inovatif kimya dergisi sayi 8

50
NOBEL ÖDÜLLERİ AKILLI NANOTEKSTİL DUYGULARIN KİMYASI CHEMLAB SANAL KİMYA LABORATUVARI İLK KİMYAGER PROF. DR. REMZİYE HİSAR KAHVE KİMYA SEKTÖRÜNDEN HABERLER İNOVATİF Kimya Dergisi YIL : 2 SAYI : 3 MART 2014 KAHVE

Transcript of inovatif kimya dergisi sayi 8

Page 1: inovatif kimya dergisi sayi 8

NOBEL ÖDÜLLERİ

AKILLI NANOTEKSTİL

DUYGULARIN KİMYASI

CHEMLAB SANAL KİMYA

LABORATUVARI

İLK KİMYAGER PROF. DR.

REMZİYE HİSAR

KAHVE

KİMYA SEKTÖRÜNDEN

HABERLER

İNOVATİFKimya Dergisi

YIL : 2 SAYI : 3 MART 2014

KAHVE

Page 2: inovatif kimya dergisi sayi 8
Page 3: inovatif kimya dergisi sayi 8

Sahibi :

İnovatif Kimya Dergisi Kurucuları

Genel Yayın Yönetmeni :

Yavuz Selim Kart

Yayın Danışmanı :

Ayşe Emir

Dergi Editörleri :

Ayşe EmirCaner Kavraz

Haber Kısmı :

Elif Nida Kılıç

Dergi Tasarımı :

Yavuz Selim Kart

Facebook Yönetimi :

Yavuz Selim KartAyşe EmirHatile Moumintsa

Twitter Yönetimi :

Yavuz Selim KartCaner Kavraz

Bize Ulaşın

facebook.com/InovatifKimyaDergisi

twitter.com/InovatifKimya

[email protected]

Sevgili İnovatif Kimya Dergisi Okuyucuları,

Dergimiz Kimya hakkında bilgiler vermesi, siz okuyucularımızın ufkunu açması, bildiklerimizin pekiştirilmesi, bilmediklerinizin öğrenilmesi amacıyla hazırlanmıştır.

Dergimiz sizlerin göndereceği makaleler, yazılar ile oluşacaktır.

Diğer bir deyişle bu derginin içeriğini sizler hazırlayacaksınız. Dergimizin içeriğinde

* Kimya Sektörü ile ilgili bilgiler * Kimya Sektörü ile ilgili yazılar ve makaleler olacaktır.

Ayrıca çeşitli bulmacalar,hos yazılar ve resimler ile de sıkılmayacağınızı ümit ediyoruz.

Güzel bir dergi olacağı düşüncesindeyiz. Fayda sağlaması dileklerimizle...

İnovatif Kimya Dergisi

Page 4: inovatif kimya dergisi sayi 8

YazarlarımızYAVUZ SELIM KART

AYBIKE KURTULDU

ISMAIL BAYRAKTAR

GÖKBEN KÖPRÜCÜ

CANER KAVRAZ

CANSU ENGIN

İNOVATİF

Kimya Dergisi

Page 5: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi KURALLARI

1. İnovatif Kimya Dergisi, yazılarını herhangi bir makalenizde veya yazınızda kullanmak için yazısını aldığınız kişiye mail atarak haber vermek durumun-dasınız. Ayrıca kullanmış olduğunuz bu yazıların kaynağını bu dergi olarak belirtmek durumun-dasınız.2. Dergide yazılan yazıların sorumluluğu birinci derece yazara aittir. Bu konu hakkında eğer bir so-run yaşıyorsanız ilk yazara ulaşacaksınız.3. Dergide yer alan bilgileri kullanarak başınıza ge-lebilecek felaketlerden ya da işlerden dergi sorumlu değildir.4. Dergide yazarların kullanmış olduğu resimler ke-sinlikle kaynak belirtilmektedir. Aksi durum olduğu zaman bunu yazarın kendisine ulaşarak hallediniz. Çünkü bizim yazarlarımızdan ricamız telif haklarına riayet ederek resimlerini dökümanlarına ekleme-leri. Burdan çıkacak problemlerden direkt yazarlar sorumludur. Dergi sorumlu değildir.5. Dergide benim de yazım olsun diyen yazarlarımız var ise. Yazıları için AYŞE EMİR ile konuşmaları gerekmektedir.www.facebook.com/groups/147842018740235/Grubu aracalığı ile ulaşabilirler.Bu gruba yanlızca yazarlık yapan ve gerçekten yaz-mayı düşünen arkadaşları almaktayız. Burada çeşitli görüşler fikirler tartışılmaktadır. Bunun harici say-famızı takip edenler için girişteki ÖNSÖZ kısmında gerekli adresler mevcuttur. 6. Aşırı yazar bolluğu olmadığı takdirde her yazıyı yayınlamaya gayret edeceğiz. Amacımız hem yazan hem de bilgili güzel bir gençlik sağlamaktır. Ya benim yazım niye yayınlanmadı tarzı soruları üstte belirtmiş olduğum isimlere sorabilirsiniz.7. Sayfamızda yayınlanmasını istediğiniz yazıları [email protected] mail adresine göndermeniz rica olunur. Bu mail adresine gönder-diğiniz yazılarda bir eksiklik var ise editörlerimiz tarafından incelenecektir. Eksik kısımları var ise size geri dönüş yapılacaktır. Düzeltmeniz için tavsiye-lerde bulunulacaktır. Lütfen geri dönüş yapılınca bunu kendinizi küçümsemek olarak görmeyin. Amaç daha güzel bir dergi çünkü.

8. Dergimizde konu gönderen arkadaşlar, bazı tarz yazılar bazı kişilere verilmiştir. Misal , Ünlü bir kimyagerin hayatı ve kimya eğlence tarzı bölümler bazı arkadaşlarımıza verilmiştir. Bu konuları özel-likle isteyenler olmuştur. Ama bu sizin bu konularda yazı yazmayacağınız anlamına gelmez. Yazı yazıp gönderirseniz illaki yayınlanacaktır. Bir yazar ark-adaşımızın olur ya işi olur yazamassa, o zaman o yazıyı sizin adınız altında ekleriz. Hem dergi zaman kaybetmemiş olur. Hem de süreklilik sağlanmış olur. Ayrıca aynı konu hakkında birden fazla yazı dergide olursa bu seferde dergi amacından sapmış olur.9. Dergimize göndereceğiniz yazılar en fazla 6 sayfa olabilir. 6 Sayfayı geçmemeye çalışın. Geçen yazılar 2 bölüm halinde yayınlanabilir. Bu konuda son söz hakkı dergi yönetimine aittir.10. Dergimize yapacağınız eleştirileri de ark-adaşlarımıza saygısız bir biçimde değilde ölçülü bir biçimde sayfalarda yapmaya dikkat ediniz. Bu işi herkes gönüllü yapıyor. Saygıda lütfen kusur etmey-iniz.11. Son olarak Dergimizde yazabilecceğiniz konular aşağıda listelenmiştir. *Akademik Makaleler *Endüstriyel Yazılar *Üniversite Hayatında Kimya *İş Hayatında Kimya *Laboratuvar Üzerine *Kimya Güvenliği

12. Bu konulardan baska konular olsun istiyorsanız. Edtörlere ve vermiş olduğumuz gruba ulaşabilir-siniz.Yazılarımız Kimya içeriği dışına çıkmamaya çalışılacaktır. İş hayatı ve okul hayatnda kişisel gelişime yönelik ek yazılar olabilir. Bunun hakkında da çalışmalar yapılacaktır.13. Dergi tasarım ve yönetiminden sorumlu ark-adaş buraya ek maddeler koyup değiştirme yetkisinesahiptir.14. Dergiyi okuyanlar bu kuralları kabul etmiş sayılırlar.

İnovatif Kimya Dergisi

Page 6: inovatif kimya dergisi sayi 8

Merhaba İnovatif Kimya DergisiOkuyucuları

“EDİTÖRDEN”

Dergimizin ismini neden inovatif seçtiğimizi merak edenler için açıklamak istiyorum. İnovasyon İngilizce bir kelime,

neden Türkçe değil de İngilizce bir kelimeyi seçtiğimizi merak edenler olabilir. İnovasyon kavramı; Türkiye de çok

fazla anlaşılmadığından ülkemiz geniş anlamlara gelen inovasyon kelimesini karşılayan Türkçe bir kavram bu-

lamamıştır. İnovasyon kelimesi yenilik ve buluş anlamlarından çok daha geniş anlamları içermektedir.

İnovasyon, bir yeniliğin kullanıcılar tarafından mevcut olanlardan daha iyi düzeyde ihtiyaçlarını karşılamak an-

lamını içermektedir. İnovasyon; sadece AR-GE değildir, AR-GE’nin yanında yeni iş fırsatları yaratmaktır. İnovasyon;

büyüme, gelişme, varlığını sürekli sürdürme gibi anlamlara gelmektedir. İnovasyonun anlamını daha fazla uzatmak

istemeyerek, burada bitiriyorum.

Bizim dergimizde de yenilikçi yönlerimiz olmakla birlikte inovasyon kelimesini tamamen karşılamıyoruz; fakat

dergimiz inovasyon kelimesini karşılayan bir dergi olacaktır. Yenilikçi ve fayda sağlayan bir dergi olacağız.

Dergimizin ismini açıkladıktan sonra gelelim bu ay ki yazılarımıza;

‘’Nano Tekstil’’ yazısını yazan yazarımız, Şubat ayında da siz okurlarımız için yazı yazmıştı. Yazılarında sürekli-

lik sağlayacak olan yazarlarımızdan biridir. Yazı çok ilgimi çekti ve yazıyı okurken bilmediğim çok şeyi öğrendim.

Dergimizin diğer sayılarında da nanoteknoloji ile ilgili yazılarımız olmuştu. Nanoteknolojiye ilgi duyanlar diğer

sayılarımıza da göz gezdirebilirler.

‘’Duyguların Kimyası’’ sinirlendiğinizde, mutlu olduğunuzda, aceleci ve sabırsız olduğunuzda beyninizin hangi kimy-

asalları salgıladığını merak ediyorsanız bu yazıyı okumalısınız. Yazarımızın, yayınladığımız ikinci yazısıdır.

‘’İlk Türk Kadın Kimyager Remziye Hisar’’ editör gurubumuzda bir arkadaşımızın yazısıdır. Remziye Hisar, bilimde

yabancıların isimlerinin olmasından rahatsız olmuş ve kimya okumaya karar vermiştir. Başarılı azimli prensipli bir

hayata sahip olan Remziye Hisar’ın hayatını okuyarak örnek alabilirsiniz.

‘’Dergimizden Haberler Kısmı’’ bu kısmı dergimizde biz yapıyorduk ve bu görevi Elif arkadaşımıza verdik. Elif ark-

adaşımızda 4 aydır dergimizde bizimle birlikte.

