Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

82
www.hayatabagis.com Hayata Bağış Derneği’nin resmi yayın organıdır. ISSN : 2147-8953 KIŞ 2014 Sayı:3 Ücretsiz dağılmaktadır. Beyin Ölümünden Yeni Hayatlara Konferansı Edirne Karaciğer Nakli Dosyası Etkinliklerimiz

description

Hayata Bağış Dergisi 3. Sayı

Transcript of Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

Page 1: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

www.hayatabagis.com

H a y a t a B a ğ ı ş D e r n e ğ i ’ n i n

r e s m i y a y ı n o r g a n ı d ı r .

ISSN : 2147-8953

KIŞ 2014 Sayı:3Ücretsiz dağıtılmaktadır.

Beyin Ölümünden Yeni HayatlaraKonferansı Edirne

Karaciğer Nakli Dosyası

Etkinliklerimiz

Page 2: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi
Page 3: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

İmtiyaz SahibiHayata Bağış Derneği AdınaSorumlu Yazı İşleri MüdürüGenel Yayın YönetmeniHüseyin YILDIRIMOĞLU

Danışma KuruluProf. Dr. Münci KALAYOĞLU Prof. Dr. Muzaffer SARIYARProf. Dr. Koray ACARLI Prof. Dr. Süha KÜÇÜKAKSUProf. Dr. Adnan SAYAR Prof. Dr. Sedat ALTIN

EditörMümin UZUNALAN

Yardımcı EditörlerAynur HOROZ Gamze ATAMANHatice KURT Dilek OKUTURGüzide ÖZDEMİR

Grafik TasarımCuma TEKİ[email protected] 717 0122

Reklam SatışHüseyin YILDIRIMOĞ[email protected] 645 9323

Dağıtım SorumlusuSezgin ULUSOY

Basım

Yüzyıl Mah. Mas-Sit Matbaacılar Sitesi 5. Cad. No:5734550 Bağcılar - İstanbulhttp://www.aryanbasim.com.tr

Yazışma AdresiSümer Mah. 3. Sok. No:32 D.4Zeytinburnu / İstanbul

Yayın Türü: Süreli YayınYazı ve fotoğraflar kaynak belirtilmeden kullanılamaz.

Page 4: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

4

08.TransAnatolia

ParatraoidNakli

Başkandan

Karaciğer Nakli Hocalarımızla

Karaciğer Enfeksiyonları

Op. Dr. İlhan AÇIKGÖZ Röportajı

Dr. Turgut ÇALIŞKAN Röportajı

KANOPE

Karaciğer Nakli Hazırlığı

Prof. Dr. Kamil Yalçın POLAT Röportajı

Karaciğer Organ Dağıtım Puanlaması

Enis FOSFOROĞLU Röportajı

Ölümsüzlük

Biz Olabilmek

Sigara Felaketi

06.

11.

16.

26.

34.

38.

İçindekilerNo.03 | Kış 2014

14. 22. 32.SnowBoard Tutkusu Torium AVM Hayata Bağış

Avcılar Lions Klubü35. VodafoneAvrasya Maratonu’naKatıldık

KaraciğerNaklinde Beslenme

60.

Kan Bağışladık72.

40.

44.

48.

49.

50.

53.

54.

58.

Page 5: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

5HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

“Beyin Ölümünden Yeni Hayatlara” Konferansı - Edirne

28.

36. 56. 62.Yaşam KutsaldırYelda Karataş

TOND Kongresi Model Uçak Hobisi

Page 6: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

6

Hayata Bağış Derneği kadavra organ bağışının artmasına katkı sağlamak amacıyla kurulmuştur. Hayata Bağış Derneği canlı ve-ricili nakillerle ilgilenmemiştir, ilgilenmeyecektir. Dergi, broşür, kitap, afiş, poster vs. yazılı materyallerinde, hangi mecrada olur-sa olsun söylemlerinde; canlı vericili nakillerle ilgili bilgilendirme yapmaz. Canlı vericili nakilleri ele almaz, atıfta bulunmaz, ima dahi etmez. Hayata Bağış Derneği hiçbir özel nakil merkezine sponsorluk teklif etmemiştir. Hiçbir etkinliğinde herhangi bir na-kil merkezinin isim, logo, renk vb. hatırlatıcı materyali kullanıl-mamıştır.

Hayata Bağış Derneği’nin şeffaflık, eşitlik ve katılımcılık ilkelerine bağlı kalarak; toplumun her kesimine ve sağlık profesyonelleri-ne kadavra organ bağışıyla ilgili bilgiler sunmak, organ bağışını özendirici etkinlikler düzenleyerek geniş kitlelere ulaşmak, or-gan nakli koordinatörlerinin kişisel gelişimlerini desteklemek ve dünyadaki paydaşlarıyla işbirlikleri kurarak ülkemizdeki kadavra organ bağışı sisteminin gelişimine katkı sağlamak.

Organ bağışının ölümün doğal bir uzantısı olarak algılanmasını sağlamak.

Prensiplerimiz

Misyonumuz

Vizyonumuz

StratejikÇerçeve

Page 7: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

7HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

Bir etkinlikte çalışırken dahi başka bir etkinliğin fikirlerini tartışırız. Bulundu-ğumuz nokta ne olursa olsun her zaman yapılacak işler olduğuna inanırız. Üyelerimiz sürekli organ bağışı aktivitelerini düşünür, planlar ve gerçekleş-tirir.

Doğru ve olumlu yönlerimizi bir araya getirmeyi hedefleriz. Bunu başardığı-mızda geride kalanlar yanlışlar ve olumsuzluklar olacaktır. Yapabileceklerimizi dürüstçe paylaşırız ve yerine getiremeyeceğimiz sözler vermekten çekiniriz. Birlikteliğimizden doğan güçten kişisel çıkarlarımız uğruna vazgeçmeyiz.

Hitap ettiğimiz her vatandaşın, her üyemizin ve her meslektaşımızın birey-sel farklılıklarına, düşüncelerine ve inançlarına saygı gösteririz. Dernekteki veya meslekteki geçmişi ne olursa olsun kişilere saygıyla yaklaşırız. Önerilerin kimden geldiğiyle değil topluma faydasıyla ilgileniriz. Birbirimize karşı dürüst olur, yapıcı her türlü eleştiriyi destekleriz. Karar alma süreçlerimizin şeffaf olmasına özen gösteririz.

Eğitim, deneyim, düşünce ve yaklaşım farklılıklarının asıl zenginliğimiz oldu-ğuna inanırız. Bunların yaratıcı tartışma ortamı ve yenilikçi fikirlerin ortaya çıkmasında vazgeçilmez olduğunu düşünürüz.

İmkansız olanları bir kenara bırakıp elimizde kalan mümkünler için çalışırız. Yenilikçi çözümlerin en umutsuz sorunlarla karşı karşıya kalındığında bunun üstesinden gelmeye çalışan ekiplerin çabalarından doğduğuna inanırız. Mev-cut yolların daireler çizdiğini gördüğümüzde yeni rotalar çizmekten çekin-meyiz.

Evrensel ve yerel hukuk kurallarına tam olarak uyarız. Sağlığı ve organ bağışı-nı yöneten otoritelerin koyduğu kurallara yorumumuz ne olursa olsun saygıy-la yaklaşırız. Belirlenmiş kuralların her paydaşa eşit olarak uygulanacağına ve otoritenin çizdiği sınırlar çerçevesinde her bireye eşit mesafede durduğuna inanırız.

Hareketçilik

Bütünlük

Bireycilik

Farklılık

Yapılabilir OlanıZorlama

Hukuka veOtoriteyeSaygı

Temelİlkeve Değerler

Page 8: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

8

No.03 | Kış 2014

Değerli Hayata Bağış Gönüllüleri2013’ü geride bırakıp 2014’e merhaba dediğimiz bu günlerde Hayata Bağış Derneği de birinci yaşını doldurmanın sevincini yaşıyor. İlk etkinliğimiz olan ‘organ bağışı için iğneyi kendimize ba-tırıyoruz’ daha dün gibi hafızalarımızda iken o günden sonra geçen 14 ayda 27 etkinlik gerçekleştirdik… organ bağışı ‘Hayata Bağış’tır dedik. Organ bağışı dönemsel bir ihtiyaç ol-madığından etkinliklerin de süreklilik arz etmesi gerektiğini düşünüyorduk. Bu inançla da her ay bir etkinlik dü-zenleyerek konuyu kamuoyunun gün-deminde tutmayı hedeflemiştik. Çok şükür ki sözümüzü fazlasıyla tuttuk. Ayrıca Hayata Bağış Dergisini de ca-miaya ve insanımıza hediye ederek bu gururu taçlandırdık.Artık yeni bir yıl ve bizim gönlümüz-de de dilimizde de yine organ bağışı var. Geçmişte yaptığımız etkinliklerin bazılarını geleneksel hale getirmenin yanında yepyeni mecralarda organ ba-ğışını duyurmaya çalışacağız gücümüz yettiğince… Spor ve sanatın insanlara ulaşmak için çok uygun olduğu gerçe-ğinden hareketle bu başlıklara ağırlık vereceğiz. Off road yarışı ve su altı da-lışıyla girdiğimiz dünyayı biraz daha genişletecek, suyun üzerinde ve havada da bazı etkinlikler düzenleyeceğiz.

Diğer taraftan organ nakli koordinatör-lerinin bireysel gelişimlerine katkıda bulunmak amacıyla Bireysel Gelişim Programı’nı (BİGEP) hayata geçirmeyi planlıyoruz. Burada meslektaşlarımıza psikolojiden adli tıbba, iletişim teknik-lerinden organ nakli hukukuna, zaman yönetiminden coachinge kadar bir çok konuda katkı sağlamayı hedefliyoruz. Ayrıca çoğumuzun eksik kalan yanı olarak düşünülen bilimsel makale az-lığının temelinde, yabancı dil bilgisinin yeterli düzeyde olmamasının yattığını düşünüyoruz. Bu nedenle organ nak-li koordinatörlerine yönelik İngilizce eğitimiyle ilgili de adımlarımızı attık. Eğer nasip olursa organ nakli koordina-törlüğü başta olmak üzere organ nakli makalelerinin yayımlanacağı Türk Transplantasyon Dergisi’ni de hayata geçirmeyi hedefliyoruz.Umuyoruz ki kadavradan organ bağı-şıyla ilgili olarak her yeni yıl bir önce-kinden daha iyi, daha güzel ve daha ha-yırlı olur. Hayata Bağış Derneği elinden geleni yapmaya söz veriyor… Ve biliyor ki yolu insan sevgisinden, insan hayatı-na hürmetten, emeğe saygıdan, bilgiyi paylaşmaktan, hoşgörüden kısaca or-gan bağışından geçen herkesle bir gün bir yerlerde buluşacak.Saygılarımızla,

BaşkandanMümin UZUNALAN

Page 9: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

9HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

ORGAN BAĞIŞI HAYATA BAĞIŞTIR!http://www.hayatabagis.com

Page 10: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

10

Transanatolia 2013

Hayata Bağış Derneği

Page 11: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

11HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

Antalyadan start verilen ve bu yıl 4.sü düzenlenen Transanatolia yarışında Akdeniz Offroad-Team kulübü ile birlikte bizde yer aldık. Başkan Osman GÖKÇENOĞLU’na ve Akdeniz Offroad Team’a teşekkür ederiz.

Page 12: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

12

No.03 | Kış 2014

Page 13: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

13HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

Paratiroit Doku TransplantasyonuTürkiye’de Bir İlk

Tıpla olan ilgisi, genel kültürün ötesinde olma-yan ve doktorlarla ilişkisi kendi hastalandığında gördüğü birkaç doktorlardan ibaret olan kişiler için transplantasyon denilince ilk akla gelen “hayat kurtaran ciddi bir iş” olmasıdır. Sade vatandaş transplantasyona bu nedenle saygı ile bakar. İşin içinde olan biz doktorlar için de benzer bir saygınlık söz konusudur elbette ama transplantasyon denildiğinde bizim aklımıza önce hayat kurtarma değil; gece, uykusuzluk ve telaştan ibaret bir kaos gelir. Vericinin organla-rını almak, alıcıları bulup organize etmek, kişi-lere ulaşmak, organları kutular içinde transfer etmek gibi bir sürü iş, çok kısa bir zaman aralı-ğında yapılmak zorundadır. Tıpla ilgisi olmayan kişiler, başta böbrek olmak üzere pek çok organın transplantasyonunun yapıldığını bilirler ama iş paratiroitlere gelince değil böyle bir transplantasyonunun yapıldığını

bilmek, bu isimde bir organın varlığından bile haberdar değillerdir. Bırakın sade vatandaşı, bir çok tıp doktoru bile paratiroit transplantasyo-nundan habersizdir. Nitekim bunu, ilk transımız için vericiye gittiğimizde bizimle eş zamanlı ola-rak böbrek transı için gelen oldukça deneyim-li bir ekibin şaşırmış bir şekilde bize yönelttiği soruda gördük: “Paratiroit trans. ekibi mi? O da nereden çıktı?” Bir de şöyle bir durum var; paratiroit transplan-tasyın denilince akla sadece oto-transplantas-yon geliyor. Özellikle kronik böbrek yetmezliği olan hastalarda karşılaştığımız paratiroit hiperp-lazilisi durumunda sıkça uygulanan bir cerrahi teknik bu. Ameliyat sırasında tüm hiperplazik paratiroit dokuları (ki genelde toplam sayı dört-tür) ortaya konulur ve bunlardan üçü ya da üç buçuğu rezeke edilir ve geriye kalan doku has-tanın kolay ulaşılabilir, yüzeyel bir kasının içine

Page 14: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

14

(sıklıkla ön kol kasları tercih edilir) transplante edilir. Burada amaç, kalan dokularda hiperplazi geliştiğinde (ki bu hiç de ender olmayan bir du-rumdur) ulaşılması güç ve komplikasyonlara açık bir alan olan tiroit lojuna girmeden güvenli bir şekilde tekrar eksizyon yapabilmektir. Oysa paratiroit doku allo-trans. gerek endikas-yonları ve gerekse uygulanımıyla tamamen fark-lı ve çok daha komplike bir süreçtir. Bu yüzden olsa gerek, paratiroit trans.ı dünyada sadece belli birkaç üniversitede ampirik olarak yapılan bir uy-gulamadır. Yaptığımız araştırmalarda bu konuyla ilgili olarak kurulmuş bir merkez ya da multidisip-liner bir ekibe rastlamadık. Paratiroit doku allo-trans.ın amacı; kalıcı hipo-paratiroidili hastaları tedavi etmektir; üstelik im-munsupresyonsuz ve ameliyatsız olarak. O halde kalıcı hipoparatiroidi nedir? Herhangi bir neden-le, altı aydan uzun bir süreyle, kan parathormon düzeyi normal sınırların altına inmiş olup aynı za-manda hipoparatiroidiye segonder hipokalsemi bulgularının varlığı kalıcı hipoparatiroidi olarak tanımlanır. Kalıcı hipoparatiroidinin %95’inin nedeni tiroit cerrahisidir. Bilindiği gibi guatr, diabetten sonra en sık görülen endokrin sistem hastalığı olup, tiroidektomi ameliyatı dünyada en sık yapılan endokrin cerrahi girişimidir. Türkiye, bir endemik guatr ülkesi olduğu için ülkemizde tiroidektomi çok daha sık yapılmaktadır. Literatüre bakıldığın-da total tiroidektomi sonrası kalıcı hipoparatiro-idi oranı %3-5 olarak bildirilmektedir. Daha önce yapılan subtotal ya da tek taraflı total tiroidekto-miyi totale çevirmenin gerekli olduğu durumlar-da (tamamlayıcı tiroidektomi) kalıcı hipoparatiro-idi oranı %5’in üzerine çıkmaktadır. Kalıcı hipoparatiroidi sıklığında Türkiye’deki duru-ma baktığımızda resmi rakamlar bulmakta güçlük çekeriz. Ancak Sağlık Bakanlığı, Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğünden edilen bilgiye göre 2010 yılında Türkiye’de 10.000’den fazla tiroidektomi ameliyatı yapılmıştır. Bu durumda, Türkiye’de her yıl yaklaşık 300-500 kişi kalıcı hipoparatiroidik ol-maktadır. Kalıcı hipoparatiroidi tedavisinde üç alternatif yaklaşım vardır: Medikal tedavi, paratiroid doku oto-trans. ve allo-trans. Medikal tedavi günü-müzde en sık uygulanan (uygulanmak zorunda kalınan) ancak hem etkinliği en düşük, hem de

maliyeti en yüksek olan tedavi yaklaşımıdır. Para-tiroit doku ototrans.ın tedavideki yeri ise ancak şu iki durumda söz konusudur: Tiroidektomi sı-rasında paratiroit dokusunun (yanlışlıkla) eksize edildiğinin fark edilmesi ve paratiroit hiperplazisi nedeniyle uygulanan subtotal paratiroidektomi olguları. Şunu unutmamak gerekir ki, standart medikal tedavi uygulanan olgularda; tedavi edilen hipo-paratiroidi değil, bunun sonucu olan hipokalse-midir. Kullanılan ilaçlar basitçe; kalsiyum prepa-ratları ve kalsiyumun barsaktan absorbsiyonunu ve biyo-yararlanımını arttırıcı D vitamini analog-lardır. Ülkemizde bulunmayan (Organ ve Doku Nak-li Hizmetleri Yönetmeliği”nde tanımlanmamış olan) ve dünyada az sayıda merkez tarafından uygulanan paratiroit doku allo trans. kalıcı hipo-paratiroidisi olan kişiler için; kolay, basit, hızlı, ağrısız, komplikasyon oranı düşük ve ayrıca hem kayıp iş gücünü yeniden kazandırma, hem de ilaç kullanımını sona erdirme açısından oldukça de-ğerli bir alternatiftir. Paratiroit dokuları (donörler) üç yoldan edinile-bilir:1-Paratiroit hiperplazisi nedeniyle subtotal para-tiroidektomi endikasyonu olan hastalar 2-Doku/organ transplantasyonu için onam alınan kadavra3-Doku/organ transplantasyonu için onam alınan ve tiroidektomi sırasında sağlıklı bir paratiroid dokusunu bağışlamak için onam alınan hastalar Biz, Bezmialem Vakıf Üniversitesi olarak Sağlık Bakanlığı’na 2012 yılı sonbaharında yaptığımız başvuru sonrasında aldığımız izin çerçevesinde çalışmalarımıza başladık. Genel Cerrahi, Tıbbi Biyoloji, Endokrinoloji, Nefroloji ve Patoloji ana-bilim dallarından oluşan geniş bir ekip kurduk ve Üniversitemiz araştırma merkezinde özel bir “Paratiroit Transplantasyon Ünitesi” açtık. Bu makalenin yazıldığı tarihe kadar geçen sürede yedi hastaya transplantasyon gerçekleştirdik. Ne yazık ki, kadavralardan aldığımız dokuları transda kullanamadık. Çünkü hem bu dokulardan elde ettiğimiz hücre sayısı çok azdı, hem de bu hüc-relerin canlılık oranı çok düşüktü. Oysa paratiroit hiperplazili olgularda her iki sayı da oldukça faz-laydı. Bu nedenle bütün translarımızın donörleri doku bağışı için onam vermiş olan paratiroit hi-

Page 15: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

15HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

perplazili olgulardı. Bu hastalardan elde ettiğimiz dokuları çeşitli moleküler süreçlerden geçirip hücre süspansiyonu haline getirdik. Kalıcı hipoparatiroidili olup transplantasyona engel durumu olmayan ve bilgilendirilmiş onam formunu imzalayan olguların genel cerrahi kli-niğine yatışı yapıldı. İntravenöz steroid uygu-lanması sonrası toplam sayısı 230-1500 milyon arasında olan canlı paratiroit hücreleri hastadan daha önce alınan 21 mlmL serum içine aktarıldı ve standart siyah uçlu enjektörle deltoid kas içine enjekte edilerek trans gerçekleştirildi. Basamaklı azaltma tekniğiyle steroid uygulaması dört gün devam edildikten sonra bir daha uygulanmamak üzere kesildi. Bu makale yazıldığı sırada ilk hastamızın (61y, kadın) transplantasyonunun.ının üzerinden yak-laşık 4 ay geçmişti. Transplantasyon öncesi gün-de dokuz adet kalsiyum preparatı alan ve buna rağmen kan kalsiyum değerleri 7.5mg/dl’nin üzerine çıkmayan hastamızda transplantasyon sonrası birinci ayda normokalsemik duruma ge-

len hastamızın tüm ilaçlarını kestik. Hastamızın transplantasyon sonrası rutin takibinde en son kan kalsiyum değeri 8.8mg/dl’dir. Bir endemik guatr ülkesi olan Türkiye’de tiroidek-tomi çok sık yapılmaktadır ve buna bağlı olarak ciddi bir kalıcı hipoparatiroidi hasta sayısı oluş-maktadır. Bu hastalara uygulanan medikal tedavi hem ülke ekonomisine ciddi bir zarar vermekte, hem de hastaların semptomlarını ortadan kal-dırmakta ve metabolik sorunlarını çözmekte yetersiz kalabilmektedir. İmmunsupresyonsuz paratiroit allo-transplantasyonu hem bu hasta popülasyonu için, hem de ülke ekonomisi için ümit verici bir alternatif olarak gözükmektedir. Eğer sonuçlarımız olumlu olur ve bakanlıktan transplantasyonların devamı için izin alırsak ülke-miz adına önemli bir sağlık atılımında öncü olma-nın sevincini yaşamayı ümit ediyoruz. Prof. Dr. Erhan Ayşan

Yazarlar:

Prof. Dr. Erhan Ayşan (Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Tıp Fakültesi, G. Cerrahi AD, Endokrin Cerrahi BD)

Doç. Dr. Ülkan Kılıç (Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji AD Başkanı)

Özlem Gök MSc (Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji AD)

Burcugül Altuğ MSc (Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji AD)

Cemile Kesgin Toka (Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Organ ve Doku Nakli Koor-dinatörü)

Çilem Ercan (Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji AD)

Prof. Dr. Ertuğrul Taşan (Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları AD, En-dokrinoloji BD)

Dr. Muzaffer İlhan (Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları AD, Endokri-noloji BD)

Prof. Dr. Rumeyza Kazancıoğlu (Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları AD, Nefroloji BD)

Prof. Dr. Sema Arıcı (Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji AD Başkanı)

Prof. Dr. Mahmut Müslümanoğlu (Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Tıp Fakültesi, G. Cerrahi AD Başkanı)

Page 16: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

16

MeetingNo.03 | Kış 2014

Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?

