Istanbul Oniversiiesi Edebiyat Fakültesi -...
Transcript of Istanbul Oniversiiesi Edebiyat Fakültesi -...
Sayı: 23 Mart 1969
Istanbul Oniversiiesi Edebiyat Fakültesi
Tarih Dergisi
Kurucusu
1 Ord. Prof. M. Cavid Baysuni
İSTANBUL
EDEBiYAT FAKÜLTESi MATBAASI
1969
İSKITLER'İN DİNİ İNANÇ VE ADETLERİ
Taner Tarhan
Din duygusu, beşeriyetic dojtuşuodao bu yana, insanın ancak iç ale· mini n derinliklerinde keşfedilebilecek en problematik ejtilimlerden bi· ridir. Bu terrıel ejtilimin çevresinde, hayat, evren ve öbür dünya üzerine her çeşitden özleyişler, hamleler, ıztıraplı kııygılar ve aşırı heyecanlar toplanmış bulunmaktadır. Bütün insan ırklarıoda çeşitli meziyetler ve değerler vardır. Buna paralel olarak; biç bir din değersiz değildir ve bunların her birinde büyük, soylu ve faziletli bir taraf bulmak mümkündür.
Eskiçağ tarihinde İskitler "Atlı Kavimler Medeniyeti, 1 ola· ·rak, (Bk. lev. I, Res. 1) çok önemli ve enteresan bir bölümü teşkil ederler. Bu bölüm, Hıristiyanlık öncesi devrenin son bin yılında, ·Çin'den Tuna'ya kadar uzanan geniş bozkırlarda dolaşmış olan . İskit göçebelerini inceler. Sakai'lerle beraber mütalaa edilen İskit· ler'in menşei Orta Asya'dır 2• Çok geniş bir sahaya yayılmış olan bu medeniyetin izleri 19. asırdan inbaren .yapılan araştırma ve ar· keolojik kazılarla ortaya çıkarılmış ve değerlendirilmiştir 3•
1 Prof. Dr. Afif Erzen'io de İskitler için kullaodıjtı bo terim, genel kavram bakımından eo uygun alanıdır.
2 Eskiçajt kavimlerinin etoografik menşelerini tesbitte en önemli unsur, dÜ olduıto için, ırsrımızın hem bütün dil bilginleri: Müllenhoff ve Sezzeoberger gibi; yaptıkları filolojik araştırmalar ile, İskitler'in İran menşeli olduklarına karar ver· mişlerdir. Buna paralel olarak kendilerini, tarihçiler ve arkeologların çoğu takip etmi ştir. Fakat gene de, bir zamanlar Niebohr vedaha sonra Karl Neumann tara· fından ort11ya atılan, İskitler'in menşeini •'Sibirya· Mogolistao, olarak gösteren fi· kir revaç bulmuş ve J. Peisker ve E. H . . Minns tarafından da destekleomiştir •
. s Bk: G. Borovka, Scgthian Art, London 1928.; O. M. Daltoo, The Tre· asar e of the o.~us, British Museum 1926. i E. A. Golornstok, "The Paziri k barials
146 TANER TARHAN
Onlar hakkındaki esas tarihi gerçekleri ise, hem zaman komşuları olan Çin 4, Asur 5, Yahudi ve Grekler'in, bilhassa . Klasik Çağ (M. ö. 450-330 ) Grek tarihçilerinin zamanımıza kadar gelen kaynaklarından edinebiliyoruz. İskitler'in menşei hakkında Herodot (IV.5 ), üç versiyon halinde bilgi vermektedir. Kendisinin de kabul etmediği iki ''mitolojik, izahtan başka, bir de tarihi açıklama mevcuttur. Buna göre, Asya'da oturan göçebe İskitler, Massagetler'le yaptıkları savaştan sonra yerlerinden olunca, Araxes'i geçerek - ki bundan şüphesiz olarak Volga nehri anlaşılmaktadır -Kimmer memleketine girdiler. Demek ki güney Rusya'nın İskitler tarafından fethi, Pontus Euxinus 6 kıyılarına İonyalılar'ın gelmesinden, - zaman bakım~ndan- az öncedir. Grekler'in İskitler ile temasları "Kolanizasyon ,, 7 hareketi ile başlamıştır (M. Ö. 750). Homeros'un (M. ö. 9.- 8. asır) meşhur cıOdysseia, 'sındaki efsanevi macera ve seyahatlerin de bu denizde cereyaıi ettiğini hatırlamak lazımdır 8• Grekler İskitler'den "Sc.yth,, "Saha, ve
of the Altai,., AJA, 1933, Vol. 37, No. I.; E. H. Minns, Scgthians and Greeks I, Cambridge 1913 (New York 1965 aynı basım): A. L. Mongait, Archaeology in the U. S. S . R. · (Rusça'dan çeviren M. W. Thompson) Pe li can Books 19~1.; M. Rostovtzeff, lranians anr! Greeks in south Rus.çia, Oıı:ford 1922. ; K. Jettmar, Art of the steppes, Lon~on 1967 2,: T. T. Rice, The Scgthians, London 19619.; M. Ebert, Südrussland im altertum, Bonn 1921 (1960 aynı basım).; M. RostovtzeH, SkythTen uiıd der Bosporus I. Berlin 19Sl.; W. Radloff, Aus Sibirien, Leipzig 1884.: R. Grousset, L' Empire des steppes, Paris 1939. vs. · ·
4 · Bk: W. M. Mc Govern, The Early Empires of Central Asia-A studg of the Scythians ·and H un s and the part they played in world history with special rejerence to the Chinese soarces, The Universty of North Carolina Press 1939.
6 Bk: A: Luckenbill, Ancient Records of Assgria and Babglonia, I, Il, Chi-cago 1926, 1927, .. _ _...
6 Karadeniz'in Eskiçağ'daki adı, "misafirperver., anlamına geJmektedir. 7 B k: R. Carpenter, "The Greek penetration of the black sea.,, .AJA, Lll,
1 (1948) s. 1-10.: E. H. Minns, Aynı ·eser, Il, s. 436-H4; J.L. Myres., The Cambrid- · ge A~cient Histnrg lll, Cıımbriige, 19604, s. 631~686 vs.
s . Homeros, Odgsseia Vlll.-Xll.: Bu bölümlerde Kral Odysseus ve arkadaşlarının, Karadeniz' de, İskit ya' da başlarından geçen maceralar anlatılmaktadır. Bu~ nun - yanında, İ ason ve Argonautlar'ın efsanevi _"Altın Post,'u ele- geçirmek için ·doğu Karaden~z sahillerine yaptıkları deniz seyahatleri de çok ilgi çekicidir. Bnn·diın da, Grekler'in, •'Kolonizasyon, bineketlerinden (M.Ö. 750-550) çok Önce Kara• deniz'e açıldıkları ve efsane vi yönü bir tarafa bırakılırsiı, sahil bölj!'elerinde coğrafi keşifler yaptıkları ve yerli . halk ile temas ettikleri açıkça anlaşılmaktadır. Bütün bu keşif ve temaslar daha sonra kolanizasyon hareketinde çok önemli rol oynamış ve
İSKITLER'İN DİNI İNANÇ . VE ADETLERİ 147
"Caha, diye bahsetmekte olup, bu bölgeye de Eskiçağ'da "Iskitya, denmektedir. O devrin büyük devletlerinden olan Asurlular, lskitler için "Aşguza, terimini kullanmışlar, Persler ise "Sak, dem işlerdir. Hellenistik (M. Ö. 330-30) ve Ro)Jla (M. ö. 27- M. S. 476) devirlerinde ise, "İskit, kelimesi, bütün kuzey - doğu barbarlarını içine alan coğrafik bir terim olmuştu. Bu mıntıkalar ve İskitler hakkındaki " en eski, ve en kıymetli bilgileri gene de İonyalılar'a borçlu bulunmaktayız. Prokonnesos'lu Aristeas adlı, aynı zamande şair, seyyah ve r§.hip olan yazarın "Arimaspen, adındaki .eseri, kuzey- doğu ülkelerinden çok meraklı şeyler anlatan bir antik kaynaktır. Miletos'lu Hekataios'un yazmış olduğu coğrafyasından -M. Ö. 520-510 arası kaleme alınmıştır- ancak parçalar kalmıştır. Halika,rnassos'lu Herodot M. Ö 450 senesinde, güney Rusya'nın bazı kısımlarını, bu arada Olbia'yı ziyaret etmiştir. Yazmış olduğu tarihiq. IV. kitabında, bu gezisi esnasında gör- · düğü ve duyduğu her enteresan şeyin, -ister. büyük, ister küçük olsun - değerini vererek, akıcı lon üslubu ile, İskit ve komşu kavimlerin tasvirini yapmıştır. Bu kısımlar, eserinin en değerli bölümleridir. İskitler hakkında, diğer antik kaynaklardan olan, Hippokr~tes'in, Aristotales'in, Polybius'un, Ammianus Mareellinus ve jordanis'in verdiği bilgiler, Herodot'un kaleme aldiğı renkli bilgileri tasdik etmekle kalmaktadır. Tabii ki bu arada, yanlış anlamalar, tam anlaşılınayan durumlar ve aksini bildiğimiz yanlışlıklar da, bu kaynaklarda mevcuttur.
I. İskitler'in dini : Grek kaynaklarının "İskitler'in dini, hakkında verdikleri bilgi
ler çok az olup, yetersizdir. Bir miktar tanrı, "Grekçe yorumlamaları, yapılarak tasvir edilmiştir. Bütün bildiklerimiz, Herodot'un lV. kitabındaki (59, 60, 62) üç bölümü kapsıyan bilgilere dayanmaktadır.
·Bütün göçebelerde ve dağlı kavimlerde olduğu gibi İskitler'de de, "ruha inanış, düşüncesi köklü bir geleneğe bağlı olmalıdır.
Zira, bütün hayatları, tabiatle mücadele ve kaynaşma olan bu insanlar, zaman q.aman bir takim korkunç veya garip tabiat olayları ile· karşılaşmışlar ve izah edeqıediklerin.l, muhayyelele'rinde yarcittıkları "ruhlara, atfetmişlerdir. Bunlar "iyi, veya "kötü,· ruhlar-
ianyalı göçmenlerin buralarda kolayca koloni kurmalarını sağlamıştır.
