BURSA iL MÜFTÜLÜGÜ ULUDAG ÜNiVERSiTESi ...isamveri.org/pdfdrg/D139033/2006/2006_OZM.pdfBURSA iL...

9
BURSA iL MÜFTÜLÜGÜ ULUDAG ÜNiVERSiTESi iLAHiYAT FAKÜLTESi HAYATI ve HZ. ALi SEMPOZYUMU TEBLiG VE MÜZAKERELERi (08-1 O 2004 BURSA) M. Selim ARI K il MÜFTÜLÜGÜ BURSA 2005 1. '

Transcript of BURSA iL MÜFTÜLÜGÜ ULUDAG ÜNiVERSiTESi ...isamveri.org/pdfdrg/D139033/2006/2006_OZM.pdfBURSA iL...

Page 1: BURSA iL MÜFTÜLÜGÜ ULUDAG ÜNiVERSiTESi ...isamveri.org/pdfdrg/D139033/2006/2006_OZM.pdfBURSA iL MÜFTÜLÜGÜ ULUDAG ÜNiVERSiTESi iLAHiYAT FAKÜLTESi HAYATI KiŞiLiGi ve DÜŞÜNCELERiYLE

BURSA iL MÜFTÜLÜGÜ ULUDAG ÜNiVERSiTESi iLAHiYAT FAKÜLTESi

HAYATI KiŞiLiGi ve DÜŞÜNCELERiYLE

HZ. ALi SEMPOZYUMU TEBLiG VE MÜZAKERELERi

(08-1 O EKİM 2004 BURSA)

Yayına Hazırlayan

M. Selim ARI K

il MÜFTÜLÜGÜ

BURSA 2005

1.

'

Page 2: BURSA iL MÜFTÜLÜGÜ ULUDAG ÜNiVERSiTESi ...isamveri.org/pdfdrg/D139033/2006/2006_OZM.pdfBURSA iL MÜFTÜLÜGÜ ULUDAG ÜNiVERSiTESi iLAHiYAT FAKÜLTESi HAYATI KiŞiLiGi ve DÜŞÜNCELERiYLE

Şi1 FIRKAlARI NJN Hz. Ali TASAVVURU

Prof. Dr. Mustafa ÖZ MÜ ilahiyat Fakültesi

Günümüz islam toplulukları içinde mensuplarının sayısı bakımından Eh­lü's-sünne'den sonra ikinci sırada yer alan Şia, temel düşünce itibariyle, Hz Peygamber'in vefatından sonra amcazadesi ve damadı Hz .. Aii ve neslinden gelen imamların Müslümanlar'ın dini ve dünyevl anlamda liderliğini, bir ta­kım özel sıfatlarla donatılmış bulunduklarını, bu sebeple iriananların her türlü problemini peygamber adına çözrneğe yetkili kılınd ı k l arını benimse­mektedir. Teşekkülünden itibaren kendi arasında pek çok gruplaşmaya ma­ruz kalan Şia, inançlarının genel islami prensiplerle uzlaşıp uzlaşmaması itibariyle mutedil ve gulat yani ılımlı ve aşırılar olmak üzere iki kısma ayrıl­mıştır. Mutedil Şia aşırılığı kabul etmemesi, aşırıları islam dışına çıkmış say­masına rağmen, aşırı gruplar da düşüncelerini asırlar boyu devam ettirmiş­ler ve savunmaktan geri kalmamışlardır. Genel olarak tarihte ve zamanımız­da Mutedil Şii fırkaları olarak düşünülen, günümüz Şia mevcudunun ekse­riyetini teşkil eden imamiyye (veya isnaaşeriyye yahut Caferiyye) ile Ye­men'de bulunan ve Ali ile evlatlarının imameti konusunda kendine has dü­şüncelere sahip olan Zeydiyye'dir. Bunun dışında tarihi geçmişi itibariyle is­lam dünyasında iyi bir nam bırakmamış bulunan, günümüzde Hindistan Pakistan, Doğu Afri~a'da mevcut ve kısmen Avrupa ve Amerika'da yerleş­miş göçmenler halinde görülen Nizari ve Müsta'li lsmaililer, bu ikili tasnife uymamakta, zaman zaman mutedil ve gali düşünceler ileri sürdükleri görül­mekted!r. Bu sebeple .biz, mutedil Şii fırkalar denilince toplumumuzda an­laşılan lmamiyye ve lmamiyye'ye mensup olan tali fırkala rdan bahsedip, nadiren Zeydiyye'den söz edeceğiz. Bunun dışında kalan gali fırkaların isimlerini belirterek Ali hakkındaki düşünce ve tasavvurlarını belirtmekle ik­tifa edeceğiz.

