Idea Art Magazine

33
1 IDEA TEMMUZ 2012 SAYI: 1 AYLIK KÜLTÜR & SANAT MECMUASI ATOM FİLM I SANATIN KİTLESELLEŞTİRİLMESİ I HI MOM! I OTIZM CONTRAST/ ZITLIK I BENIM KARARIM I HAYATIN IçERSINDEN PLAK METAL I SAçMALIKLAR çAĞI

description

idea Kültür sanat mecmuası her ay yayınlanan bir dergidir. İlk sayısı ile karşınızda

Transcript of Idea Art Magazine

Page 1: Idea Art Magazine

1

IDEATEMMUZ 2 0 1 2 SAY I : 1

AYLIK KÜLTÜR & SANAT MECMUASI

ATOM FİLM I SANATIN KİTLESELLEŞTİRİLMESİ I HI MOM! I OTIZM

CONTRAST/ ZITLIK I bENIM KARARIM I HAYATIN IçERSINdEN

PLAK METAL I SAçMALIKLAR çAĞI

Page 2: Idea Art Magazine

2 3

“ ZIT-LIK

“CON-TRAST

scabrosa.deviantart.com

BU AY NE VAR?

82028

50

36

54

42

5653

Fotoğraf - Ayın konusu, Contrast (Zıtlık)

Fotoğraf - Biyografi, Pınar TUNCER

Sinema - Film İnceleme, “HI MOM!”

Sinema - Röportaj, ATOM FİLM

Sinema - Vizyon Takvimi

TOHUM OTİZM VAKFI

Resim - Biyografi, Fikret Muallâ Saygı

Edebiyat - Eleştiri, Frankfurt Okulu Ve Sanatın Kitleselleşmesi

Edebiyat - Kitap Kurdu, Saçmalıklar Çağı

Idea’nınilksayısındanherkesemerhaba.Yazınkavurucuşusıcakgünlerinde,yazılarıiledestekverentümyazarlarımızaöncelikleteşekküretmekgerek.Onlarolmasaydıbudergikesinlikleolmazdı.Varolmamücadelemizdebizlerinhepyanın-daolanailelerimizvedostlarımızaburadankucakdolususevgiler. YıllaröncesindesevgilidostumÜmitYIlmazilebaşladığımızfanzinmerakının,günümüzsanaldergilerineyerinibırakmasıgerçektenmutlulukvericideğerli

okurlar.2004yılında“Vandal”adıilepiyasayasürdüğümüzbudergi,kültür-sanat içerikli olup, adındanda anlaşılacağı üzre fotokopi yor-damıylaçoğaltılanbirmecmuaydı.Bualandakiilkaşkımız,ilkateşimizdi“VANDAL”.Malesefbaşımızagelenbirkaçtalihsizolaydanötürü,gününtoyluğuilevazgeçmiştik.Lakinİçimiz-deyananbuateşikesinlikledindiremedikveyinekarşınız-dayız.Aramızayenikatılacakyazardostlarımızaşimdidenhoşgeldinizdiyoruz.

Fikirleriniz ilegelişecekolanbizler, sizlerinher türlüyorumunu sabırsızlıkla bekliyoruz. Idea’da yer al-masınıistediğinizhertürlükonuiçindeönerilerinizibekliyoruz.

Sağlıcakla

İlker Şimş[email protected]

EDİTÖR’DEN

Page 3: Idea Art Magazine

4 5

elipa.deviantart.com

AYINKONUSU

FOTO

ĞRA

F

Page 4: Idea Art Magazine

6 7

so-fee.deviantart.comC

ON

TRA

ST

Page 5: Idea Art Magazine

8 9

katerina423.deviantart.comC

ON

TRA

ST

CO

NTR

AST so-fee.deviantart.com

Page 6: Idea Art Magazine

10 11

CO

NTR

AST okilok.deviantart.com

Page 7: Idea Art Magazine

12 13

katerina423.deviantart.com niavaah.deviantart.comC

ON

TRA

ST

CO

NTR

AST

Page 8: Idea Art Magazine

14 15

CO

NTR

AST noske.deviantart.com

Page 9: Idea Art Magazine

16 17

Geo96.deviantart.com burzinski.deviantart.comC

ON

TRA

ST

CO

NTR

AST

Page 10: Idea Art Magazine

18 19

PINARTUNCER

ınar Tuncer İstanbul doğumlu..Eğitimini Beykent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Tv Bölümünde tamamladıktan sonra, kurgu ve yayın yönetmeni olarak çalış-ma hayatına başlamıştır. Öğrencilik döneminde hobi olarak başladığı fotoğrafçılığa okul döneminden sonra freelance çalışmalarıyla da devam etmiştir. Görülebilenden öte gö-rülemeyen ama görmeyi istediği herşeyi resmetmek olarak adlandırdığı fotoğrafçılık ve

digital alandaki çalışmalarını, kendi stüdyosunu açma düşünceleriyle halen bağımsız olarak sürdürmektedir. Fotoğrafçılığın yanısıra; profesyonel fotoğraf eğitmenliği, se-

naristlik, kısa film ve videoklip yönetmenliği de yapmaktadır. 

www.pinartuncer.comwww.facebook.com/PinarTuncerPhotography

P

TAVRINDAN ÖDÜN VERMEYEN FOTOĞRAFÇI

BİYOGRAFİFO

TOĞ

RAF

Sanatın,düşlemenin...kapatamayacağıboşlukyokmuş

Page 11: Idea Art Magazine

20 21

Fotoğrafbenimvazgeçilmezimartık...Hayatımdançıkardığımbirçokşeyinyerinialdı...Elimdefotoğrafmakinemolmadığızamanlardabileçektiğimçokfaz-lakaremvar...biçokkonudakırgınolsamdainsan-lara,paylaşmayıseviyorumyinede.Aradaanlaşıl-dığımıhissetmeyiseviyorum..ençokdakonuşmayagerekduymadananlaşılabildiğimistisnaları...

Page 12: Idea Art Magazine

22 23

Burayafotoğraflarımıdeğil;hayatımınbibölümünü,yaşadık-larımınbibölümünü,üzüntülerimi,sevinçlerimi,kurduğumhayalleri

aktarıyorumçoğuzaman...Kendigözümdenbaktığımda,belkienuzunmetrajlıfilmlerdebileyeredinemeyenkonularısığdırdığımkarelerim..tamamenhayal-lerimlepişirdiğimkarelerim...Anlamlarıçokbüyük..Birileriningözünetakıldılarburdakimizaman..kimizamanbirilerianladı..Yalnızlıklarımı..kalabalıklarımı..yazdıklarımı..gördüklerimi..Eleştirileriniyisi,kötüsühepsigeliştirdibeni...Kendimiböyleifadeedebiliyorumartık..Yazarakbazen..bazendedondurarakyaşadığımgördüğümbikareyi...ancakböylesaydamlaştırıyorumbirazolsunçevreyisar-malamışmatdünyayı...Yolumdahaçokuzun..yolumdaobjektifimedeğmemişçokkarevarhenüz...Yolumdakarşımaçıkacakçokacıvar..bazendemutlulukdoluhikayelerim..hepsibişeyleryaratmamiçinbiaraçolacak..hayatsadecebiaraç...

Page 13: Idea Art Magazine

24 25

Gözükarelerimedeğenherke-seçokteşekkürler..Kendigöz-lerimdeniçimebakmayaça-lıştığınıziçin...görebildiğiniz,görmeyeçabaladığınızyadagöremediğinizherşeyiçin...Sanatın,düşlemenin...kapa-tamayacağıboşlukyokmuşgerçekten...İçimiveru-humubüyüten,benikarelerimebağlayan,hayatınaçtığı-sana-tındoldurduğutümboşluk-larımate-şekkür-ler...

Page 14: Idea Art Magazine

26 27

FİLMİNCELEMESİ

NEM

A

Sinemaizleyicisinin,seyretmeeylemindenhazduymasıüze-rine inşa edilmiş bir sinemageleneğinin mevcut olduğubilinmektedir:HollywoodSine-ması. Perdenin karşısına ge-çen gözetleyenlerin, perdedeizledikleri hayatların, izlendik-lerinin farkında olup olmamadurumlarına göre haz almaoranları artıp azalmaktadır.Buradaki haz elbette cinselhazzıdabarındırmaktadır, fa-katdahaönemlisi,gözetleyen–gözetlenenarasındakurulanözdeşlik yolu ile, gözetlenen

RÖNTGENCİLİKTEN TANRISALLIĞA

hayatın bir parçası olabilmedeneyimi, izleyicinin aldığıhazzıntemelidir.Röntgencilik üzerine birçokfilmçekenBrianDePalma’nınyönettiğiHi, Mom (1970,87 dk.) yine gözetleme üzeri-ne inşa edilmiş bir film. JohnRuben (Robert De Niro) Vi-etnem Savaşı’na katılmış veyeni dönmüş bir gazidir. Sa-vaştan döndüğünde bulduğutoplumsal yapıya adapte ola-maz ve savaşta deneyimle-diklerinin de etkisiyle hayatatutunabilmek için çeşitli yollar

dener. İkinci el eşyalar satanbirmağazadanaldığı kameraile,yeni tuttuğuevinkarşısın-daki binada oturan insanlarıçekmeyiplanlar.Birpornofilmyapımcısıilekonuşurveplanı-nı anlatır. JohnRubin yaptığıişe röntgencilik sanatı adınıverdiğini söyler, bir film çekil-mektedir ve bu film kamerakarşısındakilerinenözelanla-rınıiçermektedir,fakatkamerakarşısındakilerbununfarkındadeğildirler.Yanibirgözetlemedurumu var, fakat gözetlene-nin, gözetlendiğinden habe-

ri yok. Bu noktada MichelFoucault’un Panopticon ör-neğiilginçbirörnektir:“Çevrede halka halinde bir bina, merkezde bir kule; bu kulenin halka-nın iç cephesine bakan geniş pencereleri var-dır; çevre bina hücre-lere bölünmüştür, bun-lardan her biri binanın tüm kalınlığını katet-mektedir; bunların, biri içeri bakan ve kulenin-kilere karşı gelen, di-ğeri de dışarı bakan ve ışığın hücreye girmesi-ne olanak veren ikişer pencereleri vardır. Bu durumda merkezi kule-ye tek bir gözetmen ve her bir hücreye tek bir deli, bir hasta, bir mah-kum, bir işçi veya bir okul çocuğu kapatmak yeterlidir” 1Bu sistemde gözetlenenlergözetleyeni göremez, fakatgözetlendiklerini bilirler JohnRuben’inkinin farkı, gözetle-dikleribununfarkındadeğildir.Nasıl ki Panopticon’da hüc-relere hastalar, mahkumlaryerleştirilirse John Ruben’inizlediği pencerelerde gö-zetlenenler ise lezbiyenler,devrimciler, hippiler şeklindesıralanır. John Ruben ken-

dincetoplumunanormalolanunsurlarını gözetlemektedir,vegözetlemeninverdiğihaz,görev bilinciyle birleşir çün-küeskibiraskerolanRubenaynı zamanda iktidarı temsiletmektedir, bu iktidar gözet-leyenolmasınınyarattığıikti-dardır.John Ruben porno film ya-pımcısındanaldığıparades-teğiiledahaiyibirobjektifalırve kaydetmeye başlar, fakatistediği gibi görüntüler eldeedememektedir. Ve anlık birkararla o da kameranın kar-şısına geçmeye karar verir.Gözetlediği pencerelerdenbirindeyaşayanbirkızlabiroyun tezgahlayarak tanışa-cak ve onu baştan çıkarta-caktır.Johnartıkgözetlemek-le yetinmemekte, gözetlediğihayatlara müdahale etmeyebaşlamaktadır. Porno ya-pımcısının istediği gibi birgörüntüçekebilmekaygısın-dan ziyade, iktidar olmanınvermiş olduğu haz bunu ya-pabilmesini sağlamaktadır.Ve iktidarının sınırları da gi-derek genişlemektedir. Gö-zetlediğikızınhayatınagi-rerveonubaştançıkarır,fakat bunu görüntüle-meyi başaramaz.Sinirlenir ve ka-merasını birte lev izyon ladeğiştirir. Gö-zetlediği dai-relerin birindeyaşayanbirfo-toğrafçınınafi-şini hazırladı-ğı“Be Black Baby” isimlitiyatro oyununa polisrolü oynamak için dahil olur.Oyunun bildirilerinin dağıtıl-ma anlarını John’un televiz-yonundan John ile birlikte

bizdegözetleriz.“Be Black Baby” tiyatro oyunundanziyade siyasi bir eylemdir vebeyazların, siyahların nelerhissettiklerinideneyimlemeleriüzerinekuruludur.Bildiridağı-tımaşamasıoldukçaprovoka-tiftir.Oyungerekfilmin gi-d işa -t ı -

na,gerekseJohn’unhayatınadeğişikbirseyirgetirir.Oyunagelen az sayıda beyazın su-ratları siyaha boyanır, siyah-

“HI, MOM”briandePALMA

Page 15: Idea Art Magazine

28 29

Tümdüş

lerimikaydedi

yorum!

