Irak sorunu
Transcript of Irak sorunu
IRAK tam adı: Irak Cumhuriyeti, dünyanın en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapmıĢ olanAĢağı Mezopotamya bölgesinde kurulmuĢ birdevlettir. Bugün Irak, Orta Doğu’da yer alanstratejik mevkisiyle, sahip olduğu petrol rezervleriile Körfez'in önemli ülkelerinden biridurumundadır. Irak bir ara (savaĢtanönce), Suudi Arabistan ve BirleĢik ArapEmirlikleri'nden sonra dünyanın üçüncü en büyük petrol rezervine sahipti. Amerika'ylasavaĢtan ve iĢgalden sonra üretimde önemlidüĢüĢler olmuĢtur. Fakat doğalolarak rezerv sıralamasındaki yeriniIrak uzun yıllar BirleĢik Krallığın hakim gücüaltında idare edilmiĢtir. BirleĢikKrallığın1971'de Orta Doğu’dan tamamençekilmesi ile, bu bölge üzerinde ABD önder güçolmaya baĢlamıĢtır. Soğuk SavaĢ sonrası OrtaDoğu’da etkisini artıran ABD’nin Irak’a özel birpolitik ilgisi vardır. Yakın dönem Iraktarihi ABD tarafından ĢekillendirilmiĢtir.
Irak
ULUSLARARASI ORTAM VE IRAK
SORUNU• Irak’ta devam eden siyasi, ekonomik, güvenlik ve
insanlık sorunları sadece bu ülkeyi değil tüm bölgeyi
hatta dünyayı yakından ilgilendirmektedir.
Irak, jeopolitiği, doğal kaynakları sosyal, etnik ve
mezhepsel özellikleri ile mevcut sorunları kolaylıkla
siyasal sınırlarının ötesine taĢıyabilmektedir.
• Ülkenin etnik ve mezhepsel çeĢitliliğinin siyasal
sınırlarının ötesinde de devam etmekte olması, Irak
merkezli sorunların bu ülkenin topraklarında
çevrelenmesine imkan vermemekte, sorunlar çevre
ülkelere de yayılmakta ya da onları etkilemektedir.
Ülkenin zengin petrol ve doğal gaz kaynakları da büyük
petrol Ģirketleri ile büyük tüketici devletlerin iĢtahını
kabartmaktadır.
• SavaĢ sonrası geliĢmeler, bazı komĢu ülkelerin
çıkarlarına uygun bir ortam yaratırken,diğerleri bu
durumdan farklı biçimlerde zarar görmeye
baĢlamıĢlardır. Özellikle de siyasal,güvenlik ve
ekonomik alanlarda riskler artmıĢtır.Irak sorunu, üç
boyutlu, birbiriyle etkileĢim halinde kalıcı etkiler
yaratmıĢtır. Bunlar, savaĢın doğrudan tetiklediği Irak ile
ilgili geliĢmeler, mevcut durumun bölgesel dengeler
üzerine etkileri ve küresel aktör ABD nin yeni durumu
olarak sıralanabilir. Ġfade ettiğimiz alanlardan her
biri, ülkelerin Irak algılamasını/okumasını
farklılaĢtırmıĢtır.
IRAK SORUNUNUN ORTAYA ÇIKIġI:
SADDAM HÜSEYĠN VE ULUSLARARASI
POLĠTĠKADA IRAK• Bugünkü Irak, Ġngilizler’in I. Dünya SavaĢı’nın ardından
Osmanlı eyaletleri Musul, Bağdat ve Basra’yı ele
geçirmeleri sonucunda doğdu.
• Ġngilizler baĢta ülkeyi doğrudan yönetmeyi düĢündülerse
de, halkın sert muhalefetiyle karĢı karĢıya kalma
korkusuyla bu fikirlerinden vazgeçerek, 23 Ağustos
1921’de Mekke ġerifi Hüseyin Bin Ali’nin oğlu Faysal’I
Irak’ın ilk kralı ilan ettiler.
• 3 Ekim 1923’de bağımsızlığını kazanan Irak, 1932’de
Milletler Cemiyeti’ne üye oldu.
