saldýrganlýðýnþampiyonluðunu yapan güçlerce dilegetiriliyor. Esad'ýn askeri direnci,dayandýðý devlet geleneði, uluslararasýortaklarý ve içerideki destekçileri vebunlarýn bütünü, ABD-Rusya arasýndakipazarlýklarda, en azýndan 2014'e kadar,Esad'ýn ayakta kalacaðýnýn veri olarakkabul edilmesini saðlýyor. Zaten bakýlýr-sa Suriye'de her zaman söz sahibi olanve saldýrganlýðýn baþýný çekenlerdenFransa Mali'de bir maceraya atýlmýþdurumda. Peþinden Ýngiltere vd'ni desürükledi. Obama'nýn da iþlerin nereyevaracaðý belli olmayan Suriye'ye askeribir operasyon düzenlemeye hiç dehevesli olmadýðýný herkes görüyor.Bütün bunlar Esad rejimini oldukçarahatlatmýþ durumda. En azýndan önem-li bir zaman kazandýlar, bu da konu-munu güçlendirmek için hayati önemesahip. Bu durumda ihale büyük ölçüdeAKP Türkiyesi'ne kalmýþ gözüküyor.Dünyada Suriye'ye karþý ayný saldýrgan-lýðý izleyen bir baþka devlet bulmak birhayli güç. Esad'ýn elini güçlendirmesin-den ve NATO'nun kayýtsýzlýðýndanrahatsýz olanlardan birisi de Ýsrail ola-cak ki savaþ uçaklarýyla Þam yakýnlarýnýbombalayarak adeta Esad'ýn zayýflýðýnýkanýtlamak istedi.

Esad'ýn en büyük gücü, Suriye derindevleti diyebileceðimiz, iç içe geçmiþ

güvenlik ve istihbarat aðlarýnýn kenetlenmiþ dokusudur.Bu doku genel olarak sahil kesimlerinden gelen Nusayriazýnlýktan oluþmaktadýr. Bu kesim Esad'ýn düþmesininazýnlýklar adýna toptan bir yokoluþ anlamýna geldiðinibilmektedir ve bu yüzden bu kesim için Esad'ýn devrilme-si ya da ayakta kalmasý bir yaþam savaþýdýr. Ve belli kiisyancýlar baþýndan beri ifade ettikleri gibi sonuna kadarsavaþacaklar. Bu direniþ sergilendiði ölçüde de devletindiðer kademeleri- ki mezhepsel çeþitlilik buralarda Baasdevlet geleneði olarak gözetilmektedir- bütünlüðünü

77

EEssaadd''aa bbaaððllýýaasskkeerrii bbiirrlliikklleerriinn

kkýýrrssaall aallaannddaa aaddýýmmaaddýýmm ggüüçç kkaayybbeettttiiððiiggöözzlleemmlleenniiyyoorr.. DDiiððeerr

ttaarraaffttaann þþeehhiirr mmeerrkkeezz--lleerriinniinn ssaavvuunnuullmmaassýýççookk ddaahhaa kkoollaayy.. BBuuyyüüzzddeenn ddee iiþþ,, þþeehhiirr

ssaavvaaþþýýnnaa kkaallddýýððýýnnddaaEEssaadd''aa bbaaððllýý bbiirrlliikk--

lleerriinn uuzzuunn ssüürree aayyaakk--ttaa kkaallmmaassýý mmüümmkküünn

ggöözzüükküüyyoorr.. GGeellggeelleelliimmhheerr ggeeççeenn ggüünn

SSuurriiyyee''nniinn ggiiddeerreekk bbiirrmmoolloozz yyýýððýýnnýýnnaa

ddöönnüüþþttüüððüü ggeerrççeeððiiyylleekkaarrþþýý kkaarrþþýýyyaayyýýzz.. ÝÝççssaavvaaþþ SSuurriiyyee''yyii yyiiyyiipp

bbiittiirrmmeekkttee..

MARKSÝST BAKIÞ

Page 9: Marksist Bakis - 28. Sayı

korumaktadýr. Hatýrlanacak olursa Kaddafi'nindüþüþünü önceleyen günlerde peþi sýra kilit konumda-ki devlet yöneticileri saf deðiþtirmekteydi, Saddam'ýndüþüþünde de aynýsý olmuþtu, ne var ki Suriye'dedurum farklý. Saf deðiþtirmesi en kolay olanbüyükelçilikler bile baþlangýçtaki bir iki fire dýþýndayerlerini koruyorlar.

Peki Suriye'de Durum Nereye Varacak

Büyük dýþ desteðe sahip, yerel baðlantýlarý da saðlamolan on binlerce silahlý militanla baþ etmek, kolay iþdeðildir. Nikaragua'da Sandinistler, yine ABD'ninyönlendirdiði kontra silahlý mücadeleyle baþ ede-meyecek, arkasýndaki SSCB ve Küba desteðini1980'lerin sonundan itibaren hissedemeyince, esasýn-da kendi küçük burjuva programlarý nedeniyle,saldýrýlara boyun eðeceklerdi. SSCB'ninAfganistan'daki üstün askeri gücü de ABD'nin bölge-sel taþeronlarý eliyle yönlendirdiði mücahit aðýnýnsaldýrýlarýna dayanamayacaktý. Dolayýsýyla bu örnek-ler de göz önünde bulundurulduðunda Suriye'dekiBaas rejiminin pek fazla direnemeyeceðidüþünülebilirdi. Burada iþaret edilmesi gereken noktagerek Sandinistlerin gerekse de SSCB'nin milismuhalefetine karþý 10 yýla yakýn direndikten sonraçözülmeleri idi. Diðer taraftan Suriye'deki iktidar blokunun özel duru-mu, Baas rejiminin içiçe geçen güvenlik ve istihbarataðlarý, biraz farklý bir durum yaratýyor. Zira, bu kesi-min teslim olma þansý yok. Suriye'deki iç savaþtaisyancý ÖSO ve El Kaideci Nusra Cephesi ile onlarýnarkasýndaki büyük emperyalist güçler, devamlý olarak,mezhepçi bir iç savaþ örgütlediler. Gerek ÖSOgerekse de her geçen gün isyancýlar içerisindeki kont-rollerini arttýran Selefi örgütler, fanatiklik derecesin-deki ruh halleriyle Nusayriler ve diðer azýnlýklarakarþý en gaddar katliamlarý gerçekleþtirmektedirler. Buyüzden de açýk ki Nusayri azýnlýðýn Esad sonrasý ayak-ta kalmasý pek mümkün gözükmüyor. Benzer birdurum daha yumuþak bir pozisyonda olsalar daHýristiyanlar, Dürziler ve hatta Kürtler için de geçerli.Bu durum çok çarpýcý olduðu için Baas rejimi dahabaþtan neredeyse %40'lýk bir toplumsal desteði kazan-mýþ oluyor. Bunun dýþýnda laik yaþam biçimini benim-semiþ olan Sünni orta sýnýflar ile ÖSO'nun çapulcu-luðundan ve iç savaþýn acýmasýzlýðýndan býkan vekorkan diðer toplumsal kesimler de rejimin arkasýndasaf tutmuþ gözüküyor. Bu durum en çarpýcý þekildeSuriye'nin ikinci büyük kenti olan ve bir zamanlarýnsanayi ve ticaret merkezi durumundaki Halep þehrindegözlemlenebilir. Temmuzda ÖSO tarafýndan iþgal edi-lene dek Suriye'nin en sakin yerlerinden birisi duru-mundaki Halep'in yarýsý, kýrsal kesim kökenli ÖSO vediðer Ýslamcý gruplarýn eline geçti. Ýsyancýlar, kentmerkezinde bir desteðe sahip olmasalar bile silahlýgüçleriyle istedikleri gibi hakimiyetlerini sürdürüyor-

lar. Esad birliklerinin ise isyancýlarý þehirden sürmekiçin yeterli sayýda savaþçý birliði bulunmuyor. 10-15bin isyancý, giderek bir keskin niþancý rekabetinedönüþen savaþta Halep'in en az yarýsýný kontrol ediyorve halen atak olan taraf konumundalar. Baas rejimi isebu sürece destekçisi olan mahallelerde direnen miliskuvvetleri oluþturarak saldýrýlara cevap vermeyeçalýþýyor.Toparlayacak olursak Esad'a baðlý askeri birliklerinkýrsal alanda adým adým güç kaybettiði gözlemleniyor.Diðer taraftan þehir merkezlerinin savunulmasý çokdaha kolay. Bu yüzden de iþ, þehir savaþýna kaldýðýn-da Esad'a baðlý birliklerin uzun süre ayakta kalmasý

m ü m k ü ng ö z ü k ü y o r.G e l g e l e l i mher geçen günS u r i y e ' n i ngiderek birmoloz yýðýný-na dönüþtüðüg e r ç e ð i y l ek a r þ ýkarþýyayýz. Ýçs a v a þS u r i y e ' y iy i y i pbitirmekte.

Afganistan Modeli Nedir?

Afganistan'da SSCB iþgali, 1979'da baþlamýþtý. SSCBkuklasý yönetime karþý baþlayan gerilla hareketiniÝslamcýlar yönetecekti. Perde gerisinde Pakistan vardý.Pakistan mücahit gruplarýnýn eðitim, lojistik ve istih-barat merkeziydi. Pakistan istihbarat servisleri, müca-hit gruplarýný yönlendiriyordu. Pakistanlýlarýn arkasýn-da ise CIA bulunuyordu. Bu arada Suudiler, finasmaniþini üstlendikleri gibi bir çok uluslararasý cihatçýnýnPakistan ve Afganistan'a ulaþmasýný saðlýyorlardý. Bugün Suriye'ye baktýðýmýzda þaþýrtýcý benzerliklerlekarþýlaþýyoruz. Suudiler, Katar ile beraber benzergörevleri Suriye'de de yerine getiriyor. Pakistan'ýn

88

Bugün Suriye'ye baktýðýmýzdaAfganistan’la þaþýrtýcý benzerlik-lerle karþýlaþýyoruz. Suudiler,Katar ile beraber benzer görev-leri Suriye'de de yerine getiriy-or. Pakistan'ýn görevi ise bugünTürkiye'de. Bu arada Pakistan'ýnAfganistan'daki süreçten doðru-dan etkilendiðini ve zamanlakendisinin Afganistanlaþtýðýnýekleyelim. Benzer þekildeTürkiye'nin Suriye'deki iç savaþ-tan etkilenmesi kaçýnýlmazdýr.

MARKSÝST BAKIÞ

Page 10: Marksist Bakis - 28. Sayı

görevi ise bugün Türkiye'de. Bu arada Pakistan'ýnAfganistan'daki süreçten doðrudan etkilendiðini vezamanla kendisinin Afganistanlaþtýðýný ekleyelim.Benzer þekilde Türkiye'nin Suriye'deki iç savaþtan etki-lenmesi kaçýnýlmazdýr. ABD ve Rusya'nýn pozisyon-larýnýn da Afganistan'dakilerle benzer olduðunu söyle-memize gerek yok. Peki Afganistan'da ne olmuþtu? SSCB destekliNecibullah yönetimi (Esad'a benzetilebilir), SSCB'nindaðýlmasýnýn ardýndan fazla direnemeyerek 1992'deyenik düþmüþtü. Afganistan'da artýk þeriat dönemibaþlayacaktý. Necibullah'ý ise korkunç bir son bekliyordu.1996'ya kadar BM sýðýnmacýsý olarak Kabil'de kaldý veKabil'i elinde bulunduran Ahmed Þah Mesud'a baðlýsilahlý gruplar O'na dokunmadýlar.1996'da ise Kabil Taliban'ýn kontrolünegirecek ve Necibullah Kabil'de vahþiceiþkenceden geçirildikten sonra öldürüle-cekti. Cesedi günlerce Kabil'deki birdirekte asýlý tutuldu. Necibullah rejiminin düþmesinin ardýn-dan her biri ayrý bir savaþ aðasýnadönüþen mücahit gruplarý kendiaralarýnda büyük bir iç savaþ baþlatacak-lardý. Her bir bölge ülkesi (Pakistan,S.Arabistan, Hindistan, Ýran vb) kendiçýkarlarý için iç savaþta farklý gruplarýsilahlandýracaktý. Afganistan'ýn etnikyapýsý bu tarz çatýþmalarýn yeniden üre-timi için oldukça elveriþliydi. 1990'lýyýllarda da Afganistan'da kan ve gözyaþýeksik olmadý. 1990'larýn ikinci yarýsýndaTaliban, güneyde, Pakistan ve SuudiArabistan'ýn desteðiyle giderek güçlendive adým adým ülkeyi ele geçirdi.Pakistan ve S.Arabistan'ýn küresel mü-cahit aðý Afganistan'da o kadar iyi iþliyor-du ki Taliban saflarýnda savaþanlarýn sadece 3'te 1'iAfganistanlýydý. Taliban'ýn zaferinden sonra ABD hede-flerine saldýrýlar baþladý. Bir hayli karanlýk yönler ihtivaeden bu saldýrýlarýn son duraðý 11 Eylül saldýrýlarý oldu.Bu saldýrýdan aylar sonra 2002'de NATO birlikleri ElKaide ve lideri Bin Ladin'i bitirmek için Afganistan'ýiþgal edecekti. Bunun anlamý 2000'li yýllarýn daAfganistan için savaþsýz geçmeyeceðiydi. Yýl oldu 2013. ABD 2014'te güçlerini Afganistan'dantamamen çekeceðini ilan etti. ABD'nin yokluðundaTaliban Afganistan'da yönetimi tekrar devralýr mý, içsavaþ baþtan yeniden tetiklenir mi? Ýnsanlarýn kafasýndahaklý olarak bu sorular var. Muhtemelen Afganistan'ýyeniden karanlýk günler bekliyor. Neticede Afganistan 30yýlý aþkýn bir süredir savaþý yaþýyor ve ülke tam anlamýy-la harap olmuþ durumda. Afganistan'ýn þu an kayda deðerhiçbir üretimi bulunmuyor. Tek geçim kaynaðý neredeyseafyon üretimi ve uyuþturucu. Ülke þu an dünyanýn en

fakir ülkeleri sýralamasýnda baþý çekiyor. Suriye'ye dönecek olursak… Afganistan ile uðursuz birsürü benzerlik bulunuyor. Rusya destekli Necibullah'ýandýran Esad yönetimi devrilse bile bu sefer farklý isyancýgruplar arasýnda iç çatýþmalarýn çýkmasý oldukçamuhtemel. Halihazýrda þu an zarfýnda Esad'a baðlý birlik-lerle çatýþan farklý silahlý gruplar, zaman zaman birbir-leriyle çatýþmaktalar. Bunlarýn çatýþmasýnda ise El NusraCephesi gibi fanatik Selefi gruplar öne çýkýyorlar. Bu gru-plar Esad sonrasýnda ÖSO kuvvetleriyle çatýþacaklarýnýaçýk açýk dillendiriyorlar. Bu Selefi oluþumlar Suriye'desavaþan gruplar içerisinde parasý en çok olan (Körfez'inpetro dolarlarý burada devreye giriyor), Irak veAfganistan gibi farklý ülkelerdeki savaþ tecrübeleri

nedeniyle en profesyonel olanlarý. ÜstelikEl Kaide tandanslý bu gruplar, ÖSO'nunçetevari davranýþlarýndan farklý olarak,daha ideolojik ve daha disiplinli olduk-larýndan isyancýlarýn elindeki bölgelerdedaha çabuk otorite saðlamaktalar. Esadeðer düþerse önemli bir kýsmý yabancýsavaþçýlardan oluþan El Kaide baðlantýlýcihat þebekeleri, ÖSO kuvvetlerikarþýsýnda aðýr basacaktýr. ÜstünlüðünEl Kaide'ye geçmesi durumunda iseNATO kuvvetleri için Suriye'ye müda-hale etmek adýna gerekli zemin oluþmuþolacak. Daha þimdiden ABD, El Kaideuzantýlý El Nusra Cephe'sini terör örgütüolarak ilan etti. Yani, Esad düþse bile kibunun asgari getirisi milyonlarcainsanýn etnik temizliðe uðramasý olacak-týr, Suriye'de savaþ bitmeyecektir. Öncemücahit gruplar kendi aralarýnda savaþa-cak sonrasýnda ise uluslararasý güçler busavaþa müdahale edecektir. Suriye'nin

taþ devrine dönmesi anlamýna gelecek olanAfganistanlaþma budur… Ve bu karanlýk senaryo, hiç deyabana atýlýr deðil.

99

MARKSÝST BAKIÞ

Esad düþse bile kibunun asgari getirisimilyonlarca insanýn

etnik temizliðe uðramasýolacaktýr, Suriye'desavaþ bitmeyecektir.

Önce mücahit gruplarkendi aralarýnda sava-þacak sonrasýnda ise

uluslararasý güçler busavaþa müdahale edecek-tir. Suriye'nin taþ devrinedönmesi anlamýna gele-

cek olan Afganistanlaþmabudur... Ve bu karanlýksenaryo, hiç de yabana

atýlýr deðil.

Page 11: Marksist Bakis - 28. Sayı

1100

MARKSÝST BAKIÞ

Dünya, kapitalist sistemin bütün aç gözlülüðü ve acý-masýzlýðýyla tüketilmeye, geri dönülemez bir yokoluþa doðru sürüklenmeye devam ediyor. Bir avuçinsanýn gem vurulamayan kar güdüsü uðruna, hembugün yaþayan milyarlarca insaný hem de gelecekkuþaklarý sonu belirsiz bir yýkým bekliyor. Þöyle birdüþündüðümüzde göreceðiz ki dünyadaki bütünkatliamlarýn gerçekleþmesi için kapitalist devlete,ordularýna, polislerine ihtiyaç yok. Bu sisteminyaþadýðý her gün, sayýsýz insanýn ölümle yüz yüzeyaþamasý için yeterli bir gerekçe. Peki, doðayý eskisigibi insanoðlu için güvenilir bir sýðýnaða dönüþtür-menin imkânlarý var mý? Öte yandan sýnýflý toplum-larýn ulaþtýðý son aþama olan kapitalizm doða ile insanarasýndaki eþgüdümü ve yaþamsal baðý neredeysetamamen koparmýþ durumda. Sanayileþmenin ve her tarafý betonyýðýnýna çeviren kentleþmenin insan ile doðayý iki yabancýyadönüþtürmesinin üzerinden epey zaman geçti. Peki, bu bað tekrarnasýl kurulacak? Bu sorularý çoðaltmak mümkün. Ancak kapitalizmartýk bu sorularý cevap veremiyor ve doðanýn karþý karþýya olduðuyýkýma çözüm düþündüðünü gösteren hiçbir emare mevcut deðil. Marksistler kapitalizme dair bütün sorunlarda olduðu gibi bu konudada insanlýða alternatif bir gelecek önermek zorundalar. Üstelikherkesin "çevreci" olduðu bir ortamda, bulanýk suyu durulaþtýrmakgibi çaba gerektiren sorunla yüz yüzeler. Çevre konusunda antikapi-talist bir yaklaþým geliþtirmenin yanýnda, Marks ve Engels'in bukonudaki düþüncelerini yeniden ortaya koymak yerinde olacaktýr.

Ýnsan ile Doðanýn Ýliþkisi

Doða ile insan arasýndaki iliþki insanlýðýn geçmiþi kadar eskidir. Budoðal bir zorunluluðun sonucudur. Ýnsan hayatta kalabilmek ve nes-lini devam ettirebilmek için doðanýn kendine sunduðu imkânlarýdeðerlendirmek zorunda kalmýþtýr. Ancak bu iliþki her zamanbünyesinde bir eþitsizliði barýndýrarak ilerledi: Ýnsanlýk büyük bir ta-

Marksizm ve

Ekolojik Kriz

DDooððaayyýý eesskkiissii ggiibbii iinnssaannooððlluu iiççiinnggüüvveenniilliirr bbiirr ssýýððýýnnaaððaa ddöönnüüþþttüürrmmeenniinniimmkkâânnllaarrýý vvaarr mmýý?? ÖÖttee yyaannddaann ssýýnnýýffllýýttoopplluummllaarrýýnn uullaaþþttýýððýý ssoonn aaþþaammaa oollaann

kkaappiittaalliizzmm ddooððaa iillee iinnssaann aarraassýýnnddaakkiieeþþggüüddüümmüü vvee yyaaþþaammssaall bbaaððýý

nneerreeddeeyyssee ttaammaammeenn kkooppaarrmmýýþþ dduurruumm--ddaa.. SSaannaayyiilleeþþmmeenniinn vvee hheerr ttaarraaffýý

bbeettoonn yyýýððýýnnýýnnaa ççeevviirreenn kkeennttlleeþþmmeenniinniinnssaann iillee ddooððaayyýý iikkii yyaabbaannccýýyyaa

ddöönnüüþþttüürrmmeessiinniinn üüzzeerriinnddeenn eeppeeyyzzaammaann ggeeççttii.. PPeekkii,, bbuu bbaaðð tteekkrraarr

nnaassýýll kkuurruullaaccaakk??

Page 12: Marksist Bakis - 28. Sayı

rihsel zaman dilimini doðanýn kendisine hükmediþi-ni kabullenerek, onun kaynaklarýný kendi kýt imkân-larýyla deðerlendirmeye çalýþarak geçirdi. Ancakdoða ile insan arasýndaki diyalektik iliþki zamanilerledikçe daha da belirginleþti. Üretim biçimlerigeliþtikçe, doða ile insan arasýndaki iliþkide yeni birform kazandý. Doða ile insan arasýndaki iliþkinindeðiþmez kurallara baðlý olmadýðý daha belirgin birþekilde gözlemlenmeye baþlandý.Ýlkel insanlar doðal olaylarý gizemlerle açýklýyor-lardý. Birçok eski dinin köklerinde var olan doðalimgeler insanýn o dönemdeki gizemci yaklaþýmýn-dan türemiþ olmasý bakýmýndan açýklayýcýdýr.Ancak zaman ilerledikçe insanlýk doðayý maddisüreçler baðlamýnda anlamlandýrmaya baþladý veyasalarýný keþfetti. Bu durum insanlýk açýsýndandoðanýn kontrol altýna alýnmasýnýn ilk adýmý olarakdeðerlendirilebilir. Ýlkel insan doðayý sadece

y a þ a m s a li h t i y a ç l a r ý n ý nbelirlediði sýnýr-larda bir tüketimalaný olarakg ö r ü r k e n ;tekniðin zamanlailerlemesi vedoðanýn kont-rolünde aþamakaydedilmesi ilebirlikte sýnýrlargeniþledi. Ýnsandoðada geleceði-ni de garantiyea l a b i l e c e ð iz e n g i n l i ð igeliþtirdiði yenit e k n i k l e r l ek e þ f e t m e k t egecikmedi. Kapitalist üretimekadar insanýndoðadan beklen-tisi her daims ý n ý r l ý d ý r .Doðanýn tüketimii n s a n l a r ý ni h t i y a ç l a r ý y l aorantýlýdýr. Ancakkapitalizmle bir-likte insan iledoða arasýndakiiliþkinin kökün-den deðiþtiðinig ö r ü y o r u z .Kapitalizmle bir-

likte artýk doða insanlýða hayat veren bir yaþamalaný deðil, hammadde deposuna dönüþtü.Kapitalist sistem bugüne kadar ancak doðanýn hergün, nefes almaksýzýn yeniden yýkýmý sayesindeayakta kalabildi ve baþka türlü de kalabilecek gibigörünmüyor. 16. yüzyýl filozoflarýndan Francis Bacon doða ileilgili olarak "Yalnýz boyun eðerek doðaya egemenolunabilir." sözüyle kapitalizm öncesi insanýndoðayý kontrol altýna almadaki sýnýrlýlýðýna iþaretederken; kapitalizmle birlikte özellikle Aydýnlanmadüþünürlerinde niteliksel bir deðiþim sezeriz.Goethe kapitalizmin doðaya karþý bencilliði "Ýnsandünyayý yalnýzca kendi aracýlýðýyla, yani safçakendi haddini bilmeden tanýrken dünyanýn yalnýzca,kendisi sayesinde ve onun hatýrý için kurulduðunainanýr." sözleriyle tanýmlarken, Jean JacquesRousseau "Doða bütün hayvanlara emreder ve hay-vanlar buna uyar. Ýnsan da ayný etkiyi duyumsar;ama o buna boyun eðmekte, ya da direnmekte ken-dini özgür bilir. (…) Bu ayýrt edici ve hemen hemensýnýrsýz yetinin, insanýn bütün felaketlerinin kay-naðý olduðunu; insaný, baþlangýçta var olan veiçinde akýp gittiði sakin ve masum günlerdenzamanýn zoruyla çekip çýkaranýn da bu yetiolduðunu; insanýn bilgilerini ve hatalarýný, rezaletve erdemlerini yüzyýllar boyunca meydana çýkara-cak insaný, uzun sürede, kendi kendisinin vedoðanýn zorbasý haline getirenin de gene bu yetiolduðunu kabul etmek zorunda bulunmak, bizimiçin hazin olacaktýr." sözleriyle insanýn doðayýhegemonyasý altýna aldýðý bir yýkým çaðýnýnbaþlangýcýna iþaret eder.

Geri Dönülemez Noktaya Doðru

Ýlerlerken

Kapitalizmin toplumsal ihtiyaçlardan ziyade metafetiþizmine dayanan büyüme güdüsü, doðayý deðilancak yýkýmý sürdürülebilir kýlmaya devam ediyor.Artýk cin þiþeden çýktý ve geri dönülemez noktayaulaþtýðýmýzý görebiliyoruz. Nitekim en az bizimkadar kapitalistler de tehlikenin farkýnda. ÖrneðinBirleþmiþ Milletler Çevre Programý (UNEP) düzen-li aralýklarla yayýnladýðý raporlarla çevresel yýkýmýnboyutlarýný göz önüne serer. Raporlar geneldeAmazon Ormanlarý'nýn 2100 yýlýnda savanayadönüþmesi, Orta Afrika'nýn sahil kuþaðýnýn çöledönüþüp dönüþmeyeceði, son yirmi yýlda 4 kat artaniklim felaketleri, 2100'e kadar hava sýcaklýðýnýn 4oC'ye kadar artacak olmasý, okyanuslardaki suseviyesinin 59 cm'ye kadar yükselecek olmasý,2100 yýlýnda Antartika diye bir kýtanýn olup olma-yacaðý ve Hollanda, Bangladeþ gibi ülkelerin sularaltýnda kalýp kalmayacaðý gibi karanlýk senaryolar-la dolu olurken; bunlarýn nasýl gerçekleþtiðine,sorunun kökeninde yatan nedenlere dair en ufak bir

1111

MARKSÝST BAKIÞ

Doða ile insan arasýndakiiliþki insanlýðýn geçmiþikadar eskidir. Bu doðal birzorunluluðun sonucudur.Ýnsan hayatta kalabilmek veneslini devam ettirebilmekiçin doðanýn kendine sundu-ðu imkânlarý deðerlendirmekzorunda kalmýþtýr. Ancak builiþki her zaman bünyesindebir eþitsizliði barýndýrarakilerledi: Ýnsanlýk büyük birtarihsel zaman diliminidoðanýn kendisine hükme-diþini kabullenerek, onunkaynaklarýný kendi kýtimkânlarýyla deðerlendirme-ye çalýþarak geçirdi. Ancakdoða ile insan arasýndakidiyalektik iliþki zamanilerledikçe daha da belirgin-leþti. Üretim biçimlerigeliþtikçe, doða ile insanarasýndaki iliþkide yeni birform kazandý. Doða ile insanarasýndaki iliþkinin deðiþmezkurallara baðlý olmadýðýdaha belirgin bir þekildegözlemlenmeye baþlandý.

Page 13: Marksist Bakis - 28. Sayı

vurgu yapýlmaz. Kýsacasý el elin eþeðini türküsöyleyerek çaðýrýr.Öte yandan bu vurdumduymazlýðýn sadece raporlar-da kalmadýðýný artýk insanlarýn gözünden kaçmaya-cak kadar kendisini dýþa vurduðunu görmekmümkün. Örneðin 20 Nisan 2010'da British Petrol(BP)'e ait Meksika Körfezi'nden petrol çýkaranDeepwater Horizon Platformu'nda meydana gelenpatlamada tarihin en büyük petrol sýzýntýsý yaþanmýþve neredeyse bütün Meksika Körfezi petrollekaplanmýþtý. Þimdiye kadar Meksika Körfezi'ne 20milyon varil petrolün karýþtýðý tahmin edilirken,doðal hayat geri dönülemez bir þekilde tahrip olmuþdurumda. Ancak bu felaketin ardýndan BP ile ABDYönetimi bir anlaþmaya vararak, þirketin ödeyeceði4,5 milyar dolarlýk tazminat ile sorunu tatlýyabaðladýlar. Bu ABD yönetiminin tatlýya baðladýðý ilkfelaket deðil elbet. 24 Mart 1989'da Exxon Valdeztankeri Alaska kýyýlarýnda karaya otururken 11 mil-yon varil petrol okyanus sularýna karýþmýþtý. 2007yýlýnda Ulusal Okyanus ve Araþtýrma Dairesi denizyüzeyinin hemen altýnda 25 bin varil petrolün varolduðunu açýklamýþtý. Felaketin ardýndan Exxon1994 yýlýnda 5 milyar dolar tazminat ödemeyemahkûm edilirken, ABD mahkemeleri bu cezayýönce 2,5 milyar dolara sonra da 500 milyon dolargibi komik bir rakama düþürmüþtü. Sistem bunlarý "iþ kazalarý" olarak meþrulaþtýrýyor vebenzeri felaketler tekrar tekrar yaþanýyor. Bir de bileisteye yaþananlara göz atalým. Dünyanýn birçokcoðrafyasýnda süre giden savaþlarýn doða üzerindekiolumsuz etkisi hiç de azýmsanamayacak düzeyde.Birleþmiþ Milletler'e göre yaþanan çevresel sorun-larýn % 34'ünün kökeninde savaþlar ve silahendüstrisi yatmaktadýr. 1991 yýlýnda baþlayan II.Körfez Savaþý'nda Saddam Hüseyin benden sonratufan diyerek petrol kuyularýný ateþe vermiþ, 600milyon ton petrol yanarken gökyüzünde kara bir bat-taniye oluþturmuþtu. Bu yangýnlar 15 bin km2'likverimli tarým arazisini yok ederken, 49 km2'lik alan-da 246 adet petrol gölü oluþmuþ ve 950 km2'lik alanduman ve sisle kaplanmýþtý. Basra Körfezi'nin 1500km'lik kýsmý petrolle kirlenmiþti. Savaþýn ardýndanIrak'a müdahale eden güçlerin býraktýðý 5 bin tank,120 bin ton mühimmat, 80 bin ton bomba doðaylabaþ baþa çürümeye býrakýldý. 2000'lerde baþlayanIrak operasyonunun bilançosunu Körfez Savaþý'nýnverilerine bakarak tahmin etmek güç deðil. Ýnsanuygarlýðýnýn en verimli topraklarý üzerinde ot bit-meyen bir coðrafyaya dönüþtürüldü.Birleþmiþ Milletler'in 25 Mart 2003 tarihinde yayýn-ladýðý rapora göre Bosna Hersek'te 1993-1994 yýl-larýnda kullanýlan seyreltilmiþ uranyum mermi-lerinin yol açtýðý radyoaktif kirliliðin izlerine 7 yýlsonra bile toprak ve içme sularýnda rastlanmýþtýr.

Yugoslavya'ya düzenlenen bombardýmanda hasargören kimyasal sanayilerden Tuna Nehri'ne tonlarcaciva, 100 tondan fazla amonyum, 1000 ton etilendiklorid, 1000 ton hidrojen klorid, aþýrý miktardabakýr, krom, kurþun, kadmiyum ve petrol ürünükarýþtý. Ayrýca Tuna Nehri'ne karýþan petrol ve aðýrmetaller Bulgaristan'a ulaþýrken Kozloduy NükleerSantrali'nin soðutma sistemine zarar vermesi sonanda nehire yapýlan bir bariyerle engellendi ve belkide ikinci bir Çernobil felaketinin önü kesildi.Lübnan Çevre Bakaný Yakup Sarraf "Þu ana kadar 10- 15 bin ton akaryakýt denize döküldü. Bu olay, DoðuAkdeniz'in þimdiye kadar gördüðü hiç kuþkusuz enbüyük çevre felaketidir." diyerek yaklaþýk 30 yýlsüren Lübnan Ýç Savaþý'ndan benzeri manzaralarýhatýrlatýyordu. 1995-1999 yýllarý arasýnda KongoDemokratik Cumhuriyeti'nde devam eden iç savaþtaUgandalý ve Sudanlý asiler Garamba Parký'ndaki 4bin fili yemek ve fildiþi için katletmiþti. Bu kýsabilanço bile savaþlarýnrolünü açýklamaya yeti-yor.Öte yandan dünya her anpatlamaya hazýr, yak-laþýk 30 ülkede 438 nük-leer santrale ev sahipliðiyapmaya devam ediyor.Özellikle 2011 yýlýndaJaponya'nýn Fukuþimakentinde deprem sonrasýmeydana gelen nükleerfelaketin ardýndan tümdünyada gözler nükleersantrallerin güvenli olupolmadýðýna çevrilmiþti.Birçok ülke nükleersantrallerini gözdengeçirme ve yeni nükleersantral inþa etmeyi dur-durmayý kararlaþtýrýrken,Türkiye gibi ülkelerdenükleer santraller adetabir kurtarýcý gibikamuoyuna sunuluyor.Oysaki 1986'da gerçek-leþen Çernobil felake-tinin izleri bile halenbölgede etkisini koruyor.2011'de Fukuþima'dandoðaya serpilenradyoaktif maddelerinÝzlanda'ya kadar ulaþmýþolduðu belirtiliyor. Dahabüyük sorunlardan biriside nükleer santrallerin

1122

MARKSÝST BAKIÞ

Kapitalist üretimekadar insanýn doðadan

beklentisi her daimsýnýrlýdýr. Doðanýntüketimi insanlarýnihtiyaçlarýyla oran-

týlýdýr. Ancak kapital-izmle birlikte insan ile

doða arasýndakiiliþkinin kökünden

deðiþtiðini görüyoruz.Kapitalizmle birlikteartýk doða insanlýða

hayat veren bir yaþamalaný deðil, hammadde

deposuna dönüþtü.Kapitalist sistem

bugüne kadar ancakdoðanýn her gün, nefes

almaksýzýn yenidenyýkýmý sayesinde ayak-ta kalabildi ve baþkatürlü de kalabilecek

gibi görünmüyor.

