DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof....

31
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal Of Social Sciences Institute ISSN: 1302-6879 VAN YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ THE JOURNAL OF SOCIAL SCIENCES INSTITUTE YIL/YEAR: 2017 SAYI/NUMBER: 36 ULUSLARARASI HAKEMLİ DERGİDİR TARAFINDAN TARANMAKTADIR DERGİMİZ Tübitak DergiPark DergiPark AKADEMİK akademik

Transcript of DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof....

Page 1: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü DergisiThe Journal Of Social Sciences Institute

ISSN: 1302-6879

VAN YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİSOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ

THE JOURNAL OF SOCIAL SCIENCES INSTITUTE

YIL/YEAR: 2017 SAYI/NUMBER: 36

ULUSLARARASI HAKEMLİ DERGİDİR

TARAFINDAN TARANMAKTADIR

DERGİMİZ

Tübitak DergiPark

DergiParkAKADEMİK

akademik

Page 2: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

Hakemli Dergi, Yıl 2017 Sayı:36Peer-Reviewed Journal, Year:2017 Issue: 36

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü DergisiThe Journal Of Social Sciences Institute

VAN YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİSOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ

THE JOURNAL OF SOCIAL SCIENCES INSTITUTE

Sahibi/OwnerVan Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü AdınaDoç. Dr. Bekir KOÇLAR

Editörler/EditorsDoç. Dr. Bekir KOÇLAR

Öğr. Gör. Kemal TEMİZER

Tercüme ve Dil Editörleri/Translation and Language EditorsProf. Dr. M. Şirin ÇIKAR (Arapça)Doç. Dr. Cavid QASIMOV (Rusça)

Yrd. Doç. Dr. Aydın GÖRMEZ (İngilizce) Yrd. Doç. Dr. Süleyman ERATALAY (Almanca)

Yrd. Doç. Dr. Mustafa SOLMAZ (Fransızca)

Yayın Kurulu/Editorial BoardProf. Dr. Abed Elrahim Azzam Mohammad MARASHDEH,

Jadara Üniversitesi, ÜrdünProf. Dr. Ali J. Al-ALLAQ, el-Ain Üniversitesi, Birleşik Arap EmirlikleriProf. Dr. Alfina SİBGATULLİNA- Russian Academy of Sciences- Rusya

Prof. Dr. Azmi SÜSLÜ-Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Bayram KODAMAN-Süleyman Demirel Üniversitesi

Prof. Dr. Faruq MAWASİ, Al Qasimi Academy, Filistin.Prof. Dr. Ivan BALTA-University of Osije- HırvatistanProf. Dr. Hasan ÇİÇEK- Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Prof. Dr. Medhat Saad Mohamed ELGAYAAR, Zagazig Üniversitesi, Mısır Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR- Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Prof. Dr. Munjid Mustafa BAHJAT, International Islamic University, Malaysia.Prof. Dr. Necmettin ALKAN-Karadeniz Teknik Üniversitesi

Prof. Dr. Nimetullah HAFIZ-Balkan Tarihi Araştırmaları Merkezi-KosovaProf. Dr. Öztürk EMİROĞLU-Varşova Yunus Emre Enstitüsü-Polonya

Prof. Dr. Recai KARAHAN, Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiProf. Dr. Salim CÖHCE İnönü Üniversitesi

Prof. Dr. Samı Alı JABBAR, Basra Üniversitesi-Irak Prof. Dr. Serbo RASTODER-University of Montenegro-Karadağ

Prof. Dr. Süleyman Turduyeviç KAYIPOV-Sincan Pedagoji Üniversitesi-Çin Doç. Dr. Bekir KOÇLAR-Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. Tamer BALCI - The University of Texas-ABD

Doç. Dr. Vitaliy POZNAHİREV, Russian Academy of Sciences- RusyaYrd. Doç. Dr. Abdulaziz KARDAŞ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Ertuğrul ÇAVDAR, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Dr. Salih Ahmad ABDULVEHHAB-Ezher Üniversitesi-Mısır

Page 3: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

Danışma Kurulu/Advisory Board Prof. Dr. Alfina SİBGATULLİNA

Prof. Dr. Ali Fuat DOĞUProf. Dr. Azmi SÜSLÜ

Prof. Dr. Bayram KODAMANProf. Dr. S. Cem ŞAKTANLIProf. Dr. Cesur PEVLEVANProf. Dr. Hasan BABACAN

Prof. Dr. Ivan BALTAProf. Dr. Metin AYIŞIĞI

Prof. Dr. Mehmet AYGÜNProf. Dr. Necdet HAYTA

Prof. Dr. Nimetullah HAFIZProf. Dr. Rafet ÇAVUŞOĞLU

Prof. Dr. Reha SAYDANProf. Dr. Salim CÖHCE

Prof. Dr. Serbo RASTODERProf. Dr. Süleyman Turduyeviç KAYIPOV

Prof. Dr. Zeki TAŞTANDoç. Dr. A. Menaf TURAN

Doç. Dr. B. Cercis TANRITANIRDoç. Dr. Ferit İZCİ

Doç. Dr. M. Akif ARVASDoç. Dr. Suvat PARİNDoç. Dr. Tamer BALCI Doç. Dr. Tuncay ÖĞÜN

Doç. Dr. Zafer KANBEROĞLU

Sekreterya/Secretary Ahmet KÖKLÜMurat ÇABAZ

Dizgi-Baskı/Print-CompasitionBaranoğlu Ofset Matbaacılık: (0432)215 94 06 VAN

Yazışma Adresi/Correspondence AddressYrd. Doç. Dr. Abdulaziz KARDAŞ

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü/VANTel: 0432 225 11 17- 0432 225 10 24 /2002- Fax:0432 225 10 52

İleti Adresi: http://www.yyusbedergisi.com/

Baskı Yılı/Date of Publication

2017

Page 4: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

İÇİNDEKİLER / CONTENTS

11

25

33

55

77

89

109

119

133

ARKEOLOJİ/ARCHAEOLOGY

Arş. Gör. Dr. Sabahattin ERDOĞANMinua (Şamram) Kanalı ve Tariria Bahçesi İlişkisi Üzerine Bir DeğerlendirmeAn Evaluation on the Relationship Between Minua (şamram) Canal and Tariria Garden

DİL VE EDEBİYAT/LANGUAGE AND LITERATURE

Yrd. Doç. Dr. Fırat YILDIZIris Murdoch'ın Kesik Bir Baş'ında ve Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ında YanılsamaIllusion in Iris Murdoch's a Severed Head and Oguz Atay's Tutunamayanlar

Yrd. Doç. Dr. Metin ERENVan Gölü Havzası Masallarının Estetik Biçimlenmesinde Kalıp, Tekrar ve AnlatıcıFormula, Repetition and Narrator In Aesthetics Forming of Van Lake Basin Folk Tales

Yrd. Doç. Dr. Soner İŞİMTEKİNFurûğ Ferruhzâd ve Sylvia Plath'ın Şiirlerinde Kullanılan Esenliksiz Kelimeler ÜzerineOn Dysphoric Words Used by Forugh Farrokhzad and Sylvia Plath in Their Poems

FELSEFE/ PHILOSOPHY

Prof. Dr. Hasan ÇİÇEKMilliyetçilik Karşıtı Söylem: Mevlana ve HabermasDiscourse Against Nationalism: Rumi and Habermas

İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER/ ECONOMIC ANDADMINISTRATIVE SCIENCES

Doç. Dr. M. Akif ARVASArş. Gör. Mustafa TORUSDAĞCausality Relationship Between Imports, Exports and EconomicGrowth: An Evaluation in Terms of Turkey and Five European Countries

Öğr. Üyesi Serpil SEVİMLİ DENİZDoç. Dr. H. Eray ÇELİKTrb2 Bölgesinde Kümelenme Potansiyeli Olan Sektörlerin BelirlenmesiDetermination of Sectors Which Clustered Potential in Trb2 Region

Öğr. Gör. Ayhan CESURÖğr. Gör. Mehmet Sadık ÇOBANGerilla PazarlamaGuerrilla Marketing

İLAHİYAT / TEOLOGIE

Prof. Dr. M. Şirin ÇIKARModern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi ÖrneğiThe Image of Turkey in Modern Arab Novel: Suphi Fehmavi Example

Page 5: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

145

177

195

225

249

279

299

313

329

345

361

393

Yrd. Doç. Dr. Mahmut DÜNDAREyyubi Dönemi Mısır Medreseleri Egyptian Madrasas in Ayyubid EraEgyptian Madrasas in Ayyubid Era

SANAT TARİH/ HISTORY ART

Yrd. Doç. Dr. Ercan ÇALIŞAlanya Atatürk Evi ve Müzesi'nde Sergilenen Bir Grup Madeni TakıA Group of Metal Jewellery Displayed in Alanya Atatürk House and Museum

Yrd. Doç. Dr. Oktay BAŞAKÖğr. Gör. Ahmet BODAKÇİMardin Mezar Taşlarından Lahit Formunda İki ÖrnekTwo Samples in Sarcophagus Form from Mardin Gravestones

SOSYOLOJİ/ SOCIOLOGY

Yrd. Doç. Dr. Mustafa GÜNERİGÖKGeç Modern Çağda Dinsel Bireycilik ve KimlikReligious Individualism and Identity in the Late Modern Age

TARİH/ HISTORY

Prof. Dr. Serpil SÜRMELİLozan Konferansı Sırasında Türk Gazeteciler ve İzlenimleriTurkish Journalists and Their Impressions During the Lausanne Conference

Yrd. Doç. Dr. Abdulaziz KARDAŞCumhuriyet'in İlk Yıllarında Bitlis'teki Eğitim Durumuna Bir BakışIn the Early Years of the Republic a Look at the Educational Situation in Bitlis

Yrd. Doç. Dr. Rahmi TEKİNXVII. Yüzyıldamüslim-Gayrimüslim İlişkileri (İstanbul Örneği)XVII. Müslim-gayrimüslim Relations in the Century (İstanbul Sample)

Yrd. Doç. Dr. Ömer OBUZFikrin Mürekkeple Sınavı: Mahmut Soydan'ın Kaleminden Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile Serbest Cumhuriyet FırkasıExamination With Inkof Idea: From Mahmut Soydan's Pen Progressive Republic Party and Free Republican Party

Yrd. Doç. Dr. Pelin İSKENDER KILIÇSchneider Efendi: Osmanlı Hizmetinde Bir LevantenSchneider Efendi: A Levantine in Ottoman Service

Arş. Gör. Vural ÖNTÜRKGaznelilerde Bir Şehzade Düşmanı: Hâcibü'l-Hüccâb Tuğrul BozanAn Princes Enemy of the Ghaznavids: Hâjibu'l-hujjâb Toghril Bozan

Yrd. Doç. Dr. Güneş ŞAHİNDr. Öğrencisi Rıdvan SÜSLÜFerit Melen'in Maliye Bakanlığı Günlerine Bir BakışAn Overview of the Office Days of Former Minister Ferit Melen in the Ministry of Finance

Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları

Page 6: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

36. SAYI HAKEMLERİ / REVIEWERS OF THE 36 TH ISSUE

Prof. Dr. Metin AYIŞIĞI Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet AYGÜN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet Şirin ÇIKAR Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Prof. Dr. Zeki TAŞTAN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Doç. Dr. Abdullah DUMAN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Doç. Dr. Bekir KOÇLAR Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Doç. Dr. Hatice KALKAN Namık Kemal Üniversitesi

Doç. Dr. M. Akif ARVAS Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Doç. Dr. Cengiz ATLI Iğdır Üniversitesi

Doç. Dr. Gülsen BAŞ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Doç. Dr. Selma BAŞ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Doç. Dr. Zafer KANBEROĞLU Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Abdulaziz KARDAŞ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Abdulhadi TİMURTAŞ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Abdulkadir GÜMÜŞ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Abdullah OĞRAK Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Aydın GÖRMEZ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Ayşe ERTUŞ Hakkâri Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Ahmet OĞUZ Karabük Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Ahmet GÖKÇEN Muş Alparslan Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Bedrettin BASUĞUY Bingöl Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Bilcan GÖKÇE Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Bora YILMAZ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Emine CİHANGİR Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Fırat YILDIZ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Gülşen TORUSDAĞ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Güneş ŞAHİN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Haktan SEVİNÇ Iğdır Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Haluk YERGİN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Hamit AKTÜRK Namık Kemal Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Mahmut DÜNDAR Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Mehmet KULAZ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Metin EREN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Nevzat KELEŞ Bingöl Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Ömer TOKUŞ Bingöl Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Ömer OBUZ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Recep DEMİR Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Raşit KOÇ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Tahir ZORKUL Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Tahsin KORKUT Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Veysi SEVİNÇLİ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Yrd. Doç. Dr. Yunus KAPLAN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Page 7: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

HAKEMLERİMİZ / REFEREES

Prof. Dr. Ahmet BURAN Fırat ÜniversitesiProf. Dr. Abed Elrahim Azzam Mohammad MARASHDEH, Jadara Üniversitesi, ÜrdünProf. Dr. Ali J. Al-ALLAQ, el-Ain Üniversitesi, Birleşik Arap EmirlikleriProf. Dr. Azmi SÜSLÜ Ankara ÜniversitesiProf. Dr. Ali Fuat DOĞU Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiProf. Dr. Alfina SİBGATULLİNA Russian Academy of Sciences-RusyaProf. Dr. Bayram KODAMAN Süleyman Demirel ÜniversitesiProf. Dr. Bedri SARICA Pamukkale ÜniversitesiProf. Dr. B. Kemal YEŞİLBURSA Uludağ ÜniversitesiProf. Dr. Cesur PEHLEVAN Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiProf. Dr. Erdal AYDOĞAN Atatürk ÜniversitesiProf. Dr. Faruk ALAEDDİNOĞLU Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiProf. Dr. Faruq MAWASİ, Al Qasimi Academy, Filistin.Prof. Dr. Ivan BALTA University of Osije- HırvatistanProf. Dr. Medhat Saad Mohamed ELGAYAAR, Zagazig Üniversitesi, Mısır Prof. Dr. Munjid Mustafa BAHJAT, International Islamic University, Malaysia.Prof. Dr. Nimetullah HAFIZ Balkan Tarihi Araştırmaları Merkezi-KosovaProf. Dr. Salim CÖHCE İnönü ÜniversitesiProf. Dr. S. Esin DAYI Atatürk ÜniversitesiProf. Dr. Gülay ÖĞÜN BEZER Marmara ÜniversitesiProf. Dr. Hasan BABACAN M. Akif Ersoy ÜniversitesiProf. Dr. İbrahim ÖZCOŞAR Mardin Artuklu ÜniversitesiProf. Dr. İsa YÜCEER Bitlis Eren ÜniversitesiProf. Dr. M. Salih ARI Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiProf. Dr. M. Şirin ÇIKAR Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiProf. Dr. Mehmet AYGÜN Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiProf. Dr. Mehmet KUBAT İnönü Üniversitesi Prof. Dr. Metin AYIŞIĞI Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiProf. Dr. Necdet HAYTA Gazi ÜniversitesiProf. Dr. Necmettin ALKAN Karadeniz Teknik ÜniversitesiProf. Dr. Nevzat TARTI Akdeniz ÜniversitesiProf. Dr. Öztürk EMİROĞLU Varşova Yunus Emre Enstitüsü-PolonyaProf. Dr. Rafet ÇAVUŞOĞLU Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiProf. Dr. Recai KARAHAN Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiProf. Dr. Reha SAYDAN Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Prof. Dr. Resul ÖZTÜRK Atatürk ÜniversitesiProf. Dr. Samı Alı JABBAR, Basra Üniversitesi-Irak Prof. Dr. Serbo RASTODER University of Montenegro-KaradağProf. Dr. Serpil SÜRMELİ On Dokuz Mayıs ÜniversitesiProf. Dr. Selahattin SÖNMEZSOY Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiProf. Dr. Süleyman Turduyeviç KAYIPOV Sincan Pedagoji Üniversitesi-Çin Prof. Dr. Şakir GÖZÜTOK Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiProf. Dr. Şenol ÇELİK Balıkesir ÜniversitesiProf. Dr. Yakup CİVELEK Bartın ÜniversitesiProf. Dr. Zeki TAŞTAN Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. Abdullah DUMAN Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. Abdulmecit CANATAK Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. Adnan ÇEVİK Sıtkı Koçman ÜniversitesiDoç. Dr. Bekir KOÇLAR Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Page 8: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

