DI EGITIMI ARAŞTI M LARI -...
Transcript of DI EGITIMI ARAŞTI M LARI -...
• \J • • •
DI EGITIMI ARAŞTI M LARI
• •
DERGISI
KUR' AN'A GÖRE
İNSANlN ZAAFLARI ve ZA YIF YÖNLERİ
Doç. Dr. Yaşar FERSAHOGLU M.ü. ilahiyat Fakültesi
Öğretim Üyesi
Bu çalışmada, Kur'an açısından insanın mahiyeti, değeri, zaaflan ve olumsuz yönleri üzerinde durmaya çalışacağız. Özellikle insanın olumsuz yönleri, çalışmamızın ağırlık noktasını teşkil edecektir. Çünkü, "ahsen-i takv!m" üzere yaratılmış olan insanın zaaf ve zayıf yönlerini bilmek, insanın bozulmasını önlemeye yönelik çalışmalarda eğitimciye önemli imkanlar verecektir. İnsanın hangi noktalarda zayıf olduğunu bilen din eğitimcisi, ona göre tedbirler alacak, fıtraten iyi yaratılmış olan insanın bozulmasına müsaade etmeyecektir.
İnsanın zaaflarını ve zayıf yönlerini bilebilmek için öncelikle onun yapısinı, mahiyetini tanımakta yarar görüyoruz.
A- İnsanın Mahiyeti
Kur'an-ı Ker!m, insanı, gözlenmesi, incelenmesi gereken odak noktalarından biri olarak tanıtmakta; Allah'ın, varlığının belgelerini dış dünyada gösterdiği gibi, bizzat insanın kendisinde de gösterdiğini haber vermektedir1• İnsan nedir? N asıl bir yaratıktır? Gücü nedir? Gücünün sınırı nedir? Fizyolojik ve psikolojik olarak nasıl bir yapıya sahiptir? Olumlu ve olumsuz yönleri var mıdır? Varsa bunlar nelerdir? Bu soruları daha da çağaltmak mümkündür. Bütün bu soruların amacı, insanı keşfetmeye yöneliktir. Çünkü insan kendini keşfettiği an, rabbini keşfedecek-
I .Fussilet 41/53.
82 DiN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI
tirı. İnsanın kendini keşfetmesi ise, kendine yönelmesiyle mümkündür. Nitekim Tarık Suresi'nde şöyle buyurulmaktadır: "İnsan neden yaratıiclığına bir baksın"2. Zira kendisine çok iyi baktığı zaman ufkunu aydınlatacak pek çok bilgi ve belgeye ulaşacaktır3 •
İnsanın neden yaratıldığı ile ilgili olarak Kur'an'da şu bilgilerle karşılaşıyoruz: "İşte, görülen şeyleri de, görülmeyeni de bilen yegane hakim ve çok esirgeyen Allah ki, yarattığı herşeyi güzel yapan, insanı yaratmaya da çamurdan başlayan O'dur. Sonra insanın zürriyetini haktr bir sudan meydana gelen nutfeden yapmıştır. Daha sonra, onu düzeltip tamamladı ve ona kendi ruhundan üfledi. Sizin için kulaklar, gözler ve gönüller yarattı. Yine de ne az şükredersiniz"4 , "Sizi önce yarattık, sonra şekil verdik. Sonra da meleklere, 'Adem'e secde edin' ded~k. Derhal secde ettiler. Fakat İblis secde etmedi; o secde edenlerden olmadı"5, "Andolsun biz, insanı çamur bulasasından yarattık. Sonra onu sağlam bir yerde (ana rahminde) bir nutfe (tohum) yaptık. Sonra o nutfeyi (rahimde döllendirerek) bir kan pıhtısı haline getirdik. Kan pıhtısını bir çiğnemlik et yaptık. Arkasından o et parçasını da kemikler haline çevirdik de kemiklere et giydirdik. Sonra onu bambaşka bir yaratılışla inşa ettik. Şekil verenlerin en güzeli olan Allah'ın şam ne yücedir. Sonra bundan sonra öleceksiniz. Sonra da muhakkak siz kıyamet günü diriltileceksiniz"6.
Yukarıdaki ifadeler biraz açıldığı zaman görülecektir ki Kur'an, insanın üreme safhaları, bu cümleden olarak döllenme olayı, meninin özellikleri, yumurtanın 'ana rahmine tutunması, embriyonun gelişme satbaları ile ilgili birçok bilgiyi dikkat nazariarına sunmaktadır. Yine bu ifadelerden anlaşılmaktadır ki, insan madde ve ruhtan meydana gelmiştir. insanla ilgili bu anlayış, geleneksel felsefe tarafından da kabul edilmiştir?.
600 adet kasa, 206 adet kemiğe, 60.000 mil uzunluğunda kan damarına, 60-7 5 trilyon hücreye, tek bir beyinde 25 milyardan fazla nötron sayısına ve nihayet 60.000-100.000 mil uzunluğunda olduğu tahmin edilen bir dolaşım sistemine .sahip olan insan, olağanüstü bir yapıya sahiptir8. O, Allah'ın, tarafından üflediği bir ruh ile can bulmuş mükemmel fizyonomisi, görme, işitme, hissetme, düşünme yeteneği ve zekasıyla
I.Acliini, Keşfıı'l-/ıafii, Il,343. 2.Tarık 86/5. 3.Bk. Zariyat 50/20, 21. 4.Secde 32/6-9. 5.A'raf 7/1 ı. 6.Müminiin 23112-16. ?.Hüseyin Atay, Kur'an'da Bilgi Teorisi, istanbul 1982, s.31. 8.Daha fa~la bilgi için bk. Fethullah Han, Kur'iiıı ve Kiiiniit Ayetleri, I, çev. Safiye
Gülen, Istanbul 1988, s. 144,145.
KUR' AN• A GÖRE iNSANIN ZAAFLARI ve ZA YIF YÖNLERİ 8 3
doğru ve yaniışı birbirinden ayırdetme gücüne sahip mükemmel bir yaratıktır1.
İslam Peygamberi'nin, "Her çocuk İslam fıtratı üzerine doğar" buyurması, İslam inancına göre insanın yaratılıştan temiz olduğuna işaret etmektedir2• Konuyla ilgili olarak Rum Süresi'nde şöyle buyurulmaktadır: "(Rası1lüm), sen yüzünü 'hanlf' olarak dlne, yani Allah insanları hangi 'fıtrat' üzere yaratmış ise o fıtrata çevir ... "3. Allah tarafından peygamberin yönelmesi istenen fıtratın kötü bir fıtrat olması düşünülemeyeceğine göre, Allah'ın gönderdiği din haddizatında insan fıtratıyla tam bir mutabakat halindedir. Tabiidir ki bu mutabakat fıtratın normal halindeki bir mütabakattır4.
Batılı bilim adamlarından bir kısmına göre de insan dünyaya temiz bir yaratılışla gelmektedir. J. J. Rousseau bunlardan biridir. Kant da onun, . ' "Insan dünyaya mükemmel gelir" anlayışına katılmakta, insan tabiatının
iyiliğine inanmaktadır. Ona göre insanın yaratılıştan gelen istldatlarında kötülük yoktur. insanda iyilik tohumları vardır. İnsandan zuhı1r eden kötülüklerin sebebi, insan yaratılışının disiplin altına alınmamasıdır5 .
insanin doğru düşünmeye, ahlaka uygun davranmaya karşı tabii bir istldada sahip olduğuna inanan Pestalozzi, bu inancını şu ifadelerle dile getirmektedir: "Ah dostum! İnsan ne kadar iyi, ne kadar iyilik yapmak ister"6 •
İnsan bu yüce yaratılışına rağmen her an fıtratından uzaklaşma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Çünkü insanda, kendi özel nitelikleri ve yetenekleri ile birlikte elementsel, bitkisel ve hayvani yönler de vardır7 • İnsan kendi pzel niteliklerinden uzaklaştığı, hayvani nitelikler kendisinde ağır bastığı takdirde fıtratından uzaklaşıyor; "ahsen-i takvim" mertebesinden, "esfel-i safilln" mertebesine düşebiliyor. O halde insan itaat ve isyan gibi iki farklı ve zıt imkana sahiptir. Bu iki imkandan hangisini dilerse onu seçer8• Kerschensteiner'e göre de insanda iki zıt kutup bulunmaktadır. Bunlar "manevi ben" ile "hayvani ben"dir. Ona göre bu ikf "ben"
l.Fethullah Han, age, s.l43. 2.Halis Ayhan, Eğitime Giriş ve lsliimiyetin Eğitime Getirdiği Değerler, İstanbul . 1982,
s.22. 3.Rum 30/31. 4.Muhammed Kutup, Islama Göre Insan Psikolojisi, çev. Akif Nuri, İstanbul 1977,
s.281. 5.1. Leif- G. Rustin, Genel Pedagoji, çev. N. Yüzbaşıoğulları, Ankara 1974, s.76,89. 6.1. Leif- G. Rustin, age, s.76. 7- Yaşar Aydınlı, İbn Baccenin İnsan Göriişii, İstanbul I 997, s.66. 8.Kutup, age, s.264.