Page 14: Marksist Bakis - 28. Sayı

geride býraktýðý atýklarýn nasýldepolanacaðý konusu. Bu konuda da dünyaüzerinden eþitsiz bir geliþimden bahset-mek gerek. Nükleer enerjiyi kullanangeliþmiþ ülkeler geri ülkeleri atýk depo-suna dönüþtürüyor. Yarýlanma ömürlerioldukça uzun olan radyoaktif atýklar gele-cek kuþaklarýnda saðlýðýný tehlikeye atýyor.Bir Plütonyum 239 izotopunun yarý ömrü24 bin yýl! Tehlikeyi siz düþünün! ÖrneðinFransa nükleer atýklarýnýn bir bölümünüSibirya'nýn ýssýz bölgelerinde depolarken;Karadeniz'in ölü bir göle dönüþmesindeçevre ülkelerin nükleer atýklarýnýn önemlibir payý bulunuyor.Bütün tehlikeleri düþünüldüðünde kapita-list devletler için nükleer enerjiyi çekicikýlan onun kullanýmý deðil, küreselsilahlanma yarýþýnda nükleer silahlarasahip olma isteðidir. Þubat 2012'de RusGenelkurmay Baþkaný Nikolay Makarov"Bizim tüm NATO'ya karþý kesinlikle birsavaþ planýmýz yok. Ancak Rusya'nýnbütünlüðüne yönelik herhangi bir tehditolmasý durumunda, nükleer silahlarýmýzýkullanma hakkýna sahibiz ve bunu yapabi-liriz." sözleriyle nükleer silahlarýn kul-lanýldýðý bir savaþýn hayal olmadýðýnýhatýrlatmýþtý. Bu sözler uzak bir geleceðiiþaret etse de, Rusya dâhil pek çok ülkenükleer silah denemeleriyle günümüzde demuazzam bir doða katliamýna imza atmak-tan çekinmiyor. 1945-1998 yýllarý arasýndadünya üzerinde 2052 nükleer denemeninyapýldýðý biliniyor. Nükleer kervanýnakatýlan Fransa'nýn Mercan Adalarý'nda,Hindistan'ýn da Afganistan'da depremleritetikleyip tetiklemediði tartýþma konusuolmuþtu. Son olarak deðinilmesi gereken konular-dan birisi de ekolojik yýkým denilince aklailk gelen konulardan birisi olan küreselýsýnma. Küresel ýsýnmanýn nedenlerikonusunda çeþitli senaryolar ortaya atýlsada veriler bu konuda da en büyük payýnkapitalist endüstriye ait olduðunu gösteri-yor. Dünyada sera gazlarýnýn % 80-85'ifosil yakýtlarýn kullanýmýndan kay-naklanýyor. Sera etkisi yaratan karbondioksit gazýnýnatmosferdeki konsantrasyonu sanayileþ-menin baþlangýcýndan bu yana 278 ppm'-den 391 ppm'e yükselirken, bu rakam heryýl 1.8 ppm artmaya devam ediyor. Seragazý miktarý "devrilme noktasý olarak gös-

terilen" 350 ppm'iþimdiden geçmiþdurumda ve busaatten sonrabaþlangýç noktasýnabir geri dönüþmümkün görün-memektedir. Üste-lik þu an yýlda 35milyar ton karbon-dioksit doðayasalýnýrken, 2020yýlýnda bu rakamýn41 milyar tonau l a þ a c a ð ýöngörülmektedir.Küresel ýsýnmanýn yol açtýðý iklim felaket-leri her yýl kapitalist metropolleri avla-maya devam ediyor ve bir nevi doða öcünüalýyor. Ancak kabak, doðanýn kir-letilmesinde neredeyse kapitalist üretiminyanýnda lafý bile edilemeyecek kadar payýolan suçsuz milyonlarýn baþýnda patlýyor.2011 yýlýnda yayýnlanan BM ÝklimDeðiþikliði Raporu son on yýllýk süreçteiklim felaketlerinden etkilenen insansayýsýnýn 250 milyonu geçmiþ olduðunubizlere aktarýyor. Ne milyonlarca insanýnyaþamýný yitirmesi ve evsiz kalmasý ne desayýsý ve þiddeti giderek artan iklimfelaketleri kapitalistlerin umurunda! Birdönem tartýþýlan Kyoto Protokolü gibiuyduruk önlemler bile artýk gündemegelmiyor. Kapitalistler bu konuda dakomplo teorileriyle hem bilinç bulandýr-maya hem de meselenin çözümününaciliyetini gözden kaçýrmaya çabalýyorlar.ABD'li birçok devlet adamý küresel ýsýn-manýn medya ve Amerikan sermayesininbüyümesini istemeyen bilim adamlarýtarafýndan ortaya atýlmýþ bir komplo olaraknitelerken, benzeri þekilde Çinli yetkili-lerde Doðu'nun geliþmesini istemeyen Batýtarafýndan yalan uydurulduðunu ifadeediyor. Dünya sera gazý üretiminin %30'unu gerçekleþtiren ABD'nin NASA'sýbuzullarýn erimesinde Hintli ev kadýn-larýnýn açýk havada yemek piþirmelerinebile baðlayabilmiþti. Kapitalistler tarafýn-dan desteklenen "bilim adamlarý"ndanbazýlarý "…sanayi tesislerinin karbondiok-sit salýmý yapmasýnýn doðayý karbonaçýsýndan zenginleþtireceðini ve bitkilerinbu sayede daha saðlýklý yetiþeceði" açýkla-masýyla aslýnda meseleye ne kadar cid-

1133

Kapitalizmintoplumsal

ihtiyaçlardanziyade meta

fetiþizminedayanan büyüme

güdüsü, doðayýdeðil ancak

yýkýmýsürdürülebilir

kýlmaya devamediyor. Artýk cinþiþeden çýktý vegeri dönülemez

noktayaulaþtýðýmýzý

görebiliyoruz.

MARKSÝST BAKIÞ

Page 15: Marksist Bakis - 28. Sayı

diyetle yaklaþýldýðýný ortaya koymuþtu.Tüm bu gerçekler ekolojik dengenin bozulmasýnda kapi-talizmin rolünü reddedilemeyecek biçimde gözler önüneseriyor. Peki, kapitalizme alternatif ve doðal dengenin degöz önüne alýndýðý ayný zamanda insanlýðý refah içindeyaþatacak bir gelecek nasýl inþa edilecek; bunu tartýþmakgerekiyor.

Çevreci Hareketin

Geçmiþinden Bir Kesit:

Yeþiller Partisi (Die Grunen)

Yukarýda sýraladýðýmýz gerçeklerantikapitalist olmayan bir sosyalhareketin doðayla barýþmasýnýn vedoðanýn yýkýmýnýn önüne geçmesininmümkün olmadýðýný göstermeyeyetiyor. Günümüzde de "yeþil bir ka-pitalizm" rüyasýný gerçeðe taþýmayaçalýþan ciddi bir kitle mevcut. Özellik-le 1970'lerden itibaren çevrecilik üze-rine kurulu politikalar burjuvasiyasetin ve orta sýnýflarýn da gündem-ine yerleþmeye baþladý. ÖzellikleSSCB'nin çevre konusundaki bozuksicili, kitlelerde sosyalizmin de biralternatif olamayacaðý algýsýnýyaratýrken çevrecilik baþlý baþýna birakým haline dönüþmeye baþladý.Çevrecilik rüzgârý sol hareketiçerisinde de tartýþmanýn yoðunlaþ-masýnýn önünü açtý ve özellikle post-modernizmin etkisiyle Marksizm'densavrulan solun uðrak alanlarýndanbirisi olmaya baþladý. 1972 yýlýnda Volkswagen, Ford,Rockefeller, FIAT gibi dev çokulusluþirketlerin de finansman yoluyladestek olduðu Roma Kulübü oluþturu-lurken, özellikle o dönem yaþananpetrol krizinin de etkisiyle Batýtarafýndan büyümenin sýnýrlarý dahageniþ boyutlarda ele alýndý. RomaKulübü'nün yayýnladýðý rapordadoðanýn bu þekilde kullanýlmasýylakaynaklarýn 2100 yýlýnda tükenmiþolacaðý bu nedenle kullanýma kýsýtla-ma ve nüfus artýþ hýzýna bir çarebulunmasý gerektiði tartýþýlýyordu.Fakat Roma Kulübü'nün 1972'de ve son-rasýnda hazýrladýðý raporlar özellikle geliþmemiþ ülke-lerdeki nüfus artýþ hýzýna yeni-Malthus'çu bir yaklaþýmgetirirken, geliþmiþ Batýlý ülkelere herhangi bir yaptýrýmöngörmekten köþe bucak kaçýnýyordu. 1970'lerde nükleerenerjinin yaygýnlaþmasý dönemin toplumsal muhalefetiiçerisinde nükleer karþýtý bir akýmýn yükseliþini deberaberinde getiriyordu. Nükleer politikalarýn kapitalist

devletlerin siyasal projelerinin bir uzantýsý olduðunetleþmeye baþladýkça, nükleer karþýtý hareket daha fazlasola kývrýlýyordu.1968 gençlik hareketi bünyesinde nüvelenen ve1970'lerde kitlesel bir güce kavuþan çevreci hareket ensaf ifadesini 1979 yýlýnda Federal Almanya'da Die

Grunen (Yeþiller Partisi)'in yükseliþiylebulacaktý. Nitekim Yeþiller burjuvasiyasal arenada önemli bir güç kaza-narak sokak hareketinden bir iktidarortaðýna dönüþüme dek uzanan biryükseliþ hikâyesine imza atacaktý.Yeþiller kitleleri bir yandan çevresorunlarýna düzen içerisinden birçözüm üretilebileceði fikrine adapteederken, kendi pratikleriyle de yer-leþik burjuva siyasetin kalýplarýnýkýrma konusunda göstermelik adýmlaratýyordu. Parlamentoda masalarýnasaksý içinde çiçekler koyuyorlar, par-lamentoya bisikletle gidip geliyorlarve kravat takmayý reddediyorlardý. Buhaliyle sokakta yürüyen mücadeleninbir parçasý olduklarý izlenimini vere-biliyorlardý. Yeþiller Partisi burjuvasiyasetin ve o dönem SSCB'ninbürokratizmine karþý kendisini "partiolmayan bir parti" olarak ifadeederken, çevre sorununda siyasal birperspektif ortaya koymaktan kaçýný-yor, sorunu sistemin kar ve üretimhýrsýnýn dizginlenmesiyle çözüm-lenebilecek bir mesele olarak taným-lýyordu. Ancak Yeþiller 68 hareketindendevraldýklarý postmodern genleri birvücuda kavuþturarak iþçi sýnýfýmücadelesine sýrtýný dönüyor, iþçisýnýfýný toplumsal meselelere kayýtsýzsadece tüketime odaklý bir katmanolarak görüyordu. Feministler, savaþkarþýtlarý, anti-nükleerciler Yeþiller'inönemli bir bileþeni haline gelecekti.Sýnýf mücadelesinden kaçýþtan doðanideolojik boþluk bireylerin yaþam ka-lýplarýnýn deðiþimine, doðanýn korun-

masýna ve burjuva demokrasisiningeliþtirilmesine dayanan evrimci bir

anlayýþla dolduruluyordu. Partinin ruhunda kapitalist üre-time dayanan devrimci bir anlayýþ deðil, modernendüstrinin yaþam alanlarýný daralttýðý küçük burju-vazinin ve orta sýnýflarýn huzursuzluðu hâkimdi. 1980'lerde Yeþiller ulusal bir parti hüviyetine kavuþurken,Alman Sosyal Demokrat Partisi'yle de karþýlýklý baðlargeliþtiriyordu. 1985 yýlýnda 68 gençlik hareketinde bir

1144

Günümüzde de"yeþil bir kapitalizm"rüyasýný gerçeðe taþý-

maya çalýþan ciddi birkitle mevcut. Özellikle1970'lerden itibaren

çevrecilik üzerine kuru-lu politikalar burjuva

siyasetin ve ortasýnýflarýn da gündemine

yerleþmeye baþladý.Özellikle SSCB'ninçevre konusundaki

bozuk sicili, kitlelerdesosyalizmin de bir

alternatif olamayacaðýalgýsýný yaratýrken

çevrecilik baþlý baþýnabir akým haline dönüþ-

meye baþladý. Çevrecilikrüzgârý sol hareketiçerisinde de tartýþ-

manýn yoðunlaþmasýnýnönünü açtý ve özelliklepostmodernizmin etk-isiyle Marksizm'densavrulan solun uðrakalanlarýndan birisi

olmaya baþladý.

MARKSÝST BAKIÞ

Page 16: Marksist Bakis - 28. Sayı

anarþist olarak yer alan Joschka Fischer SPD-Yeþiller evliliðinin bir ürünü olarak ÇevreBakanlýðý'na getirildi. 1989'da Berlin Duvarý'nýn yýkýlmasýnýn ardýn-

dan, 90'larýnb a þ ý n d aYeþiller debirleþik haleg e l e nA l m a n y aç a p ý n d aörgütlenereky o l u n adevam etti.Ö z e l l i k l eküresel ýsýn-ma gibiç e v r e s e ls o r u n l a r ým e r k e z ealan parti

" H e r k e sA l m a n y a ' y ýkonuþuyor, biziklimi konuþu-yoruz." sloganýy-la girdiði 1994s e ç i m l e r i n d eülke genelinde %7.3 oy alýrkenmecliste 49koltuðun sahibioldu. 1998 yýlýn-da parti % 6.7 oyalýrken, uzun biriktidar süreci debaþlamýþ oluyor-du. Seçimlerinardýndan SPD ile" K ý z ý l - Ye þ i lKoalisyon" oluþ-t u r u l d u .Yeþiller'in 2002yýlýna kadar süre-cek ilk iktidardeneyimi aslýndapartinin düzenlene kadar uyumi ç i n d eçalýþtýðýnýn birgöstergesi ola-

caktý. Almanya 1999'da Kosova'ya yapýlanemperyalist müdahalenin baþýný çekerken,Yeþiller buna evet diyecekti. Gelen tepkilerisavuþturmakta eski gençlik lideri, yeni Dýþiþleri

Bakaný Joschka Fischer'e düþecekti. Parti TarýkAli'nin de deyimiyle artýk "kadavra yeþili"nedönüþmüþ durumdaydý. 2002-2005 arasýndayeniden iktidar ortaðý olan Yeþiller, 2005'tenitibaren muhalefet saflarýna geri dönerken 2009seçimlerinin ardýndan Saarland ve Hamburgeyaletlerinde Hýristiyan Demokrat Partisi ve HürDemokrat Partisi gibi sað-muhafazakâr partiler-le ittifaka gitti. Yeþiller'in son icraatý iseNATO'nun Libya'ya düzenlediði emperyalistoperasyonlarý desteklemek oldu. Kanlý poli-tikalara destek olmanýn yanýnda, SPD ile koalis-yon ortaðý olduklarý dönemde iþçi sýnýfýnýn hak-larýný gasp eden sosyal kesintilere de ortak oldu-lar.Burjuva siyasetinin dýþýnda ekolojik kriz yaþamalanlarýný daralttýkça insanlarýn tepkileri yük-selmeye devam ediyor. Türkiye'de bununörneðini özellikle Karadeniz ve Dersim'dederelerin ve doðal yaþamýn HES'ler aracýlýðýylakatledilmesinde bölge köylülerinin mücade-lesinde gördük. Bu insanlar yaþam alanlarýnagöz diken kapitalist þirketlerin amaçlarýnýengellemek için mücadeleyi büyüttüklerindekarþýlarýnda burjuva devletin polisini, jandar-masýný ve mahkemelerini buldular. Bu tarzmücadelelerin meselenin siyasallaþmasýnda,Greenpeace'in insanlarý çevreye karþýduyarlýlýða davet eden eylemlerinden, BM'nin1972 yýlýnda ilan ettiði Dünya Çevre Günü'nükutlamaktan ve Yeþiller Partisi'ne oy vermektendaha etkili olacaðýný düþünmek için çok nedeni-miz var.

Ekolojik Krize Marksist Yanýt

Marks ve Engels'e en fazla eleþtirininyöneltildiði alanlardan birisi de her iki büyükdevrimcinin de ekolojik krize karþý kayýtsýzkalmalarý ve doðanýn katledilmesinde doðrudanrole sahip olan kapitalist moderniteye büyükönem atfetmeleridir. Anarþistindeneko-sosyalistlere sol yelpazenin birçok unsurubu görüþleri canhýraþ bir þekilde savunmayadevam ediyor. Bu kesimler Marksizmle ekolojikbir perspektifin yan yana var olmayacaðýkonusunda oldukça sivri görüþlere sahipler.Marksist hareket içerisinde ekolojiye özel birönem atfeden kesimlerde yok deðil. ÖrneðinMichael Löwy bir yandan Marks'ýn temel tezle-rine baðlý olduðunu ilan etmekle birlikte sözkonusu ekoloji olunca benzeri bir Marks veEngels eleþtirisini paylaþýyor. Michael Löwyþunlarý ifade ediyor: "Marksizmin, sorgulan-maya, eleþtirilmeye ve yenilenmeye de ihtiyacýolduðu kuþku götürmez, ama bize göre bununöne sürülenin tam tersi bir nedenden ötürü, onun

1155

YYeeþþiilllleerr''iinn 22000022 yyýýllýýnnaa kkaaddaarr ssüürreecceekkiillkk iikkttiiddaarr ddeenneeyyiimmii aassllýýnnddaa ppaarrttiinniinnddüüzzeennllee nnee kkaaddaarr uuyyuumm iiççiinnddeeççaallýýþþttýýððýýnnýýnn bbiirr ggöösstteerrggeessii oollaaccaakkttýý..AAllmmaannyyaa 11999999''ddaa KKoossoovvaa ''yyaayyaappýýllaann eemmppeerryyaalliisstt mmüüddaahhaalleenniinnbbaaþþýýnnýý ççeekkeerrkkeenn,, YYeeþþiilllleerr bbuunnaa eevveettddiiyyeecceekkttii.. GGeelleenn tteeppkkiilleerrii ssaavvuuþþttuurr--mmaakkttaa eesskkii ggeennççlliikk lliiddeerrii,, yyeenniiDDýýþþiiþþlleerrii BBaakkaannýý JJoosscchhkkaa FFiisscchheerr''eeddüüþþeecceekkttii.. PPaarrttii TTaarrýýkk AAllii''nniinn ddeeddeeyyiimmiiyyllee aarrttýýkk ""kkaaddaavvrraa yyeeþþiillii""nneeddöönnüüþþmmüüþþ dduurruummddaayyddýý.. 22000022--22000055aarraassýýnnddaa yyeenniiddeenn iikkttiiddaarr oorrttaaððýý oollaannYYeeþþiilllleerr,, 22000055''tteenn iittiibbaarreenn mmuuhhaalleeffeettssaaffllaarrýýnnaa ggeerrii ddöönneerrkkeenn 22000099sseeççiimmlleerriinniinn aarrddýýnnddaann SSaaaarrllaanndd vveeHHaammbbuurrgg eeyyaalleettlleerriinnddee HHýýrriissttiiyyaannDDeemmookkrraatt PPaarrttiissii vvee HHüürr DDeemmookkrraattPPaarrttiissii ggiibbii ssaaðð--mmuuhhaaffaazzaakkâârr ppaarrttii--lleerrllee iittttiiffaakkaa ggiittttii.. YYeeþþiilllleerr''iinn ssoonniiccrraaaattýý iissee NNAATTOO''nnuunn LLiibbyyaa''yyaaddüüzzeennlleeddiiððii eemmppeerryyaalliisstt ooppeerraassyyoonn--llaarrýý ddeesstteekklleemmeekk oolldduu..

MARKSÝST BAKIÞ

Page 17: Marksist Bakis - 28. Sayı

üretimci endüstriyel kapitalizm modelinden,modern burjuva uygarlýðýnýn temellerindenkopuþu yeterince olmadýðý için yapýlmasýgerekir."Marks ve Engels geleceðin toplumunun nasýlþekilleneceði konusunda bir kehanet ortaya

koymamakla birlikte,kapitalist üretimininsanlýðýn komünist birtoplum altýnda refah vezenginlik içerisindeyaþayabilecek nesnelkoþullarý yarattýðýnýdüþünüyorlardý. Buradavurgulamak gerekir kibu refah ve zenginliktoplumu kaynaklarýninsanýn zevkleri uðrunafütursuzca harcandýðýbir toplum deðil, zorun-lu çalýþma derdininminimuma indirilerektoplumsal ihtiyaçlarölçüsünde üretimyapýlacaðý bir toplumolacaktý. Onlarýn budüþünceleri çoðu kezonlarýn teknolojimükemmeliyetçilikle-rine ve insanlýðýn gele-ceðinin yalnýz doðanýntüketimine dayananteknik ilerlemeyebaðladýklarýna yoruldu.Unutulan bir nokta varki zaten daha Marks veEngels düþüncelerinisistematik bir þekilde

ifade etmeden kapitalizm insanlýðý gönençiçinde yaþatmaya muktedir teknolojinin yaratýl-masýna ön ayak olmuþtu. Sosyalizmde vekomünizmde atýlacak bütün adýmlar bu tekniðinnasýl deðerlendirileceði ile alakalýdýr. EðerMarksizmin eleþtirisini emperyalist-kapitalistsistemle yarýþmak uðruna bütün enerjisini,köylünün ineðini, iþçinin alýnterini endüstriyelgeliþime adayan Stalinist SSCB'den köken-lendirirseniz varacaðýnýz nokta baþlangýçtakihatalý yol olacaktýr. Ayrýca kapitalizm için doða "sýnýrsýz bir ham-madde kaynaðý" olarak görülürken, Marks veEngels insaný "doðanýn geri kalan bölümüylealgýlarý, davranýþlarý, kullandýklarý alet vemakineler yardýmýyla, dönüþtürücü yetileri vetüketim alýþkanlýklarý aracýlýðýyla, diyalektik biretkileþim içinde olan doðal bir varlýk" olaraktanýmlayarak insanla doða arasýnda yaþamsalbir iliþki kuruyorlardý. Bu noktada Marksizmindoðayý algýlayýþýnýn kapitalizmin ona atfettiðianlamdan çok farklý olduðunu görmekmümkündür. Elbette sadece bu kadarý eleþtiri-leri yanýtlamak için yetersizdir.Marks ve Engels kapitalizmin erken dönemleri-ni çözümledikleri yapýtlarýnda insanýn doðayakarþý yabancýlaþmasýnýn sonuçlarýný, kapitalistmetropollerde yoðun kentleþmenin sonuçlarýný,proletaryanýn karþý karþýya kaldýðý açlýk veyetersiz beslenmenin yarattýðý sefaleti sýkça dilegetirerek kapitalizmin çeliþkilerini gözler önüneseriyorlardý. O gün dehþet verici bir þekilde ikidüþünürün de gözleri önünde kendini dýþa vuranbu çeliþkiler kapitalizmin uzun ömürlü olmaya-caðý ve kendi kendisini çürümeye mahkûm ede-ceði sonucuna ulaþtýrýyordu. Yeni bir toplum,sahneye yeni çýkan devrimci bir sýnýf yani pro-letarya tarafýndan kapitalizmin geliþtirdiðiüretici güçler aracýlýðýyla gerçekleþtirilecekti.Öte yandan kar hýrsý ve rekabetin dayattýðý üre-tim anarþisinin doðal kaynaklarý sýnýrsýz birgirdi olarak kabul ettiðini o dönemden bakarakanlamak mümkündü. Marks'ýn Kapital'de ifadeettiði þu pasajda bu gerçeðe dikkat çeker:"Kapitalist tarýmcýlýktaki her geliþme, yalnýzcaiþçiyi deðil, ayný zamanda topraðý da soymasanatýnda bir geliþmedir. Topraðýn verili belir-lenmiþ zaman birimi içinde doðurganlýðýnýnartýrýlmasýndaki her geliþme, bu doðurganlýðýnsürekli kaynaklarýnýn kurutulmasýnda birgeliþmedir ayný zamanda. Bir ülke geliþmesininarka cephesi olarak ne ölçüde büyük endüstri-den yola çýkarsa (Kuzey Amerika BirleþikDevletleri'nde olduðu gibi) bu yok etme sürecio kadar hýzlý olur. Kapitalist üretim bu yüzden

1166

MARKSÝST BAKIÞ

""KKaappiittaalliisstt ttaarrýýmmccýýllýýkkttaakkii hheerrggeelliiþþmmee,, yyaallnnýýzzccaa iiþþççiiyyii ddeeððiill,,aayynnýý zzaammaannddaa ttoopprraaððýý ddaassooyymmaa ssaannaattýýnnddaa bbiirrggeelliiþþmmeeddiirr.. TToopprraaððýýnn vveerriilliibbeelliirrlleennmmiiþþ zzaammaann bbiirriimmiiiiççiinnddee ddooððuurrggaannllýýððýýnnýýnnaarrttýýrrýýllmmaassýýnnddaakkii hheerr ggeelliiþþmmee,,bbuu ddooððuurrggaannllýýððýýnn ssüürreekklliikkaayynnaakkllaarrýýnnýýnn kkuurruuttuullmmaassýýnnddaabbiirr ggeelliiþþmmeeddiirr aayynnýý zzaammaannddaa..BBiirr üüllkkee ggeelliiþþmmeessiinniinn aarrkkaacceepphheessii oollaarraakk nnee ööllççüüddeebbüüyyüükk eennddüüssttrriiddeenn yyoollaaççýýkkaarrssaa ((KKuuzzeeyy AAmmeerriikkaaBBiirrlleeþþiikk DDeevvlleettlleerrii''nnddee oolldduuððuuggiibbii)) bbuu yyookk eettmmee ssüürreeccii ookkaaddaarr hhýýzzllýý oolluurr.. KKaappiittaalliissttüürreettiimm bbuu yyüüzzddeenn tteekknniiððii vveettoopplluummssaall üürreettiimm ssüürreecciinniinnkkoommbbiinnaassyyoonnuunnuu yyaallnnýýzzccaabbüüttüünn zzeennggiinnlliiððiinn ffýýþþkkýýrrddýýððýýkkaayynnaakkllaarrýý kkuurruuttaarraakkggeelliiþþttiirriirr.."" ((KK.. MMaarrkkss,, KKaappiittaall,,CCiilltt II,, ssff.. 552299--553300))

Page 18: Marksist Bakis - 28. Sayı

tekniði ve toplumsal üretim sürecinin kombinasyonunuyalnýzca bütün zenginliðin fýþkýrdýðý kaynaklarý kurutarakgeliþtirir." (K. Marks, Kapital, Cilt I, sf. 529-530) Ne varki Marks ve Engels'in bu konudaki beklentilerinin aksinekapitalizm yarattýðý tahribata raðmen uzun süre ayaktakaldý ve kalmaya devam ediyor. Ekolojik kriz isedünyanýn geleceði açýsýndan 1800'lerden daha büyüktehlikeler saçýyor. Marksizm ekolojik krize karþý yanýtsýzkaldýðý temelli eleþtiriler yapýlýrken öncelikle bu tarihselfarklýlýk göz önüne alýnmalýdýr.Eleþtirinin bir diðer kaynaðý ise Marks ve Engels'ininsanýn doða üzerinde kurduðu hegemonyaya önem atfet-tiði ve doðayý kocaman bir fabrikaya dönüþtürmeyidüþledikleridir. Elbette Marks ve Engels'in ifadelerindeinsanýn doða üzerinde kurduðu hegemonyadan sýklýklabahsedilir. Bu normaldir de çünkü yaþadýklarý yüzyýldakavramsal olarak da doða üzerindeki hegemonya döne-min düþünürleri tarafýndan sýkça kul-lanýlýr. Bu durum onlar doðru bul-muþ olsa da olmasa da üreticigüçlerin geliþimi ölçüsündeinsanýn baþararak kendisini diðercanlýlardan farklý kýldýðý birayrýmdýr. Küçük burjuva ekolojikhareketin isteði insanýn tarihinbaþlangýç noktasýna yani doðakarþýsýnda çaresizce geçinmeyeçalýþtýðý döneme geri dönmesidir.Bu tarihin reddi olacaktýr. Ayrýcainsanýn kendisini geleceðe taþýya-bilmesi günümüz dünyasýdüþünüldüðünde böyle bir kont-rolü gerçekleþtirebilmesiylemümkündür. Ýnsanýn hayattakalma adýna attýðý her adým doðaüzerinde hegemonyanýn pekiþtirilmesi deðildir de nedir? Marks ve Engels içinse asýl sorun insan soyunun tarihselbirikimini nasýl doða-insan bütünlüðünü bozmayacakþekilde sürdüreceðidir. Ýnsan doðayý denetim altýnaalýrken, bunun basit bir deðiþ tokuþtan ibaret olduðunu biran olsun akýldan çýkarmamalýdýr. Sýnýrsýz ve vahþi tüke-time karþý doðanýn yanýtý da bir o kadar gaddarca olacak-týr. Engels Maymundan Ýnsana Geçiþte Emeðin Rolübaþlýklý makalesinde insan ile hayvanýn doða karþýsýndagösterdiði farklýlýða ve hegemonya meselesine dikkatçekerken, diðer yandan bu karþýlýklý iliþkiyi þöyle açýklar:"Kýsacasý, hayvan dýþ doðayý yalnýzca kullanýr ve ondayalnýzca varlýðý ile deðiþikliklere yol açar; insan ondayaptýðý deðiþikliklerle doðayý kendi amaçlarýna hizmetettirir, ona hâkim olur. Ve bu insanlarý diðer hayvanlardanayýran son, özsel ayrýlýktýr ve buna da yol açan yineemektir. Fakat biz doða üzerinde insanýn zaferlerikonusunda fazla övünmemeliyiz. O böyle zaferlerin herbiri için bizden öç almaktadýr. Böyle zaferlerin her biribirinci sýrada bizim hesapladýðýmýza uygun sonuçlar ver-

mektedir ve fakat ikinci ve üçüncü sýrada daha önce hesa-planmayan sonuçlar ortaya çýkmakta ve bunlar birçokhalde ilk sonucu ortadan kaldýrmaktadýr.Mezopotamya'da, Yunanistan'da, Küçük Asya'da insanlarekim alaný açmak amacýyla ormanlarý yok ettiklerinde,onlar ayný zamanda ormanlarla birlikte suyun çekimmerkezleri ve birikim alanlarýný yok ederek, söz konusuülkelerin bugünkü kuraklýðýnýn temelini attýklarýnýrüyalarýnda görseler inanmazlardý. Alp'lerin Ýtalyanlarý,kuzey yamaçlarýnda özenle koruduklarý çam ormanlarýnýgüney yamacýnda yok ettiklerini hiç düþünmemiþlerdi,hele hele ayný zamanda dað kaynaklarýnýn suyunu yýlýnbüyük bölümü için kestiklerini ve böylece bunun yaðmurdönemlerinde ovaya çok daha fazla su akýtmasýnýengellediklerini hiç mi hiç düþünmemiþlerdi. Avrupa'dapatates ekimini yaygýnlaþtýranlar, ayný zamanda sýracailletini yaygýnlaþtýrdýklarýný bilmiyorlardý. Böylece biz

her adýmda, bizim doðaya, biryabancý ülkeyi fethedenlerin, oülke halkýna hükmettikleri gibihükmetmediðimiz konusundauyarýlýyoruz. Biz doða dýþýndaolan biri gibi hükmetmiyoruzdoðaya. Tersine biz etimizle,kanýmýzla, beynimizle doðayaaitiz ve onun içindeyiz ve bizimona hükmetmemiz, yalnýzcaonun yasalarýný tanýmak vedoðru uygulamak konusundakiavantajýmýzdan oluþmaktadýr."

1177

MARKSÝST BAKIÞ

““......bbiizz ddooððaa üüzzeerriinnddeeiinnssaannýýnn zzaaffeerrlleerriikkoonnuussuunnddaa ffaazzllaa öövvüünn--

mmeemmeelliiyyiizz.. OO bbööyyllee zzaaffeerr--lleerriinn hheerr bbiirrii iiççiinn bbiizzddeenn ööçç aallmmaakkttaaddýýrr..BBööyyllee zzaaffeerrlleerriinn hheerr bbiirrii bbiirriinnccii ssýýrraaddaa bbiizziimmhheessaappllaaddýýððýýmmýýzzaa uuyygguunn ssoonnuuççllaarr vveerrmmeekktteeddiirrvvee ffaakkaatt iikkiinnccii vvee üüççüünnccüü ssýýrraaddaa ddaahhaa öönncceehheessaappllaannmmaayyaann ssoonnuuççllaarr oorrttaayyaa ççýýkkmmaakkttaa vveebbuunnllaarr bbiirrççookk hhaallddee iillkk ssoonnuuccuu oorrttaaddaannkkaallddýýrrmmaakkttaaddýýrr...... bbiizz hheerr aaddýýmmddaa,, bbiizziimmddooððaayyaa,, bbiirr yyaabbaannccýý üüllkkeeyyii ffeetthheeddeennlleerriinn,, ooüüllkkee hhaallkkýýnnaa hhüükkmmeettttiikklleerrii ggiibbii hhüükk--mmeettmmeeddiiððiimmiizz kkoonnuussuunnddaa uuyyaarrýýllýýyyoorruuzz.. BBiizzddooððaa ddýýþþýýnnddaa oollaann bbiirrii ggiibbii hhüükkmmeettmmiiyyoorruuzzddooððaayyaa.. TTeerrssiinnee bbiizz eettiimmiizzllee,, kkaannýýmmýýzzllaa,,bbeeyynniimmiizzllee ddooððaayyaa aaiittiizz vvee oonnuunn iiççiinnddeeyyiizz vveebbiizziimm oonnaa hhüükkmmeettmmeemmiizz,, yyaallnnýýzzccaa oonnuunnyyaassaallaarrýýnnýý ttaannýýmmaakk vvee ddooððrruu uuyygguullaammaakkkkoonnuussuunnddaakkii aavvaannttaajjýýmmýýzzddaann oolluuþþmmaakkttaaddýýrr..""((EEnnggeellss,, ÝÝnnssaannaa GGeeççiiþþttee EEmmeeððiinn RRoollüü))

Page 19: Marksist Bakis - 28. Sayı

Buradaki temel meselelerden biri kapitalizmin insanýsürüklediði ve derinleþtirdiði doðaya karþý yabancýlaþ-manýn ortadan kaldýrýlmasýdýr. Kapitalizm insana doðayýtýpký yabancý ülkeyi fetheder gibi kontrol altýna almagüdüsü verir. Ancak Engels bu hegemonyanýn doðaylauyumlu bir geliþmenin yaratýlmasý açýsýndan kullanýlmasýgerektiðine iþaret eder. Ayrýca Marks Kapital'de bugünün kuþaklarýnýnyerkürenin sahibi olmadýðýný ve doðayý "dahasonraki nesillere iyileþtirilmiþ bir halde devret-mek zorundadýrlar." diyerek gelecek kuþak-larýn da doðal kaynaklarý kullaným hakkýnakarþý duyarsýz kalmadýðýný göstermektedir.Bu noktada Marks'ý doðal kaynaklarýnsýnýrsýz kullanýmýna teþvik ettiði gerekçe-siyle kapitalizmin ideologlarýna yaraþa-cak saldýrýlarýn hedefine koymak en açýktabiriyle kör gözlülüktür. Marks veEngels sýnýrsýz üretim kavramýna karþýeleþtiriden kaçýnmamýþlardýr. EngelsEkonomi Politiðin Eleþtirisi'neKatký'da þöyle yazar: "… eþi ve ben-zeri olmayan ve varlýðýmýzýn anakoþulu yer yüzünü seyyar satýþtablasýna koymak, kendisini satýþtablasýna koymaya giden yolda atýlanson adýmdýr…" Marks'ýn eleþtirmenleri doða üzerindesaðlanan kontrolde insanýn en temelenstrümaný olan emek kavramýna veözellikle emek deðer teorisine ayrý birsavaþ açarlar. Marks için emekmetanýn deðerinin iki ana kaynaðýndanbiriydi. Deðer yoktan var olmuyordu.Emek deðerin, zenginliðin babasý olarakgörülürken, zenginliðin ve deðerin anasýolarak doða gösterilir. Ancak kapitalistleraçýsýndan doðal deðerler kendisinebedavadan sunulmuþ birer hediye gibigörünür. Emek kavramý Kapital'de Marks tarafýndanen basit haliyle "insan varoluþunun doðatarafýndan düzenlenen sonsuz biçimi" olaraktanýmlanýrken, emeðin doða üzerinde birbaþkalaþýma yol açtýðýný ve insanýn geçimini saðlaya-bileceði nesneleri yaratabileceði bir araç olarak görülür.Dahasý insanýn kendisinin evriminde de emek önemli birolgudur. Engels Maymundan Ýnsana Geçiþte EmeðinRolü makalesinde emek için "o, tüm insan varoluþununbirinci temel koþuludur ve belirli bir anlamda, bu öyle birölçüdedir ki, emek insanýn kendisini yarattý demekgerekir." der. Ýnsan ayný zamanda diðer canlýlarýn aksinetarihin bir uðraðýnda toplumsallaþmak zorunda kaldýysave ayný zamanda bu toplumsallaþmanýn tarihi aynýzamanda doðanýn da tarihiyle çakýþtýysa bunda emeðin

rolü yadýrganamaz. Emek bütün bunlara raðmen insanadoðayý tam olarak fethetme yeteneðini de vermez. Marksinsanýn kendi ihtiyaçlarý doðrultusunda doðaya müda-halede bulunduðunu ifade etmesine karþýn son sözün herzaman doðada olduðunu, onun her zaman köle gibi boyuneðmediðini de açýklar.