A. Mutedil Şii Fı rkalarda Hz. Ali Tasavvuru: 1 . Ta rihi ve Ge rçe k bir Şahs iyet Olarak Hz.Aii: Hicretten takriben 22 yıl önce Mekke'de, kendisinden başka hiçbir kim­

senin doğmadığı Beytü'I-Haram'da doğmuş, babası Hz. Peygamber'in am­cası Ebu Talib, annesi Hz.Peygamber'e karşı anne gibi davranan ve ilk müş­

lüman kadınlardan Fatıma bint Esed b. Haşim b. Abdi Menaf~tır. Ali, Ebu Ta~

-179-

Page 3: BURSA iL MÜFTÜLÜGÜ ULUDAG ÜNiVERSiTESi ...isamveri.org/pdfdrg/D139033/2006/2006_OZM.pdfBURSA iL MÜFTÜLÜGÜ ULUDAG ÜNiVERSiTESi iLAHiYAT FAKÜLTESi HAYATI KiŞiLiGi ve DÜŞÜNCELERiYLE

lib'in en küçük oğludur. O devrede Mekke'de başlayan kıtlık üzerine Hz.Peygamber, amcasının yükünü hafifletmek için onu · beş yaŞından itiba­ren himayesine almış, Ali onun yanında büyümüştür. Hz. Peygamber'e ri­salet geldiğinde dokuz, on yahut on bir yaşında iken ona ilk inanan ve bir­likte namaz kılan kişi olmuştur .. Gençliğini Hz. Peygamber'in nezaretinde geçirmiş, onun uğrunda her türlü fedakarlığa katlanmış, bilgi ve davranış iti­bariyle ondan çok etkilenmiştir.

Müşrikler Müslümanlar'a yaptıkları eza ve cefayı arttırıp Hz.Peygam­ber'i öldürmeye karar verince, Hz.Peygamber Ali'yi hicret gecesi Mekke'de bırakmış, Ali, o geceyi Hz.Peygamber'in yatağında geçirerek onun evinde olduğu intibaını uyandırmıştır. Ertesi gün kendisine tevdi edilen emanetleri sahiplerine verdikten sonra, müstakbel eşi Fatıma, annesi Fatıma bint Esed ve diğerleriyle Mekke'den ayrılarak Medine'ye yönelmiş Kuba'da Hz.Pey­gambere yetişmiştir. Ensar ile Muhacirler arasında akdedilen karç!eşlik esna­sında Hz.Peygamber tarafından kardeş seçilmiş, Hicretin 2. yılında Fatıma ile evlenmiş, bu evlilikten Hasan Hüseyin ve ölü doğan yahut küçükken ölen Muhsin adlı oğulları ile Zeynep ve Ümmü kü lsam adlı kızları olmuş­tur. Fatıma yaşadığı müddetçe başka hiçbir kadınla evlenmemiş, onun ve­fatını müteakip evlendiği kadınlardan çok sayıda çocuğu olmuştur.

