ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international...

46
Bu metin 23 – 24 Eylül 2014 tarihlerinde Kocaeli Üniversitesinde düzenlenen “Uluslararası Enerji ve Güvenlik Kongresi” başlıklı konferansta sunulan tebliğdir. This paper was presented in International Energy and Security Congress that took place at Kocaeli University, Turkey on September 2324, 2014.

Transcript of ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international...

Page 1: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

 

 

 

Bu metin 23 – 24 Eylül 2014 tarihlerinde Kocaeli Üniversitesinde düzenlenen 

“Uluslararası Enerji ve Güvenlik Kongresi” başlıklı konferansta sunulan tebliğdir.  

 

This paper was presented in International Energy and Security Congress that 

took place at Kocaeli University, Turkey on September 23‐24, 2014.    

 

Page 2: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

528

ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE ULUSLARARASI

ÇATIŞMALARA ETKĐSĐ

Mesut ŞÖHRET∗∗∗∗

Özet

Küreselleşmeyle birlikte güvenlik konusunun çok boyutlu bir hale geldiği ve sadece

ulusal güvenlikle sınırlandırılamayacağı ortaya çıkmıştır. Bu nedenle enerji güvenliği, temel

ve yeni güvenlik tehditleri kapsamında düşünüldüğünde, dış politikanın farklı yönleriyle olan

ilişkisi nedeniyle ayrı bir önem kazanmıştır. Buna göre yeni güvenlik tehditlerinin hem

uluslararası ilişkilere hem de küreselleşme sürecinde sosyal ve siyasi hareketlere etkisini

incelerken, dış politika analizinde enerji güvenliğini ele almamız gerekir. Zira günümüzde

enerji piyasalarını yönlendiren politikaların üst düzeyde siyasi olduğunu ve modern

ekonomilerin organizasyonunun merkezinde yer alan unsurlardan biri olduğu görülmektedir.

Çünkü sadece ekonomik veya teknolojik etkenler değil, siyasi güçler de petrol, doğal gaz ve

elektrik piyasasındaki sonuçları belirleme eğilimindedir. Ayrıca enerji kaynakları ve enerji

güvenliği sosyal, kültürel, politik, ekonomik ve askeri gibi tüm güvenlik konularıyla yakından

ilişkilidir. Enerji güvenliğinin ekonomi politik boyutunu ve uluslararası çatışmalara etkisini

inceleyen bu çalışma genel itibariyle iki bölümde oluşmaktadır. Đlk bölümde enerji

güvenliğinin Realist, Liberal, Đnşacı ve Eleştirel kuramlardaki yerini inceleyerek ekonomik ve

politik açıdan değerlendirmektedir. Đkinci bölümde ise enerji kaynaklarının geçmişte ve

günümüzde yaşanan çatışmalara etkisi analiz edilerek enerji güvenliğinin önemi ortaya

konulmaya çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Enerji Güvenliği, Ekonomi Politik Yaklaşımlar, Fosil Yakıtlar,

Uluslararası Çatışmalar

Absract

With the globalization, the issue of security has become a multi-dimensional and can

not be limited only to national security. Therefore, energy security has gained a special

importance when the considering scope of basic and new security threats, because of the

relationship with the different aspects of foreign policy. Accordingly, we need to address new

security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of

∗ Gaziosmanpaşa Üniversitesi Öğretim Görevlisi, Kocaeli Üniversitesi Uluslararası Đlişkiler Bölümü Doktora Adayı E-mail: [email protected]

Page 3: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

529

social and political movements, reviewing energy security, foreign policy analysis.

Nowadays, energy market policies seem to be one of the factors situated in the center that

direct high-level political organization of the modern economy. Because not only economic

and technological factors but also political forces in oil, natural gas and electricity markets

tend to determine the results. In addition, sources of energy and energy security are closely

related with all social, cultural, political, economic and military security issues etc. this study

aims to examine economic and political dimensions of energy security to international

conflicts in general terms and consisting to two parts. In the first part, the place of energy

security is being examined in the Realist, Liberal, Constructivist and Critical theory and also

assessing the economic and political terms. In the second part, the importance of energy

resources has tried to put forward by analyzing affects on the past and today’s conflicts.

Keywords: Energy Security, Political Economy Approaches, Fossil Fuels, International

Conflict

Giriş

Günümüzde enerji güvenliği siyasi, ekonomik, askeri ve sosyal boyutları olan oldukça

geniş bir kavrama karşılık gelmektedir. Soğuk Savaş sonrası dönemde ortaya çıkan yeni

güvenlik tehditleri bağlamında enerji güvenliği, uluslararası ilişkilerdeki dönüşüme paralel,

enerji pazarında gelişen yeni yapısal değişiklikler doğrultusunda devletlerin ve uluslararası

örgütlerin dış politika stratejileri içinde önemli bir yer tutmaktadır. Son yıllardaki çeşitli

gelişmeler Örneğin Avrupa’nın ithal petrol ve gaza olan bağımlılığının giderek artması, Çin

ve Hindistan gibi yükselen ekonomilerin giderek artan enerji ihtiyaçları, en somut

uygulamasını Rusya’nın enerji politikalarında anlam bulan kaynak milliyetçiliği, kritik enerji

altyapılarını hedef alan enerji terörizmi, özellikle tankerin geçiş yaptığı dar suyollarındaki

korsanlık faaliyetleri, fosil yakıtların bu yüzyılın ortasından itibaren tükeneceği veya

üretimlerinin zirve noktasına yönündeki beklentiler; iklim değişikliği konusundaki kaygılar

enerji güvenliğinin uluslararası güvenlik tartışmalarında önemli bir konu haline gelmesine

sebep olmuştur.1

Bu gelişmelerin temelinde Michael Klare’in tabiriyle “yeni enerji jeopolitiğinde” veya

yeni enerji düzeninde olduğumuz gerçeği yatmaktadır. Klare’e göre bu yeni dönemde,

devletleri iki kategoriye ayırmak mümkündür: enerji fazlası ve enerji açığı olanlar. Eski

düzende bir devletin küresel hiyerarşideki sıralaması nükleer savaş başlığı sayısı, deniz gücü 1 Emre Đşeri ve A. Oğuz Dilek, “Yeni Enerji Jeopolitiğinde NATO’nun Enerji Güvenliğinde Tamamlayıcı Rolü ve Türkiye’nin Potansiyel Katkıları”, Akademik Bakış Dergisi, Cilt 5, Sayı 10, 2012, s. 231

Page 4: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

530

veya askeri personel sayısıyla belirlenmekteydi. Yeni düzende ise devletler arası güç

hiyerarşisinin tayininde sahip olunan petrol/doğal gaz rezerv miktarı ve/veya enerji

kaynaklarını satın alma (veya edinme) kabiliyeti gibi unsurlar gittikçe önem kazanmaktadır.2

Uluslararası ilişkilerde zenginlik ve güç devletler aracılığıyla yürütülen eylemlerle

birbirine bağlanmış konulardır. Dünya siyasetinde belirsizlik yaygındır, anlaşmaya varmak

güçtür ve hiçbir güvenlik önlemi ekonomik ilişkilerden doğacak askeri ve güvenlik

sorunlarını önleyemez. Ayrıca, karın (profit) dağılımı konusundaki anlaşmazlıklar aktörler

arasındaki ilişkilerin önüne geçebilir.3 Bu anlamda Uluslararası Ekonomi Politik, politikanın

merkezindeki ‘‘güç’’ ile ekonominin merkezindeki ‘‘refah’’ konularının kesişimi olarak

görülebilir. Ekonomik alanda bir aktör diğerine üstünlük kurduğunda bu ekonomik güç

siyasallaşır. Siyasallaşan bu güç diğer aktörlerin siyasi ve ekonomik politikalarını kendi

çıkarlarına uygun şekilde değiştirmeye çalışır. Dolayısıyla modern ekonominin politik

olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Çünkü tıpkı devletler gibi şirketler ve diğer

organizasyonlar aktörler üzerinde kontrol kurma amacındadır. Bu noktada hükümet ve piyasa

ekonomisi arasındaki ilişkinin uluslararası boyutu Uluslararası Ekonomi Politik’in merkezini

oluşturmaktadır.4 Bu kapsamda düşünüldüğünde enerji güvenliği konusunun da ekonomik

olduğu kadar politik bir konu olduğu açıktır.

Küreselleşmeyle birlikte güvenlik konusunun çok boyutlu bir hale geldiği ve sadece

ulusal güvenlikle sınırlandırılamayacağı, en genel tanımıyla güvenliğin “beşeri güvenlik”

kavramıyla ifade edildiği üzere insanların hayatındaki her alanla ilgili hale geldiği

görülmektedir.5 Enerji güvenliği, temel ve yeni güvenlik tehditleri kapsamında

düşünüldüğünde, dış politikanın farklı yönleriyle olan ilişkisi nedeniyle ayrı bir önem

kazanmaktadır. Örneğin, insan, çevre ve güvenlik ilişkisinde nüfus artışı, hızlı kentleşme ve

iklim değişikliği sonucu ortaya çıkan tarımsal alan ve su sıkıntısı, enerji güvenliğinde doğal

kaynakların önemini gündeme taşır. Bir başka örnek ekonomik yapılar ve insani güvenlik

ilişkisine baktığımızda, küreselleşme sürecinde kırılgan ekonomik büyüme ve gelişmekte olan

ülkeler ile özellikle Ortadoğu bölgesinde artan genç nüfus oranı doğrultusunda karşılaşılan

işsizlik ve yoksulluk sorunları, ekonomik büyüme ve insani kalkınmanın sürdürülebilirliği

için enerji güvenliğinin önemini vurgular. Dolayısıyla, yeni güvenlik tehditlerinin hem 2 Michael Klare, Rising Powers, Shrinking Planet: The New Geopolitics of Energy, New York, Metropolitan Books 2008, s. 14–31 3 Robert O. Keohane, After Hegemony: Cooperation and Discord In The World Political Economy, New Jersey, Princeton University Press, 1984, s.18-25 4 Roy Smith, Imad El-Anis, and Christopher Farrands, International Political Economy In The 21st Century: Contemporary Issues and Analyses, Essex, Pearson Education Limited, 2011, s.1–4 5 Davut Ateş, “Küresel Ekonomik Kriz, Devlet ve Dış Politika”, Uluslararası Đnsan Bilimleri Dergisi, Cilt 7, Sayı 1, 2010, s.929

Page 5: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

531

uluslararası ilişkilere hem de küreselleşme sürecinde sosyal ve siyasi hareketlere etkisini

incelerken, dış politika analizinde enerji güvenliğini ele almamız gerekir.6

1. Enerji Güvenliği’nin Teorik Yaklaşımlarda Yeri Ekonomi Politik Boyutu

Enerji piyasalarını yönlendiren politikaların üst düzeyde siyasi olduğunu ve modern

ekonomilerin organizasyonunun merkezinde yer alan unsurlardan biri olduğu ifade edilebilir.

Çünkü sadece ekonomik veya teknolojik etkenler değil, siyasi güçler de petrol, doğal gaz ve

elektrik piyasasındaki sonuçları belirleme eğilimindedir.7 Enerji kaynakları ve enerji

güvenliği sosyal, kültürel, politik, ekonomik ve askeri gibi tüm güvenlik konularıyla yakından

ilişkilidir. Enerji güvenliğinin artan önemini anlamamız için dünya enerji pazarındaki

gelişmeleri, devamlılıklar ve yapısal değişiklikler olarak iki ana grupta tanımlayabiliriz.

Ancak bu iki ana grubun özelliklerine geçmeden önce enerji güvenliğinin tanımını yapmamız

gerekir. Enerji güvenliği, bu çalışmada, “öngörülebilen bir gelecek için ülkelerin, sanayilerin

ve tüketicilerin ihtiyacı olan enerji kaynaklarına makul fiyatlarla ve kesintide en az riskle

ulaşılabilirliğin devam etmesi durumu ve bu durumu sağlama yönünde yapılan politikalar”

olarak tanımlanmıştır.8

Bu çerçevede dünya enerji pazarındaki devamlılıkların en önemlisi, enerjide arz

çeşitliliğini arttırmaya olan ihtiyaçtır. Nitekim bu olgu, karşılıklı bağımlılık, enerjide

asimetrik güç dağılımı ve jeopolitik gibi farklı kavramlarla hem kuramsal önerilerde hem de

enerji güvenliğinin dış politikada algılanmasında ve amaç-araç ilişkisinin kurulmasında ele

alınmaktadır. Arz çeşitliliği ihtiyacı, kısa ve orta dönemde petrolün ana enerji kaynağı olarak

kalması nedeniyle önemlidir.

6 Pınar Đpek, “Enerji Güvenliğinin Ekonomi Politiği ve Türk Dış Politikası” Ertan Efegil ve Rıdvan Kalayci (der.) Dış Politika Teorileri Bağlamında Türk Diş Politikasının Analizi Cilt I,Ankara, Nobel Yayıncılık, 2012, s.225, ss. 225–249. 7 Davut Ateş ve Gülizar Samur Gökmen, “Bir Akademik Disiplin Olarak Uluslararası Politik Ekonominin Sınırları”, Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 15, Say 1, 2013, s.63, ss.45–71 8 Pınar Đpek, a.g.e, s.226

Page 6: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

532

Tablo 1: Yıllara Göre Dünya’nın Artan Enerji Đhtiyacı (1990 – 2035)9

Nitekim petrol ithalatına bağımlılığı azaltmak için çevre kirliliği tehdidine rağmen

kömüre talep, birçok ülkede yerel bir enerji kaynağı olması nedeniyle devam etmektedir. Öte

yandan Avrupa Birliği (AB) ülkeleri doğal gaz talebinin önemli bir oranını mevcut durumda

sadece üç ülkeden (Rusya, Cezayir, Norveç) karşılamaktadır. Kısaca, arz çeşitliliğine olan

ihtiyaç, hem sanayileşmiş ülkeler, hem de kalkınmakta olan ülkeler tarafından artarak devam

etmektedir. Aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi 2010 – 2035 döneminde neredeyse tüm enerji

kaynaklarına olan talepte artış görülürken göreceli olarak en yüksek artışın yenilenebilir enerji

ve doğal gazda olacağı görülmektedir.

Grafik 1: Enerji Kaynaklarına Göre Dünyadaki Öncelikli Enerji Talebi

9 World Energy Outlook 2012, s.43, http://www.iea.org/publications/freepublications/publication/WEO2012_free.pdf (Erişim 18 Eylül 2014)

Page 7: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

533

Dünya enerji pazarındaki en önemli yapısal değişiklik, petrol arzında OECD ülkeleri

dışında yer alan ülkelerdeki devlet petrol şirketlerinin hem üretim hem de rezervler

bakımından üstünlüğü sağlamasıdır Dünyanın en büyük petrol şirketlerinden 27 tanesi devlet

şirketiyken, bu şirketler 2035 yılına doğru artan bir eğilimle dünya üretiminin % 66’sını

karşılayacaklardır. Ayrıca, petrol sektöründe üretim artışını, sadece bu şirketler

yapabilecektir. Böylece, OPEC dışı petrol üreten bölgelerde kaynakların hızla azalmaya

devam etmesi, bir yandan yeni alternatif enerji kaynakları devreye girene kadar petrole orta

dönemde olan bağımlılığı, diğer yandan Ortadoğu bölgesinin jeopolitik önemini

vurgulamaktadır.