84 DiN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI
devamlı mücadele halindedir. Bu mücadelede başarılı olmanın yolu, insanın kendini tanımasına bağlıdır!.
İsHl.m1 telakk1de nefsin iki cephesi vardır. Bunlardan biri nefsin kendisinin altındaki hayvanı taraf, diğeri de üstündeki ulv1 taraftır. İnsan, kendisindeki hayvanı güçleri geliştirirse, ulv1 tarafa yabancılaşır. Ulv1 tarafa yönelir ve şahsiyetini yüceltirse, bu üst taraftaki ulv1 alemin nitelikleriyle bezenir2 • Şu ayetlerde nefsin iki cephesine işaret edilmektedir: "Nefse ve onu düzenleyen, sonra da ona itaati ve isyanı öğretene andolsun"3. "Biz insanı en güzel şekilde yarattık. Sonra onu aşağıların en aşağısı kıldık"4.
Ayette geçen "ahsen-i takvim" ifadesi, müfessirler tarafından değişik şekillerde açıklanmıştır. Elmalılı Muhammed Harndi Y azır, bu görüşleri sıraladıktan sonra, "takvim" kelimesini daha genel bir manada ele almış, insan için güzel olan herşeyi bu manaya dahil etmiştir. Bununla birlikte "ahsen-i takvim"i şekil ve suretten ziyade insanın duygusunda, özellikle güzellik denen manayı anlamasında ve buradan güzeller güzeli "ahsenu'l-halik1n"i ve O'nun hüsn-i mutlakla en güzel olan sıfat-ı kemalini tanıyıp, O'nun ahlakıyla ahlaklanmakta aramıştır5 . Ona göre insan doğarken bu kemale sahip olarak değil, bu kıvama, bu kemale ve bu güzelliğe kabiliyeti olmak manasında "ahsen-i takvim" üzere yaratılmıştır. Aksi halde insanda hiçbir fanllik şaibesi, bir aşağılık hali bulunmazdı. Halbuki insanın birtakım olumsuzluklarla içiçe yaşadığı görülmektedir6
.
H. Ziya Ülken'e göre, Kur'an'ın insan telakkisi, ne onun kötü bir mayadan yaratıldığı, bundan dolayı da asla düzelemeyeceği, ne de aslında iyi olduğu ve sath1 olarak bozulduğu esasına dayanmaktadır. Kur'an'a göre insan iyi ve kötü olarak iki cevhere sahiptir. Başka bir ifadeyle insanda potansiyel olarak iyi ve kötü olma temayülü vardır. Madde veya beden olmak haysiyetiyle kötülük yapmaya, ruh olmak hasebiyle de iyi-· lik yapmaya müsait bir yaratıktır7.
Mevlana bir hadisi tefsir sadedinde şunları söylemektedir: "Had1ste gelmiştir: Ulu Tanrı halkı üç çeşit yarattı. Bir bölüğü, tamamiyle akıldan, bilgiden ve cömertlikten ibaret. Bunlar meleklerdir; secdeden başka bir
I.G. Kerschensteiner, Karakter Kavramı ve Terbiyesi, çev. H. Fikret Kanad, Ankara 1977, s.121, 122.
2.Hasan Mahmud Çamdibi, Din Eğitiminin Temel Meseleleri, İstanbul 1994, s.50. 3.Şems 9117,8. 4.1in 95/4,5. 5.Elmalılı Muhammed Harndi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul 1935,
VIII,5936,5937. 6.Elmalılı, age, Vlll,5937. ?.Hilmi Ziya Ülken, Islam Viişiincesine Giriş, İstanbul 1 9.53, s.49.
l
1 1
1
ı
1
ı ı
KUR' AN• A GÖRE iNSANIN ZAAFLARı ve ZA YIF YÖNLER1 8 5
şey bilmezler. Yaratılışlarında hırs ve heva yoktur. Mutlak nurdur onlar; Tanrı'nın aşkıyla dirilmişlerdir. Bir bölüğü ise bilgisizdir. Hayvan gibi ot otlamakla semirirler. Onlar, ahırdan, ottan başka bir şey görmezler. Kötülükten de gafildirler; yücelikten, iyilikten de, Üçüncü bölükse A.demoğullarıdır; insanlardır. Bunlar, yarı yaratılışları bakımından melektirler; yarı yaratılışları bakımından eşek. Eşek olan yanları, aşağılığa meyleder; öbür yarıları da akla meyleder. İlk iki bölük savaştan, çekişten anlamaz; İstirahat ve huzur içindedir. Fakat bu bölük, yani insan, ikisine de aykırıdır ve azab içindedir" 1•
Sözü topadamak gerekirse denebilir ki, insan tabiatında üstün ve aşağı iki prensip devamlı çatışma halindedir. Onun ulvlliği kadar aczinin de buradan kaynaklandığı söylenebilir2. Öyle insanlar vardır ki, ruhunun yücelmesiyle ulviyet kazanmakta; öyleleri de vardır ki, bedenin sı1fll arzularına yenik düşerek alçalmaktadır. Ali Medar'ın ifadesiyle, "İslam'da, Hıristiya~hk'taki inanç gibi, insanın ne suçlu, ne de suçsuz dünyaya geldiği kabul edilmemiştir. Fakat iyilik ve kötülüğü almaya ve yapmaya müsait olarak yaratıldığına inanılır"3 . Hulasa insan hem üst mertebeye çıkabilecek güçte, hem de en alt tabakalara düşebilecek bir yapıdadır.
B- İnsanın Değeri
Kur'an'da insanla ilgili ilk haber şöyledir: "Rab bin meleklere, 'Ben yeryüzünde bir halife var edeceğim' demişti. Melekler, 'Orada bozgunculuk yapacak, kanlar akıtacak birini mi var edeceksin? Oysa biz seni överek yüceltiyor ve seni devamlı takd!s ediyoruz' dediler. Allah, 'Ben şüphesiz sizin bilmediklerinizi bilirim' dedi"5 • Görüldüğü gibi insanoğlu yeryüzüne önemli bir görevle gelmektedir: Hilafet, başka bir ifade ile halifelik görevi. Hilafet, vekalet gibi, asaletin mukabili bir kelime olarak naiblik, başkasına vekll olma, onu temsil etme gibi manalara gelmektedir6. A.yette geçen "halife" kelimesi, Allah'ın ahkamıyla ahkamlanıp, vasıflarıyla vasıflanarak emirlerini yerine getirip, yaratılanlan idare, işlerini tedb!r, nizarn ve intizamını zabt ve halkı ibadete davet eden kimse olarak açıklanmaktadır7 • Bundan anlaşılmaktadır ki, "Bütün yaratıklar insana emanettir. İnsan, Allah'ın vekili olarak onlardan sorumludur. Onları tanıyacak, kullanacak ve yüceltecektir"8•
l.MevHina, Mesnevf, çev. Veled İzbudak, İstanbul 1957, IV,I22,123. 2.H. Ziya Ülken, fsliim Düşüncesine Giriş, İstanbul I 953, s.58. 3.Aii Medar, insan Eğitiminin Kur'iinf Metodu, çev. Ali Yüksel, İstanbul 1987, s.94. 4.Kutup, age, s.47. 5.Bakara 2/30. . 6.Selçuk Eraydın, Tasavvıif ve Edebiyat Yazıları, İstanbul 1997, s.49. ?.Selçuk Eraydın, age, s. 50. 8.Beyza Bilgin, Eğitim Bilimi ve Din Eğitimi, Ankara I 988, s.7.
