Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

58
Kimya Dergisi İNOVATİF Kimya Dergisi YIL:3 SAYI:28 KASIM 2015 DNA ONARIMI ÖLDÜKTEN SONRA VÜCUDUMUZDA NELER OLUYOR? NOBEL KİMYA ÖDÜLÜ’NÜ AZİZ SANCAR KAZANDI BİLİM İNSANLARI POLİMERDEN KALP YAPTI pH METRE İPUÇLARI ELEKTROKİMYASAL BİYOSENSÖRLER HİSLERİ ALGILAYAN PLASTİK DERİ ÜRETİLDİ NANOSENSÖR VE BİZLERE FAYDALARI BORLA ÇALIŞAN İNSANSIZ HAVA ARAÇLARI PLASTİK MALZEMELERLE ÜRETİLEN OTOMOBİLLER DAHA ÇEVRECİ YÜZDE 99.99’U HAVA OLAN DÜNYANIN EN HAFİF METALİ MİCROLATTİCE PETROL VE GAZDA SENTETİK ÜRETİM FALLİNG NUMBER ANALİZİ DENİZ SUYUNU İÇME SUYUNA DÖNÜŞTÜRMEDE YENİ YÖNTEM TÜRKİYE’ DE KİMYA BOR İHTİYACININ YARISINDAN FAZLASINI TÜRKİYE KARŞILIYOR

description

İnovatif Kimya Dergisi Sayı-28 Anlatılan Konu Başlıkları Öldükten Sonra Vücudumuzda Neler Oluyor? Keskin Sirke Küpüne Zarar pH Metre İpuçları DNA Onarımı Elektrokimyasal Biyosensörler Nanosensör ve Bizlere Faydaları Falling Number Analizi Türkiye’de KimyaAyın Web Sitesi, Kimya Sektöründen Haberler, Kimya Sözlüğü, Kimya Bulmacası ile Kükürt Elementiİyi okumalar dileriz.

Transcript of Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

Page 1: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

KimyaDergisi İNOVATİF

Kimya DergisiYIL:3 SAYI:28 KASIM 2015

DNA ONARIMI

ÖLDÜKTEN SONRAVÜCUDUMUZDA NELER OLUYOR?

NOBEL KİMYA ÖDÜLÜ’NÜ AZİZ SANCAR KAZANDI

BİLİM İNSANLARI POLİMERDEN KALP YAPTI

pH METRE İPUÇLARI

ELEKTROKİMYASAL BİYOSENSÖRLER

HİSLERİ ALGILAYAN PLASTİK DERİ ÜRETİLDİ

NANOSENSÖR VE BİZLERE FAYDALARI

BORLA ÇALIŞAN İNSANSIZ HAVA ARAÇLARI

PLASTİK MALZEMELERLE ÜRETİLEN OTOMOBİLLER DAHA ÇEVRECİ

YÜZDE 99.99’U HAVA OLAN DÜNYANIN EN HAFİF METALİ MİCROLATTİCE

PETROL VE GAZDA SENTETİK ÜRETİM

FALLİNG NUMBER ANALİZİ

DENİZ SUYUNU İÇME SUYUNADÖNÜŞTÜRMEDE YENİ YÖNTEM

TÜRKİYE’ DE KİMYA

BOR İHTİYACININ YARISINDANFAZLASINI TÜRKİYEKARŞILIYOR

Page 2: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

KURALLARIMIZ1. İnovatif Kimya Dergisi yazılarını herhangi birmakalenizde veya yazınızda kullanmak için yazısınıaldığınız kişiye mail atarak haber vermek, kullanmış olduğunuz yazıların kaynağını ise dergi olarak belirtmek durumundasınız.

2. Dergide yazılan yazıların sorumluluğu birinciderece yazara aittir. Bu konu hakkında bir sorunyaşıyorsanız ilk olarak yazara ulaşmalısınız.

3. Dergide yer alan bilgileri kullanarak başınıza gelebilecek felaketlerden ya da işlerden dergi sorumlu değildir.

4. Dergide yazarların kullanmış olduğu resimlerde, yazılarda kesinlikle kaynak belirtilmek zorundadır. Aksi durum olduğu zaman bunu yazarın kendisine ulaşarak sormalısınız. Çünkü bize yazı gönderen yazarlarımızdan ricamız telif haklarına riayet ederek fotoğrafları dökümanlarına eklemeleri. Buradan çıkacak problemlerden doğrudan yazarlar sorumludur. Dergi sorumlu değildir.

5. Dergide benim de yazım olsun diyen yazarlarımızvar ise yazılarınız için Yavuz Selim KART ile konuşabilirsiniz. Dergi ile iletişim kurmak için [email protected] adresinemail atabilirsiniz.

6. Dergimizde yayınlanmasını istediğiniz yazıları[email protected] mail adresinegöndermelisiniz. Bu mail adresine gönderdiğiniz yazılarda bir eksiklik var ise editör tarafından incelenecektir. Eksik kısımları var ise size geri dönüş yapılacaktır. Düzeltmeniz için tavsiyelerde bulunulacaktır. Lütfen geri dönüş yapılınca bunu

kendinizi küçümsemek olarak görmeyin. Amaç daha güzel bir yazı ve daha güzel bir dergi.

7. Tarafımıza çok yazı gelmediği takdirde her yazıyı yayımlamaya gayret edeceğiz lakin başkalarının yazılarını kendi yazmış gibi gönderenler, kaynaksız yazı gönderenler, çok kısa yazı göndenlerin yazılarını maalesef yayımlamayacağız.

8. Dergide dini ve siyasi içerikli yazılar yayımlanmaz. Herhangi bir dini grubu temsil eden ya da herhangi bir siyasi grubu temsil eden söz ve kelimeler yazınızda olursa dergi o kısımları değiştirmeniz konusunda sizi uyarır. Değiştirmezseniz dergi yayımlamama hakkını ya da yazının o kısmını değiştirme hakkını elinde tutar. Bu konuda son söz dergi yöneticisine aittir.

9. Bu dergide kimya ilmi üzerine okuyan, kimya ilmine meraklı, kimya ilmi ile ilgili araştırma yapmayı seven herkes yazabilir.

10. Dergi ekibimiz gönüllü kişilerden oluşmuştur. Bu dergi ilk kurulduğu zamandan beri böyledir. Dergi ekibinde olan herkes bu kuralı kabul etmiş sayılır. Gelen kişilere en başta bu kural söylenir. Görevini yapmayan, dergide anlaşmazlık çıkaran, huzur bozan, dergi yöneticisini dinlemeyen kişiler ekipten çıkarılır.

11. Dergi tasarım ve yönetiminden sorumlu kişi buraya ek maddeler koyup değiştirme yetkisinesahiptir.

12. Dergiyi okuyanlar ve dergi ekibi bu kuralları kabul etmiş sayılırlar.

http://www.inovatifkimyadergisi.com

https://www.facebook.com/InovatifKimyaDergisi

https://twitter.com/InovatifKimya

https://instagram.com/inovatifkimyadergisi

http://inovatifkimyadergisi-blog.blogspot.com.tr

https://www.youtube.com/channel/UCmIkYbQtd8LtCP6GVL0tVGQ

https://plus.google.com/+Inovatifkimyadergisi

https://www.linkedin.com/profile/view?id=AAIAABHWzAYBk8n_O2X-p0LJgn9bB-aLM6w0-3pwS

OS

YAL

ME

DYA

Page 3: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

Ekibimiz

YAVUZ SELİM KART HATİLE MOUMİNTSA

PELİN TANTOĞLU TUBA ÜNÜGÜL

KİMYA MÜHENDİSİ KİMYAKURUCU-YÖNETİCİ

KİMYAGER KİMYA MÜHENDİSİFACEBOOK EDİTÖRÜ

FACEBOOK EDİTÖRÜ

FACEBOOK EDİTÖRÜ

ELİF KOÇKİMYAGER

FACEBOOK EDİTÖRÜ

UTKU ARSLANKİMYAGER

FACEBOOK EDİTÖRÜ

MAHMUT ATASEVERBİYOKİMYAGER

FACEBOOK EDİTÖRÜ

SİZ DE EKİBİMİZE KATILIN

Page 4: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

EDİTÖRDEN

Merhabalar

Öncelikle bize olan ilginiz için çok teşekkür ediyoruz.

27 sayıdır yayın hayatına devam ettik. Bizlere okuyan, çalışan herkes yazı göndermeye devam ediyor.

Bu ay ülkemiz namına sevindirici bir gelişme oldu. Nobel ödülü alan hocamız bizlere gurur verdi. Nobel ödülünün kimya sektörüne ve kimyaya gönül vermiş kişilere örnek olmasını diliyorum.

Ülkemizde kimya sektörünün gelişmesi ülkemiz namına oldukça önemli. Bu kapsamda kimya sektöründe görev almayı düşünen öğrenci arkadaşlar sürekli çalışmalı. Siz ne kadar iyi olursanız sektöre de o yönde yön verirsiniz.

Bu ay birçok konuda yazı geldi. Birçok haber de ekledik. Derginin içeriğini de değiştirdik. Umarız beğenirsiniz.

Keyifli okumalar dileğimizle

Page 5: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

İÇİN

DE

KİL

ER

ÖLDÜKTEN SONRAVÜCUDUMUZDA NELER OLUYOR? 7

11

15

17

22

30

34

38

10

12

16

21

23

31

37

39

KİMYA SEKTÖRÜNÜN İHRACATI EYLÜLDE AZALDI

TAVUK TÜYÜNDEN HİDROJEN DEPOLAMA MALZEMESİ VE BİYODİZEL ÜRETME MAKİNESİNE ÖDÜL

ELEKTROKİMYASAL BİYOSENSÖRLER

SURİYELİ ÜNLÜ KİMYA PROFESÖRÜ ONLARCA PROJESIYLE TÜRKİYE’DE İŞSİZ

YÜZDE 99.99’U HAVA OLAN DÜNYANIN EN HAFİF METALİ MİCROLATTİCE

pH METRE İPUÇLARI

PETROL VE GAZDA SENTETİK ÜRETİM

HİDROJEN BAZLI PİL GELİŞTİRİLDİ

DNA ONARIMI

BORLA ÇALIŞAN İNSANSIZ HAVA ARAÇLARI

BİLİM İNSANLARI POLİMERDEN KALP YAPTI

KESKİN SİRKE KÜPÜNE ZARAR

PLASTİK MALZEMELERLE ÜRETİLEN OTOMOBİLLER DAHA ÇEVRECİ

NOBEL KİMYA ÖDÜLÜ’NÜ AZİZ SANCAR KAZANDI

NANOSENSÖR VE BİZLERE FAYDALARI

Page 6: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

İÇİN

DE

KİL

ER

HİSLERİ ALGILAYAN PLASTİK DERİ ÜRETİLDİ 42

44

47

50

52

54

56

43

46

48

51

53

55

57

KÜKÜRT

KPSS ÖABT 2015 KİMYA ORTALAMALARI

KİMYA SÖZLÜĞÜ

FALLİNG NUMBER ANALİZİ

KİMYA BULMACA

DENİZ SUYUNU İÇME SUYUNA DÖNÜŞTÜRMEDE YENİ YÖNTEM

BOR İHTİYACININ YARISINDANFAZLASINI TÜRKİYE KARŞILIYOR

AYIN WEB SİTESİ

TÜRKİYE’ DE KİMYA

YAZARIMIZ OLUN

JET YAKITININ PATLAMASINI AZALTAN KATKI MALZEMESİ GELİŞTİRİLDİ

KİMYA BULMACA ÇÖZÜMÜ

DÜNYA ÇİMENTO SEKTÖRÜNÜNYOL HARITASI TÜRKİYE’DE ÇİZİLDİ

Page 7: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

7

MOLEKÜLER BİYOLOJİ VE GENETİK

MUHAMMET MUSTAFA ÖZTÜRK

ÖĞRENCİ

ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ

[email protected]

7

ÖLDÜKTEN SONRA VÜCUDUMUZDA

NELER OLUYOR ?Bir dakika dur ve etrafına bak. Görmüş

olduğun her şey kimyasal maddelerden ibaret. Giydiğimiz kıyafet, yediğimiz yiyecek,

soluduğumuz hava, aldığımız ilaç ve yaşadığımız binalar kimyanın hayatımızda unutulamayacak bir parça olduğunu bir kez daha biz insanoğluna kanıtlıyor. Ne zaman bir elma yediğimizde, ellerimizi yıkadığımızda, araba kullandığımızda, müzik dinlediğimizde, ya da basit bir yürüyüş anımızda kimyayı kullanıyoruz. Uyuyorken bile , kimyasal reaksiyonlar durmaksızın vücudumuzun içinde devam ediyor. Kimya sadece laboratuvarda değil, her yerde. Toprakta, taşlarda, suda, bulutlarda ve içimizde...

Bu yazıda ise önce vücudumuzda meydana gelen

ölüm öncesini genel hatlarıyla bahsedip, ve sonra asıl merak edilen ölüm sonrası mükemmel kimyasal olaylari sizlerle paylaşmak istiyorum . Yetişkin bir insanın vücudundaki 100 trilyon hücre , her saat yaklaşık 150 kent trilyon amino asidi hata olmaksızın organize ederek protein zincirleri oluşturur. Amino asitler bulabildiği her yerde Nitrojen (N) ile birleşerek vücudumuzun kullanabileceği binlerce çeşit protein formatını alır. Bu kimyasal işlemin önemini , proteinlerin vücudumuzdaki her hücrenin bir parçası olduğunu düşündüğümüzde, daha iyi anlayabiliriz. Çoğu insanın hakkında çok bilgi sahibi olmadığı nitrojenin oksitlenmesiyle elde edilen , renksiz, zehirli bir gaz olarak tanımlanan Nitrik oksit (NO).

Page 8: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

8

Bir nitrojen ile bir oksijen atomunun bileşiminden meydana gelen bir moleküldür. Bilim adamların, yıllar süren yoğun çalışmalarının ardından Nitrik oksitin hücreler arası haberleşmede temel bir görev üstlendiğini ortaya çıkarmıştır. İnsan vücudunda doğal olarak üretilen bir hormon olan nitrik oksit, kimyasal bir habercidir. Vücudumuzdaki tüm sistemlerin (Sinir, dolaşım, savunma, solunum ve üreme sistemleri) hayati fonksiyonlarının düzenlenmesinde büyük bir role sahiptir.

Vücudumuzda 2 farklı solunum gerçekleşir : Oksijenli ve Oksijensiz Solunum.

Oksijenli solunum

( C6H12O6(Glikoz) + 6O2 (Oksijen) --> 6CO2(Karbondioksit)+ 6H20 (Su) + 38ATP )

Oksijensiz solunum

( C6H12O6 (Glikoz) + 6O2 (Oksijen)-->6CO2(Karbondioksit)+ 6H2O(Su) + 2ATP )

Akciğerlerimizde meydana gelmektedir. Bu kimyasal işlemin neden gerekli olduğu sorusuna yanıtımız ise fiziksel hareketlerimiz için enerji üretimi gereklidir ve gerekli enerji bu kimyasal işlem sırasında elde edilir. Bir bardağı kaldırırken kaslarımız yaklaşık 10

üzeri 20 enerji molekülü ( Adenozintrifosfat(ATP) ) harcanır ve çok daha fazlası da üretilir. Üstelik yaşadığımız her an , her hücremizde bu kimyasal tepkime sonucu ATP meydana gelmektedir.

Midemizde ve bağırsaklarımızda gerçekleşir . Bu kimyasal işlem önemlidir çünkü vücudumuzun güç

merkezidir. İnsan vücudunun canlılığının devamı için gerekli olan enerji bu reaksiyondan elde edilir.

Vücudumuzun en büyük organı ve bağımsız bir fabrika olarak nitelendirilen kimyasal tepkime uzmanı karaciğerde yaklaşık olarak 500 farklı kimyasal reaksiyon gerçekleşir. Kusursuzca gerçekleştirdiği tüm bu kimyasal tepkimelerden ötürü karaciğerin ayın elemanı ünvanını diğer organlara kaptırmadığına eminim.