Bizlere destek veren ve bundan sonrada destek verecek olan siz okur ve yazarlarımıza sonsuz teşekkürlerimi sunuyor,

tüm kadınlarımızın Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum.

Ayşe EMİRDergi Editörü

Page 7: inovatif kimya dergisi sayi 8

İçindekilerİnovatif Kimya Dergisi

“Nobel Ödülleri”1014“İlk Kimyager Prof. Dr. Remziye

Hisar”

“Akıllı Nanotekstil”1722“Kahve”

“Duyguların Kimyası”

39“Chemlab Sanal Kimya Laboratuvarı”

34

“Kimya Sektöründen Haberler””44

Page 8: inovatif kimya dergisi sayi 8

“Her ay sizlere faydalı olabilecek 3web sitesi”47

48“Kimya Bulmacası”

“Kimya Bulmacası Çözümleri (GeçenAy)”49

Page 9: inovatif kimya dergisi sayi 8
Page 10: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi 10

“Nobel Ödülleri”

Kırklareli Üniversitesi

KIMYAGER(OGRENCI)

Aybike [email protected]

Nobel Ödülleri Tarihçesi Nobel Ödülleri, dinamiti icat eden Al-fred Bernhard Nobel‘in vasiyeti üzerine ölümünün beşinci yılında (10 Aralık 1901) verilmeye başlanmıştır. Nobel Ödülleri çalışmalarıyla insanlığa yarar sağladığına inanılan kişi veya kuru-luşlara verilir. Fizik, kimya, fizyoloji ya da tıp, edebiyat, barış dallarında veril-irken 1969 yılında bunlara ekonomide eklenmiştir.

Nobel Ödülleri, altın madalya açıklamalı bir belge ve bir miktar paradan oluşur. Nobel‘in ödüller için bıraktığı fonun yöneticisi Nobel Vakfıdır. Nobel Vakfı ödüllerin kimlere verileceğine karışmaz. Adaylar, ödüllerin verileceği yılın son-baharında, mesleki yetkinlik ve çalışma-ların uluslararası nitelik kriterleri göz önünde bulundurularak belirlenir. Fizik, kimya ve ekonomi alanında Stock-holm’da bulunan İsveç Kraliyet Akade-misi, fizyoloji ya da tıp alanında Karo-linska Kraliyet Tıp-Cerrahi Enstitüsü, edebiyat alanında İsveç Akademisi ve barış alanında Norveç Nobel Komi-

tesinin seçtiği kişi veya kurumlara ver-ilir. Kişiler, iki ayrı dalda ya da değişik yıllarda aynı dalda ödül alabilecekleri gibi verilen ödülü birden fazla kişi de paylaşabilir. Kimse öldükten sonra aday gösterilmez; fakat ölmeden önce aday gösterilen kişilere ödülleri verile-bilir. 1940-1942 yılları arasında Nobel Ödülleri verilmemiştir. Uluslararası Kızılhaç Örgütü 1917, 1944 ve 1963‘te olmak üzere üç; Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ise 1954 ve 1981’de iki kez bu ödülü almaya hak kazanmışlardır. İsveç Bilimler Akademisi 9 Ekim 2013 tarihinde yaptığı basın toplantısın-da 2013 Nobel kimya Ödülünün Univer-sity de Strasbourg, France ve Harvard University, Camrbridge, MA, USA’dan Prof. Dr. Martin Karplus’a, Stanford University, School of Medicine, Stand-ford, CA, USA’dan Prof. Dr. Michael Levitt’e ve University of South Califor-nia, Los Angeles, CA, USA’dan Prof.Dr. Arieh Warshel’e “kompleks kimyasal sistemler için çok ölçekli modellerin geliştirilmesi için” verildiğini duyur-muştur.

Page 11: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi11

Martin Karplus kimdir?

Martin Karplus, 15 Mart 1930 tarihinde Viyana Avusturya’da doğmuştur. Alman işgalinden dolayı 1938 yılında Amerika Birleşik Devleti‘ne göç etmiştir.

1950 yılında Harvard Üniversitesi’nden mezun olmuş, ardından Kaliforniya Üniversitesi’nde iki kez Nobel Ödülü almış olan Lunis Pauling ile çalışma fır-satı bularak doktorasını tamamlamıştır.

Martin Karplus; nükleer manyetik re-zonans spektroskopisi(NMR), kimy-asal dinamikler, kuantum kimyası ve moleküler dinamik similasyonlarının biyolojik makromolekülleri üzerinde çalışmıştır. Protein nükleer manyetik rezonans spektroskopi birleştirme sa-bitleri ve dihedral açıları arasındaki ilişkiyi açıklayan denklemi geliştirmiştir ve denklem Karplus Denklemi olarak adlandırılmıştır.

Martin Karplus; Illinois Üniversi-tesi(1955-1960)’nde, Kolombiya Üniversitesi(1960-1967)’de ve son olarak Harvard Üniversitesi’nde emekli olar-ak, kurumsal kimyager olarak görevine devam etmektedir.

Michael Levitt kimdir?

Michael Levitt, 9 Mayıs 1947 Preto-ria, Güney Afrika’da doğmuştur.1960 ve 1962 yılları arasında Pretoria Erkek Lisesi’ni bitirmiştir. 1963 yılında Preto-ria Üniversitesi’nde uygulamalı matem-atik eğitimine başlamış ve 1971’de Cambridge Üniversitesi’nde hesaplamalı biyoloji üzerine doktora yapmıştır. Doktora, ardından İsrail Weizmann Bil-im Enstitüsü’nde biyolojik moleküllerin davranışları üzerinde incelemeler yap-mış olup, ardından 1980-1987 seneleri arasında Weizmann Bilim Enstitüsü’nde kimyasal fizik profesörü olarak çalışma-larına devam etmiştir. 1987 yılından itibaren ABD’deki Stanford Üniversit-esi Tıp Fakültesi Kanser Araştırmaları Bölümü’nde profesör olarak çalışmak-tadır. Halen Stanford Üniversitesi’nin seçkin profesörlerinden biridir.

Page 12: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi 12

Arieh Warshel kimdir?

20 Kasım 1940 tarihinde Kibbutz Sde Nahum, İsrail de doğmuştur. 1962-1966 yıllarında İsrail Teknoloji En-stitüsü, Haifa kimya bölümünü bitirdi. 1966-1969 yıllarında Weizmann Bilim Enstitüsünde kimyasal fizik üzerine doktora yapmıştır. Ardından Harvard Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışmıştır. Biyokimya ve biyofizik yanı sıra, özel-likle biyolojik sistemlerin bilgisayar simülasyonları ve günümüzde hesap-lamalı enzimoloji olarak bilinen pro-gram üzerine çalışmalar yapmıştır. Southern California Üniversitesi’nin kimya ve biyokimya departmanlarının seçkin profesörlerindendir.

Nobel Getiren Proje:

Karmaşık kimyasal sistemler-in çok ölçekli modellerinin geliştirilmesi

Kimyacılar, uzun yıllardır molekül modellerini plastik toplar ve çubuk-

larla yapıyorlardı. Bu modellemeler, geometrik ilişkilere açıklık getirmes-ine karşın atomlar arasındaki uzaklığı ayarlayamıyordu. Boşluk doldurma metodunda ise kimyasal bağlarla bağlı olan atomlar birbirine değecek şekilde gösterilmiştir.

1970’li yıllarda Martin Karplus, Mi-chael Levitt ve Arieh Warshel kimyasal prosesleri anlamak için gerçek yaşamı yansıtan bilgisayar programının te-melini atmışlardır. Böylelikle hem en küçük adımı bile deneysel olarak bilgisayar ortamında görülebilecek, hem de proteinlerin üç boyutlu yapıya nasıl kavuştukları anlaşılabilecekti.

Program geliştirilirken Newton’un klasik fiziği ve kuantum fiziği temel kuralları bir arada kullanıldı. Karplus, Levitt ve Warshel programı geliştirirken hem büyük moleküllerin modellendi-rilmesinde kullanılması hem de hesap-lamanın kolay olması nedeniyle klasik fiziğe yöneldiler. Fakat klasik fizik kimyasal reaksiyonları simüle etmede yetersizdi. Bu nedenle kuantum fiziğine ihtiyaç duyuldu. Kuantum fiziğinde, büyük hesaplama gücüne karşılık an-cak küçük moleküller kullanılmaktaydı. Bütün bu durumlar göz önünde bulun-durularak her ikisi için de kullanılabilen bir program geliştirdiler. Bu progra-ma göre kuantum mekaniğinin baskın olduğu özellikleri kullanılarak onu klasik mekanik yardımıyla incelediler. . Böylece denklemler daha rahat çözüle-bilirken bilgisayar gücüne daha az ihti-yaç duyuldu.

Page 13: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi13

Geliştirilen bu program sayesinde milisaniyeden daha kısa sürede gerçekleşen reaksiyonların bile her adımını an be an izleyerek kimyanın esrarengiz yönlerini açığa çıkarmış ol-acağız.

Geliştirilen yöntem, özellikle yeni ilaç geliştirmekte ve ilacın vücuttaki bir hastalığı tedavi etmek için protein ile nasıl etkileşime girdiğini gözlemlemek açısından oldukça kullanışlı. Artık daha önceleri yapılması mümkün olmayan ya da zor ve maliyetli olan biyomoleküller ile ilgili hesaplamaları ve kimyasal reak-siyonları bilgisayar ortamında takip edebileceğiz.

Kaynaklar:

1)Temel Britannica-Temel Eğitim ve Kültür Ansiklopedisi

2)http://www.nobelprize.org/nobel_prizes/chemistry/laureates/2013/press.html

3)http://en.wikipedia.org/wiki/Virgil

4)http://news.harvard.edu/gazette/sto-ry/2013/10/harvard-professor-wins-no-bel-in-chemistry

5)http://en.wikipedia.org/wiki/Martin_Karplus

6)http://en.wikipedia.org/wiki/Michael_Levitt

7)http://biox.stanford.edu/clark/levitt.html

8)https://dornsife.usc.edu/tools/my-tools/PersonnelInfoSystem/DOC/Facul-ty/CHEM/vita_1003811.pdf

9)http://www.dosyaniz.com/mole-kul-modelleri/

10)http://www.nobelprize.org/nobel_prizes/chemistry/laureates/2013/ad-vanced-chemistryprize2013.pdf

11)http://www.nobelprize.org/nobel_prizes/chemistry/laureates/2013/popu-lar-chemistryprize2013.pdf

Page 14: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi 14

“İLK KİMYAGER PROF. DR.

