Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci,...

110

Transcript of Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci,...

Page 1: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt
Page 2: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

ERICHFROMM

SEVGİNİNVEŞİDDETİNKAYNAĞI

ÇEVİRENLER:

YURDANURSALMAN

NALÂNİÇTEN

Yapıtınözgünadı:TheHeartofMan

It’sGeniusforGoodandEvil

Türkçebirincibasım:Şubat1979

İkincibasım:Ekim1979

Üçüncübasım:Kasım1982

Dördüncübasım:Şubat1987

Beşincibasım:Mayıs1990

AltıncıBasım:Şubat1994

PAYELYAYINLARI:51

BilimKitapları:14

ISBN975-388-019-7

Dizgi:PayelYayınevi

DizgiOperatörü:HasanKaragöz

Kapakdüzeni:BurçakEvren

Baskı:TeknografikMatbaası

Kapakfilmleri:EbruGrafik

Kapakbaskısı:ÇetinOfset

Cilt:EsraMücellithanesi

Page 3: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

Ruhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de,Frankfurt’tadoğdu.Heidelberg,Frankfurt veMünihÜniversitelerinde ruh-bilimve toplumbilim okudu; 1922’de Heidelberg Üniversitesi’nden doktorasını aldı.Münih’teruhhekimliğiveruhbilimkonularındaçalışmalarınısürdürdüktensonraBerlinRuh-çözümlemeEnstitüsü‘ndeeğitimgörerekburayı1931’debitirdi.

Dr. Fromm 1933’te Chicago Ruh çözümleme Enstitüsü‘nün çağrısı üzerineBirleşik Amerika’ya gitti. 1934’te Frankfurt Toplumsal Araştırma Enstitüsü‘ylebirlikteNewYork’a taşındı; 1938’edekbuEnstitü‘nünüyesiolarakkaldı. SonraözelolarakçalışmayabaşladıveColumbiaÜniversitesindederslerverdi.1946’daWilliam Allonson White Ruh hekimliği, Ruh çözümleme ve RuhbilimEnstitüsü‘nün ilk kurucularından biri oldu. Yale, New York Üniversitesi,BonningtonCollegeveMichiganDevletÜniversitesi’ndedederslerverdi.1949’daUlusalÖzerkMeksikaÜniversitesi’ndekendisineönerilenprofesörlüğükabuletti;Üniversite’deki Tıp Okulu’nun Lisans Üstü Bölümüne bağlı Ruh çözümlemeBölümü‘nü kurdu; 1965’te emekliye ayrıldıktan sonra burada kendisine onursalprofesörlük önerildi. Dr. Fromm 1980 yılında uzun süredir yaşamakta olduğuİsviçre’deöldü.

Page 4: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

ERICHFROMM

SEVGİNİNVEŞİDDETİNKAYNAĞI

İngilizceaslındançevirenler

YURDANURSALMAN

NALÂNİÇTEN

Page 5: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

ErichFromm’unyayınlarımızarasındaçıkanötekiyapıtları:

•SEVMESANATI(10.basım)

•İNSANDAKİYIKICILIĞINKÖKENLERİ(2cilt)

•SAĞLIKLITOPLUM(2.basım)

•ÖZGÜRLÜKTENKAÇIŞ(2.basım)

•UMUTDEVRİMİ(çıkacak)

Page 6: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

ÖNSÖZ

BU KİTAP, önceki kitaplarımın bazılarında sunulan düşüncelerle budüşünceleri geliştirmek için yaptığım girişimleri kapsıyor.Özgürlükten Kaçış‘taözgürlüksorununa,sadizm,mazoşizmveyıkıcılığadeğinmiştim;buaradaklinikdeneylervekuramsalkurgularbeni,yıkıcılığınçeşitlibiçimleriyle,banagöredahaderinolanbirözgürlükanlayışınayöneltti.Doğrudanyadadolaylıolarakyaşamınhizmetinde olan çeşitli saldırı türleriyle yaşam sevgisi, “biophilia”ya (yaşamısevme, ondan haz duyma -Çev.) karşılık yıkımın kötü bir türü, gerçek bir ölümsevgisi olan “necrophilia”yi (ölülere karşı cinsel haz duyma -Çev.) saptadım.KendiniSavunanİnsan‘datanrısalesinlereyadainsanlarınyaratmışolduğuyasave anlaşmalara değil, insan doğasına ilişkin bilgilerimize dayanan ahlaksalnormlarsorununuinceledim.Bukitaptasorunudahagenişbiraçıdanelealıyor,kötülüğünne olduğunu, iyiyle kötü, arasındaki seçmeyi inceliyorum. Sonolarakda bu kitabın Sevme Sanatı‘nın tamamlayıcısı olduğunu belirtmem gerekir.Sevme Sanatı‘nda asıl konu kişinin sevme yetisiyken, burada kişinin yok etmeyetisi, narsisizm ve kandaşla cinsel ilişki saplantılarıdır. Burada sevgisizliğintartışmasısayfalartutsada,sevgisorunudahayeni,dahagenişbiraçıdan,yaşamsevgisi açısından, ele alınmıştır. Ölüm sevgisi, kandaşla cinsel ilişki bağlılıklarıiçinde birlikte yaşama ve hastalıklı narsisizmin doğurduğu “çürüme belirtisi”nekarşılık yaşam sevgisinin, bağımsızlığın, narsisizmden kurtulmanın “gelişmebelirtisi”niyarattığınıgöstermeyeçalıştım.

Beni çürüme belirtilerini incelemeye iten şey, yalnızca klinik deneylerinsonuçları değil, geçen yıllardaki toplumsal ve siyasal gelişmeler oldu. Nükleersavaşın sonucunun bilinmesine, bu konudaki tüm iyi niyete karşın, nükleersilahlanmayarışı ve soğuksavaşıngetirdiği savaşolasılığı, tehlikeninbüyüklüğükarşısındabuolasılıktankurtulmaçabalarınınnedenbudenlizayıfkaldığısorusuçok büyük bir önem kazanıyor. Bu durum beni, insanın cansız bir nesneyedönüştürüldüğü, kaygılarla, yaşama karşı nefretle değilse bile, boş vermişlikduygusuyla dolu olduğu düşüncesine, durmaksızın gelişenmakinalaşmış sanayiiçindeinsanınyaşamakarşıduyduğuumursamazlığıincelemeyeyöneltti.BaşkanJohn F. Kennedy’nin öldürülmesinde olduğu gibi günümüzdeki çocuksuçluluğunda da kendini gösteren şiddet eğilimini anlayıp açıklayabilirsek belkideğişmeyi sağlayacak ilk adımı atabiliriz. Bu durumda—nükleer savaş çıkmasabile—yeni türbirbarbarlığayönelipyönelmediğimiz,yada insancıgeleneğimiziyenilemeolasılığınınelimizdebulunupbulunmadığısorusuçıkıyorkarşımıza.

Bu kitabın amacı, yukarıda söz ettiğim sorunların yanı sıra, ruh çözümlemekonusundaki görüşlerimin Freud’un kuramlarıyla bağlantısını açıklığakavuşturmaktır. “Kültür okulu” ya da “Yeni Freud’çuluk” diye adlandırılan yeni

Page 7: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

ruh çözümleme okuluna bağlıymış gibi sınıflandırılmayı hiçbir zaman kabuletmedim. Bence, bu yeni okulların çoğu değerli görüşler geliştirirken Freud’unönemli bulgularından çok şey yitirmişlerdir. Ben, kesinlikle “Ortodoks birFreud’çu” değilim. Aslında altmış yıl içinde hiçbir değişikliğe uğramayan herkuram, değişmediğinden, kuramcının ilk ortaya koyduğu kuramla aynı olamazartık; köhneleşmiş bir yineleme olup çıkar, yinelenip durduğu için de bozulur.Freud’un temel bulguları, belli bir düşünsel görüş çerçevesi içinde, yüzyılınbaşındabirçokdoğabilimcininkabulettiğimekanikbirmaddecilikakımı içindebenimsenmişti. Bana göre Freud’un düşüncesinin geliştirilmesi bambaşka birdüşünsel görüş çerçevesini, diyalektik insancılık görüşünü gerektirir. Bu kitaptaFreud’un Oedipus kompleksi, narsisizm, ölüm içgüdüsü gibi en önemlibulgularının onun felsefi öncülleriyle engellendiğini göstermeye çalıştım;Freud’unbulguları,onunfelsefiöncüllerindenkurtulduktansonrayenibirgörüşçerçevesine aktarılarak büyük bir güç ve anlamkazanmıştır.[1] Benim inancımagöre,Freud’untemelleriniattığıçalışmayıverimlibirbiçimdegeliştirebilmekiçinbuçalışmanıninsancıbirgörüşçerçevesiyle,buçerçevenindeacımasızbireleştiri,ödün vermez bir gerçekçilik ve akılcı bir inançla uzlaştırılıp bağdaştırılmasıgerekir.

Birşeyidahabelirtmekistiyorum:Bukitaptakidüşünceler,birruhçözümleyici(bir ölçüde toplumsal sürecin izleyicisi) olarak yaptığım klinik çalışmalarınsonuçlarına dayansa da, bu belgelerin çoğunu vermedim burada. Bu belgeleri,insancı ruh çözümleme kuramı ve tedavisiyle ilgili daha geniş bir çalışmadasunmayıdüşünüyorum.

Son olarak özgürlük, gerekircilik ve seçenekçilik bölümüyle ilgili eleştirelönerileriiçinPaulEdwards’ateşekkürborçluolduğumuaçıklamakisterim.

ERICHFROMM

Page 8: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

1

İNSAN—KURTMU,KUZUMU?

Bazıları insanların kuzu, bazıları da kurt olduğuna inanır. Bunların ikisi dekendi görüşlerini destekleyecek uygun kanıtlar bulabilirler, insanların kuzuolduğunuilerisürenlerinşunlarıbelirtmeleriyeter:Kendileriiçinzararlıolsabile,insanlar onlara söylenenlerden kolaylıkla etkilenirler; yıkımdan başka bir şeygetirmeyensavaşlardaönderlerinikörükörüneizlerler;bellibirinançlasöylenen,kabakuvvetlededesteklenenherşeye—papazlarınvekrallarınserttehditlerindengizli ya da açık dolandırıcıların kandırıcı çağrılarına dek her türlü saçmalığa—inanırlar.Budurumdakiinsanlarınçoğu,kendilerinikandırmakiçinkorkutucuyada tatlı bir sesle konuşanların karşısında kendi isteklerinden vazgeçmeye hazır,kolaylıklaetkilenebilen,yarıuyanıkçocuklarabenzerler.Gerçektendeçoğunluğakarşıdirenecekölçüdegüçlüinancıolankişikuraldeğil,istisnadır;çağdaşlarınınalayaaldığı,amayıllarsonrahayranolunacakbiristisna.

Büyük Engizitörler ve diktatörler kendi düzenlerini oluştururken insanlarınkuzu olduğu fikrine dayanmışlardır. Dahası, insanların “kuzu” ya da “koyun”olduğu, bu nedenle kendileri adına karar verecek önderlere gereksinmeduydukları inancı yüzünden önderler de şuna içten inanmışlardır: Kendileri,insanlara istediklerini verdiklerinde —acı olsa da— ahlaksal bir görevi yerinegetirmekte, insanların omuzlarından sorumluluk ve özgürlük yükünüalmaktadırlar.

İnsanlarınçoğukoyunsa,nasıloluyordabirkoyununyaşamındanfarklıoluyoryaşamları?İnsanlıktarihikanlayazılmıştır;insanınistencinikırmakiçinşiddetinşaşmaz bir biçimde uygulandığı bir tarihtir bu.Hitlermilyonlarca Yahudi’yi tekbaşınamıyoketti?Stalinsiyasaldüşmanlarınıkendibaşınamıortadankaldırdı?Bukişiler yalnız değildiler; kendileri için yalnız isteyerekdeğil, koşa koşa adamöldüren, işkence yapan binlerce yardımcıları vardı, insanın insana karşıacımasızlığına her yerde —acımasız savaşlarda, cinayet ve ırza geçmelerde,güçlününgüçsüzüsömürmesinde,işkencegören,acıçekencanlılarıninlemelerinekimsenin kulak vermemesinde, bunlara herkesin yüreğini kapamasında— tanıkolmuyor muyuz? Bütün bunlar Hobbes gibi düşünenleri homo homini lupus(insan insanın kurdudur) inancına götürdü. Bu gerçekler bugün de çoğumuza,insanın doğuştan kötü ve yıkıcı olduğunu, en çok sevdiği eğlenceden, daha azılıkatillerdenkorktuğuiçinvazgeçenbirkatilolduğunudüşündürüyor.

Oysaherikisavdabizişaşkınlığadüşürüyor.Geçmişteaçıkyadagizlibirçokkatili ya da sadisti kişisel olarak tanımış olabiliriz; ama bunlar kural değil,istisnadır.Sizin,benimyadabirçoknormalinsanınkuzupostunasarınmışkurtlar

Page 9: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

olduğumuza,“gerçekkişiliğimizin”şimdiyedekbizihayvanlargibidavranmaktanalıkoyan yasaklardan kurtulduğumuz zaman ortaya çıkacağına mı inanmalıyız?Doğru olmadığını kanıtlamak kolay olmasa da bu görüş bütünüyle inandırıcıdeğildir.Günlükyaşamda insanlarınmisillemekorkusuduymadangirişebileceğisayısız zulüm ve sadizm olanakları vardır, ama çoğu insan bu olanaklarıkullanmaz.Aslındainsanlarınçoğuzulümvesadizmlekarşılaştıklarındabellibirhoşnutsuzluklatepkigösterirler.

Öyleyse burada ele aldığımız şaşırtıcı çelişkiden başka ve ondandaha iyi biraçıklamabulunabilirmi?Bu sorununenyalınyanıtı olarak, az sayıdakurtlabirsürükoyununbiraradayaşadığınımıkabuledelim?Kurtlaröldürmek,koyunlarbirisinin peşinden gitmek istiyorlar. Bu yüzden kurtlar koyunlara adamöldürtüyor,cinayetişletiyor,insanboğazlatıyorlar;koyunlardahoşlandıklarındandeğil, yalnızca birisinin peşinden gitmek istedikleri için boyun eğiyorlar buna.Gene de katiller, yaptıklarının soylu bir şey olduğunu kanıtlamak içinmasallaruydurmakzorundakalıyorlar.Koyunlarınçoğununkendilerigibidavranmalarınısağlamak için kurtlar, özgürlüklerinin tehdit edildiğini, süngülenen çocukların,ırzlarına geçilen kadınların, çiğnenen onurların öcünü aldıklarını söylüyorlar.Yanıtaklauygungörünüyor,genedebazıkuşkularvar.Buyanıtla ikiayrı insanırkının—kurtların ve koyunların— bulunduğumu söylenmek isteniyor?Dahası,yaradılıştanöyleolmadıklarınagöre,nasıloluyordakoyunlar,şiddetkendilerinekutsal bir görev olarak da sunulsa, kurtlar gibi davranmaya razı edilebiliyorlar?Kurtlar ve koyunlarla ilgili varsayımımız akla yatkın değildir, bu durumdakurtların,insanyaradılışınıntemelniteliğinigösterdiği,çoğunluğagöredahaaçıkbirbiçimdegösterdiğidoğruolmasınsakın?Bütünbunlardansonra,buikiyanlıolasılığın bütünüyle yanlış olduğunu da düşünebiliriz. Belki insan hem kurtturhemdekoyun—yadanekurtturnedekoyun.

Ulusların düşmanlarını yok etmek için en yıkıcı güçleri kullanmayıtasarladıkları, kendilerinin de bu yıkımda yok olacaklarını bilmelerine karşınamaçlarındanvazgeçmediklerigünümüzde,busorularınyanıtlarıbüyükbirönemtaşıyor. İnsanın doğuştan yok etme eğilimi taşıdığına şiddet ve güç kullanmagereksinmesinininsanıniçindendoğduğunainanırsakgittikçeartanvahşetekarşıdirencimiz zayıflayacaktır. Bazılarımız daha ileri ölçüde olmak üzere, hepimizkurtsak,kurtlarakarşınedendirenelimozaman?

İnsanın kurt mu, kuzu mu olduğu sorusu, daha geniş ve daha genel biranlamda, Batıdaki tanrı bilimsel ve düşünsel görüşün en temel sorunlarındanbirinin başka biçimde dile getirilişidir: insan aslında kötü ve çürümüş müdür,yoksa iyi ve kusursuz kılınabilecek bir yaratık mıdır? Tevrat’ta insan temeldeçürük olarak kabul edilmez. Âdem’le Havva’nın Tanrı‘nın buyruğunudinlememeleri günah olarak adlandırılmaz; kitabın hiçbir yerinde bubaşkaldırmanın insanı kötüleştirdiğini gösteren bir şey yoktur. Tam tersine bu

Page 10: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

başkaldırmainsanınkendisininfarkındaolmasını,seçmeyetisinikullanabilmesinisağlar. Böylece son çözümlemede bu ilk başkaldırma eylemi, insanın özgürlüğedoğru attığı ilk adımdır. Öyle anlaşılıyor ki, Âdem’le Havva’nın başkaldırmasıTanrı‘nınplanladığıbirşeydir;çünküpeygamberleringetirdiğigörüşegöreinsan,Cennet’ten kovulmasaydı, kendi tarihini yaratamayacak, insanca güçlerinigeliştiremeyecek,henüzbireyolmadığıeskiuyumunyerinetamgelişmişbirbireyolarakdoğaylayenibiruyumkuramayacaktı.AyrıcapeygamberlerinKurtarıcı‘nıngeleceğini söyleyen görüşlerinde de insanın kesinlikle temelde kötü olmadığı veTanrı‘nın özel bir lütfu olmaksızın kurtarılabileceği sezilir. Ancak bu görüşlerdeinsanın iyilik yetisinin her zaman ağır basacağı gibi bir anlam yoktur. İnsankötülük yaparsa daha kötü olur. Bu yüzden kötülüğünü sürdürdüğü içinFiravun’unyüreği“katılaşır”;öylesinekatılaşırkiartıkdeğişmeyadatövbeetmeolanağıkalmaz.Tevrat’taiyiedimlerölçüsündekötüedimleredeörneklerverilir;KralDavudgibiyücekişilerbilekötülükyapanlarındışındabırakılmaz.Tevrat’takigörüş,insandaikiyetinin—iyilikvekötülükyapmayetisinin—bulunduğu,insanıniyiyle kötü, kutsamayla lanet, yaşamla ölüm arasında seçme yapabileceğiyolundadır. Tanrı bile insanın bu seçmesine karışmaz; iyiliği gerçekleştirecekölçütleri öğretmek, kötülüğü tanıtmak, insanları uyarmak ve direnmelerinisağlamakamacıylahabercilerini,peygamberlerinigöndererekyardımederonlara.Bunlar yerine getirildikten sonra insan “iki yönlü çabası“yla (iyiliğe ve kötülüğeyönelikçabasıyla)başbaşabırakılırvekararyalnızcaonunolur.

Bunun Hristiyanlıktaki gelişimi değişik olmuştur. Hıristiyan Kilisesi’ningelişmesi sırasındaÂdem’inbaşkaldırmasıgünahsayıldı.Bu,öylesinebüyükbirgünahtı ki yalnız Âdem’in kişiliğini bozmakla kalmadı onun tüm çocuklarını dalekeledi; öyle ki, insan artık kendi çabasıyla bile bu kötülükten kurtulamıyordu.AncakTanrı‘nınlütfu,insanlariçinölenİsa’nınortayaçıkışı,insanınkötülüğünesonverebilir,İsa’yıbenimseyenlerekurtuluşyolunuaçabilirdi.

Ne var ki bu ilk günah dogmasına Kilise’de hiç karşı çıkılmamış değildi.Pelagiusbunakarşıçıktıysadabaşarılıolamadı.Kilise içindeki“YenidenDoğuş”inananları doğrudan doğruya karşı çıkıp yadsıyamadıysalar da bu görüşüçürütmeyeçalıştılar;oysabuaradakiliseiçindebazıkimselerbunadahaaşırıbirbiçimdekarşıydılar.Luther’egelinceo,insanındoğuştankötüolduğukonusundadaha köklü bir inanca sahipti; oysa Yeniden Doğuş ve Aydınlanma Dönemininaydınları buna ters bir yönde büyük bir adım attılar. Bu düşünürler, insandakötülüğünbütünüylekoşullarınsonucundadoğduğunu,buyüzdeninsanınseçmedurumunda olmadığını savunuyorlardı. Kötülüğü yaratan koşulları değiştirin,insanın doğuştan gelen iyiliği hemen ortaya çıkacaktır, diyorlardı. Bu görüşMarx’la onun izleyicilerinin de düşüncelerini etkilemiştir. İnsanın iyiliğine olaninanç Yeniden Doğuş‘la başlayan büyük ekonomik ve siyasal gelişmelerin birsonucuolarakinsanınkendinegüvenmesindendoğuyordu.BununtersineBirinci

Page 11: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

DünyaSavaşı‘ylabaşlayıpHitler’leStalin’denöteyeevrenselyoketmeeylemiiçinyapılan bugünkü hazırlıklara dek uzanan Batı‘daki ahlaksal çöküş, insanınkötülüğüneolangelenekselinancıaynıyoğunluklagerigetirdi.Gelenekselinancınbu yoğunlukla geri gelmesi, insanın doğuştan getirdiği kötülük yetisininküçümsenmesinekarşı şifalıbirmerhemdiaslında—amabu tutum, insanaolaninancını yitirmeyen kimselerin, bazen yanlış anlaşılarak, bazen da görüşleriçarpıtılarakalayaalınmalarınayolaçtı—.

İnsanın kötülük yetisini küçümsemekle suçlanan, görüşleri yanlışdeğerlendirilen birisi olarak ben, düşüncelerimde bu türden duygusal biriyimserlik bulunmadığını belirtmek isterim. Uzun klinik deneylerden geçen birruh çözümleyici olarak benim insanın içindeki yıkıcı güçleri küçümsememgerçekten zor olurdu. Bir ruh çözümleyici ağır hastalarda bu yıkıcı güçlerinetkisinigörür,bugüçleridurdurmanınyadaenerjiyiyapıcıbiryöneçevirmeninne denli güç olduğunu deneyleriyle saptar. Birinci Dünya Savaşı‘nınbaşlangıcındanbuyanakötülüğünfışkırırcasınadışadökülmesineveyıkımatanıkolmuş birisi için insan yıkıcılığının şiddetini ve yoğunluğunu görmemek deolanaksızdır. Bununla birlikte günümüzde insanları —aydınları olduğu gibisıradan insanları da— gittikçe artan bir hızla saran çaresizlik duygusu onlarıyeniden çürüme ve ilk günah görüşünü benimsemeye sürükleyebilir. Bu görüş,insanın doğuştan getirdiği yıkıcılığın bir sonucu olduğundan savaşındurdurulamayacağını savunan yenilgici tutumun akla uydurulmuş biçimindenbaşkabirşeydeğildir.Kusursuzgerçekçiliğinedayanarakkendikendiniyüceltenbu görüş iki açıdan gerçekçi değildir. İlk olarak, yıkıcılık girişimlerinin yoğunolması hiç de bunların yenilemeyecek ya da ağır basacak girişimler olduğunugöstermez.Bugörüştekiikinciyanlış,savaşlarınherşeydençokruhsalgüçlerdendoğduğunu savunmaktır. Toplumsal ve siyasal olguların ışığında bu “ruhsallık”yanlışı üzerinde uzun uzun durmak gereksizdir. Savaşlar siyaset, askerlik ve işalanındaki önderlerin toprak kazanmak, doğal kaynakları ele geçirmek, ticariçıkarlar sağlamak amacıyla aldıkları kararların sonucunda çıkar. Savaşlar başkabir gücün insanın kendi ülkesine yönelttiği gerçek ya da varsayılan tehditlerinekarşısavunmaamacıylayadaönderlerinkişiselşanveünleriniartırmakamacıylayapılır.Buönderlersıradanbirinsandanpekfarklıolmayan,başkalarıiçinkendiçıkarlarından vazgeçemeyecek bencil kişilerdir; ama zalim ve kötü kişiler dedeğillerdir. Bu tür —sıradan bir yaşam içinde zarardan çok iyilik yapacak—insanlar milyonları yönetecek, en yıkıcı silâhları denetleyecek durumageldiklerinde, sonsuz zararlara yol açabilirler. Sivil yaşamda bunlar, olsa olsakendi rakiplerini yok edebilirler; oysa güçlü ve egemen devletlerden oluşandünyamızda(“egemen”sözcüğüburada,egemendevletineylemlerinisınırlayanherhangibirahlaksalyasayabağlıolmayandemektir)tüminsanırkınıortadankaldırabilirler, insanlık için gerçek tehlike olağanüstü güçlerin, —şeytan ya da

Page 12: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

sadistbirinindeğil—sıradanbirinsanınelinegeçmesidir.Savaşaçmakiçinnasılsilâhlar gerekliyse, milyonlarca insanı yaşamlarını tehlikeye atmaya ve katilolmaya sürükleyebilmek için de nefret, öfke, yıkıcılık ve korku gibi tutkulargereklidir.Bututkularsavaşıbaşlatmakiçingereklikoşullardır;savaşınnedenlerideğildir; tıpkı, silahların ve bombaların kendi başlarına bir savaş nedeniolmamaları gibi. Birçok gözlemci nükleer savaşın bu bakımdan gelenekselsavaşlardan ayrıldığını belirtmiştir. Her biri yüzbinlerce insanı öldürebilecekgüçte nükleer başlıklı füzeleri bir düğmeye basarak gönderen adam bir askerinsüngüyadamakinalıtüfekleinsanöldürmesigibibirdeneydengeçmeyecektir.Nevar ki nükleer füzeleri fırlatma işlemi bilinç üstünde bir buyruğu yerinegetirmektenbaşkabirşeydeğilsede,böylebirşeyiyapabilmekiçinkişiliğindahaderin katmanlarında yıkıcı itkiler değilse bile, yaşama karşı derin birumursamazlıkduygusununbulunupbulunmadığıdüşünülmelidir.

Buna göre insan eğilimlerinin en kötü ve en tehlikeli temelini oluşturan üçolguyu belirteceğim; bunlar, ölüm sevgisi, hastalıklı narsisizm ve birlikteyaşayan insanlar arasındaki kandaşla cinsel ilişki saplantısıdır. Bu üç eğilimbirleşerek insanı yıkmak için yıkmaya, nefret etmek için nefret etmeye götüren“çürüme belirtisi”ni oluşturur. “Çürüme belirtileri”nin karşısına “gelişmebelirtileri” dediğim şeyi koyacağım; bu belirtiler ölüm sevgisine karşı yaşamsevgisini,narsisizmekarşıinsansevgisini,kandaşlacinselilişkisaplantısınakarşıbağımsızlığıkapsıyor.Buikiyöneliştenbiripekazkişidesonunadekgelişmiştir.Ama her insanın kendi seçtiği yolda, yaşam ya da ölüm, iyilik ya da kötülükyolundailerlediğiyadsınamaz.

Page 13: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

2

DEĞİŞİKŞİDDETBİÇİMLERİ

Bukitabınanabölümündeyıkıcılığınhastalıklıbiçimlerielealınacaktır.Amabenbubölümdeşiddetinbaşkadeğişiktürleriüzerindedurmakistiyorum;bunlarıayrıntılı bir biçimde ele almayı düşündüğümden değil, şiddetin tehlikesizbelirtilerinin hastalıklı ve tehlikeli yıkıcılık biçimlerini anlamakta yardımcıolacağına inandığımdan. Şiddetin çeşitli türleri arasındaki ayırım, değişik,bilinçsiz dürtüler arasındaki ayırımdan doğar; çünkü bir davranışın kendisini,kökenini, izleyeceği yolu ve yüklendiği enerjiyi ancak o davranışın bilinçaltıdinamikleriniaçıklayarakanlayabiliriz.[2]

Şiddetinennormalvehastalıksızbiçimioyundaortayaçıkanşiddettir.Butürşiddet yıkıcılık ya da nefretten doğmayan, yıkım amacı gütmeyen hünergösterilerindeortayaçıkar.BuoyunluşiddetinçeşitlitürleriilkelkabilelerinsavaşoyunlarındanZenBudistleri’ninkılıçoyunlarınadekpekçokörnektegörülebilir.Bu oyunların hiçbirinde amaç öldürmek değildir; oyun ölümle sonuçlanırsa bu,rakibin“yanlışyerdedurmuşolmasından”doğar.Elbetteşiddetoyunlarındayoketme isteğinin bulunmadığını söylemek ancak bu oyunların ideal biçimleri içingeçerlidir. Aslında insan, oyunda yürütülen bu açıkmantığın ardında gizlenmişbilinçsiz saldırganlığı ve yıkıcılığı görebilir.Durumböyleolsadabu tür şiddetteasılamaç,yoketmekdeğil,becerigöstermektir.

Uygulamada oyunlu şiddetten daha önemli olan şiddet türü “tepkiselşiddet”tir. Tepkisel şiddetten —bir insanın kendisinin ya da başkasının—yaşamını, özgürlüğünü, onurunu ve malını korumak için kullandığı şiddetianlıyoruz.Buşiddetkorkudandoğar;buyüzdendebelkiençokrastlananşiddetbiçimidir. Bu, gerçeklikten ya da evhamdan doğan bir korku, bilinçli ya dabilinçsiz bir korku olabilir. Bu tür şiddet ölümün değil yaşamın hizmetindedir;amacı da yıkım değil korumadır. Bu tür şiddet bütünüyle akıldışı tutkulardandeğil, bir ölçüde akla uygun hesaplardan doğar; bundan dolayı amaçla araçarasındabellibirdengeyigösterir.Dahayüksekbirruhsaldüzeydeöldürmenin—savunmaamacıylabileolsa—ahlaksalaçıdanhiçbirbiçimdedoğruolmadığıönesürülmüştür.Amabuinancıpaylaşanlarınçoğuyaşamısavunmakiçinkullanılanşiddetin, salt yıkmayı amaçlayan şiddetten ayrı nitelikte olduğunu da kabulederler.

Tehdit edilme duygusu ve bunun yol açtığı tepkisel şiddet çoğu zamangerçeklikten değil insan zihninin bulandırılmasından doğar; siyasal ve dinselönderler düşman tarafından tehdit edildiklerine inandırarak yandaşlarındatepkisel düşmanlıktan doğan öznel bir karşı koyma duygusu yaratırlar. Bundan

Page 14: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

dolayı Roma Katolik Kilisesi gibi kapitalist ve komünist hükümetlerce dedesteklenenhaklıvehaksızsavaşlarayırımıçokkuşkulubirayırımdır;çünküherikitarafdakendinibirsaldırıyakarşısavunmayapıyormuşgibigöstermekteçoğuzaman başarılı olmuştur.[3] Saldırgan savaşların savunma kılıfına bürünmediğihemen hiç görülmemiştir.Haklı olarak hangi tarafın savunma nedeniyle savaşagirdiğisorusunaçoğuzamansavaşıkazananlar,bazendeçokuzunbirsüresonranesnel tarihçiler karar verir. Herhangi bir savaşın savunma amacıyla yapıldığıizlenimini vermeye çalışmak iki şeyi ortaya çıkarır. Bunların birincisi, en uygarülkelerdebileinsanlarınçoğunluğununyaşamlarını,özgürlüklerinikorumaamacıdışındaölmeyeveöldürmeye zorlanamadıklarıdır, ikincisidemilyonlarca insanısaldırı tehlikesiyle karşı karşıya bulunduklarına, bu yüzden de kendilerinisavunmaları gerektiğine inandırmanın zor olmadığıdır. Bu tür kandırılmainsanların kendi başlarına, bağımsız olarak düşünüpduyamamalarından, halkınçoğunluğunun duygusal bakımdan siyasal önderlerine bağımlı olmalarındandoğar. Bu tür bir bağımlılık olduğu sürece güç kullanarak ve kandırma yoluylasunulan her şey gerçek olarak kabul edilecektir. Varsayılan bir tehdideinanmaktan doğan ruhsal sonuçlarla gerçek bir tehdidin yarattığı ruhsal etkilerelbetteaynıdır,insanlarkendilerinitehditaltındaduyarlar;kendilerinisavunmakiçin de öldürmeye, yok etmeye hazırdırlar. Paranoya kuruntularından doğanöldürülmekorkusundadaaynımekanizmaişler;amaburadasözkonusuolanbirinsan topluluğudeğil tekbirbireydir.Her ikidurumdada insanlaröznelolarakkendilerinitehlikeiçindeduyar,bunakarşısaldırganlıklatepkidebulunurlar.

Tepkisel şiddetin bir başka biçimi de engellemelerden doğan gerginlik‘teortayaçıkanşiddettir.[4]Herhangibiristekleriyadagereksinmeleriengellendiğizaman hayvanlarda, çocuklarda ve erginlerde saldırgan davranışlar görürüz. Butürdensaldırgandavranışlarengellenenamacaşiddetkullanarakulaşmayolundaçoğuzamanboşaçıkangirişimlerdir.Bununyoketmekamacıyladeğil, yaşamakamacıyla girişilen bir saldırganlık olduğu açıktır. Gereksinmelerin, isteklerinengellenmesi birçok toplumda bugüne dek süregeldiğine göre şiddetin vesaldırganlığınsürekliyaratılmasında,sergilenmesindeşaşılacakbirşeyyoktur.

Engellemeden doğan saldırganlığa bağlı olan başka bir tür de gıpta vekıskançlık’tandoğandüşmanlıktır.Hemgıptahemdekıskançlıköçtürügerginlikyaratır. BununnedeniA’nın istediği bir nesneyeB’nin sahip olması ya daA’nınsevgisini özlediği bir kişinin B’yi sevmesidir. Kendisinin istediği ama sahipolamadığışeyleresahipolanB’yekarşıA’danefretvedüşmanlıkdoğar.Gıptavekıskançlık yalnızca A’nın istediklerine sahip olmamasından değil, aynı zamandabaşka birinin o şeylere sahip olmasından doğan gerginliklerdir. Hiçbir suçuolmamasınakarşınsevilmeyenKabil’inkayırılanözkardeşiniöldürmesi,Yusuf’lakardeşlerinin öyküleri kıskançlık ve gıptaya klâsik örneklerdir. Ruhçözümlemesiyle ilgili yazı ve belgeler bu olgular üzerinde çok zengin klinik

Page 15: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

bilgilerledoludur.

Tepkisel şiddete benzer ama hastalığa ondan bir adım daha yakın başka birşiddettürüde“öçalıcışiddet”tir.Tepkiselşiddettetemelamaç,tehdidingetirdiğizararı başka bir yöne çevirmektir; bu nedenle bu tür şiddet, yaşamı sürdürmekgibi, biyolojik bir işleve hizmet eder. Oysa öç alıcı şiddette zarar zaten verilmişolduğundan şiddetin savunma işlevi ortada yoktur artık.Gerçekten yapılmış birşeyibüyülübirbiçimdebozmakgibiakıldışıbirişlevivardır.Öçalıcışiddetiilkelve uygar topluluklarda olduğu gibi bireylerde de görebiliriz. Bu tür şiddetinakıldışıolmaözelliğiniçözümlerkenbirazdaha ilerigidebiliriz.Öçalmadürtüsübir topluluğun ya da bireyin güçlülüğü ve yaratıcılığıyla ters orantılıdır.Güçsüzlerin, sakatların, zarar görerek yıkılmışlarsa, kendilerine saygılarınıonarmak içinbaşvurabilecekleri bir tek yol vardır:Lex talionis‘e, “göze göz dişediş”kuralınagöreöçalmak.Öteyandanyaratıcıbiçimdeyaşayanbirinsanhiçdeböyle bir gereksinme duymaz. Aşağılanmış, incinmiş olsa bile üretici yaşamasüreci ona geçmişte gördüğü zararları unutturur. Üretme yeteneği, öç almaisteğine ağır basar. Bu çözümlemenin doğruluğu birey ve toplum çapındakideneysel verilerle kolayca kanıtlanabilir. Ruh çözümleme belgeleri öç almaduygusunakarşıolgunveüreticibirinsanınbağımsızvedoluyaşayamayan,tümvarlığını öç alma isteğine bağlayan nevrozlu kişiden daha az eğilimi olduğunugösterir.Ağır ruhhastalıklarındaöç almaduygusuyaşamınen yüce amacı olur;çünküöçalmaduygusuolmayıncayalnızcainsanınkendinesaygısıdeğil,benlikveözdeşlikduygusudayıkılmayayüz tutar.Benzerbiçimde(ekonomik,kültürelyada duygusal açıdan) en geri topluluklarda öç alma duygusunun (örneğingeçmişteki ulusal bir yenilginin öcünü alma isteğinin) çok güçlü olduğunugörebiliriz.Buyüzdensanayileşmişuluslarınençokezilenalt-ortasınıfları,ırksalveulusalduygularınodaklandığı,sınıflarolduklarıgibi,öçalmaduygularınındatoplandığı sınıflardır. Öç alma duygularının yoğunluğuyla ekonomik ve kültürelyoksunluk arasındaki ilişki “yansıtıcı bir anket”[5] aracılığıyla kolaylıklasaptanabilir.İlkeltoplumlardakiöçalmaduygularıbelkidahadakarmaşıktır,ilkeltoplumlardayoğun,giderekkurumlaşmışöçalmaduygularıvedavranışbiçimlerivardır: Bütün topluluk, üyelerinden birinin gördüğü zararın öcünü almazorunluluğunu duyar. Burada iki etkenin belirleyici rol oynadığı düşünülebilir.Bunlardanbirincisiyukarıdasözüedilenşuetkenleazçokaynıdır:ilkeltopluluğusaran ve zararın onarılması için öç almayı zorunlu bir araç durumuna sokanruhsal yoksunluk havası, ikinci etken olan narsisizm olgusu 4. Bölüm’de enineboyunatartışılmıştır.Buradaşunubelirtmekleyetinelim:İçindebulunduğuyoğunnarsisizm yüzünden ilkel topluluğun kendi imgesine yapılan hakaret öylesineyıkıcıdırkibu,doğalolarakçokbüyükbirdüşmanlıkduygusuyaratır.

Öç alıcı şiddete yakından bağlı olan başka bir tür de çoğu zaman çocuğunyaşamındagörülenve“inancınyıkılması“ndandoğanyıkıcılıktır.Burada“inancın

Page 16: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

yıkılmasıyla”anlatılmakistenennedir?

Çocuk yaşamına iyilik, sevgi ve adalete inanarak başlar. Bebek, annesininmemelerinde güven bulur; onun üşüdüğü zaman üstünü örteceğine,hastalandığındakendisini rahatlatmayahazırolacağına inanır.Bu inançbabaya,anneye, büyükanneye ya da büyükbabaya, başka bir yakına karşı duyulan inançolabilir;Tanrı‘yainanmabiçimindedekendinigösterebilir.İnsanlarınçoğundabuinanç küçük yaşta yıkılır. Çocuk babasının önemli bir konuda yalan söylediğiniduyar; babasının annesinden korktuğunu, onu memnun etmek için kendisine(çocuğa) yüz çevirmeye hazır olduğunu görür. Annesiyle babasının cinselilişkilerinetanıkolur;babasınıvahşibirhayvangibialgılar;mutsuzolduğuyadakorktuğu zamanlarda kendisiyle sözde bu denli ilgili olan anne-babasının,durumununfarkındabileolmadıklarını,bunusöylesebilealdırmadıklarınıgörür.Çocuğun anne-babasının sevgisine, doğru sözlülüğüne ve adaletine duyduğu ilk,özgün inançpek çokkez yıkılır.Bazendinsel eğitimle yetiştirilen çocuklardabuinancın yitirilmesi doğrudan doğruya Tanrı‘ya olan inancın yitirilmesinedönüşebilir. Çocuk sevdiği küçük bir kuşun, bir arkadaşının, kardeşinin ölümükarşısında iyiliğine ve adaletine güvendiği Tanrı‘ya inancını yitirir. Ama buradayıkılan inancın, insanayadaTanrı‘yaduyulan inançolmasıpekönemlideğildir.Yıkılanher zamanyaşama, yaşamıngüvenilir olmasına, onunverdiği güvenceyeduyulan inançtır.Herçocuğunbirdizidüşkırıklığınauğradığıelbettedoğrudur;amaönemliolanbudüşkırıklığınınkesinliğiveyoğunluğudur.Bu ilkveönemliinanç yıkılması deneyi çoğu zaman çok küçük yaşlarda geçirilir: Dört, beş, altıyaşlarında ya da yaşamın hemen hemen anımsanamayacak çok daha önceki birevresinde.Soninançyıkılmasıdabazendahaileriyaşlardagörülür.Güvenilenbirdost, bir sevgili, bir öğretmen, dinsel ya da siyasal bir önder insana yüz çevirir.Kişinininancınınyıkılmasınatekbirolaydançok,küçükküçükbirçokdeneyiminbirikmesiyolaçar.Butürdeneyimleregösterilentepkilerdeğişiktir.Bazıkimselerbu duruma kendilerini düş kırıklığına uğratan kişiye karşı bağımlılıklarındankurtulup kendilerini daha bağımsız kılarak, inandıkları ve güvendikleri yenidostlar, öğretmenler ya da sevgililer bularak tepkide bulunabilirler, ilkdönemlerdekidüşkırıklıklarındagösterilmesigerekentepkibudur.Başkapekçokinsandasonuç,kişininkuşkulariçindekalması,inancınıgerigetirecekbirmucizebeklemesi, insanları deneyip durması, denedikleri kendisini düş kırıklığınauğrattığında başkalarını denemesi ya da kendisini daha güçlü bir yetkenin(Kilise’nin, siyasal bir partinin, bir önderin) kollarına atarak inancını yenidenkazanmaya çalışmasıdır. Böyle bir insan yaşama olan inancın yitirilmesindendoğanumutsuzluğunudünyasal amaçlar—para, güçlülük, ün—peşinde koşarakyenmeyeçalışır.

Şiddetaçısındanönemliolantepkiaslındaçokdahabaşkabirtepkidir.Büyükölçüdealdatılmışvedüşkırıklığınauğramışbirkişiyaşamdannefretdeedebilir,

Page 17: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

inanacakhiçkimse,hiçbirşeyyoksakişininiyiliğeveadaleteolaninancıaptalcabiryanılsamadanbaşkabirşeydeğilse,yaşamıTanrıdeğildeŞeytanyönetiyorsaozaman yaşam gerçekten nefret edilecek bir şeydir; insan artık düş kırıklığınıngetirdiğiacıyakatlanamaz.Yaşamınkötülükdolu, insanlarınkötü,kendisinindekötüolduğunukanıtlamakister.Yaşamainanan,yaşamısevenamadüşkırıklığınauğramış olan kişi böylece sinik, yıkıcı birisi olup çıkar. Yıkıcılık umutsuzluktandoğmuştur;yaşamdakarşılaşılanumutkırıklığıyaşamdannefreteyolaçmıştır.

Klinik deneylerimde derinlere işlemiş bu inanç yitirilmesine çok sıkrastlamışımdır; bunlar çoğu zaman bir insanın yaşamında en önemli lokomotifioluştururlar.Aynı durum toplumsal yaşamda, kişinin güvendiği önderlerin kötüolduğu ya da yetersiz kaldığı zamanlarda da geçerlidir. Kişi kendisini dahabağımsız kılacakbir tepki gösteremiyorsa, çoğu zaman sinikliğe, ya da yıkıcılığasürüklenmektenkurtulamaz.

Bütün bu şiddet biçimleri gerçekçi, büyülü bir biçimde, hiç değilse umutkırıklığınıngetirdiğiyıkımınbirsonucuolarakyaşamahizmetederler;oysaşimditartışacağımız şiddet biçimi, “ödünleyici şiddet”, 3. Bölüm’de ele alınan ölümsevgisindendahahafifolsadaondandahahastalıklıbirşiddettürüdür.

Ödünleyicişiddettenbengüçsüzbirkişideüreticietkinliğinyerinegeçenşiddettürünüanlıyorum.Buradaki“güçsüz”teriminiaçıklayabilmekiçindahaöncesözettiğimiz bazı düşünceleri yeniden gözden geçirmek gerekir, insan kendiniyöneten doğal ve toplumsal güçlerin nesnesi olsa da yalnızca bu koşullarınetkisinde değildir. Elinde —belli sınırlar içinde— dünyayı dönüştürebilecek,değiştirebilecek istenç, yeti ve özgürlük vardır. Burada önemli olan istencin veözgürlüğün[6] çapı değildir; insanın mutlak bir edilgenliğe katlanamamasıdır.İnsan, yalnızca kendisi dönüştürülmek ve değiştirilmekle yetinmez: dünyayadamgasını vurmak, onu dönüştürmek ve değiştirmek de ister. Bu insangereksinmesiilkmağararesimlerinde,hertürlüsanatta,iş‘tevecinsellikteortayaçıkar.Bütünbuetkinliklerinsanınistencinibellibirereğeyöneltmesinin,buereğeulaşıncayadekçabasınısürdürmeyetisininsonucundadoğmuştur.İnsanınkendigüçlerini bu yolda kullanabilme yetisi, “güçlülük”tür. (Cinsel bakımdan güçlüolma, güçlülük durumlarının yalnızca bir türüdür.) İnsan zayıflık, kaygı,yetersizlik vb. gibi nedenlerle eyleme geçemiyorsa güçsüzdür, acı çeker;güçsüzlüğün yarattığı bu acı insanca dengenin bozulmasından, insanın eylemegeçme yetisini onarmaya çalışmasından, bütünüyle güçsüz olmayı kabuledememesinden doğar. Ama insan bunu yapabilir mi; yaparsa nasıl yapar?Tutulacak yollardan biri güçlü bir kişiye ya da topluluğa boyun eğmek ya daonunla özdeşleşmektir. Başka birisinin yaşamına simgesel bir biçimde katılarakkişi kendisinin etkin olduğu yanılsamasına kapılır; oysa gerçekte yalnızca etkinolanlara boyun eğmekte, onların bir parçası olarak davranmakta, onlarınsözlerinden dışarı çıkamamaktadır. Bu bağlamda bizi en çok ilgilendiren ikinci

Page 18: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

yol,başkadeyişleinsanınyoketmegücüdür.

Yaşamyaratmak,yaşamıniçinezargibirastgelefırlatılıpatılaninsanınsaltbiryaratıkolmadurumunuaşmasıdemektir.Oysayaşamıyoketmekyaşamıaşmak,edilgenliğin dayanılmaz acısından kurtulmak demektir. Yaşam yaratabilmekgüçsüz insanda bulunmayan birtakım nitelikler gerektirir. Yaşamı yok etmekiçinseyalnızcabirteknitelik—şiddetebaşvurmak—yeter.Güçsüzinsantabancası,bıçağı ya da kuvvetli bir bileği olduğu sürece başkalarının ya da kendisininiçindekiyaşamıyokederekaşabilironu.Böylecekendisiniyadsıyanyaşamdanöçalmış olur. Ödünleyici şiddet güçsüzlükten doğan, güçsüzlüğü ödünleyen birşiddet türüdür.Yaratamayan insanyoketmek ister;yaratırken,yokederkensaltbir yaratık olma rolünün ötesine geçer. CamusCaligula’ya şunları söyleterek bufikri özlü olarak dile getirmiştir: “Yaşıyorum, öldürüyorum, yok etmenin insanıkendinden geçiren gücünü yaşıyorum; bununla karşılaştırıldığında yaratmanıngücü çocuk oyuncağından başka bir şey değil” Bu, sakatların, yaşamınkendilerinden insanca güçlerini olumlu bir biçimde ortaya dökme yetisiniesirgediği kişilerin kullandığı şiddettir. Böyle insanların yok etme gereksinmesiduymalarısaltinsanolmalarındandır;çünküinsanolmak,nesneolmadurumunuaşmakdemektir.

