Çağdaş Hemşirelikte Etik

24

description

Çağdaş Hemşirelikte Etik

Transcript of Çağdaş Hemşirelikte Etik

Page 1: Çağdaş Hemşirelikte Etik

Çeviri Editörleri

Prof. Dr. Şule Ecevit Alpar

Doç. Dr. Nefise Bahçecik

Doç. Dr. Ükke Karabacak

3. baskı

Margaret A. Burkhardt

Alvita K. Nathanielistanbultıp kitabevi

çağdaş

Page 2: Çağdaş Hemşirelikte Etik

İLKELİ DAVRANIŞ REHBERİ

1.Bölüm hemşirelerin sorunlarının eleştirel bir bakış açısı ile incelenmesi veetik karar verme sürecine sistematik bir şekilde katılması için gerekli te-

melleri atmaktadır. Hemşirelik mesleğinin Batı kültürlerindeki tarih ve içeriği-ni ele alan 1. Bölüm, genel bir sistemin parçası olarak hemşirelik mesleğine yö-nelik bir anlayış sağlamakta ve özellikle de dini uygulamaların ve kadının top-lumdaki statüsünün meslek üzerindeki etkisine odaklanmaktadır. Etik teorilerve ilkeler ile ilgili bilgilerin hemşirelere tutarlı ve mantıklı bir bireysel kararverme sistemi geliştirmede yardımcı olacağı düşüncesiyle, 2. ve 3. Bölüm; fel-sefi duruşu, çeşitli klasik etik kuramları ve etik ilkeleri tanımlamaktadır.

B Ö L Ü M

I

Page 3: Çağdaş Hemşirelikte Etik

HEMŞİRELİK MESLEĞİNİNGELİŞİMİNİ ETKİLEYEN TOPLUMSAL,FELSEFİ VE DİĞER TARİHİ GÜÇLER

Bütün işlerde, özellikle de emekleme dönemindeki narin bir işte başlangıcınen önemli kısım olduğu bilinmektedir; çünkü karakterin oluştuğu ve istenenetkinin daha kolay bir şekilde elde edilebileceği aşama bu aşamadır.

(Plato, Devlet)

H E D E F L E R

Bu bölümü okuduktan sonra okuyucu;

11.. Toplumsal gereksinim ile hemflirelik mesle¤inin do¤uflu aras›ndaki iliflkiyitart›fl›r.

22.. Ahlaki muhakeme ile hemflirelik mesle¤inin do¤uflu aras›ndaki iliflkiyitart›fl›r.

33.. Toplum ve toplumdaki meslekler aras›ndaki karfl›l›kl› yarar iliflkisinitart›fl›r.

44.. Bir kültürün egemen inanç sisteminin hemflirelik uygulamas› üzerindekietkisini aç›klar.

55.. Tarihi manevi inançlar›n ve dini uygulamalar›n hemflirelik mesle¤indekigeliflimsel de¤iflme süreçlerini nas›l etkiledi¤ini tan›mlar.

K O N U

1

22

Page 4: Çağdaş Hemşirelikte Etik

66.. Çeflitli kültürlerde kad›n›n durumunun toplumsal geçmiflinin nas›l oldu¤unuhemflirelik uygulamalar› ile iliflkilendirerek tart›fl›r.

77.. Hemflirelik uygulamalar›n›n geliflimiyle ba¤lant› kurarak mesle¤in bugünküdurumu hakk›nda kabul edilebilir bir sonuç ç›kart›r.

G İ R İ Ş

Bu bölüm, Bat› toplumunda hemflireli¤in yerini elefltirel bir bak›fl aç›s›yla in-celeme konusunda önemli olan tarihi inan›fl ve gelenekleri özetlemekte-

dir. Hemflirelik gelene¤inin arkas›ndaki tarihi din ve sosyal s›n›f iliflkisi eleal›nmakta ve okuyucudan hemflireli¤in etik karar verme sürecindeki rolünüelefltirel olarak incelemesi istenmektedir. Bu elefltirel inceleme yoluyla, oku-yucular›n, gelene¤in ötesine giderek olgun ve objektif bir muhakeme gelifltir-mesi ve bu sayede de ahlaki söyleme kat›lma noktas›na daha iyi bir flekildehaz›rlanmas› umulmaktad›r.

Etraf›m›zdaki bireylerin inan›fl ve uygulamalar›n› kabul etmek insan olarakdo¤am›zda bulunmaktad›r. Ailelerimiz ve di¤er toplumsal gruplar›n de¤er, ge-lenek ve kültürel uygulamalar›n› benimsemeye meyilliyizdir. Etraf›m›zdakile-rin inand›klar›na inanmaya ve inan›fllar›m›zla uyumlu bir flekilde hareket et-meye yönelik bir e¤ilim gösteririz. Toplumsal gruplar inan›fllar›yla uyumlu ey-lemlere de¤er verir. ‹nsanlar do¤al olarak içinde yaflad›klar› toplumun onay›-n› arzulad›¤› için, gelenekler kendi kendine varl›klar›n› sürdüren bir nitelik ka-zanmaktad›r. Amerika’l› filozof Charles Sanders Peirce (1839-1914) insanla-r›n inançlar›n› yerlefltirmek ya da baflka bir deyiflle pekifltirmek için kulland›¤›yöntemleri ele alm›flt›r. Hemflirelik tarihinin büyük bir bölümünü, Pierce’ninotoriter inan›fl sabitleme yöntemi diye adland›rd›¤› yöntemin ›fl›¤›nda incele-yebiliriz.

Peirce, inan›fllar› pekifltirmeye yönelik dört yöntem tan›mlam›flt›r: kararl›-l›k, otorite, önsellik ve muhakeme (Houser & Kloesel, 1992). Amerika’l› filo-zof bütün insani sorgulamalar›n amac›n›n gerçeklik oldu¤unu ve ayn› zaman-da, sorgulama ve mant›¤›n, kiflinin gerçe¤i keflfedebilmesini sa¤lad›¤›n› ilerisürmüfltür. Ancak Peirce, kiflinin bir fleyleri gerçekten sorgulad›¤›nda do¤ru-yu keflfetti¤ini savunmufltur. Ço¤u insan inan›fllar›n› sorgulayamamaktad›r.Bu durum da, güçlü bir kifli ya da kurumun doktrinleri sürekli tekrarlamak su-retiyle “do¤ru inan›fllar›” insanlara empoze etmesini, bunlar›n gençlere akta-r›lmas›n› ve sonuç olarak da otorite yöntemi taraf›ndan inan›fllar›n pekifltiril-mesini mümkün k›lmaktad›r. Bu yöntem, teolojik ve siyasi dogmalar› destek-leyen temel araçlardan biridir. Bu inan›fl pekifltirme arac›n›n, hemflirelik mes-le¤i üzerindeki tarihi etkilerin ço¤u için geçerli oldu¤unu ileri sürebiliriz. Hem-flirelik mesle¤inin tarihçesini incelemek suretiyle, farkl› inan›fl pekifltirme yön-temlerinin bu alan› zaman içerisinde nas›l etkiledi¤ini görebileceksiniz. Bu de-rin anlay›fl, profesyonel rolü üstelenirken özerk ahlaki muhakeme yapman›zayard›mc› olacakt›r.

Hemflirelik, “ahlak merkezli sa¤l›k bak›m mesle¤i” olarak tan›mlanm›flt›r(Jameton 1984, sayfa xvi). Tüm insanl›k tarihi boyunca hastalarla ilgilenen ve

KONU 1 HEMŞİRELİK MESLEĞİNİN GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN TOPLUMSAL, FELSEFİ VE DİĞER TARİHİ GÜÇLER 33

Page 5: Çağdaş Hemşirelikte Etik

hastal›¤› iyilefltirmeye çal›flan insanlar olmufltur. Hemflirelik mesle¤iningelifliminin köklerini bulmak zordur. Bunun nedeni, t›p, hemflirelik ve di¤ersa¤l›k bak›m mesleklerinin ayn› kökten ç›km›fl olmas›d›r. Ancak, hemflirelikmesle¤inin ortaya ç›kmas›, geliflimi ve uygulamas›n›n tarihi temelinde ahlakimuhakeme oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Hemflireli¤in ruhu ve özü, toplumsal vebireysel ahlaki kurallardan gelmektedir. Bu bölümde, hemflirelik üzerindeki üçtarihsel etki incelenecektir: ahlaki bir disiplin/toplumsal ihtiyaç, maneviyat/dinve kad›nlar›n rolü.

Ahlaki de¤erler ve etik ilkeler hemflirelik mesle¤ini çeflitli düzeylerde etki-lemektedir. Hemflireler olarak baflkalar› ile ilgilenme iste¤imiz ahlaki muhake-me sonucunda ortaya ç›kmaktad›r. ‹nsan gruplar›n›n ahlaki inan›fllar› bir ara-ya geldi¤inde eylem kurallar›n› ya da baflka bir deyiflle ahlak kurallar›n› orta-ya ç›karmaktad›r. Kültürel aç›dan kabul gören bu kurallar hemflirelik mesle¤i-nin ve deneyiminin ayr›lmaz bir parças›d›r. Ülkülerin ifade edilmesi, ahlakimeselelerin tart›fl›lmas›, ahlaki ilkelerin ve etik kuralar›n dile getirilmesi ilehemflirelik tarihi boyunca karfl›lafl›lmaktad›r. Ayn› zamanda, Jameton (1984),hemflirelik mesle¤inin ahlaki aç›dan de¤erli bir ifl oldu¤unu, çünkü “hastalar-la ilgilenme ve tedavi etmenin, ac› çeken kifliyi rahatlatman›n ve koruman›ninsan kültürünün temel faydalar› oldu¤unu” söylemektedir (sayfa 1). Modernsa¤l›k bak›m teknolojileri yap›labileceklerin s›n›rlar›n› gelifltirdikçe, toplumuntamam› ortaya ç›kan etik meseleleri incelemek zorunda kalmaktad›r. Etik aç›-dan bir karar verme süreci gerektiren, fakat bazen de bizi yasal karar vermeyollar›ndan uzaklaflt›ran bir sa¤l›k bak›m sisteminde etik gerilim ile karfl› kar-fl›yay›z. Ça¤dafl sa¤l›k bak›m sistemi içerisindeki konumumuzu anlamayayard›mc› olmas› aç›s›ndan hemflireli¤in tarihçesi incelenmifltir.