1980 İstanbul doğumluyum. İs-tanbul Vatan Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Tıp Fakültesi’nde eğitime başladım. Altı yıllık tıp eğitimini tamamladıktan sonra uzmanlık dalı olarak genel cerrahiyi tercih ettim. Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi genel cerrahi kliniğinde uzmanlık eğitimi-ne başladım. Karaciğer, safra yolları ve pankreas cerrahisi alanında spe-sifikleştim. 2013 Ekim ayından iti-baren Başkent Üniversitesi İstanbul Uygulama ve Araştırma Hastanesin-de genel cerrahi ve transplantasyon cerrahisi bilim dalında çalışmakta-yım. Evliyim ve ‘Doruk’ adında bir oğlum var.

Cerrahi branşlar içinde neden ter-cihiniz Transplantasyon oldu?

Transplantasyonun cerrahi bran-şlar içinde en zoru olması ve Tür-kiye’de bunu yapabilen az sayıda cerrah olması benim başlıca tercih sebebimdi.

Ayrıca organ yetmezliği ile savaşan

hastalarda tranplantasyon cerrahisi ile onlara yeni bir hayat sunmak, yeni bir organ sağlayarak hayata tu-tunmalarını sağlamak ve transplan-tasyon sonrası alınan yüz güldürücü sonuçlar beni bu branşa iten diğer nedenlerdir.

Transplantasyon alanında gele-ceğe yönelik hedefleriniz nelerdir?

Hedeflerim, organ naklindeki ba-şarımı ve tecrübemi arttırmakla birlikte hayvan deneyleri ile şu sıra-lar üzerinde çalıştığım doku ve kök hücre naklinin gelişimine katkıda bulunmaktır. En büyük hayalim hüc-relerinden üretebildiğim bir organı nakledebilmek.

Bu kadar idealist ve zor hedefler içerisinde böylesine zor ve tehlikeli bir spora yönelmeniz gerçekten çok etkileyici Bora Bey, snowboard tut-kunuz ne zaman ve nasıl başladı, bize anlatır mısınız?

Kayak sporuna çocukluğumdan beri ilgi duymaktayım. Lise ve üni-versite yıllarında daha fazla adre-nalin yaşatan snowboardu tercih etmeye başladım. Farklı olmayı se-

Uzm. Dr. Bora KOÇBaşkent Üniversitesi Uyguluma Hastanesi

İstanbul

Page 17: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

17HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

SnowBoard Tutkusuviyorum. Kış sporlarında snowboard farklı bir yere sahip, tıpki transplan-tasyon cerrahisinin cerrahi branşlarda farklı bir yerde olduğı gibi.

Neden snowboarda yöneldiniz? Ka-yak yapmaktan farkı nedir?

Vücudunuzla birlikte beyninizin de son hızla çalıştığı bir spor olduğunu düşünüyorum. Konsantrasyon yo-ğunluğu gerektiren snowboard, güçlü kaslarla beraber denge hakimiyeti de kazandırıyor.

Snowboard bence denge ve cesare-tin birleştiği bir kış sporu. Karlarla kap-lı bir tepeden özgürce kendinizi aşağı-ya doğru bırakırken, belki de cesaretin bedelini ayaklarınız bir boarda bağlı kalarak ödüyorsunuz. Benim için her anı adrenalin dolu olan beyaz tutku...

Snowboard ilk bakışta kayaktan daha zor gibi gözükse de aslında alış-tıkça daha keyifli ve kolay bir spor..

Tehlikeli bir spor mudur? Herkesin yapabileceğini söyleyebilir miyiz?

Tehlikeleri var tabiki, hem snowbo-ard hem de kayak yaparken düşme ve düşme sonrası kırık ya da zedelenme-ler olabilir. Herkesin yapabileceği bir spor olmakla birlikte, önemli olan bo-ard üzerinde seviyenize göre kaymak ve güvenli şekilde düşmeyi bilmektir. Ben de bu riskleri bildiğim için kont-rollü bir şekilde snowboard yapmayı tercih ediyorum.

Türkiye’de kadavradan organ nak-lini artırmak için sizce neler yapıla-bilir?

Kadavradan organ bağışı ülkemizde maalesef çok düşük oranda. Okullar-da bu konuda eğitime yer verilmesi, medya ve sivil toplum kuruluşlarının aracılığıyla halkın bu konuda bilinçlen-dirilmesi çok önemli. Başarılı nakillerin sayısı ile birlikte halkımızın bilinç düze-

yi ve farkındalığı arttıkça bağış oranları da gelecekte artacaktır.

Sizce ülkemizin organ bağış oranla-rının bu kadar düşük olma sebepleri nelerdir?

Türkiye’de organ bağış oranlarının düşük olmasının altında birçok neden yatmaktadır. Bu konuda toplumda yeterli duyarlılığın oluşmaması, bilgi eksikliği, önyargılar ve yanlış inanışlar nedeniyle aileler kadavradan organ bağışı konusunda çekimser kalmakta ve organ bağışında istenilen düzeye ulaşılamamaktadır.

Hayata Bağış Gönüllülerine son ola-rak söylemek, iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?

Sizlere çok teşekkür ederim. Mesa-jım: ‘Bağışlanan Her Organ Kurtarılan Bir Hayattır.’

Page 18: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

18

WeddingNo.03 | Kış 2014

Karaciğer Nakli YemeğindeHocalarımızla..

Değerli misafirlerimiz, kadavradan karaciğer naklinin konuşulacağı akşam yemeğine hoşgeldiniz. Hayata Bağış Derneği olarak, toplumumuzda organ bağışı bi-lincinin gelişmesi amacıyla etkinlikler yapmaktayız. Hiçbir etkinlik, söylem veya basılı materyalimizde canlı nakillerden bahsetmedik, ima dahi etmedik. Bu akşa-mın gündemini de ülkemizde kadavra karaciğer nakliy-le ilgili yaşanılan sorunlara çözüm önerilerilerniz olarak özetleyebiliriz.

HB: Münci Hocam, yorucu bir seyahatten geldiniz ve belki de daha zor olan İstanbul trafiğinde 2 saat geçi-rerek aramıza katıldınız. Öncelikle çok teşekkür ede-riz. Sizce günümüzde organ bağışıyla ilgili tablo nasıl?

Münci Kalayoğlu: Değerli meslektaşlarımla ve sizlerle birlikte olma onurunu verdiğiniz için ben teşekkür ede-rim. Aslında Mehmet’i de (Haberal) görmek isterdim ama yolda öğrendim ki mecliste mühim bir oturum var-mış. Tabii memleket meseleleri her şeyin üstündedir. Ben dün Saraybosna’ya gittim ve bu akşam dönecektim ama sizin davetiniz nedeniyle erken dönüm. Seyaha-timde yeni bir şey öğrendim. Hırvatistan da organ ba-ğışı milyonda 34 imiş. Adamların listelerinde ameliyat edecek hasta neredeyse kalmamış. Kalp yapıyorlar, akciğer yapıyorlar, pankreas yapıyorlar, böbrek ve ka-raciğer yapıyorlar. Özellikle son 4-5 yılda çok yol katet-mişler. Şimdi Boşnaklarda aynı şeyi yapmak istiyorlar, inşallah yaparlar. Milyonda 32, milyonda 38 kadavra organ bağışı diyorum, arkasından bizim memleketimiz-

de milyonda 4. Düşünebiliyor musunuz ki milyonda 30 olsak 2100 karaciğer ediyor. 4000 tane böbrek ediyor. Hastalarımız da var. Şuanda 2500 hasta karaciğer nakli için bekliyor listede. 60000 hasta diyalizde. Kalbi, akci-ğeri vs. rakamları siz daha yakından takip ediyorsunuz. Bu seviyelere gelmek en büyük arzum.

HB: Milyonda 4’ten milyonda 30’a çıktığında buna siz nakil merkezleri ve cerrahlar olarak hazır mısınız ?

Münci Kalayoğlu: Hele bir olsun. Allah verdi de hayır mı dedik yani.

HB: Teknik olarak yapılabilir mi? Alt yapımız buna uy-gun mu Türkiye’de?

Münci Kalayoğlu: Bence yapılır, niye yapılmasın. Yani ona göre bir sistem bulunur. Çünkü bu işler yaparak öğreniliyor. Ne kadar çok nakil yaparsanız yanınızdaki insanlar o kadar çok öğreniyor. Bundan 15 sene evvel yoktu, işte şimdi var. Bundan 15 sene evvel Murat yok-tu şimdi var. Yeni cerrahları, ameliyatları göstererek ve onlara yaptırarak yetiştirebilirsiniz. Kişiler öğreniyor bir iki üç dört asiste ediyor ama ondan sonra öğreniyor ve kendisi yapıyor, yani niye yapılmasın ki… onlar yapılınca biz de mutlu oluyoruz. Hırvatistan o nüfusla savaştan sonra bunu başarabilmiş. Geçen gün bir televizyona git-tim. Bir programda organ bağışı konuşuyoruz. Aklıma bir şey geldi onu da orada söyledim. Size de söyleyeyim

Page 19: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

19HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

yani konuşuyoruz ya böyle. Bunu da söyledikten sonra susacağım öyle bakıp durma Mümin.

Dedim ki önümüzde belediye seçimleri var. Acaba bele-diye başkan adayları organ bağışı hakkında ne düşünü-yorlar. Biz bunları bir sorsak kendilerine. Seçim konuş-malarında organ bağışı ile ilgili mesajları da olsa. Eğer seçilirlerse kendi şehirlerinde organ bağışıyla ilgili neler yapacaklar. Biz bunları devamlı sual etsek. Vatandaş-lara soruyor televizyoncular ‘organ bağışı hakkında ne düşünüyorsunuz’ diye. Bazıları organ bağışı ne demek’ diyor, hala bilmeyen var. Seçim mitinglerinde ‘ben or-gan bağışında şunu yapacağım’ desin birileri. Değil mi yani belki bende oyumu ona göre veririm. Daha sonra milletvekili seçimlerinde, sonra cumhurbaşkanlığı se-çimlerinde… niye demeyelim biz bu lafları. Amerikan başkanı madalya veriyor organ bağışı yapanlara. Eyalet valileri madalya veriyor. Kiliselerde bunlar için dualar ediliyor. Yani burada bizler yeni fikirler üretmeliyiz.

HB: Kamuda ki organ nakli merkezlerinde yaşanan zorluklar nelerdir? Özellikle altını çizeceğiniz sıkıntıla-rınızdan bahsedebilir misiniz ?

Ender Dulundu: Tabi hastanemizde ki eminim İlgin Hoca da aynı şekilde düşünüyordur, gönüllü ve özve-rili çalışan arkadaşlara sahip olduğumuz için bir yerde şanslı sayabiliriz kendimizi. Bu program devlet hastane-lerinde devam ediyor. Ama sonuçta bakacak olursak, çalışma şartlarındaki birçok eksikliğe rağmen insanlar orada çalışmayı işlerini çok sevdikleri için tercih ediyor-lar. Yani önceki çalıştığım hastanede ki o da bir devlet kuruluşuydu, gece bir kadavra çıktığında hemşire hanı-mı ve personeli evinden o saatte Ümraniye gibi uzak bir yere nasıl getireceğimi düşünmek zorunda kalıyorsam, ertesi gün o insanların da çalışmaya devam etmek zo-

runda kalacaklarını biliyorsam tabi bir yerde bir sıkıntı var. Bu insanlar özveriyle, heyecanla çalışıyorlar ama bunu onlardan ne kadar süre ne zamana kadar isteme-ye hakkımız var diye bu sefer kendinizle çatışıp huzur-suz hissediyorsunuz. Her şeye rağmen işler yapılıyor ve motive bir şekilde arkadaşlarla bu süreç devam ediyor. Bu ve buna benzer sıkıntıların düzenlenmesiyle çok daha verimli sonuçlar elde edileceğini düşünüyorum şahsen . Ben problemlerden bir tanesini dile getirdim ama İlgin Hoca’mın da çok geniş birikimi vardır. Çok daha fazla problemleri anlatacaktır. Genellikle sıkıntı-larımız bunlar.

HB: Her nakilde tüm ekip çeşitli sıkıntılar çekiyor, ce-binden para harcıyor?

Ender Dulundu: Yani işin o kısmı da var elbette. Ko-ordinasyonla ilgili sıkıntılar da var. Mesela bir kadavra çıktığında ameliyathaneleri ayarlayabilmek, o günün programlı ameliyatlarını erteleyebilmek… bütün bunla-rın hepsi birer problem haline gelebiliyor aslında. Buna benzer bir sürü sıkıntı... Yönetimin desteği olmazsa ke-sinlikle nakil programlarının yürüyeceğini düşünmüyo-rum. O yüzden yönetimlerin de hem medikal anlamda hem de ekipman ve eleman anlamında her türlü des-teği sağlaması gerekiyor. Hemşireler yoğun bakımda veya serviste tek çalışarak nöbetlerinde bu hizmetleri yürütüp bir de hasta bakımlarını yapıyorlar. Gerçekten zor şartlar altında çalışılıyor. Ama yine de bir şeyler üretmeye çalışıyoruz.

İlgin Özden: Devletimiz organ nakline ciddi destek ve-riyor. Ancak baktığınız zaman aslında ameliyatın yapıl-masına büyük destek veriliyor. Yani ameliyat öncesi ha-zırlık ve uzun vadeli bakım konusunda sıkıntı var. Sanki ameliyat yapılınca ondan sonra her şey güllük gülistan-

Page 20: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

20

lıkmış gibi bir durum söz konusu. Örneğin diyelim bir buçuk yıl önce nakil olmuş bir çocuk siyamikoliti olmuş. Bunun herhangi bir kurumda ki performans puanıyla gıda zehirlenmesine bağlı ağır bir gastroenterit aynıdır ve SGK’nın kendine göre sebeplerle giderek azalan üc-retlendirmesine tabiidir. Şimdi bu durumda nakil olan hastaların takibiyle ilgili önemli bir sorun. İkincisi son yıllarda oluşturulan sistemin sonucu olarak eğitim ku-rumlarında dramatik bir gelişme var. Bunu çeşitli top-lantılarda söyledim. Özel sektörün vakıf üniversitelerin bu işin içinde bulunması bu işe çok ciddi bir dinamizm ve pragmatizm getirmiştir. Ben vatandaş olarak buna minnettarım. Ancak bu eğitim kurumlarındaki prog-ramların kapanması gibi istenmeyen bir sonuca yol açmıştır. Çünkü sonuçta aynı paket fiyat uygulanıyor ama özel sektöre sağlanan esneklik devlet kurumla-rında olamıyor. Personel, ekipman, ameliyathane gibi. Tabi ne oluyor, ister istemez özel hastane sadece nakil için anlaşıp aslında diğer açılardan bir miktar gelir elde ederek bu işleri yürütebilecek bir düzene sahip oluyor. Halbuki devlet kurumlarının en ufak bir fark olması çok ciddi şekilde suprese edildiği için böyle bir esneklik ora-da yok. Kamuda nakil sayısı açısından çok yüksek sevi-yelere çıkmak illa lazım mıdır? Şu bir gerçek ki; siz belli bir sayıda karaciğer nakli hastası göstermeden gastro-enteroloji yan dalı veriyorsanız, belli bir miktar kemik iliği nakli göstermeden öğrenciye hematoloji yan dalı veriyorsanız bu bir sorundur. Yani yarın öbür gün yan dalcınızı özel hastaneye staja göndermek zorunda kala-cağınız bir durum olmamalıdır.

Bir de organ naklinin yapılması bu kadar ön planda olunca bir başka sorun ortaya çıkıyor. Çeşitli sebep-

lerle ameliyat şansı olmayan ama bir tedaviye ihtiyacı olan ve canlı vericisi olmayan hasta grubu var. Bunlar mecburen devlet hastanelerine yığılıyorlar. Birinin bun-lara bakması lazım… Şimdi bakıyorsunuz nakillerin % 70-80’i özel hastanelerde yapılıyor. Bekleme listesinin %70-80’i ise aslında o insanlara nakil yapacak kadar ka-davra bulamayacak olan devlet kurumlarında. Bu arzu edilen bir şey değildi bence ama üzerinde bir miktar çalışılması lazım.

Belki değinilmesi gereken bir başka durum daha ortaya çıktı. Söyleyince arkadaşlar kırılıyor ama ben önemli olduğunu düşünüyorum. Bayram tatilinde 2 yaşında çocuğa mantar yedirmişler zehirlenmiş, organ bekliyor. Bayramın 2. veya 3. günü oldu. Yedi gün boyunca (bay-ram tatili) memlekette beyin ölümü bildirimi olmadı. Yani bağışlamadı değil. Yedi gün boyunca bir tane beyin ölümü olmadı bu memlekette. Sonra bir anda bayram ertesi beyin ölümü bildirimleri başladı tekrar.

Bir başkası da İlgin Özden’in gazeteye resmi çıkacak diye belki de uğraşmak istemiyor. Yani sonuçta bu his var. Yani ben sonuçta bunu yapmayan insanın kötü, sorumsuz veya tembel olduğunu söylemiyorum. Ümit-siz bir pnömoniyle uğraşan yoğun bakımcı beyin ölü-mü bildirmeyebiliyor. Bizimkisi birçok disiplinin birlikte çalışmasını gerektiren bir iştir. Bizler 7-8 başka branşa muhtaç kalmış insanlarız. Yapacağımız işleri yapabil-mek için insanların sağduyusuna, beyin ölümü bildir-mesine, organ bağışına muhtaç insanlarız. Organ olma-dı mı hiçbir işe yaramıyoruz. Sonuçta nasıl algıladığımız konusunda da bir miktar çaba harcamamız gerektiğini

Page 21: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

21HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

düşünüyorum.

Diğer yandan bazı hastaneler organ naklini çok ön pla-na çıkararak şöyle bir hava yaratıldı: Sanki bir yerde or-gan –doku nakli yapılıyorsa o hastanede her şey iyidir. İlgin Özden mesela karaciğer nakli yapabiliyorsa, tiroid kanseri, rektum , özefajektomi, şu bu bunların hep-sinde muktedir bir adamdır gibi bir algı var ortalıkta. Halbuki başınıza geliyor, mesela organ naklinde çok ön plana çıkmış bir hastaneden bir öğretim üyesi arıyor. – Hocam, diyor ben sizi tanıyorum kongrelerden… ba-bam rektum tümörü bana yardım eder misiniz. Burada arkadaşlarım çok iyi ama bizde kolorektal cerrah kal-madı, ayrıldılar. Ben yap dersem yapacak meslektaşım. Ama benim de bir tane babam var. Ben bunu bir kolo-rektalciye teslim etmek istiyorum. Kendi organ nakli ko-nusunda herkesin ismini bildiği bu kurumdan öğretim üyesi babasını teslim edecek birisini orada bulamıyor.

HB: Yoğun bakımcıların böyle bir yaklaşımı hakikaten olabilir mi ? Yada skalalasak kaçtadır bunun derecesi?

İlgin Özden: Hocam şimdi şöyle bir şey var. Bu organ nakli yapılmayan her türlü hastanede belli bir oranda vardır. Ha sizin hastanenizde olmaz ama siz zaten bir organ nakli merkezisiniz. Bizim hastanede de olmaz. Ama organ nakli yapılmayan her yerde bu var. Bir kısım meslektaşı da kamu kurumlarındaki gerilemenin etki-lediğini söylemem lazım. Organları buluyoruz, özellere götürüyorlar. Ben bunu savunuyorum anlamında söy-lemiyorum algıdan bahsediyorum. Algı önemli bir şey, gerçek kadar bazen hatta gerçekten daha önemli olu-

yor. Ben bunun en samimi itirafını Japonya’da çalışırken bir Hintliden duydum. Kyoto’ya gelmişler. ‘Bizim orda bir tane donör çıktı’ dedi. Ondan sonra bir böbrek nakli yapmışlar, eyaletin ilk vakası. Cerrah hemen ‘ben yap-tım’ diye gazeteye çıkmış. Nörolog da ertesi gün ‘sen imzayı rüyanda görürsün’ demiş. ‘Bizi buraya canlıdan organ nakli öğrenmeye yolladılar’ dedi.