HAKEMLERİMİZ / REFEREES

Doç. Dr. Cem KAHYA Bayburt ÜniversitesiDoç. Dr. Cengiz ATLI Iğdır Üniversitesi Doç. Dr. Gülsen BAŞ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. İsmail EYYUPOĞLU Atatürk ÜniversitesiDoç. Dr. Menaf TURAN Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. Mehmet DEMİRTAŞ Bitlis Eren ÜniversitesiDoç. Dr. Mehmet PINAR Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. Melih ERZEN Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. M. Salih MERCAN Bitlis Eren ÜniversitesiDoç. Dr. M. Akif ARVAS Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. Murat ÖZTÜRK Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. Mustafa SARICA Pamukkale ÜniversitesiDoç. Dr. Nihat ŞİMŞEK Gaziantep ÜniversitesiDoç. Dr. Özer KÜPELİ Kâtip Çelebi ÜniversitesiDoç. Dr. Sabri AZGÜN Atatürk ÜniversitesiDoç. Dr. Selma BAŞ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. Tamer BALCI The University of Texas-ABDDoç. Dr. Tuncay ÖĞÜN Sıtkı Koçman ÜniversitesiDoç. Dr. Vecihi SÖNMEZ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. Zafer KANBEROĞLU Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiDoç. Dr. Zekeriya NAS Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Abdulaziz KARDAŞ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Abdullah OĞRAK Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Abdulhadi TİMURTAŞ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Abdurrahim TUFANTOZ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Ahmet EYİM Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Aysun YARALI AKKAYA Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Arif GEZER Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Aydın GÖRMEZ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Bülent ALAN Mardin Artuklu ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. E. Yaşar DEMİRCİ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Ercan ÇAĞLAYAN Muş Alparslan ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Ercan ÇALIŞ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Ertuğrul ÇAVDAR Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Erkan AFŞAR Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Fatih GENCER Bitlis Eren ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Ferit İZCİ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Fırat YILDIZ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Güneş ŞAHİN Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Mehmet KULAZ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Mehmet TOP Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Metin YILDIZ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. M. Halil ERZEN Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. M. Nuri KARDAŞ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Nevzat KELEŞ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Nilgün BİLİCİ Atatürk ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Oktay BAŞAK Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Osman AYTEKİN Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Ömer DEMİRBAĞ Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Page 9: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

HAKEMLERİMİZ / REFEREES

Yrd. Doç. Dr. Ramazan ÖZMEN Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Rahmi TEKİN Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Raşit KOÇ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Recep DEMİR Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Sait EBİNÇ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Sevda ERATALAY Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Veysi SEVİNÇLİ Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Yalçın KARACA Van Yüzüncü Yıl ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Yasin DOĞAN Kafkas ÜniversitesiDr. Salih Ahmad ABDULVEHHAB Ezher Üniversitesi-Mısır

Page 10: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

55Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

---------------------------(2011), Elazığ Masalları ve Propp Metodu, Akçağ Yayınları, Ankara.

Kasımoğlu, Handan (2010), Van Yöresine Ait Halk Masalları, Gazi üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara.

Korkmaz, (2005), Besni Masalları’nın Sözlü Kompozisyon Teorisine Göre İncelenmesi, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep.

Lord, Albert Bates (1964), Singer of Tales, Harvard University Press, Cambridge, Massachusets.

Olrik, Axel (2003), “Halk anlatılarının Epik Kuralları”, Halk Halkbiliminde Kuramlar ve Yaklaşımlar, Milli Folklor Yayınları, Ankara, s. 177-190.

Ong, Walter J. (2007), Sözlü ve Yazılı Kültür Sözün Teknolojileşmesi, Metis Yayınları, İstanbul.

Önay, Yılmaz (1995), Van Masalları Üzerine Bir Araştırma, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi, Van.

Sakaoğlu, Saim (2002), Gümüşhane ve Bayburt Masalları, Akçağ Yayınları, Ankara.

Seyidoğlu, Bilge (1999), Erzurum Masalları, Dergah Yayınları, İstanbul.

Yavuz, Şakir, Muş Masalları Üzerine Bir Araştırma, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Van.

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, The Journal of Social Sciences Institute

Sayı/Issue:36 – Sayfa / Page: ISSN: 1302-6879 VAN/TURKEY

Makale Bilgisi / Article Info

Geliş/Received: 19.08.2017 Kabul/Accepted: 23.09.2017

FURÛĞ FERRUHZÂD VE SYLVIA PLATH’IN ŞİİRLERİNDE KULLANILAN ESENLİKSİZ KELİMELER ÜZERİNE

ON DYSPHORIC WORDS USED BY FORUGH FARROKHZAD

AND SYLVIA PLATH IN THEIR POEMS Yrd. Doç. Dr. Soner İŞİMTEKİN

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölümü

[email protected]

Öz Birbirinin çağdaşı olan Furûğ Ferruhzâd ve Sylvia Plath’ın

eserlerine ve hayatlarına bakıldığında birçok ortak özellik göze çarpmaktadır. Ayrı coğrafyalarda yaşayan bu iki kadının gerek yaşadıkları yıllar gerek kısa yaşam süreleri gerekse hayatlarındaki aile veya erkek figürlerinin olumsuz etkileri neredeyse paralel görünümler çizmektedir. Çalışmalarıyla olduğu kadar hayatlarıyla ve hayata veda edişleriyle de ünlü olan Ferruhzâd ile Plath’ın özellikle şiirlerine bakıldığında şiirlerinin çoğunu depresif bir ruh haliyle ve eleştirel biçimde kaleme aldıkları fark edilmektedir. Doğum ve trajik ölüm tarihleri, şiir söylemedeki amaçları ve hayatlarında tecrübe ettikleri sıkıntılar nerdeyse benzer olan bu iki kadın şairin yaşanmışlıklarını, kendilerini etkileyen olayları, toplumun kendilerine biçtiği rollere isyanlarını şiir dizelerini manipüle ederek haykırmışlardır. Topluma ve toplumun kurallarına eleştiri olarak söyledikleri şiirlerinde, hissettikleri duygu yoğunluğunu, kırgınlığı, karamsarlığı ve öfkeyi yansıtmak amacıyla esenliksiz başlıklar, sözcükler ve imgeler seçmişlerdir. Bu çalışmada, bu iki şairin hayatları ve şairlik biçemleri arasındaki benzerlikler karşılaştırmalı olarak ele alınıp, özellikle şiirlerinde yoğun bir biçimde kullandıkları esenliksiz kelimeler tespit edilmeye çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Furûğ Ferruhzâd, Sylvia Plath, Karşılaştırmalı Edebiyat, Giz Dökümcü Şiir, Amerikan Edebiyatı, İran Edebiyatı.

Abstract When the works and lives of these two contemporary female poets

are studied, many common features are striking. The years that they had lived, their short life span and the negative effects of familiy and male figures

Page 11: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

56 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

in their lives of these two women living in separate geographies almost draw paralel views to each other. It’s recognized that Forough Farrokhzad and Sylvia Plath, who are famous for their lives as much as their farewells, had written many poems in a depressive and critical mood. These two female poets, who are almost similar in their birth and tragic death dates, the purpose of poetry and the difficulties they experienced in their lives, shouted at their revolts against their lives, the events that affected them, the roles the society had imposed on them in their poems. In their poetry, which they say as criticism of society and the rules of society, they have chosen dysphoric titles, words and images to reflect their intensity of feeling, frustration, pessimism and anger. In this study, similarities between these two female poets' lives and poetry styles were compared and the dysphoric words they used in their poems were tried to find out.

Keywords: Forough Farrokhzad, Sylvia Plath, Comparative Literature, Confessional Poetry, American Literature, Persian Literature.

Giriş Kadınların yazdığı şiirlerde ortak bir niteliğin olduğunu zira

kullandıkları temaların birbirine benzediklerini söylemektedir Nilgün Marmara (2016; 31). Bu temalar genellikle ölüm, aşk, canlı olmanın ayrıntıları, küçük duygular, insan zihniyle dış dünyanın gerçekleri arasındaki ilişkinin kadın duyarlılığıyla işlenmesidir. Bu gibi temaların işleniş biçimine, kadınlar tarafından kaleme alınan şiirler bağlamında bakıldığında, neredeyse tamamının bu temaları zaman ve mekânı özel bir biçimde algılamak amacıyla yönlendirdiklerine şahit olmaktayız (Marmara, 2016; 31). Sylvia Plath’ın (d.27.10.1932/ “ö”.11.02.1963) ve Furûğ Ferruhzâd’ın (d.05.01.1935/ “ö”.13.02.1967) şiirlerine bakıldığında bu tespitin yerinde olduğunu anlarız. Plath’ın kendisi “edebiyatı seviyor ve onun için yaşıyorum” demiştir ancak bu şairin adı her anıldığında “lanetli kadın şair”, “ruhuna işkence eden kadın”, “yaşantısının kurbanı olan hasta ve zavallı kadın”, “giz dökümcü kadın şair ”gibi tanımlamalar yapılmaktadır. Ancak onu anlamak için eserlerini her yönüyle ele almak ve incelemek gerekmektedir (Eradam, 2014; 39, 109). Plath hayatı boyunca iki önemli kayıp yaşamıştır. Babası Otto Plath’ın ölümü ve kendisi gibi şair ve yazar kocası Ted Hughes’un onu terk etmesi. Bu yüzden Plath’ın miladı aslında kendisini bırakıp gittiği için nefret ettiği babasının öldüğü gün ile başlamaktadır (Eradam, 45, 113). Şiir söylemenin nefes almak, yemek yemek ve uyumak kadar vazgeçilmez olduğuna inanan ve babası, kocası, edebiyat çevresindeki erkekler, yaşadığı toplumun dinî ve ahlâk savunuculuğunu üstlenen erkeklerce “nankör”, “ahlaksız kadın”, “günahkâr”, “cadı” olarak hedef gösterilip dışlanan Ferruhzâd’ın da miladının en önemli kişileri otoriter ve baskıcı babasıyla kendinden yaşça büyük ve boşandığı, kısa

Page 12: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

57Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

in their lives of these two women living in separate geographies almost draw paralel views to each other. It’s recognized that Forough Farrokhzad and Sylvia Plath, who are famous for their lives as much as their farewells, had written many poems in a depressive and critical mood. These two female poets, who are almost similar in their birth and tragic death dates, the purpose of poetry and the difficulties they experienced in their lives, shouted at their revolts against their lives, the events that affected them, the roles the society had imposed on them in their poems. In their poetry, which they say as criticism of society and the rules of society, they have chosen dysphoric titles, words and images to reflect their intensity of feeling, frustration, pessimism and anger. In this study, similarities between these two female poets' lives and poetry styles were compared and the dysphoric words they used in their poems were tried to find out.

Keywords: Forough Farrokhzad, Sylvia Plath, Comparative Literature, Confessional Poetry, American Literature, Persian Literature.

Giriş Kadınların yazdığı şiirlerde ortak bir niteliğin olduğunu zira

kullandıkları temaların birbirine benzediklerini söylemektedir Nilgün Marmara (2016; 31). Bu temalar genellikle ölüm, aşk, canlı olmanın ayrıntıları, küçük duygular, insan zihniyle dış dünyanın gerçekleri arasındaki ilişkinin kadın duyarlılığıyla işlenmesidir. Bu gibi temaların işleniş biçimine, kadınlar tarafından kaleme alınan şiirler bağlamında bakıldığında, neredeyse tamamının bu temaları zaman ve mekânı özel bir biçimde algılamak amacıyla yönlendirdiklerine şahit olmaktayız (Marmara, 2016; 31). Sylvia Plath’ın (d.27.10.1932/ “ö”.11.02.1963) ve Furûğ Ferruhzâd’ın (d.05.01.1935/ “ö”.13.02.1967) şiirlerine bakıldığında bu tespitin yerinde olduğunu anlarız. Plath’ın kendisi “edebiyatı seviyor ve onun için yaşıyorum” demiştir ancak bu şairin adı her anıldığında “lanetli kadın şair”, “ruhuna işkence eden kadın”, “yaşantısının kurbanı olan hasta ve zavallı kadın”, “giz dökümcü kadın şair ”gibi tanımlamalar yapılmaktadır. Ancak onu anlamak için eserlerini her yönüyle ele almak ve incelemek gerekmektedir (Eradam, 2014; 39, 109). Plath hayatı boyunca iki önemli kayıp yaşamıştır. Babası Otto Plath’ın ölümü ve kendisi gibi şair ve yazar kocası Ted Hughes’un onu terk etmesi. Bu yüzden Plath’ın miladı aslında kendisini bırakıp gittiği için nefret ettiği babasının öldüğü gün ile başlamaktadır (Eradam, 45, 113). Şiir söylemenin nefes almak, yemek yemek ve uyumak kadar vazgeçilmez olduğuna inanan ve babası, kocası, edebiyat çevresindeki erkekler, yaşadığı toplumun dinî ve ahlâk savunuculuğunu üstlenen erkeklerce “nankör”, “ahlaksız kadın”, “günahkâr”, “cadı” olarak hedef gösterilip dışlanan Ferruhzâd’ın da miladının en önemli kişileri otoriter ve baskıcı babasıyla kendinden yaşça büyük ve boşandığı, kısa

mizahi şiirler yazan karikatürist Pervîz Şâpûr’dur. Ferruhzâd ile babası ve kocası arasındaki ilişki de nefrete dayalı bir birliktedir (Ferruhzâd, 2015; 50,73). Aslında her iki şairin hayatında sevdikleri ancak içten içe nefret ettikleri baba ve eş figürlerinin önemli bir yeri vardır. Ferruhzâd’ın özgürlüğünü kısıtlayan bu iki adamın eserlerindeki etkisi Plath’da olduğu gibi büyüktür. Plath’ın babasının ölmesi ve bunun üzerine hayatındaki birçok olumsuzluk için sürekli onu suçlamasıyla Ferruhzâd’ın babasının gölgesinde yaşaması ve devamlı ondan çekinmesi ve yaşadığı birtakım olumsuzların nedeni olarak onu görmesi ortak özellik olarak değerlendirilebilir. Bu iki kadının kocalarıyla yaşadıkları olumsuzluklar, duygu karmaşaları dahi nerdeyse ortaktır. Öyle ki bu iki şair hakkında yapılan tanımlamalarda kullanılan esenliksiz kelimeler bile benzerdir.