REMZİYE HİSAR”Karadeniz Teknik

Üniversitesi

HUNCAKOZMETIK

(AR-GE KIMYAGERI)

Caner [email protected]

1902’de Üsküp’te doğan Prof. Dr. Remzi-ye HİSAR, o zamanlar üç yıllık olan İstanbul Nazperver Kalfa Mekteb-i İp-tidayi’yi bir yılda bitirme başarısını göstermiş ve yaşam boyu sürecek başarısının ilk sinyalini vermiş. Ar-dından İttihat ve Terakki Mektebine başlamış ve oradan İnas Rüştiyesi’ne geçmiş. Bu geçiş sebebini şöyle an-latıyor. “Çocukluğumda biraz hırslıy-dım. Bu okulda(İttinhat ve Terakki Mektebi) mektep müdürünün yeğen-ini benim yerime birinci yapmaları-na kızıp, Emirgan İnas Rüştiyesi’ne geçtim.” Buradan da çok sevdiği Türkçe öğretmeninin, İstanbul Muallimatı’na geçtiğini öğrenip kaydını oraya aldırmış.

Darülfünun hazırlığı yaptığı esnada sınıfını birincilikle bitirmiş ve arada alt sınıflara Matematik ve Geometri der-sleri vermesini de bilmiş. Radikal karar-lar vermekten çekinmeyen Remziye ho-camız, yine aynı şekilde Darülfünunun Kimya Şubesine gözünü dikmiş. Darülfünun Kimya Şubesine yazılma hikâyesini de şöyle özetliyor. “Neden Kimya Şubesi derseniz, Fen dersler-inde kanunlarda olsun, buluşlarda olsun hep yabancı isimler görmek beni kahrediyordu. Türk ismi görmemenin ezikliğini bu dalda başarılı olursam giderebilirim sanıyordum”. Bu arada çıkan taliplerini de elinin tersiyle itmiş ve kendisi de o yıl ki düşüncelerini şöyle ifade etmiştir.“O zamanki düşüncem Ben evlenmey-eceğim, okuyacağım.- yönündeydi” İsmini ilk defa duyduğu Bakü kentine, eğitimine katkı sağlamak için gitmiş ve kendisini savaşın ortasında bulmuştur. Azerbaycan’ın bağımsızlığına son veril-mesine kadar, orada bir erkek lisesinde öğretmenlik yapmış. Ardından orada tanışıp evlendiği eşi Dr. Reşit Süreyya GÜRSEY ile İstanbul’a gelmiş.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü ol-ması münasebetiyle bu ay ki sayımız-da sizlere İlk Türk Kadın Kimyagerimiz Remziye HİSAR’dan bahsetmek isti-yorum.

Page 15: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi15

Yine cüretkârlığını göstererek, çocuğunu annesine bırakıp Adana’ya Darülmualli-ma’ya müdür olarak gitmiş.

Bir süre sonra hocamız, kendisini zirveye taşıyacak olan asıl adımı atmış ve Türk Promethe’ler arasında yer alarak Fransa’daki Sorbonne Üniversitesi’nde kimya bölümünde öğrenim görmeye başlamış. Bir taraftan okurken, diğer taraftan da çocuğuna bakması; okuma arzusunu bizlere gösteriyor. Sorbonne Üniversitesi’nin o yıllardaki önemini sizlere oradaki birkaç isimle anlatabilirim: Birincisi Maria Salomea Sklodowska, kendisi “Madam Curie” olarak bilinir. Radyoaktivite kâşi-fi, Nobel Ödülü’nü alan ilk kadın ve bu ödülü iki kere alan ilk bilim insanıdır. Bir diğeri ise, Langevin’dir(Langevin dinamiği ve Langevin denklemlerini geliştiren bilim adamı). Bu kişiler gibi çok sayıda tanınmış isim de Sorbonne Üniversite-si’nde ders vermekteydi. Hocamız Remziye HİSAR’a göre bu insanlarının derslerini dinlemek çektiği bütün zahmetleri unutturuyordu. Bazı sıkıntılardan dolayı ülk-eye dönmek zorunda kalmış ve bir süre kimya öğretmenliği yaptıktan sonra tekrar Fransa’ya okuluna geri dönmüş. Ardından hayatına Türkiye’de devam eden Remzi-ye hocamız sırasıyla İstanbul Üniversitesi’nde kimya ve fizikokimya doçentliği; İTÜ’de makine ve kimya doçentliği yapmıştır. Profesör olarak 1973 yılında emekli-ye ayrılmıştır.

Page 16: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi 16

1956 yılında Fransa Hükümeti tarafından kendisine “Officer de l’Académié” nişanı verilmiş. 1991 yılında da Tübitak Hizmet Ödülü’nü almıştır. Üniversite hocalığı yılların-da “Metal Kimyası Dersleri”, “Mufassal Fiziki Kimya” Dr. Chaucart’dan “Beynin Kimyası” tercümesi ve daha başka kita-plar çıkarmıştır. Bilimin dışında sosy-al açıdan da etkin olduğunu çıkardığı “Bir Kadın Sesi” isimli kitabından da anlayabiliriz. Kitabının önemini şöyle anlatıyor. “Ben yaşamımı kendi eller-imle kurdum, kendime güvenimi her güçlükte pekiştirdim. Zor günlerim oldu şiirlere sığındım. “Bir Kadın Sesi” sizlere ulaşırsa, nakış gibi işl-ediğim gençliğimi kendinizinkiyle karşılaştırın.” Bunun dışında çektiği zorlukları da kendisinden şu şekil-de dinleyebiliriz. “Çoğunuz dört yılı aynı ayakkabıyla gezmemiştir, aranız-da kendi elbiselerini diken herhalde yoktur.” Ve son olarak da “kadınların sadece öğretmenlik yapabildiği gençlik günlerime dönüp baktığımda ne çok yol aldığımızı daha iyi görüyorum.” şeklindeki ifadeleriyle de kadınlarımızın başarılarından bahsetmeyi de önemli yeğliyor.

Hocamızın kimya ile ilgili çalışmaları-na da değinmek gerekirse, çok sayıda çalışması bulunduğunu da bilmenizi isterim. Bazı çalışmaları şu şekilde: Türk meyve ve sebzelerin c vitamini miktar tayini, mahlep tanelerinin ve mahlep yağının incelenmesi, Anamur burçak-larının zehirliliği…

“Cumhuriyet Kadını” simgelerinden birisi olan Prof. Dr. Remziye HİS-AR, dünyaca ünlü Türk Fizikçi Feza GÜRSEY ve Millietlerarası Psikoloji

Cemiyeti’nin tek Türk üyesi psikiyatrist Deha GÜRSEY’in de annesidir. 1992 yılında bize acı kaybımızı yaşatmıştır.

Remziye hocamızın azimli, ilkeli, pren-sipli hayat hikâyesini, “Kadınlar Günü” nü de içinde barındıran bu ay ki sayı-da sizlerle paylaşarak anlamlı bir yazı çıkartmak istedim. Faydalı olacağını ümit ediyorum…

Kaynaklar:

http://www.bilimtarihi.org/pdfs/remzi-yehisar.pdf

http://tr.wikipedia.org/wiki/Remziye_Hisar

http://www.tukdsamsun.org.tr/m_haber.php?id=466

Page 17: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi17

Adnan Menderes Üniversitesi

YÜKSEK KIMYAGER(MEZUN)

İsmail [email protected]

“AKILLINANOTEKSTİL”

Nano “Yüzey”

Yılda ancak birkaç kez yağmur yüzü gören, Afrika çöllerinde yaşayan bir böceğin, hayatta kalmak için su ih-tiyacını nasıl giderdiğini biliyor musunuz? Ya nilüfer çiçeğini, yaprak-larının nasıl her zaman temiz kaldığını? Yağmur yağdığında sileceklere ihtiyacı olmayan otomobilleri, hiç buğu tutma-yan banyo aynalarını, kalp damarlarına takılan ve hiç tıkanmayan stentleri, ken-di kendini temizleyen bina cephelerini duydunuz mu?[1]

Nano yüzeyden, Nano “Akıllı Malzem-eye”

Yukarıda verdiğim örnekler, bilim ad-amlarına ilham kaynağı olmuştur. İleri

teknoloji sayesinde Stenocara böceğinin sırtında toplamayı başardığı su, hi-drofobik malzeme üretilmesine olanak sağlamıştır.

Tekstil malzemesi ile sıvılar arasında-ki temas yüzeyleri değiştirilerek tekstil malzemesinin hidrofilik veya hidrofobik özellik göstermesi sağlanır.

Şekil 1 : Çöl böceğinin su toplama me-kanizması

Page 18: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi 18

Nilüfer çiçeğinden esinlenerek kendi kendini temizleyen hidro-fob malzemeler üretilmiştir.Bu amaçla;

•UV koruma•Su, yağ ve kir itici•Antimikrobiyal•Biyokatalizör/biyouyumlu•Antistatik özellik kazanma,•Aşınmaya direnç gibi malzeme-ler örneklendirilebilir.Şekil 2 : Laboratuvar örneği

Nano “Malzeme”Tekstil ürünleri, onlara değişik özellik kazandıran nanoteknoloji sayesinde çok fonksiyonlu hale gelmektedir; örnek olarak nanoteknolojiyle su itici, anti bakteri-yel, antifungusid olabilir, ısı yalıtımı ve mekanik rezilyans performansları geliştir-ilebilir, kamuflaj sensör olarak kullanılabilir. Ancak tekstil malzemelerine bitim işlemi sırasında nanotaneciklerin kalıcılığının çok düşük olduğu ve kullanımı sırasında sıkıntılara yol açtığı görülmüştür. Tan-eciklerin, polimer matrisine immobilize (hapsedilerek) edilerek nanokompozit formunda tekstil malzemeleri üretmeye başlamıştır. Yakın bir gelecekte, giydiğimiz tişört üzerindeki nano sensörler, kalp atışlarımızı, vücut ısımızı ve kan şekerimizi düzenli olarak kontrol edecektir. İstenmeyen bir durum olduğunda da bizleri, ya da kablosuz bir hatla doktorumuzu haberdar ede-bilecektir[2].

NanoTekstilNanoteknoloji, yeni bir teknoloji devrimi olarak algılanmaktadır. Bu teknolo-jinin, 2025 yılına kadar gelişme sürecini tamamlayıp; hayatın her alanına gireceği tahmin edilmektedir. Tekstil de kullanılan malzemelere, nanometre boyutlarında farklı özellikler kazandırılması, çok önemli gelişmelere yol açacaktır.

Page 19: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi19

Tekstil endüstrisi, nanoteknoloji devrimiyle birlikte yeni bir döneme girmekte-dir. Nano malzemeler kullanılarak, daha önce hayal bile edemediğimiz, çok çeşitli fonksiyonlara sahip kumaşlar elde edilmektedir.

Şekil 3 : Teknolojinin gelişim evresi[3]

Kendiliğinden aydınlatma özelliğine sahip kumaşlar. Mavi ışık yayan masa.

Gümüş nanopartiküllerin SEM görüntüsü

Page 20: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi 20

Esnek ve yıkanabilen nano sensörlerin ve aygıtların, kumaş içerisine aktarılmasıy-la, kullandığımız elbiselerimiz, yeni boyutlar kazanacaktır. Elbise artık görecek, duyacak, hissedecek, komut verecek ve enerji üretecek hale gelecektir.