HB: Ben bir kaynak merkez koordinatörüyüm. Beyin ölümü bildirmeye, donör çıkarmaya çalışıyoruz. Na-kil yapan merkezlere bakıyoruz; o kadar çok yoğun bakım reanimasyon yatakları var ama beyin ölümü bildirimleri yok.

İlgin Özden: Belki özür her zaman bulabilirsiniz de büyük hastaneler için şöyle bir sorun var. Açıkçası bu hastanelerin tek işi travma değil. Başka yerlerde yapıl-mayan ameliyatlar da bu büyük hastanelere gönderili-yor. Bir de yoğun bakımlarda bir eş dost tanıdık yatıyor, itiraf edelim. Başka yerlerde yapılmayan, uğraşılmak istenmeyen ameliyatlar üniversite hastanesinde yapı-lıyor. Hasta bir giriyor oraya on gün yatıyor. Zaten on gün yatacağı bilindiği için o ameliyatı kimse yapmak is-temiyor. Bizim acil cerrahimizde yoğun bakım var doğ-ru ama acil cerrahi ekibi aynı zamanda gastrointestinal cerrahi de yapıyor. İşte bilmem neredeki anastomoz kaçağını alıyor… üç hafta o yatak bloke. Orada kendi komplikasyonu bilmem ne derken biz bakıyorsunuz kafa travması kapıdan giremiyor ki… Şuna inanıyorum, en azından İstanbul Tıp Fakültesi için, bir beyin ölümü-nün bildirilmemesi mümkün değil. Böyle bir niyet soru-nu yok. Esas büyük sorun; ciro üstüne kurulu bir sağlık

Page 22: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

22

sistemine geçtik. Kimse belli bir şeyle uğraşmak iste-miyor, bir an evvel başka bir merkeze hastayı gönder-mek istiyor. Belli bir fark veremeyen hastalar şuanda en azından İstanbul’da çok ciddi şekilde doktor bulma sorunu yaşıyor. Bazen gastrektomi yapacak hekim bu-lamıyor. Mide kanseri adam gastrektomi yapacak insan bulamıyor. Mesela kolorektale merak arttı, laporoskopi firmaları falan da o işleri destekliyorlar. Kolorektomi olmak kolay. Rektum dahil… gastrektomi olmak çok büyük sorun.

HB: Hemen Gökhan Hocam’a dönelim.

Gökhan Moray: 1988’de Haberal organ nakli yapan tek hastanede o yılın tek naklini karaciğer naklini yap-tı. 1990 çocuklarda canlıdan ilk nakil, bir ay sonra ilk erişkinlerde canlıdan nakil o sene yapılan iki karaciğer nakli... bugün Kasım’ın 22’si 2013 yılı ve 30 merkezde 1105 tane karaciğer nakli. Solid organ nakillerine bak-tığımızda milyon nüfus başına Amerika 1, Hollanda 2 , Türkiye 3. Böyle giderse beş sene sonra ya 1. ya 2. hiç kaçarı yok... Bu nereden nereye geldiğimize dair ve ka-tedilen yol için çok ciddi rakamlar. Ben bu soruyu bir kenara bırakıyorum. Sizleri değerlendirmek istiyorum. Bundan birkaç ay önce Sayın Haberal Silivri’den çıktık-tan sonra Sayın Hatice Akkoç’un bahsiyle Hayata Bağış Derneği’nden haberdar oldum. Sonra yaptıklarınızla il-gili biraz daha derine indim. Sizlerin yüzünü görünce şu insanın hoşuna gidiyor: Yani gerçekten özel ve kamuda çalışan insanların tamamen kendi insiyatifiyle çok cid-di bir konuda bir senede 20 tane aktivasyon yapacak kadar gönüllü, hevesli ve arzulu olması… Bu Türkiye’de çok alışılmış bir şey değil. Hakikatten takdir ediyorum. Bu çok ciddi bir çaba. Para olmadan bunların yapılması çok ciddi bir özveri. Tamamen kendi zamanınızdan aile-lerinizden çaldığınız vakitleri buraya aktarıyorsunuz ve bunu yapmak için mutlaka hepinizin içinde eski anılar, hatıralar, yaralar olması lazım ki bu işe bu kadar sarılıp gidiyorsunuz. Şimdi biz Türkiye’de kadavra naklini ne-den istediğimiz kadar arttıramıyoruz, arttıramadık? Çok basit sebepler var. Biz daha hala bazı şeylerin sayısında-yız. Yani SGK sayıya bakıyor daha kaliteye bakmaya baş-layamadı. Biz hastanede ölen insanların ölüm raporunu tutarken hala kardiyak arrest, solunum arresti yazıyo-ruz. Böyle bir şeyin olamayacağını düşünen birisi hesap sorduğu zaman beyin ölümlerinin sayısı ister istemez artacak. Biz 2001 yılında Ulusal Koordinasyon Sistemi kurulduğu zaman 2004-5 yıllarında ülkenin transplant koordinatörlerinin kadrosunu hastanelere vermeyi düşündüğü planladığı ve verdiği bir ülkeyiz. Biz, 1980 yılında Haberal başvurduğunda Din İşleri Yüksek Kurulu ‘organ nakli caizdir’ dediği, o zamandan bu yana tüm Diyanet İşleri Başkanları’nın her organ nakli haftasında ‘organ bağışlayan cennetliktir’ dediği bir ülkeyiz. Ama diğer taraftan, biraz önce hocam gelmeden konuştuk, Kemal Özer gibi bir adamın çıkıp organ naklinde gizle-nen gerçekler diye bir kitap yazabildiği bir ülkede yaşı-yoruz. Biz hala beyin ölümü raporuna altına imza atar-

ken gerginlik duyan tedirgin olan bir ülkeyiz. Biz hala özelde tababet yapmak için üniversiteleri terk eden, üniversiteleri terk ettiği için kadroları boş olan, kadrola-rı boş olduğu için aciline gelen hastalara gerektiği kadar itina gösterilmediğine inanılan, yoğun bakımlarında yer bulunamayan ve bu durumdayken de organ nakli ko-ordinatörü çıkıp ‘hadi senin hastan için her şeyi yaptık sende organlarını bağışla’ dediğinde, ‘sen ne diyorsun ben bu kaçıncı hastane hastamı getirdiğim benim has-tamı kaç dakika gördün ki benden organ istiyorsun’ de-diği bir ülkedeyiz. Haberal Hocamın Türkiye’de 1979’da çıkan yasadan sonraki ilk yerli kadavradaki hatırası çok net. Eskişehir yolunda Ankara’da bir motosiklet kazası… hasta Hacettepe acile geliyor. Oradaki hekimler her şeyi yapıyor ancak hasta ölüyor . Konu Mehmet Bey’e ileti-liyor. Beyin ölümü gelişti, bir konuşun aileyle deniyor. Hoca aileye gidiyor, babaya soruyor. Baba diyor ki ‘ben burada yapılan her şeyi gördüm, siz hekim olarak bir hastaya yapılacak her şeyi yaptınız. Şimdi gelip böyle bir şey dediğinize göre ne istiyorsanız yapabilirsiniz, size güvenim tamdır’. Şimdi bu söylemi gerçekten söy-letebildiğiz kaç tane hastamız var, kaç tane hastanemiz var. Buralarda mecburiyetler dışında dört dörtlük çalı-şan ne kadar hekimimiz var. Yani biz dönelim çuvaldızı kendimize batıralım ondan sonra daha ileriye gitmek için bir şeyler yapma fırsatımız olacaktır. Son 4 yıldır sizler sayıları benden daha iyi biliyorsunuz. 1200-1400 arası beyin ölümü çıkıyor.300-350 arası kadavra temini yapılıyor. Nüfusumuz 72 milyon – 75 milyon ne derseniz deyin. Ventilatör sayımızda eksik var mı, yok. Yoğun ba-kım sayımız da eksik var mı, yok. Yoğun bakımcılarımı-zın sayısı her gün artıyor. Acilcilerimizin sayısı her gün artıyor. Ama biz hekimler olarak halkımızı onlara gere-ken hizmeti verdiğimize ikna edemiyoruz. Burada ne kadar bizim kabahatimiz var ne kadar bizi halkın önüne koyanların kabahati var… Her problemde doktoru önde bayrak gibi sallayanların kabahati var. Allah bilir. Bu so-runlar böyle iki tane şuradan çözelim bir tane buradan hallettik mi her şey güllük gülistanlık olacaktır demek mümkün değil. Ama her işte olduğu gibi önce hep sayı-lar artacak sonra kalite gelecek. Şuan da 40 küsür nakil merkezi ruhsatı var. 10 küsürü bu sene hiç yapmadı. 10 tanesi 10 nun altında yaptı. 15-20 tanesi 10 la 20 arası yapıyor sene boyunca. Türkiye’de 100’ün üzerinde sene sonunda karaciğer yapmış merkez sayısı 4 yada 5 ola-cak. Tecrübe önemli. Ama baktığınız zaman ülkemizde tüm solid organ nakillerinin %60-70’i özellerde. Özel bunu nasıl sağladı. Devletten aldığı ekiple sağladı. Özel bunu nasıl devam ettiriyor. O ekibi memnun ederek. O ekibe olabildiğince huzurlu bir çalışma ortamı sağlaya-rak. Ama o ekiplerin kurulduğu devlet kurumları her geçen gün dibe doğru gidiyor. Tıp fakültelerinin hali or-tada, transplantasyon yapan üniversite hastanelerinin sayısı ortada. Bu süreç böyle gittiği sürece gelecek çok parlak değil. Sağlık Bakanlığı bazı şıkları görüyor, ruh-sat verdiği yerde eğitim verme zorunlulukları getiriyor. Ama bunlar çözümü ne kadar sağlayacak ne kadar bu çarkı döndürmeye yetecek. Zaman gösterecek. Özelin katkısı çok büyük. Bunu yadsımıyoruz. Ama devletinde

Page 23: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

23HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

bir an önce kendi kurumları ayakta tutmak için formül-leri bulması lazım. O hekimlerin üniversite hastanele-rinde de istihdamını kolaylaştıracak. Orada kalmalarını motive edecek. Bazı çareler bulmaları lazım ki rekabet daha tatlı olsun, işler daha iyiye gitsin.

HB: Murat Hocam, Florance Nighthingale hastanesin-de organ nakli yapan bir hekim olarak neler söylemek istersiniz?

Murat Dayangaç: İlginç olacak ama bende İlgin Ağa-bey’in şikayet ettiği bir şeyden şikayet etmek istiyorum. İlk olarak, bizde de özel hastane olduğumuz halde her şey sayılar ve ameliyatlarla ilgili. Bazen bu işi daha çok damar anostomozu yapmak için değil daha çok insanı yaşatmak için yaptığımızı hepimiz unutuyoruz. Sonuçta bunu devletten kaç yıldır hiçbir şekilde değişmeden ve giderek daralan bir kaynakla yönetiyor olmaktan çok da mutlu olmayabilirler. Sürekli bir şekilde kısmayı hala karlılığı devam ettirmeyi hedefliyorlar ve bu da bizim körü körüne bağlı olduğumuz hastaları yaşatma, en iyi kaliteyi verme prensibimizi bozma tehlikesini getirebi-liyor. Açıkçası ben giderek bunun daha fazla rahatsız-lığını çekiyorum. Bu salonda olan herkes profesyonel kariyerlerini organ nakli üzerine kurmuş durumda ve bunu tamamıyla neredeyse canlı vericili nakillere borçluyuz. Eğer sadece kadaverik nakil yapıyor olsay-dık muhtemelen çoğumuz bu salonda olamayacaktık. Bende dahil olmak üzere eminim çünkü o kadar çok nakil yapılmıyor olacaktı. Bunun üzerine bir kariyer kur-mak mümkün olamayacaktı. Ama bütün bunlar sanki

kadaverik nakil diye bir şey yokmuş gibi bir algı uyan-dırmaya başladı. Türkiye’de kullandığımız organların bir kısmını canlı nakiller sonrası kaybettiğimiz greftlerin yerine koymak için kullanıyoruz. İnsan aslında giderek daha yüksek bekleme listesi ölümleriyle karşı karşıya kalmaktan korkuyor. Ama canlı nakil yapabildiğimiz için sanki hiç sorun yokmuş gibi davranıyoruz. Bence bunun temel nedenlerinden biri gerçekten beyin ölümü tanı-sıyla uğraşan organ bağışıyla uğraşan insanların tatmin edilememesi. Bu maddi ya da manevi her ne olursa olsun. Çünkü bu kadar nüfusla çok daha fazla beyin ölümü tanımızın olması gerektiğini hepimiz biliyoruz. Ben en önemli sorunun bu olduğunu düşünüyorum. Cerrahların ve hastanelerin organ bağışına olan du-yarlılığı giderek azalıyor. Çünkü ortada çok fazla canlı verici var. Bir de daha kısa süredir bu işle uğraşmakta olan biri olarak, devam eden organ nakli eğitiminin na-sıl bir araya getirileceğini ve bizden sonrada yetişmeye devam eden insanların aynı tıp fakültelerindeki eğitim düzeyinin genel olarak kontrol edilmiyor olması gibi or-gan nakli eğitiminin ne şekilde düzenleneceği ve kont-rol edileceğini de çok merak ediyorum. Bu konuda da hiçbir hareket yok çünkü.

Toplantıya katılan Prof.Dr.Münci KALAYOĞLU, Prof.Dr.İlgün ÖZDEN, Prof.Dr.Gökhan MORAY, Doç.Dr.En-der BULUNDU, Doç.Dr.Murat DAYANGAÇ, Hayata Bağış Derneği Yönetim ve Dergi grubu gönüllülerine, Fresenius Madical Care firmasından Mete GÜRSEL, Duygu Özşan ŞAR’a katkılarından dolayı çok teşekkür ederiz

Page 24: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

24

ArchitectureNo.03 | Kış 2014

Torium AVMHayata Bağış- AvcılarLions Klubü

Page 25: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

25HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

Organ Bağışı Hayata Bağıştır” diyen ve çok genç bir kuruluş olan Hayata Bağış Derneği ve ana sloganı “Hizmet Ediyoruz” olan 50 yıllık bir Çı-nar Türk Lions’unun 23 yıllık genç bir dalı Avcı-lar Lions Kulübü Derneği’ nin Ortaklaşa 08 Ekim 2013 Salı günü ve Torium Alışveriş Merkezi’nin destekleri ile düzenlenen organ nakli olmuş ya da organ nakli bekleyen çocukların katıldığı et-kinliğimizden kareler.”

Organ nakli olmuş çocuklar, arkeolojik kazı eğ-lencesi, sinema, yemek ve snowboard yaparak eğlendiler. Etkinlik sonunda çocuklarımıza şirin-hediyeler takdim eden Torium AVM yönetimi-ne, Avcılar Lions Klubüne, Hayata bağış Derne-ği gönüllülerine ve tüm katılımcılara teşekkür ederiz.

Page 26: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

Torium AVM’deorgan nakilli çoçuklarımızlaeğlendik..

26

Page 27: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

27HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

Page 28: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

28

WeddingNo.03 | Kış 2014

Karaciğer Enfeksiyonları

Değerli Hayata Bağış Gönüllüleri, Organ Bekleyen ve de Organlarına Kavuşmuş Sevgili Dostlar,

Bilindiği üzere organ nakilleri günümüzde, organları bilinen tedavi yöntemleriyle düzeltilemeyecek kadar hasar görmüş ve son dönem organ yetmezliği olarak değerlendirdiğimiz hastalarda yapılmasını en çok arzu ettiğimiz bir tedavi seçeneği haline gelmiştir.

Nakil gereksinimi duyulan organların en önemlile-rinden birisi de vücudun adeta fabrikası olarak ni-telendirdiğimiz karaciğerdir. Ülkemizde 1988 yılında Prof. Dr. Mehmet HABERAL ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilen ilk nakilden 2005 yılına kadar toplam 1080 karaciğer nakli yapılmışken, son yıllarda hemen hemen her yıl 1000 civarında hastaya karaciğer nakli yapılmaktadır.

Son yıllardaki gelişmelere rağmen karaciğer nakli ger-çekleştirilen hastalarda ameliyat sonrası enfeksiyon gelişme oranı halen %50-70 civarındaki yerini koru-maktadır. Yapılması daha uzun bir süreç gerektiren ve ameliyat tekniklerinin zorluğu ile bilinen karaciğer na-killerinde hastalar; nakil öncesi hazırlıkları için hasta-ne ortamında ve nakil sonrasında da uzun süre yoğun bakım ünitelerinde kalabilmektedirler. Bu süreçte de-ğişik girişimlerin uygulanması ve çeşitli antibiyotiklerin kullanımı, hastaları, hastane ortamında daha yaygın olarak bulunan ve çoklu antibiyotiklere dirençli olan mikroorganizmalara karşı daha duyarlı hale getirmek-tedir. Başta karaciğer olmak üzere solid organ (karaci-ğer, böbrek ,akciğer, kalp vb.) olarak isimlendirdiğimiz diğer organ nakillerinde de enfeksiyon gelişme riskini 3 temel faktör belirlemektedir.

1. Ameliyata bağlı travmaların neden olabileceği en-feksiyonlar

Burada en önemli etkenler; cerrahi tekniğin zorluğu ve alıcının genellikle ağır bir tabloda operasyona alınmış olmasıdır. Yapılan araştırmalar enfeksiyon sıklığı ile ameliyathanede harcanan süre arasında da anlamlı

ilişkiler ortaya koymaktadır. Cerrahi sürenin uzaması; muhtemelen teknik zorluklara, kan kan kaybına bağlı olarak gelişen stres artışına ve dokulardaki kanlanma-nın bozulmasına neden olarak ortamda yoğunlaşan mikroorganizmalar ile temas süresini uzatmakta ve bu da bulaşma olasılığını artırmaktadır. Son yıllardaki klinik çalışmalar nakil sonrası hastalarda ortaya çıkan bakteriyel enfeksiyonların 1/3’ünün ilk hafta ortaya çıktığını ortaya koymaktadır. Bunların yanı sıra safra kanalı, periton boşluğu, dolaşım sistemi ve cerrahi yara enfeksiyonlarının da nakil sonrası ilk 2 ay içinde ortaya çıkabileceği ileri sürülmektedir. Bunların içinde en dikkati çekenlerden biri , alıcıya takılan karaciğere ya da parçasına bağlanan karaciğer ana atardamarının tıkanması sonucu ortaya çıkabilecek olan karaciğer ap-selerdir.

2. Hastanın bulunduğu ortamda maruz kaldığı mikro-organizmalara bağlı olarak oluşabilecek enfeksiyonlar.

Nakil hastasının ameliyat sonrası karşılaşabileceği en-feksiyon etkenlerinin iki ana kaynağı vardır:

a-) Hastane Enfeksiyonları: Karaciğer nakli yapılan has-talar gerek nakil öncesi, gerek sonrasında uzun süre hastanede yatabilmektedir.Bu da hastaların dirençli hastane mikroorganizmalarına maruz kalma sıklıklarını artırmaktadır.Kan dolaşım sistemi, solunum sistemi ve idrar yolu enfeksiyonları bu hastalarda en sık karşılaş-tığımız tablolardır.

b-) Hastane dışı toplumsal temasla ilgili enfeksiyonlar: Bunların başında da havadan damlacık teması ile bula-şabilen ve solunum yollarını etkileyen; soğuk algınlığı, nezle, grip, zatürre ve benzeri enfeksiyonlar gelmekte-dir. Besinler aracılığı ile bulaşarak genellikle ishalle or-taya çıkan enfeksiyonları da bu hastalarda sıklıkla göre-bilmemiz mümkündür. Nakil sonrası dirençleri azalmış ve bağışıklık sistemleri baskılanmış olan hastaların yaşadıkları coğrafi bölgelerde yaygın olan bazı bakteri, mantar ve parazit enfeksiyonlarına karşı hassasiyetinin de unutulmaması gerekir.

Doç.Dr.Ali İNALBaşkent Üniversitesi

İstanbul Araştırma ve Uygulama Merkezi HastanesiEnfeksiyon Hastalıkları ve İmmunoloji Uzmanı

İmmunoloji ve Doku Laboratuvarı Birim Sorumlusu

Page 29: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

29HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

3. İmmun (Bağışıklık)Sisteminin Baskılanmasının En-feksiyonlara Etkisi: Diğer nakiller sonrasında olduğu gibi karaciğer nakillerinde de takılan organın atılımını engellemek amacıyla belli süre ve dozlarda bağışıklık sistemini baskılamaya yönelik bazı ilaç tedavileri uy-gulanmaktadır. Bu uygulamalar hastaların bağışıklık sistemlerindeki yetmezlik düzeyini arttırmakta ve nor-mal hastalara göre daha az sayıda mikroorganizma te-ması ile enfeksiyona yakalanabilmektedirler. İmmun sistemin baskılanması sonucu, özellikle bu sistem üzerinde uyarıcı etkisi olan; Hepatit B (HBV),Hepatit C (HCV), Sitomegalovirus (CMV) ve Ebstain-Barr(EBV) gibi virüslerin aktivasyonuna ve bu da fırsatçı bakteri, mantar ve parazit enfeksiyonlarının ortaya çıkmasına yol açabilir.