Plath hayatında yaşadığı kötü tecrübeleri mısralarına aktarıp bu mısralarla çekmiş olduğu acıları yenmeye çalışmıştır. Plath için şiir, dış dünyanın tehdidinden kendini saklayabileceği bir sığınaktır. Şiirleriyle kendini dış dünyadan izole etmesi gerçeklerden bir kaçış olarak görünse de Plath’ın şiirlerindeki şeytani yoğunluk çoğu zaman okuyucuyu şaşırtmaktadır (Marmara, 2016; 12-13). Zira Plath hayatı boyunca ileri derecede manik-depresif, şizofren tanılarıyla elektroşok tedavisi dahi görmüş, hatta bir dönem akıl hastanesinde yatmıştır. Şiir söyleme amacı Sylvia’ya benzeyen Furûğ için de şiir bir ihtiyaç, hayata tutunabilmesi için bir araçtır. Defalarca intihar girişiminde bulunan ve sonunda intihar ederek yaşamına son veren Plath gibi Ferruhzâd da 1955 senesinde kocası Pervîz Şâpûr’dan ayrılmasının ardından, nerdeyse Plath ile aynı dönemlerde, ara ara psikolojik rahatsızlıklar yaşamıştır. Bazı edebiyat eleştirmenleri onda şizoid kişilik bozukluğu olduğunu söylemektedir. Aslında, kardeşi Feri’ye yazdığı bir mektubunda “Ailemizde ölen ilk insan ben olacağım, sonra sıra sende, bunu biliyorum…” diyerek ölüme ne denli takıntılı olduğunu hissettirmektedir (Üster, 2017; 12,13). Her ne kadar zihinsel açıdan Plath kadar rahatsız olmasa da, bir dönem psikiyatri bölümüne yatırılmış ve bu stresli ortamdan uzaklaşabilmek amacıyla dokuz aylığına Avrupa’ya gitmiştir. Hatta Plath’ın ölümünden tam 4 sene 2 gün sonra feci bir trafik kazasında hayatını kaybeden Ferruhzâd da, Plath’ın intihar ederek hayata veda ettiği 1963 senesinde, o dönem birlikte olduğu İbrahim Gülistân ile bir kavgaları sonrasında, bir kutu uyku hapı içerek intihar girişiminde bulunmuştur (Celali, 2016; 24, 43).

Page 13: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

58 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

İki Şairin Hayatındaki ve Biçemindeki Benzerlikler Sylvia Plath, Boston Üniversitesi’nde akademisyen olan Otto

E.Plath ve bir dönem onun öğrencisi olmuş ve ondan 21 yaş küçük olan Aurelia Schober’ın ilk çocukları olarak Boston’da 27 Ekim 1932 tarihinde dünyaya gelmiştir. Şeker hastası olan babasının 1940 yılında, o henüz sekiz yaşındayken ölmesi Plath’ın üzerinde yıkıcı bir etki yaratmış, şairin tüm hayatını ve eserlerini yönlendirmiştir. Asker gibi disiplinli babasının ölümü onun çocukluk mutluluğunu, yaşama sevincini almıştır. İlk şiirlerinde bu kayıptan dolayı gerçeklerden koptuğunu anlatan şair, son şiirlerinde özlem ve hayranlık duyduğu babası tarafından terk edildiği için ona öfkesini kusmaktadır (Eradam, 2014; 17-18). Hatta bir şiirinde babasını SS subayına kendisini de küçük Yahudi bir kıza benzetmektedir (Sutherland, 2013; 672). Furûğ Ferruhzâd ise 24 Aralık 1934 tarihinde, Tahran’da albay olan Muhammed Ferruhzâd’ın ve Turan Vezirî Tebâr’ın üçüncü çocukları olarak dünyaya gelmiştir. Asker olması sebebiyle sert ve soğuk bir kişiliğe sahip babası, en büyük özelliği ataerkillik olan ordudan edindiği disiplini ve sıkı denetimli bakış açısını kendi evinde de uygulamıştır (Ferruhzâd, 2015; 16). Örneğin, çocuklarını zorluğa alıştırmak için evde yumuşak battaniyeler olmasına karşın çoğu kez onları askeri battaniyelerle uyutmuştur (Celali, 2016; 11). Furûğ yedinci sınıfa geldiğinde, henüz on dört yaşındayken, kendinden on beş yaş büyük Pervîz Şâpûr ile evlenmiştir. Bu evliliğin gerekçesi aile içi sorunlar ve özellikle babasının başka bir kadına âşık olması ve onunla evlenmek istemesidir. Bu ilişki için ailesine ve çocuklarına sert ve öfkeli davranan Muhammed Ferruhzâd, Turan Veziri’nin evliliğe karşı çıkmasına karşın Furûğ’un evlenmesine onay vermiştir (Celali, 14-15). Furûğ’un babasından dolayı erken evlenmek istemesi ve yaşça büyük bir eşte baba şefkati araması durumu, Furûğ kadar erken bir evlilik yapmasa da Sylvia’da da bulunmaktadır. Plath da hayatında ve şiirlerinde daima başat bir erkek figürünün özlemini duymuştur (Marmara, 2016; 38). Her iki kadın da özlemini duydukları ideal baba figürlerini evlendikleri adamlarda bulmak istemişlerdir. Gerçi Furûğ da Sylvia da babalarına karşı nefret duygusu hissetmiş ancak içten içe bu adamlara karşı saygı ve sevgi de beslemişlerdir. Ted Hughes yazdığı Doğumgünü Mektupları kitabında Plath’ın yoğun bir biçimde onu babasıyla özdeşleştirdiğini söylemiştir.1 Kendini bırakıp giden babasından nefret eden Sylvia’ya karşılık, Furûğ’un hayatta olan ve başka bir kadın için aile düzenini bozan babasına karşı hissettiği

1 Ted Hughes’un Sylvia Plath hakkında yaptığı yorumların ayrıntısı için bkz. Ted Hughes, Doğumgünü Mektupları, YKY, İstanbul, 2013.

Page 14: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

59Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

İki Şairin Hayatındaki ve Biçemindeki Benzerlikler Sylvia Plath, Boston Üniversitesi’nde akademisyen olan Otto

E.Plath ve bir dönem onun öğrencisi olmuş ve ondan 21 yaş küçük olan Aurelia Schober’ın ilk çocukları olarak Boston’da 27 Ekim 1932 tarihinde dünyaya gelmiştir. Şeker hastası olan babasının 1940 yılında, o henüz sekiz yaşındayken ölmesi Plath’ın üzerinde yıkıcı bir etki yaratmış, şairin tüm hayatını ve eserlerini yönlendirmiştir. Asker gibi disiplinli babasının ölümü onun çocukluk mutluluğunu, yaşama sevincini almıştır. İlk şiirlerinde bu kayıptan dolayı gerçeklerden koptuğunu anlatan şair, son şiirlerinde özlem ve hayranlık duyduğu babası tarafından terk edildiği için ona öfkesini kusmaktadır (Eradam, 2014; 17-18). Hatta bir şiirinde babasını SS subayına kendisini de küçük Yahudi bir kıza benzetmektedir (Sutherland, 2013; 672). Furûğ Ferruhzâd ise 24 Aralık 1934 tarihinde, Tahran’da albay olan Muhammed Ferruhzâd’ın ve Turan Vezirî Tebâr’ın üçüncü çocukları olarak dünyaya gelmiştir. Asker olması sebebiyle sert ve soğuk bir kişiliğe sahip babası, en büyük özelliği ataerkillik olan ordudan edindiği disiplini ve sıkı denetimli bakış açısını kendi evinde de uygulamıştır (Ferruhzâd, 2015; 16). Örneğin, çocuklarını zorluğa alıştırmak için evde yumuşak battaniyeler olmasına karşın çoğu kez onları askeri battaniyelerle uyutmuştur (Celali, 2016; 11). Furûğ yedinci sınıfa geldiğinde, henüz on dört yaşındayken, kendinden on beş yaş büyük Pervîz Şâpûr ile evlenmiştir. Bu evliliğin gerekçesi aile içi sorunlar ve özellikle babasının başka bir kadına âşık olması ve onunla evlenmek istemesidir. Bu ilişki için ailesine ve çocuklarına sert ve öfkeli davranan Muhammed Ferruhzâd, Turan Veziri’nin evliliğe karşı çıkmasına karşın Furûğ’un evlenmesine onay vermiştir (Celali, 14-15). Furûğ’un babasından dolayı erken evlenmek istemesi ve yaşça büyük bir eşte baba şefkati araması durumu, Furûğ kadar erken bir evlilik yapmasa da Sylvia’da da bulunmaktadır. Plath da hayatında ve şiirlerinde daima başat bir erkek figürünün özlemini duymuştur (Marmara, 2016; 38). Her iki kadın da özlemini duydukları ideal baba figürlerini evlendikleri adamlarda bulmak istemişlerdir. Gerçi Furûğ da Sylvia da babalarına karşı nefret duygusu hissetmiş ancak içten içe bu adamlara karşı saygı ve sevgi de beslemişlerdir. Ted Hughes yazdığı Doğumgünü Mektupları kitabında Plath’ın yoğun bir biçimde onu babasıyla özdeşleştirdiğini söylemiştir.1 Kendini bırakıp giden babasından nefret eden Sylvia’ya karşılık, Furûğ’un hayatta olan ve başka bir kadın için aile düzenini bozan babasına karşı hissettiği

1 Ted Hughes’un Sylvia Plath hakkında yaptığı yorumların ayrıntısı için bkz. Ted Hughes, Doğumgünü Mektupları, YKY, İstanbul, 2013.

duygular, her ikisinin de yapmış oldukları başarısız evlilikler şiirlerine dolaylı veya dolaysız olarak yansımıştır.

Plath, hayatında yaşadığı acıları, hastalıklarını, mutsuzluğunu, intihara meyilli olma durumunu, babası veya kocasından duyduğu memnuniyetsizliğini açıkça dizelerine yüklemiştir. Babasının, o küçük yaştayken ölmesinin verdiği duygusal eksiklik ve bunun için babasını suçlaması, kocası Ted Hughes’un onu aldatması ve terk etmesi kısa ömrünün en etki bırakan deneyimleri olmuştur. Kocasının kişiliğine ve sanat kariyerine büyük saygı duyarak, kendini tamamıyla bu evliliğe adamış ve kocasını, bir baba ihtiyacıyla, babasının yerine koymuştur lakin kocasına duyduğu bu saygı, ona mutluluğu beklemenin boşuna olduğunu fark ettirmiştir (Marmara, 25). Ferruhzâd da babasından görmediği şefkati kendinden yaşça büyük kocası ve boşandıktan sonra birlikte olduğu İbrahim Gülistân gibi yine kendisinden büyük biriyle yaşadığı ilişkide aramıştır. Ferruhzâd kocasının hayatında bir nesne olmayı içine sindirememiş ve bu yüzden sadece üç sene evli kalabilmiştir. Ruhunu ve kişiliğini özgürleştirebilmek, bu tutsaklıktan kurtulmak için, oğlunu hayatı boyunca bir daha göremeyecek olmasına rağmen kocasından boşanmıştır (Kardaş, 2015; prg.5). Ferruhzâd’ın kocasıyla arasındaki anlaşmazlıklar duygusal eksiklikten kaynaklanmamıştır. Sert bir mizaca sahip olan Ferruhzâd’ın insanlara yönelmesi duygusal açıdan değil kalbindeki sevgi eksikliğinden dolayı olmuştur. Kocası ile anlaşmazlıkları artınca Ferruhzâd hastalanmış, ruhsal ve fiziksel olarak rahatsızlanıp bir müddet sanatoryumda tedavi görmüştür. Ferruhzâd’ın aşırı hassaslığı, huzursuzluğu ve kocasının bunları görmezden gelmesi bu evliliği bitiren faktörlerden biri olmuştur (Celali, 2016; 18). Babası tarafından anlaşılamayan ve ötelenen Ferruhzâd, yaptığı evliliği ile bir bakıma kocasında baba şefkati ararken, onun için koca evi de soyut ve somut olarak baba evinin devamı halini almıştır (Ferruhzâd, 2015; 23). Zaten, genel olarak Doğu toplumlarında evlenmeden önce kadın babasının otoritesi altındadır, evlendikten sonraysa otorite kocaya geçmektedir. Her iki durumda da kadının kişiliği yok sayılmakta ve hükmedilen bir varlık olarak görülmektedir (Tanrıtanır ve Yıldız, 2011; 285). Tim Hughes’un de belirttiği üzere, Hughes da, Plath için aslında bir baba figürü olmuş ancak Plath’ın kocasının gölgesinde kalması, kocasının onu ihmal etmesi, Hughes’un daha başarılı bir yazar olması ve kocasının sadakatsizliği karşısında Plath’ın kıskaçlık duygusuna kapılması gibi faktörler evliliğinin bitmesine ve onun da psikolojik rahatsızlığının artmasına neden olmuştur. Hayatının aşklarını bulduklarını zanneden iki şaire de eşlerinden boşanmak için ilk

Page 15: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

60 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

adımları kendileri atmıştır. Bu tahmin edilebilir bir davranıştır, çünkü Sylvia Plath’in şairliğini intiharıyla birlikte değerlendirdiği çalışmasında Nilgün Marmara (2016; 41) Plath’ın şiirlerinde gerçek bir fenomen olan bir kadın varlığının çevresiyle arasında bir gerilim yarattığını söyleyerek feminizm tohumlarının atıldığını belirtmiştir. Feminizmi İran edebiyatına dâhil eden ilk isim sayılan Furûğ da erkek egemen dünyaya resmen savaş açmıştır. Furûğ erkek şairlerin bile ancak çok nadir olarak değindikleri aşk konuları bir yana, özellikle kadınların çektikleri cinsel boyutlardaki yoksunluklardan ve mahrumiyetten dahi pervasızca söz etmiştir (Ferruhzâd, 2015; 25).

T.Hughes’a göre tam bir şiir ustası olan Sylvia, şiire gerekli bir uzaklıktan bakarak bu türde düzyazıda olduğundan daha rahat başa çıkabilmiştir. Şiirlerindeki acılı öznelliği onun asıl temasıydı ve şiirsel stratejileri kendi dehasına ulaşabilmesi için tek yoldu (Marmara, 2016; 45). Sylvia Plath’in lirik olarak yazdığı şiirlerinin birçoğuna bakıldığında, şiirlerin içeriğindeki hüzün açıkça görülmektedir. “Şiirlerine karşı çok daha sabırlıydı. Hummalı gibi, bir kumar bağımlısı gibi oturup şiir yazardı. Ama sonrasında yazdıkları üstünde düşünüp taşınır, onu hayal kırıklığına uğratan sonuçları düzeltirdi… kabullenmiş, kederli ama sadık, hatta anaç bir şekilde.” demektedir şair eşi Ted Hughes (Marmara, 46). Şiirlerinde düşünce derinliği ve karmaşıklığı, ruhsal çözümlemelere olan düşkünlüğü ön plana çıkmaktadır. Hastalık ve ölüm arzusunun simgelediği meçhul bir düşman, yozlaşan medeniyet, savaş sonrası dönem Plath’ın şiirlerinde ağırlıklı olarak kullandığı temalardır (Eradam, 2014; 50). Eradam, Plath’ın neredeyse bütün eserlerinde özellikle üç ana temanın göze çarptığını söylemektedir; bunlar zaman, ölüm ve nesneler dünyasının yani doğanın acayiplikleridir. Bu üç tema birbirine geçmiş bir bütün şeklinde görülebildiği gibi alt ve daha küçük ölçekte temalar olarak da ortaya çıkabilirler. Şairin şiir yazmadaki asıl gayesiyse, sanatçının evrendeki yerini, ne anlam ifade ettiğini, işlev ve amacını belirlemek için bir iç hesaplaşma yapmak, gerektiğinde onu acımasız bir engizisyona tabi tutmaktır. Bu paralelde, yazdığı ilk şiirlerde ölümün karşısındaki ve doğadaki konumunu irdelemiş fakat bulguları şairin eski benliğini yok etme zorunluluğunu ortaya çıkardığından bu olgudan yani ölümden vazgeçip ‘yeniden doğuşa’, doğaya karışarak insan olmanın ötesine geçme düşüncesine meyletmiştir. Şairin olgunluk dönemi olarak niteleyebileceğimiz Ariel şiir derlemesine kadar Plath bu tür sevgi ve korku duygularını çoğu kez birbirine girift şekilde işlemiş, bu takıntısı içerik ve biçimde okurlarını sıkacak derecede yinelemeye düşmesine, imgelerinin tekdüzeleşmesine sebep olmuştur. Son şiirleri, özellikle Ariel’de yer alan şiirleri duygu, korku

Page 16: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

61Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

adımları kendileri atmıştır. Bu tahmin edilebilir bir davranıştır, çünkü Sylvia Plath’in şairliğini intiharıyla birlikte değerlendirdiği çalışmasında Nilgün Marmara (2016; 41) Plath’ın şiirlerinde gerçek bir fenomen olan bir kadın varlığının çevresiyle arasında bir gerilim yarattığını söyleyerek feminizm tohumlarının atıldığını belirtmiştir. Feminizmi İran edebiyatına dâhil eden ilk isim sayılan Furûğ da erkek egemen dünyaya resmen savaş açmıştır. Furûğ erkek şairlerin bile ancak çok nadir olarak değindikleri aşk konuları bir yana, özellikle kadınların çektikleri cinsel boyutlardaki yoksunluklardan ve mahrumiyetten dahi pervasızca söz etmiştir (Ferruhzâd, 2015; 25).