Bu bağlamda Ortadoğu’nun jeopolitiği ve devlet şirketlerinin artan payı, enerji

güvenliğinin dış politika sürecinde analizi için karşılıklı bağımlılık olarak tanımlanan liberal

yaklaşıma ve liberal piyasa ekonomisinin öngörülerine karşı, hem “doğal kaynak

milliyetçiliği” (resource nationalism) olarak adlandırılan realist yaklaşımı, hem de yeni

güvenlik tehditleri kapsamında inşacı ve eleştirel yaklaşımları gerektirmektedir.10Buna göre

Kaynak milliyetçiliği esas itibariyle Kaynağa sahip devletin giderek ulusal enerji sektöründe

daha fazla otoriteye sahip olması ve enerji politikalarını devletçi bir bakış açısıyla

sürdürmesini ifade etmektedir. Bu konuda özellikle Rusya başta olmak üzere Đran, Çin ve

Venezuella gibi devletler son yıllarda milli çıkarları doğrultusunda enerji oyununun

kurallarını değiştirmekte ve enerji kaynaklarını bir manivela gibi dış politika hedeflerini

gerçekleştirmekte kullanmaktadır. “Örneğin Rusya, 2000’li yılların başından itibaren bir

“enerji süper gücü” biçiminde (yeniden) ortaya çıkarak, bu türden politikaların en ‘bariz’

örneklerini enerji fakiri Doğu Avrupa ülkeleri üzerinde tatbik etmiştir. Moskova lehine oluşan

bu asimetrik güç dengesi NATO’nun özellikle de Rus enerji kaynaklarına yüksek oranda

bağımlı üyelerini endişeye sevk etmektedir.”11

10 Pınar Đpek, a.g.e, s.227 – 228 11 Marshall I. Goldman, Petrostate: Putin, Power, and the New Russia, Oxford, Oxford University Press, 2010, s.12

Page 8: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

534

Harita 1: Petrolün Dünyadaki Önemli Ticari Akış Hareketleri12

Tablo 2: 2013 Yılı Đtibariyle Bazı Bölge ve Ülkelerin Petrol Ticaret Miktarları13

Bir başka önemli değişim, enerji arz ve talep merkezlerindeki kaymadır. Rusya ve

Orta Asya ülkeleri, OPEC dışı yeni enerji arz bölgesi, Çin ve Hindistan ise enerji talebi en

hızlı artan bölge olarak ortaya çıkmışlardır. Yeni enerji arz ve talep bölgelerinin yanında

bölgeler arası enerji taşımacılığıyla önem kazanan transit ülkeler, boru hatları ve kritik

boğazlar, sadece enerji geçiş güvenliğini değil, küresel, bölgesel ve yerel düzeyde güvenlik

12 BP Statistical Review of World Energy 2014, s.19, http://www.bp.com/content/dam/bp/pdf/Energy-economics/statistical-review-2014/BP-statistical-review-of-world-energy-2014-full-report.pdf (Erişim 18 Eylül 2014) 13 BP Statistical Review of World Energy 2014, s.19,

Page 9: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

535

yaklaşımının önemini arttırmıştır. Zira Dünya petrol taşımacılığının 2/3’ü tankerlerle

yapılmaktadır.14

Harita 2: Dünyadaki Önemli Dar Suyolları (choke points) Üzerinde Gerçekleştirilen Petrol ve

Doğalgaz Ticareti (2010- 2035)15

Yeni enerji jeopolitiğinde özellikle tüketici kanadında kaynak milliyetçiliği dışında

giderek artan ikinci kaygı ise kritik enerji altyapılarını (boru hatları, petrol ve LNG tankerleri,

enerji terminalleri, enerji santralleri, demir yolları, vs.) hedef alan “enerji terörizmi”

olgusudur. Rakamlar da enerji altyapılarına yönelik ilgili tehdit unsurunun giderek daha

önemli bir risk faktörü olarak ortaya çıktığını doğruluyor. 2003 yılında terör saldırılarının

yaklaşık % 25’i enerji sektörünü hedef almışken, bu oran 2003–2007 arası dönemde %30-

35’lere sıçramıştır. Dünya genelinde petrolün %35’i, doğalgazın ise %75’i - giderek uzamakta

ve çoğu zaman istikrarsız bölgelerden geçmekte olan boru hatları tarafından taşınmaktadır.

Enerji tankerleri ise okyanuslar kat ederek gerek terör gerekse de kazaya yönelik çeşitli

güvenlik riskleri bulunan Hürmüz, Süveyş, Malaga ve Türk Boğazları gibi dar suyollarından

(choke points) geçerek bir kıtadan diğerine enerji nakletmektedirler.16

14 Tanker deniz trafiği için önemli boğazlar şunlardır: Hürmüz Boğazı (Umman / Đran), Bab-el Mandab (Yemen / Eritre, Kızıl Deniz- Aden Körfezi- Arap Denizi), Türk Boğazları, Süveyş Kanalı (Mısır, Kızıl Deniz- Akdeniz), Malacca (Malezya/Singapore, Hint Okyanusu- Güney Çin Denizi- Pasifik) ve Panama Kanalı (Panama, Pasifik Okyanusu- Karayip Denizi- Atlantik Okyanusu) 15 World Energy Outlook 2012, s.79 16 Emre Đşeri ve A. Oğuz Dilek, a.g.e., s.232

Page 10: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

536

Harita 3: Doğalgazın Dünyadaki Önemli Ticari Akış Hareketleri17

Esas itibariyle enerji güvenliği açısından gerek denizlerde görülen korsanlık

faaliyetleri ve karada bulunan mevcut enerji altyapıları terör örgütleri için son derece çekici

hedeflerdir. Bir boru hattının sadece belli bir kısmına yapılacak başarılı bir sabotaj eylemi,

enerji üstyapıları karşılıklı bağımlı şebekeler olduklarından, enerji akışını tamamen kesebilir,

enerjiye bağımlı bütün sanayi branşları otomatik olarak zarar görür, dahası bu ülkeye

yapılacak yabancı yatırımlar gecikebilir veya toptan iptal edilebilir.18 Bu durum kuşkusuz

enerji güvenliğinin ekonomik ve politik açıdan ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

1.1 Realist Kuram Açısından Enerji Güvenliği

Realist kurama göre karşılıklı bağımlılık eşitlik getirmez; aslında bağımlılık demektir

ve bağımlı taraf, özellikle üstün olan tarafın tercihlerine göre zaaf gösterebilir. Örneğin, petrol

ithalatına bağımlı bir ülke, petrol ihraç eden ülkelerin petrol ambargosuna veya fiyat artışına

karşı kırılgan bir durumdadır. Dolayısıyla, petrol ya da doğal gaz ithalatına bağımlı ülkelerle

bu enerji kaynaklarını ihraç eden ülkeler arasında asimetrik bir bağımlılık mevcuttur. Hatta

güç dengesini de bir çeşit karşılıklı bağımlılık olarak düşünen bazı eklektik realistler, enerji

piyasasındaki çokuluslu petrol şirketleri ve devlet petrol şirketlerini bu asimetrik bağımlılık

kapsamına alırlar.19 Diğer taraftan petrol ve doğalgaz ihraç eden devletler açısından ise söz

konusu ürünlerin pazarlanması ve satışı konusunda ithalatçı devletler açısından bir sorun

17 BP Statistical Review of World Energy 2014, s.29 18 Gal Luft ve Anne Corin, Energy Security Challenges for the 21th Century, California, Praeger 2009, s. 147, 159 19 Pınar Đpek, a.g.e, s.229

Page 11: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

537

bulunmaktadır. Örneğin politik ve ekonomik sebeplerle ithalatçı devletlerin bu ürünleri başka

petrol ihraç eden devletlerden temini durumunda zarara uğrayabilmektedir. Bu konuda

verilebilecek en güncel örnek ABD ve AB ülkelerinin nükleer enerji konusundaki

çalışmalarından dolayı Đran’a uyguladıkları petrol ve doğalgaz ambargosu gösterilebilir. Bu

bağlamda enerji güvenliği, gerek ithalatçı gerekse ihracatçı devletler için ekonomik açıdan

değil, siyasi açıdan ele alınmalıdır ve ulusal güvenliğin temel unsurlarındandır.

Enerji güvenliği, realist yaklaşıma göre uluslararası sistemde devletler temel aktörler

olarak kabul edildiklerinden ve diğer aktörlerin etkileri olmadığından veya sınırlı olduğundan

devletler tarafından sağlanır. Bir başka deyişle Petrol Đhraç Eden Ülkeler (OPEC) gibi uluslar

arası örgütlerin etkileri kabul edilmemektedir. Ancak 1973’te yaşanan petrol krizinde de

görüldüğü gibi OPEC gibi uluslar arası örgütlerinde uluslar arası sisteme etkileri

olabilmektedir. Zira 1973 petrol krizinde dünya petrol ticaretinin sekteye uğraması, petrol

sektöründe güç dengesinin değişmesine neden olmuştur. Esas itibariyle ABD 1971’den sonra

en büyük petrol üreticisi konumunu yitirmiş ve petrol üretiminde üstünlük Suudi Arabistan ve

genel olarak OPEC ülkelerine geçmiştir. Bir başka deyişle 1960’ta kurulan OPEC’in petrol

ambargosunu 1973’te uygulayabilmesi, petrol sektöründe değişen güç dengesini ifade

etmektedir.

Enerji güvenliği bağlamında dış politika davranışlarını açıklamada kullanılan bir başka

kavram, “doğal kaynak milliyetçiliğidir”. Buna göre enerji güvenliği, söz konusu devletin

uluslararası sistemdeki yerine ve enerji arz ya da talep düzeyine göre hem amaç hem de araç

olabilir. Örneğin, enerji kaynaklarına sahip veya kaynaklardan yoksun olma durumu,

devletlerin uluslararası sistemde kontrolünü ya da gücünü arttırma amacı olabilir.

“Petrol/doğal kaynak çatışmaları” olarak da nitelenen uluslararası sistemde kontrolünü veya

gücünü arttırma amacıyla enerji kaynaklarına sahip ülkeler üzerinde kontrol sağlama ya da

askeri harekâtta bulunma, son yıllarda dış politika tartışmalarında ivme kazanmıştır.20

Örneğin Çin devlet enerji şirketinin (China Shenhua Energy Company) Ortadoğu dâhil Afrika

ve Latin Amerika gibi geniş bir coğrafyada enerji ve diğer ham madde kaynakları için

yatırımlar yapması göz önüne alındığında doğal kaynak milliyetçiliği ve Ortadoğu bölgesinin

jeopolitiği dış politika analizinde önemli değişkenler olabilirler.

Benzer şekilde enerji güvenliği, üretici ülkeler tarafından, çıkarlarını enerji ithal eden

ülkelere kabul ettirmede pazarlık aracı ya da tehdit aracı olabilir. Örneğin, Türkiye’nin Đran’a

doğalgaz olarak bağımlılığı bazı durumlarda Türkiye açısından tehdit olurken bazı

20 Pınar Đpek, a.g.e, s.230

Page 12: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

538

durumlarda da kazanım olabilmektedir. Zira Türkiye her iki devletle olan ticaretinde zaman

zaman doğalgaz fiyatında indirim talep ederek daha ucuza gaz temin edebilmektedir.

Diğer taraftan petrol ve doğal gaz pazarının oligopolistik yapısından kaynaklanan

zorluklar, realist yaklaşımın devletler arasındaki asimetrik bağımlılık vurgusunu öne çıkarır.

Bu bağlamda dış politika sürecinin devlet merkezli olması öngörülür. Çünkü enerji pazarında

artan altyapı yatırım ihtiyacı karşısında özel sektörün ya da enerji ihracatı yapan ülkelerdeki

devlet petrol şirketlerinin fiyatları yüksek tutma amacıyla yatırım isteksizliği ve anarşik bir

uluslararası sistem nedeniyle, enerji güvenliğini sağlamada nihai sorumluluğun devletin

elinde olması gerektiği savunulur. Bu yaklaşıma parelel olarak Rusya Federasyonu’nun 2004

yılının başında izlediği enerji stratejisi çerçevesinde devletin merkezî rolünü ve monopol

konumunu sağlamlaştırıcı hamleler attığı söylenebilir. Zira bu sayede uluslararası arenadaki

güç dağılımında Rusya’nın yeniden “küresel aktör” pozisyonuna kavuşması için çaba

gösteren Putin’in kullandığı en önemli dış politika enstrümanlarının başında gelmiştir. 2000’li

yıllar boyunca devletin enerji sektöründeki “amir” konumunu önceleyen ve tahkim eden bu

strateji, Gazprom’un ülke ve dünya doğal gaz piyasasında devasa bir şirket haline gelmesine

yol açarken, şimdilerde de özellikle petrol üretimi ve ihracatı noktasında Rosneft’in rolünü ve

sektör üzerindeki hâkimiyetini perçinleyecek şekilde yeniden geliştiriliyor. Yeni dönemde

Rusya Federasyonu’nun üzerine önemli vazifeler yüklediği Rosneft, bu açıdan, Rusya’nın bir

“enerji süper gücüne” dönüşmesinin hayati sacayaklarından biri olacağa benziyor.21

Genel olarak bir değerlendirme yapıldığında Realist yaklaşımın savunduğu

argümanların enerji güvenliği kapsamında birçok sorunu ve olayı açıklamada yetersiz kaldığı

görülmektedir. Örneğin Realist yaklaşım şu soruları cevaplamada yetersiz kalmaktadır.22

� Küreselleşme sürecinde gücün ve zenginliğin yaratılması bağlamında enerji

güvenliğinde devlet dışı aktörlerin, özellikle çok uluslu enerji şirketlerinin (7 Sisters)

teknoloji üretmede devam eden üstünlüğü ile uluslararası sistemde hegemonik bir

istikrarın olmamasının dış politikada önemi nedir?

� Enerji talebinde orta dönemde petrole olan bağımlılık göz önüne alındığında, özellikle

Ortadoğu’da devam eden daha fazla demokrasi ve refah için yapılan yerel

mücadelelerin ya da iç çatışmaların enerji güvenliğine etkisi dış politikada nasıl ele

alınmalıdır?

21 Kerim Has, “Rus Enerji Sektöründe Parlayan Yıldız: Rosneft”, 17 Temmuz 2013, http://www.usakanalist.com/detail.php?id=646 (Erişim 18 Eylül 2014) 22 Pınar Đpek, a.g.e, s.231

Page 13: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

539

� Enerji ithalatı yüksek sanayileşmiş ülkelerin, benzer asimetrik bağımlılıklarına

rağmen, enerji ihraç eden ülkelere yönelik dış politikalarında tehdit algılamaları neden

farklıdır?

� Hem enerji tüketen hem de enerji üreten ülkelerde enerji güvenliği, dış politikada

hangi şartlar altında amaç ve/veya araç olmaktadır?

Devletlerin ulusal çıkarları doğrultusunda davranmaları en iyi belki de “uluslararası

ilişkilerde kalıcı düşmanlıklar ve dostluklar yoktur çıkarlar vardır” sözüyle açıklanabilir.

Anarşik ortamda güvenlik en önemli sorun ve güvenliğin sağlanması sahip olunan güçle

doğru orantılı olduğundan ulusal çıkar güçle özdeşleştirilmiştir. Buradaki güç elbette birçok

değişkene sahip olsa da, gücün en önemli göstergesi diğer aktörlere emir verebilme kabiliyeti

ve bu emirlerin yerine getirilmesini sağlatabilmektir. Güç kavramı uluslararası ilişkilerin

analizinde merkezi bir konuma sahiptir ve uluslararası politika güç mücadelesi biçiminde

kavramlaştırılır. Buradaki güç elbette birçok değişkene sahip olsa da, gücün en önemli

göstergesi başkalarına emir verebilme kabiliyeti ve emirlerin yerine getirilmesidir. Örneğin

günümüzde Đran’ın nükleer programını sonlandırılmasına yönelik olarak başta ABD olmak

üzere diğer uluslararası toplumun aktörlerine karşı direnebilmesi nükleer programından

vazgeçmemesi güç ile ilgili bir durumu ifade eder.23

1.2 Liberal Kuram Açısından Enerji Güvenliği

Liberalizmin temel ilkeleri olarak; sınırlı minimal devlet, serbest girişim, bireycilik,

insan hakları, hukuka bağlı devlet, özgürlük, işbirliği gibi kavramlar sıralanabilir. Bu

kavramlardan devlet ve devletlerarası ilişkiler incelendiğinde bu yaklaşımın Realist

yaklaşımın tam tersi olduğu görülecektir. Buna göre;

1) Liberalizmin en önemli ilkelerinden biri sınırlı devlettir. Bu bağlamda, devletin

sınırlanması gerekmektedir. Çünkü devlet sınırlandırılmazsa bireye müdahale

edecektir ve birey arka plana itilecektir. Bu nedenle devlet hareket ederken toplumun

rızasını almak zorundadır ve anayasa ile sınırlandırılmalıdır. “Locke’a göre toplum

sözleşmesi ile kurulan devlet herkesin özgürlüğünü ve mallarını daha iyi korumak

amacıyla kurulur.”24 Bu bağlamda devletin amacı topluma en iyi şekilde hizmet

etmektir ve bireyin özgürlüğünü ve çıkarını korumaktır.