Bu bölümün hedeflerinden biri, hemflireli¤in etik kurallar›n› do¤ru kararverme sürecini teflvik edecek flekilde ortaya koymakt›r. Fulton (1997), hemfli-relik mesle¤inin güçlendirilmesine yönelik yapt›¤› bir incelemede, hemflirele-rin bak›fl aç›lar›n›n, olumsuz mesaj veren tarihi güçler taraf›ndan çarp›t›ld›¤›-n› ve s›n›rland›r›ld›¤›n› belirtmektedir. Stevens’e göre, bu çarp›kl›klar ve s›n›r-lar “toplumdaki özgür, eflit ve gönüllü kat›l›m› engellemektedir” (1989;s.58).‹mkans›z durumlarla bafl etme mücadelesi veren hemflireler, kendileri hakk›n-daki olumsuz mesajlara inanmaya ve yap›c› olmayan flekilde davranmaya de-vam etmektedir (Hedin, 1986; Roberts, 1983). Baflka bir deyiflle, mevcut ko-numumuzu, ancak ve ancak toplumsal ve mesleki tarihimiz ile birlikte anlaya-biliriz (Harden, 1996). Bu fikirler, Habernas (1971) ve Freire’in (2000) önerdi-¤i elefltirel toplum kuram›yla ilgilidir. Elefltirel toplum kuram›n›n temel ilkesiflöyledir: toplumsal bir olgunun bütün yanlar›n› ancak içinde bulundu¤u tarihve yap›yla ilgili olarak anlayabiliriz. Fikirlerin önemi, ancak kendimizi soyutla-y›p tarihi ve sosyal uygulamalar ile güç ve ç›kar çat›flmalar› ba¤lam›nda ob-jektif bir flekilde de¤erlendirdi¤imizde anlafl›labilmektedir (McCarthy, 1990).Habernas (1971), birey olarak, ancak yaflam›m›z› etkileyen gizli boyunduruk-lar›n fark›nda oldu¤umuzda ve kendimizi bunlardan ar›nd›rd›¤›m›zda kan›tla-r› de¤erlendirebilece¤imizi ve sürece tam anlam›yla kat›labilece¤imizi ilerisürmektedir. Hemflirelik tarihi üzerine yap›lan araflt›rmalardan elde etti¤imiz

BÖLÜM I İLKELİ DAVRANIŞ REHBERİ44

Page 6: Çağdaş Hemşirelikte Etik

bulgular, bu koflullar›n neden var oldu¤unu anlamam›za ve ileriye gitmekamac›yla onlar› yorumlama ve kendimizi onlardan ar›nd›rman›n yollar›n› bul-mam›za olanak tan›maktad›r. Bu amaçla, mesle¤imizin çerçevesini oluflturantarihi ve toplumsal güçlerden baz›lar› seçilmifl ve ele al›nm›flt›r.

Hemflirelik mesle¤inin tarihsel geliflimine iliflkin kesin bir tablo ortaya koy-mak zordur. T›p ve hemflirelik mesleklerinin her ikisi de, uzun bir flifa vericilertarihinden ç›km›flt›r. Her iki mesle¤in de tam olarak nereden kaynakland›¤›n›bilmemiz mümkün de¤ildir. Bunun nedeni, iki mesle¤in bafllang›ç aflamalar›-n›n birbiriyle çok iç içe olmas›d›r (Donahue, 1996). Bununla birlikte, hemflire-lik tarihinde, insanlar›n – genellikle de kad›nlar›n- ac›y› rahatlamaya çal›flt›¤›bilinmektedir. Selanders, “Hemflirelik tarihi hem eski hem de modern insanla-r›nd›r. Sadece tek bir birey ya da olay sayesinde ya da belirli bir amaç ile or-taya ç›kmam›flt›r. Bunun yerine, hemflireli¤in mevcut konumu, sa¤l›k bak›m›çerçevesinde kolektif bir toplumsal geliflim göstermektedir” diyerek görüflünübelirtmifltir (1998a, s.227). Bafllang›çta hemflirelerin gereksinimi olan insanla-ra bak›m verme iste¤i pratik, ahlaki ya da manevi etkilerden kaynaklanm›flt›r.Bizim tarihimiz kad›n›n durumu ile ba¤lant›l› kaç›n›lamaz bir mesle¤in hikaye-sidir. fiifa vericilerin ve sonradan gelen hemflirelerin tarihi pek çok aflamadangeçmifl ve toplumsal hareketlerin önemli bir parças› haline gelmifltir. Bizimki-si ise, her zaman hakim toplumsal standartlardan etkilenen bir profesyonelgruptur (Donahue, 1996).

TOPLUMSAL GEREKSİNİMİN ETKİSİBazı meslekler kaynaklarını, hedeflerini ve anlamlarını kültürel olarak kabuledilmiş ahlaki kuralların, bireysel değerlerin ve algılanan sosyal gereksinim-lerin çevresinde bulur. Başkalarına hizmet etmek ve ihtiyaçlarına cevap ver-mek suretiyle, ahlaki bir inanış ifade edilir. Ahlaki düşünce terimi doğru veyanlışın, iyi ve kötünün başkasını düşünür bir şekilde incelenmesi anlamınagelmektedir. Ahlaki muhakeme bu tür düşünme şeklinin her derecesini içer-mektedir. Karmaşık ve iyi geliştirilmiş ya da ilkel bir nitelikte olabilir. Nedenahlaki konular ile ilgileniyoruz? Bazı ahlak filozofları empatinin ahlaki mu-hakeme ve eylemi harekete geçirdiğini savunmaktadır. Örneğin biz bir insa-nın acı çektiğini gözlemlersek, kendi çektiğimiz acıları düşünmeye başlarız.Bazıları ise, başkalarına yardım etme isteğini, Altın Kurala (kendinize yapıl-masını istemediğiniz bir şeyi başkasına yapmayın) benzer bir toplumsal far-kındalık ya da isteğin doğal bir sonucu olarak tanımlamaktadır. Evrensel ola-rak kabul edilen bir kural olan Altın Kural, önemli ahlaki geleneklerin çoğun-da – İsa, Konfüçyüs ve Hillel’inki de dahil- bir dereceye kadar bulunmakta-dır (Honderich, 2005).

KONU 1 HEMŞİRELİK MESLEĞİNİN GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN TOPLUMSAL, FELSEFİ VE DİĞER TARİHİ GÜÇLER 55

Page 7: Çağdaş Hemşirelikte Etik

Bazıları, hem başkalarına yardımcı olmak amacıyla hem de benzer durumlar-la karşılaştığımızda birinin bize yardımcı olması umuduyla Altın Kuralı uy-gulamamızı önermektedir. Diğer yandan, ahlaki muhakememizi sadece diniinanışa dayandırmamız durumunda eylemlerimize yön veren şey bir emreitaat etme ya da Tanrı’ya karşı görevimiz olduğuna inandığımız şeyi yerinegetirme veya sevap kazanma arzusu olabilir. Etik eylemimizin arkasında ya-tan neden ister başkalarına yardım etme isteği ister bunu dini bir vazife ola-rak algılamak olsun, eylemin sonucu değişmeyecektir: başkalarının sağlık ge-reksinimlerini karşılamak. Hemşirelik, ahlak merkezli sağlık bakım mesleğiolarak tarih boyunca insanların acı çekmelerine tepkide bulunmuştur.

BÖLÜM I İLKELİ DAVRANIŞ REHBERİ66

“Kendinize Sorun” alıştırmasında tanımlanan varsayımsal durumun enazından bazı üyelerinin yardıma muhtaç olanların önemini fark etme ihtima-li vardır. Bu insanlar inanışlarını sorgularken ahlaki düşüncelerini hareketegeçirmeye başlayacaktır. Etik ahlaki problemi çözmeye özgü eylem kurallarışeklinde ortaya çıkacaktır. Hastalara yardım etmeye düşkün olanlar, bireyle-rin yeteneklerini maksimum avantajı sağlayacak şekilde kullanmaya, hizmetve kaynak sağlama yükünü adil bir şekilde dağıtmaya yönelik yöntemler ge-liştirecektir. Bu örneğin de gösterdiği gibi, hemşirelik, bireylerin ve gruplarınbelirli gereksinimlerini karşılamak amacıyla var olan bir meslektir ve bu yüz-den de toplumdaki insanların ahlaki muhakemesinin ürünüdür.

Sonraki bölümlerde göreceğimiz üzere, belirli bir zamanın toplumsal ge-reksinimleri teknolojik imkanlar ve bilgi tabanıyla birleştiğinde bir mesleğin

K ENDİNİZE S ORUN

YYaarrdd››mm EEttmmeenniinn AArrkkaass››nnddaa YYaattaann GGüüddüü NNeeddiirr??

Tüm insanların mutlu ve sağlıklı olduğu ve tatmin edici ilişkilerin bulunduğu ütopik bir evren hayaledin. Bu alemde ne hastalık ne de ölüm bulunmaktadır. Her insanın gereksinimleri başka insanlarınyardımı olmadan tamamen karşılanabilmektedir. Bu model toplumda, herkes memnun, sağlıklı vemutlu olduğu için, hiçbir toplumsal sıkıntı olmamakta ve bazı mesleklere bir ihtiyaç bulunmamaktadır:doktor yok, polis yok, hemşire, avukat ya da sosyal hizmet uzmanı yok. İnsanlar ahlaki konulardadüşünmek zorunda değiller. Şimdi, ciddi bir hastalığın ortaya çıkmasının ardından gelecek toplumsalçalkantıyı hayal edin. Hasta olan bireyler kendilerine bakamayacak ve kendi temel ihtiyaçlarınıkarşılayamayacaktır. • Toplum bu problemle nasıl başa çıkacaktır? • Hastaların sorumluluğu tamamen kendilerine mi aittir? • Toplumun sorundan etkilenmeyen üyeleri başkalarının acı çekmesini görmezden gelerek ütopik var

oluşlarını sürdürmeye devam mı edecektir yoksa ihtiyaç içindekilere yardım etmek noktasında tümtoplum sorumlu mudur?

• Toplum hastalıklı üyelerin acı çekmesine göz mü yumacak yoksa sağlıklı üyeler hastalıklı üyelereyardım etmeyi deneyecek ve bu şekilde kendi “mükemmel” yaşamlarını ve doğal olarak hakim sosyaldüzeni değiştirecek midir?