T.Hughes’a göre tam bir şiir ustası olan Sylvia, şiire gerekli bir uzaklıktan bakarak bu türde düzyazıda olduğundan daha rahat başa çıkabilmiştir. Şiirlerindeki acılı öznelliği onun asıl temasıydı ve şiirsel stratejileri kendi dehasına ulaşabilmesi için tek yoldu (Marmara, 2016; 45). Sylvia Plath’in lirik olarak yazdığı şiirlerinin birçoğuna bakıldığında, şiirlerin içeriğindeki hüzün açıkça görülmektedir. “Şiirlerine karşı çok daha sabırlıydı. Hummalı gibi, bir kumar bağımlısı gibi oturup şiir yazardı. Ama sonrasında yazdıkları üstünde düşünüp taşınır, onu hayal kırıklığına uğratan sonuçları düzeltirdi… kabullenmiş, kederli ama sadık, hatta anaç bir şekilde.” demektedir şair eşi Ted Hughes (Marmara, 46). Şiirlerinde düşünce derinliği ve karmaşıklığı, ruhsal çözümlemelere olan düşkünlüğü ön plana çıkmaktadır. Hastalık ve ölüm arzusunun simgelediği meçhul bir düşman, yozlaşan medeniyet, savaş sonrası dönem Plath’ın şiirlerinde ağırlıklı olarak kullandığı temalardır (Eradam, 2014; 50). Eradam, Plath’ın neredeyse bütün eserlerinde özellikle üç ana temanın göze çarptığını söylemektedir; bunlar zaman, ölüm ve nesneler dünyasının yani doğanın acayiplikleridir. Bu üç tema birbirine geçmiş bir bütün şeklinde görülebildiği gibi alt ve daha küçük ölçekte temalar olarak da ortaya çıkabilirler. Şairin şiir yazmadaki asıl gayesiyse, sanatçının evrendeki yerini, ne anlam ifade ettiğini, işlev ve amacını belirlemek için bir iç hesaplaşma yapmak, gerektiğinde onu acımasız bir engizisyona tabi tutmaktır. Bu paralelde, yazdığı ilk şiirlerde ölümün karşısındaki ve doğadaki konumunu irdelemiş fakat bulguları şairin eski benliğini yok etme zorunluluğunu ortaya çıkardığından bu olgudan yani ölümden vazgeçip ‘yeniden doğuşa’, doğaya karışarak insan olmanın ötesine geçme düşüncesine meyletmiştir. Şairin olgunluk dönemi olarak niteleyebileceğimiz Ariel şiir derlemesine kadar Plath bu tür sevgi ve korku duygularını çoğu kez birbirine girift şekilde işlemiş, bu takıntısı içerik ve biçimde okurlarını sıkacak derecede yinelemeye düşmesine, imgelerinin tekdüzeleşmesine sebep olmuştur. Son şiirleri, özellikle Ariel’de yer alan şiirleri duygu, korku

ve tutku patlamalarının yaşandığı çalışmalar olmuştur. Bu şiirleri kaleme alırken otokontrolünü bir yana bırakan Plath, konu sıkıntısı çekmeden her eylemi, her yaşanmışlığı, her çağrışımı şiir yazmak için yeterli görmüştür. Her ne kadar Ariel’deki ‘toplumdaki yozlaşmaya karşı çıkma ve öfke, babaya duyulan sevgi ve nefret ikilemi, hastalık, hastane tutkusu, ölüme çekim, intihara meyletme’ gibi temalar ilk kitabı olan Azman’da ve ara şiirlerinde de işlenmiş olsa, şiir kişileri ve temalar arasındaki uzaklık ve kontrol ilk dönem şiirlerini yine tekdüzeleştirmiştir (2014; 57-59). Eradam’a göre (2014; 70-71), Plath’ın şiirlerindeki baba saplantısı, ölüme özlem, intihar arzusu, bastırılma ve bastırılanın geri dönüşü, hapsolma duygusu, bir kutu içine tıkalı kalma temaları hep iç içedir. Şiirleri üzerine yapılan analizlerde, ölümün Plath için bir özgürlük olduğu, onun varoluşunda ölümün gizemli bir tapınak haline geldiği, şiirinin baştan sona ve bütünüyle bir ölüm şiiri olduğu belirtilmektedir. Plath’ın şiirlerindeki diğer belirgin temalardan biri, yazar kimliği ve kadının toplumdaki geleneksel rolü arasındaki çatışma neticesinde ortaya çıkan “kadın-olma” sorunudur. Plath’ın cadı, fahişe, anne veya ev kadını gibi rollere bürüdüğü kadınları tanrıçalara veya kendisinin öyle olmaktan ürktüğü canavarlara benzeterek topluma getirdiği eleştirilere paralel şekilde (Eradam, 62,66) Ferruhzâd da, o dönem İran’da Rıza Şah ve Humeyni arasında yaşanan gerilimde hangi tarafta olursa olsun kadının varlığına değer verilmemesi karşısında önce evdeki erkek kardeşlerine ve bir kadın olarak kendisinden beklenen rolleri oynamak zorunda olmasına isyan edip, bu durumu şiirlerinde eleştirmiştir (Kardaş, 2015; prg.3). Plath dışarıdan bakıldığında toplumun bir kadına biçtiği rolde görünmüş fakat eserlerinde, toplumsal değerlere ve kurumlara gösterdiği bu kabullenişin aslında kendi dünya görüşü olmadığını avaz avaz bağırmıştır (Eradam, 2014; 79). Bu haykırış Ferruhzâd’da da bulunmaktadır, kurduğu şu tümceler Plath’ı destekler niteliktedir: “Hayat baskısı, çevre baskısı, elimi ayağımı bağlayan zincirlerin baskısı ve tüm gücümle onların karşısında ayakta durmak için yaptığım çabalar, yorgun ve perişan düşürmüştü. Ben bir “kadın” yani bir “insan” olmak istiyordum. Benim de nefes almaya, haykırmaya hakkım var, demek istiyordum, diğerleri ise feryatlarımı dudaklarımda susturmak, nefesimi göğsümde boğmak istiyorlardı.” (Celali, 2016; 24).

Ferruhzâd’ın şiirleri de Plath’ınki gibi arzu ve cinsel istekten ziyade, sevgili, arzu ve ölüm bileşeninin somutlaşmış halidir. Şiir onun için günahın, hazzın ve ölümün basit içeriğini aşmış olan ve sanata somut bir biçim veren zihinsel dolambaçtan gelen bir ulaktır (Ferruhzâd, 2015; 26). Şiirlerine hayat, mutluluk, umut, doğanın

Page 17: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

62 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

güzelliği gibi evrensel temalar seçmiş olsa da ölüm, keder, toplumsal baskı, hayatın çirkinlikleri, umutsuzluk, kadın sorunları öncelikli ve baskın konulardır. “Karanlık, gece, mezarlık, ölüm, zindan, hasret, kafes, günah” vb. sözcükler ve bunların çağrıştırdığı temaları, karanlık imgeleri şiirinde bolca kullanmıştır (Hukûkî, 1393; 13-16). Bir şair olarak o döneme kadar görülenin aksine, kadın kimliğini gizlemeyi, onu şiirinin dışında tutmayı reddetmiştir. Benliğinin henüz el değmemiş yerlerine büyük bir cesaretle dokunmuş ve bundan gurur duymuştur. Çünkü bunu kendisini, dehasını gerçekleştirmenin ve geliştirmenin tek yolu olarak görmüştür (Kardaş, 2015; prg.8). Böylece hayatında ‘bir başka doğuş’ gerçekleştirmiştir. Şiirlerinde her olguya ilgi duymuş ancak insanın ilerlemesinin önünde engel gördüğü tüm ideolojilere de karşı çıkmıştır. Ferruhzâd’ın şairlik algısı ise aşırıya kaçmadan kendi değerlerine, geleneğine sahip çıkmak ama bu değerlerin ve geleneklerin değişmesi gerektiği durumlarda da buna direnmeden değişimi kabul etmek gerekliliği yönünde olmuştur. Bu nedenle gözü ve kalbi her zaman dış dünyada yaşanan yeniliklere açıktır. Ferruhzâd’a göre, belli noktaların politik arzuları doğrultusunda olmadan temel değerler denilebilecek kavramlar uğruna mücadele edilmelidir. Hem şiirlerinde hem de sinemayla ilgili çalışmalarında rahatlıkla görülebileceği gibi, Ferruhzâd insan olmanın getirdiği tüm hak ve özgürlüklerin kullanılmasına karşı çıkanların, insanların farklı yaşama arzularına ket vurmak isteyenlerin her zaman karşısında durmuştur. Ferruhzâd’ın, kadının toplumdaki statüsü, kurallara ve tabulara başkaldırma, varlığını anlamlandırma gibi temaları şiirinde kullanırken yapmış olduğu şu açıklama düşüncelerinin, ölüme meyilli ve ölmenin yollarını arayan ancak her fırsatta ‘yaşamak istediğini’ belirterek aslında ölümünün ardından eserleriyle ölümsüzlüğü yakalamak isteyen Plath ile ne denli benzer olduğunun öncelikli kanıtıdır: “Ben niçin şiir yazdığımı açıklayamıyorum. Sanatla ilgilenen herkesin sebebinin, ya da en azından sebeplerden birisinin, bu yok oluş karşısında bir tür açığa vurulmamış direnme ve yüzleşme isteğinin olduğunu düşünüyorum. Bunlar hayatı çok seven ve aynı zamanda ölümü de anlayan insanlardır. Sanat çalışması bir tür ölümsüz kalma veya “kendini” geride bırakma ve ölümün anlamını yok etme uğraşısıdır… Kimi zaman düşünüyorum, ölüm de bir doğa kanunudur, doğrudur ama insan bu kanunun karşısında sadece aşağılanma ve küçülme hissediyor. Bu öyle bir mesele ki onu hiçbir şey etkilemiyor. Hatta onu ortadan kaldırmak için mücadele bile edemiyor. Faydası yok. Belki böyle olması daha iyi. Belki de aptalca olacak ama genel yorum

Page 18: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

63Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

güzelliği gibi evrensel temalar seçmiş olsa da ölüm, keder, toplumsal baskı, hayatın çirkinlikleri, umutsuzluk, kadın sorunları öncelikli ve baskın konulardır. “Karanlık, gece, mezarlık, ölüm, zindan, hasret, kafes, günah” vb. sözcükler ve bunların çağrıştırdığı temaları, karanlık imgeleri şiirinde bolca kullanmıştır (Hukûkî, 1393; 13-16). Bir şair olarak o döneme kadar görülenin aksine, kadın kimliğini gizlemeyi, onu şiirinin dışında tutmayı reddetmiştir. Benliğinin henüz el değmemiş yerlerine büyük bir cesaretle dokunmuş ve bundan gurur duymuştur. Çünkü bunu kendisini, dehasını gerçekleştirmenin ve geliştirmenin tek yolu olarak görmüştür (Kardaş, 2015; prg.8). Böylece hayatında ‘bir başka doğuş’ gerçekleştirmiştir. Şiirlerinde her olguya ilgi duymuş ancak insanın ilerlemesinin önünde engel gördüğü tüm ideolojilere de karşı çıkmıştır. Ferruhzâd’ın şairlik algısı ise aşırıya kaçmadan kendi değerlerine, geleneğine sahip çıkmak ama bu değerlerin ve geleneklerin değişmesi gerektiği durumlarda da buna direnmeden değişimi kabul etmek gerekliliği yönünde olmuştur. Bu nedenle gözü ve kalbi her zaman dış dünyada yaşanan yeniliklere açıktır. Ferruhzâd’a göre, belli noktaların politik arzuları doğrultusunda olmadan temel değerler denilebilecek kavramlar uğruna mücadele edilmelidir. Hem şiirlerinde hem de sinemayla ilgili çalışmalarında rahatlıkla görülebileceği gibi, Ferruhzâd insan olmanın getirdiği tüm hak ve özgürlüklerin kullanılmasına karşı çıkanların, insanların farklı yaşama arzularına ket vurmak isteyenlerin her zaman karşısında durmuştur. Ferruhzâd’ın, kadının toplumdaki statüsü, kurallara ve tabulara başkaldırma, varlığını anlamlandırma gibi temaları şiirinde kullanırken yapmış olduğu şu açıklama düşüncelerinin, ölüme meyilli ve ölmenin yollarını arayan ancak her fırsatta ‘yaşamak istediğini’ belirterek aslında ölümünün ardından eserleriyle ölümsüzlüğü yakalamak isteyen Plath ile ne denli benzer olduğunun öncelikli kanıtıdır: “Ben niçin şiir yazdığımı açıklayamıyorum. Sanatla ilgilenen herkesin sebebinin, ya da en azından sebeplerden birisinin, bu yok oluş karşısında bir tür açığa vurulmamış direnme ve yüzleşme isteğinin olduğunu düşünüyorum. Bunlar hayatı çok seven ve aynı zamanda ölümü de anlayan insanlardır. Sanat çalışması bir tür ölümsüz kalma veya “kendini” geride bırakma ve ölümün anlamını yok etme uğraşısıdır… Kimi zaman düşünüyorum, ölüm de bir doğa kanunudur, doğrudur ama insan bu kanunun karşısında sadece aşağılanma ve küçülme hissediyor. Bu öyle bir mesele ki onu hiçbir şey etkilemiyor. Hatta onu ortadan kaldırmak için mücadele bile edemiyor. Faydası yok. Belki böyle olması daha iyi. Belki de aptalca olacak ama genel yorum

böyle… Bazı zamanlar bu hayatı terk etmenin benim için bir saniyelik bir iş olduğunu çünkü bir şeye bağlı olmadığımı, köksüz bir insan olduğumu düşünüyorum. Sadece sevdiklerim beni koruyor ama ne faydası var ki?” (Celali, 2016; 41).