2) Uluslararası ilişkiler açısından liberalizmin temel varsayımları ve ilkelerine bakacak

olursak, öncelikle liberalizm “devletleri uluslararası ilişkilerdeki en önemli aktörler ve

23 Mesut Şöhret, “Realizm Çerçevesinde Avrupa Birliği’nin Bütünleşmesi” Đnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, Cilt 1, Sayı 4, 2012, s.302, ss. 288 – 330 24 Halis Çetin, “Liberalizmin Temel Đlkeleri”, Cumhuriyet Üniversitesi Đktisadi ve Đdari Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 1, 2001, s. 229, ss.217 – 235

Page 14: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

540

incelenmesi gereken tek analiz birimi olarak görmemektedir.”25 Liberalizme göre

uluslararası sistem devlet, birey, baskı grupları, uluslararası örgütler gibi birçok

aktörden oluşmaktadır. “Bu aktörler rasyoneldir ve devletlerin tercihlerini ve

davranışlarını etkileyerek kendi çıkarlarını maksimize etmeye çalışırlar.”26

3) Liberalizme göre, uluslararası ilişkiler sadece güç ilişkileri açısından ele

alınmamalıdır. Uluslararası sistem, “karşılıklılık ve işbirliğine bağlı olarak

uluslararası normlar, örgütler ve hatta uluslararası hukuk tarafından” değiştirilebilir.

Bununla birlikte liberalizme göre, “devletler belli ve sabit bir dış politika tercihine

sahip değilirler.” Devletlerin davranışları bazı iç aktörler tarafından belirlenir. Son

olarak ise liberaller “uluslararası ilişkilerde askeri gücün kullanılmasının maliyetinin

giderek arttığını ve devletler için en son başvurulacak bir araç olduğunu

savunmaktadırlar.”27

Liberalizmde karşılıklı bağımlılık, basit anlamda uluslararası ilişkilerde ve uluslararası

ekonomi politiğinde devletler ve devlet dışı aktörler arasındaki karşılıklı etkileşimler olarak

tanımlanır. Bu etkileşimler, genelde malların, paranın, insanların ve bilginin ülkeler arasında

değişiminden kaynaklanır. Fakat ülkeler arası değişimler, karşılıklı bağımlılıkla birebir aynı

değildir. Karşılıklı bağımlılıktan söz edebilmek için, iki veya ikiden fazla taraf arasındaki

etkileşimden kaynaklanan maliyetler ve faydaları göz önüne almamız gerekir. Bir başka

deyişle karşılıklı bağımlılık, taraflar arası eşit bağımlılık demek değildir. Örneğin, petrol ihraç

eden ülkeler ve çok uluslu enerji şirketleri beraberce yüksek petrol fiyatlarından fayda

sağlarlar; ama ortaya çıkan kârın nasıl paylaşılacağı konusunda anlaşamayabilirler. Bir başka

deyişle artan faydaya rağmen, hangi tarafın ne kadar kazanacağı konusunda anlaşmazlık

olabilir.28

Karmaşık karşılıklı bağımlılığın (complex interdependence) temel özelliklerini enerji

güvenliği açısından ele aldığımızda şu 3 noktanın öne çıktığını söylemek mümkündür.

1) Enerji güvenliğine etki eden birçok unsurun olması: Yani enerji güvenliği

noktasında sadece devletler tek başlarına belirleyici değillerdir. Zira bu yaklaşım

uluslararası ilişkileri birim düzeyinde analiz etmektedir. Bunun nedeni yaklaşımın,

25 Gökhan Koçer vd., Uluslararası Đlişkiler: Giriş, Kavram ve Teoriler, Ed. Haydar Çakmak, Ankara, Platin Basın Yayın Dağıtım, 2007, s. 159 26 Gökhan Koçer vd., a.g.e, 159 27 Gökhan Akdoğan, “Liberalizm: Temel Đlkeleri ve Düşünürleri” 14 Kasım 2013, http://akademikperspektif.com/2013/11/14/liberalizm-temel-ilkeleri-ve-dusunurleri/ (Erişim 19 Eylül 2014) 28 Pınar Đpek, a.g.e, s.231 – 232

Page 15: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

541

“birim düzeyindeki nedenlerin sistem düzeyindeki sonuçlarıyla ilgilenmektedirler.”29

Aynı zamanda neoliberalizme göre devletler rasyonel aktörlerdir. Ancak neoliberaller

“devletten başka aktörlerin de varlığını kabul etmektedirler.”Neoliberallere göre,

uluslararası ilişkilerde devletlerden başka birey, uluslararası örgütler, baskı grupları

gibi birçok aktör vardır. Ancak küreselleşme sürecine rağmen, enerji piyasasının

süregelen oligopolistik yapısı, enerji ihraç eden ülkelerde devlet şirketlerinin artan rolü

ve rejimlerin kısıtlı etkisi nedeniyle bu kanallarda bir daralma olduğu savunulabilir.

2) Sorunlar arasında hiyerarşik sıralamanın olmaması: Yani konuların yüksek

öncelikli ve düşük öncelikli olmaması ve ayrıca iç politika arasında bir ayrım

gözetilmemesi bunların birbiriyle yakın ilişki içinde oldukları söylenebilir. Đç

siyasetteki farklı sosyal grupların (sanayiciler, tüketiciler, çevreciler, özel enerji

firmaları, devlet enerji şirketleri ve hükümet, vb.) enerji ihraç/ithal eden ülkelere

yönelik farklı görüş ve çıkarlarının olduğunu, hatta enerji güvenliğinin bu bağlamda

sadece güvenlik boyutuyla değil, ekonomik ve çevre boyutlarıyla dış politikada diğer

ulusal güvenlik sorunlarıyla aynı düzeyde tutulduğunu düşünebiliriz. Bu durum enerji

güvenliğinin çok boyutlu olduğunu göstermektedir.

3) Askeri güç kullanımının en aza indirgenmesi: askeri gücün rolünün, özellikle

gelişmiş ülkeler arasında azaldığı vurgulanmaktadır. Fakat gelişmiş ve gelişmekte olan

ülkeler arasında da, temel güvenlik sorunları dışında kalan ekonomik ve siyasi

uyuşmazlıklarda askeri güç kullanımı ya da tehdidinin giderek azaldığı

belirtilmektedir. Genel olarak liberallere göre, liberal demokratik devletler arasında

işbirliği mümkündür. Bununla birlikte, “devletleri karşılıklı olarak işbirliğine razı

edecek çok sayıda faktör bulunmaktadır.”30Devletleri işbirliğine götüren nedenlerin

başında uluslararası örgütler, uluslararası hukuk, devletlerin rasyonel davranması

(devletlerin göreli kazançlar yerine mutlak kazançlar ile ilgilenmesi) gibi etkenler

vardır. Ancak Realistlere göre “Askeri yeteneğe sahip devletlerin anarşik ortamda

istedikleri siyasal sonuçları daha kolay elde ederek güvenliklerini sağlama konusunda

daha becerikli oldukları kabul edilir. Realizm dışındaki kuramlarda, dönüşen küresel

ilişkiler çerçevesinde artık bu ayırımın somut zemininin bulunmadığı ifade ediliyor

olsa da, iktisadi alandaki gelişmelerin hala devletlerin denetiminde yani devletler arası

29 Tayyar Arı, Uluslararası Đlişkiler Teorileri: Çatışma, Hegemonya, Đşbirliği, MKM Yayıncılık, Bursa, 2013, s. 305 30 Tayyar Arı, a.g.e. s.311

Page 16: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

542

ikili veya çok taraflı anlaşma ya da örgütler yoluyla gelişiyor olması ve istendiğinde

müdahale edilebileceği teziyle realistler bu ayırımda hala ısrarcıdır.”31

Liberal Kuram’da Enerji güvenliği ve dış politika ilişkisinde çok taraflılığın önemini

vurgulayan en önemli örnek, 1973 petrol krizi öncesi ve sonrası petrol piyasasını düzenleyen

rejimdeki değişimdir. Liberal yaklaşımın parçası olan rejim kuramına göre petrol rejiminde

değişiklik, sadece OPEC ülkelerinin uyguladığı ambargo sonucu gerçekleşmemiştir. Bilakis

petrol rejimindeki değişim, çok uluslu petrol Şirketleri ile bunların hükümetleri, OPEC

ülkeleri ve Amerikan bağımsız petrol şirketlerinin farklı pazarlık gücü ve değişen pazarlık

dengesi doğrultusunda devlet ve devlet dışı aktörlerin dış politikaya ve uluslararası kurumlara

etkisiyle açıklanabilir.32

Enerji güvenliği dış politika ilişkisinde karşılıklı bağımlılık doğrultusunda, çatışma

olmasını ya da çatışma olasılığının kalkmasını analiz ederken önerilen ölçütlerin en zayıf

yönü, beklenen amacımızın değerinin farklı aktörlerce nasıl algılandığı ve dış politika

oluşumuna hangi aktörlerce aktarıldığıdır. Enerji güvenliği kapsamında dış politikayı

etkileyen devlet ve devlet dışı aktörlerin çıkarları ve stratejileri incelendiğinde, benzer fayda

ya da zarar hesabına rağmen farklı tercihlerde bulunmaları, liberal yaklaşımın öngörüleri

doğrultusunda açıklanamamaktadır. Bir başka deyişle farklı aktörler arasındaki stratejik

etkileşim, enerji ithalatında/ihracatında aynı tehdit/fırsat söz konusu olsa bile özgün yerel

kurumların etkisiyle beklenen rasyonel davranışlardan ayrı hem maddi hem düşünsel (fikirsel)

etkenlerle şekillenebilir.33 Örneğin Arap ülkelerinin büyük bir kısmı Đsrail devletini

tanımadıkları gibi bu ülkeye petrol ve doğalgaz satmak istememektedirler.

1.3 Đnşacı Kuram Açısından Enerji Güvenliği

Đnşacı Kuramda Enerji güvenliğinin analizini yapabilmek için enerji ithal/ihraç eden

devletler, bu devletlerdeki özel/devlet enerji şirketleri ve enerjiyle ilgili diğer çıkar grupları

(sanayici birlikleri, çevre ve tüketici haklarını savunan sivil toplum örgütleri, vb.) arasında

gelişen stratejik etkileşimin, yerel kapitalizme özgü şartlarda maddi ve düşünsel etkenlerle

nasıl oluştuğunu açıklamamız gereklidir. Bir başka deyişle inşacı yaklaşıma göre, sadece

enerji pazarındaki güç dağılımı ve aktörlerin rasyonel davranışlarıyla şekillenen bir stratejik

etkileşimi inceleyerek, enerji güvenliğinin dış politikaya etkisini açıklamak yetersizdir.

Kısaca, kapitalizm türlerinde yer alan özgün ulusal kurumlar, aktörlerin tercihlerini etkilerler.

31 Davut Ateş, “Uluslararası Đlişkiler Disiplininin Oluşumu: Đdealizm / Realizm Tartışması ve Disiplinin Özerkliği”, Doğuş Üniversitesi Dergisi, Cilt: 10, Sayı: 1, 2009, s.19 ss.11–25 32 Pınar Đpek, a.g.e, s.234 33 Pınar Đpek, a.g.e, s.234

Page 17: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

543

Đnşacı kuram açısından yerel yapılar uluslararası ilişkiler etkileşimini kullanması

açısından önemlidir. Örneğin, AB’nin ortak bir enerji pazarı oluşturma çabalarına karşın üye

devletlerin enerji güvenlikleri doğrultusunda farklı dış politika tercihlerinde bulunmaları,

yerel yapıların farklı özellikleri ile açıklanabilir. AB’nin genelde artan bir enerji ihtiyacı

olmasına rağmen, üye devletler arasında enerji ihtiyacı ve tedariki bakımından farklılıklar

vardır. Üye devletlerin enerji bağımlılığı ile enerji ithalatını büyük oranda bir ülkeden yapma

düzeyi az veya fazla olabilir. Yani üye devletler farklı oranlarda olmakla beraber, enerji

piyasasında aynı tür maliyet (enerji bağımlılığı) ve tehditle (enerji ithalatının Rusya gibi bir

ülkeden yapılma oranı) karşı karşıyadırlar. Fakat benzer maliyet ve tehditlere maruz üye

devletlerin, ortak bir enerji pazarı oluşturmaya yönelik tercihleri beklenen rasyonel

tercihlerden farklıdır.34 Dolayısıyla üye devletler ve enerji şirketleri, mevcut maliyet ve

tehditleri gidermek için enerji ithal edilen devletler ve bunların özel/devlet enerji şirketleriyle,

tarihsel süreçte devlet-özel sektör ilişkisi sonucu gelişen liberal piyasa ekonomisi veya

koordine piyasa ekonomisi bağlamındaki ulusal kurumların etkisiyle stratejik bir etkileşime

girerler. Bir başka deyişle, stratejik etkileşim, devletlerin yerel enerji pazarının yapısını

(oligopolistik ya da liberal) ve enerji şirketlerinin uluslararası enerji pazarındaki faaliyetlerini

(stratejik ortaklık kurma ya da piyasa ekonomisine göre sözleşme yapma) şekillendiren liberal

ya da koordine piyasa ekonomisi sonucu oluşur.

Yerel yapıların dış politikaya etkisine bir başka örnek, 1973 petrol krizi sırasında

benzer maliyet ve tehditlere rağmen gelişmiş ülkelerin farklı dış politikalarıdır. şöyle ki

ABD’nin federal devlet yapısı kapsamında hükümet, farklı çıkar gruplarının baskısına karşı

daha açıktır. Bu yüzden ani gelişen bir krizi takiben dış politika yapımı zorlaşmaktadır. Diğer

yandan Fransa’nın merkezi devlet yapısı, benzer bir krizde daha etkin dış politikanın

belirlenmesini kolaylaştırmaktadır. Nitekim 1973 petrol krizi sonrasında Fransa, enerji arz

güvenliğini hızlı ve tutarlı bir politikayla, enerji firmalarını destekleyerek, petrol ihraç eden

eski kolonileriyle ilişkileri geliştirerek ve alternatif enerji kaynağı nükleer enerji yatırımlarıyla

arttırmaya çalışmıştır. ABD ise, aksine federal devlet yapısı içinde çıkarları birbirinden farklı

çevreci grupların, Amerikan petrol şirketlerinin, sanayicilerin ve diğer grupların baskıları

nedeniyle daha kararsız bir dış politika izlemiştir. Özet olarak, enerji pazarında benzer maliyet

ve tehditlere rağmen, enerji güvenliği kapsamında farklı dış politika tercihlerini, yerel

kapitalizm bağlamında ulusal kurumlar ile uluslararası ilişkilerin etkileşimi şekillendirebilir.