Kapitalizmin ekoloji üzerinde yarattýðý sorunlarý çöz-menin yolu konusunda ip uçlarý bulmak mümkün.

Geleceðin toplumu her türlü kaynak ve üretimaraçlarý üzerinde özel mülkiyetin bulunmadýðý,

toplumun kolektif emek ve zenginlik etrafýn-da örgütlenmesiyle þekillenecektir. Özgürceörgütlenmiþ üreticilerin varlýðý insanladoðanýn sürdürülebilir iliþkisi için temelbir koþul oluþturacaktýr. Kapitalizminmantýðýnda yatan birikim uðruna üretimartýk söz konusu olmayacaktýr. Bu bilebaþlý baþýna doðanýn bugünkü yýkýmýnardýndan, rahat bir nefes almasýnaimkân tanýyacaktýr (tabi onu tamamenkaybetmeden böyle bir toplumu yarat-týðýmýz koþullarda.) Elbette Marks ve Engels bizimönümüze kesin bir þablon koymadýlarve onu takip eden Marksist önderlerde düþünceleriyle daha çok kapita-lizmin ortadan kaldýrýlmasý üzerineyoðunlaþtýlar. Ancak kapitalizmi yýk-manýn ve planlý ekonomiye dayananyeni bir toplum kurmanýn acil birgörev olarak önümüzde durmasý,yaþamýmýzý tehdit eden sorunlarayönelik çözümleri baþkalarýna, özel-likle de önüne iþçi sýnýfý iktidarý pers-pektifini koymaktan çekinen akýmlaraterk edeceðimiz anlamýna gelmez.

Kapitalizm gözlerimizin önünde birPirus zaferi yaþýyor. Kendi geleceðinin

altýna oymaktan bile çekinmezken dünyaüzerinde yaþayan milyarlarca insanýn haya-

týný tehlike altýna atmaktan kaçýnmayacaktýr.Farkýnda olmamýþ gereken çok açýk bir gerçek

var: Kapitalizmi acilen yýkmazsak çok da uzakolmayan bir gelecekte üzerinde yaþayabile-

ceðimiz bir gezegene sahip olamayacaðýz.

Fikret Seyhan

1188

MARKSÝST BAKIÞ

Geleceðintoplumu her

türlü kaynak veüretim araçlarýüzerinde özel

mülkiyetin bulun-madýðý, toplumunkolektif emek ve

zenginlik etrafýndaörgütlenmesiyle þekil-

lenecektir. Özgürceörgütlenmiþ üreticilerinvarlýðý insanla doðanýn

sürdürülebilir iliþkisi içintemel bir koþul oluþtura-

caktýr. Kapitalizminmantýðýnda yatan birikimuðruna üretim artýk söz

konusu olmayacaktýr. Bubile baþlý baþýna doðanýnbugünkü yýkýmýn ardýn-

dan, rahat bir nefesalmasýna imkân tanýya-caktýr (tabi onu tama-

men kaybetmedenböyle bir toplumu

yarattýðýmýzkoþullarda.)

Page 20: Marksist Bakis - 28. Sayı

1199

MARKSÝST BAKIÞ

2002'den bu yana Türkiye burjuva siyasetinin AKPöncülüðündeki yolculuðu, halen alternatifsiz görünmekte.Sihirli sözcükler, 'istikrar' ve 'büyüme', AKP'yi alternatifsizyapan þey. AKP'nin meziyeti de bu. Ülkenin onlarca yýllýkkoalisyon hükümetleri dönemlerinde elde edemediklerinidinamizmi AKP'de bulan Türkiye egemen sýnýflarý, en par-lak dönemlerinden birinin tadýný doyasýya çýkarmaktalar. 1990'larýn uzun istikrarsýzlýk evrelerinin ve ekonomikbunalýmlarýnýn üstüne bir de 2001'deki büyük kriz ekle-nince sýfýrý tüketip iþlevsizleþen Türkiye siyasi yaþamýnýnköþe taþý burjuva partileri (ANAP, DYP, DSP gibi) tümdentasfiye olup bittiler. Geriye Kürt düþmanlýðýndanbeslenerek ayakta kalan MHP ile ana muhalefet partisiolarak CHP kalmýþtý. 2002'de%19.3 olan CHP oylarý,2007 seçimlerinde ancak%20.8'e yükselebilmiþti.Deniz Baykal'ýn laiklik vemilliyetçilik dýþýnda hiçbirþey söylemeyen politikasý,bu kadarýný yapabiliyordu.Oysa, AKP oylarýný %34'ten%46'ya çýkarmýþtý. Bu ikinciseçim zaferi, AKP'ninTürkiye tarihine damgasýnývurmasýný saðlayacaktý.Deniz Baykal'ýn ise"yapamýyoruz, bari istifa edelim" gibi bir derdi yoktu. Ta kikaranlýk eller Baykal'ýn mahremiyetini ifþa edene kadar.Baykal'ýn yerine geçen isimse pek karizmatik olmasa dayýldýzý AKP'lileri yolsuzluk dosyalarýyla köþeye sýkýþtýrýpcanlý yayýndaki tartýþmalarda üstünlük saðlamasýyla par-layan Kýlýçdaroðlu olacaktý. Kemal Kýlýçdaroðlu'nun CHPbaþkanlýðýna gelmesi ile birlikte özellikle Alevi emekçi-lerin heyecanlandýðýna, CHP'nin alternatifi olmadýðýnýdüþünerek kerhen oy veren geniþçe bir kesiminhareketlendiðine tanýklýk etmiþtik. Sonucun olumsuzolmasýna karþýn Kýlýçdaroðlu'nun 2010 referandumdaki"hayýr" performansý takdir edilmiþti. 2011 seçimlerinde iseCHP, AKP'nin %50'ye vurmasýna karþýlýk ancak %26 oy

oranýný toparlayabilmiþti. Oy oranýndaki artýþ beklentilerinaltýnda kalsa da kimileri hala umutluydu. Katý ulusalcýlýkterk edilmiþti, parti Kürt sorununda yumuþuyor, sol týnýlarýkullanýyordu. Zamanla partideki Baykal artýklarýný temi-zlenecek ve daha etkili bir "sol" muhalefetle AKP sarsýla-caktý. Ancak bu heyecan ve beklentiler çabuk söndü. Temelþiarlar olarak yükseltilen fýrsat eþitliði, sosyal adalet gibisöylemler; seçim dönemindeki kýsa dalgalardan ibaretkaldý. CHP'nin milletvekili aday listeleri, büyük çoðunluk-la, kapitalistlerden, eski bürokratlardan ve Demirel tan-danslý saðcý isimlerden oluþturuldu. Ýþçi-emekçilere hitapeden sol söylem, hiç de þaþýrtýcý olmayan bir þekilde, yalanolunca varlýðý hissedilmeye baþlanan siyasi program

boþluðu, parti içindeki ulusal-cýlarýn etkisini arttýrmasýnýberaberinde getirdi.Kýlýçdaroðlu, yeterince ulusalcýolmadýðý ve Atatürkçüdoktrinden tavizler verdiði gibigerekçelerle yoðun bir baskýaltýnda. Kýlýçdaroðlu'nun Kürtsorunudaki yumuþak çizgisi,ulusalcý kanadýn þiddetlisaldýrýlarý ile karþýlaþýyor. CHPbir kez daha kendi içinde kav-galý, zayýf bir parti hüviyetinebüründü.

Ülke 2013'teki seçim sürecine giriyor (muhtemel birreferandum da belki kapýya dayandý). CHP bu sürece týkan-mýþ olarak giriyor. Belirli bir politik çizgi yok, iç çekiþme-ler almýþ yürümüþ, liderlik zayýf, piyasacýlýkla milliyetçilikarasýnda salýnan, hiçbir albenisi olmayan bir enkaz… 12 Eylül'ün emekçi sýnýfa vurduðu en önemli darbelerindenbirisi olan %10 seçim barajý da olmasa CHP'nin hala ayak-ta olmasý imkansýzdý. Nitekim yaklaþan sandýk süreç-lerinde adým adým bir dizi fiyaskoya daha imza atmayahazýrlanýyorlar. Bu fiyaskoyu fýrsata çevirecek isimsepusuda bekleyen Mustafa Sarýgül olacak gibi görünüyor.Emekçi sýnýflarýn sosyalist bir alternatifi ise maalesefbulunmuyor. %10 seçim barajý, zaten esas olarak sosyalist

Farklý Zamanlar-Farklý Roller

CHP

Page 21: Marksist Bakis - 28. Sayı

sol için dikilmiþti. Gerçeðin diðer tarafýndaysa sosyalistsolun kendine has baþarýsýzlýk öyküsü bulunuyor.

Sosyal Demokrasi'nin Tarihi:

Revizyonizm ve Reformizm

19. yüzyýlda Avrupa'da ortaya çýkmaya baþlayan iþçi sýnýfýpartileri 20.yy'ýn baþlarýnda büyük bir güç kazanmýþtý.1848 devrimleriyle birlikte hýzla güç kazanmaya baþlamýþolan sosyalist fikirler yüzyýlýn sonlarýna doðru AlmanyaSosyal Demokrat Partisi (SPD) ve Rusya Sosyal DemokratÝþçi Partisi (RSÝDP) gibi birçok proleter örgütü ÝkinciEnternasyonal çatýsý altýnda birleþmiþti. Marksist kökleresahip sosyal demokrat gelenek, Birinci Dünya Savaþý yýl-larýnda þovenizmin rüzgarýna kapýlarak kendi burjuvahükümetlerinin emperyalist emellerini desteklerkendevrimci Marksizmden hem ideolojik hem de örgütselolarak ayrýþtý. Ve en nihayetinde 1915 Zimmerwald ve1916'daki Kienthal kongreleri ile Üçüncü Enternasyonal'ikurmak için toplanan kongrelerle komünistler, sosyaldemokrasinin revizyonizm vereformizm dolayýsýyla ihanet dolusaflarýndan ayrýlarak proletaryanýndevrimci örgütünü yaratmak içinbir çok ülkede tekrardan kollarýsývadýlar. SPD'nin tarihi bu anlam-da sosyal demokrasinin tarihsel vesýnýfsal yönelimlerini özetlemekte-dir. Birinci Dünya Savaþýnda savaþkredilerine onay vererek iþçisýnýfýnýn burjuva çýkarlar adýnaemperyalist savaþta katledilmesisosyal demokrasinin tarihindeki enkara lekelerden bir tanesidir. SPDiçinde muhalefet yürüten devrimciönderler Karl Liebknecht ve RosaLuksemburg'un iþçi ayaklanmasýsýrasýnda katledilmesi ile burjuvaziadýna düzeni tesis etme görevinilayýkýyla yerine getiriþini de gözönünde bulundurursak sosyaldemokrasinin tarihine kýsaca prole-taryaya ihanetin tarihi demek yanlýþolmayacaktýr.Sosyal demokrasinin devrimciMarksistler ile girdiði tarihselönemdeki tartýþmalar yukarýdaanlatýlan ihanetlerin teorik boyut-larýný oluþturmaktaydý. Revizyonizmin liderleri olanBernstein ve Kautsky, Almanya'da SPD'nin hege-monyasýnýn büyüklüðüne aldanarak iþçi sýnýfýnýn burjuvademokratik yollarla iktidara gelebileceði, dolayýsýyladevrim deðil evrim yani reformlar ile sosyalizme ulaþýla-bileceðini iddia ediyorlardý. Marksizmin bu yönü ile biryenilemeye (revizyona) tabi olmasý gerektiðini söylerkendevrimci her türlü eylemi reddediyorlardý. Devasa legalolanaklara sahip SPD'nin içindeki bu savrulma sadecedevrimci eylemin inkarý deðil, dolayýsýyla devrime öncülükedecek olan proleter devrimci partinin de reddiyesi anlamý-

na geliyordu. Devrimci parti deðil, kitle partisi olarak ken-dini revize eden SPD artýk sadece iþçi sýnýfýnýn deðil, bur-juvazinin de taleplerini bünyesinde temsil edebileceðimekanizmalar geliþtirmenin derdine düþmüþtü. Savaþ yýl-larýnda birlik beraberlik nutuklarý atan sosyal demokratpartiler, sýnýf çatýþmalarýný en aza indirmeyi hedefleyenprogram ve reformist yöntem ile misyonlarýný iþçi sýnýfý veburjuvazinin çýkarlarýný gözeterek daha adil bir kapitalistrejimi tesis etmek olarak belirlemiþ bulunuyorlardý. Sosyaldemokrasi toplumsal barýþ için çabalayan, diðer bir deyiþleburjuvazi ile proletaryanýn çýkarlarý arasýnda gidip gelençeliþkilerin ideolojisi olmuþtu.Sosyal demokrasi her dönemeçte, sözel olarak dahi olsasavunduðu iþçi sýnýfýnýn çýkarlarýndan bir adým daha uzak-laþarak burjuva program ve söylemlerin hakimiyeti altýnagirmeye baþladý. Dünya devriminin yenilgisi ve SSCB'nindevlet kapitalisti rejiminin kapitalizmin zaferi olarak lanseedilmesi, Avrupa emekçilerinin sosyal demokrat partilere

yüzünü daha çok dönmesine sebepolmuþtu. Bir yanda 1929'dayaþanan Büyük Buhran ve dünyasavaþlarýnýn getirdiði yýkýmýnardýndan burjuvazinin istikrarsýz-lýktan kurtulma isteði; öte yandaniþçi sýnýfýnýn devam eden hakmücadelesi ortaya sosyaldemokrasinin baþarý öyküsüolarak anlattýðý refah devletleriniçýkardý. Soðuk Savaþ yýllarýnda kapita-lizmle sosyalizm arasýndaki birara formül olarak sosyaldemokrasi, 30 Ocak 1951 yýlýndailan edilen SosyalistEnternasyonal'i kurdu.Ekonomist temellerle tanýmlan-mýþ sosyal adalet, Avrupa sosyaldemokratlarýnýn bu yeni merkeziörgütünde mülkiyetin artýk birsorun olarak görülmediðini ilanediyordu. 'Yeni demokratikdüzen' ve 'demokratik sosyalizm'adý altýnda sistem içi tariflereeklemlenmeye çalýþýlan sosya-lizm, özgürlük, adalet, dayanýþ-ma, insan haklarý, barýþ ve

demokrasi gibi söylemlerle bir zamanlar sokaklarýndadevrim rüzgarý esen Avrupa'nýn proletaryasýnýn düzensaflarýna kazandýrýlmasýnýn güler yüzlü hali oluyordu.En ileri modelinin Ýsveç'te uygulandýðý refah devletleriserbest piyasadan farklý bir birikim modeli öngörüyordu.Keynes'in piyasaya müdahale eden bir aygýt olarak kurgu-ladýðý devlet, tam istihdamý saðlayacak, sosyal haklarýdevlet tarafýndan karþýlanmýþ olan iþçi sýnýfý kitleselüretileni kitlesel þekilde tüketecek kadar yüksek ücretleresahip olacaktý. Böylece aþýrý üretim bunalýmýnýn üstesindengelinecek ve hem üretim hem de tüketim garanti altýna alý-

2200

MARKSÝST BAKIÞ

SSHHPP,, TTüürrkkiiyyee ttaarriihhiinnddeekkii ssoossyyaallddeemmookkrraassiiyyee eenn yyaakkýýnn oolluuþþuummdduurrddiiyyeebbiilliirriizz.. 8899 iiþþççii bbaahhaarrýýnnýýnn rrüüzz--

ggaarrýýnnýý aarrkkaassýýnnaa aallaann SSHHPP,, 11998899''ddaasseeççiimmlleerriinnddee %%3333 ooyyllaa zziirrvvee yyaapp--mmýýþþttýýrr.. ÖÖrrggüüttllüü iiþþççii ssýýnnýýffýý kkaaddaarr

vvaarrooþþllaarraa yyeerrlleeþþeenn kkeenntt yyookkssuullllaarrýýddaa SSHHPP''yyii ddeesstteekklleemmiiþþlleerrddii..

Page 22: Marksist Bakis - 28. Sayı

narak kýsa vadede kýsýtlanmýþ olan piyasa çýkarlarý,uzun vadede korunmuþ olacaktý. Burada dikkatleriçekmesi gereken nokta, iþçi sýnýfýnýn kazanýlmýþ hak-larýnýn sermayenin zaten çýkarýna olan bu istikrarlýbüyüme politikalarýyla birleþtirilmesinin sermayeyeraðmen gerçekleþtirilmediðidir. Adaletli olduðu iddiaedilen bu bölüþüm sistemi ile 'toplumsal barýþý'saðladýðýný iddia eden sosyal demokrasi açýsýndan,refah devleti kapitalizminin yeni ve derin bir krizle1970'lerde yenik düþmesiyle hem refah devletininhem de sosyal demokrasinin illüzyon dolu yýllarýnýnsonuna gelinmiþ oldu. Sosyal demokrasinin kanatlarý altýnda yýllarca

büyüyüp geliþen ve özleminiçektiði istikrara kavuþanburjuvazi, artýk kendi baþý-na serbest piyasanýn tadýnýdoyasýya çýkarmak isteye-cekti ve yeni oyununkurallarýnda devletin yerisadece gece bekçiliðiydi.Sosyal demokrasinin, bur-juvazinin çýkarlarýndanbaðýmsýz düþünülemeye-cek olan politikalarý, der-hal gerekli esnekliði gös-terdi. Liberalizmin klasiközgürlük kavramýnýnýnözel mülkiyetle kutsan-masýnýn peþi sýra eþitlik,daha az zikredilen deðer-lerden birisi haline geldi.'Günün gerekleri' sihirlisözcüðü, emeðe yönelensaldýrýlarý bizzat kendielleriyle gerçekleþtirensosyal demokrat partilerindilinden hiç düþmedi.Karar alma mekanizmasýsendika-patron-hükümettarafýndan oluþturulan üçlütemsil sistemi (tripartizm),katýlýmcýlýk adý altýndarefah devletinde kitle

radikalizmini bürokratiktemsiliyet katmanlarýnda soðurma iþlevini görmek-teyken sosyal demokrasi artýk piyasanýn yeniihtiyaçlarýný doðrudan emekçi sýnýflara dikte ettir-menin aracý haline gelmiþti. Yeni sosyal demokrasi, yeni sað ideolojisinin ve neo-liberal düzenin hegemonyasýnda sosyal olan herþeyin tasfiyesine katýlýrken demokratlýðý da liberaldemokratlýk haline dönüþtü. 1990'larda Tony Blairönderliðindeki Ýngiliz Ýþçi Partisi'nin Üçüncü Yolteorisi de sosyal demokrasinin artýk sermayeninihtiyaçlarý tarafýndan doðrudan þekillenen poli-tikasýný ilan ediyordu. Ýþçi sýnýfýnýn adýný programýn-

dan baþka bir yerde göremeyeceðimiz bu partilerinsendikalarla olan organik baðlarý ve köklü tarihleridolayýsýyla iþçi sýnýfýnýn oy verdiði partiler olabilirdiancak hedefler ve ilkeler konusunda artýk katýksýzbirer liberal demokrat partiler idiler. Çünkü sosyaldemokrasinin iþçi partisi olma iddiasý, sermayeninizin verdiði sýnýrlar içinde ve kapitalizmin istikrarýkoþulu altýnda mümkün olabiliyordu.Post-modern söylemlerin güçlendirdiði sivil toplum-cu söylemlere de eklemlenmekte gecikmeyen sosyaldemokrat partiler, feminizm, çevre, hayvan haklarý,eþcinsel haklarý vb. alanlarda da açýlým yapmayaçalýþtý. Liberal özgürlükçü söylemleri ile burjuvasöyleminin bir noktasýna daha tutunarak yolunadevam eden partilerin siyasetinde de programýnda datarihsel köklerine ait bir þey kalmadý. Burjuvazinin"Marksizm öldü" naralarýna neþeli çýðlýklarlakatýldýlar ve kapitalizmin 'sonsuzluðu' içinde iþçisýnýfýna karþý giriþilen neoliberal taarruzu bizzatyönettiler.

CHP'nin Sosyal Demokratlýðý

CHP'nin Türkiye'de hem sosyal demokrat hem dedevlet partisi olma iddiasý, þahsýna münhasýr bireklektizmi, yýllar içinde kazandýrdý. Parti, tüzüðündeve programýnda, köklerini Anadolu ve RumeliMüdafaa-i Hukuk Cemiyetine dayandýrýyor,cumhuriyetin kurucu ideolojisi olan Kemalizmin altýilkesini altý ok þeklinde amblemi olarak kabul ediyor.Cumhuriyetin ilk yýllarýnda burjuva cumhuriyetinkurucu unsurlarýndan olan sivil ve askeri bürokrasi,sermaye ve Ýttihat ve Terakki kadrolarý devlet partisiCHP'de buluþtu. Kemalizmin modernist, aydýnlan-macý ve elitist bütün yönlerini partinin karakterihaline getirerek kendisine topluma önderlik etmemisyonunu yüklemiþti. Tek parti dönemi boyunca ilve ilçe yöneticileri ayný zamanda partinin temsilcisisayýlmakta, devlet CHP ile eþ tutulmakta idi. Enbüyük misyonu da elbette yeni kurulan cumhuriyetinburjuvazisini büyütmek idi. Dolayýsýyla CHP ile sosyal demokrasinin genetikfarklýlýklarý devasaydý. Sosyal demokrasi Avrupa'daiþçi sýnýfýnýn muhalefet hareketi olarak dünyayagelmiþti. Marksizmin tesiri altýndaydý ve iþçisendikalarý ile organik baðlarý vardý. Hatta Britanyaörneðinde Ýþçi Partisi'ni bizzat sendikalar kurmuþtu.Sosyal demokrasi, zamanla devrimci Marksizmdentamamen ayrýþmýþ ve gücünü iþçi sýnýfýndan alan birreform partisine dönüþmüþtü. Oysa CHP, devlet par-tisiydi. Kökleri emekçi sýnýflara deðil Osmanlýyönetici sýnýfýnýn bir kanadýna dayanýyordu. Dahasonra kurulan cumhuriyette de CHP elitlerin partisiy-di. Ordu baþta olmak üzere yüksek bürokratlar veyeni palazlanan burjuvalarýn partisiydi CHP. Hattakýrsal kesimde toprak aðalarý, partinin önemlidayanak noktasýydý. Nasýl oldu da CHP "ortanýn Solu"na evrildi? Bu,1960'larda CHP'nin krizi ve ülkenin hýzla sola kay-

2211

MARKSÝST BAKIÞ

CHP ile sosyaldemokrasinin genetikfarklýlýklarý devasaydý.Sosyal demokrasiAvrupa'da iþçi sýnýfýnýnmuhalefet hareketi olarakdünyaya gelmiþti.Marksizmin tesiri altýn-daydý ve iþçi sendikalarýile organik baðlarý vardý.Sosyal demokrasi,zamanla devrimciMarksizmden tamamenayrýþmýþ ve gücünü iþçisýnýfýndan alan bir reformpartisine dönüþmüþtü.Oysa CHP, devlet parti-siydi. Kökleri emekçisýnýflara deðil Osmanlýyönetici sýnýfýnýn birkanadýna dayanýyordu.Daha sonra kurulancumhuriyette de CHP elit-

lerin partisiydi.

Page 23: Marksist Bakis - 28. Sayı

masýyla açýklanabilir. CHP ayakta kalacaksasiyasi yelpazede kendisine bir yer açmalýydý.Sað cenah, Demirel AP'si ve daha radikallertarafýndan doldurulmuþtu. Sol cenahta ise birboþluk vardý, üstelik emekçi sýnýflar sola kay-maktaydý. Bunun dýþýnda sol kulvarý göreceradikal çizgisiyle küçük de olsa yükseliþte olanTÝP kapabilirdi. Yýllarýn kurt politikacýsý ÝsmetPaþa, 1965 seçimleri öncesinde durumu idrakederek TÝP'in yükseliþinin de önünü kesmekiçin ortanýn solu sloganýný ortaya atmýþtýr.Böylelikle TÝP sol kulvardan þarampole itile-cekti. Ýsmet Ýnönü, ortanýn solu çizgisini ilanederek yeni dönemde CHP'nin üstleneceði kri-tik roller için girizgah yapmýþtý. Ýnönü'nün,ortanýn solu çizgisinin en belirgin özelliði anti-komünist olmasýydý. Öyle ki Ýnönü bunu heryerde dillendirip durdu. 70'lerde ülke daha fazla sola kayacaktý. BunuCHP de izledi. Yýldýzý 1960'larda çalýþmabakanlýðý yaptýðý sýralarda parlayan BülentEcevit, arkasýna aldýðý sol rüzgarla ihtiyarÝnönü'yü yenmeyi baþarmýþtý. Ecevit ile birlik-te popülist söylem, en üst düzeye çýkacaktý.Meydanlarý týklým týklým dolduran Ecevit'in adýdaðlara taþlara yazýlýyordu. Ama Ýnönü'denEcevit'e çok net bir devamlýlýk söz konusu idi.Ecevit'in keskin gözükmesine neden olan solpopülizmi, esasýnda çok güçlü olan sokakhareketi ve sosyalist solun önünü kesmekteydi.Ecevit de týpký Ýnönü gibi hýzlý birantikomünistti ve bunu açýk açýk dile getirmek-ten çekinmiyordu. O da týpký Ýnönü gibi burju-va devlete sýký sýkýya baðlýydý. 1970'lerindönüm noktalarýndan biri olan DÝSK'in tabanzorlamasýyla düzenlediði faþizme ihtar eylemve grevlerine bütün gücüyle saldýran o sýralardabaþbakanlýk yapan Ecevit'ten baþkasý deðildi.Her koþulda CHP'ye destek veren TKP gibi solyapýlarýn Ecevit'in sosyalist solun önünükesmeyi baþarmasýnda büyük payý vardýr. 1972 yýlýnda Bülent Ecevit parti baþkanlýðýnageldiðinde her fýrsatta kendisinin ve hareke-tinin Marksist gelenekle bir baðý olmadýðýný,anti-komünist duruþun gereði olarak kendile-rine Ortanýn Solu olarak adlandýrdýðýný dilegetirirken devrimci dalganýn dalgakýraný olmarolünü en iyi þekilde yerine getiriyordu. Bununtemel sebebi de elbette CHP'yi ezip geçecek,sýnýf bilincinin billurlaþtýðý bir devrimci öncübulunmamasýydý. 'Bu düzen deðiþmelidir'diyen Ecevit nasýl deðiþecek sorusu karþýsýndasandýðý iþaret ediyordu. Oysa bir toplumsalbuhran anýnda sandýklar bir hiçti. Kendisibaþkabakan olmuþtu ama emperyalist kapita-listler O'na gerçekte iktidarsýz olduðunu net birþekilde göstermiþlerdi. Sokaktaki daha radikal

solcularý ise en baþta Ecevit'in kendisi sevmi-yordu. Ucu darbeye çýkan bunalým, devrimcimetotlarla çözülemeyince beklenen oldu veemperyalist kapitalistler rahat bir nefes aldýlar. Darbe ile sýnýf radikalizminin bitirilmesi vesosyalist solun yenilgisine raðmen '89 bahareylemlilikleri ile ülke yeniden bir canlanmayaþadý. 90'lar Türkiye'si sosyal demokrasi içinoldukça bereketli yýllardý çünkü, devrimcilerinezildiði ülkede hem gençlik hem emek hareketiyeniden kýpýrdanmaya baþlamýþtý. Bir Ecevitpartisi olan DSP, tekrar su yüzüne çýkan CHP,Halkçi Parti, SODEP, SHP gibi partiler peþi sýrakuruldu. SHP, Türkiye tarihindeki sosyal demokrasiyeen yakýn oluþumdur diyebiliriz. Zaten Ecevit'inDSP'si ile aradaki siyaseten fark da bununlaalakalýdýr. 89 iþçi baharýnýn rüzgarýný arkasýnaalan SHP, 1989'da seçimlerinde %33 oyla zirveyapmýþtýr. Neredeyse bütün iþçi merkezleriSHP'nin kontrolüne geçmiþti. Örgütlü iþçi sýnýfýkadar varoþlara yerleþen kent yoksullarý daSHP'yi desteklemiþlerdi. Ama fiyasko da bun-dan sonra baþlýyordu. Yerellerden sonramerkezi hükümette de iktidara gelen SHPdeneyimi yolsuzluklar, skandallar, ekonomikkrizler ve derin devlet uygulamalarý ilehafýzalara kazýndý. Üstelik ekonomik krizin fat-urasýnýn yoksullara ödetilmesinin altýnda daSHP'nin imzasý vardý. SHP, DEP ile iþbirliðiyaparak Kürtlerin meclise taþýnmasýna aracýlýketmiþ, ama daha sonra dik duramayarak bupolitikanýn altýnda ezilmiþti. Sosyal demokrasi,burjuva siyasetin içinde yer almak istiyorsaneoliberalizme adapte olmak zorundaydý, buadaptasyonun karþýlýðý ise seçmen nazarýndadibi boylamaktý. (Týpký þimdilerde komþuYunanistan'da sosyal demokrat PASOK'unbaþýna gelenler gibi) 1990'larýn ortasýndanitibaren enkaza dönen SHP'nin külleri arasýn-dan Deniz Baykal CHP'si þekillenecekti.

Deniz Baykal CHP'si; 'Devlet

Partisi'ne Dönüþ

CHP geleneðinin saða kayýþ dönemlerindenbirisi de hiç þüphesiz Deniz Baykal dönemindeyaþandý. Artýk partinin sýnýfsal bileþenleri defarklýlýk arz ediyordu: 1989 seçimlerinde kentyoksullarý yüzlerini kitlesel biçimde neolibera-lizmi, Özal'ý ve 12 Eylül yasaklarýný eleþtirenSHP'ye dönmüþtü. SHP'nin yüz kýzartýcýiflasýnýn üstüne CHP'nin elitist ulusalcý çizgisieklenince emekçi sýnýflarýn artýk bu cepheylepek de iþleri kalmadý diyebiliriz. Tabi ki Aleviemekçileri ayýrmak gerekiyor ki onlarýn duru-munu en iyi açýklayan kelime, alternatifsizlik-tir. Ýlk önce 28 Þubat süreci, ardýndan daAKP'nin yükseliþi ile birlikte CHP katý devletçi

2222

11997722 yyýýllýýnnddaaBBüülleenntt EEcceevviitt

ppaarrttii bbaaþþkkaannllýýððýý--nnaa ggeellddiiððiinnddee hheerr

ffýýrrssaattttaa kkeenn--ddiissiinniinn vvee

hhaarreekkeettiinniinnMMaarrkkssiisstt

ggeelleenneekkllee bbiirr bbaaððýýoollmmaaddýýððýýnnýý,,

aannttii--kkoommüünniissttdduurruuþþuunn ggeerreeððiioollaarraakk kkeennddiillee--rriinnee OOrrttaannýýnnSSoolluu oollaarraakk

aaddllaannddýýrrddýýððýýnnýýddiillee ggeettiirriirrkkeennddeevvrriimmccii ddaall--

ggaannýýnn ddaall--ggaakkýýrraannýý oollmmaarroollüünnüü eenn iiyyiiþþeekkiillddee yyeerriinneeggeettiirriiyyoorrdduu..

BBuunnuunn tteemmeellsseebbeebbii ddee eellbbeettttee

CCHHPP''yyii eezziippggeeççeecceekk,, ssýýnnýýff

bbiilliinncciinniinnbbiilllluurrllaaþþttýýððýý bbiirrddeevvrriimmccii öönnccüü

bbuulluunnmmaammaassýýyyddýý..''BBuu ddüüzzeenn

ddeeððiiþþmmeelliiddiirr''ddiiyyeenn EEcceevviitt

nnaassýýll ddeeððiiþþeecceekkssoorruussuu kkaarrþþýýssýýnn--ddaa ssaannddýýððýý iiþþaarreetteeddiiyyoorrdduu.. OOyyssaabbiirr ttoopplluummssaall

bbuuhhrraann aannýýnnddaassaannddýýkkllaarr bbiirr

hhiiççttii..

MARKSÝST BAKIÞ

Page 24: Marksist Bakis - 28. Sayı

bir çizgi tutturdu. CHP'nin siyaset dili, kimi zaman salt tür-bana odaklanarak, toplumu yaþam biçimleri üzerindenayýrdýkça kazanan AKP oldu. Laik yaþam biçimini benim-seyenlerle muhafazakarlar arasýndaki bölünmedenkazançlý çýkan hep AKP olacaktý. Üstelik bu kutuplaþmaAKP tercihinin pekiþmesi anlamýna geliyordu. Bunundýþýnda sözde solcu bir parti olma iddiasýndaki CHP'ninezilen Kürt halkýndan sýfýr destek almasý da partinin ayrým-cý çizgisinin ne boyutlarda olduðunu gösteriyordu.