Plath, söylediği şiirler sayesinde ve takıntılı olduğu ölüm düşüncesiyle bir nevi kendini kurban olarak gördüğü toplumun kendine biçtiği rollerden kurtulmaya çalışır. Ölçülü ve ölçüsüz dizelerle, rahat bir yazım üslubunda gündelik dili en iyi şekilde kullanmasıyla en büyük silahını üretir. Biçeminde, insanları kimi zaman dehşete düşüren, bayağı imgeler kullanması topluma getirdiği eleştirileridir (Eradam, 2014; 104). Ayrıca Plath sadece şiir yazmamış, kısa öyküler ve romanlar da kaleme almıştır. Bu açıdan da karşılaştırıldığında, şiir türünün yanında düzyazı ve görsel sanatlarda da eser üreten Ferruhzâd, Ev Karadır adında bir belgesel çekip cüzamlı insanların hayatlarını şiirlerinde olduğu gibi insanları dehşete düşüren ürkütücü görüntüler eşliğinde sunarak, toplumun bu insanlara karşı duyarsızlığına yoğun bir eleştiride bulunmaktadır. Yalnızlık ve dışlanmışlık psikolojisini bireysel hayatında yaşadığı deneyimlerden ötürü çok iyi bilen Ferruhzâd, kendisini de toplumda yaşayan sosyal cüzzamlı biri gibi nitelemiştir (Kardaş, 2015; prg.17). Diğer bir benzerlik ise, Plath’ın politik bir tarafının olduğunu belirtmesine karşın politik amaçla şiir söylemediğidir (Eradam, 2014; 101; Orr, 1962; prg.16). Bu durum Furûğ’da da vardır, politik şiir söylememekle veya yeterince politik olmamakla suçlanmıştır. Oysaki Furûğ politikaya bulaşmadan, politik şiir yazmadan da döneminde gördüğü bazı haksız siyasi mahkûmiyetlerin önlenmesi için girişimlerde bulunmuş ve başarılı olmuştur (Kardaş, prg.9).

Eleştirmenler, Plath’ın şiirlerini tanımlarken, aslında şiirlerindeki haykırışın tüm kadınlar namına atılmış bir çığlıktan ziyade, kendi kimliğini kabul ettirmek için gösterdiği çabası olduğunu söylemektedirler. Tabi ki bunu yaparken, her ne kadar yaşamındaki gerçeklere uymasa da kederini, öfkesini, mazoşistçe duyumsadığı acısını ve intikam duygusunu okuruyla paylaşır ve bu duyguları kendisi üzerinden aslında tüm kadınlara mal etmiş olur (Eradam, 2014; 101,114). O, romantik bir şairdir. Eserleri özellikle yirminci yüzyıl modernistlerinin bir uzantısıdır. Her ne kadar yazdığı şiirler bir nevi patolojik başkaldırı olsalar da, Plath’ın bu isyanı kendine dayatılan rolleredir. Bu sebeple karanlık ögelerle, imgelerle dolu fantezisi geçmişini tekrar yazmasını sağlamıştır. Fırtınalarla dolu iç dünyası ile dışa vurduğu korkutucu dizeleri, kendine özgü biçemi içinde bulunduğu ve ona işkence eden dünyada kendine bir çıkış yolu aramasıdır. Şiirini yönlendiren bilinçdışı onu dış dünyanın korkutucu

Page 19: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

64 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

unsurlarından muhafaza etmiş, kontrolün onda olduğu güvenli bir sığınak olan iç dünyayı ona sunmuştur (Eradam, 2014; 119,121). Plath’ın şiir tekniği irdelendiğindeyse, uyak, ölçü ve dizem amacı güdülerek yazılmış ilk şiirlerindeki dış dünyaya yabancılaşma duygusu görsel tarafı ağır basan tasvirlerle yapılırken, son şiirlerinde, özellikle Ariel derlemesinde, içe dönük şiddet duygusu, kendine yabancılaşma ve kişilik bölünmesi sonucu oluşturduğu dehşet seslerine evrildiği görülmektedir (Eradam, 81). Plath’ın şiir tekniği, şiirlerinin biçimleri ve biçemi incelendiğinde, eleştirmenler iki gruba ayrılmışlardır: Birinci gruptakiler şairin şiirinin iki dönemi olduğu görüşündedir. Onlara göre, ilk çalışması olan Azman ile bütüncül, biçimci ve kendi bilincinde şiir söylediği zaman dilimi ve Ariel’deki şeytansı, fütursuzca rahat, ateşli ve anlaşılır olduğu zaman dilimi. Bu araştırmacılar Plath’ın ilk dönemini canlı ve sağlıklı, ikinci dönemini ise psikonörotik ve intihara meyilli bir kişilik olarak görmektedirler. İkinci gruptaki eleştirmenler Plath’ın şiirlerini gruplamak yerine, şairin şiirlerinin git gide gelişen, değişen ve süreklilik gösteren bir süreç olarak yazıldığını savunmaktadırlar. Onun şiiri, yaşanmışlıklarını okura dayattığı baştan sona simgesel bir eylem biçimindedir (Eradam, 82, 90). Alvarez’in de söylediği gibi Plath son şiirlerinde gündelik hayatta geçen veya ev hayatına dair her türlü basit olayları hatta küçük ev aletlerini dahi şiirine konu eder ancak bu basit olaylar onun korkunç içsel deneyimlerinin imgesi halini alır (Marmara, 2016; 60). Benzer şekilde Ferruhzâd da günlük yaşamın basit olaylarını şiirselleştirmiş, dikiş makinesi gibi ev aletlerini şiirine konu etmiştir (Sheibani, 2006; 98). Hillman’ın (1987; 113-114) deyişiyle, bunlar toplu olarak yaşamın özünü niteleyebilecek gündelik olay görüntüleridir ve Ferruhzâd’ın sanatçı gözü ve hayal gücü canlı ve parlak olan gündelik anları yakalayabilmiştir.2

Ferruhzâd şiiri ve şiirini tanımlarken, hayatın bir parçası olduğunu ve hayattan asla kopmaması gerektiğini söylemektedir. Şiir doğduğu çevreye ve olgunlaştığı şartlara kayıtsız kalmamalıdır, onun için hayatın ta kendisidir ve hayatın tüm anları, yaşanmışlıkları acı ve tatlı şiirde kullanılmalıdır. Bu doğrultuda gündelik hayatı derinlemesine analiz ederek, duygularını gördüğü her nesne üzerinden şiirlerine aktarmıştır. Ferruhzâd’ın şiir tekniğinden zaten onun her şeyden fazla dil öğelerinden faydalanmak istediği anlaşılmaktadır (Celali, 2016; 22). İlk üç şiir derlemesinin nerdeyse tamamında

2 Geniş bilgi için bkz. Hillman, M., A Lonely Woman: Forough Farrokhzad and Her Poetry, Washington, 1987.

Page 20: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

65Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

unsurlarından muhafaza etmiş, kontrolün onda olduğu güvenli bir sığınak olan iç dünyayı ona sunmuştur (Eradam, 2014; 119,121). Plath’ın şiir tekniği irdelendiğindeyse, uyak, ölçü ve dizem amacı güdülerek yazılmış ilk şiirlerindeki dış dünyaya yabancılaşma duygusu görsel tarafı ağır basan tasvirlerle yapılırken, son şiirlerinde, özellikle Ariel derlemesinde, içe dönük şiddet duygusu, kendine yabancılaşma ve kişilik bölünmesi sonucu oluşturduğu dehşet seslerine evrildiği görülmektedir (Eradam, 81). Plath’ın şiir tekniği, şiirlerinin biçimleri ve biçemi incelendiğinde, eleştirmenler iki gruba ayrılmışlardır: Birinci gruptakiler şairin şiirinin iki dönemi olduğu görüşündedir. Onlara göre, ilk çalışması olan Azman ile bütüncül, biçimci ve kendi bilincinde şiir söylediği zaman dilimi ve Ariel’deki şeytansı, fütursuzca rahat, ateşli ve anlaşılır olduğu zaman dilimi. Bu araştırmacılar Plath’ın ilk dönemini canlı ve sağlıklı, ikinci dönemini ise psikonörotik ve intihara meyilli bir kişilik olarak görmektedirler. İkinci gruptaki eleştirmenler Plath’ın şiirlerini gruplamak yerine, şairin şiirlerinin git gide gelişen, değişen ve süreklilik gösteren bir süreç olarak yazıldığını savunmaktadırlar. Onun şiiri, yaşanmışlıklarını okura dayattığı baştan sona simgesel bir eylem biçimindedir (Eradam, 82, 90). Alvarez’in de söylediği gibi Plath son şiirlerinde gündelik hayatta geçen veya ev hayatına dair her türlü basit olayları hatta küçük ev aletlerini dahi şiirine konu eder ancak bu basit olaylar onun korkunç içsel deneyimlerinin imgesi halini alır (Marmara, 2016; 60). Benzer şekilde Ferruhzâd da günlük yaşamın basit olaylarını şiirselleştirmiş, dikiş makinesi gibi ev aletlerini şiirine konu etmiştir (Sheibani, 2006; 98). Hillman’ın (1987; 113-114) deyişiyle, bunlar toplu olarak yaşamın özünü niteleyebilecek gündelik olay görüntüleridir ve Ferruhzâd’ın sanatçı gözü ve hayal gücü canlı ve parlak olan gündelik anları yakalayabilmiştir.2

Ferruhzâd şiiri ve şiirini tanımlarken, hayatın bir parçası olduğunu ve hayattan asla kopmaması gerektiğini söylemektedir. Şiir doğduğu çevreye ve olgunlaştığı şartlara kayıtsız kalmamalıdır, onun için hayatın ta kendisidir ve hayatın tüm anları, yaşanmışlıkları acı ve tatlı şiirde kullanılmalıdır. Bu doğrultuda gündelik hayatı derinlemesine analiz ederek, duygularını gördüğü her nesne üzerinden şiirlerine aktarmıştır. Ferruhzâd’ın şiir tekniğinden zaten onun her şeyden fazla dil öğelerinden faydalanmak istediği anlaşılmaktadır (Celali, 2016; 22). İlk üç şiir derlemesinin nerdeyse tamamında

2 Geniş bilgi için bkz. Hillman, M., A Lonely Woman: Forough Farrokhzad and Her Poetry, Washington, 1987.

romantizm yoğun etkisi açıkça görülen Ferruhzâd için de şiir bir sığınak, neredeyse bir meditasyondur. Plath’ın şiir tekniği benzer şekilde onun şiirlerinde ve söylemlerinde de kendini hissettirmektedir. Kendi şiirini ve şairliğini Nima Yuşiç’i tanımadan önce ve sonrası olarak ayırabilen Ferruhzâd’ın şiirinde de Nima ekolünde bulunan şairin kendini toplumdan ve dış dünyadan soyutlayarak doğaya sığınmak ve yalnızlığı tercih etmek gibi unsurlar fark edilmektedir. Furûğ’un özellikle ilk şiir derlemesi olan Esir, dış görünüşte bazı değerlere bağlı gibi görünen bireyin aslında gerçek anlamını yitirmiş sosyal kurallar ve geleneklere uymak zorunda bırakılmasını eleştirmiştir. Ferruhzâd hapishaneye benzettiği toplum kuralları arasında hapsolmuştur. İsyan şiirinde yaşadığı sıkıntıları dile getirmekte, kendini geleneksel yaşam tarzında esir olan bir kuşa benzetmektedir (Yıldırım, 1999;195). Ferruhzâd’ın ikinci dönem şiir tekniği ve biçemine bakıldığında ise daha önce yazdığı şiirlerinden dolayı üzüldüğünü ve o şiirlerin yalnızca dış dünyayı gören birinin değerlendirmeleri, derinlik boyutlarının bulunmayan gençlik duygularının birer ürünü olduğunu söylemiştir. Bu dönemde daha çok maddî arzularına eğilimi birinin felsefî, sosyal, genel kamuoyunu ilgilendiren konulara doğru yönlenmesi ve dış dünyanın yüz yüze kaldığı, halkı ilgilendiren temaların ön plana çıktığı yeni bir tarzı benimsemesi eleştirmenler tarafından önemli bir değişim olarak tespit edilmektedir (Yıldırım, 198). Edebiyat eleştirmenleri, Plath’ın şiirlerini ‘kendini aklama peşinde olan şairin yeraltına inmesi’ olarak tanımlanan gizdökümcü türde (confessional poetry) yazdığını belirtirler. Bu bağlamda, Plath’ın kendine acıma duygusu ve suçluluk duyması gibi kaygılarını şiirlerine de düzyazılarına da gizdökümcü biçimde yansıttığı kabul edilmektedir. Bir şair bu türde eser üretirken hayatını, yaşadıklarını, en gizli duygularını, acılarını, eksikliklerini, günahlarını okuruna itiraf edip aklanma peşindedir. Bu türde eser veren yazar veya şairler geleneksel olarak kişiliğe isyan etmekte ve tepkilerini yok edilmiş bir benlikte çift yönlü olarak, hem kendi benliklerinin hem de başkalarının benliklerinin yorumlanışıyla birleştirmektedirler (Marmara, 2016; 7,9,11). Bu tanımlamalardan hareketle, Furûğ’un da ‘Bahçeye acıyorum, Benim sevgilim, Gecenin devi, Günah, Ürkmüş, İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına, Yalnız sestir geriye kalan’ gibi şiirlerini gizdökümcü türde yazdığı düşünülmektedir. Bu şiirlerinden özellikle ‘Günah’ta ailesinden ve toplumdan dışlanmasına neden olan duygularını ve yaşadıklarını cesurca dile getirip bir bakıma yaptıklarını meşru kılmayı hedeflemiştir.

Page 21: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

66 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

Plath’ın şiirleri için eleştirmenler, Ariel’deki son şiirlerinin tarz ve üslubunun önceki yazınlarından oldukça farklı olmasına rağmen Kolosseus’tan tutun da Suyu Geçmek’e, son eserleri olan Kış Ağaçları ile Ariel’e kadar geçen süreçte Plath’ın şiirlerinde zamanın, deneyimsel değişimlerin etkisiyle bütünsel bir bakış açısının ve gelişimin izlerinin kendini hissettirdiğini belirtmektedirler (Marmara, 2016; 48). Sevgiye karşı herhangi bir iletişim ümidini erteleyen yapay bir dünyada anne ve eş olmaya karşı bunaltıcı, umutsuzluk veren ve garip düşüncelerle beslenerek gitgide artan dünyadan izole olma durumu Ariel’in ana temasıdır (Marmara, 60). Plath’ın hayatı boyunca ölüm, hastalık, acı gibi esenliksiz düşüncelere sahip olması şu çıkarımlardan açıkça anlaşılabilir: Plath’in Huzursuz Edici İlham Perileri başlıklı şiirinde, doğduğu andan itibaren dünyasında iç karartıcı ilham perilerinin var olduğu ve bunların çocuk döneminde normallik durumunu ve aile dünyasını kararttığını betimlediği bir karakteri vardır. Bu kişi büyüyüp, gitgide ailesini rahatsız edecek düzeyde asosyal biri haline dönüştükçe bu iç karartan ilham perileriyle daha da güçlü bağlar kurar, normal dünya ve karanlık dünya arasında ilham perilerinin yönettiği hiçliğe direnen karanlık dünyayı seçer (Marmara, 53,54). Bu şiirinde kullandığı imgelerin çoğu feminist okuyucuyu dahi şaşırtacak düzeydedir (Eradam, 2014; 65). Bu şiirle bir bakıma kendini betimlemekte, maruz kaldığı anne baskısına bir göndermede bulunmaktadır. Whitman ile karşılaştırması yapılan Plath hakkında Eradam (2014; 41) şunları söylemektedir: Whitman’ın yerine Plath, yerine göre kötücül, cezalandırıcı ve özellikle baba imgesinde ortaya çıkan ve ulaşılması, olunması lazım gelen, ona dönüşü özleten, hatta ona dönüşümü özleten somut bir yaratık gibidir. Plath’ın şiirlerini derinlemesine analiz eden Marmara da (2016; 56,58) şairin 1959 senesinde söylediği Açelya Yolu’ndaki Electra, Arıcının Kızı, Babacığım gibi şiirler, arzuyu, korkuyu, sevgiyi ve yok etme dürtüsünü barındıran baba - kız ilişkisini açıkça yansıttığını söyler ve 1961 yılında Alçı şiirinde ise iç karartıcı şizofrenik bir bölünmeden bahseder. Plat’ın eserlerinde hastane, acı ve ıstıraplı hastalıklar motiflerini ısrarla ve takıntılı şekilde kullanmasının, bizzat kendinin hayatı boyunca yaşadığı deneyimlerden kaynaklandığı belirtir. Bu gibi temaları birçok şiirinde dolaylı veya dolaysız şekilde kullanır (Marmara, 59). Sylvia’nın kendisi de, 30 Ekim 1962 tarihinde Peter Orr ile yaptığı söyleşide, duygusal deneyimlerini şiirine aktardığını açıkça söylemekte, şiir söylemedeki en önemli unsurun kişisel deneyimlere dayandığını belirtmektedir. Ayrıca, kendisini etkileyen ve özellikle şiir söylemeye çeken konulardan bahsederken Robert Lowell’ın akıl hastanesi ile deneyimlerinden oldukça etkilediğini,