34 Pınar Đpek ve Paul A. Williams, “Firms’ Strategic Preferences, National Institutions and the European Union’s Internal Energy Market: a Challenge to European Integration”, European Integration online Papers (EIoP), 2010, c. 14, makale 15, http://eiop.or.at/eiop/texte/2010-015a.htm (Erişim 18 Eylül 2014)

Page 18: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

544

1.4 Neo – Gramsci Eleştirel Kuram Açısından Enerji Güvenliği

Kapitalist üretim süreci, uluslar arası ilişkiler ve uluslararası ekonomi politiği

disiplinlerinde enerji güvenliğinin analizi için başlangıç noktasıdır. Enerji üretim sürecine

dâhil olan bilgi üretimi, bilginin yeniden oluşumu, kurumlar ve sosyal ilişkiler bu nedenle dış

politika analizinde ele alınmalıdır. Bu bağlamda dış politika analizinde en önemli aktör sosyal

güçlerdir. Dolayısıyla üretim ilişkilerini düzenleyen sosyal güçler, geniş anlamda sosyal

düzenin hem ulusal hem de uluslararası düzeyde yeniden üretiminde önemlidir.35Ayrıca,

enerji güvenliği ve dış politika analizinde incelediğimiz aktörler arası stratejik ilişki, Neo-

Gramsci yaklaşıma göre sosyal güçlerin sınıf mücadelesine dayalı ve ucu açık bir ilişki

şeklinde ele alınmalıdır. Bir başka deyişle dünya enerji pazarı ve üretiminin durumu, sosyal

güçlerin davranışlarını şekillendirirken, yine de bunları mutlak ölçüde belirlemez. sadece

enerji ihraç ya da ithal eden devletlerin enerji üretim sürecindeki konumlarına yoğunlaşmak

yanıltıcıdır. Çünkü sosyal güçlerin sınıf aidiyeti, otomatik olarak sınıf bilincini, ortak kimliği

ve çıkarları doğurmaz. Sınıf bilinci, daha çok tarihsellik içinde sosyal güçlerin üretimde

sömürüye karşı veya direniş için verdikleri sınıf mücadeleleriyle oluşur. Ayrıca, devletin

durumu “politik bir toplumu” içerir. Örneğin, devletin bakanlıklar ve diğer kamu kurumları

gibi zorlayıcı araçları ile siyasi partiler, sendikalar, iş dünyası birlikleri, dini kurumlar, vb.

oluşan sivil toplum, devletteki bu politik topluma dâhildir. Kısaca, devletin durumu, sosyal

güçlerin devlet içi ve devletler ötesi hareket ettiği bir yapıdır.36

Bu çerçevede sosyal güçlerin enerji güvenliği kapsamında dış politikaya etkisi, ulusal

ve/veya uluslararası düzeyde oluşturmaya çalıştıkları tarihsel blokla açıklanabilir. enerji

güvenliğinde nasıl bir hegemonik proje uygulanmaktadır ve bu hegemonik projede ekonomik

çıkarların ötesinde ne gibi siyasi ve sosyal fikirler bir bütün olarak dış politikayı

etkilemektedir sorularına cevap aranmalıdır. Nitekim geçmişte 1973 petrol krizi, 2003’te

başlayan Irak Savaşı ve 2011’de Ortadoğu devletlerinde başlayan ayaklanmaların kapitalist

üretim ve üretim ilişkilerine etkisine bakarak, tarihsel blokta yapısal bir değişiklik olup

olmayacağı incelenebilir. Enerji güvenliğinde bu tür krizler, mevcut hegemonik projede

sosyal güçlerin ulusal, uluslararası veya uluslarötesi düzeydeki konumlarında bir değişime

neden olabilir. Böyle olası bir yapısal değişim sonucu enerji ithal/ihraç eden devletlerin, bu

devletlerdeki özel/devlet enerji şirketlerinin ve diğer çıkar gruplarından (sanayici birlikleri,

çevre ve tüketici haklarını savunan sivil toplum örgütleri, vb.) hangisinin ulusal, uluslararası

35 Robert O. Cox, Production, Power, and World Order: Social Forces in the Making of History, New York: Columbia University Press, 1987, s.1 36 Andreas Bieler, “The Struggle over EU Enlargement: a Historical Materialist Analysis of European Integration”, Journal of European Public Policy, Ağustos 2002, Cilt 9, Sayı. 4, s.580–581, ss.575 – 597

Page 19: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

545

veya uluslarötesi yeni bir hegemonik proje oluşturup kendi yararlarına nasıl bir pozisyon

alabileceği, enerji güvenliği dış politika ilişkisinde sorgulanmalıdır.37

Bu çerçevede sosyal güçlerin enerji güvenliği kapsamında dış politikaya etkisini analiz

ederken, ulusal ve/veya uluslararası düzeyde oluşturmaya çalıştıkları tarihsel blok önemli bir

değişken olabilir. Buna göre enerji güvenliğinde nasıl bir hegemonik proje uygulanmaktadır

ve bu hegemonik projede ekonomik çıkarların ötesinde ne gibi siyasi ve sosyal fikirler, bir

bütün olarak dış politikayı etkilemektedir sorularına cevap aranmalıdır.38

2. Enerji Güvenliğinin Çatışmalara Etkisi

Günümüzde giderek artan bir biçimde enerji politikaları ve bu politikaların ekonomik

etkileri üzerinde tartışmalar yapılmaktadır. Esas itibarıyla, istenilen miktarda enerji

kaynağının herhangi bir nedenle kesintiye uğramaması ve aynı zamanda, fiyat şokları benzeri

ciddi ekonomik krizlere yol açmaması “enerji arzının güvenliği” kavramı çerçevesinde ele

alınmaktadır. Enerji arzının güvenliği iki temel varsayım ile ilgilidir. Bunlardan birincisi,

gelecekte enerji şokları olma ihtimali ve ikincisi, enerji kaynaklarında dışa bağımlılığın

artmasıdır. Nitekim gelişmiş ülkelerin yönetim kademelerinde sıkça enerji arzının güvenliği

tartışılmakta ve bu bağlamda, yabancı petrole olan bağımlılığı azaltmanın yolları

aranmaktadır.39

Rezerv ve üretim artış oranları tahminleri yapılarak, dünya petrol üretiminin ne zaman

zirveye ulaşacağı ve tükeneceği tahmin edilebilir. Bu bağlamda, ortaya konulan 12 farklı

senaryodan en kötü olarak değerlendirilen senaryoda, üretimde zirve yılı 2021, rezervlerin

tükeneceği yıl ise 2075’dir. Buna karşılık en iyi senaryo itibarıyla, üretimde zirve yılı 2112’de

yaşanabilecektir. Üretimin zirveye ulaşacağı yılın önemi şuradadır: büyüyen ekonomiler

ile artan enerji ihtiyacının petrol ile karşılanamayacağı bu tarihten itibaren geri

dönülemez bir biçimde anlaşılacaktır. Zirve yılından sonra, enerji ihtiyacı artan her

ülke giderek azalan üretimden aldığı payı en azından korumak isteyecektir. Böyle bir

kırılma noktasından sonra, ülkeler için artık enerjinin arz güvenliği değil, enerji

kaynaklarının paylaşımı sorunu önemli hale gelecek ve dünya enerji tüketiminin büyük

bir kısmını gerçekleştiren ABD, AB ve geleceğin ekonomik devi olarak değerlendirilen

37 Pınar Đpek, a.g.e, s.235 38 Pınar Đpek, a.g.e, s.241 – 242 39 Joseph Mc Millan, “U.S. Interests and Objectives”, The United States and Persian Gulf: Reshaping Security Strategy for the Post-Containment Era, Richard D. Sokolsky, (Ed.),Washington, 2003, s.15

Page 20: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

546

Çin Halk Cumhuriyeti, Hindistan, Rusya Federasyonu ve diğer gelişmekte olan ülkeler

arasındaki stratejik enerji mücadelesi şiddetlenecektir.40

Petrol rezervleri tükenişe doğru ilerlerken, enerji güvenliği yalnız belli bir yerde

üretimin olması ya da rezervin saptanmasını değil, bunların zamanında, ucuza, yeterli

düzeyde sisteme entegre edilip taşınabilmesi ve bunun sürekliliğinin sağlanmasını da kapsar.

Bu noktada enerji kaynaklarında yaşanan fiyat artışlarının arz güvenliğini önemli ölçüde

etkilemesi beklenmektedir. Diğer yandan enerji kaynağının sürekliliğinin sağlanmasında başta

petrol olmak üzere rekabet artarken, petrol üretimindeki zirve noktasının fiyatların çok arttığı

bir dönemi başlatacağı kuşkusuzdur.41 Olası fiyat şoklarından daha az etkilenmek için

sanayileşmiş ülkeler stratejik rezervlerinin düzeyini yükseltmekte ve kaynak sağlanan

bölgeler arasındaki çeşitliliği artırmaya çalışmaktadırlar. Söz konusu ülkelerde

istikrarsızlıklara neden olan diğer faktörler de şunlardır:42

1) Petrol üretiminin özel niteliği (petrol diğer madencilik türleri gibi yan sanayiler

kurulmasına yol açmamakta ve genelde hammadde olarak ihraç edilmektedir),

2) Petrol zenginliği üzerinde devlet kontrolü (zengin petrol kaynaklarına sahip ülkeler

bunları ekonomik olmayan biçimlerde ve politik egemenliği sürdürmek için

kullanmaktadırlar)

3) Politik hesap verilebilirliğin olmaması (bu ülkelerde genelde demokrasi yoktur ve

yönetimler bütçelerini petrol gelirleri ile denkleştirerek vergilendirmeye

başvurmamaktadırlar, dolayısıyla, hesap soran vergi mükellefinin ortaya çıkması

mümkün olmamaktadır)

4) Yüksek dış borçlar ( bazı petrol üretici ülkeler yüksek borçlara sahiptirler ve bunların

kolay ödenebilmesi için petrol fiyatlarının yükselmesini istemektedirler)

5) Ekonomik konjonktürde değişimler (dünya ekonomisindeki genişleme ve daralma

dönemleri petrol piyasasını etkilemekte ve uzun süren daralma dönemleri petrol

üreticisi ülkeleri sıkıntıya düşürmektedir)

Bu mücadelenin bir diğer boyutu da, söz konusu enerji kaynaklarının naklinin

denetiminin kimin elinde olacağı ile ilgilidir.

40 Ertuğrul Kızılkaya ve Cem Engin, “Enerjinin Jeopolitiği: Dünya Üzerindeki Jeo-Ekonomik Mücadele”, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 5, Sayı 9, 2004, s. 200, ss. 197–204. 41 Örgen Andaç Uğurlu, Çevresel Güvenlik ve Türkiye’de Enerji Politikaları, Örgün Yayınevi, Đstanbul, 2009, s.115 42 Sam Nunn, James R. Schlesinger, ve Robert E. Ebel, “The Geopolitical Outlook: 2000–2020, The Geopolitics of Energy into the 21st Century”, Centre for Strategic and International Studies Report, Washington, 2000, s. 51 – 54

Page 21: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

547

2.1 Petrol ve Doğalgaz Taşımacılığının Stratejik Önemi

Dünyada üretici bölgeler ile tüketici bölgeler arasında gerçekleştirilmiş olan petrol ve

doğal gaz ticari hareketleri enerji alanının önemli unsurlarından biridir. Ancak, bu noktada

petrol ve doğal gaz arasındaki önemli bir farka değinmekte fayda vardır. Her ne kadar petrol

ve doğal gaz üretimi birbirleriyle çok yakından ilişkili olsa da, bunların taşınması konusu

teknik açıdan çok büyük farklılıklar arz etmektedir. Petrol nispeten düşük maliyetle deniz

yolu ile taşınabilirken, doğal gazın bu yöntemle (LNG) taşınabilmesi için önce sıvılaştırılması

ve tüketilmeden önce de tekrar gaz haline getirilmesi gerekmektedir. Bu işlem günümüzde

oldukça yüksek maliyetler ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle, doğal gazın boru hatları ile nakli

tercih edilmektedir. AB ülkeleri43, ABD ve Japonya ithal ettikleri petrolün büyük bir

bölümünü deniz yolu ile ithâl etmektedir.

Gelecekte, Basra Körfezinden deniz yoluyla ihraç edilen petrolün yılda 737 milyon

tondan, 2020 yılında 1.668,3 milyon tona yükseleceği tahmin edilmektedir. Bu verilere

dünyanın diğer önemli petrol üretim alanlarından deniz yoluyla taşınacak petrol miktarı da

eklendiğinde, dünya ekonomisinin can damarının denizlerde bulunduğu kuşkusuzdur. Bu

alanda kontrolü elinde tutan gücün hem bundan vazgeçmek istemeyeceği hem de bu gücün

başka bir güç ile paylaşmaya yanaşmayacağı değerlendirilebilir.44 Orta Doğu petrollerinin

çıkışı kapısı konumundaki Hürmüz Boğazı, günde yaklaşık 17 milyon varil düzeyinde bir

petrol akışı ile petrol taşımacılığında dünya üzerindeki en önemli noktadır. 2035 itibarıyla da

tüm dünyada gerçekleştirilecek petrol ihracatının % 50’si ve doğalgazın bu noktadan geçeceği

öngörülmektedir.45 Bu bölgeden halen ABD, Batı Avrupa ve Uzak Doğu’ya petrol

taşınmaktadır. Hürmüz Boğazı, Đran Körfezini Umman Körfezi ve Arap Denizine

bağlamaktadır. Hürmüz Boğazının ene dar noktaları arasındaki uzunluk 21 deniz milidir.

Hürmüz Boğazındaki günlük ortalama ham petrol hareketliliği 17 milyon varil civarındadır.

Günümüzde Hürmüz Boğazındaki ham petrol hareketliliğinin dağılımı Asya-Pasifik bölgesine

6,8 milyon varil, Japonya’ya 4 milyon varil, Avrupa’ya 3 milyon varil, ABD’ye 2,2 milyon

varil ve Çin’e 1,5 milyon varil şeklindedir.46 Buradan denize çıkan petrol, Akdeniz’e

ulaşmadan önce Bab - el Mendab Boğazı’ndan ve Süveyş Kanalı’ndan geçmektedir. Petrol

ihtiyaçlarının çok büyük bir bölümünü Orta Doğu’dan karşılayan ülkelere, ÇHC ve 43 Gelecekte AB’nin petrol boru hatları ile almayı tercih edeceği düşünülmektedir. Bunun için öne sürülebilecek iki önemli neden mevcuttur: enerjinin arz güvenliğinin sürdürülmesi ve çevrenin korunması. AB’nin petrolün taşınmasında kullanılan tankerlerin yarattığı çevre kirliliği ve muhtemel deniz kazalarından duyulan endişelerle boru hatlarının kullanımını artırmak isteği, 2001 yılında AB’nin resmi yayını olan Yeşil Kitap’ta açıkça ifade edilmiştir. Ayrıca son dönemde gündeme gelen boru hatları bu öngörüyü destekleyen gelişmelerdir. 44 Ertuğrul Kızılkaya ve Cem Engin, a.g.e., s.201 45 World Energy Outlook 2012, s.79 46 Cenk Sevim, Cenk Sevim, “Küresel Enerji Jeopolitiği ve Enerji Güvenliği”a.g.e, s.4388

Page 22: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

548

Japonya’ya yönelen deniz trafiği de iki önemli noktadan geçmektedir. Bunlar sırasıyla

Malakka Boğazı ve Formoza Boğazı’dır. Orta Doğu’dan Çin, Japonya ve Güney Kore’ye

yönelen güzergâhın en kritik noktası olan Malakka Boğazı’ndan yılda 420.000’den fazla gemi

geçmektedir.47

Bununla birlikte Asya’nın ekonomik yönden yükselmesine paralel olarak küresel

enerji ticaretinin Atlantik bölgesinden Asya-Pasifik bölgesine doğru kayacağı

öngörülmektedir. Buna göre 2020’lerin başında Çin’in dünyanın en büyük petrol ithal eden

ülkesi ve Hindistan’ında en büyük kömür ithal eden ülkesi olması beklenmektedir.48

Grafik 2: Dünyadaki Mevcut Petrol Üretim ve Tüketiminin Bölgelere Göre Dağılımı49

Esasında Asya’nın hızlı biçimde gelişen ekonomileri için enerji arzının güvenliği biraz

daha farklı bir anlam ifade etmektedir. Zira, Asya ülkeleri, başta Japonya, Güney Kore ve Çin

olmak üzere petrol ihtiyaçlarını Orta Doğu ülkelerinden karşılamaktadırlar.50 Gelecekte doğal

gazın da sıvılaştırılmış halde ihracatının ekonomik rekabet gücüne kavuşması ile birlikte Asya

ülkelerinin yine Orta Doğu’dan doğal gaz alımlarını artıracakları tahmin edilmektedir. Tüm

bu enerji naklinin deniz yolu taşımacılığı ile gerçekleştirildiği düşünüldüğünde, Asya ülkeleri

açısından enerji arzının güvenliği iki noktada yoğunlaşmaktadır. Bunlar

47 Sam Nunn, James R. Schlesinger, ve Robert E. Ebel, a.g.e.,s.66 48 World Energy Outlook 2013 Factsheet, http://www.worldenergyoutlook.org/media/weowebsite/factsheets/WEO2013_Factsheets.pdf (Erişim 19 Eylül 2014) 49 BP Statistical Review of World Energy 2014, s.12 50 Ertuğrul Kızılkaya ve Cem Engin, a.g.e., s.202

Page 23: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

549

1) Deniz yolu taşımacılığının güvenli bir şekilde yapılabilmesi: Hâlihazırda ve

görünür gelecekte söz konusu güvenlik ABD’nin rakipsiz deniz gücü tarafından

sağlanmaktadır. Bu nedenle acaba Asya ülkeleri kendi güvenliklerini kendileri

sağlayabilecek mi ? yada ABD ile ne tür bir ilişki kuracaklar?