• Saddam Hüseyin dönemi pekçok geliĢmelere sahne
oldu ama bunlardan en çok akılda kalanı milyonlarca
insanın ölümüne sebep olan ve sekiz yıl süren Irak-Ġran
SavaĢı’ydı. ġahın’in ülkeden kaçması ve henüz
Humeyni’nin iktidarını pekiĢtirmedeği geçiĢ sürecini
Saddam Hüseyin, bir fırsat olarak gördü.Cezayir
anlaĢması ile göreceli olarak sükunete kavuĢmuĢ olan
Ġran-Irak sınırında kısa süren bir sınır çatıĢması
yaĢandı. Ancak bunu fırsat olarak gören
• Saddam Hüseyin Eylül 1980’de saldırıyı baĢlattı. Her iki
ülkeye de insani ve ekonomik olarak büyük kayıplar
verdiren savaĢ ancak 1988’de BirleĢmiĢ Milletler
tarafından oluĢturulan Ġran-Irak askeri izleme grubu
UNIIMOG denetiminde imzalanan ateĢkes
anlaĢmasıyla sona erdi.
Körfez SavaĢı ve Sonrası
• Ġran-Irak savaĢı, Irak ekonomisine, alt yapısına ve sosyal
dokusuna büyük zararlar verdi. Küresel ölçekte petrol
fiyatlarının düĢmesi ve Arap ülkelerinden alınan borçların
vadesinin gelmesi Saddam yönetimini zorlamaya
baĢladı.
• Bu çıkmazdan kurtulmak isteyen Saddam Hüseyin’in
aklına gelen ilk çıkıĢ yolu, tarihsel olarak üzerinde hak
iddia edilen Kuveyt’i iĢgal etmek oldu.Irak, Ağustos
1990’da petrol üretim kotalarını aĢmak ve tartıĢmalı
bölgelerden petrol çıkarmakla suçladığı komĢusu
Kuveyt’i iĢgal ederek 19. ili olarak topraklarına kattığını
ilan etti.
• Saddam Hüseyin’in uzlaĢmaz tutumu karĢısında BM’ye
üye çeĢitli ülkeler, ABD öncülüğünde Suudi Arabistan’a
askeri yığınak yapmaya baĢladı.
• 10 Irak, BM Güvenlik Konseyi’nin 660 numaralı kararı
uyarınca 15 Ocak 1991’e kadar Kuveyt’ten
çekilmeyince Irak, 16 Ocak’da hava bombardımanıyla
baĢlayan Körfez SavaĢı sonunda 27 ġubat’ta
Kuveyt’ten çekilmek zorunda kaldı. Koalisyon güçlerinin
Bağdat’a girmeden 28 ġubat'ta imzaladıkları
ateĢkesin ardından kuzeyde Kürtler, güneyde de
ġiilerin ABD’nin cesaretlendirmesiyle ayaklanmaları
Irak kuvvetlerince acımasızca bastırıldı. Bir milyonun
üzerinde Iraklı Kürt Türkiye ve Ġran'a sığındı. Bunun
üzerine koalisyon güçleri Ağustos 1992’de 36. paralelin
kuzeyi ile 32. paralelin güneyindeki alanları güvenli
bölge ilan ettiler ve çok uluslu Çekiç Güç kuruldu.
• Temmuz 2002’de, Irak’ın BM Genel Sekreteriyle görüĢmeleri
sonunda, nihai olarak silah denetçilerinin ülkeye geliĢlerini
reddetmesi dönüm noktası oldu. ABD Kongresi, Ekim
2002’de, BaĢkan Bush’a Irak’a karĢı savaĢ açma yetkisi tanıdı. 8
Kasım 2002’de BM Güvenlik Konseyi’nin 1441 sayılı kararıyla silah
denetçilerinin yetkileri arttırılırken, Irak’a da iĢbirliği yapmaması
durumunda “ciddi sonuçlarla karĢılaĢacağı” uyarısı yapıldı. Takiben
denetçiler Irak’a dönerken, süreci fırsata çevirmek üzere harekete
geçen ABD, savaĢ hazırlıklarına hız verdi. BaĢkan Bush, 17
Mart’ta, Saddam Hüseyin ve oğullarına ülkeyi terk etmek için 48
saatlik süre tanıyan bir ültimatom verdi. 20 Mart’ta ABD
öncülüğündeki koalisyon güçleri “Irak’ı kitle imha silahlarından
arındırmak, Saddam Hüseyin’in teröre verdiği desteği kesmek ve
Irak halkını özgürleĢtirmek” gerekçeleriyle saldırıya geçti. 9
Nisan’da baĢkent Bağdat'a giren koalisyon güçleri Saddam Hüseyin
iktidarını devirdi. 15 Nisan’da Irak tümüyle koalisyon güçlerinin
denetimine geçti.