Görüldüğü gibi yaşadığımız dünya mikroplarla dolu-dur. Potansiyel olarak karaciğer nakilleri sonrasında da enfeksiyon etkenlerine karşı olan temasımızı kı-sıtlama önemli olsa da bir cam fanus içinde yaşaya-bilmemiz mümkün değildir. Yaşam tarzımıza çok aşırı kısıtlamalar getirmeden, karaciğer nakli olan hasta-ların, hastaneden taburcu olduktan sonra kendileri ve ailelerinin alabileceği basit önlemlerle enfeksiyon risklerini azaltabilmeleri her zaman mümkündür. Bu amaçla nakil sonrası hastaların;

*Sağlıklı ve dengeli beslenerek kilolarını koruma-ları,

*Çok fazla yorulmamaları ve düzenli uyku alışkan-lığı edinmeleri,

*Kendilerine uygun hazırlanmış düzenli bir egzer-siz programı uygulamaları,

*Kapalı ve kalabalık yerlerde uzun süre kalmama-ları,

*İlaçlarını düzenli ve dikkatle kullanırken, periyo-dik muayenelerini aksatmamaları,

*Enfeksiyonu olan kişilerle yakın temasta bulun-mamaları,

*El temizliğine her zaman önem vermeleri,

*Sigara ve alkol gibi alışkanlıklardan uzak durma-ları,

*Vücutlarında oluşabilecek, kesik ve sıyrıkları he-men temizleyerek, yarayı temiz pansumanla ka-patmaları,

*Bahçe ve kirli işlerle uğraşırken eldiven takmayı ihmal etmemeleri

Enfeksiyonlardan uzak kalma konusunda oldukça yar-dımcı olacaktır. Hastalara hastanede yattıkları süre içerisinde müdahalede bulunan ve yardımcı olan baş-ta doktorlar olmak üzere tüm sağlık ve diğer hizmet personelinin de hastaların enfeksiyondan korunabil-meleri için azami özeni göstermeleri gereklidir.

Tüm bu önlemlere rağmen enfeksiyonların önlene-mediği durumlar da söz konusudur. Hastane ortamın-da gelişebilecek enfeksiyonların takip ve kontrolü il-gili hekimler tarafından dikkatle yapılmalıdır. Hastane sonrası yaşamlarında ise nakil hastaları aşağıda belir-tilen durumlarla ilgili uyanık olmalıdırlar;

*Kendinizi aşırı yorgun ve halsiz hissediyorsanız,

*İştahınız çok azalmışsa,

*Bir günden uzun süren ve devam eden 38 C üze-rinde ateşiniz oluyorsa,

*Bulantı, kusma, ishal ve/veya karın ağrınız varsa

*Nefes darlığı ve/veya sırt ağrınız varsa,

*İdrarınızda azalma, yanma ve ağrı varsa,

*Deri ve göz renginizde değişiklik, cilt döküntüleri fark ettiyseniz,

Enfeksiyon kontrolü için öncelikle nakil olduğunuz hastaneye başvurmanız uygun olacaktır.

Değerli Hayata Bağış Dergisi Okurları; nakil sonrası ha-yatlarına yeni bir pencere açılan sevgili hastalarımızın, bundan sonraki yaşamlarını sağlıklı bir şekilde geçire-bilmeleri için en önemli faktör görüldüğü gibi onları hastanede ve sonrasında karşılaşabilecekleri enfeksi-yon etkenlerinden uzak tutabilmektir.Bu konuda her-kesin kendine düşen görevleri yapması dileklerimle, Hoşçakalın…

Page 30: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

30

Beyin Ölümünden Yeni Hayatlara OrganBağışı ve OrganNakli KonferansıEdirne

Page 31: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

31HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

26.11.2013 tarihinde Edirne İli Trakya Üniversitesi Balkan Kongre Merkezinde Der-neğimiz tarafından “Beyin Ölümünden Yeni Hayatlara” konferansı düzenlemenin gururu-nu siz değerli okurlarımızla paylaşmak istedik. Organ bağışı ve organ nakli konularınında işleyiş ve mevzuat açısından karşılıklı bilgi paylaşma şansı bulduk. Bir günlük konferans programında, organ bağışıyla ilgili konularda kanaat önderlerinin fikirlerini almak, uzman-larca tartışılmasını sağlamak amaçlanmıştır. Konferansa Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ ilinde görev yapan yoğun bakım uzmanları ve beyin kurulu üyeleri, Yoğun bakım hemşirele-ri, Acil Tıp Uzmanları ve Acile çalışanlarından oluşan 136 kişi katılmıştır. Katılımcılar ,konuş-macılar ve oturum başkanlarımız inreaktif konseptte olgu tartışmaları yapmış ve beklen-tilerimizin üzerinde geri bildirimler olmuştur.

Konferansa destek veren kurumlar arasın-da Edirne Valiliği, Kamu Hastaneleri Birliği, Edirne İl Sağlık Müdürlüğü, Trakya Üniversi-tesi Rektörlüğü, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü, Kırklareli İl Sağlık Müdürlüğü, Tekirdağ İl Sağ-

Page 32: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

32

lık Müdürlüğü, Türkiye Organ Nakli Kuruluşları Koordinasyon Derneği, İstanbul Organ ve Doku Nakli Bölge Koordinasyon Merkezi, Edirne Gönüllüleri Derneği, Sezer&Utkaner Hukuk Büronua ve Fresenius Medical Care firmasına tüm Haya-ta Bağış Derneği gönüllüleri ve organ bekleyen hastalar adına minettarlığımızı sunar, teşekkür ederiz

Page 33: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

33HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

Page 34: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

34

TravellingNo.03 | Kış 2014

35. VodafoneAvrasya Maratonu’naKatıldık

35.si düzenlenen Vodofone Avrasya maratonuna Hayata Bağış Derneği ve gönüllüleri olarak katıldık. Onbin-lerce vatandaşımıza organ bağışı diye haykırdık, pankart taşıdık ve Organ bağışı hayata bağıştır dedik.Bizi yalnız bırakmayan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanımız Prof. Dr. Ali İhsan Dokucu’ya, İl Sağlık

Müdürümüz Prof. Dr. Selami Albayrak’a, Marmara Üniversitesi öğrencilerine (Kanobe) ve desteğini esirgemeyen tüm dostlarımıza organ bekleyen hasta-larımız adına sonsuz şükranlarımızı sunuyoruz.

Page 35: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

35HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

Page 36: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

36

No.03 | Kış 2014

T.C. Sağlık BakanlığıKamu Hastaneleri KurumuEdirne Kamu Hastaneleri Birliği Genel SekreterliğiGenel Sekreter Op. Dr. İlhan AÇIKGÖZSayın İlhan AÇIKGÖZ, sizi İstanbul Eğitim Araştırma Hastanesi’ndeki başarılarınızla tanıyoruz. Edirne’ye gelmenizin bir sebebi var mı?

Bayrağımın dalgalandığı her yerde görev ya-parım. Edirne’de bir görev verildi, bizde seve-rek geldik.

Hayata Bağış Derneği’nin Edirne’de yaptığı etkinliklerle ilgili neler düşünüyorsunuz?

Çok takdir ediyorum. Edirne’de nispeten ye-niyim. Ama geçen sene daha yeni göreve gel-diğimde, Hayata Bağış’la geldik. Mart 2013’te düzenlenen Edirne Hayata Bağış Off-road güzel bir organizasyondu. İyi ses getirdiğini düşünüyorum. Edirne’nin ilgisini de çekti. Bu seneki “Beyin ölümünden yeni hayatlara” sempozyum programı çok daha mükemmel. Çünkü bizim aslında kendi içimizde yenmeye çalışıp planlama aşamasında olduğumuz işi

bir baktık Hayata Bağış Derneği biz yapalım dedi. Buyrun dedik o zaman, ne güzel olur. Bize de düşen bir şey varsa destekleyelim. Tamamen bizim stratejik planımızda olan planlamaya aldığımız bir sempozyumu Haya-ta Bağış Derneği’nin organize ettiğini görmek bizi mutlu etti.

Yarın yapılacak, profesyonel sağlık ekibine yönelik hazırlanan “Beyin ölümünden yeni hayatlara” konferansı ile ilgili düşünceleri-niz nelerdir?

Yarınki etkinliğin bir kere içerik olarak çok mükemmel. Bizim hekimlere vermek istedi-ğimiz eğitimi derli toplu bir program olarak gördük. İçerikte güzel hazırlanmış, program-da güzel hazırlanmış ve ilgili bütün hekimle-rimizi özellikle rica ederek, görevlendirerek yarınki sempozyuma davet ettik ki herkes istifade etsin diye.

Page 37: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

37HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

Organ bağışını anlatmak için Edirne halkına yönelik farklı neler yapılabilir sizce?

Açıkçası şuan hemen aklıma gelmiyor. Ama bizim gördüğümüz eksiklik şuydu; Beyin ölü-mü vakalarında bizim sağlık ekibimiz, hekim-lerimiz, kendileri bu işi çok benimsemediği için ölen kişinin yakınlarıyla da konuşmayı pek istemiyor. Onun için biz öncelikle he-kimlerimize yönelik bir takım programlar yapalım istedik ki, önce hekimleri hizmet sunucuyu doyurduktan sonra ondan sonra halkı bilgilendirmek daha kolay olacak diye düşünüyorum. Yani direk halka yönelik şu evrede program yapmamalıyız. Bir sonraki aşama bizim belki dört koldan beş koldan birden yapacağımız çeşitli etkinlikler olabilir. Çok klasik laf olacak ama, direk birebir her beyin ölümü gerçekleşen kişiyi sahiplenecek

bir ekibin oluşmasının çok daha iyi olacağını düşünüyorum.

İleriki dönemlerde Hayata Bağış Derneği olarak halka yönelik bir etkinlik planladığı-mızda nelere dikkat etmeliyiz?

Yerel dinamikler farklı. İstanbul gibi değil. Bazı özelleşmiş gruplar var. Edirne halkının sosyokültürel yapısı da farklı. Farklı kanallar-dan onlara ulaşabilmemiz lazım. Bunlar için özellikle sivil toplum kuruluşlarını kullanmalı-yız. Yani biz geldik sağlıkçıyız bunu anlatıyo-ruz dersek yeterli farkındalığı oluşturamaya-cağımızı düşünüyorum. Mutlaka dernekleri, vakıfları, cemaatleri, sivil toplum kuruluşla-rını paydaş alarak yapmak lazım bu işi diye düşünüyorum.

Röportaj: Gamza ATAMAN & Hatice KURT

Page 38: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

38

No.03 | Kış 2014

Her canlı varlık değerlidir, her varlık bir anlam katar yeryüzüne; taş ağırlığınca korur bir ağacın kökünü bir yaprağın ışığını bir kuş dinler o da kuşun dilini…

Her insan bir evlat, bir baba, bir anne ya da… Bin bir meslekten birini sürdü-

ren kutsal bir varlıktır.

Her insanın saygıyı hak eden bir yaşamı vardır, hemcinsine zarar vermedik-çe, her yaşam korunmayı hak eder, nefes aldıkça bu evrende.Organ bağışlamak; bir çocu-ğa babasına bakan gözleri

Yaşam Kutsaldır

Page 39: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

39HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

Yelda Karataş

armağan etmektir ansızın bir ışıklı kapı açmaktır onun karanlık dün-yasından yeryüzüne.

Organ bağışlamak; bir babaya ai-lesine bakacak bir ömür armağan etmektir, tükenmiş böbreklerinin yerine.Organ bağışlamak; nefessiz bir anneye evlatlarına yetecek bir ömrün nefesini sunmaktır.Şifa dağıtan bir doktora kalbini sunmaktır bir ömür boyu çarpsın sağlıklı diye.Nakış tutan ellerin ömrünü uzat-maktır, börek açan, çalgı çalan, beste yapan, şiir yazan parmakla-ra yeni bir hayat şansı vermektir…

Bir öğretmeni sınıfından, öğren-cilerinden ayırmamak, bir pilotu gökyüzüne armağan etmektir.Yeni doğan bir bebeğin umudunu yeşertmek taze bir nefesle.Her bir organımız zamanı gelin-ce, yepyeni bir yaşam sunabilir edebilir yeryüzüne, her insan bir umuttur çünkü hayatı güzelleşti-rebilecek.Geç kalmadan diyorum…

Fotoğraf: Neslihan Yazıcılar

Page 40: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

40

No.03 | Kış 2014

Dr. Turgut ÇALIŞKANEdirneÖncelikle Edirne ili olarak beyin ölümü ve organ bağışı sayıları an itibarı ile düşük seyrediyor, bu sorun sizce toplumun genel yapısı ile alakalı mı-dır ?

Edirne’nin halk yapısından ziyade bizim az çalışma-mıza bağlıyorum bunu. Farkındalık oluşturmamız lazım. Yani yapıdan ziyade bizim daha fazla çalış-mamız gerekiyor. Mesela geçen sene toplam, yan-lış hatırlamıyorsam yıl boyunca 35 bağış varken, bu sene organ bağış haftasında aldığımız bağış sayısı yanlış olmasın 40 taneydi. Tamamen benim fikrim; bizim eksikliğimiz. Daha öncede pek eğinilmemiş. Yine sıfırmış bir dönem. İl Sağlık Müdürlüğü za-manında biraz ilgi göstermiş ve sayılarda artış gö-rülmüş . Siz daha iyi biliyorsunuz, bu iş süreklilik gerektiriyor.

Edirne’de yoğun bakım yatak sayınız, beyin ölü-mü sayınız kaç?

Edirne’de, 2. Seviye yoğun bakım yatağımız 47 tane, 3. Seviye yoğun bakım yatağımız 42 tane. 2012 yılında Edirne Devlet Hastanesi’nde 12 beyin ölümü ve 2 donör, Trakya Üniversitesi Tıp Fakül-tesi Hastanesi’nde ise 1 beyin ölümü ve 1 donör

oldu. Büyük çekinceler var doktorların beyin ölü-mü teşhisi koyma işinde. Gerek kamu hastaneleri, gerek üniversiteler ile birkaç defa toplantı yapıldı, ama istediğimiz neticeyi alamadık. Onun için şim-di kamu hastanelerinin kurulmasıyla, birazda sizin gelip dışarıdan bizi teşvik etmeniz, açıkçası bize ivme kazandıracak diye düşünüyorum.

Yarınki “Beyin ölümünden yeni hayatlara” konfe-ransı ile ilgili ne düşünüyorsunuz, faydalı olacağı-na inanıyor musunuz?

Kesinlikle. Yani sürekli bunu gündemde tutmamız gerekiyor.

Edirne bir taraftan da organ nakli merkezine sa-hip bir İl. Organ nakli bugün itibarı ile ne durum-da?

Üniversitemizde organ nakli merkezi 20 Temmuz 2010 yılında açıldı. Bu güne kadar toplam 24 nakil yapıldı.

Bölgenizde Organ bağışını arttırmaya yönelik daha başka ne tür çalışmalar yapılabilir, düşün-celeriniz nelerdir?

Page 41: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

41HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

Sürekli hocalarımızla diyalog halinde olmamız la-zım, yani sadece kart üzerinde bağış almak değil de, sizin de bildiğiniz gibi o son anda aileyi ikna etme konusunda hastanelerimize ve sağlık çalı-şanlarına görev düşüyor. Bu tür etkinlikler gerçek-ten faydalı. Niye yapmıyoruz diye kendi kendimizi sorgulamalıyız. Başka çaresi de yok. Yani bu özveri isteyen bir çalışma.Geçen sene off-road yaptınız güzel bir etkisi oldu. Yani halk içinde biraz etkinlik olması gerekiyor. Katılımı yüksek olacak etkinlikler. Edirne’mizde sık sık yapılması gerekiyor.

Şimdiye kadar hiç yapılmamış bu tür etkinlikler. İlk defa ben dahi hayret ettim, İstanbul’dan gelinecek böyle bir etkinlik yapılacak denilince. Ondan sonra baktık gerçekten iyi bir aktivite oldu. Bunların de-vamı gerekiyor. Önce halkımızın gözüne, kulağına, gönlüne hitap etmeliyiz. Bundan sonraki ayağın-da hocalarımızın da ellerini taşın altına koymaları gerekiyor. Başka türlü olmuyor. Multidisipliner bir çalışma gerekli. Burda beyin ölümü gerçekleşen kişilerin yakınlarını ikna ederiz fakat hocalarımız çekingen davrandığı sürece bu iş orda kalır. Yani, sadece karttaki organ bağışı olarak kalır. Dünkü ör-nek bizim için çok önemli, arkadaşlar anlattı; kişi-nin, yakacak yardımı alamadım diye tansiyonu yük-seliyor, beyin kanaması geçiriyor ve beyin ölümü gerçekleşiyor. Buna rağmen çocukları ikna edildi ve organ bağışında bulundular, 7 tane çocuğu da imza vermiş. Yani o aşaması önemli. Diyebilirlerdi ki ba-bam yakacak alamadı, sinirlendi ona bağlı olarak beyin ölümü gerçekleşti. Ama buradaki ekibin iyi çalışması bir başarıdır. Öncelikle beyin ölümü teş-

hisi koymakta zorlanılıyordu, çekiniliyordu. Savcılık kanalını da organize etmek istedik, başaramadık. O konuda çekingenlik var. Arkadaşlar sorumluluk almak istemiyorlar. Dini boyutu da var bunun. Bide dediğim gibi sonraki aşama biraz fakültemiz çekin-gen davranıyor. Hatta bugün yine Bekir Bey’le Ba-kanımızı takip ederken, Bakanlığımızın da artık bir yaptırım uygulaması gerektiğini düşündük. Maale-sef bir yaptırım olmayınca pek olmuyor, yani işin doğrusu bu, isteksiz davranılıyor. Örnek vermek gerekirse; eskiden aile hekimiydik, en aşağı 250 TL para cezası olunca eve kadar aşılamaya gidiyorduk. Yani pozitif veya negatif bir şey gerekiyor. Maddi olarak ekibe destek verilmeli. Başka türlü niye haf-ta sonu tatilimi bozayım denilebiliyor. Yani gönüllü-lük esasına bağlı olarak yürütülüyor bu faaliyetler. Fazlada suçlamak istemiyoruz ama bunu en azın-dan pozitif bir artısı olması lazım.

Umarız yarınki konferansında bu yönde artıları olacaktır. derneğimizin çalışmaları, hakkındaki düşünceleriniz ve bizlere önerileriniz nelerdir?

Gördüğüm kadarıyla her şeyi gayet güzel yapı-yorsunuz. Bir defa ismi çok güzel; Hayata Bağış. Yani gerçekten çok iddialı ve güzel bir isim. Ben devamını dilemekten başka bir şey diyemiyorum. Gerçekten özverili çalışıyorsunuz, bizi gelip motive ediyorsunuz. Yani bu ivmeyi bile korumanız yeter diye düşünüyorum

Röportaj: Gamza ATAMAN & Hatice KURT

Page 42: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

42

MeetingNo.03 | Kış 2014

Hiç organ nakil listesinde sıra beklediniz mi? Günlerin, saatlerin hatta dakikaların hiç olma-dığı kadar önemli olduğuna şahitlik ettiniz mi? Ya da bekleyenin yanında eridiniz mi günden güne? Sevdiğiniz insanın gözlerine bakıp dinle-diniz mi ağır aksak nefeslerini?

Eğer yaşamadıysanız bunları, şanslı sayılırsı-nız. Türkiye’de organ nakli bekleyen on binlerce kişiden biri olmadığınız için, şanslı sayılırsınız.

Organ bekleyenlerin kendilerini yeni hayata bağlı tutan tek umudu kendilerine uygun orga-nın ulaşmasıdır. Nakil konusunda ise en büyük sıkıntı ne yazık ki bağışçı (donör) eksikliğidir. Organ nakli konusunda özellikle son yıllarda ya-pılan faaliyetler organ bağışçı (donör) sayısının artmasını sağlamıştır. Ancak Avrupa ülkeleri ile

kıyasladığımızda bağış sayısında oldukça geride olduğumuzu görüyoruz. Örneğin İspanya’da 1 milyon kişiden 35’i organlarını bağışlarken bu oran ülkemizde 4,7 kişiyle sınırlı. Ayrıca, ülkemiz kanunlarına göre beyin ölümü gerçekleşen has-talar, hayatta iken organlarını bağışlamış olsalar bile yakınları izin vermediği sürece organlarına dokunulamıyor. Avrupa’da beyin ölümünden sonra aile izin oranı %75 iken Türkiye’de %24 seviyesinde. Kısaca hem bağış yapan kişi sayısı yetersiz, hem de ailelerin izin vermesi sıkıntılı bir konu. 70 milyonluk ülkede uygun organ bu-lunamadığı için hayatını kaybedenleri göz önü-ne alırsak durumun önemini bir parça da olsa kavramış oluruz.