Page 8: Çağdaş Hemşirelikte Etik

var oluşunu ve parametrelerini belirlemektedir. Gereksinimler değiştikçe,toplumlar mesleğin hareketli ve değişken dinamik sınırlarını ortaya koymak-tadır. Bizim mesleğimiz toplumun bir parçasıdır ve varlığını sürdürmek için“parçası olduğu toplumun daha geniş kesiminin” çıkarlarını gözetmeye de-vam etmelidir (ve farkındalığı algılanmalıdır) (Amerikan Hemşireler Birliği[ANA], 1980, s.3). Dönüm noktası niteliğindeki belge Hemşirelik: Toplumsal birPolitika Bildirisi (ANA, 1980), mesleğin kendi toplumsal sorumluluğunu ilktanımlayışıydı. Mesleğin toplumla olan ilişkisini ve hemşirelik bakımı alankişilere karşı yükümlülüklerimizi anlamak amacıyla, bu belge ve daha sonrayayınlanan düzeltilmiş metin Hemşireliğin Toplumsal Politika Bildirisi’ni temelalabiliriz. Bu belgeler, daha geniş toplum ile meslekler arasındaki aşağıda ta-nımlanan karşılıklı yarar ilişkisini açıklamaktadır:

Bir meslek, toplum, kültür ve kurumlar ve diğer üyelerle olan ilişkisidoğrultusunda kabul, geçerlik ve hatta anlam kazanmaktadır. Meslek-ler; öncelikli olarak belirli bir toplumun ve üyelerin ihtiyaçları, durum-ları ve gelenekleri doğrultusunda kabul ve geçerlik kazanmaktadır.Farklı teknolojik ve ekonomik gelişme düzeyleri ve sosyoekonomik, si-yasi ve kültürel koşul ve değerler doğrultusunda toplumlar (ve çoğuzaman da çıkarlar) en çok hangi mesleki yetenek ve bilgilere ihtiyaçduyduklarını belirler. Daha sonra, çeşitli finansal araçlar yoluyla bu ih-tiyaçları karşılamak amacı ile ilgili bireyleri eğiten kurumlar ortaya çı-kar. Bundan sonra da, doğal olarak, belirli bir toplumda bireylere açıkolan meslekler bireylerin değil toplumun bir malı haline gelir (ANA,1980, s.3).

KONU 1 HEMŞİRELİK MESLEĞİNİN GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN TOPLUMSAL, FELSEFİ VE DİĞER TARİHİ GÜÇLER 77

Hemşirelik mesleği, belirli sağlık gereksinimlerini karşılamak amacıylatoplum tarafından ortaya çıkarılmıştır. Buna karşılık hemşirelik mesleği de,çeşitli araçlar vasıtasıyla üyelerinin hizmet vermeye ehil olmasını ve daha daileri giderek sadece kendilerinin toplum içerisinde bu hizmeti verebilecek

D ÜŞÜNÜN

‹‹nnssaannllaarr›› HHiizzmmeett OOddaakkll›› YYaappaann NNeeddiirr??

• Sizce insanlar neden yard›ma muhtaç kimselere yard›m etme iste¤i duymaktad›r?

• Belirli durumlarda baflkalar›na yard›m etmeyi seçen kiflilerin eylemleri; kiflisel ç›kar,fedakarl›k ya da baflka güdülerin bir birleflimi olarak tan›mlanabilmektedir. Günümüzsa¤l›k mesleklerinde baflkalar›na bakma güdüsünü siz nas›l tan›mlard›n›z?

Page 9: Çağdaş Hemşirelikte Etik

üyeler olmasını sağlamaya yönelik üstü kapalı bir vaatte bulunmuştur. Top-lumsal ihtiyaç ve başkalarına bakma güdüsü arasındaki ilişki birbirini ta-mamlayıcı niteliktedir. İyi ki bazı insanların doğasında, nedeni ne olursa ol-sun başkalarına hizmet etmek vardır.

SPİRİTÜEL, DİNİ ETKİLER VE CİNSİYET ETKİLERİ

Spiritüel/Dini Etkiler

Geçmiş ve modern kültürlerin manevi ve dini temeli sağlık bakımının pekçok yönünü belirlemektedir. Manevi inanç ve dini uygulamalar hemşireliğinve diğer sağlık mesleklerinin ahlaki temelinin oluşumuna büyük ölçüde kat-kıda bulunmuştur; aynı zamanda cinsiyeti ve bir dereceye kadar da şifa veri-cilerin uygulamalarının büyük bir bölümünü etkilemiştir. Maneviyat ve dinidoktrinler bireylerin, hayatın, ölümün ve sağlığın değeri hakkındaki inanış-ları etkilemiştir. Tarihi açıdan, egemen dini kurumların çoğu, iyileştirme sü-recinin kökü ve özüne ilişkin değerlendirmelerde bulunmuş ve kimin yasalşifa verici olabileceğini tanımlamıştır (ve bazen de bu mesleğe ilişkin belge-ler vermiştir). Hemşireliğin eski zamanlardan bu yana izlediği yol sancısız ol-mamıştır. Gelişmeler ve başarısızlıklar yaşanmış, kütüphaneler yanmış, çokçeşitli gruplar hemşire unvanını almış ve bazı eski kültürlerde hemşirelik ya-panlar hemen hemen hiç kayıt bırakmamıştır. Bunlara rağmen, hemşirelikmesleği bir şekilde bütün kültürlerde var olmuş, manevi inançlar, dini uygu-lamalar ve ilgili kültürel değerlerden etkilenmiştir.

Cinsiyet Etkileri

Hemşirelik mesleğini etkileyen en önemli faktörlerden biri kadının toplum-daki rolüdür. Her kültürde kadınlar iyileştirici rol oynamıştır. Hemşirelikmesleği genel olarak bir kadın mesleği olduğu için (eskiden beri hemşirelerinyüzde 95-98’i kadın olmuştur), kadınların toplumdaki statüsü hemşirelereverilen özgürlük ve saygınlık boyutunu belirlemede kilit rol oynamaktadır.Hemşirelik mesleğinin çerçevesi, büyük oranda, toplumdaki cinsiyet rolleri-ni belirleyen toplumsal güçler tarafından şekillendirilmiştir. Cinsiyet rolleri-ne ilişkin basmakalıp düşünceler hemşireler için her zaman problem oluştur-muştur. Kadınların daha insancıl ve yapıları gereği daha duyarlı olduğu şek-lindeki algının bir sonucu olarak, doğal olarak hemşirelik yetenekleriyle do-natıldıkları varsayılmıştır. Florence Nightingale bile, “Her kadın….hayatınınen az bir bölümünde birilerinin –ister bir çocuk isterse bir hasta olsun- sağlıkbakımından sorumludur; yani her kadın bir hemşiredir” (Nightingale, 1859,önsöz) diyerek görüşünü bildirmiştir. Bu türden basmakalıp düşünceler,hemşirelik mesleği açısından hem bir lütuf hem de sorun olmuştur.

Toplum, kadınların bağımsız karar verme sürecine ya da bu sürece sınırlıkatılımına olanak tanıyan otoriter rolleri benimsemesini mümkün kılmakta

BÖLÜM I İLKELİ DAVRANIŞ REHBERİ88

Page 10: Çağdaş Hemşirelikte Etik

ya da kılmamaktadır. Tarihte, iyileştirme sanatının tek uygulayıcısı olarak ka-dınların onurlandırıldığı dönemler ve aynı zamanda kadınların teslimiyetçiya da itaatkar iyileştirme rollerine zorlandığı dönemler olmuştur.

EEsskkii ZZaammaannllaarrJeanne Achterberg’e (1990) göre, bir kültürün kozmolojisi, hastalık ve teda-vinin köküne özgü inanışları dolaylı bir şekilde belirlemektedir. Bir kültürünkapsamlı inanış sistemi olan kozmoloji, evrenin yapısını, kökünü ve süreçle-rini o kültürün insanları tarafından algılandığı şekliyle tanımlamaktadır.Kozmolojide tanrılar hakkında inanışlar vardır. Herhangi bir kültürde kutsa-nan tanrıların yapısı iyileştirmeye ilişkin geçerli inanışları doğrudan etkile-mektedir. Achterberg eski kültürler ile ilgili olarak şunları ifade etmektedir:

Tanrılar yeryüzünde yaşarken kutsallığın bir göstergesi olarak tüm ge-zegene tapılmaktaydı. Nehirler, kayalar ve özellikle de insanlar kutsalbir mekanın sakinleriydi. Canlı ve cansız dediğimiz şeylerin hepsi can-lıydı ve birbiriyle ilişkiliydi. Bütün insanlar, ruhun nefesini solumaktave ruhun sularından içmekteydi (s.188).

Bundan dolayı eski kültürlerde, tedavi eden kişi, yeryüzünün kutsal unsur-larıyla ve sağlık uygulamalarındaki ruh ile iç içeydi.

Her kültür şifa vericilik mesleğini kutsallıkla ilişkili olarak ele almıştır. Es-ki zamanlarda iyileştirme uğraşı özel manevi yeteneklere sahip olduklarınainanılan kişiler tarafından yerine getirilmekteydi. Eski eserleri incelemek su-retiyle, eski Sümer, Danimarka, Yunan kültürlerindeki ve diğer kültürlerdekiiyileştirme sanatlarının papazlar, rahibeler ve şamanlar tarafından kutsal tö-renlerle gerçekleştirildiği bilinmektedir. Bu eski iyileştiriciler, ilgili kültürle-rin inandığı tanrıların yeryüzünde vücut bulmuş halini temsil etmekteydi(Achterberg, 1990). Eski Pers toplumunda üç tip iyileştirici grubunun oldu-ğuna yönelik göstergeler bulunmaktadır: bıçakla tedavi uygulayanlar, şifalıbitkilerle tedavi uygulayanlar ve kutsal sözcüklerle tedavi uygulayanlar.Kutsal sözcüklerle uygulama yapanların en yüksek prestije sahip oldukları-na inanılmaktaydı (Dolan, 1973). Arkeolojik kanıtlar eski kültürlerin tama-mında iyileştirme uğraşının kutsallıkla ilişkilendirildiğini göstermektedir.

Batı kültürü üzerinde büyük bir etkiye sahip olan eski İbrani öğretilerisağlık uygulamalarını dinin ayrılmaz bir parçası olarak görmekteydi. Mu-sa’ya inanan toplumların sağlık kuralları kişisel, ailevi ve toplumsal yaşamınher alanında geçerliydi. Bu kurallarda dinlenmeye, uyumaya, temizliğe, hij-yene ve doğum olayına ilişkin ilkeler bulunmaktaydı (Dolan, Fitzpatrick, &Herrmann, 1983). Kurallar gıdaların denetlenmesini, hastalıkların belirlenipkaydedilmesini, dışkı çıkarma yöntemlerini, kadın sağlığı ve hastalık yayabi-lecek kişilerin karantina altına alınmasını gerektirmekteydi. Özel el yıkamave gıda bakım yöntemleri tanımlanmaktaydı.