“ların yediği yemekler yedi-rilir, şiddet uygulanır, hattatecavüzedilir.BubölümüyineJohn’un televizyonundan iz-lemekteyiz,yanigözetlemek-teyizfakatgözetleyenaçısın-dan gerçekten rahatsız edicibirdurumsergilediğiiçin,gö-zetlemenin vermiş olduğuhazzıortadankaldırıpbizibiranönceoyununbitmesiniis-teyenbirdurumagetiriyor.John, gözetlediği hayatlarınbirparçasıolmayadevamet-mektedirvepolisioynayarakda iktidarını pekiştirmektedir.Öylekipolislikrolünügerçek-ten benimser ve Taxi Dri-ver filmindeTravis’in(RobertDeNiro)silahlarıylaaynakar-şısında çalışmasına benzerbir sahnede, John copuylatutuklamaya çalıştığı merdi-veni ve sandalyeyi dövmek-tedir. John için polis olmakoldukçahazvericidirfakatbudevrimci grubun bir parçasıolmak da hoşuna gitmiştir,“şehirgerillası”isimlibirkitapokumaya başlar, bir yandan

datelevizyondadevrimcigru-bunbireyleminiizlemektedir,bizdeJohnilebirlikteizleriz.DevrimcigrupJohn’ungözet-lediği binada oturan burjuvaailelerebirsaldırıplanlamak-tadır. İçerigirerler fakatbek-lemedikleribirdirençlekarşı-laşırlarveiçlerindenbirtanesiölür.Johnbunugörünceçıl-gınadöner ve televizyonunuparçalar.FilminsonbölümündeJohn’ubaşta oyun oynayıp baş-tan çıkarttığı kızla evlenmişvekızıdahamilebir şekildegörürüz.Johndasigortaşir-ketinde çalışmaktadır, fakatJohn artık bir şehir gerillası-dırveeylemehazırlanmakta-dır.Binanınçamaşırhanesinegider, makinenin içine dina-mitleri yerleştirir ve binayıhavaya uçurur. Patlamadansonra olanları televizyondahaberlerden izleriz, olay ye-rinde röportaj yapılmaktadırve John olay yerine gelerekröportajakatılır.Veannesineselam söyleyerek konuşma-

sınıbitirir.JohnRubenhayatınıbaşkaha-yatlarıgözetleyerekyaşarken,gözetlediğihayatınbirparçasıolmaya başlar ve en sonun-dadagözetlenen insanduru-munagelir.Vefilminsonundagözetleme görevini John’danbiz devralırız. Başından berigözetlediğimiz için patlamayıgerçekleştirenin John oldu-ğunubiliriz. John karakterininsistem karşıtı bir bireye dö-nüşümü ise bizde aynı etkiyiuyandırmaz çünkü karaktersorunlubirkarakterdir,veanti-kahramanözelliği taşıdığı içinizleyici özdeşlik kuramaz veJohn’un dönüşümü izleyicideaynı etkiyi uyandırmaz, hattatüm devrimcilerin benzer birruh haline sahip insanlardanoluştuğu ve John’un ilk baştayaptığıgibigözetlenmelerige-rektiğifikriniuyandırır.PanopticonJohn Ruben Panopticon’abenzeyen bir şekilde gözet-lememekanı oluşturur. FakatPanopticon’daiktidarbireysel-

Page 16: Idea Art Magazine

30 31

likten çıkmaktadır, çünkügözetlenenler gözetlen-diklerinin farkındadır amagözetleyeni göremezler,

bu durum iktidarı yalnızcagözetleyene ait olmaktançıkartır genelleştirir. (Mic-hel Foucault, Hapishane-nin Doğuşu, s. 297) OysaJohn’undurumundaiktidaryalnızca gözetleyene ait-tir,çünkügözetlenenlerbudurumun farkında değildir.Filminbaşlangıcındakişar-kınınsözlerişöyledir:“ Tüm düşlerimi kay-dediyorum,Penceremden gözet-leyerek,Küçük ekranlarda ha-yatı görüyorum”John’un hayatı gördükle-rindenibarettir,Vietnam’dayaşadıklarındandolayısos-yalyaşamaadapteolamazvebaşkalarınınhayatlarınıgözetlemekhayatınınanla-mıolur.Fakatbirsüreson-ra yalnızca izlemek yeterligelmez, izlediği hayatlaramüdahaleetmek, ohayat-larınbirparçasıolmakister.Johnkendinisanatçıolarakgörmektedir, röntgenlemesanatçısı,veyaptığıdoğal

hayatları kaydetmektir. Fa-kat bu hayatların bir parçasıolmaya başladığı andan iti-baren artık sanatçılık oyna-

maktan, tanrıcılık oynamayageçer. Çünkü izlediği insan-larınözelanlarınıbilmektedir,onları tanımaktadır, hatta bukonudaonlarıtanıyankimse-nin bilemeyeceği ayrıntılarasahiptir. Kinyas ve Kay-ra( Hakan Günday) isimliromandaKayraşöyleder:“…. yalan ancak ayrın-tı larla gerçek olur, bi-rini kandırmanın en iyi yolu ayrıntılardır… …. dünyayı versem tanrıya damlasını ver-mez bana m u t l u l u -ğun. İsmim Kayra, ka-der demek, tanrının ya da mutlak bir enerji-nin hayatı p r o g r a m -laması de-mek. Ne büyük bir güç!”John gözetlediği insanlarınhayatlarına müdahale etme-ye başladığı andan itibaren

tanrının yaşadığı o büyükmutluluğu yaşar, çünkü ka-dere müdahale etmektedir,insanların hayatlarını yön-lendirmektedir, üstelik bunuyaparken kendine bir rol be-nimservekendisininolmayanbir hayatı kendisininmiş gibiyaşar. Bu durum kurmuş ol-duğuiktidarıdagüçlendirirvedolayısıylabuiktidardanaldığıhazzı.Gözetlediğiinsanlagö-zetlenme durumunu paylaşır,yani o da gözetlenmektedir,fakatgözetleyenkendisidirveesas gözetlenen yine bununfarkında değildir. John kendihayatınıprogramlar,kendise-naryosunu yazar, kendi ka-derini belirler fakat bu kaderyinedekendikaderi,buhayatkendi hayatı değildir; bununfarkındadır ve böyle olmasıonun tercihidir çünkü istediğianbaşkabirsenaryoüretirveonuyaşayabilir.Be Black Baby Deneyimleme üzerine kurulubu oyun sinemanın gözetle-yen-gözetlenenilişkisini ters-yüz etmektedir. Söz konusuoyun bir tiyatro oyunudur fa-kat kamera ile oyun boyun-ca görüntülendiği için bir filmolmapotansiyelinedesahiptir.Oyuna gelen beyaz insanlar

koltuğa oturup bir tiyatro iz-leyeceklerini planlarlar fakatfarkında olmadan bu oyununkahramanları olurlar. Oyun

siyah olmanın nasıl bir hisolduğunu izleyicilere anlata-bilmeyi tasarlamaktadır amasöylenmeyen kısmı bunudeneyimleterekyapmayaça-lışmalarıdır. Oyundaki dene-yimlemeöylegerçekçibirhal

alır ki, bunun bir oyun oldu-ğununfarkındaolanfilmiizle-yenlerbilebu farkındalıkları-nıunutabilmektedir.Beyazlaristemeden siyah renkliinsanlar oluverirler vesiyahların yaşadıklarışiddet, aşağılanma, te-cavüz, önyargı gibi de-neyimleri rızaları olma-dan yaşarlar. Oyununbittiği an ve bunun biroyun olduğunu öğren-dikleri an, tüm o yaşa-dıkları şiddete rağmenoyunun gerçekten etki-leyici bir oyun olduğu-nu düşünürler ve ger-çekten siyah olmanınnasıl bir his olduğunudeneyimleyebildiklerinisöylerler. Bu deneyi-minonlarınbilinçlerindeherhangi bir sıçramaya

sebepolupolmadığını bile-miyoruz fakat bu deneyimoyuna polis rolüyle katılanJohnRubenüzerindebüyükbiretkigösterir.John gözetlediği hayatla-rın bir parçası olma işine

bu oyunla devam etmiş veoyundarolaldığıpolislikro-lünügerçekhayatıymışgibibenimsemiştir, fakat polis

olmasına rağmen içinde bu-lunduğu devrimcilerin yapıpettiklerindenetkilenirveonlar-lakendiniözdeşleştirir.Çoğusinemaakımıizleyicininizlediğifilmdekikarakterlerdenbiriyle özdeşlik kurabilmesi

ve bunun üzerinden gerçek-lik hissinin yaratılabilmesiüzerine kuruludur. Fakat Be Black Baby izleyicileri öz-

Page 17: Idea Art Magazine

32 33

deşlik kurmak yerine bizzatsenaryonun parçası halinegelirler ve sinemadaki izle-yicinin gözetlemekten duy-duğu haz burada deneyim-leyebilmenin verdiği hazzadönüşür, çünkü yaşadıklarıonca şeye rağmen oyun so-nunda gayet mutludurlar, te-

cavüze uğrayan kadın bile.Bu hastalıklı durum John’unyapmaya çalıştığı şeyin enşiddetli örneğidir. Başka ha-yatları gözetlemek üzerinekurulu Hollywood sineması,porno endüstrisi, korku veşiddet içerikli görüntüler vb.bunları izleyenlerin izlerkenhazalmalarınadayanarakbukadar gelişebilmiştir. Başkahayatları gözetleyebilen vebunun vermiş olduğu hazlayetinemeyen John Ruben’inizlediği hayatları deneyimle-me girişiminin en hastalıklısonucu, Be Black Baby’detecavüze uğrayan kadınınoyundanmutluayrılmasıdır.Şehir Gerillası“ Tüm örgütlü devrim-ci hareketlere hükümet ajanları tamamen sız-dığı için başarılı sabo-taj eylemleri tek kişilik ekiplerce gerçekleşti-rilecektir. Yalnız sabo-tajcı önce bu topluma ayak uydurarak etra-fındaki burjuvaların ya-şam tarzından farksız

bir yaşam sürmelidir. Şehir geril lası isimsiz-l iğe bürünüp gizli de kalmalı.”John Ruben Şehir gerillasıisimli kitaptan okuduğu busatırlarda sanki yeni haya-tının senaryosunu bulur vehemen yeni kimliğine bü-

rünür. Kimliğini gizleyen birşehir gerillasıdır o ve büyüksabotaj eylemine hazırlan-maktadır. Evlidir, bir sigortaşirketinde çalışmaktadır veburjuva hayat tarzına ayakuydurmuştur. Sabotaj eyle-mini başarıyla gerçekleştirir.Ardındanhaberspikerinerö-pörtajverirkeniseartıkkendi-sidir. Vietnamdan yeni gelenbir bomba uzmanıdır ve spi-kerilgiyleonudinler,JohnRu-ben savaştan sonra ilk defakendisi olarak birileri tarafın-dan dikkate alınmaktadır vetelevizyondanbütünAmerikaonundüşüncelerinidinlemek-tedir.Annesine selam söyle-yerek konuşmasını bitirir vegülümser. Bu gülümsemesiveselamısankibizizleyicileriçindir,bizimonunneleryap-tığının farkında olduğumuzubilir,gözetlendiğininfarkında-dır ve gözetleyenlere selamsöyler. Filmin başında pornoyapımcısıJohnRuben’infikir-lerini dinlerken ona şöyle biritirazdabulunur:“onların gözetlendik-

lerini bilmediklerini mi sanıyorsun”Filmde gözetlendiklerinin far-kında olup olmamalarına yö-nelik bir izlenim olmasa bile,genel olarak filmin temasıolan gözetleme durumununyaşadığımız toplumdaki ikti-darın devamlılığını sağlayanen önemli unsur olduğunubiliyoruz. Özellikle filmin ya-pıldığı 70’li yıllardan bugünegeldiğimizde artan teknolojikyeniliklerlebirliktePanopticon’un,Leviathan’ın(2)yenidenüretimmekanizması haline geldiğinigörebiliyoruz. Denetim göze-tim mekanizmaları sayesin-de iktidar bir disiplin toplumuoluşturup kendi devamlılığınısağlayabilmektedir.Kişiselöz-gürlükalanlarıolaraksunulanyeniliklerbile(internet,cepte-lefonu)denetim,gözetiminbirparçasıolabilmektedir.Üsteliksokaklarayerleştirilen,çalışıpçalışmadığını bile bilmedi-ğimiz kameralar ile gözetle-yenin iktidarının gözetlenenüzerindeki kurduğu baskıylayaşıyoruz.Toplumsalgüvenlikiçinkişiselözgürlüklerimizinfedaedildiğibu toplumsal yapıda, kişiselgüvenliğimizitehditedeninneolduğunu saptamak imkansızhale gelebilmektedir, bu du-rumdatehlikedeolaninsanla-rıngüvenliklerideğilözgürlük-leridir.

Turgay Özçelik

1-M.Foucault,HapishaneninDoğuşu,s.2952- Leviathan mitolojide bir su ca-navarının ismidir. Thomas Hobbesaynı isimli kitabında terimi sınırsızgücesahipdevleti tasviretmekiçinkullanır.

ALO 183

DESTEKLİYORUZ

NC

EL

Page 18: Idea Art Magazine

34 35

Yaratıcı“Kısa Film”

Merkezi

Atom Film ekibi ile kısa filmin gidişatını, dünü ve bugününü konuştuk. Kısa film tutkunları ve yeni

tanıyacaklar için bir ziyafet niteliğinde...

enel bir giriş yap-mak gerekirse, “Kısa Film yap-mak” sizin için ne ifade ediyor? Kısa film si-

nema sanatının en yalın veçarpıcı halidir. Kısa film tümklişelerdenbirkurtuluşgibidiraslında. Kısa süreli olması,süpriz barındırması, karak-terlereçokfazlagirmeyişigibibenzerikurallarçerçevesindeyaratılacak sonsuz konuylasinemanın en özgür yanıdır.Kısa film bizi özgürleştirmek-te. Filmlerinizden biraz bahsedebilir misiniz acaba?