ABD’NĠN ORTA DOĞU
POLĠTĠKALARINDA IRAK• 11 Eylül saldırıları ve 2003’ün ilk yarısında Irak’a düzenlenen askeri
operasyonun ardından Amerikalı politikacılar “GeniĢletilmiĢ OrtaDoğu Projelesi”nden bahsetmeye baĢladılar. Buna göre bölgeülkelerinin ekonomik ve politik durumları demokrasi ve serbestpiyasa ekonomisi kuralları teĢvik edilerek iyileĢtirilecek, bölgeinsanlarına daha iyi sosyoekonomik ortam oluĢturulacak veböylelikle bölgeden kaynaklanan güvenlik riskleri azaltılacaktı. Genel olarak Orta Doğu’nun ama özellikle de Irak’ın, köktendincilik, terörizm ve kitle imha silahlarının yayılmasınıteĢvik ettiği vurgulaniyordu.
• Amerika’nın bölgeye yönelik politikalarında ekonomik ve politikdurumunun iyileĢtirilmesinin gerekliliği yönünde yaptıkları tümvurgulara rağmen, Irak’ta bu sağlanamadı ve ülkedeki çatıĢmalarınfiilen bitmemesinin de etkisiyle askeri metodlar üzerinde duruldu.
• Ocak 2007’de ABD’nin son “yeni” Irak stratejisini açıklayan BaĢkan
Bush, ABD halkına ve dünyaya seslendiği konuĢmasında Irak
SavaĢı’nda direniĢle mücadele ve mezhep çatıĢmalarının önlenmesi
konusunda baĢarısız olmalarının sebebini asker sayısının daha
önceden arttırılmamasına bağladı ve konuĢmasında Irak’a 21.500
Amerikan askeri daha gönderilmesini önerdi. Genel olarak
bakıldığında, ABD’nin Irak politikalarının Orta Doğu politikalarıyla
içiçe geçtiği görülmektedir. ABD ve sadık müttefiki Ġngiltere’nin
tutumlarının Irak’ın geleceğinde etkili olması kadar, Irak sorunu da
ABD’yi ve Orta Doğu polikalarını çeĢitli biçimlerde etkilemektedir. Bu
çerçevede bu iliĢki aĢağıda üç ana baĢlık altında ele alınarak, ilk
olarak, ABD’nin Orta Doğu’daki politik hedefleri, ardından Irak
sorununun ABD’nin bölgesel çıkarları ve stratejilerine etkileri ve son
olarak da ABD’nin Irak stratejisi ve baĢarıĢansı analiz edilecektir
: ABD’nin Orta Doğu’daki Çıkarları
ABD’nin
Orta
Dogu
cikarlari
Enerji
kaynaklarinin
Guvenligi
Terorizmin
engellenmesi
Israil`in
guvenligi
Kitle Imha
Silahlarinin
Yayilmasinin
Onlenmesi
Irak
sorununu
n ABD’ye
etkileri
Kuresel
duzeyde
guven
kaybi Teroriz
m
ABD askeri
gucunun
sinirlarinin
ortaya cikmasi
Ozguv
en
kaybiOrta
Dogu’daki
bolgesel
dengelerde
ki degisim
Irak’ta Meydana Gelen Saldırılar
• Sonuç olarak ABD yönetiminin revize ettiği Irak
stratejisinin istenen sonucu vermesi mümkün
görünmemektedir. Bu durumda Irak’ta
mezhepler arası ve etnik çatıĢmalar, direniĢ ve
kriminal suçlar artarak devam edecektir. Orta
vadede çatıĢmalari statistiki olarak azalsa bile
bu bir askeri baĢarıdan çok, çatıĢan tarafların
fiziksel olarak birbirlerinden ayrılması sonucu
olaca sonucu olacaktır.