Tebuk gazvesi dışında, başta Bedir, Uhud ve Hayber olmak üzere Hz. Peygamber'in bütün savaşiarına katılan Ali, bu savaşlarda büyük kahraman­lıklar göstermiştir. Hz. Peygamber'in vahiy katibi olmuş, Hudeybiye Antlaş­masını yazmış, Evs, Hazreç ve Tayy kabilelerinin islam'a girişinden sonra, daha önce taptıkları putlarla Mekke fethini müteakip Kabe'deki putları kır­ma görevini yerine getirmiştir. Hicretin 9.yılında Tevbe suresi'nin ilk yedi ayetini okumak, bu yıldan sonra müslümanlada müşriklerin hac esnasında . - . bir arada bulunmayacaklarını ilan etmek ve hiçbir kimsenin Kabe'yi çıplak tavaf edemeyeceğini bi ldirmek üzere Hz. Peygamber tarafından görevlen­dirilmiştir. Hz.Peygamber'in vefatını takiben yakın akrabaları ile birlikte ce­nazesini techiz, tel<fin ve benzeri hizmetleri yerine getirmiş, Beni Saide av­lusunda halife seçilen.Ebu Bekir' e zevcesi Fatıma'nın ölümün~ kadar altı ay süre ile biat etmemiştir. Ebu Bekir, Ömer ve Osman devirlerinde idari hiç­bir görev almadığı gibi savaşlara da katılmamış, Medine'de kalıp dini ilim­lerle meşgul olmayı tercih etmiştir. Osman b. Affan'ın icraatını tenkit eden

. Ali, onun ölümünden sonra hilafeti kabullenmek durumunda kalmış, bu şartlar altında kendisine muhalif olan Talha Zübeyr ve Aişe ordusunu 36/656 yılında Basra önlerinde mağlup etmiş, ertesi yıl Muaviye b. Ebi Süf­yan güçleri ile 3'7/657 yılında Rakka yakınındaki Sıffln mevkiinde, galip du-

-180-

Page 4: BURSA iL MÜFTÜLÜGÜ ULUDAG ÜNiVERSiTESi ...isamveri.org/pdfdrg/D139033/2006/2006_OZM.pdfBURSA iL MÜFTÜLÜGÜ ULUDAG ÜNiVERSiTESi iLAHiYAT FAKÜLTESi HAYATI KiŞiLiGi ve DÜŞÜNCELERiYLE

rumda iken, düşmanının uyguladığı hile ve bunlara kanan ve daha sonra Hariciler adıyla anılan taraftarlarının kendisine karşı çıkması dolayısıyla ge­reken sonucu elde edememiş, hakem olayı ise istediği şekilde neticelenme­miş ve kendisine bağl ı kuvvetlerle l<ufe'ye dönmüştür. Burada Hariciler'le yaptığı mücadelelerde kısmen muvaffak olmakla birlikte, Abdurrahman b. Mülcem adlı bir harici tarafından zehirli bir hançerle yaralanmış, 40 sene­sinin Ramazan ayının 19 veya 21. günü (26 veya 28 Ocak 661) Kufe'de ve­fat etmiş, bu günkü Necef'te defnedilmiştir.

Bu açıklamalarda görüldüğü üzere Hz.Aii mitolojik bir varlık değil, bir zaman dilimi içinde ve bir mekanda, Ebu Talib ve Fatıma bint Esed'in oğlu olarak clüyaya gelmiş, çocukluğu nda islam'ı kabul etmiş, hlam için müca­dele vermiş, Hz. Peygamber için her türlü fedakarlığı katlanmış, kızının ko­cası ve torunlarının babası olarak onun takdir ve tensiplerine mazhar ol- . muş, yakınlığını kazanmış, islam tarihinin en önemli şahsiyetidir.

2. imam, Hz.Peygamber'in Varisi, Vasisi ve Mü'min lerin Emiri Olarak Hz.Aii:

Yukarıda görüldüğü gibi Hz.Aii'nin doğan, büyüyen, yetişen, müslüman olan, Hz.Peygamber'in kızıyla evlenen, bu evlilikten çocukları olan, 35-40 (655-660) yılları arasında fiilen halifelik görevini yürüterek Cemel, Sıffin ve Nehrevan'da hasımiarına mücadele veren ve bir Haricinin darbeleriyle ve­fat eden bir tarihi şahsiyet olması konusunda mutedil Şia ile diğer islam fır­ka l arı ile hemen hemen hiçbir bir görüş ayrılığ ı yok gibidir. · Şia bünyesinde liNlll asır ortalarından itibaren geliştiriidiğini gördüğü­