Birkaç saniye içinde vücudun her milimetre karesinde kimyasal reaksiyonlar ara vermeden sürmektedir. Vereceğimiz son nefese kadar da bu reaksiyonlar kesintisiz devam eder. Peki ya sonra...

Page 9: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

9

Kalp artık kan pompalamayı bırakır, vücuttaki kan dolaşımı durur ve yer çekiminin etkisiyle , vücudumuzdaki kan aşağıya doğru çekilmeye başlar.Kan dolaşımının artık olmamasından dolayı vücut sıcaklığımızda giderek düşüş gerçekleşir. Nefes alışverişi durduğundan akciğerlere hava gitmez ve hücreler oksijensiz kalır. Bunun anlamı hücrenin kimyasal enerji için ürettiği ATP üretilemez ve hücre çalışamaz hale gelir. Diğer bir ifadeyle ölüm gerçekleşir . Şaşırtıcı bir şekilde hücreler bir süre daha yaşam mücadelesi vererek karbondioksit(CO2) üretimini sürdürürler. Fakat CO2 asidiktir ve üretilmeye başladığı andan itaberen hücrenin içerisindeki keseleri parçalar. Bu keseler hücreyi içeriden dışarıya doğru sindirmeye başlayan enzimler içerir. Bu olay hücrede besin dolu bir akışkan oluşmasına neden olur. Yaklaşık bir haftadan sonra bu besin maddeleri organ ve kasları eriterek yok eden bakteri ve mantarların oluşmasına sebep olur. Dekompansasyon süreci olarak adlandırılan bu süreçte üretilen kimyasal maddelerden bazıları gerçekten dayanılamayacak bir koku oluştururlar. İşte onlardan biri, Kadaverin ( NH2(CH2)5NH2) bedenin çürümesi sırasında meydana gelen keskin kokulu zehirli bir kimyasal maddedir. Bir diğeri ise , Putresin. Kadaverin ile kardeş olarak nitendirdiğim

putresin de bedenin çürümesiyle çoğalmaya başlar.Dokuları yok eden bu mikroplar 400 milyondan fazla kimyasal ve gaz üretirler . Bunlardan bazıları; Freon ( CHCIF2 ) : Günümüzde buzdolaplarında kullanılan soğutucu bir gazdır . Benzin : Güçlü bir yakıt bileşiğidir. Sülfür : Bataklık ve çürük yumurta gibi kokar. Karbon tetraklorür(CCl4) : Yangın söndürme tüplerinde ve kuru temizlemede kullanılan bir bileşikti, ta ki bilim insanları bu bileşiğin

yüksek miktarda zehirli olduğunu keşfedene kadar. Sona doğru

yaklaştıkça az da olsa kalan, vücudumuzdaki et parçaları böcekler ve kurtçuklar tarafından bitirilidikten sonra gördüğümüz tek şey

kemiklerdir artık. Zamanla kemik içinde bulunan proteinler

de bozulur ve geriye sadece kemik minerali olan Hidroksiapatit(

Ca₁₀(PO₄)₆(OH)₂ ) kalır. Dişlerin mine ve dentin tabakasında bulunan

ve doğada elmastan sonra bilinen en sert moleküldür. Bu mineral de sonunda toza dönüşür.

Ama endişelenmeyin daha bitmedi çünkü tüm bu besin maddeleri , kimyasallar ve hatta toz bile toprağı güçlendiren yaşamsal maddeleri sağlayarak bitkilerin filizlenmesine ve kendi yaşamımızın son bulmasıyla başlayan diğer yeni yaşamlara büyük bir olanak sunar . Vücudumuzda halen aralıksız süren kimyasal reaksiyonlar sona ermemişken bir teşekkür borçluyuz diye düşünüyorum.

Kaynaklar :

Chemistry for Changing Times - tenth edition - ( Sayfa 1 ) http://www.dailymail.co.uk/sciencetech/article-2811142/The-chemistry-DEATH-Watch-gruesome-chemical-processes-place-inside-body-die.htmlhttps://prezi.com/vszrvnw_z428/5-chemical-reactions-in-the-body/http://www.msxlabs.org/forum/kimya/175474-bilesikler-nitrik-oksit-molekulu-azot-oksit-azot-monoksit.html http://m.harunyahya.org/tr/works/8883/Vucudumuzun-icindeki-bagimsiz-fabrika-Karaciger https://www.youtube.com/watch?v=Km_CTI0LVSU https://www.youtube.com/watch?v=izpVOD5_n_Ihttp://www.yaratilisgercekleri.com/images/atoms.jpghttp://biyolojidunyasi.org/wp-content/uploads/2014/09/17786_ozenle_korunan_kale_insan_vucudu.jpg http://www.ozgurgaste.com/wp-content/uploads/2014/12/nab%C4%B1z.jpg

Page 10: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

10

HaberYabancı

HİDROJEN BAZLI PİL GELİŞTİRİLDİ

İngiliz enerji teknolojileri şirketi Intelligent Energy, akıllı telefonları bir hafta aralıksız işletebilen hidrojen bazlı pil geliştirdiğini açıkladı.

Şirket yetkilileri, yeni hidrojen bataryasını bir iPhone 6’nın içine yerleştirerek basına tanıttı.

Yeni bataryanın, telefonun görüntüsünü ya da ağırlığını fazla değiştirmediği, sadece rahat çalışabilmesi için telefona iki havalandırma deliğinin eklendiği gözlemlendi.

Hidrojen ve oksijeni oldukça küçük ve ince bir yakıt hücresinde birleştirip elektrik üreten pilin tek atığının düşük oranda ısı ve su olduğu açıklandı.

Şirket, bir-iki yıl içinde bu yeni pili ticari olarak üretip satmaya başlayacak.

Page 11: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

11

Ye

rli

Haber SURİYELİ ÜNLÜ KİMYA PROFESÖRÜ ONLARCA PROJESIYLE TÜRKİYE’DE

İŞSİZSuriye’de Arapların ‘Kimya Şeyhi’ diye isimlendirdiği kimya profesörü, iç savaş nedeniyle sığındığı Türkiye’de çalışacak üniversite bulamayınca işsiz kaldı.

İç savaş yaşanan Suriye’den kaçıp Türkiye’ye gelen 78 yaşındaki ünlü Kimya Profesörü Tarek İsmail Kakhia, çalışacak üniversite bulamayınca işsiz kaldı. Suriye’de Arapların Kimya Şeyhi diye isimlendirdiği Prof. Dr. Kakhia, iç savaş sonrası yaşadığı sıkıntıları İlke Haber Ajansına (İLKHA) anlattı.

Suriye’de iken Arap Eczaneler Baş Profesörü seçildi

Suriyeli profesörün projeleri ilgi çekici

Benden istifade edeceklerine kapının önüne koydular

Onlarca kitap yüzlerce ar-ge çalışmasına imza attı

Evli, 5 çocuk ve 17 torun sahibi olan Prof. Dr. Kakhia, savaşla birlikte ülkesinde her şeyini bırakarak Türkiye’ye sığındığını belirtti. Suriye’de iken All Baas Üniversitesi Kimya Fakültesinde 20 yılı aşkın dekanlık yaptığını ve 2001 yılında Arap

Eczaneler Baş Profesörü olarak seçildiği dile getiren Prof. Dr. Kakhia’nın “Susuz Tarım, Topraksız Tarım ve Deniz Suyu İle Tarım” gibi ilgi çeken onlarca projeye imza attığını ifade etti.

Çukurova’nın yüksek nemli bir bölge olduğunu, bu nemi kullanarak çok rahat tarımsal ürün elde edilebilecek bir proje geliştirdiğini belirten Kakhia, ayrıca topraksız ürün yetişmesini sağlayan bir projesinin de gelecekteki tarım çalışmalarına yön

verebileceğini vurguladı. Deniz kenarına ekilecek ve deniz suyu ile sulanabilecek özellikte bir bitki bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Kakhia, bu bitkiden şeker, nişasta ve yağ elde edilebildiğini vurguladı.

Çukurova Üniversitesi bünyesindeki Üniversite Sanayi Araştırma Merkezi’nde 5 yıl teknik danışmanlık yaptıktan sonra hiçbir hak tanınmadan maaşsız emekliye sevk edildiğini bu yüzden geçim sıkıntısı ile karşı karşıya kaldığını dile getiren Kakhia, “Ben böyle bir muameleyi hak etmedim” diyerek üzüntüsünü dile getirdi.

Adana’da üniversite tarafından açılan bir eğitim projesinde hocalık yaptığını, burada Türkiye genelinden gelen birçok ziraat mühendisine 4 ay boyunca eğitim verdiğini ifade eden Prof. Dr. Kakhia, “Devlet bana imkân sağlarsa bu tür eğitimlerde katkı sunmak isterim” dedi.

Kimya alanında organik asit, alkol ve gübre konularında 85 kitap yazan ve alanında bini aşkın ar-ge çalışmasına imza atan Prof. Dr. Kakhia, bilgi ve birikimlerini Türkiye üniversitelerinde öğrencilere aktarmak istediğini belirtti. Suriye’nin yanı sıra

Lübnan, Mısır gibi birçok Arap ülkesinde yaptığı çalışmalarda bulunduğunun altını çizen Kakhia, tecrübelerini üniversitelerde paylaşma arzusunda olduğunu söyledi.

Suriye’den gelenlerden istifade edilmeliTüm mal varlığını Suriye’de bıraktığını, bir maaşı ol-madığı için de maddi sıkıntılar çektiğini dile getiren Prof Dr. Kakhia, “Bizler Türkiye Hükümetinden aş istemiyoruz. Bize çalışabileceğimiz iş imkân-ları sunulsun. Suriye’den gelen 2 milyon insanın içerisinde çok nitelikli kişiler var. Bunların içinde profesör, hâkim, avukat, doktor, öğretmen olanlar var. Suriye’den gelenlerin meslekleri tespit edilip kabiliyetlerine göre değerlendirilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Bu birikimlerden Türkiye de isti-

fade edebilir. Bu Suriyeliler için de Türkiye için de kazanım olur.” şeklinde konuştu.Kendisinin üniversitelerde iş bulamadığı için Geçici Eğitim Merkezlerinde (Suriye Okulları) öğretmen-lik yapmak üzere başvurduğunu ifade eden Prof Dr. Kakhia, “En azından bu şekilde Suriyeli muhacirl-ere bir katkım olmasını ümit ediyorum. Yetkililere sizin aracılığınızla sesimi duyurmak istiyorum. Ben, birikimlerimi üniversitelerde aktarmak için hazırım.” dedi.

Page 12: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

12

KİMYA ÖĞRETMENLİĞİ

GÜLÜŞAN ELİKESİK

MEZUN

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

[email protected]

12

KESKİN SİRKEKÜPÜNE ZARAR

Biz, atasözleri ile büyümüş ve çocuklarımızı da yine atasözleri ile büyütecek olan bir toplumuz. Her gün kim bilir kaç defa çıkıyor

ağzımızdan kültürümüzün bu güzel cümleleri. “Ken-di düşen ağlamaz, kılıç kınını kesmez, sakla samanı gelir zamanı, dost acı söyler” ve diğerleri…

Ama bir kimya eğitmeni olarak en çok sevdiğim ve ders anlatırken de örnek verdiğim atasözlerinden biri “Keskin sirke küpüne zarar” atasözü. Sanırım çok sevme nedenim konuya dair bilimsel bir açıkla-ma olması.

Evet, atasözünde de ifade edildiği gibi keskin sirke gerçekten de küpüne (kabına) zarar veriyor.Önce, atasözünde geçen sirkeden bahsedelim biraz. Sirke bir asit türüdür. Hani şu halk arasında zaç yağı olarak bildiğimiz sülfürik asit ya da tuz ruhu diye adlandırdığımız hidroklorik asit gibi. “Ama nasıl olur? Biz bunları temizlikte kullanırken sirkeyi yemekte kullanyoruz!” dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız.

Latincede ekşi anlamına gelen asit, günlük yaşamımızda aldığımız birçok besin mad-desinde bulunmaktadır.

Limon (Sitrik Asit) Üzüm (Tartarik Asit)

Sirke (Asetik Asit) Elma (Malik Asit)

gibi birçok besin maddesinin ekşi tadı, içinde bulunan asitten kaynaklanmaktadır

Page 13: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

13

Ancak her asit, gıda maddesinde bulunur ve tadılabilir değildir. Nitrik asit (HNO₃), sülfürük asit (H₂SO₄) gibi asitler patlayıcı ve zehirlidir. Bu tip asitler çoğunlukla sanayide kullanılır.

Asitler genel olarak yakıcı, aşındırıcı ve tahriş edici maddelerdir. Bir asitin herhangi bir maddeyi aşındırması-tahriş etmesi o madde ile etkileşime (tepkimeye) girmesi demektir. Örneğin dişlerimizin zaman içerisinde çürümesi, gıda maddelerinin içinde bulunan asitler ile diş minesinin etkileşiminden kaynaklanmaktadır . Bunun için dişlerimizi düzenli olarak temizlememiz gerekiyor.

Bazı asitler ise bu kadar masum tepkimeler vermez; deriyle temas ettiğinde derideki proteinler ile reaksiyon veren ve deriyi parçalayan ve ya derideki su ile reksiyon verip deride yanma etkisi gösterebilen asitler de mevcut.

Peki bu tepkimeler neden oluyor?

Asitlerin tepkimelerini üç başlık altında toplayabiliriz.

1)Asitler; baz adı verilen bir grup bileşikle tepkime verirler. Bu tepkimelere aynı zamanda nötralleşme tepkimeleri de denir. Bu tepkimelerde genellikle su ve bir tuz çeşidi meydana gelir. Nötralleşme

tepkimesi denmesinin sebebi; reaksiyona giren asit ve bazın reaksiyon sonucunda asidik ve bazik özelliğini kaybetmesidir.

2) Magnezyum(Mg), çinko(Zn), lityum(Li), so-dyum(Na) gibi aktif metallerle tepkimeye girerler.

Tepkime sonucu hidrojen gazı( H₂) oluşur.

3) Gümüş(Ag), bakır(Cu), civa(Hg) gibi yarısoy metallerle raeksiyona girerler ve reksiyondan hidrojen gazı( H₂) açığa çıkar. Fakat bu tepkimenin

olabilmesi için asitin oksijen (O) içermesi gerekmektedir.

Yani bizim sirke neden küpüne zarar veriyor; zannediyorum anlaşıldı. Küpün yapımında yukarıdakileren biri kullanılmış

Page 14: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

14

Fakat atasözünde bahsi geçen sirke keskin olan sirke. Demek ki her sirke zarar verecek kadar tepkimeye girmiyor. Ya yok denecek kadar az tepkimeye giriyor ya da hiç reaksiyon vermiyor. Bu durum asitin kuvveti ve derişimi ile doğru orantılıdır. Asitin kuvvetli veya derişik olması ise içinde bulunduğu çözücüdeki iyonlaşma miktarı ile ilgilidir. Bir asit çözücüde (çözücü olarak genellikle su kullanılır) ne kadar çok çözünüyorsa o kadar kuvvetli, ne kadar çözünecek asit var ise o kadar derişik demektir. Başka bir deyişle, asitlik özelliğini gösterebildiği ölçüde kuvvetli veya derişiktir. Şu halde keskin sirkemiz ya çok kuvvetli bir asit ya da derişik.

Kimyada önemli bir bileşik sınıfını oluşturan asitler günlük yaşamımızda karşımıza çok çıkmalarının yanında yaşamsal faaliyetlerimiz için de gerekli maddelerdir. Örneğin mide özsuyunda sindirimi sağlayan hidroklorik asit (HCl) vardır. Daha da

önemlisi vücudumuzun en birinci (birinci ya da en önemli) maddesi olan proteinler aminoasitlerden oluşur. Hayatımızın içinde bu kadar var olan bir şeyin atasözünde yer almaması zaten imkânsızdı!