Tüm bu sebepler, bizlere göstermiştir ki or-

Kan ve Organ bağışına yepyeni bir boyut:

KANOPE!

Page 43: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

43HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

gan bağışı çok ciddi bir konudur ve sistematik, disiplinli biçim-de üzerinde çalışılması gerekir. Halk yanlış bilgilenmiş olabilir (ki çalışmalarımız sırasında “or-ganlarım şu an bana lazım” di-yen birçok insanla karşılaştık:) ), çekinceleri olabilir, sormak istediği sorular olabilir veya or-gan bağışı aklına yatmıştır ama bağış yapabileceği kanalı bilme-mektedir. İlk organ bağışı etkin-liğimizi 2013 yılının mart ayında Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim Araştırma Hastanesi Or-gan Nakli Koordinatörlüğü ile birlikte Pendik Eğitim Araştırma Hastanesinde düzenledik.Ve gördük ki insanların akıllarında organ bağışı ile ilgili yanıt bek-leyen sorular var. Ancak sorula-rın cevabını aldıktan sonra çok rahat biçimde empati kurarak organlarını bağışlıyorlar. Bu ilk çalışmamızdan sonra isteğimi-zin yanına cesaret ve sorumlu-luk duygusu da eklenmiş oldu. Sonuçta yeni bir yaşama ümit besleyen binlerce ihtiyaç sahibi insan ve bu ihtiyacı giderebile-cek çok sayıda potansiyel ba-ğışçı var.

“Acil kan aranıyor!” şeklinde duyuruları sık sık görmüşsü-nüzdür. Hâlbuki kan, acil değil sürekli ihtiyaçtır. Örneğin İstan-bul’un günlük 1.600.000 ünite kana ihtiyacı vardır. Kızılay’ın

bölge kan merkezinde geniş depolar bulunmasına rağmen depoları dolduracak kan bağışı ise maalesef yapılmıyor.

Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Hemşirelik Yük-sekokulu öğrencileri olarak Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim Araştırma Hastanesi Organ Nakli Koordinatörlüğü, Kuzey Marmara Kızılay Bölge Müdürlüğü yaptığımız işbirliği ile Ekim ayında Kadıköy’de bir pilot çalışma düzenledik. Kısa zamanda planlanmış olmasına rağmen sonraki çalışmalarımız için bir dayanak oldu ve ne yapmak istediğimizi daha rahat kavramamızı sağladı. 5 günlük etkinlikte 600 ünite kan ve 100 adet organ bağışı kabul edildi.

Tüm bunların sonucunda gördük ki organ bağışı ve kan bağışı ayrı olgular olarak görül-se de aslında birlikte yürütül-mesi gereken süreçlerdir.

Bize düşen görev ise kan ve organ bekleyen insanlar ile kan ve organ bağışında bulun-mak isteyenler arasında köprü oluşturmak. Biz de Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğ-rencileri olarak Kuzey Marmara Bölge Müdürü Uzm.Dr.Hüsnü Altunay,Kızılay Kan Bağışçısı Kzanım Ve Eğitim Uzmanı Gu-niz Guzey ve Marmara Üniver-

sitesi Organ Nakil Biriminden Doç.Dr.Ender Dulundu, Organ Nakli Koordinatörü Deniz Bir-tan’ın işbilirliği ve desteği ile bu ihtiyaçlara cevap verebilmek adına yeni bir oluşuma yönel-dik: KANOPE.

Kanope, Antik Mısır’da ölen insanların organlarının saklan-dığı toprak çömleklere verilen isimdir. Bizler de bağışçıların organlarını ihtiyacı olan hasta-lara ulaştırmak görevini üstlen-diğimizden kendimize bu adı seçtik. Bu yüzden Kanope sa-dece organ bağışına değil aynı zamanda kan bağışına da Kızı-lay ile beraber çalışma düzen-leyerek katkıda bulunmakta. Kan kaybedenlere gerekli kanı sağlamakta.

Günümüzde görsellik çok büyük önem arz eden bir konu. Biz de yaptığımız beyin fırtınası sonucu (en yaratıcı kısmı buy-du :) ) maskot olarak karada en uzun yaşayan hayvan olan kaplumbağayı, slogan olarak “Geleceğe Hayat Ver!” i seçtik. Daha sonra kendi çabalarımızla hazırladığımız etkinlik afişlerin-de bu logoyu kullandık. Ne var ki hayat beklenmedik hoş sürp-rizlerle dolu olabiliyor. Pendik Belediye Başkanı Dr.Kenan Şa-hin ile yaptığımız görüşmenin meyvesi olarak afişlerimizin

Page 44: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

44

hazırlanmasında profesyonel bir ekiple çalıştık ve ortaya bambaşka güzel afişler çıktı.

Belediye çalışanları tarafından hazırlanan afiş ve sembol

3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası dolayısıyla biz-ler de boş durmadık, üç farklı yerde ikişer günlük stantlar açtık. Sırasıyla Pendik Eğitim Araştırma Hastanesi, Marmara Üniversitesi Haydarpaşa Kampüsü ve Pendik Meydan’da Kızılay’la ortak yürüttüğümüz etkinlikler boyunca 330 kan,394 organ bağışı sayısına ulaştık. Kızılay’ın günlük he-definin üzerinde olan bu ortalama ile kan bağışı-na da yeni bir boyut kazandırmış olduk.

Çalışmalarımız sırasında katılımcıların organ

ve kan bağışı hakkındaki bilgi ve görüşlerini içe-ren bir anket de uygulandı. Geniş çaplı katılımcı kitlesiyle nabız yoklaması yapıldı.

Marmara Üniversitesi Öğrencileri merkezli olarak kurulan KANOPE; Pendik Belediyesi, İstanbul Anadolu Güney Kamu Hastaneler Birliği,Tıp, Eczacılık, Sağlık Bilimleri,Hukuk Fakültesi DekanlıklarıMarmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araş-tırma HastanesiUmut Treni Derneği

Anadolu Port gibi Üniversite içi ve dışı çeşit-li kurumlardan kabul görüp destek almaktadır,

Page 45: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

45HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

kendilerine bu destekleri için çok teşekkür edi-yoruz.

Çeşitli etkinliklerle faaliyet gösteren KANO-PE, 17 Kasım’da da Avrasya Maratonu’nda yü-rüyerek halka sesini duyurdu. Hocalarımızın da katılımıyla gerçekleşen yürüyüşte gayet keyifli anlar paylaştık.

İleriki hedeflerimiz arasında, ülkemizde her geçen gün artan kan ihtiyacını, organ ihtiyacı-nı bir parça da olsa karşılayabilmek, hareketin daha geniş kitlelere ulaşarak yayılmasını sağla-mak ve son olarak toplumdaki hemen her kesi-mini bu konu hakkında duyarlı olmaya çağırmak var.

İletişimimizi daha çok sosyal medya ara-cılığıyla yürütüyoruz, etkinlik duyurularımızı, fotoğraflarımızı bu yolla paylaşıyoruz. Eğer yar-dımcı olmak isterseniz veya etkinliklerden ha-berdar olmak isterseniz: Facebook üzerindeki KANOPE isimli gruba girmeniz yeterli.

Haydi, Geleceğe Hayat Ver!Kanope başkan yardımcısıFurkan AVCI

Page 46: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

46

WeddingNo.03 | Kış 2014

Karaciğer Naklinde Hazırlık ve Takip

İnönü ÜniversitesiTurgut Özel Tıp Merkezi

Mukadder İSPİR

Page 47: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

47HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

AMELİYATA HAZIRLIK

Karaciğer nakli çağımızda bilinen ameliyatlar içerisinde en zorudur. Dolayısıyla böyle bir ameliyata maruz kalacak hastaların çok kapsamlı bir şekilde hazırlanması zorunludur. Bu durum zaman zaman tartışma konusu olmuştur. Örneğin haftaları bulan has-ta hazırlığı çok kapsamlı olarak yorum-lanabilirken son derece kötü halde başvuran bir hastanın 1-2 saat içinde hazırlanması yetersiz bir hazırlık ola-rak mı yorumlanmalı? Aksine sadece saatleri kalan bir hasta için olağanüstü bir başarı olarak mı görülmeli? Bu du-rum aslında yüksek volümlü merkez-lerde çok süratli bir şekilde aşılırken düşük volümlü merkezlerde ise haf-talar boyu sürebilir. Hastalar karaciğer nakline hazırlanırken hastalığın şiddeti ve nedeni önem arz eder. Örneğin; çok gelişmiş hastanelerde bile en iyi ko-şullarda haftada bir yapılan bazı özel testlerin acil bir hastaya uygulanması sadece hastanın çok kıymetli zama-nını harcamak olarak yorumlanabilir.

Merkezimize daha çok akut fulmi-nant yetmezlik ve son dönem karaci-ğer hastaları nakil için başvurmakta olup; bu grup hastalara en hızlı şekilde gerekli müdehale yapılabilmektedir. Halihazırda hastanemizde aynı anda 5 canlı vericili karaciğer nakli yapılabile-cek ekip ve tıbbi donanım mevcuttur.

İnönü Üniversitesi bünyesinde belki de dünyada bir ilk olarak “Karaciğer Nakil Enstitüsü” kurul-muştur. Karaciğer Nakil Enstitü binasının inşaatı başlamış olup ka-raciğer naklindeki çalışmalarımız 160 yataklı hastanemizde artarak devam edecektir.

İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi’nde karaciğer nakli programı 2002 yılında başlamıştır. Bugün gelinen noktada yılda 250’nin üzerinde karaciğer nakli ile Türkiye’de ve Avrupa’da 1. ; dünyada 2. merkez olup karaciğer naklinde dünyanın söz sahibi sayılı hastanelerinden biridir.

Karaciğer Nakil Ekibimize ‘Yılın Sağlık Çalışanları Ödülü’ (14 Mart 2012)

Page 48: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

48

Son dönem karaciğer hastalığı nedeniyle gelen bir hastanın hazırlığında, elbette bu hastanın bu büyük çaplı ameliyatı tolere edip edemeyeceği öncelikli olarak değer-lendirilmelidir. Kalbi, akciğeri ve böbrekle-ri gibi hayati önem arz eden organlardaki her hangi bir yapısal veya işlevsel sorun bu ameliyatı riskli hale getirecektir. Dolayısıyla hastanın hazırlığı bu sistemlerin incelen-mesi ve kanda hematolojik, hemostatik, biyokimyasal, mikrobiyolojik, hormonal değerlendirmeyi i içermelidir. Bir örnek verecek olursak ameliyattan sonra ciddi akciğer sorunları yaşayacak olan bir hasta-nın akciğerlerini tedavi etmeden karaciğer nakli yapılması ameliyat teknik olarak ne kadar başarılı olursa olsun hastanın akci-ğer sorunlarından kaybına sebebiyet ve-recektir. Karaciğer hastalığı ile ilgili spesifik hazırlık biraz daha uzmanlık gerektirir. Bu-rada çıkan karaciğerin yerine nakledilecek karaciğerin anastamozlarının yapılacağı da-marlarının buna uygun olduğu radyolojik olarak mutlaka gösterilmelidir. Yine karaci-ğerdeki bir tümörün boyutları mutlaka or-taya konulmalıdır. Çünkü karaciğer içindeki damarların içine invaze olmuş tümör veya çok büyük boyutlu karaciğer dışına metas-taz yapmış tümörlerde yapılan karaciğer naklinin hastaya fazla bir faydasının olma-yacağı açıktır.

Ameliyat öncesinde canlı vericili veya ka-davra organ vericisinin hazırlığı önem arz eder. Özellikle canlı donörlerin hazırlanma-sı büyük bir özen gerektirir. Çünkü sağlıklı bir insan sadece sevdiği bir insana hayat verebilmek için ameliyat olmayı kabul et-miştir. Bu nedenle alıcının ameliyat riski, olabilecek en düşük seviyeye indirilmeli-dir. Verici ile ilgili bütün riskli durumlarda verici hazırlığı durdurulmalı ve bu ameli-yattan vazgeçilmelidir. Beyin ölümü olmuş bir kişinin de organları organ nakli amacıyla alınıncaya kadar, yoğun bakımdaki bakımı özellikle reanimasyon uzmalarınca yapıl-malıdır. Hastanın kan basıncı, böbrek fonk-siyonları ve elektrolit seviyeleri normal sınırlarda tutulmaya çalışılmalıdır.

AMELİYAT SONRASI TAKİPKaraciğer nakli sonrası hastaların izlemi

yoğun bakım dönemi (erken dönem), has-tane dönemi ve evde izlem diye üç kısma ayrılabilir. Yoğun bakımdaki izlemde önem-li olan bu kadar büyük bir ameliyattan son-ra hastanın kanamasının olmaması, kalp, akciğer ve böbrek fonksiyonlarının ve kan değerlerinin normal olması aranılacak özel-liklerdir. Yine bu dönemde mekanik venti-latörden erken veya geç ayrılma sonrası hastaların akciğer bakımı ve mobilizasyo-nu önem arz eder. Hasta yoğun bakımdan normal hasta katına çıkarıldığında yine kar-şımıza bir takım komplikasyonlar çıkabilir. Bu dönemde özellikle safra kaçakları canlı verici karaciğer naklinin en çok önem arz eden komplikasyonudur. Hastanın ömür boyu kullanması gereken immünsüpresif ilaçların uygun dozda başlanması ve ye-terli kan seviyelerine ulaşılması yine bu dönemde dikkat edilmesi gereken konular-dır. Hasta hastaneden taburcu edilmeden önce tamamen normal seyrinde gitse dahi nakledilen karaciğerin ayrıntılı radyolojik incelemelerle görüntülenmesi ve her hangi bir sorun olmadığının ortaya konması has-tanın evine gönderilmesi için ön koşuldur. Hasta evine gönderildikten sonra düzenli aralıklarla başlangıçta daha sık, süre geç-tikçe daha uzun aralıklarla poliklinik kont-rolü gerekmektedir. Süre ile uyumlu im-münsüpresiflerin kan seviyeleri karaciğer

Page 49: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

49HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

fonksiyonlarının değerlendirilmesi ve olası biliyer kataterlerin izlemi şarttır.

Daha sonraki dönemlerdeki takiplerinde kullanılan immünsüpresif ilaçlara bağlı bir takım metabolik veya böbrek fonksiyon bo-zuklukları dikkatle ortaya konmalı ve tedavi edilmelidir.

Canlı verici karaciğer nakli sonrası canlı donörün bakımı en az nakil yapılan hasta-nın takibi kadar önemlidir. Bunların da ame-liyat sonrası kanama karaciğer fonksiyonları böbrek ve akciğerlerinin izlemi hayatidir. Bunun yanında kalan karaciğer parçasının yakın izlemi gerekir. Çünkü kalan karaciğe-

rin eski hacmine ulaşana dek geçen süre or-talama altı ay kadarken bunun çok önemli bir kısmı ilk bir ayda gerçekleşir. Yine aynı şekilde safra yolu ve vasküler sistemle ilgili komplikasyonlara karşı da hazırlıklı olmak gerekir. Canlı donörün taburcu olmadan önce karaciğerinin radyolojik olarak ayrıntılı bir şekilde incelenmesi gözden kaçabilecek bir çok sorunun önüne geçecektir. Bu kişiler taburcu olduktan sonra da belirli aralıklarla takip edilmelidir.

Gerek alıcı gerekse vericilerin ameliyat sonrası izlemi veya karşımıza çıkabilecek problemler mutlaka karaciğer nakil merkez-lerinde tedavi edilmelidir.

Page 50: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

50

Karaciğer nakli yemeğimizi programı ne-deniyle katılamayan Prof. Dr. Kamil Yalçın Polat ve organ nakli koordinatörü arkadaşı-mız Tülin Kesim Türkkan’ı ziyaret ettik. Hem Tülin’le özlem giderdik hem de Hocamızla konuşma fırsatı bulduk.

HBD: Sayın Hocam, kadavra karaciğer naklini konuştuğumuz akşam yemeğine İstanbul dışında olduğunuz için katılama-mıştınız. Biz de hem yeni yılınızı kutlaya-lım hem de sizin de düşüncelerinizi alalım istedik.

Evet, o gün katılabilmek için oldukça çaba harcadım. Ama çok daha önceden plan-lanmış ve erteleyemediğim bir programım vardı. Siz de nezaket gösterdiniz. Kadavra organ bağışı yıllar içerisinde artış göster-mesine rağmen henüz arzu edilen sevi-yelere ulaşmış değil. Bizim gibi merkezler de mecburen canlı nakillere yöneliyoruz. Ancak bu durum inananın en fazla bizleri rahatsız ediyor.

HBD: Nasıl bir rahatsızlık?

Düşünün bir hastayı iyileştirebilmek için sağlam başka bir insanı ameliyat ediyorsu-nuz. Bu gerçekten çok büyük bir sorumlu-luk. Oysa yeterli organ bağışı olsa ve ölmüş kişilerden organ alabilsek hem hastalara daha faydalı olabilir hem de vericileri ame-liyat etmek zorunda kalmamış oluruz.

HBD: Sizin ve ekibinizin de kadavra organ bağışıyla ilgili çalışmalarınız olduğunu bi-liyoruz. Sizce organ bağışının az olmasın-da sorun nerede?

Gerek TONKKD ile yürüttüğümüz ‘can dos-tum’ projesi gerekse merkezimizin organi-ze ettiği ‘organ bağışı bilinçlendirme plat-formu’ etkinlikleriyle halkımıza organ

bağışını anlatmaya gayret ediyoruz. Organ bağışıyla ilgili süreç sizin de bildiği gibi be-yin ölümlerinin tam ve zamanında bildiril-mesiyle başlıyor. Diğer taraftan yetişmiş organ nakli koordinatörlerinin olması ba-ğışlanma oranın yükselmesi açısından ve sistemin doğru işlemesi açısından önem-li. Tabi halkımızın bilinçlendirilmesini de unutmamak gerek. İnsanların sisteme güveninin zedelenmemesi çok önemli bir nokta. Yakınını kaybetmiş birine, onun için gereken her şeyin yapıldığının ve artık onu kaybettiğinin iyi ifade edilmesi gerek.

HBD: Hocam zaman ayırdığınız için te-şekkürler. Bundan sonra birlikte de organ bağışı etkinlikleri gerçekleştiririz umarım. Ayrıca Tülin de biliyoruz ki çok yoğun ama onu da görmek istiyoruz.

Ben teşekkür ederim. Çalışmalarınızı bili-yor ve takdir ediyorum. Birlikte etkinlikler düzenleriz. Onun dışında da her zaman ya-nınızda olduğumu bilmenizi isterim. Tülin’e gelince o bizim için çok önemli ve günlük rutinde fazlasıyla iş yükü var. Ama kısa süre içinde ona yardım edecek bir arkadaşımız katılacak. O zaman daha rahat olacaktır.

Proff. Dr . Kamil Yalçın POLATMemorial Ataşehir Hastanesi

Organ Nakli Merkez Sorumlusu

Page 51: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

51HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

MELDSkorlaması

Karaciğer transplantasyonu son dönem ka-raciğer hastalığının en etkin tedavisi olmakla beraber bekleme listesinde hasta sayısının her geçen gün artması, buna karşın kadavra donörden organ bulma sıkıntısı tüm Dünya’da ciddi bir sorundur. Ülkemizde organ bağışı, gelişmiş ülke rakamlarının çok altındadır. Ka-raciğer nakil merkezleri, bekleme listesindeki hasta kaybını en aza indirmek ve mevcut or-ganı ihtiyacı olan en uygun hastaya nakletmek adına MELD (Model for End-Stage Liver Dise-ase) olarak adlandırılan bir puanlama sistemi uygulamaktadır.

MELD sistemi, ilk başlarda transjugular int-rahepatik portasistemik şant (TIPS) işlemi sonrası hastaların ilk üç ay içindeki sağ kalım ihtimalini değerlendirmek amacıyla, Mayo Cli-nic’te geliştirilmiş bir formüldür. Ancak son dönemde kronik karaciğer hastalıklarının şid-detini değerlendirmesinin yanı sıra, adaletli bir organ dağıtımına da yardımcı olmak adına kullanılmaktadır.

Meld skoru, hastaların bilirubin, kreatinin ve INR değerleri aşağıdaki formül kullanılarak hesaplanmaktadır.