IRAK SORUNUNUN BÖLGESEL ETKĠLERĠ VE
KOMġULAR• Irak sorunu, sırf bu ülkedeki Sünni-ġii gerginliğini
arttırmakla kalmamıĢ, Ġslam dünyasında da genel olarakkamplaĢmalara neden olmuĢtur. SavaĢın savunucuları, Irak ġiilerinin çoğunlukla laik olduğunu söylediklerinde, bu grubun emellerinin Saddam Hüseyin’in diktatörlüğüaltında acımasızca bastırıldığını ve bu nedenle de Irakġiilerinin kendilerini gittikçe mezhep ile tanımlamalarınaneden olan bir sürece doğru itildiklerinigözardıediyorlardı. Saddam Hüseyin’in devrilmesinekadar hiçbir ġii topluluk Orta Doğu’da modern bir Arapdevletini yönetmemiĢti. Son geliĢmeler ile Bağdat, Arapġii gücünün merkezi haline geldi. Ama bu artan ġii güç, sonuçsuz kalmadı. Ülkedeki Sünnilerden sert ve ani birtepki geldi. Ġlk önce Amerikan askerlerini hedef alansaldırılar daha sonrasında mezhep savaĢına dönüĢtü.
Ġran ve Irak sorunu• Ġran ġahı’nın devrilmesi ile baĢlayan ABD-Ġran Ġslam Cumhuriyeti
gerginliği, zaman zaman irtifa kaybetse de, günümüze kadar farklı
Ģekillerde devam etmiĢtir. Söz konusu olumsuz iliĢkide Ġsrail’in rolü de göz
ardı edilemez. 11 Eylül saldırısı, iliĢkilere yeniden olumsuz ivme
kazandıran geliĢmeleri tetiklemiĢtir. ABD, Afganistan’ı iĢgal ederek radikal
Taliban rejimini Irak’ı iĢgal ederek de Saddam rejimini iktidardan
uzaklaĢtırmıĢ, Orta Asya’ya ve Kafkasya’ya yerleĢmeye baĢlamıĢtır.
Ġran, Taliban ve Saddam gibi düĢmanlardan kurtulurken, ABD gibi küresel
bir rakiple komĢu olmuĢ, bu durum Ġran’ı kaygılandırmaya baĢlamıĢtır.
Üstelik ABD’nin artan “radikal Ġslam” karĢıtı ve demokrasi içeren söylemleri
Ġran’ı daha fazla rahatsız etmeye baĢlamıĢtır. Ġran, savaĢtan ekonomik
bakımdan da kârlı çıkmıĢtır. Irak savaĢı ve ardından devam eden
istikrarsızlık dünya petrol ve doğal gaz fiyatlarını 75 dolar seviyesine kadar
çıkartmıĢ, Ġran bu geliĢmeden hatırı sayılır miktarda gelir elde etmiĢtir.
Dünya ekonomisinin petrole bağımlılığı dikkate alındığında bölgedeki siyasi
istikrarsızlık devam ettikçe Ġran bu süreçten ekonomik açıdan kârlı
çıkmaya devam edecektir.
Suriye ve Irak sorunu• Her ne kadar Suriye 1963, Irak da 1968’den beri Baas Partisi
tarafından yönetiliyorduysa da, iki ülke iliĢkileri uzun yıllardırliderlerinin rekabetleri ve ulusal sorunları çerçevesindeĢekillenmiĢtir.Saddam Hüseyin ve Hafız Esad, Baas ideolojisininliderliği için uzun süre rekabet etmiĢlerdir. Ayrıca Irak’ınĠran’la, Suriye’nin Ġsrail’le anlaĢmazlıkları da iliĢkileri etkilemiĢtir. Soğuk SavaĢ döneminde Suriye SSCB’nin sadık müttefiki olmasınakarĢın, Irak, sık sık saf değiĢtirmiĢ, bu durum iki ülkeyi zamanzaman karĢı karĢıya getirmiĢtir. Hafız Esad, 1970’lerin sonundaSaddam Hüseyin’i Sünni Müslüman KardeĢler örgütüne destekvermekle suçlamıĢ, aynı günlerde baĢlayan Irak-Ġran savaĢındaSuriye Ġran’ıdesteklemiĢtir. Suriye savaĢın baĢında Ġran’a destekvermek için Kerkük-Lazkiye boru hattını kapatmıĢ; buna karĢılıkĠran da Suriye’ye bir milyar dolarlık petrol bağıĢlamıĢ, iki ülkeekonomik ve askeri anlaĢmalar imzalayarak stratejik ittifakkurmuĢlardır. Bu dönemde Ġran, Kürtleri Irak’a karĢısavaĢtırmıĢ, Suriye’de bu politikaya destek vermiĢtir. Bu ittifakiliĢkisi halen devam etmekte; özellikle Irak’taki Amerikan iĢgalinekarĢı konumuyla kendisini göstermektedir.