Tekstil ürünleri; üzerinde mikroorganizmaların, üreyebilecekleri ve uzun süre yaşamlarını sürdürebilecekleri ürünlerdir. Bunun yanında, mikroorganizmalar, tekstil ürünlerinde, biyoparçalanma, renk değişimi, lekelenme gibi pek çok soru-na da yol açmaktadırlar.

Tekstil malzemelerine katılmak üzere, birçok anti-bakteriyel ajanlar geliştirilm-iştir. Bu amaçla kullanılabilecek geçiş metallerinin büyük bölümü zehirli old-uğundan; gümüş iyonu (Ag+) ve titanyum dioksit (TiO2), önemli antimikrobi-yaller olarak öne çıkmaktadırlar[4].

Tekstil ve hazır giyim ürünlerinde su geçirmezlik, leke tutmazlık, buruşmazlık, an-timikrobiyal, UV-ışınlarından koruma, yanmaz, güç tutuşur, daha iyi boyanabilir, gibi özellikler kazandıran nanoteknoloji tabanlı ürünler geliştirilmiş ve kullanımı yaygınlaşmıştır. Bunların dışında askeri amaçlı akıllı elbise, ısı, ışık, basınç ve kimyasal etkilere karşı renk değiştiren, nabız, sıcaklık, tansiyon gibi vücut fonk-siyonlarını kontrol ederek kullanıcıyı uyaran tasarımlarda çalışmalar sürmekte-dir[5].

Akıllı üniforma askerin durumunu merkeze bildiriyor.

Kendi kendini temizleyen süperhidrofob yüzeyler

Page 21: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi21

Sonuç olarak, Nanoteknoloji ile daha sağlıklı bir yaşam bizi bekliyor gibi! İşin aslını sorarsanız daha çok sürprizler bizi bekliyor desek yanlış olmaz. Kimileri karşı çıksa da kimilerine göre gereksiz olduğunu savunsa da gerçek şu ki nanote-knoloji birçok alanda etkin çözümler sağlıyor. Nanoteknolojinin süksesini azal-tacak yeni bir devrim çıkar mı, insanlar bu sevdadan vazgeçer mi bilinmez; ama uzun bir süre hız kesmeden yoluna devam edeceği bir gerçek…

Kaynaklar:

1.Bilim ve Teknik Dergisi 2007.

2.Güneşoğlu, C., Nanoteknoloji ve Tekstil Sektöründeki Uygulamaları.

3.Merill Lynch, 2001.

4.Yardımcı, A., 2012. Ekonomik Forum Notları

5.Yılgör, İ., 2006. Ulusal Nanoteknoloji Araştıma Merkezi (UNAM)

Page 22: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi 22

“KAHVE”Istanbul

Üniversitesi

KIMYAMUHENDISI(OGRENCI)

Cansu ENGİN [email protected]

Kendimizi yorgun hissettiğimizde, arkadaşımızla buluştuğumuzda ya da sabah uyandığımızda ilk akla gelen, masamızda kokusunun dahi bizi yalnız bırakmadığı, kırk yıl hatırı olan bir içecek için söylenecek çok söz var gerçekten. Kimimizin sütlü, kimimizin şekersiz sevdiği kahve; günümüzde farklı çeşitlere bürünmüş olsa da köken olarak hepsi aynı cinse ait bir ağacın kavrulmuş meyve çekirdeğinden öte bir şey değildir

Page 23: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi23

Şekil 1 :

Açık renkli saf kahve çekirdeği, koyu ren-kli kavrulmuş kahve

çekirdeği

Kahve kökboyasıgiller (Rubiaceae) familyasının Coffea cinsinde yer alan bu ağaç, meyve çekirdeklerinin kavrulup öğütülmesi ile elde edilmektedir.

Şekil 2 : Kahve çiçeği Şekil 3 : Kahve meyvesi

Çiçekleri beyaz ve hoş kokulu, kirazı andıran kırmızı meyvesinin içinde sa-dece iki çekirdek bulunan, dikildikten yaklaşık 3 yıl sonra meyve vermeye başlayan ve 30-40 yıl boyunca aralıksız meyve veren bir ağaç türüdür kahve ağacı. Sivri ve koyu renk yapraklara sahip olan bu bitki, bol yağışlı tropik bölgelerde yetişmekte-dir, soğuk iklimlerde ölür [1].

Page 24: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi 24

Dünya üzerinde ülkelere göre kahvenin 2013 yılındaki rekoltesi Tablo 1’de verilm-iştir.

Ülke Üretim(kg)Brezilya 2,550,720,009Vietnam 900,000,000

Kolombiya 696,000,000Endonezya 411,000,000

Etiyopya 6,500,000

Kahve üretimi yapan ülkelerin bazılarının farklı bölgelerinde çeşitlilik gösterebilir. Kahve, Arabica ve Robusta olmak üzere iki çeşittir.

Şekil 4 : Arabica çekirdeği Şekil 5 : Robusta çekirdeği

Arabica çekirdeklerinden üretilen kahve (Şekil 4), daha lezzetli ve yumuşak bir aromaya sahiptir. Arabica ağaçları hastalığa ve kuraklığa karşı dayanıksızdır, bu sebeple dikkatli işlendiğinde ürün elde edilebilir. Özel kavurucuların yavaş yetiştirme yöntemiyle daha da kaliteleştirilen kahve çekirdekleri tercih edilen özel-liktedir. Bu ağaçlar 1000-2100 m arasındaki yüksekliklerde yetiştirilir (Şekil 6) ve daha fazla işlenip kullanılması sebebiyle yılda 454-680 gr arasında ürün elde edilir.

Robusta çekirdeklerinden üretilen kahve (Şekil 5) ise, dünya kahve üretiminin yak-laşık %30'unu oluşturur. Hastalıklara ve iklim koşullarına çok dirençli olduğundan yetiştirilmesi çok daha kolay ve ucuzdur. Bir ağaçtan, yılda 900-1300 gr yeşil kahve üretilir. İçerdiği kafein oranı %2’dir. Marketlerde satılan düşük kalitedeki kahve-ler, Robusta çeşidi çekirdekten üretilir. Bu tür çekirdekler genellikle sıcak suda çözünebilen ve en yaygın bilinen kahve türlerinde kullanılır.

Page 25: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi25

Şekil 6 : Robusta ve Arabica kahve ağaçlarının yetişme yükseklikleri

Dünyada 70’ten fazla ülkede kahve üretimi yapılırken, bu ülkeler arasında ilk sırayı alan Brezilya’da yukarıda bahsedilen Arabica ve Robusta kahvelerin ikisi-de üretilmektedir. Brezilya, ticari kahve üretim endüstrisi için, her yönden çok büyük potansiyele sahiptir. Birçok kahve çeşidi; Brezilya'da üretilmesine rağmen, bunların hiçbirisi dünyanın en iyi kahveleri arasında yer almaz. Nedeni ise Brez-ilya’nın, konsantre kahve üretimi yapmasıdır. Bu kahvenin genel özelliği; ucuz, oldukça lezzetli, fakat zor dağılan bir kahve olmasıdır [1,2].

Şekil 7 : Arabica kahvesi Şekil 8 : Robusta Kahvesi

Page 26: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi 26

KAHVENİN TARİHİ

Şekil 9 : Efsaneye konu olan çoban ve keçilerin figürü

Kahvenin bulunması ile ilgili birçok rivayet bulunmaktadır. Bunlardan en çok bilineni ise keçilerini otlatan Kaldi adında bir çobanın, bazı keçilerinin başka yerdeki yemişleri yedikten sonra canlandığını ve geceleyin uyumadığını görmesi ile başlar. Bunun üzerine Kaldi bu yemişleri dener ve kendini dinç hisseder. Uzun yıllar kahve çekird-ekleri; çiğnenerek, kırılarak veya yağla karıştırarak yenmiştir. Kahve adı Arapça “qahwah”’dan gelmekte olup, Türkçe’de zamanla “kahve”’ye dönüşmüştür. Bu-radan da Avrupa’da café, caffe, koffie, coffee, koffie şeklini almıştır. Kahve adının anlamı “keyif veren içki”dir. Kahve, tarih boyunca ilginç dönemler yaşamıştır. Bazen el üzerinde tutulan kahve; özellikle insanları bir araya ge-tirip, toplumcu muhalefetin kaynağı haline gelmesi ile yasaklandığı dönem-ler de geçirmiştir.

Şekil 10 : Kahve toplayan insanlar

Kahve anavatanı olan Etiyopya’da yerli halk, bu bitkinin taneler-ini un haline getirip bir çeşit ekmek yapıyordu. Meyveleri kaynatıldıktan sonra suyu içil-mek suretiyle tıbbi amaçlı kul-lanılıyor ve "sihirli meyve" olar-ak adlandırılıyordu. 14.yüzyılda ise yepyeni bir keşif ile ateşte kavrulan kahve çekirdekleri, ez-ildikten sonra kaynatılarak içime sunuldu. Etiyopya’da başlayan kahve tarihi, Ortadoğu ve Kuzey Afrika üzerine daha sonra Mısır ve Yemen’e yayıldı.

Page 27: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi27

Kahvenin yolculuğunda bir sonraki adım; Venedikli tacirlerin 1615 yılında, ilk kahve tohumlarını İstanbul’dan Venedik’e götürmeleriyle gerçekleşti. 1683’teki Viyana kuşatması sırasında, Osmanlılar arkalarında çuvallar dolusu yeşil kahve tohumu bırakmaları ile birlikte bu tohumların gerçek öyküsünü bildikleri için, kısa sürede “Türk içkisi” içilmeye başlanmıştır. Viyana’da görevli olan Fransız devlet bakanı Talleyrand kahve için şunları söylemişti:“Şeytan kadar kara, cehennem kadar sıcak, melek kadar saf, aşk kadar da tatlı.” [1, 3, 4]

KAHVENİN AROMASINI OLUŞTURAN BİLEŞİKLER

Kahveyi oluşturan başlıca bileşikler aldehitler, asitler, alkoller, sülfür bileşikleri, amonyak ve uçucu aminler, karbonhidratlar, yağlar, proteinler ve en çok bilinen bileşik ise kafeindir.

Kavrulmuş kahvenin bileşiminde; %0,8-1,8 kafein, %9 protein, %30,3 karbonhi-drat, %13 lipitler, %0,4 uçucu yağlar, %4,2 uçucu olmayan asitler, %1,6 alkaloidler, %4 kül, %2,5 su, %35 fenolik bileşikler ve kahveye özgü renk veren kimyasallar bulunmaktadır [5, 6].