RÖPORTAJSİ

NEM

A

Merak edip izlemek isteyenler filmlerinize nasıl ulaşabilir? Kısa filmlerimizle bir yıldayedi ödül alma şansı yakaladık.AyrıcaTürkiyeninbirçokilindeya-pılanfestivallerdefinalistolupgös-terimaldık.Cannes,Berlin,Toron-to,Miami,LosAngelesgibibirçokyutdışı festivalin- d e d e yine finalistlik vegösterim hakkı ka-zandık.Budurumunen önemli yanı,f e s t i v a l l e r d ebuluştuğumuzs inemacı la r ınfilmimizi eleş-tirmesi ve yenifilmlerimize tavsi-

Kısa film bizi özgürleştir-

mekte.

bir çok festival ödenek almak amacıyla kısa film festivali

yapmakta

yelerdebulunmaları.Herfilmimizinbiradımdahaiyiolmasıiçinbiröğreti adeta. Filmlerimizatomfilm.org, vimeo.com/atomfilm, ad-reslerindeyeralmaktadır.

Türkiye’de kısa film yönetmenlerine ve onların filmlerine nasıl bakılıyor? Daha doğrusu kısa filmler neden daha az önem-liymiş gibi genel bir tavır var? Kısafilmhemkısafilmcilerhemdefestivalorganizatörlerininçoğuiçinhalenönemsizboyutta.Neyazıkkibirçokfestivalödenekalmak amacıyla kısa film festivali yapmakta. Türkiye’de ünlü olansinema oyuncularını getirmeye çalışıyorlar kısa film festivallerine.Amafinalistyaptıklarıkısafilmcilerigetirmiyorlar.Gelmekistiyorlarsakendiolanaklarıylagelsinlerdiyorlar.Buçokçirkinbirdurum.Halbukikısafilmfestivalininamacıalınanödeneğidengelikullanarak,hemünlü isimlerigetirmek,hemkısafilmcilerigetirmekolmalı.Böylecekısa filmciler sinema sektöründen büyükleri ile ilişki kurabilsin veyenisinemacılarınönüaçılsın.Ayrıcakısafilmcilerinbirkısmındadaşöylebirproblemvarneya-zıkki. İçini yeterince doldurmadan festivalde ödül alabilirliğini yük-seltmek amacıyla gündem barındıran siyasi mevzuları kör gözünparmağınadayatıyorlar.Festivaljürilerininvicdanıylaoynuyorlar.Buçoketikolmuyortabikiyenisinemacıadaylarıiçin. Adana’da yaşadığınız sıkıntıları (–ki eminim Adana ile sı-nırlı değildir) ilk ağızdan paylaşmanız aslında çok iyi olacaktır. AslındaAdana’dahemenhemenhiçbirsıkıntıyaşamıyoruz.

İstanbulvebenzeribüyükşehirlerdefilmset-lerinde reji ve kamera grubunda çalışırkendaha sıkıntılı durumlarla karşılaşılabiliniyor.Enbasitizamansıkıntısı.Adana’dahermev-simi,hertürlüekipmanı,hemenhemenher

Page 19: Idea Art Magazine

36 37

Tufan Şimşekcan

Ozan Sihay

Ali Yılmaz

türlümekanıbulabiliyoryadaoluşturabiliyoruz. Sadece bizdeğil son yıllarda Adana’dafilm çeken bir çok yapımcılaraynı fikirde. En son JamesBond filminde reji ve sanatekibinde çalışırken gördüğü-müzdebuydu.Türkiyeçekim-lerinin çoğunluğu Adana’dageçen James Bond filmi he-menhementümtaleplerinibu-radakarşılayabildi.Enönemlitalep olan yemek çeşitliliğiAdana’yıcazipkılanfaktörler-denbirizaten. Türkiye’de tıpkı bir çok konuda olduğu gibi, kimse farkında olmadan çok iyi kısa filmler de yapılıyor aslında. Fakat bizzat sine-ma camiası dahi, kısa film-

lere daha mesafeli yaklaşa-rak onları büyük sahneden uzak tutmaya çalışıyorlar. Kısa filmciler önemsenmek için yane yapmalı? Çünkü ciddiye alınmak için “ciddi” olmak yeterli gelmiyor. Kısa filmciler dünyaüzerinde de çok ön plandadeğilaslında.Türkiye’yeoran-laverilendestekveönemçokdahafazlatabi,amakısafilmçeken yönetmenlerinasılamacıbellibirözgeçmiş oluşturmak,kendini geliştirmek,festivaller vasıtasıylabelli bir çevre oluş-turmakvebirşekildesektöre girmek. Bu-nun sıkıntılı bir yanı

yok aslında. Sİnema aslındaçokpahalıbirsector.Dertleri-mizi, mutluluklarımızı, düşseldünyamızı aktarmaya çalışı-yoruz.Bununmaddiboyutudaçok önemli. En basiti teknikolanaklarnekadarfazlaolur-sa hayal dünyanızı o kadargenişkullanabiliyorsunuz.Kısafilmcilerinciddialınmasıiçin, öncelikleTürkiye’de fes-tival organizasyonlarının kısa

filmcilere daha bir önem duyması ge-rekmekte.Yurtdışındafestivallerdekısafilminizlesizeyönetmengibiağırlıyorlar.Amaburadadışkaınınmandalagibisiniz. Kısa filmlere ve filmcilere kucak açan festivaller, yönetimleri ve jüri seçimle-ri hakkında neler düşünüyorsunuz? Organizasyonların hemenhemenhep-sikısafilmcileridolgumalzemesiolarakkullanıyorlaraslında.Önemsenennoktaünlüyüzlerlefestivalibasındaduyurmakvealınanödeneklerledevamlılığınısağ-layabilmek.Buçokönemlibirdurum.Ama

çokazfestivaldışındafestivalbünyesindeneworkshoplarvar,nesinemacılarıntanışıpsohbetedebileceğiortamlar.Finalisleriseçip,finalgecesinekendiolanaklarıylagelebilirsekısafilmcileriçağırıp

.Ödül veriphayydi gülegüle demek.Bu festival-cilik değil,yani böyleolmaması la-zım. AyrıcaTü r k i y e ’ d ene festival-lerde iki elinonparmağınıgeçmeyecekkadar kısafilm jürisivar.Kendi dalla-rında hepsi-debirbirinden

başarılı.Yalnızşöylebirhandikapneyazıkkikangrengibiyayılmak-ta.Birkısafilmiçinkonu,görsellik,kurgu,oyunvediğerkatmanla-rınönemitekbirnoktadabağlanıyor.Budasanırımsiyasiöngörü.Direktsiyasibiriçerikbarındırmayankısafilmlerehoşgörüyleba-kamıyorlar.Bubirsuresonarkısafilmcileri içeriğiniyeterincedol-durmasadagündemdeolansiyasidurumlarındışınaçıkamamayaitiyor.Kısa filmözgürlükse, bu özgürlüğü hemyönetmenler, hemfestivaller,hemdejürilerdürüstbirbiçimdealgılamalı.

Bize vakit ayırdığınız için bir kez daha teşekkür ederiz… Bizteşekkürederiz.Yayımhayatıboyuncaözgürdüşünce-nizdevametmesidileğiyle.

Röportaj:BURCUAKTAŞ

direkt siyasibir içerik

barındırmayan kısa filmlere hoş görüyle bakamıyorlar.

Page 20: Idea Art Magazine

38 39

BENİM KARARIM

DESTEKLİYORUZG

ÜN

CEL

.org

bu ay içinde

Meclis’e gelmesi

planlanan“kürtaj

yasası”na karşı bianet’in kadınla-

rı ve erkekleri tara-fından dün başlatılan

“Kürtaj Hakkı” kampan-yası

benimkararim.orgadresi üstünden

devam ediyor. Kürtaj yasasına karşı

“bu benim kararım”,“Kadının bedeni kadının

kararı”, “bu benim meselem” diyen herkes fotoğraflarını

[email protected] adre-sine göndermeye

devam edebilir.

Page 21: Idea Art Magazine

40 41

VİZYONTAKVİMİSİ

NEM

A

Vizyon Tarihi : 6 Temmuz 2012 (1s 50dk) Yönetmen: Nadine LabakiOyuncular: Nadine Labaki, Claude Msawbaa, Leyla FouadTür : Dramatik komediÜlke : Fransa 2007 yılında çektiği ilk filmi Karamel’in dünya çapındaki başarısından son-ra oyuncu Nadine Labaki, yapımcılığını, senaryosunu, yönetmenliğini üstlendiği ayrıca rol aldığı ikinci filmi Where do we go now? ile tekrar sınırları dışındaki seyir-cilere ulaşmayı hedefliyor. Ortadoğu’nun diken üstündeki coğrafyasında dinsel çatışmalara ve savaşın anlamsız-lığına kadınların zeki ve pratik çözümleriyle cevap veren Labaki kamerasını Lübnan’da hiçliğin ortasında küçük bir köye çeviriyor. Savaş sonrası Müslüman-Hristiyan ayrı-mı yapmadan yaşamaya devam eden köylüler çatışma haberlerinin gelmesi üzerine birbirlerine düşman kesilmeye başlarlar. Şiddeti çıkartan erkekleri yatıştırma görevi ise kendilerine has yöntemlerle bu buna başaran kadınlara düşer. 2011 Cannes Film Festivali’nde beğeniyle karşılanan film bu seneki Toronto Fim Festivali’nden de Halk Ödülü ile döndü...

Vizyon tarihi : 20 Temmuz 2012 (1s 50dk) Yönetmen : Ismael FerroukhiOyuncular : Tahar Rahim, Michael Lonsdale, Lubna AzabalTür : DramÜlke : Fransa Ismael Ferroukhi’nin ikinci uzun metraj filmi olan Free Man, II. Dünya Savaşı sırasında Younes isminde Cezayirli bir göçmenin hikayesine odaklanıyor. Yo-unes, savaşta hayatta kalmak için Paris polisiyle iş birliği yapar, fakat bir Yahudi ile olan dostluğu ortaya çıkınca, hedef tahtası olur. Artık canı pahasına da olsa dostu Ben Ghabrit’i korumak, hayattaki tek amacıdır; fakat ne yaparsa yapsın dostunun yakalanmasına engel olamaz. Bir Yahudi’nin gör-düğü eziyet ve zulüm karşısında, bir zamanlar sıradan bir göçmen olan Younes artık bir özgürlük savunucusuna dönüşür... Ismael Ferroukhi’nin Alain-Michel Blanc ile senaryosunu beraber kaleme aldığı Fransız filmi Morocco ve Paris’te geçen sahneleri ile II. Dünya Savaşı’nın tüyler ür-perten atmosferine seyirciyi geri götürüyor...

Vizyon tarihi : 27 Temmuz 2012 (2s 14dk) Yönetmen : MaïwennOyuncular : Karin Viard, Joey Starr, Marina Foïs Tür : DramÜlke : Fransa Oyunculuktan senaristliğe ve yönetmenliğe geçen güzel oyuncu Maïwenn’in son uzun metraj filmi Polis, sosyal duyarlılık üzerine çizilmiş bir yolda ilerliyor. İçe-risinde aksiyon ve mizah da barındıran film, Paris Çocuk Koruma Biriminde ça-lışan Chrys, Nadine, Iris ve Fred’in hem kendi sorunlarıyla hem de pedofili gibi suçları araştırmaları sürecini işliyor. Maïwenn’in canlandırdığı çekingen fotoğrafçı Melissa da İçişleri Bakanlığı tarafından bu birimi gözlemlemek için ekibe dahil edi-liyor ve toplumun kabuslarını birinci elden gözleme imkanı izleyiciye sunulur. Ço-cuklarına kötü davranan ebeveynler, yabancılaşmış ve toplumdan kopmuş çocuklar ve daha akla gelmeyen birçok trajediyle karşı karşıya kalan çocuklar, film boyunca Maïwenn’in kamerasından gözler önüne seriliyor.2011 Cannes’da Jüri Ödülü alan Polis, 31. İstanbul Film Festivali’nde Akbank Ga-lalarında.

Vizyon tarihi : 27 Temmuz 2012 (1s 29dk) Yönetmen : Nicholas McCarthyOyuncular : Casper Van Dien, Kathleen Rose Perkins, Agnes BrucknerÜlke : İrlanda Annesinin ölümünden sonra kendi geçmişindeki sırların peşine düşen An-nie, ailesinin evini farkında olmadan davetsiz misafirlere de açar...Senaristliğini ve yönetmenliği Nicholas McCarthy’nin üstlendiği korku-gerilim tü-ründeki filmin başrol oyuncusu ise Caity Marie Lotz...

Vizyon tarihi : 13 Temmuz 2012 (1s 30dk) Yönetmen : David Brooks (II)Oyuncular : Alice Eve, Josh Peck, Brian GeraghtyTür : Korku, GerilimÜlke : ABD, Kanada Bir parti çıkışı David, hoşlandığı Emily’yi eve bırakmayı teklif eder. Corey ile birlikte üçü yolda giderlerken para çekmek için bir ATM’ye uğrarlar ve tam yola devam edecekleri sırada esrarengiz bir adamın dışarıdan onları izlediklerini fark ederler. Yüzü görünmeyen adamın görünüşünden tedirgin olan 3 arkadaş dışarı çık-makta tereddüt ederler ve o dakikadan sonra içinde bulundukları ATM kulübesine kilitli kalarak ardı ardına işlenen cinayetlere tanık olurlar. Kaçma çareleri aradıkça daha çok tuzağa düşeceklerdir; sıra onlara da gelecektir...David Brooks’un ilk yönetmenlik çalışması olan filmin senaristliğini ise Toprak Al-tında filminin senaryosuyla çeşitli ödüller kazanan Chris Sparling üstleniyor. Baş-rolleri ise daha ziyade romantik komediler tanıdığımız Alice Eve ve genç yıldızlar Josh Peck ile Brian Geraghty paylaşıyor...