Ödünleyici şiddete çok yakın olan başka bir tür de ister hayvan ister insanolsun, bir canlı üzerinde tam ve kesin denetim sağlama dürtüsüdür. Bu dürtüsadizminözünüoluşturur.ÖzgürlüktenKaçış‘ta[7]belirttiğimgibi sadizminözübaşkalarınaacıvermekdeğildir.Sadizmingözlenebilentümdeğişiktürleritekbirtemeldürtüyedayanır:Başkabirisininüzerinde tambiregemenlikkurmak,onuisteklerimizin çaresiz nesnesi durumuna sokmak, onun tanrısı olmak, onunlaistediğimizgibioynayabilmek.Oinsanıaşağılamak,tutsaketmekasılamacagidenyollardır;asıl amaçsao insanaacı çektirmektir; çünkükendini savunmagücünüyitirmişbir insanüzerindeonazorlaacıçektirmektendahabüyükbiregemenlikkurma yolu yoktur. Sadist dürtünün özünde, başka bir kişi (ya da öteki canlıvarlıklar)üzerindekesinegemenlikkurmanıngetirdiğizevkyatar.Aynıdüşünceyi,sadizminamacı insanıbirnesneye,canlıbirşeyicansızbirşeyedönüştürmektir,diyerekdedilegetirebiliriz;çünkütamvekesindenetimaltındacanlılaryaşamıntektemelniteliğini—özgürlüğüyitirirler.

Ödünleyici şiddetin yüzeysel bir şey olmadığını, kötü etkilerin, kötüalışkanlıkların vb. nin sonunda doğmadığını bireylerde olsun, kitlelerde olsunyıkıcı, sadistşiddetinyoğunluğunavesıklığına iyice tanıkolmuşsakanlayabilirizancak. İnsanın içinde bu şiddet, yaşama isteği ölçüsünde yoğun ve güçlüdür.Şiddetin bu denli güçlü olması, yaşamın kendi sakatlığına dayanamayıpbaşkaldırmasındandır;insanınyıkıcıvesadistbiryetigeliştirmesininnedeniinsanolması, bir nesneye dönüşmüş olması, yaşamı yaratamadığı için yok etmeyekalkışmasıdır. Binlerce güçsüz insanın gladyatörlerin hayvanlar tarafından

Page 19: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

yutuluşunu, birbirlerini öldürüşünü büyük bir zevkle seyrettikleri Roma’dakiKoloseumsadizmedikilmişenbüyükanıttır.

Bütünbudüşüncelerden,başkabirsonuçdahaçıkarabiliriz.Ödünleyicişiddetyaşanmamış,sakatbiryaşamınsonundazorunluolarakdoğanbirşiddettürüdür.Bu şiddet cezalandırılma korkusuyla bastırılabilir, her türlü seyir ve eğlenceylebaşkayönleresaptırılabilir.Genedebiryetiolarakvargücüylesaklanırbuşiddet;baskıngüçlerzayıflarzayıflamazhemenortayadökülür.Ödünleyiciyıkıcılığıntekçaresiinsanıniçindekiyaratıcılığı,insancagüçleriniüreticibirbiçimdekullanmayetisinigeliştirmektir.Yıkıcılıktanvesadistlikteninsan,ancakbusakatlıkgeçtiğizaman kurtulabilir; eski ve şimdiki tarihi bu denli utanç verici duruma sokandürtüler de ancak insanı yaşama bağlayan koşullarla ortadan kaldırılabilir.Ödünleyici şiddet, tepkisel şiddet gibi yaşamın hizmetinde değildir; yaşamınyerinialanhastalıklıbirşeydir;onunsakatlığının,boşluğununkanıtıdır.Amasaltyaşamı yadsımasındanötürübu şiddet, genede insanın sakatlıktankurtulmaya,canlıkalmayagereksinmeduyduğunugösterir.

Açıklanması gereken bir şiddet türü daha vardır: Artık eskimiş olan “kanasusamışlık”tır bu. Bu, sakat insanın gösterdiği türden bir şiddet değildir;bütünüyle doğaya bağlı olarak yaşayan insanın kan tutkusudur. İlkel insangelişmekten, tümüyle insanolmaktankorktuğundanondakibuöldürme tutkusuyaşamı aşmanın bir yoludur (bunu daha sonra ele alacağım). Bireysellik öncesivaroluşdurumunadönerek,hayvanlaşıp,aklıngetirdiğisorumluluktankurtularakyaşama bir yanıt bulmaya çalışan insanda kan, yaşamın özü olup çıkar; kanakıtarakkişikendisinicanlı,güçlü,eşsizvebaşkalarındanüstünduyar.Öldürmek,en ilkel düzeyde en büyük sarhoşluk, en büyük kendini doğrulama yolu olur.Bununtersinidüşünürsek,öldürmenin tekmantıksalkarşıtıöldürülmektir. İlkelanlamda yaşamın dengesi şöyle kurulur: Öldürebildiğince öldürmek; yeterincekana doyduktan sonra da öldürülmeye hazır olmak. Bu anlamda öldürmek,aslındaölümsevgisideğildir.Endüşükilkellikdüzeyindeyaşamıdoğrulamak,onuaşmaktır. Bu tür kana susamışlığı zaman zaman bireylerin hayallerinde,düşlerinde, ağır ruh hastalıklarında ya da cinayetlerde de görebiliriz. Aynı şeyisavaş—uluslararasıyadaiçsavaş—sırasında,normaltoplumsalyasaklarkalktığızamanbirazınlıkgrubundadagözleyebiliriz.İlkeltoplumlardabudurumyaşamıyöneten kuralın ölme (ya da öldürme) biçiminde kutuplaşmasıyla ortaya çıkar.Aztekler’in insan kurban etme olgusunda, Montenegro[8] ya da Korsika gibiyerlerde güdülen kan davalarında, Tevrat’ta Tanrı‘ya kanın adak olaraksunulmasında da görülebilir bu. Öldürme coşkusunun en güzel tanımlandığıyerlerdenbiriG.Flaubert’inBaşrahipAzizJulian’inDestanıadlıkısaöyküsüdür.Flaubertburadadoğumundabüyükbirfatihveazizolacağıöncedenhaberverilenbir adamı anlatır, bu kişi öldürme heyecanını keşfedeceği güne dek normal birçocuk olarak büyür. Kilisedeki ayinler sırasında, birkaç kez duvardaki oyuktan

Page 20: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

çıkıpkoşuşturanküçükbirfaregörür,buonukızdırır;fareyiortadankaldırmayakarar verir. “Sonra, kapıyı kapattı, küçük ekmek kırıntıları serpe serpemerdivenlerdenmihrabakadarçıktı,elindesopaylaoyuğunönündedurdu.Uzunbir süre bekledikten sonra önce küçük pembe bir burun göründü, sonra datümüylefareortayaçıktı.Fareyeşöylebirvurduktansonraartıkhareketetmeyenküçük gövdenin önünde şaşkın kalakaldı. Yere bir parça kan bulaşmıştı. Kanıkoluylaçabucaksilipfareyidışarıfırlattıvekimseyebirşeysöylemedi”Dahasonraaynıkişibirkuşuboğarken“kuşundebelenmeleriyüreğiniilkel,gümbürgümbürbircoşkuyladoldurarakonuheyecanlandırır”Kandökmenincoşkusunutattıktansonrahayvanlarıöldürmekonunbaşlıcatutkusuolupçıkar.Hiçbirhayvanelindenkurtulacakölçüdegüçlüyadaçevikdeğildirartık.Onuniçinkanakıtmakyaşamıaşmanın tek yolu olarak en büyük kendini doğrulama biçimidir. Yıllarca tektutkusu, tekheyecanıhayvanlarıöldürmekolmuştur.Gecelerieve “vahşihayvankokuları içinde, üstü başı kana, çamura bulanmış” olarak döner. “Onlardan biriolmuştur artık” Bir hayvana dönüşme amacına nerdeyse ulaşmıştır; ama insanolduğundan bunu gerçekleştiremez. Bir ses ona, sonunda annesiyle babasını daöldüreceğinisöyler.Korkuyakapılarakşatosundankaçar;hayvanlarıöldürmektendevazgeçer;artıkheryerekorkusalan,ünlübiraskeriönderolmuştur.Kazandığıen büyük utkulardan birinin sonunda armağan olarak kendisine olağanüstügüzellikte, sevgi dolu bir kadın verilir. Savaşçılıktan vazgeçer, kadınla birliktemutlubiryaşamkurar—oysasıkıntıveçöküntüiçindedir.Birgüngeneavlanmayabaşlar; ama garip bir güç bütün atışlarını boşa çıkarmaktadır. “Sonra eskidenavladığı hayvanların tümü ortaya çıkarak onun çevresinde sımsıkı bir çemberoluşturdu. Bazıları yere çömelmişti, bazıları dimdik ayaktaydı. Julian ortada,korkudan taş kesilmiş, kılını bile kıpırdatmadan öylece duruyordu” Karısına,şatosuna dönmeye karar verir; bu arada yaşlı anne-babası gelmiş, karısı onlarakendi yataklarını vermiştir; karısıyla âşığı sanarak ikisini de öldürür. Böyleceilkelliğinendüşükdüzeyine indikten sonrabüyükdeğişmebaşlar.GerçektendeJulian kendini yoksullara ve hastalara adayan bir aziz olur; sonunda ısıtmakamacıyla bir cüzzamlıyı bile kucaklar; “Julian kendini cennete götüren Kutsalİsa’ylayüzyüze,uçsuzbucaksızmavilikleredoğruyükseldi”

Flaubert bu öyküsünde kana susamışlığın özünü anlatmaktadır. Bu, ilkelbiçimdeortayaçıkanyaşamsarhoşluğudur;böylecekişi yaşamabağlılığınbuenilkel düzeyine vardıktan sonra gelişmenin en yüce düzeyine, yaşamı insanlığıyladoğrulama düzeyine yükselebilir. Daha önce de belirttiğim gibi, öldürmeyesusamışlığın 3. Bölüm’de anlatılan ölüm sevgisiyle aynı olmadığını görebilmekönemlidir.Kan,yaşamınözüolarakkabuledilir;kanakıtmak,verimlikılabilmekiçin toprak anayı gereksinme duyduğu şeyle döllemektir. (Aztekler’in, evreninişlevinisürdürebilmesiiçinkanakıtmanıngereklibirkoşulolduğuinancını,yadaHabil’le Kabil öyküsünü bununla karşılaştırın.) Akan kendi kanı bile olsa insan

Page 21: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

böylecetoprağıdöllemekte,onunlabirleşmektedir.

Öyle anlaşılıyor ki gerilemeninbudüzeyindekanmeninin, toprakda ananınkarşılığıdır.Meni-yumurta,erkek-kadınkutuplaşmasınıgösterir;bukutuplaşma,erkeğin bütünüyle topraktan var olmasıyla başlar, kadının da onun arzularının,sevgisinin nesnesi olmasıyla tamamlanır.[9] Kanın akıtılması ölümle, menininakıtılmasıysadoğumlasonuçlanır.Nevarkibunlarınikisinindeamacı—hayvancavarolmadüzeyininpeküstüneçıkmasada—yaşamındoğrulanmasıdır.Öldürenkişi, doğumunu tamamlamış, toprağa olan bağlarını koparmış, kendinehayranlığını yenmişse, seven birisi olabilir. Ama bunu yapamazsa kendinehayranlığı ve ilkel saplantısı onu yaşamın içinde tutsak eder; bunoktada yaşamölüme öylesine yakın olur ki kana susamış insanla ölüm sever insan arasındakiayırımıyakalamakiyicegüçleşir.

Page 22: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

3

ÖLÜMSEVGİSİ,YAŞAMSEVGİSİ

Biröncekibölümdeazçokılımlısayılabilecek,dolaylıyadadolaysızyaşamınhizmetindebulunan(yadaöylegörünen)şiddetvesaldırganlıkbiçimlerindensözettik. Bu ve bundan sonraki bölümlerde yaşama karşı olan, tehlikeli akılhastalıklarınınözünüoluşturan, gerçekkötülüğünözüdenebilecek eğilimleri elealacağız.Üçdeğişikeğilimiinceleyeceğiz:Ölümsevgisi(yaşamsevgisi),narsisizmveanneyleortakyaşamasaplantısı.

Bu üç eğilimin, çok az etkili olduklarından hastalıklı sayılmayacak tehlikesizbiçimleri bulunduğunu göstereceğim. Bununla birlikte, burada ileride en ağırbiçimleriyle “çürüme belirtisi”ni oluşturacak bu üç eğilimin tehlikeli türleriüzerinde duracağım; bu belirti kötülüğün temelini oluşturduğu gibi en azgınyıkıcılığın,insanlıkdışılığıntemeliniveenağırhastalığıoluşturur.

Ölüm sevgisi sorununun özü konusunda 1936’da İspanyol düşünürüUnamuno’nun yaptığı kısa konuşmadan daha güzel bir açıklamaylakarşılaşmadım.Bu konuşmaUnamuno’nun İspanyol iç Savaşı‘nın başlangıcındarektörü bulunduğu SalamankaÜniversitesi’ndeGeneralMillan Astray’ın verdiğibir söylev üzerine yapılmıştı. General’in en çok benimsediği ilke “Viva laMuerte”ydi(YaşasınÖlüm!);hayranlarındanbirisalonunarkataraflarındanböylebağırmıştı. General söylevini bitirdiğinde Unamuno ayağa kalkarak şunlarısöyledi:

“…Azönceölümdolu,akıldışıbirbağırışduydum:Yaşasınölüm!’Yaşamını,başkalarındaanlayışsızlıkdoluöfkeleryaratançelişkileriçözmeyeadamışolanben yetkili bir uzman olarak şunu söylemeliyim ki bu yakışıksız çelişki bendenefretuyandırıyor.GeneralAstraysakatbirinsandır.Bunuküçümserbirtonlasöylemiş olmayayım. Kendisi bir savaş yaralısıdır. Cervantes de öyleydi. Neyazık ki İspanya şimdi sakatlarla dolu. Tanrı yardımımıza koşmazsa sayılarıdahadaartacak.GeneralMillanAstray’ıntoplumunruhunaegemenolduğunudüşünmekbanaacıveriyor.Cervantes’inruhyüceliğindenyoksunolansakatbirinsanın çevresinde ölüm yaratarak uğursuz bir rahatlık peşinde koşmasıkaçınılmazdır.” Bunun üzerine Millan Astray kendini daha fazla tutamadı.“Abajolainteligencia!”(Kahrolsunaydınkafalar!)diyebağırdı.BusözüzerineFalanjistler’den destekleyici bir bağırış daha yükseldi: “Yaşasın Ölüm!” AmaUnamunosözlerinedevametti.Burasıaydınkafalarıntapınağıdır.Bendeonunbaşrahibiyim. Bu tapınağın kutsal niteliğini lekeleyen sizlersiniz.Kazanacaksınız, çünkü elinizde yeterli kaba kuvvet var. Ama hiçbir zamaninsanlarda inanç yaratamayacaksınız. Çünkü inanç yaratabilmek için onları

Page 23: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

ikna etmeniz gerekir. İkna etmek için de sizde bulunmayan bir şey gereklidir:Akıllıvehaklıbirsavaşımverebilmek.Sizeİspanya’yıdüşünündemeyigereksizbuluyorum.Söyleyeceklerimbukadar.”[10]

Unamuno, “Yaşasın Ölüm!” bağırışının ölümsever niteliğinden söz ederkenkötülük sorununun özüne de değinmiştir, insanlar arasında ruhsal ve ahlaksalaçıdanölümüsevenlerleyaşamı sevenler (necrophilous’labiophilous)arasındakiayrımdan daha büyük bir ayrım düşünülemez. Bu bir insanın bütünüyleölümsever ya da bütünüyle yaşamsever olduğu anlamına gelmez. Kendilerinibütünüyle ölüme adamış kişiler vardır; bu kişiler çıldırmışlardır. Öte yandakendilerini bütünüyle yaşama adamış kişiler vardır; bunlar da bir insanınulaşabileceği en yüce amacı gerçekleştirmiş kişiler olarak bizi etkilerler. Birçokinsanda değişik karışımlarda hem yaşamsever hem de ölümsever eğilimler birarada bulunur. Burada önemli olan —iki eğilimden birinin kesin varlığı ya dayokluğu değil— canlılarla ilgili olgularda her zaman görüldüğü gibi, hangisininağırbasarakinsandavranışınıbelirlediğidir.

Sözcük anlamıyla “necrophilia” “ölüleri sevmek”, “biophilia” da “yaşamısevmek” demektir. Necrophilia terimi genellikle bir cinsel sapıklığı, cinselbirleşme amacıyla ölü bir vücuda (bir kadının ölü vücuduna) sahibolma[11]arzusunu ya da hastalıklı bir biçimde ölü vücudun yanında bulunma isteğinibelirtmekiçinkullanılır.Amaçoğuzamancinselsapıklık,birçokinsandacinsellikişekarışmadandazatenvarolaneğilimindahaaçıkvebelirginbirbiçimdeortayaçıkmasıdır. Unamuno General’in söylevini “ölüm dolu” sözcüğüyle nitelerkenbunu açıkça görmüştür. General’in bir cinsel sapıklığa tutkun olduğunu değil,yaşamdannefretedipölümüsevdiğinibelirtmekistemiştir.

Freud’unanalsadistkişiliğininölümiçgüdü‘süyleilgiliolmasınakarşın,ölümsevgisiningenelbireğilimolarakruhçözümlemeincelemelerindeelealınmamasıgariptir. Bu bağlantıları ilerde ele alacağım; bu arada ölümsever kişiyitanımlamayaçalışayım.

Ölümseverlik eğilimi olan insan yaşamayan, ölü olan her şeye, cesetlere,çürümüş şeylere, dışkıya ve pisliğe büyük bir ilgiyle çekilen ve kendini kaptırankişidir. Ölümseverler hastalıktan, cenazelerden, ölümden söz etmektenhoşlanırlar. Yalnızca ölümden söz ederken canlanırlar. Katıksız bir ölümsevertipine enaçıkörnekHitler’dir.Yok etmekHitler’i büyütüyordu;ölümünkokusuona hoş geliyordu. Başarılı olduğu yıllarda yalnızca düşmanlarını yok etmekistediğisanılabilir;oysasonundaGötterdammerung‘dageçirdiğigünler,onunenbüyük doyumu tüm, kesin bir yıkım‘dan, Alman halkını, çevresindekileri vekendiniyoketmektenaldığınıgöstermiştir.DoğrulanmışolmasadaBirinciDünyaSavaşı‘ndan kalan şu rapor bu bakımdan çok anlamlıdır: Bir asker Hitler’inçürümüş bir cesedin başında dikilip kendinden geçmiş, öylece bakakaldığını,

Page 24: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

oradanayrılmakistemediğinisöylemiştir.

Ölümseverler geçmişte yaşarlar; hiçbir zaman gelecekte yaşamazlar, içdünyalarıdadoğalolarakduygusaldır;başkadeyişledünsahipoldukları—yadasahip olduklarını sandıkları— duygularının anısını özenle korurlar. Soğuk,herkesten uzak, “yasaya ve düzene” tutkun insanlardır. Benimsedikleri değerlerbizim normal yaşamımızı oluşturan değerlerin tam tersidir: Onlarıheyecanlandıranvedoyuranşeyyaşamdeğil,ölümdür.

Ölümseverlerin belirgin özelliği şiddete karşı olan tutumlarıdır. SimoneWeil’in tanımıyla söylersek şiddet, insanı cesede dönüştürme yetisidir. Nasılcinsellikyaşamyaratıyorsa,şiddetdeyaşamıyokedebilir.Sonçözümlemedetümşiddet türlerininöldürmegücündendoğduğugörülür.Bir insanıöldürmedendeözgürlüğünüelindenalırım;yalnızcaonuaşağılamayıyada sahipolduğuşeylerielinden almayı isteyebilirim, ama ne yaparsam yapayım, bütün bu eylemlerinardında yatan öldürme yetim, öldürme isteğimdir. Ölümsever kişi ister istemezşiddetidesever.Onagöreinsanınenbüyükbaşarısıyaşamvermekdeğil,yaşamıyok etmektir; şiddete başvurmak koşulların ona zorla kabul ettirdiği geçici bireylemdeğildir—biryaşamabiçimidir.

Ölümseverkişininşiddetenedenbudenlitutkunolduğuböyleceaçıklanabilir.Yaşamsever kişiye göre insanın içindeki en önemli kutuplaşma, erkek-dişikutuplaşmasıdır;oysaölümseveriçinçokdahadeğişik,bambaşkabirkutuplaşmasöz konusudur: Öldürme gücüne sahip olanlarla bu güçten yoksun olanlarınyarattığı kutuplaşma. Ona göre yalnızca iki “cins” vardır: Güçlülerle güçsüzler,öldürenlerle öldürülenler. Ölümsever kişi öldürene tutkundur; öldürülenlerdennefret eder. Öldürenlere tutkunluk gerçekte hiç rastlanmayan bir durum olarakdüşünülmemelidir;öldürenlerölümseverkişinincinsel isteklerininvedüşlerininnesneleridir.Bundandahaağırolanölümseverliktürleriyseyukarıdasözüedilensapıklık ve ölümseverlerin düşlerinde sık sık ortaya çıkan bir arzu“necrophagia”dır (ceset yeme arzusudur). Bazı ölümsever kişilerin gündelikyaşamda fiziksel olarak çekici bulmadıkları ama korktukları, güçlerine veyıkıcılıklarınahayranlıkduyduklarıyaşlıkadınyadaerkeklerledüşlerindecinselilişkidebulunduklarınıbilirim.

Ölümsever önderlerin etkili olmaları, sınırsız öldürme yetilerinden veisteklerinden gelir. Onların ölümsever kişiler tarafından tutulmaları bundandır.Ölümseverlerindışındakalanlaragelinceonlar,bukişilerdenkorkar,korkularınınbilincinevarmaktansaonlarahayranlıkduymayıyeğlerler.Başkapekçokinsansabu önderlerin ölümsever niteliklerini sezmez; tersine onları yapıcı, kurtarıcı, iyiyürekli, babacankişiler olarak görür.Buölümsever önderler yapıcı ve koruyucukişiler olarak görülmeselerdi hayranları hiçbir zaman onların yönetimi elegeçirmelerini sağlayacak sayılara varmazdı; kendilerinden nefret edenler de,

Page 25: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

büyükbirolasılıklaonlarıenkısazamandabaştandüşürürlerdi.

Yaşamınbelirginözelliği,düzenliveişlevselbirgelişmedir;oysaölümseverkişigelişmeyen, mekanik olan şeyleri sever. Ölümsever kişiyi canlı şeyleri cansızşeylere dönüştürme dürtüsü, başka deyişle yaşama tüm canlı kişiler cansıznesnelermiş gibi mekanik bir açıdan yaklaşma dürtüsü yönetir. Tümüyle canlısüreçler, duygular ve düşünceler cansız nesnelere dönüştürülür. Önemli olandeneylerden çok anılar, var olmaktan çok sahip olmaktır. Ölümsever kişi birnesneye—çiçeğeyadainsana—karşıancakonasahipolduğuzamanilgiduyabilir;bu yüzden onun sahip olduğu şeylere yönelen tehdit, kendisine yöneltilmiş birtehdit gibidir; o kişi, sahip olduklarını yitirirse dünyayla olan bağlantısını dayitirir. Ölümsever kişilerin sahip olduklarını yitirmektense yaşamı yitirmek gibiçelişkili bir tepki göstermeleribundandır; yaşamını yitirenkişinin, sahipolduğuşeyleri de zaten yitireceğini göremezler. Böyle bir kişi denetime tutkundur,denetlerken yaşamı öldürür. Yaşama karşı derin bir korku duyar; çünkü yaşamyapısıgereğidüzensizvedenetimsizdir.Süleyman’ınyargılamaöyküsündehaksızolarakçocuğunannesiolduğunuiddiaedenkadınbueğilimetipikbirörnektir;bukadın canlı çocuktan vazgeçmek yerine ikiye bölünmüş çocuğun yarısını yeğler.Ölümsever kişilere göre adalet yanlışsız bir bölme işlemi demektir, bu kişiler,kendilerinceadaletsaydıklarışeyuğrunaölmeye,öldürmeyehazırdırlar.“Yasalarave düzene” taparlar —yasayı, düzeni tehdit eden her şey onların gözündebenimsedikleriyücedeğerlerekarşıgirişilmişşeytancabirsaldırıdanbaşkabirşeydeğildir.

Ölümseverkişi karanlığa ve geceyekarşı büyükbir çekilmeduyar.Bukişilermitolojide ve şiirde mağaralara, okyanusların derinliklerine tutkun kör kişilerolarak gösterilirler. (Ibsen’in Peer Gynt‘ündeki devler buna iyi bir örnektir;kördürler,[12]mağaralardayaşarlar,önemverdikleri tekşey“evdehazırlanmış”yadaevdeyapılmışşeylerekarşıduyduklarıözseverbağlılıktır.)Yaşamdanuzakolan ya da yaşama karşı yöneltilen her şey çekici gelir onlara. Ana rahmininkaranlığına,geçmiştekicansızyadahayvansalvaroluşbiçiminedönmekisterler.Böyle bir insan korktuğu ve nefret ettiği geleceğe değil temelde geçmişeyönelmiştir. Buna bağlı olarak ölümsever kişi hiç durmadan kesinlik peşindekoşar.Nevarkiyaşamhiçbirzamankesin,öncedenbelirlenebilen,denetlenebilirbir şey değildir; denetlenebilir kılmak için yaşamı ölüme dönüştürmek gerekir;gerçektendeyaşamdakesinolantekşeyölümdür.

Ölümseverlik eğilimleri çoğunlukla enaçıkbiçimdekişinindüşlerindeortayaçıkar.Düşlerdecinayetler,kan,cesetler,kafatasları,dışkılarlauğraşılır;bazendemakinalara dönüşmüş ya damakina gibi davranan insanlar görülür. Birçok kişiarada sırada bu tür düşler görür, ama bunlar ölümseverlik belirtisi olmayabilir.Ancakölümseverkişilerdebuçeşitdüşleresıksıkrastlanır.

Page 26: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

Aşırı ölümsever kişiler görünüşlerinden, hareketlerinden anlaşılabilir. Böylekişilersoğukturlar;benizleriölügibidir;yüzlerindepisbirkokuduyuyormuşgibibirifadevardır.(BuifadeHitler’inyüzündeaçıkçagörülebilir.)Düzenli,saplantılıve bilgiçtirler. Ölümsever kişilerin bu yönü Eichmann’ın kişiliğiyle bütündünyanıngözleriönüneserilmiştir.Eichmannörgütseldüzeneveölümehayrandı.Onun benimsediği en yüce değerler, verilen buyruklara boyun eğmek, örgütündüzenli bir biçimde işlemesini sağlamaktı. Kömür sevk ediyormuş gibi sevkettiYahudileri. Onların insan olduklarını göremiyordu; bu nedenle kurbanlarındannefretedipetmediğisorusuonuniçinsözkonusubiledeğildi.

Ölümsever kişi örnekleri yalnızca engizisyoncular, Hitler’ler, Eichmann’lararasında görülmez. Öldürme olanağı ve gücü bulamayan ama ölüm sevgilerinibaşkayüzeyselyadadahazararsızbiçimlerdebelliedenbirçokbireyvardır.Bunabir örnek hiç durmadan çocuğunun hastalıktan, başarısızlıktan, geleceğikonusundakaramsarvarsayımlarlauğraşanannedir;buanneçocuğundakiolumludeğişiklikleresevinmez;çocuğunneşesinekarşıbir tepkigöstermez,onun içindegelişenyenibirşeyifarketmez.Böylebirannenindüşlerininhastalık,ölüm,cesetve kanla dolu olduğunu görürüz. Bu anne çocuğuna gözle görülür bir zararvermez; ama onun yaşama sevincini, büyümeye duyduğu inancı yavaş yavaşöldürür;sonundaçocuğunakendiölümseverlikeğiliminiaşılar.

Ölümseverlik eğilimi çoğu zaman karşıt eğilimlerle çatışır; öyle ki buçatışmadangaripbirdengedoğar.ButürölümseverkişiliğeenbelirginörnekC.G. Jung’dur.Ölümünden sonra yayımlanan özyaşam öyküsünde Jung buna pekçok kanıt göstermiştir.[13] Jung’un düşleri çoğunlukla cesetlerle, kanla,öldürmelerledoludur.Ölümseverlikeğiliminingerçekyaşamdakitipikbelirtisineörnek olarak şunları anlatmak istiyorum: Jung’un Bollingen’deki evi yapılırken,150 yıl önce, Napoleon İsviçre’yi istila ederken öldürülen bir Fransız askerinincesedibulunmuştu.Jungcesedinbirresminiçekipbunuduvaraastı.Cesediaskeribir törenle gömüp mezarın başında üç el ateş etti. Yüzeyden bakıldığında budavranış biraz garip, ama önemsizmiş gibi görünebilir. Ne var ki bu gizli bireğilimi, amaçlı, önemli davranışlardan daha açık bir biçimde ortaya çıkaran“önemsiz”eylemlerdenbiridir.YıllarönceFreud’unkendisideJung’dakibuölümeğilimini fark etmişti. Freud’la Jung Birleşik Amerika’ya gitmek üzere gemiyebinerlerken Jung, Hamburg yakınındaki bataklıkta bulunan, iyi korunmuşcesetlerdenuzunuzunsözetmişti.Freudbu türkonuşmalardanhoşlanmıyordu;Jung’acesetlerdençoksözettiğini, çünkübilinçaltındakendisine (Freud’a)karşıölümistekleriyledoluolduğunusöyledi.OzamanJungbunuinatlayadsıdı;amabirkaçyıl sonraFreud’dankoparkenşudüşügördü:Jung(karaderilibiryerliylebirlikte)Siegfried’iöldürmekzorunluluğunuduyar.Elindebirtüfekledışarıçıkar,Siegfried dağın tepesinde belirince onu öldürür. Sonra suçunun ortayaçıkacağındankorkarakbüyükbirdehşetekapılır.Amaiyibirşeyolur;kuvvetlibir

Page 27: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

yağmur yağar, cinayetin tüm izlerini silip götürür. Jung bu düşü anlayamazsakendini öldürmesi gerektiğini düşünerek uyanır. Biraz düşündükten sonra şu“yorum”avarır:Siegfried’iöldürmek,kendiiçindekikahramanıöldürmek,böylecekendi alçakgönüllülüğünü kanıtlamak demektir. En büyük ustalığı düşleriyorumlamak olan bir insanın Sigmund’la Siegfried arasındaki yakınlığıgörebilmesigerekirdi;amaJungdüşününgerçekanlamınıgörmekistemediğiiçinbu yakınlığı fark edememiştir. Bastırmanın nasıl bu denli yoğun olabileceğinisorarsakbununyanıtıdüşünde,Jung’unölümseverlikeğilimininortayaçıktığıdır;bu eğilim yoğun bir biçimde bastırıldığı için Jung düşünün anlamınıkavrayamamıştır. Ne var ki bu düş Jung’un özellikleriyle tam bir çakışmaiçindedir: Jung şimdiden, gelecekten çok geçmişe hayrandır; en çok sevdiğimalzemetaşlardır;çocukkenbirkiliseninüstüneTanrı‘nıngökyüzündenkocamanbir bok atarak kiliseyi yıktığını düşlemiştir. Hitler’e ve onun ırkçı kuramınayakınlıkduymasıJung’unölümüseveninsanlarakarşıduyduğuyakınlığınbaşkabirbelirtisidir.

BununlabirlikteJungolağanüstüyaratıcıbirkişiydi;yaratıcılıkölümseverliğintamtersidir.KendiiçindekibuçatışmayıJungyıkıcıgüçlerinitedavietmeisteğiveyetisiyle dengeleyerek geçmişe, ölüme, yıkıcılığa karşı duyduğu ilgiyi başarılıçalışmalarınakonuedinerekçözmüştür.

Ölümseverlik eğilimini anlatırken burada tanımlanan her türlü özelliğinölümsever insanda bulunduğu izlenimini vermiş olabilirim. Öldürme isteği,şiddete tapma, ölümü ve pisliği çekici bulma, sadizm, “düzen” uğruna canlınesnelericansıznesneleredönüştürmeisteğigibibirbirindençokayrıözelliklerinaynı temel eğilimin parçaları olduğu doğrudur. Ama bireyler söz konusuolduğundabueğilimlerindağılımıbüyükbirçeşitlilikgösterir.Birinsandaburadasıralanan özelliklerden biri ötekine göre daha ağır basabilir; dahası bir insanınyaşamsever yanına oranla ölümsever yanının yoğunluğu, son olarak da kişininkendi ölümsever eğilimlerinin ne ölçüde farkında olup onları ne ölçüde aklauydurduğu kişiden kişiye büyük ölçüde değişir. Bununla birlikte ölümsever tipkavramı,hiçdebirsoyutlamayadabirbirindenkopukçeşitlidavranıştürlerininbirarayatoplanmasıdeğildir.Ölümseverliktemelbireğilimoluşturur;bueğilim,yaşamaverilen amaonabütünüyle karşı olan tek yanıttır; insanın yaşamakarşıgösterebileceğieğilimlerinarasındaenhasta,entehlikeliolanıbudur.Gerçekbirsapıklıktırbu:Yaşarkenyaşamdeğilölüm,gelişmedeğilyıkımsevilir.Ölümseverkişi duygularının bilincine varmayı göze alabilirse, “Yaşasın Ölüm!” demekle,benimsediğiyaşamailkesinidilegetirdiğinianlayacaktır.

Ölümseverlik eğiliminin karşıtı “yaşamseverlik“tir; bu eğilimin özü, ölümsevgisine karşılık yaşam sevgisidir. Ölüm sevgisi gibi yaşam sevgisi de tek birözelliği göstermez; bütün bir eğilimi, bütünüyle yaşama biçimini gösterir. Bueğilim kişinin bedensel süreçlerinde, duygularında, düşünce ve davranışlarında

Page 28: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

ortayaçıkar,yaşamseverlikeğilimikendisinikişinintümyapısındabellieder.Bueğilimin en ilkel biçimi bütün canlı varlıkların yaşama eğiliminde görülür.Freud’un“ölümiçgüdüsü”varsayımınakarşıtolarakbendebirçokyaşambilimcive düşünür gibi yaşamanın kendi varlığını korumanın tüm canlı varlıklarınözünde yatan nitelik olduğu varsayımına katılıyorum; Spinoza bunu şöyle dilegetirmiştir:“Kendisiolduğusürece,herşey,kendivarlığınısüreklikılmayaçalışır”Spinozabuçabayı,sözkonususorununözüolaraktanımlamıştır.

Bu yaşama eğilimini çevremizdeki her canlı varlıkta görüyoruz: Işık alıpyaşamak için kayaların arasından fışkıran otlarda, ölmemek için sonuna dekdövüşenhayvanlarda,yaşamınıkorumakiçinherşeyigözealabileninsanlarda.

Yaşamı koruma, ölüme karşı savaşma, yaşamseverlik eğiliminin en ilkelbiçimidirvebütüncanlılardaortaktır.Bu,yaşamıkorumaveölümekarşısavaşmaeğilimi olarak kaldığı sürece yaşama dürtüsünün yalnızca bir yönünü gösterir.Yaşama dürtüsünün öteki yönüyse, çok daha olumludur. Canlı varlıklarbütünleşme, birleşme eğilimindedir; değişik ve karşıt birimlerle kaynaşmak,yapısal bir biçimde gelişmek isterler. Birleşme, bütünleşmiş gelişme yalnızcahücrelerin büyümesi alanında değil duygular ve düşünceler alanında da tümyaşamsüreçlerininbelirleyiciözelliğidir.

Bu eğilimin en ilkel biçimi, hayvanlar ve insanlar arasında cinsel olmayanhücrekaynaşmasındancinselbirleşmeyedek,hücrelerveorganizmalararasındakikaynaşmada görülür. İnsanlar arasındaki cinsel birleşme erkek ve dişi kutuplararasındaki çekicilik üzerine kurulmuştur. İnsan cinsinin yaşam kaynağı olankaynaşma gereksinmesinin özünü erkek-dişi kutuplaşması oluşturur. Doğanıninsanaenyoğunzevkibuikikutbunkaynaşmasındatattırmasınınnedenibudur.Biyolojik açıdan bu kaynaşmanın sonucu normal olarak yeni bir canlınınyaratılmasıdır. Yaşama çevrimini birleşme, doğumve büyüme oluşturur— tıpkıölümçevriminigelişmenindurması,çözülmeveçürümeninoluşturmasıgibi.

Bununlabirliktecinsel içgüdübiyolojikolarakyaşamahizmetetsede, ruhsalaçıdan ille de yaşam sevgisini göstermez. Cinsel içgüdüye bağlanmayan ya daonunla karıştırılmayan yoğun bir duygu yok gibidir. Kendini beğenmişlik,zenginlikveserüventutkusugiderekölümüçekicibulmakbile,cinsel içgüdüdenaraç olarak yararlanabilir. Bunun nedenini açıklamak güçtür, insan cinseliçgüdünün herhangi bir yoğun arzuyla, giderek yaşama karşıt olan arzularlauyandırılabilecek ölçüde esnek olmasının, doğanın bir oyunu olabileceğinidüşünüyor ister istemez. Ama nedeni ne olursa olsun cinsel istekle yıkıcılığınbirbirine karıştığından kuşku duyulamaz. (Freud, özellikle ölüm içgüdüsüyleyaşam içgüdüsünün karışmasını incelerken bu karışmanın sadizm vemazoşizmbiçiminde ortaya çıktığını belirtmiştir.) Sadizm,mazoşizm, ceset-yiyicilik, dışkı-yiyicilik alışılmış cinsel davranış ölçütlerinden saptıkları için değil, tek temel

Page 29: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

sapıklığı, başka deyişle yaşamla ölümün birbirine karıştırılmasını açıkçagösterdikleriiçinsapıklıksayılırlar.[14]

Yaşamseverlik en iyi biçimde üreticilik eğiliminde ortaya çıkar.[15] Yaşamıtümüyle seven bir kişi yaşam süresine, her alandaki gelişmeye ilgi duyar.Elindekileriöylecetutmaktansaonlarlabirşeykurupyaratmayıyeğler.Herşeyeşaşırarakbakabilmegücüvardıronda;eskişeyleringetirdiğigüvenlikduygusununyerine yeni şeyler aramaktan hoşlanır. Kesinlik yerine yaşama serüvenini seçer.Yaşama yaklaşımı mekanik değil, işlevseldir. Yalnızca parçaları değil bütünü,sayısal toplamlardan çok yapısal bütünlüğü görür. İnsanları cansız nesnelermişgibişiddetkullanarak,parçalayarak,örgütselkurallarlayöneterekdeğilsevgisiyle,aklıylavekendikişiliğiyleetkilemek,biçimlendirmek ister.Saltheyecanduymakyerineyaşamdan,yaşamınhertürlübelirtivegörüntüsündenzevkalır.

Yaşamseverlik ahlâkının da kendine özgü iyilik ve kötülük ilkeleri vardır.Yaşamahizmetedenherşeyiyidir;ölümehizmetedenherşeydekötüdür.İyilikyaşama, yaşamı hızlandırmaya, gelişmeye, yeniye, temizin (yaşamın) kirliden(ölümden) ayrılmasını işleyen pek çok ayinde sapıklıktan kaçınmanın önemivurgulanır.

Yaşamıboğan,kısıtlayan,paramparçaedenherşeykötülüktür.Coşkuerdem,kederse günahtır. Bu yüzden yaşamseverlik ahlâkı açısından İbraniler’in başlıcagünahı olarak İncil’de şu gösterilir: “Çünkü siz, her türlü bolluk içindeykenTanrı‘nızacoşkuylavegönülhoşnutluğuylahizmetetmediniz”(BeşinciKitap28.47).Yaşamseverkişininvicdanıonukötülüktenalıkoyupiyilikyapmayazorlamaz.Bu vicdan Freud’un tanımladığı gibi, erdem uğruna kendisine karşı sadistçedavranan, görev koyucu-katı-üst ben değildir. Yaşamsever vicdanı hareketegeçiren etken, yaşama ve coşkuya duyduğu ilgidir; gösterilen ahlaksal çabayalnızca bu kişinin yaşamseverlik yanını güçlü tutma çabasıdır. Bu nedenleyaşamsever kişi kendinden nefret etmekten, üzüntüden başka bir şey olmayanpişmanlıkvesuçlulukduygularıiçindeyaşamaz.Hemenyaşamdanyanadönerekiyişeyleryapmayagirişir.Spinoza’nınEthic‘i yaşamseverlikahlâkınınçarpıcıbirörneğidir. “Zevk” der Spinoza, “kendi içinde kötü değil, iyidir; bunun tersineacılar, kendi içinde kötüdür”[16] Aynı çizgide şöyle devam eder: “Özgür insanölümü, her şeyden az düşünür; onun bilgeliği, ölüme değil yaşamayoğunlaşmasından doğar”[17] insancı felsefenin çeşitli uyarmalarının ardındayaşamsevgisiyatar.GörüşayrılıklarıolsadabufelsefelerSpinoza’nınkinebenzer;bunların hepsinde aklı başında insanın yaşamı sevdiğini, kederin günah,coşkununsa erdem olduğunu, insanın yaşamdaki amacının canlı olan her şeyeçekilmek,ölüvemekanikolanher şeydenkendinikoparmakolduğunusöyleyenilkegeçerlidir.

Ölümseverlik ve yaşamseverlik eğilimlerini katıksız biçimleri içinde vermeye

Page 30: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

çalıştım.Elbettebukatıksızbiçimlereçokazrastlanır.Katıksızölüm-severdelidir,katıksız yaşam-severse aziz. İnsanların çoğunda ölümseverlik ve yaşamseverlikeğilimlerinin özel bir karışımı görülür; önemli olan bu iki eğilimden hangisininağırbastığıdır.Ölümseverlikeğilimiağırbasankişileriçlerindekiyaşamseveryanıyavaş yavaş öldürürler; çoğunlukla ölümü sevme eğilimlerinin farkında biledeğildirler,yüreklerikatılaşır;öyledavranırlarkiölümsevgisiyaşadıklarışeylerekarşı gösterebilecekleri en mantıksal, en akılsal tepkiymiş gibi görünür. Öteyandaniçlerindeyaşamsevgisiağırbasanlar“ölümgölgesinindolaştığıvadi”yenedenli yakın olduklarını görünce sarsılacaklar, bu sarsıntıyla kendilerinegeleceklerdir.Buyüzdenyalnızcabir insanıniçindekiölümseverlikeğilimininnedenli güçlü olduğu değil o kişinin bu eğiliminin ne denli far-kında olduğu daönemlidir.Ölümülkesindeyaşarkenyaşamülkesindeyaşadığınainanankişi,geridönmeolanağıbulamadığındanyaşamaçısındanyitiktirartık.

Ölümseverlik ve yaşamseverlik eğilimlerinin tanımları bu kavramlarınFreud’un yaşama içgüdüsü (Eros) ve ölüm içgüdüsü kavramlarıyla ilişkisinin neolduğusorusunudoğurur.Benzerliğigörmekkolaydır,insanıniçindebirbirinezıtbu iki dürtünün bulunduğunu ilk önerdiği sıralarda Freud büyük ölçüde güçlüyıkıcılıkdürtülerinin,özellikledeBirinciDünyaSavaşı‘nınetkisialtındakalmıştır.Freud, cinsel içgüdünün ego içgüdüleriyle (hem canlı kalmaya yarayan hem deyaşamın amaçlarına hizmet eden içgüdülerle çatıştığını söyleyen eski kuramınıdeğiştirdi;onunyerineyaşamınözündehemyaşamadoğruhemdeölümedoğrugitmenin bulunduğu varsayımına getirdi. Zevk İlkesinin Ötesinde (1920) adlıyapıtında Freud “yineleme zorlanımı” diye adlandırdığı eski bir soy gelişimselilkeninbulunduğunuaçıklamıştır.Bu ilkedahaöncekibirdurumadönme, canlıyaşamıbaşlangıçtakicansızvarlıkdurumunadönüştürmeişinigörür.Freudşöylediyordu: “Yaşamın düşünülemeyecek ölçüde uzak bir geçmişte, cansız birvarlıktandüşünemeyeceğimizbirbiçimdedoğduğugerçekse,varsayımımızagöre,amacıyaşamıbirkezdahayokedereknesnelericansızdurumadönüştürmekolanbir içgüdünün de bulunması gerekir. Bu içgüdüde, varsayımımızda sözünüettiğimiz kendini yıkma dürtüsünü de bulursak, o zaman bu dürtüyü her türlücanlısüreçtebulunanölümiçgüdüsününbelirtisiolarakkabuledebiliriz”[18]

Ölümiçgüdüsügerçektebaşkalarınakarşıyadakendiiçimizeyönelikolabilir;çoğuzamandasadistyadamazoşistsapıklıklardagörüldüğügibicinseliçgüdüylekarışmışolarakortayaçıkar.Ölümiçgüdüsününkarşıtıyaşamiçgüdüsüdür.Ölümiçgüdüsünün (bu içgüdüFreud’unkendisi tarafındandeğilsede, ruh-çözümlemeincelemelerinde Thanatos diye adlandırılmıştır) kopana, çözüştürücü bir işlevivardır; oysa eros bağlayıcı, bütünleyici, organizmaları ve organizma içindekihücreleri birleştirici bir işlev taşır. Öyleyse her bireyin yaşamı şu iki temeliçgüdünün çatıştığı bir savaş alanıdır: “Eros’un, canlı varlıkları gittikçe büyüyenbütünler içinde birleştirme çabaları“yla Eros’un başardıklarını bozmaya çalışan

Page 31: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

ölümiçgüdüsününçabaları.

Freud’dabuyenikuramınıçekineçekine,kuşkulubirbiçimdeönesürmüştür.Buna şaşmamakgerekir; çünküFreud’un varsayımı kendi içinde kanıtlanmamışbir kurgudan öteye gitmeyen yineleme zorlanımı üzerine kurulmuştur. AslındaFreud’un bu iki yanlı kuramını destekleyen savlardan hiç-biri, çelişik bilgileredayanan karşı çıkmaları yanıtlayacak nitelikte değildir. Canlı varlıkların çoğuyaşama savaşını olağanüstü bir direnmeyle sürdürürler; kendilerini yok etmekistemeleri çok az rastlanan bir şeydir. Dahası, yıkıcılık bireyden bireye büyükdeğişiklikler gösterir; bu değişiklik de dışa yönelik ya da içe yönelik ölümiçgüdüsündençokdahabaşkabiçimlerdeortayaçıkar.Bazıkimselerin,başkalarınıyok etmek için yoğun bir tutkuyla yüklü olduklarını görürüz; oysa çoğunluk buölçüdebiryıkıcılıkgöstermez.Bununlabirlikte,yıkıcılığınbaşkalarınayönelenbuhafifbiçiminekarşılıkkendineyönelikyıkıcılık,mazoşizm,hastalıkvb.diyebirşeyyoktur.[19]Freud’unkuramlarınayapılanbütünbukarşıçıkışlarıdüşünürsekO,Fenichel gibi birçok Ortodoks çözümleyicinin ölüm içgüdüsü kuramını kabuletmeleri, ya da koşula bağlı olarak, büyük kuşkularla kabul etmeleri şaşırtıcıdeğildir.

Freud’un kuramının şu yönde değiştirilmesini öneriyorum: Eros’la yıkıcılık,yaşameğilimiyleölümeğilimiarasındakiçelişkiaslındainsanıniçindevarolanentemelçelişkidir.Bununlabirliktebuikilikbiyolojikolarakinsanıniçindebulunan,pekdeğişmedenölümiçgüdüsününsonbaşarısınadekbirbiriylesavaşıpduranikiiçgüdünün yarattığı ikilik değildir; yaşamın birincil ve en temel eğilimiyle —yaşamakta ayak diremekle— bu amaç gerçekleştirilemediği zaman ortaya çıkankarşıt eğilim arasındaki çelişkidir. Bu açıdan “ölüm içgüdüsü” Eros’un ortayaçıkmaması ölçüsünde gelişen ve yayılan hastalıklı bir olgudur. Ölüm içgüdüsüFreud’unkuramındaönerdiğigibinormalbiyoloji‘nindeğilpsikopatoloji‘ninbirparçasıdır.Bu yüzden yaşam içgüdüsü insandabirincil yetiyi, ölüm içgüdüsüyseikincil yetiyi oluşturur.[20] Tohum nasıl yalnız uygun nem, ısı vb. koşullarındagelişiyorsa, birincil yeti de yaşam için gerekli koşullar bulduğu zaman gelişir.Uygun koşullar yoksa ölümseverlik eğilimleri ortaya çıkarak insana egemenolacaktır.