·1
u V
lı
ri u
v:
a 1 'i :.r )ı
Ji ':(
~ı
[\
d 11 tl
J
li
.l Ll
ll
86 DiN EGiTiMi AR~ŞTIRMALARI
Allah'ı temsllen yeryüzünde hükümranlıkta buJunacak bir yaratığın ona göre donanınası gerekir. Allah bu önemli görevi yerine getir_ebilmesi için insanı mükemmel bir yaratılışla yaratmış, kullanabileceği bütün im-: kanları onun emrine arnade kılmıştır. Böy-1{5-b.iry<!@!!l!Ş~~öyle bir görev ve böyle bir imkan, insana verilen değeri de göstermektedir. Şu ayet, insanın Tanrı katındaki müstesna yerine işaret etmektedir: "Hani Rabbin, meleklere demişti ki: 'Ben, çamurd..~l!- q_ir !D5_1!1} yaratacJığı.m;__onu ôüzgün yapıp, ruhumdan ona üfürünce, ş~de ona s ecd e edin' demişti. Bunun üzerine, İblis'in dışında bütün melekler hemen secde ettlfer ... "ı.
İnsan, kendisini yaratan Allah katında böyle bir değere sahiptir. En yüce bir yaratılış, en kutsal bir görev ve sonsuz imkanlada donatılan insanoğluna meleklerin secde etmeleri, ona verilen değerin yansımalarıdır. Ona verilen değerle ilgili olarak şöyle buyurulmaktadır: "Andolsun ki biz, insanoğullarını .. şereflikıldık, temiz şeylerle onları rızıklandırdık, yaratıklarımızın pek çoğundan üstün kıldık"2 •
İnsanı, kademelİ varlık pramidinin zirvesinde bulunan en mükemmel varlık _o.tarak kabul eden İbn Bacce, onu, evrenin küçük bir modeli, bjr mi-kfôkozmos olarak tanıtmakta, onun; evrenin bütün yönlerini çeşitli
--~ranlarda içerdiğini söylemektedir3. Aynı tesbitte bulunan İzutsu'ya göre de herşeyin yaratanı Allah 'tır. İnsan ise Allah 'ın yarattığı varlıkların en önemlisidir. Kur'an insana, yaratıkların en şerefiisi olarak bakmaktadır.
"İnsan, yücelik vasıflarının üsturlabıdır. İnsanın sıfatı. O'nun ayetlerine mazhardır. insanda ne görürsen, O'nun aksidir"5 diyen Mevlana, insanı tanıtmaya şöyle devam ediyor: "Canımız hayvan canından daha üstündür. Neden? Çünkü fazla biliyoruz. Meleklerin canı da bizim canımızdan üstündür. Çünkü onlarda hiss-i müşterek yoktur. Ehil olanların canlarıysa, meleklerin canlarından üstündür; şaşkınlığı bırak! Melekler Adem'e secde ettiler; çünkü onun canı, meleklerinkinden üstündür"6. Böyle bir tesbitten sonra Mevlana, insana şöyle sesleniyor: "Surette en küçük bir alemsin, ama haklkatte en büyük alem sensin. Görünürde dal, meyvenin aslıdır, fakat haklkatte dal, meyve için var olmuştur"?.
Netice olarak denebilir ki: İnsanı, aklıyla, diliyle, düşüncesiyle, irade ve azmiyle en güzel bir şekilde yaratmış olan Allah, onu yeryüzünde
I.Hicr 15/28-31. 2.İsra 17170. 3.Yaşar Aydınlı, İbn Macce'nin İnsan Göriişii, s.56,65. 4.T. İzutsu, Kur'iin'da Allalı ve İnsan, çev. S. Ateş, Ankara ts., s.114. 5.Mev1ana, age, VI,247. 6.Mev1ana, age, II,255. ?.Mevlana, age, IV,43,44.
KUR' AN' A GÖRE iNSANIN ZAAFLARI ve ZA YJF YÖNLERİ 8 7
kendi temsilcisi olarak görevlendirmiş; yer, gök ve bunlar arasındaki herşeyi onun emrine musahhar kılmış, bunlarla da yetinmeyip, insanın bu yolda başarılı olabilmesi için ona, yine insanlar arasından seçtiği peygamberler ve o peygamberlerin getirdiği kitaplarla yardım etmiştir. Onlar sayesindedir ki insan, varlığının gerçek sebebini, manasını ve geleceğini anlamıştır1.
İslam, insanı asıl bir yaratık olarak kabul etmiş, ona saygı göstermiştir2. İnsan böylece yaratıklar arasında en yüce ve en şerefli bir varlık mertebesine ulaşmıştır3.
C- İnsanın Zaafları ve Zayıf Yönleri
İnsanın, bütün bu itibar ve yüce yaratılışına rağmen, zaafları, zayıf yönleri ve günaha açık tarafları vardır. Meleklerin kendisine secde ettiği bu varlık, başıboş bırakıldığı, heva ve heveslerine terkedildiği takdirde bü-• . tün güzelliklerinden uzaklaşarak sefiller sefili durumuna düşebilir. Insanı böyle bir tehlikeden koruyacak en önemli tedbir, onun iyi bir din eğitiminden geçirilmesidir. İnsanın asıt fıtratını koruması veya o fıtrata çevirilmesi, din eğitimi ile mümkündür. İnsandaki fıtrt meziyetleri besleyen önemli unsur dindir. Bu unsurdan uzaklaşan insanlar azgınlıklara, aşırılıklara, çılgınlıklara ve antisosyal davranışlara yönelebilirler. Fıtrt dinden uzaklaşan insanları, çeşitli anormallikler, uyuşturucu, alkolizm gibi tehlikeler beklemektedir5. Böyle insanlar kendi kendilerine ve başkalarına zulmedebilecekleri gibi, as! olabilir, fitne çıkarabilir, gurura kapılabilir, bulasa sayısız sıkıntılar içine düşebilirler6 • Keza elest bezminde Allah'a verdiği sözü unutarak her an inkar batalelığına saplanabilirler7 • Böyle bir olumsuzluğu sergileyen insanlara Mevlana şöyle seslenmektedir: "Sen boşsun, güzelsin, her türlü boşluğun madenisin. Neden şaraba minnet ~dersin ki? Başında, 'Biz sana kevser ırmağını verdik' gerdanlığı var. İnsan cevherdir; gök ona arazdır. Herşey fer'tdir; herşeyden maksad O'dur. Ey akıllar, tedbirler, fikirler kulu, kölesi olan bey, madem ki böylesin; kendini neden böyle ucuza satıyorsun?"8
İslam din!, insanın, hayvan! arzuların pençesine düşmesine, şehvet duygularının elinde bir köle haline gelmesine izin vermez, onu disiplin altına alır, duygularını terbiye eder, her tür kötülükten uzaklaştırmaya ça-
l.Beyza Bilgin, age, s. 7. 2.Ali Medar, age, s.97. 3.Fethullah Han, age, s.38. 4.Çamdibi, age, s.69. S.Çamdibi, age, s.70. 6.Fethullah Han, age, s.38. ?.Kutup, age, s.47. 8.Mevlana, age, V,291.
88 DİN EÖİTİMİ ARAŞTIRMALARI
lışır. Bunu yaparken de hiçbir şekilde insanı esir almaz, insanın nefsini · çeşitli kompleksierin altında ezilecek şekilde hapsetme yoluna gitmez1•
İnsan, Mevlana'nın deyişi ile neden kendini ucuza satar? Onun ucuza gitmesine sebep teşkil edecek olan başlıca etkenler nelerdir? Bunların en önemlilerini şöylece sıralamak mümkündür:
1-İnsan zayıf olarak yaratılmıştır2 • insanda bu zayıf yaratılışın tezahürlerini değişik şekillerde görmek mümkündür. Mesela, kendisine bir rahmet tattırıldığında ona sevinir; ama yaptıklarından ötürü başına bir şey gelse, hemen ümidini kaybeder3• Her zaman gerçeği çok iyi göremez, çok iyi takdir edemez. Allah'ı bırakıp, kendisine yarar da zarar da vermeyen şeylere yalvarır4. İyilik isternekten usanmaz da kendisine bir kötülük geldiği zaman umutsuzluğa düşer, me'yus olur5.