Page 22: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

67Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

Plath’ın şiirleri için eleştirmenler, Ariel’deki son şiirlerinin tarz ve üslubunun önceki yazınlarından oldukça farklı olmasına rağmen Kolosseus’tan tutun da Suyu Geçmek’e, son eserleri olan Kış Ağaçları ile Ariel’e kadar geçen süreçte Plath’ın şiirlerinde zamanın, deneyimsel değişimlerin etkisiyle bütünsel bir bakış açısının ve gelişimin izlerinin kendini hissettirdiğini belirtmektedirler (Marmara, 2016; 48). Sevgiye karşı herhangi bir iletişim ümidini erteleyen yapay bir dünyada anne ve eş olmaya karşı bunaltıcı, umutsuzluk veren ve garip düşüncelerle beslenerek gitgide artan dünyadan izole olma durumu Ariel’in ana temasıdır (Marmara, 60). Plath’ın hayatı boyunca ölüm, hastalık, acı gibi esenliksiz düşüncelere sahip olması şu çıkarımlardan açıkça anlaşılabilir: Plath’in Huzursuz Edici İlham Perileri başlıklı şiirinde, doğduğu andan itibaren dünyasında iç karartıcı ilham perilerinin var olduğu ve bunların çocuk döneminde normallik durumunu ve aile dünyasını kararttığını betimlediği bir karakteri vardır. Bu kişi büyüyüp, gitgide ailesini rahatsız edecek düzeyde asosyal biri haline dönüştükçe bu iç karartan ilham perileriyle daha da güçlü bağlar kurar, normal dünya ve karanlık dünya arasında ilham perilerinin yönettiği hiçliğe direnen karanlık dünyayı seçer (Marmara, 53,54). Bu şiirinde kullandığı imgelerin çoğu feminist okuyucuyu dahi şaşırtacak düzeydedir (Eradam, 2014; 65). Bu şiirle bir bakıma kendini betimlemekte, maruz kaldığı anne baskısına bir göndermede bulunmaktadır. Whitman ile karşılaştırması yapılan Plath hakkında Eradam (2014; 41) şunları söylemektedir: Whitman’ın yerine Plath, yerine göre kötücül, cezalandırıcı ve özellikle baba imgesinde ortaya çıkan ve ulaşılması, olunması lazım gelen, ona dönüşü özleten, hatta ona dönüşümü özleten somut bir yaratık gibidir. Plath’ın şiirlerini derinlemesine analiz eden Marmara da (2016; 56,58) şairin 1959 senesinde söylediği Açelya Yolu’ndaki Electra, Arıcının Kızı, Babacığım gibi şiirler, arzuyu, korkuyu, sevgiyi ve yok etme dürtüsünü barındıran baba - kız ilişkisini açıkça yansıttığını söyler ve 1961 yılında Alçı şiirinde ise iç karartıcı şizofrenik bir bölünmeden bahseder. Plat’ın eserlerinde hastane, acı ve ıstıraplı hastalıklar motiflerini ısrarla ve takıntılı şekilde kullanmasının, bizzat kendinin hayatı boyunca yaşadığı deneyimlerden kaynaklandığı belirtir. Bu gibi temaları birçok şiirinde dolaylı veya dolaysız şekilde kullanır (Marmara, 59). Sylvia’nın kendisi de, 30 Ekim 1962 tarihinde Peter Orr ile yaptığı söyleşide, duygusal deneyimlerini şiirine aktardığını açıkça söylemekte, şiir söylemedeki en önemli unsurun kişisel deneyimlere dayandığını belirtmektedir. Ayrıca, kendisini etkileyen ve özellikle şiir söylemeye çeken konulardan bahsederken Robert Lowell’ın akıl hastanesi ile deneyimlerinden oldukça etkilediğini,

Anne Sexton’un doğum sonrası bir kadının yaşadığı travmalarını işlediği şiirlerini heyecan verici bulduğunu belirtmektedir (Orr, 1962; prg.6,20). Marmara da, Plath’in şiirlerinin genelinden yaptığı çıkarımda aslında onun ruh halini ve hayatında yaşadığı olayları nasıl eserlerine yansıttığını, seçtiği kelimelerin gelişigüzel olmadığını açıkça özetlemektedir: “Plath, dünyadaki ve zihnindeki egemen dehşetin gerçekliğini tasdik ederken, kendini işkence çeken insanlarla özdeşleştirirken, hassas psişik atmosferindeki yaralarını sergiler. Ölü bir baba yüzünden, erkek bir otorite figüründen yoksunluk yüzünden acı çekmesine yol açan ideoloji, ironik bir biçimde ona intiharsı şairlik yoluyla kendini gerçekleştirme fırsatı sunar; sözcüklere yönelik yoğun saplantısı, ölme arzusuna benzer. Çocukken babası, kadın olduğundaysa kocası tarafından yalnız bırakılmıştır. Kadınlara ikinci sınıflığı dayatan ve sarınmaları için, ıstırapla dokunmuş bir kumaştan başka bir şey sunmayan bir toplumun kurbanı olan Plath, uzlaşmayı reddeder ve uyumlu sosyal varlıkların çirkinliğine kaçınılmaz bir tepki olarak intiharı seçer. Ölümle cansıza dönüşmek Plath için mutlak bir özgürlüktür, bu arzusunu şiirlerinde son derece bilinçli bir şekilde dile getirir. Sadece ölümcül sözcükler kullanmayı seçmekteki içtenliğini savunur ve sonuçta şiirlerini andırır şekilde intihar eder ” (Marmara 2016; 65-66). Marmara’ya (2016; 46) göre, Sylvia eğer ki sıkıcı bir hayat sürmüş olsaydı yaşamı daha uzun olabilirdi ancak o bunu yapmak yerine hayatının kapısını şiirlerinde olduğu gibi hızlı, manik ve itiraz edilemez bir kesinlikle kapatmayı tercih etmiştir.

Ferruhzâd’ın da ‘Geçici, rüzgâr bizi götürecek, Yeşilin üzüntüsü’ gibi şiirlerinde, yıkım, yok oluş ve ölüm korkusu gibi esenliksiz olgular işlenmiş; bir bakıma hayatıyla, çocukluk dönemi ile ilgili ipuçları vermiştir. Özellikle ‘Bahçeye acıyorum’ şiirinde küçükken ailesiyle yaşadığı üzüntülerini, kırgınlıklarını eleştirel olarak anlatmış ve duyduğu kırgınlığı, yalnızlığı ve öfkeyi dizelerine taşımıştır. Şiirlerinde olduğu gibi, toprağa bağlanma ve toprağın çağrıştırdığı ölüm Ferruhzâd için de huzurun sembolü olmuştur. Ferruhzâd bütün benliğini karanlık bir ayet gibi görmüş, sonrasında yok oluş ve beyhudelik düşüncesi, ardından ölüm düşüncesi zihnini doldurmuştur (Celali, 2016; 42-43,48). Söylemi bunları kanıtlar niteliktedir; “Şiir benim için her gidişimde kendi kendine açılan bir pencere gibidir. Orada otururum, bakarım, şarkı söylerim, haykırırım, ağlarım, ağaçların görüntüsüne karışırım ve pencerenin ötesinde bir boşluğun olduğunu, orada üç yüz yıl öncesinde veya iki yüz yıl sonrasında da, ne zaman olduğu fark etmiyor, muhtemelen birisinin olacağını ve beni işiteceğini bilirim. Şiir “varlık”ın en geniş anlamıyla, bağlanmak için bir araçtır. İşin en güzel yanı, insanın şiir

Page 23: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

68 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

yazdığında “ben de varım” ya da “ben de vardım” diyebilmesi. “Ben de varım, ben de vardım” şeklinin dışında daha nasıl söylenebilir… Şiir benim için ciddi bir mesele. Kendime karşı bir sorumluluk hissediyordum. Kendi hayatıma vermem gereken bir cevaptı. Şiire o kadar saygı gösteriyordum ki, dindar bir insanın inancı kadar saygılıydım… Ben kendi şiirimde bir şey aramıyorum, belki şiirimde yeni “kendimi” ortaya çıkarıyorum…” (Celali, 21,22).

Şiirlerde Kullanılan Esenliksiz Kelimeler Şiir ya da düzyazı metninde kullanılan her sözcük bağlam

içerisinde esenlikli ya da esenliksiz yeni duygular ortaya çıkararak farklı anlamlar çağrıştırmaktadır. Gösterge bilimsel analizlerde dile ait bu duygusal değer ‘duygu ulamı’ olarak incelenir. Sözcüklerin duygu değerlerinin dikkate alındığı bir analizde, önemli olan unsur metin çözücünün ideolojik ve subjektif yargılardan kurtularak metne yönelmesidir. Sözcüklerin duygu değerinin metinde ortaya çıkardığı ortak payda metnin esenlikli ve/veya esenliksiz duygu değerine sahip olup olmadığını, metindeki söylemi ve anlamı ortaya koyacaktır (Uçan, 2010; 31). Sylvia Plath, Peter Orr ile yaptığı söyleşide, İngiliz ve Amerikan şiirinin karşılaştırmasını yaparken, İngiliz şairlerin şiirlerinde kibar olduklarını ve bunun yaratıcılığı öldürdüğünü, bunun şiir söylemede bir engel olduğunu ve bu yüzden şiirlerinde kibar olmadığını söylerken, şiirinde kullandığı biçeminin sebebini açıklamaktadır (Orr, 1962; prg.12). Plath, şiiri hakkında şunları söylemektedir: “Bu şiirler bir anlamda sapmalardılar. Kaçış olduklarını düşünmüyorum. Bence çağımızın asıl meselesi tüm çağların meseleleridir. Sevmek mucizesinin acısı; herhangi bir şeyi yaratmak, çocukları, ekmek somunlarını, tabloları, binaları ve her yerdeki tüm insanların hayatlarının korunması ki onları tehlikeye atanlarını ‘barıştan’ ya da ‘amansız düşmanlardan’ soyutça dem vurmak gibi bir ikiyüzlülük asla mazur gösteremez.” (Plath, 1962; 33 nkl. Marmara, 2016; 47) Ferruhzâd’ın şiiri, dolayısıyla hakkında şöyle bir tespit yapılmaktadır: İnsanlar bir yandan namus, şeref, vefa gibi kelimeleri devamlı tekrar edip, Furûğ’un içselleştirmiş olduğu sözleri söylemekten vazgeçemiyorlardı, öte yandan fırsatını bulur bulmaz, bu değerlerin aksine davranmaktan da geri durmuyorlardı. Furûğ’un şiirlerinin içeriğini kendi özel yaşamlarında benimsemeden, bu etiklere göre davranmadan kullanıyorlar, ataerkillik ve kocaerkilcilik kafilesinden geri kalmamak adına bir şey söylendiğinde ise ikiyüzlülükleri işte o zaman ortaya çıkıyordu (Ferruhzâd, 2015; 25). İşte Ferruhzâd da bu gibi tahammül edemediği haksızlıklar karşısında yaşadığı öfke yoğunluğunu hissettirmek adına dizelerini kimi zaman

Page 24: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

69Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

yazdığında “ben de varım” ya da “ben de vardım” diyebilmesi. “Ben de varım, ben de vardım” şeklinin dışında daha nasıl söylenebilir… Şiir benim için ciddi bir mesele. Kendime karşı bir sorumluluk hissediyordum. Kendi hayatıma vermem gereken bir cevaptı. Şiire o kadar saygı gösteriyordum ki, dindar bir insanın inancı kadar saygılıydım… Ben kendi şiirimde bir şey aramıyorum, belki şiirimde yeni “kendimi” ortaya çıkarıyorum…” (Celali, 21,22).

Şiirlerde Kullanılan Esenliksiz Kelimeler Şiir ya da düzyazı metninde kullanılan her sözcük bağlam

içerisinde esenlikli ya da esenliksiz yeni duygular ortaya çıkararak farklı anlamlar çağrıştırmaktadır. Gösterge bilimsel analizlerde dile ait bu duygusal değer ‘duygu ulamı’ olarak incelenir. Sözcüklerin duygu değerlerinin dikkate alındığı bir analizde, önemli olan unsur metin çözücünün ideolojik ve subjektif yargılardan kurtularak metne yönelmesidir. Sözcüklerin duygu değerinin metinde ortaya çıkardığı ortak payda metnin esenlikli ve/veya esenliksiz duygu değerine sahip olup olmadığını, metindeki söylemi ve anlamı ortaya koyacaktır (Uçan, 2010; 31). Sylvia Plath, Peter Orr ile yaptığı söyleşide, İngiliz ve Amerikan şiirinin karşılaştırmasını yaparken, İngiliz şairlerin şiirlerinde kibar olduklarını ve bunun yaratıcılığı öldürdüğünü, bunun şiir söylemede bir engel olduğunu ve bu yüzden şiirlerinde kibar olmadığını söylerken, şiirinde kullandığı biçeminin sebebini açıklamaktadır (Orr, 1962; prg.12). Plath, şiiri hakkında şunları söylemektedir: “Bu şiirler bir anlamda sapmalardılar. Kaçış olduklarını düşünmüyorum. Bence çağımızın asıl meselesi tüm çağların meseleleridir. Sevmek mucizesinin acısı; herhangi bir şeyi yaratmak, çocukları, ekmek somunlarını, tabloları, binaları ve her yerdeki tüm insanların hayatlarının korunması ki onları tehlikeye atanlarını ‘barıştan’ ya da ‘amansız düşmanlardan’ soyutça dem vurmak gibi bir ikiyüzlülük asla mazur gösteremez.” (Plath, 1962; 33 nkl. Marmara, 2016; 47) Ferruhzâd’ın şiiri, dolayısıyla hakkında şöyle bir tespit yapılmaktadır: İnsanlar bir yandan namus, şeref, vefa gibi kelimeleri devamlı tekrar edip, Furûğ’un içselleştirmiş olduğu sözleri söylemekten vazgeçemiyorlardı, öte yandan fırsatını bulur bulmaz, bu değerlerin aksine davranmaktan da geri durmuyorlardı. Furûğ’un şiirlerinin içeriğini kendi özel yaşamlarında benimsemeden, bu etiklere göre davranmadan kullanıyorlar, ataerkillik ve kocaerkilcilik kafilesinden geri kalmamak adına bir şey söylendiğinde ise ikiyüzlülükleri işte o zaman ortaya çıkıyordu (Ferruhzâd, 2015; 25). İşte Ferruhzâd da bu gibi tahammül edemediği haksızlıklar karşısında yaşadığı öfke yoğunluğunu hissettirmek adına dizelerini kimi zaman

argoya varan yani Plath gibi kibar olmayan bir dille kaleme alıyordu. Şiirleri incelendiğinde de iki şairin eserlerinin geneline hâkim olan esenliksiz kelimeleri çeşitli anlamlarda kullanıldıklarını görmekteyiz. Bu sözcükler daha önce de bahsedildiği gibi hayatlarında yaşadıkları olumsuzluklar karşısında takındıkları karamsar ruh hallerinin şiire yansımasıdır. Çünkü şiirde kullanılan sözcükler genellikle yan anlamlara sahiplerdir ve kullanılan sözcüklerle yaşadıklarını, onlarda iz bırakan anılarını veya eleştirdikleri olguları açık şekilde veya sezdirim yoluyla aktarmak istemişlerdir.