Tiyofen Oktazol Tiyozol Piridin

Şekil 11 : Kavrulmuş kahvenin bazı uçucu siklik bileşiklerin yapısı

Aldehitler, Ketonlar ve Asitler

Kahvede bulunan aromatik bileşikler, kahveyi kahve yapan kimyasallardır. Her kahve çekirdeğinin kendine has aromatik bileşenleri vardır ve o eşsiz kahve kok-usu bunların kombinasyonları ile ortaya çıkmaktadır. Bunlardan ilki, asetalde-hit (CH3CHO), kahvede 100 mg/kg(ppm)’dir. Bütiraldehit (CH3CH2CH2CHO), önemli bir aroma bileşiklerinden olup, izobütiraldehit ile birlikte 5:1 oranında 30 ppm civarında bulunur.

Page 28: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi 28

Şekil 12 : Asetaldehit

Kavrulma sırasında asit hidrolizi ile valeraldehit oluşur ve kahve aromasının %20’sini oluşturur. Ketonlardan aseton (CH3COCH3) ise kahve aromasının %20’sini oluşturur ve kavrulmuş kahvede 50 ppm bulunur. Çok kavrulmuş kahvede miktarı artmaktadır. Acımsı keskin aromaya sahip olduğu halde kahveye az miktarda eklen-mesi kahvenin aromasına yardımcı olur.

Şekil 13 : Kahve asidi

Kahve asidi (caffeic acid), aslında pek çok bitkide bulunan bir asittir ve kahve içerisinde kahveye özel tat veren bir asittir.[7]

Alkoller ve EsterlerMetilalkol birkaç ppm’lik konsantrasyonda bulunur, esterler ise örneğin metilfor-mat 10-20 ppm arasında bulunur ve kahve aromasının %4’ünü oluşturur.

Amonyak ve Uçucu AminlerUçucu aminler ve amonyak kahvenin kavrulması sırasında oluşur.

KafestolKafestol; bir diterpen molekül olup, Türk kahvesi gibi filtrelenmemiş kahvelerde bulunur.

Şekil 14 : Kafestol

Page 29: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi29

KafeinKafein olarak bilinen bileşik, metilksantinler adı verilen gruba dahil bir kimyasal olup IUPAC adı 1,3,7 trimetilksantindir. Doğal olarak kahvede ve 60 farklı çeşit bitkide (çay, mate, kola cevizi, kakao) bulunan bu bileşiğin tadı acı, görünümü ise beyaz, kristalize ksantin alkaloid bir maddedir.

Şekil 15 : KafeinKafein bileşiği, birçok içecekte farklı oranlarda bulunur. Çeşitli içeceklerde 100 ml de bulunma oranları Tablo 2 de görüldüğü gibidir.

Ekspresso 200mgFiltre kahve 70mg

Hazır kahve(neskafe) 40mgRed bull 32mg

Siyah çay 28mgYeşil çay 17mg

Kola 10mgKafeinsiz kahve 1mg

Tablo 2 : İçeceklerdeki kafein bulunma miktarları

Bitkilerde bulunan kafein; doğal bir böcek ilacı vazifesi görerek, bitkilere zarar veren böcekleri öldürücü etkiye sahiptir.

Kafein, uyarıcı bir kimyasaldır. Orta seviyeli merkezi sinir sistemi üzerine etki yaparak beyne giden iletileri hızlandırır. Diğer özelliği ise metabolizma hızını arttırıcı bir etkisinin olmasıdır. Bazal metabolizma hızını arttırması ve buna bağlı olarak yağ yakımını hızlandırması özelliği ile diyet listelerinde belli oranlarda kullanılır. Kafeinin metabolizma hızına etkilerinin deneysel olarak araştırılması, son 20 yılda önem kazanmıştır.

Page 30: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi 30

Deney hayvanlarında yapılan ölçümlerde, 5 mg/kg beden ağırlığı oranına göre alınan kafeinin; kilo kaybına neden olduğu gösterilmiştir. Kafein, yağ yakımını hızlandırarak kanda gliserol ve yağ asidi miktarını arttırır. Trigliserit miktarını düşürerek, kolesterol miktarını arttırması gibi etkileri belirtilmiştir. Kafein alımının arttırılması kanda şeker oranını yükseltip, CO2 tüketimini arttırır.[7, 8]

KAHVENİN İNSAN SAĞLIĞINA ETKİLERİSinir Sistemi Üzerine Etkisi

İnsanlığın gittikçe sağlıklı ortamlardan uzaklaşması, hazır yemeklerle beslenmesi, şehir yaşamı ve stres birçok hastalığa sebep olmaktadır. Modern yaşamın, insan hayatını kolaylaştırmasının yanında aslında büyük ölçüde tahrip edilen huzurlu bir iç ritmden bahsetmek zorlaşmış gibi görünüyor. İç ritmin de yardımcılarından biri kafein olması akıllara hemen kahveyi getiriyor.

Kahvenin insan sağlığı üzerine etkileri, uzun zamanlardan beri tartışma konusu olmuştur. Araştırmaların devam ettiği bir konu olmasıyla birlikte birçok yararlı etkileri ile birlikte zararlı etkilerinin de bulunması akıllara çok fazla soru getirir.

Şekil 16: Uyku problemi olan insan

Kafein denildiğinde ilk akla gelen özelliği çoğunlukla uykuyu kaçır-masıdır. Ancak araştırmalar şunu gösteriyor ki, kahve aslında uykuyu kaçırmayıp sadece uykuya dalış süresini uzatması ve uyku süresini kısaltmasıdır. Konu da kahvenin insan üzerine etkisi olduğuna göre, etkileri de insandan insana değişme-ktedir. Yani uzun süredir günlük kafein alımı yüksek olan bireye et-kisi uzun süre kahve içmeyen bireye oranla, kahvenin uykuya etkisi daha az görülmüştür.

Kahvenin diğer özelliği ise yarılanma süresinin 2,5-4,5 saat arasında değişmesidir. Bu durumda uyku problemi yaşayan bireylerin, gündüz içtikleri kahvenin uykuya etkisi yok denecek kadar az olduğu anlamına gelir. Bazı maddelerin, kafeinle bir-likte kullanması farklı etkiler gösterir. Örneğin; nikotin içerikli madde kullanımı ise kafeinin yarılanma süresini uzatır ve uykuya dalış süresini kaydırmış olur.

Page 31: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi31

Kahvenin ilgileri üzerine toplayacak bir çok özelliği daha vardır. Yapılan araştır-malarda merkezi sinir sistemi uyarıcısı olan kafein, nöronlar arası iletim hızını arttırması, algılamada ve dikkat arttırmada oldukça etkili olduğu gözlenmiştir. Nöroloji uzmanının açıklamasına göre günümüzün en önemli hastalıklarından olan ve gün geçtikçe artan Alzheirmer hastalığının, günlük kahve tüketimi düzenli olan bireylerde daha geç ortaya çıktığı gözlenmiştir. Asırlardan beri pek çok in-sanın uyanık ve zinde kalmak için içtiği kahvenin diyabet, parkinson ve karaciğer hastalıklarına karşı koruyucu rol oynadığını açıklaması, bize bu durumun önemini açıklamakta yeterli gibi görünüyor [9, 10].

Kahvenin Sindirim ve Boşaltım Sitemi Üzerine Etkileri

Demir eksikliği günümüzde çok sık rastlanılan bir hastalıktır. Yeterli besin alınmaması ve kahve , çay gibi kafein içeren maddeler kullanıldığında bağırsakta demir emilimini azalmasına ve anemiye sebep oluyor. Bu durumda demir eksikliği anemisi görülen kişiler bir süre kahveden uzak durmaları gerekir [10, 11].

Stres ve kötü beslenme sonucu oluşan mide rahatsızlıklarından biri ise re-flüdür. Günümüzde her 5 kişiden birinde görülen bu hastalığı tetikleyenlerden biride ne yazık ki kahve. Bu durumda kahve kullanımını azaltmak gerekir.

Kahvenin bir diğer özelliği ise çok güçlü bir antioksidan olması ve bu da diğer tüm antioksidanlar gibi kanser oluşumunu azaltıcı etkisi var demektir. Kah-venin, bağırsağın kanserojenik maddelerle temas süresini kısalttığı için kolon kanserine yakalanma riskini doğrudan azaltıcı etkisi vardır.

Vücuda giren zararlı ürünlerin temizlendiği ve zararsız halde vücutta kullanımını sağlayan en önemli organ karaciğerdir; ancak zehirsizleştikten sonra bunu dışarı atan en önemli organ da böbreklerdir. Böbreklerin diğer bir görevi bazı iyon ve maddelerin de denge içinde olmasını sağlamaktır. Böbrekler, kısa bir deyişle fil-tre görevi yapar ve bu filtreleme, insan yaşamının sürdürülebilmesinde hayati bir ihtiyaç olduğu anlamına gelir. Kahve ise bu iki organın yardımcısı görevinde olup günlük düzenli kahve tüketenlerin siroz, safra taşı ve böbrek taşı gibi durumlara daha az rastladığı yapılan araştırmalar sonucunda kanıtlanmıştır. Düzenli kahve içen kişilerde böbrek taşı oluşumu ilginç bir şekilde azalmasının sebebi ise kahven-in vücutta fazla su içmiş etkisi yapması ve fazla idrar oluşumunu sağladığı için taş oluşumu azaltmasıdır [10, 12].

Yani şu demek oluyor ki; kahve, mide ve dolaşım sistemiyle pek dost görünmesede bağırsaklara ve vücudumuzun kurtarıcısı karaciğere ve böbreklere büyük faydası bulunmaktadır.

Page 32: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi 32

Kahvenin Kemikler Üzerine EtkileriSert bir dokuya sahip kemiklerin, en öne çıkan özelliği çok zor yenilenebilir ol-masıdır. Bu durumda özel bir önemi hak ediyor. Kemiğe asıl sağlamlığı veren el-ement olan kalsiyumun, vücutta %99 gibi dev kısmı direkt kemiklerde bulunur. Ancak güçlü kemiklere sahip olmak için yeterince kalsiyum içeren besinler ile beslenmek yetmez, yani beslenmek kadar bağırsaklardaki emilim oranının arttırıl-ması ve kan dolaşımına katılması gerekir.

Yani bu durumda kalsiyum emilimini engelleyen maddelerin alınması, kalsi-yumdan faydalanılamayacak anlamına gelir. Ne yazık ki kafein de bu maddeler arasında bulunuyor. Günlük kafein miktarı 300 mg’ın üzerinde olan kadınlarda kalsiyum eksikliği, çok rahat bir şekilde görülebilmektedir.

Bu demek oluyor ki günde 3-4 fincan kahve içen bireylerin, vücudunda kalsi-yum dengesi bozuluyor ve kemik erimesine sebep oluyor. Ancak unutulmaması gereken nokta, kemik erimesine neden olan çok sayıda etkenin olduğu ve bun-lardan sadece birinin kahve tüketiminin olduğudur. Bunu engelleyebilmek için günlük yeterli miktarda D vitamini ihtiyacını giderilmeli, yeterli ve dengeli beslen-ilerek kahve tüketimini biraz kısıtlanmalıdır.