Kýlýçdaroðlu Dönemi

CHP'nin iniþli çýkýþlý çizgisi, Kýlýçdaroðlu ile farklý birboyut kazanmaya baþladý. Partinin ulusalcý kesimleri halaetkili olsalar da büyük oranda yönetici kadrodan uzak-laþtýrýldýlar. Kürt sorunu konusunda daha ýlýmlý görünmeyegayret eden Kýlýçdaroðlu'nun söylemi, CHP'nin bir devletpartisi olma ve askeri vesayeti desteklemediði konusundakendisini ispata giriþmeye çalýþtý. Seçim döneminde yoksulailelerin temsil edildiði videolar eþliðinde reform vaatlerisýralanýyor, sosyal demokrat söylem yeniden CHP'de günyüzüne çýkmaya baþlýyordu. Kýlýçdaroðlu gibi yetersiz birbaþkan önderliðindeki parti bile yüzünübirazcýk olsun emekten yana birsöyleme döndüðü vakit Ýstanbul gibi birproleter þehirde oylarýný AKP ile yarýþa-cak düzeye çýkarabilmiþti. Fakat CHP'nin seçim süreçlerindekiyoksul halk vurgusunun fýrsatçýlýktanbaþka bir þey olmadýðý gözüktü. Solunsurlar liste dýþý býrakýldý, sað kökenli-ler, kapitalistler ve eski bürokrat artýk-larý koltuklarý kaptýlar. PartininNATO'cu, piyasacý çizgisinde birdeðiþiklik olmadý. Kürt sorunukonusunda sinik parti liderliðinin liberalsöylemlerini aþarak milliyetçi çýkýþlaryapan ulusalcý kanat partiden tasfiyeedilme yoluna da gidilemiyor. Seçimleryaklaþýrken ulusalcý oylarý MHP'ye kap-týrmamak telaþý ile Birgül Ayman Gülergibi isimler partide muhafaza edilmeye devam ediliyor.Kýsacasý sola kayýþ deðil, bir týkanma durumu CHP'yehakim. Ülkedeki seçim sistemi giderek iki parti sisteminedönüþtüðü için CHP seçimlerde belirli bir oyu yine alacak-týr. Ama, AKP'nin zaferini engellemek, iþte bu çok zor.Tersine AKP o kadar agresif ki bir yandan CHP'libelediyelere polis operasyonlarýyla nefes aldýrmazkendiðer yandan yaklaþan yerel seçimler öncesinde kurallarýdeðiþtirerek CHP'li belediyeleri kapma peþinde. Normaldebüyükþehir belediyesi sýnýrýnda bulunmayan ilçe veköylerdeki seçmenler de (yani ildeki bütün seçmenler)büyükþehir için oy kullanabilecekler. Bunun anlamý þehirmerkezlerindense kýrsalda güçlü olan AKP'nin Mersin,Antalya, Eskiþehir gibi "kaleleri" düþürmeye yaklaþtýðýdýr.Ordu'yu bile büyükþehir yaparak belediye baþkanlýðýnýkapmak derdinde olan AKP, bu yüzden Ýstanbul'daki

Ordulularý kent nüfusuna kaydettirerek büyük þehirstatüsüne geçmek için gerekli olan 750 bin nüfus sýnýrýnýgeçmeyi amaçlamaktadýr. Ne yaptýðýný gayet iyi bilen AKPkarþýsýnda beceriksiz CHP'nin pek þansý olacakmýþ gibigörünmüyor. Týkanmýþ durumdaki CHP otobüsü bir kezdaha gözü kapalý duvara toslayacaða benzer. Yaklaþanyerel seçimlerde CHP'nin AKP'ye atabileceði en büyük golÝstanbul'da olabilirdi. Kürt emekçilerin yoðun olarakyaþadýðý Ýstanbul'da CHP, B.Ayman Güler'in ýrkçý söz-lerinden sonra Kürtler'den ne yüzle oy isteyecek. Yerelseçimlerden önce anayasa referandumu söz konusu olursatek silahý çalýþkan bir kampanya yapmak olan KýlýçdaroðluKürt illerine bu sözlerden sonra nasýl gidecek?

Sonuç

CHP, 1960'larda ve 1970'lerde iþçi sýnýfýnýn sola kayýþýkarþýsýnda düzen adýna emniyet sübabý vazifesi görmüþtü.89 Ýþçi Baharý'nýn rüzgarlarýndan istifade eden SHP'nin adýmüteahhit partisine çýkmýþtý. Deniz Baykal CHP'si (EcevitDSP'si ile beraber) toplumsal bölünmeyi sýnýfsal olandankoparýp yaþam biçimleri üzerine kaydýrarak AKP'ye en

büyük iyiliði, emekçilere en büyükkötülüðü yapmýþtý. KýlýçdaroðluCHP'si ise tarihteki anlamýný sadeceKürt sorunundaki reform sürecinetakoz olmaktan çýkmasýnda bulacaðabenziyor. Güçlü bir ekonomik krizufukta belirmezse fazla geçmedenCHP'de yeni bir dönemin kapýlarýaçýlacaktýr. Emekçi sýnýflar AKP iktidarýnda çokþey kaybettiler. Sýnýf bilinçli emekçilerAKP iktidarýndan bunaldý. CHP'nin isekendisine hayrý yok. Kaldý ki þimdikiCHP'den daha solda olan SHP ikti-darýnýn emekçilere ne kazandýrdýðýnýunutmamak gerekir. Neticede iþçi sýnýfý1990'larda da hiç iyi durumda deðildi.Efsaneleþmiþ Ecevit CHP'si de yazýda

belirttiðimiz gibi özünde sömürüdüzenin korumasýný yapmamýþ mýdýr?Peki AKP'den nasýl kurtulunacak? Herkesin cevabýnýgörmek istediði soru bu. AKP, gitse gitse "sokak"sayesinde gidecektir. Müslüman Kardeþler'in Mýsýr'dakisokak eylemleriyle nasýl sallandýðýný gördük. Bilinmelidirki bizde de AKP'ye bilenen yeni bir eylemci kuþaðý alttanalta mayalanmaktadýr. Vurgunculuða, ucuz emek cennetiolmaya, polis baskýsýna, baðnazlýða bilenen yeni bir genç-lik politize olmaktadýr. Gelmesini umduðumuz, mücade-lesini verdiðimiz bu dalga, CHP sýnýrlarýný kat ve kat aþýpsömürü sisteminin sýnýrlarýný zorlayacaktýr. Gerçekdönüþüm de zaten buradan doðru olacaktýr. Böyle birdurumda CHP ya da benzerlerinin geçmiþte oynadýðý roledikkat etmek gerekecektir.

Ekin Akçay

2233

MARKSÝST BAKIÞ

Peki AKP'den nasýlkurtulunacak? Herkesincevabýný görmek istediðisoru bu. AKP, gitse gitse

"sokak" sayesindegidecektir. MüslümanKardeþler'in Mýsýr'daki

sokak eylemleriyle nasýlsallandýðýný gördük.

Bilinmelidir ki bizde deAKP'ye bilenen yeni bireylemci kuþaðý alttan

alta mayalanmaktadýr.

Page 25: Marksist Bakis - 28. Sayı

2244

MARKSÝST BAKIÞ

Sýnýf mücadelesinde 1917 Ekim Devrimi, bir doruknoktasýdýr. Nihayet, eþitlik ve özgürlüðe zengin umut-lar; her türlü yerleþik yapýya, sömürüye ve haksýzlýðaölüm vaad eden proleter devrim gelip çatmýþtý. Buzaferin arka planýnda K.Marks ve F.Engels'in yarattýðýdevrimci gelenek bulunmaktadýr. Zaferin mimarý ise

Bolþeviklerdir -tutkuluenternasyonalistler,e m e k ç ir a d i k a l i z m i n i nönderleri, egemensýnýflarýn uzlaþmazkarþýtlarý, inatçý veenerjik aktivistlerintoplamý olarak-Bolþevikler veliderleri Lenin. Emperyalizm, ulusalsorun, diyalektikmateryalizm, devletteorisi gibi alanlar-daki teorik çalýþ-malarý, Lenin'i Lev

Troçki, RosaLuksemburg, A.Gramsci gibi çaðýnýn en önde gelenMarksist teorisyenlerinden birisi yapar. Leninizmdenasýl anlaþýlansa proleter devrimin baþarýsý için olmazsaolan yeni bir örgüt teorisini geliþtirmesi ve bunuhayata geçirmesidir. Ekim Devrimi'nin muzaffer oluþu ancak Leninistörgütlenmenin baþarýsý ile açýklanabilecekken, yenil-giye uðrayan birçok devrimin kötü kaderi ise diðerbirçok yan etmenin yanýsýra esas olarak devrimciöncünün eksikliði ile açýklanabilir. Dünyada halihazýr-da yürüyen sýnýf mücadelesinin doruk noktalarý olanYunanistan ve Mýsýr, bir kez daha Leninizmin tarihselgeçerliliðini ispatlýyor. Bu ülkelerdeki büyük ayaklan-malar ve þiddetli sýnýf mücadelelerinin, her þeydençok, devrimci liderlik konusundaki boþluðunyakýcýlýðýný yaþadýðýný kim inkar edebilir? Mýsýr'dasosyalist sol kanattaki zayýflýk ve daðýnýklýk, herkesinhemfikir olduðu bir konu iken Yunanistan örneði,sorunun baþka bir yönünü iþaret ediyor: Ýþçi sýnýfýnýndaðýnýklýðý sendikalar, çeþitli reformist ve uzlaþmacý

eðilimler tarafýndan farklý farklý þekillerde gide-rilebilir, ama eðer örgütlü alaný oportünist eðilimlerbaþtan baþa kaplýyorsa týkanmayý aþmak mümkünolamýyor. Yani sorun sadece kitlelerin örgütsüzlüðüdeðildir. Örgütlülüðün niteliði de bir o kadar önem-lidir. Kapitalizmin son krizi, Mýsýr ve Yunanistan'daki sondeneyimler ile beraber, Leninizm tartýþmalarýnda "pat-lama" olmasýný bekleyebilirdik. Nitekim son yýllardaK.Marks'ýn çalýþmalarýna, özellikle de ekonomik krizvesilesiyle, ilginin iyice arttýðý bilinmektedir. Amasýnýrlý devrimci Marksist eðilimler dýþýnda Leninizmiçin durum bu deðil. Bunun en büyük sebebi,Leninizmin kötü þöhretli Stalinizmle eþ deðer tutul-masýdýr. Stalinizm, solda egemen olduðu neredeyse 65yýl boyunca bunu propaganda etti. Burjuvalar daLeninizmi karalamak için bu fýrsatý kaçýrmadýlar veStalin'i Lenin'in devamcýsý olarak lanse ettiler. Bunagöre Stalin'in tek adam diktatörlüðü, idelojisi, polisdevleti uygulamalarý vb.'nin hepsi, Leninizmin yansý-malarýdýr. Stalin'in bütün bir Leninist kuþaðý yoketmesi, iþçi sýnýfýný politik bir özne olarak paramparçaetmesi ve milliyetçi Rus devlet geleneðinin çýkarlarýiçin Marksist-Leninist ideolojiyi baþtan aþaðý çarpýt-masý ve daha sayabileceðimiz nice karþý devrimciörnekler bir yana, bir figür olarak Lenin ile Stalinarasýnda da daðlar kadar fark vardýr. Alçak gönüllüðü,gösteriþten ve yalakalýktan nefret etmesi, kuruludüzenle uzlaþmazlýðý ile her zaman tartýþan ve iknaetmeye çalýþan büyük deha Lenin ile Kremlin despotuher açýdan taban tabana zýttýr. Her dürüst tarih ve teoriokumasý, aradaki uçurumu ortaya sermekte zorlan-mayacaktýr. Bu yazý dizisinin ilk bölümünde Leninist örgütlenmeteorisinin ana hatlarýný ortaya koymaya çalýþacaðýz.Daha sonraki bölümde ise Rus Devrim tarihindeLeninizmin hangi yollardan geçerek en ileri biçiminialdýðýnýn izini süreceðiz.

Kendiliðindenlik ve Tarihe Müdahale

Komünist Manifesto'da vurgulandýðý gibi tarih, sýnýfmücadelesinin tarihidir. Ezilen sýnýflarla hakimsýnýflar, bir karþýtlýk iliþkisi ile varolurlar. Bu varoluþ,kendiliðinden bir eðilim olarak, mücadelenin aralýk-sýzlýðýný ifade eder. Bir iþçinin tuvalette geçireceði

LLEENNÝÝNNÝÝZZMM

Page 26: Marksist Bakis - 28. Sayı

fazladan birkaç dakika, sömürüye karþý pasif birdireniþten baþkasý deðildir. Bir iþyerinde çaymolasýnýn 5 dakika kýsa ya da uzun tutulmasý ilebüyük bir ayaklanma arasýndaki her þiddettekimücadele, kendiliðinden mücadelenin sýnýrlarýdahilindedir. Söz gelimi Mübarek'in devrilmesi vesonrasýnda devam eden devrimci süreç, esasolarak kendiliðindeliðin ürünüdür. Ayný þekildedünya sýnýf mücadelesi tarihinde sayýsýz iþçiemekçi atýlýmý, kendiliðindenliðin aðýr bastýðý birdüzlemde ortaya çýkmýþtýr. Ne var ki kahramanlýk-larla dolu bu örneklerin hiçbirinde kapitalizmekarþý zafer kazanýlamamýþtýr. Leninizmin iþaretettiði nokta da burasýdýr. Sömürü zincirlerini kýra-cak proleter devrimin baþarýsý için kendiliðinden-lik yeterli deðildir. Zafer için, sistemin krizi

s ü r e g i d e r k e n ,devrimci liderliðiniþçi sýnýfýna, iþçisýnýfýnýn da toplum-daki bütün ezilen-lere yön verebilme-si þarttýr. Marksizm,Gramsci'nin iþaretettiði gibi, özüitiberiyle bir eylemfelsefesidir vekadercilik ile bað-d a þ m a z .Marksizmin buyönünün mantýksal

sonuçlarýna ulaþmasý iseLeninizm ile olmuþtur.Leninizm, kendiliðindenmücadelelerle güçlenendevrimci iþçilerin mücade-lenin liderliðini elealmasýdýr ve bu haliyle ta-rihe yapýlmýþ iradi birmüdahaledir. Leninizm örgütlenmesorunsalýný temel olaraksýnýf mücadelesinde etkiliolabilme baðlamýnda elealýr. Etkili olabilmek iseiþçi sýnýfýnýn devrimini

yakýnlaþtýrmak içindir. Leninist örgüt, devrime li-derlik etmek için varsa devrimci öncünün poli-tikasýnýn asýl belirleyeni de devrimin çýkarýna olanpozisyon hangisidir sorusunun cevabýdýr. Ulusalsorun, emperyalist savaþ vb. konularda en çarpýcýörnekleriyle gözlemlenen durum, Lenin'in proleterdevrime odaklanýþýnýn göstergesidir. Kapitalizm kendi içi dinamikleri nedeniyleistikrarlý biçimde istikrarsýzlýk içerisine sürüklenir.Ekonomik kriz, iþsizlik ve yoksulluðu astronomik

bir hýzla büyütür. Ýþçi sýnýfý, köylüler, küçük burju-valar, emekliler ve gençler, krizin yaþamlarýný altüst ettiði milyonlarca insan, kriz dönemlerinderadikalleþir ve keskin politik mücadelelere açýkhale gelirler. Mücadele þiddetlenir, egemen sýnýfpanikler. Eðer bu dönüm noktasýnda iþçi sýnýfýnaliderlik edebilecek- kitleselliði, iþçi sýnýfýnda oluþ-turduðu güven ve devrimci politika anlamýnda- birLeninist örgüt varsa, ancak o zaman, bir proleterdevrim mümkün hale gelir. Kapitalist sisteminkrizleri ve buna paralel olarak kendiliðindenmücadeleler, týpký bugün Akdeniz vahasýndaolduðu gibi, tarih boyunca oldukça sýk bir þekildekarþýmýza çýktý, çýkacak da; ama iþçi sýnýfýnýnLeninist örgütlülüðünü yaratmak o kadar kolaydeðil. Leninist geleneðin inþa edilmesinde gösteri-lecek baþarýlar, dünya iþçi sýnýfý ve ezilenlerininemperyalist kapitalist sistem karþýsýnda savun-masýz olmamasý anlamýna gelecektir.

Ýnþa Süreci Olarak Leninizm

Leninist örgütlülüðü bu noktada biraz açmakgerekli. Leninist örgüt iþçi sýnýfýnýn devrimciunsurlarýný biraraya getirmeye çalýþýr. Yani,Leninist örgüt, heterojen bir toplam deðildir. Aktifdevrimcilerden oluþan, merkezleþmiþ disiplinliyapýsýyla sýnýf mücadelesine emekçiler lehine iradimüdahalelerde bulunan politik bir savaþörgütüdür. Sýnýfýn mücadeleci ileri unsurlarý, tektek ya da küçük gruplar halinde, ülke genelindebirbirinden baðýmsýz ve habersiz olarak, üretimsürecine katýlýrlar. Bu halleriyle devrimci sýnýfmücadelesine katkýlarý olabildiðince sýnýrlýdýr.Leninist prensip, bu unsurlarý biraraya getirilme-siyle oluþturulan aygýtla iþçi sýnýfýný ilgilendirenbütün kavgalara müdahale etmeyi hedefler. Buçerçevede Leninist örgüt, sadece iþyeri odaklýekonomik mücadeleler içerisinde yer almaz, iþçisýnýfýnýn geneline hitap eder. Kapitalist hege-monyaya karþý iþçi sýnýfýna devrimci politikaylagider, mümkün olan en geniþ kesimleri devrimcipolitikanýn etkisi altýna almaya çalýþýr. Kapitalistsýnýfýn en büyük silahlarýndan birisi, iþçi sýnýfýnýbölerek sýnýfýn birliðini parçalamaktýr. Leninistörgüt, buna karþý, iþçi sýnýfýnýn birliði içinmücadele eder, bu yüzden, iþçi sýnýfýný bölen ayrýþ-malara karþý durur ve her zaman ezilenlerin safýnýtutar. Bu yüzden de "aþýrý" fikirlere sahip Leninistörgüt, geniþ yýðýnlarýn radikalleþtiði dönemlerdýþýnda küçük bir azýnlýk örgütüdür. Buradan poli-tik radikalleþmenin baþlayacaðý ana kadar öylecebir kenarda oturup beklemek gerektiði çýkarýlma-malýdýr. Ýlk olarak, kapitalizmin kriz dönemlerindeortaya çýkacak devrimci olasýlýklardan yararlana-bilmek için devrimci öncünün yeterli kadrobirikimine sahip olmasý zorunludur. Nicelik venitelik açýsýndan yeterli kadro birikiminin zorunlu-

2255

MARKSÝST BAKIÞ

EEmmppeerryyaalliizzmm,, uulluussaall ssoorruunn,,ddiiyyaalleekkttiikk mmaatteerryyaalliizzmm,, ddeevvlleetttteeoorriissii ggiibbii aallaannllaarrddaakkii tteeoorriikkççaallýýþþmmaallaarrýý,, LLeenniinn''ii LLeevv TTrrooççkkii,,RRoossaa LLuukksseemmbbuurrgg,, AA..GGrraammsscciiggiibbii ççaaððýýnnýýnn eenn öönnddee ggeelleennMMaarrkkssiisstt tteeoorriissyyeennlleerriinnddeennbbiirriissii yyaappaarr.. LLeenniinniizzmmddeenn aassýýllaannllaaþþýýllaannssaa pprroolleetteerr ddeevvrriimmiinnbbaaþþaarrýýssýý iiççiinn oollmmaazzssaa oollaann yyeenniibbiirr öörrggüütt tteeoorriissiinnii ggeelliiþþttiirrmmeessiivvee bbuunnuu hhaayyaattaa ggeeççiirrmmeessiiddiirr..

Page 27: Marksist Bakis - 28. Sayı

luðu, Leninizmin ayný zamanda bir inþa süreci olduðunaiþaret eder. Bunun anlamý, iþçi sýnýfý içerisinde devrimciunsurlarla buluþmak, sempatizan unsurlarý eðitmek vedevrimcileþtirmek ile yeni taraftar aðlarý geliþtirmek içinaralýksýz bir çaba içerisinde olmaktýr. Bu da ancak sýnýfmücadelesine doðrudan katýlým ile yani aktivistliklemümkündür. Devrimci Marksist bir örgütün inþasý ancak"devrimci politika" temelinde gerçekleþtirilebilir. Ýþçi sýnýfýile salt ekonomik mücadeleler, sendikal alan ve sosyalbaðlar vasýtasýyla kurulan iliþkilerden ekonomist-reformisteðilimden baþkasý çýkmayacaktýr. Devrimci Marksist politikanýn emekçi yýðýnlar ve gençliðegötürülmesi, sýnýf mücadelesinin geri olduðu dönem-lerde Leninist saflara katýlmayan geniþ emekçigruplarýnýn da siyasi ajitasyon vasýtasýyla birçeþit eðitim almasý anlamýna gelecektir.Giriþilen mücadelerdeki saðlam duruþsayesinde uzun vadede iþçi sýnýfýnýn güvenikazanýlacak, atlatýlan birçok badire vesayýsýz deneyimle Leninist örgüt, kendisininitelik olarak geliþtirecek ve bu süreçboyunca da gerekli kadro birikimi vetaraftar gruplarý elde edilecektir. Ýnþasürecinin en önemli noktalarýnýn baþýndadevrimci partinin taktiklerini ve prog-ramýný kitle hareketi sýrasýnda test etmesigeliyor. Devrimci partinin izleyeceðisiyaset her duruma uyan donuk bir þablondeðildir. Mutlaka mücadele sýrasýndasýnanmasý gerekir. Leninist parti, sadeceöðretmen deðil, ayný zamanda öðrencidir debu yüzden sýnýf mücadelesine aktif katýlým,partinin politikalarýný test etmesi ve kendiniyenilemesi için olmazsa olmazdýr. Lenin veBolþeviklerin kendi deneyimi bu konuda birsürü parlak, aydýnlatýcý örneklerle doludur. Bütünbunlar, Leninizmin bir inþa sürecini ifade ettiðinigöstermektedir. Kendiliðindelik ve devrimci liderlik arasýnda inþa süreciaçýsýndan diyalektik bir iliþki vardýr. Kendiliðinden giri-þilecek eylemler en þiddetli patlamalarda bile burjuvaziyiyenemeyecektir. Diðer taraftan Leninist örgüt de ancakkendiliðinden mücadeleler sayesinde kendisini var edebilir.Leninist örgüt, bir mezhep deðildir, kaderi sýnýf mücade-lesinin akýþýyla ortaktýr. Kendiliðinden geliþen mücadelel-er, Leninist inþa sürecini hýzlandýracakken tersi durumdasýnýf mücadelesinin büyük gerilemeler yaþadýðý dönem-lerde devrimci öncü saflarýndaki gerilemeleri frenlemeyeçalýþacaktýr. Sýnýf mücadelesinin ileri ya da geri dalgalan-malarýna açýk olan bu inþa süreci, proletaryanýn silahlýayaklanma ile iktidara geçirmesi sürecine kodlanmýþtýr vebu sürece liderlik edecek partinin nitelik ve nicelikselgeliþimini ifade eder.

Demokratik Merkeziyetçilik

Leninist parti teorisi, bütün sömüren sýnýflara karþý iþçisýnýfýnýn baðýmsýz sýnýf çýkarlarýný savunan, iþçi sýnýfýnýn

her mücadelesine pratik önderlik saðlamaya çalýþan, iþçil-erle yakýn iliþkiler kurup kalýcý baðlar geliþtiren devrimciiþçilerin merkezileþmiþ örgütüdür. Merkezileþme, devrimcipartinin aldýðý kararlar ve izlediði stratejinin tüm birimler-ince enerjik bir disiplinle hayata geçirilmesidir. Bu anlam-da Leninist örgüt, kendi içerisinde federatif, otonomist,yerelci ve genel olarak gevþek iliþkilere izin vermez.Yüksek derecede merkezileþmiþ emperyalist kapitalist sis-tem karþýsýnda daðýnýk bir politik profilin tutunma þansýolamaz. Öte yandan Leninist partinin merkeziyetçiliðibürokratik deðildir. Partinin en üst organý olan partikongrelerinde kadrolar sorumlularý seçer ve izlenecek

strateji ve taktikler kadrolar tarafýndan tartýþýlarakkarara baðlanýr. Demokratik merkeziyetçilik,

eylemde birlik, tartýþma ve eleþtiride özgürlükanlamýna gelir. Söz konusu olan, parti prog-ramýnýn sýnýrlarý içerisinde kesin kararavarýlana kadar eleþtiri özgürlüðü, ama kararalýndýktan sonra da uygulamadaki birlik vedisiplindir. Alýnan kararlara partinin bütünbirimlerinin katýlýmý zorunludur. Herhangibir karar uygulandýktan sonra sonuca göretekrardan alýnan kararýn doðruluðunu göz-den geçirilebilinir. Tartýþma özgürlüðü,uygulamadaki birlik ve disiplinle el eleyürümek durumundadýr. Ancak bu can-lýlýðý elde etmiþ bir gelenek geleceðikucaklayabilecektir.Merkezileþmenin bir diðer kritik anlamý dadevrimci mücadelenin bütün zorluklarýnagöðüs gerebilmek ve sýnýf mücadelesinde

istikrarý yakalayabilmek için donanýmlýolmaktýr. Sýnýf mücadelesinin tarihi,

emperyalist kapitalist sistemin kendisineyönelen tehditlere karþý, her türlü katliam ve

zorbalýða baþvurabildiðini sayýsýz kez ispat-lamýþtýr. Ancak burjuva demokrasisine aþýk sol

liberaller, var olan ve gelecekte de þiddetlenmesigayet mümkün olan burjuva devlet baskýný göz ardý ede-bilirler. Sert ve elveriþsiz koþullara karþýn mücadeleyiistikrarlý bir þekilde sürdürebilmek için merkezi disiplinlibir örgütlenme þarttýr. Legal siyaset yapmanýn yollarýtýkandýðýnda devrimci sýnýf mücadelesini yürütmek içingerekli olan gizliliði merkeziyetçilik olmadan düþüne-mezsiniz. Benzer þekilde sýnýf mücadelesinin aðýr yenil-giler yaþadýðý dönemlerde devrimci sýnýf mücadelesininistikrarýný yine Leninist örgüt ayakta tutabilir. Kitlelerdederin demoralizasyonun yaþandýðý, devrimci saflardankaçýþýn hýzlandýðý evrelerde kontrollü geri çekilmeyibaþarabilmek de ayný ölçüde bir meziyettir. Mümkünolduðunca çok sayýda kadroyu ve taraftar çevresinimücadelede tutabilmek, sýnýf mücadelesinin toparlanmayabaþladýðý dönemlerde Leninist örgütün daha hýzlý bir þe-kilde öne çýkmasýný saðlayacaktýr. Bütün bunlar açýsýndandemokratik merkeziyetçilik etrafýnda kenetlenmiþ, savaþmotivasyonunu her zaman yüksekte tutan bir liderler

2266

MARKSÝST BAKIÞ

“Temelindeilke olmayan

örgüt anlamsýzdýrve pratikte iþçileri

iktidardakiburjuvazinin zavallý

bir eklentisinedönüþtürür... Bu nedenle

sýnýf bilinçli iþçilerasla unutmamalýdýrlarki ciddi ilke ihlalleri

bütün örgütseliliþkilerin daðýlmasýný

zorunlu kýlar.”(Lenin TopluEserleri, c.11,

s.320)"

Page 28: Marksist Bakis - 28. Sayı

örgütü olmazsa olmazdýr. Leninist parti ayný zamanda bir ayaklanmaörgütüdür. Proleter devrimi zafere götürecekþey baþarýlý bir ayaklanmadan baþkasýdeðildir. Ayaklanma, doðasý gereði saðlam birplan ve bunu hayat geçirmek için gerekli mut-lak bir gizlilik, disiplin ve eþgüdüm gerektirir.Ayaklanma koþullarýnýn ve arkasýndangelebilecek olan kaos ya da iç savaþ benzeriþartlarýn altýndan kalkmak için de mutlak birirade birliði gereklidir. Bütün bunlar da mut-lak anlamda merkezileþmeyi zorunlu kýlacak-týr. Leninist örgüt, ayaklanmaya ve geçiþsürecine öncülük edecektir, ama kurulacakiþçi hükümeti Leninist örgütün tek parti ikti-darý olmayacaktýr. Ýþçi devriminden yana olanbütün eðilimler, yeni devletin iktidar organlarýolan konseyler (sovyetler) aracýlýðýylaseçildikleri ölçüde, yeni iþçi hükümetindebulunacaklardýr. Nitekim Rusya'daki ilk iþçiiktidarýnda Sol-Sosyalist DevrimcilerBolþeviklerle beraber görev almýþlardýr.Buradan çýkarýlmasý gereken sonuç, LeninistParti'nin amaç deðil, iþçi iktidarý için bir araçolduðudur.

Leninizm Hayatýn Diyalektiðinin

Ürünüdür

Ýþçi sýnýfý, tarih dýþý donuk bir kategori deðil,tersine kimi zaman öne çýkan kimi uzunzamanlar geride duran, farklý sektörleriyle,farklý örgütlülük ve bilinç seviyeleriyle,sürekli deðiþim ve hareket halinde olan büyüktoplamdýr. Örgütlenme konusunda Leninistliderlik anlayýþýnýn temeli, bu büyük eþitsiz-likler ve hareketten kaynaklanýr. KonuyuTroçki'nin kullandýðý bir metaforla açýkla-yalým. Troçki 5 kiþilik bir iþçi toplamýndanbahseder: "Bunlardan birincisi her zamanmilitandýr, ezilenlerden yanadýr ve giriþilenher mücadelede en öndedir. Diðer bir iþçi isetam anlamýyla gericidir, cennete giriþ için birgrev yapýlsa onda bile grev kýrýcýdýr. Gerikalan 3 iþçi ise bu ikisinin arasýndadýr ve kimizaman bu gerici iþçinin, kimi zaman dadevrimci iþçinin etkisi altýna girer. Ýþtedevrimci örgüt bu beþ iþçi arasýndaki devrim-ci iþçi gibi olan iþçileri birleþtirir, organizeeder, onlara güç, bilinç ve mücadele geleneðiverir, böylelikle de ortadaki diðer 3 iþçisonunda devrime kazanýlýr." Önderliðin gerekliliði, yaþamýn diyalektiðin-den kaynaklanýr. Lenin bunu þu þekildeözetler: "Kesinlikle bilinç düzeyi ile eylemdüzeyi arasýndaki farklýlýklar olduðu için par-tiye yakýnlýðýn ölçüsünde bir ayrým yapýl-malýdýr… kapitalizmde, bütün sýnýfýn ya da

hemen hemen bütün sýnýfýn kendi öncüsünün,kendi sosyal demokrat partisinin bilinçdüzeyine yükselebileceðini düþünmek…kuyrukçuluk olur." (Bir Adým Ýleri, Ýki AdýmGeri, s.199)Bundan Leninist parti modelinin elitist olduðuçýkarýlmamalýdýr. Normal þartlarda iþçisýnýfýnýn büyük çoðunluðu egemen fikirlerinetkisi altýndadýr. Atýlým dönemlerinde budeðiþse bile yine de büyük bir iþçi kesimi geriveya çeliþkili fikirlere sahip olmaya devamedecektir. Burjuvazinin iþçi sýnýfý karþýsýndaatacaðý adýmlarla mücadele eden, bir yandanda iþçi sýnýfý içerisindeki oportünist eðilimler-le hesaplaþmak zorunda olan Leninist partininbu kavgalarý yürütebilmesi için yüksek birilkesellik çýtasý bulunmalýdýr. Örneðin Kürtsorununda þovenist zehirden sýyrýlamamýþ biroluþumun devrimci kýstaslar ölçüsündedavranmasýný bekleyemezsiniz. Bu gibi konu-larda verilecek ödünler partiyi geriye götüre-cektir. Lenin'in vurguladýðý gibi bu haliyle departinin devrimci bir iþlevi görmesi mümkünolmayacaktýr. "Temelinde ilke olmayan örgütanlamsýzdýr ve pratikte iþçileri iktidardaki bur-juvazinin zavallý bir eklentisine dönüþtürür..Bu nedenle sýnýf bilinçli iþçiler asla unutma-malýdýrlar ki ciddi ilke ihlalleri bütün örgütseliliþkilerin daðýlmasýný zorunlu kýlar. (LeninToplu Eserleri, c.11, s.320)" Diðer seçenek isebu heterojenlikten kurtulmaktýr. Bunun anlamýda ilkesellik konusunda ödün vermemektir.Bu da Leninist öncüye küçük ve tecrit edilmiþbir grup görüntüsü kazandýrsa da oportünizmekarþý mücadeleden ödün verilmez. Bir yandandevrimci ilkeselliði yüksek düzeyde tutmak,diðer yandan da iþçi sýnýfý ile baðlarýkuvvetlendirmek ve örgütlenmek, oldukçagüç bir iþtir. Bu zorluðun üstesinden gelin-mesinin yolu, kitlelerle baðlarý geliþtirecekyollarý bulmak konusunda taktik esneklik,zenginlik ve yaratýcýlýk göstermektir.Bolþeviklerin Ekim devrimine giden süreçtebu konuda müthiþ bir dehaya sahip olduklarýnýgörüyoruz.