148 TANER TARHAN
dır;· bazısı onlara yardım eder, bazısı da işlerini bo.zar 9• İs~itler'e göre, mukaddes addettikleri ve tapıridıkları her cisim ve her fetiş ' .(B k. Lev. VI, Res. ll) bir ruh taşımaktadır. Bundan. da anlaşilacağİ üzere, -bilhassa Grekler'le temaslarından önceki- ls.kit diİiinde "Şamanizm'e, ait unsurlar bulunmaktadır. Şamanizm, umumiyetle Sibirya kavimlerinin dini inanışlarını ifade eden bir tabir olup, ku~ey Asya halkları arasında, "büyücü-sihirbaz, anlamına gelen '' Şaman, kelimesinden türemiştir 10• İskitler'de de Şamanlar mevcut olup, Herodot tarafından bunlar hakkında da bilgi verilm~ktedir (Bk. s.156). Ohlmarks'dan öğrendiğimize göre, Şamanizm İskitler vasıtası ile Traklar'a dahi geçmiştir ıı. Ohlmarks; eski Hind, İran ve İskit kültürlerinde Şamanist bir tabakanın mevcud olmasına dayanarak, daha lndo-İrani çağda Aryalıların, Sibirya bölgesinde ve Orta Asya'da Şamanlığa bağlı halkların tesiri altında kalmış ol-
. duklarını öne sürmektedir. Bu gün etnografya ve kültür tarihi araş~ tirmaları ile, İndo-Germenler'in eski dinleri ve buna ait merasiİnler, Şamanizm ile izah edilmekte ve aradaki benzeyişlerden çok inühim sonuçlar çıkarılmaktadır. ·
İskit dininde ş·amanizm ile beraber görünen unsurlar cıynen, Türk-Moğol kültür tarihinde de mevcuttur. Çok geniş · bii sahaya yayılmış olan ve Türk-Moğol kültür tarihinin önemli bir .bölümünU teşkil eden Şamanizm, .18. ve 19. asırlarda, Georgi, · B~nzarov ve Şaşkov gibi bazı yazarlarca, eski bir din ola:rak gösterilmiştir. Buna mukabil, aynı asırlarda Hıristiyanlık taassubu içinde hüküm veren diğer bazı araştırıcılar ise, Şamanizmin .bir din sayılmama.sı gerektiğini öne sürmüşlerdir. Onlara göre Şaman, bir ·sihirbaz, kötü ruhları kovmak suretiyle hastalıkları iyileştirrneğe ça-. . .
Iışan bir. üfür..ükçü ve nihayet gelecekten hab~r ,veren bir falcı ve-ya kahinden başka bir şey olmadığı için, Şamanİzın'de bir din sayılamaz: 19. asrın ikinci yarısında Radloff ve 20. asrın ilk yarısında . Anohin, Culloch ve diğer birçok yazarlar, Şamanizm'i sadec~ l]ra~-Altay halklarının dini olarak göstermişlerdir. Bu inanış üze-
9 Herrman, ''Sakai,,, RE I. A 2 (1920), S.l797. to S • . Bultıç, "Şcı~an., . lsltim Ansik_l~pe_disi, cüz na C196S. ), ,s. 310·32Q,
114 (1968), s. 321-335; Burada Şamanizm hakkında etraflıca .bilgi verilmiş ve bununla ilgili bütün bibliyografya, maddenin sonuna eklenmi~tir. İlavetea bak; A. İnan, Şamanizm, Ankara . 1954.
U S. Buluç, Agnı eser, s. 322.
İSKiTLER'iN DİNİ İNANÇ VE ADETLERİ 149
rine geniŞ bir araştırma yapmış olan Nioradze, Şamanİzın'de muayyen bir dini sistemden ziyade, dine doğru bir gelişme safhası görmektedir. Ohlmarks'a göre ise, Şamanizm tam manası ile bir din sayılmassa da, yayıldığı yerlerde dinin yerini almıştır. Son .olarak, W. Schmidt, Şamanizm'i Gök Tanrı ile Yer Tanrı ve bunlara bağlı ruhlara dayanan bir din olarak kabul etmektedir.
Yukarıda bahsedilen Şamanizm'de görünen "ruhlar aleminin11
yanında, İskitler'de bir de "Tanrılar alemi, yer alm~ktadır.
A. İskit tanrıları: İskit Tanrıları, M. Ö. IV. asırdan itibaren belirli normlar ka
zanmaya başlamış ve bu arada, kuvvetli Grek tesirleri ile, Grek Tanrılar panteonunda görülen ·~mitolojik, şahsiyetler de "Tanrı
lar alemine, dahil edilerek benimsenmişlerdir 12• iskitler, tarih sahnesine çabuk girdikleri gibi, aynı hızla ka.ybolmuşlardır. · Kendileri yok olmuşlar, fakat geride maddi ve manevi çok şey bırakmışlardır. Mesela, yaşadıkları yerlerde Paganizm, bunlardan sonra da devam etmiştir. Güney Rusya'da M. s. V. asırda, halk güneŞe! tapınakta ve Rus isiaviarı "Büyük Tanrıça'ya, güneş sembolleri ilave etmektedirler. Kuvvetli dini inançlar, bir takım ticari ilişkilerle İskandinavya'ya kadar yayılarak, tesir sahalarına almışlar- . dır. İskandinavya'dan Çin'e kadar uzanan bu geniş sahada, bütün bu münasebetlerin en kuvv_etli delilleri, komşu devletlerin san'atlarında var olan İskit unsurlarıdır13•
Grek kaynaklarında, Herodot ve diğerlerinde, İskit .Tanrıla·rı 'şu sırayı takip ederek, tasvir edilmişlerdir: ·
a. Ta b it i: Ana Tannçadır. İskitler asıl ibadetlerini bu "Büyük Tanrıçaya, yapmışlardır. Herodot (lV. 59) Tabili'yi Grekler'in "Ocak Tanrıçası , '' Hestia= Vesta, ile bir tutmaktadır. Belki de kutsal ateş çadırda yançhğı için, bı.i benzetmeyi yapmış ohıbilir . Çünki T~biti aynı zamanda çadırın koruyucu Tanrıçası idi. "Canavarların Tanrıçası ,. 14 olarak ta takdis gören Tabiti, tahminen "Penatlar, gibi, "Sütale veya Aile Tanr~çası , 15_ vasfına da ha-
ısa.
12 R. Werner 1 A;riss der Geschichte An~iker Ranfikalturen 1 M ünehen 19611 s.
ıs T. T. Rice, Agnz es~r, s. 178·196. 14 T. T. Rice, Agnz eser, s. 85. tö M. Ebert, Agnı e•er, s. 10,l.
ıso TANER TARHAN
izdi. S~n'atlarında yalnız onun figürü tasvir edilmiştir. Ros.tovtzeff'e göre, İskitler'in g~lmesinden çok önce güney Rusya'da ibadet görmektedir 16• Bronz çağında, Urallar ve Dinyeper nehri arasınd~ki bölgede, pişmiş topraktan küçük figürinleri pek yaygındır. Bu kü-
·çük figürinlerle, Elam, Babil ve Mısır'da asırlarca sonra yapılmış olanlar arasında büyük bir benzerlik görülmektedir. Kırım'da bulunan "Büyük Tanrıça·, nın ( Bk. Lev. II, Res. 2a) tasvirleri M.Ö. IX. asrın az öncesine tarihlendirilmektedir. Bazen, kolları arasında bir çocuk taşırken, ayakta tasvir edilmiştir. Oysa bu Tanrı.ça, İskitler'e hiç bir zaman "anaerkilliği, tecessüm ettirmediği gibi, daha o sıralarda "Bereket Tanrıçası, ni da temsil etmemekteydi. Anlaşılan, lskitler, kendilerinden çok önce ibadet gören bu yerli Tanrıça'yı benims.emişler ve kendi bünyelerine göre ibadet etmişlerdir. Strabo'ya göre bu Tanrıçanın kültü, doğu Kiirade~iz, Kafkas sahillerinde pek yaygındı. Bura_da, Grekler'in Argonaut'lar17
olarak düşündüğü, denizci kavimleri himaye ederdi. Bu kavim ve Tarnan yarımadasında ııı yaşıyan İskitler, yabancıların sahillerine ayak hasmalarına şiddetle karşı çıkarlar ve yakalıyabildikleri lanyalı denizcileri, bu "Büyük Tanrıça,ya kurban ederlerdi. Sahillerine düşen denizcilere muhakkak ölüm cezası veren bu kavimlere, yabancıları kurban elmek veya yemek adetini yüklemek münakaşalı olur. Zira destanlarda geçen Lastyrigonlar 19 hikayesi, tıpkı Kykloplar 20 gibi, bir Grek masalıdır ve Tanrıça Artemis'e 21 insan kurban eden ve Taurer'de 22 geçliği anlatılan efsane, Yunanistan'da Atika'da bulunan Artemis:Tauropolos kültünden doğmuştur 23• Kazaya uğrayan gemicilerin Taurerler tarafından kur-
16 M, Rostovtzeff, "Le calte Je la Grande Deeue dans la Rassie meridio-nale,,, Revüe des etades Grecqaes, Vol. 32. .
17 Efsaoevi "Altın Post, hikayesinin kahramaoları (Bk: Op. Nt. 8). 18 Azak deoizioi, Karadeniz'le birleştiren bokazın dokusuoda kalan yarım!l
daya Eskiçafda verilmiş olan isim. 19 Homeros (Odysseia, X)' da tasvir edilen, insan yiyen yamyamlar.
· 20 Agni eser; Tek göziii devler. 21 Dak ve ormaolarıo, ~Ür tabiatın Tanrıçası, genç kızların namus ve iffe
tioin koruyucusu, av Tanrıçası vs. 22 Eskiçek'da Kırım yarımadasına • verilen isim. 23 Ed. Meyer, Geschichte des Altertams lll, Stuttgart 1954.~, s. 4U v. d.;
burada, Pontus ~olooizasyonuoun efsane ve diue yaptıkı etkiler etraflıca aulatıl· mıştır.