2-İnsan rabbine karşı-çok nankördür6 • "İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman, gerek yan yatarken, gerek otururken ve gerek ayakta iken bize dua eder durur. Derken, kendisinden sıkıntıyı giderdik mi, sanki ona dokunan bir sıkıntı için bize yalvarmamış gibi geçip gider"7, "(Allah) insanı nutfeden (bir damla meniden) yarattı. Bir bakarsın o apaçık bir hasım kesilmiştir" 8 •
Kur'an, insanın nankörlüğü üzerinde uzun uzun durur. Bu ise insanı bekleyen inkar tehlikesinin büyüklüğüne işaret etmektedir. İnsanın bu tehlikeye karşı her vesflede dikkati çekilmekte, ondan böyle bir tehlikeye karşı uyanık olması istenmektedir. Mesela, Rum Suresi'nde şöyle buyurulmaktadır: "İnsanlar bir darlığa uğrayınca, rablerine dönerek ona yalvarırlar; sonra Allah, katından onlara bir rahmet tattırınca, içlerinden birtakımı kendilerine verdiklerimize nankörlük ederek rablerine eş koşarlar ... "9. Zümer Süresi'nde ifade edildiğine göre insan, başına bir sıkıntı geldiğinde Allah'a yalvarıyor; Allah'ın, katından bir nimet vermesi halinde de, "Bu bana bilgimden dolayı verilmiştir" diyor10• Gemiye biniyor; orada bir tehlike hissettiği için dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarıyor; Allah onu karaya çıkardığında ise, kendisine verilen nimete karşı
!.Muhammed Kutup, Islam Terbiye Metodu, çev. Ali Özek, İstanbul 1975, s.l59. 2.Nisa 4/28. 3.Rum 30/36. 4.Hacc 22/2. 5.Fussilet 41149. 6.Adiyat ı oot6. ?.Yunus 10112. 8.Neml 16/4. 9.Rum 30/33, 34.
IO.Zümer 39/49.
KUR' AN' A GÖRE iNSANIN ZAAFLARI ve ZA YIF YÖNLERİ 8 9
nankörlük ederek Allah'a eş koşuyor 1 • Keza, "Dağlar gibi dalgalar in, sanları kuşattığı zaman, dini tamamen Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar;
onları karaya çıkararak kurtardığında, içlerinden bir kısmı doğru yolda kalır. Zaten ayetlerimizi bilerek ancak hain nankörler inkar eder"2•
Kur'an'da, insanların nankörlük ederek inkar yoluna gitmemesi için ona verilen nimetler sayıp dökülüyor. Bu nimetlerden ibret alarak Allah'a şükretİnesi isteniyor. Allah insanlara hitaben şöyle buyuruyor: "Geceyi, gündüzü, güneşi, ayı, sizin hizmetinize o bağladı. Bütün yıldızlar da O'nun emrine boyun eğmişlerdir. Aklını kullanacak bir kavim için bunda elbette İbretler vardır. Sizin için yeryüzünde muhtelif renklerde yarattığı daha neler var. Düşünecek bir kavim için bunda elbette bir ibret vardır"3 • Kur'an saymaya devam ediyor: "Taze bir et yiyesiniz ve içinden giyeceğiniz bir süs çıkarasınız diye denizi hizmetinize veren yine O'dur. Gemilerin denizde yara yara akıp gittiklerini görürsün. Bu da Allah-
' 'ın lütfunden nasip aramanız içindir. Umulur ki şükredersiniz"4 .
Nahl Suresi'nde insana balışedilen nimetler uzun uzun anlatılıyor. Allah'ın, insanın, ekin, zeytin, hurma, üzüm ve her çeşit meyve yetiştirmesi, hayvanlarını otlatmak için muhtaç olduğu otluğu ve ağaçları sulaması ve en önemlisi içecek olarak kullanılması için gökten su indirmesi5,
insanları sallayıp çalkalar diye yeryüzünde sabit ve muhkem dağlar ve insanların doğru gitmeleri için nehirler ve yollar koyması6, insanlar için birçok faydaların bulunduğu hayvanları yaratması7, insanlara kendilerinden zevceler vermesi, o zevcelerden oğullar ve torunlar bağışlaması, insanları hoş ve güzel olan nimetlerle rızıklandırması8, Allah'ın insanlara lütuf ve keremi olarak zikredilmektedir. Kur' an'a göre bütün bu nimetler karşısında insanların tavrı takdir edilecek bir tavır değildir. Onlara hitaben şöyle buyuruluyor: "Sizde nimet narnma ne varsa hep Allah'tandır. Size sıkıntı dokununca Allah'a feryad edersiniz. Sonra da sizden o sıkıntıyı kaldırdığı zaman içinizden bir kısmı rablerine hemen ortak koşarlar. B·unu, verdiğimiz nimeti nankörlük ile karşılamak için yaparlar"9•
Evet, Kur'an'a göre insan için nimet narnma ne varsa hepsi Allah'tandır. Öyle ki Allah'ın insanlara verdiği nimetler sayılmaya kalkışılsa
l.Ankebilt 29/65,66. 2.Lokman 31/32. 3.Nahl 16/12,13. 4.Nahl 16/4. 5.Nahl 16/1 O, ll. 6.Nahl 16/15,16. 7 .N ahi 16/5.8. 8.Nahl 16/72. 9.Nahl 16/53,55.
90 DiN EÖiTiMi ARAŞTIRMALARI
sayılamaz 1 • Allah, insanın kendisinden istediği herşeyi ona vermiştir. Şöyle buyuruluyor: "Kendisinden isteyebileceğiniz herşeyi size vermiştir. Allah'ın nimetini sayacak olsanız bitiremezsiniz. Doğrusu insan pek zalim ve çok nankördür"2• Neden? Çünkü, "Yeryüzündekilerin çoğunluğuna itaat edersen, seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar, sadece tahminde bulunurlar"3•
3-İnsan dünyaya düşkündür. Allah inkarcılardan bahisle şöyle buyurmaktadır: "Onlar ki dünya hayatını severler ve onu ahirete tercih ederler de Allah yolundan çevirirler ve yolun eğrilerini isterler. İşte bunlar doğru yoldan çok uzak bir sapıklık içindedirler"4. Bu insanlar, "Hayat, ancak bu dünyadaki hayatımızdır. Ölürüz ve yaşarız, bizi ancak zamanın geçişi yokluğa sürükler" derler. Onların bu hususta bir bilgisi yoktur; sadece böyle sanırlar"5 , "Allah dilediği kimseye rızkı genişletir ve daraltır. Onlar ise dünya hayatı ile ferahlanmaktadırlar. Halbuki ahiret yanında dünya hayatı ancak bir metadan ibarettir"6.
Kur' an'a göre, dünya hayatını seven, onu ahiret hayatına tercih eden kimseler, büyük bir yanılgı içindedirler; yollarını kaybetmişlerdir. Hakikatten uzaklaşmalarının en önemli sebebi, bilgisizlikleridir; zanla hareket etmeleridir. Ahiret inancı insan için önemli bir disiplindir; sorumluluğu beraberinde getirir. Böyle bir disiplinden, dolayısıyla sorumluluktan mahrum olan insanlar doğru yoldan uzaklaşabilir, insanları Allah yolundan çevİrıneye çalışabilirler. Onların mutluluğuna medar olacak tek hayat dünya hayatıdır. Kur' an bu inanç ta olan insanları tekrar tekrar uyarmakta, yanlış bir yolda olduklarını bildirmekle, ahiret hayatının dünya hayatından daha üstün ve önemli olduğunu haber vermektedir. Çünkü her bakımdan sınırlı olan dünya hayatına karşın ahiret hayatı sonsuzdur; sonsuz imkan ve nimetiere sahiptir. Bu nimetiere kavuşma konusunda tereddüdü olan insanların yapacağı tek şey dünya hayatına sığınmaktır.