Oportünist Engellerin Aþýlmasý

Proletarya, sýnýf mücadelesinin geri olduðudönemlerde egemen sýnýfýn fikirsel hege-monyasý altýndadýr. Sýnýf mücadelesinin þid-detlendiði burjuva hegemonyasýnýn kýrýldýðýatýlým dönemlerinde ise milyonlarca kiþidenoluþan ve fikirsel açýdan oldukça heterojenolan emekçi yýðýnlarýn toplumun kader anýndaortak bir strateji izlemesi mümkün deðildir.Böylesi dönemlerde proleter saflardakidaðýnýklýk, emperyalist kapitalizmin toparlan-

2277

"Kesinliklebilinç düzeyi

ile eylemdüzeyi arasýn-daki farklýlýk-lar olduðu için

partiyeyakýnlýðýn

ölçüsünde birayrým

yapýlmalýdýr…kapitalizmde,bütün sýnýfýnya da hemenhemen bütünsýnýfýn kendiöncüsünün,kendi sosyal

demokratpartisinin

bilinçdüzeyine

yükselebile-ceðini

düþünmek…kuyrukçulukolur." (Lenin,

Bir AdýmÝleri, Ýki

Adým Geri,s.199)

MARKSÝST BAKIÞ

Page 29: Marksist Bakis - 28. Sayı

masý için büyük bir fýrsattýr. Burjuvazinin yapacaðýhamleler karþýsýnda devrimci önderlik olmadan iþçisýnýfý ve ezilenler, ne kadar kahramanca mücadelelersergileseler de aslýnda savunmasýzdýr. Oysa sýnýfmücadelesinin gündemine gelen acil sorunlarkarþýsýnda çözümler üreten, burjuvazinin hamleleriniboþa çýkaran, oportünistlerin maskesini düþüren ve

karþý hamlelerle sisteminçözülüþünü hýzlandýran birstrateji ancak bir önderliksayesinde mümkün olabilir.Bu konuda Yunanistan epeyaydýnlatýcý bir örnek olabilir.Bilindiði gibi ekonomik iflaskoþullarýnda Yunanistan burju-va sistemi çözülmek tehlikesiile karþý karþýya kaldý. Budurumda Yunanistan'ýnidaresinin nasýl AB, IMF,Dünya Bankasý gibi ulus-lararasý emperyalist kapitalistkurumlarca devralýndýðýnýyaþayarak gördük. Eskibaþbakan Papandreu'nunkesinti paketlerini halkoyunasunacaðýný dünyaya açýkladýk-tan sonra apar topar "kenaraçekilip" kararýndan vazgeçiri-liþi, kapitalist merkezileþ-menin ulusal sýnýrlarý nasýl daaþtýðýný gözler önüne serdi.Tersinden iþçi sýnýfýnýn taban-dan yükselttiði onca enerjiyeraðmen kesinti paketlerininhiçbirini engelleyememesibaþlý baþýna liderlik sorunu ilealakalý. Burada çok önemli birnoktaya daha geliyoruz.Kapitalist sistem, krizleberaber kýrýlma noktasýnýnkýyýsýna kadar gelse bile iþçisýnýfýnýn tarafýndaymýþ gibigözüken, aslýnda uzlaþmacý

tutumlarýyla sýnýf hareketini frenleyip sistemi kur-taran çok güçlü oportünist eðilimlerle iþçi sýnýfýnýndevrimci liderliði olmadan baþ etmek mümkün deðil.Sendikal bürokrasi, profesyonel politikacýlar, kimizaman komünist kimi zaman sosyalist vb. isimlerikullanan oportünist güçler, Yunanistan'da oynadýklarýrolle adeta sigorta vazifesi görerek kapitalist sisteminderinliðini bizlere bir kez daha göstermiþ oldular.Mesele, emperyalist kapitalist sistemin burjuvadevlet aygýtýyla ya da ulus ötesi birlikleri ve finansalaygýtlarýyla güçlü merkezileþmiþ bir düþman olmasýile sýnýrlý deðil. Devrimci sýnýf hareketinin önündedalgakýran vazifesi gören oportünist sol eðilim de

baþlý baþýna aþýlmasý zor, büyük bir engel. ÖrneðinYunanistan'da krizin baþýndan beri tam 20 kez bir yada iki günlük genel grevler, sendikalarda hakim olanbu uzlaþmacý eðilimlerin tabandaki gazý almak içindüzenledikleri görev savma tatbiklerinden baþkasýolmadýðý için hiçbir kesinti paketi engellenemedi.Diðer taraftan bir hafta ya da daha uzun genel grev-lerin yapýlmasýnýn önündeki en büyük engel sözdekomünist ya da sosyalist oportünist güçlerdenbaþkasý deðil. Bolþeviklerin Ekim Devrimi'nde gös-terdikleri baþarýnýn anahtarý da bu noktada ortayaçýkýyor. Bolþevikler, Menþevikler ve SosyalistDevrimcilerin burjuva sistemden kopmadýklarýnýkitlelere göstermeyi ustaca baþardýlar ve proletaryaradikalizmini kendilerine çekerek sisteme ölümcüldarbeyi vurmayý bildiler. Oportünist eðilimleri devredýþý býrakarak sistemi alaþaðý etmek Yunanistan'da dagayet mümkün ama bunun için devrimci liderliðeihtiyaç var.

Strateji ve Taktikler

Devrimci parti, kendisini ve iþçi sýnýfýný devrimehazýrlama çabasýný uzun mücadele yýllarý içerisindekikavgalar vasýtasýyla verir. Bu uzun yýllarýn büyükbölümünde kapitalizm istikrar içindedir ama durgun-luk dönemlerini yükseliþler, geri çekilmeler, baskýyýllarý, sýçramalar takip eder. Bütün bu dönemlerboyunca devrimci parti tekdüze bir hareket tarzýnasahip olamaz. Burada Lenin'in strateji ve taktikarasýndaki ayrýmý belirleyicidir. Devrimci strateji,kapitalist sistemin yýkýlmasýdýr ve bu çerçevede çokfarklý taktikler uygulanabilir. Sendikal çalýþma,silahlý ayaklanma, birleþik cephe, parlamento seçim-leri gibi. Ultra solcular silahlý ayaklanmayý,reformistler de seçimleri strateji düzeyine çekerek solve sað sapmalarý oluþtururlar. Lenin'in buradaki farkýproleter devrim hedefi doðrultusunda stratejiyi farklýkoþullara denk düþen farklý farklý taktiklerin sistemlibir birliði olarak kavramasýdýr. Devrimci aktivistlerden oluþan bir azýnlýk örgütüolarak Leninist partinin sýnýf mücadelesinin görecegeri olduðu dönemlerde geniþ kitlelere nüfuz etmesinasýl mümkün olacaktýr? Bu konuda Leninistörgütlenme modelinin en geliþkin formülasyonlarýnýkapsayan Komünist Enternasyonal'in ilk dörtkongresince benimsenen, diyalektiðin devrimcistrateji konusundaki mükemmel kavranýþý olan bir-leþik iþçi cephesi taktiði çok doðru bir yol gösteri-cidir. Birleþik iþçi cephesi taktiði, emekçilerindüþünce dünyasýndaki ideolojik çeliþkileri ve eþitsiz-lik ile bunlara etki eden burjuva ve küçük burjuvaetkileri temel alýr. Buna göre iþçi sýnýfý, devrimfikrine hazýr olmayabilir, ama birçok ilerici talep vereform için mücadele etmeye hazýrdýr. Leninistler bureform ve talepler için verilen mücadelenin içerisindeyer almalý, bu çerçevede reformist ve merkezci iþçiörgütleriyle birarada durmaktan kaçýnmamalýdýr.

2288

Troçki 5 kiþilik bir iþçitoplamýndan bahseder:"Bunlardan birincisi herzaman militandýr,ezilenlerden yanadýr vegiriþilen her mücadeledeen öndedir. Diðer bir iþçiise tam anlamýyla geri-cidir, cennete giriþ içinbir grev yapýlsa ondabile grev kýrýcýdýr. Gerikalan 3 iþçi ise buikisinin arasýndadýr vekimi zaman bu gericiiþçinin, kimi zaman dadevrimci iþçinin etkisialtýna girer. Ýþte devrim-ci örgüt bu beþ iþçiarasýndaki devrimci iþçigibi olan iþçileri bir-leþtirir, organize eder,onlara güç, bilinç vemücadele geleneði verir,böylelikle de ortadakidiðer 3 iþçi sonundadevrime kazanýlýr."

MARKSÝST BAKIÞ

Page 30: Marksist Bakis - 28. Sayı

Böylesi bir talep için öne çýkan emekçilerin politik bilinç-leri ister istemez ilerleyecek belirli bir radikalleþmesaðlanacaktýr. Mücadele sýrasýnda mücadelenin baþarýsýiçin daha samimi ve daha azimli olan tarafýn devrimcilerolduðu anlaþýlacak, tersinden reformist-oportünist kanadýnbaðrýndaki çekiþkilerle mücadeleyi baltalayýcý rolleri günyüzüne çýkacaktýr. Lenin'in vurguladýðý gibi "devrimcileriçin açýkça eskimiþ olan bir sürü þey, kitleler için de eski-miþ deðildir." Dolayýsýyla Leninizm tek yönde -doðrucaileri- yürüyen bir körleþmiþ dogmatikler toplamýyla tabantabana zýt bir niteliðe sahiptir. Leninizm, nihai hedefe ulaþ-mak için gereken taknik esneklik,manevralar, geri çekilmeler ve uzlaþ-malar ile ifade edilebilir. Buçerçevede Lenin, bir kez daha ultrasolculara ve anarþizme has dogma-tizme karþý Komünizmin ÇocuklukHastalýðý: "Sol" Komünizm'de bitiricibir saldýrýya giriþir. Mesele mücade-lenin gerekli kýldýðý uzlaþmalarlaihanetleri birbirinden ayýrabilmektir.Kuþkusuz her duruma uyacak birreçete bulunmamakla beraber engenel ifade ile burjuva partileri ilegiriþilen ittifaklar, sýnýf uzlaþ-macýlýðýdýr ve mahkum edilmelidir.

Sonuç

Lenin içerisinde reformist veoportünist bir kanat olmaksýzýnsadece devrimcilerden oluþan ve iþçisýnýfý içerisinde saðlam ve kalýcýbaðlara sahip bir parti kuran ilkMarksist olmuþtu. Bu, EkimDevrimi'nin saðlayan temeli oluþtura-caktý. Ne var ki Rusya'dan devriminyayýlmasý mümkün olmadý. Bunun enbüyük sebebi Lenin'in Rusya'daönderlik ettiði devrimci liderlerörgütünün isyanlarýn gerçekleþtiðidiðer ülkelerde bulunmayýþýydý.Almanya'da Rosa Luksemburg, KarlLiebknecht ve yoldaþlarý böyle birörgütün inþasýna daha erken baþlamýþolsalardý tarih kuþkusuz bambaþka yazýla-caktý. Nitekim uzun yýllar boyunca Leninist parti modelineitiraz etmiþ olan Rosa Luksemburg, Birinci DünyaSavaþý'nýn vesile olduðu olaðanüstü koþullarýn basýncýaltýnda "öncünün olmayýþýna, Berlin iþçilerini örgütlemek-ten sorumlu bir merkezin yokluðuna daha fazla izin verile-meyeceðini" teslim edecek ve fikirlerini deðiþtirecekti."Devrimci davada ilerleme kaydedilecekse, proletaryanýnve sosyalizmin zaferi bir düþ olmaktan ibaret kalmayacak-sa, devrimci iþçiler kitlelerin savaþçý enerjisinden yarar-lanýp yol gösterebilecek yetenekte öncü organlar oluþtur-malýdýrlar (R.Luksemburg, Rote Fahne, akt. MarcelLiebmann, Lenin Döneminde Leninizm-2, s.312-3.)

Gelgelelim, olaylar böyle bir inþaya giriþmek için yeterlizamanýn kalmadýðýný gösterecekti. Neticede dünya devrimidalgasý zirveye ulaþtýktan sonra belki de nihai kýrýlmanýnönünü açacak bir ikinci kýrýlma yaratamadan geri çekile-cekti. Tek ülkede sýkýþýp kalan iþçi iktidarý ise tam daBolþeviklerin tahmin ettiði gibi uzun süre dayanamadý.Ama çözülme, düþünülenin aksine, içeriden gerçekleþecek-ti. Bürokratik karþý devrim Ekim Devrimi'nden geriye nevarsa alýp götürecekti. Ekim Devrimi'ni gerçekleþtirenBolþevik kadrolar karþý devrimlerin tipik sonucu olarakkatledileceklerdi.

Troçki, bu karþý devrimden sonra,1930'larda iþçi devrimleri içinyeniden Leninist örgütlenme çaðrýsýyapýyordu: "Ýnsanlýðýn bütün temelsorunlarýný devrimci öncününbunalýmý sorununa indirgeyebiliriz."Stalinist karþý devrimden sonra20.yy'ýn geri kalanýndaki temel görevbuydu. Bu sorun hala çözülebilmiþdeðil. 21.yy'ýn geride býraktýðýmýzkýsa kesitinde bile emperyalist sis-tem; ekonomik krizler, savaþlar vedevrimlere gebe olduðu kanýtlandý.Mesele iþçi sýnýfýnýn bu fýrsatlarýdeðerlendirerek sisteme ölümcül dar-belere vurmayý baþarabilmesidir.2001'de Arjantin'de, sonra Bolivya veVenezuela'daki devrimci durumlarýný2006'da Nepal ve son dönemde deYunanistan ile Mýsýr süreçleri izledi.Bütün bu devrimci fýrsatlar, týpkýgeçen yüzyýldaki onlarca devrimcidurumda olduðu gibi iþçi sýnýfýhareketine yön verebilecek devrimciöncünün bulunmayýþý yüzündenkaçýrýldý. Yunanistan ve Mýsýr'dasüreç henüz sonlanmaktan uzak olsada beklediðimiz bir proleter devrimseBolþevik öncünün keskinleþen olay-lar içerisinde inþa edilmesi þart.

Veli U. Arslan

2299

MARKSÝST BAKIÞ

Lenin içerisindereformist ve oportünist birkanat olmaksýzýn sadecedevrimcilerden oluþan ve

iþçi sýnýfý içerisindesaðlam ve kalýcý baðlarasahip bir parti kuran ilkMarksist olmuþtu. Bu,

Ekim Devrimi'nin saðlayantemeli oluþturacaktý. Ne

var ki Rusya'dan devriminyayýlmasý mümkün

olmadý. Bunun en büyüksebebi Lenin'in Rusya'daönderlik ettiði devrimci

liderler örgütünün isyan-larýn gerçekleþtiði diðer

ülkelerde bulunmayýþýydý.Almanya'da RosaLuksemburg, Karl

Liebknecht ve yoldaþlarýböyle bir örgütün inþasýna

daha erken baþlamýþolsalardý tarih kuþkusuzbambaþka yazýlacaktý.

Page 31: Marksist Bakis - 28. Sayı

3300

MARKSÝST BAKIÞ

Said Nursi'nin çizgisinin takipçileri olduklarýný ýsrarlabelirtip "Kapitalist Müslüman olmaz", "Müslüman sosya-listle arkadaþlýk edebilir ama kapitalistle yapamaz" diyenAczmendiler'in lideri Müslüm Gündüz'ün çizdiði portre biryandan; Nursi'yi özgürlük düþkünü, çilekeþ bir kavgaadamý, cumhuriyet yanlýsý, devleti deðil bireyi önceleyen,zamanýnýn en iyisi anlamýna gelen Bediüzzaman olaraksunanlar diðer yandan; gerici, cumhuriyet düþmaný taným-lamalarý ise baþka bir yandan… Peki, hangisi gerçeðe dahayakýn?Said Nursi söz konusu olduðunda tartýþmalý konularýn lis-tesi uzatýlabilir: siyasetle iliþkisi, Kürt kimliði, moderni-teye yaklaþýmý, cemaat yerine metne dayalý bir oluþumaimza atmasý... Bu yazý kapsamýnda biz de farklý bir per-spektiften Said Nursi portresi çizmeye çalýþacaðýz. Ýkibölümden oluþacak yazýmýzda Nursi'yi yaþadýðý dönemde-ki önemli tarihsel olaylar karþýsýndaki tutumlarý baðlamýn-da deðerlendirirken Nursi'nin býraktýðý mirasý ve takipçileriile devamlýlýðýný sorgulamayý ve Nursi'ye dair tartýþmalýkonular üzerine eðilmeyi planlamaktayýz. Said Nursi'yi ele alanlar genellikle Nursi'nin kendi yaptýðýdönemlemeye sadýk kalýrlar. Nursi kendi hayatýný EskiSaid ve Yeni Said olarak iki döneme ayýrýr. Eski Said'denYeni'sine geçiþ Türkiye modernleþmesinde de farklý birevreye denk düþer. Osmanlý Ýmparatorluðu'nun yeriniTürkiye Cumhuriyeti'nin aldýðý bu sürecin kendisi, devam-lýlýk-kopuþ tartýþmalarýnýn konusunu teþkil eder. Biz debenzer þekilde, Nursi için Eski-Yeni Said arasýndakisüreklilik ve kopuþlarý tartýþacaðýz. Yeni Said dönemindetek parti iktidarýnýn sona ermesiyle yeni bir kýrýlma noktasýolan Demokrat Parti döneminin baþlamasý da Nursi'nintutumlarýnda önemli deðiþiklikleri beraberinde getirmiþ;bu süreç, kendisi ve O'nun üzerine çalýþanlar tarafýndansahiplenilen Üçüncü Said dönemi olarak betimlenmiþtir.

N u r s i ' n i nkendi hayatý-na daird ö n e m s e la y r ý m ý ,siyasetle iliþkikurup kurma-ma üzerindenþ e k i l l e n i r :s i y a s e t l eyoðun olarakilgilenen EskiSaid - siyaset-ten elini eteði-ni çekip diney o ð u n l a þ a nYeni Said. Bu çerçevededönemlemeyi gerekli kýldýðývarsayýlan farklýlaþmanýn neölçüde bir kýrýlma ifade ettiðiyazýmýzýn ilerleyen bölüm-lerinde tartýþma konusuyapýlacaktýr.

Eski Said

1873 Bitlis doðumlu SaidNursi, oldukça dindar, Þafi birtoplumsal dokunun ürünüdür.Öyle ki Bitlis, Kürdistan'ýn enmuhafazakâr noktalarýnýnbaþýnda gelmektedir.Nursi'nin, din adamlarýyetiþtiren kendi ailesinin detamamladýðý bu resim, küçük yaþtan itibaren O'nun dinialana yönelmesinin yolunu açar.

Zamanýn Ruhu:Said Nursi

Farklý Bir Bakýþ-I

1873 Bitlisdoðumlu Said

Nursi, oldukçadindar, Þafi bir

toplumsal doku-nun ürünüdür.Öyle ki Bitlis,

Kürdistan'ýn enmuhafazakârnoktalarýnýn

baþýndagelmektedir.

Page 32: Marksist Bakis - 28. Sayı

Baþlarda, bölgede en etkin iki tarikat olanNakþibendîlik ve Kadirilik'ten ikincisine meyledenNursi, önce Bitlis ve sonrasýnda Van valisinindesteðini kazanarak onlarýn himayesi altýnda,bölgede tanýnan bir dini otorite haline gelir. Nursi'nin Türkiye tarihinde etkin bir figür olaraksahneye çýkmasýnýn ilk adýmý, Mýsýr'daki El-Ezher'den etkilenerek geliþtirdiði "Medresetü'z-Zehra"yi Kürdistan'da (Van, Bitlis, Diyarbakýrüçgeninde) kurmak istemesi ve bu konuda Osmanlýpadiþahý II. Abdülhamid'i ikna için 1907 yýlýndaÝstanbul'a yollanmasýyla atýlmýþtýr. Bu ilk giriþimçok da baþarýyla sonuçlanmamýþ; Nursi, padiþahýnZaptiye Nazýrý aracýlýðýyla ilettiði maaþ teklifini suspayý olarak nitelediðinden reddedince kendini önceakýl hastanesi sonra hapishanede bulmuþtur.[Sözkonusu Nursi olunca bir konuda çok sayýdafarklý iddia ile karþýlaþmak þaþýrtýcý olmuyor. Enilginci Zaman gazetesi yazarý Mustafa Armaðan'ýnBaþbakanlýk arþivinde açýða çýkan bir belgeyedayandýrarak savunduðu Nursi'nin o dönem bir ruh-sal hastalýk geçirdiði için, kendisine kefil olan Van

valisinin deisteðiyle akýl has-tanesine yatýrýldýðýi d d i a s ý d ý r .Armaðan, son-rasýnda hapse atýl-masýnýn ise Nursihakkýndaki birihbar üzerineg e r ç e k l e þ t i ð i n isöyler(1). AncakNursi akýl hastane-sine gönderilmesi-ni bu þekildedeðerlendirmez:"Kýrk sene evvelehl-i siyaset, banabir cinnet-im u v a k k a t ei s n a d ý y l atýmarhaneye sevkettiler. Ben onlaradedim: Sizin akýl-lýlýk dediðinizinçoðunu ben akýl-sýzlýk biliyorum, oçeþit akýldan istifae d i y o r u m . " ( 2 ) ;"...nihayet rakip-lerimin ifsadatýyla,merhum SultanHamid'in emriyletýmarhaneye kadar

sürüklendim."(3)]Nursi'nin hapishaneden nasýl çýktýðýna dair ikisenaryo mevcut. 1908'de Meþruiyet'in ilaný ilegelen af sonucu çýktýðý ya da Ýttihatçýlar tarafýndankaçýrýldýðý iddialarýndan hangisi doðru olursa olsunpadiþahtan aradýðý ilgiyi bulamayan Nursi,Ýttihatçýlarla bu dönemde iyi iliþkiler geliþtirmiþtir.Selanik'teki kutlamalarda Meþruiyet yanlýsý tavrýnýateþli söylemlerle ifade eden Nursi'nin Meþruiyet'edesteði Van'a gittiðinde de sürmüþtür. Meþruiyet'i"Yaþasýn meþrutiyet-i meþrua! Sað olsun hakikat-ýþerait terbiyesinden tam ders alan neyyir-i hür-riyet!"(4) diyerek karþýlayan Nursi'nin bu tavrýnýnaltýnda büyük oranda Osmanlý'yý, Ýslam dininebayraktarlýk yapmýþ bir devleti kurtarabileceðinidüþündüðü Ýttihatçýlarýn çabalarýna ve Meþrutiyet'esahip çýkmak bulunduðu düþünülebilir. Jön Türkleri"Ýslamýn fedaileri" olarak betimleyen Nursi,Ýstanbul'dan ayrýlmak zorunda kaldýðýnda bileKürdistan'da Ýttihatçýlarla birlikte çalýþmýþtýr. Said Nursi, 31 Mart Vakasý olarak tarihe geçmiþ,1909'da gerçekleþen Meþrutiyet'e karþý isyannedeniyle, daha doðrusu üyesi olduðu ÝttihadýMuhammedi Cemiyeti'nin isyanýn örgütleyicisiolmasý ve Nursi'nin de bu isyana iþtirak ve liderlikettiði iddiasýyla yargýlanmýþ ve 1909'da beraat ettik-ten sonra Van'a geri dönmüþtür. II. Abdülhamit'intahttan indiði olay sonrasýnda her ne kadarÝttihatçýlar'ýn baskýcýlaþtýðýný, pozitivist fikirlerinaralarýnda tesir kazandýðýný düþünerek onlardandüþünsel olarak uzaklaþsa da Osmanlý'nýn kurtuluþuadýna elzem gördüðü faaliyetlerini Kürdistan'dadesteklemiþ, bölgede Meþruiyet'in Ýslam'a aykýrýolmadýðýnýn propagandasýný yürütmüþtür. ["Sual:Ýttihad ve Terakki hakkýnda reyin nedir? Cevap:Kýymetlerini takdirle beraber, siyasiyunlarýndakiþiddete muterizim. Lâkin onlarýn iktisadî ve maarifîolan -bâhusus þarkî vilâyetlerdeki- þubelerini birderece istihsan ve tebrik ederim." (5)]Said Nursi'nin "Medresetü'z-Zehra"yý kurmak içinÝstanbul ziyaretlerinin ilkinin baþarýsýzlýðý onuyýldýrmamýþ; 1911'de Sultan Reþad dönemindetekrar Ýstanbul'a taþýnmýþtýr. Bu Ýstanbul seferininçok daha baþarýlý geçtiði tartýþma götürmez.Arnavut isyanýna son verip Osmanlý'ya baðlýlýk-larýný tekrar teþkil etmek amacýyla organize edilenRumeli seferine padiþah ile birlikte katýlan Nursi,üniversitesi için kaynak elde etmeyi de baþararakVan'a geri döner. Van'a baðlý Edremit'te üniver-sitenin temeli atýlýr ama araya Birinci DünyaSavaþý'nýn girmesiyle proje yarým kalýr. Üniversitesinin temellerini atan ve geri kalanödeneði bekleyen Nursi, bu dönemde çalýþmalarýnýVan valisinin kendisine tahsis ettiði Horhormedresesinde ders verirken bir yandan da bölgede

3311

MARKSÝST BAKIÞ

Ayþe Hür'ün aktardýðý,1913'de Nursi'ye talebeolarak baþvuranlarýn þutanýklýklarý dikkat çekicidir:"...Bu esnada medreseninduvarý dikkatimizi çekti.Mavzer tüfekleri, çeþitlisilah, kýlýç, kama ve fiþeklerdizilmiþti. Bununla beraberrahleler üzerinde kitaplarvardý (...) ikinci olarak dadikkatimizi çeken ve taac-cüp ettiðimiz (þaþýrdýðýmýz)husus, hocanýn tavrý kýlýkkýyafeti oldu. Çünkü eskidenberi gördüðümüz hocakýyafetini görmedik. Buadeta, baþýnda külahýyla,ayaðýnda çizmesi ile belindekamasý ile ve bir de sertadýmlarla yürüyüþü ile bizebir hocadan ziyade, birerkâný harp bir asker intibaývermiþti.... Ve ilave etti:'Benimle baþlayanýn artýk birdaha geri dönmesi diye birþey yok...”

Page 33: Marksist Bakis - 28. Sayı

artan çatýþma atmosferine medrese öðrencileriylebirlikte hazýrlanýr. Ayþe Hür'ün aktardýðý, 1913'deNursi'ye talebe olarak baþvuranlarýn þu tanýklýklarýdikkat çekicidir: "...Bu esnada medresenin duvarýdikkatimizi çekti. Mavzer tüfekleri, çeþitli silah,kýlýç, kama ve fiþekler dizilmiþti. Bununla beraberrahleler üzerinde kitaplar vardý (...) ikinci olarak dadikkatimizi çeken ve taaccüp ettiðimiz(þaþýrdýðýmýz) husus, hocanýn tavrý kýlýk kýyafetioldu. Çünkü eskiden beri gördüðümüz hoca kýyafeti-ni görmedik. Bu adeta, baþýnda külahýyla, ayaðýndaçizmesi ile belinde kamasý ile ve bir de sert adýmlar-la yürüyüþü ile bize bir hocadan ziyade, bir erkânýharp bir asker intibaý vermiþti. Doðrusu çok gençolduðundan 'Acaba ilmi var mý?' diye içimizdengeçirmiþtik.(...) Biz kendisinden ders okumak içingeldiðimizi söyledik. O zaman bize 'Peki ama benimþartlarým var. Onlara riayet etmek þartýyla tamam'dedi. Ve ilave etti: 'Benimle baþlayanýn artýk bir dahageri dönmesi diye bir þey yok. Hayatýnýn sonunakadar benimle beraber olacaktýr.' Ayrýca þunu dasöyledi: 'Bugün söz verip, kabul ederseniz, sonra dasýkýlýnca veya herhangi bir sebepten dolayý giderizdiye hatýrýnýzdan bir þey geçmesin. Çünkü Van Valisibenim dostum ve ahbabýmdýr. Onun vasýtasýyla

tekrar sizi getiri-rim."(6)Said Nursi'ninmedrese eðitimine ekolarak silahlanma vegelecek çatýþmalarahazýrlanma çalýþ-malarý, kýsa süre sonrakendisini gösterecek;Ermeni isyanýndanbaþlamak üzereBirinci DünyaSavaþý'na taþýnansüreç boyunca Nursive talebeleri sýcakçatýþmanýn içine dâhilolacaktýr. Bu dönemdeN u r s i ' n i nÝttihatçýlara baðlýTeþkilat-ý Mahsusa ilede iliþkilendiðine dairt a r t ý þ m a l a ryapýlmýþtýr. AslenCemil Kuray'ýn ortayaattýðý iddia, ÞerifMardin tarafýndan das a h i p l e n i l m i þ t i r :"1913 yýlýnda,…Bitlis valisi geniþçapta bir ayaklanmay-

la karþýlaþtý. Ayaklanmayý yöneten þeyh, 1913 yýlýn-da Bitlis'i ele geçirdi. Osmanlý kuvvetleri þehri birhafta içinde geri aldý. Bediüzzaman'ýn, bu olaydanhemen kýsa süre sonra Jön Türk gizli servisinekatýldýðý anlaþýlmaktadýr. Said Nursi, Ýttifak devlet-leri safýnda savaþa katýlýnmasýna dair Jön Türklertarafýndan verdirilen beþ cihad fetvasýnýn hazýrlýkçalýþmalarýna da katýldý."(7) Ayný iddia Ayþe Hürtarafýndan da savunulmuþtur. Bu tartýþma Nursi'nin1915 Ermeni soykýrýmýndaki pozisyonunu anlamakaçýsýndan önemlidir. Ayþe Hür, Ermenilere yönelikkatliamlar sýrasýnda Nursi'nin Ermeni kadýn veçocuklarý koruduðu tezinin yaygýn olarak savunul-duðundan bahseder ki bu noktada erkekler mevzubahis bile deðildir. Hür, Said Nursi'nin Ermeni örgüt-lerinin bölgedeki mücadelesini þiddetle kýnarkenErmeni soykýrýmý konusundaki sessizliðinden dedem vurur: "Benim görüþüme göre ise, Said-i Nursî,Ýttihatçýlarýn 1915'te Ermenilere yönelik politikalarý-na eleþtiri getirmemiþtir. O dönemde siyasi mese-lelere ilgisi düþünülünce bu sessizliði manidardýr.Tersine, Ermeni komitacýlarýn, Doðu Anadolu'daizledikleri politikalarý þiddetle kýnamýþtýr. Nitekimyukarýda sözü edilen kurtarma olaylarýnýn hiçbirinde'Ermeni erkekleri' yoktur. Eðer kadýn ve çocuklarýnkurtarýlmasý hikâyeleri doðru ise, bu en fazla, mer-hamet duygusu ile açýklanabilir. Öte yandan Said-iNursî'nin Ermeni sempatisine kanýt olarak gösterilen'Þu milletin saadeti ve selâmeti Ermenilerle ittifak vedost olmaya vâbestedir (baðlýdýr)' þeklindeki ifade,1915 Ermeni Tehciri ile ilgili olmayýp, 1910'da,Doðu Anadolu'da, Kürtlere oranla daha ilkel þartlar-da yaþayan Ermenilerin, Batý medeniyeti ile iliþki-lerinden dolayý, her geçen gün geliþerek Kürtlerigeride býrakmalarý tehlikesine karþý Kürtlerin de,Ermeniler gibi kendilerini geliþtirmeleri amacýylasarf edilmiþtir."(8) Ermeni örgütlerinin eylemlerikonusunda saldýrgan bir söyleme karþýlýk, bütünErmeni halkýnýn maruz kaldýðý bu kýyým karþýsýndasessizlikle geçiþtirme, maksimum kadýn ve çocuk-lara iliþmeme çaðrýsý yapma; bu kýyýma verilen birdesteðe denk düþer. Hatta Hür, uzun yýllar sonra bileErmeni örgütlerine yönelik öfkesinin geçmediðiniyansýtan örnekler verir: "Dahasý 1935'te Eskiþehir'deyargýlanýrken Ermenilerin ve Rumlarýn 'Avrupa'nýndinsiz komiteleri adýna nasýl anlaþmazlýk ve kötülüktohumlarý saçtýðýný' anlatmýþ, 1945'te AfyonCezaevi'nde yatarken, bu görüþlerini müritlerinetekrarlamýþ, 1952 yýlýnda beklemiþ bir yemektendolayý zehirlendiðinde, kendisini Ermeni TaþnakKomitesi'nin zehirlediðini düþünecek kadar kuþkucubir tavýr göstermiþtir."(9) Bütün bunlar, gayriMüslim düþmanlýðý ve onlarla çatýþma kültürününNursi'nin faaliyetlerinin merkezinde yer aldýðýnýgösteriyor. Birinci Dünya Savaþý'nda sonra impara-

3322

MARKSÝST BAKIÞ

""......SSaaiidd--ii NNuurrssîî,, ÝÝttttii--hhaattççýýllaarrýýnn 11991155''ttee

EErrmmeenniilleerree yyöönneelliikk ppoollii--ttiikkaallaarrýýnnaa eelleeþþttiirrii

ggeettiirrmmeemmiiþþttiirr.. OO ddöönneemmddeessiiyyaassii mmeesseelleelleerree iillggiissii

ddüüþþüünnüüllüünnccee bbuu sseessssiizzlliiððiimmaanniiddaarrddýýrr.. TTeerrssiinnee,,EErrmmeennii kkoommiittaaccýýllaarrýýnn,,

DDooððuu AAnnaaddoolluu''ddaa iizzlleeddiikk--lleerrii ppoolliittiikkaallaarrýý þþiiddddeettllee

kkýýnnaammýýþþttýýrr.. NNiitteekkiimmyyuukkaarrýýddaa ssöözzüü eeddiilleennkkuurrttaarrmmaa oollaayyllaarrýýnnýýnn

hhiiççbbiirriinnddee ''EErrmmeennii eerrkkeekk--lleerrii'' yyookkttuurr.. EEððeerr kkaaddýýnn vvee

ççooccuukkllaarrýýnn kkuurrttaarrýýllmmaassýýhhiikkââyyeelleerrii ddooððrruu iissee,, bbuu eennffaazzllaa,, mmeerrhhaammeett dduuyygguussuu

iillee aaççýýkkllaannaabbiilliirr..””