İSKiTLER'iN DiNI İNANÇ VE ADETLERİ 151
öan edilmelerini . Herodot (IV. 103 ), hala mevcut bir adet olarak etraflıca anlatmaktadır. Aynı zamanda İskit at süslerinde çok sık olarak yarı insan, yarı hayvan (yılan gövdeli) şeklinde tasvir edilen bu Tanrıça ( Bk. Lev. III, Res. 2d) M. Ebert tarafından, Anadolu Artemisi'ne benzetilmektedir. Yine aynı müellife göre, Pers h!nterlandında, Pers Tanrıçası Anahita ile karışmaktadır. Anahita, akıcı elemanların .Tanrıçası idi, Grekler'in Poseidon'u gibi çift rolü vardı; hem suyun, hem de atın koruyuct.JSU idi 24• Tabiti, san'at eserleri üzerindeki tasvirlerinden de anlaŞıldığı . üzere, İskitler'in "siyasi koruyucusudur, . Kral kudretinin, İskitler'de ne şekilde mütalaa edildiğini gösteren M. ö. IV. ve III. asırlara ait bir çok eserler mevcuttur. Bilhassa, kudretinin . sembolleri olan ryhton ve asa yı Tabiti'nin elinden alan Kral tasvirleri çok önemlidir (Bk. Lev. II, Res. 2c.). Kralın, tab'ası üzerindeki kesin ve mutlak idaresi, "Büyük Tanrıça, nın ilahi kudretinin himayesi altındadır; bu molife- Tanrı ve Kral münasebeti- Eskiçağ k.avirnlerinde, Anadolu, Mezopotarnya, Mısır ve yakın-doğuda ve daha bir çok yerlerde pek sık . olarak rastlanrnaktadır 25• Tabili'nin "Hayvanlar Hakimesi,, olarak ta ta_svir edilmesi çok enterasandır. Yırtıcı hayvanlarm arasında, an.titetik olarak, ayakta ve· bu hayvanları tutarak zapteden tasvirleri ( Bk. Lev. ll, Res. 2b) ilgi çekicidir 26• Zira bu motifin en eski örnekleri Anadolu'da, Neolitik <;levrin önemli merkezlerinden biri olan Çatal Höyük'te bulunmuştur 27• Aynı motif zamanla Ön Asya, Mezopotamya, Girit, Mısır ve doğuya yayılmıştır. Bu da bize, "Tarih Öncesi, devirlerden beri, çeşitli bölgeler arasındaki kültür alış verişini göstermesi bakımından çok dikkat çekici bir husus olarak gözükmektedir.
b. Grek yorumlandırmalarına göre diğer tanrılar:
Aşağıda gösterilen Tanrılar, Grek Tanrıları ile bir · tutularak gayet kısa izahlan yapılmıştır, ( Herodot IV. 59 ):
2~ M. Ebert, Agnı eser, s. i04 v. d.; M. Ebert'e göre İskit dininin ana unsur-larını, eski İran dini teşkil etmektedir. ·
25 KrŞ: Anadolu'da Hititler devrinden kalma İvriz kabartması (Nebat Taıı• rısı ve Kral Warpalawas): M. Riemscboeider, Die welt der Hethiter, Stuttgart 1954, Lev. 45.; Mezopotamya'daki meşhur Hammorahi steli: E. Strommenger, Fiinf ]ahr· tnusende Mesopotamien, München 1962, Lev. 158·159. vs.
26 M. Rostovtzeff, lranians and Greeks.; Lev. 23, 5. 27 Krş: J. Mellaart, Earliest Civilizations of the Near East, London 1965, ·
s. 94·95.
152 TANER TARHAN
Papaios = Zeus= Gök Tanrısı; bulut, fırtına ve yağmur, gökgürültüsü ile yıldınmın yaratıcısı. Grekler'e göre, Tanrılar . aleminiri yöneticisi ve başı.
Apaia = Hera =Göğün Tanrıçası olarak ay ve yıldızların sembolü; fırtına ile sise ve yıldırımiara da hükmedebilmekte. Evliliğin ve evlilikle kadın haklarının savunucusu. Aynı zamanda, " baş Tanrı Zeus'un kızkardeşi ve karısıdır. İskitler'de de, Papaios'un karısıdır ve Papaios- Apaia çifti olarak saygı görmektedir. Bazen de, Grekler'in ve Romalılar'ın "Toprak Ana, diye vasıflandırdıkla
rı Gaia yahut Ge ile bir tutulmaktadır. Öitosyros = Apolion =Işık, kötülükleri yok eden, hak koru
yan, kehanet Tanrısı. Artemis'in erkek kardeşi olup, bilhassa sa· vaşlardaki şaşmaz ve öldürücü okiarı ile dikkati çeker.
. Artimpassa = Aphrodite =Kadın güzelliği nin, aşk ve sevginin Tanrıçası. Aynı zamanda, ilkbahar ve çiçeklerin, deniz köpüklerinin ve dalgaların Tanrıçasıdır. İskitler'de "Ay Tanrıçası, olarak da saygı görmektedir.
Thamimasades veya Thagqmasadas = Poseidon =Akarsu ve özellikle deniz Tanrısı. Aynı zamanda atın ve biniciliğin koruyu· cusu olarak "At Tanrısı,. Bi lhassa "Krali İskitler, tarafından saygı görmektedir.
(Yerli bir ismi yok) = Ares= Öldürmekten hoşlanan, savaş Tanrısı. Fakat "Savaş Tanrısından, biraz daha çok bahis geçmektedir. Kendisi, bir "Kılıç Fetişi, v~ya "Akinakez , şeklinde, batı İskitler tarafından saygı görmekte idi. Akinakez, Iskiller'in kullandığı, 50 - 60 cm. boyundaki demir kılıc·a verilen isimdir (B k. Lev. III. Res. 3 ). Bu silah, tıpkı Persler'de olduğu gibi ( Herodot VII. 61) sağ baldır üzerinde, kemerden· aşağı sarkar vaziyette asılırdı 28• ( Bk. Lev. IV, Res. 5 ). Dikkal çekici bir husus ta, Ares'den başka, tanrılardan hiç biri için heykel, sunak 20 ( Bk. Lev. IU, Res. 4) veya mabet 3~ yapmamışlardır. Bu da, İskitler'in savaş tanrısına verdikleri önemi açıkça belli etmtktedir. Herodot ( IV. 62) Ares. den şöyle bahsetmektedir: "Resimler, altarlar ve Tanrı Evleri yap-
~8 M. Ebert, Agnr eser, s. 93. 23 Şimdiye kadar, babsedilen bu sunaklardan biç biri ele g('çmiş dekildir.
Bulunanlar, ancak ufak modelciklerdir. · 30 Mabed deyince, klasik bir "Tanrı Evi,, şeklinde inşa edilen bir yapı an· laşılmamalıdır; nçıkhavada, merasimltırin yapıldığı " kutsal,, bir alandır.
İSKiTLER'İN DfNİ İNANÇ VE ADETLERİ 153
mak, Ares hariç, pek adet değildi., "Her kabilede, başkanın yanında, aşağıdaki biçimde bir Ares Mabedi yapılırdı. Üst üste, sap demetleri yığılıp, eni ve boyu tahminen 3 stadia sı uzunluğunda, fakat yüksekliği az olan bir yığın meydana getirilirdi. Bunun üzerinde dörtköşe bir platform hazırlanır, taraflardan üçü dik bir ·inişe maliktir, sadece . dördüncü taraftan buraya girilebilir. Her sene yüzelli araba dolusu sap, buna ilave .edilir ve zamanla bu yığın,
gittikçe sıkışır. Bu platform üzerine çok eski bir demir kılıç ( Akinakez) dikilir ve bu Ares'in sembolüdür. Bu kılıca her sene .kurban keserler (sığır ve at) ve ona diğer tanrılarda n, fazla hayvan kurban ederler. Düşmanlardan aldıkları esirlerden her yüzüncüsünü, sığırları yaptıkları kurban şeklinden 'başka bir şekilde kurban ederler.
Başını, takdis etmek üzere şarapla ıslatırlar ve kestİkten sonra kanını, bir !<ap içine koyduktan sonra tepenin· üzerindeki klh: cın üzerine dökerler. Kanı böyle yaparlar. Tepenin altında . ise şunlar olur. Her yüzücü kurbanın sağ omuzunu kolla beraber kesip havaya atarlar. Bundan sonra, diğer kurban merasimleri bitince, çekilip giderler. Kollar, düştükleri yerde kalıı:lar, cesetlerde kalır,.
Ares'e yapılan bu ibadet şekli diğer kültlerden' ayrı gibi görülmektedir. Sun' i tepeler üzerine dikilmiş "Kılıç Fetişleri, ne saygı göstermek, belki de Traklardan alınmış bir külttür. Zaten "Batı İskitleri, nİ.!) Traklada çok değişik yönlü politik ve kültürel bağları olduğu bilinmektedir. Mesela Herodot (VI. 76 )' da "Ariapithes, Sitalces'in babası Thracia'lı Teres'in kızını. almıştı, diye bir kayıt mevcuttur. ·
Ares'e yapılan bu ibadet şeklinin doğu İskitya'da ne şekilde · tatbik eçlildiği bizce problematik bir konudur 32• Çünkü bu geniş
ve ağaçsız bozkırlarda, Herodot'un ( IV. 62 )' de anlattığı gibi, çalı yığınları yapmak imkansızdır:. Yüzelli araba dolusu budanmış dal, halk yemek pişirecek yakacak bulamazken, her sene nereden geldiği meçhuldür. Ares'ten ve ona tapınmaktan bahseden kısımların, Herodot tarafından başka bir kaynaktan faydalandığİ intihaını uyandırmaktadır. Aynı zamanda, Ares'in İskilçe karşılığını 'da -vermemesi dikkat çekicidir. Herakles için de durum ayflıdır. Zira ona· da İskit ismi verilmemiş ve diğer tanrılar gibi iyice tasdik. _edil-
sı Stadia, Grekler'in uzunluk ölçüsüdiir: 1 stadia=185 m. 32 E. H. Minns, Agnz eser, s. 8ô.
. .
154 TANER TAR HAN
memiştir. Grek efsanesi, Herakles'i, İskitler'in " Atası, · 33 olarak gösterdiğinden, İskit "Tanrılar Panteönu ,,'na konmuş olması en yakın ihtimaldir. Nagy, Finno - Ugrian mitolojisinde, buna benzer bir figür bulmuştur. Macarlar'da "Memrot, veya "Nimrod, olarak geçmektedir.