2) Malakka Boğazı’nın önümüzdeki yıllarda tanker trafiği açısından güvenli olup

olmayacağı

Görüldüğü gibi Hem enerji kaynağına ulaşmada ABD deniz gücü şemsiyesine duyulan

gereksinim hem de çevresel ve ekonomik kaygılarla tanker trafiğine duyulan güvensizlik,

önümüzdeki yıllarda başta Çin olmak üzere Asya ülkelerini Orta Doğu dışındaki petrol ve

doğal gaz kaynak ülkelerine yönlendirebilecektir.51 Bu çerçevede söz konusu ülkeler, AB

benzeri bir politikayı seçerek, ihtiyaç duydukları petrol ve doğal gazı Orta Asya ülkeleri ile

RF’den (Sibirya ve Sahalin Adası vb.) boru hatları ile alma yoluna gidebileceklerdir.52

2.2 Dünya Petrol Rezervlerinde Tepe Noktası Ne Anlama Gelir?

1900’de dünyada yıllık 150 milyon varil petrol üretilirken, 2000’de bu rakam 28

milyar varile ve 2006 yılında ise 31 milyar varile yükselmiştir. Ancak 2006 yılında 9 milyar

varil civarında yeni petrol kaynağı bulunabilmiştir. Petrol üreten ülkelerin pek çoğunda yıllık

petrol üretim miktarları tepe noktasına ulaşmış durumdadır. Gelecekteki üretim eğilimlerini

öngörebilmek için rezerv/üretim ilişkisi kullanılmaktadır. 1956’da M.King Hubbert, petrol

üretiminin yapısını dikkate alarak, yeni rezerv keşiflerinin tepe noktası ile üretimin tepe

noktası arasında geçen zamanın öngörülebilir olduğu kuramını öne sürmüştür. Bu teoriye

Hubbert Zirve Teorisi, veya Petrolde Hubbert Zirvesi denilmektedir. Hubbert bu teori ile

enerji piyasalarında çığır açmış ve enerji araştırmalarına damgasını vurmuştur. Hubbert Zirve

Teorisi petrol yataklarında üretim miktarının istatistikte kullanılan çan eğrisi formunu

izlediğini söyler. Yani bir yatakta petrol keşfedildiği zaman üretim hızlı bir şekilde artar, daha

sonradan bir zirve yapar, ve en sonunda bu sahadan üretim hızlı bir şekilde düşecektir. Zira

petrol keşfedilen yatakta-(rezervuar veya petrol kapanı da diyebiliriz)-sınırlı bir miktarda

bulunmaktadır. Bu sınırlı rezerv hızla yeryüzüne pompalanmaya başlandıktan sonra zaman

içinde ilgili yataktan çıkarılan petrol miktarı hızla düşecektir.53 Bu kurama göre ABD’deki

rezerv keşiflerinin hemen hemen 1930 yılında tepe noktasına ulaştığı belirtilmiş olup,

ülkedeki petrol üretiminin 1970’te tepe noktasına ulaşacağı tahmin edilmiş ve öngörü tam

51 Kang Wu and Fereidun Fesharaki, “Managing Asia Pacific’s Energy Dependence on the Middle East: Is There a Role for Central Asia?”, Analysis from the East-West Center, No 60, s. 3, ss.1-8 52 Ertuğrul Kızılkaya ve Cem Engin, a.g.e., s.202 53 Hubbert Zirvesi-Olduvai Teorisi, http://finansalpusula.com/makale.aspx?id=511 (Erişim 19 Eylül 2014)

Page 24: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

550

olarak gerçekleşmiştir.54 Ayrıca aynı kurama göre global kömür ve doğal gaz kaynaklarının

geleceği konusunda oluşturulan projeksiyon da tam olarak gerçekleşmiştir. Geçmişe dönük

olarak yapılan kömürün Hubbert eğrisi analizine göre zirveye 1910 yılında ulaşılmıştır ve

petrol savaşı bundan sadece 4 yıl sonra başlamıştır.55 Dünya geneli için yapılan tahminler

petrolde zirve noktasını genellikle 2005–2020 yılları arasına koymaktadırlar. Bu

projeksiyonlar zaman içerisinde bazı oynamalar göstermekle beraber yaklaşık bir değer ortaya

koymaktadır.56

Yapılan araştırmalar konvansiyonel petrol yataklarında yapılan keşiflerin dünyanın

hızlı petrol tüketimini karşılayamadığını ileri sürmektedir. Özellikle Çin ve Hindistan gibi

kalabalık nüfusa sahip ülkelerin kişi başına petrol tüketimi, gelişmiş ülkelerin çok

altındadır. Bu ülkelerde kişi başına gelir miktarı yükseldikçe, bu ülkelerin ihtiyaç

duyacağı petrol ve diğer enerji kaynakları oldukça fazla bir şekilde artacak, bu da

dünyada kısıtlı enerji kaynaklarına ulaşmak için rekabeti arttıracaktır. Petrol üretimi

zirve yaptıktan sonra hızla düşmeye başlayacağı için sistemin enerji darboğazına

girmemesi için gerekli tedbirler çok daha önce alınmalıdır. Bazı uzmanlar enerji

darboğazı yaşanmaması için zirve noktasına ulaşılmadan en az 20 yıl önce gerekli tedbirlerin

alınması gerektiğini söylemektedirler. Đşte bu nedenle zirve noktasının yaklaşık hangi yıllarda

oluşacağını önceden tahmin etmek önemlidir.

BP’nin 2014’te yayımladığı Dünya enerji raporuna göre 2013 sonunda dünyadaki

ispatlanmış petrol rezervlerinin miktarı 1687,9 milyar varil düzeyine ulaşmıştır. Aynı raporu

göre mevcut kullanım miktarı bu şekilde devam ettiği taktirde söz konusu petrolün ömrü

yaklaşık 53.3 yıl olarak öngörülmektedir. Aynı rapora göre 1993 – 2013 yılları arasındaki

dünyadaki ispatlanmış petrol rezervlerinin bölgelere göre dağılımı da yer almaktadır. Söz

konusu bu dağılıma göre petrol rezervlerinin Ortadoğu, Avrupa ve Avrasya, Afrika ve Asya

Pasifik bölgesinde göreceli olarak azaldığı görülürken genel itibariyle Amerika kıtasında

arttığı görülmektedir. Bu grafiğe göre yaklaşık 20 yıl içinde Ortadoğu’daki ispatlanmış petrol

rezervleri % 63,6’dan % 47,9 seviyelerine gerilemiştir. Aynı dönemde Orta ve Güney

Amerika bölgesinde ise rezervler %7,7’den % 19,5’ çıkmıştır.

54 Lester R. Brown, Plan B 3.0: Mobilizing to Save Civilization, Earth Polıcy Instıtute, W.W. Norton & Company, New York and London, 2008, s.29 55 Cenk Sevim, “Petrol Rezervlerinin Zirve Noktasının Enerji Güvenliği Açısından Büyük Enerji Pazarları (ABD, AB, Çin Ve Hindistan) Üzerindeki Etkileri”, Güvenlik Stratejileri Dergisi, Yıl 6, Sayı 11, s.56-57, ss.53 – 72 56 Hubbert Zirvesi-Olduvai Teorisi, a.g.m.

Page 25: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

551

Grafik 3: 2013 Yılı Đtibariyle Dünyadaki Đspatlanmış Petrol Rezervi Oranı57

Grafik 4: 1993 – 2013 Yılları Arası Dünyadaki Đspatlanmış Petrol Rezervlerinin

Bölgelere Göre Dağılımındaki Değişim58

Petrol rezervlerinin tükenmeye başladığını gösteren bir diğer veri de, yeni keşfedilen

yatakların ve toplam rezerve olan petrol katkılarının sürekli azalmasıdır. Yaklaşık 40 yıl önce,

her yıl bulunan petrol yataklarının toplam rezerve olan ortalama katkısı 55 milyar varil/yıl

olurken, bu değerler 2004–2005 yıllarında 12 milyar varile düşmüştür. Ayrıca teknik verilerde

global petrol rezervlerinin tükendiğini göstermektedir. Petrol üreten ülkelerdeki petrol

yataklarının yıllık üretim kapasiteleri, kuyular tam kapasite ile çalıştığında dahi, düşmeye

57 BP Statistical Review of World Energy 2014, s.7 58 BP Statistical Review of World Energy 2014, s.7

Page 26: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

552

başlamıştır. Bir petrol kuyusundaki mevcut basınç miktarı, o kuyudan üretilecek petrol

miktarını etkilemektedir. Buna göre bir petrol yatağında sondaj kuyu sayısı arttıkça üretim

miktarı önce artmaktadır fakat belli bir süre sonra üretim miktarı düşmeye başlamaktadır ve

bu eğilime göre her bir petrol yatağına ait çan eğrileri oluşturulabilmektedir. Günümüzde

petrol üreten pek çok ülkenin sahip olduğu petrol rezervlerine ait çan eğrilerinde düşüş

başlamıştır.59 Bir başka deyişle söz konusu ülkelerin petrol üretimleri önümüzdeki yıllarda

azalma eğilimine girerek başka yeni rezervler keşfedilmediği sürece tükenme eğilimine

girecektir. Elbette bu durumun gerek petrol ihraç eden gerekse petrol ithal eden ülkeler

açısından Ekonomi Politik birçok sonucu olacaktır.

Tablo 2: Petrol Üreten Ülkelerin Rezervlerinin Tepe Noktasına Ulaştığı/Ulaşacağı

Yıllar60

Ülke Yıl Ülke Yıl

Japonya 1932 Suriye 1996

Almanya 1966 Yeni Zelanda 1997

Libya 1970 Hindistan 1997

ABD 1970 Đngiltere 1999

Venezüella 1970 Norveç 2000

Đran 1974 Umman 2000

Nijerya 1979 Meksika 2003

Tobago 1981 Avustralya 2004

Mısır 1987 Kuveyt 2013

Rusya Federasyonu 1987 Suudi Arabistan 2014

Fransa 1988 Irak 2018

Endonezya 1991

Bunun yanında petrol kaynaklarının % 95’nin de keşfedilmiş olduğu ve petrol tüketim

değerinin hızla attığı ve mevcut arzın bunu karşılamakta zorlandığı dikkate alındığında petrol

çağının sonunun oldukça yakın olduğu öngörüsünde rahatlıkla bulunulabilinir. Sonuç olarak

petrol rezervleri tükenmektedir. 1900’lerin başından günümüze kadar ulusal/uluslararası

politikalar ve fiyatlar petrol üretim eğilimlerini etkiledi ancak artık azalan rezervlerle birlikte

59 Cenk Sevim, a.g.e, “Petrol Rezervlerinin Zirve Noktasının Enerji Güvenliği Açısından Büyük Enerji Pazarları…,s. 57 60 Doğan Aydal, Petrolsüz Dünya, Truva Yayınları, Đstanbul, 2008, s.39

Page 27: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

553

üretim eğilimlerinin sadece ve sadece jeolojinin belirleyeceği bir döneme girmiş

bulunmaktayız.61 Bu nedenle Petrol üretiminde zirveye ulaşılmış olması ucuz petrol zamanın

sonuna gelindiğinin ve bu durumun dünya ekonomileri üzerindeki baskıyı artıracağı anlamına

gelmektedir. Aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi petrol fiyatları belirli dönemleri dışarıda

tutarsak son yıllarda özellikle 1990’dan sonra genel bir artış eğiliminde olduğu görülmektedir.

Şüphesiz bu durum petrole bağlı tüm sektörlerde fiyatların artması anlamına gelmektedir.

Söz konusu zirve etkisinin petrol fiyatları üzerinde OPEC tarafından yapılan fiyat

dalgalanmalarından daha baskın şekilde özellikle gelişmiş ülkeleri etkileyeceği kuşkusuzdur.

Petrol üretiminde dünya genelinde zirve noktaların aşılmasının ardından enerjinin arz

güvenliği konusunun öneminin daha da artacağı söylenebilir. Orta Doğu ülkelerinin, dünyanın

geri kalan üretim alanlarına göre çok daha büyük bir kapasite ve maliyet avantajına sahip

oldukları değerlendirildiğinde, önümüzdeki 20–25 yıllık bir dönemden sonra, dünya petrol

üretiminde Orta Doğu’nun tekrar ağırlık kazanabileceği görülmektedir. Bundan sonraki

süreçte artık büyük ülkeler enerjinin arz güvenliği üzerinde değil, enerji kaynaklarının

paylaşımı alanında yoğunlaşacaklarını görmek mümkündür.

Grafik 5: 1861 – 2013 Yılları Arasındaki Ham Petrol Fiyatının Değişimi62

Diğer taraftan önemli fosil yakıtlardan biri olan doğalgaz konusunda da benzer bir

durum söz konusudur. Her ne kadar yapılan tahminlere göre doğalgazın ömrü petrole göre

61 Cenk Sevim, “Geçmişten Günümüze Enerji Güvenliği ve Paradigma Değişimleri”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, Sayı 13, 2009, s.99, ss.93–105 62 BP Statistical Review of World Energy 2014, s.15

Page 28: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

554

daha uzun olarak hesaplansa da rezervlerin azaldığı görülmektedir. Aşağıda yer alan grafikte

görüldüğü gibi dünyadaki ispatlanmış doğalgaz rezervlerinin miktarı 2013 sonu itibariyle

185,7 trilyon (tcm) cubic metres ve yaklaşık 55,1 yıl bir tükenme süresi bulunmaktadır.

Ayrıca tarihsel süreçte doğalgaz miktarının dramatik bir şekilde Ortadoğu bölgesinde azaldığı

görülmektedir. Buna karşılık günümüzde ispatlanmış petrol rezervlerinin en çok 33,8 trilyon

tcm Đran ile 31,3 tcm ile Rusya Federasyonunda olduğu görülmektedir. Şüphesiz bu durum bu

ülkeler açısında olumlu bir gelişme olsa da her iki ülkenin uluslararası toplum ile yaşadığı

sorunlar nedeniyle doğalgazın önümüzdeki dönemde ekonomi politik bir araç olarak bir dış

politika aracı olarak kullanılma potansiyeli olduğunu göstermektedir.

Grafik 6: 2013 Yılı Đtibariyle Dünyadaki Đspatlanmış Doğalgaz Rezervlerinin Oranı ve

Tarihsel Değişimi63

63 BP Statistical Review of World Energy 2014, s.21

Page 29: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

555

Grafik 7: 1993 – 2013 Yılları Arası Dünyadaki Đspatlanmış Petrol Rezervlerinin

Bölgelere Göre Dağılımındaki Değişim64

2.3 Enerji Kaynaklarının Dünyadaki Çatışmalara Etkisi

Sanayi devriminden bu yana dünyada enerji kaynaklarına sahip olabilmek için

kıyasıya bir yarış başlamış ve bu yarış birçok savaşa da neden olmuştur. Esas itibariyle uluslar

arası sistemde dünya liderliği ile enerji kaynakları arasında doğrudan bir ilişki mevcuttur.