KONU 1 HEMŞİRELİK MESLEĞİNİN GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN TOPLUMSAL, FELSEFİ VE DİĞER TARİHİ GÜÇLER 99

Page 11: Çağdaş Hemşirelikte Etik

İbrani toplumunda başpapaz, papaz-doktor rolünü üstelenmekte ve insanla-rın başpapaza saygı duymaları telkin edilmekteydi. Bundan dolayı, eski İbra-nilerde sağlık konularında yapılması “doğru” olan şeyin belirleyicisi dinidoktrindi.

Eski zamanlarda, hüküm süren varlığın kadınsı, bi-seksüel ya da çift cin-siyetli bir yapısı olduğu dönemlerde, iyileştirme sanatlarının liderleri kadın-lardı. Achterberg (1990) çoğu zengin ve yaygın kültürün kadınların saygıniyileştirici ve rahibe görevi üstlendiği çok eski zamanların bulunduğuna iliş-kin kanıtlar bıraktığını ifade etmektedir. Dünya acımasızlaştıkça ve tanrılarerkeksi bir yapı üstlendikçe kadınların bağımsız ve birincil iyileştirici rolleriel değiştirmiştir.

EErrkkeenn HHrriissttiiyyaann DDöönneemmBatı medeniyetindeki sağlık inanış ve uygulamaları üzerindeki en büyük di-ni etki muhtemelen Hristiyan döneminin ortaya çıkmasıyla baş göstermiştir.Hristiyan inanışının ve örgütlenmiş Hristiyan dininin sağlık tarihi üzerinde-ki etkisi çok yönlüdür. Hemşirelik tarihi üzerine yazılan ders kitaplarını in-celemek ve yazarlar arasındaki çeşitli görüş farklılıkları bulunduğunu gör-mek ilginçtir. Sarkaç, Hristiyanlığın hemşirelik tarihi üzerindeki etkilerininsadece olumlu yanlarını gösteren yazar eğilimlerinden, Hristiyanlığı hemşi-relik mesleğinin gelişimini engelleyen, yıkıcı ve kadınlardan nefret eden birgüç olarak kınayan yazar eğilimleri arasında gidip gelmektedir.

1916 yılındaki ilk baskısından bu yana popülerliğini yitirmeyen bir hem-şirelik tarihi metninde, Dolan, “İnsanoğlu ve evren, Yaratım planının yoğunbir şekilde ifa edilmesi sürecinde var olmak üzere yaratılmıştır” (1973, s.3)şeklinde yazmaktadır. Dolan, İsa’nın başkalarının bakımını yapmakla ilgilimesajlarını aşağıdaki şekilde tanımlamak için İncil’in Yeni Ahit’ini kullan-maktadır: (1) başkalarına bakmak İsa’ya bakmak demektir; (2) başkalarınabakmakla sevap kazanılır; (3) bencillik ve nefret dünyasında bile kişi Tanrı’yıve komşusunu sevmelidir; (4) her insan, “en fakir ve sefil olanlar” bile, Tan-rı’nın Krallığının önemli bir ferdidir, ve (5) herkesin bir değeri ve haysiyetivardır. Bu örnekten de anlaşılacağı üzere, Batı toplumundaki hemşirelik me-tinleri çoğu zaman erken Hristiyan öğretilerinin hemşirelik uygulamaları vehemşirelik mesleği üzerindeki egemen etkisini yansıtmaktadır.

İlk dönemdeki Hristiyan hemşireler, çoğunlukla, yüksek toplumsal statü-ye sahip bağımsız uygulayıcılar olan kadınlardı. Pek çoğu hastaların ağırlan-ması ve bakılması amacıyla evlerinde özel mekanlar ayırmaktaydı. Bu me-kânlara, İsa Odası denmekteydi (Dolan, 1973; Dolan ve diğerleri, 1983). ErkenHristiyan dönemdeki hemşireler her bir insanın özündeki değere yönelik ba-kım eylemi ve saygı göstermiştir.

Yüzyıllar geçtikçe sağlık uygulamalarının takip ettiği yol değişmiştir. Je-anne Achterberg İsa’nın doğumundan sonraki ilk beş yüz yılı “fırtına öncesisessizlik” olarak tanımlamaktadır. Bu yazar, “Bunlar sorunsuz zamanlardı.Din, Hristiyanlık öncesi ve pagan döneminden ve halk geleneklerinden gelenbileşenlerin tatmin edici ve egzotik bir karışımıydı” (1990, s.39) görüşünü be-

BÖLÜM I İLKELİ DAVRANIŞ REHBERİ1100

Page 12: Çağdaş Hemşirelikte Etik

lirtmektedir. Zaman geçtikçe savaş ve hastalıklar ve dini dogmanın etkisisağlık geleneklerinin gidişatını olumlu yönde değiştirmiştir.

Dini inanış tek ve erkek bir tanrıya doğru ilerledikçe kadınların sağlık ala-nındaki rolü kutsal iyileştiricilikten çıkmış ve itaatkar hastabakıcılığa kay-mıştır. İsa’nın yaşadığı dönemde kadınların iyileştirme sanatlarındaki konu-mu asgari düzeydeydi. Ataerkilliğe savaş açmak suretiyle İsa bu durumunsorgulanması gerektiğini belirtmiştir. Achterberg’e göre İsa, kadınlarla ser-best bir şekilde görüşerek geleneğe meydan okumuştur. İsa, “Yahudi gelene-ğinden en şefkatli ve anaç imgeleri seçmiş ve tarihteki herhangi bir erkek tan-rı kadar eş cinsiyetli olan bir Tanrı çıkarmıştır. Eski mezheplerin bazılarındaTanrı bir üçlemeden ziyade (baba-oğul-kutsal ruh) iki öğeli bir varlık (ana-ba-ba) olarak bile görülüyordu” (1990, s.38). Sonuç olarak, kadınlar iyileştiricilerolarak yeni bir kabul kazanmıştı. Zekaları ve dini akıma yaptıkları katkı eskiHıristiyanlar arasında saygı uyandırıyordu. Ancak, güç ve saygı açısındanortaya çıkan bu yenilenme İsa’nın doğumundan sonra sadece birkaç yüzyılsürdü.

OOrrttaa ÇÇaa¤¤Orta Çağ başladığında çoğu insan dünyanın tahrip olmaya başladığına ina-nıyordu. Bu dönemde hastalıklar, geniş çaplı yiyecek kıtlıkları ve savaşlarbirleşerek ortaya tahmin edilebilir bir süreç çıkardı: savaşlar çiftçileri toprak-larından sürerek ekinlerini tahrip ediyordu; ekinlerin tahribatı kıtlığa nedenoluyor ve bir hastalık ortaya çıktığında ilk kurbanlar aç ve zayıflar oluyordu(Cartwright, 1972). Kurulu sosyal yapı kötüye gidiyor ve dağılan toplumlaryaşadıkları kaosa çözüm bulmak ümidiyle feodalizme, manastır hayatına vebazı bölgelerde de İslamiyet’e başvuruyordu. Bu dönemde manastır hayatıve diğer dini gruplar, erkek ve kadınlara sadece hemşirelik mesleğinde kari-yer fırsatları sunuyordu. Hastane hemşireliğinin çoğu kız-kardeş denilen töv-bekar kadın ve dullar ile erkek-kardeş denilen erkek hemşireler tarafındanyürütülüyordu. Dekonesler, matronlar (yönetici kadınlar) ve manastıra bağlıolmayan hemşire mezhepleri dini temelleri olan ve hemşirelik hizmetleri su-nan organize gruplar arasında yer alıyordu.

Dolan’a göre bu ilk hemşireler, Tanrı’nın, yaşamını yardıma muhtaçlarabakarak geçiren İsa’nın takip edilmesine yönelik verdiği emri yerine getirdik-lerine inanıyorlardı. Çoğuna göre bu hizmet bir kurtuluş aracıydı. Dolan,1633 yılında bir mektup yazan Sisters of Charity derneğinin kurucusu olanSaint Louise de Marilac’dan şu alıntıyı yapmaktadır: “Tanrı’nın hizmetindemanevi mükemmeliyetleri uğruna çalışmaya gönlü olmayanları istemiyoruz.Kişi, Tanrı’ya ve komşusuna hizmet etmekten başka bir niyetle gelmemeli-dir” (1973, s.100). Hemşire gruplarına katılan kadınlar varlıklarını ve zengin-liklerini Roma Katolik Kilisesine bağışlıyorlar ve yaşamlarını hizmete adıyor-lardı. “Hayır” işinin “aşkla” eş anlamlı olduğunu düşünen bu ilk Hıristiyan-lar varlıklarını satarak her şeylerini Kiliseye ya da fakirlere veriyorlardı.Hemşirelik bakımı çoğunlukla köleler ve hizmetkarlar tarafından sağlanıyor-

KONU 1 HEMŞİRELİK MESLEĞİNİN GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN TOPLUMSAL, FELSEFİ VE DİĞER TARİHİ GÜÇLER 1111

Page 13: Çağdaş Hemşirelikte Etik

du ve saygın kadın ve erkeklerin hemşire olarak hizmet verebilmesine yöne-lik tek fırsatı dini gruplar sunuyordu.

Bir kültürün genel inanç sistemi üyelerinin çeşitli sağlık yöntemlerini vesağlık uygulamalarını kabul etme derecesini etkilemektedir. Orta Çağda yü-rütülen iyileştirme sanatlarına ilişkin tarihi kayıtlar buna örnek verilebilir.Ampirik terimi gözlem ve deneyim yoluyla kazanılan başarıyla ilgilidir. Ço-ğu insanın, özellikle de kiliseyle ilgili olanların ampirik karşıtı inanışları bu-lunmaktaydı. Sonuç olarak, insanların dini tedavi, dini kalıntılara dokunma,kutsal yerlerin ziyaret edilmesi, ilahiler ve Kilise tarafından onaylanan diğeryöntemler yoluyla şifa aramaları daha olasıydı. O dönemki dini coşkudandolayı, ampirik tedavinin (özellikle de Kilise tarafından açıkça kabul edilme-miş biri tarafından yapılıyorsa), başarılı olsa bile, şeytan tarafından sağlandı-ğına inanılıyordu. Bunun nedeni, Kiliseye göre sadece Tanrı ya da şeytanınhastalığa neden olabilmesi ya da sağlık verebilmesiydi.