Furûğ Ferruhzâd’ın şiirlerinde kullanılan esenliksiz kelimelere örnek; acı, acı bir yalvarış, acı dalgası, acının çığlığı, acı ve keder, acı veren, aciz, açgözlülük, ağlama, ağlamaklı, ahlar, alçak soytarılar, aldatma, aldatıcı, aptalca, aşağılamak, avare ruh, azgınlık, bataklık, başsağlığı ilanı, bencillik, bitap düşmüş, bıçakla kesmek, boş mezar, boğuluşta, boğulmak, bozuk hücreler, büyülenmiştir, büyücü, büyücülük, cadı mehtap, can çekişmek, cani, can verme acısı, can verme meyli, cefa, cehalet yığını, cehennemin yakıcı rüzgârı, cenaze, cesetlerin uğursuz yükü, cin, cinayet, çarmıh, çiçeklerin kanlı soyu, çiftleşmek, çökme korkusu, çöl dikeni, çürük, çürümüş, çürümek, çürüyen bitkiler, dalkavuk, darağacının ipi, daralmış gönül, darmadağın olma, dertli, dertlerle dolu, delilik, delicesine, dehşete düşmek, dehşete kapılmış, dehşetli kayalar, dehşet veren ses, dev, diri diri gömme, duvar örmek, düşman, döl, dövmek, dövülmek, enkaz, enkazın dehşeti, etobur balıklar, fahişe, feryat etmek, feryat figan, felç etmek, fesat böcekler, garipliklerin uğursuz ülkesi, gasil hane, gaflet anı, gardiyan, gece, gölgeler, gömülmek, güz üzüntüleri, günah, günahkâr anne, günah işlemek, göldeki ölüm, hasta kalbim, hasta varlık, hastalık, hastane, harap olmak, haykırmak, hamam böceği, hapishane, hasret, hasretin acı veren darbeleri, hayatın hüzünlü örtüsünün gölgesi, heder olmak, hıçkırarak gözyaşı dökmek, hüzünlü, hüzünlü aşk, hüzünlü güvercin, ıstıraplı, iblis, idam, idamlık biri, idam töreni, iğnelenmiş, iğrenç bir fare, incitmek, inilti sesi, inleyerek, isyan, isyankâr, kaba, kabir, kafes, katil, kan, kanlı bir sis, kanlı bir beden, kanlı destanlar, kanın azgınlığı, kandamlaları, kandan bir yatak, kanımın bataklığı, kana susamış, kahretsin, kahrının kozası, karanlık, kara gölge, kararmış gönüller, kara bir dünya, kara esintiler, kara dev, kara bir çağ, kara çarşaf, kara sürahi, kara leke, kara ve soğuk parmaklıklar, kapkara ayetler, karanlığın esintisi, karanlık havuz, karanlık bataklıklar, karanlık korkunç cadde, kargaların çığlıkları, kederli, kıyım bölgesi halkı, kıyım, kinlerin pisliği, korku, korkunç, korkuyoruz, korku ve yalnızlık, korku dolu gözler, kokuşma böcekleri, kötü bir şarkı, kokuşmuş, kör, kör ve aptal ruhlar, kör

Page 25: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

70 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

olayım, kör yarının gözleri, kölelik, kötü düşünceler, kuruntu, kurbağalar, kuşkulu, kurban, kurumuş, kurşun parçaları, kuruntu darbeleri, kuşku gölgeleri, kurak mevsim, küçük caniler, küstahça, lanet aşk, leke, mahkûm, meni, mezar, mezarlık, mezarın derinlikleri, meçhul bir mezar, mahvolmuş çehre, nankör, nefret, nefret etmek, namert, öfke, öfkeli pençe, öç, ölüm, ölüm ülkesi, ölüm tarlası, ölülerin gözbebeği, ölünün cenazesi, ölmüş bir kuş, ölü, ölü yılanlar, ölülerin bakışı, ölü yapraklar, ölüm şehveti, ölüm hissi, ölümle karışık, parçalamak, pislik, pörsümüş, perişan, riyakârlık şeytanı, ruhumuzun titreyişi, ruhsuz, sağır, saldırmak, solgun, solmak, soğuk mezar, solucan, sersemletici, sessiz zindan, sıkıntı, sıkıntılı, sıtmalı divane, sinsi, son nefes, suçluluk duygusu, suskun cesetler, şerefsizlik, şeytan, şişmiş cesetler, tabut, takatsiz, takatsiz ruh, tarantula örümceği, teessüf, terk edilmiş mutluluklarım, tembel, titreyen eller, tereddütlerin karanlık saldırısı, tutsak, tutsaklığın sesi, utanmaz, uğursuz kâbuslar, utanmaz fahişe, utanç, ürkme, ürkünç, üzgün, üzüntü, üzüntünün karanlık tanrısı, üzgün cesetler, ümitsizliğim, vahşice, vahşetine batmak, veremli, vefadan nasibini almamış gönül, yas tutan, yaşlı ve yorgun, yarı canlı, yazıklar olsun, yok olmak, yok oluşlar ülkesi, yolun sonu, yıkılmışlık kaygısı, yılan sokması, yenilgiye uğramış, yılgın gözler, yalnızlığın kozası, yalan, yalan söylemek, zararcı fareler, zehir, zehirli, zehirli gaz, zehirlenmiş gece. Gece görüşmesi Haklısınız, Ben hiçbir zaman ölümden sonra Aynaya bakmaya cesaret edemedim Ve o denli ölmüştüm ki Artık hiçbir şey, ölümümü kanıtlayamaz Halka Solgun kadın o altın halkaya baktı Gördü ki parlak işlemelerinde Kocasından vefa görmek ümidiyle nice günler Heder olup gitmişti… İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına Üşüyorum ne nefret ediyorum sedef küpelerden Birkaç damla kan dışında Hiçbir şey kalmayacak geriye… Ölü yılanlar gibi, boğazının iki tarafından… Mezarın toprağı tazedir hala… Üzgün cesetler Düşünen suskun cesetler…

Page 26: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

71Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

olayım, kör yarının gözleri, kölelik, kötü düşünceler, kuruntu, kurbağalar, kuşkulu, kurban, kurumuş, kurşun parçaları, kuruntu darbeleri, kuşku gölgeleri, kurak mevsim, küçük caniler, küstahça, lanet aşk, leke, mahkûm, meni, mezar, mezarlık, mezarın derinlikleri, meçhul bir mezar, mahvolmuş çehre, nankör, nefret, nefret etmek, namert, öfke, öfkeli pençe, öç, ölüm, ölüm ülkesi, ölüm tarlası, ölülerin gözbebeği, ölünün cenazesi, ölmüş bir kuş, ölü, ölü yılanlar, ölülerin bakışı, ölü yapraklar, ölüm şehveti, ölüm hissi, ölümle karışık, parçalamak, pislik, pörsümüş, perişan, riyakârlık şeytanı, ruhumuzun titreyişi, ruhsuz, sağır, saldırmak, solgun, solmak, soğuk mezar, solucan, sersemletici, sessiz zindan, sıkıntı, sıkıntılı, sıtmalı divane, sinsi, son nefes, suçluluk duygusu, suskun cesetler, şerefsizlik, şeytan, şişmiş cesetler, tabut, takatsiz, takatsiz ruh, tarantula örümceği, teessüf, terk edilmiş mutluluklarım, tembel, titreyen eller, tereddütlerin karanlık saldırısı, tutsak, tutsaklığın sesi, utanmaz, uğursuz kâbuslar, utanmaz fahişe, utanç, ürkme, ürkünç, üzgün, üzüntü, üzüntünün karanlık tanrısı, üzgün cesetler, ümitsizliğim, vahşice, vahşetine batmak, veremli, vefadan nasibini almamış gönül, yas tutan, yaşlı ve yorgun, yarı canlı, yazıklar olsun, yok olmak, yok oluşlar ülkesi, yolun sonu, yıkılmışlık kaygısı, yılan sokması, yenilgiye uğramış, yılgın gözler, yalnızlığın kozası, yalan, yalan söylemek, zararcı fareler, zehir, zehirli, zehirli gaz, zehirlenmiş gece. Gece görüşmesi Haklısınız, Ben hiçbir zaman ölümden sonra Aynaya bakmaya cesaret edemedim Ve o denli ölmüştüm ki Artık hiçbir şey, ölümümü kanıtlayamaz Halka Solgun kadın o altın halkaya baktı Gördü ki parlak işlemelerinde Kocasından vefa görmek ümidiyle nice günler Heder olup gitmişti… İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına Üşüyorum ne nefret ediyorum sedef küpelerden Birkaç damla kan dışında Hiçbir şey kalmayacak geriye… Ölü yılanlar gibi, boğazının iki tarafından… Mezarın toprağı tazedir hala… Üzgün cesetler Düşünen suskun cesetler…

Sokakta rüzgâr esiyor Ve ben çiçeklerin çiftleşmesini düşünüyorum Zayıf, kansız goncaları Ve bu veremli yorgun zamanları… Ve ben o küçük kadına rastladım Gözleri Simorg’un boş yuvalarına benzeyen Ve öylece kalçalarını kımıldatarak giderken Sanki benim görkemli rüyamın bekâretini Götürüyordu beraberinde gecenin yatağına Sonraları Acının çığlığından boşalacağım… Toprak an be an çekmekte beni kendine Yoldan gelip yetişirler gömülmeme… Çiçek bırakır kederli kabrime Bu şiir senin için Söylüyorum bu şiiri senin için Çıkılan bu uğursuz yolun ortalarında Bu sonsuz kederin eski mezarında Bu son ninnimdir Belki bu feryadın vahşi çığlığıdır (Hukûkî, 1393).

Sylvia Plath’ın Ariel ve Seçme Şiirlerinde (Plath, 2016) kullanılan esenliksiz kelimelere örnek; acı, acımasızca, afallamış ruhlar, ağlama, ağlamak, ağız dolusu kara tatlı kan, alçak herif, akbaba, ameliyat, anestezi, aptal, arsenik, asetik asit, asılmışadam, avlamak, baş ağrıları, baltalar, baykuşlar, bataklık, barikat, bağırsak, berbat kuyu, beyaz bir yılan, bir düzine kurşun, bronz yılan, beddua, boğazımı sıkan, boğmak, boğulanlar, bombalar, bozuk, bozuk mozuk, böcek kozaları, büyü, büyücünün kızı, camgözlü, can yakmak, can sıkıntıları, cansız, cansız çocuk, cansız mobilya, cansız eller, cehennem, cenaze arabası, cenaze peçem, ceset, cehennem-ertesi, cephane, cerahat, cimri, cin, cinnet, cinayet, çaresiz kelebekler, çıbanlar, çığlık, çığlık atmak, çığlık çığlığa, çıplak ve cavlak, çirkin, çürük, devler, delilik, dehşete düşmek, deri, dedikodu, dikenli plan, dikenli tel, dikenli teller, dişleri paslı canavar, dikişler, dövmek, dövülmüş bir tüy, düşman, eski cesetler, enkaz, fahişe, fare, faşist, ferasetsiz, felçli, felç eden, feryat, fesat, garez, gece, giyotin, gömmek, gölgeler, günah keçisi, gök gürültüsü, haykırmak, hastane, hastalıklı, hain, hantal, hayvan, hayvan kalpli, hasta hayvan, hayalet, hayal kırıklığı, hiçlik, huzursuz, hap, hüzünlü çanlar, iç organları şişmiş, ilaç

Page 27: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

72 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

kutusu, iltihap, iğrenç anıt, iğrenç orkide, inlemek, inleye inleye, istikrarsız, iflahı kesilmek, intihar, itin teki, itten beter, insan yemek, istila etmek, iğneler, kadavra, kafatası, kafatası kesilmiş, kan, kanatılmış, kan sıcağı, kan fışkırması, kan delisi yarasa, kan revan, kafa derisi yüzmek, kanca, kafes, kanayabilmek, kan torbası, kan lekesi, kanlı etekler, kan seli, kan pıhtısı, kan çilekleri, kan fıskiyesi, kanı çekilmiş ayak, karbon monoksit, kaskatı, katil, katil bakire, kara kundura, kara bir cüppe, kapkaranlık, karanlık, kara bellek, kara cümleler, karanlık baca, kara defter, kara yarasa, kara göl, kara kayık, kara vagon, kapkara uçurumlar, kara çizme, kaba saba, kaltak, karga, kasvetli, kasvetli bir kaya, kaza, kazık kalpli şişko kara kalp, kalça, kanar ve soyulur, kemik, iliği kurumuş kemik, katırtırnağı, kamikaze, kertenkele, kesik, kesik kol ve bacak, kesilmiş boğazlar, kes ağlamayı, kısılmış sesler, kıyamet yaygarası, kız kurusu, kirli yün bulutları, kobra, kobra ışığı, kokuşmuşluk, kof, korku, köle, kömürleşmiş etekler, kötü, kör, kör gemiler, kötücül, kötücül iğneler, kulaktaki kan, kurtçuk, kusurluklar, kürtaj, küçük gözyaşları kükürt, küfür, kefen, kesilmiş eller-yüzler, kezzap çanağı, koltuk değnekli, kusmak, kıyamet işareti, kurtlu maun, kuduruk, küçük cehennem alevleri, küfür, lanet, mağara, mahpus, mahrem organlar, mezalim, merhum ağızlar, muallak, mutsuz cadı, merhametsiz, mezalim, medusa, mezar, mezar taşı, midesi bulanmak, mozole, muzdarip, nazi, nefret etmek, otuz bir çekmek, ölüm, öldürmek, ölüm adında bir fare, ölgün, ölüm a.ş., ölü can, ölü çan, ölü çanın notaları, ölü adamın dili, örümcek, ölü gövdesi, ölüm maskesi, ölü vatoz, ödü kopmak, ölüm giysileri, ölü kaniş, ölüm tütsüsü, paramparça etmek, patlamalar, parmaksız ayak, pas günü, pas rengi, pençe tehdidi, pespaye, piranha, pis, pis kız, plasenta, plastik memeler, plastik apış arası, pus günü, rezalet, rüşvet, radyasyon, ruhlar, ruhların sessizliği, patolojik bir yalancı, parazitimsi, pıhtılaşmış, savaş, savaş artığı askerler, salyangoz, sabotajcı, sahte bir yılan, sasımış soluk, sıçan kuyrukları, sis, striptiz, solgun yüzlü, soluk eller, soğuk soykırımlar, solucanlar, soykırım, şeytan, şeytani leopar, şişko, şizofren kadın, tabut, tabut taşıyıcıları, takma dişli, taş suratlı, tımarhane, tehlikeli, tehlikeli hayvanlar, tek bacak, tehdit etmek, tüketmek, tükenmiş ışık, tıslamak, tiksinç mahzen, toplar, uyuşturmak, uykusuz, uğultulu tepeler, üç başlı cerberus, ürkünç bir balık, ürküten, ülser, vahşi tabutların kara örtüleri, verem, yaşlı orospu jüponları, yabanıl, yarasalar, yara, yara bere, yaralılar, yas giysisi, yanık izleri, yanmış yürekler, yengeç pençeli, yılanlar, yılanbalığı, yılansı acı sular, yıldızsız ve babasız bir cennet, yok olma, yüz ekşitmek, zorba, zıkkımın peki, zalim, zehir, zehirli iki zıt yaratık, zenci gözü, zifiri su, zibil, zinacılar.