Kaynaklar :

Kaynak: Nusret Kavak, Ortaöğretim 10. Sınıf Ders Kitabı, Mega Yayıncılık, Ankara, 2014

Page 15: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

15

HaberYabancı

TAVUK TÜYÜNDEN HİDROJEN DEPOLAMA MALZEMESİ VE BİYODİZEL

ÜRETME MAKİNESİNE ÖDÜL

Aydan öğretmenin ödülüne konu olan proje ise “Tavuk

tüyünden hidrojen depolama malzemesi ve biyo-dizel üretme makinesi.” Proje, Google’a dünyanın dört bir yanından gönderilen projeler arasında ilk 20’ye girdi. Google diğer 20 projeden istediği gibi proje sahibi öğrenciler Anela Arifi ve Ilda İsmail’den danışman öğretmenleri Aydan Meydan’ı anlatma-larını istedi. Google diğer öğrencilerin sunumları ile birlikte yapılan değerlendirmeler sonucu 20 proje danışmanı içinde Aydan öğretmeni “İlham Veren En İyi Öğretmen” seçti.

Öğrencilerine ilham verdi

Bosna Hersek’te düzenlenen ‘Bosepo Proje Yarışması’na öğrencileri Anela Arifi ve Ilda İsmail ile katılan Aydan öğretmenin projeleri bir hayli ilginç. Proje, tavuk tüylerinden hidrojen depolama malzem-esi ve biyodizel üretmek için iki reaktörlü bir sistemi temel alıyor. Öğrencilerin, Aydan öğretmen ile bir-likte geliştirdiği bu proje, Google Science Fair 2015 elemelerinde ilk 20’ye girdi. Aynı zamanda Google, bu projelerin arkasındaki gizli kahramanları bulmak için “İlham Veren En İyi Öğretmen” dalında bir yarışma başlattı. Aydan öğretmen yarışmada ilham veren en iyi öğretmen seçildi. Ödülünü ise ABD’de San Francisco’da kendi öğrencilerinin elinden aldı. Bu başarı sayesinde Google okula 5000 dolar lego eğitim seti ve 10 bin dolar sınıf bursu verdi.

Ödülü, aynı özveriyi gösteren öğretmenler adına aldım

Aydan Meydan, öğretmen ve öğrencilerin ufkunu genişleten bu yarışma ile dünyanın birçok ülkesine proje yarışmalarına katılma şansı yakaladıklarını be-lirtti. Meydan, “Bu ödülü almam dünyanın çeşitli

yerlerindeki Türk okulları adına güzel bir adım. Bu özveriyi dünyanın dört bir yanındaki Türk okul-larındaki öğretmenler gösteriyor. Ben bu ödülü onlar adına aldım. Benden daha fazla en az benim kadar çabalıyorlar öğretmen arkadaşlarım, bunu söylemek istiyorum.” dedi.

İşin sırrı sevmek ve sabretmek

Mesleğin temel ilkesinin, öğretmenliği ve öğren-cileri sevmek olduğunu söyleyen Aydan öğretmen, mesleğine lisede karar vermiş. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra mesleğine Bosna Hersek’teki Türk kolejinde başlamış. Yedi yıla yakındır Bosna’da öğretmenlik yapan Aydan Mey-dan, “Yurtdışında öğretmen olmanın zorlukları olduğu gibi güzellikleri de var. Öğrencileri doğru yönlendirmek çok önemli, ‘neyi isterseniz yapabil-irsiniz, sadece isteyin’ demekti bizim yaptığımız.” diyor. Proje gruplarında sabır ve yol göstericiliğin önemine değinerek, “Öğrenciler işin arka tarafını göremeyebiliyorlar, ehemmiyetini anlayamaya-biliyorlar, onlara cesaret vermek ve yol göstermek, belki de örnek olmak gerekiyor. İkinci olarak da onları çok sevmek ve sabretmek gerekiyor.” ifade-lerini kullanıyor.

Ülkemizi tanıtmaktan başka yaptığımız bir şey yok

Türkiye’den gelen öğretmenlerin fedakarlıklarının insanların dilinde olduğunu da hatırlatıyor. Aydan öğretmen, “Biz de dünyanın dört bir yanına yayılan diğer öğretmenler gibi buraya ülkemizi, dilimizi ve kendimizi anlatmaya geldik. Yaptığımız tek şey ülkemizi ve insanlarımızı tanıtmak. Yaptığımız başka bir şey yok.” şeklinde konuşuyor.

Bosna Hersek’in Türk kolejinde matematik öğretmeni olarak çalışan Aksaraylı Aydan Meydan (28), Google tarafından dünyanın ilham veren en iyi eğitimcisi seçildi. Aydan öğretmen, “İlham Veren En İyi Öğretmen” dalında ilk kez ödülün verildiği Google Science Fair 2015 Bilim Olimpiyatları’nda öğrencileri Anela Arifi ve Ilda İsmail’in projesine verdiği destek ve gösterdiği özveriyle aday oldu. Aydan öğretmen, “Bu özveriyi dünyanın dört bir yanındaki Türk okullarındaki öğretmen arkadaşlarım gösteriyor. Ben onların adına bu ödülü aldım. İnşallah güzel kapılar açılmasına vesile olur.” dedi.

Page 16: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

16

HaberYe

rli

BORLA ÇALIŞAN İNSANSIZ HAVA ARAÇLARI

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alaboyun, borla çalışan insansız hava araçları projesinin test aşamasında olduğunu ve kasım ayına kadar tamamlanacağını açıkladı.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun, borla çalışan insansız hava araçları (İHA) üzerinde çalışıldığını, yapılan testlerde havada kalma süresinin yüzde 60’a varan oranda artırıldığını söyledi.

Alaboyun, AA’ya yaptığı açıklamada insansız hava araçlarında asıl hedefin havada kalma süresini üç katına çıkarabilmek olduğunu belirtti.

Alaboyun, 2013’te Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü Başkanlığı (BOREN) ve TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (TÜBİTAK MAM) işbirliğinde Bor ve Hidrojen Teknolojileri Yetkinlik Merkezi kurulduğunu anımsatarak, merkezde sunulan ilk projenin “İnsansız Hava Aracı (İHA) İçin Bor Temelli Hidrojen ve Yakıt Pili Sistemi Geliştirilmesi” olduğunu belirtti.

Alaboyun, “PEM tipi yakıt pillerinde bor kullanıldığı zaman, 3 saat havada kalabilen mini İHA’ların kapasiteleri yüzde 60’ın üzerinde artarak 5 saate kadar havada kalabiliyorlar” dedi.

Hedef Hava Kalma Süresini 3 Kat Arttırmak

Şu anda test aşamasında olan projenin kasım ayına kadar tamamlanacağı bilgisini veren Alaboyun, “İHA’larda kullanılan borlu yakıt miktarının artırılması ile uçuş süresi daha da artacak. Bizim asıl hedefimiz, havada kalma süresini 3 katına kadar çıkarabilmek. Pilot çalışmada, 5 saate varan havada kalma süresini 9 saate kadar çıkarabilmeyi amaçlıyoruz” diye konuştu.

Page 17: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

17

ELEKTRONİK HABERLEŞME MÜHENDİSİ

MERT ÖZTEKİN

MEZUN

IŞIK ÜNİVERSİTESİ

[email protected]

17

pH METRE İPUÇLARIpH Metrenizin Ömrünü Uzatmak Üzerine İpuçları

Laboratuvarda sıklıkla kullandığımız ve kullanımı çok pratik olan pH metrelerimizde uygun sonuçlara ulaşmak için bakıma ihtiyaç vardır. Uygun pH sonuçlarını bulmak özellikle üretim kısmında ve endüstiriyel uygulamalarda önem teşkil eder. Gıda , atık su , tarım , kaplama gibi farklı farklı sektörlerde ürünün kalite kontrolü ve verimlilik gibi yorumlarını yapabilmemiz için bize yol gösterir.

pH metre gibi laboratuvar cihazlarını kullanırken edindiğiniz doğru alışkanlıklar sizlere yol , su , elektrik olarak geri döneceğinden şüpheniz olmasın. Yazımızda pH elektrod bakımı , saklama koşulları ve kalibrasyon yaparken dikkat edilmesi gereken noktalara değineceğiz.

pH Elektrodu

pH elektrodunun sarf bir malzeme olduğunu belirtmekte fayda var. Zamanla elektrodunuzun eskisi kadar hızlı stabil olmadığını veya kalibrasyon yapsanızda bir türlü tekrarlanabilirlik sağlanamadığını görebilirsiniz. Bu durum

elektrodunuza yaptığınız bakım ve temizlik ile ertelenebilir. Aynı şekilde bakımsız probun kondisyonuna göre beklenenden daha erkende bozulması öngörülebilir.

Page 18: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

18

Kullandığınız pH elektrodunun kullanım kılavuzunda saklama bakım

koşulları ile ilgili kısım dikkatlice okumalı ve uygulanmalısınız.

(Aşağıda standart bir jel ph elektrodunun saklanması ve bakımı ile ilgili bilgilere yer

veriyoruz.)

Elektrodu nasıl saklamalı ve bakım yapmalı ?

Elektrodlar kırılabilir malzemelerdir. Saklama kutusunda, güvenilir bir yerde olması gerekir.

Elektrodunuzu herzaman ıslak tutun . Elektrodları saklama beherlerinin içinde 3 M KCl solüsyonları bulunur.

3 M KCl saklama solüsyonlarınızı arada yenileyin (her ay olabilir). Doldurduğunuz seviyenin probun ölçüm ucunu kapsadığından emin olunuz.

Farkında olmadan uzun süre kuru kalmış elektordu 1 gün suda bırakarak toparlanmasını sağlayabilirsiniz.

Elektrodun doldurma deliğinin parafin veya tıpası ile kapalı olduğundan emin olun. Elektrodunuzun içindeki KCl solüsyonu zamanla buharlaşabilir veya dökülebilir.

Elektrodunuzu yapışkanlık , kaplama yapıcı , kalıntı

bırakıcı bir ürünün içine daldırdıysanız çalışma biter bitmez temizleyin. Bol saf su ile durulayın. Çıkmadığı durumlarda ürünün cözücüsü yardımıyla probunuza zarar vermeyecek şekilde yıkayın. En son yine saf su ile durulayıp saklama koşullarına getirin. Mecbur kalmadıça elektrodu peçete veya bez ile silmeyiniz. Sadece hafif durulanabilir.Normal şartlarda ölçüm sonrası saf suya batırmanız yeterlidir.

Son çare olarak temizlemek için probunuzun üzerinde kaplama olduysa ve çıkmıyorsa 0.1 M HCl solüsyonunda 1 gece bekletebilirsiniz ve ılık suya deterjan ekleyip 30 dakika içinde bekletebilirsiniz. (Bu rutin olarak yapılması önerilmeyen bir yoldur ve yaptıktan sonra saf su ile durulamayı unutmayınız.)

Yukarıdaki temizlik aşamalarından sonra herzaman kalibrasyon yaparak çalışmalarınıza başlamanız gerekir.

Page 19: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

19

pHmetre Kalibrasyonu

Günümüzde pH elektrodları seri üretim olsalar bile her birinin karakteristik özellikleri belli seviyelerden sonra farklılık gösterir. Bu noktada değerleri belli olan ph solüsyonları ile phmetreye elektrodumuzu tanıtmak zorundayız. pH metre cihazı kalibrasyondan sonra probun algılama noktalarına göre kalibrasyon eğrisini kayıt edecektir ve ölçümlerimizde örneklerimizi yorumlayacaktır.

Aşağıda verilen bilgileri uygulamadan evvel cihaz üreticinizin kullanım kılavuzundaki bilgilerini okumanızı tavsiye ederiz. Kalibrasyon yöntemleri ve cihazların çalışma mantıkları farklılık gösterebilir.

Ön HazırlıkKalibrasyona başlamadan evvel , buffer (pH solüsyonu) solüsyonlarımızı hazırlamayalıyız. Genelde 4.00 , 7.00 ve 10.00 grubu solüsyonlar tercih edilir. Yapacağınız çalışmanın bazik veya asidik oluşuna göre asıl istenilen bölgedeki pH solüsyonun tercih edilmesi bizlere avantaj sağlar.

Düzgün bir kalibrasyon eğrisi elde edebilmemiz için en az 2 noktan kalibrasyonu tercih etmeliyiz. Günümüzde 4 veya 5 noktaya kadar kalibrasyon yapmamıza imkan sağlayan cihazlar var. Standart olan 2 veya 3 noktadan kalibrasyondur. Tek noktadan kalibrasyon , sadece eğri üzerindeki noktayı düzeltir bir eğri cizilmesi için yeterli değildir.

pH solüsyonlarını , pH probunun girebileceği ve ölçüm alabileceği bir behere koyun. Aynı şekilde yıkama aşaması için saf su dolu bir beherinizde

hazır bulunsun.

Günümüzde elektrodların üzerinde sıcaklık sensörü olanları , extra sıcaklık sensörü bağlananları veya sıcaklık sensörü olmayan phmetreler mevcuttur. pH değerlerini ölçerken sıcaklık parametresi de ölçümü etkileyen faktörler arasındadır. Bu yüzden ph solüsyonlarımızın oda sıcaklığında olduğundan emin olalım. Gerekiyorsa çalışmaya başlamadan evvel 30 dakkika hem pH metre probunun hemde solüsyonların sıcaklığının dengelenmesini bekleyelim.

(Sensörü olmayan cihazlarda sıcaklık doğrulaması yapılabilir. Bunun detayları için cihazınızın ayarları ile ilgil kısmı okuyunuz.)

Page 20: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

20

Elektrodunuzun ölçüm kısmının temiz olduğundan emin olun. Doldurma deliği kapağının açık olmasına dikkat edin. Bu size daha stabil sonuçları hızlı şekilde vermesine yardımcı olacaktır.

Son olarak pH solüsyonlarınızın kullanım tarihleri de kontrol edilmesi gereken parametrelerdendir. Bozuk solüsyonlar cihazınızın yanlış ölçüm almasına ve düşük kalitede kalibrasyon yapmasına neden olacaktır.

Kalibrasyon

Cihazınızın kalibrasyon yapımı ile ilgili kullanım kılavuzunu okumanızı tavsiye ederiz. (Bazı cihazlar daldırılan solüsyona göre otomatik algılar , bazı cihazlar ise belirli bir sırayı takip etmenizi ister. )

Probunuzu saf suya daldırıp , kağıt peçete ile hafif durulayın. (Çok fazla durulamanız statik elektrik nedeniyle ölçümlerde salınıma neden olabilir.)

Probunuzu pH solüsyonunuza daldırıp 1 – 3 dakika arası proba zarar vermeyecek şekilde karıştırınız.

Probunuzu stabil olması için hareket ettirmeden

solüsyonun içinde bekletiniz.

Bir sonraki solüsyona daldırmadan evvel tekrar saf suya daldırınız ve temizleme işlemini yapınız.

Nernst denklemine göre 25 C derecede kalibrasyon eğrisi 59.16 mV olmalıdır. (pH metre cihazlarının çoğunda mV’a göre eğriye bakma özelliği bulunmaktadır. Aynı zamanda bu değeri yüzdeye çevirerek ne kadar başarılı olduğunuzu göstermektedir. Normlara göre %95 lik bir kalibrasyon iyi seviyedir. %90-95 arası kabul edilebilir. %90 dan aşağısı ise probunuzun ömrünü tamamladığına veya kalibrasyon sıvılarınız ile ilgili bir problem olduğuna işarettir.)

Page 21: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

21

HaberYabancı

NOBEL KİMYA ÖDÜLÜ’NÜ AZİZ SANCAR KAZANDI

2015 Nobel Kimya Ödülü’ne Türk asıllı ABD vatandaşı Prof. Dr. Aziz Sancar, ABD’li Paul Modrich ve İsveçli Tomas Lindahl layık görüldü. Sancar, Lindahl ve Modrich; hücrelerin hasar gören

DNA’ları nasıl onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran araştırmaları sayesinde kazandı.