Ürdün ve Irak sorunuo ABD ile çok özel iliĢkileri bulunan Ürdün, Irak sorunundan en fazla
etkilenen bölge ülkelerinden biridir. Körfez SavaĢı sonrası dönemde,
ABD’nin yardımı ile ekonomik olarak büyük miktarda zarar
gördüğünü BM’ye kabul ettiren Ürdün, yıllarca önemli miktarda
yardım almıĢtır. Aynı zamanda Saddam Hüseyin’in ambargoları
delme giriĢimine el altından destek veren Ürdün, bu sür eçte de
önemli miktarda gelir elde etmiĢtir.
o Irak’ta devam eden Ģiddet mülteci sorunlarının artmasına da neden
olmuĢ, çok sayıda Iraklı güvenlik kaygıları ile Ürdün’e göç etmiĢtir.
SavaĢın baĢlangıcından Kasım 2006’ya kadar çoğu Irak’ın
batısından ve Bağdat’tan gelen yaklaĢık 700,000 Iraklı mülteci
Ürdün’e sığınmıĢlardır. Altı milyon nüfuslu Ürdün için bu sayı endiĢe
vericidir. Sınırlı kaynakları olan bu küçük ülkenin bu kadar Iraklıyı
hazmetme kapasitesi yoktur. Bunun farkında olan Ürdün yönetimi,
mültecilerin geliĢini mümkün olduğunca sınırlayan önlemler
almaktadır. Örneğin, bir yıllık oturma izni miktarını 150.000 dolar
olarak belirlemiĢtir. Pekçok Iraklı mülteci, bunu ödeyebilecek güçte
değildir ve bu nedenle üç ay içinde ülkeden uzaklaĢtırılma riski ile
karĢı karĢıyadır.
• Ürdün, Irak’ın bölünmesi halinde ortaya çıkacak bir “Sünni Arap”
devletinin de kendisi için çeĢitli sorunlara yol açabileceğinden
kaygılanmaktadır. Böyle bir devletin vatandaĢlarıyeni Sünni
devletteki sosyal, kültürel ve mezhebi bağlar nedeniyle Ürdün’ün
bağımsızlığı ve istikrarı için sorun teĢkil edebilir.
• Ürdün, kendi topraklarına olası etkilerinden dolayı, Irak savaĢının
baĢlamasını istememiĢtir. KuĢkularında da haklı çıkmıĢ, savaĢ
sonrası yaklaĢık olarak 700.000 civarında mülteciyi konuk etmek
zorunda kalmıĢtır. Yine de Irak’taki rejim değiĢikliği sonrası ülkenin
yeniden yapılanması ve istikrarın sağlanması için elinden geleni
yapmıĢ, Geçici Koalisyon Ġdaresi ile 30.000 Irak polisinin Ürdün’de
eğitilmesine talip olmuĢtur.
• Ürdün nüfusunun neredeyse %10’unu bulan mültecilerin bir süre
sonra çeĢitli sorunlara yol açacağı da bir gerçektir. . Nitekim
mülteciler, Ürdün’de siyasi istikrarı, ekonomik dengeleri ve güvenlik
Ģartlarını altüst edebilirler. Bu nedenle de Irak’taki direniĢçi grupları
destekleme ve Ürdün’de güvenliği tehdit etme olasılıkları yüksektir.