Hayat genel manada ömrü ifade etmektedir. İnsanın en çok değer verdiği şey hiç şüphesiz bu ömürdür. Çünkü yemeye, içmeye, güzel elbiseler giymeye, barınmaya, zevk u safa içinde eğlenmeye yönelik yaşantıların hemen hepsi, insanı, bu hayatı gözetmeye ve mümkün olduğunca en uzun hayatı yaşamak için gayret göstermeye itmektedir7. "Allah'ın, insanı
l.Nahl 16/18. 2.İbrahim 14/34. 3.En'am 6/116. 4.İbrahim 14/3. 5.Casiye 45/24. 6.Ra'd 13/26. 7.S. Ramazan el.Biitl, Kur'an'da Insan ve Medeniyet, çev. Rasul Tosun, İstanbul 1987,
5.62.
KUR' AN'A GÖRE iNSANIN ZAAFLARı ve ZA YIF YÖNLERİ 9 1
hayata bu bağlılığıyla yaratması, gerçekten çok büyük bir hikmettir" diyen S. Ramazan'a göre, hayat insanın sahip olduğu en kutsal sermayedir1•
Muhammed Kutup'a göre de hayat sevgisi, insan psikolojisindeki ·itici güçlerin merkezinde yer almaktadır. Hayatı sevme içgüdüsünün doğuştan gelme iki içgüdüyü de içinde beslediğini belirten Kutup, bunlardan birinin insanın kendini sevmesi, diğerinin de türünü koruma olduğunu ifade etmektedir2• ·
İnsan hayatı sever. Sevmek de zorundadır. Zira hayatta sadece yemek, içmek, zevk u safa içinde eğlenmek yoktur. Hayatın mihnet ve meşakkatleri de vardır. Hayata bağlılık sayesindedir ki, insan bu mihnet ve meşakkatlere tahammül etmesi gerekir. Kur'an'a göre insanın dünyayı severken aşırılığa düşmesi doğru değildir. Kur'an'ın tavrı "Varsa da yoksa da dünya" diyenlere, ahiret hayatını yok sayanlaradır. Ona göre, "Bu dünya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan ibarettir. Asıl hayat ahi-
• ret yurdundaki hayattır. .. "3. MevHina, konuyla ilgili olarak insanı şöyle uyarıyor: "Duymadın mı? 'Dünya ancak bir oyundan ibarettir' denmiştir. Sense oyuna daldın; elbiseni yele verdin; şimdi korkuya düştün. Gece gelmeden elbiseni ara; gündüzü dedikoduyla zayi etme"\ "Dünya şehveti külhana benzer. Takva hamarnı da onunla aydınlanır. .. " diyen Mevlana, şöyle devam ediyor: "Bu külhandan vazgeç de hamama git. Külham terketmek bil ki hamama gitmenin ta kendisidir. Külhanda kalan, dünya şehvetine sabreden, dünyadan el, etek çeken kişiye hizmetçi mesabesindedir"5. Ona göre, "Dünyayı arayan kimse olmayacak kötü bir şey aradı. Ukbayı arayansa kendine iyi bir hal aramış oldu ... Bu dünya zindandır; biz de zindandaki mahpuslarız"6 • Mevlana yapılması gerekeni de haber veriyor: "Zindanı del, kendini kurtar"7.
Mevlana'nın tavır koyduğu, zindan olarak nitelediği dünya nedir ve nasıl bir dünyadır? O, "Dünya nedir?" sorusuna, "Tanrı'dan gafil olmaktır" şeklinde cevap verir. Ona göre, "Kumaş, para, ölçüp tartarak ticaret ve kadın dünya değildir. Din yolunda sarfetmek üzere kazandığın mala Peygamber, 'Ne güzel mal' demiştir. Çalışma da haktır; deva da haktır; dert de hak. Münkir kimse çalışmayı inkarda ısrar eder durur"8.
1 .el.Bfitl, age, s.62. 2.M. Kutup, lslfıma Göre Insan Psikolojisi, s.204. 3.Ankebut 29/64. 4.Mevliinii, Mesnevl, VI,39. 5.MevHina, age, IV ,20. 6. Mevlana, age, I.79. 7. Mevlana, age, 1,79. 8.Mevlanii, age, I,79.
92 DİN EÖiTİMİ ARAŞTIRMALARI
Dünyaya aşık olanları, ondan meded uroanları Mevlana şöyle uyarmaktadır: "Kül aşıkı olanlar, bu cüz'e müşHik olmazlar. Cüz'e müştak olan, külden mahrum kalır. Cüz'ü seven maskaralaştı; başkalarına kul oldu. Denize düştü; boğulmak üzere; eline geçen ota yapışmakta" 1 • Konu ile ilgili ilahi uyarı ise şöyledir: "Ey insanlar, Allah'ın verdiği söz şüphesiz gerçektir. Dünya hayatı sizi aldatmasın. Allah'ın affına güvendirerek şeytan sizi ayartmasın"2 .
Bütün uyanlara rağmen dünya hayatına gönül verenlere, onu tercih edenlere karşı Kur'an'da daha sert bir ifade ile karşılaşıyoruz: "Her kim dünya hayatını ve zinetini dilerse, biz onlara orada arnellerinin karşılığını tamamen öderiz. Bu hususta bir eksikliğe de uğratılmazlar. Fakat onlar öyle kimseler ki, ahirette kendilerine ateşten başka bir şey yoktur. işledikleri şeyler orada boşuna gitmiştir. Zaten bütün yaptıkları blitıldır"3 •
Kur'an, dünyadan el, etek çekerek: blrlokma, bir hırka ile yaşamayı telkin etmiyor. O, insanın dünya ile ilişkisini mı1tedil ve ahiret ile dengeli bir çizgide ele alıyor. Kur'an'ın bu yaklaşımını şu ayette de görmek mümkündür: "Allah'ın sana verdiği şeyler.de ahiret yurdunu da gözet, dünyadaki payını da unutma ... "4• '
4-İnsanın yapısında ebedi yaşama tutkusu vardır. Onun bu tutku veya arzusu, dünyayı ve dünyadakileri aşırı derecede sevmiş olmasından kaynaklanabileceği gibi, ahiret korkusundan veya ölümü bir bitiş olarak algılamasından da kaY.naklanmış olabilir.
Ölüm korkusunu, korkuların en büyüğü, en şiddetiisi kabul eden İbn Sina, bu korkunun neden ileri geldiğini, kimler~ anz olduğunu maddeler halinde şu şekilde açıklamaktadır:
a-Ölümün hakikatte ne olduğunu bilmeyenlere,
b-Ruhunun nereye intikal edeceğini kestiremeyenlere,
c-Bedeni inhilal edip terkibi dağıldığı zaman, zatının da inhilal ederek ruhunun yok olup kendisinden sonra alemin baki kalacağını zanneden kimselere,
d-Ölümüne sebep olan hastalıkların eleminden başka ölüm için ayrıca bir elem mevcut olduğunu zanneden kimselere,
e-Öldükten sonra kendisine ceza verileceğine, işkence yapılacağına itikad eden kimselere,
I.MevHinli, age, 1,227. 2.Flitır 35/5. 3.Hfid 11115,16. 4.Kasas 28177.