Page 28: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

73Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

kutusu, iltihap, iğrenç anıt, iğrenç orkide, inlemek, inleye inleye, istikrarsız, iflahı kesilmek, intihar, itin teki, itten beter, insan yemek, istila etmek, iğneler, kadavra, kafatası, kafatası kesilmiş, kan, kanatılmış, kan sıcağı, kan fışkırması, kan delisi yarasa, kan revan, kafa derisi yüzmek, kanca, kafes, kanayabilmek, kan torbası, kan lekesi, kanlı etekler, kan seli, kan pıhtısı, kan çilekleri, kan fıskiyesi, kanı çekilmiş ayak, karbon monoksit, kaskatı, katil, katil bakire, kara kundura, kara bir cüppe, kapkaranlık, karanlık, kara bellek, kara cümleler, karanlık baca, kara defter, kara yarasa, kara göl, kara kayık, kara vagon, kapkara uçurumlar, kara çizme, kaba saba, kaltak, karga, kasvetli, kasvetli bir kaya, kaza, kazık kalpli şişko kara kalp, kalça, kanar ve soyulur, kemik, iliği kurumuş kemik, katırtırnağı, kamikaze, kertenkele, kesik, kesik kol ve bacak, kesilmiş boğazlar, kes ağlamayı, kısılmış sesler, kıyamet yaygarası, kız kurusu, kirli yün bulutları, kobra, kobra ışığı, kokuşmuşluk, kof, korku, köle, kömürleşmiş etekler, kötü, kör, kör gemiler, kötücül, kötücül iğneler, kulaktaki kan, kurtçuk, kusurluklar, kürtaj, küçük gözyaşları kükürt, küfür, kefen, kesilmiş eller-yüzler, kezzap çanağı, koltuk değnekli, kusmak, kıyamet işareti, kurtlu maun, kuduruk, küçük cehennem alevleri, küfür, lanet, mağara, mahpus, mahrem organlar, mezalim, merhum ağızlar, muallak, mutsuz cadı, merhametsiz, mezalim, medusa, mezar, mezar taşı, midesi bulanmak, mozole, muzdarip, nazi, nefret etmek, otuz bir çekmek, ölüm, öldürmek, ölüm adında bir fare, ölgün, ölüm a.ş., ölü can, ölü çan, ölü çanın notaları, ölü adamın dili, örümcek, ölü gövdesi, ölüm maskesi, ölü vatoz, ödü kopmak, ölüm giysileri, ölü kaniş, ölüm tütsüsü, paramparça etmek, patlamalar, parmaksız ayak, pas günü, pas rengi, pençe tehdidi, pespaye, piranha, pis, pis kız, plasenta, plastik memeler, plastik apış arası, pus günü, rezalet, rüşvet, radyasyon, ruhlar, ruhların sessizliği, patolojik bir yalancı, parazitimsi, pıhtılaşmış, savaş, savaş artığı askerler, salyangoz, sabotajcı, sahte bir yılan, sasımış soluk, sıçan kuyrukları, sis, striptiz, solgun yüzlü, soluk eller, soğuk soykırımlar, solucanlar, soykırım, şeytan, şeytani leopar, şişko, şizofren kadın, tabut, tabut taşıyıcıları, takma dişli, taş suratlı, tımarhane, tehlikeli, tehlikeli hayvanlar, tek bacak, tehdit etmek, tüketmek, tükenmiş ışık, tıslamak, tiksinç mahzen, toplar, uyuşturmak, uykusuz, uğultulu tepeler, üç başlı cerberus, ürkünç bir balık, ürküten, ülser, vahşi tabutların kara örtüleri, verem, yaşlı orospu jüponları, yabanıl, yarasalar, yara, yara bere, yaralılar, yas giysisi, yanık izleri, yanmış yürekler, yengeç pençeli, yılanlar, yılanbalığı, yılansı acı sular, yıldızsız ve babasız bir cennet, yok olma, yüz ekşitmek, zorba, zıkkımın peki, zalim, zehir, zehirli iki zıt yaratık, zenci gözü, zifiri su, zibil, zinacılar.

Lady Lazarus Gene yaptım, gene yaptım işte. On yılda bir kere Beceririm bunu ben Ölmek, Her şey gibi, bir sanattır. Bu konuda yoktur üstüme. Öyle ustaca gibi yaparım ki cehennem gibi gelir Haberciler Mühürlü teknede asetik asit mi? Kabul etmeyin. Sahici değildir. Bir altın halka mı güneş de içinde? Yalanlar. Yalanlar ve bir ıstırap. Babacığım Ama daha az şeytan sayılmazsın bu yüzden, Yoo, küçücük kan kırmızısı yüreğimi, Isırıp ikiye ayıran adam sensin. Daha on yaşımdaydım seni gömdüklerinde. Yirmimde ölmek istedim… Tam yedi yıl kanımı emen vampiri Bir kazık saplı şişko kara kalbinde Kış Uykusu Işık yoktur. Kara ahmaklık. Kokuşmuşluk. Cinnet. Bana bunlar sahip. Ne zalim, ne de kayıtsız. Küçük Füg Ölü insanlar çığlık atıyor içinden… Kesik boğazlar gibi kırmızı, hareli, Bir sessizlik vardı! Malikâne Bahçesi Fıskiyeler kurumuş, güller de bitik. Ölüm tütsüsü. Günün yaklaşıyor… Karga da urbasını düzeltir. İki intihar, aile kurtları Kendi ağının ipliğinde örümcek Geçiyor gölü, solucanlar.

Page 29: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

74 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

Sonuç Sylvia’nın ve Furûğ’un lirik tarzda yazdıkları şiirlerine

bakıldığında hissettikleri hüzün, acı ve isyan gibi duygular açıkça göze çarpmaktadır. Tabii ki bu şairlerin kullandıkları başka temalar da vardır ancak bu çalışmada hayatlarının yansıması olan, biçemlerindeki esenliksiz kelimelerin neler olduğu ve aralarındaki benzerlikler ortaya konulmaya çalışılmıştır. İki kadın şairenin yaşamlarında hissettikleri duygu karmaşaları eserlerini etkileyen ruh durumlarının yansıması olarak çözümlenebilir. İkisinin de babalarına nefret duymaları, kocalarından bekledikleri ilgiyi ve desteği görememeleri, intihara meyilli olmaları ve yaşadıkları sorunlardan dolayı ölüme arzu duymaları neredeyse hayatlarındaki ortak paydalardır. İki kadının şiirlerinin çoğunda topluma ve hayatlarındaki olumsuz erkek fiğürlerine eleştiri vardır. Özellikle Plath’ın “Haberciler” şiiri ile Ferruhzâd’ın “Halka” şiirine bakıldığında bu yorumun ne kadar yerinde olduğu görülebilir. Sylvia’nın şiirinde olgunluk dönemi kabul edilen Ariel ve seçme şiirleri ve Furûğ’un beş şiir derlemesi üzerine yapılan analizde ‘acı, ağlama, kan, karanlık, ölü, ölüm, mezarlık, tabut, katil, köle, nefret, feryat, fahişe, şeytan, solgun, gömmek, gömülmek, zehir’ ve bunlar gibi birçok sözcük iki şairin şiirlerinde de benzer kullanım özellikleri göstermektedir. Bu gibi sözcükler nerdeyse bir diğerinin aynısı veya birbirlerine benzer şekillerde ifade edilmişlerdir. Örneğin, Sylvia şiirlerinde ‘intihar’, ‘piranha’, ‘örümcek’, ‘bir düzine kırmızı kurşun’, ‘mahpus’ gibi sözcükleri kullanırken, bu sözcükler Furûğ’un şiirlerinde ‘can verme meyli’, ‘etobur balık’, ‘tarantula örümceği’, ‘kurşun parçaları’, ‘mahkûm’ biçimlerinde görülmektedir. Şiirlerinde kullanılan ‘fare, solucan, örümcek, yılan, karga’ gibi hayvanlar figürleri dahi nerdeyse aynıdır ve bunlar insanda esenliksiz duygular uyandıran canlılardır. Sylvia’nın şiiri üzerine yapılan değerlendirmelerin benzeri Furûğ’ûn şiiri üzerine ve bizzat Furûğ’un kendisi tarafından yapılmıştır. Her ne kadar yaşadıkları toplumlar birbirine zıt iki inanca ve kültüre sahip olsalar da, bu iki kadın şairin düşüncelerini, biçemlerini, korku ve kaygılarını benzer kılan unsurlar toplumda ve ailede ikinci planda olma, toplumun onlar için belirlediği rollerin dışına çıkamama gibi aslında kadınların yaşadıkları evrensel sorunlar olarak tespit edilmiştir. Karşılaştırıldıklarında, şiirleriyle olduğu kadar özel hayatları ve hayatta maruz kaldıkları sıkıntıları dahi büyük benzerlik gösteren bu iki kadın şair özellikle erkek egemen dünyaya ve edebiyata başkaldırma arzularını pervasızca dile getirmişlerdir.

Page 30: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

75Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute

Sonuç Sylvia’nın ve Furûğ’un lirik tarzda yazdıkları şiirlerine

bakıldığında hissettikleri hüzün, acı ve isyan gibi duygular açıkça göze çarpmaktadır. Tabii ki bu şairlerin kullandıkları başka temalar da vardır ancak bu çalışmada hayatlarının yansıması olan, biçemlerindeki esenliksiz kelimelerin neler olduğu ve aralarındaki benzerlikler ortaya konulmaya çalışılmıştır. İki kadın şairenin yaşamlarında hissettikleri duygu karmaşaları eserlerini etkileyen ruh durumlarının yansıması olarak çözümlenebilir. İkisinin de babalarına nefret duymaları, kocalarından bekledikleri ilgiyi ve desteği görememeleri, intihara meyilli olmaları ve yaşadıkları sorunlardan dolayı ölüme arzu duymaları neredeyse hayatlarındaki ortak paydalardır. İki kadının şiirlerinin çoğunda topluma ve hayatlarındaki olumsuz erkek fiğürlerine eleştiri vardır. Özellikle Plath’ın “Haberciler” şiiri ile Ferruhzâd’ın “Halka” şiirine bakıldığında bu yorumun ne kadar yerinde olduğu görülebilir. Sylvia’nın şiirinde olgunluk dönemi kabul edilen Ariel ve seçme şiirleri ve Furûğ’un beş şiir derlemesi üzerine yapılan analizde ‘acı, ağlama, kan, karanlık, ölü, ölüm, mezarlık, tabut, katil, köle, nefret, feryat, fahişe, şeytan, solgun, gömmek, gömülmek, zehir’ ve bunlar gibi birçok sözcük iki şairin şiirlerinde de benzer kullanım özellikleri göstermektedir. Bu gibi sözcükler nerdeyse bir diğerinin aynısı veya birbirlerine benzer şekillerde ifade edilmişlerdir. Örneğin, Sylvia şiirlerinde ‘intihar’, ‘piranha’, ‘örümcek’, ‘bir düzine kırmızı kurşun’, ‘mahpus’ gibi sözcükleri kullanırken, bu sözcükler Furûğ’un şiirlerinde ‘can verme meyli’, ‘etobur balık’, ‘tarantula örümceği’, ‘kurşun parçaları’, ‘mahkûm’ biçimlerinde görülmektedir. Şiirlerinde kullanılan ‘fare, solucan, örümcek, yılan, karga’ gibi hayvanlar figürleri dahi nerdeyse aynıdır ve bunlar insanda esenliksiz duygular uyandıran canlılardır. Sylvia’nın şiiri üzerine yapılan değerlendirmelerin benzeri Furûğ’ûn şiiri üzerine ve bizzat Furûğ’un kendisi tarafından yapılmıştır. Her ne kadar yaşadıkları toplumlar birbirine zıt iki inanca ve kültüre sahip olsalar da, bu iki kadın şairin düşüncelerini, biçemlerini, korku ve kaygılarını benzer kılan unsurlar toplumda ve ailede ikinci planda olma, toplumun onlar için belirlediği rollerin dışına çıkamama gibi aslında kadınların yaşadıkları evrensel sorunlar olarak tespit edilmiştir. Karşılaştırıldıklarında, şiirleriyle olduğu kadar özel hayatları ve hayatta maruz kaldıkları sıkıntıları dahi büyük benzerlik gösteren bu iki kadın şair özellikle erkek egemen dünyaya ve edebiyata başkaldırma arzularını pervasızca dile getirmişlerdir.

Kaynakça Celali, Behruz (2016). Furûğ Sonsuz Günbatımında, İstanbul:

Telos. Eradam, Yusuf (2014). Sylvia: Benden Önce Tufan, İstanbul:

Kırmızıkedi. Ferruhzâd, Furûğ (2015). Yaralarım Aşktandır, Çev. Haşim

Hüsrevşahi, İstanbul: Totem. Hillman, M., (1987). A Lonely Woman: Forough Farrokhzad and

Her Poetry, Washington. Hughes, Ted (2013). Doğumgünü Mektupları, İstanbul: Y.K.Y. Hukûkî, Muhammed (1393). Furûğ Ferruhzâd, Tahran: Nigâh. Marmara, Nilgün (2016). Sylvia Plath’ın Şairliğinin İntiharı

Bağlamında Analizi, İstanbul: Everest. Plath, Sylvia (2016). Ariel ve Seçme Şiirler, Çev.Yusuf Eradam,

İstanbul: Kırmızıkedi. --------------- (1962).Context, The Art of S. Plath, London:

London Magazine. Sheibani, Khatereh, (2006). “Kiarostami and the Aesthetics of

Modern Persian Poetry”. Iranian Studies, 39 (4), 2006, 509–537, Çev.Sevcan Sönmez, Sinecine, 1 (1) Bahar, 97-122., 2010.

Sutherland, John (2013). Lives of the Novelists A History of Fiction im 294 Lives, London: FSC.

Tantıtanır, Bülent C., Fırat Yıldız, (2011). “Meena Alexander’ın Fault Lines’ı ile Baharati Mukherje’nin Desirable Daughters’ında Kadına Dair Kültürel Kodlar”, Gaziantep Ünv. SBED. 2011 10(1): 281-291.

Uçan, Hilmi (2010). “Söylem Göstergebilimi ve Duygu Değeri: Tevfik Fikret’in “Sitâyiş-i Hazret-i Padişâhî” ve “Sis” Şiirlerinde Sevgi ve Nefret” Sosyal Bilimler Dergisi, Aralık 2010 12(2): 31-50.

Üster, Celal, ed. (2017). Furûğ Yeryüzü Ayetleri Seçme Şiirleri, İstanbul: Can.

Yıldırım, Nimet. “Furûğ Ferruhzâd ve Şiiri”, A.Ü.Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 1999 (12): 193-214.

Web Kardaş, Ayşe, “Bir Özgürlük Tutsağı Furûğ Ferruhzâd” (Aralık

2015, Sayı:19.) http://www.lacivertdergi.com/portre/2015/12/02/bir-ozgurluk-tutsagi-Furûğ-ferruhzâd, (Erişim trh.12.06.2017).

Orr, Peter, “Modern American Poetry, A 1962 Sylvia Plath Interview with Peter Orr” http://www.english.illinois.edu/maps/poets/m_r/plath/orrinterview.htm, (Erişim trh. 13.06.2017).

Page 31: DergiPark - yyusbedergisi.com · Gerilla Pazarlama Guerrilla Marketing İLAHİYAT / TEOLOGIE Prof. Dr. M. Şirin ÇIKAR Modern Arap Romanında Türkiye İmajı: Subhi Fehmavi Örneği

76 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi The Journal of Social Sciences Institute