Gittikçe etkisi artan Hıristiyan öğretisi şehvete karşı açılan aralıksız bir sa-vaşa neden olmuştur. Achterberg (1990) Orta Çağda yaşayan insanların, ru-hu onurlandırma adına “bedeni istekleri azaltmaları” gerektiğine inandığınısöylemektedir. Fiziksel ihtiyaçlara çok az önem veriliyordu. İnsanlar kir pasiçindeydi ve kötü kokuyorlardı. Kaba, kirli, yünlü kıyafetler ve etrafta sürek-li bulunan kene ve pireler durumu daha da kötüleştiriyordu. Dolayısıyla, di-ni öğretinin doğrudan bir sonucu olarak, orta çağdaki sağlık bakım uygula-maları aslında hastalıkların yayılmasına neden olmuş, sağlık problemleriniartırmış ve etkin ampirik sağlık uygulamalarını sınırlandırmıştır.

1096 yılında başlayan ve yaklaşık iki yüzyıl süren Haçlı Savaşları insanla-rın sağlığında önemli değişikliklere yol açmıştır. Bu kutsal savaşlar acınacakhaldeki temizlik koşullarına, yorgunluğa, yetersiz beslenmeye, diyareye vebulaşıcı hastalıkların yayılmasına neden olmuştur. Sağlık problemleri dahafazla hastane ve daha fazla sağlık bakım çalışanına yönelik bir talep doğur-muştur. Artan ihtiyacı karşılamak amacıyla askeri hemşire grupları oluşturul-muştur. Bu gruplar, çok sayıda erkeği hemşirelik alanına çekmiştir (Dolan,1973).

Haçlı Savaşlarının bir diğer doğrudan sonucu ise eski kalıntıların Kilisetarafından toplanması olmuştur. Sağlık mucizeleri potansiyeline sahip oldu-ğuna inanılan savaş kalıntıları arasında Savaş şehitlerinin bedenlerinden par-çalar bulunmaktaydı. Bunların satılması sayesinde Kilise önemli bir zengin-lik ve güç elde etmiştir. Achterberg (1990) bu durumu eski Roma mitolojisinebenzetmektedir. Bu mitolojide, çok sayıda ilahın, ölmüş azizlerin, bunlarınkalıntılarının ve onların kutsal mekanlarına yapılan hac ziyaretlerinin sağlı-ğın anahtarı olduğuna inanılıyordu.

Orta Çağın büyük kısmında, Roma Katolik Kilisesi, tüm Avrupa ülkelerin-deki insanlar ve hükümetler üzerinde büyük bir etkiye sahipti. Çeşitli sağlıkuygulamalarının uygunluğunu Kilise içindeki güçlü liderler belirliyordu.Doktorların, hemşirelerin ve ebelerin resmi olarak onaylanma işleri Kiliseninelinde bulunuyordu. Medeni kanun yaygınlaşmaya başladıktan sonra da, Ki-lise, yasa koymaya ve uygulayıcıları gözlemlemeye devam etmiştir (Achter-

BÖLÜM I İLKELİ DAVRANIŞ REHBERİ1122

Page 14: Çağdaş Hemşirelikte Etik

berg, 1990). Bölümün devamında göreceğimiz üzere, bu güç, aynı zamandakadınların toplumdaki statüsünü etkileyen dini öğretiyi kabul ettirmek içinkullanılmıştır.

Geçmişte hastaların fiili bir şekilde tedavi edilmesine yönelik kayıtlar de-ğişiklik göstermekteydi. Dini gruplar tarafından işletilen bazı hastanelerde,hastalar, hoş misafirler olarak görülüyordu. Bazen insanlar içeri kabul edil-mek için hasta numarası yapıyordu. Diğer yandan, bazı hasta grupları, hem-şire gruplarının üyeleri tarafından bile insani olmayan şekilde tedavi edili-yordu. Bu hemşireler, görevlerinin, hastaların fiziksel ihtiyaçlarına yönelikdeğil de Tanrı’ya ve maneviyata yönelik olduğuna inansalardı; fiziksel, ruh-sal ve konfora yönelik ihtiyaçlara karşı daha az duyarlı olabilirlerdi.

Mental hastalığı olanların tedavisi yüzyıllar boyunca şeytanların onlarıele geçirdiği ya da bu kimselerin günahlarından dolayı cezalandırıldığı görü-şüne dayanmıştır (Dolan, 1973). Çoğu zaman zincirleniyorlar, aç bırakılıyor-lar ve pis koşullar altında tutuluyorlardı. Deliliği defetmek için işkenceninyaralı olduğunun düşünüldüğü zamanlar bile olmuştu. Halkın mental hasta-lıklara ilişkin algısı, şeytanın kişiyi ele geçirmesi ve günahlarından dolayı ce-zalandırılması şeklindeki dini inançlara dayandığı için mental hastalığı olan-lar insani olmayan şekillerde tedavi edilmiştir.

Orta Çağda kadının statüsünde de bir düşüş yaşanmıştır. Çoğu açıdan budurum doğrudan Kilise öğretisiyle alakalıdır. Ne gariptir ki Kilise tarafından“melek doktor” olarak bilinen St. Thomas Aquinas (Donahue, 1996) şöyleyazmıştır: Kişi “türün sürdürülmesi ile yemek ve içecek sağlamak için gerek-li olan kadından sadece bir obje olarak yararlanmalıdır… kadın, erkeğin (yar-dımcısı) olmak için yaratılmıştır; ancak onun özel rolü sadece konsepsiyon-dur … diğer tüm hedefleri için erkek başka erkeklerden daha iyi yardım ala-bileceğinden dolayı” (Achterberg, 1990 s68’de, Aquinas’tan alıntı). Bu olay-dan yüzyıllar önce başka bir Kilise lideri olan ve çoğunlukla matronlarınhemşire olarak anılmasına verdiği destekle bilinen St.Jerome, “kadınların kö-tülüğün kapısı, zalimliğin yolu, hainliğin bulaştırıcısı, tek kelimeyle çok teh-likeli bir nesne olduğunu” belirtmiştir (Heer, 1961, s.322). Bu dini liderler,yüzyıllar boyunca sürecek ve derin bir kadın düşmanlığı mirası bırakacakolan kadınlara yönelik işkencelerin temelini atıyorlardı.

Orta Çağda dini hemşire grupları ve Kilisenin onayladığı manastıra bağlıolmayan hemşire grupları hemşire olmak isteyen kadınlara tek meşru yolusunuyordu. Kilise bakirelik, yoksulluk ve hizmete adanmış bir yaşam şeklin-deki idealleri popülerleştiriyordu. 13. yüzyılın sonunda bu gruplarda tahmi-ni olarak 200.000 kadın hizmet veriyordu (Achterberg, 1990). Uyduruk revirve kliniklerde hacılara hizmet veren kadın hemşire grupları özellikle HaçlıSeferleri sırasında kabul görüyordu. Çoğu zaman olduğu gibi, bu gruplar, er-kek grupların altında yer alıyordu (Donahue, 1996). Ancak bazıları bu kadın-ların Kilisenin yapısı içinde bir dereceye kadar bağımsız, özerk bir grup ol-duğunu düşünüyordu. Onların dönemin sağlık bakımına katkı sağlamış ol-duklarından şüphe edilemez.

KONU 1 HEMŞİRELİK MESLEĞİNİN GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN TOPLUMSAL, FELSEFİ VE DİĞER TARİHİ GÜÇLER 1133

Page 15: Çağdaş Hemşirelikte Etik

Orta Çağda, Kilise ve yeni oluşturulan tıp mesleği, ruhban sınıfından ol-mayan kadın iyileştiricilerin uzaklaştırılmasına aktif bir şekilde katılıyordu.Kadınlar üniversitelere alınmıyordu. Yaşamlarını dini hemşire gruplarınaadamış olanlar hariç kadınların iyileştirme sanatlarını uygulamasına izin ve-rilmiyordu. 13.yüzyılda öğretilerin yeniden canlanması nedeniyle Kilise buyeni meslek üzerinde katı kontroller uygulamış ve kadınların bu uygulama-yı yapmasını resmi olarak yasaklamıştır (Achterberg, 1990, s.15). Bununla be-raber, bazı kadınlar hem evde hem de ev dışında gizli gizli iyileştirme sanat-larını uygulamaya devam etmiştir. Bu kadınlar nesilden nesile aktarılmışolan ampirik ve sezgisel bilgiyi kullanmışlardır

Kadınların yapıları gereği özünde kötü oldukları popüler bir dini görüştü.Çocuk doğurmanın verdiği acının Havva’nın işlediği günahın bir cezası oldu-ğuna ve kadınların özünde bulunan günahkar doğalarını hatırlatma işlevi gör-düğüne inanılıyordu. Çocuk doğurma esnasında başkalarının acısını dindir-meye teşebbüs edenler katı bir şekilde cezalandırılıyorlardı (Achterberg, 1990).Sonraları, Havvanın İlk Günahı cadı avları esnasında binlerce kadının işkence-ye uğramasını ve katledilmesini haklı çıkarmak amacıyla kullanılacaktı.

Tıp mesleğine Kilise resmi bir şekilde onay veriyordu ve erkek doktorlarüniversite ortamında eğitim almaya başlamışlardı. Ancak bilimsel bilginin sı-nırlılığı söz konusuydu. Doktor sadece batıl inançlara dayalı hareket ediyor-du (Ehrenreich & English, 1973). Üniversite eğitimi alan doktorlar kan almayöntemini, astrolojiyi, simya ilmini ve büyücülüğü kullanmışlardır. Hastala-rının neredeyse tamamı zengindi. Doktorların yaptığı tedaviler genellikle et-kisiz, çoğu zaman da tehlikeliydi ve yoksullar çoğunlukla bu hizmetlerdenyararlanamıyordu.

Yoksul ve hasta insanları tedavi edenler çoğu zaman köylü kadınlardı (En-renreich & English, 1973). Toplum içindeki bu kadınların, sözlü gelenek yoluy-la nesilden nesle aktarılan tedavi yöntemleri hakkında yoğun bilgisi bulun-maktaydı. Ampirik gözlem, deneme ve değerlendirme yöntemleriyle uygula-malarını geliştiriyorlardı. Doktorlar batıl inançlara bağlıyken, bu kadınlar ke-mik ve kaslar, şifalı bitkiler, ilaçlar ve ebelik hakkında yoğun bir anlayış geliş-tirmişlerdi (Barstow, 1994; Ehrenreich & English, 1973). Bazı otoriteler toplumiçindeki bu iyileştiricilerin aslında bir çeşit sihir ya da büyücülük uyguladığı-na inanıyordu. Diğerleri ise kadınların eski pagan dinlerine saygı gösterdikle-rini ve (Kilise otoritelerine göre) şeytan karakteri üstlenen eski tanrılara ibadetettiklerini tahmin ediyordu (Achterberg, 1990). Muhtemelen bu kadınlar; ege-men halk inanışı doğrultusunda başkalarına bakmaktan öte bir şey yapma-mışlardır. Neticede ortaçağ Avrupa’sındaki hemen hemen herkes sihrin ger-çekliğine inanıyordu (Barstow, 1994). Bu durum, cadı avları şeklinde kadınla-ra karşı işlenen Kilise onaylı suçların temelini hazırlamıştır.