KUR' AN• A GÖRE iNSANIN ZAAFLARı ve ZA YIF YÖNLERİ 9 3
f-Öldükten sonra nereye gideceğini bilmeyen kimselere ve, g-Arkada bırakacağı mal ve miras üzerine teessüf eden kimselere
ölüm korkusu musaHat olur. İbn Sina'ya göre bunların tamamı, aslı astarı olmayan batı! zanlardan ibarettir1• Ebed1 hayatı arzu ederek ölmek istemeyen kimselerin bu zan ve arzuları, cehaletlerinden kaynaklanmaktadır. İbn Sina, bu açıklamayı yaptıktan sonra sözü şöyle bağlıyor: "Bu takdIrde all olan hikmet-i ilahiyyenin ve muhkem tedbir ile bast olunmuş bulunan adlin -ki meyil ve inhiraf kabul etmeyen doğru demektir- muktezası olmak üzere ölüm bir gaye-i cı1d, bir gaye-i ihsan ve atiyyedir ki, bu gayenin arkasında bir gaye daha bulunamaz. Binaenaleyh ölümden korkan, Allah'ın adlinden ve hikmetinden korkan, belki de ihsan ve atasından korkan bir kimse demektir"2•
Ebedllik isteği ilk insan Hz. Adem'den günümüze kadar insan zihnini• daima meşgul etmiş olan bir problemdir. İlk insanın ilk dramının da bu e bedilik arzusundan kaynaklandığı söylenebilir. Kur' an bu olayı
şöyle açıklıyor: "Şeytan ona vesvese verip, 'Ey Adem, sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?' dedi. Bunun üzerine ikisi de o ağacın (yasaklandığı halde) meyvesinden yedi; ayıp yerleri görünüverdi. Cennet yapraklarıyla örtünıneye koyuldular. Adem, rabbine başkaldırdı ve yolunu şaşırdı"3 • Bu olayda açık olarak görünmektedir ki, Hz. Adem'in, rabbine başkaldırmasının, yolunu şaşırmasının sebebi, ebedllik arzusudur.
İslam öncesi Arap toplumları da uzun uzun ebed1 yaşama konusunu tartışmış, bu konuda kendilerine bir çıkış yolu aramışlardır. İzutsu, İslam öncesi Arap şairlerinin başlıca konularının ebed1 yaşama (hulı1d) meselesi olduğunu söylüyor ve ekliyor: "O kadar tutkuyla istemelerine rağmen elde edilemeyecek olan bu arzu, onları, kendilerine öz hayat felsefesine, karamsar dinsizliğe götürmüştür"4 •
Ebedl yaşama isteği insanları bazı tedbirler almaya da itmiştir. Mesela, bunlardan biri yüksek yerlere muhkem binalar yapmak şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bu tür bir yola başvuran insanlara Kur' an-ı Kerim şöyle seslenmektedir: "Siz her yüksek yere koca bir bina kurup boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edi-
l.İbn Sina, Ölüm Korkusundan Kurtuluş Risiilesi. Namaz Risiilesi, çev. M. Hazmi Tura, 1959, s.l2, 13.
2.İbn Sina, age, s.21. 3.Taha 201120. 4.T. İzutsu, Kur'an'da Allalı ve Insan, çev. Süleyman Ateş, Ankara ts., s.ll7.
94 DiN EÖiTlMİ ARAŞTIRMALARI
nirsiniz?"', "Nerede olursanız (olunuz), sağlam kaleler içinde de bulunsanız, yine de ölüm size ulaşır"2 •
İnsanlık tarihinde hiç kimseye ebedl yaşama hakkı tanınmamıştır. Kur'an'ın bildirdiğine göre bundan sonra da tanınmayacaktır. Allah'ın, kutsal kitaplarda övgüyle bahsettiği müstesna kimseler de bu imtiyaza sahip olamamış, hepsi ölümün tadını tatmıştır. Allah, peygambere hitaben şöyle buyurmaktadır: "Senden önce hiçbir insan için ebedi yaşama vermedik. Şimdi sen ölürsen, sanki onlar ebedi mi yaşayacaklar? Her nefis ölümün tadını tadacaktır"3 .
Madem ki insan tabiatında böyle bir eğilim vardır; yapılacak en güzel şey bu eğilimi kanalize etmek, doğru ve meşru olana yönlendirmektir. Kur'an, insandaki bu eğilimi ebedl olan cennet alternatifi ile kanalize etmektedir: "De ki: Bu mu iyidir; yoksa Allah'a karşı gelmekten sakınanlara mükafat ve gidilecek yer olarak söz verilen ebedl cennet mi daha iyidir?"4 Kur'an'a göre ebedi yaşamak başka türlü de mümkündür. Hem de cennet imkanlarıyla. Bunun için yapılacak şey kalelere, şatolara sığınmak değil, Allah'a karşı gelmekten sakınmak, O'nunla dost olmaktır. Öbür türlüsü, yani e~e~i olarak dünya hayatını sürdürme isteği, eşyanın tabiatınil da aykırıdır. Çünkü, bir an için hiçbir insanın ölmeyeceğini varsaydığımızda, dünyanın ne hale geleceğini düşünebilir miyiz? İbn Sina, insanların ölümsüzlükleri durumunda dünyanın halinden, yeryüzünün alacağı şekilden bahsederken, o meyanda şunları da söylemektedir: "Sonra
. bir cfeyeryüzi.İriü -ölç! .Arz mahdud ve mesahası marı1f olduğundan, buna imkan var mı? O zaman bileceksin ki, nasın biribirine bitişik ve sımsıkı ayakta durmaları halinde bile arz bunları sığıştıramaz ... "5•
S-İnsan mala mülke düşkündür. Adiyat Suresi'nde onun bu zaafı şöyle açıklanıyor: "(İnsan) gerçekten mala da pek düşkündür"6 • AI-i İmran Suresi'nde ise insana süslü ve çekici· gösterilen şeyler arasında altın ve gümüşten İstiftenmiş birikimlerden, yayılıma salınmış atlardan, davadar ve ekinlerden bahsedilmektedir7• Kasas Suresi'nde insanın mala ve servete karşı zaafı şu şekilde dile getirilmektedir: "Karun, ihtişam içinde milletinin karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler, 'Keşke Karun'a verildiği gibi bizim de olsa; doğrusu o büyük bir varlık sahibi dir' demişlerdir"S.
!.Şu ara 261128,129. 2.Nisa 4178. 3.Enbiya 21/34. 4.Furkan 25/15. 5.İbn Sina, age, s. 21. 6.Actiyat ı oo/8. 7.Bk. Al-i lmran 3/14. 8.Kasas 28179.
KUR' AN• A GÖRE iNSANIN ZAAFLARı ve ZA YIF YÖNLERİ 9 5
Yukarıdaki ayetlerde insanın mal ve servete karşı bir zaaf içinde olduğu görülmektedir. Acaba insanlar mal ve rnülke karşı neden bu kadar zaaf gösteriyorlar? Bunun birçok sebebi olabilir. Bunlardan bir tanesini örnek olarak verebiliriz. Kur'an'da belirtilcliğine göre bir kasabanın varlıklı kimseleri, kendilerini uyaran elçilere, "Biz sizinle gönderilen şeyleri inkar ediyoruz" diyor ve ekliyorlar: "Malları ve çocukları en çok olan bizleriz; azaba uğratılacak da değiliz" 1 • Görüldüğü gibi, insanlar mal ve çocuğun çok olmasını, Allah'a yaklaştırıcı, O'nun azabından koruyucu bir imkan olarak algılarnaktadırlar. Nitekim sonraki bir ayet-i kerlrnede bu algının yanlışlığına işaret edilmekte, insanı kurtaracak olan şeylerin sağlam bir inanç ve yararlı işler olduğu bildirilmektedir. "Ey insanlar, sizi bana yaklaştıracak olan ne rnallarınız ve ne de çocuklarınızdır; inanıp yararlı iş işleyen kimselerin, işte onların yaptıklarına karşılık mükafatları katkattır. İşte onlar, yüksek derecelerde, güven içindedirler"2• Mücadele Süresi-
• 'nde de malın tek başına Allah katında bir fayda sağlamayacağı vurgu-lanmaktadır3.
"Kur'an'a göre mal nedir?" şeklinde bir soru sorulabilir. Kur'an buna şöyle bir cevap veriyor: "Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür. Ama baki kalacak yararlı işler, sevap olarak da, arnel olarak da, rabbinin katında daha hayırlıdır"4•
Kur'an'a göre mal ve evlad insan için aynı zamanda bir imtihan konusudur. Allah, insanları, mallarıyla, çocuklarıyla imtihan eder. Şöyle buyurulmaktadır: "Mallarınızın ve çocuklarınızın aslında bir imtihan olduğunu ve büyük ecrin Allah katında bulunduğunu bilin"S.