Nobel Komitesi tarafından yapılan açıklamada, insan DNA’sının her gün ultraviyole ışınlar, serbest radikaller ve diğer kanserojen maddeler nedeniyle zarar gördüğüne işaret edildi ve şöyle denildi:

“Ancak bu tür dış saldırılar olmadan da DNA molekülleri, kalıtımsal olarak değişken bir yapıya sahiptir. Hücrenin genomunda her gün çok sayıda değişiklik meydana gelir. Daha da ötesi insan vücudundaki hücreler her gün milyonlarca kez bölünür ve bu esnada DNA kopyalanır. DNA’nın kopyalanması sırasında bazı bozukluklar ortaya çıkar. Genetik materyalin tam bir kimyasal kaosa düşmemesinin nedeni, hiç durmadan DNA’yı izleyen ve meydana gelen hasarları onaran moleküler sistemler barındırmasıdır. 2015 Nobel Kimya Ödülü, bu onarım sistemlerinin nasıl işlediğini moleküler düzeyde gözler önüne seren çalışmalarıyla alanlarında çığır açan üç bilim adamına verilmiştir.”

İsveç Kraliyet Bilim Akademisi, ödüle layık görülen üç bilim insanını şöyle tanıttı:

“1970’lerin başlarında bilim adamları, DNA’nın

son derece istikrarlı bir molekül olduğuna inanıyordu ancak Lindahl, DNA’nın aslında yeryüzünde yaşamın gelişimini imkansız kılacak bir yavaşlıkta bozulduğunu ortaya çıkardı.

Öngörüsü, Lindahl’ın DNA’nın çökmesine sürekli engel olan moleküler bir makineyi

keşfetmesini sağladı. Aziz Sancar, hücrelerin ultraviyole ışınlarının DNA’da neden olduğu hasarı tamir etmek için kullandığı nükleotid eksizyon onarım mekanizmasının haritasını çıkardı. Paul Modrich de hücrelerin, hücre

bölünmesi esnasında DNA’nın kopyalanmasında ortaya çıkan

hataları nasıl düzelttiğini buldu.”

Mardin Doğumlu

Kuzey Carolina Üniversitesi’nde

öğretim üyesi olan Sancar, Mardin’in Savur İlçesinde, okuma yazma

bilmeyen ancak eğitime önem veren sekiz çocuklu bir anne-babanın çocuğu olarak doğdu.

İstanbul Tıp Fakültesi’ni bitiren Sancar, yurt dışında yaptığı çalışmalarla Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi’ne kabul edilen üç Türk’ten biri olmuştu.Ödülünü 10 Aralık’ta Alacak

Bu yılın başarılı isimleri Nobel Ödülü’nü Alfred Nobel’in ölüm yıldönümü olan 10 Aralık’ta teslim alacak. Ödül, 3 milyon İsveç kronu (Yaklaşık 2.8 milyon TL) tutarında.

2014 yılı Nobel Kimya Ödülü ‘nano dünyaya kapı aralayan’, ‘süper çözünürlüklü floresan mikroskobu’ geliştiren çalışmaları nedeniyle ABD’li kimyagerler Eric Betzig ve William E Moerner ile Alman kimyager Stefan W. Hell’e verilmişti.

Page 22: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

22

Ye

rli

Haber KİMYA SEKTÖRÜNÜN İHRACATI EYLÜLDE AZALDI

İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB), kimya sektörünün ihracatının eylülde yıllık yüzde 26,99 azalarak 1,1 milyar dolara gerilediğini bildirdi.

İKMİB’den yapılan açıklamaya göre, kimya sektörünün değer bazında ihracatı 2015’in eylül ayında, geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 26,99 azalarak 1 milyar 101 milyon 513,3 bin dolara indi.

Böylece sektörün ihracatı 2015’in ocak-eylül döneminde 11 milyar 597,5 milyon dolar oldu. Kimya sektörü 2014’ün ocak-eylül döneminde 13 milyar 432,7 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirmişti.

Kimya ihracatında miktar bazında ise artış sürerken, 2015’in ocak-eylül döneminde yapılan kimya ihracatı yıllık yüzde 13,3 yükselişle 12,5 milyon tona ulaştı.

Kimya sektörünün eylül ayında en fazla ihracat yaptığı ilk üç ülke Irak, Almanya ve Ürdün olarak kayıtlara geçti. Bu dönemde Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, İtalya, İran, Yunanistan, Romanya ve İngiltere de en fazla ihracat yapılan diğer ülkeler olarak öne çıktı.

Sektörün ocak-eylül döneminde ülkelere gerçekleştirdiği ihracat rakamlarına bakıldığında ise Mısır, Irak ve Almanya’nın başı çektiği görüldü.

Açıklamada görüşlerine yer verilen İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, eylül ayında kimya ihracatının değer bazında yüzde 26,99 düştüğüne işaret ederek, “Geride bıraktığımız ayda uzun bayram tatilinin de etkisiyle üretim ve ihracatta aksaklıklar yaşandı” ifadelerini kullandı.

Kimya ihracatının miktar bazında artmaya devam ettiğini vurgulayan Akyüz, diğer sektörlerde de artış bulunduğunu dile getirdi.

Akyüz, yeni ihracat modelleri üzerine çalıştıkları bilgisini vererek, şunları kaydetti:

“Emtia fiyatları ve kur oranlarından dolayı düşme hissediyoruz. Ülke olarak zorlu ve yoğun bir gündeme sahibiz. Ümidimiz; kısa zamanda bu ortamın farklı bir noktaya gelmesi. Kimya sektörü olarak hem dış ticaret açığımızı düşürecek hem de ihracat performansımızı yükseltecek önlemleri almaya devam edeceğiz. İnovasyon, Ar-Ge, tasarım ve markalaşma yine odağımızda olmak üzere yeni ihracat modelleri üzerinde çalışmalarımız sürüyor.”

Page 23: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

23

KİMYA MÜHENDİSİ

YAVUZ SELİM KART

MEZUN

CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ

[email protected]

23

DNA ONARIMIMerhaba İnovatif Kimya Dergisi

Okuyucuları. Bu sayıda sizler için DNA Onarımı konusunu ele almaya çalışacağım.

DNA nedir, DNA Onarımı nedir, ne işe yarar, kazanımları nelerdir vb gibi konular temel içeriğimiz

olacak. Yakın zamanda ülkemizde yetişmiş Prof. Dr. Aziz Sancar Hocamızın ödül almasının konuya olan ilgiyi artıracağını düşünüyorum.

DNA nedir?

Şekil 1 : DNA’nın genel yapısı

Deoksiribonükleik asit veya kısaca DNA, tüm organizmalar ve bazı virüslerin canlılık işlevleri ve biyolojik gelişmeleri için gerekli olan genetik talimatları taşıyan bir nükleik asittir. DNA, birbirine zıt, iki sarmaldan (zincir) oluşan sağlam bir

moleküldür. Her bir sarmal boyunca şeker ve fosfatı birlikte tutan kovalent bağlar vardır ve DNA'nın karşılıklı iki sarmalı birbirine hidrojen bağları ile bağlıdır.

Page 24: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

24

DNA’nın görevi nedir?DNA'nın başlıca rolü bilginin uzun süreli saklanmasıdır. Protein ve RNA gibi hücrenin diğer bileşenlerinin inşası için gerekli olan bilgileri içermesinden dolayı DNA; bir kalıp, şablon veya reçeteye benzetilir. Bu genetik bilgileri içeren DNA

parçaları gen olarak adlandırılır. Ama başka DNA dizilerinin yapısal işlevleri vardır (kromozomların şeklini belirlemek gibi), diğerleri ise bu genetik bilginin ne şekilde (hangi hücrelerde, hangi şartlarda) kullanılacağının düzenlenmesine yararlar.

DNA’nın kimyasal yapısı nasıldır?DNA (Deoksiribo nükleik asit); karbon, hidrojen, oksijen, azot, fosfat atomlarından oluşan ve hücrenin bütün hayati fonksiyonlarında rol alan dev bir moleküldür. İnsana ait bir DNA molekülünde bu atomlardan milyarlarca bulunur ve her insanda kişinin kendisine özel bir biçimde düzenlenmiştir. DNA, bu molekülün kimyasal yapısını ifade eden deoksiribo (D), nükleik (N), asit (A) kelimelerinin kısa yazılımıdır. Kimyasal olarak DNA, nükleotit olarak adlandırılan basit birimlerden oluşan iki uzun polimerden oluşur. Bu polimerlerin omurgaları,

ester bağları ile birbirine bağlanmış şeker ve fosfat gruplarından meydana gelir. Bu iki iplik birbirlerine ters yönde uzanırlar. Her bir şeker grubuna baz olarak adlandırılan dört tip molekülden biri bağlıdır. DNA'nın omurgası boyunca bu bazların oluşturduğu dizi, genetik bilgiyi kodlar. Protein sentezi sırasında bu bilgi, genetik kod aracılığıyla okununca proteinlerin amino asit dizisini belirler. Bu süreç sırasında DNA'daki bilgi, DNA'ya benzer yapıya sahip başka bir nükleik asit olan RNA'ya kopyalanır.

1-Guanin

Guanin veya (2-amino-6-hidroksipürin) DNA ve RNA nükleik asitlerinde bulunan , diğerleri sitozin, timin, adenin ve urasil olmak üzere beş asıl azotlu bazdan biridir. C5H5N5O formullü bir pürin türevi olan guanin, Watson-Crick baz eşleşmesinde sitozin ile 3'lü hidrojen bağı kurar. Çift bağlarla eşlenmiş bir pirimidin-imidiazol çember sistemi içerir ve doymamış bi-siklik hali düzlemseldir. Guanin nükleotitine guanozin denir.

2-SitozinSitozin (C) (2-oksi-4-aminopirimidin ya da 4-amino-2(1H)-pirimidinon) guanin, adenin ve timin (RNA'da urasil) ile beraber DNA ve RNA'daki temel azotlu bazlardan biridir. Kimyasal formülü C4H5N3O'dur. Bir heterosiklik aromatik halka ve iki substituentten (4. pozisyona bağlanmış bir amin ve 2. pozisyona bağlanmış keton) oluşan bir pirimidin türevidir. Sitozin'in nükleosidi sitidin'dir ve Watson-Crick baz eşleşmesine göre guanin ile 3 hidrojen bağı ile bağlanmış baz çifti kurar.

Page 25: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

25

3-Adenin

Adenin, toplam iki tane olan pürin bazlarından biridir. Purin sınıfı organik bir bileşik. Canlı hücrelerin temel bileşeni. Adeninin kimyasal formülü C5H5N5'tir. DNA ve RNA nükleik asitlerinin nükleotidlerinde bulunur. Adenin, DNA'da timine, RNA'da ise urasile hidrojen bağlarıyla bağlanarak içinde bulunduğu nükleik asidin yapısını sabitleştirir.

4-TiminTimin (C5H6N2O2, 2-oksi-4-oksi-5-metilpirimidin, 2,4-dioksi-5-metilpirimidin, 5-metilurasil), DNA'daki nükleik asitlerin bazlarından birisidir. Adenin ile bir baz çifti oluşturabilir. Adenin ile aralarında 2 adet zayıf Hidrojen bağı bulunur.

DNA onarımı nedir?

DNA’nın yapısı neden değişir?

DNA onarımı, DNA moleküllerindeki hataları onarım mekanizmalarını tanımlamak için

kullanılan bir terimdir.

Bir canlıya ait tüm genetik bilgiyi taşıyan DNA molekülü doğal olarak veya çevresel faktörlerin etkisiyle sürekli hasara maruz kalmaktadır. İnsan hücrelerinde metabolik aktiviteler ve çevresel faktörler (UV ışığı gibi) sonucu günde 1 milyon hücrenin zarar görmesi olasıdır. Bu etkenler, DNA'nın yapısını ve dahası diğer nesillere aktarılan

genetik bilgiyi değiştirebilirler. Bu değişimler yararlı olabileceği gibi, ölümcül sonuçlara neden olabilecek kadar da zararlı olabilir. Bu yüzden, bütün canlı hücreleri, evrim süreçleri boyunca nesillere değişmeden aktarılması gereken DNA molekülünü koruma mekanizmaları geliştirmişlerdir.

Page 26: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

26

DNA’nın yapısındaki değişiklikler sonucu ne olur?Küçük hasarlar çoğunlukla DNA onarım sistem-leri tarafından onarılır. Yüksek düzeydeki hasarlar apoptozisi uyararak "hücre ölümüne" yol açar. Böylelikle organizma kendini korumuş olur. Orta derecedeki hasarların birikimi ise mutasyonlara neden olur. Hücre tüm bu DNA hasarlarına farklı metabolik yollar ile cevap verir. Ağır DNA hasarları

hücrenin apoptozis yolunu aktive ederek hücreyi ölüme götürür. Hücre, DNA hasarlarını "DNA tamir mekanizmaları" ile tamir edebilir. DNA hasarı ikil-eşme sırasında tamir edilemezse mutasyona ve sonuç olarak genomik kararsızlığa, kanser ve yaşlanmaya neden olur.

DNA hasarları nelerdir?DNA'nın yapısında hasara sebep olabilen fizikî ve kimyevî faktörlere "mutagen" denir. Mutagenler hem iç (normal metabolizma sırasında oluşan yan ürünler, serbest kökler vb. gibi) hem de dış (ultravi-yole ışınları, bazı zehirli kimyevî gıda maddeleri vb. gibi) kaynaklı olabilir. Ayrıca DNA hücre bölünmesi sırasında kendisini sentezlerken de zarar görebilir. Enzim sentezlerinde hatalar veya nükleotidlerin normalde olması gereken yerin dışındaki bir yere eklenmesi görülebilir. İlmî çalışmalara göre, çevre

faktörleri veya hücre içerisindeki normal metabo-lizma sırasında oluşan DNA hasarı, bir günde bir hücrede 1.000'den 1.000.000'a kadar olan miktarlar-da görülebilir. Bu, insan genindeki 6 milyar bazın (3 milyar baz çifti) sadece % 0.000165'ini oluştururken, önemli genlerdeki (meselâ tümör bastırıcı geni) tamir edilmemiş hasarlar, hücrenin faaliyetlerini ye-rine getirmesine engel olur ve kanser riskini önemli ölçüde artırır.

DNA hasarları aşağıdaki gibidir. Baz kaybıBaz modifikasyonları •Deaminasyon •Kimyasal modifikasyon •Işık hasarı (UV)

Replikasyon hatalarıZincirler arası çapraz bağlantılarıDNA-protein çapraz bağlantılarıZincir kırıkları

Şekil 2 : DNA Hasarları

Page 27: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

27

DNA tamir mekanizmaları nelerdir?Direkt tamir mekanizmaları

1-Fotoreaktivasyon2-O6-Metilguanin Tamir3-Basit Tek Zincir Kırıklarının Ligasyonu

Kesip-Çıkarma Tamirleri(Ekzisyon)

1-Baz eksizyon tamiri (BER)2-Nükleotid Eksizyon Tamiri (NER) 2.1- Nükleotid eksizyon tamir genleri 2.2- Nükleotid eksizyon tamir mekanizması 2.3- Transkripsiyona kenetlenmiş tamir mekanizması3-Mismatch (yanlış eşleşme) eksizyon tamiri (MER)

Rekombinasyonal tamirSOS tamiriÇift zincir kırıklarının tamiri 1-NHEJ 2-Homolog rekombinasyon 3-Homolog olmayan rekombinasyon - NHEJ

DNA'ya zarar verebilecek çok sayıda iç ve dış faktör olmasına rağmen, aslında bu arızalar çok az ortaya çıkar, büyük bir kısmı da bu süreci tamamen geriye çevirecek DNA tamir mekanizması ile zararsız hâle getirilir. DNA'da hasar oluşuruz oluşmaz, sensor (alıcı) proteinler tarafından akıllı bir beyin varmış gibi (!) idrak edilir. Bu sensor proteinler herhangi bir çıkıntı veya kırık var mı diye DNA'yı sürekli

tarar. Hasar tespit edilir edilmez, bu proteinler arızalı bölgeyi etiketler ve DNA tamiri başlatılır. Hasara karşı ikinci bir tedbir ise, DNA hasar kontrol noktası denen bir mekanizma vasıtasıyla sağlanır (Şekil–2). Bu mekanizma aktive edildikten sonra hücre bölünmesi ertelenir veya değişikliğin yeni hücreye geçmesini engellemek maksadıyla durdurulur.