müz imarnet nazariyesi gereği, Ali ve kendisinden sonra imam olacak evlat­ları, Hz. Peygamber'in vefatını takiben islam toplumunu idare edecek, on­ların her türlü maddi ve manevi problemlerini çözecek, dinihüki:imlerin her asır ve devre göre açıklamasını yapacak, cismani ve ruhani özelliklere haiz kimselerdir. Şia'nın genel düşüncesine göre Hz. Peygamber 23 yıi1ık nübi.:iv­vet devresinde Allah'ın vahyini tebliğ etmiş, ·hicretle birlikte ilahi emirlerin Medine'de tatbikatını yapmış, ve en nihayet her fani gibi bu alemden ayrıl­mış. Böylece nübüvvet devresi sona ermiştir. Hz. f'eygamber'in ir-şat ve uya­rıları sadece yaşadığı devre mü.nhasır değildir. Bu sebeple onun vefatıyla, nübüvvet müessesesinin bitimi ve insanların karışıkl ığa terk edilmesi ·ilahi hikmete uygun değildir. Bu sebeple nübüvvet müessesesini, bir anlamda ona eşdeğer olan bir imarnet kurumunurt takip etmesi gereklidir. Bu kuru­mu temsil eden kimsenin, peygamber olmasa da, Hz.Peygamber'in özellik­lerini taşımas ı ve Allah tarafından tayin edilip desteklenmesi içap eder. Z!­ra Hz.P~ygamber adına hareket edecek olan imam ve önderin ihtiyaç için-

·181-

Page 5: BURSA iL MÜFTÜLÜGÜ ULUDAG ÜNiVERSiTESi ...isamveri.org/pdfdrg/D139033/2006/2006_OZM.pdfBURSA iL MÜFTÜLÜGÜ ULUDAG ÜNiVERSiTESi iLAHiYAT FAKÜLTESi HAYATI KiŞiLiGi ve DÜŞÜNCELERiYLE

de çırpınan, arzu ve menfaatlerine mahkum ve mağlup insanların, kendi aralarından seçeceği herhangi bir kimse olması düşünülemez·. Bundan do­layı imam olacak kimseniri Allah ve peygamberi tarafından belirlenmesi, tıpkı peygamber gibi ilahi bilgilerle mücehhez, masum yani günahsız, Al­lah'ın emirlerini yerine getiren v.e Müslümanlar'ın · he·r devirde maddi ve manevi rehberliğini yapacak nitelikte olmas.ı icap ederdi . Bu özellikler imamda bulunmadığı takdirde toplumun ona güven ve itimadı mümkün ol~ maz. Bütün bu özellikler Ali'de bulunduğu için Hz.Peygamber'in vefatın­dan .sonra imarnet görevi Allah'ın emri gereği ona verilmiştir. Ondan önce imameti yahut hi/afeti üstlenen Ebu Bekif"t Ömer ve Osman, -Zeydiyye'ye göre baz1 sebeplerle meşru halife olarak kabul edilirlerse de- imamiyye ve bütün tali flrkalanna göre Ali'nin meşru hakkim gasbetmişlef"t böylece Al­/ah'm emrine muhalefet etmişlerdir._