Ölüm sevgisini doğuran koşullar nelerdir? Freud’un kuramı açısından(sırasıyla) yaşam ve ölüm içgüdülerinin güçlülük oranının değişmediğini, ölümiçgüdüsüsözkonusuolduğundabuiçgüdününiçeyadadışayönelikolabileceğinikabuletmekgerekir.Buyüzdençevreseletkenlerölümiçgüdüsününyoğunluğunudeğil ancak yönelişini belirleyebilir. Öte yandan burada ileri sürülen varsayımıkabul edersek şu soruyu sormak gerekir: Genel olarak ölümseverlik veyaşamseverlik eğilimlerinin gelişmesini, özel olarak da bireyde ya da birtopluluktaölümüsevmeyatkınlığınınyoğunluğunubelirleyenetkenlernelerdir?

Page 32: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

Bu önemli soruya verilecek yeterli bir yanıtım yok. Bence bu sorunun dahageniş bir biçimde incelenmesi büyük önem taşıyor. Bununla birlikte ruhçözümlemesi konusunda klinik çalışmalarıma, toplulukların davranışlarınıgözleme ve çözümleme deneylerime dayanarak kesin olmayan bazı yanıtlarönerebilirim.

Çocukta yaşam sevgisinin gelişmesi için en önemli koşul onun yaşamı seveninsanlarlabirlikteolmasıdır.Yaşamsevgisideölümsevgisiölçüsündebulaşıcıdır.Bu sevgi sözcükler, açıklamalar, kişinin yaşamı sevmesi gerektiğini söyleyenöğütler olmaksızın iletilir. Fikirlerden çok davranışlarla, sözcüklerden çok sestonuyla aktarılır. Bu sevgi, yaşamı düzenleyen açık ilke ve kurallardan çok, birkişiyiyadatopluluğusarangenelhavadagözlenebilir.Yaşamsevgisiningelişmesiiçingereklikoşullarınarasındaşunlarısayacağım:Bebekliksırasındabaşkalarıylasıcakveşefkatdoluilişkiler;özgürlüğütatma,tehditlerdenuzakolma;içtenuyumve güç yaratan ilkelerin —öğütlerle değil de örneklerle— öğretilmesi; “yaşamasanatı“nı öğretecek bir önder; başkalarının yarattığı uyandırıcı etkiyle bunagösterilen canlı tepki; sonra gerçekten ilginç bir yaşama biçimi. Bunların tamkarşıtı olan koşullar da, ölüm sevgisinin gelişmesine yol açar: Ölümü seveninsanlarınarasındayetişmek;uyarılardanyoksunolmak;korkuduymak;yaşamıtekdüze ve sıkıcı kılan koşullar; insanlar arasında doğrudan, insanca ilişkilerlebelirlenenbirdüzeninyerinemekanikbirdüzeninbulunması.

Yaşamsevgisiningelişmesi içingereklitoplumsalkoşullaragelincebunlar,azönce sözünü ettiğim bireysel gelişimi sağlayan eğilimleri yaratan koşullarlaaynıdır. Bununla birlikte toplumsal koşullar üzerinde daha çok şey söylenebilir;aşağıda söylenenler bu yoldaki düşüncelerin sonucundan çok başlangıcısayılmalıdır.

Belkideburadailköncesözedilmesigerekenenbelirginetkenhemekonomikhem de ruhsal açıdan kıtlığa karşı bolluk içinde olma durumudur, insanenerjisinin çoğu saldırılara karşı yaşamı savunmak, açlıktan kurtulmak içinharcanırsa yaşama sevgisi engellenir, ölüm sevgisi güçlenir. Yaşam sevgisiningelişebilmesi için gerekli başka bir toplumsal koşul da adaletsizliğin ortadankaldırılmasıdır. Burada, herkesin aynı şeylere sahip olmamasının adaletsizliksayıldığı istifçilik görüşü değil kastettiğim; bir toplumsal sınıfın ötekinisömürdüğü,doyumluveonurlubir yaşamı engelleyenkoşulların insanlara zorlakabulettirildiği,başkadeyişlebirsınıfınötekilerleyaşamınaynıtemeldeneylerinipaylaşmasına izin vermeyen toplumsal durumu anlatmak istiyorum. Sonçözümlemede adaletsizlik derken, insanın kendi başına bir amaç oluşturmadığı,başka bir insanın çıkarları için araç olarak kullanıldığı toplumsal durumubelirtmekistiyorum.

Son olarak da, yaşam sevgisinin gelişmesinde önemli bir koşulözgürlük‘tür.

Page 33: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

Ne var ki kısıtlayıcı siyasal zincirlerden kurtulup “özgür olmak” yeterli koşuldeğildir.Yaşamsevgisiningelişebilmesiiçinbirşey“yapma”özgürlüğügereklidir:Yaratma ve kurma özgürlüğü, şaşabilme ve göze alabilme özgürlüğü. Böyle birözgürlüğü tatmak için etkin ve sorumlu bir birey olmak gerekir; tutsak ya daçarkıniyiyağlanmışbirdişlisiolanbireydeğil.

Özetlersek,yaşamsevgisiençokşunlarınbulunduğubirtoplumdagelişecektir:Güvenlik: Onurlu bir yaşamın sağlanması için temel maddi koşulların tehlikeiçindeolmaması;adalet:Hiç kimsenin başka birisinin amaçları için araç olarakkullanılmaması; özgürlük: Herkese toplumun etkin ve sorumlu bir üyesi olmaolanağının sağlanması. Bunların sonuncusu özel bir önem taşır. Güvenlik veadaletin sağlandığı bir toplumda bile bireyin yaratıcı özünün etkinliğidesteklenmiyorsa, yaşam sevgisinin gelişmesi gerçekleşemez. İnsanların tutsakolmaları da yetmez; toplumsal koşullar robotların doğmasına yol açarsa sonuçyaşamsevgisideğil,ölümsevgisiolacaktır.Nükleerçağdaölümsevgisisorununuincelerken, özellikle, toplumun örgütsel düzeni sorunuyla ilgilenirken bu sonnoktaüzerindedahaçokduracağız.

Yaşam sevgisi ve ölüm sevgisi kavramlarının Freud’un yaşam ve ölümiçgüdüleriyle ilgili, gene de onlardan değişik olduğunu göstermeye çalıştım.Bunlar, Freud’un libido kuramının bir parçasını oluşturan başka bir önemlikavramladailgilidir.Bukavram“anallibido”,“analkişilik”kavramıdır.Freudenönemli bulgularından birini 1909’da Kişilik ve Anal Erotizm adlı makalesindeyayımlamıştır.[21]Freudşunlarıyazmıştır:

Tanımlayacağım insanlar şuüç özelliğindüzenli bir biçimde karışımıyla belirlenir.Bu insanlarözellikledüzensever,cimriveinatçıkişilerdir.Busözcüklerinherbiriaslındabirbirinegirmişbirdizikişilik özelliğinin tümünü ya da bir kesimini kapsar. “Düzensever” sözcüğü hem bedensel temizliğedüşkünlüğü hem de küçük görevlerin yerine getirilmesindeki sorumluluğu ve güvenilirliği anlatır.Bunun karşıtı “düzensizlik” ya da “ihmalcilik”tir. Cimrilik aşırı hırslılık biçiminde ortaya çıkabilir;inatçılıksaöfkeyleveöçalıcılıklabirleşerekkolaycameydanokumayadönüşebilir.Busonikinitelik—cimrilikveinatçılık—birbirlerine,ilknitelikten–düzenlilikten-dahayakındır.Bunlaraynızamandabuözelliklerdenoluşankarışımınendeğişmezöğeleridirler.Genedebencebuüçnitelikhiçbirbiçimdebirbirlerindenayrıdüşünülemez.

Freud önerisini şöyle sürdürüyor: “Daha önce anal-erotik yapıda olaninsanlarda ağır basan bu kişilik özellikleri ya da düzenlilik, cimrilik ve inatçılıkyüceltilmiş anal-erotizmin ilk ve en değişmez belirtileridir” Freud ve ondansonrakibazıruhçözümleyicilercimriliğinötekibiçimlerinindışkıyadeğilparaya,pisliğe, mala mülke ve işe yaramaz nesnelere sahibolma eğilimini gösterdiğinikanıtlamışlardır. Anal kişiliğin bazen sadizm ve yıkıcılık eğilimleri gösterdiği debelirtilmiştir. Ruh çözümleme araştırmaları geniş klinik kanıtlara dayanarakFreud’unbulgusunundoğruluğunugöstermiştir.Bununlabirlikte“analkişilik”yada benim adlandırışımla “istifçi kişilik” olgusunun kuramsal bakımdanaçıklanışındabirgörüşayrılığıvardır.Freud libidokuramınauygunolarak,anal

Page 34: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

libidoyu oluşturan ve bunun yüceltilmesini sağlayan enerjinin bedende belli birzevkbölgesinde (buradaanüste)yoğunlaştırıldığınıvarsaymıştır.Tuvalet eğitimisüresindeki bireysel deneyimlerle birlikte bedensel etkenler yüzünden bu anallibidonunnormalbirinsanagöredahagüçlüdurumdaolduğunusöylemiştir.Benbu konuda Freud’a katılmıyorum; çünkü cinsel libido dürtüsünün bir parçasıolarak anal libidoyu anal kişiliğin gelişmesinde etkin bir temel olarak kabuletmemizisağlayacakyeterlikanıtyoktur.

Anal kişilik üzerindeki incelemelerim beni, bu insanların dışkıya duyduklarıilgiveyakınlığıngenelolarak,canlıolmayanherşeyekarşıduyduklarıyakınlığınbir parçası olduğu inancına götürdü. Dışkı, artık hiçbir yararı kalmadığı içinbedendendışarıatılanbirşeydir.Analkişilikyaşamıiçinyararlıolmayanherşeyeçekildiğigibidışkıyadaçekilir;böylebirkişipisliğe,yararsızşeylere,malamülke,üretim ve tüketim araçları olarak değil yalnızca sahibolunacak şeyler olarak ilgiduyar.Canlıolmayanşeylerekarşıbuçekilmeninnasılgeliştiğisorununagelince,bukonudadahapekçokşeyinincelenmesigerekecektir.Bedenseletkenlerinyanısıraanne-babakişiliğinin,özellikleanneninkişiliğininönemlibiretkenolduğunudüşündüreceknedenlervardır.Titiztuvaleteğitimindedirenen,çocuğunboşaltımsüreçlerinevb.aşırı ilgigösterenbirannebaskınbiranalkişiliğiolan, cansızveölü şeylere karşı aşırı ilgi duyan bir kadındır; böyle bir anne çocuğunu da aynıyöndeetkileyecektir.Aynızamandayaşamasevincindenyoksun,canlandırıcıdeğiluyuşturucubiranneolacaktır.Çoğuzamandaanneninbuhuzursuzluğuçocuğuyaşamdankorkan,cansızşeylereçekilenbir insanyapacaktır.Başkadeyişleanalkişiliğin oluşmasına yol açan şey tuvalet eğitimi, bunun anal libido üzerindekietkileri değil yaşamakarşı duyduğu korku venefretle ilgiyi boşaltım süreçlerineyoğunlaştıran, başka birçok yolla çocuğun enerjisini sahibolma ve istifçiliktutkusunayöneltenanneninkişiliğidir.

Bu açıklamadan Freud’un anal kişiliğiyle daha önce anlatılan ölümseverkişiliğin büyük benzerlikler gösterdiği kolayca görülebilir. Aslında bu iki kişiliktürü cansız, ölü şeylere karşı duydukları eğilim ve ilgi bakımındanniteliksel birbenzerlik gösterirler. Aralarındaki ayrılık yalnızca bu eğilimin yoğunluğundadır.Bana göre Freud’un “anal kişiliği” bu kişilik yapısının zararsız biçimiyse,ölümsever kişilik hastalıklı biçimidir. Bu da anal kişilikle ölümsever kişilikarasında kesin bir sınırın bulunmadığını, bir kişiliğin çoğu kez bunlardanhangisinegirdiğinibelirlemeninkolayolmadığınıgösteriyor.

ÖlümseverkişilikkavramındaFreud’unlibidokuramındankaynaklanan“analkişilik”le ölüm içgüdüsü kavramını çıkardığı salt biyolojik kurgusubirleştirilmiştir. Aynı bağıntı Freud’un bir yanda “cinsel kişilik” kavramı veyaşamaiçgüdüsükavramıylaöteyandayaşam-severkişilikkavramlarıarasındadavardır. Bunlar Freud’un ilk ve son kuramları arasındaki uçurumu kapatmayolunda atılan ilk adımlardır; ilerdeki araştırmaların bu uçurumu daha da

Page 35: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

kapatacağınıumarız.

Ölümseverliği yaratan toplumsal koşullara dönersek şu soru çıkıyor ortaya:Ölüm sevgisiyle çağdaş sanayi toplumunun ruhu arasında ne gibi bir ilişkivardır?Dahası,nükleersavaşdürtüsüaçısındanölümsevgisinin,yaşamakarşıduyulanumursamazlığınöneminedir?

Buradamodernsavaşıyaratan,çoğunükleersavaşlargibiöncekisavaşlardadagörülen nedenlerin tümünü değil yalnızca nükleer savaşla ilgili tek bir ruhsalsorunu ele alacağım. Daha önceki savaşların ardında ne gibi nedenler yatarsayatsın bu nedenler—saldırıya karşı savunma, ekonomik çıkarlar, kurtuluş, şan,belli bir yaşama biçiminin sürdürülmesi— nükleer savaş için geçerli olamaz,insanınülkesindeki tüm insanların “en azından” yarısınınbirkaç saat içindekülolupgittiği,tümkültürmerkezlerininyıkıldığı,geridesağkalanlarınölenleregıptaedeceği barbarca, acımasız bir yaşam bırakan böyle bir savaştan sonrasavunmanında,çıkarlarında,kurtuluşunda,şanındahiçbiranlamıkalmaz.

Bütün bunlara karşın nükleer savaş hazırlıkları neden sürdürülüyor, şimdiolduğundan daha yaygın bir biçimde neden karşı çıkılmıyor nükleer savaşa?Çocukları, torunları olan insanların baş kaldırıp buna karşı çıkmayışlarını nasılyorumlayabiliriz?Yaşamakiçinpekçoknedeniolanyadaöylegörüneninsanlar,nasıl oluyor da her şeyin yok edilmesini böyle ciddi ciddi düşünebiliyorlar? Busorulara birçok yanıt bulunabilir.[22] Ancak, bu yanıtların hiçbiri şunlarkatılmadan yeterli bir yanıt sayılamaz: insanların her şeyin tümden yokedilmesinden korkmamaları, yaşamı sevmemelerindendir; ya yaşama karşıumursamazolmalarındanyadagiderekçoğununölümeçekilmesindendir.

Bu varsayım, insanların yaşamı sevip ölümden korktuklarını, dahasıkültürümüzün önceki kültürlere göre insanlara daha çok heyecan, daha çokeğlence sağladığını söyleyenvarsayımlabirbakımaçelişir.Öyleyse şunu sormakgerekir. Bizim eğlence ve heyecan dediğimiz şey yaşama sevincinden, yaşamsevgisindençokbaşkabirşeyolmasın?

Bu soruları yanıtlayabilmek için yaşamseverlik ve ölümseverlik eğilimlerinindaha önceki çözümlemelerine dönmem gerek. Yaşam yapısal bir gelişmedir; bunedenle yapısı gereği sıkı bir denetim altında olamaz, önceden belirlenemez.Yaşam alanında ancak sevgi, uyarma, örnekleme gibi yaşam güçleriyle etkisağlanabilir. Yaşam ancak tek tek örnekleriyle bir bireyde, bir kuşta, bir çiçektealgılanabilir. “Kitleler”in yaşamı diye bir şey, soyutlanmış bir yaşam yoktur.Günümüzde yaşama yaklaşım gittikçe mekanikleşmektedir. Başlıca amacımıznesne üretmektir; bu nesnelere tapma süreci içinde kendimizi de maladönüştürürüz. İnsanlar sayılar gibi işlem görür. Burada sorun insanlara iyidavranılıp davranılmadığı (aslında cansız nesnelere de iyi davranılabilir) ya daonlarıniyibeslenipbeslenmediklerideğildir;soruninsanlarıncansıznesnelermi,

Page 36: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

yoksa canlı varlıklar mı olduklarıdır. İnsanlar canlı yaratıklardan çok mekanikaraçları sevmektedirler. İnsanlara zihinsel-soyut bir biçimde yaklaşılmaktadır,insanlaracanlıbireylerolarakdeğilortaközellikleri,kitledavranışlarınınsayısalkuralları açısından nesne olarak yaklaşılır. Bütün bunlar örgütsel yöntemleringittikçe artan etkinliğiyle uyum içindedir. Dev üretim merkezlerinde, devkentlerde, dev ülkelerde insanlar cansız nesnelerce iş gibi yönetilmektedirler;insanlarlaonlarıyönetenlercansıznesneleredönüştürülmüştür;cansıznesneleriyasalara uyarlar. Ne var ki insan cansız bir nesne olarak yaratılmamıştır;nesneleşirse yok olur; nesneleşme süreci tamamlanmadan önce de insanumutsuzluğadüşerekyaşamıyoketmekister.

Örgütselolarakdüzenlenmişvemerkezileştirilmişbirsanayileşmedebeğenileröyle oluşturulur ki insanlar en üst düzeyde, önceden belirlenebilen, en çok kârsağlayanyönlerdetüketimyaparlar,insanlarınzekâlarıvekişiliklerigittikçedahaönemli sayılan testlerle standartlaştırılır; bu testlerle özgün, gözü pek kişilerinyerine ortalama ve silik kişiler seçilir. Gerçekten de Avrupa’da ve KuzeyAmerika’dabaşarılıolanörgütsel-sanayiuygarlığıyenibir insan tipiyaratmıştır;bu insanörgüt insanı, robot insan yadahomoconsumens (tüketici insan)diyeadlandırılabilir.Bunlara ekolarakbu insanahomomechanicus da denebilir; buadlandırmaylamekanikolanherşeyeaşırı ilgiduyan,bunakarşılıkcanlışeyleredüşmanolanaraç-insanıanlatmak,istiyorum.Biyolojikvefizyolojikyapısıinsanıöylesinegüçlücinseldürtülerledonatmıştırkihomomechanicusbilegüçlücinselisteklerduyar,birkadınıarzular.Nevarkiaraç-insanınkadınlarailgisiningittikçeazaldığıkuşkugötürmez.NewYorkerdergisindeyayımlananbirkarikatürdebu,çokeğlencelibirbiçimdebelirtilmiştir:Gençhanımmüşterisineyenibirparfümüsatmaya çalışan satıcı kız şu sözleri kullanıyor: “Yenibir spor arabanınkoktuğugibi kokuyor, efendim!” Gerçekten de günümüzde erkeklerin davranışlarınıgözleyen birisi bunun yalnızca bir karikatür olmadığını anlayacaktır. Öylegörünüyor ki kadınlardan, sevgiden, doğadan, yiyeceklerden çok sporarabalardan, televizyon ve radyo alıcılarından, uzay yolculuklarından, her türlüaraçtan hoşlanan erkeklerin sayısı oldukça kabarıktır; bu erkekler yaşam doluşeylerden çok canlı olmayan, mekanik şeylerle uğraşmayı severler. Homomechanicus‘un, birkaç dakika içinde binlerce mil ötedeki milyonlarca insanıöldürebilecek araçlara duyduğu ilginin, bu araçları denetleyebilmekten duyduğukıvancın,böylesibirkitleyıkımındanduyacağıkorkuveüzüntüyeağırbasacağınıdüşünmekolmayacakbirşeydeğildir.Homomechanicusgenedecinselilişkiden,içkilerden zevk alır. Ama bütün bu zevklerin peşindenmekanik, cansız bir kafayapısıiçindekoşar.Basarbasmazkendisinemutluluk,sevgivezevkgetirecekbirdüğmeninbulunmasını ister.(Birçokerkek,budüğmeyineredebulabileceklerinikendilerineöğretirumuduylaruhçözümleyicilerekoşar.)Kadınlaraarabagözüylebakar; hangi düğmelere basılacağını çok iyi bilir; kadınları heyecanlandırma,

Page 37: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

“hızlandırma”gücünebakıpkendinehayranlıkduyar, sonrada soğuk, ilgisizbirgözlemci olarak kalır. Homo mechanicus yaşama katılmak, ona tepkigöstermekten çok makinaların kullanılmasıyla ilgilenir. Bu yüzden yaşamıumursamaz olur; büyük bir hayranlık içinde mekanik şeylere kapılır; sonundaölüme,tümdenyıkımadoğruçekilir.

Eğlencelerimizde öldürmenin oynadığı rolü bir düşünelim. Filmler, resimliöyküler, gazeteler heyecan yüklüdür; çünkü yıkım, sadizm ve kaba şiddetledoludurlar. Milyonlarca insan tekdüze ama rahat bir yaşam içindedir —istercinayet, isterse otomobil yarışında ölümcül bir kaza olsun, öldürmeyle ilgiliolaylarıseyretmekyadaöyküleriokumakölçüsündehiçbirşeyheyecanlandırmazonları.Budurumölümhayranlığınıniçimizdenedenliköksaldığınıgösterenbirkanıtdeğilmidir?Yadaşudeyimleridüşünelim:“Ölecekgibiheyecanlanmak,”şuyadabuşeyi“ölürcesine”istemek,birşeyyadabirisiuğruna“ölmek”.Bunlarabirdeyaşamakarşıumursamazlığıgösterenarabakazalarınıekleyelim.

Kısaca söylersek çağdaş sanayi toplumunun bu en belirgin özellikleri —anlıksallaştırma, sayılaştırma, soyutlaştırma, örgütleştirme ve nesneleştirme—nesneleredeğildeinsanlarauygulandığındaartıkyaşamındeğilmekaniğinilkeleriolup çıkar. Bu tür bir düzen içinde yaşayan insanlar yaşamı umursamaz olur,giderek ölüme çekilirler. Ama bunun farkında değildirler. Heyecanın verdiğititremeleri yaşamın coşkuları sanır, sahiboldukları, kullandıkları şeyler ne denliçoksa kendilerini o denli canlı sayarlar. Nükleer savaş, “atom bilginlerimiz”inbütün ya da yarı yıkım bilançolarıyla ilgili tartışmalarına kimsenin karşıçıkmaması,“ölümgölgesinindolaştığıvadi”denedenliilerlediğimizigösteriyor.

Ölümseverlik eğiliminin bu özellikleri, siyasal yapıları ne olursa olsun bütüngelişmiş sanayi toplumlarında görülebilir. Bu bakımdan Sovyet devletkapitalizmiyleözelgirişimkapitalizmiarasındakiortakyanlar,budüzenleriayıranözelliklere ağır basar. Her iki düzenin de örgütsel mekanik yaklaşımda ortakyönlerivardır;herikisidetümdenbiryıkımiçinhazırlanmaktadır.

Ölümseverlerin yaşamı küçümsemeleriyle hıza ve tüm mekanik şeylereduydukları hayranlık arasındaki yakınlık son yirmi otuz yıl içinde iyice açığaçıkmıştır. Oysa bu durum daha 1909’da Marinetti’nin Fütürizmin BaşlangıçManifestosu‘ndaortayakonmuşveşöyleözetlenmiştir:

1)Biztehlikesevgisinin,çalışkanlıkvekorkusuzlukalışkanlığınıntürküsünüçağıracağız.

2)Şiirimizintemelöğelerigözüpeklik,yiğitlikvebaşkaldırmaolacaktır.

3)Bugünedekedebiyatdüşüncedoludurağanlığı,kendindengeçmeyiveuyuşukluğuövmüştür;bizse saldırgan devingenliği, ateşli uykusuzluğu, sekerek koşmayı, takla atmayı, suratlarıyumruklamayıveyumrukyumruğakavgayıyücelteceğiz.

4) Biz dünyanın görkeminin yepyeni bir güzellikle, hızın güzelliğiyle zenginleştirildiğini ilânediyoruz.

Page 38: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

5) Dört bir yanı alev kusan yılanlar gibi kocaman borularla donatılmış bir yarış otomobili…şarapnel gibi kayarcasına, kükreyerek giden bir otomobil bizce Semendirek Utkusundan çok dahagüzeldir.

6) Yörüngesinde hızla dönüp duran Yeryüzünün hızını direksiyon başında sıfıra indiren insantürküsünüçağıracağız.

7)Şair, ilkelöğelerintaşkınarzularınıçoğaltmakiçinkendiniçılgınlığa,görkemliliğevebolluğaadamalıdır.

8) Kavga dışında güzellik düşünülemez. Saldırganlık olmaksızın bir başyapıt yaratılamaz. Şiir,bilinmeyen güçlere karşı girişilen şiddetli bir saldırı olmalıdır; insanın önünde bu güçlere boyuneğdirmelidir.

9) Yüzyılların en uç uzantısında duruyoruz biz!… Olanaksızlığın gizemli kapılarını zorlamakvarken neden durup da arkamıza bakalım? Zaman ve Yer dün öldüler. Daha şimdiden mutlaklayaşamayabaşladık;çünküsonsuzolan,herzaman,heryerdevarolanhızıyarattık.

10) Biz savaşı —dünyadaki tek sağlık verici şeyi— militarizmi, yurtseverliği, Anarşist’in yıkıcıkolunu, güzel, öldürücü fikirleri, kadının aşağılanmasını yüceltmek istiyoruz.Müzeleri, kitaplıklarıortadankaldırmak,ahlakçılığa,kadınhaklarına,tümçıkarcıveyararcıalçaklıklarakarşısavaşmakistiyoruz.

11) Biz çalışmanın, eğlenmenin ve başkaldırmanın heyecanı içinde yüzen büyük kalabalıklarıntürküsünü çağıracağız; büyük modern kentlerde devrimin çok renkli ve çok sesli çalkantısını;geceleyinkocamanelektrikliaylarınaltındagizlisilâhyapımevlerininveatölyelerinintitreşimlerini,duman soluyan karayılanları yutan obur istasyonları, bacalarından çıkan duman şeridiylebulutlardan sarkıtılmış gibi duran fabrikaları, güneşi içmiş ırmakların iki yanındaki şeytancaçatallarüzerinde cambazgibi atlayıpgeçen köprüleri, burunlarıylaufku koklayıpduran serüvencitransatlantikleri,raylarınüzerindeuzunborularlakoşumlanmışkocamançeliktenatlargibizıplayazıplaya giden geniş göğüslü lokomotifleri, motorunun sesi, çırpınan bayrakları, coşkulu birkalabalığınbağırışınıanımsatanuçaklarınkayarcasınauçuşunuyücelteceğiz.[23]

Marinetti’ninteknikvesanayiyleilgiliölümseveryorumunuWaltWhitman’ınşiirlerindekiderinyaşamseveryorumlakarşılaştırmak ilginçolacaktır.Whitman,“BrooklynAxabaVapurunda”adlışiirininsonundaşöylediyor:

Gelişin,kentler—getirinyüklerinizi,gösterilerinizi,kocamanyeterliırmaklarınızı.

Genişleyin,genişlemektendaharuhsalbirşeyyokbelki,

Koruyunyerlerinizi,onlardandahauzunömürlünesneyok.

Beklediniz,hepbekliyorsunuz,sizeysağır,güzelbakanlar,

Özgürcekabulediyoruzsiziartık,vedoyumsuzuzbundansonra,

Kaçıramayacaksınızkendinizibizden,esirgeyemeyeceksinizartık,

Kullanıyoruz,birkenaraatmıyoruzsizi—içimizeekiyoruzsürekli,

Elatmıyoruzdibinize—seviyoruzsizi—sizdekusursuzsunuz,

Sonsuzluğayönelmiş,bütünlüyorsunuzparçalarınızı,

Büyükyadaküçük,bütünlüyorsunuzparçalarınızı,ruhayönelmiş.

Yada“AçıkYolTürküsü“nünsonunda:

Yoldaş,elimiuzatıyorumsana!

Sevgimiveriyorum,paradandeğerli,

Kendimiveriyorumsana,vaızlardan,yasadanönce;

Page 39: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

Sendebanaverirmisinkendini?

Yoladüşermisinbenimle?

İkimizbirolalımmıyaşadığımızsürece?

Whitman ölümseverliğe karşı oluşunu şu dizedekinden daha iyi dilegetiremezdi:“Geçmek(ahyaşamak,hepyaşamak!)geridebırakmakcesetleri”

Marinetti’nin sanayiye karşı tutumunuWaltWhitman’inkiyle karşılaştırırsaksanayi üretiminin ille de yaşam ilkelerine ters düşmediği açıkça ortaya çıkıyor.Buradasorun,yaşamilkelerininmekanikleşmeilkelerineboyuneğipeğmediğiyada yaşam ilkelerinin ağır basıp basmadığıdır. Açıktır ki sanayileşmiş dünyamızbugünedekşusorununyanıtınıbulamamıştır:Bugünyaşamlarımızıyönetmekteolanörgütselsanayileşmeninyerineinsancılbirsanayileşmenasılyaratılabilir?

Page 40: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

4

BİREYSELVETOPLUMSALNARSİSİZM

Freud’un en verimli, en geniş kapsamlı bulgularından biri de narsisizmkavramıdır. Freud kendisi de bu kavramı en önemli bulgularından biri saymış,psikoz (“narsist nevroz”), sevgi, hadım edilme korkusu, kıskançlık, sadizm gibiönemliolgularlaezilensınıflarınyöneticilerineboyuneğmeyehazırolmalarıgibikitlesel olguların anlaşılmasındabukavramdan yararlanmıştır.BubölümdebenFreud’undüşünceçizgisiniizleyereknarsisizminulusçuluk,ulusalnefret,savaşınveyıkıcılığınruhsaldürtülerikonusundakirolünüincelemekistiyorum.

Bu arada narsisizm kavramının Jung’un ve Adler’in incelemelerinde hemenhemen hiç ele alınmadığını, Homey’inkilerde de bu kavrama gereken öneminverilmediğinikısacabelirtmekisterim.OrtodoksFreud’çukuramvetedavidebilenarsisizm kavramı bebeğin narsisizmiyle psikozlu hastanın narsisizminiöncelemekten öteye geçmez. Bu belki de Freud’un adı geçen kavramı libidokuramının içine sıkıştırmasından, bu yüzden de kavramın ne denli yararlıolabileceğininyeterinceanlaşılamamasındandoğmuştur.

Freud şizofreniyi, libido kuramı açısından açıklayabilmek amacıyla yolaçıkmıştır.Şizofrenhastadanesnelerekarşı(gerçekteyadadüşlerde)hiçbirlibidoilgisigörülmediğinegöreFreudşusoruyusormayaitilmiştir:“Şizofrenidedıştakinesnelere yönelmeyen libido nereye harcanıyor”[24] Freud bu soruyu şöyleyanıtlamıştır:“Dışdünyadansoyutlananlibidoegoyayöneltilir;böylecenarsisizmdiyeadlandırılabilecekbir tutumdoğar”[25]Freudbaşlangıçta libidonun“büyükbir depo”da toplanır gibi egoda biriktirildiğini sonradannesnelere yöneltildiğiniamakolaylıklaonlardansoyutlanıpgeneegoyayöneltilebileceğinivarsaymıştır.Bugörüş 1922’de Freud’un, önceki görüşünden bütünüyle vazgeçmemesine karşın,“id’i libidonun en büyük deposu olarak kabul etmemiz gerekir” demesiyledeğişmiştir.[26]

Bununlabirlikte libidonunbaşlangıçtaegodamıyoksa id’demiortayaçıktığıkonusundaki kuramsal sorunun kavramın kendisi açısından bir önemi yoktur.Freudşutemelfikrinihiçbirzamandeğiştirmemiştir:İnsanilkdurumunda,erkenbebeklik çağında, dış dünyayla henüz ilişki kurmadığı narsisizm (“birincilnarsisizm”) durumundadır; sonra normal gelişmesi sırasında çocuğun dışdünyaylaolan(libidoylailgili)ilişkilerininçapıveyoğunluğuartmayabaşlar;amainsan birçok durumlarda (bunların en ağır olanı deliliktir) libido bağlılığınınesnelerden soyutlayıp kendi egosuna yöneltir (“ikincil narsisizm”). Ne var kinormal gelişme durumunda bile insan, yaşamı boyunca bir ölçüde narsistkalabilir.[27]

Page 41: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

“Normal”birkişidenarsisizmingelişmesinasılolur?Freudbugelişmeninanaçizgilerinibelirlemiştir;aşağıdakibölümonunbulgularınınkısabirözetidir.

Ana rahmindeki cenin mutlak bir narsisizm durumu içinde yaşar. Freud,“Doğmakla, mutlak narsisizmden, kendine yeterli Narsisizmden değişen dışdünyanın algılanmasına, nesnelerin keşfedilmesine doğru bir adım atarız” der.[28] Bebeğin dıştaki nesneleri kendi başlarına “ben olmayan” nesneler olarakalgılayabilmesi aylar sürer. Narsisizmine indirilen darbelerle, dış dünyayı ve budünyanınyasalarınıgittikçedahaçoktanıyarakinsan“isteristemez”başlangıçtakinarsisizmini “nesne sevgisi”ne dönüştürür. “Ama” der Freud, “insan, dıştalibidosunanesne bulsa da her zamanbir ölçüdenarsist kalır”[29]Gerçektendebireyin gelişmesi, Freud’un deyişiyle mutlak narsisizmden nesnel düşünme venesnesevgisigeliştirmeyetisinedoğrubirevrimdir;bununlabirliktebuyetibelirlisınırları aşmaz. “Normal”, “olgun” kişi narsisizmini bütünüyle yok edemese detoplumca onaylanan en az duruma indirebilmiş kişidir. Freud’un bu gözlemigündelik yaşam deneyleriyle de doğrulanır. Öyle anlaşılıyor ki her insandaulaşılamayacak, her türlü çözülme çabasına karşı direnen narsist bir çekirdekkalır.

Freud’unteknikdilinealışıkolmayanlar,belkidebuolgunundahasomutbirtanımı verilmedikçe narsisizmin ne denli gerçek ve güçlü olduğunu açık seçikgöremeyeceklerdir.Bundansonrakisayfalardabenböylesomutbirtanımvermeyeçalışacağım. Ama bu işe girişmeden önce terimlerle ilgili bir açıklama yapmakistiyorum.Freud’unnarsisizmkonusundakigörüşlericinselenerji(libido)görüşüüzerine kurulmuştur. Daha önce de belirttiğim gibi birmekanik libido kavramınarsisizm kavramının geliştirilmesini sağlamaktan çok engellemiştir. Bencenarsisizmkavramındandahaiyiyararlanabilmekiçincinseldürtüenerjisiyleaynışeyolmayanruhsalenerjikav-ramınıkullanmakçokdahayerindeolacaktır.BunuJung yapmıştır; bu görüş, Freud’un cinsellikten arınmış libido görüşünde birölçüdekabul edilmiştir.Ne var ki cinsel olmayan ruhsal enerji görüşüFreud’unlibido kuramından ayrılsa da libidoya benzer bir enerji’dir; bu kavram, belli biryoğunluğu, belli bir yönelişi olan, ancak belirtileriyle görülebilen ruhsal güçlerikapsar.Buenerji,bireyidışdünyaylailişkileri içindeolduğugibikendiiçindedebağlar, bütünleştirir ve birleştirir. Bu görüşte Freud’un yaşamı sürdürmedürtüsününyanı sıracinsel içgüdüenerjisinin (libidonun) insandavranışlarındatek önemli dürtü olduğunu ileri süren ilk görüşü kabul edilmese, bunun yerinedahagenelbirruhsalenerjikavramıkullanılsada,aradakiayırımbirçokkişinindogmatik bir yaklaşım içinde düşünmek istediği ölçüde büyük değildir. Ruhçözümleme diye adlandırılabilecek her türlü kuram ya da tedavide en önemlinoktainsandavranışlarınındevingenoluşudur;bunagöredavranışlarçokbüyükgüçyüklüdürtülerleyönetilir;bugüçler tanınmadıkçadavranışlarınanlaşılması,önceden belirlenebilmesi olanaksızdır, insan davranışlarının devingen olduğu

Page 42: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

görüşü Freud’un kuramının çekirdeğini oluşturur. Bu güçlerin kuramsal açıdannasıl görüldüğü,mekanikmaddeci açıdanmı, yoksa insancı gerçekçi açıdanmıyorumlandığıönemlibirsorudur;amabundandahaönemliolanasılsoruninsandavranışlarınındevingenlikaçısındanyorumlanmasıdır.

Narsisizmitanımlamayaikiaşırıörneklebaşlayalım:Yenidoğmuşbirbebeğin“birincil narsisizmi”yle bir delinin narsisizmi. Yeni doğmuş bebek daha dışdünyaylailgikuramamıştır(Freud’unterimleriylesöylerseklibidosuhenüzdıştakinesnelereyönelmemiştir).Başkabiçimdesöylersekbebekiçindışdünyadiyebirşey yoktur; öylesine yoktur ki, bebek “ben”le “ben olmayan” arasında bir ayrımyapamaz.Bebeğindışdünyaya ilgiduymadığını, odünyanın “içindeolmadığını”bile söyleyebiliriz. Bebek için var olan tek gerçeklik kendisidir. Kendi bedeni;bedeninde duyduğu üşüme ve sıcaklık, susama, uyku gereksinmesi, başka birbedeninyakınlığıvb.gibibirtakımfizikselduyumlarınalgılanmasındanoluşurbugerçeklik.

Bir akıl hastası da temelde bebekten çok farklı bir durumda değildir. Amabebektedışdünya,gerçeklikolarakhenüzortayaçıkmamışkenakılhastasındadışdünya gerçekliğini yitirmiştir. Örneğin sanrılarda, duyumların dış olaylarıkaydetmeişlevleriniyitirdiğinigörürüz—duyumlarancakdışdünyadakinesneleregösterilen duyumsal tepkiler gibi, öznel deneyleri kaydeder. Paranoyakuruntularındadaaynımekanizmaişler.Örneğinöznelduygularolankorkuyadakuşku öylesine nesnelleştirilir ki paranoid kişi başkalarının kendisine karşıelbirliğiyle kötülük yapmaya çalıştıklarına inanır. Nevrozlu kişiyle paranoid kişiarasındakiayrımburadadır;nevrozlukişidehepkendisindennefretedildiğinden,kötülüğe uğrayacağından vb. korkar; gene de bütün bunların kendi kuruntularıolduğunubilir.Paranoidkişideysebukuruntulargerçekolupçıkmıştır.

Narsisizmin akıllılıkla delilik sınırında bulunan özel bir türü, olağanüstü birgüç ele geçiren insanlarda görülebilir. Mısır firavunları, Romalı Sezarlar,Borjiyalar,Hitler,Stalin,Trujillo—bunlarınhepsindebenzerözelliklervardır.Buinsanlarmutlakgüçeldeetmişlerdir;ağızlarındançıkanbirsözleyaşamveölümkonusundaolduğugibihemenherkonudasonkararıverirler;istedikleriherşeyiyapabilme yetilerinin sınırı yok gibidir. Yalnızca hastalık, yaş ve ölümlesınırlandırılmıştanrılardırbukişiler, insanınvarolmasısorununa,buvaroluşunsınırlarınınötesinegeçmeyolundaumutsuzbirçabayagirişerekçözümbulmayaçalışırlar.Şehvetleri,güçlerisınırsızmışgibidavranırlar;buyüzdensayısızkadınlayatar, sayısız adam öldürür, her yere şatolar kurar, “gökteki aya” el atmak,“olmayacakşeyler”ielegeçirmekisterler.[30]Varlıksorununuinsandeğilmişgibidavranarakçözmeçabasıolsada,birtürdeliliktirbututum.Üstelikhastakişininyaşamıilerledikçeartanbirdeliliktirbu.Kişitanrılaşmayaçalıştıkçakendiniötekiinsanlardan soyutlar; bu soyutlama onu daha da korkak yapar, herkes onundüşmanıolur;bunlarınsonucundadoğankorkuyadayanabilmekiçinkişigücünü,

Page 43: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

acımasızlığınıvenarsisizminigittikçeartırır.Sezar’aözgübudeliliktürü,şuetkenişekarışmasadüpedüzdelilikolacaktır:ElinegeçirdiğibugüçleSezar,gerçekliğikendi narsist düşlerine göre çarpıtmıştır. Herkese zorla kendisinin bir tanrı, engüçlü,enbilgeadamolduğunukabulettirmiştir—buyüzdenkendimegalomanisionaaklauygunbirduyguymuşgibi gelir.Öteyandanbirçok insanondannefretedecek,onudevirmeye,öldürmeyeçalışacaktır-buyüzdendehastalıklıkuşkuları,görebildiği kadarıyla, gerçeklerle doğrulanmaktadır. Bunun sonucu olarak Sezarkendinibütünüylegerçekliktenkopmuşgörmez—çok tehlikelibirdurumdaolsadabuyüzdenaklıbirölçüdebaşındadır.

Psikozmutlakbirnarsisizmdurumudur;budurumdakişidışgerçeklikletümilişkilerini koparmış, gerçekliğin yerine kendi kişiliğini koymuştur. Bütünüylekendisiyle doludur; kendi kendisinin “tanrısı ve dünyası” olmuştur. Psikozundinamik bir biçimde anlaşılmasını sağlayan ilk adımda Freud’un bunu sezmesiolmuştur.

Bununlabirliktepsikozunneolduğunubilmeyenler için öncenevrozlu yada“normal!” insanlarda narsisizmi anlatmak yararlı olacaktır. Narsisizmin en ilkelörneklerinden biri normal insanın kendi bedenine karşı edindiği tutumdur.İnsanların çoğu kendi bedenlerini, yüzlerini, biçimlerini beğenirler; başka birinsanın,belkidahagüzelbirininyerindeolmakisteyipistemediklerisorulduğundaistemediklerinisöylerler.Bundandahaaydınlatıcıolanbirgerçekdeçoğuinsanınkendi dışkısının görünüşüne ve kokusuna aldırmaması (aslında bazılarınınbundan hoşlanması), oysa başkalarınınkinden kesinlikle iğrenmesidir. Açıkçagörülüyorkiburadaestetikyadabaşkatürdebiryargısözkonusudeğildir;aynışeyinsanınkendivücuduylailgiliolduğundahoşgelir,başkasınınvücuduylailgiliolduğuzamanhoşgelmez.

Şimdi de narsisizmin daha az rastlanan başka bir türüne bakalım. Birisidoktorunmuayenehanesine telefonederekbir randevu ister.Doktorohafta içinrandevuveremeyeceğini,birhaftasonragelmesinisöyler.Hastaenyakıntarihterandevualmaktadirenir;açıklamaolarakdabekleneceğigibinedenaceleettiğinisöyleyeceğine, doktorun muayenehanesine beş dakikalık bir yerde oturduğunusöyler. Doktor zaman ayırmama sorununun hastanın muayenehaneye beşdakikada gelebilmesiyle çözülemeyeceğini söylediğinde, öteki bunu anlayamaz;doktorun kendisine en yakın zamanda randevu vermesi için kendi gösterdiğinedenin yeterli olduğunda direnir. Doktor bir ruh çözümlemeciyse hastasıhakkındahementeşhisleilgilibirgözlemdebulunacaktır:Karşısındaaşırınarsist,başkadeyişle,çokhastabirinsanvardır.Bununnedenlerinigörmekgüçdeğildir.Hasta doktorun durumunu, kendisininkinden ayrı bir durum olarakgörememektedir. Hastanın kendi görüş alanındaki tek gerçek, doktoru görmekistemesi ve kendisinin oraya çok kısa bir zaman içinde gidebilecek durumdaolmasıdır.Kendineözgübirçalışmaprogramı,kendigereksinmeleriolanayrıbir

Page 44: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

kişiolarakdoktoryokturhastanıngözünde.Onunmantığışöyleişler:Kendisininoraya gelmesi kolaysa doktorun da onu görmesi kolaydır. Doktorun ilkaçıklamasındansonrahasta“A,evetdoktor,anlıyorum;özürdilerim,böylebirşeysöylememeliydim.”diyebilseydi,ohastahakkındadoktorunteşhisideğişikolurdu.O zaman önce kendi durumuyla doktorun durumunu birbirinden ayıramayan,amanarsisizmibirincihastaölçüsündeyoğunvekatıolmayanbirnarsisistlekarşıkarşıyabulunduğumuzuanlardık.Butürhastalardikkatleriçekildiğindedurumuolduğugibigörerekbunagörebirtepkigösterirler.İkincitürhastayaptığıhatayıgörüncebelkiutanacaktır;birincisiysehiçbirzamanutanmaduymayacaktır—bukolaylıktanyararlanmayacakölçüdeaptalolandoktorueleştirecektir.

Benzer bir olgu, sevgisine karşılık vermeyen bir kadına âşık olan narsist biradamda kolaylıkla gözlenebilir. Narsist kişi kadının kendisini sevmediğineinanmakistemeyecektir.Şöyleakılyürütecektir:“Benonubudenliseverkenonunbeni sevmemesi olanaksız.” Ya da “O da beni sevmese ben onu bu denli çoksevemem.” Sonra da kadının duygularına karşılık vermemesini şu varsayımlarlaakla uydurmaya çalışacaktır: “Beni sevdiğinin bilincinde değil; kendi sevgisininyokluğundankorkuyor;benidenemek,banaişkenceetmekistiyor”—bunabenzerdaha bir sürü neden. Daha önceki örnekte de olduğu gibi burada önemli olannokta narsist kişinin başka bir insanın içindeki gerçekliği kendisininkinden ayrıbirgerçeklikolarakkavrayamamasıdır.

Şimdi birbirinden çok ayrı gibi görünen, ama aslında narsist olan iki olguyabakalım. Bir kadın her gün saatlerce aynanın karşısında saçı ve yüzüyleuğraşmaktadır. Yalnızca kendini beğenmesinden değildir bu. Kendi bedenine,kendi güzelliğine tutkundur; tanıdığı en önemli gerçeklik de kendi bedenidir.Böyle bir kadın belki de şu Yunan mitine en yakın düşen kişidir: Yakışıklı birdelikanlı olan Narcissus, su perisi Echo’nun sevgisinin farkında değildir: Echoüzüntüsündenölür.TanrıçaNemesisNarcissus’usudakiyansımasınaâşıkolmaklacezalandırır; kendine hayran olanNarcissus suya atlar ve gölde boğulur. Yunanmitinde bu tür “kendini sevme”nin bir lanet olduğu, aşırı durumlarda bununkendini yok etmekle sonuçlanacağı anlatılır.[31] Başka bir kadın da (bir öncekikadınınyıllarsonrakidurumuolabilirbu)hastalıkhastasıdır.Bukadındasürekliolarak kendi bedeniyle uğraşır, ama bu kez artık güzelliğiyle değil, hastalığıylauğraşmaktadır. Burada olumlu ya da olumsuz imgenin seçilmesinin kuşkusuzkendinegörenedenlerivardır;bunedenleriburadaelealmakgereksizdir.Önemliolan her iki olguda da insanın kendisiyle narsist bir biçimde uğraşması, dışdünyaylailişkisininkesilmesidir.