Şekil 3 : DNA Hasarları Tamiri

Page 28: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

28

Hasar, DNA zincirlerinin bazen sadece birinde, bazen de ikisinde birden oluşabilir. Hasarın nerede ve nasıl ortaya çıktığına bağlı olarak, farklı türdeki DNA hasarlarına karşı farklı DNA tamir sistemleri vardır. Şekil–4'de orijinal, sağlam DNA ile hasarlı DNA arasındaki farkı görebiliriz. Ayrıca farklı kusurların tamirinden mesul DNA tamir sistemleri de yine Şekil–4'de gösterilmiştir. Bugüne kadar, DNA'da oluşan hasarları tamir eden yaklaşık 150 kadar gen ortaya çıkarılmıştır. Bu sayı, toplam

gen sayımızın (~30.000: Gen Haritası Projesi Konsorsiyumu'nun tahminine göre) çok küçük bir kısmını teşkil eder. Buna bağlı olarak, son yıllardaki çalışmalar hususi bir DNA tamir tipi için önemli olan genlerin, aslında farklı tamir sistemleri için de gerekli olduğunu göstermeye başlamıştır. DNA'nın karşılaştığı çok sayıdaki zorluklara karşılık bu kadar az sayıda gen ile DNA tamiri görevinin mükemmel bir şekilde yürütülmesi sistemin mükemmelliğini göstermektedir.

Şekil 4 : Sağlam DNA ile hasarlı DNA arasındaki fark

Page 29: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

29

DNA hasar nispeti hücrenin tamir kapasitesini aşarsa, hasarların birikimi hücrede fonksiyon bozukluklarına yol açar ve erken yaşlılığa bile sebep olabilir. Biyolojik olarak, yaşlanma hücre bölünmesinin durması neticesinde oluşan ve geri dönüşü olmayan bir durumdur; DNA uçlarının (telomer) kısalmasına karşı aslında korucuyu bir tedbirdir. Hücredeki yaşlanma, hücrenin fizikî varlığının organizma için gerekli olduğu durumlarda "apoptosis"e fonksiyonel bir alternatif olarak hizmet görür. Böylelikle yaşlanma bir yerde, hasarlı DNA'ya

sahip hücreyi yanlış bölünmeden koruyan son karakol mekanizması olarak hizmet eder.

Diğer bir taraftan DNA tamir mekanizmasının çok iyi çalıştığı canlılar da mevcuttur. Bunlardan biri olan, "Deinococcus radioduran"lar araştırmacılar için cazibe unsuru olagelmiş bugüne kadar bilinen radyasyona en dayanıklı mikroorganizmalardır. Bu mikroorganizmalar, gelişmiş DNA tamiri sayesinde radyoaktiviteye karşı olağanüstü bir dayanıklılık gösterir.

Şekil 5 : DNA’nın Onarımı Süreci

DNA tamir mekanizmalarının faydası nedir?DNA'da çeşitli faktörlere bağlı olarak hasarlar ve kusurlar ortaya çıkmasaydı veya hiçbir tamir meka-nizması olmasaydı ne olurdu?

Ekosistemdeki dengeye aykırı olurdu. DNA hep düzgün çalıştırılsa ve hasar meydana gelmese, yaşlılık ve ölüm olmazdı. Yeryüzünde kaos ve kirli-lik oluşur, ekosistem ölümsüz canlıları beslemeye

yetmezdi. Aksine tamir mekanizması olmasaydı bu durumda da hastalıklar, anomaliler ve ölümler çok çok fazla olurdu. DNA tamir mekanizmalarının her geçen gün ay-dınlatılması neticesinde gelecekte kanser gibi çözümü zor olan hastalıklar tedavi edilecektir. İlaç ve kemoterapi yönteminin yerini bu yöntem alacaktır.

Kaynaklar :https://tr.wikipedia.org/ DNA_onar%C4%B1m%C4%B1 , DNA, Timin , Guanin , Adenin , Sitozinhttp://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/mucizevi-mekanizma-dna-tamiri.htmlhttp://www.hyahya.org/tr/Kitaplar/4141/darwin-dnayi-bilseydi/chapter/1145http://docplayer.biz.tr/200409-Dna-tamir-mekanizmalari-prof-dr-filiz-ozbas-gerceker.htmlhttp://www.harbiforum.net/konu/adenin-nedir.142519/

Page 30: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

30

HaberYabancı

YÜZDE 99.99’U HAVA OLAN DÜNYANIN EN HAFİF METALİ

MİCROLATTİCE3D açık hücresel polimer yapısı ve içi boş küçük metalik tüpler kullanılarak geliştirilen Microlattice, %99.99’u hava olan bir metal.

Metal deyince herkesin aklına doğal olarak sert ve ağır bir madde gelir. Fakat bilim ve teknoloji bir araya geldiğinde metalin bir strafordan (strafor, ham petrolün yağından elde edilen, plastik sınıfında yer alan, genellikle beyaz renkte termoplastik sentetik bir malzemedir. hani kutu içerisinde bulunan elektronik cihazların korunduğu bir malzeme var ya, işte o) 100 kat daha hafif hale getirildiği günleri görebiliyoruz.

HRL laboratuvarlarında araştırma görevlisi olan Sophia Yang, Microlattice ismindeki bu maddeyle ilgili sıra dışı bir vaatte bulunuyor. Microlatice ile sarılmış bir yumurtanın, 25 katlı bir binanın en tepesinden düşse bile etkilenmeyeceğini belirten Yang, yumurtanın deforme olmadan formunu korumaya devam edeceğini söylüyor.

Dr. Tobias Schaedler ise bundan daha iyi yapabilecekleri şeyin, insan saçından 1000 kat daha ince olacak şekilde içerisi boş tüplerden oluşan kafes üretmek olduğunu söylüyor. Schaedler, bu aerojel ve metalik köpüklerden oluşan Microlattice’in rastgele hücresel bir yapıya sahip olmasından dolayı daha az enerji emici ve güçlü olduğunu belirtti.

Page 31: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

31

HaberYe

rli PLASTİK MALZEMELERLE

ÜRETİLEN OTOMOBİLLER DAHA ÇEVRECİ

Ünlü bir otomotiv firmasının karbon emisyonu konusunda gündeme gelmesi ile dünya bir kez daha küresel ısınmanın ana etkenlerinden biri olan otomobillerin karbon salımıyla ilgili tartışma sürecini yaşıyor.

Bilimsel verilere göre taşıt araçlarında kullanılan plastik malzemeler, sağladıkları avantajlarla yakıt tasarrufu sağlıyor ve daha verimli araçların ortaya çıkmasını sağlıyor.

PAGDER (Plastik Sanayicileri Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Reha Gür, 2020’ye kadar plastikler sayesinde otomobillerin ağırlığının yarı yarıya azalacağını belirterek, “Günümüz binek otomobilleri plastik malzemeler yerine muadilleriyle üretilmiş olsaydı 300 kg. daha ağır olacaktı. Bu malzemelerin yerine plastik kullanıldığı için her 100 kilometrede yarım litre yakıt tasarrufu sağlanıyor. Esas iyi haber ise; taşıt araçları ağırlığında her yüzde 20 ağırlık azalması ve kilometre başına 10-12 gram karbondioksit salımını azaltıyor olması demek… Karbon salımı için çözüm aranıyorsa, plastik ve plastik teknolojileri en önemli çözüm. Gün, yerli üretime de destek verebilmek için ülkemizde yerleşik otomobil üreticilerinin bizlerle daha sıkı ilişkide olması günüdür. Vakit kaybetmeden birlikte çalışmalı ve sektörlerin yaratacağı sinerjiden ülke olarak daha çok yararlanmalıyız” dedi.Dünya ölçeğinde küresel ısınmaya yönelik çabalar yoğunlaşırken, yoğun taşıt aracı kullanılan ülkelerde toplam karbon salımının yüzde 77’sini oluşturan taşıt araçları, dünyaca ünlü bir otomobil firmasının yaşadıkları ile tekrar gündeme gelerek tartışma başlattı.

Gündemi değerlendiren PAGDER (Plastik Sanayicileri Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Reha Gür, bütün dünyanın karbon salımını azaltma ve yakıt tasarrufu için otomobillerde plastik malzeme kullanımını artırmanın yollarını

aradığını vurgulayarak, “Sağlanacak tasarrufun ölçüsü çok büyük. Akılcı davranan her ülke başta taşıt araçları olmak üzere plastik malzemelerin kullanımını yaygınlaştırmak için elinden geleni yapıyor. Öyle ki, şu anda otomobillerin toplam ağırlığının yüzde 15’ine kadar kullanılan plastik malzemelerin oranının hızla artacağı ve 2020’li yıllardan itibaren otomotiv ürünlerinin ağırlığının düşerek bugünkü ağırlığın yüzde 50’sine kadar gerileyeceği tahmin ediliyor. Plastiklerin üretimi sırasında muadillerine göre daha az karbon salımı gerçekleştiğini de hesapladığınızda sağlanacak avantaj çok daha büyük” dedi.

Bilimsel çalışmalar otomotiv sektöründe plastiğin ön plana çıkacağını ortaya koyuyor!

Amerikan Kimya Kurulu’nun yayınladığı çalışmayı da hatırlatan Reha Gür, hali hazırda taşıt araçlarının ağırlığının yüzde 15’ine kadar kısmında plastik kullanıldığını, bunun kısa süre içinde önce yüzde 20’lere, 2020’li yıllardan itibaren de hızla artarak yüzde 50’lere ulaşacağı tahmininin önem taşıdığına dikkat çekti.

Reha Gür, “Bunun ana nedenlerinden biri, plastik malzemelerin otomobilin şasi dahil ana ağırlığını oluşturan parçalarının üretiminde kullanılmasına yönelik yapılan AR-GE çalışmalarının hızla sonuçlanmaya başlaması oldu. Taşıt araçlarına göre farklılıklar gösterse de, çağdaş araçlarda binden fazla plastik parça kullanılıyor. Otomobillerde yolcu bölümlerinin neredeyse tamamı plastik malzemelerden oluşuyor. Örneğin, otomobil koltuklarının dolgularının plastik esaslı köpüklerle yapılması her bir araç başına 10 kg’dan fazla ağırlık azaltıyor” dedi.

Page 32: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

32

Her 20 kg ağırlık azalışı kilometrede 10-12 gr. daha az kirletici demek!

Otomotiv sektörünün her tür taşıt aracında plastik malzeme kullanmak için yoğun AR-GE ve inovasyon çalışmaları yürüttüğünü belirten Reha Gür, bu çabaların Türkiye içinde de yoğunlaşmakta olduğunu vurguladı.

Reha Gür şunları kaydetti: “1.3 ton-1.4 ton ağırlığında yoğunlaşan günümüz binek otomobilleri plastik malzemeler yerine muadilleriyle üretilmiş olsaydı 300 kg. daha ağır olacaktı. Bu malzemelerin yerine plastik kullanıldığı için her 100 kilometrede yarım litre yakıt tasarrufu sağlanıyor. Esas iyi haber ise, taşıt araçları ağırlığında her yüzde 20 ağırlık azalması, kilometre başına 10-12 gram karbondioksit salımını da azaltıyor.”

Araçlarda geleneksel malzemelerin yerine daha çok plastiğin geçiyor olmasının getirdiği avantajlarının altını çizen Gür, “Plastik, sadece araçların kullanımı esnasında doğaya saldıkları karbondioksitin azalmasını sağlamıyor; aynı zamanda üretilmeleri esnasında fabrikaların karbon salımlarına da olumlu etkileri bulunuyor. Her 1 kg’lık ilave plastik kullanımı sayesinde her 5001. Araç “sıfır” karbon ayak izi ile üretilmiş oluyor. Çözüm aranıyorsa, plastik ve plastik teknolojileri en önemli çözüm” dedi.

AB ve ABD araçların ağırlığını azaltmaya ve daha verimli yanmaya odaklandı!

Avrupa Birliği ve ABD’nin taşıt araçlarında karbon salımı kontrolüne yönelik standartlarını sıkılaştırdıkça, otomotiv sektörünün iki önemli odaklandığı konuların başında ağırlık azaltmanın geldiğini vurgulayan Reha Gür, “Araçların

ağırlığının azaltılmasını sağlayacak olan plastik malzemeler. Diğeri ise daha verimli yanma. Ağırlık azaltma için yapılan her çalışma plastik ve diğer polimer teknolojilerine odaklanmış durumda. Bu konuda Türkiye plastik sektörü hazır ve tüm dünyaya servis veriyor. Gün, yerli üretime de destek verebilmek için ülkemizde yerleşik otomobil üreticilerinin bizlerle daha sıkı ilişkide olması günüdür. Vakit kaybetmeden birlikte çalışmalı ve sektörlerin yaratacağı sinerjiden ülke olarak daha çok yararlanmalıyız” dedi.

Anlaşılmaz biçimde plastik malzemelere yönelik negatif tutum sergileniyor ama daha fazla plastik malzeme daha çevreci son ürün demek!

PAGDER Yönetim Kurulu Başkanı Reha Gür, karbon salımı ve çevreye yönelik her türlü çabanın mutlaka plastik malzemelerin avantajından yararlanmayla sonuçlandığını vurguladı.

Reha Gür, “Çevreci yaklaşımlarda bilimsellikten uzak, hurafelere dayalı biçimde plastik malzemelere yönelik negatif tutum sergileniyor ama her bilimsel veri, her çalışma dönüp-dolaşıp plastiğin avantajını vurgulamaya başlıyor. Ortada basit bir gerçek var: Plastik malzemenin üretimi sırasında muadillerine göre daha az enerji ve su tüketilir, daha az karbon salınır. Plastik malzemeler hafiftir. Taşıma ve diğer işlemler için ağırlık demek daha fazla enerji tüketimi dolayısıyla daha fazla karbon salımı demektir. Plastik ürünlerin geri dönüşümü muadillerine göre çok çok daha ucuzdur. Defalarca geri dönüştürülebilir. Bu basit gerçekleri düşündüğünüzde, çevreci bir yaklaşım benimsemek istiyorsanız; plastik malzemeler kullanmalısınız ve en önemlisi bu ürünleri doğaya terk etmeden ya da çöpe atmadan kaynağında ayrıştırarak geri dönüşüme göndermelisiniz. Çağdaş bir dünyada en çevreci davranış budur” dedi.

Page 33: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

33

Taşıt araçları ve plastikler: Yakıt tasarrufu ve daha çevreci ürün!

Başta otomobil olmak üzere taşıt araçlarında plastik malzeme kullanımına yönelik bazı bilimsel çalışmaların sonuçları şöyle:

Son 30 yılda Fransa, Almanya ve İtalya’da otomotivde plastik malzeme kullanımı 30 kat arttı (APME Association Plastic Manufacturers of Europe)Plastik malzemeler mevcut kullanım seviyesinde 150 bin km. de 750 lt. yakıt tasarrufu sağlıyor. AB ölçeğinde bu yıllık 12 milyon ton yakıt tasarrufu demek. (APME)

Ağırlıktaki her yüzde 20 düşüş, diğer şartlar aynı kalması varsayımı altında kilometre başına 10-12 gr. daha az CO2 salımı sağlar. (ABD CAFE Corparate Average Fuel Efficiency mevzuat çalışması için üretilen rapor)

Otomotivde kullanılan plastiklerin yüzde 75’i geri kazanılabilir ürünlerdir. Geri kazanılmış ürünler otomotiv plastiklerinde kullanılabilmektedir.