Mal, sahibini Allah'ı anmaktan alıkoyabilir. Bu dururnda insan sımivı kaybeder. Kur'an, insanları uyararak böyle bir tehlikeden uzak rlurmalarını istemektedir. Şu ayette özellikle inanan insanların dikkati çekilmektedir: "Ey İnananlar, sizi, rnallarınız ve çocuklarınız Allah'ı anmaktan alıkoyrnasın. Böyle olanlar hüsrana uğrayanlardır"6 • Kur'an'da malını kötüye kullananlada ilgili örnekler arasında Firavun ve cerniyeti de vardır. Hz. Musa bunlarla ilgili olarak Allah'a şöyle yakarıyor: "Musa dedi: "Ey Rab, sen Firavun ve cemiyetine dünya hayatında bir zlnet ve nice nice mallar verdin. Yolundan saptırsınlar diye mi Rabbimiz? .. "7•
1 .Sebe' 34/34,35. 2.Sebe' 34/37. 3.Bk. Mücadele 58/17. 4.Kehf 18/46. 5.Enfal 8/28. 6.Münafıkun 63/9. 7.Yunus 10/88.
96 DiN EGİTiMi ARAŞTIRMALARI
Mal ve mülk, bazı insanların ölümsüzlük arzularını kamçılamaktadır. Böyle insanlar, servetlerinin kendilerini ölümsüzleştireceği zebabına kapılmakta, bu duyguyla durmadan servet oluşturmaya çalışmaktadırlar. Bunlar için Allah şöyle buyuruyor: "Mal toplayarak onu tekrar tekrar sayan, diliyle çekiştirip alay eden kimsenin vay h1Hine! Malının, kendisini ölümsüz kılacağını zanneder"1•
Mal ve parayı küHiha benzeten Mevlana şunlan söylüyor: "Mal ve para başta küHih gibidir. Külaha sığınan keldir. Kıvırcık ve güzel saçlan olan kişiye gelince; külahı giderse ona daha hoş gelir"2.
Mal, neşter gibidir. Onu kullanmak önemlidir. Neşter bir katilin elinde insanları ölüme götürdüğü gibi, mal da onu iyi· kullanama yanların elinde azgınlığa sebep olabilir. Kur'an, insanları, mallarını iyi yolda kulIanmaları konusunda devamlı uyarıyor;_ onların hayra yönelmelerini teşvik ediyor. "Gece, gündüz, açık, gizli, mallarını sarfedenlerin mükafatlarını rableri verecekti. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir"3.
6-İnsan çocuğa düşkündür. AI-i İmran Suresi'nde insana güzel ve süslü gösterilenler arasında oğullar da vardır. Şöyle buyurulmaktadır: "Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, nişanlı atlar ve develere, ekiniere karşı aşırı sevgi beslemek insanlara güzel gösterilmiştir. Bunlar dünya hayatının nimetleridir. Oysa gidilecek yerin güzeli Allah katındadır"4 .
Görüldüğü gibi Allah, bu ayet-i kerime ile insanın, kadın, evlad, çok miktarda altın ve gümüş, salma atlar, develer, ekinler, bulasa dünyalıkla ilgili tutkusuna işaret etmektedir. İnsanın bu tutkusunun bir yerde dizginlenmesi gerekmektedir. Aksi halde insan gözü doymaz bir varlık baline gelebilir5• .
Kur'an'da mal ve çocuklar genellikle yanyana zikredilmektedir. Binaenaleyh 5. maddede mal ve mülk ile ilgili söylenenler, çocuklar için de geçerlidir. Bu itibarla burada fazla detaya girmeyeceğiz. Bununla birlikte 5. maddede vermediğimiz bir ayet-i kerimeyi burada vermek durumundayız. Allah, eşiere ve çocuklara, inananların dikkatini çekerek şöyle buyuruyor: "Ey İnananlar, eşleriniz ve çocuklarınızdan bazıları sizin için bir düşmandır; onlardan sakının. Ama siz affeder, suçlannı örter ve bağışlarsanız, bilin ki Allah da bağışlar ve acır"6 •
l.Hümeze 104/1,2,3. 2.Mevlana, age, I, 189. 3.Bakara 2/274. 4.AI-i imran 3114. S.Süleyman Ateş, Yüce Kıır'aıı'm Çağdaş Tefsiri, İstanbul I 989, II,22. 6.Tegabun 64/14.
KUR'AN'AGÖREİNSANINZAAFLARI veZAYIFYÖNLERl 97
Kur'an'da, baba-evlad ilişkisinde hiç de dostça olmayan bir örneği Hz. Nuh ve oğlunda görüyoruz. Bu örnekte Hz. Nuh, oğluna, kafirlerle beraber olmaması için çağrıda bulunuyor; fakat olumlu sonuç alamıyor. Kur'an bu olayı şöyle anlatıyor: "Gemi, dağlar gibi dalgalar içinde onları götürürken Nuh, bir kenarda ayrı kalmış olan oğluna, 'Ey oğulcuğum, bizimle beraber gel; kafirlerle birlik olma!' diye seslendi. Oğlu, 'Dağa sığınırım; beni sudan kurtarır' deyince, Nuh, 'Bugün Allah'ın buyruğundan -O'nun acıdıkları dışında- kurtulacak yoktur' dedi. Aralarına dalga girdi, oğlu da bağulanlara karıştı" 1 •
7~İnsanın karşı cinse zaafı vardır. Bu zaaf Kur'an'da bazan açık olarak ifade edilirken, bazan dalaylı olarak anlatılmaktadır. Mesela, AI-i imran Suresi'nde bu zaafa açık olarak işaret edilmekte, insana hoş ve çekici gösterilen şeyler arasında kadınlar da zikredilmektedir2• Kur'an'ın bu tesbiti Yusuf Suresi'nde bir olayla teyid edilmektedir. Buyuruluyor ki: "Derken evinde bulunduğu hanım, onun nefsinden murad almak istedi. Kapıları kilitledi ve 'Haydi beri gel' dedi. Yusuf dedi: 'Allah'a sığınırım. O (eşin) benim efendimdir. Doğrusu bana güzel baktı. Muhakkak ki zalimler felah bulmazlar'. Hanım ona gerçekten niyeti kurmuştu. Fğer rabbinin burhanını görmeseydi. Yusuf da ona meyledip gitmişti. .. "3.
İnsanın bu zaafını, "Veztrin karısı kölesinin olmak istiyormuş. Sevgisi bağrını yakmış, doğrusu onun besbelli sapıtmış olduğunu görüyoruz ... "4 diyerek vezirin hanımını ayıplayan şehrin diğer bazı kadınlarında da görmek mümkün. Kur'an'da onların hali şöyle anlatılıyor:
"Kadınların kendisini yerınesini işitince onları davet etti, koltuklar hazırladı, geldiklerinde her birine birer bıçak verdi. Yusufa, 'Yanlarına çık' dedi. Kadınlar Yusufu görünce şaşıp ellerini kestiler ve 'Allah'ı tenzlh ederiz ama, bu insan değil ancak çok güzel bir melektir' dediler. Veztrin hanımı, 'İşte sözünü edip beni yerdiğiniz budur. Andolsun ki, onun olmak istedim; fakat iffetinden dolayı çekindi. Emrimi yine yapmazsa, andolsun ki, hapse tıkılacak ve kahre uğrayanlardan olacak' dedi"5.
İnsanın karşı cinse olan zaafı dalaylı bir ifade ile de dile getirilmektedir. Mesela, Nebe' Suresi'nde, cennette insana bahşedilecek güzellikler sadedinde şunlardan bahsedilmektedir: "Doğrusu, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara kurtuluş, bahçeler, bağlar, göğüsleri tomurcaklanmış yaşıt
l.Hfid 11/42,43. 2.Bk. AI-i tınran 3/14. 3.Yı1suf 12/23,24. 4.Yı1suf 12/30. 5.Yı1suf 12/31,32.
98 DiN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI
kızlar ve dolu kadehler vardır" 1 • Bu ifadeler dalaylı olarak insarıın nelere zaafının olduğuna işaret etmektedir. Bir başka ayette cennet ehli için şöyle buyurulmaktadır: "işlediklerine karşılık olarak, sedefteki inciler gibi ceylan gözlüler vardır"2 . Bu ifadelerle insanlar, sevdikleri, hoşlandıklan şeylerin kendilerine ödül olarak verileceği haberiyle iyiliğe çağırılmaktadır.