Vizyon tarihi : 13 Temmuz 2012 (1s 58dk) Yönetmen : Paolo SorrentinoOyuncular : Sean Penn, Judd Hirsch, Kerry CondonTür : Dram, RomantikÜlke : Fransa, İtalya, İrlanda Cheyenne şimdi ellili yaşlarını süren, bezgin, eski bir rock yıldızıdır. Yaşına rağmen eski alışkanlıklarından, giyim tarzından vazgeçmek istemeyen Cheyenne, 30 senedir görüşmediği babasının ölümü üzerine Dublin’den mecburen New York’a gelir ve cenaze sırasında babasının insani bir suça karşın intikam peşinde olduğunu öğrenir.II. Dünya Savaşı sırasında babasına Auschwitz toplama kampında Naziler tarafından işkence edilmiştir ve şimdi bu Nazi subayını bulma görevini Cheyenne üstlenecektir. Babasının intikamı için ABD’yi boydan boya geçen eski rock yıldızı Cheyenne ro-lünde Sean Penn’in başarılı bir oyunculuk ortaya koyduğu yapım 2011 Cannes Film Festivali Kiliseler Birliği Ödülü’ne layık görülmüştü. Filmde Penn’e Frances McDormand, Judd Hirsch ve Eve Hewson eşlik ederken, film müziklerinde David Byrne ve Will Oldham’ın imzası var.

PEKİ ŞİMDİ NEREYE? ÖZGÜR ADAMLAR

POLİSATM

OLMAK İSTEDİĞİM YER OLMAK İSTEDİĞİM YER

Kaynak : beyazperde.com

Page 22: Idea Art Magazine

42 43

DOSYAPLAK METALM

ÜZİ

K

MÜZİK KLİNİĞİ

DEA Magazi-ne’dekiilkyazım-la karşınızdayımsevgili okurlar.İlerleyen dönem-

lerbizeneyigösterirbil-miyorumamaçokciddibirsıkıntıyaşamadığımsürece ve elbette der-gieditörleriyledearambozulmasa(!)budergi-ninhersayısındasizler-le buluşmaya çalışaca-

ğım. Sizlere kendimi çokdetaylıtanıtmıyorum.Bunuen azından bu yazımdayapmayacağım. Bırakalımda zamanla birbirimizi ta-nıyalımvekarşılıklıbirile-tişimoluşsunaramızda.İlkyazı olacağı için açıkçasıözelbirhazırlıkyapmakis-temedimvemümkünoldu-ğuncakendimeözgüüslu-bumukullanacağımsevgiliokur.

PLAK METAL. vMüzik arşivciliği tutku-

suinsanınbirömürboyupeşinibırakmayacak bir tutkudur. Or-talama bir gelir düzeyi ile hat-ta çoğu zaman gelir düzeyinebakılmaksızın, her müzikseverkendi kulağına yakın albümleriçeşitli formatlarda toplayabilir.Buformatlarmanyetikbant(ka-

set), kompakt disk (CD), DVDAudioveuzunçalar(plak)şeklin-delistelenebilir.Buyazıdametalmüzik arşivcilerine birkaç tavsi-yedebulunacağım.Yazınınbaş-lığındananlayabileceğinizüzereplakarşivciliğininbirtakımavan-taj ve deza-vantajlarındanbahsedeceğim.Plak kültürü-nün ve plakkeyfinin sizinasıl sıradan-lıktan kurtarıp,size kendi elitk ü l t ü r ü n ü z üoluşturmanızayardım edece-ğini anlatmayaçalışacağım.

Plak larbirbirine preslenmiş iki vinil ta-bakadanoluşurlar.CDvekaset-lerdenfarklıolarakevortamındakaydedilmeleri, oluşturulmalarımümkündeğildir.Dolayısıilebirplak üzerine kaydedilen ses en

orijinalsestir.Plaklar,CD’lerdenfarklıolarakanalogsesiçerirler.Bu şekilde kaydedilmiş bir ses,gerçekseseenyakınsestir.Bubiravantajmıdır?Evet.Pekibuavantajınbizeyansımasınedir?Özellikle Rock ve Metal müzikplaklarındabizzatdeneyipyaşa-dığımbirtecrübemdirbu.Biral-bümüuzunsüreCD’denyükseksesledinlemekbirnoktadanson-ra kulaklarımda bir rahatsızlığayol açıyor ve sesini kısıyorum.Ancakaynıalbümüaynısesse-viyesi ile plaktandinlediğim za-man, kendimi şartlamamak içinbu ikinci denemeyi birkaç günsonra yapıyorum, albümün so-nuna kadar sesi kısma ihtiyacıhissetmiyorum. Çünkü buradanduyulan ses kulağa daha ger-çekçi geliyor. Bunu ispatlamakiçinsöylenebilecekbirbaşkaşeyde gerçekDJ’lerin yaptıkları iş-tir.GerçekDJ’ler,çaldıkları tümparçaları plaklardan çalarlar.Onca gürültüye rağmen insanrahatsız olmak bir yana bilakismüziğe kaptırır kendini. İşte budaazöncebelirttiğimsebeptendolayıdır.

Pekçokinsanplaklarıcı-

zırtıları için sever. Kim bilir kaçyıllık plakçalarlara yüzlerce liraöderler. Bence bu durum saç-malıktır.Bakın,yeninesilplakla-rıçok iyibirplakçalar ileve iyibirplakiğnesiiledinlediğinizza-

Pek çok insan plakları cızırtıları için sever.

Müzik arşivciliği tutkusu insanın bir ömür boyu peşini bırakma-yacak bir tutku-

dur.

Page 23: Idea Art Magazine

44 45

proofhead.wordpress.com®

mandipsesduymazsınız,cızırtıoluşmaz. Elbette ki 1940 yılın-daki kaydedilmiş bir parçada onostaljikhavayıvermesiiçinbi-razcızırtıolmasınıherkesister.Ancak şunun farkına varmaktafaydavar:Oyıllardakaydedilenplaklartaşplaktıvecızırdamasıgayetnormaldi.Ancakeğervinilüzerine basılmış bir plak cızırtıyapıyorsa sakın bu plağı nos-taljik diye size yutturmalarınaizin vermeyin. Ya da aldığınızbir Pink Floyd plağı cızırdıyor-sa size plak bu cızırdar diyenuyanıklara pabuç bırakmayın.1994Almanya basımı efsaneviThe Wall plağımda cızırtı çokaz.Çünkübendenöncekisahibikalitelibirplakiğnesikullanıyor-muş.

PlakbiriktirmeninCDbi-riktirmeyegörebirdiğeravantajıdaboyutolarakçoktatminedi-ci olmalarıdır. Bir CD yaklaşıkolarak13cmx13cmebatların-da bir kutuya içerisinden çıkankartonete sahipken, 33 devirlikplakların kutular ı 32 cm x 32cm ebatlarındadır. Plağa hasbir elitlik ve sınırlı sayıda olmadurumu taşıdıklarından içerdik-leriekstramateryallerçokdahafazladır.

Müzikdinlemeişiilemü-ziğe sahip çıkma işini hep ayrıtutmuşumdur.Bir grubunmüzi-ğinidinleyenbinlercekişivarsa,müziğine sahip çıkan belki deyüzkişivardır.Amabuyüzkişide gruba en yakın olan insan-lardır. Bu o r a naşa-

ğ ıy u -karı hepbuşekildeolmuş-

tur.Şunuhayaledin,sevdiğiniz bir grup şehrinizekonseregeliyor.Siz tabiî ki ka-çırmıyorsunuz.Birimzaetkinliği

düzenliyorlar.Oradabugrubunmüziği dinleyenler birkaç flyerimzalatmakiçinbekliyor,siziseelinizde grubun plağı ile bekli-yorsunuz. Grubun yanına gitti-ğinizde size gösterecekleri ilgiveduyacaklarısaygıinanınçokbaşka olacaktır. Onların müzi-ğinidestekleyenbirini karşıla-rındagördüklerindeyaptıklarıişbirrutindençıkacaktır.İştebuhazzı bir kere yakalamafırsatı bulduğunuzda banahakvereceksiniz.Teknik açıdan baktığımız-da plak biriktirmek yineavantajlıdır.ZirabirCDyadakasetinbozulmaihtimalibirplağagöreçokdaha faz-ladır. CD’ler plaklardan dahakırılgan,dahaçizilgenvegü-neşe karşı dahahassastırlar.AyrıcanekadardikkatedersenizedinCDkullanıldıkçaçizilir.CDüzerindekiküçükbirçizikbazentümCD’yikullanılmazyaparkenplaktaböylebirderdinizyoktur.Olasıbirçizilmedensadecesözkonusubölgeetkilenir,buplağıntümüne yayılmaz. Ayrıca plak-larınızı dönem dönem temizle-yerek ses kalitesini canlı tutmaşansınız da vardır. Bana göreplağıntekbirolumsuzyanıvar-dır.Odafiyatlarıdır.180gramlıkvinil plaklar, “evladiyelik”olaraküretildikleriiçinfiyatlarıCDfiyat-larına göre iki üç katı ve hattabazendörtkatıbulabilmektedir.Bu noktada yapılabilecek şeyikinci el ürünler satan dükkan-ları ve internet sitelerini kontroletmektedir. Özellikle satıcı ileiletişime geçip plağın kalite sı-nıfı sorulmalı, satıcının öncekisatışları kontrol edilmeli vesatıcıyaplakhakkındadetaylısorular sorulmalıdır. Gerçekbir plak satıcısı ve meraklı-

sı bu sorularınızı özenle ce-vaplayacaktır. Satın almadanönceplağınbasımyeriveyılınıda sormayı unutmayın. Yoksahevesle aldığınız bir Iron Mai-den plağı elinize üzerinde gru-bun adından başka hiçbir şeyi

okuyamadığınız Japonca birplakolarakgelebilir.Fiyatdeza-vantajındandolayıbenilketap-ta sadece en sevdiğiniz grup-ların plaklarını, onların da enbaşarılı albümlerini toplamanızıöneririm.

IDEAMagazine’in bu ilksayısındasizlereböylebir yazıilemerhabademeyitercihettimsevgili okurlar. Bundan sonraimkanlarelverdiğisürecesizler-lemüziksohbetleri yapacağım.Busohbetleribaşkasohbetlerlekarıştırmayınsakın.Arasıraki-şiselblogumabakıpgeleceksa-yılarhakkındafikirsahibiolabilir-siniz: proofhead.net. Akılınızatakılan sorular ve eleştirileriniziçin lütfen [email protected]şimkanallarınıkullanmaktançekinmeyin.Bir sonraki sayıda görüşmek,buluşmak, konuşmak üzere.Sevgilerle.

Mesut Proofhead Çiftçi

Acıları mutsuzlukları karşılıklı haksızlıkları hatırlamaya bile değmez: Ödeşmiş durumdayız kahpe felekle. Ve sizler mutlu olun yeter.

VladimirVladimiroviçMayakovski

coxi.deviantart.com

CO

NTR

AST

Page 24: Idea Art Magazine

46 47

Erken tanı ve eğitimle otizmli

bir çocuk

yenidendoğabilir!

ERKEN TANI VE EĞİTİMLE OTİZMLİ BİR ÇOCUK YENİDEN DOĞABİLİR

Otizm Nedir? Bu davranışların otizm belirtisi olabileceğini düşünüyorsanız otizmin ne olduğunu sizeve ailenizi ne şekilde etkileyeceğini bilmek isteyebilirsiniz. Otizm, doğuştan gelen ya da ya-şamın ilk üç yılında ortaya çıkan karmaşık bir gelişimsel bozukluktur. Otizmin, beynin yapı-sını ya da işleyişini etkileyen bazı sinir sistemi sorunlarından kaynaklandığı sanılmaktadır.

Sizin Hatanız Değil! Otizmeneler yol açar?Bugün için bu soruya verilebilecek en doğru yanıt “Otizmie nelerin yolaçtığıbilinmiyor”yanıtıolacaktır.Otizminanne-babadankalıtımyoluylageçmişolabileceğindenkuşku-lanılmaktadır.Dolayısıyla,buyöndepekçokaraştırmayapılmaktadır.Ancakhenüzotizmingenibuluna-bilmişdeğildir.Otizmçevresel faktörlerle tetiklendiğidüşünülmektedir.Otizmeherçeşit toplumda, ırktaveailederastlanmaktadır.Dolayısıyla,buözelliklerinhiçbirininotizmleilişkiliolmadığıkabuledilmektedir.

Yalnız Değilsiniz! Otizm, günümüzde rastlanan en yaygın nörolo-jik bozukluktur ve her 150 çocuktan birini etkilediği Kabuledilmektedir. Ayrıca otizmin erkeklerdeki yaygınlığı, kız-lardan üç-dört kat fazladır. Otizm tanısı çocukların çoğun-da değişik derecelerde öğrenme ve zeka geriliği de görülür.

Otizm üç alanda sorunlarla kendini gösterir. Bu alanlar ve bu alanların her birinde gözlenebile-

cek belirtiler aşağıda yer almaktadır.