Avrupa’yı silip süpüren cadı avları 14. yüzyıldan 17.yüzyıla kadar sür-müştür. Cadı avlarına neden olan hava savaş, hastalık ve yoksulluğun eleşti-

BÖLÜM I İLKELİ DAVRANIŞ REHBERİ1144

Page 16: Çağdaş Hemşirelikte Etik

rel bir karışımı ile dini coşku, batıl inanç ve siyasi düzensizlikten oluşmaktay-dı. Cadı yargılamaları Kilise, devlet ve ortaya çıkan tıp mesleği arasındaki or-ganize bir ortaklık tarafından yürütülüyordu. Kadınlar, özellikle de kadın iyi-leştiriciler, hem Kilise hem de devlet açısından siyasi, dini ve cinsel bir tehditoluşturuyordu. Batıl inanç ve sihre olan yaygın inanış, kadınlara karşı işlenenkorkunç suçlara olanak tanıyordu (Achterberg, 1990; Barstow, 1994; Ehrenre-ich & English, 1973).

Almanya’yı cadılardan arındırmak için arkasında papa onayı olan Domi-nik engizisyon mahkemesi üyeleri Kramer ve Sprenger Malleus Maleficarum’uyazmışlardır (Barstow, 1994). Cadı avına yönelik kılavuz niteliğindeki bu ki-tapta, Kramer ve Sprenger, kin dolu, kadın ve seksüellik düşmanı görüşlerbelirtmiştir. Yazarlar, kadınların “yalancı, erkeklerden daha batıl inançlı, da-ha hassas, zalim kafalı ve aralıksız erkek denetimine muhtaç” olduklarını id-dia etmişlerdir (Barstow, 1994. s.172). “Bir kadın eğitim almadan tedavi uy-gulamaya cüret ediyorsa, o bir cadıdır ve ölmelidir” (Ehrenreich & English,1973.s.19 içinde Kramer & Sprenger); “Kimse Kiliseye ebelerden daha fazlazarar veremez” (s.19). Yazarlar aynı zamanda şunları ifade etmiştir: “Kadınyalnız başına düşündüğünde, düşündüğü tek şey kötülüktür… Kadınlar ze-ka açısından çocuk gibidirler” (Barstow, 1994, s.172 içinde Kramer & Spren-ger). Kramer ve Sprenger, cadılığı, Tanrıya ihanet ve kadın ayaklanması ola-rak tanımlamıştır. Barstow’a göre, “bu belge, kadınlardan korkuyu, onlarakarşı nefreti ifade etmekte ve ‘erkek cinsiyetini şu ana kadar böylesi büyükbir suçtan koruyan’ Tanrı’ya şükranla son bulmaktadır” (1994, s.62). MelleusMaleficarum, 1486 ve 1669 yılları arasında dört dilde yayınlanmıştır ve en az29 baskısı olmuştur.

Peki kadınlara yüklenen suçlar neydi? Hastalığı tedavi eden her kadın,hatta hasta çocuğunun cildine yatıştırıcı merhem süren kadın bile cadılıklasuçlanıyordu. Eğer tedavi başarısız olursa, hastayı lanetlediği düşünülüyor-du. Başarılı olursa ise şeytanın arkadaşı olduğuna inanılıyordu. Her ne kadarkadınların ebelik yapmasına izin veriliyor olsa da (kimse bu işi yapmak iste-mezdi), bu kadınlar anne ya da bebekte bir sorun olması durumunda cadılık-la suçlanma tehlikesi altındaydı.

Cadı yargılamaları sırasında kaç kadının öldürüldüğünü kimse bilmiyor-du. Kayıtlar tutulmuş olsa da çok kötü nitelikteydi. Çoğunlukla isimlere yerverilmemekte ve bazen de hüküm ve ceza kaydedilmemekteydi. İdam edi-lenlerin sayısına ilişkin yetkilililerin tahmini 200.000 civarındadır. Bazı tah-minler bu rakamın 10 milyona kadar ulaştığını iddia etmektedir. Öldürülen-lerin yüzde 85-95’ini kadınlar oluşturuyordu (Barstow, 1994). 12.yüzyıldaRusya’daki bir cadı avı esnasında yetkililer tüm kadınları bir alanda topla-mışlardı. Bazı küçük Avrupa kasabalarında neredeyse hiç kadın kalmamıştı(Achterberg, 1990; Barstow, 1994; Ehrenreich & English, 1973).

KONU 1 HEMŞİRELİK MESLEĞİNİN GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN TOPLUMSAL, FELSEFİ VE DİĞER TARİHİ GÜÇLER 1155

Page 17: Çağdaş Hemşirelikte Etik

Cadı avlarının Avrupa toplumu üzerindeki etkisini anlamak hayli zordur.Aşağılanma, işkence, çirkinleştirilme ve diğer kadınların ölümü kadınlar ta-rafından sessizce izlenmiştir. Barstow kadın cinsiyetinin yapıları itibariylekötü olduklarına yönelik bu toplum inanışının kadınları aşağıladığına vekorkuttuğuna inanmaktadır. Hem suçlananlar hem de bu süreçlere şahitolanlar işkence ve idam cezalarını önleyemeyecek kadar güçsüz olduğu için,cadı çılgınlığı, kadınların yapabileceklerine ve güçlerine olan inançlarını za-yıflatmıştır. Aslında, muhtemelen tüm toplumun çıkarımı bu yöndeydi. Ach-terberg; “kadınlara herhangi bir ülkede bir daha asla tam vatandaşlık veril-medi ve iyileştiricilik mesleğindeki rolleri de eski durumuna kavuşmadı”şeklinde görüşlerini yazar (1990, s.98). Bu korkunç dönem bittikten sonra bi-le kadınların Avrupa ülkelerinde yasal olarak sağlık mesleklerinde çalışmasıyasaklanmıştır. Bu durum, iktidardaki sınıfların koruması ve patronluğu al-tında erkeklerin yetkili sağlık çalışanları olduğu bir ortamı beraberinde getir-miştir (Ehrenreich & English, 1973). Her ne kadar cadı avlarına ilişkin anla-tımlar çoğu bilinen hemşirelik tarihi metinlerinde olmasa da, bu olaylar,muhtemelen, mesleğin geleceğini diğer unsurlara oranla daha fazla etkile-miştir. Enrereich ve English’in yazdığı gibi, “Bizim tarihimizin bir konusu ol-ması gerekiyordu” (1973, s.6).

RRöönneessaannss vvee RReeffoorrmm

16.yüzyıl iki büyük hareketin başlangıcının habercisi olmuştur: Rönesans veReform. Devrimsel bir ruh ve bilgi arayışından kaynaklanan Rönesans bilim-sel dönemi başlatan zihinsel bir yeniden doğuşu ortaya çıkarmıştır. Reformise, Kilise yaşamının bir parçası olan yaygın istismarların ve dini liderler ara-sındaki öğreti anlaşmazlıklarının başlattığı dini bir harekettir (Donahue,1996).

Rönesans, iyileştirme sanatlarında bilimsel bir devrimi ve yeni bir dönemiteşvik etmiştir. Kilise kontrolünden yavaş yavaş kurtulmaya başlayan bilim-

BÖLÜM I İLKELİ DAVRANIŞ REHBERİ1166

K ENDİNİZE S ORUN

‹‹yyiilleeflflttiirrmmee mmii BBüüyyüüccüüllüükk mmüü??

Kendinizi 16.yüzyılda küçük bir çocuğun ebeveyni olarak hayal edin. İyileştirme bilgisinin orjinihakkında Kilise öğretisine inanıyorsunuz. Aileniz ve komşularınız da bölgedeki artan büyücülükprobleminin farkındalar. Çocuğunuz hastalanıyor ve sizin de aklınıza annenizin zamanında aynıhastalık için kullandığı bir çözüm geliyor. • Açık bir şekilde çocuğunuzun sıkıntısını gidermeye teşebbüs ederek cadılıkla suçlanma riskine girecek

misiniz? • Bu kararı alma sürecinde nasıl hisler içinde olurdunuz?

Page 18: Çağdaş Hemşirelikte Etik

sel toplum, matematik ve bilim alanında ilerleme kaydetmiştir. Rene Descar-tes, akıl ve bedenin birbirinden ayrılmasına ilişkin felsefi fikirleri hızlı bir şe-kilde değişime uğratan bir kuram geliştirmiştir. Descartes, evrenin fiziksel birşey olduğunu ve evrendeki her şeyin incelenebilen ve anlaşılabilen bir maki-ne gibi olduğunu ileri sürmüştür. Daha da ileri giderek, akıl ve bedenin ayrıvarlıklar olduğunu (Durant, 1926) ve insanların kontrolleri altına almaları ge-reken bir nesne alemiyle karşı karşıya olduğunu savunmuştur (McCarthy,1990). Descartes’in çalışmalarına dayanan Kartezyen felsefe insanlığın fizik-sel ve manevi alanlarıyla ilgili dini inanışların yerini almıştır. Bunun doğru-dan bir sonucu olarak, sağlık işlemlerinde bakım ve tedavi eylemleri arasın-da da bir ayrım meydana gelmiştir. Bu felsefe bilimleri geliştirmiş ve bilimselaraştırmayı mümkün hale getirmiş ancak hemşireliğin statüsünü henüz yete-rince iyileştirememiştir. Achterberg bu dönemi önemli bir dönüm noktasıolarak tanımlamaktadır. Yazar, Kartezyen felsefe ile ilgili olarak “Ruhun artıkmadde içinde olmadığı görüldüğünde fiziksel olan şeylere duyulan saygı or-tadan kalkmaktadır. Bundan dolayı tıp artık kendisini, insanların acı ve teh-like içinde kendilerini gördüğü ve en çok istenilen şeyin üstünlük olduğukutsal mekanlarda çalışıyor olarak görmemekteydi” demiştir (1990, s.103).Kartezyen felsefe popülerleştikçe hemşirelerin sağlık bakım sistemindeki ko-numu sadece “bakım” alanında sınırlandırılmıştır. İyileştirme sanatlarında,tedaviyle karşılaştırıldığında bakıma daha düşük bir değer verilmekteydi.Bazıları bu mirasın bugün hala hemşirelik alanında devam ettiğini iddia et-mektedir.