Ahlaksal hastalık hastalığı da temelde bundan pek değişik değildir. Budurumdakişihastaolmakveölmektendeğil,suçluluktankorkar.Böylebirinsanhiç durmadan yaptığı yanlışlar, işlediği günahlar vb. den dolayı da suçlulukduygusu içindedir. Başkalarının —kendisinin de— gözünde özellikle vicdanlı,

Page 45: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

dürüst ve giderek başkalarıyla ilgiliymiş gibi görünse de böyle bir kişi hepkendisiyle, kendi vicdanıyla, başkalarının onun hakkında düşündükleriyle vb.uğraşır. Bedensel ya da ahlaksal narsisizmin ardında yatan narsisizm kendinibeğenmişkişininnarsisizmiyleaynıdır;nevarkibutürnarsisizminalışıkolmayanbirgöztarafındangörülmesiçokdahagüçtür.K.Abraham’ınolumsuznarsisizmterimiyle sınıflandırdığı bu tür narsisizm özellikle yetersizlik, gerçek dışılık vekendinisuçlamaduygularıylabelirlenenmelankolidurumlarındaortayaçıkar.

Bunlardan daha hafif narsist eğilimler gündelik yaşamda da gözlenebilir.Herkesin bildiği şu fıkrada bu çok güzel bir biçimde anlatılmıştır: Bir yazar birdostuna rastlar, uzun süre ona kendinden söz eder; sonra şöyle der: “Hepkendimdensözettim.Şimdibirazdasendensözedelim.Sonkitabımınasılbuldunbakalım?” Bu kişi hiç durmadan kendileriyle uğraşan, başkalarına ancakkendilerini yankıladıkları ölçüde ilgi duyan insanlara çok iyi bir örnektir. Çoğuzamanbukişileryardımseverveiyiyüreklidirler;amabudavranışlarıkendileriniböylegöstermekistemelerindendir;enerjilerini,yardımettiklerikişininaçısındangörmeyedeğilkendilerinehayranolmayaharcarlar.

Narsistbirkişiyinasıltanıyabiliriz.Kolaylıklatanınabilenbirtipvardır.Butipkendikendineyetenbirkişinintümbelirtilerinigösterir;boşsözlerettiğizamanbilekendiniçokönemlibirşeysöylemişgibihisseder.Başkalarınınsöyledikleriniçoğunlukla dinlemez ya da onlara ilgi duymaz. (Zeki bir insansa, bu tutumunusorular sorarak ya da karşısındakine ilgi duyu-yormuş gibi yaparak saklamayaçalışacaktır.)Narsistkişiyiher türlüeleştiriyekarşıgösterdiğiaşırıalınganlıktanda tanıyabiliriz. Bu alınganlık her türlü eleştirinin geçerliliğini yadsıyarak,kızgınlık ya da üzüntüyle tepki göstererek ortaya konulur. Pek çok durumdanarsist eğilim alçakgönüllülük ya da alttan alma tutumuyla gizlenebilir; narsisteğilimli bir insanın alçakgönüllülüğünü kendine hayran olmak için bir nedenolarak kullanması da az rastlanan durumlardan değildir. Değişik belirtileri neolursaolsun tümnarsisizm türlerindedışdünyayakarşıgerçek ilgininkesilmesiortaközelliktir.

Narsistinsanbazenyüzündekianlamladakendinieleverebilir.Buinsanlarınyüzlerinde bir yumuşaklık ya da bir gülümseme vardır; böyle yüzlerdeki anlambazılarınca yumuşak başlılık, bazılarınca da saf, güvenilir bir çocuksuluk olarakalgılanır. Narsisizm, özellikle aşırı biçimlerinde çoğu zaman kendini gözlerdeacayipbirparlaklıklabellieder;buparlaklığıbazıkişileryarıermişlik,bazılarıda,yarı delilik belirtisi olarak görürler. Narsist kişilerin çoğu hiç durmadankonuşurlar —yemekte çoğu zaman yemek yemeyi unutur, herkesi bekletirler.Arkadaşlarıyadayemek,onlarıngözündekendi“ego’larındandahaazönemlidir.

Narsist tüm kişiliğini her zaman narsisizmin nesnesi olarak görmez; çoğuzamankişiliğininbirbölümünü,örneğinonurunu,zekâsını,fizikselgücünü,mizah

Page 46: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

yeteneğini, yakışıklılığını (bazen saç ya da burun gibi çok küçük ayrıntılara dekinebilir bu) narsisizmiyle bütünleştirir. Bu kişilerin narsisizmleri bazen dekorkmak ya da tehlikeyi önceden sezmek gibi normal bir kimsenin övünçduymayacağı acayip niteliklere dek uzanır. “Kişi” kendisinin belli bir yönüyleözdeşleşir. “Kim” olduğunu sorduğumuzda verebileceği en doğru yanıt, onunkendikafası,ünü,parası,penisi, vicdanı vb.olduğudur.Çeşitlidinlerdekiputlarinsanın çeşitli yanlarını gösterir.Narsist kişiye göre narsisizminin nesnesi onunben’ini belirleyen bu yan niteliklerinden biridir. Ben’ini sahibolduğu nesnelerleözdeşleştiren kişi, onuruna yöneltilen bir aşağılamaya aldırmazken sahibolduğunesnelere yöneltilen saldırıyı yaşamına yapılmış bir saldırı olarak görür. Öteyandanben’inizekâsıylaözdeşleştireninsaniçinaptalcabirşeysöylemişolmakodenli acı vericidir ki bu acı derin bir ruhsal çöküntüye yol açabilir. Bununlabirliktebazenkendinibeğenmiş,narsistbirinsanlakendisinideğersizbulankişiyiayırtetmekkolaydeğildir,bunlarınikincisi,başkalarınailgiduymadığıiçindeğilkendinden kuşkulandığı, kendini değersiz bulduğu için övülmek ve beğenilmekister. Gözetilmesi her zaman kolay olmayan başka bir ayrım daha vardır:Narsisizm ve bencillik arasındaki ayrım. Aşırı narsisizm durumunda gerçekliğibütünüyle algılayabilme yeteneği kaybolmuştur, aşırı bencillikteyse başkalarınakarşıhemenhemenhiçilgi,sevgiyadayakınlıkduyulamaz;amabuhiçdeinsanınkendi öznel süreçlerine aşırı önem verdiği anlamına gelmez. Başka deyişle aşırıbencil bir kişi her zaman aşırı narsist bir kişi değildir; bencillik ille de nesnelgerçekliği görmemek anlamına gelmez. Narsisizmi ne denli ağırlaşırsa insan,başarısızlığıvebaşkalarındangelecekhaklıeleştirileriodenlizorkabuledecektir.Karşıdaki insanınaşağılayıcıbir tutum içindeolduğuna inanaraköfkelenecekyada o kişinin doğru bir yargıda bulunamayacak ölçüde duygusuz, eğitimsiz vb.olduğuna inanacaktır. (Bununla ilgili olarak çok zeki olmasına karşın büyükölçüde narsist olan birisi aklıma geldi: Rorschach testinin sonuçlarınısöylediğimde kendisinin hiç de kafasında yarattığı ideal kişi olmadığını görüpşöyledemiştir:“Butestihazırlayanruhbilimciyeacıyorum;çokparanoidbiradamolmalı.”)

Şimdi de narsisizm olgusunu daha karmaşıklaştıran başka bir etkenden sözedelim. Narsist kişi kendi “benlik imgesi”ni narsist bağlılığının nesnesi olarakbenimsediğigibikendisiyleilgiliherşeyibuhastabağlılığınınnesnesidurumunasokar.Onun fikirleri, onun bilgisi, onun eviyle birlikte onun “ilgi alanına” girenkişilerdenarsistbağlılığınınnesneleriolupçıkar.Freud’unbelirttiği gibibununen çok rastlanan örneği insanın kendi çocuklarına karşı duyduğu narsistbağlılıktır. Pek çok anne-baba kendi çocuklarının öteki çocuklardan daha güzel,dahaakıllıvb.olduklarınainanır.Çocuklarnedenliküçüksebunarsistyantutmada o denli yoğundur. Anne-babanın, özellikle de annenin bebeğe karşı duyduğusevgibüyükölçüdebebeğekendilerininbiruzantısıolduğuiçinduyduğusevgidir.

Page 47: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

Ergin bir erkekle ergin bir kadın arasında sevgide çoğu zamannarsist özelliklervardır. Bir kadına âşık olan erkek, “onun” olduktan sonra narsisizmini kadınaaktarabilir. Kadında bulunmayan, kendisinin ona yüklediği niteliklerden dolayıkadına hayran olur, ona tapar; kadın, salt bir parçası olduğu için, o erkeğingözünde olağanüstü niteliklerin sahibi olur. Böyle bir insan çoğu zamansahibolduğu şeylerin olağanüstü güzellikte olduğuna inanacak, onlara “âşıkolacaktır.”

Narsisizmbirçokbireydeyoğunluğuaçısındanyalnızcacinselistekleveyaşamaiçgüdüsüyle karşılaştırılabilecek bir tutkudur.Aslında, çoğu zamanbu isteklerinikisinedeağırbasar.Narsisizmleribudereceyoğunolmayannormalkişilerdebileyokedilmesihemenhemenolanaksıznarsistbirözkalır.Durumböyleolduğunagöre cinsellikle yaşama içgüdüsü gibi narsist tutkunun da önemli bir biyolojikişlevibulunupbulunmadığınısormakgerekir.Busorubirkezsorulduktansonrayanıtı kolaylıkla bulunur. Bedensel gereksinmeleri, ilgileri, arzuları yoğun birenerjiyle yüklenmiş olmasa birey nasıl canlı kalabilir? Biyolojik olarak, yaşamaiçgüdüsü açısından insan, başkasına verdiğinden çok daha büyük bir önemvermek zorundadır kendisine. Bunu yapmasa, başkalarına karşı kendisinisavunmak, yaşamını sürdürmek amacıyla çalışmak, canlı kalabilmek amacıylasavaşmak,savunduğuşeylerdebaşkalarınakarşıayakdiremek içingereklienerjive ilgiyi nasıl bulurdu? Narsisizmi olmasa bir ermiş olup çıkardı insan —oysayaşamınısürdürebilenermişlerinsayısıpekdeçokdeğildir.Ruhsalbakımdanençok özlenen durum —Narsisizmden kurtulma durumu— yaşamını sürdürmekaçısından en tehlikeli durumolurdu.Doğanındüzeni açısındanbakacakolursakdoğa, insanı yaşamını sürdürebilmek için gerekli en büyük ölçüde narsisizmledonatmıştır. Bunu özellikle doğrulayan bir neden vardır: Doğa insanlarahayvanlargibi iyigelişmişiçgüdülervermemiştir.Hayvanlardayaşamısürdürme“sorunları”diyebirşeyyoktur: içgüdüleriyaradılışlarınınbirparçasıolduğuiçinhayvanlarcanlıkalmasorununuöylesinedoğalbirbiçimdeçözerlerkibukonudabir çaba göstermeleri gerektiğini düşünmek ya da bu konuda karar vermekzorundakalmazlarhiçbirzaman,insandaiçgüdüselmekanizmaetkinliğinibüyükölçüde yitirmiştir —bu yüzden insan için çok gerekli olan bir biyolojik işlevinarsisizmyüklenmişolmaktadır.

Narsisizminönemli bir biyolojik işlevi yerine getirdiğini kabul ettikten sonrada başka bir soruyla karşı karşıya kalıyoruz. Aşırı narsisizm insanı başkalarınakarşı ilgi duymaz bir duruma sokmaz mı? Başkalarıyla işbirliği yapmasıgerektiğinde, kendi gereksinmelerinden bir ölçüde vazgeçme yeteneğini elindenalmazmıonun?Narsisizm,insanıtoplumdışınaitmezmi?Aşırıölçülerevardığızamandabirdelidurumunagetirmezmionu?Aşırıyakaçanbireyselnarsisizmin,toplumsal yaşamı tümüyle engelleyici ciddi bir neden oluşturacağı kuşkugötürmez. Bu doğruysa, narsisizmin yaşamı sürdürme ilkesiyle çatıştığı

Page 48: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

söylenebilir; çünkübireyyaşamınıancakkendisini topluluklar içindebirdüzenesokarak sürdürebilir. Hiç kimse tek başına kendisini doğanın tüm tehlikelerinekarşı koruyamadığı gibi yalnızca topluluklar içinde yapılabilecek çeşitli işleri detekbaşınabaşaramaz.

Öyleyse ortaya şöyle çelişkili bir sonuç çıkıyor: Narsisizm yaşamısürdürebilmek için gereklidir; ama yaşam için bir tehlikedir de. Bu çelişki ikiyönde çözülebilir. Bunlardan biri yaşamı sürdürmeyi sağlayan narsisizminmaksimal değil optimal narsisizm olmasıdır, açık söylersek biyolojik açıdangerekliolannarsisizminyoğunluğutoplumsalişbirliğiylebağdaşabilecekderecedebir narsisizme indirgenmiştir. Çözümlerin ikincisi bireysel narsisizmin topluluknarsisizmine dönüştürülmesidir; bu durumda narsist tutkunun nesneleri bireyyerine boy, ulus, din, ırk vb. olmuştur. Böylece narsist enerji korunmuş, amabireyinyaşamınısürdürmektençoktopluluğunyaşamınısürdürebilmekamacıylakullanılmış olur. Topluluk narsisizmini ve bunun toplum bilimsel işlevini elealmadanöncehastalıklınarsisizmiincelemekistiyorum.

Narsistbağlılığınentehlikelisonucuakılsalyargılarınçarpıtılmasıdır.Narsistbağlılığın nesnesi, nesnel değer yargılarına vurularak değil benim bir parçamolduğuyadabenimolduğuiçindeğerli(iyi,güzel,akıllı,vb.)sayılır.Narsistdeğeryargısı, önyargılı ve yan-tutucudur. Bu önyargı çoğunlukla şu ya da bu biçimdeaklauydurulur;buaklauydurmaişlemikişininzekâsınavegelişmişlikderecesinegöre az ya da çok çarpıtılmış olabilir. Bir sarhoşun narsisizmine baktığımızdaçarpıtılma açıkça görülür. Karşımızda boş laflar eden sıradan bir adam vardır;amabunlarıdünyanınengüzel,enilginçsözlerinisöylüyormuşgibibirhavavesestonuyla söylemektedir. Sarhoş kişi öznel olarak yalancı bir “üstünlük” duygusuiçindedir;aslındakendinibirşeysanmaktadır.Buörneklerleaşırınarsistinsanınkonuşmalarınınilledesıkıcıolacağınıanlatmakistemiyorum.Oinsanyetenekliyada zeki birisiyse ilginç fikirler üretecek, bunları iyi değerlendirebilirse yargılarıbütünüyleyanlışolmayacaktır.Amanarsistkişikendiürettiğişeylerizatendeğerlisaymakeğilimindedir;üretilenşeyleringerçekniteliği,değerlendirmedebelirleyiciroloynamaz.(“Olumsuznarsisizm”durumundaysabununkarşıtıgeçerlidir.Böylebir kişi sahibolduğu her şeyin değerini küçültme eğilimindedir; yargılarında daöteki narsist kişi ölçüsünde yan-tutucudur.) Narsist kişi, narsist yargılarınınçarpıtılmışolduğunu farkedebilsedurumbudenlikötüolmazdıbelki.Ozamankendinarsistyan-tutuculuğunakarşıalaycıbirtutumedinirdi—yadaedinebilirdi.Amabunapekrastlanmaz.Çoğunluklaokişiyan-tutucuolmadığına,yargılarınınnesnel ve gerçekçi olduğuna inanır. Bu durum o kişinin düşünme ve yargılamayetisininbüyükölçüde çarpıtılmasına yol açar; kişihiçdurmadankendisiyle,neolduğuyla uğraştığı için bu yeteneği körelmiştir. Aynı biçimde narsist kişiyargılarındada“kendisi”olmayanyadakendisininolmayanşeylerekarşıolumsuzbir tutum içindedir. Dıştaki (“ben olmayan”) dünya değersiz, tehlikeli ve

Page 49: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

ahlâksızdır. Öyleyse narsist insan çok büyük bir çarpıtılmanın içinde demektir.Kendisini,kendisininolanşeyleriaşırıdeğerlibulur.Kendisinindışındakalanherşeyse değersizdir. Burada aklın ve nesnelliğin uğradığı zedelenmenin ne denlibüyükolduğuaçıkçagörülür.

Narsisizmde daha da tehlikeli, hastalıklı bir etken narsisizm durumundaoluşturulan tutuma yöneltilen eleştirilere karşı gösterilen duygusal tepkidir.Eleştiriyerindeyse,kötübirniyetleyapılmamışsa insannormalolarakyaptıklarıya da söylediklerinin eleştirilmesine kızmaz. Oysa narsist kişi eleştirildiğindebüyükbirkızgınlıkla tepkigösterir.Eleştirininyerindeolduğununarsisizmindendolayı göremediği için, bunu düşmanca bir saldırı olarak görme eğilimindedir.Öfkesinin neden bu denli yoğun olduğunu ancak narsist insanın dış dünyaylailişkisininkopukolduğunu,bununsonucuolarakdaonunçokyalnızvekorkakbirinsanolduğunudüşünürsekanlayabiliriz.Bukişiyalnızlıkvekorkaklığınınarsistbir biçimde kendini büyük görerek ödünlemektedir. Dünya kendisiyse, dışardaonu korkutabilecek başka bir dünya olamaz; kendisi her şeyse, yalnız değildir ozaman;bunun sonucuolaraknarsisizmi zedelendiğinde tümvarlığının tehlikeyegirdiği duygusuna kapılır. Korkusuna, kendini büyük görmesine karşın, teksavunma yolu tehlikeye girdiğinde korkusu ortaya dökülerek yoğun bir öfkeyedönüşür.Tehlikeyiuygundavranışlarlaazaltmakiçinhiçbirşeyyapamadığındanöfkesi daha da çoğalır, narsist güvenliği tehlikeye sokan şeyden onu ancakeleştirmenin—yadakendisinin—ortadankalkmasıkurtarabilir.

Zedelenmiş narsisizmin sonucunda doğan bu öfke patlamasının yerinialabilecekbaşkabirtepkideruhsalçöküntüdür.Narsistkişi,özdeşlikduygusunakendini büyük görerek ulaşır. Dıştaki dünya onun için bir sorun oluşturmaz,ağırlığıyla bir baskı yapmaz ona, çünkü o kişi kendisi bir dünya olmayıbaşarmıştır; kendini her şeyi bilen, her şeye gücü yeten bir kişi olarak görür.Narsisizmi zedelendiğinde birçok nedenle, örneğin kendini eleştiren kişikarşısındaduyduğuöznelyadanesnelezilmişlikyüzündenöfkelenemezse,ruhsalbir çöküntüye uğrar. Dünyayla ilişkisi de, dünyaya karşı ilgisi de yok olur;kendisini dünyayla olan ilişkilerinin merkezi olacak biçimde geliştirmediği içinhiçbir şey ve hiç kimse değildir artık. Narsisizmini sürdüremeyecek ölçüdezedelenmiş Ben’i çöküntüye uğrar, bu yıkılışın yarattığı öznel tepki de ruhsalçöküntüyedönüşür.Melankolidegörülenyastutmaöğesibence,çöküntüiçindekikişinin olağanüstü saydığı “Ben”inden oluşan narsist imgenin ölümüne tuttuğuyastır.

Narsist kişinin bu tür zedelenmelerden delicesine kaçınmasının nedeni,narsisizminin zedelenmesiyleortaya çıkacak ruhsal çöküntüdenkorkmasıdır.Bukorkudan kaçmanın çeşitli yolları vardır. Bu yollardan biri narsisizminyoğunluğunu hiçbir dış eleştiri ya da başarısızlığın gerçekten etkileyemeyeceğiölçüdeartırmaktır.Başkadeyişlenarsisizminyoğunluğu tehlikeleriuzak tutacak

Page 50: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

ölçüde artırılır. Bu da elbette kişinin, kendini ruhsal çöküntü tehlikesindenkorumaya çalışırken psikoza dek varabilecek ağır ruh hastalıklarına doğrusürüklenmesineyolaçabilir.

Bununla birlikte narsist kişinin bu korkudan kurtulmak için başvuracağı birçözümyoludahavardır;buyolokişiiçindahadoyurucu,amabaşkalarıiçindahatehlikelidir. Bu çözüm, narsist kişinin dış gerçekliği kendi narsist imgesineuydurmak üzere bir ölçüde değiştirme çabasıdır. Buna örnek olarak birperpetuummobile[*] bulduğunu sanan, ama aslında bulduğu şey hiç de önemliolmayannarsistmucidigösterebiliriz.Başkabirönemliçözümdebaşkabirisinin,olabilirse milyonlarca insanın onayını kazanmaktır. Bunlardan birincisi folie âdeux[**] (bazı evlilikler ve dostluklar bu temel üzerine kurulmuştur) ikincisiyseiçlerindekipsikozunpatlayarakortayadökülmesinimilyonlarınalkışınıveonayınıalarakengellemeyeçalışanünlükişilerdir.BusonuncusunaeniyiörnekHitler’dir.Aşırı bir narsist olarak Hitler milyonlarca insanı kendi imgesine inandırmasa,“ÜçüncüReich’ınbinyıl süreceği”konusundaolmayacakdüşlerinekendisi ciddiolarak inanmasaydı, giderek gerçekliği, kendisini izleyenlere haklı görünecekbiçimde değiştirmeseydi, yalnızca psikozunu açıkça dışarıya vurmuş bir hastaolarakyaşardı.(YenilgiyeuğradıktansonraHitleriçinkendiniöldürmektenbaşkaçıkar yol kalmamıştı; çünkü onun için narsist imgesinin yıkılışı gerçektendayanılamayacakbirşeydi.)

Tarihte hastalıklarını dünyayı değiştirip narsisizmlerine göre çarpıtarak“tedavi eden”megalomanyak önderlere daha pek çok örnek vardır. Bunlar tümeleştirmenleri ortadan kaldırmaya çalışırlar; çünkü kendileri için aklın sesininyarattığıtehlikeyedayanamazlar.CaligulaveNeron’danStalinveHitler’edekbukişilerin kendilerine inanan insanlar bulma, gerçekliği narsisizmlerine uyacakbiçimde çarpıtma, tüm eleştirmenleri yok etme gereksinmeleri çok büyük vesınırsızdır; çünkü bu gereksinmeler onların, deliliklerinin ortaya dökülmesiniönlemek için giriştikleri umutsuz çabalardır. Bu önderlerdeki delilik öğesi aynızamandaçelişikbirbiçimdebaşarılı kılaronları.Budeliliköğesionlara,normalinsanları çok etkileyen kesin kararlılık, yaptıklarından kuşkulanmama gibiözellikler kazandırır. Söylemek gereksiz; dünyayı değiştirme, başkalarına kendifikirlerini,hastadüşlerinikabulettirebilmegereksinmesipsikozluolsunolmasınnormalinsandabulunmayanyeteneklerveustalıklargerektirir.

Narsisizmi bir hastalık olarak incelerken, bunun iki türü arasında ayrımgözetmek önemlidir —bunlardan biri tehlikesiz narsisizm, öteki de hastalıklınarsisizm’dir. Tehlikesiz türünde narsisizmin nesnesi, kişinin kendi çabalarısonucu ortaya çıkan bir şeydir.Örneğin kişimarangoz, bilim adamı ya da çiftçiolarak yarattıklarındannarsist bir kıvançduyabilir.Narsisizmininnesnesi kendiçabalarının sonucunda ortaya çıktığı için, kendi yapıtlarına, kendi başarılarınaduyduğu aşırı ilgi hiç durmadan çalışma sürecine, kullandığı malzemelere

Page 51: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

duyduğu ilgiyle dengelenir. Tehlikesiz narsisizmi yaratan etkenler bu yüzdenkendikendilerinidenetler.Çalışmayısürdürmekiçingereklienerjibüyükölçüdenarsistözelliktaşır;amaortayakonanyapıtgerçekliklebağlantıkurmakzorundaolduğundan narsisizm sürekli denetlenir, belli sınırlar içinde tutulur. Birçoknarsist kişinin aynı zamanda büyük bir yaratıcılık gücüne sahibolması bumekanizmaylaaçıklanabilir.

Hastalıklınarsisizmdeysenarsisizminnesnesikişininyaptığıyadaürettiğibirşeydeğilsahibolduğubirşeydir;örneğinbedeni,dışgörünüşü,sağlığı,zenginliğivb.Butürnarsisizminhastalıklıoluşuburadatehlikesiznarsisizmdegördüğümüzdenetleyici öğenin bulunmamasındandır. Başardığım bir şeyden ötürü değil desahibolduğumbirniteliktenötürü“büyük”semozaman,hiçkimseyle,hiçbirşeyleilgilenmem,hiçbir çaba göstermemgerekmez.Büyüklüğümü sürdürebilmek içinkendimi gerçeklikten gitgide daha çok soyutlarım; tehlikeden daha iyikorunabilmekiçinkendimehayranlığımıdahadaartırmakzorundakalırım;öyleki sonunda boş hayallerimin ürünü olarak kendine hayran olacak biçimdeşişirilmişbirBençıkarortaya.Buyüzdenhastalıklınarsisizmkendikendinesınırkoyamaz; sonuçolarak ilkelbirbiçimde tekbenciolupçıkar; yabancılardanaşırıbir biçimde korkar. Başarmayı öğrenen kişi başkalarının da aynı şeyleri aynıyollarla başardığını bilir — narsisizmi yüzünden kendi başarılarınınbaşkalarınınkinden üstün olduğuna inansa bile böyledir bu. Hiçbir şeybaşarmamış kişi başkalarının başarılarını değerlendirmekten çok uzaktır; buyüzden de narsist kendini beğenmişliği içine gün geçtikçe daha çok gömülerekkendiniçevresindenkoparmaya,böyleceherkestensoyutlamayaitilecektir.

Burayadekbireyselnarsisizmiyaratanöğeleritanımladık:olguyu,buolgununbiyolojik işlevini ve hastalıklı biçimini inceledik. Bu tanımdan yola çıkaraktoplumsal narsisizm olgusunu, bu olgunun bir şiddet ve savaş kaynağı olarakoynadığırolüdahaiyianlayabiliriz.

Aşağıdakitartışmanınözükişiselnarsisizmintopluluknarsisizminedönüşmesiolacaktır. Topluluk narsisizminin toplumsal işlevinin bireysel narsisizminbiyolojikişlevinekoşutolduğunubelirterekbaşlayabilirizişe.Varlığınısürdürmekisteyen örgütlü bir topluluk açısından üyelerin narsist enerjiyle yüklenmesigereklidir. Topluluğun ayakta kalabilmesi, topluluk üyelerinin buna kendiyaşamları ölçüsünde, giderek yaşamlarından çok önem vermeleriyle sağlanır,dahası, o topluluğun üyeleri kendi topluluklarının öteki topluluklardan dahaerdemli,dahaüstünolduğunainandırılmalıdırlar.Butürnarsistbirikimolmazsa,topluluğunayaktakalmasınısağlayangereklienerjiyadatoplulukuğrunayapılanözverilerbüyükölçüdeazalır.

Topluluknarsisizminiyaratanöğelerarasındabireyselnarsisizmleilgiliolarakele aldığımız benzer olguları bulabiliriz. Burada da narsisizmin tehlikesiz ve

Page 52: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

hastalıklı türleri arasında ayrım gözetebiliriz. Topluluk narsisizminin nesnesiherhangibirşeyinbaşarılmasıysa,yukarıdaincelenendiyalektiksüreçaynıylayeralır.Yaratıcı bir şeybaşarmagereksinmesi topluluk tekbenciliğinin yarattığı darçemberin kırılmasını, ilginin başarılmak istenen amaca yöneltilmesini zorunlukılar.(Birtopluluğunamaçladığıbaşarıtoprakelegeçirmeksegerçektenüreticibirçabanın getirdiği yararlı etki büyük ölçüde yok olacaktır.) Öte yandan topluluknarsisizminin nesnesi topluluğun kendisi, görkemliliği, geçmişteki başarıları,üyelerinin bedensel sağlamlığıysa o zaman yukarıda sözü edilen karşıt eğilimlergelişemeyecek narsist eğilimle bunun getirdiği tehlikeler gittikçe artacaktır.Elbettegerçekyaşamdabuikiöğeçoğuzamanbirbirinekarışmışolarakgörülür.

Topluluknarsisizmininşimdiyedekelealmadığımızbaşkabirtoplumsalişlevidaha vardır. Bir toplum, üyelerinin çoğunu ya da büyük bir kesimini yeterincebesleyemiyorsa, toplumsal huzursuzluğu önleyebilmek için hastalıklı birnarsisizmle doyum sağlamak zorundadır onlara. Ekonomik ve kültürel açıdanyoksulolaninsanlariçinotopluluğunbirüyesiolmanınverdiğinarsistkıvançtek—veçoğuzamançoketkili—birdoyumkaynağıdır.Yaşamıkendilerine“ilginç”birşey getirmediği, ilgilerini geliştirecek olanakları sağlayamadığı için bu insanlaraşırıbirnarsisizmgeliştirebilirler.BuolgununeniyiörneklerisonyıllardaHitlerAlmanya’sında, bugün de Amerika’nın Güney’inde görülen ırksal narsisizmdir.Her iki örnekte de ırksal üstünlük duygusunun özü aşağı orta sınıftankaynaklanmıştır.Durumbugündeaynıdır;AlmanyagibiAmerika’nınGüneyindedeekonomikvekültürelaçıdangelişmemiş,(köhnemiş,cançekişenbirtoplumunkalıntıları olduğu için) hiçbir gerçekçi gelişme umudu kalmamış olan bu gerikalmış sınıfın bir tek doyum yolu vardır: Kendini dünyada en büyük hayranlığıtoplayan topluluk sayarak, aşağı ırk diye damgalanan bir ırksal gruba üstünlüktaslayarak kendi imgesini şişirmek. Bu geri kalmış toplulukların üyeleri şuduygular içindedir:“Yoksulvekültürsüzolsamdaönemlibirkişiyimben,çünkübugüne dek dünyanın gördüğü en üst topluluğun üyesiyim— “Beyaz’ım” ya da“Hıristiyan’ım.”

Topluluk narsisizmini görebilmek bireysel narsisizmi görebilmekten dahazordur. Birisinin çıkıp da başkalarına şunları söylediğini düşünelim: “Ben (vebenim ailem) dünyanın en üstün insanlarıyız; bizden temiz, bizden zeki, bizdeniyi, bizden dürüst insan yoktur, öteki insanların hepsi pis, aptal, ahlâksız vesorumsuzdur.” Pek çok kimse bu insanın kaba, dengesiz, giderek deli olduğunudüşünecektir. Oysa bağnaz bir konuşmacı, kitlenin karşısına çıkıp da “Ben” ve“benimailem”yerineulus(yadaırk,din,siyasalpartivb.)koyarakbirkonuşmayaparsaülkesini,Tanrı‘yıvb.sevenbirinsanolarakövülecek,değerlibulunacaktır.Öte yandan başka uluslardan ve başka dinlerden olanlar hor görüldükleri içinböylebirkonuşmayakızacaklardır.Yüceltilentopluluğuniçindeherbireyinkişiselnarsisizmidoğrulanacak,milyonlarcakişininpaylaştığıbuyargılaraklauygunmuş

Page 53: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

gibigörünecektir.(Halkınçoğunluğununaklauygunolarakkabulettiğişeyhalkıntümünündeğilsebilebüyükbirkesimininkabulettiğibirşeydir;pekçokinsanıngözünde “aklauygunluk”yargısınıakıldeğil toplumunonayıbelirler.)Birbütünolarak topluluk, varlığını sürdürebilmek için narsisizme gereksinme duyduğusürecetopluluknarsisttutumlarınıartıracak,bututumlarıözelliklegayethaklıveerdemlitutumlarolarakgösterecektir.

Narsist tutumun yayıldığı topluluğun yapısı ve boyutları tarih boyuncadeğişiklikler göstermiştir. İlkel kabile ya da boylarda yalnızca birkaç yüz üyevardır;buradainsanhenüz“bireyliği”nikazanmamıştır;kenditopluluğunahenüzkoparılmamışolan “ilkel bağlar”la, kanbağlarıylabağlıdır.[32] Bu nedenle boyaolan narsist bağlılık, üyelerin boy dışında duygusal bir varlıkgeliştirememelerindendolayıçokgüçlüdür.

İnsanırkınıngelişimindetoplumsallaşmanıngittikçearttığınıgörebiliriz;kanbağlılığına dayanan ilk küçük topluluklar zamanla ortak bir dile, ortak birtoplumsal düzene ve ortak bir inanca dayanan daha büyük topluluklaradönüşmüşlerdir. Topluluğun çapının büyümesi, ille de narsisizmin hastalıklıniteliklerinin azalması anlamına gelmez. Daha önce de belirtildiği gibi“Beyazlar”ın ya da “Hıristiyanlar”ın topluluk narsisizmleri tek bir kişideki aşırınarsisizm ölçüsünde hastalıklı olabilir. Bununla birlikte daha büyük gruplarınoluşmasına yol açan toplumsallaştırma süreci içinde, kendi aralarında kanbağlılığı bulunmayan başka birçok değişik insan topluluğuyla işbirliği yapmagereksinmesi,topluluğuniçindekinarsisizmyükünütersyöndeetkiler.Tehlikesizbireysel narsisizmi incelerken ele aldığımız durum burada da geçerlidir: Büyüktopluluk(ulus,devletyadadin)araçgereç,kültüryadasanatsalüretimalanındadeğerlibirşeyyaratmayınarsistonurununnesnesiolarakbenimsediğisürece,bualanlarda yapılan çalışma narsisizmin yoğunluğunu azaltacaktır. Roma KatolikKilisesi’nintarihi,büyükbir toplulukiçindeçeşitlinarsisizmlerinkarışmasınavebu karışıma tepki gösteren güçlere iyi bir örnektir. Katolik Kilisesi içindenarsisizme tepki gösteren öğelerin birincisi, insanın evrenselliği kavramıdolayısıyla “Katoliklik”in artık belli bir kabile ya da ulusun malı olmadığıdır.İkincisi de Tanrı fikrinin kabul edilmesinden sonra putların yadsınmasındandoğan kişisel alçakgönüllülük fikridir. Tanrı‘nın varlığını kabul etmek hiçkimseninTanrıolamayacağını,herşeyiyapıpherşeyibilemeyeceğinikabuletmekdemektir; böylece insanın narsisizmine kapılarak kendini putlaştırmasına kesinbir sınır getirilmiş olur. Ama bu aradaKilise yoğun bir narsisizm geliştirmiştir;Kilise’nin tek kurtuluş yolu, Papa’nın da İsa’nın Vekili olduğuna inanan dinadamları, olağanüstü bir kurumun üyeleri olarak yoğun bir narsisizmekapılmışlardır. Aynı şey Tanrı‘yla olan ilişkide de görülür; Tanrı‘nın her şeyibilme, her şeye gücü yetme niteliği insanın Tanrı karşısında alçakgönüllüolmasına yol açacağına, birey kendini Tanrı‘yla özdeşleştirmiş, bu özdeşleşme

Page 54: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

süreciiçindeolağanüstübirnarsisizmgeliştirmiştir.

NarsistyadanarsistolmayanişlevarasındakibubelirsizlikBudizm,Musevilik,İslâmiyet ve Protestanlık gibi büyük dinlerin çoğunda görülür. Katolikliği elealışım yalnızca bunun iyi bilinen bir örnek olmasından değil daha çok RomaKatolik dininin aynı tarihsel dönem içinde on beşinci ve on altıncı yüzyıllarda,hem insancıl hem de şiddetli ve bağnaz bir dinsel narsisizmin temeliolmasındandır. Kilise’nin içindeki ve dışındaki hümanistler Hıristiyanlığınkaynağı olan bir insancılık adına konuşuyorlardı. Cusa’lıNicholas herkese karşıdinsel hoşgörüden yanaydı; Ficino’nun öğretisine göre sevgi tüm yaratıklarıntemel gücüydü; Erasmus karşılıklı anlayış ve Kilise’nin demokratikleştirilmesiniistiyordu; Kilise yasalarına başkaldıran Thomas More evrensellik ve insancadayanışmailkeleriuğrunaöldü;NicholasveErasmus’unçizgisinisürdürenPostelde evrensel barış ve dünya birliğinden söz ediyordu; Pico della Mirandola’yıizleyen Siculo da büyük bir coşkuyla insanın onurunu, akıl ve erdemini,kusursuzlukyetisinivurguluyordu.Hıristiyaninsancılığıgörüşüiçindeyetişenbuinsanlar ve daha pek çokları, evrensellik, kardeşlik, onur ve akıl adınakonuşuyorlar,hoşgörüvebarışuğrundasavaşıyorlardı.[33]

Bu kişilerin karşısına her iki yandan, hem Luther’den hem de Kilise’denbağnazgüçler çıktı.Bu insancılar yıkımdankaçmaya çalışıyorlardı; sonundaherikiyandakibağnazgüçlerağırbastı.DinselkıyımvesavaşOtuzYılSavaşları‘nıngetirdiğiyıkımlasonbuldu;buyıkıminsancılığıngelişmesineöylebüyükbirdarbeindirdikiAvrupabugünbilekendinitoparlayamamıştır(insanburadaüçyüzyılsonra sosyalist insancılığı yok eden Stalin örneğini düşünmeden edemiyor).Geriye dönüp on altı ve on yedinci yüzyıllardaki dinsel nefrete baktığımızda ozamankiakıldışıdurumuaçıkseçikgörebiliriz.HerikiyandaTanrı,İsavesevgiadına konuşuyor, ancak genel ilkelerle karşılaştırıldığında ikinci derecede olanbazı noktalarda ayrılıyordu. Oysa her iki yan da birbirinden nefret ediyor,insanlığınkendidinsel inançlarınınbittiği yerde sonaerdiğine içten inanıyordu.Kişinin kendi durumunu üstün görmesinin, bunun dışında her şeyden nefretetmesininözündekendinehayranlıkyatar.“Biz”hayranolunacakdurumdayızdır;“onlar”nefretedilecekdurumdadırlar.“Biz”,iyiyizdir,“onlar”kötüdürler.Kişininkendi öğretisine yöneltilen her türlü eleştiri, kötü niyetli ve dayanılmaz birsaldırıdır; karşı tarafın durumunu eleştirmekse, onların hakikate dönmelerineyardımetmekiçinyapılaniyiniyetlibirgirişimdir.

Yenidendoğuş‘tanbaşlayarakbu iki büyükkarşıt güç, toplulukNarsisizmi veinsancılık, kendi çizgilerinde gelişmişlerdir. Ne yazık ki topluluk narsisizminingelişmesi insancılığı geride bırakmıştır. Ortaçağ’ın sonlarıyla Yeniden-doğuşsıralarındaAvrupa’dasiyasalvedinselbirinsancılığındoğmasıumudubelirmişsedebuumutgerçekleşememiştir.ToplulukNarsisizminin,yenibiçimleritüreyereksonrakiyüzyıllarıetkilemiştir.ButoplulukNarsisizmidinsel,ulusal,ırksal,siyasal

Page 55: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

binbirbiçimegirmiştir.KatoliklerekarşıProtestanlar;AlmanlarakarşıFransızlar;Kara derililere karşıBeyazlar; Yahudilere karşıHıristiyanlar; kapitalistlere karşıkomünistler;içeriklerineolursaolsunbunlarınhepsinderuhbilimselaçıdanaynınarsist olguyla, bu olgunun sonucunda ortaya çıkan bağnazlık ve yıkıcılık sözkonusudur.[34]

Topluluk Narsisizmi gelişirken onun karşıtı olan şey de —insancılık da—gelişiyordu. On sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllarda —Spinoza, Leibniz,Rousseau,Herder veKant’tanGoethe’ye veMarx’a dek— insanların bir olduğu,her bireyin kendi içinde tüm insanlığı taşıdığı, doğuştan üstün olduğunusavunacak hiçbir ayrıcalıklı topluluğun bulunamayacağı görüşü önem kazandı.Birinci Dünya Savaşı insancılığa indirilen ağır bir darbe olarak toplulukNarsisizminin çılgınca çoğalmasına yol açtı: Birinci Dünya Savaşı‘na katılanülkelerin hepsinde görülen ulusal isteri, Hitler’in ırkçılığı, Stalin’in partiyiputlaştırması, Müslüman ve Hindu dinlerinin bağnazlaşması, Batı‘daki bağnazanti-komünizm,ToplulukNarsisizmininbuçeşitlibelirtileridünyayıtümdenyokolmanıneşiğinegetirdi.

İnsanlığıbekleyenbutehlikeyetepkiolarakinsancılığınbugünbirçokülkede,değişik ideolojilerin temsilcileri arasında yeniden doğmakta olduğu görülebilir;Katolik ve Protestan din bilimcilerin, toplumcu ve toplumcu-olmayandüşünürlerin arasında köktenci insancılar vardır. Tümden yıkım tehlikesi, yeniinsancıların fikirleri ve yeni iletişim araçlarıyla tüm insanlar arasında kurulanbağlar gibi şeylerin toplulukNarsisizmini ortadan kaldırmaya yetip yetmeyeceğiinsanlığınyazgısınıbelirleyenetkenolacaktır.

Topluluk Narsisizminin yoğunlaşması —olsa olsa din, ulus, ırk ve partinarsisizmi diye ad değiştirmesi— gerçekten çok şaşırtıcı bir olgudur. Buşaşırtıcılık,herşeydençok,dahaöncedeincelediğimizgibiYenidendoğuş‘tanbuyana insancı güçleringelişmesindengelmektedir.Bundanbaşkagelişmekteolanbilimseldüşünce,Narsisizmianlamsızkılmaktadır.Bilimselyöntemnesnellikvegerçekçilik gerektirir; dünyayı kendi istek ve korkularımıza göre çarpıtmadanolduğu gibi görebilmeyi zorunlu kılar. Gerçek veriler karşısında alçakgönüllüolmayı, her şeyi bilebilme ve her şeye gücü yetme umutlarından vazgeçmeyigerektirir. Eleştirel bir biçimde düşünebilme, deneylere girişme, kanıt bulmagereksinmesi duyma, kuşkulu bir tutum edinme — bunların hepsi bilimselçalışmanın özellikleri ve narsist eğilime karşıt olan tutumu belirleyenyöntemlerdir. Kuşkusuz bilimsel düşünme yönteminin çağdaş yeni insancılığıngelişmesi üzerinde büyük etkisi olmuştur; günümüzde en başarılı doğabilimcilerinçoğununinsancıolmalarıdabirrastlantıdeğildir.NevarkiBatı‘dakiinsanlarınbüyükbirçoğunluğubilimselyöntemiokulda,üniversitede“öğrenmiş”olsalar da bilimsel ve eleştirel düşünme yöntemini hiçbir zaman gerçektentanımamışlardır.Doğabilimleri alanındabirçokprofesyonelbilebirer teknisyen

Page 56: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

olarakkalmış,bilimselbirtutumedinememiştir.Halkınçoğunluğunudüşünecekolursak, bunlara öğretilen bilimsel yöntem daha da az etkili olmuştur. YükseköğretiminkişivetoplulukNarsisizminibirölçüdeyumuşatıpazalttığısöylensedeöğrenim, “eğitilmiş” birçok insanı çağdaş toplulukNarsisizminin belirtileri olanulusal,ırksalvesiyasaleylemlerecoşkuylakatılmaktanalıkoyamamıştır.

BilimhiçbeklenmedikbirbiçimdeNarsisizmeyepyenibirnesneyaratmıştır—teknik. İnsanın daha önce akla bile gelmeyen şeyleri yaratmaktan, radyoyu,televizyonu, atom gücünü, uzay yolculuğunu bulmaktan, dünyayı tümüyle yokedebilecekbirgüçgeliştirmektenduyduğunarsistkıvançonakendikendinibüyükgörmesine neden olacak yepyeni bir nesne kazandırmıştır. Modern çağdanarsisizmin gelişmesi sorununu incelerken Freud’un, Copernicus ve Darwin’in(Freud’un kendisinin de) insanın narsisizmini büyük ölçüde zedelediklerikonusundaki sözleri geliyor akla; çünkü bunlar insanın evrende eşsiz bir roloynadığı, temel ve vazgeçilmez bir varlık olduğu inancını yıkmışlardır. Bu yollazedelenmişolsadainsanınNarsisizmisanıldığıölçüdeazalmışdeğildir,insanbuzedelenmeyekarşınarsisizminiulus,ırk,siyasalinanç,teknikgibibaşkanesneleredönüştürerektepkidebulunmuştur.

Topluluk narsisizmi hastalığı‘yla ilgili en belirgin, en çok rastlanan belirti,bireysel narsisizmde de görüldüğü gibi nesnelliğin ve akla uygun yargılarınbulunmamasıdır. Zavallı Beyazların Kara derililerle ilgili ya da NazilerinYahudilerle ilgili yargılarına bakarsak bu yargıların çarpıklığını kolaylıklagörebiliriz. Küçük küçük gerçekler bir araya toplanır; oysa bu yolla oluşturulanbütün, yalanlar ve uydurmalarla doludur. Siyasal eylemler narsist bir biçimdekendiniyüceltmedenkaynaklandığındanesnelliğinbulunmamasıyüzündenbüyükyıkımlar doğar. Yüzyılımızın ilk yarısında ulusal narsisizmin sonuçlarının enbelirgin iki örneğine tanık olduk. Birinci Dünya Savaşı‘ndan yıllar önceFransızlarcabenimsenenresmistratejiköğretideFransızordusununağırtoplarayada çok sayıdamakineli tüfeğe gereksinmeduymadığı savunuluyordu;Fransızaskeri Fransızlara özgü gözüpeklik ve saldırganlık ruhuyla öylesine doluydu kidüşmanı yenebilmesi için yalnızca süngüsü yeterdi. Sonuç binlerce Fransızaskerinin Alman makineli tüfekleriyle biçilmesi oldu; Fransızları yenilgidenkurtaran tek şey Almanlar’ın stratejik planlarındaki bazı yanlışlarla daha sonrayapılanAmerikanyardımıolmuştur.İkinciDünyaSavaşı‘ndadabunabenzerbiryanlışı Almanlar yapmıştır. Aşırı kişisel narsisizmi yüzündenHitlermilyonlarcaAlman’ın topluluknarsisizmini kışkırtmış,Almanya’nın gücünüolduğundan çokbüyütmüş, yalnızca Birleşik Amerika’nın gücünü değil —öteki narsist generalNapoleongibi—Rusya’dakikışınetkisinideküçümsemişti.ZekiolmasınakarşınHitlergerçekliğinesnelbirgözlegöremiyordu;çünküonunkazanmaveyönetmetutkususilâhların,iklimingerçekliklerineağırbasıyordu.