Yukarıda bahsediben kült hemen hemen bir çok kavimlerde çok yaygındır 34 ve bir sıra tanrı (yalnız Harp Tanrıları değil) buradan meydana gelmiştir. Demonik kudretin taşıyıcısı olan ve Tanrı ile bir tutulan "Fetiş,, sonradan isimlendirilmiş tanrının,
"Sembolik işareti, ve "Atribüsü, olmuş_tur. Aynı şekilde ,mesela Germen " Savaş Tanrısı, "Tiuz, bir kılıç fetişinden doğmuştur. Odin dininin menşeinde de "Mızrak, saygı görmektedir.
Eskiçağ'da buna benzer örnekle.r bulmak çok mümkündür: Anadolu'nun lll. bindeki "Çifte Balta Kültü, -Girit ve çevresine yayılmıştır - ve Il. bindeki Hititler'deki "Kılıç Tanrı 11 ( BoğazköyYazılıkaya) ss. vs.
Anlaşıldığı üzere, lskitler'in "Tanrılar Panteon ,'u bize, tek tanrılı olmadıklarından başka pek bir şey söylememektedir. İsimterin formu çok muğlak tır. FilolojiJ< bakımdan, delillerin çoğu Sarmat ve İskit dillerinin Med ve Pers dilleriyle ~kraba olduğunu gösteriyorsa da, Grek yazarları kanalıyla öğrendiğimiz İskit " Tanrı , adlarının İran menşeleri problemetiktir 36, Herodot'dan öğrendiklerimiz ve Origen'de (ki onları Celsus'dan iktihas etmiştir: C. Celsum, V. 41, 46, VI. 39) değişik şekillerde yazılmıştır 87• Ayni zamanda Origen, "Grek tercümelerine ne mana vereceğimizi bilmedi-
83 Herodot _(IV. 8-lO)'ta verilen izahata göre; Grekle~'in mitolojik bir kahramanı olan Herakles'in efaanevi maceralarındaa biri de İskitya'da geçmektedir. Bir gün· yarı iosaa yari hayvan (yılan) şeklinde bir kadına rastlamış ve bu kadın.
Heraklesio, kayboları atiarını bulabilmesi·iÇin yanında kalmasıni şart koşmuş. Zamanla, bu yaratık Herakles'.ten çocuk peydablamış. Herakles, memleketine dönerken do tacak çocukları için bazı şartlar koşmuş. Doğan çocuklara Agathyraus, Gelonus ve Sçythes adları verilmiş. Eo nfakları olan Scythes, babasının ş'artlarını yerine getirerek memleketinde kalmış, dilterleri ise başka yerlere gitmişler. Scythes'in ailesi çoialarak, fskit kavmini meydaoa getirmiş {Krş. Oğuz Destan ı).
S!l M. Ebert, Agnı eser, s. lOS. · 35 Krş: H. Otto, Ya.zılıkaya, Leipzig 1941.;U.B. Alkım, Anatolia l, Geneva
1968, Res. 106, vs. 36 R. Werner, Agnı eser, s. 136. 37 E. H. Mians, Aynı eser , s. 85. v. d.; aşağıda yapılan filolojik karşılaş
tırmalar, bu eserden faydalanılarak yazılmıştır.
İSKiTLER'İN DİNİ İNANÇ VE ADETLERİ 155
ğini, söyler. Mesela Oitosyros=Apollon veya Thagomasadas= Poseidon, bunlardan ikincisi "At Tanrısı , da veya "Deniz Tanrısı, da olabilir.
Maamafih, Zeuss ve o~un takipçileri, "Hestia, ile" Zeus , ve "Ge, ile "Apollo, ve "Aphrodite, ve "Poseidon, nun Aryan, hatta birazda lranlılar'a benzediklerini gösterir ·bir sıralama bulmuşlardır. Dolayısiyle Tiheophylactus (VII. 8) "Türkler, ateşi, havayı ve suyu son derece sayarlar; dünyaya ilahiler okurlar, fakat sadece gökyüzünü ve yeryüzünü yaratana tanrı derler. Onların din adamları, istikbali söyleme kabiliyeti olanlardı, demekte ve Plano Carpini de "Tatarlar, güneşe, ışığa, ateşe ve aynı zamanda su· ya, toprağa kendilerine yeme ve içme imkanlarını verdikleri için saygı duyarlardı, diyerek buna bir ilave yapmaktadır. Fakat her iki ifade arasındaki fark hemen belli olmaktadır.
G. Nagy İskit ve Ural- Altay dini kavramları arasında g~nel bir analoji yaptıktan sonra, asıl "Taım Adları ,nı izaha çalışmış ve bu sahada İran kaynakları üzerinde çalışanlardan daha da başarı göstermiştir. Mesela:
Tabiti=Hestia; Vogul taüt=ateş; Papaeus=Zeus için =baba (Bir çok _Ural- Altay dilierinde "baba., manasma gelmektedir). Fakat tabii ki ·bir çok başka dillerde de buna benzer şeyler bulunmaktadır; Thamimadas veya Thagimasadas ( Grigen ) Poseidon içi"n,
Türkçe ( Tengiz ), Macarca ( tenger) =deniz; Türkçe (Ata), Macarca (at ya )=baba; Deniz karşılığı kelime (temarinda) ve (mater maris) es vs. Fonetik değişiklik, belkide İskitçe'den alınmış olan (cannabis)
ve Macarca (kender, kendir) için de aynıdır . Bunlardan daha az. tatminkar olan, fakat Persçe b~nzetmelere . nazaran daha olumlu gözükenler de vardır: Apaia= Ge; Moğolca (abija= bereketli). Artimpassa= Aphrodite Urania; Kumanca (erdeng= genç kız). ( G )oetosyrus=Apollon .form olarak o kadar muğlaktır ki, onpn için bir etimoloji vermek faydasız olur. ·
B. Adak ve kurbanlar: İskitler, Tanrılarına her çeşit hayvanı adamakta ve kurban et
mektedirler. (Arese yapılan "İnsan, kurbamndan maada) Sığır ve
38 Sk: Plioius, Na.tura!is Historia VI. 20: Maeotis=Eskiçal!''da, Azak deni-
156 TANER TARHAN
bilhassa at en itibar edilen k.urban hayvanıdır. (Bk.s.I60: Cenaze merasimleri), Herodot (IV. 60) kurban m"erasimleri hakkında şöyle demektedir: "İskitler'in kurban merasimleri her yerde aynıdır. Kurbanlar, ön ayakları bir iple bağlı olarak dururlar, kurbanı yapacak şahıs da onun arkasında yer alır ve elinde tuttuğu ipi çekerek hayvanı yere yıkar. Hayvan yere düşünce, kurbanı hangi tanrıya takdim ediyorsa ona dua eder, sonra hayvanın boynuna bir kement geçirir v~ bu kemendi bir değnek parçası ile çevire çevire sıkarak; . hayvanı boğar. Buralarda ateş yakılmaz, takdis merasimi yapılmaz ve içkiler dökülmez. Fakat hayvanın boğulması ijzerine, kurbanı takdim eden kimse onun derisini yüzer ve pişirmeğe b~şlar, Bunu takip eden pasaj da kurbanın büyük kazanlar içersind~ nasıl pişirildiğini açıklamakta ve sönunda da tt lskitler, hayvanların her çeşidini kurban olarak takdim ederlerse de umumiyetle atları tercih ederler,. ( IV. 63 )'deki açıklama da enteresandır: "Onların asla kurban etmedikleri bir hayvan, domuzdur 've domuzları memleketlerin de yetiştirmek te istemezler;,.
Kurbanı köstekliyerek yere düşürmek ve boğmak usulü, toprağa. 39 kan akmasına karşı Bunat törenlerinde alınan tedbirlerle ,karşıla.ştırılabilir. Herodot (I. 216) Massagetler'in de güneşe at kurb~n etmelerinden bahsetmektedir: "Tapındıkları biricik ~lah, . gü~ neştir · ve ona atları. kurban ederler ve bu suretle ilahl_arın en süratlisine fani mahhlkatıo en sür'atlisini takdim ettikle~ine inanırlar., Vogullar, Ostjaklar, Votjaklar ve Altay Türkler:i arasında buna benzer törenlerde "geyik, ile" at, ve" sığır, kurban· ettikleri bilinmektedir 40 •
. c·. Büyücüler (şamanlar) ve sihir : Eskiçağ'da yaşamış olan bütün kavimler gibi, İskitler de had
safhada batı! inançlı idiler. Büyü ye, sihire ye · tıİsımla~ın gücüne inanırlardı. Herodot da (IV. 67-69 ), İskit büyüsüne, dininden daha fazla önem vermiştir. lskitlerin rabipleri yoktu, bunların yerine . "sö.ğüt dallarından hakikati söyleyen, büyücüleri ( Şamanlar) vardı. Herodot (IV. 67 ), '' büyücülerden, şöyle .bahsetmektedir: "lskitya'da büyücüler pek çoktur ve bun~:lr söğüt daliarına bakarak
zioio adı . . 89 E. H. Min os, Aynı eser, s. 86: Dp. Nt. 1 (Neumano, Agnı e~ er, s. 262).