Page 34: Marksist Bakis - 28. Sayı

torluklar yýkýlmýþ, yeni devletlerkurulmuþ, halklar birbirlerineboðazlatýlmýþ, haritalar vecoðrafyalar üzerindekimedeniyetler deðiþtirmiþtir.Nursi'de de böyle bir iklimdekiçatýþmacý kiþilik belirleyiciolmuþtur. Nursi gibi oldukçadindar bir kiþiliði Ýttihatçýlarayaklaþtýran bu çatýþma ve gýrt-laklaþma sürecinde ayný saftayer almalarýdýr. Birinci Dünya Savaþý'nýn baþla-masýyla birlikte hareketlenenbölgede, medrese öðrencileri vedestekçilerinden kurduðutaburla Bitlis, Van, Erzurumçevresinde Rus ve Ermeni güç-leriyle çatýþan Nursi, Bitlis'inele geçirilmesiyle 1916 yýlýndaRuslara esir düþmüþtür. 2 yýldanfazla esir kalan Said Nursi'nin,Rusya'daki rejim deðiþikliðin-den yararlanarak esaret altýndaolduðu kamptan firar ettiði veAvrupa üzerinden 1918'deÝstanbul'a geldiði söylenmektedir. Yabancý bir dilbilmeyi býrakýn Avrupa yüzü görmemiþ birinin nasýlRusya'da esaretten kurtulup Avrupa üzerindenÝstanbul'a döndüðü soru iþaretleri taþýr; kimi araþtýrma-cýlar bunu Nursi'nin Teþkilat-ý Mahsusa baðlantýsýnýnbir kanýtý olarak algýlar. Ýstanbul'a geldikten sonraÝttihatçýlar tarafýndan övgüyle karþýlanýþý vegörevlendirilmesi de bu iddialara bir taban sunar.Kendisini Ýstanbul'da karþýlayan Enver, "Bu hocayýgörüyor musunuz, þarktaki savaþlarda Rus kazaklarýnakarþý koyan bu hocadýr." dediði Nursi'yi bir ÝslamAkademisi niteliðindeki "Darü'l-Hikmeti'l-Ýslamiye"yeüye olarak görevlendirir ve 150 altýn maaþla ordu üyesiolarak atar. Bu noktada Nursi'nin 1908 sürecinde baþlayanÝttihatçýlarla iliþkilerine dair bir parantez açalým.Takipçileri tarafýndan, özellikle de Ýttihat ve Terakkigeleneðine yönelik resmi Ýslamcý tezlere halelgetirmemek adýna Nursi ile Ýttihatçýlar arasý iliþki1908'i takip eden kýsa bir döneme indirgenir veÝttihatçýlar'ýn baskýcý yüzünün açýða çýkmasýyla builiþkinin kopuþundan dem vurulur. Oysa ki yazýnýnönceki kýsýmlarýnda da tartýþýldýðý gibi 31 Mart Vakasýnedeniyle yargýlanmasý sonrasýnda Ýstanbul'u terk edipVan'a dönen Nursi, burada da Ýttihatçýlarýn çalýþ-malarýný desteklemiþ, Meþruiyet rejimi yanlýsý tutu-munu sürdürmüþtür. Birinci Dünya Savaþý'nýn baþla-masýyla birlikte de Ermeni ve Rus güçleriyle çatýþ-malarýn sürdüðü bölgede Nursi ve destekçileri

Ýttihatçýlarla iþbirliði halinde["Harb-i umumide gönüllü alaykumandaný olarak iki seneçalýþtým, çarpýþtým. Ordukumandaný ve Enver Paþa takdi-ratý altýnda, kýymettar talebeler-imi, dostlarýmý feda ettim."(10)] savaþa dâhil olmuþtur. Busavaþ sýrasýnda esir düþtüðüRusya'dan firar edip Ýstanbul'a

ulaþtýðýnda onu övgülerlekarþýlayan ve önemli görevlere onu taþýyan daÝttihatçýlar (Enver Paþa) olmuþtur. "Bence yol ikidir:mizanýn iki kefesi gibi. Birinin hiffeti, ötekinin sýkle-tine geçer. Ben tokadýmý Antranik ile beraber Enver'e,Venizelos ile beraber Said Halim'e vurmam.Nazarýmda vuran da sefildir."(11) diyen Nursi'nin,iþgal karþýtý direniþte destek verdiði Ankara'ya gidiþi deancak 1921'de Enver'in Pamir Daðlarý'nda ölümününardýndan olmuþtur; "Bu nokta önemli çünkü Said-iNursî ile Enver Paþa'nýn iliþkisi 1918'den sonra dadevam etmiþti."(12)Nursi ile Ýttihatçýlar arasýnda 1908'den itibarenbaþlayan ve geliþen iliþki; ne Nursi takipçilerininsavunduðu gibi 1908 döneminde Meþrutiyet'i ve özgür-lüðün taþýyýcýsý olmuþ Ýttihatçýlarýn daha sonra istibdatve devletin temsilcisi haline gelmesiyle sonlanan; ne deaksine Nursi'nin basitçe Teþkilat-ý Mahsusa mensubuoluþuna dayanan bir iliþkidir. Nursi'nin Ýttihatçýlarla1918 sonrasýna dahi taþýnan iliþkisinin temelindeÝttihatçýlarýn, o dönem Osmanlý Ýmparatorluðu'nun kur-tarýlmasý için çalýþan tek dinamik güç olmasýnýn yat-týðýný düþünmek mümkündür. Çeþitli etnik unsurlarýnayrýlma çabalarýna karþý Osmanlý Ýmparatorluðu'nu birarada tutmak adýna Ýttihat, fikri akýmlardan silahlýçatýþmalara kadar çok yönlü bir çaba göstermiþ; busüreçte de padiþahsýz, dinin geri plana itildiði birtoplum fikrine doðru bir billurlaþma yaþanmamýþtýr.Osmanlý Ýmparatorluðu'nu kurtarmanýn bir aracý olarakÝttihat, Nursi için önem ve deðer taþýrken Batý'ya dönük

3333

Birinci DünyaSavaþý'ndasonraimparatorluk-lar yýkýlmýþ,yeni devletlerkurulmuþ,halklarbirbirlerineboðazlatýlmýþ,haritalar vecoðrafyalarüzerindekimedeniyetler deðiþtirmiþtir.Nursi'de de böyle bir iklimde-ki çatýþmacý kiþilik belirleyiciolmuþtur. Nursi gibi oldukçadindar bir kiþiliði Ýttihatçýlarayaklaþtýran bu çatýþma vegýrtlaklaþma sürecinde ayný

safta yer almalarýdýr.

MARKSÝST BAKIÞ

Page 35: Marksist Bakis - 28. Sayı

yüzleri de tam ifadesini bulmadýðýndan (laik bir toplumprojesi biçiminde) iliþki kurulmasý ve desteklenmesi,O'nun adýna mümkün olmuþtur. Nursi, dine karþý enbüyük tehdit olarak gördüðü pozitivizm ve materyalizminÝttihatçýlar arasýndaki etkisine karþý çýkmaktan ve buhareketten fikren kopmaktan geri durmamýþtýr. Ancakimparatorluðun kurtulmasý adýna birlikte hareket etmek-ten de kaçýnmamýþtýr["Vehim: Sen Selanik'te Ýttihat veTerakkî ile ittifak etmiþtin, neden ayrýldýn? Ýrþad: Benayrýlmadým, onlarýn bazýlarý ayrýldýlar. Niyazi Bey, EnverBey gibi adamlarla þimdi de müttefikim; lakin bazýlarýbizden ayrýldýlar, bataklýk yoluna saptýlar."(13)]. Bu nok-tada belirtmek gerekir ki Ýttihatçýlar da yekpare bir bütündeðildir; Nursi'nin kendine yakýn hissedebileceðimuhafazakâr eðilimli unsurlar, bu hareket içinde vardýr:Kazým Karabekir, Refet Bele gibi.[" Ýttihat ve Terakkibüyük bir þemsiye organizasyondu. Ýslâmcýlarý, mil-liyetçileri, Osmanlýcýlarý, saltanatçýlarý, kýsaca birçokgrubu kapsýyordu..."(14)]Ýmparatorluðu kurtarma projesinin Ýttihatçýlarca yürütüle-meyeceði açýða çýktýðý ve imparatorluk topraklarýnýnönemli bir kýsmýnýn kaybedilip kalanýnda da bir iþgaldurumu gerçeklik kazandýðýnda Nursi bu sefer yüzünü,eski bir Ýttihatçýnýn önderliðindeki Ankara'daki hareketedönmüþtür. Mustafa Kemal'in Ýttihatçý kökenleri gibidolaylý bir baðlantý bir yana Erik Jan ZürcherAnadolu'daki direniþin doðrudan Ýttihatçýlarýn gizli teþki-latlanmasý Karakol örgütü tarafýndan örgütlendiði veMustafa Kemal'in direniþin baþýna Ýttihatçýlar tarafýndangetirildiði iddiasýnda bulunmaktadýr. Nursi'ninAnkara'daki harekete yönelik desteðinin temelinde de,muhtemelen, Ýttihatçýlarla iliþkide etkili olan faktörlergeçerlidir: Yüzyýllarca Ýslam'a bayraktarlýk yapan birimparatorluðun ve dolayýsýyla Hýristiyan istilasýna karþýMüslüman yurdunun korunmasý kaygýsý. ["Senin kâtib-iumumî olduðun Halk Fýrkasýnýn, millet karþýsýnda gayetehemmiyetli bir vazifesi var. O da þudur: Bin senedenberiÂlem-i Ýslâmiyet'i kahramanlýðý ile memnun eden vevahdet-i Ýslâmiye'yi muhafaza edenve âlem-i beþeriyetin küfr-ü mut-laktan ve dalâletten þanlý birsurette kurtulmasýna büyük birvesile olan Türk Milleti veTürkleþmiþ olanlarýn din kardeþ-leri. Eðer þimdi, eski zaman gibikahramancasýna Kur'ana vehakaik-ý îmana sahib çýkmazsanýz…hakaik-ý Kur'aniye ve îmaniyeyitervice çalýþmazsanýz …Âlem-iÝslâm'ýn muhabbet ve uhuvvetiyerine..." (15)]Said Nursi, 1920'de Ýstanbul'daiþgalci Ýngilizlerin isteði doðrul-tusunda Ankara'daki mücadelehareketi aleyhine, dönemin

Þeyhülislam'ý Dürrizade Abdullah Efendi tarafýndançýkarýlan (bu hareketi bir isyan olarak niteleyen ve bu asi-lerin öldürülmesinin dinen caiz olduðunu bildiren) fet-vaya karþý "Milli mücadele bir cihattýr ve haklý birmücadeledir." biçiminde bir fetva vermiþtir. Kendisine gelen yoðun davetler sonucunda 9 Kasým1922'de Ankara'ya giden Nursi, burada kaldýðý kýsazaman zarfýnda kendi adýna hayal kýrýklýðýna uðrar. Ýþgalekarþý mücadeleden baþarýyla çýkýlmasýný takiben direniþinetrafýnda birleþtiði bir tür koalisyonu oluþturan farklý güç-lerin adým adým diskalifiye edilmesiyle Mustafa Kemal,tek otorite olarak haline gelmiþtir. Saltanata, halifeliðehala baðlýlýðýný koruyan unsurlarý gözeterek yürütülen birdireniþten, baþarý kesinleþtikçe padiþahsýz, hilafetsiz birtoplum projesine geçiþ netlik kazanmýþtýr. Nursi'nin enbüyük tehdit olarak gördüðü pozitivist fikirlerin þekil-lendirdiði, Batýlý tarzda bu yeni toplum modelini kabul-lenmesi mümkün olmadýðýndan kýsa sürede MustafaKemal ile yollarý ayrýlmýþtýr. 17 Nisan 1923'te Van'a yinebir dönüþ yolculuðuna çýkarken baþ edemeyeceði düþmankarþýsýnda kendisini ezdirmeden, varlýk zeminini koru-yarak, alttan alta kendi yolunu örmek niyetinde bir SaidNursi vardýr: "Mecburiyetle o çok ehemniyetli vazifeleribýraktým. Ve 'Bu adamla baþa çýkýlmaz, mukabeleedilmez' diye, dünyayý ve siyaseti ve hayat-ý içtimaiyeyiterk edip yalnýz imaný kurtarmak yolunda vaktimi sarfettim. "(16)Onu Ankara'dan Van'a taþýyan bu yolculuk, kendi adýnaEski Said'den Yeni Said'e doðru da bir adým olacaktýr.

Yeni Said

Van'a dönüþle Yeni Said döneminin temeli atýlýr.Mücadele kanallarý siyaset alanýnda kendisine kapanmýþolan Nursi, toplumun laikleþtirilmesi (laikliðin içeriðiayrý bir tartýþma konusu) ve dinin etkisinin azalmasýkarþýsýnda baþka bir kanaldan ilerleyerek kendi yolunuaçar; Ýslam dininin toplumsal olarak güçlendirilmesi içinkavgasýný sürdürür. Nursi, artýk, dinsel konulara eðilerektoplumdaki imaný bu yolla artýrmak niyetiyle çalýþmalarý-

na devam eder. Van'a döndüðünde birtür inzivaya çekilerek dinsel konu-lara odaklanýr. Ancak Anadolu'nunbir köþesindeki faaliyeti, tek partidöneminin toplumsal yaþamýn heralanýný denetim altýna almaçabasýndan kaçamaz. Yeni Said dönemine damgasýnývuran, Nursi'nin dýþýnda geliþen,onun da dâhil edilmek istendiðiama yanaþmadýðý 1925'teki ÞeyhSaid isyaný ve devamýnda geliþenolaylar olmuþtur. TürkiyeCumhuriyeti'nde yaþanan ilk Kürtayaklanmasýna katýlmasý için ÞeyhSaid'in davetini alan Said Nursi budaveti geri çevirse de isyan sonrasý

3344

NNuurrssii''nniinn AAnnkkaarraa''ddaakkiihhaarreekkeettee yyöönneelliikk ddeesstteeððiinniinntteemmeelliinnddee ddee,, mmuuhhtteemmeelleenn,,

ÝÝttttiihhaattççýýllaarrllaa iilliiþþkkiiddee eettkkiillii oollaannffaakkttöörrlleerr ggeeççeerrlliiddiirr:: YYüüzzyyýýllllaarrccaaÝÝssllaamm''aa bbaayyrraakkttaarrllýýkk yyaappaann bbiirriimmppaarraattoorrlluuððuunn vvee ddoollaayyýýssýýyyllaa

HHýýrriissttiiyyaann iissttiillaassýýnnaa kkaarrþþýýMMüüssllüümmaann yyuurrdduunnuunn kkoorruunn--

mmaassýý kkaayyggýýssýý..

MARKSÝST BAKIÞ

Page 36: Marksist Bakis - 28. Sayı

1 Temmuz 1925'ten baþlayarak sürgüne gönderi-len 7800 Kürt ailesiyle ortak kaderi paylaþýr. Said Nursi, Eskiþehir'deki yargýlama sürecindebýrakýn Þeyh Said isyanýna katýlmayý,

isyancýlarayüzyýllarcaÝ s l a m ' abayraktarlýkyapan Türkm i l l e t i n ekarþý ayak-l a n m a n ý ny a n l ý þo l d u ð u n ubildirdiðinive onlarý davazgeçirm-e y eça l ý þ t ý ð ýn ýdile getirir.N u r s i ' n i n

Þeyh Said'in ken-disine çaðrýsýnac e v a b e nyazdýðýný önesürdüðü, halenb u l a n a m a m ý þmektubunda þun-larý yazdýðýnýbelirtir: "Türkmilleti asýrlardanberi Ýslâmiyetehizmet etmiþ veçok velilerye t i þ t i rmiþ t i r.Bunlarýn torun-larýna kýlýnç çe-kilmez. Siz deç e k m e y i n i z ;teþebbüsünüzdenv a z g e ç i n i z .Millet, irþad vetenvir edilme-lidir."(17)M e k t u b u ngerçekliði tartýþ-masý bir yanaNursi'nin isyanakatýldýðýna dairresmi tarihçilerinde dâhil olduðuaraþ t ý rmac ý la rbugüne kadar bir

kanýt ortaya koyamamýþtýr. Aksine Said Nursi;kendi Kürt kimliðini yok saymasa da önce

Osmanlý, sonrasýnda Türk kimliðine sahip çýkar:"Allah'ü zül Celal Hazretleri Kur'an-ý Kerim'demealen; 'Öyle bir kavim göndereceðim ki, onlarAllah'ý sever Allah da onlarý sever.' diye buyur-muþtur. Ben de bu beyaný ilahi karþýsýndadüþünürken, bu kavmin; bin yýldan beri Âlem-iÝslam'ýn bayraktarlýðýný yapan Türk milletiolduðunu anladým. Bu kahraman millete hizmetyerine, dört yüz milyon hakiki Müslüman kardeþyerine, birkaç akýlsýz kavmiyetçi kimseninpeþinde gitmem."(18)Nursi'nin hayatýnýn ilk döneminin geçtiðiOsmanlý Devleti'nde Kürt kimliði bir inkâr kay-naðý olmamýþ, yaþadýðý bölge Kürdistan olarakresmen anýlmýþtýr. Dolayýsýyla Said Kurdi ifade-si onun Kürt sorununda gösterdiði tavrýn birifadesi deðil, Kürt olduðunun bir ifadesidir.Nursi açýsýndan önemli olan etnik kimliklerdenöte dinsel olandýr ki; "…rabýta-i diniye yerinerabýta-i milliye ikame edilmez. Edilse adaletedilmez, hakkaniyet gider."(19); milliyet ancakdinsel kimliðin yaþayabileceði bir zemin sun-duðu sürece deðerlidir; Osmanlý'da sunulduðugibi: "…resmî tarihçilerin kasýtlý olarak gözdenkaçýrdýðý gerçek, Said-i Nursî'nin 'KürtMeselesi' söz konusu olduðunda siyasi açýdanÝslamcý-Osmanlýcý çizgiye her zaman sadýkkaldýðýydý. Örneðin 1918'de baþlangýçta kültürelamaçlarla kurulan Kürdistan Teali Cemiyeti'negirdiði iddia edilir, ancak Cemiyet'in ilk genelkurulunda seçilen yöneticiler arasýnda Said-iNursî'nin adý yoktur. Ocak 1919'da toplananParis Barýþ Konferansý sýrasýnda OsmanlýDevleti'nin eski Stokholm Sefiri Þerif Paþa ileBoðos Nubar Paþa'nýn baðýmsýz bir Kürdistan veErmenistan için çalýþtýklarýnda, Said-i Nursî,Sebilürreþat ve Ýkdam gazetelerinde yayýmlananiki yazýyla bu giriþimi þiddetle eleþtirmiþtir.Yazýlarýn ortak temasý, Kürtlerin her þeydenönce Müslüman olduklarý, dolayýsýyla Kürtlükdavasýnýn manasýz olduðu, Kürtlerin yabancýhimayesinde bir muhtariyet yerine ölümü tercihedecekleri ve eðer Kürtlerini düþünecek birivarsa bunun Ermeni Bogos Nubar Paþa deðilOsmanlý Devleti olduðudur."(20)Nursi'yi Kürt-Ýslam kimliði temelinde sahiple-nen Zehracýlar gibi oluþumlardan tutun da Kürtulusal hareketinin içinden unsurlara kadarNursi'den Kürtlük bilincine sahip, hatta bu bilin-ci güçlü bir figür olarak dem vurulabiliyor.Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk dönemleri çok sayý-da Kürt isyanýna ev sahipliði yaparken bu isyan-lara katýlmamak, katýlanlarý vazgeçirmek içinpropaganda yapmak -hele ki bu isyanlarýnbedelinin aðýr olduðu bir dönemde (bugünle de

3355

YYeennii SSaaiidd ddöönneemmiinnee ddaammggaassýýnnýývvuurraann ddiiððeerr bbiirr oollgguu iissee tteekk ppaarrttiirreejjiimmiinniinn SSaaiidd NNuurrssii''nniinn ÝÝssllaammiimmuuhhaalleeffeettiinniinn öönnüünnüü aallmmaaççaabbaassýýddýýrr.. BBuu ssüürreeççttee NNuurrssii,,KKeemmaalliisstt rreejjiimmiinn yyooððuunn bbaasskkýýssýýnnaammaarruuzz kkaallaann,, yyýýllmmaazz bbiirr öözzggüürrllüükkssaavvaaþþççýýssýý oollaarraakk ssuunnuulluurr.. KKeemmaalliissttrreejjiimmiinn yyeennii ttoopplluumm pprroojjeessiinnddeeeettkkiinn bbiirr ddiinnsseell ööððeeyyee yyeerr yyookkttuurr..DDoollaayyýýssýýyyllaa zzaatteenn kkýýrrýýllggaann,, hhaassssaassddeennggeelleerree ddaayyaannaann yyeennii bbiirr ttoopplluummiinnþþaassýýnnýýnn öönnüünnddee mmuuhhaalleeffeett eeddeenn((aaççýýkkttaann oollmmaassaa ddaa ffaarrkkllýý bbiirrttoopplluumm pprroojjeessiinnii aallttttaann aallttaa öörrmmeeyyeeççaallýýþþaann)) bbiirr ffiiggüürree KKeemmaalliisstt rreejjiimmiinnttaahhaammmmüüll ggöösstteerrmmeessii mmüümmkküünnddeeððiillddii.. AAnnccaakk yyiinnee ddee ddöönneemmiinnÝÝssttiikkllaall MMaahhkkeemmeelleerrii ddöönneemmiioolldduuððuu,, ssýýrrff þþaappkkaa ttaakkmmaaddýýððýý iiççiinnoonnllaarrccaa iinnssaannýýnn iiddaamm eeddiilliipp bbiinn--lleerrcceessiinniinn ddee hhaappiisslleerree aattýýllddýýððýý bbuuþþaarrttllaarrddaa ssuunnuulldduuððuu kkaaddaarr ssaavvaaþþççýýbbiirr NNuurrssii''nniinn hhaayyaattttaa kkaallmmaassýý ppeekk

mmüümmkküünn oollmmaassaa ggeerreekk..

MARKSÝST BAKIÞ

Page 37: Marksist Bakis - 28. Sayı

kýyaslanabilir)-, kýsacasý isyancýlara sýrtýný dön-mek, Kürt ulusal davasý açýsýndan pasifliktenöte ancak ihanet þeklinde yorumlanabilir. Gelelim Þeyh Said isyaný nedeniyle SaidNursi'nin sürülmesine. Öncelikle Nursi'nin bu

kaderi binlerce Kürtönde geleni ile birliktepaylaþtýðýný belirtelim.Bu bedel, Nursi Kürtkimliðine sahip çýktýðýiçin deðil, bölgede etki-li olabilecek bir Kürtfigürü olduðu için öde-tilmiþtir. Dilek Kurbanve Mesut Yeðen'in"Adaletin Kýyýsýnda:'Zorunlu' GöçSonrasýnda Devlet veKürtler" adlý metnindebelirttikleri gibiKemalist iktidar, ÞeyhSaid Ayaklanmasý son-rasýnda bölge içinhazýrlanan raporlardan,özellikle de AbdulhalikRenda'nýn raporundan,temellenen"Þark IslahatPlaný"ný adým adýmuygulamaya koymayaçalýþmýþtýr. AbdulhalikRenda raporuna göre,"Fýrat'ýn doðusundaki

bölgede yaþayan Kürt nüfusu bir milyondanfazlaydý ve bölgedeki Türk nüfusu Kürt nüfusundörtte birinden daha azdý. Renda raporununçözüm önerisi de açýk ve netti: 'Türkiyearazisinde iki milletin ayný kudret ve selahiyetle

hâkim bulunmasý imkâný' olmadýðýndan, 'Türknüfus ve nüfuzunu hâkim kýlmak' farzdý."(21)Bunun saðlanmasýnýn biricik yolu da zorunluiskân politikasýný yaþama geçirmekti. Böylece,tam biat etmemiþ Kürt ileri gelenleri bölgedenuzaklaþtýrýlýp bölge Türk bir nüfuslayenilenerek hem sürgüne gidenlerin hem debölge halkýnýn asimilasyonu konusunda yolalmak planlanýyordu. Yeni Said dönemine damgasýný vuran diðer birolgu ise tek parti rejiminin Said Nursi'ninÝslami muhalefetinin önünü alma çabasýdýr. Busüreçte Nursi, Kemalist rejimin yoðun baskýsý-na maruz kalan, yýlmaz bir özgürlük savaþçýsýolarak sunulur. Kemalist rejimin yeni toplumprojesinde etkin bir dinsel öðeye yer yoktur.Dolayýsýyla zaten kýrýlgan, hassas dengeleredayanan yeni bir toplum inþasýnýn önündemuhalefet eden (açýktan olmasa da farklý birtoplum projesini alttan alta örmeye çalýþan) birfigüre Kemalist rejimin tahammül göstermesimümkün deðildi. Ancak yine de döneminÝstiklal Mahkemeleri dönemi olduðu, sýrf þapkatakmadýðý için onlarca insanýn idam edilip bin-lercesinin de hapislerde atýldýðý bu þartlardasunulduðu kadar savaþçý bir Nursi'nin hayattakalmasý pek mümkün olmasa gerek. Zaten orta-da öyle bir Nursi de yoktur. Bu tartýþmaya sonradönmek üzere Nursi'nin pasiflikle malulolduðunu belirterek geçelim. Bu konuda diðerbir önemli nokta da Nursi'nin isminin etrafýndayaratýlan halenin aksine yoðun baský altýndakalýp kalmadýðý sorgulanmaya açýktýr. Öncelik-le sürgün edildiði yer dikkat çekicidir: "Sürgünyeri olarak seçilen Isparta, aynen memleketiBitlis gibi, din adamý yetiþtiren, 60 medrese,200 Kur'an kursu ve sayýsýz tekkenin bulun-duðu, merkezden kopuk daðlýk bir þehirdi.Kýsacasý ortam Said-i Nursî'yi etkisiz halegetirmeye hiç müsait deðildi. Bu aradamuhafazakârlýðýyla tanýnan Fevzi Paþa,bölgedeki yetkililere Said-i Nursî'ye hürmetetmeleri talimatýný vermiþti. Said-i Nursî, ted-biri elden býrakýp bir medresede ders vermeyebaþlayýnca Isparta'nýn Barla kazasýna sürüldü.Ama Barla'da geçirdiði 8,5 yýl boyunca etkisinive ününü biraz daha arttýrdý. Bitlis ve Vanolmak üzere memleketin çeþitli yerlerindenziyaretçileri eksik olmadýðý gibi Risale-i Nurkülliyatýnýn büyük bir bölümü burada yazýldý.Kendi ifadesiyle 'yarý ümmi' olduðu için, Said-iNursî söylüyor, þakirtleri yazýyordu.Müritlerinden 'Santral Sabri' bu risaleleri civarköylere daðýtýyordu. Bu sefer o köylerde elikalem tutanlar kop-yalama iþine giriþiyorlardý.

3366

MARKSÝST BAKIÞ

Said Nursi, tek partidöneminde siyasetin imanlauyuþmazlýk taþýdýðýný sýklýklabelirtse de iktidar deðiþipdine alan açýldýðýnda siyasetalanýna müdahaleden geridurmamýþtýr. 1951'deDemokrat Parti'ye yönelikyazdýðý risalede bu tutumunuNurculara hizmetbaðlamýnda gerekçelendirir:"Mümkün olduðu kadardünyaya ve siyasetebakmamaya mesleðimiz bizimecbur ediyormuþ. Þimdimecburiyetle bakmaya lüzumoldu, gördük ki; Demokratlar,evvelki iki müthiþ cereyanakarþý bize (Nurculara)yardýmcý hükmünde

olabilirler..."

Page 38: Marksist Bakis - 28. Sayı

Böylece risaleler ve cemaat kartopu gibi çoðalýyor-du."(22)Hem tek parti iktidarý gibi tam kontrol ve engellemegücüne sahip bir iktidar döneminde muhalif olacak veyoðun baský göreceksiniz hem de destekçi bulmaya(kendi ifadesiyle 500 bine kadar ulaþan) devam ede-ceksiniz. Bu iþin sýrrýný herkes öðrenmek ister. AhmetHakan, utanmazca Said Nursi ile Nazým Hikmet'iuðradýklarý baský çerçevesinde mukayese edip"onun yaþadýðý zulmün yarýsýný bile yaþamamýþNâzým Hikmet" diyebilmektedir(23). Elbette;Said Nursi'nin 3 yýl 4 ay hapsine karþýlýkNazým Hikmet'in 12 yýllýk hapis hayatý -çeþitli mahkemeler sürecinde Rusya'yakaçmasaydý daha kaç yýl olundubilinmez-, vatandaþlýktan çýkarýlma, þiir-lerini okuyan binlercesine kadar uzananbaský… Bir de Said Nursi'nin 1945'tenitibaren Risale Nur kitap-larýnýnbasýmýnýn serbest hale gelmesi vedevletten harcýrah almaya baþlamasýdüþünüldüðünde: "Bir buçuk ay kadarkaldýðý Denizli Þehir Oteli'ndeziyaretçi akýnýna uðrayan Said-iNursî'nin yeni evi Afyon-Emirdað'dý.Bu sefer devlet bonkör davranmýþ,400 lira harcýrah vermiþti. DenizliMahkemesi'nin beraat kararýnýnonandýðý 1945'ten itibaren yayýnyasaðý kalmadýðý için Risaleleraçýkça (artýk daktilo ve teksir maki-nesiyle) basýlýyordu."(24)Þu gerçekleri reddetmek niyetindedeðiliz; Nursi, Kemalist rejiminbaskýsýyla karþý karþýya kaldý; zorunluiskana tabi tutuldu; yargýlandý; hapisyattý; destekçileriyle birlikte soruþtur-malardan geçti… Ancak demek isterizki Nursi'nin karþýlaþtýðý baský, tek partidöneminin diðer muhaliflerine (Ýslamicepheden ya da baþka kanallardan), özel-likle de etkin bir güç haline gelenlerin -kiNursi gittiði yerlerde etki kazanmýþtýr-karþýlaþtýklarý muameleyle ayný sertliktedeðildir. Ýstiklal Mahkemeleri'nde yargýlanýpasýlan, onlarca yýl hapis yatan, çevreyle iletiþimitamamen kesilen unsurlardan bahsediyoruz. Nursi'yebaskýnýn daha hafif olmasýnýn nedeni nedir, peki? Birkaçfaktörün bu konuda etkili olduðunu söyleyebiliriz. Önce-likle Nursi'nin kendisinin güç yetiremeyeceðinin bi-lincinde olduðu siyaset alanýndan elini ayaðýný çekerekdinsel konulara (imana) yönelmesini saymak gerekir.Yani Nursi doðrudan bir muhalefetin örgütleyicisiolmamýþtýr. Baþka bir nokta ise Nursi'nin pasifliði ola-bilir: bu pasiflik Nursi'nin öðretisine de yansýmýþ; varlýk

zemini bulacak koþullara eriþene kadar alttan alta çalýþ-mayý tercih etmiþtir. Nursi, Kemalist rejimin zorunluþapka taktýrmasý konusunda bile þapka takmak kafir yap-maz diye fetva verebilmiþtir: "Kardeþim size þunusöyleyeyim; þapka için ben fetva verdim: Þapkayý giyenkâfir olmaz. Eðer ben o fetvayý vermeseydim, yirmi ÞeyhSaid daha çýkardý, isyan ederdi. Binlerce masumun kanýdökülürdü. Otuz sene eziyet ve sýkýntý çektim, helâl

olsun... Þeyhülislâm Zenbilli Ali Cemâli Efendininþapka hakkýndaki fetvasýný bildiðim halde, muka-

bil fetva verdim. Bu þapka için sevapkazanayým diye, yirmi Þeyh Said çýkar isyan

ederdi. Bu yüzden yüz bin insan öldürüldü.Benim çektiðim eziyetler helâl olsun.Piþman deðilim."(25)Nursi'nin bu süreci daha hafif atlatmasýnýsaðlayan bir olasýlýk ise Kemalist rejiminönde gelen figürlerinin Nursi'ye bellioranlarda arka çýkmasý, Kemalistrejimin de bu çerçevede o ölçüdesertleþmemesi olabilir. Her ne kadarMustafa Kemal figürü tek otoriteolarak sivrilse de mücadele sürecinde-ki ilk yol arkadaþlarýnýn farklý eðilim-leri (örneðin daha muhafazakar olan-larýn) tamamen ezilmemiþtir; KazýmKarabekir, Fevzi Çakmak gibi. AyþeHür'ün aktarýmlarýnda FevziÇakmak'ýn Nursi'yi sürgünde kolla-masý ya da Kazým Karabekir'inNursi'ye arka çýktýðý iddiasý bubaðlamda dikkate alýnabilir.

Üçüncü Said

Üçüncü Said dönemi ise çok partili sis-teme geçiþle birlikte DemokratParti'nin iktidara gelmesiyle baþlar.Said Nursi, tek parti dönemindesiyasetin imanla uyuþmazlýk taþýdýðýný

sýklýkla belirtse de iktidar deðiþip dinealan açýldýðýnda siyaset alanýna müdahale-

den geri durmamýþtýr. 1951'de DemokratParti'ye yönelik yazdýðý risalede bu tutu-

munu Nurculara hizmet baðlamýnda gerekçe-lendirir: "Mümkün olduðu kadar dünyaya ve

siyasete bakmamaya mesleðimiz bizi mecburediyormuþ. Þimdi mecburiyetle bakmaya lüzum

oldu, gördük ki; Demokratlar, evvelki iki müthiþcereyana karþý bize (Nurculara) yardýmcý hükmünde ola-bilirler..."(26) Þerif Mardin de DP ile geliþen iliþkileredeðinir: "Demokrat Parti iktidarý döneminde (1950-60)Türkiye'nin doðu illeri aðalarýndan pek çok kiþi meclisegirmiþti. Doðulu milletvekillerinin oluþturduðu bu grupzorunlu olarak, bölgedeki tarikat oluþumlarý ile çakýþ-maktadýr... Bunun bir örneði de, Said Nursi ile yerelaðalardan Kinyas Kartal arasýndaki iliþkidir."(27)

3377

MARKSÝST BAKIÞ

Nursi’ninKürt isyan-

larý karþýsýnda-ki tutumunu þu

sözlerine bakaraktahmin etmek zor

olmayacaktýr: "Allah'üzül Celal HazretleriKur'an-ý Kerim'de

mealen; 'Öyle bir kavimgöndereceðim ki, onlarAllah'ý sever Allah da

onlarý sever.' diye buyur-muþtur. Ben de bu beyaný

ilahi karþýsýndadüþünürken, bu kavmin;

bin yýldan beri Âlem-iÝslam'ýn bayraktarlýðýný

yapan Türk milletiolduðunu anladým. Bu

kahraman milletehizmet yerine, dört yüz

milyon hakikiMüslüman kardeþyerine, birkaç akýl-

sýz kavmiyetçikimsenin

peþinde git-mem."

Page 39: Marksist Bakis - 28. Sayı

Nursi, DP'yi hem uzun yýllardýr projesi olan "Medrese-tü-Zehra"nýn kurulmasý hem de Risale-i Nur kitaplarýnýnresmi olarak basýlýp kullanýlmasý için de bir fýrsat olarakgörür. Nursi'nin takipçilerinden Tahsin Tola bu konudaþunlarý söyler: "Afyon mahkemesi neticelenmesi vetemyizin beraet kararýný tasdiki üzerine, Üstad beniAdnan Menderes'e gönderdi. Selâmlarýný mektup vemedrese ehlini birleþtiren þarkta uhuvvet-i Ýslâmiyeyitemin eden aklen ve kalben Ýslamiyeti ders verenRisale-i Nur'un neþrini söylememizi istedi."(28)Demokrat Parti ile iliþki; Menderes'e yazýlan mektuplar,Nursi'nin takipçileri üzerinden kurduðu doðrudan iliþkigibi çeþitli biçimlerde vitrin gerisinde kurulurken 1957seçimlerinde açýktan bir hüviyet kazanmýþtýr. Nursi, 57seçimlerinde oyunu açýkça DP'ye verip oy vermeçaðrýsýný yapmýþtýr. Nursi'nin DP'ye desteði uluslararasý alanda kurulan itti-faklar, yer alýnan Batý Bloku ve ABD emperyalizmiylekurulan iliþkilerde de devam etmiþtir. Batý toplumuna,pozitivizm ve materyalizmine önceki yazýlarýnda sýklýklasaydýran Nursi, bu sefer komünizm(!) tehdidi altýndaonlarla kurulacak ittifaklarý savunur hale gelmiþtir. Nursi,"dönemin baþbakaný Adnan Menderes'e 1955 yýlýndayazdýðý bir mektupta Ýslam dünyasý ve gerçek Hýristiyandevletlerle, bilhassa dinsizlikle eþdeðer gördüðükomünizme karþý duruþuyla ve dindarlýðý ile dikkatiçeken Amerika Birleþik Devletleri'yle kurulan ittifakýgönülden desteklediðini bildirmiþtir."(29)Nursi'nin komünizm alerjisinin sicili kabarýktýr. Nefretettiði Kemalist rejime bile bu konuda ihtar gönderecekkadar fanatiktir: "1947'de baþta CHP Genel SekreteriHilmi Uran olmak üzere bazý devlet büyüklerine mektup-lar yazarak "memleketi tehdit eden komünizmtehlikesi"ne karþý uyardýðýný düþünürsek, (Türkiye'dekikomünist sayýsý bir elin parmaklarýný geçmediði haldeSaid-i Nursî dinsizlikle özdeþleþtirdiði komünizminfanatik bir düþmanýydý)…"(30)

Güneþ Gümüþ

Kaynakça(1) Mustafa Armaðan, "Abdülhamid, Said Nursi'yle HiçKarþýlaþtý Mý?", Zaman, 29 Mart 2009.(2) Said Nursi, Þualar, Söz Basým, s.447. (Aksi belir-tilmediði sürece bulunabilecekleri webadresi:www.erisale.com)(3) S. Nursi, age, s. 615.(4) S. Nursi, Divan-ý Harb-i Örfi, s.419.(5) S. Nursi, Münazarat, s.525.(6) aktaran Ayþe Hür, "Bediüzzaman Said-i Nursi",Taraf, 28 Mart 2010. (7) Þerif Mardin, Bedüizzaman Said Nursi Olayý,Ýletiþim Yayýnlarý, Ýstanbul 1992, s.144.(8) A. Hür, "'Eski Said'den 'Yeni Said'e", Taraf, 4 Nisan2010.(9) A. Hür, age.(10) S. Nursi, Mektubat, s.112.(11) S. Nursi, Sünuhat, s.348. [Antranik, Muþ ve Vanisyanlarýna da katýlan bir Ermeni komutan; Said HalimDýþiþleri Bakanlýðý, Sadrazamlýk yapan bir Ýttihatçý;Venizelos ise modern Yunanistan'ýn kurucusudur.](12) A. Hür, age.(13) S. Nursi, Ýçtimaî Reçeteler II, s.289.(14) Nagehan Alçý, "Prof.Dr.Feroz Ahmed ile YapýlanRöportaj: Ergenekon ve Ýttihatçýlar Arasýnda BaðlantýYok", Akþam, 31 Aðustos 2009. (15) S.Nursi, CHP Genel Sekreteri Hilmi Uran'aVerilen Mektup (1947).(16) S. Nursi, Þualar, s.463.(17) Tarihçe-i Hayat, s.191.(18) Necmeddin Þahiner, Bilinmeyen TaraflarýylaBediüzzaman Said Nursi, s.233-234.(19) S. Nursi, Mektubat, s.88.(20) Ayþe Hür, age.(21) aktaran Mesut Yeðen ve Dilek Kurban, AdaletinKýyýsýnda: 'Zorunlu' Göç Sonrasýnda Devlet veKürtler, Tesev Yayýnlarý, Ýstanbul 2012, s.47.(22) Ayþe Hür, age.(23) Ahmet Hakan, "Hem Padiþahçý, Hem ÝslamcýOlursan", Hürriyet, 9 Ocak 2011. (24) Ayþe Hür, age.(25) http://www.risale-inur.org/yenisite/moduller/son-sahitler/bolgeindex.php?id=121(26) S. Nursi, Emirdað Lahikasý, s.595. (27) Þ. Mardin, age, s.252-3.(28) http://www.risale-inur.org/yenisite/moduller/son-sahitler/bolgeindex.php?id=121(29) aktaran Hüsnü Ezber BODUR, "Büyük Anlatýlar veDin: Modern Türkiye'ye Yansýmalarý", Toplum BilimleriDergisi, 4 (8), Temmuz - Aralýk 2010, s.37.(30) Ayþe Hür, age.