MELD = 3.78[Bilirubin (mg/dL)] + 11.2[INR] + 9.57[Kreatinin (mg/dL)] + 6.43

Buradan elde edilen puana göre üç aylık sağ kalım değerlendirilmesi aşağıdaki tabloya

göre belirlenmektedir.Hepatoselüler kanser, hepatoblastom, hepa-topulmoner sendrom, kolanjiokanser, kistik fibrozis, familyal amiloidozis, primer hiperok-salüri, üresiklus defekti, asidemi, portopul-

moner hipertansiyon gibi bazı hastalıklarda MELD skoruna özel düzenlemeler getirilmiştir.12 yaşın altındaki çocuk hastalar için ise PELD (Pediatric end-stage liver disease) skoru kulla-nılmaktadır. Hastanın PELD puanını hesaplar-ken albümin, bilirubin, INR değerleriyle bera-ber; büyüme geriliği varsa bu değerlerden de yararlanılmaktadır. Kısacası bugün karaciğer nakli olmak üzere ilgili nakil merkezindeki organ bekleme liste-sine giren bir hasta, kendi kan grubunda yer alan hastalar arasında hesaplanan MELD sko-runa göre listede uygun ve adaletli bir sırada yer alacaktır.Konuyu bir örnekle sonlandırmak gerekirse, çölün ortasındasınız ve elinizde bir bardak su var. Karşınızda da su içmek için sıraya girmiş on kişi beklemekte. Bu noktada adaletli olan tutum suyu; sıraya kimin önce girdiğine bak-maksızın, susuzluğa dayanamayacak olan ki-şiye yani suya en çok ihtiyacı olana vermektir.

Gülçin ŞENYİĞİTŞİişli Memorial Hastanesi

Organ ve Doku Nakli Koordinatörü

Page 52: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

52

No.03 | Kış 2014

Kendinizden bahseder misiniz?1948 İstanbul doğumluyum, tiyatrocu anne babanın çocuğuyum. Babam Re-nan Fosforoğlu Hariciyeci olmamı çok isterdi. Fakat ben onlar gibi tiyatrocu olmayı seçtim. Farkında olmadan sah-ne havasını solumuştum bir kere, Ga-latasaray lisesinde okudum . O yıllar-da ailemin onayı olmamasına rağmen konservatuar sınavlarına girdim ve öğrenimimi Ankara’da tamamladım. 7 yıl Ankara Devlet Tiyatrosu’nda sahne aldım. 1981 yılında kendi tiyatromu açtım iki çocuk babasıyım. Bir oğlum

ve bir kızım var, kızım Seren Fosfo-roğlu oda benim gibi tiyatrocu olmayı seçti ve şu an birlikte aynı yolda yü-rüyoruz.Özel ilgi alanlarınızdan bahseder mi-siniz?Yazmayı severim , genelde çocuk oyunları yazarım eğitime önem veri-rim, tiyatro öğrencilerim var onlara ders veriyorum aynı zamanda Doğuş Üniversitesinde öğretim görevlisiyim. Spora gelince bir dönem Galatasaray lisesinde basketbol ve voleybol oyna-dım yüzmeyi çok severim fakat 7 yıl

Enis FOSFOROĞLU

Röp

orta

j

Page 53: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

53HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

önce geçirdiğim bypass operasyonun-dan sonra artık hayatımda sadece yavaş yürüyüşler var.Hayata dair genel görüşünüz?Eşimi kaybettikten sonra hayata ba-kış açım değişti. Şöyle ki; artık hayatta her şeyin olabileceğini ve her şeyin biz insanlar için olduğunu düşünüp önem-li olan şeyin hayatta ve sağlıklı olmak olduğu düşüncesindeyim. O dönemler gerçekten bizim için çok sıkıntılı yıpratıcı ve yorucu geçti ama o günlerden sonra dedim ki biz artık suya girer ıslanmadan çıkarız. Artık hayatta hiç bir şeye çok sevinmemeye ve çok üzülmemeye çalı-şıyorum.Çevrenizde organ nakli bekleyen birile-ri var mı?Hayır yok.Organ Bağışı ile ilgili görüşünüz?

Bu benim çok önemsediğim bir konu ve insanların bu konudaki varsa tabularını yıkıp daha duyarlı davranmalarını bekli-yorum. Dönem dönem yapılan etkinlik-ler tabi halkımızı biraz hareketlendiriyor fakat bu konuyu sürekli gündemde tu-tacak şeyler yapmak lazım. Ben böyle hassas bir konuda hiçbir sanatçı arka-daşımın desteğini esirgeyeceğini sanmı-yorum. Görüşmelerimiz devam ederse ben bunu mizahla anlatmak isterim, bir oyun yazabilirim kısacası ben elimden gelen herşeyi yapmaya hazırım.Organ bağışı ile ilgili sizin slogananınız nedir ?

AL SENİN OLSUN.....

Röportaj: Ayşegül AksuMedeniyet Üniversitesi Hastanesi

Organ ve Doku Nakli Koordinatörü

Page 54: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

54

ÇEKİLEN ÇİLE KUTSAL İSE…Merhabalar;

Hayata dair her şey vardı o gece. Hüzün, adrenalin, stres, umut vs. Lakin tüm tariflerin son bulduğu andı o… Kulaklarımda bir babanın haykırışı. On beş yaşına kadar gözünden bile sakınarak büyüttüğü oğlunun öldü haberini vermek… HÜZÜN !!!. Kelimelerin son bulduğu kifayetsiz kaldığımız an bu, nasıl tarif edile-bilir ki o acı… Benim düşüncelerimde; sadece umut-tu bunun adı. Çünkü birilerinin hayata tekrar, sımsıkı tutunabilmesine vesile olabilmekti bunun tek tarifi. Tüm koordinatör arkadaşlarımızın ortak yaşadığı bir duyguydu bu. Ve işte o zor cümle; birilerine hayat vermek yani başka birilerinin umudu olmak ister misiniz? STRES = O anda insanın aklına gelen tek şey benim acım varken neden başkasını mutlu et-mek olsa gerek. Fakat sadece 1 dakika empati yap-mak insanın tüm aklından geçenleri değiştirebilir. Bir baba, bir anne nasıl evladını yaşatmak için gözünü kırpmadan canını vermeyi göze alırken, evladının da organa ihtiyacı olduğunda yapacağı şeyleri gözden geçirecektir elbet. Ve o anda büyük insan, acıları ile kendinde olmayan bir baba insanlarımızın çeşit-li bahanelere sığındığı kelimeyi söyledi ‘’TAMAM BAĞIŞLIYORUM EVLADIMIN ORGANLARINI’’ tarifsiz bir duygu o an. Zor bir görüşmenin arkasından ne söylenileceğini bilemeden, umut ile organ bekleyen hastaların adına, insanlık adına teşekkür ediyor ve odadan çıkıyorum.

Bu süreçten itibaren artık çok hızlı hareket etmem gerekiyordu. Çocuğumuzun genel durumu her geçen dakika daha da kötüleşiyordu. Resmen saniyeler ile yarış yapıyorduk. Adli süreç, aile kabul aşaması der-ken, evladımızın kalbi tamamen durdu(saat 20:55), ailemizin bu fedakarlığından sonra organları kaybe-demezdik onunla yeniden yaşama tutunacak insanlar vardı. Tüm yoğun bakım ekibi bu bilinçle hareket edi-

yordu artık. Hemşire, doktor, personel herkes panik halinde resüsitasyona nasıl faydalı olabilirim diye çırpınıyordu vakamızın başında. Ve o andan sonra başladı belgesellere konu olacak dakikalar. Marma-ra bölge koordinasyon merkezi ile çıkarımı yapacak bir merkez aramaya başladık. En yakın merkezleri arıyorduk. En sonunda sesimize Medeniyet Üniversi-tesi Koordinatörü Ayşegül Hanım cevap verdi: ‘’ biz çıkıyoruz yola’’ dedi. Galiba o an evlenen bir çifti-nin nikâhında ki evet derken yaşadığı ADRENALİN’i yaşıyordum… Çünkü karşımda büyük insan, dünyanın en değerli babası; çok zor bir karar vermişti. O’na ve tüm organ bekleyen hastalara olan sorumluğu-muzla birlikte devam ettik müdahaleye. Tüm ekibin kollarında dayanma gücü kalmamıştı dönüşümlü olarak devam ediyorduk. Kalp masajı devam ederek vakamızı ameliyathaneye aldık ve ekip gelmişti artık. Yaklaşık iki saat süregelen müdahalenin devamında operasyon başladı. Tarifsiz gecenin kısa özeti buydu. Evladımıza Allah’tan(cc) rahmet yakınlarına sabır dili-yorum. Bu organizasyonda büyük fedakârlık gösteren Medeniyet Üniversitesi Organ Nakli ekibine, Ümrani-ye Devlet Hastanesindeki tüm ekiplerimize, Anestezi kliniğimize, hemşirelik hizmetlerimize, ameliyathane personelimize ve tüm yardımcı sağlık personelimize organ bekleyen hastalarımız adına sonsuz teşekkür ederim.

Yaşatın ki sizinle yaşasın…

Aykut AKSUÜmraniye Eğitim Araştırma Hastanesi

Organ ve Doku Nakli Koordinatörü

Page 55: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

55HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

ÖlümsüzlükBiz, insanların dağılmış, yarım

kalmış hayatlarına yeniden bir umut bulması için birinin son nefe-si diğerine yaşam nefesi olması için bir aracıyız. İnsanlar organ nakli için ön yargılarından kurtulup diğer hayatlara yeniden nefes olacakları-nın bilincinde olsalar keşke…Evet beyin ölümü gerçekleşen hayatla-rın aileleri için acı olabilir, ama top-rağın altında da çürümekten başka bir şey olmayacak.

Biz organ koordinatörleri için organları bağışlayan birlerini bul-mak çok zor. İnsanları organ nakli deyince geri çekiliyor, kendileri de bu duruma düşecekleri ihtimali hiç yok gibi düşünüyorlar. Biz etkinlik yapmasak , standlar kurmasak , ta-nıtımlar yapmasak olmuyor kimse-nin aklına gelmiyor bile, yazık biz-lere….illaki başımıza gelecek bizi de bulacak bu dert o zaman önemini anlıyoruz. Evet organları bağışlayan birlerini bulmak çok zor ama biz yeni umutlar için yeni nakiller için

bir gülümseme için çalışmaktan vazgeçmeyeceğiz. Lütfen kalbimize vicdanımıza sorun hayat vermek is-ter mi ? Bilinçli toplumlar ve bilinçli gelecek için bilinçli evlatlar yetiş-tirmeliyiz. İnsanları bilinçlendir-meliyiz . Aynanın diğer tarafından görmeyi, bağışlayan değil bekleyen olabileceğimizi görmeliyiz. Bunu yaparken kitle iletişim araçlarının olumlu desteklerini yanımıza al-malıyız...Lütfen bağış deyip geçme-yelim insanların acılarını yok edip mutluluklarına sebep olacağımızı düşünelim .

Biz organ nakli koordinatörlerine destek olalım ki ne kadar çok Or-gan bağışlayan olursa o kadar çok hayat kurtulacak. Bencilliğimizi bu konuda bırakmalıyız . Yardımımız bizi öldürmez tam aksine başka be-denlerde ölümsüzleştirir . Ve her zaman olduğu gibi ORGAN BAĞIŞI HAYAT KURTARIR.

Sivas Devlet HastanesiOrrgan ve Doku Nakli Koordinatörü

Gülşah GÖZETEN

Page 56: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

56

No.03 | Kış 2014

Ayşe Özkan KumruAkdeniz Üniversitesi HastanesiOrgan Nakli Koordinatörü

Biz olabilmek;Organ nakli 2005 yılının Eylül ayında hayatıma girdi. Kimileri için sevinç, kimileri için ise hayal kırıklığı ve hüzünle sonuçlanan organ nakli hayatımı adeta ele geçirdi. 2008 yılının Ekim ayı ile beraber Organ Nakli Koordinatörlüğü görevime başladım… Yoğun bir iş temposu ve bitmek bilmeyen organ kabulleriyle deneyimsiz ben ve 3 aylık kızımla baş başaydık… PRA Class I % 80 pozitif acil böbrek bek-leyen gencecik bir kadın.bitmek bilmeyen ek me-sailer her gelen böbrekle umutları yıkılan gencecik beden, ona olmayınca başka kişilere gelen mutlu-luklar…

Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Organ Nakli Mer-kezi Koordinatörü olmak bir ayrıcalıktır. Multid-sipliner bir şekilde sistemin yürütüldüğü bir ortam başarının temelini oluşturmaktadır. Yoğun bakımı, beyin cerrahisi, nöroloji, kardiyoloji ve organ nakli-ne önem veren hastane çalışanları, yöneticileri biz kocaman bir ekibiz aslında bir aileyiz…

Bence, ben kavramını değil ‘’biz’’ kavramanı be-nimsemek başarının birincil basamağı…

Koordinatör olarak birçok aile görüşmesi yaptım. Yakınını kaybetmiş birçok aile ile oturup omuz omuza kederlenip ağladım sonra ise organ bekle-

yen birçok kişinin sevinç çığlıklarıyla da başka bir atmosfere geçiş yaparak coştum. Bütün duyguların aromasını yoğun bir şekilde yaşadım renk yelpaze-sinde ki her renk gibi. Aslında organ nakillerinin hepsi ayrı bir yaşam öyküsü.. Ama beni en çok etkileyenlerden birisini anlatmak istiyorum. 2012 yılında 2 yaşında bir bebek Konya’dan böbrek nakli için anne ve babasıyla geldi. Baba ve oğul hazırlık-ları yapılıp ameliyata alındı Baba uyutulurken be-beğin batını açılıp aorta kadar bütün damarlarının tıkalı olduğu görüldü ve ameliyatından vazgeçile-rek operasyon sonlandırıldı. Uyanan baba acısının ve ağrısının olmadığını anlayınca neler olduğunu anlamaya çalıştı. Ne yazık ki Çocuğunu her ne pa-hasına olursa olsun yaşatmak için ameliyat masası-na yatan bir baba için oğluna umut olamamak çok üzücü ve hayal kırıklığıydı. Oğlu için yapacak bir şeyin olmadığını öğrenmek, eli kolu bağlı kalıp ça-resizce her gün gözlerinin önünde eridiğini görmek canından bir parçayı yavrusunu kaderiyle baş başa bırakmak hayatta yaşanacak en büyük acı olsa gerek… Ameliyat sonu durum raporlandırılarak

UKM’ye bildirildi ve bebeğin acil bekleme listesine alınması istendi. “Çıkmadık candan umut kesil-mez” derler ya gerçekten de öyle oldu. Aile ile ko-nuşmuş acılarına ortak olmuştuk çünkü biz bir aile olmuştuk. Elimizden gelen her şeyi yapacağımızı umutlarını kesmemelerini söyledik. Aynı gün 27 aylık bir başka bebek, başka bir Can’ın beyin ölümü gerçekleşti. Ailesi ve bizim içinde oldukça zordu bu acıyı kabullenmek ama başka bebekleri kurtarabi-lirdik. Mesut Can’a ve ailesine umut olabilir belki 4 bebeği yaşama bağlayabilirdik. Anne ve babayla beyin ölümü ve organ bağışı konusunda uzun bir görüşme yaptım. Ailenin fedakarlığı, pediatrik yo-ğun bakım doktorlarının da desteği ve emeği ile o gün Mesut Can’a ve 2 bebekle beraber ailelerine de umut olmuştuk. Cerrahi ekibimizin yaptığı başa-rılı ameliyatla 2 çocuk bizim merkezimizde bir ço-cukta Ankara Üniversitesi Hastanesi’nde sağlığına kavuştu. Biz yaptığımız işin güzelliğiyle yorgun ama

Page 57: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

57HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

mutluyduk. Mesut Can ve Ebrar nakilden sonra ta-burcu olup organ bağışlayan aileye teşekkür etmeye gitti. Mesut Can ve ailesi ameliyattan sonra Antal-ya’ya taşındı. Ali bebeğin ailesinin evlerinin yanında ev bulup komşu oldu. Mesut Can’ın artık 2 ablası vardı. Ali’nin kıyafetlerini giydi. Artık aile için Mesut Can’da bir evlattı hala bu şekilde yaşıyorlar ve aile bağış yaptığı için çok mutlu. Mesut Can büyüdü ar-tık yürüyor. Herkes mutlu.

Organ bağışını artırmakta biz duygusuna sahip ola-bilmekten geçiyor. Önce koordinatörler biz olma-yı başarmalı daha sonra organ nakli olan hastalar, organ bekleyen hastalar, organ bağışı yapan aileler ve tüm halk sağ duyulu bir şekilde yaklaşarak be-nimsemeliler biz olmayı. ‘’Biz’’ olgusunu yaşam felsefesi haline getirirsek ailelerimize, yakınlarımıza, organ bekleyen hastalara, verici adayı olarak karan-lıkta tam kaybolduğunu zannettiği anda ışık tutmuş oluruz ve beraber el ele vererek o ışığa yürürüz. Hasta için o ışık umudunun verdiği kelimelerin ifade etmede yetersiz kaldığı mutluluk ile o ışığı hastaya tutanın içinde derinden hissederek yaşamış olduğu manevi huzur. Akabinde biz olabilmeyi başarmış olmayı görerek mutlu olmak. Ne kadar uğraşsak, emek versek de bencil insanlar var olduğu sürece başarılı olamayız. ‘’Ben’’ kavramını bırakmalıyız. Bu kadar ego ya dur demek lazım artık…’’Biz’’ de-meliyiz bu bir ekip işi en üst kademesinden en alt kademesine kadar herkesin emeği var. Biz olarak

fedakarca çalışmaksa sevgi yüklü bir insan olmaktan geçerek duyarlılığı sağlar paylaşımı arttırır. İnsan en başta kendisini severse yaşama dair olan her şeyi benimseyerek sahiplenerek dış dünyaya kapılarını açık tutar. Böylelikle de paylaşımda bulunarak du-yarlı hale geliriz.

Biz olmak biraz da paylaşmaktır aslında. Ben’leri boğmadan, bunaltmadan biz’i korumak. Yaşamak ister biz, toparlanması gerekirse toparlanmalı, ek-siklikler varsa bölüşerek giderilmeli, eldekiler çar-pılarak çoğaltılmalıdır ki büyüyebilsin ve gelişimini tamamlayabilsin.

Sevgi kapasitesi yoğun insanlardan oluşan bir top-lum, hayatın yaşamaya değdiği, insan olmanın lezzet verdiği o hazzın hissedildiği, insanlar arası ilişkilerin kaliteli ve seviyeli olarak icra edildiği bir dünyanın kapılarını açacaktır hepimize ‘’Biz’’ olmak.

Unutmayalım ki; Organ bağışı hayat bağışıdır. Yaşat-mak, diriltmektir insanı.

Biz olmayı başarmamı sağlayan aileme, tüm koor-dinatör arkadaşlarıma, ekip arkadaşlarıma, hasta ve yakınlarına, donör ailelerine ve beni eğiten tüm eğitimcilerime teşekkür ederim.

Mesut Can ve Ailesi Ali Bebek

Page 58: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

58

02-06 Aralık 2013 tarihinde Ankara HiltonSA otelinde Türkiye Organ Nakli Derneği tarafından Dr. Thomas E. Starzl onuruna düzenlenen kara-ciğer nakli konulu kongrede derneğimiz adına stant açtık.

Page 59: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

59HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

Page 60: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

60

Page 61: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

61HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

SİGARA FELAKETİ

Odayı toplarken küllükteki izmaritleri gördü. İz-maritler o kadar çoktu ki; kaç tane olduğunu say-maktan vazgeçti. Peki ama bu kadar çok sigarayı kim içmişti. Biraz düşündükten sonra odayı topla-maya devam etti. Etrafı düzeltirken bir yandan da evde kimin bu kadar çok sigara içmiş olabileceğini düşündü. Evet, babası sigara içiyordu ama hiç bu kadar çok sigara içmiş olabileceğini düşünmüyor-du. Annesi ve kardeşi zaten sevmezlerdi. Kendisi sevmemek bir yana tiksinirdi sigaradan. Dayana-mayarak babasını aradı ve ona sordu. Babası siga-raları kendisinin içtiğini söylediğinde şaşırmasının yanı sıra hayal kırıklığına uğradı. Çünkü babası günde birkaç tane sigarayı işyerinde öğlen arasın-da içerdi.Bu yüzden yanında paket taşımazdı.Babasıyla akşam yemeğinden sonra konuşmaya karar verdi.Bunun bir nedendi olmalıydı. Yeme-ğini bitirir bitirmez onunla konuşmak istediğini söyledi. Beraber çalışma odasına gittiler ve ko-nuşmaya başladılar. Babasına her şeyin yolunda gidip gitmediğini sordu. Babası hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya çalışıyordu. Ama ısrar edince ba-basının bir süredir rahatsız olduğunu ve bir sürü tahlil yapıldığını öğrendi. Babası o gün sonuçları alacağı için bir önceki gece sabaha kadar uyuya-madığını, stresten o kadar çok sigara içtiğini söy-ledi. O merakla ve büyük bir heyecanla tahlillerin sonuçlarını sordu. Hastalığı değil ama biraz ilerle-miş olduğunu öğrendi. Sonra odadan çıkıp salona gitti. Hastalığın ne olduğunu öğrenmeliydi.