Bunun nedeni Ekonomik ve sosyal kalkınma için temel girdilerden olan enerjinin tüketimi,

artan nüfus, şehirleşme, sanayileşme ve teknolojinin yaygınlaşmasına paralel olarak sürekli

artış göstermektedir. Bir başka deyişle enerji ekonomik ve siyasi kalkınmanın temelini

oluşturmasıdır. Yani bir devletin uluslararası sistem içinde diğer devletlere göre gücünü

arttırması ve zenginleşmesi enerji kaynaklarını verimli olarak kullanmasına bağlıdır. Ancak

dünyamızda enerji üretmek için gerekli olan fosil yakıtların azalması buna karşılık dünya

nüfusunun da dramatik bir şekilde artması nedeniyle enerjiye ulaşım gittikçe zorlaşmaktadır.

Örneğin 1900 yılında dünya nüfusu 1,6 milyar, birincil enerji tüketimi 1.000 milyon ton petrol

eşdeğeri (Mtoe) iken, 2010 yılında dünya nüfusu 7 milyarı aşmış ve birincil enerji tüketimi de

12 milyar ton petrol eşdeğerine ulaşmıştır.65 Bu artışın en önemli nedeni kuşkusuz dünyadaki

sanayileşme nüfus oranındaki artıştır.

Đngiltere kömür çağı denilen 19. yüzyılın süper gücü iken, 1945 yılından sonra bu

liderlik petrole hâkim olan ABD’ye geçmiş, ancak geçişin gerçekleştiği 1914–1945 yılları

arasındaki dönem savaşları dünyaya çok pahalıya mal olmuştur. En kritik dönem olarak

64 BP Statistical Review of World Energy 2014, s.21 65 Türkiye’nin ve Dünya’nın Enerji Profili, http://www.yildiz.edu.tr/~okincay/dersnotu/EnerjiProfili.pdf (Erişim 20 Eylül 2014)

Page 30: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

556

kömürün tepe noktasına ulaştığı 1913 yılında yaşanan gelişmeler oldukça önemlidir.66 Zira

son yüzyıl içinde yaşanan çatışmaya varan bazı önemli krizler, Birinci Dünya Savaşı, Đkinci

Dünya Savaşı, Kore Krizi, Küba Krizi, Vietnam Savaşı, Arap-Đsrail Savaşları, Süveyş Krizi,

Birinci Körfez Operasyonu, Đkinci Körfez Operasyonudur. Söz konusu krizlerin bazılarının

oluşumunda başrolde ve bazılarının oluşumunda da yan rollerde mutlaka enerji jeopolitiği ve

enerji güvenliği kavramları yer almıştır.67 Bu olayların dışında elbette farklı sebeplerle ulusal

veya uluslararası krizler meydana gelmektedir. Ancak söz konusu bu çatışmaların öncelikle

enerji paylaşımı sorunuyla ilgili olduğunu yani ekonomi politik yönlerinin olduğunu

söylemek mümkündür.

2.3.1 Enerji Kaynakları Açısından 1. Dünya Savaşı

Sanayi Devrimi ve Sömürgecilik sonucunda ekonomik pozisyonlarını güçlendiren

Đngiltere ve Fransa, karşı taraftaki Almanya ve Đtalya gibi ülkelerden ekonomik olarak çok

ilerideydi. Almanya ve Đtalya, siyasi birliklerini oluşturduktan sonra 1914'e kadar olan süreçte

aradaki farkı kapatmaya çalışmışlardır. Đngiltere ve Fransa'nın ekonomik hakimiyet alanlarını

koruma, Almanya'nın ise bu alanları ele geçirme niyeti savaşın başlıca ekonomik

nedenlerindendir. Bu nedenler; sömürgeler, deniz yollarının hâkimiyeti, uluslararası ticaret

imtiyazları gibi ana başlıklarda değerlendirilebilir. Öte yandan 19. yüzyıl sonlarından itibaren

kullanılmaya başlayan ve neredeyse 20. yüzyıla damgasını vuran petrol yataklarının mülkiyeti

de savaşın temel ekonomik nedenlerindendir. Osmanlı Đmparatorluğu'nun hakimiyeti altındaki

Orta Doğu petrol varlığı, 19. yy sonlarında özellikle Đngilizler tarafından, çeşitli gizli/açık

yöntemlerle tespit edilmiştir. Đngiltere, petrol siyasetini, 1900'lerde tüm stratejilerinin birinci

sırasına koymuştur.

Ancak petrolün öncesinde Đngiliz ekonomisinin gelişmesini sağlayan asıl fosil yakıt

kömür olmuştur. Đlk birincil enerji kaynağı olarak kabul edilen kömür önce, Büyük Britanya

daha sonra Fransa, Almanya ve ABD’de yoğun olarak üretilmeye başlanmış ve 18 ve 19.

yüzyılın temel enerji konumuna gelmiştir.68 Dünyanın en fazla kömür üreten ülkesi olan

Đngiltere’de, 1800 yılının başında 10 milyon ton olan maden kömürü üretimi 1850’lerde 5

misline, 50 milyon tona çıkmış ve 1900’da, 225 milyon tona ulaşmıştır. Dünyada ise 20.

yüzyıl başında büyük kömür üreticilerinin gerçekleştirdiği gelişmelerle ve yeni üreticilerin

ortaya çıkmasıyla maden kömürü üretimi 1 milyar tonu aşmıştır. Kömürün sanayide

66 Volkan Ş. Ediger, “Yeni Yüzyılın Enerji Güvenliğinde Karşılıklı Bağımlılık Bir Zaruret”, Doğal Gaz Dergisi, Sayı 131, 2007, s.32, ss.30 – 37 67 Cenk Sevim, “Küresel Enerji Jeopolitiği ve Enerji Güvenliği”, Yaşar Üniversitesi Dergisi, Cilt 26, Sayı 7, 2012, s.4378, ss. 4378 – 4391 68 Daniel Yergin, Petrol-Para ve Güç Çatışmasının Epik Öyküsü, Çev. Kamuran Tuncay, Ankara, Türkiye Đş Bankası Kültür Yayınları, 1995, s.625

Page 31: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

557

kullanımının artmasıyla 1900-1914 yıllarında kömür üretimi ani bir yükseliş ile iki kat artmış

ve 750 milyon tondan 1500 milyon tona ulaşmıştır. Ortaya çıkan bu üretim artışı, 1870’li

yıllardan itibaren başta Đngiltere’de olmak üzere Avrupa’da görülen sanayileşmenin ihtiyaç

duyduğu enerjiyi karşılamak için gerçekleşmiş olduğu söylenebilir.69 Söz konusu yüksek

miktardaki kömürün paylaşım sorunu dünyaya 1914–1918 yılları arasında büyük bir felaket

yaşatmıştır.

Tablo 3: 1905 Yılı Dünya Kömür Üretimi70

Ülke Kömür Üretimi (Ton)

Đngiltere 236.128.936

Almanya (kömür) 121.298.167

Almanya (linyit) 52.498.507

Fransa 35.869.497

Belçika 21.775.280

Avusturya (linyit-kömür) 35.277.339

Macaristan (kömür) 1.031.501

Macaristan (linyit) 5.447.283

Đspanya 3.202.911

Rusya 19.318.000

Tablodan görüldüğü gibi Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Almanya’nın tek başına

kömür üretimi 121.298.167 ton iken Fransa sadece 35.869.497 ton üretebilmektedir. Bunun

en önemli sebebi en zengin kömür yataklarına sahip Alsace-Loren bölgesinin 1871 Sedan

Savaşı’ndan sonra Almanya’nın eline geçmesidir. Bu üretim farkı Fransa’nın yeniden bu

bölgeyi Almanya’dan geri almak için her türlü mücadeleyi yapmak ihtiyacını hissettirmiştir.

Çünkü kömür o yıllarda sanayileşme için en fazla kullanılan birincil enerji maddesidir. Ayrıca

Almanya, Đngiltere’nin başta kömür ve kısmen petrol olmak üzere hammadde kaynaklarını ele

geçirip kendi hegemonyasını kurmak istemesi savaşın diğer temel sebeplerindendir.71

Bu dönemde enerji politikası, enerjinin başlıca kaynağı olan maden kömürü

yataklarına sahip olan Büyük Britanya, Fransa, Almanya ve ABD üzerine kurulmuştur. Fransa

69 Christopher Falvin, ve Nicholas Lenssen, Enerjide Arayışlar-Yaklaşan Enerji Devriminin El Kitabı, Đstanbul, TEMA Vakfı Yayınları, 1994, s.42 70 Kemal Olçar, “Uluslararası Çatışmaların Enerji Politik Analizi” Güvenlik Stratejileri Dergisi, Yıl 6, Sayı 11, s. 100, ss. 93–127 71 Kemal Olçar, a.g.e.,s.100

Page 32: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

558

ve Almanya arasındaki başta zengin kömür yatakları ile Rusya ve Ortadoğu’daki yeni petrol

bölgeleri enerji politikaları açısından, Birinci Dünya Savaşı’nın enerji-politik nedenini

oluşturduğu değerlendirilmektedir. Bu noktada Berlin-Bağdat-Basra Demiryolu 1. Dünya

Savaşı’nın oluşumuna etki eden bir başka faktör olarak değerlendirilebilir. Zira Almanlar

tarafından inşa edilen bu hattın amacı burada çıkarılan petrolün batıya naklini

gerçekleştirmektir. Dolayısıyla demiryolunun ilk büyük enerji nakil hattı olduğu söylenebilir.

Ayrıca Bağdat Demiryolunun 20 km. sağında ve solunda her türlü maden arama yetkisi de

Almanlara, anlaşma gereği verilmiştir. Bu nedenle Đngiltere bu projeyi kendisi için büyük bir

tehdit olarak kabul etmiştir.72 Ayrıca o dönemde Sevr Antlaşması ile Đngiltere Kafkaslara

giden yolu sözde Kürdistan ve Ermenistan projeleri ile açmak ve Hazar petrollerine de

ulaşmak istiyordu.73 Bu sebepleri dikkate alarak 1914 yılında yaşanan Birinci Dünya

Savaşı’nın gerçek sebebinin enerji bölgelerinin ve nakil hatlarının paylaşımına dayandığını

ifade etmek mümkündür.

2.3.2 Enerji Kaynakları Açısından 2. Dünya Savaşı

Đkinci Dünya Savaşı’nı hazırlayan sebeplerin altında başta petrol olmak üzere enerji

kaynaklarına sahip olma fikri yatmaktadır. Zira Almanya’nın daha savaş başlar başlamaz

Birinci Dünya Savaşı’nda kaybettiği Alsace-Lorane’ni ele geçirdiği ve savaşın gerektirdiği

enerji ihtiyacını garantiye aldığı görülmektedir. Almanya ardından, yine savaşı sürdürebilmek

için gereken yakıtı Bakü’yü ele geçirerek sağlamayı planlamış ancak başarılı olamayınca

doğu muharebelerini, müteakiben tüm savaşı kaybetmiştir. Yani enerji kaynakları birçok

devletin kaderinde en etkili aktör konumuna dönüşmüştür.74 Çünkü özellikle Đkinci Dünya

Savaşı’ndan sonra, dünya petrol üretimi olağanüstü yükselerek, 1945’de yıllık 3.000 milyon

varile ulaşmıştır. Bu yükseliş, eski üreticilere ilaveten yeni yatakların işletmeye açılması ile

mümkün olmuştur. Petrol üretiminin bu gelişimine, doğal gaz ve nükleer enerji üretiminin ilk

ürünleri de eklenmiş ve böylelikle enerji kaynakları çeşitlenmiştir. Ancak petrol daha stratejik

bir unsur haline gelmiştir.75 Buna ek olarak Aşağıdaki grafikte de görüldüğü gibi 2. Dünya

Savaşından sonra teknoloji ve ulaşım vasıtalarında çeşitlilik arttıkça kişi başına düşen petrol

üretimi de artış göstermektedir. Özellikle Đkinci Dünya Savaşı’nın sonunda petrol bölgelerinin

büyük devletler tarafından paylaşılması ile üretim dramatik bir şekilde artmış ve bu artış önce

72 Hikmet Uluğbay, Đmparatorluktan Cumhuriyete-Petropolitik, Ankara, Turkish Daily News Yayınları, 1995, s.112 73 Mehmet Kocaoğlu, Petro-Strateji, Đstanbul, Harp Akademileri Basım Evi, 1996, s.91 74 Daniel Yergin, a.g.e, s.383 75 Mehmet Kocaoğlu, a.g.e, s.124

Page 33: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

559

1973’de ardından 1979 yılında tepe noktasına (peak oil) ulaşmıştır. Bu yıllar arasında üretim

artış oranı sıfıra yakın meydana gelmiştir.

Grafik 8: 1920–2000 yılları arasında kişi başına düşen petrol Üretimi76

Bu verilerden hareketle Đkinci Dünya Savaşı’nın da petrol paylaşım savaşı olarak

nitelemek mümkündür. Kömür çıkarımı sorunları ile petrol kullanımının ve taşınmasının

kömüre göre kolaylığı, petrolü ön plana çıkarmaya başlamış ve bu durum, petrol kaynaklarına

sahip olmayan ülkeleri endişelendirerek petrol bölgelerine sahip olma eğilimini arttırmıştır.

Dolayısıyla petrol bölgelerinde hegemonya kurmak ana hedefi, Đkinci Dünya Savaşı’nın

enerji-politik yönünü oluşturmuştur. 77

2.3.3 Dünyada Meydana Gelen Diğer Önemli Çatışmalarda Enerji Kaynaklarının

Rolü

Đkinci Dünya Savaşından sonra dünyada şimdiye kadar küresel çapta büyük çatışmalar

görülmese de yerel ve bölgesel düzeyde birçok çatışma yaşanmış ve yaşanmaya devam

etmektedir. Bunların birçoğu kendi içinde etnik çatışmalara dayalı olmakla birlikte bir kısmı

da tüm dünyayı etkileyen türde olmuştur. Ayrıca bu çatışmaların bir kısmı da genellikle enerji

paylaşımı ve arz güvenliğine dayalı olan çatışmalar olduğunu söylemek mümkündür. Bu türde

çatışmalara örnek olarak şunlar verilebilir.