Topluluk narsisizmi de tıpkı bireysel narsisizm gibi doygunluğa gereksinme

Page 57: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

duyar.Birdüzeydebudoygunlukinsanınkenditopluluğununüstün,ötekibütüntopluluklarınsaaşağıolduğunaortaklaşainanmaklasağlanır.Dinseltopluluklardabu doygunluk şu kolay varsayımla kazanılır: Benim topluluğum gerçek Tanrı‘yainanantektopluluktur;buyüzdentekgerçekTanrıbenimTanrımolduğunagöreöteki toplulukların hepsi saptırılmış, inançsız kişilerle doludur. Bir topluluğunüstünlüğünü kanıtlamak için Tanrı‘ya başvurulmasa bile topluluk narsisizmidinsel olmayan bir düzeyde benzer sonuçlara ulaşabilir. BirleşikAmerika’nın veGüney Afrika’nın birçok yerlerinde Beyazların Karaderililerden üstün olduklarıyolundaki narsist inançları bir topluluğun başka bir topluluk karşısındaözüstünlük ve küçümseme duygusunun sınır tanımadığını gösteriyor. Ama birtopluluğun narsist bir biçimde kendini beğenmesinin getirdiği doygunluğun,gerçeklik içinde bir ölçüde doğrulanması da gerekir. Alabama ve GüneyAfrika’dakiBeyazlarKaraderililerüzerindetoplumsal,ekonomikvesiyasalayrımgözeten yasalarla üstünlüklerini gösterebildikleri sürece narsist inançlarına birgerçeklik öğesi katılmış, böylece tüm narsist düşünce sistemi doğrulanmışolacaktır. Aynı mantık Naziler için de geçerlidir; onlara göre de Yahudilerintümüyle ortadan kaldırılması, Hıristiyanların üstünlüklerini kanıtlayacaktı (birsadistin gözünde adam öldürmek, öldürenin üstünlüğünü kanıtlar.) Bununlabirlikte narsist bir üstünlük duygusu içinde olan topluluğun karşısında narsistdoygunluğun nesnesi olarak kullanılacak küçük, çaresiz bir azınlık yoksatopluluğunnarsisizmikolaylıklaaskeri fetihlerekayacaktır; 1914’tenöncekiPan-AlmancılıkvePan-Slavcılıkfikirlerindeizlenenyolbuolmuştur.Herikidurumdada uluslar “seçkin ulus” olma rolünde ötekilere karşı üstünlük duygularıyladoluydular, bu yüzden üstünlüklerini kabul etmeyen uluslara saldırmaktakendilerini haklı görüyorlardı. Burada Birinci Dünya Savaşı‘nın “tek” nedenininPan-Almancılık ve Pan-Slavcılık hareketlerindeki narsisizm olduğunu söylemekistemiyorum; ama bu hareketlerin bağnazlığı savaşın patlamasına yol açanetkenlerden biriydi. Bunun ötesinde, savaşın başlamasından sonra çeşitlihükümetlerin savaşı başarıya götürmek için gerekli ruhsal koşul olarak ulusalnarsisizmleri nasıl körüklemeye çalıştıklarını da hiçbir şekilde unutmamakgerekir.

Topluluknarsisizmi zedelendiği zamandabireyselnarsisizmde incelediğimizöfke tepkisini görebiliriz. Tarihte topluluk narsisizmi simgelerininaşağılanmasınındeliliğeyakınbiröfkeyarattığınıgösterenpekçokörnekvardır.Bayrağa karşı saygısızlık; Tanrı‘nın, imparatorun, önderin aşağılanması; savaşınya da toprağın yitirilmesi—bunların hepsi kitlelerde şiddetli öç alma duygularıuyandırmış, sonunda yeni savaşlara yol açmıştır. Zedelenen narsisizm ancaksaldırganın ezilmesiyle, narsisizme yöneltilen aşağılamanın ortadankaldırılmasıylakurtarılabilir. İsterbireysel isterseulusalolsunöçalmaduygusu,çoğu zaman zedelenmiş narsisizmden, bu zedelenmeyi saldırganı ortadan

Page 58: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

kaldırarakbiranlamda“tedavietme”gereksinmesindendoğar.

Narsisthastalığınsonbiröğesinidahaeklemekistiyorumbunlara.Aşırınarsistbirtoplulukkendisiniözdeşleştirebileceğibirönderbulmakister.Topluluk,kendinarsisizmini yansıttığı bu öndere hayranlık duyar. Aslında birlikte yaşama veözdeşleşmeden başka bir şey olmayan bu öndere boyun eğme durumu içindebireyinnarsisizmiöndereaktarılır.Öndernedenlibüyükseonunizleyicilerideodenli büyük olacaktır. Bireysel yapıları yüzünden, özellikle kendilerine hayranolan kişiler önderin peşine takılmaya en yatkın olan kişilerdir. Kendisininbüyüklüğüne inanmış bu konuda hiçbir kuşkusu olmayan önderin narsisizmikendisineboyuneğenlerinnarsisizminesondereceçekicigelir.Yarıdeliönderlerçoğuzamanenbaşarılıolanlardır;amanesnelyargıdanyoksunolmaları,yenilgikarşısında gösterdikleri öfkeli tepkiler, her şeyi yapabilen bir insan imgesinikoruma gereksinmeleri yüzünden bunlar yanlışlara düşerek kendi yıkımlarınıhazırlarlar. Ne var ki narsist kitlenin isteklerini doyuracak, yetenekli ama yarıpsikozlukişilerherzamanbulunabilir.

Buraya dek narsisizm olgusunu, bu olgunun hastalıklı biçimini, biyolojik vetoplumsalişlevinielealdık.Sonuçolarakşunusöyleyebiliriz:Narsisizmtehlikesizkaldığı, belli bir sınırı aşmadığı sürece gerekli ve değerli bir eğilimdir. Bununlabirlikte tanımımız tamamlanmış değildir, insan yalnızca biyolojik ve toplumsalolarak varlığını sürdürmekle değil, değerlerle, kendisini insan yapan değerleringeliştirilmesiyledeuğraşır.

Değerler açısından bakıldığında narsisizmin akıl ve sevgiyle çeliştiği açıkçagörülür. Bunun ayrıntılı bir biçimde anlatılması gerekmez. Narsist eğilim —yoğunluğunagöre—yapısı gereği kişiyi gerçekliği olduğugibi görmekten,nesnelolarak algılamaktan alıkoyar; başka deyişle aklın işleyişini kısıtlar. Narsisteğilimin sevgiyi neden kısıtladığını görebilmek bu denli kolay olmayabilir —özellikle Freud’un bütün sevgilerde güçlü narsist bir tamamlayıcı öğebulunduğunu belirten sözünü düşünürsek iş daha da güçleşir; Freud’a göre birkadına âşık olan erkek kadını kendi narsisizminin nesnesi yapar; bu yüzdenerkeğin bir parçası olan kadın olağanüstü bir güçle arzulanan bir varlık olur.Kadında erkekkarşısında aynı tutumu izleyebilir; böylece sevgideğil debir türfolie â deux (iki kişilik çılgınlık) olan “büyük aşk” ortaya çıkar. Her iki kişi denarsisizmlerinden kurtulmuş değillerdir; (başkaları şöyle dursun) birbirlerinekarşı bile gerçek,derinbir ilgi duyamazlar; alınganvekuşkuludurlar; büyükbirolasılıkla ikisi de kendilerine taze, narsist doyumlar sağlayacak yeni kişileregereksinmeduyacaklardır.Narsistkişiningözündeeşihiçbirzamankendihaklarıolanyadakendigerçekliği içindevarolanbirisideğildir, yalnızcaeşininnarsistbirbiçimdeyüceltilmişbenliğininbirgölgesidir.Oysahastalıklıolmayansevgiikiinsanınkarşılıklınarsisizminedayanmaz.Hastalıklıolmayansevgi,kendileriniikiayrı varlık olarak algılayan ama genelde birbirleriyle açılıp bütünleşen iki kişi

Page 59: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

arasındakurulansüreklibirilişkidir.

Bütün büyük insancı dinlerdeki temel öğretilerin şu tek cümleyleözetlenebileceğinidüşünürseknarsisizmolgusununahlaksalruhsalaçıdanönemiaçık olarak ortaya çıkar: insanın amacı, narsisizmini yenmektir. Bu ilke belkihiçbir yerde Budizm’de olduğundan daha köktenci bir biçimde dilegetirilmemiştir.Buda’nınöğretisindeözetolarak insanınacılarındanancak içinedüştüğü sanrılardan uyanması ve kendi gerçekliğinin farkına varmasıylakurtulabileceği belirtilir; insan hastalığın, yaşlılığın, ölümün gerçek olduğunu,açgözlülükle peşinden koştuğu amaçların olanaksızlığını kabul etmelidir. Budistöğretinin söz ettiği “uyanmış” kişi, narsisizmini yenmiş, bu nedenle bütünüylebilinçlenebilecekbirkişidir.Aynıdüşünceyideğişikbirbiçimdedesöyleyebiliriz:insan yok edilemeyen benlik sanrısından vazgeçer, açgözlülüğünün tüm ötekinesneleriyle birlikte bunu da bir yana atabilirse, dünyaya açılabilir ve ancak ozaman dünyaya tümüyle ilgi duyabilir. Ruhbilimsel açıdan bütünüyle uyanmasüreci, narsisizm yerine dünyaya ilgi duyma tutumunun benimsenmesiyle aynışeydir.

İbrani ve Hıristiyan geleneklerinde aynı amaç narsisizmin yenilmesi demekolançeşitliyollarlabelirtilmiştir.Tevrat’taşöyledenir:“Komşunukendingibisev”Buradaistenenşeyinsanınnarsisizmini,komşusunuhiçdeğilsekendisiölçüsündesevecek noktaya dek yenebilmesidir. Ama Tevrat’ta bundan da ileri gidilerek“yabancı” birini sevmemiz de istenir. (Yabancının ruhunu anlarsınız, çünkü sizkendinizdeMısır topraklarındayabancısınız.)Yabancıbenimklanımdan,beniniailemden, benim ulusumdan olmayan kişidir; narsist bir biçimde bağlıbulunduğum topluluğun bir parçası değildir o. Tek özelliği insan olamasıdır.Hermann Cohen’in belirttiği gibi, yabancı kişinin içindeki insan yanı bulupçıkarmamız gerekir.[35] Yabancı birine duyulan sevgide narsist sevgi yokolmuştur.Çünkübu,birinsanıbendenolduğuiçindeğil,kendiözellikleriiçinde,bendenfarklıolduğuiçinsevmemdemektir.Tevrat’taki“düşmanınısev”sözüaynıdüşüncenin daha aşırı bir biçimde yinelenmesidir. Yabancıyı tümüyle bir insanolarak görüyorsanız ortada artık düşman diye bir şey de kalmayacaktır, çünküartık siz kendiniz tambir insanolmuşsunuzdur.Yabancıyı, düşmanı sevebilmekyalnızcanarsisizminyenilmesiyle,“bensenolduğumda”gerçekleşebilir.

Peygamber öğretilerinin özünü oluşturan putlarla savaş aynı zamandanarsisizme karşı verilen bir savaştır. Puta tapma’da insanın belli bir yanımutlaklaştırılmış, putlaştırılmıştır. Böylece insan yabancılaştırılmış bir biçimdekendinetapar.Saplanıpkaldığıput,onunnarsist tutkusununnesnesidurumunagelir.Tanrı fikri, tam tersinenarsisizminyadsınmasıdır; çünküher şeyibilenveherşeyegücüyetenvarlık—insandeğil—Tanrı‘dır.Tanımlanamazveaçıklanamazbir Tanrı görüşü bir bakıma putlaştırmanın ve narsisizmin yadsınması olarakortaya çıkmışsadaTanrı kısa süredegeneputlaştırılmış, insankendisininarsist

Page 60: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

bir biçimde Tanrı‘yla özdeşleştirmiştir; böylece Tanrı kavramının başlangıçtakiişlevinetersdüşerekdin,topluluknarsisizmininbelirtisiolupçıkmıştır.

İnsanın bütünüyle olgunlaşabilmesi için hem bireysel hem de toplumsalnarsisizmindenkurtulmasıgerekir.Buradaruhbilimselterimlerleanlattığımızbuakılsal gelişme temelde insanlığın büyük ruhsal önderlerinin dinsel-ruhsalterimlerle anlattıkları gelişmeyle aynıdır. Terimler değişik olsa da çeşitlikavramlarlaanlatılanözvedeneylerdeğişmez.

İnsanın zihinsel gelişmesiyle akılsal-duygusal gelişmesi arasında belli birçelişkininortayaçıktığıtarihselbirdönemdeyaşıyoruz;insanınzihinselgelişmesibirçokyıkıcısilâhlarıngeliştirilmesineyolaçmıştır;akılsal-duygusalgelişmesiyseinsanıhastalıklıtümbelirtileriylebirliktebellibirnarsisizmdenkurtaramamıştır.Buçelişkininkolaylıklayolaçabileceğibiryıkımdankaçınmakiçinneyapılabilir?Bütün dinsel öğretilere karşın insanın daha önce başaramadığı bir şeyibaşarabilme, yakın bir gelecekte olumlu bir adım atabilme olasılığı var mıdır?Yoksa narsisizm insanın içine çok köklü bir biçimde yerleşmiştir de Freud’undüşündüğügibiinsanbu“narsisistözünden”hiçbirzamankurtulamayacakmıdır?Narsist çılgınlığı kendisini yıkıma götürmeden insanın tümüyle insan olabilmeolanağınıyaka-lamaumuduvarmıdır?Busorularıkimseyanıtlayamaz.Olsaolsainsanın bu yıkımdan kaçınmasını sağlayacak uygun olasılıklar üzerindedurulabilir.

Bizeenkolaygörünenyoldanbaşlayabilirizbuna.Herinsanıniçindekinarsistenerjiyi azaltmaya çalışmaksızın nesneyi değiştirebiliriz. Ulus, ırk ya da siyasaldüzenyerinetopluluknarsisizmininnesnesi insanlıkyanitümüyleinsanlıkailesiolursa çok şey çözülmüş olacaktır. Birey kendisini her şeyden önce bir dünyavatandaşı olarak görebilirse, insanlıktan ve insanlığın başarılarından övünçduymayıöğrenirse,ozamannarsisizmininnesnesiolarakbirbiriyleçatışanulusaltoplulukları değil de tüm insanlığı benimseyecektir. Tüm ülkelerin eğitimdüzenleri içinde ulusların başarıları yerine insan ırkının elde ettiği başarılaraönem verilse insan olma kıvancı daha inandırıcı ve daha etkileyici bir biçimdeduyurulabilir. Yunanlı ozanın Antigone’de. “İnsan olmaktan daha güzel bir şeyyoktur” sözüyle dile getirmeye çalıştığı duygu herkesin paylaştığı bir deneyolsaydı, kuşkusuz ileriye doğru büyük bir adım atılmış olurdu. Ayrıca buna biröğenin daha eklenmesi gerekirdi: Yararlı Narsisizmden, yani insanı başarıyagötüren narsisizmden de daha güzel bir şey yoktur. Herkesin ben bu ırktanımdiyerekkıvançduyacağıyükümlülükleriyalnızcabirtekgrup,birteksınıf,birtekdin değil, tümüyle insanlık üstlenmelidir, insanlığı ortak görevler bekliyor:Hastalığa ve açlığa karşı el ele savaşmak, haberleşme araçlarından yararlanarakbilgiyivesanatıdünyanıntümhalklarınayaymak.Kabuletmekgerekirkisiyasalve dinsel ideolojilerdeki tüm ayrılıklara karşın kendisini bu ortak görevlerindışında tutabilecek hiçbir insan kesimi yoktur; çünkü yüzyılımızın en büyük

Page 61: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

başarısı insanların eşitsizliğinin doğal ya da Tanrısal olduğu, insanın insanısömürmesinin de zorunlu ya da yasal olduğu inancının bir daha dirilemeyecekölçüde ezilmiş olmasıdır. Yeniden-doğuş insancılığı, burjuva devrimleri, Rus veÇindevrimleriyle sömürgelerin yaptığı devrimler—bunlarınhepsi bir tek ortakdüşünceye dayanır: İnsanların eşitliği. Bu devrimlerden bazıları söz konusudüzenler içinde insanların eşitliğinin zedelenmesine yol açmışsa da gerçek olantüminsanlarıneşitliği,bunabağlıolarakdaözgürlüğüveonurluluğufikridünyayayayılmıştır;insanlığın,uygarlıktarihinekısabirzamanöncesinedekegemenolangörüşleredönebileceğiartıkdüşünülemez.

Yararlınarsisizminnesnesiolarak insan ırkınınveonunbaşarılarının imgesiBirleşmişMilletler gibi uluslar üstü örgütler tarafından da temsil edilebilir; buörgütkendisimgelerini,bayramlarını,şölenleriniyaratmayadabaşlayabilir.Oysayılınenbüyükbayramınınulusalbayramlardeğil,“insanlık”günüolmasıgerekir.Ne var ki böyle bir gelişmenin birçok ulusun, sonunda bütün ulusların, kendiulusalegemenliklerinden,insanlığınegemenliğiuğrunavazgeçebilmeleriyle,bunuistemeleriyle gerçekleşebileceği açıktır; bu yalnız siyasal gerçeklikler açısındandeğil, aynı zamandaduygusal gerçeklikleraçısındandabaşarılmalıdır.BirleşmişMilletleri güçlendirmenin, topluluklar arasındaki çatışmaları akıllı ve barışçı biryolla çözmenin, insanlığı ve onun ortak başarılarını topluluk narsisizmininnesnesikılabilmekiçingereklikoşullarolduğuaçıkçaortadadır.[36]

Narsisizmnesnesinintektektopluluklardantüminsanlığaveinsanlığınortakbaşarılarına aktarılması daha önce de belirttiğimiz gibi ulusal ve ideolojiknarsisizm tehlikelerini önleyecektir. Ama bu yeterli değildir. Siyasal ve dinselideallere bağlıysak hem Hıristiyanlık’ın hem de toplumculuğun özgecilik vekardeşlik ideallerini benimsiyorsak görevimiz her bireyin içindeki narsisizminyoğunluğunu azaltmak olmalıdır. Kuşaklar boyu sürecek de olsa bununbaşarılmasına şimdi eskiye göre çok daha yakınız; çünkü artık herkesin onurlu,insanca bir yaşam sürebilmesi için gerekli maddi koşulları yaratma olanağınasahibiz. Tekniğin gelişmesi bir topluluğun ötekini tutsak etme ya da sömürmegereksinmesiniortadankaldıracaktır;bugelişmeekonomikbakımdanaklayatkınbir eylemolan savaşı gereksiz bir duruma sokmuştur; insan ilk kez yarı-hayvanolmadurumundantümüyle insanolmadurumunageçecek,buyüzdendemaddivekültürelyoksulluğunuödünlemekiçinnarsistdoyumlarpeşindekoşmayacaktır.

BuyenikoşullardabilimselveinsancıeğilimlerleinsanınNarsisizminiyenmeçabalarınabüyükölçüdeyardımcıolunabilir.Dahaöncedebelirttiğimgibieğitimçabalarımızıherşeydenöncetekniğedeğil,bilimselbiryönedoğrukaydırmalıyız;bukaydırmaeleştireldüşünceyi,nesnelliği,gerçekliğikabuletmekten,hiçbirdışölçü tanımayacak ve her türlü toplulukta geçerli olacak bir hakikat kavramınıgeliştirmekten yana olmalıdır. Uygar uluslar genç kuşaklarında temel birbilimsellik eğilimi yaratabilirlerse narsisizme karşı verilen savaşta çok şey

Page 62: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

başarılmışolacaktır.Aynıamacıgerçekleştirmeyeyardımedecek ikincibiretkendeinsancıfelsefeninveinsanbiliminöğretilmesidir.Düşünselvedinselayrımlarıntümüyleortadankalkacağınıbekleyemeyiz.Ayrıcabunuistemememizdegerekir;çünkü “Ortodoks” olduğunu savunan bir düzenin yerleşmesi ikinci bir narsistgerileme kaynağı oluşturabilir. Bütün bu ayrımlara dokunmasak bile ortak birinsanlık inancıvedeneyivardır.Bu inançherbireyin tüminsanlığıkendi içindetaşıdığı, zekâ, yetenek, boy pos, renk gibi kaçınılmaz ayrımlara karşın “insanlıkdurumu”nun değişmez ve tüm insanlarda aynı olduğudur. Bu insanlık deneyi,insanla ilgilihiçbirşeyinbizeyabancıolmadığı,“Ben’inSenolduğu”, iki insandainsan varoluşunun öğelerinin ortak olmasından dolayı birbirlerinianlayabilecekleriduygusundandoğar.Buinsancıdeneyisonunadekyaşayabilmekiçin bilinç alanımızı genişletmemiz gerekir. Bilinç alanımız çoğunlukla içindeyaşadığımız toplumun izin verdiği sınırlarındışına taşamaz.Toplumunkoyduğubu sınırlara uymayan insan deneyimleri bastırılır. Bu yüzden bilincimiz büyükölçüdekenditoplumumuzuvekendikültürümüzüyansıtır;oysabilinçaltımızherbirimizin içindeki evrensel insanı yansıtır.[37] Bilinç alanının genişletilmesi,bilinçliliğin aşılması, toplumsal bilinçaltı alanının aydınlığa çıkarılması insanıntüminsanlığıkendiiçindeduymasınısağlayacaktır;insanozamanhemgünahkârhem ermiş, hem çocuk hem ergin, hem akıllı hem deli, hem geçmişin hem degeleceğin insanı olduğunun farkına varacaktır — insanlığın daha önce geçirdiğitümevreleri,gelecektegeçireceğiherşeyikendiiçindetaşıdığınıanlayacaktır.

İnsancıgeleneğimizdeinsancılığıtemsilettiklerinisavunantümdinsel,siyasalvedüşünseldüzenlercegirişilecekgerçekbiryeniden-doğuşbencebugünvarolanen önemli “yenilik”e —insanın tümüyle insan olarak gelişmesine— yol açacakilerlemeyisağlayacaktır.

BütünbudüşünceleriönesürmekleYeniden-doğuşinsancılarınıninandığıgibiyalnızcaeğitimin,insancılığıngerçekleştirilmesindebelirleyicibiradımolacağınainandığımı söylemek istemiyorum. Bütün bu öğretiler gerekli toplumsal,ekonomik ve siyasal koşullar sağlandıktan sonra etkili olabilir ancak: Örgütselsanayileşmeyerineinsancı-toplumcubirsanayileşme;sorumluluğunbirmerkezdetoplanması yerine dağıtılması; örgüt insanı yerine sorumluluk taşıyan, her şeyipaylaşan vatandaşlar; ulusal egemenliklerin yerine insan ırkının ve onun seçkinorganlarının egemenliğinin geçerli kılınması; “Varlıklı” ülkelerin “Varlıksız”ülkelerin ekonomik durumlarını düzeltmek üzere onlarla işbirliği yaparak ortakçabayagirişmeleri;evrenselbirsilahsızlanmaylaeldekihammaddekaynaklarınınyapıcıgörevleriçinkullanılabilmesi.Evrenselsilahsızlanmabaşkabirnedenledezorunludur: İnsanlığın bir yarısı öteki yarısı tarafından bütünüyle yok edilmekorkusuyla yaşıyorsa, geri kalan kesimi de her iki blokun kendisini yok edeceğikorkusunu duyuyorsa, o zaman topluluk narsisizmi gerçekten ortadankaldırılamaz,insanancak,kendisininveçocuklarınınbirsonrakiyılaçıkacağından

Page 63: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

eminolduğu,dahapekçokyılyaşayacağınıbildiğibirortamdagerçektenduyabilirinsanlığını.

Page 64: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

5

KANDAŞLACİNSELİLİŞKİBAĞLILIKLARI

BUNDAN önceki bölümlerde kötülüğün, yıkımın ve ölümün hizmetinde, enağırbiçimlerindedeyaşamakarşıolan ikieğilimi—ölümsevgisivenarsisizmi—inceledik. Bu bölümdeyse üçüncü bir eğilimi, kandaşla cinsel ilişki bağlılıklarıiçinde birlikte yaşamayı ele almak istiyorum; bu bağlar hastalıklı biçimlerindedahaönceincelenenikieğiliminsonuçlarınabenzersonuçlarayolaçabilir.

Burada gene Freud’un kuramındaki ana görüşten, anneye karşı geliştirilencinsel saplantıdan yola çıkacağım. Freud bu görüşün, bilimsel buluşunun temeltaşlarındanbirinioluşturduğuna inanmıştı;bencedeFreud’unannesaplantısınıbuluşu gerçekten insan biliminin en geniş kapsamlı bulgularından biridir.Dahaönce incelenen alanlarda olduğu gibi bu alanda da Freud libido (cinsel enerji)kuramınıniçindekalmakzorunluluğunuduyduğuiçinbulgusunuvebubulgununsonuçlarınıgeliştirememiştir.

Freud’un gözlemine göre çocuğun annesine olan bağlılığında öylesineolağanüstü bir güç vardır ki ortalama bir insan kendisini bu bağlılıktan hiçbirzaman bütünüyle kurtaramıyordu. Freud bu bağlılığın sonucu olarak erkeğinkadınlarla ilişki kurma yetisinin zayıfladığını, bağımsızlığının gelişemediğini,bilinçli olarak benimsediği amaçlarla bastırılmış kandaşla cinsel ilişki bağlılığıarasındaki çatışmanın çeşitli nevrozlu bunalımlara ve sarsıntılara yol açtığınısaptamıştır. Freud anneye bağlılığın ardında yatan gücün küçük erkek çocuğunannesine karşı cinsel istek duymasına cinsel rakip olarak babasından nefretetmesineyolaçancinsellibidosuolduğunainanıyordu.Amarakibininbüyükgücükarşısındaerkekçocukannesinekarşıduyduğucinsel isteğibastırarakkendisinibabasınınbuyrukveyasaklarıylaözdeşleştiriyordu.Bununlabirliktebilinçaltındabastırılmış cinsel duyguları öylece sürüp gidiyor, ancak hastalıklı durumlardabüyükbiryoğunluklaortayaçıkıyordu.

Kız çocuğa gelince Freud 1931’de, önceleri kız çocuğun annesine bağlılıksüresiniyeterincekestiremediğinikabuletmiştir.Onagörebubağlılıkbazen“ilkcinsel uyanmanın en uzun dönemini kapsar. Bu gerçekler, kadınlarda Oedipusöncesi dönemin şimdiye dek varsaydığımızdan daha önemli olduğunu gösterir”Freudşöyledevamediyor:“ÖyleanlaşılıyorkiOedipuskompleksininnevrozlarınçekirdeği olduğu yolundaki evrensel görüşü düzeltmemiz gerekecektir” Bununlabirlikte bu düzeltmeye katılmak istemeyenler katılmayabilirler; çünkü insan ya“Oedipus kompleksinin kapsamını çocuğun anne-babasıyla olan tüm ilişkileriniiçerecek biçimde geniş tutabilir ya da şunu kabul edebilir: Kadınlar, normalOedipus durumuna ancak olumsuz kompleksin ağır bastığı ilk evreyi aştıktan

Page 65: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

sonra ulaşmaktadırlar…” Freud bunu şöyle sonuca bağlıyor: “Kız çocuğungelişmesindeki bu Oedipus öncesi evrenin varlığı bizi şaşırtmıştır; sonuçlarıbakımındanbuancakbaşkabiralandaYunanuygarlığınınardındayatanMinos-Mikeneuygarlığınınbulunmasınınyarattığıetkiylekarşılaştırılabilir”[38]

SoncümlesiyleFreudaçıkçaolmasadaüstükapalıbirbiçimdegelişmeninilkevresiolarakanneyebağlılığınherikicinstedeortakolduğunu,bununHelenizmöncesikültürdekianaerkilözelliklerebenzetilebileceğinikabuletmiştir.NevarkiFreud bu görüş çizgisini sürdürmemiştir. Her şeyden önce biraz çelişkili birbiçimde de olsa Oedipus öncesi evre denebilecek olan anneye Oedipus bağlılığıevresininkadınlarda erkeklerde sanıldığındandahaönemli olabileceği sonucunavarmıştır.[39]ikinciolarakFreudkızçocuktakibuOedipusöncesievreyiyalnızcalibido kuramı açısından yorumlamıştır. Freud birçok kadının yeterinceemzirilmediklerinden yakınmalarının kendisini şaşırttığını söylediğinde libidokuramını neredeyse aşmaktadır. Freud bu şaşkınlığını şöyle dile getirmektedir:“İlkel topluluklarda olabildiğince uzun süre emzirilen çocukları incelersek buyakınmayı duymayız” Ama Freud’un bu soruya bulduğu yanıt yalnızca şudur:“Çocuklibidosununaçlığıişteböylesineölçüsüzdür”[40]

Benim deneylerim göstermiştir ki erkek çocukların annelerine olan Oedipusbağlılıklarından nitelik bakımından ayrı olan kız ve erkek çocukların annelerineOedipus öncesi bağlılıkları çok önemli bir olgudur; bununla karşılaştırıldığındaerkek çocukların anneye cinsel bağlılıkları ikinci derecedekalır.Erkek yada kızçocuğunanneyeOedipusöncesibağlılığını evrimsürecinin temelolgusu,nevrozya da psikozun ana nedenlerinden birisi olarak görüyorum. Libido teriminikullanalımyadakullanmayalım,bunulibidonunbirbelirtisiolarakadlandırmakyerineben,buniteliğierkekçocuğuncinselarzularındanayrılanbirduyguolaraktanımlamakistiyorum.Cinselliğinuyanmasındanönceortayaçıkanbu“kandaşlacinsel ilişki” bağlılığı erkekler ve kadınlardaki en temel tutkuyu oluşturur; bututku,insanınkorunmavenarsisizminidoyurmaisteğini,sorumluluk,özgürlükvebilinçliliğin tehlikelerinden kaçınma arzusunu, hiçbir sevgi belirtisi beklemedenkendisine sunulan koşulsuz sevgiye duyduğu özlemi gösterir. Bebekte bugereksinmelernormalolarakbulunur;gereksinmelerikarşılayankişideannedir.Böyle olmasa bebek yaşamını sürdüremez; çünkü çaresizdir, kendi olanaklarınagüvenemez;değerleriyüzündenhakkazandığı içindeğildegereksinmeduyduğuiçin kendisine verilecek sevgiye ve bakıma muhtaçtır. Bu işlevi anne yerinegetiremiyorsa o zaman H.S. Sulüvan’ın deyişiyle “annelik eden” başka birisiannenin yaptıklarını yapabilir; bu kişi de genellikle ya büyükanne ya da teyzeolabilir.

Amabuaçıkgerçek—bebeğinannelik edecekbirisinegereksinmeduyması—şunugözlerdensilmiştir:Çaresizlikiçindeolanvekesinliklepeşindekoşantekkişibebekdeğildir;erginbirkişidebirçokbakımdançaresizlikiçindedir.Gerçektende

Page 66: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

ergin kişi toplumun kendisine verdiği görevleri yerine getirebilir, bunlarıbaşarabilir; ama bebeğe göre, ergin kişi yaşamın getirdiği tehlikelerin vesakıncalarındahaçokfarkındadır;denetleyemeyeceğidoğalvetoplumsalgüçlerinbulunduğunu, önceden kestiremeyeceği kazaların olabileceğini, kaçınamayacağıhastalıkların ve ölümün kendisini beklediğini bilir. Bu koşullar altında insanınkendisine kesinlik, güvenlik ve sevgi verecek bir gücü delice aramasından dahadoğalneolabilir?Buarzuyalnızcainsanınanneözleminin“yinelenmesi”değildir;buisteğidoğurannedenbebeğeannesevgisiözlemiduyurankoşullarındeğişikbirdüzeyde de olsa aynıyla sürmesidir. İnsanlar —erkekler ya da kadınlar—yaşamlarının geri kalan süresinde kendilerine “Annelik” edecek birinibulabilselerdi yaşamın tehlikelerinden ve acılarından kurtulurlardı. İnsanın hiçdurmadanbu fatamorgana‘nın(masalperisinin)peşindekoşmasınaşaşmamakgerekir.

Genedeinsanyitirilencennetingerigelmeyeceğini,belirsizliklervetehlikeleriçinde yaşamak zorunda olduğunu, kendi çabalarının dışında güvenecek hiçbirşeyibulunmadığını,kendisineyalnızcageliştirdiğigüçlerindirençvekorkusuzlukkazandırabileceğini az çok bilmektedir. Bu yüzden insan doğduğu andanbaşlayarak ikieğilimarasındagidipgelir:Bueğilimlerdenbiriaydınlığaçıkmak,öteki anne rahmine dönmektir; biri serüvene yönelmek, öteki kesinlik peşindekoşmaktır;biribağımsızlıkiçintehlikeyigözealmak,öbürükorunmavebağımlılıkaramaktadır.

Genetik açıdan bakarsak çocuğun gözünde koruyucu gücü ve kesinlikgüvencesinitemsiledenilkinsanannedir.Amabunlarıtemsiledentekvarlıkannedeğildir. Daha sonra, çocuk büyüyünce anne aileyle, klanla, ya da aynı kandan,aynıtopraklardadoğmuşkişilerleyerdeğiştiriryadabütünleşir.Topluluğunçapıgenişlediği zamanda ırk,ulus, dinsel yada siyasalpartiler “anneler”imiz, başkadeyişlekorunmavesevgigereksinmemizingüvenceleriolur.Dahailkelbireğilimtaşıyan kişilerde de doğanın kendisi, yeryüzü ve deniz “anne”yi gösteren büyükgüçler olurlar. Annelik işlevinin gerçek anneden aile, klan, ulus ya da ırkaaktarılmasıkişiselnarsisizmintopluluknarsisizmineaktarılmasındaortayaçıkangelişmeleri yansıtır. Her şeyden önce, anneler çoğunlukla kendi çocuklarındanönce ölürler; ölümsüz anne figürü gereksinmesi buradan doğmuştur. Dahası,insanın yalnızca kendi annesine bağlanması, onu anneleri başka olan öbürkişilerdenkopmuşbirdurumdatekbaşınabırakır.Bununlabirliktetümüyleklan,ulus, ırk, din ya da Tanrı ortak bir “anne” oluşturursa o zaman anneye tapmabireyiaşarakonuaynıanneputunatapanöbürkişilerlebütünleştirir;budurumdahiçkimsekendiannesiniputlaştırmaktanutançduymayacaklartopluluğunortak“anne”sinin yüceltilmesi tüm düşünceleri bütünleştirecek, tüm kıskançlıklarıortadan kaldıracaktır. Çeşitli ölümsüz anne kültleri, bakirelik, ulusallık veyurtseverlik kültleri —bütün bunlar anneye tapma duygusunun ne denli yoğun

Page 67: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

olduğunu gösterir. Deneysel olarak şu gerçek kolaylıkla saptanabilir: Güçlü birannesaplantısıolankişilerleulus,ırk,toprakvekanbağlarıçokgüçlüolankişilerarasındasıkıbirilişkivardır.[41]

Anneyeolanbağıncinselyanıylailgiliolaraksöylenmesigerekenbirşeydahavar. Freud’a göre cinsellik etkeni, erkek çocuğun annesine olan bağlılığında enbelirleyici öğedir. Freud bu sonuca iki gerçeği bağdaştırarak varmıştır: Erkekçocuğun annesine arzu duyması ve cinsel isteğinin küçük yaşlarda var olması.Freud bu gerçeklerin birincisini, ikincisine dayanarak açıklamıştır. Birçokdurumlardaerkekçocuğunannesine,kızçocuğundababasınakarşıcinselarzularduyduğu konusunda kuşku yoktur. Ne var ki anne ve babanın kışkırtıcılıketkilerinin,kandaşlacinselilişkiisteklerindeçokönemlibiretkenolmasıbiryana(Freud bu kışkırtıcılığı önce görmüş, sonra yadsımıştır; aynı görüş daha sonraFerenczi tarafından yeniden ele alınmıştır) cinsel istekler anne saplantısınınnedeni değil, sonucudur. Bundan başka ergin kişinin düşlerinde ortaya çıkankandaşla cinsel ilişki arzularından cinsel isteğindahaderin bir gerilemeye karşısavunmaolduğuanlaşılmıştır;erkek,annesininmemesineyadarahminedönmearzusunakarşısavunmaolarakerkekliğinidahabüyükbirgüçleortayakoyar.

Aynısorununbaşkabiryönüdekızçocuklarınannelerinekarşıkandaşlacinselilişki saplantısı duymalarıdır. Burada kullanıldığı en geniş anlamıyla erkekçocukların “anne”ye duydukları bu saplantıya, bu ilişkiye katılabilecek her türlücinselöğegirer;oysakızlardadurumhiçdeaynıdeğildir.Kızçocuğuncinselisteğibabasınayöneltilirkenbizimanladığımızanlamdakandaşlacinselilişkisaplantısıannesine yöneltilmiş olacaktır. Kız çocuktaki bu ikiye bölünme anneye karşıduyulanenderinkandaşla cinsel ilişkibağlılığınınbilehiçbir cinseluyarılma izitaşımaksızın var olabileceğini açıkça göstermektedir. Annelerine erkeğinduyabileceği ölçüde yoğun bir kandaşla cinsel ilişki bağıyla bağlanan kadınlarlailgilipekçokklinikdeneyvardır.

Anneye duyulan kandaşla cinsel ilişki bağlılığı çoğu kez yalnızca anneninsevgisinevekoruyuculuğunaduyulanözlemideğilondankorkmayıdabelirtir.Bukorku her şeyden önce kişinin gücünü ve bağımsızlık duygusunu zayıflatanbağımlılığın sonucunda doğar; bu korku en ağır gerileme durumlarındagördüğümüz annenin memesine ya da rahmine dönme eğilimlerinden duyulankorku da olabilir. Bu isteklerin hepsi anneyi çocuğun gözünde tehlikeli biryamyama ya da her şeyi yutan bir canavara dönüştürebilir. Bununla birlikte bukorkularınbazen illedekişiningerilemedüşlerininsonucuolarakdeğilanneningerçekten yamyam, vampir ya da ölümsever bir kişi olmasından doğabileceğinibelirtmek gerekir. Bu tür bir annenin erkek ya da kız çocuğu annesine olanbağlarındankopamadanbüyürseoçocukannetarafındanyutulupyokedilmegibiyoğun korkulardan hiçbir zaman kurtulamayacaktır. Kişiyi delilik sınırına deksürükleyebilecek korkuları tedavi etmenin tek yolu anneye olan bağın

Page 68: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

koparılmasıdır.Nevarkiböylebirilişkiiçindedoğankorkuaynızamandainsanınanneye olan bağını koparmasını da çok güç bir duruma getirir. Bu bağımlılıkiçinde kaldığı sürece kişinin bağımsızlığı, özgürlüğü ve sorumluluğu gitgidezayıflayacaktır.[42]

ŞimdiyedekFreud’unkandaşlacinselilişkiisteklerininözüolarakkabulettiğicinselbağlardanbaşkabirşeyolananneyeduyulanakıldışıbağlılığınveannedenkorkununneolduğunugenelolarakanlatmayaçalıştım.Dahaönceincelediğimizolgudagörüldüğügibibusorunundabaşkabiryönüvardır:Kandaşlacinselilişkikompleksiiçindekigerilemeninderecesi.Buradada“annesaplantısı“nınhastalıklıbile sayılamayacak tehlikesiz biçimleriyle “kandaşla cinsel ilişki içinde birlikteyaşama”diye adlandıracağımkandaşla cinsel ilişki saplantısı arasındabir ayrımyapabiliriz.

Tehlikesiz düzeyde anne saplantısının oldukça sık rastlanan bir türünügörebiliriz.Böyleerkeklerkendilerinirahatlatacak,onlarısevecek,onlarahayranolacakbirkadınararlar;kadınonlaraanneliketsin,onlarıbeslesin,onlarabaksınisterler. Bu tür bir sevgi bulamazlarsa hafif bir huzursuzluk ve ruhsal çöküntüduyarlar.Annesaplantısınınyoğunluğuazolduğuzamanerkeğincinsel,duygusalyetisi ya da bağımsızlığı, kişisel bütünlüğü zarar görmeyecektir. Erkeklerinçoğundabusaplantınınizlerikalır;hererkekterastladığıkadındaannesindenbirşeylerbulma isteğivardır.Bununlabirliktebağınyoğunluğu fazlaysaçoğunluklacinselyadaduygusalbazıçatışmalarvebelirtilerortayaçıkar.

Kandaşlacinselilişkisaplantısınındahaciddivenevrozluolanikincibirtürüvardır. (Buradadeğişikdüzeylerdensözederkenkısabir tanımlamayapmayaenuygunolandurumlarıseçiyorum;aslındaböyleayrılabileceküçayrıdüzeyyoktur;kandaşlacinselilişkisaplantısınınentehlikesiztüründenenhastalıklıtürünedekuzanan kesintisiz bir akış vardır. Burada tanımladığım düzeyler bu akış içindebellinoktalardır;bukonunundahagelişmişbirincelemesinegirişilseherdüzeyenazından birçok “alt düzey”e bölünebilir.) Anne saplantısının bu düzeyinde kişikendibağımsızlığınıgeliştirememiştir.Dahahafif türlerindebusaplantıkişi içinelininaltındaannelikyapan,kendisinehizmeteden,hemenhemenhiçbiristektebulunmayan, insanın koşulsuz bağlanabileceği bir insan gerektirir. Daha ağırtürlerindeyseerkeksertannetipindebireşseçer;buerkekkendinieş-anne’sininhoşunagitmeyecekbirşeyiyapmayahakkıolmayanbirtutsakgibigörür;karısınıkızdırmamak için sürekli olarak ondan korkar. Belki bilinçsiz olarakbaşkaldıracak, sonra kendisini suçlu hissedecek ve eskisinden daha büyük birbağlılıkla ona boyun eğecektir. Bu başkaldırma kendini cinsel ihanetler, ruhsalbunalımlar, ani öfke patlamaları, ruhsal-bedensel belirtiler ya da genelengellemelerle belli eder. Böyle bir erkek erkekliğinden olduğu kadar cinselyetersizlik ya da eşcinsellik gibi cinsel rahatsızlıkları olduğundan da ciddi birbiçimdekuşkulanabilir.

Page 69: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

Huzursuzluğunvebaşkaldırmanınağırbastığıbudurumdanayrıolarakannesaplantısınınkışkırtıcıerkeksinarsisttutumlakarıştığıbaşkabirtürdahavardır.Çoğu zaman böyle erkekler annelerinin kendilerini babalarına yeğlediğini çokküçük yaşta fark ederler; annelerinin kendilerine hayran olduğunu, babalarınıküçümsediğinibilirler.Budurumdakendilerini,babalarındandahaüstün—dahadoğrusu her erkekten üstün— olduklarına inandıracak yoğun bir narsisizmgeliştirirler. Bu narsist inançları yüzünden kendi büyüklüklerini kanıtlayacakşeyleryapmayıgereksizbulurlar.Büyüklükleriannelerineolanbağlılıklarıüzerinekurulmuştur.Bunun sonucuolarakböyle erkekler ancakkoşulsuz ve sınırsızbirbiçimdesevenbirkadınlailişkikurduklarızamandeğerlibulabilirlerkendilerini.Enbüyükkorkularıseçtiklerikadınınhayranlığınıkazanamamaktır;çünküböylebirbaşarısızlıkkendilerineverdiklerinarsistdeğeri temelindensarsar.Kadınlarakarşı korku duysalar da bu korku bir önceki duruma göre daha üstü kapalı birkorkudur;çünküsevecenbirerkekizlenimiverennarsistkışkırtıcıtutumlarıağırbasar.Bununlabirlikteyoğunannesaplantısınınöteki türlerindegörüldüğügibiburadadaannefigürüdışında,erkekyadakadınolsun,başkabirisinekarşısevgi,ilgi ve bağlılık duymak yasaktır. Kişi hiç kimseye ya da hiçbir şeye, bu aradaçalışmaya bile ilgi duymamalıdır; çünkü her türlü ilgi anneye yöneltilmiştir. Bugibi erkekler herhangi bir şeye karşı zararsız bir ilgi duydukları zaman bilekendilerinisuçluduyaryadaanneyeolanbağlılıklarındanvazgeçemeyecekleriiçinhiçkimseyebağlanamayanbir“hain”olupçıkarlar.

Annesaplantısınınözellikleriniyansıtanbazıdüşlerebakalım:

1)Biradamkendisiniplajdayalnızgörür.Yaşlıcabirkadıngeliponagülümser.Kadınişaretleonamemesindensütemebileceğinisöyler.

2)Biradamdüşündegüçlübirkadınınkendisiniyakaladığını,derinbiryarınüzerindetuttuğunugörür;kadınadamıbırakırveadamdüşerekölür.

3) Bir kadın düşünde bir adamla tanışır; o anda bir cadı belirir ve düş gören kadın büyük birkorku duyar. Erkek bir tüfek alır ve cadıyı öldürür. Kadın (düşü gören kadın) yakalanmaktankorkarakkaçarveeliyleadamıarkasındangelmeyeçağırır.

Bu düşleri uzun uzun açıklamak gereksiz. Birinci düşte en önemli öğe annetarafından bakılıp beslenme isteğidir, ikincisinde de güçlü anne tarafından yokedilme korkusu vardır; üçüncü düşteyse kadın, bir erkeğe âşık olursa annesinin(cadının) kendini ortadan kaldıracağını ve onu ancak annesinin ölümününkurtarabileceğinigörmüştür.

Babasaplantısıdiyebirşeydevarmıdır?Gerçektendebutürbirsaplantınınhem erkekler hemde kadınlar arasında görüldüğü kuşku götürmez; bu saplantıkadınlarda bazen cinsel arzularla karışabilir. Bununla birlikte öyle anlaşılıyor kibaba saplantısı hiçbir zaman anne-aile-kan-yeryüzü saplantısında görülenyoğunluğa varmaz. Bazı özel durumlarda baba annenin yerini alsa da normalolarak babanın işlevi anneninkinden ayrıdır. Yaşamının ilk yıllarında çocuğu

Page 70: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

besleyip ona bakan, çocuğa korunma duygusu veren annedir; bu korunmaduygusudaannesaplantısıiçindekikişininömürboyupeşindekoştuğuduygudur.Bebeğinyaşamıanneyebağlıdır—buyüzdenonayaşamverenyadayaşamıgerialabilecek tekkişiannedir.Anne figürüaynızamandahemyaşamvericihemdeyaşamalıcı,hemsevilenhemdekorkulankişidir.[43]Öteyandanbabanınişlevidahabaşkadır.Babainsanlarınyarattığıyasalarıvedüzeni,toplumsalkurallarıvegörevleritemsileder;cezalandıranveödüllendirenkişidir.Sevgisikoşulabağlıdır;bu sevgi ancak onun istekleri yerine getirilerek kazanılabilir. Bu yüzden babayabağlı kişi onun sevgisini ancak istediklerini yaparak kazanmayı umabilir; amababaya bağlı kişinin deneyimlerinde tam, koşulsuz sevginin, kesinlik vekorunmanın getirdiği sonsuz rahatlık duygusu yoktur.[44] Bundan başka babamerkezli kişide anne saplantısıyla ilgili olarak inceleyeceğimiz yoğun gerilemeyeçokazrastlanır.

Anne saplantısının en yoğun düzeyi “kandaşla cinsel ilişki bağları içindebirlikte yaşama”dır. “Birlikte yaşama” ne demektir? Birlikte yaşamanın değişikdereceleri vardır; ama hepsinde ortak bir öğe bulunur. Birlikte yaşama bağlılığıiçinde olan kişi bağlandığı “asıl” kişinin ayrılmaz bir parçası olmuştur. O kişiolmadanyaşayamaz;ilişkitehlikeyegirdiğindeaşırıhuzursuzlukvekorkuduyar.(Şizofreniyeyatkınhastalardabutürayrılıkbirdenbireşizofrenbirçöküntüyeyolaçabilir.)Bağlanankişininbağlandığıinsanolmadanyaşayamayacağınısöylerkenille de o kişinin asıl kişiyle bedensel olarak birlikte kalmak zorunda olduğunusöylemekistemiyorum;kişibağlandığıerkekyadakadınlaçokazgörüşebiliryadaasıl kişi ölmüş olabilir (bu tür birlikte yaşama bazı kültürlerde “atalara tapma”olarak kurumlaştırılmıştır); bu bağlılık temelde duygusal ve düşünsel birbağlılıktır. Birlikte yaşama bağlılığı içindeki insan için kendisiyle öbür kişiarasındaki ayrımı açıkça görebilmek olanaksız değilse bile çok güçtür. Böyle birinsan kendisini öbür kişiyle bir olmuş, onun bir parçasıymış, onunla kaynaşmışgibigörür.Birlikteyaşamabağlılığınedenliyoğunolursaikikişininbirbirlerindenayrı iki insan olduklarını görebilmeleri o ölçüde güçleşir. Ayrı ayrı insanlarolduklarını görememeleri yüzünden birlikte yaşama bağlılığının aşırı durumlarıiçinde,bağımlıkişininasılkişiyeolanbağlılığından“bağımlılık”diyesözedilemez.“Bağımlılık”ikikişiarasındaaçıkbirayrımıöngörür;bukişilerdenbirisiöbürünebağımlıdır.Birlikteyaşamailişkisindeysebirlikteyaşamabağlılığıiçindeolankişikendinibağlandığıkişidenbazenüstünbazenaşağı,bazendaonunlaeşitgörebilir—amahiçbir zaman kendini ondan ayrı düşünemez. Aslında bu birlikte yaşamabağlılığına en iyi örnek anneyle cenin arasındaki birliktir. Ceninle anne iki ayrıvarlıktır ama gene de birdirler.[45] iki kişinin birbirlerine birdenbire birlikteyaşamabağlılığıduyduğudurumlardaazdeğildir.Budurumdaikiinsanbirfolieâdeux içindedir; paylaştıkları düzen kendi gözlerinde gerçekliği oluşturduğu içinfolie’lerinin (çılgınlıklarının) farkına varamazlar. Birlikte yaşamanın aşırı geri

Page 71: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

durumlarında duyulan bilinçaltı istek gerçekte annenin rahmine geridönebilmektir.Buistekçoğukezsimgeselbirbiçimdeokyanustaboğulmaarzusu(yadakorkusu)bazendayeryüzü tarafındanyutulmakorkusubiçimindeortayaçıkar: Bireyselliğini bütünüyle yitirme, doğayla bütünleşme arzusu. Bu yoğungerileme arzusunun yaşama isteğiyle çatıştığı açıktır. Anne rahmine dönmekyaşamdankopmakdemektir.