40 S. Buluç, Agnı esıır, s. 331.
İSKITLER'iN DiNI İNANÇ VE ADETLERİ 157
gelecekten haber verirler. Bu dallardan, büyük bir yığın toplanarak getirilir ve büyücü bunları evvela birleştirir ve sonra . dalları teker teker ele alarak istikbalden söz eder. Bunu ·yaparken · dalla-
. rı tekrar toplıyarak bir yığın yapar. Bu çeşit büyücülü~, İskityanın hemen her evinde (her tarafında) yapılmaktadır. Enareler'i~~ yani kadına benıer erkeklerin, Aphrodite'den öğrendikleri, diğ~r usulleri vardır. Bunlar, ılılarnur ağacının iç kabuklarını. k~llanarak ve bu kabuğu üç parçaya ayırıp ve bunları parmakianna dolayarak, sonra da· çözerek kehanetlerini anlatırlar, · BüyÜcülerin, İskit~ ler arasında, mevkii pek o kadar büyük değildh Bunların en Çpk "şeref verilenleri, bazı belli ailelerden gelirdi. Şamanlar arasında erkekliği gelişmemiş olan Enareler, yani "hadımlar, (androgynai ) önemli mevkiler kazanırlardı 41• Tii bir sesle kon~şan ve kadın elbiseleri giyen bu şahıslar erkeklik uzvunun eğ'rilmesi ile kendini gösteren bir "kadınlık hastalığından, muzdariptiler 42•
· Skolot'lar, Enareler'in, M. ö. VII. asırda, · Mısır'dan dönerler.ken, Askalon'daki Darketo ma bedini yağmaladıkları için, "Büyük Tanrıça, tarafından " kadınlık hastalığı , ile cezalandırılan İskitler'in soyundan olduklarına inanırlar. Bunlar Sibirya'nın cinsiyet değiştirmiŞ Şamanları ile aynıdırlar ve Moğollar arasinda Nestorian r·ahipleri tarafından yapılan kehanetlerdeki . seromoniye benzemektedir 43• Ammianus Mareellinus (XXXI. 2, 24) Alanlar'da, TakÜus cia (Germania.X) Gerrrienler'de, aynı tip dallı sihir adetlerinin var ol
· duğ'unu y,azmaktadırlar. Oxus definesinde bulunmuş olcin altın bfr varak üzerinde, yukarıda bahsedildiği gibi bir dal demeti ·tuta~ bir şa.hıs resmedilmiştir (B k. Lev. IV, Res. 5, 6a) ~u. Cunningham (JR AS, Bengai, vol.L.) buna .<.ı büyücü;, demektedir. Minns de 46 bu altın
41 R. Werner, Aynı eser, s. 136. 42 Eski Türkler'deki Şamanlar'da da buna benzer arazlar mevcuttu. Altay
halkları~a göre Şamanlık, ailede irsen intikal eden ve bilhassa çocukluk çağında sar'a nöbetleri ile geliın bir hastalık sayılır: Bk. S. Buluç, Aynı eser, s. Şll v. d.; "Şdmaolığ"a dilvet ve Şamanın talim ve terbiyesi,, bu bolümde gayet eotereiıaa bilgiler verilmiş ve analojiler yapılmıştır. . ·
43 · E. H. Minns, Agnı eser, ·s. 87. 44 B k. Lev. IV, Res. 6·a:. Tasvir edilen bu figür, duruş ve bilhaRsa kıyafet
b&kımındao bir İskit Şamanına benzemektedir; krş. S. Buluç, Aynı eser, s; 313 v.d •. aynı zamaoda T. T. Rice'da bu figüre "din adamı, demektedir . . M. Ebert'e göre, yemin eden bir İskitli'dir.
46 E . H. Minns, Aynı eser, s. 86.
158 TANER TARHAN
kabar.tmaya dayanarak ."Bu, büyücülerin Iran nüfusundan geldig-i fikrini verir, diyerek bu fikri desteklemektedir.
lskitler'in, had safhada batıl inançlara bağlı olduklarını gösterir bir misal de: Kralın hastalanınasının sebebinin, kavmin, Kralın kalbi Uzerine yeminli fertlerinden birinin, yalan yere yemin ederek, Kralın üzerine hakarete uğramış Tanrının intikamını çektiği, inancıdır 46. Büyücülerin, kehanetlerine dayanarak böyle bir suçla itharn ettikleri bir lskitli; ancak başka büyücüler, meslektaşlarının itharnının "yanlış olduğu, iddiasında bulunurl<irsa, kurtulma yı ümit edebilirdi'. Yoksa, suçlunun kafası koparılır ve malı-ınülkü kendini katleden~er .tarafından paylaşılırdı. Büyücüler arasındaki, "arkadaşları tarafından desteklenmeı:nenin getireceği ceza korkusu, bize, yukarıdaki gibi cezalandırmanın pek yapılmadığı intibaını vermektedir. Herodot (IV. 69), Krala yanlış bilgi veren büyücülerin cezalandırılmalarını şöyle t~svir etmektedir: '' İskitler'in idam tarzı şudur: Bir arabaya odun doldurulur, daha sonra arabaya öküzler koşulur. Ayakları biribirine, kolları arkalarma bağlanan ve
· ag"ızları tıkanan büyücüler, odun yığınının üzerine atılırlar .. Daha sonra odunlara ateş verilir ve ateşten ürken öküzler hareket -eder. Bir çok defalar öküzler de, büyücülerle beraber yaİımaktadır,. Büyücülere verilen bu cezaya, eğer varsa, erkek çocukları- da dahil edilmekte, sadece kızların yaşamasına müsaade edilmektedir. Öküzler onları , koşum kayışiarı yanıp, kendilerini kurtanneaya kadar sürüklerlerdi. Böylece, " şer~fsizce, sihirbazlık suçu, ateşle·
temiz~enir ve toprağın üzerine saçı_lırdı . . --
D. "Yemin, ve "Kankardeşlik, merasimleri: Eski Çağın bir çok kavimlerinde görülen "Kan Kardeşlik,
adeti, lskitler'de de mevcuttu. ·,.Büyü, ile birlikte yemin ettikleri ve "Kan Kardeşliği , için and içtikleri, "Dini Ayinler ;, yaparlardı. Herodot (IV. 70) bu adetlerden şöyle bahseder: "lskitler ara- . sında, yemin etmek için bir takım merasimler yapılır. Bir büyük
46 Fal seromonileri ve Kralın hastalığına sebeb· olan şahsı ·bulma usulüne benzer ve paralel adetler, Kamçatka'dan Ümit burnuna kadar olan geniş kıt'alar· da yaşamış olan, hemen bütün ırklarda mevcuttur. Fakat İskit ve Eski Türkler arasındaki yakın benzerlikler çok dikkat çekicidir. Mesela, "dallarla fal bakma adeti, gibi: .Krş. S. Buluç, Agnı eser, 31~ v.d. ;· "Şamanın vazifeleri,. . Bazı batılı müellifle.re göre; bu tarz paraleller, insan zekasının detişik ülkt>lerde " hep · benzer şekillerde çalıştığını, , ispatlamaktadır.
İSKiTLER'iN DİNl İNANÇ VE ADETLERİ 159
.toprak kabın içerisine şarap döker!er. Sonra, yemin edecek olan taraflar, bir bıçak ile derilerini yarıp, kanlarını bu şarabın içersine akıtırlar. Kanlı şarapla dolu kabın içersine bir hançer, bir kaç ok, bir savaş baltası ve bir mızrak daldırırlardı. Bu sırçıda uzun· bir dua okuyup, yemin ederler ve nihayet taraflar ve yakınları bu içkiyi içerlerdi. Buradaki kimselerin reisi de aynı şerilde hareket ederdi,.
Herodot (1. 74) ve (III. 8)'de Medler, Lidyalılar ve Araplar hakkında da buna benzer şeyler söylemektekir. Ta~itus ise bu adedin, Anadolu'da mevcut olduğunu yazmaktadır (Annalen XII. 47). Bunun Çin'de Hiung-nu'lar ·ve bir Ural-Altay kavmi olan Macarlar ve Kumanlar arasında da yaygın olduğu bilinmekt~dir 47• Her ne hal ise~ 11 kan karıştırmak, ve 11 kanı içmek, ; hukuki anlaş
maların ve kan bağlılıklarınin yapıldığı yeminin en eski örneği İskitler'de görülmektedir 48• Bunun bağlayıcı karakterini Lucian'da ki (Kıs. 37 vd.) Toxaris hikayesi açıklamaktadır; "Sarmatlar tarafından esir edilen İskitH Amizokles'in arkadaşı Dandamis-yaptıkları kan yeminini hatıriayıp-onunla birlikte körü körüne, aynı teh-likeye .kendini atmıştır,. ·
Güney Rusya'da, Kurganlarda, bu an'ane ile alakah pek çÖk · kıymetli eser ele geçirilmiştir. Kul-Oba'da bulunmuş bir altın va· rak üzerinde bir İskitli, sağ elinde fazla süslü ve kıymetli roadenden yapılmış olarak hem Kul-Oba'da hem de Voronez kurganında ve daha bit çok yerlerde sık sık rastladığımız, böyle bir H Kan çanağı, olabilecek dini karakterli bir kap tutmaktadır. Sol eli ise, · bir ok çıkarmak için, H Okdanlığa, uzanmıştır (Bk. Lev. IV, .Res. 6a v·e dp. nt. 44). Yiiıe İ<ui-Oba'da .bulunmuş olan başka bir altın kabartma üzerinde, birbirine· sarılmış iki Iski tl i, tek bir kapdan (Rhyton) bu "mukaddes kan içkisini, İçınektedirler (Bk. Lev. IV, Res. 6b). Aynı sahneye Solocha kurganında bulunmuş olan bir altın plaka üzerinde de rastlamaktayız.
E. İçki içmenin dini fonksiyonu: Bir çok lndo·German kavim gibi İskitler de, keyif verici içki
lerin zevkine kapılmışlardır. Kısrak sütü çok sevilir ve bı.ından,
47 E. H. Mi o os, Aynı eser. s. 87. . 48 M. Ebert, Agnı eser, S· 98. Günümüzde de kan kardeşliği bala mevcut
olup, kıymet taşımaktadır. Mesela, ufakkeo kan kardeş olan bir kızla bir erkek, büyüyünce birbirleri ile evlenemezler.
160 TANER TARİ-IAN
azıcık ekşi . olan ve hafifçe sarhoş edici bir içki yapılıı·dı ki, bu Eski Türkler'de Başkırlar'ın ve Kırgi.zlar'm an' anevi içkisi. olan" Kımız ~. dır. · Ayrıca, baldan imal edilen, "Meth, denen keyif verici bir içki de çok sevilirdi. Buna ilaveten, "Kolonizasyonla, bera,. ber, Grekler'in en önemli ihraç maddelerinden biri olan şarap, ls- . kitya'ya gelmiştir. İskitler, bu kuvvetli Akdeniz şarabını su katmadan içerierdi 49• Daha M. Ö. V. asırda bu sebebden, Grekler'de • ölçüsüz şarap içmek- "lskitçe içmek, tabiri ile ifade edilirdi. Hippokrates (De aere, prg. 94 vd.) onları -biraz mübalağalı olarak· "Şişman, çok yiyen, şakacı ve bütün vaktini tek bir kapdan . şarap içerek geçiren, eğlenceye düşkün insanlardır, diye tanımaktadır. Bu tutum, Ari kavimlerde · "Dini, mertebeye kadar yükselmiş ve buncl,an "Sonia Kültü, doğmuştur. Soma, insanlan sarhoşken et-· kisi altına alan bir "Tanrı, veya "Tanrısal kuvvettir ,; "insanın zihnini açar ve büyük işler yapmaya güçlü kılar, yaşama' sevinci, ölümsüzlük ve yeni nesiller verir,. Biz bir sıra eser tanıyoruz ki (mesela Karagodeuasch'da bulunan gümüş ryhton ve meşhur, Voronez gümüş kabı) 60 bunlar açıkça, İskitler'de keyif v~rici içkilerin içilmesinin " dini, bir manası olduğunu göstermektedir. Bil-
. hassa Karagodeuasch gümüş içki kabının üzeriiıdekj. ",Slua sahnesi ;, çok ilgi çekici olup; bu fikri açıkça desteklemektedir 5 ı.
ll. Ölü gömme adetleri ve cenaze merasimleri : Herodot (IV. 71-73) tarafından verilen, İskit ''Cenaze Mera
simlerine,, ait mah1mat, güney Rusya'daki başlıca İskit kıirganlarının tetkikinden edinilen arkeolajik 52 malumat ile o kadar uyuşur ki; bu iki' kaynak birbirini tamamlıyarak b.ir çok problemierin çözülmesine vesile olmuşla~dır . .