Suudi Arabistan, Körfez Ülkeleri ve Irak
sorunu• ABD’nin Irak iĢgaline çeĢitli Ģekillerde destek vermek zorunda kalan
Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri Irak’ta sürecin planlanandan çokfarklı seyretmesi üzerine kaygı duymaya baĢlamıĢlardır. ĠĢgal sonrasıgeliĢmeler bölgede ġii etkinliğini arttırırken ABD karĢıtlığını da her geçen gün güçlendirmektedir. Öte yandan yükselen dini radikalizm, mevcut iktidarları zorlamaktadır. Her ne kadar savaĢla birlikte artanpetrol fiyatları bu ülkelerin gelirlerini arttırmıĢsa da, Irak’ın içine düĢtüğüdurum Basra Körfezi’ndeki geleneksel dengeleri alt üst etmiĢtir. Irak’ıniyice zayıflaması Ġran’ın bölgedeki nüfuzunu arttırırken bölgeülkelerindeki ġii nüfus kaygı kaynağı olmaya baĢlamıĢtır.
• Irak SavaĢı öncesi Sudi Arabistan, Saddam’ı tecrit etmek, devrilmesinisağlamak ve böylelikle olası bir savaĢı engellemek için giriĢimdebulunmuĢtu. Bu giriĢim, Irak’ın BM’nin silahsızlanma ile ilgili kararlarınauymasını teĢvik ediyordu. Plana göre, BM ile iĢbirliği içinde çalıĢan veIrak’ın nükleer programı hakkında bilgi veren tüm bürokratlara veaskerlere af sağlanacaktı.
• Her ne kadar bu plan iĢe yaramadıysa da Suudi Arabistan’ınbölgede giderek daha da aktif bir rol oynamaya baĢladığınıgöstermesi bakımından önemlidir. Irak’taki değiĢimlerdensonra da bölgede önemli Suudi giriĢimleri olmuĢtur. ġubat2007’de Mahmud Abbas, Ġsmail Haniye ve Halid MeĢal’inMekke’de biraraya getirilmesi ve Filistin’de bir birlik hükümetikurmaları konusunda teĢvik edilmeleri ile toplantı sonundataraflara imzalatılan Mekke Deklerasyonu ile Ġsrail’le dahaönce yapılan anlaĢmalara saygı gösterileceğinin taahhütedilmiĢ olması, aktif Suudi politikalarının yakın dönemdekiönemli örneklerindendir.
• Önümüzdeki dönem ABD’nin Orta Doğu stratejlerinde önemlideğiĢiklik sinyalleri alan Suudi Arabistan, Ġran karĢısındagüçlü biri Sünni blok’u oluĢturmaya çalıĢmaktadır. Bazıuzmanlar bu giriĢimin de ABD nin bilgisi dahilindeyapıldığını ileri sürmektedirler
Ġsrail ve Irak Sorunu
• ABD’nin Irak’ı iĢgali bölge ülkeleri arasında en fazla Ġsrail tarafından
desteklenmiĢtir. Saddam’in iktidardan uzaklaĢtırılması Ġsrail’in bölgedeki
en önemli düĢmanlarından birisini devre dıĢı bırakmıĢtır. Yine de Irak’ta
artan istikrarsızlık ve çatıĢmaların, Ġsrail’in güvenlik beklentilerine tam
olarak cevap vermek yerine, riskleri farklılaĢtırdığını söylemek
mümkündür. SavaĢ Irak’ı Ġsrail’e tehdit olmaktan çıkartarak olası bir
Ġsrail karĢıtı Arap cephesini hemen hemen imkansız hale getirmiĢtir;
fakat bölgede Ġslami radikalizmin artması ve Irak’ın giderek terörizmin
çekim merkezi haline gelmesi Ġsrail’i kaygılandırmaya baĢlamıĢtır.