Anlatmayaçalıştığımşeyannebağlılığının,biryandanannesevgisiniözlerkenbiryandanonunyıkıcılığındankorkmanınFreud’uncinselarzulardandoğduğunusöylediği “Oedipus Bağı“ndan daha güçlü ve daha önemli olduğudur. Bununlabirlikte bilinçli algılamalarımızla bilinçaltı gerçekler arasındaki uyuşmazlıktandoğanbirsorunvardır.Birerkekannesinekarşıcinselarzuduyduğunuanımsıyoryadadüşlüyorsa, içindenbir direnmeduygusu yükselir; ama cinsel arzununneolduğunu artık bildiğinden cinsel arzusunun değil de bu arzunun nesnesininbilincine varmayı yadsır. Burada incelemekte olduğumuz birlikte yaşamasaplantısına gelince, durum bütünüyle değişiktir: Bir bebek gibi sevilme isteği,tüm bağımsızlığını yitirme isteği, yeniden annenin memesine dönme isteği,giderekanneninrahminedönmeisteği;bütünbuarzular“sevgi”,“bağımlılık”yada“cinselsaplantı”sözcükleriyletanımlanamaz.Bütünbusözcükler,arkalarındayatan insan deneyiminin gücünü yeterince yansıtamaz. Aynı durum “annekorkusu”içindegeçerlidir.Birinsandankorkmanınnedemekolduğunuhepimizbiliriz. O kişi bizi azarlayabilir, aşağılayabilir, cezalandırabilir. Hepimiz budeneyimi geçirmiş, bu duruma az ya da çok gözüpeklikle katlanmışızdır. Amaiçindeaslanolanbirkafesesokulduğumuzdayada içiyılanlarladolubirçukuraitildiğimizdenelerduyacağımızıbiliyormuyuz?Kendimiziçaresizlik içindetitrerbir durumda gördüğümüzde duyduğumuz dehşeti anlatacak sözcük bulabilirmiyiz?Oysaanne “korkusu”nuoluşturan şey,böylebirdeneyimin takendisidir.Buradakullandığımızsözcüklerdendolayıgerçekbilinçaltıdeneyimiyakalamamızçokgüçleşiyor;buyüzden insanlarbağımlılıklarındanyadakorkularından,çoğukez ne kastettiklerini bilmeden söz ederler. Bu deneyimi tüm gerçekliğiyleanlatmayayetebilecekdil,mitolojilerin vedinlerindüşsel yada simgeseldilidir.Düşümdekarışıkkorkuvemutlulukduyguları içindeokyanustaboğulduğunayadabeniyutmaküzereolanbiraslandankaçmayaçalıştığımıgörürsem,düşümündili gerçekte duyduklarımı aynıyla yansıtır. Elbette kullandığımız gündelik dilyalnızcabilincinevarabildiğimizdeneyimleridilegetirmektedir,içgerçeklerimizeinmek istersek gündelik dili unutmaya, unuttuğumuz bu simgeler diliylekonuşmayaçalışmamızgerekir.

Kandaşla cinsel ilişki saplantısının hastalık derecesi, gerileme düzeyinebağlıdır. Bu saplantının en tehlikesiz durumlarında belki hastalıktan bile sözedilemez; olsa olsa kadınlara karşı birazcık fazla bağımlılık eğilimi ya da onlarakarşı bir korku söz konusudur. Gerilemenin düzeyi ne denli yoğun olursa

Page 72: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

bağımlılıkda,korkudaodenliyoğunolur.Enilkeldüzeydehembağımlılıkhemde korku sağlıklı yaşamayı engelleyecek dereceye varmıştır. Gerilemeninderinliğinebağlıolanbaşkahastalıköğeleridevardır.Kandaşlacinselilişkieğilimide narsisizm gibi akıl ve nesnellikle çelişir. Annemle aramdaki canlı bağıkoparmazsam, kesinliğin ve korunmanın yarattığı puta tapmaktanvazgeçemezsem, put kutsallaşacaktır. Bu put eleştirilemez. “Anne” yanlışyapamayacağına göre “anne”yle çelişen ya da onun onaylamadığı birisini nesnelolaraknasıldeğerlendirebilirim?Saplantınınnesnesiannedeğildeaile,ulusyadaırkolduğuzamanyargı vedeğerlendirmeyetisinin zayıfladığını görmekdahadagüçleşir.Busaplantılarbirererdemolarakkabuledildiklerindengüçlübirulusyada din saplantısı kolayca yan tutucu ya da çarpıtılmış yargılara yol açabilir; buyargılaraynısaplantıyıpaylaşanötekikişilercedebenimsendiğindengerçeğintakendisiolarakkabuledilir.

Aklın yargılama gücünün çarpıtılmasından sonra kandaşla cinsel ilişkisaplantısındaenönemli ikincihastalıklıözellikbaşkalarını tümüyle insanolarakgörememektir. Yalnızca aynı kanı ya da aynı toprağı paylaşan kişiler insandır;“yabancılar”barbardır.Durumböyleoluncaben,kendimdebir“yabancı”olurum;çünkü insanlığı aynı kanı paylaşan topluluğun benimsediği hastalıklı biçiminindışındaalgılayamam.Kandaşlacinselilişkisaplantısı—gerilemeninyoğunluğuyladoğruorantılıolarak—sevmeyetisinizayıflatıryadabütünüyleortadankaldırır.

Kandaşlacinsel ilişkisaplantısınınüçüncühastalıklıbelirtisidebağımsızlığınkişilik bütünlüğüyle çalışmasıdır. Anneye ve kabileye bağlı kişi kendisi olmakta,istediğişeylereinanmakta,kendiniistediğişeylereadamaktaözgürdeğildir.Böylebir kişi dünyaya açılamadığı gibi onu kucaklayamazda; annebağlılığının yerinegeçen ırksal-ulusal-dinsel saplantının tutsağı olarak yaşar her zaman. İnsankendisiniher türlükandaşla cinsel ilişki saplantısındankurtardığıölçüdedoğar;ileriyedönerekkendiniancakozamangerçekleştirebilir.

Kandaşla cinsel ilişki saplantısı çoğu zaman ya olduğu gibi görülemez ya daöylesine aklauydurulur ki akıldışı bir yanı kalmaz.Annesine çokbağlı olan kişikandaşla cinsel ilişki bağını çeşitli yollarla akla uydurabilir: “Anneme hizmetetmekbenimgörevimdir”yada“Annembenimiçinçokşeyyaptı,yaşamımıonaborçluyum.” ya da “Annem çok çekti.” ya da “Annem harika bir insan.”Saplantının nesnesi anne değil de kişinin ulusuysa akla uydurmalar gene aynıbiçimdeişler.Aklauydurmalarınözündekişininherşeyiniulusunaborçluolduğuyadaulusunçoküstünveolağanüstüolduğugörüşüyatar.

Özetlersek:Annelikyapankişiyeyadaonunyerinialanşeylere—kana,aileye,kabileye—bağlıkalmaeğilimiherkadınınveerkeğiniçindedoğuştangetirdiğibirözelliktir. Bu eğilim, karşıtı olan eğilimle —doğmak, gelişmek, büyümekle—sürekli bir çatışma içindedir. Normal gelişme durumunda büyüme eğilimi

Page 73: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

baskındır. Ağır hastalıklı durumlardaysa birlikte yaşama eğiliminin getirdiğigerileme isteği ağır basar; bu da kişinin tüm yetilerini yitirmesiyle sonuçlanır.Freud’unkandaşlacinselilişkieğilimlerininherçocuktabulunabileceğiyolundakigörüşü bütünüyle doğrudur. Ne var ki bu görüşün kapsamı Freud’unvarsayımlarını aşar. Kandaşla cinsel ilişki arzuları temelde cinsel arzuların birsonucu değil insandaki en temel eğilimlerden biridir: İnsanın geldiği yere bağlıkalma isteği, özgürlükten korkması, bağlandığı kişi tarafından çaresizlik içindeyokedilmekorkusu,hertürlübağımsızlığınyadsınması.

Şimdi bu kitapta incelediğimiz üç eğilimin birbirleriyle olan ilişkilerinikarşılaştıracak duruma geldik. Belirtileri çok ağır olmadığı zaman ölüm sevgisi,narsisizm ve kandaşla cinsel ilişki saplantısı birbirinden oldukça ayrıdır; bueğilimlerden biri çoğu zaman insanda öbürleriyle karışmaksızın görülebilir.Bundanbaşkabueğilimlerinhiçbirisihastalıksızbiçimlerindeakılvesevgiyetisinibüyükölçüdezayıflatmazyadayoğunbiryıkıcılıkyaratmaz.(BunaörnekolarakFranklinD.Roosevelt’inkişiliğinielealmakistiyorum.Rooseveltannesaplantısıve Narsisizmi ılımlı olan, yaşam-severliği ağır basan bir insandı. Tam tersineHitler de bütünüyle ölüm-sever, narsist ve kandaşla cinsel ilişki saplantısı ağırbasanbir kişiydi.)Amabuüç eğilimnedenli hastalıklı olursa, o denli birbirinekarışır.Herşeydenöncekandaşlacinselilişkisaplantısıylanarsisizmarasındaçokyakın bir ilişki vardır. Annesinin rahminden ve memelerinden tümüylekopmadıkçabireyinbaşkalarıylailişkikurabilme,başkalarınısevebilmeözgürlüğüyoktur.Okişiyleannesi(birleşerek)kişininnarsisizmininnesnesinioluştururlar.Bu, en açık biçimde kişisel narsisizmin topluluk narsisizmine aktarılmasındagörülür. Topluluk narsisizminde kandaşla cinsel ilişki saplantısının narsisizmlekarıştığını açıkça görebiliriz. Tümulusal, ırksal, dinsel ve siyasal bağnazlıklardagörülengücünvemantıksızlığınnedenidebuözelkarışımdır.

En ilkel biçimlerinde kandaşla cinsel ilişki bağlarıyla birlikte yaşama venarsisizmölümsevgisiylekarışmışolarakortayaçıkar.Rahmevegeçmişedönmeözlemiaynızamandaölümveyıkımözleminigösterir.Ölümsevgisi,narsisizmvekandaşla cinsel ilişki bağlarıyla birlikte yaşamanın aşırı biçimleri birbirlerinekarıştığında “çürüme belirtisi” diye adlandırdığım durum ortaya çıkar. Buhastalığın kurbanı olan insan gerçekten kötü bir insandır; çünkü yaşama vegelişmeye sırtını dönmüş kendini ölüme ve hastalığa adamıştır. “Çürümebelirtisi”nin kurbanı olduğu belgelerle saptanan kişiye en iyi örnek Hitler’dir.Hitler, daha önce de belirtildiği gibi, ölüme ve yıkıma doğru kuvvetle çekilen,tanıdığı tekgerçeklikkendi isteklerivedüşünceleriolanaşırınarsistbir insandı.Üstelik Hitler yoğun kandaşla cinsel ilişki bağları içinde yaşayan birisiydi.Annesiyle ilişkisineolursaolsunHitler’inkandaşlacinsel ilişkisaplantısıençokırkına, aynı kanı taşıyan insanlara duyduğu bağnaz bağlılıkta ortaya çıkmıştır.Hitler kanının zehirlenmesini engelleyerek Alman ırkını kurtaracağı fikrine

Page 74: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

saplanmıştı.MeinKampf’ta (Kavgam’da)belirttiğigibiAlmankanınıher şeydenönce frengiden, sonra da Yahudi kanıyla karışıp kirlenmekten kurtarmakistiyordu.Hitlergibibirisiniinsanlığınveyaşamınenbüyükdüşmanlarındanbiriyapan şey narsisizm, ölüm ve kandaşla cinsel ilişki saplantısının oluşturduğuölümcülkarışımdır.BuüçözelliğinkarışımıenözlübiçimdeRichardHughes’unTheFoxintheAttic(TavanarasındakiTilki)adlıkitabındaanlatmıştır.

Hitler’in,kendindenbaşkabirbentanımayan“Ben”i,özde“Başkabirisi”ninvarlığınıkabuletmeyigereklikılancinselbirleşmeeyleminezedelenmedennasılgirebilirdizaten?OnunsaplantılıinancınagöreBenhiçeksiksiz,evreninbiricikyaşammerkezi,evrendebulunanveozamanadekvarolantekgerçek somut istem demek değil miydi? Çünkü Hitler’in içteki üstünlük “gücü“nün ardında yatanmantıksal neden şuydu: Yalnız Hitler vardı. “Ben, benden başkası değilim.” Evrende ondan başkakimseyoktu,yalnızcanesnelervardı;buyüzdenonungözünde“kişilik”zamirlerininhiçbiriduygusalbir içerik taşımıyordu. Bu görüş Hitler’in tasarlama ve yaratma hareketlerinin çapını hiçbirdenetlemeolmaksızınkorkunçbirbiçimdegenişletti:Butürbirmimariçinsiyasetalanınaelatmakçokdoğalbirşeydi;çünküo,elattığıyeninesnelerdekideğişikyanıgörmüyordu:Bu“insanlar”ötekiaraçlarve taşlargibi yalnızcakendisineöykünen “nesneler”di.Heraracınbir sapı vardı—buyeninesnelerindekulaklarıvardı.Vetaşlarısevmek,onlardannefretetmek,onlaraacımak(yadaonlaradoğruyusöylemek)saçmaydı.

ÖyleyseHitler’in kişiliği çok az rastlanan bir hastalık içindeydi; hiçbir gölgesi bulunmayan biregoyduonunki.Anormalkoşullardaböylebiregoklinikbakımındansağlıklıkabuledilebilecekolgun,erginbirzekâylayaşayabilecekkenHitler’inkiazrastlanırbirbiçimdehastaydı(bu,yenidoğmuşbirbebekte oldukça normal kabul edilebilecek, çocukluk dönemine taşabilecek bir hastalıktır).Hitler’inergin “ben”iyse şöyle gelişmişti — hastalıklı bir urun büyümesi gibi kocaman ama biçimsiz birbüyüme…Bu,aklınıyitirmiş,acılariçindekiyaratıkyatağıniçindedönüpduruyordu…

“Rienzi gecesi”, operadan sonra Linz kıyısında Freinberg’de geçirdiği gece: Çocukluğunun enönemligecesioydukesinlikle;çünküiçindekiyalnızlıklaherşeyeyetmegücünüogecedoğrulamıştıkendine. Bir anlık bir zaman kesiminde dünyanın tüm zenginliklerini ve güçlerini görmeseydi, okaranlıkta o yüksek yere çıkmayı göze alabilir miydi? Orada eski kutsal kitaptan bir soruylakarşılaştığında tüm varlığıyla “evet” demeden edebilir miydi. Yüksek dağın tepesinde Kasımyıldızlarının tanıklığı altında; sonuna dek götüreceği o pazarlığı yapmamış mıydı? Oysa şimdi…şimdi Rienzi gibi dalganın tepesinde uçarcasına giderken kendisini gittikçe daha çok kabararakBerlin’edek taşımasıgerekenodayanılmazdalga,oyükseklikkırılmayabaşlamıştı:Kıvrılıpkırılıpüzerineyıkılmıştı,onuyerlereçalmıştı,gürüldeyen,derinyeşilsularınarasınaatmıştı.

Yatağındadelicesinedönerkennefesnefesekaldı—sudaboğuluyordu(Hitler’inherzamanençokkorktuğu şeydi bu). Boğuluyor muydu? Öyleyse… Linz’de Tuna’nın üstündeki köprüde kendiniöldürmeyi düşünen çocuğun bir an titremesi… demek ki omelankolik çocuk çok eskilerde kalan ogündegerçektenatlamıştısuya;ogündenbuyanaolanlarınhepsibirerdüştüyalnızca!Öyleyseşimdiboğulan,aldanankulaklarındauğuldayanbusesTuna’nınsesiydi.

Çevresinisaranyeşil,ıslakaydınlıktayukarıyadönükölübiryüzyaklaşıyorduonadoğru:Buölüyüzdekendisininkigibihafifçepatlak,açıkkalmış ikigözvardı:Ölmüşannesininsonolarakbeyazyastığın üzerinde gördüğü açık kalmış, ak gözleriydi bunlar.Ölmüş, ak ve boş; kendisine karşı enküçükbirsevgiizibilekalmamıştıiçlerinde.

Oysa şimdi bu yüzler çoğalıyordu —dört bir yanını sarıyordu suda. Öyleyse annesi bu suydu,kendisiniboğanbusulardıannesi!

Bunu anlayınca debelenmekten vazgeçti. Annesinin karnındaymış gibi, dizlerini karnına doğruçekti,kendiniöyleceboğulmayabıraktı.Hitler,uyumuştusonunda.[46]

Bukısa alıntıda “çürümebelirtisi”ni oluşturan tümöğelerin ancakbüyükbiryazarın başarabileceği biçimde bir araya getirildiğini görüyoruz. Hitler’in

Page 75: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

narsisizmini, boğulma özlemini —su annedir— ölüme karşı duyduğu ve ölmüşannesinin yüzüyle simgelenen özlemi buluyoruz. Anne rahmine dönme isteği,Hitler’inannekarnındakibebekgibidizleriniçenesineçekmesiylesimgelenmiştir.

Hitler “çürüme belirtisi” gösteren ünlü kişilerden yalnızca biridir. Şiddet,nefret,ırkçılıkvenarsistulusçuluklabeslenenvebubelirtininkurbanıolandahapek çok insan vardır. Bunlar şiddete, savaşa ve yıkıma “gönülden inananlar”aönderlik ederler. Bunların arasında gerçek amaçlarını açıklayanlar ya da buamaçların bilincine varanlar ancak en dengesiz, en hasta olanlardır. Çoğueğilimleriniyurtseverlik,görevduygusu,onurvb.diyeaklauydurmayaçalışır.Nevarkiuluslararasısavaşlardayadaiçsavaşlardaolduğugibinormaluygaryaşambiçimleri bozulunca bu tür kişiler artık bu yoğun arzularını bastırmagereksinmesini duymayacak, nefrete övgü şarkıları söyleyecek, dirilecek, ölümehizmetedebilmekiçintümgüçleriniortayadökeceklerdir.Gerçektendesavaşveşiddethavası “çürümebelirtisi” içindeki insanınkendisinibulduğuortamdır.Bubelirtinin harekete geçirdiği insanlar büyük bir olasılıkla nüfusun küçük birkesiminioluşturur.Nevarkibu türkişilerde,budürtülerlehareketegeçmeyeninsanlar da gerçek dürtülerin farkında değildirler; bu yüzden “çürüme belirtisi”taşıyan kişiler gerginlik, çatışma, soğuk ve sıcak savaş zamanlarında salgın birhastalığın, nefret salgınının taşıyıcıları olurlar. Bu yüzden bu kişileri şu gerçeközellikleriyle tanımak çok önemlidir. Bu kişiler kendi topluluklarınıngereksinmeleri dışında gerçek tanımayan, bağımsızlıktan korkan, ölümseverkişilerdir. Bu insanları toplumdan ayırarak cüzzamlılar gibi, belli bir yerekapatmak gerekmez; normal insanlar bu kişilerin bağnaz akla uydurmalarınınardındayataneğilimlerinsakatvehastaolduğunugörebilirlerseyeterliolacaktırbu; o zaman normal insanlar bu kişilerin hastalıklı etkilerine karşı belli birbağışıklıkgeliştirebilirler.Elbettebubağışıklığıkazanabilmekiçinşunlarıçokiyibilmek gerekir: Bu insanların söylediklerini gerçeklik olarak kabul etmemek;insanlarınyakalanabileceğiböylebirhastalığınkurbanıolanbukişilerinyanıltıcıakla uydurmalarının aslında yaşam bitmeden önce yaşamın yadsınmasındanbaşkabirşeyolmadığınıgörebilmek.[47]

Burada verdiğimiz ölümsevgisi, narsisizm ve kandaşla cinsel ilişki saplantısıçözümlemesinin Freud’un kuramıyla bağıntılı olarak ortaya koyduğumuz görüşaçısındanbirkezdahaelealınmasıgerekir;amabukarşılaştırmaburadakitabınboyutlarıaçısından,kısatutulacaktır.

Freud’un düşüncesi libido gelişmesinin evrimsel çizgisine dayanıyordu. Buçizgide gelişme narsist eğilimden başlıyor, oral-alıcı, oral-saldırgan, anal-sadistevrelerden geçerek erkek —ve kadın— cinsel organının özelliklerini yansıtaneğilimleredekuzanıyordu.Freud’agöreakılhastalarınınenağırbiçimleri libidogelişmesinin ilk evrelerinde görülen bir saplantı (ya da bu evrelere doğrugerileme) nedeniyle ortaya çıkan hastalıklardır. Bu sıralamanın sonucu olarak,

Page 76: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

anal-alıcıevreyedoğrugerileme,anal-sadistevreyedoğrugerilemedendahaciddibir hastalık olarak kabul ediliyordu. Bununla birlikte ben bu genel ilkeningözlemlenebilir klinik gerçeklerle doğrulandığını görmedim. Oral-alıcı eğilimkendi içinde,yaşamaanaleğilimdendahayakındır;buyüzdengenelolarakanaleğilimin oral-alıcı eğilime göre ciddi hastalıklara daha sık yol açtığı görülebilir.Dahası,taşıdığısadizmveyıkıcılıköğeleriyüzündenoral-saldırganeğiliminciddihastalıklarayolaçmaolasılığıoral-alıcıeğilimdendahabüyüktür.BununsonucuolarakFreud’unçizgisinintamtersibirgelişimçizgisineulaşabiliriz.Budurumdahastalıkların en hafifi, oral-alıcı eğilimin doğurduğu hastalık olacaktır; bundansonra da oral-saldırgan ve anal-sadist eğilimlerde görülen ciddi hastalıklargelecektir. Genetik açıdan gelişme sırasının oral-alıcıdan başlayarak oral-saldırgan ve anal-sadist eğilime doğru geliştiğini savunan Freud’un görüşünüdoğrukabuledersekFreud’undahailkelbirevredesaplanıpkalmanındahaciddibirhastalığayolaçacağıgörüşünüdeyadsımamızgerekir.

Bununlabirliktebenbu sorununevrimsel açıdan ilkel eğilimlerindahaciddihastalık belirtilerine yol açtığını savunan varsayımlarla çözülemeyeceğineinanıyorum.Benimgörüşümegörehereğiliminkendi içindenormaldenen ilkelhastalıklı düzeye dek uzanan çeşitli gerileme düzeyleri vardır, örneğin oral-alıcıeğilimgenelolarakolgunbirkişilikyapısıyla,başkadeyişleyüksekbirverimliliklebütünleştiğinde ılımlı bir eğilim olabilir, öte yandan bu eğilim aşırı derecedeyoğun bir narsisizm ve kandaşla cinsel ilişki bağları içinde birlikte yasamasaplantısıyla birleşmiş olabilir; bu durumda oral-alıcı eğilim, aşırı bağımlılığı vehastalıklı saplantıyı gösteren bir eğilim olacaktır. Aynı durum normal analkişiliğin ölüm-sever kişilikle karşılaştırılmasında da geçerlidir. Bu yüzden ben,hastalığın libido gelişmesindeki çeşitli düzeyler arasında gözetilen ayrıma göredeğil her eğilimin (oral-alıcı, oral-saldırgan vb.) kendi içinde belirlenebilecekgerilemedüzeylerinegöresaptanmasınıöneriyorum.ŞunudaunutmamakgerekirBurada yalnızca Freud’un bu evreleri gösteren cinsel zevk bölgelerindenkaynaklanan eğilimleri (benimseme biçimlerini) değil benimseme biçimleriylebellibiryakınlığıolan(sevgi,yıkıcılıksado-mazoşizmgibi)kişiselilişkibiçimlerinidüşünüyoruz. Böylece örneğin oral-alıcı eğilimle kandaşla cinsel ilişki eğilimiarasında,analeğilimledeyıkıcıeğilimarasındabiryakınlıkvardır.Bukitaptabenbenimseme biçimlerinden çok kişisel ilişkilerle ilgili (narsisizm, ölüm sevgisi,kandaşla cinsel ilişki eğilimi —“toplumsallaşma biçimleri”) eğilimlerin üzerindeduruyorum;nevarkibu iki eğilimarasındadabir ilişki vardır.Ölümsevgisiyleanal eğilim arasındaki bağlantı bu kitapta oldukça ayrıntılı bir biçimdegösterilmiştir.Aynıbağlantıyaşamsevgisiyle“cinselkişilik”,kandaşlacinselilişkisaplantısıylaoralkişilikarasındadavardır.

Page 77: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

Burada anlatılan üç eğilimin her birinin çeşitli gerileme düzeylerinde ortayaçıkabileceğinigösterdim.Hereğiliminiçindekigerilemenedenliyoğunolursabuüç eğilimin birbiriyle bütünleşme olasılığı da o denli artar. Aşırı gerilemedurumundabueğilimlerbirleşerek“çürümebelirtisi”diyeadlandırdığımhastalığıoluşturur.Öteyandannormalolgunlukdüzeyineerişmişbirkişidedebuüçeğilimbirleşebilir. Ölüm sevgisinin karşıtı yaşam sevgisi, narsisizmin karşıtı sevgidir;kandaşla cinsel ilişki saplantısıyla birlikte yaşama’nın karşıtıysa bağımsızlık veözgürlüktür. Bu üç eğilimin birleşerek oluşturduğu belirtiye “büyüme belirtisi”diyeceğim.

Page 78: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

6

ÖZGÜRLÜK,GEREKİRCİLİK,SEÇENEKÇİLİK

Yıkıcılık ve şiddetin bazı deneysel sorunlarını tartıştıktan sonra artık BirinciBölüm’deyarıdabıraktığımızbazıkonularadaha iyiyaklaşabilirizbelki.Önceşusoruyadönelim:insankötümüdür,iyimidir?Özgürmüdür,çevrekoşullarıylamıbelirlenir? Yoksa bu seçeneklerin ikisi de yanlışmıdır? İnsan bunların hiçbirisideğilmidir—yoksainsanhemiyihemdekötümüdür?

Bu soruları yanıtlayabilmek için işe başka bir sorunu tartışarakbaşlamak iyiolacaktır.İnsanınözündenyadayaradılışındansözedilebilirmi?Edilebilirsebuözyadayaradılışnasıltanımlanabilir?

İnsanın özünden söz edilip edilemeyeceğini sorduğumuzda birbiriyle çatışanikigörüşlekarşılaşıyoruz:Birgörüşegöre insanınözüdiyebir şeyyoktur; insankendisinebiçimverenkültürörgütlerininürünündenbaşkabir şeydeğildir.Öteyandan bu kitapta yıkıcılığın incelenişi Freud’un ve daha birçok düşünürünbenimsediği insan yaradılışı görüşünden kaynaklanmıştır, aslında devingenruhbilimtümüylebuönermeyedayanır.

İnsanın yaradılışı için yeterli bir tanım bulma güçlüğü şu ikilemden doğar:insanınözünüoluşturanbellibirmadde’ninbulunduğunuvarsayarsakozamanilkortaya çıkışından bu yana insanın hiçbir temel değişiklik geçirmediği anlamınagelenevrimdışı, tarihdışıbirgörüşesürüklenmişolur,böylebirgörüşüeneskiatalarımızlatarihinsondört-altıbinyılıiçindeortayaçıkanuygarinsanarasındakikorkunç değişiklikle bağdaştıramayız.[48] Öte yandan evrimci bir görüş edinir,insanınsüreklideğiştiğine inanırsak insanın“yaradılış”ıyada“öz”üdenenşeyiniçeriği olarak ne kalacaktır geriye? Bu ikilem şu türden insan “tanımları“yla daçözülemez: insan siyasal bir hayvandır (Aristoteles); söz verebilen hayvandır(Nietzsche);yadaöngörüve imgelemleriyleüretimyapanhayvandır (Marx);butanımlarinsanıntemelniteliklerinibelirtiramainsanın“öz”ünüanlatmaz.

Bence bu ikilem, insanın özünü belirli bir nitelik ya da madde olarak değiltersine insanın varoluş biçiminde yatan bir çelişki diye tanımlayarakçözümlenebilir.[49] Bu çelişki iki dizi gerçekten doğar: (1) insan bir hayvandırama içgüdüsel donatımı, öteki hayvanlarınkiyle karşılaştırıldığında eksik veyetersizdir; insan yaşayabilmek için maddi gereksinmelerini doyuracak araçlarüretmek,dilvegereçgeliştirmekzorundakalmıştır.(2)insanındaöbürhayvanlargibi, ivedi, uygulanabilir amaçlaraulaşmak içindüşünme süreçleri kullanmasınısağlayan zekâsı vardır; ama insanda öbür hayvanlarda bulunmayan başka birzihinselnitelikdahabulunmaktadır,insankendisinin,geçmişininveölümdemek

Page 79: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

olan geleceğinin farkındadır; küçüklüğünün ve güçsüzlüğünün de farkındadır,öbür insanların da, başkaları —dostlar, düşmanlar ya da yabancılar— olarakfarkındadır.Başkahertürlüyaşamınötesindedirinsan.Çünküyeryüzündeilkkezkendininfarkınavaranyaşam’dır.İnsandoğanıniçindedir;doğadakiyasalarınverastlantıların elindedir ama doğayı aşar; çünkü hayvanı doğanın bir parçası —doğaylaaynı—kılanfarkındaolmamadurumuiçindedeğildir,insanşukorkutucuçatışmayla karşı karşıyadır: Doğanın tutsağıdır, ama gene de düşüncelerindeözgürdür; doğanın bir parçasıdır ama gene de doğanın dışına taşmıştır; ne tamdoğanın içinde ne de tam dışındadır. Kendinin farkında oluşu insanı dünyadankopuk,yalnız,ürkekbiryabancıyadönüştürmüştür.

Buraya dek açıkladığım çelişki temelde insanın hem beden hem ruh, hemmelekhemhayvanolduğunu,birbiriyleçatışanikidünyasıbulunduğunusöyleyenklasikgörüşleaynıdır.Şimdibelirtmekistediğimnoktabuçelişkinininsanınözüolarak, daha açık söylersek insanı insan yapan erdem olarak görülmesininyetmeyeceğidir.Butanımındaötesinegeçerekinsandakibuçatışmanınbirçözümbeklediğini kabul etmeliyiz. Bu çatışmanın dile getiriliş biçiminden hemen bazısorulardoğmaktadır:Varoluşundayatanbukorkuyuyenebilmekiçinneyapabilirinsan? Kendisini yalnızlığın işkencesinden kurtaracak, dünyada rahatlıklayaşamasınısağlayacak,kendisinebirbütünlükduygusugetirecekhuzurubulmakiçinneyapabilir?

İnsanınbusorularavereceğiyanıt(yaşamlailgilifikirlerevekuramlarayansısada) kuramsal bir yanıt olmamalıdır; insanın tüm varlığı, tüm duyguları veetkinliğiyleverdiğibiryanıtolmalıdır.Yanıt iyiyadakötüolabilir;amakötübiryanıtvermekhiçyanıtvermemekteniyidir.Heryanıtınuymasıgerekenbirkoşulvardır:Buyanıtinsanınkopmuşlukduygusunuyenmesine,birbütünleşme,birlik,bir yere ait olma duygusu kazanmasına yardım etmelidir. İnsan olarak doğmuşolmanın getirdiği soruya insanın verebileceği pek çok yanıt vardır; bu yanıtlarıburada kısaca inceleyeceğim. Bunların hiçbirinin kendi başına insanın özünüoluşturmadığını bir kez daha vurgulamak isterim; özü oluşturan şey soru’nunkendisi, bu soruya bir yanıt bulma gereksinmesidir. İnsanın çeşitli varoluşbiçimleri,özüoluşturanyanıtlardeğilbuçatışmayaverilenyanıtlardır.

Kopmuşluğu aşma, bütünlüğeulaşma yolundaki birinci arayışa ben gerileticiyanıt diyeceğim. İnsan bütünleşmek, yalnızlık ve belirsizlik korkusundankurtulmak istediğindegeldiğiyere—doğaya,hayvansalyaşamayadaatalarına—dönmeyideneyebilir.Kendisini insankılanamagenedeonaazapverenşeyden,aklından ve kendisinin farkında olma yeteneğinden kurtulmak isteyebilir.Yüzbinlerceyılinsanlarınsaltbunuyapmayaçalıştıklarıanlaşılıyor.İlkeldinlerintarihi,bireysözkonusuolduğuzamanda, insanlarınağırruhsalbozukluklarıbuçabayatanıktır.İlkeldinlerdevebireyinruhsalyapısındaşuyadabubiçimdeaynıağır ruh bozukluğunu görüyoruz. Hayvansal varoluş biçimine, bireyselleşme

Page 80: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

öncesi duruma dönüş; insanı insan yapan özellikten kurtulma çabası. Ama buönermenin de bir anlamda açıklanıp belirlenmesi gerekir. Bu geriletici ilkeleğilimleri pek çok insan paylaştığında kitlelerin çılgınlığı dediğimiz durumugörürüz; çoğunluğa yayılması bu çılgınlığı bilgelik, yalanı gerçekmiş gibigösterebilir. Bu ortak çılgınlığa katılan birey de bütünüyle yapayalnız, kopmuşolma duygusundan kurtulur; böylece ilerici bir toplumda duyacağı yoğunhuzursuzluk duygusundan kurtulmuş olur. İnsanların çoğu için aklın vegerçekliğin kamunun fikirlerinden öte birşey olmadığı unutulmamalıdır. Başkainsanların aklının kendi aklından farklı olmadığı durumda bile insan, “aklınıhiçbirzamanyitirmez.”

İnsanın varoluşu sorununa, insan olma sorumluluğuna bulunacak ve gerici,ilkelçözümünyerinegeçebilecekçözüm,ilericiçözüm,geriyegiderekdeğilinsanıninsancagüçlerinin tümünü, tüm insanlığını,kendi içindebütünüylegeliştirmesi,yenibiruyumkurmasıylasağlanabilir.İlericiçözümilkkezköktencibirbiçimde(ilkel gerici dinlerle insancı dinler arasında geçiş oluşturan pek çok din vardır)insanlıktarihininİ.Ö.1500’leİ.Ö.500arasındakioolağanüstüdönemindeortayaçıkmıştır. Bu görüş İ.Ö. 1350 yıllarında Mısır’da Ikhnaton’un öğretisinde, aynısıralarda İbranilerde Musa’nın öğretisinde ortaya çıkmıştır. İ.Ö. 600’le 500arasında aynı fikir Çin’de Lao-Tse, Hindistan’da Buda, İran’da Zerdüşt,Yunanistan’da filozoflar, İsrail’de de peygamberler tarafından dile getirilmiştir,insanın ereği, bütünüyle insan olma, yitirdiği uyumu yeniden kazanma isteğideğişikkavramlarvesimgelerleanlatılmıştır.Ikhnaton’agörebuamacınsimgesiGüneş‘tir;Musa’yagörebilinmeyentarihTanrı‘sıdır;Lao-TsebuamacaTao(yol)demiştir.BudaaynışeyiNirvana’ylasimgelemiştir;Yunanlıdüşünürleraynıfikrihareket ettirilemeyen hareket vericiyle, İranlılar Zerdüşt’le, peygamberler deMesih’le,“herşeyinsonaermesi”yleanlatmayaçalışmışlardır.Bugörüşlerbüyükölçüde söz konusu kültürlerin her birinde bulunandüşünmebiçimlerinden, sonçözümlemededeyaşayışbiçimlerinden,toplumsal-ekonomikyapıdandoğmuştur.Yani amacındile getirilişindebenimsenenözel yol çeşitli tarihsel koşullara göredeğişse de amaç temelde aynıdır: insanın varoluşu sorununu, yaşamın getirdiğisoruya doğru yanıt vererek insanın eksiksiz insan olmasını, böylelikle dekopmuşlukkorkusundankurtulmasınıönererekçözmek.Hıristiyanlıkveİslâmlıkaynı fikri sırasıyla beş yüz ve bin yıl sonra Avrupa ve Akdeniz ülkelerinegetirdiğinde, dünyanın büyük bir kesimi bu yeni bildiriyi çoktan öğrenmişbulunuyordu. Ne var ki insanlar bildiriyi alır almaz yanlış yorumlamayabaşladılar; kendileri eksiksiz insan olmaya çalışacaklarına Tanrı‘yı ve öğretileri“yeni amaç”ın belirtileri olarak putlaştırmaya, böylece kendi deneyimleriningetireceği gerçeklik yerine bir resim ya da bir sözcük koymaya başladılar. Biryandandahiçdurmadanogerçekamacadönmeyeçalışıyorlardı;böylesiamaçlarkendilerinidiniçindekimezhepayrılıklarında,yenifelsefeakımlarındavesiyasal

Page 81: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

ideolojilerdegöstermeyebaşladı.

Bütünbuyenidinlerinveakımlarındüşünselgörüşleribirbirlerindenayrıolsada hepsinde ortak olan insanın temel seçeneğiydi. İnsan iki seçenekle karşıkarşıyaydı:Gerilemekyada ilerlemek. İnsanyageriyedönerekçok ilkel,acınasıbir çözüme başvuracaktı; ya da insanlığa doğru ilerleyip onu geliştirecekti. Buseçeneklerin formülleri çeşitli biçimlerde karşımıza çıkar: Işıkla karanlıkarasındakiseçme(İran);kutsamavelanetleme,yaşamveölümarasındakiseçme(Tevrat); ya da toplumculukla barbarlık arasında toplumculuğun oluşturupformülleştirdiğiseçenekgibi.

Aynıseçmebizeyalnızcaçeşitliinsancıdinlerdesunulmaklakalmamakta,akılsağlığıyla akıl hastalığı arasındaki temel farkı da oluşturmaktadır. Sağlıklı insantanımımızbellibirkültürdekigenelkafayapısınagöredeğişir.Totonvahşilerinegöre “sağlıklı” insan vahşi bir hayvan gibi davranabilen kişiydi. Böyle bir kişibugünpsikozlubirhastasayılacaktır.Zihinseldeneyimlerinbütünilkeltürleri—ölüm sevgisi, aşırı narsisizm, kandaşla cinsel ilişki bağlarıyla birlikte yaşama—bugün ciddi ruh hastalıkları olarak görülmektedir; oysa ilkel kültürlerdeki eskiinsanlarıortakilkeldürtüleribirleştiripbütünleştirdiğinden,bunlarınhepsişuyadabubiçimde“normal”,giderek“ideal”kabulediliyordu.Builkeldürtülerdahaazyoğunolduklarındakarşıtgüçler tarafındanbastırılır;bubaskınınsonucundada“nevroz” doğar. Gerici ve ilerici kültürlerdeki ilkel tutumlar arasındaki temelayrım sırasıyla şöyledir: Eski bir kültürde ilkel yaklaşım içindeki insan kendinikopmuşdeğiltersineortakkamuoyuyladesteklenmişgörür;ilericibirkültürdeyseaynı insanın durumu bunun tam tersidir. Gerçek şudur ki bugün içindeyaşadığımız ilerici kültürde bile toplumun üyelerinin büyük çoğunluğu oldukçagüçlüilkeleğilimlertaşımaktadırlar;amabueğilimleryaşamınnormalakışıiçindebastırılırveancaksavaşgibiözelkoşullaraltındaortayaçıkar.

Burada durup bütün bu görüşlerin başlangıçta ortaya koyduğumuz sorularaçısındanbizeneler getirdiğinebaktığımızdaher şeydenönce şu sonucavarırız:insanın yaradılışı ya da özü, iyiliği ya da kötülüğü özel birmaddeden oluşmaz;tersineinsanvaroluşununherkoşulundabulunanbirçelişkidendoğar.Buçelişkide kendi içinde bir çözüm gerektirir; temelde yalnızca ilerici ve gerici çözümlervardır, insandabazendoğuştangelenbir ilerlemedürtüsüymüşgibigörünenşeyyenibirçözümaramanıngetirdiğidevingenliktenbaşkabirşeydeğildir.Ulaştığıbudüzeydeinsanıyeniçözümlerbulmagörevineitenyeniçelişkilerortayaçıkar.Bu süreç son amaç olan eksiksiz insan olma, dünyayla tam bir uyum içindeyaşama durumuna gelinceye dek sürer gider, insanın açgözlülükten,çatışmalardan bütünüyle kurtulacağı o son, tam “uyanma” amacına (Budizmöğretisi)ulaşıpulaşmamasıyadaancakölümdensonraulaşabileceği (Hıristiyanöğretisi) bizi burada ilgilendirmez. Önemli olan tüm insancı dinlerde ve felsefeöğretilerinde “Yeni Amaç”ın aynı oluşudur; insan bu amaca gittikçe daha çok

Page 82: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

yaklaşabilmeinancıylayaşar.(Öteyandan,çözümlergericiyoldaaranırsainsanlıkdelilikleaynışeydemekolanbütünbütüninsanlıktançıkmayolunasapacaktır.)

İnsanınözüiyilikyadakötülükten,sevgiyadanefrettendeğildeçelişkilerdenoluşuyorsa, bu çelişkiler yeni çözümler gerektiriyor, bu çözümler de gene yeniçelişkilereyolaçıyorsa,ozaman insanbu ikilemiyagerileyiciyada ilerleyicibirtutumla çözebilir. Yakın Çağ tarihi bize bunun pek çok örneğini göstermiştir.Paralarını,toplumdakiyerleriniyitirmiş,özellikleortasınıftanmilyonlarcaAlmanHitler’inönderliğialtındaTotonatalarının“vahşileşme”kültünedönmüştür.Aynışey Stalin yönetiminde Ruslar’ın, Nanking’in “ırzına geçmeleri” sırasındaJaponların, Amerika’nın güneyindeki zencileri linç eden insan sürülerinin debaşınagelmiştir.Çoğunlukiçinbuilkeldeneyebaşvurmayoluherzamangeçerlibirolasılıktır,ilkellikherzamanortayadökülebilir.Nevarkibuortayadökülüşüniki yolu arasında ayrım gözetmek gerekir. Bunlardan birisi, eski dürtüleringüçlerinden hiçbir şey yitirmediği ama belli bir uygarlığın kültür düzenine tersdüştüğüiçinbastırılanilkeldürtülerdir;böylebirdurumdasavaş,doğalyıkımlar,toplumsal çözülme gibi özel koşullar “kanallar”ın açılmasını kolaylaştırarakbastırılan ilkeldürtülerin fışkırmasınanedenolur.Öteki olasılıksabireyin yadabir topluluk üyelerinin gelişmesinde ilerici evreye ulaşıldığı, bu evrenin yerineoturduğudurumdur;budurumdayukarıdasözüedilentürdensarsıcıolaylarilkeldürtülere geri dönüşü pek kolay sağlayamaz; çünkü bunlar bastırılmaktan çokyerlerinebaşkabirşeygetirilerekortadankaldırılmıştır;budurumdabileilkellikbütünüyle yok olmuş değildir; insanın toplama kamplarında uzun süre tutsakedilmesi ya da bedende belli kimyasal değişimlerin yer alması gibi olağanüstükoşullardaokişininruhsaldüzenitümüylebozulabilirveilkeldürtüleryenilenmişbirgüçledışarıya fışkırabilir.Elbettebu ikiaşırıuç—biryanda ilkel,bastırılmışdürtüler öte yanda da bunların yerini alan ilerici güçler— arasında sayısızyoğunlukderecelerivardır.Bunlarınoranlanışıherinsandaayrıayrıolacak,ilkeldurumun farkında olmanın derecesine göre bastırmanın derecesi değişecektir.Bastırmalarla değil de ilerici tutumlarını geliştirerek ilkel yanlarını öylesine yoketmişinsanlarvardırkibunlaro ilkeldurumadönebilmeyetileriniyitirmişlerdirartık. Aynı biçimde bazı kimseler de gelişerek ilerici duruma gelme konusundatüm olanakları öylesine tüketmişlerdir ki bunlar da seçme özgürlüklerini —budurumdailerlemeseçeneklerini—bütünüyleyitirmişlerdir.

Belli bir toplumdaki genel havanın her bireyde bu yanlardan birisiningelişmesini büyük ölçüde etkileyeceğini belirtmek gereksiz. Gene de bireylerburada bile toplumun tutumunda ağır basan tutumdan büyük ölçüdeayrılabilirler.Dahaöncedebelirttiğimgibimodern toplumda ilkel tutum içindeolan milyonlarca insan vardır ki bunlar bir yandan Hıristiyanlık’ın yadaAydınlanma’nın öğretilerine inanır, öte yandan bu görüşlerin ardına sığınarak“vahşilik”lerini, ölüm-severliklerini sürdürürler; ya da Baal’e ve Astarte’ye

Page 83: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

taparlar. Bu insanlar, içlerinde bir çatışma bile duymazlar; çünkü onlarındüşüncesine göre ileri fikirlerin hiçbir ağırlığı yoktur; ancak kapalı ya da üstüörtülübirbiçimde ilkeldürtüleregöredavranırlar.Öteyandaneskikültürlerdeçoğu kez ilerici bir tutum geliştiren insanlara da rastlanmıştır; bunlar bellikoşullar altında topluluklarının büyük bir kesimine aydınlık getiren önderlerolmuş, tümtoplumunyavaşyavaşgelişmesinin temeliniatmışlardır.Olağanüstübir üne ulaştıkları, öğretileriyle arkalarında iz bıraktıkları zaman bu kişilerepeygamber, usta ya da bunlara benzer adlar verilmiştir. Bu kişiler olmadaninsanlık ilkel evrenin karanlığından hiçbir zaman kurtulamazdı. Ama onlarıninsanlığı etkileyebilmeleri de iş‘in evrimi sırasında insanın kendisini doğanınbilinmeyen güçlerinden kurtarması, aklını ve nesnelliğini geliştirebilmesi, bir avyadayükhayvanıgibiyaşamaktankurtulmasıylaolmuştur.