Bugünkü otomobillerin ağırlığı plastik malzemeler sayesinde gelecekte yarı yarıya azalacak (ABD Kimya Kurulu Plastik Bölümü)

Page 34: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

BİYOMÜHENDİSLİK

EFE YAVUZSOY

ÖĞRENCİ

ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ

[email protected]

34

ELEKTROKİMYASAL BİYOSENSÖRLER

Biyosensörler biyolojik bir sistemde gerçekleşen bir metabolik olayın çeşitli sinyal yollarıyla kolayca ölçülebilmesi

veya fark edilebilmesi için kullanılan ürünlerdir. IUPAC(International Union of Pure Applied Chemistry) tarafından yapılan tanımla biyosensörler ‘’Kimyasal bir bileşiğe karşı verilen biyolojik yanıtı optik, termal ya da elektriksel sinyallere

dönüştüren cihazlardır’’. Elektrokimyasal biyosensörler ise yapıdaki elektrokimyasal tepkimeleri belirli analitler vasıtasıyla fark edip biyolojik bilimlere sunmak amacıyla geliştirilen biyosensörlerdir. Ana başlık olarak 3 gruba ayırabileceğimiz elektrokimyasal biyosensörler şunlardır:

Page 35: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

35

Potansiyometrik Sensörler

Amperometrik Sensörler

Bir elektrotun potansiyelini bulabilmemiz için içine daldırılan çözeltide bulunan, iyon veya iyonların aktivitelerine ihtiyaç vardır. Bahsi geçen iyonlar elektrot elementinin tuzlarından gelebilmekle birlikte, elektrot elementinden bağımsız başka bir elementin tuzlarından da gelebilir. Potansiyometri bu temel üzerine kurulmuştur. Çalışma elektrodu olarak bahsettiğimiz elektrot, çözeltideki maddelerden bazıları için özel olan ve iç kısmında bir başka karşılaştırma elektrodu ile analizi yapılacak maddenin bilinen derişimdeki çözeltisi bulunan ve bir zardan ya da yüzeyden analizi yapılacak çözeltiden soyutlanmış bir elektrottur. Analizlenmek istenilen çözeltiye sokulan elektrot ile aynı çözeltiyle temasta olan bir karşılaştırma elektrodu arasında oluşan gerilim vardır. Bu gerilimin değeri ile de analizi yapılan türün derişimi arasında logaritmik ilişki vardır. İşte bu ilişki prensibine dayalı biyosensörlere potansiyometrik biyosensör denir. Hücredeki gerilim

ölçülürken bir devre ile bahsettiğimiz elektrotlar arasından akım geçirilir. Sonuçta yüzeyin içinde ve dışında bir gerilim farkı oluşur ve buna bağlı olarak üretilen biyosensörler ise istediğimiz maddenin içerde hangi oranda olduğunu bize gösterir.

Kelime anlamı olarak amperometri elektroda sabit bir potansiyel uygulanarak oluşan akımın ölçülmesine dayanan ve doğrusal kısmı olan eğriler elde edilen bir yöntemdir. En basit anlamla bir indirgenme yükseltgenme tepkimesi prensibine dayanmaktadır. İndirgenen veya yükseltgenen madde bir katyon, bir anyon veya yüksüz bir bileşik olabilmektedir. Clark oksijen elektrodu amperometrik sensörlerin en çok kullanılanılanıdır. Amperometrik ölçüm prensibi Çözünmüş oksijen sensörü, kurşun anot ve gümüş katot

elektrotlarından oluşabilmektedir. Burada göz önünde bulundurulacak bir diğer husus ise sistemin gazı geçirgen bir membran ile kaplı olmasıdır. Bahsi geçen katot ile referans elektrodu olarak bir gümüş anot arasına 1.5 Voltluk bir pil bağlanır. Daha sonra bu iki elektrot arasından geçen akım mikroamper ile ölçülür. Sonuçta sistemde çözeltide çözünmüş olan oksijen membrandan geçer ve katoda ulaşır ve uygulanan gerilimde indirgenir. Bu indirgenme işlemi ise bizim sensörümüzü oluşturur.

Page 36: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

36

Yarı İletkenlik Sensörleri

Bir çözeltide elektriksel bir alan varsa elektrik yükü iyonlar tarafından taşınır. Sizin de bildiğiniz üzere çözelti içerisinde çözünük halde bulunan tüm iyonların çözeltinin iletkenliğine etkisi vardır. Bir çözeltinin içerisine daldırılan iki elektrot arasında eğer bir alternatif akım uygulanırsa ve bu akımla beraber düşük frekansta yük taşınırsa bu olayda iyonların elektriksel alandaki hareketi göz önünde tutulur. Buna karşın yüksek frekansta polarlanmada ise çözücünün etkisi vardır. Yarı iletkenik sensörlerin ilk akla gelen örneği ise oksijen sensörüdür. Örneğin Ti metalinin bulunduğu bir sistemde bulunan oksijen miktarı oksijenin titanyum ile yaptığı iyonlar sonucu artan iletkenliğin ölçülmesi ile bulunur.

Kaynaklar :

• B. Otlu, Biyosensörler: Biyoreseptör Moleküller, 6th International Advanced Technologies Symposium (IATS’11), 16-18 May 2011, Elazığ, Turkey• http://www.otomasyondergisi.com.tr/arsiv/yazi/amperometrik-sensor-ile-cozunmus-oksijen-olcumu• http://eng.ege.edu.tr/~otles/Biyosensorler/turkce/yapi.html• H. Tolga ŞİRİNa , Erhan BİŞKİN, Tülin KUTSAL, BİYOAKTİF METALİK İMPLANTLARIN ÜRETİMİ,11. Uluslar arası kimya mühendisliği kongresi, 2014, Eskişehir.

Page 37: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

37

HaberYabancı

BİLİM İNSANLARI POLİMERDEN KALP YAPTI

Yapay kalpler bir nevi gerçeği gibi çalışıyor diyebiliriz. Kanı pompalıyorlar, burada sorun yok, ancak tipik birer soğuk makine yapısına sahip olduklarından insan vücudunun yumuşak, süngersi yapısına pek de yakışmıyorlar.

Cornell Üniversitesi bilimcileri de bu ‘yakışıksızlıktan’ yola çıkarak köpüksü bir malzemeden yapay kalp üretmek istemiş. Bu yapay kalp, hem kalbin tüm işlevlerini yerine getiriyor hem de gerçeği gibi yumuşacık.

İşin sırrı ise, her şekli alabilen ve sıvı pompalamaya yarayan gözenekleri olan yeni bir tür polimer. Yani sadece yumuşak ve esnek değil, fazla enerjiye ihtiyaç duymadan sıvıları hareket ettirebildiği için aynı zamanda işlevsel de.

Yeni üretilen yapay kalp ürüne dönüşebilirse, bireylere özel olarak tasarlanacak diğer yapay organların da önünü açabilecek.

Yeni polimer aynı zamanda robotik bilimi, protez uygulamaları gibi doğal doku hissinin büyük önem taşıdığı diğer alanlarda da kullanılabilecek.

Page 38: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

38

Ye

rli

Haber PETROL VE GAZDA SENTETİK ÜRETİM

Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için linyit kömürden sentetik petrol ve gaz üretimi başlıyor. Manisa’da saatte 250 kilo kapasite ile günde 6-7 varil sentetik petrol üretimine yıl sonuna kadar başlanacağını açıklayan Enerji Bakanı Ali Rıza Alaboyun, “Hedefimiz, yıllık 2 milyar doların üzerinde üretim” dedi.

Türkiye, enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için düğmeye bastı. Manisa’da saatte 250 kg kapasiteli linyit ve biyokütle (fındık kabuğu, zeytin prinası ve atığı) ile günde 6-7 varil sentetik petrol üretileceğini açıklayan Enerji Bakanı Ali Rıza Alaboyun, bu üretimin yıl sonuna kadar başlayacağını bildirdi. Kütahya’da da sentetik gaz üretimi gerçekleşeceğini söyleyen Bakan Alaboyun, böylelikle hedefin, enerji faturasını yüzde 5 düşürmek, yıllık 2 milyar doların üzerinde de sentetik petrol üretmek olduğunu açıkladı.

Kütahya’da Gaz Manisa’da Petrol

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun, ciddi rezerve sahip olduğumuz linyit kömürleri ile enerjide yüzleri güldürecek projenin detaylarını anlattı. Bakanlığın, Yüksek Planlama Kurulu’ndan (YPK) izin talebinde bulunduğu 6,2 milyar avro tutarındaki ‘Singaz Projesi’ ile Kütahya’nın Tunçbilek linyit tesislerinde sentetik gaz üretimi gerçekleştirileceğini açıklayan Bakan Alaboyun, bu gazın tıpkı doğalgaz gibi ısınmada kullanılabileceğini söyledi.

30 Yılda 28 Milyar Avro

Ardından da Manisa’nın Soma ilçesinde, ‘Trijen’ olarak isimlendirilen sentetik petrol ya da sıvı yakıt üretileceğini belirten Alaboyun, “6,2 milyar avroluk projeyi hayata geçirdiğimizde 30 yılda 28 milyar avro kazancımız olacak. Gazın ulaştırılmasında TÜBİTAK, Yenilenebilir

Enerji Genel Müdürlüğü ve Türkiye Kömür İşletmeleri müşterek bir proje üzerinde çalışıyorlar. Sentetik petrolün mevcut petrolden hiçbir farkı olmayacak. Her alanda kullanılabilecek” dedi.

Manisa’ya yeni tesis

Enerji Bakanlığı’na bağlı Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ), Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü (YEGM) ve TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (TÜBİTAK MAM) işbirliğinde “Biyokütle ve Kömür Karışımlarından Sıvı Yakıt Üretimi-TRIJEN” adıyla ar-ge çalışmaları başlatılan projeye göre, Soma’da linyit ve biyokütleden sentetik petrol üretilecek. Bölgede ilk etapta 4 GW termal kapasiteli bir tesis kurulacak. Yıllık 500 milyon dolarlık sentetik petrol üretilmesi planlanıyor. Hedef, enerji ithalatının yüzde beşini karşılamak ve yıllık iki milyar doların üzerinde sentetik petrol üretebilmek.

Kullanımda petrolden farkı yokBakan Alaboyun, sentetik petrolün, kullanım açısından mevcut petrolden hiçbir farkı olmayacağına dikkat çekti. Ali Rıza Alaboyun, şöyle devam etti: “Burada katı malzemeyi bir proses sonrası petrole dönüştürüyoruz. Rafine edilmesi sonucu benzin ve motorine dönüşecek. Uzun vadede petrol fiyatlarının arttığını düşünürsek, kömür gibi yakıtlardan hem singaz üretimi, daha sonra da bu singazın sıvı petrole dönüştürülmesi çok makul olacak.”

Günlük 6-7 varil üretim

Bakan Alaboyun, 2015 yılı sonuna kadar Türkiye Kömür İşletmeleri Soma Eli Müessesesi’nin depilot üretime başlayacağını açıkladı. Alaboyun, “Saatte 250 kg kapasiteli linyit ve biyokütle (fındık kabuğu veya zeytin prinası-zeytinyağı atığı karışımı) ile günde 6-7 varil sentetik petrol üreteceğiz” dedi.

Page 39: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

KİMYA

HATİLE MOUMİNTSA

MEZUN

İYONYA ÜNİVERSİTESİ

[email protected]

39

NANOSENSÖR VE BİZLERE FAYDALARIBilim gittikçe gelişiyor ve bizler ondan daha

çok faydalanıyoruz. Bilim insanları hastalıklar için ilaçlar üretti, ve günümüzde bir çok

hastalığın iyileştirmesini sağladı. En önemliside hastalıkların varlığını daha çabuk anlamaları için bir çok makineler yapıldı. Her gün yeni deneyler ve yeni

arayışlar peşindediler. Değerli okuyucularımız bu sayımızda sizlere nanosensörlerden bahsedeceğim. Bilim insanların çok güzel keşiflerinden birtanesi.

Nanosensör nedir

Nanoparçacıklarla ilgili bilgileri makroskopik dünyaya iletmek için kullanılan biyolojik, kimyasal ya da cerrahi sensör noktalarıdır. Temel olarak, çeşitli tıbbi amaçlarların yanı sıra nano robotlar ve nano ölçeklerde kullanılan bilgisayar çipleri gibi başka nano ürünlerin yapımında bir araç olarak kullanılırlar.

Bazı uygulamalarıNanosensörlerin tıbbi kullanımı temel olarak nanosensörlerin vücuttaki belli başlı hücreleri ya da yerleri doğru bir şekilde bulma potansiyeline dayanır. Nanosensörler, vücutta bulunan hücrelerin miktar, yoğunluk, hız ve yer değiştirme,yerçekimi, elektrik ve manyetik kuvvetleri,basınç ya da sıcaklık değişimlerini ölçerek ilaç sağlamak ya da vücudun belli yerlerindeki değişimleri denetlemek için moleküler düzeyde, özellikle kanser hücreleri olmak üzere belli başlı hücreler arasında ayrım yapabilir ve bu hücreleri saptayabilirler.Bunun yanı sıra, nanosensörler vücudun dışından da makroskopik değişimleri algılayabilir ve bu değişimleri vücutta çalışmakta olan diğer nano ürünlere iletebilir. Vücuttaki tümörlerin bulunması için kadmiyum selenür kuantum noktalarının parlaklık özelliklerinin sensör olarak kullanılması nanosensörlere bir örnektir.

Şu anda, en yaygın toplu üretimli nanosensörler biyoloji dünyasında doğal dış uyarı reseptörleri olarak yer alıyor. Örneğin, özellikle de köpek gibi hayvanlarda oldukça güçlü olan koku alma duyusu, nano boyutta molekülleri algılayan reseptörleri kullanarak çalışıyor. Bazı bitkiler de güneş ışığını saptamak için nanosensörlerden yararlanır.

Page 40: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

40

Bunlar dışında ayrıca nanosensör günümüzde dünya dışında mikroorganizmaları tespit edebiliyor:

Dünya dışında da canlıların yaşayıp yaşamadığını belirlemek amacıyla pek çok araştırma yapılıyor. İsviçre’deki ve Belçika’daki çeşitli üniversitelerde çalışan bir grup araştırmacının geliştirdiği yeni bir yöntem mikroorganizmaların varlığını büyük bir kesinlikle belirlemeye imkân veriyor. Dr. S. Kasas ve arkadaşlarının geliştirdiği yeni yöntem, bir sensör yardımıyla mikroorganizmaların sebep olduğu titreşimlerin ölçülmesine dayanıyor. Canlıların hem ortam içindeki hareketleri hem de metabolik faaliyetler sebebiyle meydana gelen değişiklikler, nanometre (metrenin milyarda biri) ölçeğinde titreşimlere neden oluyor ve bu titreşimler nanomekanik sen-sörlerle ölçülebiliyor. Çok hassas bir biçimde ölçüm yapabilen bu cihazlar, sistemde zaman içinde meydana gelen değişikliklerin takip edilmesine de imkân veriyor. Bu cihazların diğer

önemli özellikleri ise hafif olmaları ve çok az enerji ile çalışmaları. Geliştirilen yeni fiziksel ölçüm yöntemi ve günümüzde kullanılan kimyasal ölçüm yöntemleri yardımıyla, Dünya dışındaki canlıların varlığı ile ilgili daha kesin sonuçlara ulaşmak mümkün olabilir.

Geliştirilen yöntemin çalışma ilkesi şu şekilde öze-tlenebilir: Mikro boyutlardaki bir kaldıraç, içerisinde analiz yapılacak gözeye yerleştiriliyor ve ölçüm yapılacak örnekler bu kaldıracın yüzeyine konuyor. Örneğin içindeki canlıların hareketleri, kaldıracın titreşmesine neden oluyor ve bu titreşimler ölçülerek kaydediliyor. Bu yöntemin zaman çözünürlüğünün ve duyarlılığının mikroorganizmalar ile ilgili araştır-malar için ideal olduğu belirtiliyor.

Page 41: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

41

Nanosensör yardımıyla beyin travmasını tespit eden akıllı bant

İçinde nanosensör bulunan bir akıllı bant. Hiji band’ın kullanıcısı kafasına ciddi bir darbe aldığı zaman sensörler öncelikle sesli bir uyarı ile kul-lanıcıyı uyarıyor ve darbenin hızını ve meydana

geldiği yeri mobil uygulamasına gerçek zamanlı veri olarak gönderiyor. Böylece gerekli önlemler önceden alınabiliyor.

Kaynaklar :

http://hijiband.com/http://www.isfikirleri-girisimcilik.com/mikroorganizmalari-tespit-eden-nano-sensor

Page 42: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

42

HaberYabancı

HİSLERİ ALGILAYAN PLASTİK DERİ ÜRETİLDİ

Prostetik teknolojisi, bilim kurguları gerçeğe dönüştürmeye devam ediyor. ABD’li mühendislerin ürettiği plastik deri, tıpkı Uzay Yolu ya da Yıldız Savaşları filmlerindeki gibi hem görüntüsü, hem de verdiği hisle gerçek derinin bire bir

aynısı.