Sosyal İlişkilerde Güçlük• Başkalarıylagöztemasıkurmaktazorlanmak• Arkadaşlıkilişkilerigeliştirememek• Pekçokşeyibaşkalarıylabirliktedeğildekendibaşına

yapmayıyeğlemek• Dilvekonuşmagelişimindeakranlarınıngerisindeol-

makyadahiçkonuşmamak.• Başkalarıylasohpetbaşlatmadavesürdürmedezorlanmak• Bazısözleritekrartekrarveilişkisizzamanlardasöylemek• Bazısıradışıkonularakarşıaşırıilgiduymak;örneğinasansörlerinnasılçalıştığı.• Günlükyaşamdakidüzendeğişikliklerinekatlanamamak;örneğineşyalarınyreinindeğiştirilmesi• Sıradışıbedenhareketleriyapmak;örneğin,sallanmakyadaçırpınmak• Bazınesnelerlesıradışıhareketleryapmak;örneğin,nesneleridöndürmekyadasırayadizmek

Otizmin Tanı ve Tedavisi Bir çocuğun otizm tanısı alabilmesi için, yukarıda sıralanan belirtilerin tümünü göstermesi ge-rekmez.Ancak,bukonudakararverebilecekolankişiler, yalnızcakonununuzmanlarıolançocukpsi-kiyatrları ve çocuk nörologlarıdır. Ayrıca, bazı çocuklar tüm alanlarda sorun yaşamayabilirler. Böyleçocuklarda ise “YaygınGelişimBozukluğu” tanısı konur.Otizm ya daYaygınGelişim bozukluğu olanherçocukdiğerlerinden farklıdır.Ayrıca,herhangibir tanıalmışolsunyadaolmasın,herbireyinken-dine özgü bir kişiliği olduğu da unutulmamalıdır. Otizmi olan çocukların dış görünümleri diğer çocuk-lardan farklı değildir; ancak, davranışları farklıdır.Dolayısıyla otizm tanısı,laboratuvar sonuçlarıyla yada tıbbi testlerle konulamaz. Tanı uzmanlar tarafından çocuğun gözlemlenmesi, gelişim testleri ya-pılması ve anne-babalara çocuğun gelişimi hakkında sorular sorulmasıyla konur. Otizm tanısı 12 ay-lıktan itibarenkonabilir.Erkenyaştatanıkonması,biranonceeğitiminbaşlamasıaçısındanönemlidir.

Page 25: Idea Art Magazine

48 49

Otizmintedavisikonusundayapılanbirçokçalışmanınsonucundaeniyitedavinineğitimolduğuanlaşılmıştır.Diğertümyöntemlerçocuğungelişiminidestelemekiçinkullanılır.Bunedenle,hangiyöntemkullanılırsakullanılsın,bununyanındaözeleğitimşarttır.Sunulanözeleğitimhizmetlerininyoğunvekesintisizolmasıdabüyükönemtaşır.Yoğunluk,haftadaenaz20saatanlamınagelirken;kesintisizlikyılda12aydemektir!Erkeneğitim,özel-likle5yaşındanoncealınanyoğunözeleğitim,çocuğungelişimiiçinçokönemlidir.alanotizmli çocukların yarısına yakınının çokbüyükgelişmegösterdiği,eğitimlerinidiggerçocuklarlabirliktegeneleğitimsistemiiçin-desürdürebildiği,dahası,ergenlikdönemindeyaşıtlarındanhiçbirfarkı-nınkalmadığıgözlenirOtizmiolançocuklarbulunduklarıortamdanveinsanlardanuzaktaymışgibidururlar;sankidünyailearalarındagörül-meyenbirduvarvardır.Buduvarıaşmakuzunvezahmetliolabilir,fakatimkansızdeğildir.TohumOtizmVakfıbuzorluyoldasizeyardımcıolmakiçin kurulmuş kar amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşudur. HangiyaştaolursaolsunçocuğunuzunotizmliolabileceğinidüşünüyorsanızTo-humOtizmVakfı’nıarayın!Sizeyolgöstermekveyardımcıolmakistiyoruz.

En Gerekli ve en iyi tedavi eğitimdir!

Tohum Otizm Vakfı’nın vizyonu Türkiye’de“OtizmveyadiğerYaygınGelişimBozuklukları”nınerkentanılanması;tanıalançocuk-larınveailelerininsağlıkveeğitimgereksinimlerininisedünyastandartlarındakarşılanmasıdır.

Tohum Otizm Vakfı’nın Misyonu• OtizmveYGB’lidiggerçocuklarınveailelerininbilgivedestekgereksinimlerininkarşılanması• OtizmveYGB’lidiggerçocuklarınerkenyoğunözeleğitimalmalarının,dahasonariseenazEğitmen

kadrolarıyetiştirilmesininözendirilmesi,eğitimvearaştırmayapılmasınınsağlanması.• OtizmveYGBkonusundaülkeçapındayürütülensağlıkveeğitimhizmetlerinindesteklenmesive

iyileştirilmesi• OtizmveYGBkonusundatarama,ayrıntılıdeğerlendirmevetanılamasüreçlerinindünyastandartla-

rınagetirilmesiveülkeçapındayaygınlaştırılması• OtizmveYGBkonusundabilinçlibirkamuoyununoluşturulması

TOHUM Türkiye Otizm Erken Tanı ve Eğitim Vakfı

[email protected]

Trl:0212 248 94 30Faks:0212 248 94 36

Page 26: Idea Art Magazine

50 51

BİYOGRAFİRE

SİM

Fikret Muallâ Saygı (1903 - 1967)

Fikret Muallâ Saygıİstanbul’da doğdu, 20 Temmuz1967’de Fransa’da Nice yöre-sinde öldü. Küçükken geçirdiğibirkazasonucutopalkalmasıveannesinin ölümünden sonra ba-basının yeniden evlenmesi gibiolaylar onun sinirli ve uyumsuzbir çocuk olmasında rol oynadı.SaintJosephFransızOkulu’ndansonra bir süre GalatasarayLisesi’ndeokudu,amaokulubi-

Türk, ressam. Dışavurumculuk’un (Ekspres-yonizm) ve Fovizm’in üslup özelliklerini kaynaştıran, coşkun bir lirizm ve içtenlik dolu resimler yapmıştır.tiremeden mühendislik eğitimiyapmasıiçinAlmanya’yagönde-rildi. Almanya’nın çeşitli kentle-rindedolaştı,İsviçreveİtalya’yagitti,müzelerigezdi.Resimyete-neğininfarkınavararakkısaza-manda sağlambir desen bilgisiedindi. Başarılı resimlemeler,modaçizimlerivegravürleryap-tı, desenlerini en gözde Almandergilerine kabul ettirdi. Baba-sınınmalidurumubozulupparagönderemezhalegelincebirMı-sırlıprens,onunyirmibeşyaşı-na değinAlmanya’da kalmasınısağladı. Fikret Muallâ 1928’de

aşırı alkol tutkusu nedeniylebir süre hastanede tedavi gör-dü. Daha sonra Almanya’danFransa’ya geçti, Paris’teMont-parnasse ve Saint Germaingibi sanat çevrelerinde yaşadı.Orada, André Lhote’un atölye-sinde çalışan Hale Asaf’la ta-nıştı. Paris’te sürekli resim ya-panFikretMuallâbirsüresonraparasızlık nedeniyleTürkiye’yedöndü.Geçiminisağlamakama-cıyla Milli Eğitim Bakanlığı’nayaptığıbaşvuruüzerine1934’teAyvalık Ortaokulu resim öğret-menliğineatandı,ancakkısabirsüresonrabugörevindenistifa

etti. İstanbul’da Lüküs Hayat, DeliDolu, Saz Caz gibi operetler için kos-tümler çizdi. Nâzım Hikmet’in Varan 3adlı şiir kitabını resimledi. İsmayılHak-

kı Baltacıoğlu’nun çıkardığıYeniAdam dergisi içindesenlerhazırladı.Birara,yanlışyorumlananbazısözleriyüzündensavcılıkemriyle1936’daBakırköyAkılHastanesi’ndebiryılayakıngözetimaltınaalın-dı.1937’ninsonlarınadoğrutaburcuedildi.Buolay-dansonraFikretMuallâ’dagittikçeartanveölümünedeğinsürenbirpoliskorkusubaşladı. Babasının ölümü üzerine eline geçenmiraspayıileParis’teyaşamınısürdürebileceğinidüşüne-rek 1939’daTürkiye’den ayrıldı. Hastaneden çıkışıile Türkiye’den ayrılışı arasındaki iki yıllık sürede1939UluslararasıNewYorkFuarıTürkPavyonuiçinAbidinDino’nun isteğiüzerine İstanbulkonuluotuzkadar tablo yaptı. 1938’de yayımlananSes dergisiiçin çizdiği desenlerden birinin müstehcen olduğugerekçesiyle, Türkiye’den ayrıldıktan sonra aley-hindedavaaçıldı,1939’daberaatetti.Budönemdeyazılmış veSes’te yayımlanmış “Masal” ve “ÜseraKarargâhı”adlıikideöyküsüvardır.

Page 27: Idea Art Magazine

52 53

Fikret Muall-â Fransa’da yirmi altı yılıaşkın bir süre yaşadı.Geçimsizlik, içkiye düş-künlükvesüreklipoliskorkusu ilegeçenyıllarsonunda yaşamındaki dengesizlik ve uyum-suzlukyoğunlaştı.Biraratedaviiçinhastaneyeyatırıldı.Buradakaldığı iki ay içindekendisineresimyaptıranDinaVierny’ninkorumasıaltınagirdi. Bu resimleriyle Kasım 1954’te ilk sergi-sini açtı. İkinci sergisinden sonra yeniden akılhastanesinegirdi.BiraysonrataburcuedilincesanayiciLharmin’lebiranlaşmayaptıveSeineNehri’nin daha çok varlıkların oturduğu “sağ”yakasına taşındı. Resimlerinin süreklimüşteri-siolanMadameAnglés’ylebudönemdetanıştı.FikretMuallâ’yı bundan sonra koruması altınaalanMadameAnglés,1962’defelçgeçirdiğinde

onu hastaneye kaldırttı, bakımını sağladı. DahasonraNiceyöresindeReillanekasabasındakievi-neyerleştirdivebütüngiderlerinikarşıladı.FikretMuallâömrününsonunadeğinfelçtenkurtulama-dı.Mayıs1967’deeskisinirbunalımlarıyenidenbaşladı.Öncehastaneye,sonradabirdinlenmeevineyatırıldıveoradaöldü. RessamHaleAsafgibikimsesizlermezar-lığınagömüldü.Ölümündenyediyılsonra1974’teCumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün ilgilenmesiy-le kemikleri Türkiye’ye getirildi ve KaracaahmetMezarlığı’nagömüldü.1976’dadostlarından,ya-kınlarından ve çeşitli koleksiyonlardan derlenenyüzonsekiz resmi ileAnkara’daadınabirsergidüzenlendi.Yapıtlarınınçoğubugünözelkoleksi-

yonlardabulunmaktadır. Yaşamının büyük bölümünü Fransa’dageçirenFikretMuallâkonularınıkahveler,sirklervesokaklargibiParisyaşamınınayrıntılarındanseçmiştir.Resimonuniçinbiryaşamabiçimiol-muştur.Yaşamıngerçeklerinibüyükbiriçtenliklerengevebiçimeaktarmış,içindeyaşadığıbohemçevrenin insanını resmine konu olarak almıştır.Daha çok guvaş tekniğine yakınlık duymuş vebu teknikle çok hızlı çalışabilmiştir.Ancak yağ-lıboyayıdasuluboyaveguvaşıkullandığıusta-lıklakullanmıştır.Resminkuramsalsorunlarıonupek ilgilendirmemiş,dışetkilereyabancıkalmışveçağdaşakımlarakatılmamıştır.İçindengeldi-ğigibi,öznel,coşkunbir lirizm iledoluresimleryapmıştır.

KİTAPKURDU

EDEB

İYAT

ir kitaptan nebeklersiniz?Sizi güzel birdüşün par-çası mı yap-masını yok-sa yaşarken

olamadığınız kadar mut-lu karakterlerden biri ol-manızı sağlamasını mı?Belki de yeni bir şeyleröğrenerek kendinizi ge-

liştirmeyi, böylece dahamutlu olmayı beklersinizkitaplardan. Bazılarımızdaha da büyük anlamlaryükleronlara: tümhayat-larını değiştireceklerineinanırlar.Çoğuzamanis-tediklerimize kavuşuruz.Pekibukitapneyianlatı-yor:“Modernhayatnedenmutlu olmayıæ zorlaştırı-yor?”sorusuilebaşlayaneser21.Yüzyılıanlatıyor.Buyüzyılınkarşısındanekadar da kederli oluşu-muzahayretederekken-diyaptığımınmodernha-pishanelerdeki hayatlarıyansıtıyor. Bilgisayarlarladonatılmış,özerkalanlarasahip işyerlerimiz; pahalıarabalarımız; sonderece

gelişmiş iletişim araçları-mızvetümbunlarasahipolmamıza rağmen mız-mızlanan biz insanlarınçaresizliği. Neden mutluolmakbukadarzor?Ce-vabı merak ediyorsanızbuyurun bu kitap siziniçinyazıldı.Amauyarma-danedemiyorumokurkenkendinizi bir Lord ya daPrenses gibi hissetme-yeceksiniz.Halenokumaisteğinizvarsakeyiflioku-malar.Sonrakikitaptagö-rüşmekdileğiyle.