KONU 1 HEMŞİRELİK MESLEĞİNİN GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN TOPLUMSAL, FELSEFİ VE DİĞER TARİHİ GÜÇLER 1177

Reform Kilisede bir bölünmeye neden olmuştur. Yaygın istismarlar ve Ki-lise liderleri arasındaki görüş ayrılıkları Avrupa genelinde Katolik ve Protes-tan gruplar arasında bir mücadeleye neden olmuştur. Sonuç olarak Katolik

D ÜŞÜNÜN

EEttiikk KKaarraarrllaarr›› VVeerrmmeekk KKiimmiinn HHaakkkk››dd››rr??

Etik karar verme yaln›zca doktorun yetki alan› içinde de¤ildir. Hemflireler duruma daha iyihaz›rl›kl› olabilir ve hastalar ve aileleri ile ahlaki problemleri tart›flma noktas›nda daha çokf›rsat elde edebilirler.

• Doktorun, hemflirelerin (ve belki hasta ve ailenin de) karar verme sürecine kat›lmas›n›engelleyerek etik karar verme sürecini yürütmede sadece kendisini yetkili gördü¤ü birörnek tan›mlayabilir misiniz?

• Belirli bir durumda yapabilecek önemli bir katk›n›z oldu¤unu düflündü¤ünüzde ve fikrinizönemsenmedi¤inde nas›l tepki verirsiniz?

• Hemflirelerin yo¤un “boyun e¤dirme” miras›n›n üstesinden nas›l gelebilece¤inidüflünüyorsunuz?

Page 19: Çağdaş Hemşirelikte Etik

düşünce çoğu ülkede güç kaybetmiştir. Protestan ülkelerdeki yasa ve gele-nekler, yoksul ve zayıfların insancıl bir şekilde bakılması fikrini onaylamıyor-du (Donahue, 1996). Dolayısıyla dini hemşire grupları hastanelerden çıkartıl-dı. Çoğu hemen kapandı. Bu dönemde hastaneler korku mekânları halinegeldi. Dini hemşire gruplarının yerini alacak kalifiye bir grup yoktu. Nitelik-siz ve istenmeyen türden kadınlara hemşirelik görevleri verildi. Koşulların enkötü olduğu dönem, “Hemşireliğin Kara Dönemi” olarak adlandırılan 1550ile 1850 arası yıllardı. Bu dönemde hastanelerdeki hemşirelik bakımı, iyileş-mekte olan hastalar, hayat kadınları, mahkûmlar ve sarhoşlar tarafından yü-rütülüyordu (Donahue, 1996).

Dünyanın değişmesine rağmen, cadı avları Reform dönemini de içine alanbir zaman dilimi boyunca devam etti. Cadı yargılamaları bittikten sonra ka-dınların yaşamında günden güne az bir değişim yaşandı. Kadınlar her ne ka-dar cadı avlarının neden olduğu korkudan kurtulmuş olsalar da erkeklerinaltı bir konumda yaşamaya devam ettiler. Çoğunlukla herhangi bir mesleğinyasal üyeleri olmalarına izin verilmiyordu.

MODERN DÖNEM

Bugün bildiğimiz anlamda hemşirelik modern dönemde ortaya çıkmaya baş-lamıştır. Modern hemşireliğin kurucusu Florence Nightingale (1820-1910),Rönesans ve Reform dönemlerinin etkisini yansıtıyordu. Nightingale, hemşi-reliği kilisenin sınırlarından kurtarma mücadelesi vermiştir. Kendisi bu mü-cadeleye “aşırı meşgul annelik” tanımlamasını yapmıştır” (Roberts & Group,1995). Nightingale kişilik olarak gizemli olmayı sürdürmektedir. HemşireliğiKilise’den bağımsız bir meslek olarak görmüş, ancak kariyerine mistik birtecrübenin sonucunda başlamıştır (Simkin, 2006). Nightingale’e göre, Tanrıkendisiyle 16 yaşındayken 4 defa konuşmuş ve onu hizmete çağırmıştır (Se-landers, 1998b). Kırım Savaşı’nda yaşadıkları, Tanrı’dan çağrı diye tanımladı-ğı ikinci vahyin doğrudan bir sonucudur (Dossey, 2000; Showalter, 1981). Herne kadar hemşire programlarına kabul edilmede Kilise bağlantısının bir kri-ter olmasına karşı olsa da, kendilerine çalışmak, çalışmak ve çalışmak konu-sunda nasihat verdiği ve “cefa yoksa sefa da yoktur” (Achterberg, 1990; Se-landers, 1998b) dediği öğrencileriyle olan münasebetlerinde dini inanışlarıkendini açık bir şekilde belli ediyordu. Aynı zamanda, Nightingale’in hemşi-reliği “akıl ve bedenin bakımı” şeklinde tanımlaması, bu iki insan alanına yö-nelik ayrıma dayanan Descartes felsefesini reddettiğini göstermektedir.

Florence Nightingale, bütün hemşireler için bir model olmuştur. Nightin-gale bir hemşire, istatistikçi, sağlık uzmanı, toplumsal reformcu ve alimdi.Politik bir şekilde akıllı, becerikli ve amacında kararlıydı. Kabul gören Viktor-yen toplumsal düzenin aksine Nightingale, ahlaki konulara cesaret ve sağlam

BÖLÜM I İLKELİ DAVRANIŞ REHBERİ1188

Page 20: Çağdaş Hemşirelikte Etik

bir inançla yaklaşmıştır. Kadın hakları konusunda güçlü fikirleri olan Nigh-tingale kurulu erkek egemenliğine meydan okuma konusunda gecikmedi.Kadınların kariyerleri olması önündeki sınırların kaldırılması mücadelesiniverdi (Simkin, 2006). Yazdıkları, hemşirelerin, “kadın için uygun olsa da ol-masa da doğru olan neyse onu yapmalarına” ilişkin öğretiler içeriyordu(Nightingale, 1859, s.76). Bazıları Nightingale’in feminist olmadığını iddia et-se de, yazıları, kadınların toplumsal yapı içerisinde daha önemli bir yere sa-hip olması gerektiğine inandığını göstermektedir. Şöyle yazmıştır: “Tutku,zeka ve ahlaki etkinlik- kadınlar bu üç şey açısından hiçbir zaman doyumsağlamamıştır. Bu soğuk ve baskıcı geleneksel ortamda bunlar tatmin edile-mez” (Nightingale, 1852/1979, s.29). Kadınların akla ve ruha sahip olmadığıve dünyaya sadece erkeklerin çıkarları ve zevkleri için getirildiği şeklindekipopüler Kartezyen görüşe katılmadığı bir gerçektir (Roberts & Group, 1995).

Hemşirelik mesleğinin büyük modern liderlerinden biri de Lavinia LloydDock’dur (1858-1956). Radikal bir feminist olarak kabul edilen Dock kadınhakları konusunda toplumsal protesto, grev ve yürüyüşlere aktif bir şekildekatılmıştır (Roberts & Group, 1995). Hemşireliği esaret altına alan problem-lerle ilgileniyor, sağlık alanındaki erkek egemenliğinin hemşirelik mesleğinibekleyen büyük bir sorun olduğu konusunda uyarılar yapıyordu. LaviniaDock’un çağdaşları onun endişelerini görmezden gelmiş ve 21. yüzyıl hemşi-releri kendilerini aynı sorunlara karşı savaşır halde bulmuştur.

1900’lü yılların ortaları hemşireler açısından büyük ilerlemeleri beraberin-de getirmiştir. Hemşireler mesleki, toplumsal ve siyasi alanlara girebilmiştir.Her ne kadar yandaşçı ve boyun eğdirmeci politikaların yeniden nüksetmesihemşirelik mesleğini etkilemeye devam etmiş olsa da, 21.yüzyıl kadınları po-litik açıdan daha etkin bir konuma erişmiştir. Kadın hareketi, kadınların ma-ruz kaldığı yanlışlıkların düzeltilmesine yönelik siyasi, toplumsal ve ekono-mik eylemlerin alınmasını teşvik etmiştir. Roberts ve Group (1995) şöyle yaz-maktadır: “Hemşirelerin ezilen ve baskı altına alınan kesim olarak statüleri-ne yönelik algıları yükseltildi ve bu da bazı hemşirelerin rollerine ilişkin bas-makalıp görüşleri radikal bir şekilde yıkmayı ve riskli davranışlar gösterme-yi savunmalarına neden oldu” (s.187). Bu meslek meşru bir sağlık bakım gü-cü olarak kabul görmüştür. 1958 yılında, Amerikan Hemşireler Birliği (ANA)ile Amerikan Tıp Derneği (AMA) arasında ilk aracı komite kurulmuştur. 1964yılında gruplar arasında tarihi açıdan çok önemli bir ortak konferans düzen-lenmiştir. Federal politika oluşturma sürecine katılan hemşirelik mesleği1965’te Medicare’in imzalanması ile temsil edilmiş ve daha sonra 1997 yılın-da uygulayıcı hemşireler (hemşire) ve klinik uzmanlarına (uzman hemşire)yönelik Medicare tazminatını onaylayan federal yasadan faydalanmıştır (Zo-lot & Nelson-Hogan, 2000).

20. yüzyılın ikinci yarısında artık boyun eğdirme politikasına maruz kal-mayan çoğu hemşire bağımsız sağlık bakımı hizmeti sunmaya ve kurumsalve siyasi açıdan liderlik rolleri üstlenmeye başlamıştır. Sağlık bakımında bırkrizin varlığını hisseden ve kapsamlı, erişilebilir ve ekonomik sağlık bakımı-

KONU 1 HEMŞİRELİK MESLEĞİNİN GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN TOPLUMSAL, FELSEFİ VE DİĞER TARİHİ GÜÇLER 1199

Page 21: Çağdaş Hemşirelikte Etik

na yönelik ihtiyacı fark eden toplum, yerleşik kurumları hemşireleri genişle-tilmiş rollerde daha fazla kullanmaları yönünde zorlamıştır. Sağlık bakımı-nın az bulunan bir kaynak olduğu toplumdan etkilenen hemşirelik uygulayı-cıları, hemşire ebeler ve diğer ileri düzey hemşireler kendilerini bağımsızprofesyoneller olarak ortaya koymaya başlamıştır.