Stanford Üniversitesi’nden mühendisler, tıpkı gerçek deri gibi teması algılayıp beyne elektrik sinyalleri gönderen “dijital” bir deri üretti. Araştırmacılar, dijital deriden gönderilen sinyallerin fare beyninde algılanmasını sağlamayı başardı.

Science dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, mühendisler sistemin şimdiye kadar üretilen yapay hissetme sistemlerinden daha gerçekçi olduğunu öne sürdü. Mühendisler, dijital deriyi gerçek derinin “birebir aynısı” olarak tanımladı.

Gerçek deri gibi ince ve esnek

Dijital derinin en önemli avantajının, plastikten üretilmesi sayesinde tıpkı bir deri gibi “giyilebilmesi” olduğunu belirten uzmanlar, ürettikleri derinin tıpkı gerçek deri gibi esnek ve ince olduğunu ifade etti.

Ürettikleri derinin, bu teknolojinin diğer

örneklerinin aksine elektrik dalgalarını beyne ulaştırmak için harici bir işlemci gerektirmediğini belirten kimya mühendisi Zhenan Bao, BBC’ye yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Daha önce biz de, başkaları da plastikten dokunma sensörleri üretmeyi başarmıştı. Ancak bu sensörler, beynin doğrudan algılayabileceği biçimde elektrik sinyalleri üretemiyordu. Bizim ürettiğimiz sensör ise basit bir elektronik devreyi içeriyor. Sensör, bu devre sayesinde beynin doğrudan algılayabileceği sinyalleri üretebiliyor.”

Bao, üretilen dijital derinin, protez uzuvları kaplamada kullanılabileceğini, böylece bu uzuvların insanlara gerçek dokunma hissi sağlayabileceğini söylüyor.

Page 43: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

43

HaberYe

rli BOR İHTİYACININ YARISINDAN

FAZLASINI TÜRKİYE KARŞILIYOR

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun, dünyada kullanılan bor miktarının 2 milyon ton olduğunu belirterek, “Türkiye, bu oranın yaklaşık yüzde 70’ini üretiyor. Parasal olarak da yarıdan fazlasını Türkiye karşılıyor ama stratejik önemi daha kıymetli” dedi.

Acıgöl ilçesindeki Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren Boren Bor Optik’i ziyaret eden Alaboyun, yetkililerden fabrika hakkında bilgi aldı.

Alaboyun, burada gazetecilere yaptığı açıklamada, bor madeninin birçok alanda kullanıldığını, bunların arasında cam malzemelerin öne çıktığını söyledi.

Bor madeni hakkında bilgiler veren Alaboyun, “Dünyada kullanılan bor miktarı 2 milyon ton. Türkiye, bu oranın yaklaşık yüzde 70’ini üretiyor. Parasal olarak da yarıdan fazlasını Türkiye karşılıyor ama stratejik önemi daha kıymetli” ifadesini kullandı.

Bor madeninin füzelerin katı yakıtlarında da kullanıldığını ifade eden Alaboyun, “Füzenin daha hızlı ve daha yükseğe çıkmasını sağlayabiliyor. O konuda da arkadaşlarımız Bor Enstitüsü olarak çalışıyorlar. Biz bor hidrüründen, hücreselleri sayesinde elektrik üretiyoruz pil olarak. Hatta küçük bir İHA’mızı da onunla birlikte uçurduk. Böylece İHA’mızın 4 saat daha fazla havada

kalmasını sağladık. Çalışmalar da devam ediyor” diye konuştu.Tesisin kendi çapında ilk olma özelliği taşıdığını vurgulayan Alaboyun, şunları kaydetti:

“Tamamen kendi imkanlarıyla teknolojisini geliştirmiş. Dünyada pek fazla göz önünde tutulmuyor. Bizler de bu ziyaretlerle halkımıza Türkiye’de de güzel şeyler oluyor mesajını vermek istiyoruz. Bor karbür, bor ile karbonun birleşmesinden oluşan elmastan sonra 3’üncü sertlikteki malzemelerden birisi. Dolayısıyla bu malzemeyi her şey kırıp kesemez. Geçtiğimiz günlerde başka bir ilimizde zırh üretimi yapılan fabrikayı gezmiştik. Zırhın yapılışında kullanılan malzeme bor madenidir. Çok sert malzemeden oluştuğu için delici ve kesici uçlara karşı dayanıklı bir malzemedir. Bu kapsamda buradaki teknolojinin gelişmesi için bakanlık olarak ve Bor Enstitüsü olarak desteğimiz devam edecek.”

Page 44: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

KİMYA TEKNİKERİ

ANIL YASİN AKDOĞAN

MEZUN

BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ

[email protected]

44

FALLİNG NUMBER ANALİZİ

Ekmeğimiz ne kadar kaliteli ? Kaliteli ekmek yapımında en önemli faktörlerden birisi de unun amilaz aktivite seviseysidir. optimum

aktivite ekmek hacminin artmasını , kabuk renginin iyileşmesini ve gözenek yapısının düzgün olmasını sağlar. nişasta amilaz enzimleri tarafından , özellikle endo amilazlar tarafından parçalanır ve viskozitesi azalır. bu yüzden unlarda ki amilaz aktivitesi

taspitinde viskometrik metotlar yaygın olarak kullanılmaktadır. bu metotlar , enzim tarafından nişastanın parçalanması sonucu belirli bir zamanda viskozitede ki azalmanın ölçülmesine dayanır. bunlardan yaygın olarak kullanılan test Fallin Number ( düşme sayısı ) testidir ve sonuç saniye olarak ifade edilir.

Falling Number Analizi

Unda ki amilaz aktivitesinin tespiti

için yapılır.

Page 45: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

45

Prensip

α-amilaz enzimi etkisiyle nişasta çirişinin sıvılaşması ve bu işlem için geçen sürenin tespiti esasına dayanır

Kullanılan Materyal • Perten Falling Number • CihazıFalling Number test tüpleri • 7 gr un numunesi• 25 ml saf su

Analizin Yapılışı : 7 gr un numunesi test tüplerinin içine tartılır. Üzerine 25 ml saf su eklenerek homojen bir şekilde karışması sağlanır. Homojen bir şekilde karışmış olan tüpler cihaza yerleştirilir. Okuma işlemi otomatik olarak cihaz tarafından yapılır.

Şekil 1 : FN tüplerinin cihaza yerleştirilmesi

Şekil 2 : Viskozitenin ölçülmesi

Amilaz aktivitesinin optimum olduğu aralık F.N değerinin 250 – 300 arasında olduğu zamandır. Fakat yapılan çalımalar sonucun da F.N değerinin 300 – 350 olduğu zamanlarda daha sağlıklı sonuçlar alındığı gözlenmiştir. Eğer F.N değeri 300 den küçük ise amilaz aktivitesi normalden yüksektir demektir. Bu durumda mayalanma hızlı bir şekilde olur. Ekmek içi yapışkan ve ekmek hacmi küçük olur.

Eğer F.N değeri 300 den büyük olursa amilaz aktivitesi normalden küçüktür denir. Bu durumda mayalanma yavaş bir şekilde olur. Ekmek içi kuru ve dökülen , ekmek kabuğu kalın olur , ekmek hacmi yine küçüktür.

Şekil 3 : Sonuçların saniye cinsinden cihaz tarafından otomatik okunması

Page 46: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

46

HaberYabancı

JET YAKITININ PATLAMASINIAZALTAN KATKI MALZEMESİ

GELİŞTİRİLDİBir uçаk kаzаsındаn kurtulsаnız bilе, çok yаnıcı оlаn jet yakıtının çıkаrdığı yаngın ve dumаndаn kurtulаmаyаbilirsiniz. İşte Cаltеch’dеn araştırmacılar jet yakıtının pаtlаmаsını аzаltаn bir kаtkı mаlzеmеsi gеliştirdilеr.

Nоrmаldе jet yаkıtlаrı еlеktrik kıvılcımıylа tutuşmаsı için bаsınçlı hаvаylа incеcik sis hаlinе gеtirilir. Bu sayede güçlü bir itiş ürеtilir. Fаkаt аynı ince yakıt kaza аnındа yаnmа оdаsınа kаçаrsа pаtlаmаyа nеdеn оlur. İşte bunu еngеllеmеk için Prоf. Juliа Kоrnfiеld lidеrliğindеki bir araştırma еkibi, jet yakıtının pеrfоrmаnsını vеyа еnеrji kаpаsitеsini

düşürmеyеcеk bir polimer gеliştirdi. Bu pоlimеrlеr çok uzun mоlеkülеr zincirlеr içеriyоr ve bu mоlеküllеrе “mеgа suprа mоlеkül” аdı vеriliyоr.

Aynı cırt cırtlаr (vеlcrо) gibi birbirinе kimyаsаl kоnеktörlеrlе ucucа еklеnmiş mоlеküllеrdеn оluşuyоr. Yаkıt-pоlimеr kаrışımı yakıt еnjеksiyоn nоzulundаn çıkаrıldığındа, mеgа-suprа mоlеküllеri birlеştirеn konektörler kоpuyоr. Bu sayede jet yakıtı, yinе sis оluşturаbilеcеk şekilde dаmlаcıklаr оluşturmаyа dеvаm ediyor. İşte bu nеdеnlе polimer ilаvе еdilеn jet yakıtı bir аndа pаtlаmıyоr, konektörler dаmlаlаrdа denk gеldikçе birlеşiyоr ve çok dаhа аz yаnıcı bir kоnsаntrаsyоn оluşturuyоrlаr.

2005’tе Nоbеl kimya ödülünе layık görülеn kаtаlizör sayesinde kоntrоllü bir şekilde ürеtilеbilеn polimer, jet yakıtı gеlеcеğini tеmsil ediyor оlаbilir. Araştırmacılar şimdi ticаri ölçеktе polimer ürеtеcеk bir rеаktör gеliştiriyоr. 1 yıldаn аz sürеdе rеаktörün gеliştirilеcеği düşünülüyоr. Araştırma Sciеncе dеrgisindе yаyınlаndı. Bu araştırma sayesinde jet yаkıtlаrındаki pаtlаmаnın аzаltılаrаk, kаzаlаrdаki pаtlаmаlаrın еngеllеnmеsi plаnlаnıyоr.

Page 47: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

47

Ye

rli

Haber KPSS ÖABT 2015 KİMYA ORTALAMALARI

2015 KPSS’de Kimya ÖABT ile ilgili ortalama değerleri ve diğer sayısal bilgiler açıklandı. Buna göre Kimya öğretmenlerinin sınav ortalamaları nasıl oldu?Ortalama : 14,574Standart Sapma : 7,199Aday Sayısı : 9.567Soru Sayısı : 50

Olarak belirlendi.

2015 KPSS A Grubu ve Öğretmenlik ile ÖABT testine ilişkin sayısal bilgiler açıklandı. Sınavın Genel Kültür ve Genel Yetenekten oluşan Cumartesi sabah oturumuna 626 bin 42 kişi başvururken sınava giren aday sayısı 603 bin 447 oldu. Aynı gün öğleden

sonra yapılan Eğitim Bilimleri testine ise 428 bin 459 aday başvurup, 417 bin 480’i sınava girmiştir. 12 Temmuz 2015 tarihinde yapılan Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi (ÖABT) için 292 bin 858 aday başvuru yapmış ve 283 bin 583 aday sınava girmiştir.

Page 48: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

SAYISALCI

ALEYNA AKSAKAL

ÖĞRENCİ

MEHMET KOLOĞLU ANADOLU LİSESİ

[email protected]

48

TÜRKİYE’ DE KİMYAKimya bölümünde maddelerin kimyasal

nitelikleri, atom yapıları ve bunların ne şekilde değiştirilebileceği konusunda

çalışmalar yaparak bu yolla bilimsel bilginin geliştirilmesi ve bu bilgilerin yeni maddelerin üretiminde kullanılması gibi alanlarda eğitim yapılır.

Kimya bölümü inovasyona ve girişimciliğe çok açıktır. Peki kimya bölümünden mezun olup hangi sektörlere atılabilirsiniz?

•Akademik kariyer yapmak,•Tekstil sektörü,

•İlaç sektörü, •Gıda sektörü,•Kağıt sektörü,

•Tahlil laboratuvarları,•Öğretmenlik,

•Satış ve Servis mühendisliği sizleri

kimya paydasında buluşturuyor.

Ancak gelin görün ki ülkemizde kimya sektörüne yeterli iş imkanı yok. İş imkanının yanı sıra ülkemizde kimyaya ilgi de günden güne azalıyor. Halbuki savaşından, sağlığından tutun da aldığımız nefeste bile kimya var! Ben bu sorunun eğitimcilerden kaynaklandığı kanaatindeyim.

Page 49: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

49

Kimyanın dili farklıdır, laboratuvarlardır kimyanın sözlüğü... Ne acıdır ki eğitimcilerimiz bu sözlüğü kullanmamıza yetki vermiyor, doğru kelimeyi bilmeden yazıyoruz akıllara kimyayı. Açacak olursak; okullarımızda kimya laboratuvarları olmasına rağmen gerekli deneyler yapılmıyor, öğrenciye kimya sevdirilmiyor. Deney, pekçok öğrenci için dersleri şevkle ve dikkatle dinlemenin de olmazsa olmazıdır! Eğitimcilerimizin niçin öğrenciyi deneylerden uzak tuttuğu meçhul... Sorun laboratuvarlarda malzeme

eksikliği de değil! Tabii ki eksik malzemeler de olur fakat zamanında kullanılmadığı için verimini yitiren malzemeler, kimyasallar da ne demek¿! Vakitlice kullanılsaydı bu malzemeler verimini yitirir miydi? Bir öğrenci için kimya en başından deneydir, gözlemdir. Öğrencilerimiz deneysiz, materyalsiz oldukça sıkıcı bir hale gelen kimya derslerini sevemiyor günden güne uzaklaşıyor. Temennimiz yakın zamanda okullarda deneylerin en yüksek ve en kaliteli şekilde öğrenciyle buluşması...

Peki... Gel gelelim okullardaki yetersiz malzeme ve donanımlara karşı kimyaya gönül verip okuyanlara... Onların hali de iç açıcı değil! Birçoğu işsizlikten muzdarip... İyisiyle kötüsüyle, sınavıyla deneyiyle, zorluğuyla güzelliğiyle sevip okudular Kimyayı. Kimya ülkemizde pek gelişmiş bir alan değil bunu kabul edelim. Kimyaya olan ilgisizlik ülkemizde okullardaki materyalsizlikten tutun da işsizliğe kadar boy gösteriyor. Kimyacıya laboratuvar lazım, donanım lazım, onca yıl verdiği emeğe ekmek lazım! Kimyacıya iş, öğencisine laboratuvar lazım! Umarım sesimiz ilgililere ulaşır!

Bütün bu zorluklarına rağmen; Evvela kimya değerlidir, okunmaya değerdir!

Page 50: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

50

HaberYabancı

DENİZ SUYUNU İÇME SUYUNA DÖNÜŞTÜRMEDE YENİ YÖNTEM

Araştırmacılar deniz suyundan içme suyunun elde edilebilmesi amacında kullanılacak olan son derece ucuz, yeni bir yöntem keşfettiler.

Dünya’da yaşam bulunmasının başlıca birkaç nedeni var. Bu nedenlerden birisi ve “hayatın kaynağı” olarak

da adlandırılan su, Dünya’da bolca bulunuyor. Su, gezegenimiz üzerinde oldukça çok bulunsa da bu suların %98’lik kısmını tuzlu sular dediğimiz denizler ve okyanuslar oluşturuyor. Geriye kalan %2’lik kısmı oluşturan tatlı suların ise çok küçük bir oranı içilebilir su. İçilebilir suyun yokluğu, başta Afrika’da bulunan ülkeler olmak üzere birçok ülkenin sorunu. Yaz aylarında bizim de sıkıntısını çektiğimiz ve sık sık yaşanan su kesilme olaylarının nedeni olan kullanılabilir suyun, yani temiz suyun yokluğu, evrensel olarak bakıldığında insanlığın en büyük sorunu olarak sayılabilir.