Ümit YILMAZ

KITSCH

Page 28: Idea Art Magazine

54 55

ELTON JOHN

6 TemmuzANKARA ARENA

Page 29: Idea Art Magazine

56 57

SANATELEŞTİRİ

EDEB

İYAT

Frankfurt OkuluHerbert Marcuse, belirli noktalarda farklı

görüşleresahipolsada,FrankfurtOkulugenellikleTheodorAdorno,MaxHorkheimer,WalterBenjaminve Herbert Marcuse ile ilişkilendirilmektedir.ToplumsalAraştırmalarEnstitüsüCarlGrünberg’inbaşkanlığında kurulmuştur; ancak, enstitüye asılkimliğini kazandıran 1930’dan sonra başkanlıkgöreviniüstlenenMaxHorkheimer’dır.Yöneticiliğeatandıktan sonraki açılış konuşmasında (‘ToplumFelsefesi’nin Bugünkü Durumu ve Toplumsal

insanın ruhuyla kişiliği deekonominin aynadakibirgörüntüsündenibarettir).Konuşmasındakianaunsur‘ideolojieleştirisi’nebağlanırvebueleştiri,ancak maddi gerçeklik ile zihinsel gerçekliğindiyalektik etkileşimi ile kurulabilecektir ( Slater,1998).

Habermas’a göre Sosyal AraştırmalarEnstitüsüaltıtemelkonuüzerineyoğunlaşmıştır:1) Liberalizm sonrası toplumların bütünleşmebiçimleri, 2 )Aile içindeki toplumsallaştırma veBen-gelişimi, 3) Kitle iletişim araçları ve kitlekültürü, 4) Susturulmuş protestonun sosyalpsikolojisi,5)Sanatkuramı,6)Pozitivizmvebilimeleştirisidir(Veysal,2005:99).FrankfurtOkulu’nunaraştırmalarınınbelkideenetkili olanı kültür, özellikle de ‘kültür endüstrisi’üzerine yapılanlarıdır. Kültür endüstrisi,burjuvazinin devrimci, yıkıcı, yüksek sanatınınve kültürünün karşıtı olarak uyumu güçlendirenbirniteliğesahiptir.Gerçekliğivekendiliğindenliğibulunmayan, şeyleşmiş bir sözde-kültür üretenkültürendüstrisi, yüksekkültür ilealtkesimlerinkültürü arasındaki farkı da ortadan kaldırmıştır(Dellaloğlu, 2007). Kitleler, kültür endüstrisiaracılığıylabirhesaplamaobjesi,makinenindişlisihaline gelmiştir. Entelektüel kültürün eleştirelyanı silinmiş, bireyin kapitalizme intibakınıkolaylaştıran,konformistveolumlayıcıbirkültürortaya çıkmıştır. Toplumsal yaşamın araçsalrasyonelleşmesi ve bunun ürettiği toplumsal-epistemik yanılsamaların sonucu, özgürlüğünyok olmasıdır (Benhabib, 2006). Popülerkültürün ürettiği ‘standardizasyon’ ve ‘sözde-bireyselleştirme, kitleleri faşist propagandalardaolduğu gibi ‘tepki mekanizmaları’nı hareketegeçirenbiruyuşturmadurumuyaratmaktadır. Frankfurt Okulu, kültür öğeleri arasındaenfazlasanatüzerineyoğunlaşmıştır.Öncelikleteorisyenler, sanatçının yaptığı çalışmaları saltbir bireysel yaratıcılığın dışavurumu olarakgören anlayışa karşı çıkarlar. Sanat, toplumiçinde cereyan eden süreçlerin bir tür koddili sayılmakta ve sanatın eleştirel analizledeşifre edilmesi gerektiğini düşünmektedirler.Kant’ın estetik teorisinin ortaya koyduğuüzere, bireyler-üstü (supra-individual) özneninaslında tarihsel bir özneolduğubelirtilmektedir.Sanatçının yaratıcılık özgürlüğü, yanıltıcı biriddiakonumundadır.TheodorAdorno,ValeryveProust üzerine kaleme aldığı bir denemesinde;‘… çalışmaları da dışarıdan bırakıldığı sürece,‘özgür’ görünür. Sanat çalışması, ne ruhun biryansıması,nedePlatoncuİdea’nınvücutbulmuşhalidir.SanatçalışmasısaltVarlıkdeğil;dahaçok

özne ilenesnearasındabir ‘güçalanı’dır” (akt.Jay,2005:257)diyebelirterek,sanatıntoplumsalilişkilerle bağını kurmaya çalışmıştır. Bu bağınen bariz yansıması seçkin sanat ile hafif sanatarasındaki farkın erimesinde görülmektedir(Yılmaz, 2006). Kitlesel olarak üretilen lükstüketim maddelerinin ucuzlaması neticesinde,sanatınkarakterindeönemlideğişiklermeydanagelmiştir. Sanat özekliğini yitirterek, tüketimmetalarıiçindekiyerinialmıştır.Bununlabirlikte,teorisyenlerinsanatiletoplumarasındamekanikbir ilişki kurmadıklarını, sanatın ve devrimin‘dünyayıdeğiştirme’güçlerikonusundaradikalbirkaramsarlığasürüklenmediklerinide(Dellaloğlu,2007)belirtmekgerekmektedir.

Theodor AdornoKültürün idealist yorumunu eleştiren

Adorno,felsefe,din,bilim,sanat,yaşamtarzlarıve töreler gibi birbirinden farklı alanlardaki‘kültür’ tanımlarınıyukarıdan bakarakbiraradatoplayan,organize edenidari bir bakışınortayakonulmasınıb e l i r t m i ş t i r .Adorno’ya görekültür kavramı ileyönetim yakınlıkiçindedir; yönetimise artık toplumsalkuvvetlerin alanından uzakta yer alan, saltdevletlerle yadayerel idarelerle ilgili bir kurumda değildir. Özellikle sanat tarihinde izinerahatlıklaulaşılabilenunsur,yönetimlerinönemlimimarların, heykeltıraşların ve ressamlarınbireysel üretimlerinin her nüvesinde söz sahibiolmalarıdır. ‘ Yönetimin etkisi dışsal kalmamış,nesnede kendini belli etmiştir’ (Adorno, 2009:130). Kültür, kitleler tarafından tüketimi içinhazırlanan bir endüstriye, adeta boşlukbırakmayacak bir sisteme dönüşmüştür. Kültürendüstrisi, müşterilerinin kasten ve tepedenbütünleştirilmesidir.“ Kültür endüstrisi, yöneldiği milyonların bilinç ya dabilinçsizlik düzeyi üzerinde yadsınamaz bir biçimdespekülasyon yaparken kitleler birincil değil ikincildirler,hesaplanmıştırlar; mekanizmanın eklentileridirler.Müşteri,kültürendüstrisinininandırmakistediğigibi,kraldeğildir; kültür endüstrisinin öznesi değil, nesnesidir.Kendinikültürendüstrisineuydurmuşolan‘kitleiletişimaraçları’terimi,dahaenbaştanvurguyuzararsızolanakaydırmaktadır.Neilkplandakitlelersözkonusudurnedeiletişimteknikleri;sözkonusuolan,onlaraüflenen

Araştırmalar Enstitüsü’nün Amaçları’)Horkheimer, insanların kaderinin yalnızcaonların bireyler olarak değil, bir topluluğunüyesi olmaları sıfatıyla da yorumlanmalarıgerektiğini belirtmiştir. Sözü edilen disiplininiçeriği, bir bütün olarak insanlığın tümmaddive manevi kültürünü kapsamaktaydı. Uygungördüğü analiz yöntemi ne ‘kaba Hegelci’(dünyanınvetarihintemeliTin’dir),nede‘kabaMarksist’tir’ ( hukuk, sanat ve felsefedeki gibi

Sanatın Kitleselleşmesi&

Page 30: Idea Art Magazine

58 59

ruhtur, efendilerinin sesidir. Kültürendüstrisi kitleleri dikkate almayı,onların verili ve değiştirilemezvarsayılanzihniyetiniikiyekatlamak,pekiştirmek ve güçlendirmek içinkötüyekullanır”(Adorno,2009:110)

KültürEndüstrisi,kapitalizminbireğlence işletmesi olarak ortayaçıkmıştır; yönetilen toplum,sanatıalt etmiştir, çünküsanat,vahşi bir toplumsal olgu halinegeldiğinden hizaya getirilmesigerekmiştir (Kuspit, 2006) Buendüstri durmadan vaat ettiğişeylerle tüketicileri aldatmak

üzere şekillenmiştir. Adorno,kültür endüstrisi ve sanatın buendüstri aracılığıyla tüketimürünü haline dönüşmesindendolayı, popüler kültüre yönelikbirkarşıtlıkiçindeyeralmaktadır.Adorno’nun ‘kitleselleşme’yeyönelik duyduğu karşıtlık,kitlelerin kültürü yozlaştırdığıbiçimindeki tutucu görüştenfarklı bir kökenden ilerigelmektedir. Kitlelerin içindeyaşadığıveçoğaltmaktaolduğukitle kültürüne Adorno’nunduyduğu karşıtlık, kültürendüstrisinin kitleleri yukarıdanve görünmeden empozeedilecek birbiriyle uyumsuzalaşımları üretmiş olmasındankaynaklanmaktadır (Jay, 2001).‘Sanatın ortadan kalkıp yokolması’(Adorno,2006)sorununukendisine konu edindiğinibelirtenAdorno’yagöre,kültür

endüstrisi,kültürelbirkaosyadaanarşiden çok sıkı bir yönetimve denetim altına almanın birsonucuydu.Sözgelimiestetikhaz,tüketicilerin aldatılmasında vaatedilenhazlarınaracısıkonumunageçmiştir. Sinema filmi, gündelikalgıdünyasınınaynısınıyaratmayıamaçladığından, dışarıdakisokakları az önce izlediği filmindevamı olarak algılayan sinemaizleyicisinin deneyi, yapımcılarınesas aldıkları kural halinegelmiştir.

“ Yapım teknikleri,ampirik nesneleri nekadaryoğunveboşlukbırakmayacakbiçimdek o p y a l a y a b i l i r s e ,dışarıdaki dünyanınbeyaz perdedegösterilenin kesintisizbir devamı olduğuy a n ı l s a m a s ı n ıyaratmak da o kadarkolay olur. Seslifilmin ani bir biçimdedevreye girmesiyle

mekanik çoğaltım tamamenbir hedefe hizmet eder oldu.Bu eğilime göre, yaşam seslifilmlerden ayırt edilmemelidir.İllüzyon tiyatrosunu da geçensesli film, izleyicisine, kontrolüelindenbırakmadan,filmyapıtınınçerçeveleri içinde ama onunsunduğukesinolgulartarafındandenetlenmeden dolaşabileceğive uzaklaşabileceği hayalgücüne ve düşüncelere boyunbırakmamaktadır”(Adorno,2009:56).

Sesli film üzerine ‘kötümser’bir bakış açısı sunan Adorno,psikoljik mekanizmalarınsesli film aracılığıyla felceuğradığını belirtmektedir. Kültürendüstrisi ürünleri, kavranmalarıçabukluk, gözlem gücü vebeceri gerektirecek, ama hızlılıktemelli olduğundan, düşünsel

‘durağanlığa’ izin vermeyecekbiçimde tasarlanmıştır.Tüketiciürünleri tüketmenin toplumdabir ‘otomatlığa’ yol açtığı, birsinema seyircisinin gösterimsırasında duygularını yenidenyaratmasına gerek olmadığınıbelirtmektedir. Tüketicialışkanlığı, istenilen duygubiçimlerini, daha önceki kültürürünlerindenvebaşkafilmlerdenkazanılmıştır.Endüstritoplumu,insanlar ‘yorgun’ dahi olsa,‘canlı’biçimdetüketilecekkültürürünlerini üretme kudretinesahiptir(Adorno,2009).

Adorno’nun kitle kültürüçözümlemesinde, psikolojikmekanizmalar, KültürEndüstrisininvebuendüstrininkendini yeniden üretmesinintravmatik özünün bir işaretiolarakgörülmektedir.“Adorno’yagöre anlatısal sürekliliğinkırılması,tıpkıbirfilmdeolduğugibi,sadece‘bireylerinalegorikjestlerini …ayrıştırmakla’kalmaz, insan yüzlerini ‘kültürmaskelerine’ dönüştürür vebu maskelerin katı, ölümüandıran karakteristikleri bireyinbütünlüğünü koruyabilmesininsınırlarını ve belki deöznelliğinin ta kendisininsınırlarını oluşturur” ( Weber,2003: 152-153). Sözü edilenbu mekanizmalar, uyumluluküzerine temellenmektedir.Uyum sağlamayan herkesekonomikyoksunluğamahkumedilir ve ‘münzevileşen’kimselere zihinsel yetersizlikatfedilmektedir. “ İnsan bir kezişleyen sistemin dışına atıldımı, onu yetersizlikle suçlamakkolaydır” ( Adorno, 2009:64). Arz- talep mekanizması,ekonomik alanda (yani maddiüretimalanında)etkisiniyitirsede üstyapıda egemenlerinyararına işleyen bir denetimmekanizmasıolarakişgörmeyi

sürdürmektedir. Kapitalist üretim, işçiden,memurda, çiftçilerden ve küçük burjuvadanoluşan tüketicileri öyle bir kuşatmış durumdadırki,bu tüketicilerönlerinekonanherşeyi kabulehazırdırlar.

“ Hükmedilenlerin, hükmedenlerce dayatılanahlakı onlardan fazla ciddiye alması gibi,günümüzün aldatılan kitleleri de başarı mitinegerçekten başarılı olmuş kişilerden çok dahafazlakapılırlar.Kitlelerinkendilerinegöreisteklerivardır. Onları köleleştiren ideolojide şaşmazbiçimdeısrarederler”(Adorno,2009:64).