Şia'ya göre Ali'nin imameti bizzat Hz. Peygamber'in hayatında Allah'ın emri gereği bazı ayetlerin delalet ve işareti, konuyu açıklayan bir kısım ha­disler ve tatbikat ile sabittir. Şia'ya göre "Sizin veliniz. Allah, peygamberi ve iman edenlerdir.." ei-Maide 5/55 ayeti ndeki veli kelimesi tasarruf eden an­lamı ndadır ve Ali hakkındanazil olmuştur. "Ey Resuf, Rabbinden sana indi­rifeni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan onun elçifiğini yapmamiŞ olur­sun .. ".ei-Maide 5/67 ayeti Gadir Hum gününde Ali'nin fazileti ile ilgili ola­rak inmiştir. Veda haccı dönüşü burada konaklayan Hz.Peygamber, kendisi kimin mevlası ise Ali'nin de o kimselerin mevlası olduğunu ifade etmiş, Ali'yi seveni sevmesi, düşmanlık edene düşman olması, yardım edene yar­dımcı olması, hakkı onunla beraber kılması için Allah'a dua etmiştir. islam . literatürünçle Gadir Hum olayı olarak belirtilen, günümüzde de kutlanan bu olay Ali'nin imametinin en önemli delili olarak kabu l edilmektedir. Hz.Pey­gamber'le birlikte Ali ve ai lesi hakkında indirildiği belirtilen "Ey elii-i beyt Allah sizden sadece günalu gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor ". EI­Ahzab 33/33"' ayeti Ali'nin imametinin önemli delillerinden biri olarak be­nimsenmektedir. " .. ibrahim'e Allah, ben seni insanlar için imam yapaca­ğim dediği nde, zürriyyetimden de önderler yap" ei-Bakara 2/7 24 ayetinin açıklamasında Hz. Peygamber ibrahim'in bu duasın ı n kendisine ve Aliye ulaştığını, zira Ali'nin hiçbir zaman puta secde etmediğini belirterek Al­lah'ın kendisini nebi, Ali'yi de vasi yani halef kıldığın ı ifade etmiştir. "De ki ben buna karşll1k sizden akrabalik sevgisinden başka bir karşllll< istemiyo­rum" .. eş-Şura,42/23 ayetinde belirtilen konuda, Hz. Peygamber'e akraba­sından hangisini sevmek gerektiği sorulduğunda "Ali, Fatıma, Hasan ve Hü­seyin" dediği ·belir.tilmektedir. Bu ayetlerde Ali'nin halife olması sarahatle

-182-

Page 6: BURSA iL MÜFTÜLÜGÜ ULUDAG ÜNiVERSiTESi ...isamveri.org/pdfdrg/D139033/2006/2006_OZM.pdfBURSA iL MÜFTÜLÜGÜ ULUDAG ÜNiVERSiTESi iLAHiYAT FAKÜLTESi HAYATI KiŞiLiGi ve DÜŞÜNCELERiYLE

geçmese bi le, ayetleri yorumlayan hadisler, işaret ve tevillerle Ali'nin ima­meti isbat edilmeye çalışılmaktadır

Şia'ya göre Hz. Ali'nin imameti, mürnin/erin ve/isi ve vasisi olduğu ko­nusunda mütevatir derecesine ulaştığı iddia edil'en çok say ıda hadisler nak­ledilmektedir. Hz. Peygamber ve Ali' nin, Adem yaratılmadan 14.000 yıl ön­ce Allah'ın önünde birer nur oldukları, Adem yaratılınca bu nurun ikiye bö­lündüğü, bir parçasır:ıın kendisi, diğerinin Ali olduğu, diğer rivayetlerde bu nurun Abdülmuttalib'e kadar devam ettiği, ondan sonra Ebu Talib ve Abdul­lah'a onlardan da, Hz.Peygamber ve Ali'ye geçtiği, Hz. Peygamber'de nU­büvvet, Ali'de velayet ve hilafet şeklinde tecelli ettiği belirtilmektedir. "Ya­km akrabanı uyar" eş-Şuara, 26/27 4" ayeti nazil olduğunda Hz. Peygamber yakınlarından otuz kadar kişiyi davet etmiş, yeyip içtikten sonra dinini sa­hip çıkacak ve dediklerini tutacak kimsenin kendisinin hafifesi olacağını ve cennette beraber bulunacakların ı ifade etmesine karşı kimse bunu kabulle­nip cevap vermemiş, sadece Ali kabul etmiş ve Hz.Peyga.mber de "evet sen" diye cevaplamıştır. .