Bu yüzden babasının masasında duran zar-fı aldı ve epeyce inceledikten sonra akciğer kanseri olduğunu öğrendi. Bir an için zaman durmuştu sanki. Donup kalmıştı.Nefes bile almıyordu.Zarfın yere düşmesiyle birden ken-dine geldi. Zarfı masanın üzerine koyup oda-dan çıktı. Odasına gidip sabaha kadar sessiz-ce ağladı. Ertesi gün, biraz araştırma yapınca kanserin çok ilerlemiş olduğunu, tedavi edi-lemeyecek safhaya geldiğini ve babasının çok az ömrü kaldığını öğrendi. Hayatın ne kadar çabuk tükendiğini düşünüyordu. Babasının işyerine gidip onun işten ayrılmasını istediği-ni söyledi. Son zamanlarını, hayatı biraz daha farklı yönleriyle yaşamaları gerektiğini düşü-nüyordu. Babası,kızının istediği gibi işten ayrıl-dı ve günlerini gün ettiler. Birkaç hafta sonra babası öldü. İlk zamanlar bunu kaldıramadı.Ama yıllar geçtikçe, üzerindeki sorumluluklar arttıkça üzüntüsünü bastırdı. Uzun yıllar geçip yaşlandığında unutamadığı tek şey bir küllük dolusu izmaritin kokusuydu.

Page 62: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

62

No.03 | Kış 2014

Karaciğer Transplantasyonu (Nakli) Sonrası BeslenmeKaraciğer, karın boşluğunun üst sağ kısmında, diyaf-ramın (göğüs ve karnı ayıran bir kas tabakası) altında ve mide, sağ böbrek ve bağırsakların komşuluğunda yerleşik bulunmaktadır. Karaciğerin alt kısmında safra kesesi vardır.

Karaciğer, kandaki birçok kimyasal maddeyi düzenler ve karaciğerden atık maddelerin taşınmasına yardımcı olan “safra” adı verilen bir ürün salgılar. Mide ve ba-ğırsaklardan çıkan kanın tamamı karaciğerden geçer. Karaciğer bu kanı işler ve besin ve ilaçları parçalaya-rak vücudun geri kalanı için kullanımı daha kolay olan formlara ayırır.

Enfeksiyona karşı bağışıklık sağlar. Karaciğer hasar görürse, enfeksiyon oluşması daha olasıdır.

Vücuttaki çoğu önemli proteinin ve ayrıca koles-terol ile tüm vücut yağlarının taşındığı lipoprotein adı verilen özel yağ formlarının oluşturulduğu fab-rikadır.

Kanı birçok kimyasal madde, ilaç ve alkolden te-mizler.

Bağırsağa safra salgılar. Safra, yağların sindirilmesi için çok önemlidir ve ayrıca vücut atıklarının atıl-masında görev alır.

Önemli proteinler üreterek kanın pıhtılaşmasını düzenler.

Açlık durumunda kullanılabilecek, nişasta formun-da (glikojen) ilave şeker (glikoz) depolar.

Karaciğerin kendini birçok hastalıktan sonra yenileye-

bilecek, dikkate değer bir kapasitesi vardır.Fakat bazı durumlarda, karaciğer geri dönülmez bir biçimde zarar görür.Bu, kalıtsal anormalliklerin, aşırı alkol ve ilaç kul-lanımı, kanser yada hepatite sebep olan bulaşıcı virüs-lerin sonucunda olabilir.Karaciğerin sertleşerek küçül-mesi ve üzerinde irili ufaklı şişliklerin oluşmasına siroz adı verilir.Karaciğer sirozu, kanama, sarılık, karında su toplanması(asit) efeksiyon ve toksik atıkların birikmesi ile koma gibi ölümcül sonuçlara yol açabilir. Bu noktada hayat kurtarıcı tek seçenek hastalıklı karaciğerin alınıp yerine sağlıklı bir karaciğer nakletmektir.Ancak bu şe-kilde yapılan organ nakli hastanın hayatı kurtulabilir.

Kadavradan karaciğer nakli; trafik kazası, beyin kana-ması, beyin tümörü veya kalp krizi sonrası beyin ölü-mü gelişen kişilerin ailelerinin organlarını bağışlamasi sonrasi gercekleşebilir. Yapılan incelemeler organ ve-ren hastanın herhangi bir bulaşıcı hastalık, kanser veya karaciğer hastalığına sahip olmadığını göstermelidir. Uygun sartlarda çıkartılan ve özel koruma sıvılarında korunan karaciğerin ölen kisiden alındıktan sonra en geç; 24 saat içinde takılması gerekmektedir.

Canlıdan karaciğer nakli; karaciğer hastalığı olan ve organ nakli ihtiyacı bulunan kişilerin akrabalarından alınan parca karaciğer ile gercekleşen ameliyat biçimi-dir. Anne, baba, kardes, eş veya diğer yakın akrabaların gönüllü olmasi gere-kir. Bu gönüllü kişide yapılan tüm testler kişinin karaciğerinin parcasını vermesin-de bir sakınca ol-madığını göstermesi gerekir.

Karaciğer nakli yapıl-mış hastaların diye-

Başkent Üniversitesi İstanbul Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Hastanesi

Dyt. Emel TERZİOĞLU

Page 63: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

63HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

tindeki kısıtlamalar nakil öncesi döneme göre önemli ölçüde azalmaktadır. Ancak nakil sonrası da beslenme-ye çok dikkat etmek gereklidir.

Nakilden sonra karaciğerin vücut tarafından reddini önlemek için başta kortizonlu ilaçlar olmak üzere bes-lenmeyi etkileyecek birçok ilaç kullanılması gerekir. Bu ilaç tedavileri, diyabete, kan yağlarının yükselmesine ve kemiklerde zayıflığa yol açabilir.

Alınması gereken kalori miktarı beslenme durumuyla yakından ilişkilidir. Zayıf hastaların yüksek kalorili diyet-lere ihtiyacı vardır. Eğer yeterli kalori alınmazsa vücut enerji ihtiyacını karşılamak için vücut proteinlerini yı-kacaktır ve buna bağlı olarak halsizlik, zayıflık, enfek-siyon hastalıklarına karşı dirençsizlik, protein enerji malnütrisyonu ve negatif nitrojen dengesi ortaya çıka-bilir. Diğer yandan kortizonlu ilaçlar iştahı açar, doyma hissini azaltır ve sonuç olarak bu durum obeziteye ne-den olabilir. Obezite de nakledilen karaciğerin ve diğer tüm organların yükünü artırır, kan şekerini yükseltir ve tansiyonun kontrolünü güçleştirir. Ayrıca kortizon vü-cutta su ve tuz tutulumuna neden olur, diğer ilaçlarla birlikte vücutta protein yıkımını artırır ve kan şekerini yükseltir. Ayrıca bazı ilaçlarda steroidler, kan kolesterol ve trigliserit düzeylerini yükseltir, kan basıncını artırır, potasyum (K), magnezyum (mg) ve fosfor (P) gibi mine-rallerin dengesini de bozabilir.

Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar

İştah mümkün olduğu kadar frenlenmelidir. Bu yüzden iştah açacak özenli sofralar hazırlanmama-lıdır.

Yemekten yarım saat önce yeşil salata, domates, sala-talık gibi kalorisi az sebzeler tüketilerek açlık bastırılabi-lir. Ancak çiğ tüketilecek olan sebze ve meyvelerin çok iyi bir şekilde yıkanması gerekmektedir. Çok acıkmadan yemeye, ara öğün yapmaya ve hızlı yemek yememeye özen gösterilmelidir. Yemek öncesinde ve yemek sıra-sında su ve kalorisiz içecekler tüketilmelidir. Yemeklere yağ yerine çeşitli baharatlar eklenerek kaloriyi artırma-dan lezzet artırılabilir.

Aşırı yağlı gıdalar ve kızartmalardan uzak durulma-lıdır.

Şeker ve şekerli gıdalar olabildiğince az tüketilme-lidir.

Düzenli egzersiz yaparak hem obezitenin önüne geçilebilir hem de kullanılan ilaçların yol açabilece-ği kas zayıflığı önlenebilir.

Kortizonlu ilaçlar diyetten bağımsız olarak kan kolesterol düzeyini artırabildiği için kolesterolden zengin gıdalardan uzak durulmalıdır. Yemeklerde katı yağ yerine sıvı yağ kullanılmalıdır.

Nakil sonrası hastaların kortizonlu ilaçların, ameli-yatın ve ortaya çıkabilecek bazı sorunların vücutta protein yıkımını artırması sebebiyle protein ihtiya-cı artar bu yüzden nakil sonrası yüksek proteinli gı-dalar tüketilmelidir. Et, süt, yumurta gibi hayvansal kaynaklı proteinler tüketmek bitkisel kaynaklı pro-teinlere göre daha yararlıdır. Ancak tavuk, hindi ve balık gibi beyaz etlerin kırmızı ete göre daha sağlık-lı olduğu unutulmamalıdır.

Günde 1.5-3 litre hazır şişe suyu tüketiniz ancak damacana su kullanmayınız.

Daha önce de bahsettiğimiz gibi kortizonlu ilaçlar vücutta tuzun tutulumuna neden olduğu için tansi-yon yükselebilir. Bu nedenle diyette tuz kısıtlaması yapılmaktadır. Yemekler az tuzlu yapılmalıdır. Zey-tin, turşu, pastırma, salam, sucuk, sosis, konserve besinler, bulyon tabletler ve hazır çorbalar yüksek miktarda sodyum (Na) içerdiği için tüketilmemeli-dir.

Bazı hastalarda kortizonlu ilaçlar ve idrar söktürü-cüler K’un normalin altına düşmesine sebep olabi-lir. Bu durumda patates, muz, kavun, kuru meyve-ler, kuru baklagiller gibi yüksek potasyumlu gıdalar tüketilebilir. Ancak bazı ilaçlar da potasyumun yük-selmesine sebep olabilir. Bu durumda potasyumu yüksek olan gıdalardan uzak durulmalıdır.

Nakil sonrasının özellikle ilk günlerinde kan fosfor (P) düzeyi hızla düşer. Bu durum kaslarda ağrı ve kuvvetsizlik, nefes darlığı, konuşma bozukluğu ve uyku hali gibi durumlara yol açabilir. Bu durumda süt ve ürünleri gibi fosforu yüksek olan gıdalar tü-ketilmelidir.

Diyette yeterince kalsiyum (Ca) olmalıdır. Süt, yo-ğurt, peynir gibi gıdalarla Ca ihtiyacı karşılanmak-tadır.

Nakil sonrası ne olduğunu bilmediğiniz bitkisel ilaçlar ve bitki çayları tüketmeyiniz. Kullandığınız ilacın emilimini etkileyerek size zarar verebilir. Doktorunuzun yazdığı ilaçlar dışında her hangi bir ilaçta kullanmayınız.

Page 64: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

64

Genç bir transplantasyon cerrahıUz. Dr. Eryiğit ErenÖzel Gaziosmanpaşa HastanesiOrgan Nakli Merkezi

Çocuk yaşlardan beri göklere olan sevdası O’nu bu kadar yoğun iş temposuna rağmen model uçak yapma ve uçurma hobisinden koparamamış.

Model uçak hobisine ,bu ho-biyle uğraşan bir arkadaşı sa-yesinde başlamış. Sonra yaptığı uçakları sırasıyla uçurmanın zevkiyle bu hobiye daha da gö-nül vermiş. Evi, arabası kısaca tüm yaşamını uçaklarına göre düzenlemiş. Evdeki atölyesine özel montaj bölümleri ve uçak-larının muhafazası için raflar

yaptırmış .Arabası da uçakların transferi düşünülerek seçilip, düzenlenmiş.

Bu hobi öyle sarmış ki hayatı-nı, küçük kızı Derin’i de model uçak tutkunu yapmış. Derin aynen bir usta edasıyla uçak yapımında babasının en de-neyimli yardımcısı olmuş. Tüm hafta sonlarını O da babasıyla pistlerde geçirmeye başlamış zaman içerisinde…

Gözlerinin içi gülüyor uçak-larını anlatırken. .Çocuğundan

Page 65: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

65HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

Page 66: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

66

ArchitectureNo.03 | Kış 2014

bahseder gibi, heyecanla özelliklerini tarifliyor uçaklarının. Güvenlik ile ilgili bilmeniz gereken ilk kural, model uçakların hiçbir zaman insanların ve yapıların olduğu kentsel alanlarda uçurulmaya-cağıdır diyor. Bazı uçak modelcilerinin aksine, O hem uçak yapmayı hem uçurmayı seviyor. Uçağı-nın içine kamera , gözlerine de bir monitör göz-lük takarak , FPV (First Person View) tabir edilen uçuş tarzı ile uçağın içindeymiş gibi uçmayı sevi-yor ama, öyle uçağın içine binmek değil …

Uçak modelciliğinin ciddiye alınması gereken bir uğraş olduğunun ve model uçakların oyuncak olmadığının akıldan çıkarılmaması gerektiğini dü-şünüyor.

Biz de soruyoruz sorularımızı ardı ardına heye-canla….Bize yaptığınız uçaklardan, montajından ,uçak modellerinden kısaca şu hobinizin detayla-rını anlatır mısınız diyoruz… ;

Model uçaklar yakıtlı ve elektirikli olarak ikiye ayırabiliriz. Yakıtlı uçaklar glow motorlu ve ben-zin motorlu uçaklar olarak ayrılmaktadır. Model uçak bir plan üzerinden balsa levhalar ve çıtalar kullanılarak yapılabilir, ancak genelde tercihen fabrikasyon olarak belirli firmalar tarafından montaja hazır halde satılan kitler kullanılmakta-dır. Parça şekilde gelen uçak, plana göre birleş-tirilerek model uçak hazırlanır. Gerçek uçakların küçük ölçülerde hazırlanan şekillerine scale mo-del uçaklar denir. Bende genellikle bu scale mo-delleri yapmak ve uçurmaktan hoşlanmaktayım.

Model uçak yapımı ,kitin plana göre birleşti-rilmesini takiben üzerine motor ve elektronik aksamın yerleştirilmesiyle tamamlanır, Uçaktaki alıcı kumanda vasıtasıyla yerden verdiğimiz tüm komutları uçaktaki teknik aksama iletmektedir.

Glow motorlu model uçak motorları iki veya

Page 67: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

67HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

göstermektedir. Eğitim modelleri, öğrenmeyi kolaylaştır-mak amacıyla düşük hızda ve tutunmayı kolaylaştırmak için üstten kanatlı şekilde dizayn ediliyor, bende ilk baş-larda bu uçaklarla başlamıştım. .Daha hızlı uçan savaş uçakları ise alttan kanatlı olarak dizayn edilmişlerdir.

Radyo kontrol sistemlerinin mesafesi 1500-2000 metre civarındadır. Ancak gözünüzün görebildiği uzaklığa kadar modelinizi uçurabilirsiniz. Kanat boyu 170 cm. olan bir uçak, 500 metre mesafede size, ne yaptığını anlayamıya-cak kadar küçük görünür. Ne yaptığını tam olarak göremi-yorsanız o modeli artık kontrol edemezsiniz ve genellikle sonuç kırım olmaktadır.

Ortama uçuş süresi 10 dakika çivarındadır, kısa bir süre gibi gelse de uçarken tüm dikkatimizi modelde topladığı-mız bu on dakika, bize saat gibi gelmekte ve çoğu zaman bu süreden önce iniş yapmaktayız. Havada yakıtın bitmesi durumunda modeliniz havada tutunma kapasitesi yüksek bir model ise motor gücüne gereksinim duymadan yeterli bir yükseklikten bir planör gibi süzülerek indirebilirsiniz ama bazı modellerde bu şansınız olmayabilir. Bu yüzden önceden kumandada bir zaman belirlenerek bu süre biti-minde kumandanın verdiği uyarı ile inişe geçilmesi gerekir.

Uçmayı seven, takım çalışmasına uygun, uçuş emniyet kurallarına uyan , başkalarına karşı sorumlu kişiler model uçak hobisi ile ilgilenebilirler. R/C uçuş her yaştan insanın hoşlanabileceği bir spor ve çok güzel bir hobi bence. An-cak daha önce de söylediğim gibi bu hobi, uçuş emniyeti sağlanmadan yapılmamalı, aksi takdirde hepimizin güven-liğini riske atmış olursunuz. Bu sebeple daha çok yetişkin-lere öneririm .Zira uçuş pistine yakınlarımızı bile almaz, onların, uçuş süresince yeteri kadar uzak mesafede, üzeri korunaklı bekleme alanlarından izlemelerini sağlarız.

İlgilenenler için klüpler ; model uçak yapmımı ve uçuş eğitimlerini vermektedirler. Model uçak hobisi ve sporu hep pahalı bir hobi olarak bilinmekle birlikte aslında farklı tercihlere ve ekonomilere uygun, çok seçeneğiniz var.

Sevgili Hayata Bağış Gönüllüleri’ne sevgilerimi gönderi-yor, tüm okurlarınıza ‘’Siz de organlarınızı bağışlayın, gök-yüzüne uçup gittiğinizde yıldızınız semalarda parlasın’’ diyorum…

dört zamanlı olabiliyor..Model uçak yakı-tı kısaca %80 metil alkol (methanol),%20 hint yağı (castor oil) karışımından olu-şuyor. Bunun yanında motorun perfor-mansını arttırmak, yanmayı kolaylaştır-mak amacıyla genelde %5 oranından başlayarak artan oranlarda nitro (nit-romethane) ekleniyor. Metil alkol ana yakıttır. Hint yağı motoru yağlama gö-revi yapar. Bu günkü modern yakıtlarda genelde hint yağı yerine sentetik yağlar kullanılıyor. Benzin motorlu uçaklarda normal araçlarda kullanılan 95 oktan benzin kullanılmaktadır ancak bu mo-torlarda glow motorlardan farklı olarak ateşleme ünitesi mevcuttur.

Uçağın hızı kanat yapısına , kanat yüzey alanına ve uçağın şekline göre değişiklik

Page 68: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

68

VE… MASAL ŞEHİR VENEDİK

İşte tarih, işte estetik ve romantizm… Şehrin tümündeki tarih-sel dokunun bozulmadan korunmuş olması ve günümüzde hala aynı bakıma ve güzelliğe sahip olması şaşırtıyor insanı. Ünlü İngi-liz Yazar Charles Dickens’in dediği gibi ‘’ Dünyada Venedikle ilgili okuduğunuz hiçbir şey, gördüğünüz hiçbir fotoğraf şehirdeki muh-teşem ve etkileyici gerçeğe eşdeğer değildir.’’

Yılda 10 milyondan fazla turist çeken Venedik gerçekten eşsiz bir şehir. Adriyatik’in kuzey sahillerinde yarım ay biçimli lagündeki takımadalarda ilk kalıcı yerleşimler, saldırılardan kaçanlar tarafın-dan 6. yüzyılda kurulmuş. Yaklaşık 697 yılında bağımsız askeri bir-lik kuran topluluk; yönetici olarak kendi dükünü de atamış, ama Bizans yönetiminden bağımsızlığını kazanması vakit almış. Papa ve Bizans İmparatoru’nun itirazlarına rağmen İslam dünyası ile de ticarete başlayıp bir de İskenderiye’den kaçırdıkları İncil yazarı Aziz Markos’un naaşını öne çıkararak dini sembollerini de Bizans’tan koparmış.

Deniz seviyesinden 1 metre yüksekteki merkezi bölge, çökelti-ye çakılmış sayısız çam kazıkla desteklenen 118 adacık üzerinde insanlık tarihinin en ilginç yerleşimlerinden birine ev sahipliği yap-

Page 69: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

69HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

Page 70: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

70

maya devam ediyor. Venedik denince anlaşılan ana ada; 6 ayrı bölgeye ayrılmış, San Marco en bi-linen bölge. Çoğunlukla turist grupları da adanın tren istasyonu da olan Santa Crore’ye ulaşmala-rına rağmen oradan deniz yoluyla San Marco’ya getiriliyor, turlarına buradan başlıyorlar. Piazza San Marco, yani San Marco Meydanı üç tarafı re-vakla süslü, bir ucunda San Marco Bazilikası ile Venedik tarihi boyunca yaşamın merkezi olmuş. Meydanda, Bazilika’nın karşısında Campanile di San Marco kulesi asansörle 100 metre yüksekten Venedik’i izleme fırsatı sunuyor. Ama Venedik’in suyun üstünde olduğu hissini yaşayabilmeniz için şehre inmeniz gerekir.

San Marco Meydanı, Dükler Sarayı, Büyük kanal üzerindeki köprüler… Bizans mimarisine sahip olan ve 1600 lerde Türk tüccarların ticaret mer-kezi olarak kullandığı Fondaco dei Turchi Sarayı, The Bridge of Sighs (Son Nefes Köprüsü) tek keli-

meyle muhteşem…

Ve tabii ki Venedik sembolü gondollar… Gon-dolcuların hepsinin şarkı söyleyebildiği bilinir ama bu tam olarak doğru bilgi değildir. Gezi süre-niz ve etkileneceğiniz detaylar değişebilir. Kimisi Venedik’in daracık suyollarında, gondolcunun akrobatik hareketlerini hayranlıkla izlerken kimisi su kanalı boyunca çevredeki yapıları izlemekten keyif alabilir. Vaporettalar ile etkileyici büyük ka-nalı gezmek “Venedik’e gittim” demeniz için ol-mazsa olmazlardan biri oluyor.