• Her ne kadar parçalanmıĢ Irak, Ġsrail’e yönelik riskleri azaltacak olsa da
bölgede yükselen ve uzun yıllar devam edebilecek istikrarsızlık yine de
endiĢe kaynağıdır. Parçalanma, beraberinde Kürt devleti gibi yeni
müttefikler doğurabilir ve uzun yıllar sürecek Kürt–Arap çatıĢması Ġsrail
üzerindeki baskıları azaltabilir. Ġsrail, resmi söylemlerinde bağımsız Kürt
devletini desteklediğine dair iddiaları yalanlasa da, gayri resmi olarak
Kuzey Irak’la iliĢkilerini devam ettirmektedir
Türkiye ve Irak Sorunu• Türkiye, Irak iĢgalinden en fazla etkilenen ülkelerin baĢında
gelmektedir. SavaĢ öncesi ABD ile yaĢanan 1 Mart tezkere kriziTürkiye’yi Irak’la ilgili karar alma sürecinin dıĢında bırakmıĢtır. Irak’taKürt’lerin etkinliğinin artması, ABD-Türkiye iliĢkilerininsarsılması, savaĢ nedeniyle Kerkük-Yumurtalık boru hattınınkapanması, Türkmenlerin durumu ve Irak’ın geleceğinin belirsizliğiTürkiye’yi zorlamaktadır.
• ÇatıĢmaların nitelik değiĢtirerek önce direniĢ ve ardından iç savaĢadönüĢmüĢ olması, savaĢ döneminde geri planda kalan Türkiye’yitekrar ön plana çıkartmıĢtır.87 Gerek ABD askerlerinin lojistikihtiyaçlarının karĢılanması, gerekse Irak halkının hayatınıkolaylaĢtıran mal ve hizmetlerin Türkiye’den sağlanması önemli biraçığın kapatılmasını sağlamıĢtır..
• Türkiye, Irak’ta gittikçe artan Ģiddet ve istikrarsızlıktan çeĢitlibiçimlerde etkilenmektedir. Türk-ABD iliĢkilerinin değiĢenkonumu, bölge ülkelerinin değiĢen rolleri ve ağırlıkları, devlet dıĢıaktörlerin ön plana çıkmaları ve bölgesel istikrarsızlık Türkiye’yietkilemektedir.
Diğer Aktörler: Avrupa Birliği ve Irak
sorunu• Saddam Hüseyin’in 24 yıllık diktatörlüğü boyunca AB’nin bu ülke ile
hiçbir siyasi ya da sözleĢmeden doğan iliĢkisi olmamıĢ, AB rolü BM
yaptırımlarının uygulanmasını teĢvik etmekle sınırlı kalmıĢtır.
Fakat, bu ülkeye yapılan insani yardımlarda AB önemli paya sahip
olmuĢ, 1992’den beri BM’den sonra ikinci en çok yardımı yapan
kuruluĢ olmuĢtur.
• Avrupa Birliği üyelerinin tek ve ortak bir Irak politikasından söz etmek
mümkün değildir.89 AB üyesi ülkeler Irak sorununu genel olarak dar
ulusal çıkarlarıçerçevesinde ele almaktadırlar. Bu nedenle üye
ülkelerin politikaları birbirinden büyük ölçüde farklılaĢmaktadır.
Örneğin Ġngiltere, Ġtalya, Ġspanya ve Polonya Amerikan iĢgaline tam
destek verirken, Almanya ve Fransa gibi ülkeler ya çekimser kalmıĢ
ya da açıkça muhalefet etmiĢlerdir.
• Fakat Irak savaĢı planlandığı gibi gitmeyip insan kayıpları arttıkça
ve bazı AB ülkelerinde iktidarlar değiĢtikçe savaĢa ve ABD
operasyonlarına karĢı çıkan bu ülkeler arasındaki ayrıĢma
derinleĢmiĢtir. Buna karĢılık baĢlangıçta kayıtsız destek verir
görünen AB ülkeleri ise bugün gelinen noktada askeri-siyasi
desteklerini yeniden gözden geçirmeye baĢlamıĢlardır. Bu
bağlamda ABD’ye en çok destek veren Ġngiltere’nin desteği bile
tartıĢılır hale gelmiĢtir.
• AB ülkeleri Irak’ta belirleyici ve önemli olmayan roller üstlenmeye
razı olmamaktadırlar. Müdahale sonrasında da fazlaca etkin
olmayan AB ülkeleri Irak sorununda daha çok uzaktan tavsiye ve
telkinlerde bulunmakta, Irak Silahlı Kuvvetleri’ni ve diplomatlarını
eğitmek gibi az riskli alanlarda iĢ yapmak istemektedirler. Bunda
AB ülkelerinin büyük bir kısmının ABD’nin Irak politikalarına açık
destek vermeme arzusuyla, ABD’nin Irak’taki baĢarısızlığının olası
yaygın etkileri arasında bir denge kurma arayıĢının rolü büyüktür.