Şekil 17 : Sütlü kahve

Sütlü kahve, kahveden dolayı oluşan kalsiyum kaybını, sütteki kalsiyum dengeler. Bu özelliğe bağlı olarak sütlü kahvenin sade kahveye göre daha sağlıklı olduğu söylenebilir [10, 13].

Page 33: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi33

SONUÇ OLARAK?İnsan mekanizması; mükemmel ve bir o kadar da karmaşık yapısıyla, günlük hayat-ta her ne kadar akla gelmese de, yüzyıllardır tartışılan ve çözülmeye çalışılan bir sistemdir. Organların birbirleriyle olan bağlantıları, sistemi ve canlılığı araştıran bir çok bilim insanında hayranlık uyandırıyor. O müthiş sistemin bozulmaması ise dengeyi bozmamaktan geçiyor. Yaşamın her anında karşılaşılan bir durum ise fazlanın zararlarıdır. Yemek, içmek, uyumak hatta faydalı görünen birçok şeyin aşırısına kaçmak insan sağlığına ciddi zararlar verebilir.

Sonuç olarak, bu yazıda kahvenin birçok faydasından ve zararlarından bah-sedildi hatta şuan insanlığın bilmediği birçok özelliği olduğunu söylemek hiçte sıradışı olmaz. Ayrıca şunun önemini de vurgulamadan geçmemek gerekir. Kahve ne kadar faydalı olursa olsun her metabolizmaya, kiloya, yaşa, cinsiyete ve günlük kullanım miktarına göre farklı etkiler gösterir. Bunun için kesin durumlardan söz etmek yerine genel durumlardan bahsetmek daha olasıdır.

Herşeyi bir köşeye koyup, tadıyla, kokusuyla vazgeçilmez, kırk yıl hatırı olan bu içeceğin böylesine etkili olacağını, efsanelere konu olan çoban acaba bilebilir miydi?

Kaynaklar:

[1] http://tr.wikipedia.org[2] http://www.food-info.net[3] http://www.coffeegeneral.co.nz[4] http://www.frmtr.com (son erişim tarihi:05.02.2014)[5] http://www.kahvekeyf.com[6] Kahvenin aroma bileşikleri ve kahve aromasını etkileyen faktörler,N.Çağlarır-mak,K.Ünal,(Gıda)1993[7] http://www.kahvecini.com/ (son erişim tarihi:09.02.2014)[8] Kafein alımının metabolik hız ve enerji harcanışına etkileri,Gıda Mühendisliği Dergisi[9] http://www.cnnturk.com/2011/saglik[10] http://www.bodytr.com/2013/08/[11] http://www.hematolojika.com/content4.asp[12] http://lokman-hekim.net/haberler[13] http://www.guclukemikler.com/sss.asp

Page 34: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi 34

“DUYGULARINKİMYASI”

Istanbul Üniversitesi

KIMYA MUHENDISI(OGRENCI)

Gökben KÖPRÜCÜ[email protected]

DUYGULARIMIZIN KİMYASI

Sosyobiyologlara göre duygularımız tehlike, acı bir kayıp, zorluklara karşın bir hedefe doğru ilerleme, eşine bağlanma ve bir aile kurma gibi yalnızca akla bırakıla-mayacak durum ve görevlerde yol göstericidir. Amerikalı psikolog Dr. Daniel Go-leman; duyguyu bir his ve bu hisse özgü belirli düşünceler, psikolojik ve biyolojik haller ve bir dizi hareket eğilimi olarak tanımlıyor.

Page 35: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi35

Peki ya duygularımız olmasaydı yaşam nasıl olurdu? Bizim hayatımızı farklılaştıran, yaşamımızı, daha da anlamlı kılan sihirli iksirdir duygular. Man-tık, hayatımızın kurşun temellerini atarken duygular ruhumuzu oluşturur. Duy-gularımız sayesinde diğer canlılardan ayrılırız. Yüz ifadelerimiz duygularımızın evrensel dilidir. California Üniversitesi'nden Paul Ekman; araştırmalarıyla yüz ifadelerinin kültürel kökenli olmadığını, aksine tüm yüz ifadelerinin ve mimiklerin evrensel olduğunu ortaya çıkarmıştır.[1]

Duygularımızı oluşturan organ beyindir. Beynimizin milyarlarca hücresinden boşalan sinirsel salgı maddeleri, vücudumuza kimyasal emirler yağdırır.

Beynimizi biraz yakından inceleyecek olursak en basit şekilde 3 kattan oluşur. En alt katta refleksler ve içgüdüsel davranışların merkezi olan “sürüngen beyni(rep-tilen beyin)”, en üst katta en gelişmiş olan ve aklın merkezi sayılan “yeni memeli beyni(neo-korteks)” vardır. Orta katta ise “limbik beyin” denilen küçük bir merkez bulunur. Bu kat, hipotalamus bölgesinden ve küçük sinirsel çekirdeklerden oluşur. Limbik beyin, duyguların merkezidir. Ayrıca limbik beyinde motivasyon, açlık, susuzluk, saldırganlık, cinsellik merkezleri bulunur ve beynin tüm hücrelerini ilgilendirir. Hayvan deneyleri, bu bölgenin önemini açıklamıştır. Şöyle ki; Hess; bir kedinin hipotalamusundaki belli bölgelerin elektrikle uyarılınca, hayvanın ya saldırıyla ya da kaçışla tepkide bulunduğunu ilk kez ortaya çıkarmıştır[2]. Başka bir örnek olarak: Cambridge Üniversitesi'nden Barry Averitt; erkek farenin hipota-lamusuna betaendorfin enjekte etmiş ve dişi fare ile cinsel ilişkisini arttırmış; an-cak ilişki kurduğu farenin dışındaki farelere ilgi duymadığını saptamıştır.

Duyguların bir diğer özelliği de bilgi depolamada aldığı önemli roldür. Mese-la yüksek şiddetli bir deprem meydana geldiğinde ve siz orada bulunduğunuzda bunun nerede, nasıl, ne şekilde olduğunu unutmazsınız; çünkü o sırada yaşadığınız duygu yoğunluğu sebebiyle algılarınız daha etkili bir şekilde kaydedilmiştir.

Duygular, aynı zamanda bir şeyler yaratmamızda ve başarı elde etmemizde de etkilidir. Örneğin bir işi, istekle ve merakla yapıyorsak bu beynimizin ön lobunun daha verimli çalışmasına yardımcı olur ve daha yaratıcı oluruz.[3]

Duygularımızın kimyasal yapısını incelemek için nörotransmitter maddeleri ele almak istedim. Biliyorsunuz ki vücudumuzda sinir hücreleri bulunur. Ve bu hücrelerden sinirsel iletim için nörotrasmitter maddeler sentezlenir. Nöronlar, yani sinir hücrelerimiz, nörotransmitter maddeler sayesinde iletişim kurarlar. Hücre yüzeyinde reseptör denilen proteinler bulunur.

Page 36: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi 36

Nörotransmitter maddeler, reseptörlere yapışırlar(Sekil[4]). Böylece hücrede reak-siyonlar başlar ve bu da bir davranışa neden olur. Bir ismi hatırlamak, bir cümleyi ezberlemek, bir bedensel hareket yapmak, bir duyguyu yaşamak ve daha binlerce ruhsal ve bedensel işlev, beyin içindeki ve dışındaki bölgelere bu kimyasal maddel-er aracılığıyla iletilir.

Şekil [4]: Nörotrasmitter madde iletiminin temsili gösterilişi

Vücudumuzda doğal yolla üretilen nörotrasmitter maddeleri yakından tanıyalım:

Endorfin

Eğer endorfin hipotalamusa erişirse, haz ve mutluluk hissi ortaya çıkar. Çok faz-la endorfin salgısı, öfkeye neden olur. Uyarıya verdiğiniz tepki, beynin salgıladığı endorfine bağlıdır.

Dopamin

Sempatik sinir sistemindeki etkileri dolayısıyla ilaç olarak, kalp atışlarını hı-zlandırmak ve kan basıncını yükseltmek için kullanılır.

Yapılan araştırmalarda dikkatini toplayamayan, kafa yoran şeylerden sıkılan, ace-leci, sabırsız, çok konuşan, unutkan, dağınık, sıklıkla eşya kaybeden, kıpır kıpır, yerinde duramayan insanlarda; beynin ön bölgesinde dopamin az salgılanmak-tadır. Nitekim beyinde dopamin miktarını arttıran ilaçlarla bu kişilerde belirgin düzelme görülmektedir. Dopaminin, öğrenmenin dikkatle ilgili sürecindeki rolü ve kısa bellek için değeri, yeni araştırmalara kaynak olmuştur. Eksikliği parkinson, fazlalığı ise tourettes sendromunu oluşturur.

Page 37: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi37

Noradrenalin

Duygusal yaşamı etkiler. Beyinde ruhsal du-rum, öğrenme reaksiyonları ve ödül sinyal sistemlerinin temelindeki mekanizmalardan sorumludur. Azlığı halinde depresyona ned-en olur. Kan damarlarının kasılmasını ve kan basıncının yükselmesini sağlayan hormondur. Dopaminden sentezlenir.

Stres Hormonu (CRF)

Stres hormonu (CRF ), beyinde öğrenme mekanizmasını etkilemektedir. Az mik-tarda stres hormonu; zihni açar, dikkati arttırır, öğrenmeyi hızlandırır. Aşırı sal-gılanması durumunda bedende gerçekle ilgili olmayan aşırı tepkili ve telaşlı bir hal meydana getirir

Serotonin

Serotonin; uykuyu, seksüel enerjiyi, ruh halini, aşırı, ani istekleri ve iştahı düzenler. Düşük serotonin mik-tarı; sinirli, huzursuz ve depresif ruh hallerine yol açabilir. Vücuttaki serotonin miktarını arttırmanın yollarından birisi, şeker ve karbonhidrat açısından zengin yiyecekler yemektir. Fakat bu şekilde beyin kimyamızı değiştirme çabamız ne yazık ki kısa ömürlü olacaktır. Çünkü kendimizi iyi hissetmeye de-vam edebilmek için durmadan ve daha fazla yememiz gerekir. Eğer vücudunuzda serotonin yeterli seviyede ise ani ve aşırı isteklerin kontrolünü sağlayarak yeme-den önce düşünebilmenize de yardımcı olacaktır.

Açlık, yorgunluk, stres, yemek, ışık ve ilaçlar gibi faktörlerin tamamı insan vücu-dundaki serotonin düzeyini etkilemektedir. Stres ve düşük kan şekeri serotonin düzeyini düşürürken; oksijen, kusma, içinde aminler bulunan gıdalar (örneğin peynir, çikolata, portakal, mandalina, domates ) ve içinde triptofan isminde bir çeşit amino asit bulunan gıdalar (örneğin süt, hindi eti ) serotonin düzeyini yük-seltmektedir.