Kitlelerinaldatılması, kötülüğekarşıduyarsızlığıhatta sevgiyi beraberinde getirmiştir. Halk,Fransız Devrimi’ndeki mahkemelerin –yarattığıterörün alkışlanması gibi sansürcü sinemaorganizasyonlarını alkışlamaktadır. Sistem,‘halkın talebi’ ifadesini kullanarak halkın

döküntüye varan taleplerini haklı göstererekbütünsel uyumu başlatır. Kitle kültürünü,liberalizmingeçevresindenayıranşey,hertürlü‘yeniliğin ‘ dışlanmasıdır. Sözgelimi sinemasektörü, hep aynı yerde dönüp duran, henüzdenenmemişi riskli bularak eleyen bir makineyiandırmaktadır.“Güvenvericibiçimde,temeldençok satanların arasına girmeyen her senaryotaslağına, film yapımcıları kuşkuyla bakar” (Adorno, 2009: 65). Bununla birlikte, Adorno,‘yenilik’ ve ‘sürpriz’in mekanik üretimin birparçası olduğunu reddetmemektedir. Sanatsalyenilik, mekanik üretimin ve yeniden-üretimin‘ritminevrenselzaferi’vesistemeuygunolmayanşeylerin elenmesi için temel bir öğe olduğunubelirtmektedir. Ancak asıl mühim olan, örneğin

sinemasektörüaçısından,izleyicininkendineaitherhangi bir düşünce üretmesini engellemektir;sinemaürünüher tepkiyiöncedenbelirlemelidir.İzleyiciyi ‘durağanlaştıran’ asıl etmen konununoluşturduğubağlamlardeğil,birtakımsinyallerdenoluşmaktadır. Senaryoda, düşünsel kapasitegerektiren mantıksal bağlantılardan özenlekaçınılmaktadır.

“Olaylarıngelişimi,mümkünolduğunca,hemenöncelerinde var olan durumdan doğmalıdır,bütünün ideasından değil. Her bir sahneninhakkını vermek için hırsla çalışan bir ekibingayretinedirenebilecekhiçbirolayörgüsüyoktur.Sadeceanlamsızlığınkabuledildiğibirortamda,her ne kadar derme çatma olsa da anlamlı birbağlamoluşturanşemalarabile tehlikeligözüylebakılır. Olay örgüsü, karakterlerin ve konununeski şema uyarınca gerektirdiği gelişmelerdenhaincemahrumbırakılır.Onunuyerinehersahneiçinmetin yazarlarınındurumauygungördüklerien etkili fikir seçilir. Aptalca, ince düşünülmüşsürprizler,filminolayörgüsünüparçalar.Aptalca,incedüşünülmüşsürprizler,filminolayörgüsünüparçalar. Chaplin’den Marx Kardeşler’e kadar,popülersanatın,kabagüldürününvepalyaçoluğunmeşru parçası olan o katışıksız saçmalıklaramuzırcabaşvurmaeğilimi,kendiniençokiddiasıztürlerdegösterir”(Adorno,2009:65).

Sinema sektörünün teknik gelişmelere bağlıolarak değişen yapısını ‘vahşileşen’ çizgi filmleraracılığıyla açıklayan Adorno, günümüze değinuzanan bir temayı detaylandırır. İlk zamanlardaçizgi filmler, akılcılığın karşısında yer alarakhayalgücünü temsiletmekteydi.Sakatbırakılanhayvanlar ve nesneler, ‘hakkın yerini bulması’maksadıyla ikinci bir yaşam elde etmekteydiler.Daha sonraları çizgi filmler, yalnızca teknolojikaklın hakikat üzerindeki zaferini onaylar halegelmişlerdir. Çizgi filmler, ilk sekanslarındanitibaren yıkılacak bir malzeme beklentisinigüdülemektedir;kahraman,seyircilerintezahüratıeşliğindeyerdenyerevurulmaktadır.

“ Örgütlenmiş eğlencenin niceliği böyleceörgütlenmiş gaddarlığın niteliğine dönüşür.Sinema endüstrisinin gönüllü sansürcüleri, yanisuçortakları,eğlencegörüntüsüaltındaekrandasürüpgidenvahşetiizlerler.Komiklik,birsarılmasahnesinin izleyicide uyandıracağı varsayılanhazzın önünü kesip, doyumu pogrom gününeerteler.Çizgifilmlerinduyularıyeni

Page 31: Idea Art Magazine

60 61

tempoya alıştırmaktan başka bir işlevi varsa, o dasürekli törpülenmenin, bireysel direnişin durmadankırılmasının bu toplumda yaşamanın koşuluolduğuna ilişkin o eski dersi herkesin beyninekazımaktır. Çizgi filmdeki Donald Duck ve gerçekyaşamdaki bahtsızlar dayak yesin ki onları kendiyedikleridayağaalışsınlar”(Adorno,70-71).

1930’lu yıllardan itibaren müzik konusunayoğunlaşan Adorno, müzik ile ilgili toplumbilimseltartışmalarınentemelörnekleriniortayakoymuştur.Ona göre, burjuva müziği, burjuvazinin yükselmedöneminde,estetikbirlik ve iç tutarlılığı dinleyicilertarafındanalgılanabilenbestelerüretmiştir.Mekaniküretimin yoğunlaştığı dönemde ise müzik, “ …az sayıda istisnalar bir yana, dinleyiciye anlamlıbir bütün olarak duyulması olanaksız, birbiriyleilişkisi olmayan fragmanla şeklinde, kopuk kopuk,öykünmeci parçalar sunmaktadır” (Jay, 2001:168).Fetişleştirilmişmüzik,yıldızşefler,yıldızicracılar,hi-fidonanımı ile teknikmükemmellik tutkusu,konserve plaklarda defalarca dinlenerek ezberlenmişmelodilerdenibarettir.Defalarcadinlenenmelodiler,sanatın kitleselleşmesinin en bariz örneğikonumundadır. Bu melodiler, kompozisyonun en‘banal’ve‘güdük’yanlarınıseçmekte,müziğindiğeryanlarınaodaklanmakengellenmektedir.

“ Popüler müzikte varılan sonuç, dinleyiciler içtutarlılığa dayanan bir gelişmeden yoksun, bellietmeden status quo’yu kaçırılması olanaksız birkader olarak pekiştiren ‘hep aynı’lığı uzamsal birgeçicilik olarak sunmaktan ileri gitmeyenmüzikleridinlemeyeprogramlandığıorandadahadatehlikelioluyordu.Popülermüziktehiçbitmezgibi görünenbir modanın yerine bir başkasının gelmesi,yaygınlaşması,aslındayeniden-üretiminigözlerdensaklayanbirperdeişleviniyüklenmişbulunmaktaydı”(Jay,2001:169).

Popülermüzik‘yapmadanduramayışı’vekolaylıklaetki altında kalmayı teşvik etmektedir. Sadecekonsantrasyonbozulmasıveyadalgınlıkhali içindedinlenilebilen popüler müzik, sözde-bireyciliküretmektedir. Sözde-bireycilik, kitle kültürününüretimini,özgürseçim‘aldatmacası’altındaaçıkpazarhalesinin gözleri kamaştırmasını ifade etmektedir(Slater, 1998). Hit şarkıların standartlaşmasısonucunda, tüketiciler sanki şarkıları kendileri içindinliyormuş duygusu ortaya çıkmıştır; tüketicilerböylece, dinlediklerinin onlar adına öncedendinlenmişolduğugerçeğinidüşünmemektedir.

Max HorkheimerÇalışmalarını kapitalist sistemin

düşünce dünyasınıotomatikleştirmesi vearaçsallaştırması üzerineyoğunlaştıran MaxHorkheimer, çağdaştoplumun dev üretimaygıtındaki (Horkheimer,2008), gereçlerinideşifre etmek amacınıgütmektedir. Horkheimer’agöre, tümüyle çalışma veüretme içinde bulunan

çağdaştoplum,birbarbarlıkçağınınuzantısıdır.İnsan otomatikleşmiş, kırmızıda duran, yeşildeyürüyen, işaretlere boyun eğen bir otomathalinedönüşmüştür(Veysal,2005).Buçağınbiryansımasıolarak,yüzyıllarcatoplumsalyaşamıntümalanlarıylailişkiiçindebulunansanat,bütüniletişimkaynaklarınıkaybetmişdurumdadır.

Horkheimer, sanatın karşılaştığı tehditleredeğindiği ‘ Yeni Sanat ve Kitle Kültürü’ adlımakalesinde, özel alanın dönüşümüylesanatın dönüşümü arasında paralellikolduğunu belirtmektedir. İnsanı serflikten veköleliktenkurtaranveonukendisinegeriverenAydınlanmacı ve Liberalist politikalar, aynızamanda onu iki parçaya, özel ve toplumsalparçalara ayırmış ve özel parçaya bir ipotekkoymuştur (Horkheimer, 2005). Büronun vefabrikanın dışındaki yaşam, büro ve fabrikadagerekenenerjilerintazelenmesiiçinbelirlenmiştir.Özelalanböyleceçalışmanınbiruzantısıhalinegelmiş ve onun gibi zamana göre ölçülen ‘boşzaman’deyimiyle tanımlanmıştır.Boşzamanın,dinlenmek, diğer deyişle harcanan enerjilerinyenidenkazanılmasınayardımcıolmasıdışındabiranlamıbulunmamaktadır.

“ Ailenin artan bir biçimde çözülmesiyle, özelyaşamın boş zamana, boş zamanın sonayrıntısına dek denetlenen ruhsuz uğraşılara,spor sahasındaki ve sinemadaki, çok satarkitaplardakiveradyodakihazlaradönüşmesiyle,insanın iç dünyası da ortadan kaybolmuştur”.(Horkheimer,2005:489).

Endüstri ülkelerinde bir süreliğine dahi olsa‘tadılabilen’ özel alan, yirminci yüzyılda büyükkartellerin yaygınlaşması ve bürokrasininetkinliğini katılaştırmasıyla çözülmeye maruzkalmıştır. Horkheimer’a göre, yaşamın, meslek

ve aile biçimindeki eski ikiye bölünüşü yavaşyavaş ortadan kalkmaktadır (Horkheimer, 2005).Aile, toplumaçısındaönemli işlevlerüstlenmiştir;toplumunistemlerinibireyeiletmek,bireyindoğaldoğumunun ötesinde toplumsal doğumunusağlamakgibiaslibirgörevesahiptir.“Aileadetaikinci bir anne karnıydı; birey dışarıda yalnızbaşına var olabilmesi için gereken güçleri onunsıcaklığındatopluyordu”(Horkheimer,2005:488).Endüstri toplumunun ulaştığı bu safhada aile‘toplumsaldoğumusağlama’işlevinikaybetmiştir;varlıklı ebeveynler, çocuklarını mirasçılarıolmaktan çok gelecekte kitle kültürüne uyumsağlamakyönündeyetiştirmektedir.

“ Günümüzde tüm tabakalarda çocuk,ekonomi yaşamını çok yakından tanımaktadır.Geleceğinden bir krallık değil, en umut vericibulduğu bir meslek grubunun dolar ve sentlehesaplanan gelirini beklemektedir. Toplumunmodern yapısı, çocukluğun ütopik düşlerinin,gençliğinin ilk başlarında yarıda kesilmelerinive dışlanan Oedipus kompleksinin yerini çokövülenuyumsağlamanınalmasınısağlamaktadır”(Horkheimer,2005:489)

Ailenin ikili yapısından söz eden Horkheimer,kamusalyaşamınkötülüğünü,mevcutgerçekliğintiranlığını,yalanlarını,bönlüğünüyansıtanbiraileperspektifinin yanında, bu kötülüklere direnenbir aile otoritesine değinmektedir. Bireylerinyaşamına içsel bir yön ve imgeler kazandıranailenin çözülmesiyle birlikte, özel yaşam boşzamana, boş zaman da son ayrıntısına kadardenetlenenruhsuzuğraşılara,sporsahasındakivesinemadaki,çoksatarkitaplardakiveradyolardakihazlara dönüşmesiyle insanın iç dünyası daortadankaybolmuştur(Horkheimer,2005:489).

Özel ve toplumsal arasındaki çözülme, sanatınçözülmesianlamınıtaşımaktadır.Kültürendüstrisi,sanatın yerine ‘eğlence’yi yerleştirmiştir;Horkheimeraçısındaneğlence,yüzmekvefutboloynamakgibibedenselbiregzersizdenbaşkabiranlamtaşımamaktadır.