Rusya ve Çin’in Irak sorununa
yaklaĢımları
• Rusya, Irak savaĢından en kârlı çıkan ülkelerin baĢında
gelmektedir. SavaĢ nedeniyle yükselen petrol ve doğal
gaz fiyatlarından büyük gelirler elde ederken, ABD’nin
prestij kaybından da siyasi olarak faydalanmaktadır. Irak
gibi önemli bir tedarikçinin piyasalara öngörülenden daha
az petrol arz etmesi Rusya’ya avantaj sağlamaktadır.
Rusya 2005’de petrol ihracatından yaklaĢık olarak 122
milyar dolar kazanmıĢtır. Bu rakam, 2001’in 39 milyar
dolarıyla karĢılaĢtırıldığında büyük artıĢ göstermiĢtir.
2005’deki rakamlar Rusya’daki enflasyon oranlarına göre
ayarlandığında, SSCB dönemindeki 1980’lerin
ortalarından beri en iyi rakamlara iĢaret etmektedir.
• Rusya, ABD’nin Irak’ta içine düĢtüğü açmazdan politik ve psikolojikolarak da avantaj sağlamaktadır. ABD’nin küresel güç olarakIrak’taki çaresizliği, Arap ülkelerinde artan nefret ve tepkiler, tıpkıSoğuk SavaĢ dönemindeki gibi Rusya’nın denge unsuru olmaĢansını arttırmıĢ görünmektedir. Örneğin Rusya, Türkiye’nin KuzeyIrak’a iliĢkin kaygılarından yola çıkarak ve kamuoyu nezdinde politikpozisyonunu güçlendirmeye çalıĢmaktadır.
• Rusya, resmi söylemlerinde Irak’ta düzenin sağlanması ve toprakbütünlüğünün korunmasını arzu ettiğini beyan etmektedir. Bu açıklamalarıyla barıĢçıl ve dost bir görünüm sunsa da, Irak’taki uzunsüreli çatıĢma ortamı Rusya’nın çıkarlarına uygun bir durum sağlamaktadır.
• Öte yandan Çin, hızla artan enerji ihtiyacı çerçevesinde Irakkonusuna Rusya’dan çok farklı bir konumdan bakmaktadır. Krizinyol açtığı enerji maliyetlerindeki artıĢla baĢ etmek zorunda kalan Çiniçin Irak’ta istikrarsızlığın devam etmesi çıkarlarına uygun değildir. Çin Irak SavaĢı öncesi diğer pekçok ülke gibi bu savaĢınzorunluluğunu sorgulamıĢ, çatıĢmanın önlenmesi için çalıĢılmasıgerektiğini savunmuĢtur
BM ve diğer uluslararası örgütlerin
konumu• ABD’nin Mart 2003’de diplomasinin baĢarısız olduğunu ve Irak’ı
sahip olduğu Kitle Ġmha Silahları’ndan arındırmak için koalisyon
güçleri ile bir operasyon baĢlatacaklarını açıklaması BM’yi sistem
dıĢına itmiĢtir. Açıklama öncesinde BM Güvenlik Konseyi üyeleri
arasında Irak sorunuyla nasıl baĢa çıkılması gerektiği konusunda
aylarca devam eden görüĢmeler sonucunda ortak bir karara
varılamamıĢtı.
• Irak savaĢının etkileri en fazla BirleĢmiĢ Milletler’in güvenirliğine
zarar vermiĢtir. ABD’nin tek yanlı askeri müdahalesi, BM’nin
saldırıyı önelemede yetersiz kalması, ABD’nin BM’yi ciddiye
almama tavrı zihinlerde “Uluslararası Hukuk”u ve BM sisteminin
güvenirliğini erozyona uğratmıĢtır. Fakat sorunun geldiği aĢama ve
ABD’nin Irak’ta istikrarı sağlayamamasıtekrar BM’yi gündeme
getirmiĢtir.