3388

MARKSÝST BAKIÞ

Page 40: Marksist Bakis - 28. Sayı

3399

MARKSÝST BAKIÞ

Kasým 2010'da, seyyar satýcýlýk yapan iþsiz birüniversite mezunu Muhammed Bouazizi'nin sey-yar tezgahýna polisin el koymasýndan sonra ken-

disini ateþe vermesi, tarihin akýþýný deðiþtirecekbüyük protesto dalgasýnýn fitilini ateþledi. 23yýldýr ülkeyi yöneten Zeynel Abidin Bin Ali, 14Ocak 2011'de baþkanlýðý býrakýp ülkeden kaça-caktý. 25 Ocak'ta ise Mýsýrlý eylemciler Tunus'uörnek alarak hareketi baþlattýlar ve 18 gün sonrademir yumrukla ülkeyi 29 senedir yöneten HüsnüMübarek istifa etmek zorunda kalacaktý. Tunus'ta baþlayan, Mýsýr'da devam eden bu ayak-lanma dalgasýna genel olarak, "Arap Baharý" adýverildi. Birçoklarý, "Bahar" tanýmlamasýnagerçekleþen büyük dönüþümlerin boyutlarýný

küçük gösterdiði gerekçesiyle þiddetle itiraz etti.Bu itirazý yapanlar "Bahar"a alternatif olarak"Arap Devrimleri"ni öne çýkardýlar. Bu sefer degerçekleþen dönüþümlerin bir devrim sayýlama-yacak kadar sýð, yani içeriksiz olduðu, yeterincekökten bir deðiþim olmadýðý, hareketin bir prog-ramýnýn bulunmadýðý ve neticede iktidaraMüslüman Kardeþler'in yerleþtiði vurgulanacaktý.Bir diðer seçenek de süreci ayaklanma ya da isyanterimleriyle tanýmlamaktý, ama bunlar da dahaçok anlýk, kýsa erimli patlamalarý tariflediði içinbir süreç olarak meseleyi ifade edemezdi. Peki budurumda en yaygýn kullanýmlar olan "Bahar" yada "Devrim"den hangisini tercih etmek gerekir?Baharýn geliþi, çetin kýþ koþullarýnýn sona ermesi,doðanýn yeniden uyanmasýný bakýmýndan binlerceyýl boyunca insanlar için müjdeli bir haber olmuþ-tur. Sýnýf mücadelesinde de uzun baský dönemininçetin þartlarýnýn kýrýldýðý ve mücadelenin yenidenyükseldiði dönemlere için "Bahar" analoji kul-lanýlmýþtýr. 12 Eylül baskýlarýnýn kýrýldýðý 89 ÝþçiBaharý, Prag Baharý gibi. Mýsýr ve Tunus'takisüreçlerde de uzun baský dönemlerinin ardýndankitleler uyanýþa geçmiþ ve üzerlerindeki devletterörünü daðýtmýþlardýr. Bu anlamýyla birbahardan söz edilebilir elbette, ama Mýsýr veTunus'taki süreç, þiddeti ve yoðunluðu bakýmýn-dan Bahar kavramsallaþtýrmasýný aþmaktadýr.Bahar kullaným olarak bir yumuþaklýðý içindebarýndýrýr; bir alt üst oluþtan, aðýr bedellerleyürütülen radikal bir süreçten ziyade koþullarýn

Arap Devrimleri -Yeni Tarihsel

EðilimlerBu yazý, yakýn zamanda yayýnlanacak olan “Arap Devrimleri- Yeni Tarihsel Eðilimler”broþürünün önsözüdür.

Page 41: Marksist Bakis - 28. Sayı

iyileþtiði görece ýlýmlý bir dönüþümü ifade eder. Bu yüz-den bizler Arap Devrimleri kullanýmýndan yanayýz. Mýsýrve Tunus'ta yaþananlar, üretim iliþkilerinin deðiþtiði bir"sosyal devrim" deðil (en azýndan henüz), ama mevcutiktidarlarý milyonlarýn zor yoluyla yýkmasý anlamýndagerçek bir "politik devrim". Bu bakýmdan Mýsýr ve Tunusiçin Arap Devrimleri ifadesi doðru bir kullanýmdýr.Sürecin içerik olarak zayýf olmasý da politik devrimtanýmlamasýný çürütmek için yeterli olamaz. Kaldý ki bur-juva diktatörlerin yýkýlmasýnýn üzerinden iki yýl geçme-sine raðmen kitle hareketi hala çok güçlü, hem Mýsýr'dahem de Tunus'ta Müslüman Kardeþler yönetimini sallý-yor ve bu sýrada kitleler sola kayýþýný sürdürüyor. Diðer taraftan Arap Devrimleriiçin "kara bahar" ya da "komplo"tanýmlamalarýný uygun bulanlar davar. Bu tutumun özelilkleTürkiye'de bir hayli yaygýnolduðunu gözlemlemek mümkün.Komplo teorileri üzerinden ArapDevrimleri'ne burun kývrýldýðýndahalk hareketlerinin estirdiði rüz-garlarýn Türkiye'yi etkilemesisüreci baltalanmýþ oluyor. Oysaþimdilerde Müslüman Kardeþler'isallamakta olan emekçi ve gençlikhareketinin Mursi'yi devirmesininT.Erdoðan ve AKP'sini ne kadartedirgin edeceðini hesaplamak zordeðil. ABD komplosu temalarýnýiþleyenlerin temel tezi MüslümanKardeþler'e iktidar yolunun açýl-masýydý. Gelgelelim MüslümanKardeþler'in kýsa zaman zarfýndaaðýr darbeler almasý, bu tezlerinbirinci argümanýný çürütmüþ oldu.Suriye ve Libya'da yaþananlarý öneçýkararak bütün sürece kara çalanve emekçilerin hareketine dudakbüken elitist tutumun son derece gerici bir niteliktaþýdýðýný belirtmekte fayda var. Komplo tartýþmalarýnaOrtadoðu'daki ABD politikalarýnýn ele alýndýðý ilerikibölümlerde yeniden döneceðiz.

Ýsyanlarý Gruplandýrmak

Kavram tartýþmasýnda gözlenen genel bir zaaftan bahset-mek, bu çalýþmanýn neden Mýsýr merkezli olduðunu açýk-lamasý anlamýnda, gerekli gözüküyor. Sürece devrimdiyenler de komplo diyenler de ayný hatayý yaparak fark-lý Arap ülkelerini ve buradaki kalkýþmalarý, ayný torbayakoyup genelleme yapýyorlar. Oysa diktatörlüklere yöne-len bu kalkýþmalar, kendilerine miras kalan tarihsel mirasnedeniyle farklý doðrultularda ilerlemek zorunda kalýyor.Mýsýr ile Suriye, Tunus ile Libya, Yemen, Bahreyn,Ürdün.. Bütün bu ülkeler farklý iç ve dýþ dinamiklere

sahipler. Bu nedenle bütün Arap ülkelerini kapsayan tekbir açýklama, bir devrim (ya da komplo) genellemesi hiçde gerçeklerle baðdaþmýyor. Gerçekleþtiði ülkelere göre Arap isyanlarýný kabaca ikigruba ayýrabiliriz: Birinci grupta toplumun bütününün(popüler ifade ile %99) çýkarlarýný ifade eden, sýnýf eksen-li emek ve gençlik hareketi söz konusu iken ikinci gruptafarklý etnik-mezhepsel-aþiretsel kimlikler çatýþýyor,emekçiler birbirlerine düþman oluyor. Ýç dinamiklerinbelirleyici olduðu birinci grup Mýsýr ve Tunus'taki ayak-lanmalarla en iyi ifadesini bulurken, dýþ müdahalelerinbelirleyici olduðu, giderek daha çok Þii-Sünni bölünmesiüzerinden þekillenen ikinci grubu da kendi içerisinde

ikiye bölmek uygun olabilir. Birtarafta ABD'nin ortaklarý olanBahreyn, Suudi Arabistan gibiülkelerdeki ayaklanmalar varkendiðer tarafta Suriye ve Libya gibiABD ile çeliþkili diktatörlerinegemen olduðu ülkelerdeki ayak-lanmalar mevcut. Bu son gruptakiayaklanmalar hýzlý bir þekildeemperyalizmin kontrolüne girdi,daha baðnaz, katliamcý ve ayrýmcýbir çizgiye oturarak emekçiler vegençlik adýna ilericilik taþýmaolasýlýðýný tümden kaybetti.Türkiye ve dünya basýnýnýn özen-le gözlerden uzak tutmayaçalýþtýðý ama alttan alta devameden ve enerji toplayan Bahreynve Suudi Arabistan'daki ayaklan-malar da neticede esas olarak kim-lik meselesi üzerinden gitseler deana akým emperyalist akýntýyakarþý durduklarýndan içlerindendeðiþik eðilimler çýkarmaya dahayatkýnlar. Bu kaba tasnife göre dünya

emekçilerini heyecanlandýrmasý gereken esas ayaklan-malar Mýsýr ve Tunus'ta yaþananlardýr. Bu ülkelerdekihareket ulusun bütününü kapsama iddiasýyla esas olaraksýnýf merkezli sloganlarla hareket ediyor, halklarýn bir-birini gýrtlakladýðý bir senaryo yerine farklý kimliklerdenemekçileri birleþtiren bir güce sahip. Nitekim hareketiçerisinde iþçiler, kadýnlar, solcular, sosyalistler, ezilenleröne çýkýyor; yeni bir enerji akýmý, sanata edebiyatayayýlýyor, emperyalist kapitalizmin deðerleri sorgu-lanýrken, baðnazlýk geriletiliyor… Mýsýr ve Tunus'ta yaþananlar, bu yüzden, büyük birpotansiyele sahip. Özellikle 85 milyonluk Mýsýr, adýnaArap Baharý denen sürecin merkezi durumunda. Mýsýr'ýnzaten Arap dünyasýnýn kalbi olduðunu akýlda tuttuðumuz-da Mýsýr'daki sürecin ne kadar belirleyici olduðunu

4400

MARKSÝST BAKIÞ

MMýýssýýrr vvee TTuunnuuss''ttaa yyaaþþaannaannllaarr,,üürreettiimm iilliiþþkkiilleerriinniinn ddeeððiiþþttiiððii bbiirr

""ssoossyyaall ddeevvrriimm"" ddeeððiill ((eenn aazzýýnnddaannhheennüüzz)),, aammaa mmeevvccuutt iikkttiiddaarrllaarrýýmmiillyyoonnllaarrýýnn zzoorr yyoolluuyyllaa yyýýkkmmaassýý

aannllaammýýnnddaa ggeerrççeekk bbiirr ""ppoolliittiikkddeevvrriimm"".. BBuu bbaakkýýmmddaann MMýýssýýrr vvee

TTuunnuuss iiççiinn AArraapp DDeevvrriimmlleerrii iiffaaddeessiiddooððrruu bbiirr kkuullllaannýýmmddýýrr.. SSüürreecciinniiççeerriikk oollaarraakk zzaayyýýff oollmmaassýý ddaappoolliittiikk ddeevvrriimm ttaannýýmmllaammaassýýnnýýççüürrüüttmmeekk iiççiinn yyeetteerrllii oollaammaazz..KKaallddýý kkii bbuurrjjuuvvaa ddiikkttaattöörrlleerriinnyyýýkkýýllmmaassýýnnýýnn üüzzeerriinnddeenn iikkii yyýýll

ggeeççmmeessiinnee rraaððmmeenn kkiittllee hhaarreekkeettiihhaallaa ççookk ggüüççllüü,, hheemm MMýýssýýrr''ddaa hheemmddee TTuunnuuss''ttaa MMüüssllüümmaann KKaarrddeeþþlleerryyöönneettiimmiinnii ssaallllýýyyoorr vvee bbuu ssýýrraaddaakkiittlleelleerr ssoollaa kkaayyýýþþýýnnýý ssüürrddüürrüüyyoorr..

Page 42: Marksist Bakis - 28. Sayı

anlarýz. Bu yüzden bu çalýþmada Mýsýr'ý merkeze almakdaha doðru olacaktýr. Tunus ile Mýsýr'ýn arasýnda da, mut-laka, farklar olmakla birlikte her iki ülkede de emekçi-lerin ve gençliðin çýkarlarýný ifade eden geniþ halkhareketleri mevcut ve bu örnekler sýnýf mücadelesininöne çýkmasý anlamýnda Arap isyanlarýnýn geleceðini ifadeetmekteler. Bu çerçevede Tunus'taki harekete, yerigeldiðince, kimi önemliparallellikler ve ayrýþ-malarda deðineceðiz.Ama çalýþmanýnmerkezi Ortadoðu'nunve Arap Devrimlerininkalbi Mýsýr olacak.Önümüzdeki dönemdeburada yaþanacak olan-lar sadece Arapdünyasýný deðil tümdünyayý ve özellikle debizi etkileyecektir.

Suriye ve Libya

Deðil, Mýsýr ve

Tunus

Sessizlikle geçen uzun uzun yýl-larýn ardýndan önce Tunus,ardýndan Mýsýr'da patlayan halkhareketleri, on yýllardýr iktidar-da olan diktatörleri devirdi.Mücadeleci yeni bir kuþaðýnyetiþtiðini müjdeleyen bu ayak-lanmalar, tüm dünyada büyüksempatiyle karþýlandý. Bedelödemeye hazýr milyonlara evsahipliði yapan Tahrir, mücadele ruhu ve cesaretiyle, tümdünyada sembolleþti. ABD merkezli Ýþgal Et (Occupy)hareketlerinde, krizin emekçilerin yaþamýný felç ettiðiYunanistan ve Ýspanya'da ve aslýnda tüm dünyadakimücadelelerde kitleler Tahrir'e selam yolladýlar. Bin Ali ve Mübarek devrildikten sonra mücadele buülkelerde durulmamýþtý. Kitleler yeni sorunlarla yüz yüzegelirken örgüt ve program yoksunluðuyla hatalar da yap-týlar, ama durmadýlar. Mücadele yeni süreçte yeni soru vesorunlarla ilerlerken Libya ve ardýndan Suriye'den deisyan haberleri geldi. Buralardaki protestolarda iþlenentemalar, baþlangýçta diðer ülkelerdekilerle benzerdi. Amabu ülkelerin özgün ulusal ve uluslararasý konumununbelirleyici olduðu sebepler nedeniyle bu protesto hareket-leri yörünge deðiþtirdi. Libya ve Suriye'deki isyanhareketleri nüfusun büyük çoðunluðunun çýkarýna, engenel anlamda sosyal adalet ve demokrasi mücadelesiolmaktan çýkýp, aþiretsel-mezhepsel-etnik hesaplaþmalaradönüþtü. Hýzla iç savaþa evrilen bu sürecin yönlendiricili-ðini ABD ve müttefikleri yapacaktý. Emperyalist güçlerböylelikle bir taþla bir sürü kuþ vurmuþ oluyorlardý:

Libya'nýn yer altý zenginlikleri yaðmalanýyor, Rusya veÇin ile yakýn iliþkileri olan Kaddafi devriliyor ve ArapBaharý, "ABD planlamasýdýr" yanýlsamasý yaratýlarak birbütün olarak hareket dünya çapýnda gözden düþürülüyor-du. NATO bombalarý sayesinde Kaddafi vahþiceöldürüldü, destekçisi aþiretler darmadaðýn edildiler.Suriye'de de NATO güçleri isyanýn kontrolünü ele geçir-

di. Tez elden muhalifleri silahlandýrdýlar,etnik-mezhepsel boðazlaþmayý örgü-tlediler. Esad rejiminin düþüþü, Ýran'a veRusya'ya vurulmuþ büyük bir darbe ola-caðýndan iç savaþý körüklemek içinellerinden geleni halen yapýyorlar. Suriyeþimdilerde Afganistan senaryosunu yaþa-makta. Silahlý muhalefet içerisinde kont-rol, her geçen gün daha bariz þekildeSelefi fanatiklerin eline geçiyor.Bunlarýn zaferi, diðer her þey bir yanasoykýrým ve etnik temizlik anlamýnagelecek, daha sonrasý için de Suriye'ninuzun yýllar boyu savaþ bataklýðýna

saplanýp kalmasýna vesile olacak. Süreç boyunca bir yandan Libya veSuriye'ye NATO müdahalelerigerçekleþiyor, diðer yandan daMýsýr ve Tunus'ta MüslümanKardeþler iktidara geliyordu… Bugeliþmeler Arap Baharý'nýnarkasýndaki tarihsel dinamiðinkolayca göz ardý edilmesine yolaçtý. Dünya çapýnda geniþ kesimlerve bu arada da Türkiye kamuoyu,Arap isyanlarýnýn bir çeþit ABD

komplosu olduðuna inanmaya baþlamýþtý ki Mýsýr veTunus'ta kitle hareketi Müslüman Kardeþler'i sallamayabaþladý. Bu da, meselenin basitçe bir Batý tezgahý olarakgörülemeyeceði gerçeðini gözler önüne savurdu. Özellik-le Mýsýr'da yeni mücadele kuþaðý öncülüðünde milyonlar-ca emekçi, Müslüman Kardeþler ile ölümüne mücadeleediyor, bedel ödüyor ve yeni deneyim ve fikirlerle yolu-na devam ediyor. Mýsýr ve Tunus, hem ArapDevrimleri'nin çýkýþ noktasý, hem Arap coðrafyasýnýn heraçýdan merkezi ülkeleri (özellikle Mýsýr), hem dehareketin çizgisinin belirlendiði en ileri ülkeler olaraksürecin baþýný çekecektir.Arap Devrimleri Siyasi Ýslam'ýn Yenilgisine

Ýþaret Ediyor

Gözlerden kaçýrýlmamasý gereken bir diðer nokta da Arapülkelerindeki isyanlarýn kapitalizmin büyük krizindenbaðýmsýz ele alýnamayacaðýdýr. Tüm Ortadoðu'da onmilyonlarca gencin iyi bir gelecek kurabilecekleri düzgünbir iþe sahip olma umudu yok. Çalýþan genç emekçiler,ucuz emek cennetinin derbeder neferleri olmak duru-mundalar. Bunu da bulamayan bunalýmlý iþsiz yýðýnlar

4411

MARKSÝST BAKIÞ

SSuurriiyyee vvee LLiibbyyaa ggiibbii AABBDD iillee ççeelliiþþkkiilliiddiikkttaattöörrlleerriinn eeggeemmeenn oolldduuððuu üüllkkeelleerrddeekkiiaayyaakkllaannmmaallaarr mmeevvccuutt.. BBuu ssoonn ggrruuppttaakkiiaayyaakkllaannmmaallaarr hhýýzzllýý bbiirr þþeekkiillddee eemmppeerryyaa--lliizzmmiinn kkoonnttrroollüünnee ggiirrddii,, ddaahhaa bbaaððnnaazz,,kkaattlliiaammccýý vvee aayyrrýýmmccýý bbiirr ççiizzggiiyyee oottuurraarraakkeemmeekkççiilleerr vvee ggeennççlliikk aaddýýnnaa iilleerriicciilliikkttaaþþýýmmaa oollaassýýllýýððýýnnýý ttüümmddeenn kkaayybbeettttii..

Page 43: Marksist Bakis - 28. Sayı

kentlerde birikmiþ durumda. Hayat pahalýlýðý emekçilerinbelini büküyor. Üstelik emekçiler için ýzdýrap olan busömürü sisteminin efendileri, çürümüþrejimleri, yolsuzluklarý ve lüks yaþam-larýyla, otoriter polis devleti uygula-malarý ile keyif çatmaktaydýlar. Bütünbunlar Arap isyanlarýnýn temeltemalarýydý ve isyanlarýn özünde sýnýf-sal meseleler olduðunu gösteriyor.Nitekim hem Tunus'ta, hem de Mýsýr'daörgütlü iþçi hareketi, diktatörlerindevrilmesinde belirleyici oldu.Diktatörlerin devrilmesinin ardýndaniki ülkede de iktidara gelen MüslümanKardeþler, kitle hareketi tarafýndanhedef alýndýðýnda sendikalar ve örgütlüiþçi hareketi, yine belirleyici rollerüstlenmekteler. Mýsýr'da gençlikhareketi ve örgütlü iþçi sýnýfý, hareketinbaþýný çekerken Tunus'ta muhalefetbayraðýný sendikalar taþýyor. Ýsyan dalgasýnýn baþýndan beri en zayýfnoktasý, ideolojik-programatik veörgütsel açýlardan net olmamasýydý.Baskýcý burjuva diktatörlükleri altýndagençlerin ve emekçilerin geliþmiþörgütsel biçimler yaratamamalarý gayetdoðaldýr. Ama bu durumun ciddizaafiyetler yarattýðý da bir gerçek. Uzunsüreç boyunca biriken toplumsal enerji,kendisini patlamalý þekilde ortaya koy-duðunda kitleler "sosyal adalet" ve"özgürlük" sloganlarýnýn altýnýn nasýldoldurulacaðý sorunuyla yüzyüzegeldiler. Mübarek'ten sonra askeri cun-tayla, askeri cuntadan sonra daMüslüman Kardeþler ile savaþtýlar vesavaþýyorlar. Ana slogan "devrimitamamlamak", ama bu tamamlanýþtanne anlaþýldýðý ve bu tamamlanýþa nasýlgidileceði koca bir muamma durumun-da. Emperyalist kapitalist sistemdenkopuþ olmadan sosyal adalet ve özgür-lüðün havada kalacaðý gerçeði, giderekdaha fazla sayýda genç emekçi tarafýn-dan hisssediliyor. Bu unsurlar hareketinen ileri bileþeni durumundalar vehareketi ileri doðru çeken asýl güç buunsurlardan oluþuyor. Bu çerçevedeaslýnda kendi kafalarý da karýþýk olanküçük sosyalist oluþumlar güçlenmekte-ler, öyle ki sokak hareketinde yabana atýlmayacak birgüce sahipler. Kitle hareketinin ana gövdesi, el yordamýy-la, karþýlarýna çýkan burjuva-emperyalist güç odaklarýylahesaplaþýyorlar ve bir bütün olarak sola doðru kayýyor.

Devrimi tamamlamanýn devrimi süreklileþtirmektengeçtiðinin farkýna varan, bu çerçevede örgütlenen

emekçi-gençlik kesimlerinin güçlenmesive giderek sosyalist devrim ile iþçi ikti-darý perspektifini özümsemesi, bubakýmdan hayati öneme sahip. Ne deolsa milyonlarca insan, hedefin ve buhedefe ulaþmak için yapýlmasý gereken-lerin belirsiz olduðu bir ortamda uzunsüre boyunca teyakkuz halinde buluna-maz. Belirsizlik durumu kitle hareketinibelirli bir saatten sonra yavaþ yavaþyormaya baþlayacaktýr. Diðer taraftan kitle hareketi, ani veuzun erimli bir yavaþlama içerisinegirse bile (en kötü senaryo) bu saattensonra bir takým eþikler geçilmiþ, bazýtarihsel eðilimler vaka halini almýþtýr.Bunlardan ilki Mýsýr ve Tunus'ta yenibir gençlik kuþaðýnin politik eylemlerdecan verecek kadar radikalleþtiði ve bur-juva güçlerin en esaslýsý MüslümanKardeþler ile ölümüne kavga edecekkadar net bir tutum takýndýðýdýr. Bu,Mýsýr ile Tunus'ta (dünyadaki geneleðilimin öncüsü olarak) yeni bir eylem-ci kuþaðýn tarih sahnesine çýktýðýnýn birifadesidir. Batý yanlýsý laik liberallerinbu toplumlarda etkilerinin çok sýnýrlýolduðu hesaba katýldýðýnda bu yenikuþaðýn yüzünü sola çevirmesi,geliþimin normal sonucudur. Kýsacacý30-35 yýllýk bir aradan sonraOrtadoðu'da ibre yeniden adým adýmsola ve sosyalistlere dönmektedir. Buyeni kuþak gelecekte Ortadoðu'dakidönüþümün baþýný çekmeye adaydýr.Ýkinci tarihsel eðilimse siyasi Ýslam'ýngelecek kuþaklar açýsýndan tüm çekici-liðini, prestijini, meþruiyetini yitirmek-te olduðudur. Mýsýr ve Tunus'ta milyon-larýn Müslüman Kardeþler'e karþýharekete geçmesi, bu sürecin zaten öte-den beri iþlemekte olduðunu kanýtlýyor.Ýran'dan sonra Ýslam aleminin diðermerkezi olan Mýsýr'da da siyasalÝslam'ýn tüm moral üstünlüðünüyitirmekte olduðunu söyleyebiliriz.Geriye kalan Taliban, El Kaide, SuudiArabistan ve türevlerinin gelecek

kuþaklar için bir çekiciliði olacaðýnýkimse iddia edemez. Kapitalist sömürücü, baskýcý,emperyalizm iþbirlikçisi, baðnaz… Siyasal Ýslam 30yýldýr sýnanýyor, sonuç ortada…

4422

30-35 yýllýk biraradan sonra

Ortadoðu'da ibreyeniden adým adým solave sosyalistlere dönmek-tedir. Bu yeni kuþak gele-

cekte Ortadoðu'dakidönüþümün baþýný çek-

meye adaydýr. Ýkincitarihsel eðilimse siyasi

Ýslam'ýn gelecek kuþaklaraçýsýndan tüm çekiciliði-ni, prestijini, meþruiyeti-ni yitirmekte olduðudur.

Mýsýr ve Tunus'tamilyonlarýn Müslüman

Kardeþler'e karþýharekete geçmesi, bu

sürecin zaten öteden beriiþlemekte olduðunukanýtlýyor. Ýran'dan

sonra Ýslam aleminindiðer merkezi olanMýsýr'da da siyasalÝslam'ýn tüm moral

üstünlüðünü yitirmekteolduðunu söyleyebiliriz.Geriye kalan Taliban, ElKaide, Suudi Arabistanve türevlerinin gelecekkuþaklar için bir çekici-

liði olacaðýný kimse iddiaedemez. Kapitalistsömürücü, baskýcý,

emperyalizm iþbirlikçisi,baðnaz... Siyasal Ýslam

30 yýldýr sýnanýyor, sonuçortada…

MARKSÝST BAKIÞ

Page 44: Marksist Bakis - 28. Sayı

4433

MARKSÝST BAKIÞ

Kuþkusuz 1908 devrimi Türkiye modernleþme tarihininkýrýlma anlarýndan biridir. Günümüzde 1. ve 2. Cumhuriyettartýþmalarýný 1923 ekseninde yürütenler 1923'ü hiç sorgu-lamadan Türkiye'nin burjuva demokratik devrimi olaraknitelendiriyor. Bu tartýþmalar yürütülürken esas kýrýlma aný1923 olarak alýnýyor ve bu açýkça tarihi bir çarpýtmaya yolaçýyor. Bu noktada hiç olmazsa solun, resmi tarihin ezber-lerine düþmemesi gerek. Türkiye tarihinde bütünlüklü birbakýþ açýsýndan yoksun bir inceleme 1908'i yok sayýp1923'ün ve Kemalizm'in reformlarýný, burjuva demokratikdevrim sanýp Kemalizm'in kazanýmlarýna sahip çýkmayakadar götürüverir insaný. Ýþte tam bu noktada tarihe saðlýk-lý bir gözlükle bakmak gerektiðini düþünüyoruz ve bu yüz-den böyle bir yazý kaleme aldýk.Ayrýca belirtmek gerekir ki, Türkiye tarihinin çeþitli tartýþ-malý dönemlerine, geçen sayýda Demokrat Parti döneminiincelediðimiz Türkiye Tarihinden Notlar yazý dizisiyle birkatký koymak bizim için benzeri bir anlama sahip.Günümüzde oldukça tartýþmalý bir isim olan Abdülhamit'inve yine benzeri bir hararetle tartýþýlan Ýttihat ve Terakki'ninönemli aktörlerinden olduðu bu dönemin ayný zamandaTroçki ve Rosa Lüksemburg baþta olmak üzere döneminönemli sosyal demokratlarýnýn ilgiyle takip ettiði ve deðer-lendirdiði bir tarihsel süreç olduðunu da belirtmek gereki-yor.

Devrim Öncesi Osmanlý

Devrimden önce 600 yýllýk büyük bir hanedanlýkgeleneðine sahne olan Osmanlý Ýmparatorluðu yýllarcageleneksel doðu toplumlarýna özgü bir üretim tarzýylayürütülen ekonomi politikasýna ve yayýlmacý bir dýþ poli-tikasýna sahip olduðu biliniyor. Ayný þekilde iç politikadakiyönetsel eðilimler düþünüldüðünde rejimin otokratik birözellik taþýdýðý da söylenebilir.Devletin güç kaybetmeye baþladýðý dönemlerden itibarendevlet yönetimi etrafýndaki çeþitli kiþiler devletin nasýl düzeçýkartýlacaðý ve kurtulacaðý konusunda kafa yormayabaþladýlar. Avrupa'da kapitalizmin geliþmeye, milliyetçihareketlerin etkili olmaya baþladýðý özellikle Fransýz Ýhtilalisonrasý dönemde Osmanlý Devletinin ideologlarý artýk buyenidünya düzenine entegrasyonun kaçýnýlmaz olduðunu

görmüþlerdir. Dolayýsýyla Türkiye modernleþmesinin tari-hini bu entegrasyon sürecinin baþlangýcý olan 3. Selimdönemine kadar götürmek yerinde olacaktýr. Bu dönemdeOsmanlý ekonomisinin bel kemiðini oluþturan týmar sistemiçökmüþ ve askeri teknoloji Avrupa'nýn geri kalanýna göreoldukça eski kalmýþtý. Modernleþme hareketi bu dönemdenitibaren egemen güçlerin arasýndaki çýkar çatýþmalarý veçeþitli siyasi tartýþmalar ekseninde sürdü.1908'e giden yolda artýk Batýlý kapitalist güçlerin de yenipazar arayýþlarý, onlarý Osmanlý'nýn içiþlerine daha fazlakarýþmaya itiyordu. Hem yukarýda bahsettiðimizOsmanlý'nýn kendisini kurtarma çabasý hem Fransýz devri-minin etkisindeki milliyetçi azýnlýk hareketlerinin ve Batýlýsömürgeci güçlerin müdahalesi neticesinde Osmanlý'nýnçeþitli politik atýlýmlar yaptýðýný söyleyebiliriz. Budönemde ilk anayasanýn yapýlmasý ve Batýlý anlamdaokullarýn (Harbiye, Týbbiye, Mülkiye) açýlmasý bu atýlým-lardandýr.1800'lerin sonuna gelindiðinde Osmanlý, askeri olarakardarda yenilgiler alan ve devlet yönetiminin büyük bir kriziçerisine girdiði bir ülke olarak karþýmýza çýkýyor.Þimdilerde çokça tartýþýlan II. Abdülhamit'in bu dönemdebüyük bir baský mekanizmasý kurmasý, yozlaþmýþ verüþvetçi bir sistemin o dönemde ülkeye egemen olmasýhalkýn ve dönemin aydýnlarýnýn üzerinde büyük bir birikimyarattý. Troçki bu dönem için Osmanlý'da üç temel sorundanbahseder: Birincisi ulusal sorun, ikincisi köylü sorunu veüçüncüsü o dönem için sýnýrlý olmakla birlikte iþçilerinsorunu. Bu sorunlarýn ayrýntýsýna ve 1908'in bu sorunlaradair ne gibi çözümler üretebildiðine daha sonradeðineceðiz.Ayrýca devrimi olgunlaþtýran koþullardan bahsedeceksekmeseleye küresel ölçekte de bakmamýzda yarar var. 1900'lüyýllar Doðu halklarýnýn uyanýþý ile açýlmýþtý. Avrupa'da1800'lü yýllarýn ortasýnda patlak veren mücadelelerin sonu-cu ve sistemin yarattýðý öfke birçok ülkede ayaklanmalarasebebiyet verdi. 1905 Rus Devrimi ve 1906 Ýran devrimibunun en belirgin örneðidir. 1908 devrimi de bu baðlamdadeðerlendirilmelidir. Rusya ve Ýran'da yaþayan halklarýniçinde bulunduklarý geleneksel rejimlere karþý baþlattýðý bu

Türkiye TarihindenNotlar:

1908 Devrimi

Page 45: Marksist Bakis - 28. Sayı

ayaklanmalar kuþkusuz 1908'in ilham kaynaklarýndan biri-sidir. 1908'in bu devrimlerden çeþitli farklar barýndýrdýðý vebunlar kadar aþaðýdan bir yapýsý olmadýðý kuþkusuz. Ancakyine de meseleye bu ölçekten baktýðýmýzda 1908 anlamlýbir yerde duruyor.