Vasilik ve varislik_konusundaki hadisler de Şia bünyesinde imametin de­Iili olarak ortaya konu lmaktadır. Buna göre Sel man, vasisinin kim qlduğunu sorduğunda Hz. Peygamber, vasisinin ve varisinin Ali olduğunu ifade etmiş, bir başka hadiste ise her nebinin bir vasisi ve varisi olduğu, kendisinin de vasi ve varisinin de Ali olduğu ifade edilmiştir. Ashap, Hz.Peygamber'in ya­nına gelip içlerinde en çok sevdiği kişinin kim olduğunu sorduklarında Ali olduğunu haber vermiştir. Hz.Peygamber Tebuk gazvesine çıktığı zaman, Ali'yi vekili olarak Medine'de bırakmış, Ali'nin de buna gönlü razı olmayın­ca "sen Musa'ya göre Harun ne ise, bana göre o durumda bulunmak iste­miyor musun? Fakat benden sonra peygamber yoktur." demiştir. Hz. Pey­gamber'in Medine'de bulunan Ensar ve Muhacirleri kardeş ilan ettiğinde Ali'yi en sona bırakmış, sonunda onu kendisi için geriye bıraktığını, onun kardeşi ve varisi olduğunu belirtmişti. " Ali benden ben de Ali'denim ""A/i'yi ancak mürnin sever" "Ben ilim şehriyim Ali de kap!sJdlr" "A/i'yi üzen beni üzmüştür, ey insanlar onu üzen k1yamet gününde yahudi veya nasrani olarak diriltilir.", "Ali daima hidayet ve hak üzer.e olacaktir" şeklin­

deki haberler Şia'nın, Ali'nin imameti, vasiliği, Hz .Peygamber'in varisi in­sanlar içinde en çok sevdiği kişi ve insanlarm en haylfhSI olduğu konusun­da Şii düşünce ve tasavvurlarının teşekkül .ünde önemli rol oynamıştır.

Hz.Peygamber Mirac'a çıktığında semaya yükseltilen peygamberlere, yük­seltiliş sebeplerini sorduğunda kendi peygamberfiği ve Ali'nin imameti Sf!· yesinde buralara yükseltildiklerini haber vermişler, . Hz.Peygamber arşın sağ

-183-

Page 7: BURSA iL MÜFTÜLÜGÜ ULUDAG ÜNiVERSiTESi ...isamveri.org/pdfdrg/D139033/2006/2006_OZM.pdfBURSA iL MÜFTÜLÜGÜ ULUDAG ÜNiVERSiTESi iLAHiYAT FAKÜLTESi HAYATI KiŞiLiGi ve DÜŞÜNCELERiYLE

tarafına baktığında Ali, oğulları ve torunlarının bir nur denizi üzerinde na­maz kılarken karartilarını görmüş, Allah onlar için, "Bunlar benim hüccet­lerim, vasilerim ve velilerimdir, onların sonuncusu düşmaniarımdan intika­mımı alacaktır .. " demiştir. Hz. Peygamber dördüncü kat semada iken ölüm meleğini görmüş, melek ona, herkesin ruhunu kabz etme yetkisinin bulun­duğunu, ancak kendisi ve Ali'nin ruhunu bizzat Allah'ın kabz edeceğini söylemiş, .Miraç gecesi nurdan perdeler ve arşın direkleri üzerine Allah'tan başka ilah yoktur, f:v1uhammed Allah'ın resulüdür, Ali ise mü'minlerin emi­ridir anlamında la ilaheillallah, Muhammed resuluilah ve Ali b. Ebi Talib Emiru'l-mü'minin ibaresinin yazılmış bulunduğunu haber vermiştir.

3. Hz.Aii'nin Gayb Bilgisi: Şia, Ali başta olmak üzere kendisinden sonra imam olan evlatlarının

gayba muttali kılındıklarını ileri sürmektedir. imamın gaybl bilgilerine doğ­rudan doğruya ulaşamayıp, ancak bunun Hz.Peygamber vasıtasıyla müm­kün olduğunu belirten imamiyye, Allah'ı peygamberine öğrettiği bütün gay­bi bilgileri Ali'ye öğretmes·ini emrettiğini idda etmektedir. Ehl-i beyt'in özel­likle Ali'nin Cefr, Camia, Mushafu Fatıma ve ismi Azam gibi özel biJgi vası­talarıyla donatıldığını ifade eden bu fırkaya göre, tamamı 73 barfteo ibaret olan ismi Azam duasından, Adem'e 15, Nuh'a 8, İbrahim'e 1, Musa'ya 4, i_sa'ya 2 harf verilmiştir. Hz.Peygamber'e verilen 72 harf ise Ali'ye teslim edilmiş, kalan 1 harf ise Allah nezdinde bırakılmıştır.