76 Richard C. Duncan, “The Peak Of World Oil Production and The Road To The Olduvai Gorge”, Pardee Keynote Symposia, Geological Society of America Summit 2000, Reno, Nevada, November 13, 2000, http://dieoff.org/page224.htm (Erişim 20 Eylül 2014) 77 Kemal Olçar, a.g.e.,s.106

Page 34: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

560

1) Süveyş Krizi: Mısır Başkanı Cemal Abdül Nasır’ın 26 Temmuz 1956 yılında, Süveyş

Kanalı’nı kamulaştırma istediğinden, Đngiltere ve ABD’nin Aswan Barajı’nın

kurulmasını reddetmesinden ve Mısır’ın Nasır yönetiminde Sovyetler Birliği’ne ve

Çin’e dönmesinden dolayı gerçekleşmiştir. 75 yıl Đngiltere kontrolünde kaldıktan

sonra Mısır’a geçen Süveyş ile birlikte başta Đngiltere olmak üzere Batı, en önemli

petrol yolunu kaybetmiştir. Bu kriz Đngiltere’nin enerji temin maliyetlerinin artması ve

dış borçlarının ödenemez hale gelmesi ile sonuçlanmıştır.78 Krizden sonra Batı

Avrupalı devletler dünya egemenliklerini kesin olarak ABD’ye kaptırmış ve ABD’nin

desteği olmadan enerji bölgelerinde hareket edemeyeceklerini anlamışlardır.79 Yarım

yüzyıl öncesinde dünyaya mutlak egemen olan Birleşik Krallık ve Fransa'nın artık

ABD'nin askeri desteği olmadan hareket edemeyeceği ortaya çıkmıştı. Bu, dünya

hakimiyetinin Avrupa'dan ABD ve Sovyetler'e geçtiğinin ilanı olmuştur. Ayrıca

Süveyş Krizi, Birleşik Krallık'ın Falkland Adaları Savaşı'na kadar ABD'nin desteği

olmadan yaptığı son harekattır. Bu süre içinde Birleşik Krallık, askeri harekatlarında

hep ABD'nin desteğini aramıştır.80

2) Arap – Đsrail Savaşları: Đlki 1948 yılında yaşanan Arap-Đsrail Savaşı, müteakip

yıllarda 1967’de 6 Gün Savaşı, 1973’de Yom Kippur Savaşı, 2006 yılında Lübnan-

Đsrail Savaşı ve en son 2008 ve 2014’te Gazze Çatışmaları şeklinde tekrarlanmıştır. Bu

savaşların ortak özellikleri, ABD’nin Đsrail’e tam destek vermesi ve Arap

Devletleri’nin milli serveti olan petrolün büyük güçler tarafından kontrol edilmesinin

engellenme çabalarıdır.81 Bu savaşların en belirgin sonuçları, Đsrail’in sürekli Arap

topraklarını kendi ülkesine katmak şeklinde görülmüştür. Yine 1967 yılında yaşanan 6

Gün Savaşı sonucu Đsrail topraklarını dört katına çıkarmıştır. 1973 tarihindeki Arap-

Đsrail Savaşı ise petrolün silah olarak kullanıldığı savaş olarak tarihe geçmiştir. OPEC

üyesi ülkelerin ambargosu neticesinde petrol fiyatları yaklaşık %400 civarı artmış ve

bunun karşılığında Đsrail BM’in arabuluculuğunu kabul ederek geri adım atmak

zorunda kalmıştır.82

3) Đran-Irak Savaşı: Görünürde sınır anlaşmazlığı, yani Şatt-ül-Arab’ın paylaşımı gibi

sebeplerden kaynaklandığı ifade edilse de, enerji kaynağı bölgesi ülkelerin birbirleri

78 Daniel Yergin, a.g.e, s.559 79 Mehmet Kocaoğlu, a.g.e, s.44 80 Suez Crisis, http://en.wikipedia.org/wiki/Suez_Crisis (Erişim 20 Eylül 2014) 81 Mehmet Kocaoğlu, a.g.e, s.54 82 Kemal Olçar, a.g.e.,s.113

Page 35: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

561

ile savaşması ve petrole yön vermede hegemonya mücadelesi olarak tanımlanabilir.83

Đslam Devriminden sonra ortaya çıkan karışıklık esnasında Irak 1980 yılında Đran’a

saldırmıştır. Çıkan savaş petrol üretimini %10 düşürerek günlük bir milyon varile

geriletmiş ve fiyatlar 14 $’dan 35 $’a yükselmiştir. Her iki ülke de petrole dayalı bir

kalkınma modeli benimsemiş ve fiyat dalgalanmalarından oldukça etkilenmişlerdir.

Irak, petrol ihracını genel olarak boru hatları ile yaparken, Đran daha ziyade Basra

Körfezi’nden tankerler vasıtası ile yapmaktaydı. Dolayısıyla savaşın Irak açısından en

stratejik hedefleri Đran’ın petrol tankerleri iken, Đran da Irak’ın nakil tesislerini hedef

almıştır. Savaş sonunda Savaşın sonucunda Đran-Irak sınırı değişmemiştir. Đki ülkenin

birbirlerinin petrol tesislerine saldırılar düzenlemesi sonucu petrol üretimi düştü,

petrol fiyatları arttı. Savaş boyunca Irak, kendisini destekleyen devletlerden borç

alarak silah satın almıştı. Bu borçları ödemekte zorlanması, 1990 yılında Kuveyt’e

saldırarak oradaki petrol kuyularını ele geçirmeye çalışmasına yol açtı. Bu tavrı da

Irak'ı uluslararası ilişkilerde yalnızlığa sürükledi ve desteksiz bırakmıştır.84

4) 1. Körfez Savaşı: 1988'de Đran-Irak Savaşı'nı bitiren ateşkes imzalandığında Irak borç

batağında, halkı da sosyal patlamanın eşiğindeydi. Irak'ın borçlarının büyük kısmı

Suudi Arabistan ve Kuveyt'eydi. Irak iki ülkeden de borçlarının silinmesini istedi,

ancak iki ülke de bunu reddetmiştir. Irak ayrıca Kuveyt'i OPEC'in petrol üretimi için

belirlediği kotayı aşmakla suçluyordu. Kendisi de bir petrol üreticisi olan Irak üyesi

olduğu OPEC'in 18$'lık fiyat politikasına uyulmasını istiyordu.85 Temmuz 1990'ın

başlarında Irak, şikayetçi olduğu Kuveyt'in kota politikası nedeniyle bu ülkeyi askeri

harekatla açık biçimde tehdit etti. 23 Temmuz'da CIA'in Irak'ın Kuveyt sınırına 30.000

asker kaydırdığını raporlaması üzerine Basra Körfezi'ndeki ABD filosu alarm

durumuna geçti. 15 Temmuz 1990'da Saddam hükümeti isteklerini açık biçimde Arap

Ligi’nden istedi; "Bazı Arap hükümdarlarının politikaları Amerikan yanlısı...Onlar

Arap çıkarlarının ve güvenliğinin zayıflatılması için Amerika tarafından teşvik

83 Mehmet Kocaoğlu, a.g.e, s.75 84 Iran–Iraq War, http://en.wikipedia.org/wiki/Iran-Iraq_War (Erişim 20 Eylül 2014) 85 Buna rağmen Kuveyt ile Birleşik Arap Emirlikleri sürekli olarak petrol üretimlerini artırıyordu, Irak ise en azından Đran-Irak Savaşı'ndan Đran saldırıları ve bir ekonomik skandal nedeniyle oluşan kayıplarının karşılanmasını istiyordu. Sonuç olarak petrol fiyatlarındaki gerileme -varil fiyatı 10$'a kadar geriledi- Irak için, 1989 yılındaki ödemeler dengesi açığına denk gelen 7 milyar $ kayba neden oldu. Bu nedenle Irak hükümeti savaş nedeniyle hasar gören altyapısını onarmasının ötesinde, temel harcamalarını bile yapamaz bir haldeydi. Irak'la birlikte Ürdün bu petrol üretim politikasına karşı mücadele etmelerine rağmen çok az başarılı olabildiler. Irak hükümeti mevcut durumu bir tür ekonomik savaş olarak tanımladı, Kuveyt'i yönlü sondaj yöntemiyle Irak sınırı içindeki Rumeyla petrol sahasından yararlanmakla suçlamıştır. Bkz. Birinci Körfez Savaşı, http://tr.wikipedia.org/wiki/Körfez_Savaşı (Erişim 20 Eylül 2014)

Page 36: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

562

ediliyorlar"86 sözleriyle birlikte Kuveyt ve BAE'den tazminat telebinde bulunup aksi

takdirde askeri güç kullanma tehdidini savurdu. 31 Temmuz 1990'da Irak ile Kuveyt

heyetleri aralarındaki petrol anlaşmazlığı nedeniyle Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde

bir araya geldi. Cidde görüşmelerinin sonunda Irak, Rumeyla nedeniyle uğradığı

kaybın telafisi için Kuveyt'ten 10 milyar $'lık tazminat talebine karşılık Kuveyt 9

milyar $ önerdi. Irak'ın buna cevabı ise Kuveyt'i işgal etmek oldu. 2 Ağustos 1990'da

Irak Kuveyt'in başkenti Kuveyt şehrini bombalayarak işgali başlattı.

2.4 Enerji Kaynaklarının ve Enerji Ticaret Yollarının Günümüz Çatışmalarına Etkisi

Đkinci Dünya Savaşı’nın ardından yaşanan bölgesel çatışma alanlarının çoğunlukla

günümüz dünyasında en fazla fosil yakıtlarının ticaretinin gerçekleştirildiği bölge olan

Ortadoğu bölgesinde yoğunlaştığı görülmektedir. Bu bölgelere sadece, nakil hatlarını kontrol

eden stratejik yerlerin eklendiği söylenebilir. Daha önceki kısımlarda yer alan Harita 1

görüldüğü gibi petrol günümüzde petrol ve doğalgaz ticaretinin büyük bir kısmı bu gölgeden

dünyaya yapılmaktadır. Buna karşılık aşağıda yer alan ve dünyadaki mevcut çatışma

alanlarını gösteren Harita 4 ile Harita 1 karşılaştırıldığında bu iki güzergahın neredeyse

birebir örtüştüğü görülmektedir. Buna göre dünyadaki enerji kaynaklarının bulunduğu ve

ticaretinin yapıldığı yerler ile dünyadaki mevcut çatışma alanları arasında büyük paralellikler

bulunduğu açıkça görülmektedir. Bir başka deyişle dünyada yaşanan çatışmalarla enerji

ticareti yapılan güzergâhları neredeyse birbiriyle örtüşmektedir. Bu nedenle mevcut

çatışmaların sebeplerinin başında enerji paylaşımı veya enerji kaynaklarından daha fazla pay

elde etmek olduğunu söylemek mümkündür.

86 Youssef M. Ibrahim, “Iraq Threatens Emirates And Kuwait on Oil Glut”, 18 Temmuz 1990, http://www.nytimes.com/1990/07/18/business/iraq-threatens-emirates-and-kuwait-on-oil-glut.html? (Erişim 20 Eylül 2014)

Page 37: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

563

Harita 1: Petrol ve Doğalgaz Önemli Ticaret Hareketleri87

Harita 3: Doğalgazın Dünyadaki Önemli Ticari Akış Hareketleri88

87 BP Statistical Review of World Energy 2014, s.19 88 BP Statistical Review of World Energy 2014, s.29

Page 38: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

564

Harita 5: Dünyadaki Mevcut Çatışma Bölgeleri (Eylül 2014)89

Enerji güvenliği kavramı altında deniz güvenliği konusunun önemli bir yeri vardır.

Ayrıca tarih boyunca deniz yolları ve enerji kavramları gerek küresel düzeyde ve gerekse

bölgesel düzeydeki ekonomik faaliyetlerinde merkezinde yer almıştır. Yeryüzünün %70’i

denizlerle kaplıdır. Yaklaşık 2,2 milyar insan dünya sahillerinin 100 km. içerisinde

yaşamaktadır. Birleşmiş milletlere üye ülkelerin de %81’nin denize kıyısı bulunmaktadır.

Dünya okyanus ve denizleri üzerinde küresel ticaretin yaklaşık %90’lık bölümü

gerçekleşmektedir. Deniz yollarıyla taşınan stratejik ürünlerden bir tanesi de petroldür.

Küresel ölçekte doğal gazın yaklaşık %95’i boru hatlarıyla taşınırken ham petrolün sadece

%35’i boru hatlarıyla taşınmakta kalan %65’lik bölümü taşınmasında deniz yolları

kullanılmaktadır.90

Enerji güvenliği ve deniz güvenliği arasındaki ilişkide ham petrolün yükleme ve

boşaltma terminal limanları ile terminaller arasındaki deniz ulaştırma rotalarının boğaz, geçit

ve kanallar ile düğüm noktalarının emniyeti ve güvenliği kritik rol oynamaktadır. Günümüz

deniz trafiğinde stratejik olarak kabul edilen ve herhangi bir nedenle kapanması halinde

uluslararası enerji güvenliğine büyük zarar verecek potansiyele sahip altı tane düğüm noktası

bulunmaktadır. Bu düğüm noktaları, Hürmüz Boğazı, Malakka Boğazı, Süveyş Kanalı, Bab

El Mendab Boğazı, Đstanbul-Çanakkale Boğazları ve Panama Kanalıdır.

89 Global Conflict Tracker 19 September 2014, Council of Foreign Relations, http://www.cfr.org/global/global-conflict-tracker/p32137#!/ (Erişim 20 Eylül 2014) 90 Cenk Sevim, Cenk Sevim, “Küresel Enerji Jeopolitiği ve Enerji Güvenliği”a.g.e, s.4387

Page 39: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

565

Ayrıca Uluslar arası Enerji Ajansı’nın verilerine göre dünyadaki bölgeler arasında

enerji tüketimi konusunda çeşitli farklılıkların olduğu görülmektedir. Aşağıdaki grafikte

özetlendiği gibi dünyadaki enerji üretimi ile tüketimi arasında bölgelere göre göreceli olarak

orantısal bir zıtlık bulunmaktadır. Bu durum ister istemez enerji konusunda ülkeler arasında

çatışma olasılıklarını da beraberinde getirmektedir.

Gün geçtikçe artmakta olan global enerji ihtiyacının karşılanmasında, temel kaynaklar

arasında yerlerini koruyacak olan petrol ve doğalgazı temini konusunda arz bölgeleri, tüketim

bölgeleri, transit bölgeler daha büyük stratejik öneme sahip olacaklardır. Bugün için petrol

arzında en yüksek önem seviyesine sahip Basra Körfezi’nin azalan global petrol rezervleri ile

birlikte bundan 20 yıl sonra da jeopolitik önemini koruyacağı kuskusuzdur. Hazar, Sibirya ve

Alaska bölgelerindeki yeni petrol sahalarının bulunmasına rağmen Ortadoğu bölgesi halen

dünyadaki petrol rezervlerinin 2/3’ne sahiptir bu nedenle Ortadoğu bölgesi gelecekte de petrol

konusunda dısa bağımlı olan ülkelerin mücadele sahası olmaya devam edecektir ve

halihazırda global petrol arzının %50’sini karşılayan Körfez ülkeleri artan enerji talebi ve

global petrol rezervlerin azalmasıyla 2025 yılında global petrol arzının %75’ni karsılar

duruma gelecektir.91

Grafik 5: Dünyada Üretilen ve Tüketilen Enerji’nin Bölgelere Göre Dağılımı92

Diğer taraftan önümüzdeki dönemde enerji tüketiminin Atlantik havzasından Asya

Pasifik bölgesine doğru kayacağı görülmektedir. Bunun gerçekleşmesi durumunda dünyadaki

enerji dağılımının ve enerji ticareti kanallarının değişeceği görülmektedir. Aşağıdaki haritada

91 Cenk Sevim, “Petrol Rezervlerinin Zirve Noktasının Enerji Güvenliği Açısından Büyük Enerji Pazarları, a.g.e.,s.68 92 Dünyada ve Türkiye’de Enerji Görünümü, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Raporu, s.9 http://www.enerji.gov.tr/yayinlar_raporlar/Dunyada_ve_Turkiyede_Enerji_Gorunumu.pdf (Erişim 20 Eylül 2014)

Page 40: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

566

görüldüğü gibi 2035 yılında enerjide talep artışının batı ülkelerinden Çin, Hindistan gibi

yükselen ekonomilerine kayacağı beklenmektedir. Bu durum hiç kuşkusuz enerji kaynaklı

çatışmaları arttıracak niteliktedir.

Harita 5: 2035 Yılı Öncelikli Enerji Talebi Öngörüsü93

Sonuç

Fosil yakıtlar (kömür, petrol ve doğalaz) ticari değer taşımaya başladığından itibaren

yaşanan ekonomik ve politik çatışmaların temel kaynağı haline gelmiştir. Bugün gelişmiş ülke

olarak gösterilen ülkelerin birçoğu bu kalkınmışlıklarını enerji bölgelerine yaptıkları

müdahalelere veya bu bölgelerden sorunsuz ve ucuza temin ettikleri enerji kaynaklarına

borçludurlar. Tarihsel süreç incelendiğinde büyük yıkımlara sebep olan çatışmaların büyük

çoğunluğunun enerji kaynaklarına ulaşım ve arz güvenliğinin sağlanması için yapıldığı

görülmektedir.