Devrim Günleri

Ülkedeki çeþitli konulara kafa yoran ve asýl amacýOsmanlý'yý kurtarýp düzlüðe çýkarmak olan aydýnlar,Abdülhamit rejiminin baskýcý niteliklerinin de etkisi ile 'Ýtti-hat ve Terakki' adlý illegal örgütü kurdular. Bu örgütOsmanlý topraklarý içerisinde Rumeli merkezli olmakla bir-likte Avrupa'nýn çeþitli kentlerinde de teþkilatlanmýþtý.Örgütün en büyük gücü Rumeli'deki subaylar arasýndaydý.Bunun da etkisi ile Makedonya'da bir ayaklanma patlakverdi, Osmanlý ordularýnýn bu ayaklanmayý bastýramamasýsonucunda Sultan meclisi toplamak zorunda kaldý. (Bu nok-tada sultanýn ordularýnda birçok askerinemirlere itaat etmediði ve ayaklan-manýn bastýrýlamamasýnda bununönemli eksininin olduðunu vurgula-mak gerekir.) Bu olay Ýstanbul veRumeli'de kutlamalarla vegörülmemiþ bir coþkuyla karþýlandý.13 Nisan (dönemin takvimine göre 31Mart) 1909'da Abdülhamit'in yan-daþlarýnýn baþlattýðý karþý devrimniteliðindeki ayaklanmanýn bastýrýl-masý sonucunda Sultan Abdülhamittahttan indirildi ve yürütmenin gücüazaltýlýp seçilmiþ olan yasamanýngücünü artýran yasal düzenlemeleryapýldý. Bu anlamda 1909'da yeni biranayasal düzene geçildiðisöylenebilir. 1909 Kanun-iEsasi'sinin en önemli kurumu padiþahdeðil, Meclis-i Mebusan'dýr. Budönemde önemli demokratikkazanýmlarýn elde edildiðini söyleye-biliriz. Ülkede ilk kez toplantý vedernek haklarý tanýnmýþ, basýna san-sür yasaðý konmuþtur. Ayrýca budönemde ilk kez sendikalar ve sol partiler kurulmuþ, ilkyaygýn grevler gerçekleþmiþ ve kadýn hareketi kendisiniözgürce ifade edebilmiþtir. Ancak bu dönemde eskisindende gerici bazý düzenlemelerin de yapýldýðýný vurgulamakgerek. Anayasanýn þer'i niteliði artýrýlmýþ ve ceza hukukun-da þeriat önemli bir plana alýnmýþtýr. Ýttihat ve Terakki'ninhalkýn ve siyasal krizin sorunlara ne ölçüde çözümlergetirdiðini ise tartýþacaðýz.Bir baþka tartýþma ise devrimin ne kadar tabandan olduðuve iþçi sýnýfýnýn buradaki rolüne iliþkindir. Bu noktada CemUzun'un 'Kemalizm Sol Deðil' adlý kitabýnda iþçi sýnýfýnailiþkin verdiði rakamlar ve bu dönemdeki grevlerle ilgilibilgiler bizler için bir fikir oluþturmakla birlikte Uzun'un1908'i bütünüyle tabandan bir mücadelenin ürünü olarakyorumlamasýnýn abartýlý olduðu ve iþçi sýnýfýnýn bu konuda-ki rolünü gereðinden fazla göklere çýkardýðý söylenebilir.

Kitapta verilen istatistiklerden bazýlarý þöyle: iþçi sýnýfýSelanik'te nüfusun %17'sini oluþturduðu ve Uzun'un verdiðirakama göre Ýzmir, Ýstanbul ve Selanik'te toplam 100 biniþçi olduðu söyleniyor(1). Bu rakamlara bakýldýðýndakuþkusuz iþçi sýnýfýnýn etkisi küçümsenemez; ancak 1908esas olarak Ýttihat ve Terakki'nin ordu içerisindeki örgütlen-mesinin ve oradaki askerlerin sayesinde baþarýya ulaþmýþtýr.Ayrýca Ýttihatçýlar Abdülhamit'i devribilmek adýna pekçokdarbeci ve komplocu yöntemi o dönemde tartýþmýþ ve uygu-lamaya çalýþmýþtýr. Bu olayý ve Türkiye'yi yakýndan takipeden ve o dönemde Rusya'da gerçekleþen 1905 devrimininen önemli önderi konumunda olan Lev Troçki Türkiye iþçisýnýfýnýn içinde bulunduðu durumunu þöyle yorumluyor:"Türk endüstrisi söylediðimiz gibi çok zayýf. Sultan rejimiyalnýzca ülkenin ekonomik kuruluþlarýný aþýndýrmaklakalmadý, proletaryanýn geliþmesi korkusuyla fabrikalarýn

yapýlmasýna da bile bile engel oldu. Amaayný zamanda, rejimi bu tehlikeyekarþý tamamen korumanýn olanaksýzolduðu da ortaya çýktý. Türk devrim-inin ilk haftalarýna, fýrýnlarda, mat-baalarda, tekstilde, toplu taþýmacýlýk-ta, tütün imalatýnda çalýþanlarýn,demiryolu ve liman iþçilerinin grev-leri damgasýný vurdu. Avusturyalýmarþandizlerin boykotu, Türkiye'ninhenüz çok genç olan ve bu kampan-yada kararlý bir rol üstlenen prole-taryasýný (özellikle liman iþçilerini)esinleyecek ve hareket geçirecek-ti."(2)Kuþkusuz Troçki o dönemde iþçihareketinin gelecekteki dönemindenumutlu ve iþçi sýnýfýnýn politik biraktör olarak sahneye çýkabileceðinidüþünüyor ancak ayný makalede þun-larý da belirtiyor: "Rusya'da Devrimin temel savaþçýsýproletaryadýr. Türkiye'de, daha öncede belirttiðim gibi, ancak embriyon

halinde bir endüstri vardý; proletaryazayýf ve sayýca yetersizdi."(3)Dolayýsýyla proletaryanýn devrimdeki rolünü abartmamakancak diðer yaný ile de küçümsememek gerekli.

Devrimin Niteliði ve Ýttihat ve Terakki

Öncelikle Troçki'nin 1908 devrimini oluþturan koþullardabahsettiði üç temel sorunu vurgulamýþtýk. Ulusal vetoplumsal sorunlar olarak iki baþlýk altýnda incelediðisorunlardan toplumsal sorunlarý iþçi ve köylü sorunlarýolarak açarak devam ediyor. Bilindiði gibi Osmanlýcoðrafyasý birçok ulusu içinde barýndýrýyordu ve FransýzDevriminin etkisi ile güçlenen azýnlýk milliyetçileri iledevlet arasýnda mücadeleler varlýðýný sürdürmüþtü. Ýttihat ve Terakki'nin ülkenin egemenliðini ele geçirmesi ilebirlikte uyguladýðý politika sað ve milliyetçi bir çizgideolmuþtur. Ýttihatçýlar devletin ve toplumun iliþkisini birhasta doktor iliþkisi olarak ele aldýlar ve kendileri adeta

4444

Kuþkusuz 1908 devrimiTürkiye modernleþme tarihinin

kýrýlma anlarýndan biridir.Günümüzde 1. ve 2. Cumhuriyet

tartýþmalarýný 1923 eksenindeyürütenler 1923'ü hiç sorgulamadan

Türkiye'nin burjuva demokratik devri-mi olarak nitelendiriyor. Bu tartýþ-

malar yürütülürken esas kýrýlma aný1923 olarak alýnýyor. Bu noktada hiçolmazsa solun, resmi tarihin ezberle-rine düþmemesi gerek. Türkiye tari-hinde bütünlüklü bir bakýþ açýsýndanyoksun bir inceleme 1908'i yok sayýp1923'ün ve Kemalizm'in reformlarýný,

burjuva demokratik devrim sanýpKemalizm'in kazanýmlarýna sahip çýk-

maya kadar götürüverir insaný.

MARKSÝST BAKIÞ

Page 46: Marksist Bakis - 28. Sayı

'toplum mühandisliði'ne soyundular. Bu noktada ulusalsorun konusundaki çözümleri tek aidiyet üzerinden kurula-cak bir ulus devlet oldu. Gayrimüslim ve azýnlýkunsurlarýnýn tasfiyesi yönündeki politik düþünce gelecekyýllarda ülkedeki Ermeni nüfusunun neredeyse tamamýnýntasfiyesine yol açacaktý. Bu kuþkusuz onlarýn 1923 sonrasý-na býraktýðý önemli bir miras. Köylü ve iþçi sorunu ile ilgili Ýttihat ve Terakki'nin birgörmezden gelmeye baþvurduðu ise kuþkusuz. Bu dönemdeyapýlan deðiþiklikler bu sýnýflarýn sorununu çözemediði gibiaksine derinleþtirmiþtir. Yeni rejimin o dönemde uyanmayabaþlayan iþçi sýnýfýna verdiði yanýt grevleri zor kullanmayoluyla bastýrmaya izin veren bir yasal düzenleme olacaktý.Köylü sorunu ile ilgili olarak da Ýttihat ve Terakki'nin nasýlbir politika izlediðini anlatan þu kanýtlarý sunabiliriz. Ýtti-hatçýlar "toprak sahiplerinin köylü üzerindeki denetimleriniartýran yasalar çýkardýlar… 1913'e gelindiðinde toprak azsayýda kiþinin elinde toplandý… bugrup nüfusun yüzde 1'ini oluþtu-ruyor, ancak topraðýn yüzde 39'unasahip bulunuyordu."(4) Odönemde görüldüðü gibi devrimcisüreçte azýnsanmayacak bir roloynayan bu unsurlarýn sorunlarýnýnçözümü yerine bu sýnýflarýnekonomik düzeylerinde hiçbirgeliþme olmamasý ve özellikle iþçisýnýfýnýn haklarý yönündeki gericiuygulamalarý ile 1908'in toplumsalsorunlarý çözmekte geri kaldýðýgörülüyor. Bu da doðalýnda kapi-talizmin rotasýna geç giren birülkede bir burjuva demokratik

devrimin toplumun can alýcý sorunlarýna dahi çözümgetiremediðinin kanýtý. Troçki'nin meseleyi sürekli devrim-ci bir perspektiften özetlediði þu yoruma katýlmamak eldedeðil:"Türk Devriminin artýk tamamlandýðýný düþünenleri acý düþkýrýklýklarý bekliyor. Düþ kýrýklýðýna uðrayanlarýn arasýndayalnýzca Abdülhamit deðil, öyle görünüyor ki "Jön Türkler"Partisi de olacak."(5)Kaldý ki demokratik reformlarýn olumlu niteliðini söyledikancak Ýttihatçý kadrolarýn devlet yönetme mantýðýnýnSultan'dan kendilerine devrolunan bir mirasýn parçasýolduðu görülüyor. Burada bir meclis seçimi öngörülse deseçim sistemini incelediðimiz zaman 25 yaþ üstü erkeklerinoy kullanabildiðini ve yalnýzca vergi ödeyen yurttaþlarýn oykullanabileceðini görüyoruz. Bu da demek oluyor ki, yal-nýzca mülk sahibi sýnýflar oy kullanabilir, iþçi sýnýfý veyoksul-topraksýz köylüler bu seçim sisteminde herhangi biryere sahip deðil. Ulusal sorun konusunda ise Abdülhamit'inHamidiye alaylarýndan Talat, Enver ve Celal'in Ermeni

nüfusunun tasfiyesine iliþkin eylemlerine, bu anlamda kapi-talizme ve ulus devlet inþa sürecinde tek bir unsura yasla-narak gerçekleþen ve 1923 sonrasýna aktarýlan politikgelenek birbirlerinin devamcýsýdýr. Ekonomik olarak daTürkiye'nin içinde bulunduðu krizi ve kapitalistlerin yenibir pazar olarak Osmanlý'ya yönelmesinden kaynaklý odönemde içinde bulunduðu yarý sömürge koþullarýndan kur-tulmayý baþaramamýþ ve ihtiyaçlarý olan kapitalistrestorasyonu baþaramamýþ, Balkanlar'da ellerindeki toprak-larý tutamayarak kendi tutarlýlýklarý içerisinde baþarýsýz birkonumda kalmýþlardýr.

Sonuç

Sonuç kýsmýnda tarihi bütünlüklü bir þekilde incelerken1908'deki önemli kýrýlmanýn bu tarih içerisinde nereye teka-bül ettiðini tartýþacaðýz. Öncelikle 1908, 1. Meþrutiyetolarak nitelendirilen anayasal düzene geçiþten farklý olarakbir devrim niteliði taþýr. Burada Rus devrimi kadar olmasa

da tabanda var olan bir hareketliliksöz konusudur, ayný þekilde yenisistemin oluþmasýndaki itici güçdevletin içinden deðil dýþýndangeliþmiþtir. Toplumsal hareketlerinve yeni ortaya çýkan iþçi sýnýfýnýnpolitik varlýðýný da bu noktada vur-gulamak gerek. Dolayýsýyla 1908,parlamento düzenine geçiþ ve yürüt-menin (Padiþahýn) gücünü kýsýtlayýpilk defa yurttaþlarýn seçtiði kiþilereverilen yönetsel gücün artýrýlmasýbakýmýndan Türkiye'nin kapitalistdönüþümünde önemli bir kýrýlmanoktasý ve bir burjuva demokratikdevrimdir. Ýttihat ve Terakki konusunda da

eklemekte yarar var. Kemalizmin ve onun yarattýðý tarihin(Nutuk) söylediði gibi 29 Ekim 1923 her þeyin baþladýðý andeðildir. O yalnýzca kendisinden 300 yýl önce baþlayanhareketin geldiði noktada aldýðý þekil ve bir sýçrama nok-tasýdýr. 1923 ve sonrasý 1908'ten baðýmsýz deðerlendirile-meyeceði gibi, 1908 de Ýttihat ve Terakki'yi yaran koþullar-dan baðýmsýz bir þekilde deðerlendirilemez. Kaldý kidemokratik atýlýmlar da bu süreci incelerken yok sayýlma-malýdýr. Tarihi anlarý birbirinden kopuk bir þekilde incele-mek tarihi doðru bir þekilde okumaya engel olur.Bütünlüklü bir bakýþ açýsý ise Türkiye tarihinin kahraman-larýn ve olaylarýn tarihi olmadýðýný bizlere gösterecektir.

Serkan Üstün

1- Uzun, Cem. Kemalizm Sol Deðil. Ýstanbul: Ýde Yayýnlarý,20042- Troçki, Lev. "1908 Türkiye Devrimi ve ProletaryanýnGörevleri". Pravda 2 (17 Aralýk 1908)3- Troçki, Lev. (a.g.m.)4- Ahmad, Feroz. Modern Türkiye'nin Oluþumu. Ýstanbul:Kaynak Yayýnlarý, 20125- Troçki, Lev. "Yeni Türkiye (1908 Devriminin Ardýndan)".Kievskaya Mysl 3 (3 Ocak 1909)

4455

11990088,, 11.. MMeeþþrruuttiiyyeett oollaarraakk nniitteelleennddiirriilleennaannaayyaassaall ddüüzzeennee ggeeççiiþþtteenn ffaarrkkllýý oollaarraakk bbiirrddeevvrriimm nniitteelliiððii ttaaþþýýrr..

MARKSÝST BAKIÞ

Page 47: Marksist Bakis - 28. Sayı

4466

MARKSÝST BAKIÞ

Fossa: Sizce Avrupa'nýn mevcut durumunun ileridekigeliþmesi nasýl olacak?Troçki: Çok fazla diplomasinin, bu dönemde, kokuþmuþbir anlaþmaya ulaþmayý baþarmasý muhtemeldir. Ancakbu çok uzun sürmeyecek. Savaþkaçýnýlmaz; dahasý çok yakýn birgelecekte. Bir uluslararasý kriz,bir diðerini izliyor. Bu sarsýntýlar,yaklaþan savaþýn doðum sancýlarýgibi. Her yeni þiddetli nöbet dahasert ve tehlikeli bir karakter taþý-yacak. Þu anda dünyada, busürecin geliþimini, yani savaþýndoðumunu, durdurabilecek her-hangi bir güç görmüyorum. Yenikorkunç bir katliam insanlýðý acý-masýzca içine çekiyor.Elbette, uluslararasý proletaryanýnzamanýnda gerçekleþtireceðidevrimci eylemi emperyalistlerin zor-baca çalýþmalarýný felce uðratacaktýr. Ancak gerçekliðinyüzüne doðrudan bakmak zorundayýz. Avrupa'nýn emekçikitleleri ezici bir çoðunluk ile Ýkinci ve ÜçüncüEnternasyonal' in liderliði altýnda. SendikalarýnAmsterdam Enternasyonali'nin liderleri, Ýkinci veÜçüncü Enternasyonal'in politikalarýný tamamen destek-lemekte ve birlikte "Halk Cepheleri" denilen cepheyedahil olmaktadýr."Halk Cephesi" politikasý, Ýspanya, Fransa ve diðerülkelerin örneklerinde görüldüðü gibi, proletaryayý burju-vazinin sol kanadýna tabi kýlmaya dayanýr. Fakat kapita-list ülkelerin burjuvazilerinin tamamý, saðý olduðu kadar"sol"u da, þovenizmden ve emperyalizmden süzülmüþtür."Halk Cephesi"; iþçileri, kendi emperyalist burjuvazileriiçin ölmeye giden askerlere çevirmeye hizmet eder.

Bundan daha fazlasýna deðil.Ýkinci, Üçüncü ve Amsterdam Enternasyonalleri, hali-hazýrda, 'demokratik' emperyalizme karþý proletaryanýndevrimci mücadelesini frenlenmek ve felce uðratýlmak

amaçlý karþý devrimci örgütlerdir. Buenternasyonallerin sabýkalý lider-likleri devrilmedikçe iþçilersavaþa karþý çýkmak konusundagüçsüz olacaklardýr. Bu, acý fakatkaçýnýlmaz gerçektir. Bununlanasýl yüzleþeceðimizi bilmeli,kendimizi illüzyonlarla ve pasifistgevezeliklerle avutmamalýyýz.Savaþ kaçýnýlmazdýr!Fossa: Bunun Ýspanya'dakimücadele ve uluslararasý iþçisýnýfý hareketi üzerindeki etkisi neolacaktýr?

Troçki: Yaklaþmakta olan olaylarýndoðasýný doðru anlamak için, öncelikle, gelmekte olansavaþýn faþizmle 'demokrasi' arasýnda bir savaþ olacaðýnýsöyleyen düzmece ve tamamen yanlýþ teoriyi reddetmekzorundayýz. Bundan daha yanlýþ ve aptalca bir fikir dahaolamaz. Emperyalist 'demokrasiler' dünyanýn her yerindeçatýþan çýkarlarý üzerinden bölünmüþtür. Faþist ÝtalyaHitler'in zaferine olan inancýný kaybederse kendisinikolaylýkla Büyük Britanya ile ayný kampta bulabilir. Yarýfaþist Polonya, sunulan kazançlara baðlý olarak kamplar-dan birine ya da diðerine katýlabilir. Savaþ sýrasýndaFransýz burjuvazisi iþçilerine boyun eðdirmek ve onlarý"sonuna kadar" savaþmaya zorlamak için faþizmi'demokrasi'nin yerine ikame edebilir. Faþist Fransa,"demokratik" Fransa gibi elde silah sömürgelerini aynýderecede koruyacaktýr. Yeni savaþ, 1914-18 savaþýndandaha açýk biçimde zorba bir emperyalist karaktere sahip

Kurtuluþun AnahtarýAnti-Emperyalist Mücadeledir

-Mateo Fossa ile Röportaj-

LEV TROÇKÝ

Page 48: Marksist Bakis - 28. Sayı

olacak. Emperyalistle siyasi ilkeleri için deðil, pazarlar,sömürgeler, hammadde, dünya üzerindeki hegemonya vezenginlik için savaþýrlar.Emperyalist kamplardan herhangi birisinin zaferi; tüminsanlýðýn kesin köleleþtirilmesi, günümüzsömürgelerinin ve aralarýnda Latin Amerika halklarýnýnda bulunduðu tüm güçsüz ve geri kalmýþ halklarýn çiftezincire vurulmasýný ifade edecektir. Emperyalist kamplar-dan herhangi birisinin zaferi kölelik, sefalet, çaresizlik veinsan medeniyetinin çöküþü anlamýna gelecektir.Çýkýþ yolu nedir diye soruyorsunuz. Þahsen, yeni birsavaþýn; zorba kapitalist hiziplerin insanlýk üzerindekihükümranlýðýna karþý bir uluslararasý devrimi tetikleye-ceðinden bir an bile þüphe duymuyorum. Savaþ zamanýn-da emperyalist 'demokrasi' ile faþizm arasýndaki bütünfarklar ortadan kalkar. Bütün ülkelerde amansýz bir askeridiktatörlük hüküm sürecek.Alman iþçiler ve köylülertýpký Ýngiliz ve Fransýzlar gibican verecek. Modern yýkýmaraçlarý öylesine canavarca kimuhtemelen insanlýðýnsavaþa birkaç ay bile kat-lanabilmesi mümkün olmaya-cak. Çaresizlik, öfke, nefretsavaþmakta olan tümülkelerin büyük halk yýðýn-larýný elde silah ayaklanmayaitecektir. Dünya prole-taryasýnýn zaferi savaþa sonverecek ve ayrýca Avrupa vedünyanýn diðer bölgelerininsorunlarýný olduðu kadarÝspanya sorunun da çözecek-tir.Proletaryayý emperyalistlerin"demokrasi" maskesi ilegizlenmiþ savaþ arabalarýnazincirlemek isteyen, o iþçisýnýfý "liderleri" þimdi emekçilerin en kötü düþmanlarý vedoðrudan ihanetçilerdir. Ýþçilere, emekçilerin bilinçlerinizehirledikleri için emperyalizmin ajanlarýndan nefretetmeyi ve onlarý aþaðýlamayý öðretmeliyiz. Ýþçilere,faþizmin, emperyalizmin yalnýzca biçimlerinden biriolduðunu, mücadele etmemiz gereken þeyin hastalýðýndýþsal belirtileri deðil organik nedenleri; yani kapitalizmolduðunu açýklamalýyýz.Fossa: Meksika devrimi için perspektifiniz nedir? Toprakve petrol varlýklarýna el konulmasýna baðlantýlý olarakyapýlan devalüasyona nasýl bakýyorsunuz?Troçki: Bu sorularýn üzerinde yeteri kadar detaylý þekildeduramayacaðým. Topraðýn ve doðal zenginliklerin kamu-laþtýrýlmasý hiç þüphesiz Meksika'nýn ulusal savunmasýiçin kaçýnýlmaz bir tedbirdir. Köylülüðün gündelik

ihtiyaçlarýný temin etmeden hiçbir Latin Amerika ülkesibaðýmsýzlýðýný koruyamayacaktýr. Paranýn alým gücününazalmasý Meksika'ya karþý baþlatýlmýþ olan emperyalistablukanýn sonuçlarýndan yalnýzca birisidir. Maddi yoklukmücadelede kaçýnýlmazdýr. Kurtuluþ, fedakarlýklarolmaksýzýn imkansýzdýr. Emperyalistler karþýsýnda teslimolmak ülkenin doðal zenginliklerini talana; halký çöküþeve yok olmaya teslim etmek anlamýna gelecektir.Þüphesiz, proletarya örgütleri, hayat pahalýlýðýndakiartýþýn bütün aðýrlýðýyla, emekçilerin omuzlarýna bin-meyeceðinden emin olmalýdýr.Fossa: Latin Amerika halklarýnýn kurtuluþ mücadelelerive geleceðin sorunlarý üzerine ne söyleyebilirsiniz?Aprismo hakkýndaki görüþleriniz nedir?Troçki: Tekil Latin Amerika ülkelerinin hayatý konusun-da, yönelttiðiniz soruya somut bir cevap vermeme izin

verebilecek kadar yakýndanbilgi sahibi deðilim. Benimiçin her halükarda çok açýk kibu ülkelerin iç sorunlarýemperyalizme karþý verilecekeþ zamanlý devrimcimücadele olmadan çözüle-mez. ABD, Ýngiltere,Fransa'nýn ajanlarý (Lewis,Jouhaux, Toledano,Stalinistler) faþizme karþýmücadeleyi emperyalizmekarþý mücadelenin yerinegeçirmek istiyorlar. Savaþ vefaþizm karþý en son kongre-lerindeki sabýkalý çabalarýnýgözlemledik. Latin Amerikaülkelerinde "demokratik"emperyalizmin ajanlarý özel-likle tehlikelidir çünkü onlarkitleleri sersemletmeye,faþist haydutlarýn aleni hay-dutlarýndan daha fazla muk-

tedirdir.En basit ve açýk örneði alacaðým. Brezilya'da þu andabütün devrimcilerin sadece nefretle bakabileceði yarýfaþist bir rejim hüküm sürüyor. Herhalükarda, yarýn,Ýngiltere'nin Brezilya ile askeri bir çatýþmaya girdiðinivarsayalým. Size iþçi sýnýfýnýn bu çatýþmada hangi taraftaolacaðýný sorarým. Ben þahsen bu durumda "demokratik"Büyük Britanya'ya karþý "faþist" Brezilya'nýn tarafýndayer alýrým. Neden? Çünkü aralarýndaki bu çatýþmadasorun demokrasi ya da faþizm sorunu olmayacaktýr. ÞayetÝngiltere kazanýrsa, Rio de Janerio'ya baþka faþistleri yer-leþtirecek ve Brezilya'yý çifte zincire vuracaktýr. Öte yan-dan eðer Brezilya kazanýrsa ülkenin ulusal ve demokratikbilincine büyük bir itki verecek ve Vargas diktatör-lüðünün devrilmesine yol açacaktýr. Ýngiltere'nin yenilgisi

4477

MARKSÝST BAKIÞ

YYaakkllaaþþmmaakkttaa oollaann oollaayyllaarrýýnn ddooððaassýýnnýý ddooððrruuaannllaammaakk iiççiinn,, öönncceelliikkllee,, ggeellmmeekkttee oollaann

ssaavvaaþþýýnn ffaaþþiizzmmllee ''ddeemmookkrraassii'' aarraassýýnnddaa bbiirrssaavvaaþþ oollaaccaaððýýnnýý ssööyylleeyyeenn ddüüzzmmeeccee vvee

ttaammaammeenn yyaannllýýþþ tteeoorriiyyii rreeddddeettmmeekk zzoorruunnddaa--yyýýzz.. BBuunnddaann ddaahhaa yyaannllýýþþ vvee aappttaallccaa bbiirr ffiikkiirrddaahhaa oollaammaazz.. EEmmppeerryyaalliisstt ''ddeemmookkrraassiilleerr''ddüünnyyaannýýnn hheerr yyeerriinnddee ççaattýýþþaann ççýýkkaarrllaarrýýüüzzeerriinnddeenn bbööllüünnmmüüþþttüürr.. FFaaþþiisstt ÝÝttaallyyaa

HHiittlleerr''iinn zzaaffeerriinnee oollaann iinnaannccýýnnýý kkaayybbeeddeerrsseekkeennddiissiinnii kkoollaayyllýýkkllaa BBüüyyüükk BBrriittaannyyaa iillee aayynnýýkkaammppttaa bbuullaabbiilliirr...... FFaaþþiisstt FFrraannssaa,, ""ddeemmookk--rraattiikk"" FFrraannssaa ggiibbii eellddee ssiillaahh ssöömmüürrggeelleerriinnii

aayynnýý ddeerreecceeddee kkoorruuyyaaccaakkttýýrr...... EEmmppeerryyaalliissttlleessiiyyaassii iillkkeelleerrii iiççiinn ddeeððiill,, ppaazzaarrllaarr,, ssöömmüürrggee--

lleerr,, hhaammmmaaddddee,, ddüünnyyaa üüzzeerriinnddeekkii hheeggee--mmoonnyyaa vvee zzeennggiinnlliikk iiççiinn ssaavvaaþþýýrrllaarr..

Page 49: Marksist Bakis - 28. Sayı

ayný zamanda Britanya emperyalizminedarbe indirecek ve Britanya proletaryasýnýndevrimci hareketi için bir itici kuvvet ola-caktýr. Doðrusu, birinin dünyadaki karþýtlýk-larý ve askeri çatýþmalarý demokrasi vefaþizm arasýndaki mücadeleye indirgemesiiçin içi boþ bir kafaya sahip olmasý gerekir.Tüm maskelerin altýndan sömürücüleri,köle sahiplerini ve haydutlarý nasýl ayýrtedeceðimizi bilmemiz gerekir.Tüm Latin Amerika ülkelerinde toprakdevrimi sorunu ayrýþmaz bir þekilde anti-emperyalist mücadeleye baðlýdýr.Stalinistler þimdi haince her ikisini birdenfelce uðratýyorlar. Latin Amerika ülkeleri,Kremlin için, emperyalistler ile iliþki-lerindeki sadece küçük bir deðiþ tokuþ.Stalin Washington, Londra ve Paris'e þöylediyor: "Beni eþit bir ortak olarak tanýyýn veben de size sömürge ve yarý sömürgelerde-ki devrimci hareketi bastýrmak için yardýmedeyim; bunun için emrimde LombardoToledano gibi yüzlerce ajan var." Stalinizm,özgürlük mücadelelerinin cüzamý halinegeldi.Aprismo'yu kesin bir yargýya varacak kadariyi bilmiyorum. Peru'da bu partinin faaliyetiillegal bir karakter sahip, bu nedenlegözlemlemek zor. Ancak deðerlendire-bildiðim kadarýyla APRA'nýn temsilcileriPuerto Rico'dan delegelerle birlikteMeksika'da eylül ayýnda yapýlan savaþ vefaþizm karþýtý kongrede dikkate deðer vedoðru bir pozisyon aldýlar. GeriyeAPRA'nýn Stalinistler'in tuzaðýnadüþmemesini ummak kalýyor, çünkü buPeru'daki özgürlük mücadelesini felceuðratacaktýr. Bence Apristas ile belli pratikiþler için anlaþmalar yapmak, tam bir örgüt-sel baðýmsýzlýk koþulu altýnda, arzuedilebilir ve mümkündür.Fossa: Savaþýn Latin Amerika ülkeleri içinsonuçlarý ne olacaktýr?Troçki: Hiç þüphesiz her iki emperyalistkamp da Latin Amerika ülkelerini sonrasýn-da tamamen köleleþtirmek için savaþ gir-dabýna sürüklemeye çabalayacaktýr. Boþ"antifaþist" velvele, sadece, emperyalistkamplardan birinin ajanlarý için zeminhazýrlayacaktýr. Hazýrlanan dünya savaþý ileyüzleþmek için Latin Amerika'nýn devrimcipartilerinin derhal tüm emperyalist gruplaþ-malara karþý uzlaþmaz bir tavýr takýnmasýgerekir. Latin Amerika halklarýnýn kendi-

lerini koruma mücadelesi temelinde birbir-lerine daha yakýn yürümesi gerekir.Savaþýn ilk döneminde güçsüz ülkelerindurumu çok zor olabilir. Ancak emperyalistkamplar her geçen ayla birlikte daha dazayýflayacaktýr. Birbirleri ile olan amansýzsavaþlarý sömürge ve yarý sömürge ülkelerinbaþlarýný kaldýrmalarý için olanak verecek-tir. Bu elbette Latin Amerika ülkeleri için degeçerlidir; eðer kitlelerin önderliðindegerçekten devrimci, antiemperyalist partilerve sendikalar bulunursa, tümüyle özgürlüðekavuþmalarý mümkün olacaktýr. Tarihintrajik koþullarýndan hile, içi boþ sözler veküçük yalanlarla kaçýlamaz. Kitleleregerçeði, gerçeðin tamamýný ve yalnýzcadoðruyu söylemek zorundayýzFossa: Sizce sendikalarýn yüzlerinidönmesi gereken görevler ve yöntemlernelerdir?Troçki: Sendikalarýn özgürlük kavgasý içinproleterleri biraraya getirmesi, eðitmesi veharekete geçirmesi için Stalinizmin bütüntotaliter yöntemlerinden arýnmýþ olmasýgerekir. Sendikalar eylem disiplini koþuluy-la tüm politik eðilimdeki iþçilere açýkolmalýdýr. Her kim ki sendikalarý dýþsalamaçlarýn (özellikle Stalinist bürokrasininve "demokratik" emperyalizmin ) silahlarýhaline çevirirse kaçýnýlmaz olarak iþçisýnýfýný bölecek, zayýflatacak ve gericiliðekapýyý aralayacaktýr. Sendikalar içindekitam ve dürüst bir demokrasi ülke demokra-sisi için en önemli koþuldur.Sonuç olarak, sizden Arjantin iþçilerinekardeþçe selamlarýmý iletmenizi rica ediyo-rum. Onlarýn; bana ve arkadaþlarýma yöne-lik Stalinist ajanlarýn tüm dünyada yaydýðýiðrenç iftiralara bir an bile olsun inanmadýk-larý konusunda en ufak bir þüphe duymuyo-rum. Dördüncü Enternasyonal'in Stalinistbürokrasiye karþý üstlendiði mücadele,ezilenlerin ezenlere, sömürülenlerinsömürenlere karþý verdiði büyük tarihselkavganýn devamýdýr. Uluslararasý devrim,SSCB iþçileri dahil olmak üzere tüm ezilen-leri özgürleþtirecektir.

Eylül 1938

Çeviri: Marksist Bakýþ

4488

MARKSÝST BAKIÞ

PPrroolleettaarryyaayyýýeemmppeerryyaalliissttlleerriinn

""ddeemmookkrraassii""mmaasskkeessii iillee

ggiizzlleennmmiiþþ ssaavvaaþþaarraabbaallaarrýýnnaazziinncciirrlleemmeekk

iisstteeyyeenn,, oo iiþþççiissýýnnýýffýý ""lliiddeerrlleerrii""

þþiimmddii eemmeekkççiilleerriinneenn kkööttüü ddüüþþmmaann--llaarrýý vvee ddooððrruuddaann

iihhaanneettççiilleerrddiirr..ÝÝþþççiilleerree,, eemmeekkççii--lleerriinn bbiilliinnççlleerriinnii

zzeehhiirrlleeddiikklleerrii iiççiinneemmppeerryyaalliizzmmiinnaajjaannllaarrýýnnddaann

nneeffrreett eettmmeeyyii vveeoonnllaarrýý aaþþaaððýýllaammaayyýý

ööððrreettmmeelliiyyiizz..ÝÝþþççiilleerree,, ffaaþþiizzmmiinn,,

eemmppeerryyaalliizzmmiinnyyaallnnýýzzccaa bbiiççiimm--

lleerriinnddeenn bbiirriioolldduuððuunnuu,,

mmüüccaaddeellee eettmmeemmiizzggeerreekkeenn þþeeyyiinn

hhaassttaallýýððýýnn ddýýþþssaallbbeelliirrttiilleerrii ddeeððiill

oorrggaanniikk nneeddeennlleerrii;;yyaannii kkaappiittaalliizzmm

oolldduuððuunnuuaaççýýkkllaammaallýýyyýýzz..

Page 50: Marksist Bakis - 28. Sayı

SURÝYE’DENELÝNÝZÝ ÇEKÝN!