Page 38: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi 38

Bunun dışında insan vücudundaki serotonin düzeyini, çeşitli hormonlar da etkile-mektedir. Örneğin kadın vücudundaki östrojenin (kadınlık hormonu) artması, serotonin düzeyinde de bir artışa neden olmaktadır. Ayrıca serotonin dopaminer-jik nöronlardaki reseptörlerine bağlanarak dopamin salgılanmasını azaltmaktadır. Serotoninin depresyon oluşumu üzerinde etkisi vardır. Depresyon ve anksiyete tedavilerinde seretoninin tekrar kullanılması sağlanır.

Asetilkolin

Asetilkolin, hafıza ile ilgili diğer beyin kimyasalıdır. Çocuklardaki öğrenme güçlüklerinde zihinsel işlevi arttırmak için beyin, asetilkolin miktarını arttıran ilaçlar araştırmaları ciddi ilgi alanları oluşturmuştur.

Prolaktin

Kadınlarda lohusalık döneminde süt gelmesini sağlar. Ayrıca annelik güdüsünün temelini oluşturur.Duygularımızı etkileyen bu biyokimyasalların yanında kalıtımın, beslenmenin, iklim ve stres gibi çevresel faktörlerinde etkisi bulunmaktadır.Kendinize “ben şu an nasıl hissediyorum?” diye sorarak duygularınızı ölçebilir ve bu şekilde hayatınızı yönlendirebilirsiniz. Dopamin, noradrenalin, serotoniniz-in yüksek, stres hormonunuzun düşük ve endorfininizin hipotalamusunuza eriştiği bir ay olması dileklerimle…

Kaynaklar:

[1] http://tr.wikipedia.org/wiki/Paul_Ekman

[2] Fromm, 1984, s.159

[3]Cem Kubilay,Duygulu olmak ile duygusal olmak arasındaki büyük fark,19 Eylül 2012

[4] http://neurosciencemyths.com/serotonin.htm(Son Erişim Tarihi:15.01.2014)

Page 39: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi39

Cumhuriyet Üniversitesi

KIMYAMUHENDISI

(MEZUN)

Yavuz Selim [email protected] “ChemLab

Sanal Kimya Laboratuarı ”

Bir tür kimya laboratuarı similatörü olan ChemLab, laboratuarda yapılan çalışma-ları eğitim amaçlı olarak bilgisayar ortamında görüntülü olarak gerçekleştiren bir bilgisayar programıdır. Bu yazımda Chem Lab Sanal programının kullanımından bahsedeceğim.Programı açtığımızda karşımıza bu sayfa gelmektedir.

Şekil, biraz bozuk gözüküyor olabilir. Karşımıza yukarıda görüldüğü gibi seçenekler çıkmaktadır.

Page 40: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi 40

Bu işlemler;

1-)Asit-Baz Titrasyonu2-)Kademeli Kristilizasyon 3-)Gaz sıkıştırma4-)Genel Laboratuvar5-)Klor’un Gravimetrik Analizi6-)Redoks Reaksiyonlarında Reaksiyon Kinetiği7-)Isı Laboratuarı

Bu seçeneklerden kullanacağımız seçeneği işaretliyoruz ve Tamam'a (OK) basıyoruz. Bu seçtiğimiz işleme göre sol tarafta bir açıklama sayfası açılmaktadır. Açıklama sayfasında, yapacağınız işlemler İngilizce olarak sıra ile anlatılmış.

Şimdi menülerimizi tanıyalım.

Burada “File” tıkladığımız zaman karşımıza çıkan seçenekler şunlardır.

1-)Open (Daha önce hazırladığımız dosyaları açmak için)2-)Save (Yaptığımız işlemi kaydetmek için)3-)Save As (Farklı kaydetmek için)

Genel olarak kullanılan komutlar bunlardır.

“Edit” bölümü ile düzenleme yapabilirsiniz. Edit bölümünde düzenleyeceğimiz işlemler: kes, kopyala, yapıştır vb. (Bu işlemler sağa tıklayarak veya klavye kısa yol tuşlarını kullanarak da yapabilirsiniz)

“Equipment” bölümü ile kullanılacak olan ekipmanları seçeceksiniz. Bu ekipman-ların İngilizce isimleri ile Türkçe isimleri benzer olduğundan zorlanacağınızı san-mıyorum.

“Chemical” bölümü ile seçmiş olduğunuz ekipmanın içine istediğimiz kimyasalı, suyu ya da indikatörü ekliyoruz. Seçeneklerden birine tıkladığımızda karşımıza gelen kutucuğa miktarları yazarak ekliyoruz.

“Procedures” kısmı ile yapılan işlemlerin sonuçlarını görebiliyoruz. Yapılan işlem titrasyon ise bu işlemin grafiğini çizdirebiliyoruz. Procedures yapacağınız işleme göre değişen kısımdır. Kısacası işlem prosedürüdür.

Page 41: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi41

“Arrange” kısmı ile seçilen bir ya da daha fazla ekipman gruplanabiliyor. Ekip-manları seçin ve bu kısma tıklayın.

“Options” kısmı ile yapacağınız işlemlerin ayarlarını değiştirebilirsiniz. Örneğin, sıcaklık ayarları olabilir. Yapacağınız işleme göre kullanacağınız ayarları değiştire-bilirsiniz.

“Help” bölümü ile programı yapan kurumun web sitesine ulaşabilirsiniz. Ayrıca bir de periyodik tablo eklemişler. Program kullanımı hakkında da bilgi bulabi-leceğiniz bir seçenek mevcut.

Alttaki şekilde görülen renkli kısım ise, yukarıda anlattığım işlemlerin kısa yol-ları, yani işlem kolaylığı seçeneği diyebiliriz. Sizin yapacağınız işlemlere yukarıda-ki seçeneklerden tıklamaktan ziyade bu şekilde kısa yollar koyup kullanım kolay-lığı sağlamışlar.

Programı nasıl kullanacağımıza gelince; Ne yapacağımıza kara verdikten sonra, ilk olarak ekipmanlarımızı seçiyoruz. Seçme işlemi yukarıdaki resimde gözüken kısa yollar yardımıyla çok kolay.Kısa yol butonlarından birine, bir kez tıkladıktan sonra sayfanın boş olan yer-inde istediğimiz ekipman oluşuyor. Aşağıdaki şekilde bunu görmektesiniz

Page 42: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi 42

Ekipmanları seçtikten sonra madde eklenebilecek türlere madde, sıvı eklenebilecek türlere sıvı ekleyeceksiniz.

Bu şekilde ekleme yapmadığınızda, şlemi yaparken hata ile karşılaşırsınız. Hataya düşmemek için işlemleri laboratuvardaki gibi yapacaksınız. Ekleme işlemini ise örneğin beheri seçip “Chemicals” paneline tıklayacaksınız ve buradan hangi kimy-asalı seçmek istediğinize karar vereceksiniz. Sonra miktarı gireceksiniz. Miktarları girince aşağıdaki gibi bir görüntü elde edeceksiniz.

Sıvı ekleme işlemi yapıldığında, yandaki şekilde gördüğünüz gibi bir görüntü elde edeceksiniz.

İsterseniz bek alevi ile ısıtma işlemi yapabilir ve bunun sıcak-lığını ölçebilirsiniz.

Örnek bir uygulamayı yandaki gibi görebilirsiniz. Bu işlem, sizin hayal gücünüze örnek teşkil etsin.

Page 43: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi43

Burada bir titrasyon işlemi ve grafiğini görmekteyiz.

Anlatacaklarım bu kadar olup gerisi sizin bu programı kullanmanıza, uygulama-larınıza, incelemenize ve merakınıza bağlıdır. Programları kullanırken çok fazla uygulama yapmaya çalışın ki programdan maksimum verim elde edebilesiniz. Program ücretli bir programdır.

Profesyonel versiyonu 135 $, standart versiyonu 32.99 $'dır.

http://modelscience.com/

Kaynaklar:

Resimler Kaynak ve Anlatım bana aittir.

Page 44: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi 44

iNOVATiF KiMYA DERGiSiİ’NDEN

HABERLERAkdeniz Üniversitesi Kimya Bölümünden Tarım İçin Yeni Çözüm

Akdeniz Üniversitesi Kimya Bölümü’nden Tarım İçin Yeni Çözüm: Akdeniz Üniversitesi’nde bir grup bilim insanı; sera ve açık tarım alanında bitki zara-rlılarıyla mücadele edebilen, çevre dostu, sebze ve meyvede kalıntı bırakmayan bir gübre çözeltisi karışımı üretti.Akdeniz Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Er-tuğrul Arpaç ve ekibi tarafından üretilen, ‘Greencop’ ve ‘Greencop-pro’ adı ver-ilen karışımlar, sera ve açık tarım alanlarında 2 yıl boyunca test edildi. Bu ürünün çiftçinin en büyük sorunu olan bakteriyel hastalıklar ve nematodlara (yuvarlak solucan) karşı etkili olduğunu belirten Prof. Dr. Arpaç: “Patentli, tescilli, Tarım Bakanlığı’ndan üretim izni alınan Greencop ve Greencop-pro isimli karışım-lar; Akdeniz, Karadeniz ve Ege bölgelerinde, sera ve açık tarım alanlarında, her tür meyve ağaçlarında test edildi” diye konuştu. Bu ürünle daha sağlıklı sebze ve meyve üretimi yapılabileceğini kaydeden Prof. Dr. Arpaç, tarafsız laboratuarlarda yapılan analizlerde hiçbir kalıntı gözlenmediğini, temiz çıktığını dile getirdi

ÜRÜN VERİMİNDE ARTIŞ

Ürünle ilgili bir örneklemede bulunan Prof. Dr. Arpaç, normalde 1500 kilogram salatalık hasat edilen bir tarlada nematod olması halinde ürünün otomatikman 500 kiloya düşeceğini ya da tamamen kaybedilebileceğini; söz konusu yeni karışımın kullanılması halindeyse zararlı mücadelesi verilerek 2-3 hafta sonra aynı alanda ürünün yine 1500 kilogram olabildiğini belirtti. Karışımın kullanıldığı yerlerde fotosentezin arttığını, bitkinin daha kısa sürede büyüdüğünü ifade eden Prof. Dr. Ertuğrul Arpaç: “Çiçek dökme riski olmadığı da tespit edildi. Bitki kökünün daha diri, canlı ve saçaklı olduğu görüldü” dedi.

Page 45: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi45

İDEAL NANO KARIŞIM

Prof. Dr. Ertuğrul Arpaç, yeni karışımın sıvı formatta bir gübre olduğunu belir-terek: “Düşük dozajda yüksek etkinlik gösteren Greencop ve Greencop-pro, her-hangi bir toksik etkiye sahip değil. Bitkilerin ihtiyaç duyduğu bakırı tedarik eder. Greencop, bakteriye karşı mücadelede yapraktan kullanılır. Greencop-pro ise nem-atoda karşı damlama sulama sistemiyle kullanılır. Bitkiyi bir ay süreyle koruyor” şeklinde konuştu.