Havaalanından kalacağınız otele bile deniz yo-luyla ulaşacağınız ilginç bir şehir Venedik. Şehrin daracık sokaklarından kaybolmak, şehrin hemen her yerinde satılan ünlü maskelere bakınmak, çe-şit çeşit deniz ürünlerinin tadına varmak ve tabi ki LimonCello’nuzu yudumlarken o muhteşem dokuyu yaşamak…

Page 71: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

71HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

Bir Venedikliyi yüzlerce İtalyan’ın ara-sından rahatlıkla ayırt etmek mümkün-dür, davranışlarından, şıklığından ve her şeyinden. Alışveriş için dolaştığınız o mükemmel kıyafet vitrinlerinin fotoğ-rafını çekmeniz yasak olsa da doyasıya bakmanız serbest.

Şehrin meydanında ünlü Murano cam işleri,hediyelik eşyalar,pahalı mücevher-ler ve zarif danteller satan mağazalar ta 18.yy dan günümüze varlığını sürdürmüş kafeleri de görebilirsiniz.

Tarihsel gezileri, ilginç şehirleri gez-meyi seven herkesin, yolunun düşmesi dileğiyle…

Dilek OKUTURBaşkent Üniversitesi İstanbul Uygulama Hastanesi

Organ ve Doku Nakli Koordinatörü

Page 72: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

72

03.11.2012

11.11.2012

04.01.2013

14.02.2013

09.03.2013

22.03.2013

01.04.2013

02.05.2013

FaaliyetRaporuHalk Eğitimleri:Şirketler, eğitim kurumları, dernekler gibi topluluklara eğitimler verilmektedir.

• Zorlu Holding• Eczacıbaşı Baxter• İstanbul Seyahat• Marmara Süt• Carousel AVM• Torium AVM

Okul EğitimleriZeytinburnu bölgesi pilot olarak seçilerek, bu bölgedeki lise düzeyinde 2.000’den fazla öğrenciye ‘organ bağışı’ anlatıldı.

• Işık Okulları• Oğuzhan Anadolu Lisesi• Fenerbahçe Koleji

‘İğneyi Kendimize Batırıyoruz’Türk Kızılayı’nın işbirliği ve İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nün destekleriyle organ bağışına dikkat çek-mek amacıyla ‘kan bağışı kampanyası’ düzenledik. Organ Bağış Haftası’nın ilk gününde gerçekleşen etkinliğimizde halkımızın yoğun ilgisiyle hem Kızılay’a destek olduk hem de organ bağışı hakkında bilgi verdik.

‘Organlarınızı Bağışlayın, Hayat Maratonuna Devam Edin’34. Avrasya Maratonu’na katıldık. İl Sağlık Müdürlüğü, organ nakli koordinatörleri ve destekçilerimi-zle birlikte maratonda ‘organ bağışı’nı haykırdık.

‘Bir Hediye de Sen Ver’ Carousel AVM’de organ nakli olmuş ve nakil bekleyen çocuklara yönelik bir etkinlik gerçekleştirdik. Çocuklara aileleriyle birlikte sinema, yemek, oyun ve hediyelerle güzel bir gün yaşatmaya çalıştık. İl Sağlık Müdürlüğü, Anadolu Efes’li basketbolcular, Ayhan Akmak ve Ekin de bizi yalnız bırakmadı.

‘İnsanları Seviyorum, Organlarımı Bağışlıyorum’.Sevgililer gününde, Bakırköy Sahili Yolu’ndan Özgürlük Meydanı’na kadar yürüdük. Meydanda bizi bekleyen Mehretan Takımı’nın konserini dinledik. Çiçekler, balonlar dağıttık. 200’den fazla bağış kartı dolduruldu. Yürüyüşte Hayata Bağış Derneği üyeleri, organ nakli koordinatörleri ve cerrahları, birbirlerine organ vererek hayat bağışlamış eşler, İl Sağlık Müdürlüğü, tanınmış simalar vardı.

‘Hayata Bağış Derneği Off Road Yarışı / Edirne”İstanbul Off-Road Kulübü ile birlikte ‘organ bağışına dikkat çekmek’ amacıyla uluslararası off-road yarışı organize ettik. Dünyada bir ilk olma niteliğine sahip organizasyona Edirne ev sahipliği yaptı. Ed-irne Valiliği’nin himayesinde ve Belediye, İl Sağlık Müdürlüğü, Garnizon Komutanlığı’nın destekleriyle gerçekleşen etkinlik 7.000 civarında izleyiciye ulaştı. İkisi yabancı olmak üzere 22 araç yarıştı. İki gün boyunca gündem organ bağışıydı.

TRT 1 Aileler Yarışıyor ProgramıBir tarafta dernek üyelerimizin oluşturduğu Hayata Bağış takımı diğer taraftaysa organ nakliyle haya-ta tutunan Hayat Bulanlar takımı kıyasıya yarıştık. Kazanan organ bağışı oldu.

B TV Günce ProgramıDernek yöneticilerimizden Mümin Uzunalan ve Hüseyin Yıldırımoğlu Başkent Üniversitesi Hastanesi organ nakli koordinatörü Hatice Erdoğan Akkoç ile birlikte program konuğu oldular. Organ bağışının önemine dikkat çektiler.

‘Organ Bağışıyla Kurtuldular, Şimdi Spordalar’Hidayet TÜRKOĞLU Spor Kompleksi’nde organ nakli olmuş çocuklara yönelik çeşitli spor aktivitel-

eriyle dolu bir etkinlik yapıldı. Mehmet Döğüşgen, Levent Topsakal, Haluk Yıldırım, Harun Erdenay,

Page 73: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

73HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

28.06.2013

05.07.2013

29.07.2013

06.08.2013

24.08.2913

18.09.2013

08.10.2013

17.11.2013

17.11.2013

26.11.2013

02.12.2013

Alain Digbeu beşine karşı organ nakilli çocuklar harikalar yarattı. Maçı ünlü hakemimiz Emin Moğolkoç yönetti.

Organ Bağışı İçin Derinlere DaldıkBoğaziçi Sualtı Sporları Kulubü’nün işbirliğiyle Fethiye’de dalış etkinliği gerçekleştirdik. Organ

bağışının hava gibi su gibi bir ihtiyaç olduğunu anlattık. Derinlere derneğimizin ve organ bağışının pankartını açtık.

Çocuktan Al Haberi Tiyatro EtkinliğiÖğretmenleri Fadime Yıldız Durmaz’ın yönetiminde, Arif Nihat Asya İlköğretim Okulu öğrencileri

tarafından sahnelenen oyunla organ bağışı teması işlendi.Organ Bağışlayanların Ruhuna Mevlid-i Şerif

Sultanahmet Camiinde okutulan mevlid-i şerifle organları bağışlanan merhumlarımız anıldı.

Organ Bağışlayanların Ruhuna Mevlid-i ŞerifSultanahmet Camiinde okutulan mevlid-i şerifle organları bağışlanan merhumlarımız anıldı.

Harbiye Açıkhava Tiyatrosu Hayata Bağış KonseriSanatın zirve mekanında organ bağışı temalı konser düzenledik. Gökhan Türkmen’in muhteşem per-formansı organ bağışı görselleriyle donatılmış Harbiye’de keyifle dinlendi. Türkiye’de organ bağışının

tanıtılması noktasında yine bir ilk yaşandı. Konseri yaklaşık 4.000 kişi izledi, TV programlarında ve video kliplerde yer aldı.

Prof. Dr. Mehmet Haberal ZiyaretiTürk transplantasyonunun en önemli ismine geçmiş olsun ziyaretinde bulunduk ve çalışmalarımız

hakkında bilgi verdik.

Transanatolia Off-RoadÜlkemizin en büyük ve zorlu off-road mücadelesi ‘organ bağışı hayata bağıştır’ temasıyla düzenlendi.

Torium AVMOrgan nakli olmuş çocuklarımızla eğlenceli bir gün geçirerek organ bağışının nasıl güzel sonuçları

olduğunu anlattık. Avcılar Lions Kulübü’yle birlikte gerçekleştirdiğimiz etkinlikte 15 çocuğumuz aileleriyle birlikte unutulmaz bir gün geçirdi. Halkımıza organ bağışı anlatıldı.

‘Organlarınızı Bağışlayın, Hayat Maratonuna Devam Edin ’Vodafone Avrasya Maratonu’na katıldık. Marmara Üniversitesi öğrencileri, organ nakli koordi-

natörleri ve destekçilerimizle birlikte organ bağışı için yürüdük. Kamu Hastaneleri Birliği Başkanımız Prof. Dr. Ali İhsan Dokucu ve İl Sağlık Müdürümüz Prof. Dr. Selami Albyarak bizi yalnız bırakmadı.

‘İğneyi Kendimize Batırıyoruz’Türk Kızılayı’nın işbirliği ve İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nün destekleriyle organ bağışına dikkat

çekmek amacıyla ikinci ‘kan bağışı kampanyamızı’ düzenledik.

Edirne KonferansıDerneğimiz tarafından ‘Beyin Ölümünden Yeni Hayatlara, Organ Bağışı ve Organ Nakli Süreçleri

Konferansı’ Edirne’de düzenlendi. Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ’dan 130 uzman hekimin katılımıyla gerçekleşen konferansta organ bağışı tüm yönleriyle tartışıldı. İnteraktif olması ve katılımcıların da

tartışmaya girmesini önemsediğimiz konferans düşünülenden öte etkili oldu.

TOND KongresiTürkiye Organ Nakli Derneği tarafından Dr. Thomas E. Starzl onuruna düzenlenen karaciğer nakli

konulu kongrede derneğimiz adına stant açtık.

Page 74: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

74

TravellingNo.03 | Kış 2014

İğneyi Kendimize Batırdık 2Kan Bağışladık

Bir güne iki etkinliği sığdıran Hayata Bağış gönüllülerine sonsuz teşekkürler… Kurulduğumuz ilk günden bu yana hayalimiz aynı anda iki yerde etkinlik yapabilmeyi hedeflemiş-tik. 17 Kasım 2013 tarihinde bu hayalimiz gerçek oldu ve Zeytinburnu Su Ürünleri Kooperatifinde Kızılay ‘a kan bağışladık.Limanda Derneğimiz tarafından etkinliğe katılan 400 kişiye balık ekmek ikramımız oldu. Bizi yalnız bırakmayan Türkiye Kamu Hastaneleri

Kurumu Başkanımız Prof. Dr. Ali İhsan Dokucu’ya, İl Sağlık Müdürümüz Prof. Dr. Selami Albayrak’a, Prof. Dr. Adnan Sayar’a, Doç. Dr. Turan Kanmaz’a, Marmara Üniversitesi öğrencilerine (Kanobe) , Zeytinburnu Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Alizar IŞIK ile tüm üyelerine ve desteğini esirge-meyen tüm dostlarımıza organ bekleyen hasta-larımız adına şükranlarımızı sunuyoruz.

Page 75: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

75HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

Page 76: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

76

UZUNGÖL“her mevsimi ayrı güzel”

Yeşilin her tonunun gülümseyerek size kucak açtığı cennetten bir köşedir Uzungöl.

Rize yol ayrımından itibaren 46 kilometrelik yolu giderken daha önce de gitme imkânı bulduğum Uzungöl’e ulaşmanın heyecanı kaplıyor beni. Trabzon’a 99 kilometre olan Uzungöl, Trabzon’un Çaykara ilçesine bağlı. Trabzon havaalanından 85 km, Çaykara il-çesine ise 19 km. uzaklıkta.

Karadeniz sahil yolundan ayrıldıktan sonra, Karadenizin dağınık bir şekilde yamaçlara serpiştirilmiş evleri ve yolun kenarında çağıl-dayarak akan Solaklı deresi Uzungöl’e kadar size eşlik eder.

Vadinin ortasında bulunan ve yamaçlardan düşen kayaların Hal-dizen deresinin önünü kapatmasıyla oluşmuş göle, “Uzungöl” adı verilmiş, göl de çevresindeki beldeye ismini vermiş. Ladin ağaçla-rının yeşili göle de renk vermekte.

Ormanın kucağındaki bu serin beldede her şeyin üstünde size memnuniyet veren insanlarının samimiyeti ve misafirperverliği. Temmuz ve Ağustos aylarında bile özellikle geceleri üzerinize bir hırka almazsanız üşüyebilirsiniz.

Page 77: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

77HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

Page 78: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

78

Kış zamanı Uzungöl’e giderseniz gölün yaban ördekleri ve kuğularla şenlendiğini, yer yer buz tutmuş kayalıklar arasından derenin çağlayarak aktığını, karla kaplanmış yamaçlarda yayla evle-rinin sıcak bir yuva çağrısı yaptığını görürsünüz.

Karadeniz’de yeşilin her tonunu görebilmeniz, yöresel yemeklerini tadabilmeniz, kemençesini dinleyebilmeniz, horonlarını seyredebilmeniz ve keyifli bir tatil geçirebilmeniz için en ideal ko-naklama yeri; gölün güneyinde, Haldizan deresi yanında yer alan İnan Kardeşler Tesisleri. 34 yıl-dır hizmet veren Dursun Ali Amca ile çocukları Aysel ve Mehmet tarafından özveriyle işletilen bu tesislerde kendinizi evinizde gibi hissetmeniz mümkün.

1970’li yılların başında Dursun Ali İnan’ın sı-fırdan başlayarak, dereden tuttuğu alabalıkları kendi oluşturduğu göletlerde yaşatmaya çalışa-rak başladığı, yol ve bugünkü imkanların bulun-madığı bir dönemde temellerini attığı konaklama tesisleri ve alabalık üretimi bugün Uzungöl’ün bütün dünyaca tanınan bir turizm merkezi olma-

sının önünü açmış.

Yöredeki turizmin Uzungöl’ün nüfus yapısını ve kültürel değerlerini bozan değil, koruyan bir yoldan geliştirilmiş olmasını sağlayan en önemli unsur Dursun Amca’nın kurduğu tesislerin herke-se örnek teşkil etmesi. Her türlü konforu ve eşsiz manzarayı birlikte yaşayabileceğiniz bu tesiste yemeklerin lezzeti de insanların içtenliği gibi sizi mutlaka etkileyecektir.

Yörenin özel tadı olan tereyağında pişirilerek ya da sacda kavrularak sunulan alabalık başta olmak üzere, mıhlama, kuymak, sütlaç, karalahana sar-ması, turşu kavurması, mısır ekmeği gibi yöresel lezzetleri tatmanız mümkün. Akşamları ise horon gösterileri ve yöresel canlı müzik eşliğinde neşe-nize neşe katabilirsiniz.

Karadeniz’i oldum olası sevmişimdir hep. Bura-ların güzelliklerini fotoğraf karelerinde ölümsüz-leştirmekten ve başka insanlara taşımaktan her zaman en büyük zevki aldım. Deniz seviyesinden yaklaşık 1100 metre yükseklikte, yeşilin her to-

Page 79: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

79HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

nunu barındıran ormanlarla kaplı Doğu Karade-niz dağlarının dik yamaçları arasında tarifi imkân-sız, fotoğraflara sığmayan, dünyada benzerine az rastlanabilecek türden bir güzellik Uzungöl.

Bir de Dursun Amca’nın peşinde sabahın beşin-de başlayan bir yürüyüşe katılma imkanı yaka-larsanız, bir yandan Dursun Amcanın ibret dolu anıları ve bir yandan da güne yeni uyanan doğa-nın güzellikleriyle mest olma imkanına kavuşur-sunuz. Uzungöl’ün yerleştiği vadiden başlayarak yukarılara doğru tırmandığımız bu yürüyüşlerde birçoğu endemik türlerden oluşan rengârenk çiçekler, ağaçlar ve çeşit çeşit kelebeklerle iç içe temiz hava ciğerlerimize de bayram ettiriyor. Or-man içinden kuşların cıvıltıları ile ilerlerken, eğer biraz da dikkatli bakarsanız etrafa, ceylanların ormanın içindeki küçük çayırlıklarda otladıklarını bile görebilirsiniz. Tepelere ulaştığınızda ise vadi-lere kurulan bembeyaz bulutların üzerindesiniz artık. Önünüzde uzanan pamuk gibi bembeyaz bulutları görünce, içinizden bulutların üzerine uzanmak geçiyor her zaman.

Uzungöl’ün taşıdığı doğal değerleri bütünleyen en önemli unsur, yöre koşullarına uygun bir tarz-da yapılmış olan ve kendine özgü bir mimari stili yansıtan eski ahşap evlerin pek çoğunun karakte-ristik yapıları bozulmadan bugüne dek gelebilmiş olmasıdır. 1989 yılında Tabiat Parkı ve 2004 yılın-da Özel Çevre ilan edilen bölge, özgün yapılaşma-sının ve doğal çevresinin korunabilmesi amacıyla sit alanı kapsamında.

Uzungöl’ün çevresindeki, Karester, Veli, Büyük-yayla, Küçükyayla, Şekersu, Tabanoz, Limni, Mul-tat, Durnalı, Karimazira yaylaları gerek zengin otlak alanları, endemik bitkileri, kendine özgü çiçek türleri, temiz, bol ve şifalı su kaynaklarıy-la doğal hayvancılığa, saf süt ve süt ürünlerine olanak sağlar. Kiralayacağınız bir ciple çevre yay-lalara günübirlik turlar yapmanız mümkün ya da çadırınızı yanınıza alıp Aygır veya Balık Gölünün kenarında kamp yapabilirsiniz. Yaz dönemi Uzun-göl’de bulunursanız çevredeki yayla şenliklerine uğramayı da ihmal etmeyin. Yöresel sanatçıların söylediği kıvrak türküler eşliğinde kurulan horon-larda bir anda kendinize yer bulabilirsiniz.

Her mevsim ayrı bir güzelliğe bürünen bölge-

de, son yıllarda kış turizmine yönelik faaliyetler de gerçekleştiriliyor. Çok yaygın olmasa da kar motoru ile gezi ve helikopterli kayak sporu için bölgeyi tercih eden yerli ve yabancı turistler art-maya başlamış.

Gölü besleyen derenin kenarından Bayburt’a giden yolda Uzungöl’e dört kilometre mesafede İnan Kardeşler’e ait bir balık çiftliği de bulunuyor. Hüseyin Amcanın işlettiği bu balık çiftliğinde yay-lalardan kopup gelen Haldizan Deresinin köpüklü sularını seyrederken mutlaka ızgarada veya tava-da alabalığın tadına bakmalı üzerine de leziz süt-laçtan tatmalısınız.

Uzungöl’ün insanı her zaman misafirperver-liğini göstermeye hazır. Tabi ki gözü gibi baktığı Uzungöl’ün doğallığının bozulmaması en büyük istekleri.

Bir hafta kaldığımız Uzungöl’den ayrılırken bizi uğurlamaya gelen güzel insanları geride bırak-mak yüreğimize hüznün gölgesini düşürdü ve gözlerimin yaşardığını hissettim. Uzungöl her mevsimde güzel ve her ayrılık insana erken ayrıl-dım hissi veriyor..

Page 80: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

80

SUDOKU

Page 81: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

81HAYATA BAĞIŞ DERGİSİ

Hayata Bağış DerneğiÜyeler Listesi

Mümin UzunalanHüseyin YıldırımoğluÖzlem KoçAynur HorozOrçun SubaşılarCem KahramanAli DemirelHatice KurtSüleyman Tilif Aysel Caner

Şenay Karakuş TaşkınMuharrem GünlüKadriye Yeşim Kanipek DökerGüzide ÖzdemirEmel YanıkVicdan CeylanDeniz Birtanİmran DemiralpGamze AtamanSevcan EgüzSemra AkkayaFatma Başyiğit UçarKübra AslanNaciye SaygıAltan KılavuzHüseyin SepetçioğluDidem GürsoyAli UzunSemra ŞimşekFergan GençAli İhsan DokucuSezgin UlusoyEmrah YılmazerAykut AksuYeliz GülZeynep Nilgün Ulukol

Nur Dilek BakanSongül BüyükkaleAdnan SayarZeynep Gökçen BattalTülin Kesim TürkanAygün TomurNuran SağlamSevgi GecegörmezÖzlem GündüzAydın GeçerGülçin ŞenyiğitZuhal IşıklıCem KaraDilek Kasap YakınNilgün Canser AkçalarTülay ÖzgezerFatma Nur İnceDilay ÖztürkFatih GüneşZeynep İşcan ÇevikerAyşegül AksuAli UzunSatılmış BilginEvşen ÇetinCumhur ÇetinÖzlem Polat

Yönetim Kurulu Üyesi (Başkan)Yönetim Kurulu Üyesi (Başkan Yardımcısı)Yönetim Kurulu Üyesi (Sayman)Yönetim Kurulu Üyesi (Genel Sekreter)Yönetim Kurulu ÜyesiYönetim Kurulu ÜyesiYönetim Kurulu ÜyesiDenetleme Kurulu ÜyesiDenetleme Kurulu ÜyesiDenetleme Kurulu Üyesi

Page 82: Hayata Bagis Dergisi 3. Sayi

http://www.hayatabagis.comhttp://twitter.com/hayatabagis

fb.com/hayatabagisdernegi

Bağışlarınız İçin Banka Hesap NumaramızTürkiye Vakıflar Bankası T.A.O. Bakırköy Şubesi

Banka Hesap No : 00158007300269295IBAN No : TR550001500158007300269295