· A. Kralların cenaze merasimleri : Herodot, · "Kraliarın gömülmelerinin Gerrhi 63 topraklarında
.yapıldığını, söylemektedir. Bu Çok dikkat çekici bir husustur; baş-
49 Grekler ve Romalılar, şaraba su katarak içtiklerinden, İskitler'in bu ade-tine bayret etmektedirler. .. · 50 ~k: T. T. Rice, Aynı eser. s. 66 v.d., res. ll ve lev. 4 (Voronez kabı içiı:ı).
51 M. Ebert, Aynı eser, s. 98. ve res. 68, 69.· 62 Bk: dp. nt. 3'de verilen eserlerde, vs. (Krş .. , s. 170'deki harita).
· · 53 . Dinyeper ve Bug nehi;leri arasında· kalan ve kuzeye doğru, bu günkü Kiev'e kadar uzanan saha.
İSKiTLER'İN DiNI iNANÇ VE ADETLERİ 161
langıçta da izah edildiği gibi, Grek kolonizasyonu ve yerleşmesi ile, İskit asilleri,, Grek kültür.üne kuvvetli bir eğilim göstermekte idiler. Fakat buna karşı soydaşlarının kuvvetli bir muhalefeti ve tepkisi vardı 5~. Bütün halkın başkanlığı "Gerrhos memleketindeki, Kraiı İskitler'in Prenslerinde idi. (Yani, daha göçebe halinde bulunan kısım). Kralların defin merasimleri de orada yapılır ve büyük ve kanlı seramonilerle defnedilirlerdi. Bu da bize İskitler'in, "Ölü gömme adetlerinde, eski an'anelere sağdık kaldıklarını göstermektedir. Herodot (lV. 71) bu merasimleri söyle tasvir etmektedir: "İskit Krallarının mezarları Gerrhi'dedir. Burası Borysthenes 6' ırmağının, ulaşıma mÜsait olan ilk kısmının ucundadır. Bir Kral öldüğü vakit burada bir mezar kazarlar. Bu mezar dört köşedir ve gayet geniştir. Mezar hazırlandıktan sonra Kralın cesedini ~lırlar, karnı açılarak içi temizlenir. İçi boşalan karın boşluğuna, ince kıyılmış servi, günlük ve anason tohumu daldurduktan sonra, karnı dikerler. Ceset mumyalandıktan sonra bir arabaya (Bk. Lev. V, Res. 7) konarak, muhtelif İskit kabileleri arasından geçirilir. Cenazeyi karşılayan her kabile, İskit asilzadelerinin yaptığını aynen tatbik ederler. Yani herkes kulağınin bir parçasını keser, saçlarını yolar (traş eder), kollarının etrafında yara açar, alniiiı ve. burnunu ·çizerek sol eline bir ok saplar 66• Böylece, Krallarını
64 Herodot bu hususu, bilb&ssa çok geniş olarak anlatmaktadır; Anarchasis ve Skyles, gayet muhafazakar vatandaşları tarafından, Grek Ta~rı ve kültlerine uydukları suçu ile yargılanarak mahkum edilmişlerdir (Herodot, IV. 76 vd.). Buna göre, o zamanlar Grekleşm~nin yayılmasından korkulduğu ve bunu önlemek için zecri" tedbirler alındığı ve bunun Kral ve Prensiere dahi uygulandığı anlaşılmaktadır. Fakat, M. Ö. IV. ve· III. asırlardaki gelişmeler, bü tedbirlerin ne kadar muvaffakiyetsizliğe uğ-radığını göstermektedir.
65 Dinyeper nehrinin Eskiçağ'daki adı. 66 Şamanist halklarda ölen için duyulan acı, çeşitli şekillerde ve· bir takım
merasimle ifade edilir. Jordanes, Atilla'nın de! in merasimi esnasında Hnolar'ın, saçlarını kestiklerini yazar. Onlar bir. kahraman için gözyaşı dBkmez, yüzlerini yaralıyarak kan akıtırlardı. Yine, Orhon kitabalerine göre, cenaze merasiminde bulunan kimselerin, matem alimeti olarak, kulak ve saçlarını kesrnek adetti. Bo, benzer yas adetleri, cenaze ve defio merasimleri için bk: S. Buluç, Aynı eser, s .. 330 vd; Ölüm ve ölü ile alakah inanış ve merasimler, yas tutma, defiole ilgili merasimler gayet öz olarak ele alınmıştır. İlaveten ·bk: E. H. Minos, Aynı eser, s. 88-95; E. H. Minns, burada, Çin kaynaklarından, X. ve XIII . . asırlar arasında çeşitli vesilelerle Asya'yı dolaşmış olan İbn Fazlan, Johanoes de Plano Ca .. pini, Wilhelm Rubruk ve MaHo Polo gibi, Arap ve Avrupalı seyyah·yazarlarından iktihaslar yaparak, Moğol ve Türklerio ölii gömme adetlerinden .ve doj!'u Asya'nın göçe-
162 TANER TARHAN
Gerrhi yolu üzerindeki, diğer bir . kabileye getirirler ve onları da peşlerine ta karlar, çığlık ve inlemelerle . cesedi takip ederler ve bu şekilde bir başka kabileye geçerek, İskitler'e tabi bütün kabileleri dolaştıktan sonra iskitya'nın en uzak noktası olan Gerrili'ye vas ı l olarak, Krallarının mezarları bulunan yere gelmiş olurlar (Yolculuğun kırk gün sürmesi gerekirdi, ancak ondan sonra ölü gömülme yerine getirilebilirdi). Burada cenaze, hazırlanan mezara indirilir ve bir şiltenin üzerine yatırılır . Cenazenin etrafına, zemine· mızraklar saplandıktan sonra, mezara tavan teşkil edecek tahta kirişler yerleştirilir ve bunların üzerine d~ örme hasırdan bir çatı
yapılırdı. Krala ait mezarın içinde boş kalan yerlere, boğularak öldürülen bir karısı, sakisi, ahçısı, seyisi, hizmetçisi, habercisi, bir kaç atı, ve kendisine ait olan eşyadan bir kısmı, altın !<aplar gömülürdü. Kapların altın olmasının sebebi, gümüş veya bakırın kullanılmamasıdır. Bütün bu işler tamamlandıktan sonra, mezarın üzerinde büyük bir toprak tepe yapılır ve İskitler bu tepeyi, mümkün mertebe yükseltmek için birbirleri ile yarış ederlerdi,
Herodot'un yukarıdaki tasvirinden anlaşıldığı üzere, ölen J(rala, son yolculuğunda, başlıca hizmetkarları ve· yaşadığı sürece şahsen . kullandığı atlarından başka, karısı da refakat etm~ktedir.
· Bilhassa bu husus çok ilgi çekicidir ve İskitler~deki kadın-erkek münasebetleri ve kadının mevkiini belirtınesi bakımından önemlidir. Başka misallerden de anlaşıldığı üzere kadın, tamamen erkeğin malıdır. - Ayrıca, veraset meselesinde de, mirasçıya kalan bir= "maldır,. Mesela, '' Skyles, babası Kral Ariapeithes öldükten sonra, 'hem ida:reyi ve hem de Kralın karısı olan üvey ·annesi Opo-· ia'yı miras olarak, almıştı 57• Ölüm kanununda da, her ne kadar biraz yumuşatılmış ve hiç bir zaman bütün kaiçleleri ile tatbik edilmemiş olsa dahi, aynı anlay~ş hakimdi. ÖleiÇ-mevki sahibi bir İskitli'nin, silahları, hazineleri ve hizmetkarları gibi; -gönüllü· veya . zorla-karısı da, kendisi ile birlikte mezara girmektedir. · Bu, vahşiyane dul öldürme adeti "Suttee, 58, bilhassa Hindistan'
helerioden misai!P.r ·vermiştir. Bu arada, İskitler ile bütün bu kavimler arasındaki beoozer paraleller Ü-zerinde durulmuştur. ..
57 . Herodot IV. 79. ss · Suttee, Sanskritçe Sati'. iyi kadın, vefalı karı manasma -gelmektedir. Bu
sebeble, yerli halk tarafıo_dan, "kendi kendini kurban eden dul, manasında . kulla~
nılan kelimenin İngilizceleşÜrilmiş şeklidir.
İSKiTLER'iN DINi İNANÇ VE ADETLERİ 163
da bilinmektedir ve esasında, Kral kaniarına ve Racalarda şart olan ye sonra bütün Kastlara yayılan bir adet olmalıdır. Bilinen bu adete, bir çok kavimlerde de rasUanmaktadır. Mülkiyet hakları ve ölünün "öbür dünyadaki, hayatı ile alakah olsa gerekir. lndo· Germen kavimlerden, Grekler'de, çok zayıf izlerle var olan bu adet, Romalılar ve Keltler'de hiç yoktur 50• Daha çok Traklar'da olduğu Herodot tarafından bildirilir. Burada "adamla beraber kimin öleceğİ konusunda, kadınlar arasında bir yarış olduğu, aynı şekilde, bunun Slav ve GermenJer'de de mevcudiyeti, söylenir. Hen1ller'de, bilhassa vefa göstermek isteyen kadın, kendisini kocasının ölüsü yanında asardı. Bu tip bir Norman-Rus "Ölü Düğününü,, Arap seyyahı İbn Fazlan (M.S. 921) çok teferrüatlı bir şekilde anlatmıştır. Bir çok, Norveç -yakma ve gömme- mezarları, bu adetin kuzey Germenler'de geç devirlerde de yaygın olduklarını göstermektedir.