ÜLKE EKONOMİSİNE 8-10 MİLYAR DOLAR KATKI

Tarım sektöründe bitki zararlılarıyla mücadele ilaçlarının tamamının yurt dışından getirildiğini söyleyen Prof. Dr. Ertuğrul Arpaç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bakteri ve nematod gibi zararlılara karşı kullanılan ilaçların tümü yurt dışından getiriliyor. Ülke ekonomisine her yıl 8-10 milyar dolara mal oluyor. Tarım ilaç sektörü, biz bu karışımı üretinceye kadar yabancı şirketlerin denetimi altındaydı. Akdeniz Üniver-sitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü laboratuarlarında, ekibim ile birlikte yaptığımız 2 yıllık çalışma neticesinde sıvı formattaki bu karışımı ürettik. Böylece ülke ekono-misine milyonlarca dolar katkıda bulunacağımıza inanıyoruz.”

Türkiye’nin İlk Robotik Eczanesi

Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Yakutiye Araştırma Hastanesi Eczane-sinde, Türkiye’de ilk kez mekatronik ilaç yönetim sistemi kuruldu.Hastanenin baş eczacısı Banu Taylan Akın, tablet paketleme ve robotik sistem sayesinde insan hatasının sıfıra indirildiğini belirterek: "Türkiye’de ilk kez kul-landığımız bu sistem sayesinde her şeyin kayıt altına alınarak tüm riskler bertaraf edildi" dedi.

Page 46: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi 46

İLK ROBOTİK ECZANE ERZURUM ATATÜRK ÜNİVERSİTE-Sİ'NDE

Avrupa’daki hastanelerde kullanılan Mekatronik İlaç Yönetim Sistemi, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Yakutiye Araştırma Hastanesi’nde uygulanmaya başlandı. Sistem sayesinde ilaçlar, insan eli değmeden stoklanıp, paketlenerek hazırlanacak. Üniversite eczanesinde 15 kişi çalıştıklarını bildiren baş eczacı Banu Taylan Akın, daha önce ilaçların elle hazırlandığını çok yoğun çalışıldığı için bunun hataya açık olduğunu bildirdi. Yaklaşık 2 milyon liraya mal olan Mekatronik İlaç Yönetim Sis-temiyle artık risk altında çalışmadıklarını anlatan Banu Taylan Akın, ilaçların aktif stok yönetimini gerçekleştirmeye başladıklarını söyledi. Üniversite hastanelerinin, birçoğunun stoğu düzgün yönetemedikleri için mali açıdan zor durumda olduk-larına dikkat çeken Akın şunları söyledi:

"30 MİLYON LİRALIK BÜTÇEMİZ VAR"

"30 milyon liralık bütçemiz var. Böyle büyük bir bütçeyi ’bakkal dükkânı’ hesabıyla yönetemezsiniz. Avrupa bu sistemleri kullanıyor. Biz iki aydır kullanıyoruz. Yak-laşık 3 yıl boyunca kurgusu, ihalesi, kurulumu zaman aldı. Tablet paketleme ve robotik olmak üzere iki ayrı sistem var. Biz çatı yazılımıyla bu cihazları birleştird-ik. Bunların hepsini bir çatı yazılımında topluyoruz ve hareketlerini görüyoruz. Son kullanma tarihi yakın olanı, önce tüketmeye yönelik programlıyor ve böylece insan insiyatifini ortadan kaldırıyoruz. Riskler bertaraf edilmiş durumda. Ayrıca verdiğimiz tabletleri fotoğraflıyoruz. Adli bir vaka ya da iftira karşısında kanıtı elimizde var. Karekodlarını bile tutturuyoruz. Hizmeti en üst standartlarda veri-yoruz. Hollanda’da laleleri bile robotlarla veriyor. Ayrıca bu sistem, anlık kontrol edilebilir ve şeffaf…"

Kaynaklar:

1-)www.kimyahaberleri.com2-)www.hurriyet.com.tr

Page 47: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi47

Yararlı SitelerKimya DergisiİNOVATİF

Organik Kimya ile ilgili yerli çok fazla site bulamıyoruz.Bu yüzden dolayı yabancı bir site tanıtımı yapmayı düşündük. Bu sitede neler var inceleyelim. Kimya program-ları ile ilgili araçlar. Kimya veritabanına sahip bir sözlük ve Kimya kitapları ile bilgilendirici bir kısım mevcut. Siteyi incelemenizi öneriyorum. Umarım faydalı olur.

http://www.banadersanlat.com/index.php/excel-dersleri.html

Kimyager olsun, Kimya Mühendisi olsun. Tekniker ark-adaşlarımız olsun bu excel her yerde başa bela diyorlardır.Bu sitede Excel ile ilgili ders videoları var. Excel laboratu-var uygulamalarında ve daha bir çok çeşitli uygulamada karşımıza çıkıyor. Videoları izleyin. Mesleğinizde daha ileri seviyelere gelin.

http://www.seyretogren.com/yazilim/matlab-gorsel-der-sler.html

Kimya Mühendisi arkadaşlarımızın öğrenmesi muhahak-kak gerekli olan bir program. Bu programı öğrenmek için aşağıda vermiş olduğum adresten izleyebilirsiniz. Kimyager arkadaşlarımız da öğrenebilirler. Daha doğrusu ilgisi olan arkadaşlar incelesinler. Uygulamalarına baksınlar. Videoları yutsunlar :)

http://www.organic-chemistry.org/

Page 48: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi 48

Kimya DergisiİNOVATİF

Kimya Bulmacasi1 2

3

4

5

6

7

8

9

10

Soldan Saga3. Filiz yapan 6A grubu elementleri.5. Bir atom çekirdegine herhangi bir nükleer tanecigin

gönderilmesi.8. Lantanyum (89La) elementinden sonra gelen ve 5f

orbitallerinin dolmasiyla olusan 14 element. 9. Bir çözeltide iki tuzun etkilesimi veya sicaklik degisiminin

çözünürlüge etkisi sonucu çözünmeyen kati bir bilesiginolusmasi.

10. Maddelerin özellikleri ile maddeler arasi etkilesimleriinceleyen bilim dali.

Yukaridan Asagiya1. Maddenin uzayda kapladigi bosluk. 2. Bir çözeltinin miktar olarak az bulunan bilesenleri4. Birim yüzeye uygulanan kuvvet6. 6,02•1023 adet tanecik, atom veya molekül. 7. Elementlerin elektron olarak bir degerlikten daha düsük

degerliklere geçmesi.

Page 49: inovatif kimya dergisi sayi 8

İNOVATİFKimya Dergisi49

Kimya DergisiİNOVATİF

Kimya BulmacasiB1 I L E S I K

A

Ç2 E K I R D3 E K

A A

D4 L L

U A5 I G

B6 O R A K A L S I T K7 A Y N A M A

L P

E I

H8 I D R A T R

I

I9 Z O T O N

Soldan Saga1. Iki ya da daha fazla cins elementin belirli oranlarda

birlesmesinden olusan saf madde. [BILESIK]

2. Atomun merkezinde proton, nötron gibi benzer atom altiparçaciklar içeren, oldukça küçük ve yogun, pozitif (+)yüklü bölge [ÇEKIRDEK]

6. Kalsiyum borat minerali [BORAKALSIT] 7. Bir sivinin buhar basincinin, ortam basincina esit olmasi.

[KAYNAMA]8. Kristal yapisinda belirli miktarlarda su molekülü içeren

bilesiklerdir. [HIDRAT] 9. Nötron sayilari ayni proton sayilari farkli olan atomlar

[IZOTON]

Yukaridan Asagiya1. Fenol “C6H5-OH” + formaldehit “CH2=O” in

polimerizasyonundan olusan reçineler. [BAKALIT] 3. Bir ortamda enerji tasiyan egilim [DALGA] 4. Atomlarin bilesik olustururken elektron alarak ya da

vererek en dis enerji seviyelerindeki toplam elektronsayisinin helyum gibi 2 olmasi hâlidir [DUBLET]

5. Asetil salisilik asit [ASPIRIN]

Geçen Ayın Çözümü

Page 50: inovatif kimya dergisi sayi 8

Kimya DergisiİNOVATİF

Bende Yazmak İstiyorumDergide bende yazmak istiyorum benim de yazılarım olsun diyorsanız.

***Yazacağınız konuyu belirleyin. (Kimya içeriği olan herhangi bir konu olabilir) Örnek: Polimerden ya da organikten bir konu ya da sanayide gördüğünüz bir şey ile ilgili bir konu. Kendi cümleleriniz ile olması şart. Alıntı alıyorsanız kesinlikle kaynak belirtmelisiniz.

***Konuda kullanılan resimlerin kaynakları belirtilmeli.

***Yazılar kesinlikle facebook üzerinden bizlere gönderilmemeli. Çünkü bu oldukça işimizi zor-laştırıyor. Yazılar [email protected] adresine gönderilmeli.

***Dergi editörlerimiz olan Ayşe Emir, Caner Kavraz arkadaşlarımıza ulaşması gerekmektedir.

***Yazıları gönderdikten sonra kendiniz ile ilgili bilgileri de mail ile bize göndermelisiniz. Yoksa yazınız yayınlanmayacaktır.

***Ad Soyad Ulaşılabilecek Mail Adresi(Hızlı ulaşılabilecek sık kullanılan bir mail olmalı) Bitirdiğiniz ya da okumakta olduğunuz Üniversite İsmi Çalışıyor iseniz çalıştığınız kurumdaki pozisyonunuz. Dergiye koyabileceğimiz türden bir profil resminiz.

***Nisan 2014 ayı sayısı için yazılarınızın son teslim tarihi. 20 Mart 2014 dür. Her ayın son yazım tarihi 20. de bitecektir. 20. den sonra göndereceğiniz yazılar Bir sonraki ay yayınlanacaktır.

***Ve son olarak kopyala-yapıştır ile yazıyı ben yazdım gönderiyorum derseniz yazınız kesinlikle yayınlanmaz. Bu şekilde yazı olmaz. Böyle uyanıklık yapıp kolaya kaçmak fark edilmeyecek bir şey değil. Sonuçta yazılarınızı okunuyor araştırılıyor. Bir şeylere emek verip orjinal şeyler çıkarırsanız rağbet görürsünüz. Lütfen bu konulara dikkat edelim.

***Yazılarınızı word dosyası halinde maile atacaksınız. Resimleriniz varsa da konu içinde aralarda en az bir tane resim olsun. Fikir düşünce tarzı kimya sektöründe sorun yazıları çözüm yazılarında olmayabilir ama diğer konularda en az bir tane olmalı çünkü görsellik yazıya çok şey katıyor.

***Şimdilik aklımıza gelenler bunlar sorun olursa eklemeler-çıkarmalar yaparız.

***İnovatif Kimya Dergisi gönderdiğiniz yazıların yayınlanıp yayınlanmaması hakkını elinde tutar.