Ancak bazı çatışmalarda nedenler öyle iyi gizlenmiştir ki enerji politik sebeplere

ulaşmak oldukça zorlaşmıştır. Örneğin 1. ve 2. Dünya Savaşlarının asıl sebebi (başta kömür

ve petrol olmak üzere) enerji politiktir. Bunun dışında yaşanan yerel çatışmalar, diplomatik

baskılar, mikro milliyetçi ayrılıkçı hareketler ve bölücü terör olayları ya enerjinin üretildiği

yerlerde ya da enerji nakil hatlarının hemen yakınında bulunan yerlerde yaşanmış olması

tesadüf sayılmamalıdır. Bu varsayım ülkelerin enerji nakil hattı üzerinde bulunmasına veya

93 2013 Dünya Enerji Görünümü, http://www.elektrikport.com/teknik-kutuphane/2013-dunya-enerji-gorunumu-%5Bozel-dosya%5D/11294#ad-image-0 (Erişim 20 Eylül 2014)

Page 41: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

567

enerji kaynağı olup olmadığına ve kaynağa komşu bulunup bulunmadığına göre dış baskı ve

müdahalelere maruz kalıp kalmayacağı hakkında bazı ipuçları verebilmektedir.94

Enerji güvenliğine politik açıdan baktığımızda, enerjide dışa bağımlı olan ülkelerin

özellikle dış politika ve enerji politikalarının arasında bağlar bulunduğuna görmek

mümkündür. Bundan dolayı enerjide dışarıya bağımlı ülkelerin dış politikalarında kimi zaman

yeteri kadar aktif olamadıklarını görülmektedir. Özellikle bazı enerji üreticilerinin enerjiyi bir

dış politika aracı olarak kullanmaya başlamaları kimi zaman bağımlı ülkelerin ulusal

egemenliklerini tehdide kadar gitmektedir.

Enerji güvenliğine ekonomik açıdan baktığımızda ise, özellikle sanayisi gelişmiş veya

gelişmekte aynı zamanda da enerjideki dışa bağımlılık problemini çözememiş ülkeler büyük

sıkıntılarla karşılaşma ihtimallerine sahiplerdir. Bu tarz ülkeler yaşanabilecek bölgesel veya

küresel enerji krizlerinden ciddi şekilde yaralar alabilirler. Örneğin bir yandan dış enerjiye

bağımlı sanayilerinde yaşanabilecek aksamalar direkt olarak ülke ekonomisine ve ülke içi

enflasyona etki edebilir. Bunun yanı sıra, bağımlı devletler uluslararası enerji piyasalarını

domine edemediklerinden yaşanabilecek olası fiyat hareketliliklerinden de ciddi anlamda

zararlar görebilirler. Bu tarz fiyat hareketlilikleri enerji ithalatının yüksek yüzdelere sahip

olduğu ülkelerde ithalat ihracat dengelerini bozarak uzun vade de etkisi kuvvetli dış ticaret

açıklıklarına sebep olabilir.

Bu nedenle Enerjinin ekonomi politik açıdan önemi dünyadaki fosil yakıtlar bittikten

sonra da artarak devam edeceğini söylemek mümkündür. Çünkü gelecekte ülkelerin

ekonomik sistemlerinin büyümesi ve muhafaza edilmesi yine enerji tedariki ile mümkün

olacağından enerji dünya üzerinde ekonomik ve politik olarak varlığının sürdürecektir.

Günümüzde enerji kaynakları açısından yaşanan yoğun rekabet, enerji kaynaklarının

yetersizliği ve tükenmekte olan fosil kaynaklara sağlıklı alternatiflerin geliştirilememesi tüm

ülkeleri derinden etkilemektedir. Çünkü Petrol ve doğalgaz kaynaklarının kısıtlı kullanım

sürelerinin olması ve söz konusu kaynakların dünya üzerindeki dengesiz dağılımı, küresel

politikaların belirlenmesinde enerji arz güvenliğinin başrolde olmasına neden olmaktadır.

1973 petrol krizi ve 2005–2006 doğal gaz krizi, enerji güvenliğini bir kavram olarak

hayatımıza yerleştirmeye başlamıştır. Ama bu, sadece enerji güvenliğinin arz güvenliği

boyutunu kapsayan ve korkulara cevap bulmaya çalışan bir başlangıç olarak değerlendirmek

mümkündür. Asıl sorun, yüksek talebin devam etmesi durumunda arzın ne kadar yetip

yetmeyeceği ve arzın üzerindeki fiyat baskısının, küresel ekonomik büyümeyi ne kadar

94 Kemal Olçar, a.g.e, s.121

Page 42: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

568

etkileyip etkilemeyeceğidir. Elbette hiçbir devlet, diğer devletin ekonomik büyümesine katkı

sağlamak için kendi büyümesinden fedakârlıkta bulunmayacaktır. Ama küresel ekonomik

büyümenin yavaşlaması ve durgunluğa girmesi, her devleti bir biçimde etkileyecektir. Bu

yüzden enerji güvenliği, herkesin sorumluluğu olan yeni bir anlayışı gerektirmektedir.

Özellikle enerji tüketimleri yüksek olan gelişmiş ülkelerde fosil kaynakların kısıtlı olması,

buna karşılık az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerdeki kaynak yoğunluğu enerji alanında

geçmişte olduğu gibi günümüzde ve gelecekte de yeni mücadelelere neden olabilecek

potansiyele sahiptir.

Bu noktada enerji jeopolitiğinin, enerji politikaları ve enerji güvenliği kavramları

üzerinde bu kadar çok etkin olmasının en önemli nedeni günümüzdeki enerji paradigmasının

merkezinde fosil enerji kaynaklarının bulunmasıdır. Fosil enerji kaynaklarından özellikle

petrol ve doğal gazın üretim ve tüketim blokları arasında asimetrik dağılım göstermesi de bir

diğer önemli faktördür. Özellikle petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtlara olan talebin giderek

artması sonucu yeni jeopolitik gelişmeler ve uluslararası düzeyde yeni grupların oluşması söz

konusu olabilir. Bir başka deyişle enerji güvenliği gelecek dönemde ekonomik ve politik

açıdan dünyada yeni ittifakları veya yeni çatışmaları gündeme getirebilir. Bu nedenle enerji

güvenliği konusu günümüzde olduğu gibi ekonomi politik unsurları içeren bir kavram olarak

geçmişte olduğu gibi gelecekte de önemli olmaya devam edeceği görülmektedir.

KAYNAKÇA

2013 Dünya Enerji Görünümü, http://www.elektrikport.com/teknik-kutuphane/2013-

dunya-enerji-gorunumu-%5Bozel-dosya%5D/11294#ad-image-0 (Erişim 20 Eylül 2014)

Akdoğan, Gökhan, “Liberalizm: Temel Đlkeleri ve Düşünürleri” 14 Kasım 2013,

http://akademikperspektif.com/2013/11/14/liberalizm-temel-ilkeleri-ve-dusunurleri/ (Erişim

19 Eylül 2014)

Arı, Tayyar, Uluslararası Đlişkiler Teorileri: Çatışma, Hegemonya, Đşbirliği, MKM

Yayıncılık, Bursa, 2013

Ateş, Davut ve Gökmen, Gülizar Samur, Bir Akademik Disiplin Olarak Uluslararası

Politik Ekonominin Sınırları”, Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 15, Say 1, 2013, ss.45–71

Ateş, Davut, “Küresel Ekonomik Kriz, Devlet ve Dış Politika”, Uluslararası Đnsan

Bilimleri Dergisi, Cilt 7, Sayı 1, 2010, ss. 912 – 937

Page 43: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

569

Ateş, Davut, “Uluslararası Đlişkiler Disiplininin Oluşumu: Đdealizm / Realizm

Tartışması ve Disiplinin Özerkliği”, Doğuş Üniversitesi Dergisi, Cilt: 10, Sayı: 1, 2009,

ss.11–25

Aydal, Doğan, Petrolsüz Dünya, Truva Yayınları, Đstanbul, 2008

Bieler, Andreas, “The Struggle over EU Enlargement: a Historical Materialist

Analysis of European Integration”, Journal of European Public Policy, Ağustos 2002, Cilt 9,

Sayı. 4, ss.575–597

Birinci Körfez Savaşı, http://tr.wikipedia.org/wiki/Körfez_Savaşı (Erişim 20 Eylül

2014)

BP Statistical Review of World Energy 2014,

Brown, Lester R., Plan B 3.0: Mobilizing to Save Civilization, Earth Polıcy Instıtute,

W.W. Norton & Company, New York and London, 2008

Cox, Robert O., Production, Power, and World Order: Social Forces in the Making of

History, New York: Columbia University Press, 1987

Çetin, Halis, “Liberalizmin Temel Đlkeleri”, Cumhuriyet Üniversitesi Đktisadi ve Đdari

Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 1, 2001, ss.217–235,

Duncan, Richard C., “The Peak Of World Oil Production and The Road To The

Olduvai Gorge”, Pardee Keynote Symposia, Geological Society of America Summit 2000,

Reno, Nevada, November 13, 2000, http://dieoff.org/page224.htm (Erişim 20 Eylül 2014)

Dünyada ve Türkiye’de Enerji Görünümü, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı

Raporu,

Ediger, Volkan Ş., “Yeni Yüzyılın Enerji Güvenliğinde Karşılıklı Bağımlılık Bir

Zaruret”, Doğal Gaz Dergisi, Sayı 131, 2007, ss.30 – 37

Falvin, Christopher and Lenssen, Nicholas, Enerjide Arayışlar-Yaklaşan Enerji

Devriminin El Kitabı, Đstanbul, TEMA Vakfı Yayınları, 1994

Global Conflict Tracker 19 September 2014, Council of Foreign Relations,

http://www.cfr.org/global/global-conflict-tracker/p32137#!/ (Erişim 20 Eylül 2014)

Goldman, Marshall I., Petrostate: Putin, Power, and the New Russia, Oxford, Oxford

University Press, 2010

Has, Kerim, “Rus Enerji Sektöründe Parlayan Yıldız: Rosneft”, 17 Temmuz 2013,

http://www.usakanalist.com/detail.php?id=646 (Erişim 18 Eylül 2014)

http://www.bp.com/content/dam/bp/pdf/Energy-economics/statistical-review-

2014/BP-statistical-review-of-world-energy-2014-full-report.pdf (Erişim 18 Eylül 2014)

Page 44: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

570

http://www.enerji.gov.tr/yayinlar_raporlar/Dunyada_ve_Turkiyede_Enerji_Gorunumu

.pdf (Erişim 20 Eylül 2014)

http://www.iea.org/publications/freepublications/publication/WEO2012_free.pdf

(Erişim 18 Eylül 2014)

http://www.worldenergyoutlook.org/media/weowebsite/factsheets/WEO2013_Factshe

ets.pdf (Erişim 19 Eylül 2014)

http://www.yildiz.edu.tr/~okincay/dersnotu/EnerjiProfili.pdf (Erişim 20 Eylül 2014)

Hubbert Zirvesi-Olduvai Teorisi, http://finansalpusula.com/makale.aspx?id=511

(Erişim 19 Eylül 2014)

Ibrahim, Youssef M., “Iraq Threatens Emirates And Kuwait on Oil Glut”, 18 Temmuz

1990, http://www.nytimes.com/1990/07/18/business/iraq-threatens-emirates-and-kuwait-on-

oil-glut.html? (Erişim 20 Eylül 2014)

Iran–Iraq War, http://en.wikipedia.org/wiki/Iran-Iraq_War (Erişim 20 Eylül 2014)

Đpek, Pınar ve Williams, Paul A., “Firms’ Strategic Preferences, National Institutions

and the European Union’s Internal Energy Market: a Challenge to European Integration”,

European Integration online Papers (EIoP), 2010, Cilt 14, Makale 15,

http://eiop.or.at/eiop/texte/2010-015a.htm (Erişim 18 Eylül 2014)

Đpek, Pınar, “Enerji Güvenliğinin Ekonomi Politiği ve Türk Dış Politikası” Ertan

Efegil ve Rıdvan Kalayci (der.) Dış Politika Teorileri Bağlamında Türk Diş Politikasının

Analizi Cilt I,Ankara, Nobel Yayıncılık, 2012, ss. 225–249

Đşeri, Emre ve Dilek, A. Oğuz, “Yeni Enerji Jeopolitiğinde NATO’nun Enerji

Güvenliğinde Tamamlayıcı Rolü ve Türkiye’nin Potansiyel Katkıları”, Akademik Bakış

Dergisi, Cilt 5, Sayı 10, 2012, ss.229–248

Keohane, Robert O., After Hegemony: Cooperation and Discord In The World

Political Economy, New Jersey, Princeton University Press, 1984

Kızılkaya, Ertuğrul ve Engin, Cem, “Enerjinin Jeopolitiği: Dünya Üzerindeki Jeo-

Ekonomik Mücadele”, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt

5, Sayı 9, 2004, ss. 197–204

Klare, Michael, Rising Powers, Shrinking Planet: The New Geopolitics of Energy,

New York, Metropolitan Books 2008

Kocaoğlu, Mehmet, Petro-Strateji, Đstanbul, Harp Akademileri Basım Evi, 1996

Koçer, Gökhan vd, Uluslararası Đlişkiler: Giriş, Kavram ve Teoriler, Haydar Çakmak

(Ed.), Ankara, Platin Basın Yayın Dağıtım, 2007

Page 45: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

571

Luft, Gal ve Corin, Anne, Energy Security Challenges for the 21th Century, California,

Praeger 2009

Mc Millan, Joseph, “U.S. Interests and Objectives”, The United States and Persian

Gulf: Reshaping Security Strategy for the Post-Containment Era, Richard D. Sokolsky,

(Ed.),Washington, 2003

Nunn, Sam, Schlesinger, James R. and Ebel, Robert E., “The Geopolitical Outlook:

2000–2020, The Geopolitics of Energy into the 21st Century”, Centre for Strategic and

International Studies Report, Washington, 2000

Olçar, Kemal, “Uluslararası Çatışmaların Enerji Politik Analizi” Güvenlik Stratejileri

Dergisi, Yıl 6, Sayı 11, ss. 93 – 127

Sevim, Cenk, “Geçmişten Günümüze Enerji Güvenliği ve Paradigma Değişimleri”,

Stratejik Araştırmalar Dergisi, Sayı 13, 2009,ss.93–105

Sevim, Cenk, “Küresel Enerji Jeopolitiği ve Enerji Güvenliği”, Yaşar Üniversitesi

Dergisi, Cilt 26, Sayı 7, 2012, ss. 4378 – 4391

Sevim, Cenk, “Petrol Rezervlerinin Zirve Noktasının Enerji Güvenliği Açısından

Büyük Enerji Pazarları (ABD, AB, Çin Ve Hindistan) Üzerindeki Etkileri”, Güvenlik

Stratejileri Dergisi, Yıl 6, Sayı 11, ss.53 – 72

Smith, Roy, El-Anis and Farrands, Christopher, International Political Economy In

The 21st Century: Contemporary Issues and Analyses, Essex, Pearson Education Limited,

2011, s.1–4

Suez Crisis, http://en.wikipedia.org/wiki/Suez_Crisis (Erişim 20 Eylül 2014)

Şöhret, Mesut, “Realizm Çerçevesinde Avrupa Birliği’nin Bütünleşmesi” Đnsan ve

Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, Cilt 1, Sayı 4, 2012, ss. 288 – 330

Türkiye’nin ve Dünya’nın Enerji Profili,

Uğurlu, Örgen Andaç, Çevresel Güvenlik ve Türkiye’de Enerji Politikaları, Örgün

Yayınevi, Đstanbul, 2009

Uluğbay, Hikmet, Đmparatorluktan Cumhuriyete-Petropolitik, Ankara, Turkish Daily

News Yayınları, 1995

World Energy Outlook 2012,

World Energy Outlook 2013 Factsheet,

Wu, Kang and Fesharaki, Fereidun, “Managing Asia Pacific’s Energy Dependence on

the Middle East: Is There a Role for Central Asia?”, Analysis from the East-West Center, No

60, ss.1–8

Page 46: ENERJĐ GÜVENLĐĞĐ’NĐN EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ VE … · security threats and international relations in the globalization process as well as the impact of ... kritik enerji altyapılarını

572

Yergin, Daniel, Petrol-Para ve Güç Çatışmasının Epik Öyküsü, Çev. Kamuran

Tuncay, Ankara, Türkiye Đş Bankası Kültür Yayınları, 1995