Topluluklar için geçerli olan şey birey için de geçerlidir. Biraz önceincelediğimizilkelgüçlerherinsandavardır.Tümüyle“kötü”yadatümüyle“iyi”olanların artık bir seçeneği kalmamıştır. Hemen hemen herkes gerileyerek ilkeltutumadönebilir yada ilerleyerekkişiliğini tümüyle gelişmişbirbiçimdeortayadökebilir.Bunlarınbirincisiaşırıakılhastalığıdurumudur;ikincisidehastalıktankendiliğinden kurtulup iyileşme ya da bütünüyle uyanma ve olgunlaşmadurumudur. Gelişmelerden hangisinin hangi koşullar altında yer aldığınıincelemek,dahadaötesiolumlugelişmeyisağlayacak,hastagelişmeyidurduracakyöntemleri geliştirmek ruh hekimliği, ruh-çözümlemesi ve daha başka ruhbilimlerinin görevidir.[50] Bu yöntemleri tanımlamak kitabımızın çapı dışındakalır;butanımlarruh-çözümlemeveruh-hekimliğikonusundaklinikbulgulardayatar. Ama bizim sorunumuz açısından şunu kabul etmek önemlidir: Aşırıdurumların dışında her birey, bireylerden oluşan her topluluk herhangi birnoktada en akıldışı, en yıkıcı tutumlara geri dönebildiği gibi, aydınlık, ilericitutumadayönelebilir, insanne iyidir,nedekötüdür. İnsanın tekgücünün iyilikolduğuna inanırsak gerçeklere pembe bir gözlük arkasından bakarak onlarıçarpıtıryadaacıbirumutsuzluğakapılırız.Öbüraşırıuca inanırsakozamandakötümserlikten kurtulamaz, kendimizde ve başkalarında bulunabilecek iyilikleregözlerimizikapamışoluruz.Gerçekçibirgörüşedinmekdemekbunlarınikisinidegerçekleşebilecek olasılıklar olarak görmek, her ikisinin de gelişmesine uygunkoşullarıinceleyipöğrenmekdemektir.

Bu düşünceler bizi insanın özgürlüğü sorununa götürür, insan herhangi birzamanda iyiliği seçmekte özgür müdür, yoksa içindeki ve dışındaki güçlerlekuşatıldığından elinde böyle bir özgürlük yok mudur? İstenç özgürlüğü sorunuüzerineçeşitlikitaplaryazılmıştır;bundansonrayazacaklarımaWilliamJames’inbu konuda söylediklerinden daha iyi bir giriş düşünemiyorum. James şunlarıyazıyor:“Herkesteözgüristençkonusundakiçatışmanınartıkilginçliğiniyitirdiği,yeniortayaçıkacakkimseninherkesinzatenduyduğusavlarıyinelemektenbaşka

Page 84: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

birşey yapamayacağı inancı yaygın. Bu, büyük bir yanlışlığa düşmek demektir.Bundandahaazdeşilmiş,yaratıcıbirkafanınyepyeniolanaklaraçabileceğibaşkabir alan yoktur bence — bu konuda yapılabilecek şey belki de zorla bir sonucaulaşmak ya da başkalarını boyun eğmeye zorlamak değil, iki görüş arasındakisorunun ne olduğunu daha iyi kavramaya çalışmak, alınyazısı ve özgür istençkavramlarının gerçekte ne demek olduğunu anlamaktır”[51] Bu sorunla ilgiliolarak benim ilerdeki sayfalarda öne süreceğim öneriler ruhçözümlemedeneylerinin, özgürlük sorununu yeni bir ışık altında aydınlatabileceği, bizesorununbazıyeniyanlarınıgösterebileceğiinancınadayanıyor.

Özgürlüğün geleneksel olarak ele alınış biçiminde deneysel ve ruhbilimselbilgilerkullanılmamış,özgürlük tanımıeksikkalmış,buyüzdendesorunugenelve soyut bir açıdan tartışma eğilimi ağır basmıştır. Özgürlükten seçmeözgürlüğünü kastediyorsak o zaman sorun, örneğin A’yla B arasında bir seçmeyapmakta özgür olup olmamak anlamına gelir. Gerekirciler özgür olmadığımızısöylemişlerdir; çünkü insan —doğadaki başka bütün varlıklar gibi— nedenlerlebelirlenir;boşluğaatılmışbirtaşnasıldüşmemekteözgürdeğilseinsanındaAyadaB’den birisini seçmekten başka bir özgürlüğü yoktur; çünkü onunA’yı ya daB’yi seçmesini belirleyen, onu buna zorlayan ya da bu seçmeye neden olanduygularvardır.[52]

Gerekirciliğekarşıkoyanlarcabununtersisavunulur;dinseltemeledayanarakTanrı‘nıninsanaiyiliklekötülükarasındaseçmeyapmaözgürlüğünüverdiği—buyüzdende insanınelindebuözgürlüğünbulunduğu— ileri sürülür. İkinciolarakda insanınözgürolduğu, yoksaeylemlerinden sorumlu tutulamayacağıbelirtilir.Üçüncü olarak, insanın öznel bir biçimde özgür olma deneyimini yaşadığı,özgürlüğününbilincindeolmasınındaözgürolarakvarolabileceğinekanıtolduğusöylenir. Bu savların hiçbirisi inandırıcı değildir. Birinci sav, insanın Tanrı‘yainanmasını, Tanrı‘nın insanlar içinne gibi planlar yaptığını bilmesini gerektirir,ikincisi insanı eylemlerinden sorumlu tutma, böylece onu cezalandırabilmeisteğindendoğmuş gibidir. Eskiden de, şimdi de pek çok toplumsal düzenin birparçası olan cezalandırma fikri, büyük ölçüde şu görüşe dayanmaktadır: Ceza,“varlıklılar”ın oluşturduğu azınlığı “yoksullar”ın oluşturduğu çoğunluğa karşıkorumaönlemidir(yadaöyledüşünülmüştür)veyetkenincezalandırmagücününsimgesidir. Cezalandırmak için sorumluluk taşıyan birisinin bulunmasızorunludur. Burada insan Shaw’un şu sözünü anımsamadan edemiyor: “Adamıastık, şimdi sıra duruşmaya geldi” Üçüncü sav, özgürlüğün bilincinde olmanınözgürlüğün kanıtı olduğu savı, Spinoza ve Leibniz tarafından bütünüyleçürütülmüştür. Spinoza yanlış bir özgürlük sanrısına kapıldığımızı, çünküisteklerimizin farkında olduğumuzu, oysa bu istekleri doğuran nedenleribilmediğimizi göstermiştir. Leibniz de istencin yarı yarıya bilinçaltı olaneğilimlerle belirlendiğini kanıtlamıştır. Spinoza ve Leibniz’den sonraki

Page 85: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

tartışmaların çoğunun şu gerçeği yakalayamaması şaşırtıcıdır aslında: Bizibilinçaltı güçlerin yönettiği kabul edilmedikçe, seçme özgürlüğü sorunuçözülemez; o zaman da insan olsa olsa seçmesinin özgür bir seçme olduğunusanarak kendisini avutur, istenç özgürlüğü konusundaki savlar bu özel karşıçıkışların dışında gündelik deneylerle çelişki içindedir. Savunucuları ister dinciahlâkçılar,isteridealistdüşünürler,isterseMarksisteğilimlivaroluşçularolsunbusavlar, yücebirervarsayımolarakkalacaktır; ayrıcabireyekarşıbüyükhaksızlıkettiklerindenpekdeyücesayılamazbusavlar.Maddiveruhsalyoksunlukiçindeyetişen kimseye karşı sevgi ve ilgi duymayan, bedeni yıllarca alkol almaktanyıpranmış,koşullarınıdeğiştirmeolanağınıhiçbirzamanbulamamışbirinsanın—böylesi bir insanın— kendi seçmesini yapmakta “özgür” olduğu söylenebilirmi?Bu tutum gerçeklere ters düşmez mi? Sevgisiz bir tutum değil midir bu? Sonçözümlemede, yirminci yüzyılın dilindeyse, Sartre’ın felsefesine çok benzeyen,burjuvabireyciliğinivebencilliğiniyansıtanbututumMaxStirner’inderEinzigeundSeinEigentum’unun(BiricikKişiveMülkü)çağdaşbiryorumudeğilmidir?

Bununtersiolantutum,insanınseçmekteözgürolmadığını,bellibirnoktadaaldığı kararların daha önce yer alan iç ve dış olaylar tarafından belirlenipkararlaştırıldığını savunan tutum ilk bakışta insana daha gerçekçi ve akla yakıngelir. Gerekirciliği ister toplumsal gruplara, ister sınıflara, isterse bireylereuygulayalım Freud’çu ve Marksist çözümleme insanın içgüdüsel ve toplumsaldürtüleri belirlemeye karşı verilen savaşta ne denli zayıf kaldığını göstermemişmidir?Ruh-çözümlemesi,anneyeolanbağlılığınıçözememişbirkimsenineylemegeçme, karar verme yetisi bulunmadığını, o insanın kendisini güvensizduyduğunu, bu yüzden de dönüşü olmayan bir noktaya varıncaya dek gittikçeartan bir bağımlılıkla ana figürlerine çekildiğini göstermemiş midir? Marksçıçözümleme—aşağı-orta sınıf gibi— bir sınıfın servetini, kültürünü ve toplumsalişlevini yitirdikten sonra umutsuzluğa kapılıp ilkel, ölüm-sever ve narsist birdurumageridöndüğünügöstermemişmidir?

NevarkiMarxdaFreuddanedenselbirgerekirciliğingeriyeçevrilemezliğineinanmakanlamındagerekircideğillerdi, ikisideeskidentutulmuşolanbiryolundeğiştirilebileceğine inanıyorlardı, ikiside insanınkendisiniarkasındanyönetengüçlerin farkında olmasından doğan —böylece onun özgürlüğünü yeniden elegeçirmesini sağlayan—değişmeolanağını görmüşlerdi.[53]MarxdaFreudda—Marx’ın çok etkilendiği Spinoza gibi— hem gerekirciydiler, hem de gerekircideğildiler;yadanegerekirciydiler,nedegerekirciliğekarşıydılar,ikisideinsanınneden-sonuç yasalarıyla yönetildiğini ama bilinçlilik ve doğru eylemlerle kendiözgürlükalanınıyaratıpgenişletebileceğiniönesürüyorlardı.Optimumözgürlüğükazanmak, zorunluluğun zincirlerinden kurtulmak insanın kendisine kalmıştı.Freud’a göre bilinçaltının farkında olmak, Marx’a göre de toplumsal-ekonomikgüçlerinvesınıfsalçıkarların farkındaolmakbuözgürleşmeninkoşullarıydı;her

Page 86: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

ikisinde de farkında olmaya ek olarak etkin bir istenç ve savaşım özgürlüğüsağlamakgereklikoşullardı.[54]

Her ruh-çözümleyici elbette farkına vardıktan sonra yaşamlarını belirleyeneğilimleri tersine çevirebilen, özgürlüklerini yeniden ele geçirmek için yoğunbirçabayagirişenhastalargörmüştür.Oysainsanınbudeneyimigeçirmesiiçinruh-çözümleyici olması gerekmez. Bazılarımız aynı şeyi kendimizde yaşamış ya dabaşkalarında görmüşüzdür: Varsayılan nedensellik zinciri kırılmış, bu insanlardahaöncekidavranışlarınadayanılarak yapılanher türlü akla yatkınbeklentiyleçeliştiğindenmucizegibigörünenbambaşkabiryoltutmuşlardır.

Geleneksel istenç özgürlüğü tartışması Spinoza’yla Leibniz’in bilinçaltıdürtüler konusundaki buluşlarının yerine oturmamasından zarar görmüştür. Bukonudaki tartışmalarınboşagittiğinigösterenbaşkanedenlerdevardır.Bundansonrakiparagraflardabenceçokönemliolanbazıyanlışlardansözedeceğim.

Yanlışlardanbiri,bireyinözgürlüğündençokinsanınseçmeözgürlüğündensözetme alışkanlığıdır.[55] Daha ilerde, bireyin değil de genel olarak insanınözgürlüğünden söz etmeye başlar başlamaz, sorunu çözülmezliğe götüren soyutbir tartışmayagirdiğimizi göstermeye çalışacağım.Budurumbir insanın, seçmeözgürlüğünükazanmış—öbürünündeyitirmiş—olmasındandoğmaktadır.BunuinsanlarıntümüneuygularsakbirsoyutlamaylayadaKantveWilliamJames’inkigibi salt ahlaksal bir varsayımla uğraşıyoruz demektir. Geleneksel özgürlüktartışmasında başka bir güçlük de özellikle Platon’dan Aquinas’a dek uzananklasikyazarlararasındakieğilimdeortayaçıkar:Burada iyilikvekötülüksorunu“genel olarak”, sanki insan iyilikle kötülük arasında bir seçme yapabilirmiş,bunlardaniyiliğiseçmeözgürlüğünesahipmişgibielealınır.Bugörüştartışmayabüyük bir karışıklık getirmiştir; çünkü genel seçmeyle karşı karşıya kaldığındainsanların çoğu “kötülük”e karşı “iyilik”i seçerler. Oysa “iyilik”le “kötülük”arasındaseçmediyebirşeyyoktur—iyilikvekötülükdoğrutanımlanmışsa,insanıiyiliğe götüren somut ve özel eylemlerden oluşan yollar ya da insanı kötülüğegötüren yollar vardır. Seçme konusunda içimizde doğan ahlaksal çatışma genelolarakiyiliklekötülükarasındabirseçmeyapmaktançoksomutbirkararvermekzorundakaldığımızzamanortayaçıkar.

Geleneksel tartışmanınbaşkabireksikyanıdaçeşitlieğilimdereceleriyerineözgürlüğün seçme gerekirciliğinin karşısına konarak incelenmesidir.[56] Dahailerdedegöstermeyeçalışacağımgibigerekirciliğekarşıözgürlüksorunuaslındaeğilimlerarasındaçatışmadan,bueğilimlerinkendilerineözgüyoğunluklarındandoğar.

Sonolarakda “sorumluluk”kavramınınkullanılışındakikargaşalığabakalım.“Sorumluluk” sözcüğü çoğunlukla benim cezalandıracak ya da suçlanacak birinsanolduğumugöstermekiçinkullanılır;buaçıdanbaktığımızdakendikendimi

Page 87: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

suçlamamla başkalarının beni suçlamasına izin vermemarasında pek büyük birayrımyoktur.Kendikendimisuçlubulursamcezalandırırım;başkalarıbenisuçlubulurlarsaonlarcezalandırır.Bununlabirliktebaşkabirsorumlulukkavramıdahavardır ki onun cezalandırma ya da “suç“la hiçbir ilişkisi yoktur. Bu anlamdasorumluluk yalnızca “o şeyi yaptığımın farkındayım” anlamını taşır. Aslındayapılanşey“günah”yada“suç”olarakgörülürgörülmezyabancılaştırılır.OşeyiyapanBendeğilimdir;“günahkâr”,“kötüinsandır;cezalandırılmasıgereken“ötekikişi”dir; elbette bu arada suçluluk duyma ve kendini suçlama’nın üzülmeye,kendini lânetlemeye, yaşamı lânetlemeye yol açtığını belirtmeye gerek yok. Bunoktayı en büyük Hasidik[*] ustalardan biri olan Ger’li Isaac Meier çok güzelbelirtmiştir:

Yaptığıkötübirşeydensözedenveonudüşünüpdurankişiderinlerineindiğikötülüğüdüşünüyordemektir; insan neyi düşünüyorsa onun içine saplanmıştır —insan tüm ruhuyla düşündüğü şeyiniçinebatmıştır;buyüzdendehâlâkötülükiçindeyüzmektedir.Elbetteokişidüzelemez,çünküruhukabalaşacaktır,yüreğiçürüyecektir,bundandaöte,üstüneüzüntülübirhavaçökecektir.Neyararıvar?Pisliğiöyledekarıştırsan,böyledekarıştırsanpislikgenepisliktir.Günahişlemişolmakyadaolmamak— cennette ne yararı olabilir bunun bize? Bunları düşüneceğin zamanı cennetin coşkulumutluluğu için inciler dizerekgeçirebilirsin, işte bunun için kutsal kitapta şöyle yazar: “Kötülüktenayrıl, iyilik yap.” —kötülükten bütünüyle yüz çevir; o yolda düşünüp durma ve iyilik yap. Yanlışbirşeymiyaptın?Öyleyseonudoğrubirşeyyaparakdengele.[57]

Aynı biçimde Tevrat’ta geçen ve çoğu zaman “günah” diye çevrilen çatahsözcüğü de aslında (yolu) “yitirmek” demektir; bunda “günah” ve “günahkâr”sözcüklerindeki suçlayıcılık yoktur. Aynı biçimde İbranicede “tövbe” sözcüğü detesçubah‘da ve (Tanrı‘ya, kendi özüne, doğru yola) “dönmek” anlamındadır; busözcükte de kendini suçlama anlamı yoktur. Talmud’da da “dönüşün ustası”(“tövbeetmişgünahkâr”)deyimigeçer;böylebirininhiç günah işlemeyenlerdenüstünolduğusöylenir.

Bireyinkarşılaştığı ikiözeleylemyoluarasındaseçmeyapmaözgürlüğündensöz ettiğimizi varsayalım; tartışmamıza tek bir somut ve yaygın örneklebaşlayabiliriz: Sigara içmekle içmemekarasında seçmeyapmaözgürlüğü.Sigaraiçmenin sağlığa verdiği zararlar üzerinde raporları okumuş, sigara içmektenvazgeçmeye karar vermiş bir tiryakiyi ele alalım. Tiryaki “sigarayı bırakacağı“nakararvermiştir.Bu “karar”aslındabirkarar sayılmaz.Yalnızcabirumudundilegetirilmesidir. Sigarayı bırakmaya “karar” vermiştir o kişi ama keyfi ertesi günsigarayı bırakamayacak kadar yerinde, daha ertesi günse bırakamayacak kadarbozuktur;üçüncügün“herkestenayrı”davranmakistemez;birsonrakigünsağlıkraporlarının doğruluğundan kuşkulanmaya başlar; bırakmaya “karar vermiş”olmasınakarşınsigara içmeyiböylecesürdürürgider.Bütünbukararlaraslındabirer fikir,birerplan,birerdüşolmaktanöteyegeçemez;gerçek seçmeyapılanadekbukararlarınhiçbirgeçerliliğiyokturyadaçokazgeçerliliğivardır.Buseçme,önünde sigara bulunduğunda kişinin o sigarayı içip içmeme kararı vermek

Page 88: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

zorundakaldığızamangeçerlilikkazanır;genedekişiilerde,ikincisigaraiçindeaynıkararıvermekzorundakalacaktırveböylecesürüpgidecektir.Gerçekkarargerektirenşeyherzamansomuteylemdir.Budurumlardaönemliolan,oinsanınosigarayıiçipiçmemekteözgürolupolmadığıdır.

Burada birkaç soran çıkıyor ortaya. O insanın sigara konusundaki sağlıkraporlarına inandığını, inansa bile bu zevkten vazgeçmektense yirmi yıl azyaşamayıyeğlediğinivarsayabiliriz;budurumda,görünürdebirseçmeyoktur.Nevarkisorunyalnızcaçokiyisarılıpsarmalanarakgözlerdenkaçırılmıştır.Okişininbilinçlidüşünceleri,uğraşsadabusavaşıkazanamayacağını sanmasındandoğanakla uydurmalardan başka birşey değildir belki de. Seçme sorunu isterbilinçaltındakalmışistersebilinçüstüneçıkmışolsun,seçmeninyapısıdeğişmez.Akıldışı tutkuların buyurduğu eyleme karşı aklın buyurduğu eylemi seçmesorunudur bu. Spinoza’ya göre özgürlük gerçekliğin farkında olmaktan, bugerçekliği kabul etmekten doğan, bireyin ruhsal ve zihinsel yeteneklerini en iyibiçimdegeliştirmesinisağlayacakeylemleribelirleyen“yeterlifikirler”denoluşur.Spinoza’ya göre insan eylemini, tutkular ya da (nedenler’le) akıl belirler.Tutkularınyönetimindeinsan,tutsakgibidir;aklınyönetimindeyseözgürdür.

Akıldışıtutkularinsanıelindeoyuncakeden,onugerçeközçıkarlarınıntersinehareket etmeye zorlayan, onun güçlerini zayıflatıp yok eden, ona acı çektirentutkulardır. Seçme özgürlüğü sorunu aynı ölçüde iyi iki olasılık arasında seçmeyapmak, tenis oynamakla yürüyüşe çıkmak, bir dostu görmeye gitmekle evdeoturup kitap okumak arasındaki seçme değildir. Gerekircilik ya dabelirlenmezciliksözkonusuolduğunda,seçmeözgürlüğüherzamandahakötüyekarşıdahaiyiolanıseçmeözgürlüğüdür.Dahaiyiyadadahakötüolmadurumuda her zaman yaşamın temel ahlaksal sorununa bakılarak anlaşılır —ilericiliklegericilik, sevgiyle nefret, bağımsızlıkla bağımlılık arasında bir seçmedir bu.Özgürlük,akıldışıtutkularınsesinekarşıaklın,sağlığın,huzurun,vicdanınsesinidinlemeveizlemeyeteneğindenbaşkabirşeydeğildir.BuaçıdanbenSokrates’in,Platon’un, Stoacıların ve Kant’ın geleneksel görüşlerine katılıyorum. Buradavurgulamaya çalıştığım şey, aklın buyruklarına uyma özgürlüğünün, derinliğineincelenebilecekbirruhbilimselsorunolduğudur.

Şimdigenesigarasınıiçipiçmemeseçmesiylekarşıkarşıyakalankişiörneğine,değişiksöylersekbukişininaklauygunisteğiniyerinegetirmeözgürlüğünesahipolup olmadığına bakalım. Bu isteğini gerçekleştiremeyeceğinden az çok eminolduğumuzbir insan tipidüşünebiliriz.Bu insanınanne figürünederindenbağlıoral-alıcı bir yapıda olduğunu, her zaman başkalarından birşey beklediğini,kendisini hiçbir zaman gerçekleştiremediğini, bu yüzden de yoğun, sürekli birhuzursuzluk içinde olduğunu varsayabiliriz. Sigara içmekonun için alıcı açlığınıdoyurma,huzursuzluğunakarşıbirsavunmayoludur;onagöresigaragüçlülüğü,erginliği, etkinliği simgeler; bu yüzden o kişi sigarasız edemez. Sigaraya karşı

Page 89: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

duyduğu açlık huzursuzluğunun, alıcılığının vb. sonucudur ve bu, dürtüleriningüçlülüğü ölçüsünde büyüktür. Dürtüler bir noktada o denli güçlüdür ki kişiaçlığınıiçindekigüçlerdengesindeçokbüyükbirdeğişiklikolmadıkçabastıramaz.O zaman, uygulamaya bakarak o kişinin iyi olduğunu açıkça gördüğü şeyiseçmekte özgür olmadığını söyleyebiliriz. Öte yandan öylesine olgun, üretken,açlıktan öylesine uzak bir insan düşünebiliriz ki bu insan asla, kendi gerçekçıkarlarına karşı hareket edemeyecektir. O kişi de “özgür” olmayacaktır, sigaraiçemeyecektir;çünkübundanböylesigaraiçmeisteğiduymayacaktır.[58]

Seçmeözgürlüğüinsanınelinde“olan”yada“olmayan”biçimsel,soyutbiryetideğildir; daha çok, insanın kişilik yapısından doğar. Bazı insanların elinde iyiyiseçme özgürlüğü yoktur, çünkü o insanlar kişilik yapıları yüzünden iyiye göredavranma yetilerini yitirmişlerdir. Bazı insanlar da kötülüğü seçme yetileriniyitirmişlerdir çünkü onlarda da kişilik yapıları yüzünden kötülüğe karşı istekkalmamıştır.Buikiaşırıdurumun,kişiliklerindekigüçlerdengesiyüzündenbuikitürinsanınbaşkatürlüdavranamamalarıylabelirlendiğinisöyleyebiliriz.Nevarkiinsanların çoğunda birbiriyle çatışan eğilimler öyle dengelenmiştir ki seçme sözkonusu olabilir. Seçme edimi, o insanın kişiliğinde birbiriyle çatışan güçlerdenbirininyadaöbürününağırbasmasıdır.

“Özgürlük” kavramını iki değişik anlamda kullanabileceğimiz ortaya çıktısanıyorum:Bunlarınbirincisinde özgürlük olgun, bütünüyle gelişmiş, üretici birinsanın tutumunun, yaklaşımınınvekişilik yapısınınbirparçasıdır;buanlamda“özgür” insandan seven,üretici, bağımsızbir insanolarak söz edilebilir.Aslındabu anlamda özgür bir insan gerçekten seven, üretici ve bağımsız bir kişidir, buanlamdaözgürlük,ikiolasıeylemarasındaözelbirseçmeyideğiloinsanınkişilikyapısını gösterir; bu anlamda “kötülüğü seçmekte özgür olmayan” insanbütünüyle özgür olan insandır. Özgürlüğün ikinci anlamı şimdiye dekkullanageldiğimizanlamı,özlüsöylersekbirbirinezıt ikiseçenekarasındaseçmeyapmayetisidir;nevarkibuseçenekleryaşamdaherzamanakılsalçıkarlarakarşıakıldışı çıkarları, yaşamın gelişmesine karşı durgunluk ya da ölüm arasında birseçmeyi gösterir; bu ikinci anlamda en iyi ve en kötü insan seçmekte özgürdeğildirler;seçmeözgürlüğüyseancakbirbiriyleçatışaneğilimlertaşıyanortalamakişiiçinsözkonusudur.

Özgürlüğüikincianlamdadüşünürsekşusorunçıkarortaya:Birbiriyleçatışanbueğilimlerarasındanseçmeözgürlüğühangietkenleredayanmaktadır?

Çok açıktır ki en önemli etken birbiriyle çatışan eğilimlerin ne ölçüde ağırbastığı, özellikle de bu eğilimlerin bilinçaltı yanıdır. Akıldışı eğilim ağır bastığızaman seçmeözgürlüğünüdestekleyen şeyinneolduğunu sorarsak yanıt kötüyekarşıiyiolanıseçmedebelirleyicietkeninfarkında-olmaolduğudur:(1)iyininvekötününneolduğununfarkındaolmak;(2)somutdurumdahangieyleministenen

Page 90: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

amacauygunbir yololduğunun farkındaolmak; (3)ortadaolan isteğinardındayatandürtülerinfarkındaolmak;budabilinçaltıarzularınkeşfedilmesidemektir;(4)aralarındaseçmeyapılabilecekolanaklarınfarkındaolmak;(5)buseçeneklerinbirinekarşı öbürünü seçmeningetireceği sonuçların farkındaolmak; (6) eylemegeçme istenciyle birlikte gelmedikçe, insanın tutkularına karşı girişilen bireylemin zorunlu olarak getireceği gerginliğin acısına katlanma isteği olmadıkça,farkındaolmadurumununhiçbiretkisiolmayacağınınfarkındaolmak.

Şimdibu çeşit farkındaolmadurumlarını inceleyelim, iyilik vekötülüğünneolduğunun farkında olmak pek çok ahlaksal dizgede iyilik ve kötülük diyeadlandırılan şeyleri kuramsal olarak bilmekten ayrı bir şeydir. Geleneğedayanaraksevginin,bağımsızlığınvegözüpekliğiniyi,nefretin,boyuneğmeninvekorkaklığın kötü olduğunu bilmenin hiçbir anlamı yoktur, çünkü bu bilgiyetkililerden, töresel öğretilerden vb. edinilen yabancılaşmış bir bilgidir; bubilginindoğruolarak kabul edilmesi bu kaynaklardan gelmesindendir. Farkındaolmak demek o kişinin öğrendiklerini yaşayarak, kendisiyle deneylere girişerek,başkalarınıgözleyereksonundadasorumsuzbir“fikir”edinmekyerinebir inançkazanarak kendi kendine edindiği bilgilere dönüştürmesi demektir. Ne var kigenelilkelerüzerindebirkararavarmakdayetmez.Bufarkındaolmanınötesindeinsanın kendi içindeki güçler dengesinin ve bilinçaltı dürtüleri gizleyen aklauydurmalarınınfarkındaolmasıgerekir.

Özgülbirörnekalalım:Bir erkekbirkadınakarşıbüyükbir çekilme,onunlacinselilişkidebulunmakiçingüçlübiristekduysun.Erkekbilinçüstündebuisteğikadınınoncagüzel, oncaanlayışlı olmasındanyadakendisininbüyükbir cinselaçlık duymasından, şefkate gereksinme duymasından ya da onca yalnızolmasındanyadaherhangibirnedendendolayıduyduğunudüşünür.Okadınlabirilişkiyegirerseikisininyaşamınıdaaltüstedeceğininfarkındaolabilir;kadınıngüvensiz olduğunu, koruyucu bir güç aradığını, bu yüzden yakasınıbırakmayacağını bilebilir; bütün bunları bilmesine karşın kararından caymaz vekadınla ilişkiye girer. Neden? Çünkü arzusunun farkındadır ama o arzusununardında yatan güçlerin farkında değildir. Bu güçler neler olabilir? Birçok güçarasındanbirtanesini,çoğuzamanenetkiliolangücüseçeceğimburada:Erkeğinboşbenlikduygusuvenarsisizmi.Erkekokadınıeldeetmeyikendiçekiciliğinivedeğerliliğini kanıtlamak amacıyla aklına koymuşsa bu gerçek dürtünün çoğuzaman farkında olmayacaktır. Yukarıda sayılan akla uydurmaların daha daçoğuna, belki tümüne kendini kaptıracak, böylece gerçek dürtüsüne göredavranacaktır;çünkübudürtüyügöremeyecek,dahabaşka,çokdahaaklayatkındürtüleregöredavrandığısanısınakapılacaktır.

Farkında olmanın ikinci adımı, o kişinin, hareketinin getireceği sonuçlarınbütünüyle farkında olmasıdır. Karar anında kafası arzularla ve yatıştırıcı aklauydurmalarla doludur. Oysa hareketinin sonuçlarını açıkça görebilse, örneğin

Page 91: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

şunları anlayabilse kararı değişecektir: Çok uzatmalı, dürüst olmayan bir sevgiilişkisine girmektedir; Narsisizmini ancak yeni fetihlerle doyurabileceğinden okadındandabıkacaktır;genedesuçlulukduyduğu,kadınıhiçbirzamangerçektensevmediğini kabul etmekten korktuğu için yerine getiremeyeceği sözler vermeyedevamedecektir;buçatışmanınkendisivekadınüzerindefelceuğratıcı,zayıflatıcıetkileriolacaktırvb.

Davranışınardındayatangerçekdürtülerin,bututumungetireceğisonuçlarınfarkındaolmakbileinsanıdoğrukararagötürecekeğilimigüçlendirmeyeyetmez.Önemli başka bir şeyin daha farkında olmak gerekir. Gerçek seçme ne zamanyapılmaktadırveinsanınyaptığıseçmeleringetirdiğigerçekolanaklarnelerdir?

Örneğimizdeki erkeğin tüm dürtülerin ve tüm sonuçların farkında olduğunuvarsayalım;okadınlayatmamaya“kararverdiği”nivarsayalım.Bukarardansonrakadını gezmeye götürür ve evine bırakmadan önce “Birşey içelim mi?” der.Dışardan bakınca bu öneri zararsız görünür. Birlikte içki içmenin hiçbir zararıyoktur;aslındagüçlerdengesibudenlinazikolmasahiçbirşeyinzararıyoktur.Oandaerkek“birliktebiriçkiiçme”ninnelereyolaçabileceğinifarkedebilsebelkidebu öneride bulunmayacaktır bile. O zaman havanın romantikleşeceğini, içkininistenç gücünü zayıflatacağını, bir içki daha içmek için kadının evine gireceğini,sonundakesinliklekadınlasevişeceğinigörebilecektir.Tambiruyanıklıkiçindebusonuçtankaçınamayacağınıöncedenkestirebilecek,kestirebildiğiiçinde“birlikteiçki içmek”ten kaçınabilecektir.Oysa arzusuonunbu zorunlu sonucu görmesiniengellediğinden, elinde olanak varkendoğruolduğunubildiği seçmeyi yapamaz.Başkadeyişleasılseçmeburadakadınlasevişmeyebaşladığızamandeğilbirlikteiçkiiçmeyiönerdiği(yadabelkionubirliktegezmeyeçağırdığı)zamanyapılmıştır.Bukararlarzincirininsonuncuhalkasındaokişiartıközgürdeğildir;dahaöncekibir aşamada gerçek seçmenin hemen orada, o zaman yapılması gerektiğini farketse belki özgür olma olanağını kullanabilir. İnsanın kötüye karşı iyiyi seçmeözgürlüğüne sahip olmadığı görüşü, büyük ölçüde olaylar zincirindeki ilk ya daikincikararadeğildeensonkararabakmaktandoğar.Gerçektendeensonkararanındaseçmeözgürlüğüyokolupgitmiştir.Oysakişikenditutkularınabütünüylekapılmadan önce bir noktada seçme özgürlüğünü henüz yitirmiştir. Şöyle birgenellemeyapılabilirbelki:Birçokinsanınyaşamlarındabaşarısızlığauğramalarıakla uygun davranabilme özgürlüğünün ellerinde bulunduğunugörememelerinden,seçmeninfarkınavardıklarızamandaartıkkararvermekiçinzamanıngeçmişolmasındandır.

Asıl kararın ne zaman verildiğini görebilmekle çok yakından ilgili başka birsorun daha vardır. Seçme yeteneğimiz yaşam deneyimlerimizle birlikte sürekliolarak değişir. Yanlış kararlar vermeyi ne denli uzun sürdürürsek yüreğimiz oölçüdekatılaşır;nedenliçokdoğrukararverirsekyüreğimizoölçüdeyumuşar—dahaiyisöylersekoölçüdecanlılıkkazanırız.

Page 92: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

Burada söz konusu ilkeye iyi bir örnek satranç oyunudur. Aynı ustalıkta ikioyuncunun bir oyuna başladığını düşünürsek ikisinin de aynı ölçüde kazanmaşansı vardır (beyaz taşlarla başlayanın şansı birazcık daha fazladır elbette amaburada önemli saymayabiliriz bunu); başka bir deyişle her iki oyuncunun dakazanma özgürlüğü aynıdır. Diyelim ki beş el oynadıktan sonra durumdeğişmiştir.İkisidekazanabilirleramadahaiyibirhamleyapanAdahabüyükbirkazanma şansına sahiptir. Bir bakıma onun rakibi B’ye göre daha büyük birkazanma özgürlüğü vardır. Ama B’de kazanmakta özgürdür henüz. Birkaçhamleden sonra A, B tarafından iyi hamlelerle karşılanmayan doğru hamleleryapmayı sürdürerek artık oyunu kazanacak duruma gelir; ama hemen hemenkazanacak duruma gelir. B’de hâlâ kazanabilir. Birkaç hamleden sonra oyununsonucu belli olur. Usta bir oyuncu olduğunu varsayarsak, B artık kazanmaözgürlüğükalmadığınıanlayacaktır.Aslındamatedilmedenönceoyunuyitirdiğinigörür. Kazanma özgürlüğünü yitirdikten sonra bile hâlâ kazanabileceğini sanankişi ancak belirleyici etkenleri çözümlenemeyen acemi bir oyuncudur; böyle biroyuncu,yanılgısıyüzündenoyunuacısonunadekgötürürveşahınıkaptırır.[*]

Satrançoyunubenzetmesininanlamıaçıktır.Özgürlük“sahipolduğumuz”yada “olmadığımız” sürekli bir özellik değildir. Aslında bir sözcüğün, soyut birkavramındışında“özgürlük”diyebirşeyyoktur.Yalnızcabirtekgerçeklikvardır:Seçmeler yapma süreci içinde kendimizi özgürleştirme eylemi. Bu süreç içindeseçmeler yapabilme yetimizin derecesi her eylememizle, yaşam deneyimimizledeğişir. Yaşamımda kendime güvenimi, bütünlüğümü, gözüpekliğimi, inancımıpekiştiren her adım, aynı zamanda istenen seçenekleri seçme yetimi de artırır;sonundabenimiçinistenmeyeneylemiseçmek,isteneniseçmektençokdahazorbir duruma gelir. Öte yandan her boyun eğme, her korkaklık hareketi benizayıflatır, daha büyük boyun eğme eylemlerine yol açar, sonunda özgürlüğümübütünüyle yitiririm. Artık hiçbir yanlış hareket yapamayacağım aşırı durumladoğru bir harekette bulunmayı seçme özgürlüğümü yitirdiğim öbür aşırı durumarasında seçme özgürlüğünün sayısız derecelenmeleri vardır. Yaşamınuygulanmasında seçme özgürlüğünün derecesi her an değişir. İyiyi seçmeözgürlüğümünderecesibüyükseiyiyiseçmekbüyükbirçabagerektirmez.Küçükseçokbüyükbirçabayı,başkalarınınyardımınıveelverişlikoşullarıgerektirir.

Bu olguya klasik bir örnek kutsal kitapta Firavun’un İbranilerin serbestbırakılmasıisteğinekarşıgösterdiğitepkidir.Firavunkendisinin,halkınınbaşınagelenvegittikçeçoğalanacılardankorkmaktadır; İbranileribırakmayasözverir;ama tehlike ortadan kalkar kalkmaz “yüreği katılaşır” ve gene İbranileri serbestbırakmamaya karar verir. Firavun’un tutumunda asıl önemli olan, yüreğininkatılaşmasısürecidir.Doğruyoluseçmektenkaçındığı süreceyüreğikatılaşmayadevam eder. Ne denli acı çekerse çeksin bu öldürücü gelişmeyi durduramaz;sonunda kendisinin ve halkının yıkımına yol açar. Firavun’un yüreğinde hiçbir

Page 93: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

değişiklik olmaz; çünkü o yalnızca korkuyla karar vermektedir; değişiklikolmaması yüzünden de yüreği gittikçe katılaşır; sonunda kendisinde seçmeözgürlüğüdiyebirşeykalmaz.

Firavun’un yüreğinin katılaşması öyküsü aslında kendi gelişmemize,başkalarının gelişmesine bakarak gözlemleyebileceğimiz bir deneyin şiirli birbiçimde anlatılmasından başka bir şey değildir. Bir örnek düşünelim: Sekizyaşında beyaz derili çocuğun bir arkadaşı vardır: Karaderili hizmetçinin oğlu.Beyaz çocuğun annesi oğlunun küçük Zenci’yle oynamasını istemez; onaarkadaşıylagörüşmemesinisöyler.Çocukdirenir;annesisöylediğiniyaparsaonusirke götüreceğine söz verir; çocuk boyun eğer. İstediğinden caymak ve rüşvetikabul etmek çocukta bir şeylere yol açmıştır. Utanır, kişilik bütünlüğüzedelenmiştir,kendinegüveniniyitirmiştir.Amahenüzonarılamayacakbirdurumyoktur. On yıl sonra bir kızı sever; şöyle bir tutulu-verme değildir bu; ikisi debirbirlerine karşı derin, insanca bir bağlılık duymaktadırlar; ama kızın ailesioğlanınkine göre daha aşağı sınıftandır. Oğlanın anne-babası nişanlanmalarınıistemez;oğlanıkandırmayaçalışırlar;oğlanayakdireyinceresminişanıdönüşüneertelemek koşuluyla altı aylığına onu Avrupa’ya göndermeyi önerirler; delikanlıöneriyikabuleder.Bilinçüstündebuyolculuğunkendisineçokiyigeleceğine—veelbettedönüşündesevgilisinekarşıduygularındahiçbirdeğişiklikolmayacağına—inanmaktadır. Ama öyle olmaz. Pek çok kızla tanışır, çok beğenilir, benlikduygusunu doyurur; sonunda sevgisi ve evlenme kararı zayıfladıkça zayıflar.Dönüşündenöncekızanişanıbozduğunubildirenbirmektupyazar.

Delikanlının kararı ne zaman verilmiştir? Onun sandığı gibi son mektubuyazdığı gün değil, anne-babasının Avrupa’ya gönderme önerilerini kabul ettiğigün. Bilinçüstünde olmasa da bu rüşveti kabul etmekle kendisini sattığınısezmiştir—ve karşılık olarak söz verdiği şeyi yerine getirmesi, kızdan ayrılmasıgerekmiştir. Ayrılmasının nedeni Avrupa’da yaptıkları değildir; sözünü tutmakiçin içindengeçtiğimekanizmadır.Buradadagenesözündencaymıştır;sonundabu, kendinden nefret etmesine (yeni fetihlerin vb. getirdiği doyumun ardınagizlenmişdeolsa) iç sağlamlığını, kendinegüvenini yitirmesine yol açmıştır.Budelikanlının yaşamını ayrıntılarıyla izlemeye gerek var mıdır artık? Fizikokuyacağınababasının işinisürdürecektir;karşılığındaödüllendirilecektir;anne-babasınınzengindostlarınınkızıylaevlenecektir;başarılıbirişadamıvesiyasalbirönder olacaktır; kamuoyuna karşı direnmekten korktuğu için vicdanının sesinekulakvermeyereköldürücükararlaralacaktır.Yüreğinkatılaşmasınınöyküsüdüronun öyküsü. Bir ahlaksal yenilgi onu ikinci bir ahlaksal yenilgiye götürür;sonunda dönüşü olmayan bir noktaya sürüklenir. Sekiz yaşındayken direniprüşvetialmayabilirdi;özgürdühenüz.Ozamanbelkionunçıkmazınıduyan,bilenbirdostu,büyükbabasıyadabiröğretmeniyardımedebilirdikendisine.Onsekizyaşında özgürlüğü biraz daha azalmıştır; daha sonraki yaşamı özgürlüğünün

Page 94: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

gittikçe azaldığı bir süreçtir artık; sonunda öyle bir noktaya gelir ki yaşamoyununu bütünüyle yitirir. Pek çok insan Hitler’in ya da Stalin’in görevlileriölçüsünde vicdansız ve katı yürekli olsalar bile iyi insan olma şansıylabaşlamışlardır yaşamlarına. Bu insanların yaşamlarını çok ayrıntılı bir biçimdeçözümlersek belki bir anda yüreklerinin ne ölçüde katılaşmış olduğunu, insanolma şanslarını son olarak ne zaman yitirdiklerini öğrenebiliriz. Bunun tersi dedoğrudur; ilk başarı ondan sonrakini kolaylaştırır; sonunda doğruyu seçmekhiçbirçabagerektirmezartık.

Örneğimizdebirçok insanınbaşarısızlığauğradığınoktaaçıkçagörülüyor;buinsanlarınyaşamasanatındabaşarısızlığauğramalarınınnedeni,yaradılıştankötüyadaistençgücündenyoksunolmalarıyüzündendahaiyibiryaşamsürememelerideğildir; başarısızlıkları yolun ikiye ayrıldığı noktada durdukları, bir kararvermelerinin gerektiği zaman uyanıp gözlerini açmamalarından doğar. Yaşamınkendilerine bir soru getirdiğinin, yanıt verme seçeneklerinin henüz ellerindeolduğunun farkında değillerdir. Yanlış yolda attıkları her adımla, yanlış yoldaolduklarını kabul etmeleri gittikçe güçleşir; bu da çoğu zaman o ilk yanlışlıknoktasına dönmeleri gerektiğini, boşu boşuna zaman ve enerji harcamışolduklarınıkabuledememelerindendoğar.

Aynı şeyler toplumsal ve siyasal yaşamda da geçerlidir. Hitler’in başarısızorunlumuydu?Almanhalkınınherhangibirnoktadaonubaştanatmaözgürlüğüyokmuydu? 1929’daAlmanlarıNazilik’e doğru götüren etkenler vardı.Düşünceyapıları1918’le1923arasındaoluşanöfkelivesadistbiralt-ortasınıfınbulunması,1929 ekonomik çöküntüsünün yarattığı geniş işsizlik; ülkede sosyal demokratönderlerin daha 1918’de hoşgörüyle karşıladıkları askeri güçlerin gittikçe ağırlıkkazanması;ağırsanayicilerinkapitalizmdışıbirgelişmeyekarşıduyduklarıkuşku;komünistlerin, sosyal demokratları başlıca düşman belleme taktikleri; yetenekliolsadayarıdeli,çıkarcıbirdemagogunbulunması—bunlaretkenlerinyalnızcaenönemliolanlarıdır.ÖteyandanNazilik’ekarşıgüçlüişçisınıfıpartileriylegüçlüişçisendikalarıgeneNazilik’ekarşıolanbirliberalortasınıfvardı;Almanlar’ınkültürveinsancılıkgeleneklerivardı.Herikitarafıçekenetkenler1929’daöylebirdengedurumu içindeydiler ki Nazilik’in yenilgiye uğratılması olanağı henüzyitirilmemişti. Aynı şey Hitler’in Rhineland’ı işgalinden önceki dönem için desöylenebilir; orduda bazı önderler arasında Hitler’e karşı bir tertip ve Hitler’inaskeri tabanının zayıflatılması söz konusuydu; Batılı müttefiklerin güçlü bireylemle Hitler’i yenilgiye uğratmaları çok olasıydı. Öte yandan Hitler çılgıncazalimliği,katıyürekliliğiveacımasızlığıylaişgalettiğiuluslarınhalklarınıkendinedüşman etmeseydi ne olurdu? Kendisine Moskova, Stalingrad ve başkamevzilerdenstratejikbirbiçimdeçekilmesiniöğütleyengenerallerinidinleseydineolurdu?Bütünüyleyenilgiyeuğramaktankaçınmaözgürlüğüvarmıydıelinde?

Sonörneğimizfarkındaolmanınseçmeyetisinibüyükölçüdebelirleyenbaşka

Page 95: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

bir yanını aydınlatıyor. Gerçek olasılıklardan doğmadıkları için gerçekleşmeleriolanaksızolanseçeneklerekarşıgerçekliğiolanseçenekleriseçebilmek.

Gerekirciliğegöreherseçmedurumundabirtekgerçekolasılıkvardır;Hegel’egöreözgürinsanbubirtekolasılığın,başkadeyişlezorunluluğunfarkındaolarakhareket eder. Özgür olmayan insan bunu göremez; bu yüzden de zorunluluğa,aklın buyruğuna uyduğunu bilmeden belli bir biçimde davranır. Öte yandangerekirci olmayan bir açıdan, seçme anında birçok olasılık vardır ve insanbunlardanbiriniseçmekteözgürdür.Nevarkiçoğuzamanyalnızcabirtek“gerçekolasılık”değilikiyadadahafazlaolasılıkbulunur.İnsanısınırsızsayıdaolasılıklararasında bir seçme yapma durumunda bırakan belirlenmezcilik diye bir şeyyoktur.

“Gerçek olasılık”la ne anlatmak istiyoruz? Gerçek olasılık bireyin ya datoplumun içinde etkileşmekte olan güçlerin yapısı göz önüne alındığındagerçekleşebilecek olasılıktır. Gerçek olasılık insanın isteklerini ve arzularınıgösterenamaokoşullar içindehiçbir zamangerçekleştirilemeyecekolanyalancıolasılığın tamkarşıtıdır, insan,belli vebelirlenebilirbirdüzendebirarayagelengüçlertopluluğundanoluşur.Kendineözgübugüçlerdüzenindenoluşan“insan”sayısız etken altındadır: Çevresel koşullar (sınıf, toplum, aile), kalıtımsal vebedensel koşullar; maddi olarak inceleyebileceğimiz bu etkenlerin, “sonuçlar”ıönceden belirleyen “zorunlu” nedenler olup olmadıklarını anlayabiliriz.Yaradılıştanutangaçbirinsanyaaşırısıkılgan,içinekapanık,edilgen,pısırıkbirisiolabilir ya da çok sezgili birisi, örneğin yetenekli bir şair, bir ruhbilimci ya dadoktor olabilir. Ama böyle bir insanın duygusuz, umursamaz, vurdumduymaz,“istediğinialan”bir insanolmayolunda“gerçekbirolanağı”yoktur.Şuyadabuyönde gelişmesi, ona yön veren öteki etkenlere bağlıdır. Aynı ilke yaradılıştansadistliğe eğilimi olan yada çok erken yaşlarda sadistlik eğilimi geliştiren insaniçin de geçerlidir; bu durumda o kişi ya sadist olur ya da sadistliğiyle savaşıp oyanını yenerek öylesine güçlü bir zihinsel “koruyucu madde” geliştirir ki artıkzalimce davranamaz; üstelik kendisine ya da başkalarına karşı girişilenzalimliklerekarşıdaaşırıduyarlıolur;amahiçbirzamansadizmekarşıilgisizbirkişiolamaz.