Netice de yukarda da bahsedildiği gibi, İskitler'deki, ölümden sonraki tekrar "diriliş, ve "hayat" inancı, Eskiçağ'dan bu yana meydana çıkmış olan bir .çok dinler'de ve halen günümüzde de mevcut bulunmaktadır 60. Eski Anadolu, Mezopotamya (Bilhassa Ur mezarlarının, gömü şekli lskitler'inkine çok benzemektedir. Fakat henüz aralarındaki tarihi bağıntı yı kurmak pek mümkün değildir. Atatürk'ün de hassasiyetle üzerinde durduğu Orta Asya göçleri ve eski Türk'lerin yayılışı problemi, ilerdeki kazı ve araştırmalarla ilmi bir kıyınet kazanacak ve aradaki karanlık devirler objektif bir açıdan incelendiğinde; haklı olduğumuzu meydana çıkaracaktır) ve Mısır ve daha bir çok yerler de olduğu gibi İskitler'de bu konu da çok titiz davranmışlar ve ellerinden geldiği kadar, ölen krallarının "öbür dünyadaki, rahatını sağlamaya çalışmı.şlardır. Mesela: ceset gayet rahat bir döşeğe yatırılmakta (bazen ahşap· tabut kullanılmıştır) ve etrafına mızraklar saplanmakta veya üstlerinde bronz hayvan ·heykelciklerinin bulunduğu sancaklar (tuğ) üzerine bir tente gerilmektedir. (Bk. Lev. VI, Res. 9, Lev. Vll, Res. 12a ve Lev. X, Res. 13b). Bunun manası şu olsa gerekir; her boyu temsil eden bu s anca klar, Kralın etrafına sıralanma k-
59 M. Ebert, Agnz eser, s. 100. ao Bk: M. Eliade, Traite d Historie des Religions, Paris 1949; L. Roystoo,
Dictionnaire des Religion, Paris 1951; G. L, Bery, The Religions of the W Ôrld, Newyork 1956. vs.
164 TANER TARHAN
la, öbür dünyada da onun emrinde olduklarını sembolize etmektedir." Bazen de, üstlerinde çıngırak!ar bulunan direkler dikilmektedir, çünkü, bu tip şeylerin, kötü ruhları korkuttukianna inanırlardı (Sk. Lev. VI, Res. 10). Kralın bu şekilde emniyeti sağlandıktan sonra, diğer hususlara da dikkat ederlerdi. Öldürülen şahıslar, en iyi elbiselerini ve ziynet eşyalarını kuşanmış olarak Kralın etrafında yer alırlardı. Her biri için, mezarda ayrı bir oda veya bölme bulunmaktadır, Kral ise yalnız başına yatmakta ve yakının da, lüzumlu malzeme yer almaktadır. Bunlar, silah ve hazineleri, al tın
kaplar (şarap içmesi için), şarap ve yağ doldurulmuş iki kulplu küpler (amphoralar) ve yolculu_ğu için, içinde et parçaları istif edilmiş büyük kazanlar vs. 'dir. Krala kolayca hizmet edebilmeleri için, hizmetçi ve refakatçileri ona yakın yerleştirilmektedir. Fakat, atlar ise, gömülme hücresinin dışına konulmakta, uyandığında yakınında olacak şekilde, kolayca- yetişebileceği bir yerde ve aynı tepenin altına gömülmektedirler ( Bk. Lev. IX, Res. 13a ). Bunların hepsi mükemmel bir şekilde donatılmış, binmeye hazır bir vaziyettedirler. Pazırık · kurganlarında bulunmuş olan atların · kulaklarının 61 kesilmiş olması dikkati çekmiş ve bir çok bilginler tarafından çeşitli fikirler ortaya atılmıştır. Bunl!fl en gü-· zel izah tarzı, şüphesiz ki, Prof. Abdülkadir .Inan t'arafından yapılmıştır 62• Ona göre "Kurban edilen on atın nişanlarının ayrı
ayrı olinası, atların on kabile tarafından hediye edilmiş olduğunu, göstermekte idi. Ayrıca atların kuyruk v~ yelelerinin de kesilmesi çok enteresandır. Zira bu Eski Türkler'de pek yaygıİı olan bir "matem, alametidir. Buna ilaveten, kurban edilen atların "aygır, olması da, bu Eski Türk adetlerine uygundur 63• .
Yukarıdaki hazırlıklar bittikten sonra, ·mezar odasının etrafı tahta kalastarla çevrilmekte ve odanın tavanİ-·da kumaş ve keçelerle örtülmektedir. Tomruklarla sınırianan bu kısmın üst tarafı, üzerine yığılacak olan toprak yığınını taşıyabilecek bir şekilde, sağlam olarak, kalın kalastarla tahkim edilmektedir. Bu ameliye· tamamlanınca, mezar odasının üzerinde bir ziyafet verilirdi ot. Çok
61 S. i.Rudeoko, Gornoaltagskii! rıaho:lki i skifi, 1952, s. 328, res. 188. 62 A.. İoao, Ikinci Türk Tarih Kongresi, s. 142 vd. 68 B. Ögel, lslômiyetlerı önce Türk Kültür Tarihi, 1'. T~ K. yayıolarındao,
VH. ser. No. 42, Aokara · l962. 6i T. T. Rice, Agnı eser, s. 39.
İSKiTLER'iN DiNi İNANÇ VE ADETLERİ 165
enteresan olan bu "Ölüm ziyafeti, bilindiği üzere bir çok kavimlerde mevcuttur, fakat ziyafetin mezar başında verilmesi ilgi çekicidir. Ziyafetin hitamında, Herodot (IV. 71 ) de bahsedilen, toprak yığına yarışı başlar ve muazzam bir tepe meydana getirilirdi 65•
Göçebe İskitler, yaşamış oldukları hayat şartları icabı daimi mesken yerine, çadırı ikametgah olarak kullanmışlar ve kendilerini, her türlü tabiat şartlarından koruyan bu nesneyi kutsal addetmişlerdir ( Bk: s.l49). Yukarıda bahsedilen ve "Kurgan, 66 adi verilen bu tepecikler de esasında, İskit çadırının, "öbür dünya, Için hazırlanmış bir benzerinden başka bir şey değildir ( Bk. Lev. IX, Res. 13 a ). Bu kutsal istirahatgah form olarak asırlarca devamla bilhassa Hun-Türk kültüründe de önemini muhafaza etmiştir a;. Enteresan bir nokta da, Selçuklu kümbetlerinin mimari olarak aynı geleneği devam ettirmesidir. Bunlar ekseriyetle iki katlıdır. Alt odada defin yapılmakta olup üst kısım ise tamamen bir çadır şeklinde inşa edilmiştir 68• Bu da bize, Selçuk Türkleri'nin Müslüman oldukları halde hala eski bozkır hayatının gelenelderine bağlı olduklarını göstermektedir.
İskitler'in Krallarına yaptıkları cenaze merasimi hemen sona ermezdi. Herodot (IV. 72) bu merasimler hakkında şu bilgiyi v·ermektedir: "Kralın ölümünden bir sene sonra, daha başka merasimler yapılır. Ölen Kralın, hepsi yerli İskit olan en iyi hizmetkarlarından (çünkü lskitler,de köle satın alma adeti yoktur, K_rala hizmet için ayrılanlar köle gibidirler) elli kişi seçilir ve bunlar boğdurulur. Buıılarla beraber en güzel atlardan elli at da öldürülür. Bun-
· 65 Zamanımızda da, ölü gömülürken, yakınları tarafından mezara toprak atı• larak bir ufak tümsek meydana getirilmesi ve bunun ölüye karşı son bir vazife ve sevap addedilmesi, Türkler tarafından bala devam ettirileıı bir aıı'ıınedir.
68 Kurgan terimi, esasında öz Türkçe olup, "korogao,,'dan gelmektedir. Ölüyü, koruyucn ve muhafaza edici vasfından dolayı bu ad verilmiş olsa gerekir. Ay· rıca, İskit kurganları ile Anadolu'daki "Tümülüslerin,, karşılaştırılması için bak: K. Bi_ttel, Kleinasintis~he Stadien (İstanbuler Mitteiluogen) 5, Istanbul 19~2.
67 Bk: S: Buluç, Agnz eser, s. 331: "O~uzlar'da büyük bir kimse öldükü zaman, ev (çadır) biçiminde bir mezar hazırlanır, ölü, elbisesi ve silahları ile buraya gömiilürdü. Mezara, ayrıca içki koymak da ihmal edilmezdi. Mezar kapatılıp bir tepecik baliııe getididikten son~a, ölenin atlarından bazen yüzlercesi kesilip, eti yeoir ve derileri ile başları sırıkiara asılırdı., .
68 Bk: E. Diez-0. Aslanapa, Türk Sarıatz, İst. Ün. Ed. Fak. yayıolarıodan, No. 627, İstanbul 1955, s . 78-82, res. 152. (krş).