Bu şartlar altında 21.yüzyıla giren Batı kültüründeki hemşirelik mesleği,geçmişin dini/spiritüel ve kültürel etkileriyle şekillenmektedir. Her ne kadarçoğu hemşire sağlık mesleklerinin tam bir üyesi olarak uygulama yapmanınönündeki engellerin üstesinden gelmiş olsa da, bazıları ataerkil ve kurumsalhiyerarşi içindeki mücadelelerini sürdürmektedir. Sağlık eyleminin hem ba-kım hem de tedavi yönlerine yönelik meşru bir ihtiyacın olduğunu kabuleden hemşireler statülerini iyileştirmek ve geçmişin sorunlarının tekrarlan-mamasını sağlamak için beraber çalışmak durumundadır. Günümüzün sağ-lık bakım sisteminde hızlı değişimler deneyimlenmektedir. Bakım yönetimive diğer sağlık bakımı reform programları hemşireler açısından fırsatları vesorunları beraberinde getirmektedir. Profesyonel hemşirelerin bu sistemleriçindeki konumu henüz sağlam olmaktan çok uzaktır. Geçmişte yaşananlar-dan ders çıkaran hemşireler yeni kazandıkları profesyonel olarak tanınmayayönelik tehditlere ilişkin zeki bir farkındalığa sahip durumdadır.

ÖZETHemşirelik belirli sağlık ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla toplumun gereksi-nimlerinden ortaya çıkmış bir meslektir. Bu meslek topluma aittir ve bundandolayı da var olma nedeni olan insanların gereksinimlerini karşılama yü-kümlülüğündedir. Bu sebeple hemşirelerin bireysel olarak, mesleğin toplumavermiş olduğu sözü yerine getirme zorunluluğu bulunmaktadır.

Hemşirelik mesleği bütün kültürlerde spiritüel ve dini uygulamaların çe-şitli yönlerinden derin bir şekilde etkilenmiştir. Hem iyileştiriciliğin doğasıhem de iyileştirme eylemi yaygın olan evren biliminden etkilenmektedir. Soniki yüzyıla kadar iyileştirme etkinliği yoğun bir şekilde kutsallıkla ilişkilendi-riliyordu. Dini kurumlar mesleğin parametrelerini ve bazı grupları kabul et-mek ya da bazı grupları hariç tutmak suretiyle üyelik durumunu etkiliyordu.

Kadınlar her kültürde iyileştirme rolünü üstlenmiştir. Hemşirelik büyükölçüde bir kadın mesleği olduğu için kadınların toplum içindeki statüsü hem-şirelerin sağlık bakım sistemindeki yerini belirlemede önemli bir faktör ol-muştur. Kadınların toplumdaki statüsü, eğitim, düşünme ve bağımsız hare-ket etme ve iyileştirme sanatlarına tam bir şekilde katılma noktasında kendi-lerine verilen özgürlüğün doğrudan belirleyicisidir. Tarihte kadınlara özgür-lük ve sorumluluk verildiği dönemler ve yine kadınların boyun eğmiş birhalde yaşadıkları karanlık dönemler olmuştur. Günümüz hemşireliği bir dö-nüm noktasındadır; geçmişteki çoğu sınırlandırmadan kurtulmuştur, ancakhalen bir meslek olarak tam bir güç ve otoriteye kavuşmamıştır.

BÖLÜM I İLKELİ DAVRANIŞ REHBERİ2200

Page 22: Çağdaş Hemşirelikte Etik

KONUNUN ANA HATLARI

• Tarih boyunca, spiritüel inanışlar, dini uygulamalar, kültürel normlar vesiyasi faktörler hemşireliğin gelişimindeki değişiklikleri etkilemiştir. Bufaktörler hemşirelik uygulamasını etkilemeye bugün de devametmektedir.

• Toplumsal gereksinim bütün mesleklerin var olmasında bir kriterdir. • Bireyler ya da gruplar başkalarının ihtiyaçlarını karşılamak istediğinde

ahlaki düşünce ortaya çıkmaktadır. • Hemşirelik uygulaması başkalarının sağlık bakımı ihtiyaçlarını

karşılamaya yoğunlaşmaktadır; bu yüzden hemşirelik uygulamasınınkökü ahlaki düşüncedir.

• Meslekler toplumun ihtiyacını karşılamak için var olurlar. • Toplum, belirlenen parametreler dahilinde profesyonellere özgün

uygulama hakkı tanımaktadır. • Profesyonellerin topluma karşı becerili bir şekilde mesleklerini yürütmek

şeklinde karşılıklı bir görevi vardır. • Hemşirelik büyük ölçüde bir kadın mesleği olduğu için kadınların

toplumsal statüsü mesleğin statüsünü etkilemektedir. • Hemşirelik mesleğinin statüsü, üyelerin özgürlük ve sorumluluk ile

uygulama yapabilme becerisini belirlemektedir.

TARTIŞMA SORULARI VE AKTİVİTELER

1. Hemşirelerle, doktorlarla ve bakım yapanlarla konuşun. Bazı insanlarınneden yardıma muhtaç kimselere yardım etmek istediğini sorun. Sınıfiçinde yanıtları analiz edin ve karşılaştırın.

2. Tıp ve hemşirelik mesleğinin ayrılmasına neden olan tarihsel gelişmeleritartışın. Bu mesleklerin sınırlarına ilişkin ayrımlar nasıldır? Bugünsınırları nasıl değiştirirdiniz?

3. İnternette Florence Nightingale hakkında araştırma yapın.http:/www.sparcatus.schoolnet.co.uk/REnightingale.htm adresindenresimler ve kısa bir tarihçe bulunabilir.

4. Kadınların geçmişteki rolü ve hemşirelerin statüsü arasındaki ilişkinasıldır?

5. Kadınların günümüzdeki rolü ve hemşirelerin statüsü arasındaki ilişkinasıldır?

6. Birkaç tane emekli hemşire arayın. Onlardan, 1900’lerin ortasındahemşireler ve doktorlar arasındaki ilişkiyi tanımlamalarını isteyin. Budurum, aynı dönemde kadınların toplumdaki rolleri ile nasıl bir ilişkiiçindeydi?

KONU 1 HEMŞİRELİK MESLEĞİNİN GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN TOPLUMSAL, FELSEFİ VE DİĞER TARİHİ GÜÇLER 2211

Page 23: Çağdaş Hemşirelikte Etik

7. Bugünkü sağlık bakım sistemi içindeki hemşirelerin rolü ile klinik or-tamda etik karar verme sürecindeki rolleri arasındaki ilişkiyi tanımlayın.

8. Hemşirelik mesleğinin gelecekte sağlık bakım sisteminde otoriter bir rolelde etme ve bu rolü sürdürme noktasında önünde bulunan zorluklarıtartışın.

KAYNAKLAR

Achterberg, J. (1990). Woman as healer. Boston: Shambhala.American Nurses Association. (1980). Nursing: A social policy statement.

Kansas City, MO: Author.American Nurses Association. (1996). Nursing’s social policy statement.

Washington, DC: Author.Barstoj, A.L. (1994). Witchcraze: A new history of the European witch hunts. San

Francisco: HarperCollins.Cartwright, F.F (1972). Disease and history. New York: Dorset Press.Dolan, J.A. (1973). Nursing in society: A historical perspective (13th ed).

Philadelphia: Saunders.Dolan, J. A., Fitzpatrick, M.L., & Herrmann, E.K. (1983). Nursing in society:

A historical perspective (15th ed). Philadelphia: Saunders.Donahue, M.P. (1996). Nursing: The finest art. St. Louis, MO: Mosby.Dossey, B. M. (2000). Florence Nightingale: Mystic, visionary, healer.

Springhouse, PA: Springhouse.Durant, W. (1926). The story of philosophy. New York: Washington Square

Press.Ehrenreich, B. & English, D. (1973). Witches, midwives, and nurses: A history of

women healers. New York: The Feminist Press.Freire, P. (2000). Pedogogy of the oppressed (30th anniversary ed.). New York:

Continuum.Fulton, Y. (1997). Nurses’ views on empowerment: A critical social theory

perspective. Journal of Advanced Nursing, 26, 529-536.Habermas, J. (1971). Communication and the evolution of society. Boston:

Beacon Press.Harden, J. (1996). Enlightenment, empowerment and emancipation: The

case for critical pedagogy in nurse education. Nurse Education Today,16(1), 32-37.

Hedin, B. A. (1986). A case study of oppressed group behavior in nurses.Image: Journal of Nursing Scholarship, 18(2):53-57.

BÖLÜM I İLKELİ DAVRANIŞ REHBERİ2222

Page 24: Çağdaş Hemşirelikte Etik

Heer, F. (1961). The medieval world. New York: New American Library.Honderich, T., (Ed.). (2005). The Oxford companion to philosophy (2nd ed).

Oxford, England: Oxford University Press.Houser, N. & Kloesel, C. (Eds.). (1992). The essential Peirce: Selected

philosophical writings (Vol. 1). Bloomington: Indiana University Press.Jameton, A. (1984). Nursing practice: The ethical issues. Englewod Cliffs, NJ:

Prentice-Hall.Kloesel, C.J.W. (Ed.). (1986). Writings of Charles S. Peirce: A chrnological

edition. Bloomington: Indiana University Press.McCarthy, T. (1990). The critique of impure reason. Political Theory, 18(3),

437-469Nightingale, F. (1859). Notes on nursing: What it is, and what it is not.

London: Harrison & Sons.Nightingale, F. (1979). Cassandra. Old Westbury, NY: Feminist Press.

(Original work published 1852)Roberts, J. I., & Group, T.M. (1995). Feminism and nursing: An historical

perspective on power, status, and political activism in the nursing profession.Westport, CT: Praeger.

Roberts, S. J. (1983). Oppressed group behavior: Implications for nursing.Advances in Nursing Science, 5 (4), 21-30.

Selanders, L.C. (1998a). Florence Nightingale: The evolution and socialimpact of feminist values in nursing. Journal of Holistic Nursing, 16(2):247-263.

Showalter, E. (1981). Florence Nightingale’s feminist complaint: Women,religion, and suggestions for thought. Journal of Women in Culture andSociety, 6, 395-412

Simkin, J. Florence Nightingale. (2006). Retrieved February 16, 2006, fromhttp://www.spartacus.schoolnet.co.uk/REnightingale.htm

Stevents, P.E. (1989). A critical social reconceptualization environment innursing: Implications for methodoloy. Advances in Nursing Science, 11(5),56-68.

Zolot, J.S., & Nelson-Hogan, D. (2000). News. American Journal of Nursing,100(10), 32-37.

KONU 1 HEMŞİRELİK MESLEĞİNİN GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN TOPLUMSAL, FELSEFİ VE DİĞER TARİHİ GÜÇLER 2233