Kullanılabilir seviyede temiz olan suyun miktarının az olması ve insanların bu suya son derece ihtiyacı olması nedeniyle yıllardır tuzlu suyu arıtma çalışmaları yapılıyor. Bu çalışmalar sayesinde bugüne kadar birçok su arıtma tekniği keşfedilmiş olsa da bu tekniklerin hiçbiri, evrensel bir arıtma düşünebileceğimiz kadar verimli değildi.

Mısır‘ın kaliteli üniversitelerinden birisi olan University of Alexandria‘nın kadrosunda bulunan bir araştırma ekibi, çok az enerji harcamasına rağmen son derece kaliteli şekilde su arındırması yapabilen bir teknik keşfettiler. Bu arıtma tekniğinin özünü “pervaporasyon” denilen bir işlem oluşturuyor.

Pervaporasyon işlemi, bir karışımdaki sıvı ve katı maddelerin ayrıştırılması amacıyla kullanılıyor. Bu işlem iki basit adımdan oluşuyor; İlk olarak katı ve sıvının karışık halde bulunduğu sıvı madde, seramik veya polimer bir zardan geçirilerek süzülüyor. Bu işlem gerçekleşirken zar, sıvı ve katıyı ayrıştırmaya başlamış oluyor ancak bu gözle görülebilir şekilde net değil. İşlemin diğer adamında ise belirli bir oranda ayrışmış olan karışımdan sıvı, buharlaştırılarak ayrıştırılıyor. İkinci adım, yani buharlaştırma adımını elektrik kullanmadan gerçekleştiren araştırmacılar, sistemin enerji tasarrufunu oldukça arttırmış.

Sıvı ve katıların ayrıştırılmasında oldukça sık kullanılan buharlaştırma yöntemi, bu yeni teknikte süzme ile birleştirilmiş. Böylece buharlaştırılan su, daha temiz ve dolayısıyla kullanılabilir oluyor. Mısırda bulunan University of Alexandria’da keşfedilmiş olan bu yöntem, başta Mısırlılar olmak üzere tüm dünyaya yayılabilir ve her yerde az enerji kullanılarak deniz suyundan içme suyu elde edilebilir.

Page 51: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

51

HaberYe

rli DÜNYA ÇİMENTO SEKTÖRÜNÜN

YOL HARITASI TÜRKİYE’DE ÇİZİLDİ

Çimento Sürdürülebilirlik Girişimi’nin (CSI) yıllık toplantısı “CSI Forum 2015” Türkiye’de gerçekleştirildi.

Çimento Sürdürülebilirlik Girişimi’nin (CSI) yıllık toplantısı “CSI Forum 2015” Türkiye’de gerçekleştirildi. Toplantıda, dünya çimento sektöründe daha sağlıklı ve daha güvenli bir gelecek için yol haritası çizildi. Konuya ilişkin yapılan açıklamaya göre, Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi’ne (WBCSD) bağlı CSI’nin yıllık toplantısı, 2013’ten bu yana girişimin bir parçası olan, Türkiye çimento ve yapı malzemeleri sektörünün önde gelen şirketlerinden Çimsa’nın ev sahipliğinde Nevşehir’de düzenlendi.

“Çalışanlar, İş Ortakları ve Paydaşlar için Daima Tam Güvenlik”sloganıyla toplanan CSI Forum 2015, çalışan davranışlarının değişimi, yönetim sisteminin revizyonu, dış paydaşlarla iletişimin geliştirilmesi için güvenlik hakkında yerleşik düşüncelerin nasıl kurum kültürünün DNA’sına işlenebileceğinin tartışıldığı bir platform oldu. Forumda yapılan sunumlarda iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili uygulamalar, değişen koşullar ve teknolojik gelişmeler ele alındı. 100’den fazla ülkede operasyona sahip Çimento Sürdürülebilirlik Girişimi üyesi şirketler, çimento sektörünün durumu ve gelişim alanları ile ilgili çözümleri değerlendirme fırsatı buldu.

“Çimento Sürdürülebilirlik Girişimi” üye şirketlerin üst düzey yöneticileri, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, farklı ülkelerden gelen akademisyenler, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili çalışan uzmanlar, sanayi ve ticaret dünyasının temsilcileri ve kamu yetkililerinin katılımıyla gerçekleşti. İş sağlığı ve güvenliği hakkında bilgi ve deneyimler paylaşıldı Forumda, “Çalışanlar, İş Ortakları ve Paydaşlar için Daima Tam Güvenlik” konusunda 2 gün boyunca 30’dan fazla konuşmacı, 6 farklı oturum ve 2 panelde sürdürülebilirlik, iş sağlığı ve güvenliği hakkında deneyimlerini paylaştı. Katılımcılar, organizasyon kapsamında 2012’de “Türkiye’nin En Temiz Sanayi Tesisi” seçilen ve aynı zamanda Çimento Endüstrisi İşverenleri Sendikası tarafından bir çok kez “İş Sağlığı ve Güvenliği Performans

Ödülü”ne layık görülen Çimsa Kayseri Fabrikası’nda teknik gezi gerçekleştirdi.

“Çimento sektöründe iş birliğini güçlendiren tek platform” Açıklamada, Çimento Sürdürülebilirlik Girişimi Direktörü Philippe Fonta’nın forumda yaptığı konuşmaya da yer verildi. Forumun, çimento sektöründe ve ötesinde iş birliğini güçlendiren tek platform olduğunu belirten bildiren Fonta, bu yıl Çimsa tarafından düzenlenen toplantıda dünyanın çeşitli yerlerinden iş sağlığı ve güvenliği alanındaki uzmanların, iş sağlığı ve güvenliğinin gelişimi için paylaşımın önemli bir adım olduğunu kabul ederek bir araya geldiğini aktardı. Fonta, “Girişim üyeleri ve paydaşları ile birlikte, çimento sektörünün riskli alanlarını tanımlamak ve etkili çözümler geliştirmek için dürüst ve açık bir diyalog gerçekleşti” değerlendirmesinde bulundu. Çimsa Genel Müdürü Nevra Özhatay ise iş sağlığı ve güvenliği çalışmalarının temel amacının, “çalışanların bedensel ve ruhsal bütünlüğüne zarar verebilecek olası riskleri ortadan kaldırarak, sağlıklı ve güvenli bir iş yeri ortamı oluşturmak” olduğunu aktardı. Özhatay, “Bu asla, sadece o iş yerinin fiziki ortamı ve çalışanlarıyla sınırlı bir yaklaşım değildir. Duvarların ötesinde, ilgili şirketleri ve o şirketlerin çalışanlarını da kapsamaktadır. İş sağlığı ve güvenliği bir ‘takım oyunu’dur. Takımın tüm oyuncuları aynı hedefe kilitlendiği takdirde başarının geleceği muhakkak. Bunun sağlanabilmesinin yolu da şirket içinde ve iş ortaklarında iş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşturulması ve yaygınlaştırılmasından geçmektedir” ifadelerini kullandı. Tüm sektörlerde olduğu gibi çimento sektöründe de çalışan sağlığı ve güvenliğinin, konuların en başında geldiğini vurgulayan Özhatay, Çimsa’da bu bilinçle konuya özel bir önem verildiğini bildirdi.

Page 52: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

52

Ayın WebSitesi

KÜKÜRT

Simgesi: SGrubu: 6A (Ametal)

Atom numarası: 16Bağıl atom kütlesi: 32,066Oda sıcaklığında: Katı

Erime noktası: 115,36°CKaynama noktası: 444,75°C

Yoğunluğu: 2,07 g/ccKeşfi: Bilinmiyor

Atom çapı: 1,09 ÅElektronegatifliği: 2,58Elektron dizilimi: 1s22s2p63s2p4

Yükseltgenme basamağı (sayısı): ±2, 4, 6

Kükürt’ün Elde Edilmesi

Kullanım Alanları

Kükürt, limon sarısında ametal, yalın katı cisimdir (simgesi S olan kimyasal bir elementtir). Kükürt doğada yaygın olarak bulunan bir elementtir (yer kürenin % 0,06'sını oluşturur). Özellikle en önemli kükürt yataklarının yer aldığı Sicilya, Louisiana ve Japonya'da eski volkanların yakınında, alçı taşı ya da kireç taşı katmanları arasında doğal halde bulunur. Çoğunlukla metallerle birleşmiş olarak görülür. Demir, bakır, kurşun, ve çinko sülfürler, bu metallerin en önemli cevherleridir. Kalsiyum sülfatı ya da başka deyişle alçıtaşını saymak gerekir.

Siyah barutun ve pillerin temel bileşenlerinden biri olan kükürt, mantar öldürücü kimyasalların (fungusitlerin) ve doğal kauçuğun yapımında kullanılır. Fosfat içerikli gübrelerin bileşimine de katılan kükürtün, ticari açıdan en fazla değer taşıyan bileşiği sülfürik asittir. Sülfit kağıdı başta olmak üzere çeşitli kağıtların yapımında, buharla dezenfekte işlemlerinde ve kurutulmuş meyvelerin ağartılmasında kullanılır. Yağların, vücut sıvılarının ve iskelet için gerekli minerallerin yapısında yer alması nedeniyle de, yaşamsal önem taşır.

Günümüzde kükürt üretiminin çoğu Frasch yöntemi diye adlandırılan bir yöntemle yapılır. Bu yöntemde kükürt yatağına ısıtılmış basınçlı su buharı verilir. Sonuçta ergiyen kükürt dışarı pompalanır. Bu yolla yüzlerce metre derinlikten kükürt yatakları ortaya çıkarılır. Meksika Körfezi boyundaki tuz sütunlannda bulunan kükürt yataklarıyla Batı Teksas, Polonya, Rusya Federasyonu ve Irak’taki buharlaşmış, havzalardan kükürt bu yöntemle çıkarılır. Kükürt, doğal gaz ve petrolden Claus yöntemi adı verilen yolla elde edilir. Doğal gazda kükürt, çoğu kez hidrojen sülfür (H2S) halinde bulunur. Petrol ise genellikle büyük oranda organik kükürt bileşikleri içerir. Petrol arıtıldığında. bu bileşiklerden kükürt hidrojen sülfür açığa çıkar. Claus yönteminin uygulanması sırasında hidrojensülfürün 1/3 u yanarak kükürtdioksiti (SO2) oluşturur. Sonra bir katalizör yardımıyla iki gazın etkileşiminden kükürt elementi ve su oluşur. Volkanik gazlarda da aynı kimyasal tepkime yer aldığından, bu gazlar volkanik kükürt yataklarını oluştururlar. Piritten ve bir yan ürün olarak sülfit filizinden kükürt, güçlü ısıtmayla (kavrulma yöntemi) kükürtdioksit biçiminde açığa çıkarılır. Kükürt, element halinde elde edilmez. Kükürtdioksit biçiminde açığa çıkarılır. Kükürtdioksit doğrudan doğruya, onu sülfürikaside dönüştürecek bir aygıta gönderilir.

Page 53: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

53

Ayın WebSitesi

http://www.labyardim.com

Laboratuvar ile ilgili yardımlaşma platformu. Siteye ilk olarak kayıt olmanız gerekmekte. Kayıt olduktan sonra sorular sorup, sorulmuş sorulara yanıtlar verebilirsiniz. Sektörde çalışan kişilerin kurmuş olduğu bu platforma katılmak ÜCRETSİZ Herkesin birbirine yardım ettiği, daha bilgili bir sektör için sizlere bu web sitesini öneriyoruz.

Page 54: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

54

KİMYA BULMACA

1 2

3

4

5 6

7

8

9

10

Soldan Saga4. Alkinlere civa (II) sülfat esliginde su katilarak olusan

kararsiz ara ürün.5. Çöktürme isleminde tamamen çöken kismin üstünde

kalan sivinin bulandirilmadan baska bir kaba tasinmasi.8. Iki çözelti karistirildiginda çözeltideki iyonlarin

etkileserek suda çözünmeyen kati olusturma yöntemi.9. Kimyasal reaksiyonlarda kendisi yükseltgenerek

karsisindakini indirgeyen bilesik ya da iyon.10. Kristallendirme deneylerinde kristallendirme kabi olarak

kullanilan cam malzeme.

Yukaridan Asagiya1. Çözücü.2. Bir karisimdan bilesenlerini elde etme.3. Aminoasitlerin zincir hâlinde birbirlerine baglanmasindan

olusan büyük moleküllü organik bilesik.6. Inert veya asal gaz olarakta bilinirler.7. Indirgenme - Yükseltgenme tepkimeleri.

Page 55: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

55

KİMYA BULMACA

(GEÇEN AYIN ÇÖZÜMÜ)

F1

L2 Ü S I F E R I NUK3 O R O Z Y O NT K4

O UK5 A T A L I Z Ö R6 VO E V

M7 O L E K Ü L E R I T E D EO P8 O L I P E P T I TN K LY S D9 E R I S I KA

Soldan Saga2. Atesböceginde bulunan karboksilik asit kompleksi.

[LÜSIFERIN]3. Metallerin elektrokimyasal bir olay sonucu asinmasi.

[KOROZYON]5. Kendisi tepkimeye girmedigi hâlde, tepkime hizini arttiran

veya yavaslatan tepkimeden degisiklige ugramadançikan madde. [KATALIZÖR]

7. Bir reaksiyonda reaksiyona giren tanecik türünün sayisi.[MOLEKÜLERITE]

8. Çok sayida amino asit molekülünün peptit bagiylabaglanarak olusturdugu büyük moleküllü bilesik.[POLIPEPTIT]

9. Birim çözelti hacminde çözünme orani çok olan maddeiçin kullanilan niteleme. [DERISIK]

Yukaridan Asagiya1. Meyve sekeri adinin çagristirdigi gibi meyvelerden çok

Hindiba kökü ve sarimsakta bulunan bir seker.[FRUKTOZ]

4. Suda çözündügünde büyük ölçüde iyonlarina ayrilabilenasitlerin türüdür [KUVVETLI]

5. Etil alkolün hacimce %80'lik çözeltisine denir [KOLONYA]

6. Indirgenme - Yükseltgenme tepkimelerine verilen ad. [REDOKS]

Page 56: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

56

İNGİLİZCE-TÜRÇE

KİMYA SÖZLÜĞÜ

Relation

Refining

Real Gas

Poison

Pipette

Oversize

Oxidizer

Moist

Lead Time

Hardness

Hard Water

Noxiaous

Mixing

Leather

Heater

Heat Pipe

Flame

Mist

Lubricant

Hygrometer

Hard Fibers

Fluidity

Fish Oil

İlişki

Gerçek Gaz

Zehir

Pipet

Büyükboy

Oksitleyici

Zararlı

Sis

Nemli

Karıştırma

Yağlayıcı

Ön Süre

Deri

Nem Ölçer

Sertlik

Isıtıcı

Sert Lifler

Sert Su

Isı Borusu

Akışkanlık

Alev

Balık Yağı

Arıtma

Page 57: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

YAZARIMIZ OLUN

KOŞULLAR1-) KİMYA VEYA KİMYA SEKTÖRÜ İLE İLGİLİ BİR KONUDA KAYNAKLARINIZI BELİRTEREK YAZIN

2-) HER AYIN 20. GÜNÜNE KADAR [email protected] adresine

AD-SOYAD SIK KULLANDIĞINIZ MAİL ADRESİ BİTİRDİĞİNİZ/OKUDUĞUNUZ OKUL İSMİ PROFİL FOTOĞRAFI YAZINIZIN WORD FORMATI İLE GÖNDERİN.

BİR SONRAKİ AY BİLGİLERİNİZ İLE YAZINIZI YAYIMLAYALIM

57

Page 58: Inovatif Kimya Dergisi Sayi 28

REKLAMİÇİN

[email protected]

BİNLERCE KİŞİNİN OKUDUĞU DERGİMİZE

ONBİNLERCE KİŞİNİN ZİYARET ETTİĞİ WEB SİTEMİZE

REKLAM VERİN

BİNLERCE KİŞİYE ULAŞIN