166 TANER TAR HAN
ların hepsinin karınları yarılarak içieri temizlenir ve saman ile dotdurularak, yarılan bu kısımlar dikilir. Bu da yapıldıktan sonra, yere çifter çifter direkler dikilir. Her çift direğin üzerine bir araba tekerleğinin yarısı konur. Daha sonra, atların · içine, kuyruklarından boyunlarına kadar uzanan bir sırık geçirilir ve atlar tekerlekIekierin ·üzerine yerleştirilir. Atın göğsü tekerleğe dayanır ve sırık atın gövdesini tutar, ayakları ise havada kalır. Her atın ağzına geJll vurulur ve dizginleri öne alınarak bir tahta çiviye bağtanır ve ·eyer takımı bir askıya asılır. Nihayet, boğulan gençierden her biri; bir atın sırtı.na bindirilir ve bunları atın üzerinde durdurmak için, bellerinden enselerine kadar uzanan ·bir sırık geçirilir ve bu sırık atların gövdesine geçirilen sırığa bağlanır ve bu elli süvarİ mezarın etrafında daire şeklinde kazıklanarak, bu şekilde bırakı
lırdı, 60•
Yukarıda anlatılan bu gaddarca töreni teyid eden, bir Prensin veya Kralın mezarı etrafında bu -dehşetli nöbet'lerini tutan kazıklanmış at ve süvarilerin kalıntıları şimdiye kadar bulunmuş değildir. Zira, d(\ha o zaman bu cesetler, leş yiyen yırtıcı kuşlar tarafından parçaıcınmış ve iskelet haline getirilmiştir. Iskeletler ise, zamanla toprak üzerinde parçalanarak kaybolmuşlardır. Akla en . yakın fikir budur, çünkü . Herodot'un bundan önceki verdiği bilgiler, arkeolojik kazılarla ıspatlanmış ve bunların doğru olduğu meydana çıkmıştır, Yalnız, şüphe edilecek .bir nokta, İskitler'in, insan hayatını -bilhassa yurttaşlarını- bu törende gösterildiği kadar kolay bir şekilde harcıyabilmeleridir. Eğer böyle yüksek sayıda bir kurban merasimi yapılmışsa, bu da ancak sadece önemli bir Kralın ölümünde olmuştur. Herodot, ifadesinde geniş zaman kullanarak, belki de, son büyük Krala yapılan cenaze merasiminin halk arasındaki yaygın rivayttlerini, bütün Krallara~feşmil ederek ge-nelleştirmiş olabilir. ·
Herodot (VI. 73) Krallara yapılan cenaze törenini tasvir ettikten sonra, halkın tatbik ettiği defin merasimleri hakkında da şöyle söylemektedir: "Halka gelince, bunlardan biri öldü mü, en yakın akrabası onu bir arabaya koyarak sıra ile bütün dostlarına götürür. Bunların herbiri cenazeyi ka·i'şılıyarak .bir ziyafet verir ve misafirİere takdim olunan her yiyecekten : bir parça ~lınarak ölU~
69 Krş. Dp. Nt. 67~
İSKiTLER'IN DİNİ İNANÇ VE ADETLERİ 167
nün onune konur, Kırk gün bu şekilde dolaştınldıkdan sonra cenaze gömülür ve gömüldükten sonra, onunla meşgul olanlar kendilerini temizlerler, .
Herodot'a göre, ölü gömme de yer alan herkes bir temizlenmeden geçerdi: "Bunun için evvela başlarını sabunlada yıkarlar. Sonra vücutlarını temizlemek için şu şekilde hareket ederler; yer~ üç kazık dikerek ve üzerine yünlü keçeler koyarak, bir çardak yaparlar. Böylece her tarafı kapadıktan sonra, içeriye bir çanak yerleştirerek, çanağın içine, ateşte kor haline getirilmiş taşlar koyarlar ve bunun üzerine de bir miktar kendir tohumu atarlar. , ve (VI. 75)'de devam ederek: "usulca çardağın içine girerler, kenevir tohumu yandıktan sonra duman -saçar ve Grekler'in sıcak hamamlarından hiç birinin neşredemiyeceği kadar sıcak buhar verir. lskitler, bundan zevk alırlar ve neş'elerinden bağırırlar.,
1929'a kadar bu tarife özel bir ehemmiyet verilmemişti. O sene Pazırık'da yapılan kazılarda, bazıları altı direkli olan ve üzerlerinde gerili bulunan keçe veya deri örtüleri hala mevcut olan bu tip çardaklar ele geçti. Bazılarında ise çift kazan buhınmaktaydı ki bu, gömü şekline de uygundu. Zira kan-koca olarak, çift gömmelerde ikisi için de ayrı ayrı kazanlar koyulmuştu. Bunların· mezar içinde bulunması, temizleornek için kullanılmadıklarını göstermektedir. Belki de bağzı narkotikler gibi, bu tütsülenme insanı kendinden geçirerek, keyif veriyordu (Krş. s. 159). Aynı şey, bu iptilaya alışmış olan gü~ey Rusya için de genellikle söylenebilir 70•
B· Ölülerin mumyalanması ve cesetler üzerindeki · dövmeler : Yukarıda anlatılan cenaze merasimlerinin, il_kbahar ve sonba
har olmak üzere, senenin · sadece iki mevsiminde yapıldığı anlaşılmaktadır. Bunlar, kabile ve boyların, hayvanları için taze ot bulmak gayesi iİe yaptıkları mevsimlik göçlerle uygun düşmektedir. Gömmeyi tehir etme adeti, normal olarak tahniti gerektiriyordu. Herodot'un (Bk. s. 161) bu işlem hakkında yaptığı tarif, Pazınk'da bul!lnmuş olan donmuş mezarlardan çıkarılan tahnit edilmiş cesetlerle, doğrulanmıştır (Bk. Lev. VII, Res. 12a v.d. Res.12b). Burada teknik mecburiyetten başka ikinci bir şey de düşüne biliriz. Cesetten, dolaşmak için çıkan ruh, döndüğünde cesedi sağlam bulamassa mağdur olmakta ve bundan dolayı da, faoilere lanet yağdır-
i O T. T. Rice, Ayııı eser, s. 90.
168 TANER TAR HAN
mak ta ve rahatsız etmektedir. Hatta, ruhun yeni bir beden bulması için, mezarından başka yerlere gitmesi ve yakınlarını terketmesi, onlar için büyük ve affedilmez bir kayıptı. Bu düşüneeye benzer fikirlere Eskiçağ'da bir çok kavimlerde rastlanmaktadır. ·Eski Mısır mumyaları buna bir örnektir 71• Klasik eserlerde "mumya,, "mumyağ,, ve "mumyay, olarak geçen bu kelime bir çok dillerde de mevcuttur. Bu kelimelerin doğudan geldiği ve çeşitli kavimler tarafından benimsendiği anlaşılmaktadır. "Mumya, tıbda ve tahnit'te, cesetleri korumak için kullanılan bir maddedir. Enteresan bir nokta qa, bunun Oğuz Türkler'i tarafından mukaddes addedilmesidir. Eski Türkler, yok olmayı, toprak olmayı bir türlü kabul edememişler, bütün fertlerini değilse bile, ulularını ve hükümdarIarını mumyalamak suretiyle, maddi varlıklarını ebedileştirmek istemişlerdir; Orhon kİtabelerinden öğrendiğimize göre, Gültekin mumyalanmıştır. Değiştirdikleri muhtelif dinlerin "ruh, anlayışla· rına göre, bu san'atlarını bazan tadile lüzum görmüşler, fakat büsbütün bırakmamışlardır. lslamiyetten sonra da, bu dinde böyle bir düşünce olmadığı halde mumya yapmakta devam etmişlerdir. Buna en güzel misal, Anadolu Selçukluları'nın yaptıkları mumyalardır; Kılıç Arslan II, Keyhüsrev I, Süleyman Şah Il, Kılıç . Arslan III ve daha bir çokları mumyalanmışlardır 72•
İskit mumyalarında dikkati çeken bir husus da, Pazırık'ta bulunmuş olan cesetlerin üzerinde, dövmeterin yapılmış olmasıdır. Ekseri cesetlerde, vücudun hem ön ve hem de arka kisımları baştan aşağıya kadar dövmelerle süslenmiştir 73. İskitler' in yarattığı, ''hayvan üslı1bunun,, en güzel örnekleri ve desenleri bu dövmelerde de gözükmektedir (Bk. Lev. VIII, Res. 12c). A. L. Mongait'e göre; Pazırık 2 no'lu kurganda bulunan, göğsü, _sırtı ve kolları, fantastik hayvan motifleri ile süslenmiş olan ~ bu· ceset, bir. kabile şefine aittir. Savaşta ölmüş ve kuvvetli bir darbe ile 'başı kopanimıştır 74• Bu dövmelerin kat'i olarak, neyi ifade etliği bilinmeınekl~ beraber, kötü ruhlardan koruyucu (apotropeik) bir vasfa
71 Bk: A. İnan, Eski Mısır Tarih ve Medenigeti, T . T. K. yayınlarından, Ser. Xlll, No. 6, Ankara 1956, s. 241 v. d. ..
72 İ. H. Konyalı, ''M amga ve Türkler'de Mamgacılık, , Tarih Konufugor, C. III (15), 1965, s. 1196-1199 ve 1257.
78 S. İ. Rudenko, Aynı eser, s. 828, res. 188. 74 A . L. Moogait, Aynı eser, s. 174.
·::·
İSKiTLER'iN DİNİ İNANÇ VE ADETLERİ 169
sahip olduğunu ileri sürebiliriz. Çünkü İskitler, bu dövmelerde de gözüken ve bu özelliğe sahip olan hayvaniara çok önem vermişler ve san'atlarında motif olarak bolca kullanmışlardır. Balık ve geyik t:n güzel örnektir; bunların, kötü ruhlan ve uğursuzlukları hertaraf ettiklerine kuvvetle inanırlardı 75 (Bk. Lev. V, Res. 8).
Makalemizde izah etmeye çalıştığımız, bu dini inanç ve adetler, bizim için çok ilgi çekici ve bize çok yakındır. Zira, menşeleri Orta Asya olan "İskitler, ile Gök türkler, Hunlar ve Oğuzlar arasındaki inkar edileınİyen bütün bu benzerlikler, bir tesadüf eseri olmasa gerekir. Maalesef, batı müelliflerinin hemen hepsi, bu yakın bağları objektif olarak ilim alemine sunmaktan kaçınarak,
Orta Çağın klasik deyimi ile, "barbar, diye vasıflancbrılan Türkler'i "köklü bir medeniyetten yoksun, diye tanıtmaya çalışmışlardır.
Çeşitli adlar altında, "Tarih Öncesi, çağlardan beri, bütün bu bölgelerde yaşamış olan bu insanlara "Türk, adını verebilmemiz için, her şeyden önce, ciddi çalışmalarla, geçmişteki ve zamanımızdaki, bitaraf olmayan teori ve bilgileri çürütüp, ortadan kaldırmak lazımdır. Bunu başarabilmek, kendi tarihimize yapılacak en büyük hizmetlerden biri olacaktır.
75 R. Werner, Agnı eser, s. 135.
170 TANER TARHAN
SARATOV
o Kurganlar o iskit şehirleri • Grek kolonileri ve diğer şeh!rler o
t:::::JIID!It::==--Mil 200
Karadeniz'in kuzeyindeki belli başlı İskit korganl~rı, şehirleri ve Grek kolonileri.