“ Popülerliğin, sanatsal üretimin özgül içeriğiyleya da doğruluğuyla bir ilgisi yoktur. Demokratikülkelerdebukonudauzunsürediraydınlardeğil,sonunda eğlence endüstrisi karar vermektedir.Popülerlik,insanlarıneğlenceendüstrisininonlarınhoşuna gideceğine inandığı her şeyle, hiçbirçekince koymadan uyuşmasına dayanmaktadır.Totaliterülkelerdepopülerlikhakkında,özügereği

doğruluğa karşı aldırışsız olan, doğrudan vedolaylı propagandanın uzmanları karar verir.Sanatçıların, neyin başarılı olduğunu aydınlarınbelirlediğiserbestpiyasadakirekabeti,güçlülerinlütfunu kazanmak için yapılan, startını gizlipolisinverdiğibiryarışadönmüştür.Arzvetalepartık toplumsal bir gereksinim olmaktan çıkmış,devletin yüce çıkarlarına dikte edilir olmuştur.Bu ülkelerde popülerlik de herhangi bir bedelgibi,özgürgüçleroyunununbirsonucudeğildir;ötekiülkelerdedebenzerbireğilimgörülmektedir(Horkheimer,2005:501)”

Popülerliğin ve eğlence endüstrisinin özelalanı kaplaması, sanatın niteliksel bir yitimeuğramasına neden olmuştur. Adorno’da olduğugibi Horkheimer için de sinema, sanatınendüstriyel bir ürün haline dönüşümünün enbaşatörneğidir.Kolektifüretimbiçimidolayısıylasinema, sanatsal niteliklere sahip değildir.Sinema ile sanat arasında sinematografiningelişme olanakları dolayısıyla derin bir uçurumbulunmaktadır;buuçurum,Hollywood’daçalışaninsanların sayısı gibi yüzeysel bir fenomendençok, ekonomik ilişkilerden kaynaklanmaktadır.“Herfilmeyatırılanhatırısayılırbirsermayeninhızla geri kazanılması yolundaki ekonomikzorunluluk, sinemaya her sanat yapıtına içkinolanmantığı,kendiözerkzorunluluğunuizlemeyiyasaklar”(Horkheimer,2005:500).Horkheimer’agöre,halkeğlencesininbirparçasıolansinema,diğer kültür endüstrisi ürünleri gibi varlığınımanipülasyonaveyozbirgereksinimeborçludur.

3. Walter BenjaminEstetizmveteknolojisorunuFrankfurtOkulu’nunbaşat konularından birini oluşturmaktadır. Busorunuözellikle ‘TekniğinOlanaklarıylaYenidenÜretilebildiğiÇağdaSanatYapıtı’adlı

Page 32: Idea Art Magazine

62 63

denemesinde irdeleyen Walter Benjamin, geç-dönem Alman burjuvazisinin kendi estetikyansıtmasının nedeni olan teknoloji sorununu,üretici güçleri ile ele almış; bunların kökenleriile burjuva öznelciliğinin kökenleri arasındakibağlantıyı ortaya sermeye çalışmıştır (Hillach,2007). Benjamin’e göre, yeniden-üretimtekniğinin on dokuzuncu yüzyıldaki gelişimi,yalnızca erişilen teknolojik düzey sayesindegerçekleşmemiştir; bu gelişimde, genelliklekendi başına çalışan mucitlerin, ütopyacıların,heveslerin ve tutkuların taşıyıcısı olan burjuvasınıfının rolü de yadsınmamalıdır. Modern

teknolojinin ‘dikotomik’yapısını yaratan unsurda burada belirmektedir;bir taraftan, fabrikalardaüretim aracı, savaştatambiryıkımveöldürmearacına dönüştürülenteknoloji, sanattaburjuvakişiliğinin konvansiyonelsanat olanaklarıylad o y u m l a y a m a d ı ğ ıkendi özel yaşamındakiestetik uyarımların

nedenolduğuarzularadoyumsağlamaaracınadönüştürülmektedir(Hillach,2007:113).

WalterBenjamin,estetizmveteknolojisorununda,sanat eserinin tekniğin yardımıyla yenidençoğaltabilirliğinin, kitlenin sanatlaolan ilişkisinindeğiştiğigörüşündenhareketetmektedir(Artan,2007). Benjamin’e göre sanat yapıtı, tarihboyuncayeniden-üretilmiştir. “Öğrenciler sanatalanında alıştırma amacıyla, ustalar yapıtlarınyaygınlaşmasınısağlamakiçinvenihayetüçüncükişiler de kazanç uğruna bu türden sonradançalışmaları gerçekleştirmişlerdir” ( Benjamin,1995:46).Bunakarşın,sanateserlerininteknikaracılığı ile yeniden-üretilmesi yeni bir olgudur;busüreç,tarihiçerisindezamanzamankesintiyeuğramış,atılımlarıuzunaralıklarlagerçekleşmiş,fakatgittikçeyoğunbirseyirizlemiştir.Benjaminbu seyri Yunanlıların sikke basma ve dökümtekniklerini,tahtabaskıyı,baskıyı,litografiyivesonolarak fotoğrafı işaretederekanalizetmektedir.Bronz yontular, terrecotalar ve sikkeler dışındaYunanlılar için tüm sanat yapıtları bir defayaözgüydüveyenidenüretilemiyordu.Tahtabaskı,grafiğin ilk kez teknik yoldan yeniden üretiminisağlamıştır.Yazınınteknikyoldanyenidenüretimiolan baskı, edebiyatta büyük değişikliklere yol

açmıştır. Litografinin (diğer deyişle taşbaskı)doğuşu, Benjamin açısından, yeniden-üretimtekniğinde devrimsel bir değişim yaşanmasıanlamınagelmektedir.

“Resmintaşüstüneçizimiylegerçekleştirilen,böylecede tahta baskı veya resmin bakır bir levha üstüneişlenmesiyle yapılan baskıdan çok daha kolay olanbu teknik, ilk kez olarak grafik ürünlerinin yalnızca(öncedenolduğugibi)kitleseldeğil,amaaynızamandahergünyeni biçimlemelerlepiyasayasürülebilmesineolanak sağladı. Litografi sayesinde grafik sanatı,günlük yaşama kitap resimlemeleriyle eşlik edebilmeyeteneğini kazandı. Böylece de baskı tekniğine ayakuydurmayabaşladı”(Benjamin,1995:47).

Litografinin yarattığı devrimi aşan ise fotoğrafolmuştur. Fotoğraf tekniği ile insan eli ilk kezresmin yeniden-üretimi sürecinde ‘serbest’kalmıştır;elinyükümlülüğünüyalnızcaobjektifebakan göz üstlenmiştir. Gözün algılamasının,el karşısındaki hızı sonucunda yeniden-üretme süreci konuşmayla eş zamanlı biçimdetamamlanır hale gelmiştir; benzer biçimde,stüdyoda çalışan film operatörü, görüntülerioyuncunun konuşmasıyla eşzamanlıyakalayabilecekkonumagelmiştir.

Sanat yapıtının teknik yolla yeniden-üretimiile birlikte, yapıt özgünlüğünü kaybetmektedir.Bronz bir yapıtın üstündeki yeşil küfünkimyasal çözümlemesi, o yapıtın hakikiliğininsaptanmasına yardımcı olabilmektedir. Ayrıca,ortaçağaaitbirelyazmasınınonbeşinciyüzyılaaitbirarşivdengeldiğininkanıtlanması,oyazınınhakikiliğinin saptanmasını kolaylaştırmaktadır.Hakikilik ve özgünlük, yeniden-üretimineriştiği noktada ortadan kaybolmaktadır. Bukayboluş, iki nedenden kaynaklanmaktadır.Öncelikle, fotoğrafta olduğu gibi yeniden-üretim, hakiki yapıtın insan gözüyle değil,ayarlanabilen veya bakı açısını başına buyrukseçebilen objektifin saptamasına bağımlıdır.İkinci olarak, özgün yapıtın kopyası yapıtınaslını düşünmemizi engellemektedir. Özgünyapıtın,şimdiveburada’lığıyanihakikiliğiartıktanımlanamamaktadır(Benjamin,1995).

Sanat eserlerinin kitleselleşmesi, sanatın özelatmosferini, diğer deyişle ‘aura’sını kaybetmesianlamına gelmektedir. Bu kitleselleşme,özellikle fotoğrafın sergilenmedeğerinin ortayaçıkışı ile kült değerin yok olması anlamınagelmektedir. Benjamin’e göre sanatsal üretim,kültün hizmetindeki oluşumlarla başlamaktadır.

Taşdevri insanımağarasınabüyüamaçlı olarakgeyik çizmektedir; resmi yapanonuhemcinslerinesergilemişolsadaresimaslındaruhlariçindüşünülmüştür.Sanatınkültdeğerigizliliğeeğilimlidir;bellitanrı heykellerini ancak rahipgörebilmekte, bazıMeryemAna resimleri bütünbir yıl boyuncaörtülükalmaktadır.Sanat eserlerinin ritüelistik niteliklerini kaybetmeleriyle beraber bueserlerin sergilenmeolanaklarıdaartmıştır.Sözgelimi,fotoğrafınsergilenmesiileberaberkültdeğeritamamengeriplanaitilmiştir.

“Atmosfer(Aura)diyeadlandırılanöğe,eskifotoğraflarda,birinsanyüzününgelipgeçiciifadesindenbizleresonkezelsallamaktadır.Bufotoğraflarahüzündolu,eşsizgüzelliklerinikazandırandabudur.Amainsanfotoğraftançekildiğianda,sergilenmedeğeriilkkezkültdeğerininönünegeçmiştir.1900yıllarındaPariscaddelerininresmini,insanayervermeyenbakışaçılarındançekenAtget’ninolağanüstüönemi,buolgununhakkınıvermişolmasındankaynaklanır.Atget’ninbucaddelerinresminisankioralarıbirsuçmahalliymişgibiçektiği,çokhaklıolaraksöylenmiştir.Çünküsuçmahallideinsansızdır”(Benjamin,1995:54).

Benjamin, resim ile sinema arasındaki ayrımın büyücü ile cerrah arasındaki ayrım ile benzerliklertaşıdığını belirtmektedir. Büyücü,kendisiiletedavigörenarasındakidoğal mesafeyi korumaktadır;bu mesafe bir yandan elinikoyarak azaltırken, diğer yandanotoritesinin gücüyle arttırmışolmaktadır. Bu durumun tersiolarak,cerrah,hastayadoğrudanmüdahale ederek bu mesafeyifazlaca azaltmaktadır. Özellikleoperatör hastasına bir insangözüyle değil, neşteriyle açacağıbir gövde gözüyle bakmaktadır.Benzer biçimde ressam,çalışması sırasında verili olguile kendisi arasında doğal biruzaklık bırakmaktadır; karşıtolarak kameraman, olgununderinliklerineinmektedir(Benjamin,1995).Sanateserininteknikaraçlarlaçoğaltılması,kitleninsanatadairtutumunudadönüşümeuğratmıştır.BirPicassotablosunamuhafazakarbirpenceredenbakankitle,Chaplinfilmlerikarşısındagayetilericibirtutumtakınabilmektedir.Benjamin’egöre,butavırsanataverilenöneminazalmasınınbirtezahürüdür.“Çünkübirsanatıntoplumsalaçıdantaşıdığıönemazaldığıölçüde,izleyicikitlesi içerisindeeleştireltutumiletatalmayayöneliktutumarasında–resimsanatındaaçıkçagörüldüğügibi-,birayrılıkortayaçıkar”(Benjamin,1995:62).Resimsanatınınyaşadığıbunalımlarınbaşlangıcı,ondokuzuncuyüzyıldatablolarınbüyükbirkitlecegörülmesiileaynıdönemetekabületmektedir.Kitlelerin‘ilerici’tavrıeşzamanlıgörülmekle ilişkilidir ve resim sanatı bir eşzamanlı toplumsal alılmamanın konusu olmaya elverişlideğildir.

Burak ŞahinKaynakçaAdorno,T.(2009).Kültür endüstrisi-kültür yönetimi.(Çev.N.Ülner,M.Tüzel,E.Gen).İstanbul:AyrıntıYayınlarıAdorno,T(2006).“WalterBenjamin’eMektuplar”.Estetik ve Politika. Derl.:ÜnsalOskay,(İstanbul:AlkımYayınevi),ss.221-302Artan,Ç.(2007).Fotoğrafınsanatsaldeğerininötesindekullanımalanlarıüzerinebirtartışma:bilgimipropagandamı?.Cogito, 52, 88-101Benhabib,S(2006).“ModernlikveEleştirelKuramınÇıkmazları”.Frankfurt Okulu.Der.:H.EmreBağçe,(Ankara:DoğuBatıYayınları),ss83-11Benjamin,W.(1995).Pasajlar.(Çev.AhmetCemal).İstanbul:YapıKrediYayınlarıDellaloğlu,B.(2007).Frankfurt okulu’nda sanat ve toplum.İstanbul:SayyayınlarıErdoğan,İ.,Alemdar,K.(2005).Popüler kültür ve iletişim.Ankara:ErkYayınlarıHillach,A.(2007).“SiyasetEstetiği”.Estetize Edilmiş Yaşam.Derl.:ÜnsalOskay,(İdtsnbul:DerinYayınları),ss.131-165Horkheimer,M.(2008).Akıl tutulması.(Çev.OrhanKoçak).İstanbul:MetisYayıneviHorkheimer,M.(2005).Geleneksel ve eleştirel kuram.(Çev.MustafaTüzel).İstanbul:YapıKrediYayınlarıJay,M.(2005).Diyalektik imgelem.(Çev.ÜnsalOskay).İstanbul:BelgeYayınlarıJay,M.(2001).Adorno.(Çev.ÜnsalOskay).İstanbul:DerYayınlarıKuspit,D.(2006).Sanatın sonu.(Çev.YaseminTezgiden).İstanbul:MetisYayıncılıkSlater,P.(1998).Frankfurt okulu.(Çec.AhmetÖzden).İstanbul:KabalcıYayıneviVeysal,Ç.(2005).Nesneleşme ve özgürleşme sorunu üzerine.Ankara:TekAğaçYayıncılıkWeber,S.(2003).Eleştirel kuram ve okuma.Cogito, 36, 143-170West,D.(2005).Kıta avrupası felsefesine giriş.(Çev.AhmetCevizci).İstanbul:ParadigmaYayıncılıkYılmaz,M.(2005).Modernizmden postmodernizme sanat.Ankara:ÜtopyaYayınevi

Page 33: Idea Art Magazine

64

IDEAAYLIK KÜLTÜR & SANAT MECMUASI

http://www.facebook.com/ideartmagazine