Yaradılıştan gelen etkenler arasındaki “gerçek olanaklar”dan sigara tiryakisiörneğimize dönersek, tiryakinin karşısında iki olanak bulunduğunu görürüz: Okişiyatambirtiryakiolarakkalacaktıryadaartıkbirteksigarabileiçmeyecektir.Sigara içmeye devam edebileceği ama günde yalnızca birkaç sigaraylayetinebileceği inancı tam bir yanılsamadır. Kadınla ilişkiye giren erkekörneğimizde de adamın karşısında iki gerçek olasılık vardır: Ya kızı gezmeyegötürmeyecektir ya da onunla bir sevgi ilişkisine girecektir. Erkeğin düşündüğüolasılık, kızla içki içmeye karşın ilişkiye girmemek, erkeğin ve kadınınkişiliklerindekigüçlertoplamıdüşünülürsegerçekdışıdır.

Page 96: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

İşgal ettiği ülkelerin halkına karşı öylesine katı ve zalimce davranmasaydı,stratejik geri çekilme önerilerini kabul etmeyecek ölçüde narsist olmasaydı vb.,Hitler’insavaşıkazanması—hiçdeğilseböylesinebiryıkımlayitirmemesi—gerçekbir olasılığa dönüşebilirdi. Ama bu olasılıklar dışında hiçbir gerçek olasılık sözkonusu değildi. Umduğu gibi Hitler’in işgal ettiği ülkelerin halklarına karşıyıkıcılığını böylesine sürdürebilmesi, aynı zamanda hiç geri çekilmeyerek boşbenlik duygusunu ve büyüklüğünü doyurması, bu arada bütün öteki kapitalistgüçlerikenditutkularıylatehditetmesi,üsteliksavaşıkazanması—bunlarınhepsiHitleriçingerçekolasılıklararasınagiremezdi.

Aynı şey, içindebulunduğumuzdurum içinde geçerlidir:Her yandanükleersilâhların bulunmasının, bunun yarattığı karşılıklı korku ve kuşkunun yol açtığıgüçlü bir savaş eğilimi vardır; uluslar kendi üstünlüklerine körü körünetapmaktadırlar; dış politika, nesnellikten ve akıldan yoksundur.Öte yandanherikibloktakihalklarınçoğunükleersavaşınyıkımındankaçınmakistemektedirler;insanlığın geri kalan kesimiyse büyük güçlerin öteki ülkelerin tümünü buçılgınlığa sürüklemelerine karşı bağırarak direnmektedirler; barışçıl çözümlerebaşvurulmasını sağlayacak, insanlığı mutlu bir geleceğe götürecek toplumsal veteknolojik etkenler vardır, iki ayrı yönde gelişen bu iki dizi etkenin yanındainsanların seçebileceği iki gerçek olasılık bulunmaktadır Nükleer silahlanmayarışına ve soğuk savaşa son vererek barışı seçmek; ya da şimdiki politikayısürdürerek savaşı seçmek. Bunlardan birisi ağır bassa bile her iki olasılığın dageçerliliği vardır. Seçme özgürlüğü henüz yitirilmemiştir. Ama hem silahlanmayarışını, hem soğuk savaşı, hem paranoid nefret tutumunu, hem de nükleeryıkımdankaçınabilmeyibiraradasürdürmeolasılığıyoktur.

1962’de karar özgürlüğü yitirilmiş gibiydi; birkaç ölüm delisi’nin dışındakimsenin istememesine karşın, yıkım gene de gerçekleşmek üzereydi. O zamaninsanlık nasılsa bu korkulu durumdan kurtuldu. Ardından gelen gerginliklerinyumuşaması döneminde görüşmeler yapıldı, ödünler verildi. İçindebulunduğumuz şu günler —1964— belki de insanlığın yaşamla yıkım arasındaseçme özgürlüğünü kullanabileceği son olanaktır. İyi niyetten öteye geçmeyen,önümüzdeki seçeneklere ve bunların getireceği sonuçlara bir açıklıkkazandırmayan yüzeysel anlaşmaların ötesine geçemezsek, seçme özgürlüğümüzbütünüyle elimizden gidecektir. İnsanlık kendini yok ederse bu, insan yüreğininyaradılıştan kötü olmasından değil gerçekçi seçeneklerin ve bunların getireceğisonuçların farkına varamamasından olacaktır. Özgürlük, aralarından seçmeyapabileceğimiz gerçek olanaklarla özlemlerimizi dile getiren “gerçekdışı”olanakların farkındaolmaktandoğar; özlemlerimiz yoluyla gerçek ama (bireyselve toplumsal açıdan) sevimsiz seçenekler arasında karar vermek gibi tatsız birgörevdenkendimizikurtarmışoluruz.Gerçekdışıolanaklarelbetteaslındahiçdeolanak sayılmaz; boş düşlerdir bunlar yalnızca. Ama acınası gerçek şudur ki

Page 97: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

çoğumuz gerçek seçeneklerle, sezgi ve özveri gerektiren bir seçme yapmazorunluğuyla karşı karşıya kaldığımızda deneyebileceğimiz başka olasılıklarbulunduğunu düşünmek isteriz; böylece bu gerçekdışı olasılıkların aslındabulunmadığını, bunların peşinden gitmenin kararı, alınyazısının karanlığınagömmekolduğunugörmezliktengeliriz.Varolmayanolasılıklarıngerçekleşeceğiyanılsaması içinde yaşayan insan kendisi için seçmeyi başkalarının yaptığı,kendisininistemediğibiryıkımauğradığızamanşaşırır,kızar,kırılır.İşteozamanbaşkalarını suçlamak,kendini savunmayagirişmekve/yadaTanrı‘yaduaetmekgibi yanlış tutumlar edinir; oysa kişinin, sorunla yüz yüze gelmekten korkması,sorunu kavrayacak ölçüde akıllı olamaması yüzünden önce kendini suçlamasıgerekir.

Öyleysesonuçolarakinsanıneylemlerinin,herzamankişiliğinietkileyen(çoğuzaman bilinçaltı) güçlerden doğan eğilimlerden doğduğunu söyleyebiliriz. Bugüçler belli bir yoğunluğa ulaştığında öylesine etkili olabilirler ki insana bellieğilimlervermektendeöteyegiderekonubelirlerler;böylecekişininelindeseçmeözgürlüğü diye birşey kalmaz. Birbiriyle çatışan bu eğilimlerin kişilik içindeolumlubirbiçimdeetkiliolduğudurumlardaseçmeözgürlüğüvardemektir.Amabu özgürlük, var olan gerçek olasılıklarla sınırlıdır. Bu gerçek olasılıklar toplamdurumla belirlenir. İnsanın özgürlüğü, var olan gerçek olasılıklar (seçenekler)arasında bir seçme yapma olanağından oluşur. Bu anlamda özgürlük“zorunluluğun farkında olarak davranma” değil seçeneklerin ve bunlarınsonuçlarınınfarkındaolarakdavranmadiyetanımlanır.Belirlenmezcilikdiyebirşeyyokturhiçbirzaman;bazengerekircilikvardır,bazendeyalnızcainsanaözgüfarkındaolmaolgusundandoğanseçenekçilikvardır.Başkabirdeyişleherolaybirnedenden doğar. Ne var ki o olaydan önceki etkenler topluluğunda bir sonrakiolayın neden olabilecek dürtüler bulunabilir. Bu olası nedenler arasındanhangisinin belirleyici neden olacağı insanın karar anının farkında olmasınabağlıdır.Başkadeyişlehiçbirşeynedensizdeğildir;amaherşey(sözcüğün“katı”anlamıyla)belirlenmişdeğildir.

Burada geliştirilen gerekircilik, belirlenmezcilik ve seçenekçilik görüşleritemeldeüçdüşünürün,Spinoza,Marx veFreud’undüşüncelerini izler.Bunlarınüçünedeçoğuzaman“gerekirci”denmiştir.Bununiçindepekçoknedenvardır;nedenlerin en başta geleni bu düşünürlerin kendilerini gerekirci saymalarıdır.Spinozaşunlarıyazmıştır“Kafadamutlakyadaözgüristençyoktur;kafanınşunuyadabunuistemesi,birnedeninbelirlediğibirnedenlebelirlenmiştir;busonuncunedeni de başka bir neden belirler ve bu sonsuza dek böyle sürüp gider”[59]Spinoza, kendimizi kandırmamız yüzünden istencimizi öznel bir biçimde özgürsandığımızıgöstermiştir—şudurum,başkapekçokdüşünürgibiKant’agöredeistencimizin özgür olduğunun kanıtıdır: Arzularımızın farkındayızdır amaarzularımızı yaratan dürtülerin farkında değilizdir. Bu yüzden arzularımızın

Page 98: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

“özgür olduğu”na inanırız. Freud da gerekirci bir tutum göstermiş, ruhsalözgürlüğe ve seçmeye inanmıştır; belirlenmezcilik “oldukça bilimdışıdır (…)Bugörüş zihinsel yaşamı bile yöneten bir gerekirciliğin önünde silinip gitmekzorundadır.”demiştir.Marxdagerekirciliktenyanagibidir.Marxsiyasalolayları,sınıfsalayrımlarınvesınıfmücadelesininsonuçları,sınıfmücadelesinidevarolanüretim güçlerinin ve bu güçlerin gelişmesinin sonuçları olarak açıklayan tarihyasalarını bulmuştur. Öyle anlaşılıyor ki her üç düşünür de insanın özgürolduğunu yadsıyor ve insanda, onun ardından iş gören güçlerin bulunduğunukabul ediyorlardı; bu güçler yalnızca insanı öyle davranmaya itmekle kalmıyoraynı zamanda onun öyle davranmasını belirliyordu. Bu anlamda Marx’ı,zorunluluğun farkında olmayı en büyük özgürlük sayan Hegel’ciliğin izleyicisisaymakgerekir.[60]

Spinoza,MarxveFreudkendileriningerekirciolaraknitelendirilmelerineyolaçan anlatımlar kullanmakla kalmamış; bundan öte, izleyici ve öğrencileri deonlarıböyleyorumlamışlardır.ÖzellikleMarxveFreudiçindoğrudurbu.Pekçok“Marx’cı” tarihin sanki değiştirilemeyecek bir akışı varmış, gelecek bütünüylegeçmiş tarafından belirlenmiş, belli olayların olması kaçınılmazmış gibi bir dilkullanmıştır. Freud’un öğrencilerinin çoğu da Freud için aynı görüşüsavunmuşlardır; onlara göre Freud’un ruhbilimi sonraki sonuçları öncekinedenlerleaçıklayabildiğiiçinbilimseldir.

Ne var ki Spinoza, Marx ve Freud gerekirci olarak tanımlanınca, bu üçdüşünürün felsefelerinin öteki yanı bütünüyle dikkatlerden kaçmış oluyor.“Gerekirci”Spinozanedenenönemliyapıtınıahlâküzerineyazmışolsun?Marx’ınenbüyükamacınedentoplumcudevrim,Freud’unbaşlıcaamacıdanedenruhsalbakımdanhastainsanınevrozundankurtaracakbirtedavibulmakolsun?

Bu soruların yanıtı çok yalındır. Adı geçen düşünürlerin üçü de insanın vetoplumun belli bir biçimde davranmaya ne ölçüde yatkın olduğunu, bazen buyatkınlığın belirlenmeye dek varabileceğini görmüşlerdir. Sonra bunlar yalnızcaaçıklamayı, yorumlamayı amaçlayan düşünürler değil değiştirmeyi vedönüştürmeyiamaçlayankişilerdi.Spinoza’yagöreinsanıngörevi,ahlaksalamacı,gerekirciliği azaltmak, daha çok özgürlüğe ulaşabilmekti. İnsan bunu kendininfarkında olarak, onu kör ve tutsak eden tutkularını bir insan olarak kendisinigerçekçıkarlarıdoğrultusundadavranmayagötüreneylemlere(“etkinsonuçlara”)dönüştürerek başarabilirdi. “Tutku olan bir duygu belirgin ve açık bir biçimdealgılanıralgılanmaztutkuolmaktançıkar.”Spinoza’yagöreözgürlükbizeverilmişbir şey değil, belli sınırlamalar içinde sezgi ve çabayla elde edebileceğimiz birşeydir. Yürekliysek ve farkında olabiliyorsak seçme seçeneği elimizdedir.Özgürlüğü ele geçirmek güç bir iştir; çoğumuzun başarısızlığa uğramasıbundandır.SpinozaEthic’insonundaşunlarıyazmıştır:

Page 99: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

Zihninduygularvekafaözgürlüğüüzerindekietkisiyleilgiliolaraksöylemekistediklerimiböylecetamamladım. Buradan bilge kişinin yalnızca duygularıyla sürüklenen bilisiz kişiye göre ne denligüçlüolduğu,onunasılgeridebıraktığıaçıkçagörülüyor.Çünkübilisizkişikendiruhunugerçektenelinealmaksızındışnedenlerinelinde,çeşitliyönlerdesürüklenmeklekalmaz;üsteliksankikendisinin,Tanrının ve nesnelerin farkında olmadan yaşar; acı çekmez duruma geldiği (Spinoza’nın deyişiyleedilgenolduğu)zamandavarolmaktançıkar.

Oysa bilge kişi, böyle kabul edildiği sürece, ruhunda hiçbir huzursuzluk duymaz; tersinekendisinin,Tanrınınvenesnelerinbellibirsonsuzgereklilikduygusuylafarkındaolduğundanhiçbirzamanvarolmaktançıkmaz;tersineherzamanruhunugerçektentanır.

İnsanıbusonucagötürdüğünübelirttiğimyolsonderecegüçgörünsedebulunmasıolanaksızbiryol değildir. Bu yolu bulmak güç olsa gerektir; çünkü yolu bulanlar çok azdır. Kurtuluş hemenşuracıkta hazır ve hiç zahmetsiz erişilebilecek bir şey olsaydı, insanların nerdeyse tümünün onaerişememesinasılaçıklanabilirdi?Amaeksiksizolanherşeyazbulunduğuölçüdegüçtürde.

ModernruhbiliminkurucusuolanveinsanıbelirleyenetkenlerigörenSpinozagenedebirahlâkkitabıyazıyor.Spinoza’nınamacıinsanıntutsaklıktanözgürlüğenasıl geçebileceğini göstermektir. Onun “ahlâk” anlayışı özgürlüğün elegeçirilmesidir. Bu ele geçirme eylemi akılla, yeterli düşüncelerle, “farkındaolma”ylagerçekleştirilebilir;nevarkibu,birçok insanıngöstermek istediğindençokdahabüyükbirçabagöstererekgerçekleştirilebilirancak.

Spinoza’nın yapıtı bireyin “kurtuluş“unu amaçlayan bir öneriyse (buradakurtuluş, farkındaolmavebüyükbirçabaylaözgürlüğüelegeçirmektir)Marx’ınistediğidebireyinkurtulmasıdır.NevarkiSpinozayalnızcabireyselakıldışılıklauğraşırkenMarxbugörüşügenişletmiştir.O,bireyinakıldışılığınıniçindeyaşadığıtoplumun akıldışılığından geldiğini, bu akıldışılığın da ekonomik ve toplumsaldüzenin içinde bulunduğu plansızlık ve çelişkilerden doğduğunu görmüştür.Marx’da Spinoza gibi özgür ve bağımsız insan amaçlamış, ama bu özgürlüğekavuşabilmekiçininsanınkendisinietkileyen,belirleyengüçlerinfarkındaolmasıgerektiğinigörmüştür.Farkındaolmanınveçabanınsonucuözgürleşmedir.Dahaözlü söylersek, işçi sınıfının evrensel insan özgürlüğünü sağlayacak tarihsel güçolduğunainananMarxinsanınözgürleşmesiiçingereklikoşullarınsınıfbilincivemücadelesi olduğunu söylemiştir. Spinoza gibi Marx da şöyle dediği için birgerekircidir: Gözlerinizi her şeye kapar, en büyük çabayı göstermektenkaçınırsanız özgürlüğünüzü yitirirsiniz. Ne var ki Marx, Spinoza gibi yalnızcayorumla yetinmez; dönüştürmek ister —bu yüzden Marx tüm çalışmalarınıinsanın farkında olma ve çabayla nasıl özgür olabileceğini öğretmeyeyoğunlaştırmıştır.ÇoğunluklasanıldığıgibiMarxhiçbirzamanzorunluolarakyeralacak tarihsel olayları önceden haber verdiğini söylememiştir. Her zaman birseçenekçi olarak kalmıştır. Kendisini yöneten güçlerin farkında olabilirse,özgürlüğünü kazanmak için en büyük çabayı gösterebilirse, insan, zorunluluğunzincirlerini kırabilir. Bu seçenekçiliği özlü bir biçimde dile getiren de en büyükMarx yorumcularından biri olan Rosa Luxemburg’tur. Yüzyılımızda insan“toplumculuklabarbarlık”arasındabirseçmeyapmadurumuylakarşıkarşıyadır.

Page 100: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

Bir gerekirci olan Freud da insanı dönüştürmeyi amaçlıyordu: Nevrozusağlıklılığa dönüştürmek, Id’in yerine Ego’nun egemenliğini geçerli kılmakistiyordu. Nevroz —hangi türü olursa olsun— insanın akla uygun bir biçimdehareket etme özgürlüğünü yitirmesinden başka nedir? Spinoza’yla Marx gibiFreud da insanın ne ölçüde belirlenmiş olduğunu görmüştür. Freud da belliakıldışı,buyüzdendeyıkıcıdavranışlardabulunmaisteğinin—kendininfarkındaolarak ve çaba göstererek—değiştirilebileceğini görmüştür.Bu yüzdenFreud’unçalışması,nevrozukendininfarkındaolaraktedavietmeyöntemidirvetedavinindayandığıkuralşudur:“hakikatseniözgürkılacaktır”

Ana kavramların çoğu üç düşünürde de ortaktır: (1) İnsanın eylemleri dahaönceki nedenlerle belirlenir; ama insan kendisini bu nedenlerin etkisindenfarkında olma ve çabayla kurtarabilir. (2) Kuram ve uygulama birbirindenayrılamaz. “Kurtuluş“a ya da özgürlüğe ulaşanı bilmek için insanın bilmesi,“kuramı“nındoğruolmasıgerekir.Amainsaneylemegirişipmücadelevermedikçebilemez.[61] Bu üç düşünürün üçünün de en büyük buluşu kuram veuygulamanın, yorum ve değişikliğin birbirinden ayrılamayacağıdır. (3) İnsanınbağımsızlıkveözgürlük savaşını yitirebileceğikonusundagerekirciolsalardabudüşünürlertemeldeseçenekçidirler:Hepsideinsanınbelirlenebilirbazıolasılıklararasında seçme yapabileceğini, bu seçeneklerden hangisinin gerçekleşeceğinininsana bağlı olduğunu söylemişlerdir; seçenekler arasında seçme yapma,özgürlüğünü yitirmemişse insana bağlıdır. Bu yüzden örneğin Spinoza herkesinkurtuluşaerebileceğineinanmamıştır,Marxtoplumculuğunisteristemezbaşarıyaulaşacağına, Freud da kendi yöntemiyle her nevrozun iyileştirilebileceğineinanmamıştır.Gerçektendebudüşünürlerinüçüdehemkuşkucuhemdebüyükinanç sahibi kişilerdir. Onlara göre özgürlük, zorunluluğun farkında olarakdavranmaktan öte bir şeydir; kötülüğe karşı iyiliği seçme konusunda insanınelinde bulunan en büyük olanak, farkında olma ve çaba gösterme temelinedayanarak gerçek olasılıklar arasında bir seçme yapma olanağıydı. Onlarıntutumları ne gerekircilikti ne de belirlenmezcilikti; gerçekçi, eleştirel insancılığadayananbirtutumdu.[62]

İnsanın yüreğini, iyiliğe ve kötülüğe yatkınlığını inceledik. Bu kitabın ilkbölümünde ortaya attığımız sorular konusunda daha sağlam bir sonucaulaşabildikmiacaba?

Belki.Genedearaştırmamızınsonuçlarınışöyleceözetlemekyararlıolacaktır:

1. Kötülük insana özgü bir olgudur, insanlık öncesi duruma dönme, insanaözgü olan nitelikleri (aklı, sevgiyi, özgürlüğü) yok etme çabasıdır. Ama kötülükyalnız insana özgü değil aynı zamanda trajik bir şeydir de. İnsan gerileyerek enilkelyaşama,enilkeldeneybiçimlerinedönsebileinsanolmaktankurtulamaz;buyüzden bir çözüm olarak kötülükte doyum bulamaz. Hayvan kötü olamaz;

Page 101: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

temelde, yaşamını sürdürmesini sağlayan yaradılıştan getirdiği dürtülerine göredavranır.Kötülük insanlıkalanınındışınakayarak insancaolmayanalana taşmaçabasıdır; ama gene de son derece insanca bir şeydir, çünkü insan “Tanrı”olamayacağı gibi hayvan da olamaz. Kötülük, insanın insanlık yükündenkurtulmayolundagiriştiği trajikçabadakendisiniyitirmesidir.Kötülükyapmayetisi büyüktür, çünkü insanda kötülüğün her türünü düşünmeyi sağlayacak,böylece bunları işleyip gerçekleştirecek, hasta imgelerini doyurabilecek birimgelem gücü vardır.[63] Burada anlatılan iyilik ve kötülük fikri temeldeSpinoza’nın açıkladığı iyilik ve kötülükle çakışır: “Öyleyse bundan sonra ‘iyi’dediğimde örnek aldığımız insan yaradılışı türüne (Spinoza’nın terimiyle insanyaradılışı örneğine) en çok yaklaşan yol olduğunu kesinlikle bildiğimiz şeyleri,‘kötü’ dediğimde de bu türe yaklaşmamızı engelleyici olduğunu kesinliklebildiğimiz şeyleri kastedeceğim.”[64] Mantıksal olarak Spinoza’ya göre “bir at,insanbiçiminesokulduğunda tıpkıbirböcekbiçiminesokulduğuzamankikadaryıkıma uğramış olacaktır.”[65] İyilik, varlığımızı özümüze gittikçe daha çokyaklaşacakbiçimdedeğiştirmekdemektir;kötülükdevarlıklaözarasındagittikçebüyüyenbiryabancılaşmayaratmaktır.

2.Kötülük dereceleri aynı zamanda gerilemederecelerini gösterir. En büyükkötülükler, yaşama en çok karşı olan eğilimlerdir. Ölüm sevgisi, ana rahmine,toprağa, canlı olmayan şeyleredönmek içingirişilenkandaşlar arası cinsel ilişkibağıyla birlikte yaşama çabası; narsist bir biçimde insanın kendisini kurbanetmesi; bu durumda insan yaşama düşman olacak ve kendi benliğininhapishanesindenkurtulamayacaktır.Böyleyaşamak,“cehennem”deyaşamaktır.

3.Dahaküçükgerilemederecelerinegöredahaküçükkötülüklervardır:Sevgiyoksunluğu,akılyoksunluğu,ilgiyoksunluğu,gözüpeklikyoksunluğugibi.

4.insangerilemeyedeilerlemeyedeyatkındır;budainsanınhemiyiliğehemkötülüğeyatkınolduğunusöylemeninbaşkabiryoludur.Herikiyatkınlıkbellibirdenge oluşturuyorsa insan seçmekte özgürdür ama farkında olma yetisinden veçabasından yararlanması koşuluyla, insan, içinde bulunduğu durumlarınbelirlediği seçenekler arasında seçme yapmakta öz-gürdür. Ne var ki yüreğiyatkınlıklar arasındaki dengeyi sarsacak ölçüde katılaşmışsa seçmekte özgürdeğildirartık.Özgürlüğünyitirilmesineyolaçanolaylarzincirindesonuncuolay,insanın artık özgür olarak seçemeyeceği bir karardır; ilk kararı verirken insan,kararınınöneminikavramışsaiyiliğegidecekyoluseçmekteözgürolabilir.

5.insanseçmekteözgürolduğuölçüdekendieylemlerindensorumludur.Amasorumluluk ahlaksal bir varsayımdan başka bir şey değildir, çoğu zaman dayetkililerin insanı cezalandırma isteklerini aklauydurmak içinbaşvurdukları birşeydir.Kötülükinsancabirşey,gerilemeveinsanlığımızıyitirmeyetisiolduğundanher birimizin içinde vardır. Bunun ne ölçüde farkında olursak, başkalarını

Page 102: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

yargılamayahakkımızolmadığınıoölçüdeanlarız.

6.İnsanınyüreğikatılaşabilir,insanlıktançıkabilir,amahiçbirzamaninsanlıkdışıolamaz.Herzamaninsanyüreğiolarakkalır.Hepimiz,insanolarakdoğmaklabelirlenmişizdir; bu yüzden de sonu gelmeyen seçmeler yapmak göreviyleyükümlüyüzdür. Amaçlarla birlikte araçları da seçmemiz gerekir. Kimsenin bizikurtaracağına güvenmemeliyiz; ama yanlış seçmelerin kurtulmamızıengelleyeceğininfarkındaolmalıyız.

Gerçektendeiyiliğiseçebilmekiçinfarkındaolmamızgerekir—amabaşkabirinsanın acısına, başka bir insanın dostça bakışına, bir kuşun ötüşüne, otlarınyeşilliğine karşı duyarlılığımızı yitirmişsek, farkında olmanın da yararı olamaz,insan yaşamakarşı ilgisini yitirmişse iyiliği seçebileceğiniummamalıdır artık.Ozaman yüreği öylesine katılaşacaktır ki “yaşam”ın kendisi sona erecektir. Tüminsan ırkı,yada insanlarınengüçlüleribudurumagelirse, insanlığınyaşamıenbüyükumutlarladoluolduğubirandayokolupgidecektir.

Page 103: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

Dipnotlar

[1] Bu ruh çözümleme görüşünün, “varoluşçu çözümleme” diyeadlandırılangörüşolarak,Freud’unkuramınınyerinegeçmeküzereönerilmediğini vurgulamak isterim. Freud’un kuramının yerinekonmak istenen bu görüş, çoğu zaman sığdır, Heidegger ya daSartre’dan (ya da Russell’den) alınan sözcükleri klinik bulgularlaciddi bir biçimde, derinliğine bağdaştırmadan kullanır. Bu yargı,bazı“varoluşçu”ruhçözümleyicileriçingeçerliolduğugibi,Sartre’ınzekice olsa da sağlam bir klinik temelden yoksun olan yüzeyselruhbilimsel düşünceleri için de geçerlidir. Heidegger’inki gibiSartre’ın varoluşçuluğu da yeni bir başlangıç değil, bir sonuçtur.Hitler ve Stalin rejimlerinden, iki dünya savaşının yıkımlarındansonra Batı insanının umutsuzluğunu anlatır; ne var ki, yalnızcaumutsuzlukdadeğildironlarınanlattıkları.Bunlar,aşırıbirburjuvabencilliğinin ve tekbenciliğinin belirtileridir. Heidegger gibiNazizm’e yakınlık duyan bir düşünürü ele alırsak bunu anlamakdaha kolay olur. Marksist düşünceyi temsil ettiğini ve geleceğindüşünürü olduğunu iddia eden Sartre konusunda durum dahayanıltıcıdır, Sartre’ın kendisi, eleştirdiği ve değişmesini istediğitoplumdakiAnomie*ruhununvebencilliğinbirörneğidir.Tanrı‘nınsağladığı ve güvence altına aldığı yaşamın hiçbir anlamı olmadığıinancına gelince, bu inanç önceleri pek çok sistemdebenimsenmiştir, dinler arasındaysa en çok Budizm tarafındantutulmuştur. Bununla birlikte bütün insanlar için geçerli nesneldeğerlerin bulunmadığını savunur, bencil bir keyfiliğe dönüşenözgürlük görüşünü benimserken Sartre ve izleyicileri, insancılgelenekle birlikte tanrılı ve tanrısız dinlerin en önemli başarısınıgözdenkaçırmışoluyorlar.

* Anomie: Toplumda düzen ve yasa yokluğu; düzensizlik,yasasızlık.(Çev.)

[2]Saldırganlığınçeşitlitürleriiçinruhçözümlemeçalışmalarındakizengin malzemeye, The Psychoanalytic Study of the Child (NewYork: International University Press) ciltlerindeki çeşitli yazılara,özellikle insan ve hayvan saldırganlığı konusundaki J. P. Scott’unAggressioriv’na. (Chicago: University of Chicago Press, 1958)bakınız. Ayrıca Arnold H. Buss’ın The Psychology of Aggression’a(New York: John Wiley and Son, 1961) ve Leonard Berkowitz’inAggression’a(NewYork:McGraw-HillCo.,1962)bakınız.

Page 104: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

[3] 1939’daHitlerSilezya’dabir radyo istasyonuna sözdePolonyalıaskerler tarafından düzenlenmiş gibi gösterilen (bunlar aslındaSS’lerdi) yalancı bir saldırı tertipletmek zorunda kalmıştı; amacıhalkınasaldırıyauğradığısanısınıvermek,böylecePolonya’yakarşıgiriştiğihaksızsaldırıyı“haklıbirsavaş”gibigöstermekti.

[4] Bkz. Frustration and Aggressiorito’ki zengin malzemeler; J.Dollard,L.W.Doob,N.E.Miller,O.H.MowrerveR.R.Sears(NewHaven:YaleUniversityPress,1939).

[5]Bireyin“görüşlerini”değildebilinçaltıgüçleriniistatistikolarakvermek amacıyla yanıtların bilinçsiz ve tasarlanmamış anlamlaragöreyorumlandığı,doldurmalıbirankettürü.

[6]Özgürlüksorunus.106’dakiBölüm’deişlenmiştir.

[7]NewYork:Holt,RinehartandWinston,1941.

[8]Djilas,Montenegro’da yaşamı anlatırken öldürmeyi bir insanıntadabileceğienbüyükkıvanç,enbüyüksarhoşlukolaraktanımlar.

[9] İncil’de Tanrı‘nın Havva’yı Âdem’e “yardımcı” olarak yarattığısöylenirkenbuyeniişlevbelirtilmekistenmektedir.

[10]H.Thomas’ınTheSpanishCivilWaradlıkitabındanalınmıştır(New York, Harper and Row, 1961), s. 354-55, Thomas,Unamuno’nun bu konuşmasını L. Portillo’nun önce Horizon’dabasılan sonra Conolly’de The Golden Horizon’da yeniden basılançevirisinden (s. 397-409) almıştır. Unamuno, bu konuşmasındanbirkaçaysonra,ölümünedekevindegözhapsindetutuldu.

[11] Krafft-Ebing, Hirschfeld ve başka yazarlar bu isteğe saplananhastalarapekçokörnekvermişlerdir.

[12]Simgeselanlamıylakörlük,“gerçeksezgi”yesahipolmaktançokbaşkabirşeydir.

[13]C.G.Jung,Memories,Dreams,Reflections,yayımlayanAnielaJaffe,NewYork:PantheonBooks,1963.Bkz.ScientificAmerican’da1963Eylülsayısındabukitapüzerineyayımladığıminceleme.

[14] Bkz. Erich Fromm’un Kendini Savunan İnsan adlı kitabındaüreticieğiliminincelenmesi(NewYork:Holt,RinehartandWinston,1947).

[15]Bu,yaşamsevgisininenbüyüktemsilcilerindenbiriolanAlbertSchweitzer’in—hemyazılarında,hemdekişiliğindeortayakoyduğu—enönemlitezdir.

Page 105: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

[16]Ethic,IV,Prop.XLI.

[17]A.g.e.,Prop.LXVII.

[18]S.Freud,NewIntroductoryLecturesonPsycho-Analysis(NewYork:W.W.NortonCo.,1933).

[19]Bkz.ErichFromm’unSağlıklıToplumadlıkitabındaintiharvecinayetistatistikleriüzerindekiincelemeleri.Bölüm1.

[20] Bkz. Kendini Savunan İnsan‘da yıkıcılığı, birincil ve ikincilyetilerarasındakiayırımıçözümleyişim,Bölüm.5.A.

[21] Sigmund Freud (Standart Edition; London: Hogarth Press,1959),cilt.IX.

[22] Bu sorunun önemli yanıtlarından biri insanların çoğunun —çoğunlukla bilinçsiz de olsa— kişisel yaşamlarında çok derin birbiçimde huzursuz olmalarıdır. Toplum içinde yükselmek için hiçdurmadan savaşmak, hep başarısızlık korkusu içinde yaşamaksıradan insanda kendisini ve tümüyle dünyayı bekleyen tehlikeleriunutturacaksüreklibirhuzursuzlukvegerginlikyaratır.

Ben, bizi şu iki konuda kandırmaya çalışan kuramları kabuledemiyorum: (a) Altmış milyon Amerikalının birdenbire yokedilmesinin uygarlığımız üzerinde derin ve yıkıcı bir etkisiolmayacaktır; ya da (b) Nükleer savaş başladıktan sonra dadüşmanlarımız bu savaşı tümden yıkımı önleyecek bir dizi kuralagöreyönetecekakıllılığıgöstereceklerdir.

[23]JoshuaC.Taylor,Futurism(DoubledayCo.,1909),s.124.

[24] Freud, On Narcissism (Standard Edition; London: HogarthPress,1959),CiltXIV,s.74.

[25]A.g.y.,s.75.

[26] Freud’un bu gelişmeyi incelemesine bakınız, a.g.y., Ek, B.StandardEdition,CiltXIX,s.63.

[27]Freud,TotemveTabu(StandardEdition)CiltXIII,s.88-89.

[28]Freud,GroupPsychology(StandartEdition),ciltXVIII,s.130.

[29]Freud,TotemveTabu(StandartEdition),ciltXIII,s.89.

[30]Camus,Caligulaadlıoyunundabutürgüçdeliliğiniçokdoğrubirbiçimdeanlatmıştır.

[31]Bkz.KendiniSavunanİnsan‘dakendinisevme’ninincelenmesi.Buradakendini gerçekten sevmeninbaşkalarını sevmekten ayrı bir

Page 106: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

şey olmadığını, bencil, narsist bir “kendini sevme”ninse ancak,kendilerinidebaşkalarınıdasevmeyenlerdegörüldüğünübelirtmeyeçalıştım.

[*]Perpetuummobile: sürekli şekildehareket sağlayanbirkaynak.(Çev.)

[**] Folie â deux: iki kişinin ortaklaşa olarak yaşadığı bir çeşitdelilik.(Çev.)

[32]Bkz.E.Fromm’unÖzgürlüktenKaçış‘tailkelbağlarıincelemesi.

[33] Bkz. Friedrich Heer’in Die dritte Kraft (Üçüncü Güç) adlıolağanüstügüzelliktekiyapıtı(S.FischerVerlag,1960).

[34]ToplulukNarsisizminin localar, küçükdinselmezhepler, “eskiokularkadaşlıkları”vb.gibiküçüktoplulukları içerendahazararsızbiçimleri vardır. Bunlarda Narsisizmin yoğunluğu büyüktopluluklara göre az olmasa da narsisizmo denli tehlikeli değildir,çünkü toplulukların gücü sınırlı, bu yüzden de zarar vermeolanaklarıküçüktür.

[35] H. Cohen, Die Religion der Vernunft aus den Quellen desJudentums(YahudiKaynaklarınaGöreAklınDini), (Frankfurt-am-Main:F.Kaufman,1929).

[36]Bu tür bir girişim için gerekli daha etkin önlemlere bir örnekolarak birkaç öneride bulunmak istiyorum. Tarih kitapları dünyatarihi kitapları olarak yeniden yazılmalıdır, her ülkedeki dünyaharitalarınasılbirbirininaynıysa,ülkelerinboyutlarıherülkeyegörebüyütülüp şişirilmiyorsa, tarih kitaplarında da her ulusun geçmişigerçekliğe bağlı olarak, çarpıtılmadan verilmelidir. Dahası öylefilmler yapılabilir ki bunlar insan ırkının gelişmesinin kıvancınıduyurur;insanlığınveonunortakbaşarılarının,çeşitlitopluluklarınattığıtektekadımlarınbütünleşmesiyleoluştuğugösterilebilir.

[37]Bkz.E.Fromm,ZenBuddhismandPsychoanalysis(NewYork;Harper and Row, 1960); ve Ruth Nanda Anshen’in düzenleyipyayımladığı “The Credo Series”den Beyond the Chains of Illusion(TürkçeÇev.YeniBirToplumYeniBirinsan),NewYork:SimonandSchuster,1962;veNewYork:PocketBooks,1963.

[38]S.Freud,CollectedPapers(TopluYazılar),cilt,V.,s.253-54.

[39]A.g.y.,s.258

[40] A.g.y.. s. 262. Freud,Melanie Klein’in Oedipus kompleksinin

Page 107: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

çocuk daha iki yaşındayken başladığını savunan kuramına açıktanaçığakarşıçıkmıştır(A.g.y.,s.270.).

[41] Bu konuyla ilgili olarak Sicilya’dakiMafya’yı örnek göstermekilginç olacaktır. Kadınların alınmadığı, birbirine sıkı sıkıya bağlıerkeklerin oluşturduğu (öyle anlaşılıyor ki kadınlara da hiçdokunmayan)buörgüt,üyelerince“mama”(Anne)diyeanılır.

[42] Benim görüşlerim bazı önemli açılardan Jung’un görüşlerineoldukça yakındır, kandaşla cinsel ilişki kompleksini dar cinselsınırlarından kurtaran ilk Jung olmuştur. Birçok temel noktadaJung’a karşıyım; ama ondan ayrıldığım noktaları buradaayrıntılarıylaaçıklamayakalkışırsambuküçükkitapçokuzayabilir.

[43]ÖrneğinmitolojideHinttanrıçasıKali’ninikiyönlürolü;yadadüşlerde annenin kaplan, aslan, cadı ya da çocuk yiyen büyücüolaraksimgelenişi.

[44]Annemerkezlivebabamerkezlikültürlervedinlerarasındakiyapısalayrımdankısacasözedeceğim.AvrupaveLatinAmerika’nıngüneyindekiKatolikülkelerleKuzeyAvrupaveKuzeyAmerika’dakiProtestan ülkeler bunlara iyi örneklerdir. Bu konudaki ruhbilimselayrımlar Max Weber’in Protestant Ethic (Protestan Ahlâkı) adlıyapıtıylabenimÖzgürlüktenKaçışadlıkitabımdaincelenmiştir.

[45] Bkz. M. A. Sechehaye’iıin Symbolic Realization (SimgeselKavrayış)’ı, International Universities Press, 1955; bu kitaptadurumu ağır bir hastanın birlikte yaşama saplantısı çok güzelanlatılmaktadır.

[46]RichaidHughes,TheFoxintheAttic(TavanarasasındakiTilki).NewYork:HaiperandRow,1961,s.266-68.

[47] “Yansıtıcı bir anket” aracılığıyla insanların ölüm sevgisi, aşırınarsisizm ve kandaşla cinsel ilişki bağlarıyla birlikte yaşamadağılımlarını ortaya çıkaracak deneysel bir araştırma programıöneriyorum; bu tür bir anket Birleşik Amerika nüfusunun çeşitlikatlarından alınmış temsilci örneklere uygulanabilir. Bu anketyalnızca “çürüme beiirtisi”nin dağılımını değil bu belirtinintoplumsal-ekonomikdurum,eğitim,dinvecoğrafikökengibibaşkaetkenlerleolanilişkisinidegörmemizisağlayacaktır.

[48] Bu ikilem Marx’ı epeyce uğraştırmıştı. Marx önce “insanınözü“nden söz etmiş ama 1844’de Ekonomi ve Felsefeelyazmalarındansonrabudeyimibırakmış,örneğin“sakatlanmamışinsan” deyimini kullanmıştır ki bu, insanın sakatlanabilecek bir

Page 108: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

yaradılışı olduğunu önceden kabul etmek demektir. (Kapitalde, 3.ciltte Marx gene “insanın yaradılışı” görüşünü kullanarak,yabancılaşmamış “emek’in “insan yaradılışı” için “en uygun ve endeğerli”koşullaraltındakiemekolduğunusöylemiştir.)ÖteyandanMarxinsanınkendisinitarihsüreciiçindeyarattığınıvurgulamış,biryerde de insanın özünün içinde yaşadığı “toplumsal ilişkilerinbütünü“nden başka birşey olmadığını söylemiştir. Marx’ın insanyaradılışıgörüşündenvazgeçmekistemediğiaçıktır;amaMarxtarihdışı, evrim dışı bir görüşe boyun eğmek de istememiştir. Gerçekşudur ki Marx bu ikilemi hiçbir zaman çözememiş, bu yüzdeninsanınyaradılışıkonusundabir tanımaulaşamamıştır,bunedenlebukonudasöyledikleribirazbulanıkveçelişkilidir.

[49] Bundan sonraki birkaç sayfada anlatılan fikirler SağlıklıToplum ‘da incelenmiştir. Bu fikirleri burada özlü bir biçimdeyinelemek zorundayım, yoksa bu bölümün en önemli kesimitemelsizkalacaktır.

[50] Bkz. özellikle D. T. Suzuki, E. Fromm ve R. de Martino’nunbirlikte hazırladıkları Zen Buddhism and Psychoanalysis (ZenBudizmveRuhçözümlemesi)adlıkitap(NewYork:HarperandRow,1961).

[51] William James, “Gerekirciliğin İkilemi”. 1884, A ModernIntroduction to Philosophy (Felsefeye Çağdaş Bir Giriş) kitabında,yeni basımı, Paul Edwards and Arthur Pap (New York: The FreePress,1957).

[52]Bubölümdevebukitapboyuncagerekircilik sözcüğüWilliamJames ve çağdaş Anglosakson düşünürlerinin “katı gerekircilik”dedikleri anlamda kullanılmıştır. Bu anlamda gerekirciliğin Humeve Mill’in yazılarında rastlanan ve bazen “yumuşak gerekircilik”denenkuramdanayrılmasıgerekir,onlarınortayakoyduğukuramagöre hem gerekirciliğe hem de insan özgürlüğüne inanmaktutarsızlık değildir. Benim görüşüm “katı“dan çok “yumuşak”gerekirciliğe yakın da olsa bütünüyle “yumuşak” gerekirciliksayılamaz.

[53] Bkz. E. Fromm’un Beyond the Chains of Illusion (Türkçeçevirisi:YeniBirToplumYeniBir İnsan)adlıkitabındabunoktayıdaha ayrıntılı bir biçimde incelemesi (New York: Simon andSchuster,1962;veNewYork:PocketBooks,Inc.,I963).

[54]KlasikBudizm’dedetemeldeaynıtutumbenimsenmiştir.İnsan

Page 109: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

yenidendoğmaçarkınazincirlebağlanmıştır;amabugerekirciliktenvaroluş durumunun bilincine vararak, doğru eylemin yedi katlıyolunda yürüyerek kendisini kurtarabilir. Tevrat’ta peygamberlerintutumu da aynıdır, insan “kutsama ve lanet,” yaşam ve ölümarasındaseçmeyapabiliramayaşamıseçmekteçokgecikirsedönüşüolmayanbirnoktayagelebilir.

[55]Aynıyanlış,özgürlüküzerineyazdıklarıylaenince,enderin,ennesnelözgürlükçözümlemeleriniyapmışolanyazarAustinFarrar’dada görülür. Farrar şunları yazmaktadır: “Seçme, tanımı gereğiseçeneklerarasındayapılır.Birseçeneğingerçektenveruhsalaçıdanseçmeye açık olması fikri de insanların seçmelerini gözleyerekdoğrulanır. İnsanların bazen belli bir seçeneği seçememeleri, onuseçmeyekapalıolduklarınıgösterenbirşeydeğildir.” [TheFreedomoftheWill(İstençÖzgürlüğü),(Londra:AandC.Black,1958,s.151)

[56]Leibniz’inclinersansnecessiter”(zorunlulukyokkenbireğilimibenimseme)densözedenpekazyazardanbiridir.

[*]* 18. Yüzyılda Polonya’da ortaya çıkan, Yahudi mistiklerininoluşturduğubirmezhep.(Çev.)

[57]InTimeandEternity(ZamanveSonsuzlukİçinde)adlıkitaptaalıntıolarakverilmiş;hazırlayanN.N.Glatzer(NewYork:SchockenBooks,1946).

[58]St.Augustineinsanıngünahişlemekteözgürolmadığıbirkutsalmutlulukdurumundansözeder.

[*]Yitirilen yalnızcabir satrançoyunuysa sonuç insanaodenli acıgelmeyebilir.Amagenerallerinartıkyitirdiklerinigörmeyeteneğineve nesnelliğe sahip olmamaları yüzündenmilyonlarca insan ölürsesonuçgerçektenacıdır.Yüzyılımızdaböylesiacıbirsonaikikeztanıkolduk.Önce 1917’de, sonra da 1943’te.Her iki durumdadaAlmangenerallerikazanmaözgürlükleriniyitirdiklerinigöremediler,savaşı,milyonlarcainsanıkurbanederekakılsızcasürdürdüler.

[59]Spinoza,Ethic(Ahlâk),II,Prop.XLVIII.

[60] Bu noktaların ayrıntılı bir incelemesi için bkz. Erich Fromm,Beyond The Chains of Illusion (Türkçe çevirisi: Yeni Bir ToplumYeni Bir insan) (New York: Simon and Schuster, 1962; New YorkPocketBooks.1963).

[61]ÖrneğinFreudhastanıntedaviiçinparaödeyerekekonomikbirözveride bulunması, iyileşmek için de akıldışı düşlerine kapılıp

Page 110: Erich Fromm - okumedya.com ve Şiddetin Kaynağı - Erich Fromm.pdfRuhbilimci, toplumbilimci, düşünür ve yazar Dr. Erich Fromm 1900’de, Frankfurt’ta doğdu. Heidelberg, Frankfurt

onları gerçekleştirmekten vazgeçmenin yarattığı gerginliğekatlanmasıgerektiğineinanıyordu.

[62] Burada anlatılan seçenekçilik görüşü temelde İbraniler’inKutsal Kitap’ındaki görüştü. Tanrı, insanın tarihine onun yüreğinideğiştirerek karışmıyordu. Habercilerini, peygamberlerini üç katlıbirgörevleinsanlaragönderiyordu:Buüçkatlıgörevinsanlarabelliamaçları benimsetmek, onlara seçeneklerinin sonuçlarınıgöstermek, yanlış kararlara karşı çıkmayı öğretmekti. Seçmeyiyapmakinsanlarakalmıştı;kimse,Tanrıbile“kurtaramazdı”onları.Bu ilkenin en açık biçimde ortaya çıktığı yer, İbraniler bir kralistediklerindeTanrı‘nınSamuel’everdiğiyanıttır:“Şimdibuyüzdenonların sesine kulak ver. Nasıl oluyor da böyle ciddi olarak karşıçıkabiliyor, kendilerini yönetecek tanrının davranışlarınıgösterebiliyorsun onlara?” Samuel’in kendilerine Doğudespotluğunu abartarak anlatmasından sonra İbraniler bir kralistemektedireninceTanrışunlarısöyler:“Onlarınseslerinekulağınıaçveonlarabirkralver.”(ISam.8:9,22).Aynıseçenekçilikruhuşucümlede de ortaya çıkar: “Bugün sizin önünüze kutsamayla laneti,yaşamla ölümü koyuyorum. Ve siz yaşamı seçiyorsunuz.” İnsanseçebilir. Tanrı onu kurtaramaz; Tanrı‘nın yapabileceği tek şeyinsanın karşısına temel seçenekleri, yaşamı ve ölümü çıkarmak veinsanıyaşamıseçmesiiçinyüreklendirmektir.

Budizm’de de temel tutum budur. Buda, insan acılarının nedeninibulmuştur -açgözlülük. Buda insanın karşısına açgözlülüğünü,acılarını sürdürmek, yeniden doğuş zincirine bağlı kalmak yerineaçgözlülükten vazgeçmek böylece acılara ve yeniden doğmaya sonvermekseçeneğiyleçıkar,insanbuikigerçekolasılıktanancakbiriniseçebilir;önündebaşkabirolasılıkyoktur.

[63] İyilik ve kötülük dürtüleri için Jezer sözcüğünün kullanılmasıilginçtir, bu sözcük kutsal kitap İbranicesi’nde “imgelenenler”anlamınagelir.

[64]Ethic,IV.Önsöz.

[65]A.g.y.