S-İnsan çok cimridir. Onun cimriliği ile ilgili olarak şöyle buyurulmaktadır: "Rabbimin rahmet hazinelerine siz sahip olsaydınız, tükenir korkusuyla yine de cimrilik ederdiniz. Zaten insanlar çok cirnridir"3•
9-İnsan çok acelecidir. "İnsan aceleci olarak yaratılmıştır. Size ayetlerimi göstereceğim; benden acele istemeyin"4 • "insan iyiliğin gelmesine dua ettiği gibi, kötülüğün gelmesine de dua eder. Esasen insanoğlu çok acelecidir"5.
lO-İnsan çok zalim ve çok cahildir. "Doğrusu biz, sorumluluğu, göklere, yere, dağlara sunmuşuzdur da onlar bunu yüklenmekten çekinmişler ve ondan korkup titremişlerdir. Çok zalim ve çok cahil oları insan ise onu yüklenmiştir"6 .
Mevlana, insanın zalim ve cahil oluşunu şu ifadelerle açıklamaktadır: "Aşk öyle bir fazilettir ki, insanı faziletler sahibi yapar ... Fakat insarı, bu haddinden fazla dileyiş yüzünden, hem pek zalimdir, hem de pek cahil. insan hak1katen bilgisizdir; hele bu müşkil avda büsbütün bilgisiz. Bir tavşan, asianı kuc.aklamaya çalışıyor"?.
Bütün istediklerini vermesine rağmen Allah'a şükretmeyip, isyan eden insarı için Allah şöyle buyuruyor: "Hem de size, istediğiniz şeylerin hepsinden verdi. Öyle ki Allah'ın nimetlerini saysanız bitiremezsiniz. İnsan, gerçekten çok zalim, çok nankördür"8.
ll-İnsan huysuz ve bencildir. "İnsan gerçekten pek huysuz yaratılmıştır. Başına bir fenalık gelince feryad eder; bir iyiliğe uğrarsa, onu herkesten meneder"9 • ·
l.Nebe' 78/31,34. 2. V ak ı 'a 56/22,23,24. 3.İsra ı 7 ll 00. 4.Enbiya 21137. 5 .is ra 17111. 6.Ahzab 33/72. 7.Mevlana, Mesnevl, III,382,383. 8.İbrahim 14/34. 9.Mearic 70/19,21.
KUR' AN· A GÖRE iNSANIN ZAAFLARI ve ZA YIF YÖNLERi 9 9
12-İnsan kıskançtır. Allah, "Nefislerde kıskançlık hazır kılındır" 1
buyurmaktadır. Yusuf Süresi'nde insanın kıskançlığı şu ifadelerle dile getirilmektedir: "Kardeşleri, 'Biz birbirimize bağlı bir topluluk olduğumuz halde, babamız, Yüsufu ve kardeşini daha çok seviyor. Doğrusu babamız apaçık bir yanılma içindedir. Yusufu öldürün veya ıssız bir yere bırakıverin ki babanız size kalsın; ondan sonra da iyi kimseler olursunuz' dedi-ler"2•
13-İnsan çok cedelcidir. Onun bu yönüne şöyle işaret edilmektedir: "Andolsun ki biz bu Kur'an'da insanlara türlü türlü misali gösterip açıkladık. İnsanın en çok yaptığı iş tartışma (cedel)'dir"3.
Ayet-i kerlmede hoş bulunmayan cedel, haklkate ulaşmak için yapılan tartışma değildir. Taberi ve Suyfitl, ayette geçen cedel kelimesine, peygamberlerin getirdikleri emir ve yasakları reddetme anlamı verildiğini beyan etmiştir4.
Kur' an, hak'ikate ulaşmak için yapılan, bilgi ve belgeye dayanan iyi niyetli tartışmayı teşvik eder. Onun eleştirdiği, hoş karşılamadığı tartışma, bilgi ve belgeye. dayanmayan, sadece muhatabı mal ve mağlup etmeyi amaçlayan söz yarışmasıdır. Kur' an'a göre öyle insanlar vardır ki, herhangi bir konuda hiçbir bilgiye sahip olmadıkları halde tartışır dururlar. Bu tartışma sıradan günlük konularda yapıldığı gibi, Allah konusunda da yapılır. Bu tür insanlarla ilgili olarak ~öyle buyuruluyor: "Allah hakkında bilmeden tartışan ve her azılı şeytana uyan insanlar vardır"5, "Siz, hadi bilginiz olan şey üzerinde tartışanlarsınız. Ama bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışırsınız? .. "6
İnsanın olumsuz yönleri şüphesiz bu saydıklarımızdan ibaret değildir. Onun bozgunculuk yapmak7, kan dökmek8 (saldırganlık), hüsranda oluş9 gibi daha birçok olumsuz yönleri bulunmaktadır. Biz bir makale çerçevesi içinde kalmak düşüncesiyle bunlarla yetiniyor, daha fazla detaya girmiyoruz.
1.Nisa 4/128. 2.Yı1suf 1218,9. 3.Kehf 18/54. 4.Ebı1 Ca 'fer Muhammed b. Cerlr et-Taberi', Ctimiu'l-beytin fi tejsfri'l-Kur'dn, Mısır 1321
h., XXV,l60; Suyı1t1, ed-Diirrii'l-mensilr fi't-tefslr bi'l-me'silr, Mısır 1314 h., IV,228. 5.Hacc 22/3. 6.AI-i tınran 3/66. 7.Bakara 2/30. 8.Bakara 2/30. 9.Asr 103/2.
100 DIN EGİ11Mİ ARAŞTIRMALARI
SONUÇ
İnsan, aklı, idraki, azmi, iradesi, duygu ve düşüncesiyle yüksek yaratılışa sahip mükemmel bir varhktır. Kur'an'ın diliyle "ahsen-i takyfm" üzere, yani en güzel bir yaratılışla yaratılmıştır. Sinesinde Allah'ın ruhunu taşımaktadır.
Allah, asli görevi Allah'a kulluk olan bu üstün varlığı, yeryüzünde kendi adına hükümranlıkta bulunmak, yeryüzünü sevk ve idare etmek gibi bir görevle, yani halifelik göreviyle de taltif etmiştir. Onu varlıkların en şerefiisi kabul etmiş, meleklerden ona secde etmelerini istemiştir.
İnsan, bütün bu itibarına ve yüksek yaratılışına rağmen iki yönlü bir temayüle sahiptir; fıtratını koruyup melekleşebileceği gibi, yaratılışındaki güzelliklerden uzaklaşarak sefiller sefili durumuna da düşebilir.
Kontrol edilmediği zaman insanı fıtratından uzaklaştımcak birçok etken vardır. Onun zayıf yaratılışı, inkarcı bir yapıya sahip oluşu, dünyaya aşırı düşkünlüğü, dünya hayatını ebedf yaşama tutkusu, mala-mülke karşı aşırı zaafı, aşırı çocuk sevgisi, karşı cinse aşırı düşkünlüğü, çok aceleci, çok zalim ve çok cahil oluşu, huysuz ve bencilliği, kıskançlığı ve çok cedelci oluşu bunlardan birkaçıdır. Eğitimcilerin bunları bilmeleri, eğitim-öğretim açısından önem taşımaktadır.
İnsanın bu etmenlerin makul ve meşru olanlarında itidal noktasında tutulması, makul v~ meşru olmayanlardan ise korunması gerekir. Onu her tür tehlike ve zarardan koruyup koliayacak en önemli tedbir ise şüphesiz eğitimdir. Zira insan ruhunu cilalamak, onun kirlenmesini önlemek ancak iyi bir eğitim ve öğretimle mümkündür. İnsanı demire benzeten Mevlana, ona şöyle seslenir: "Sen de görünüşte kapkara bir demire benzersin, ama kendini cilala, cilala, cilala! Bu suretle de gönlün, suretlerle dolu bir ayna kesilsin, ona her cihetten gümüş bedenli bir güzel aksetsin! .. "1
I.MevHina, Mesnevl, IV,200.