Ş·ia'ya göre bütün insanlar ilim konusunda Ali'ye tabidir. O bütün -ilim­·lerde, özelliklekelam fıkıh, tefsir gibi islami bilgilerde sahabilerin gelip ken­disine sual sorduğu ve öğrendikleri kimsedir.Bir hutbesinde "Beni kaybet- . ·meden soracaklarınız varsa sorun" şeklindeki ifadesi Şia'ya göre onun ilmi-nin ilahi kaynaklı olduğunu ortaya koymaktadır.

4.Hz. Ali'nin Cesaret ve Cömertliği : Ali insanlar içinde Hz. Peygamber'den sonra en cesur ve cömert kimse­

dir. Onun cesareti sadece Şia tarafından değil bütün islam toplumu tarafın­dan kabul edilmektedir. Hatta rivayetlere göre Cebrai'l, "Zülfikar'dan üstün kiiıç, Ali'den .üstün yiğit yoktur' diye nida etmiştir. Allah yolunda kendisini feda edecek kadar cömert olmasına rağmen, yaşadığı devrir'i dünya malına hiç değer vermeyen bir kişisi idi. Bir defada bütün malını tasadduk edecek kadar cömert bir kimse idi. 'Şia'ya göre Ali Cennet'te havzı kevserin başın­da bu,lurıaca·k, :Livaülhamd'in sahibi ve sıratın gözetleyicisi olacaktır. Cen­-net ve cehennem arasır:ıda kurulacak olan sırattan geçebilmek için kişinin elinde Ali'y.i sevdiğini .ifacla eden bir yazı, cennete girecek kişinin elinde de Ali'den a'l:ınacak bir beraet .bulunacaktı r.

-184-

Page 8: BURSA iL MÜFTÜLÜGÜ ULUDAG ÜNiVERSiTESi ...isamveri.org/pdfdrg/D139033/2006/2006_OZM.pdfBURSA iL MÜFTÜLÜGÜ ULUDAG ÜNiVERSiTESi iLAHiYAT FAKÜLTESi HAYATI KiŞiLiGi ve DÜŞÜNCELERiYLE

B. Aşırı Şii Fırkalarda Hz. Ali Tasavvuru : Daha önce belirttiğimiz gibi gulat yahut galiyye terimleri aşırı Şia'yı ifa­

de etmektedir. Mutedil Şia, onları Allah'ı inkar edenler olarak vasıflandır­mış, Yahudiler, Hıristiyanlar, Mecusller, Kaderiyye , Haruriyye, bid'atçiler ve sapık görüşleresahip olanlardan daha· kötü olduklarını belirtmişlerdir. Bu tür fırkalar genellikle Hz.Aii'yi bir insan olmaktan daha çok ilahlık özellik­lerle tavsif etmişler, çoğu onun ilahlığını, yahut Allah'ın kendisine hulul et­mesi sebebiyle insanüstü güçlere sahip bulunduğunu iddia etmiştir. •

1.Hz. Al'i'nin Şahsiyeti: Aşırı Şii fırkalar genellikle Hz. Ali'yi belirli bir zaman dilimi ve mekan­

da belirli bir ana ve babadan doğmuş, diğer insanlar gibi hayatını devam et­tirmiş, sonunda herkesin karşılaştığı üzere bu dünyadan ayrılmış, tarihi ve gerçek bir şahsiyet olarak deği.!, hayali, ölümsüz, efsanevl yahut mitolojik bir varl·ı.k olarak telakki etmektedirler.

islam tarihinde Ali'yi bu tarzda düşünen ilk fırkanın Şii ve Sünn1 kaynak­larda Abdullah b. Sebe'ye nisbet edilen Sebeiyye isimli grup olduğu belirti-. lir. Bu grup, Al-i' nin önce vasi sonra da ilahlığını iddia etmiş, ölümünü taki­ben onun ölmediğini ve sernalara yükseldiğini daha sonra tekrar dörıeceği­ni ileri sürmüştür.

AH' den yahut oğulları Hasan ile Hüseyin'den sonra oğlu Muhammed b. ei-Hanefiyye'nin imametini ileri süren Keysaniyye ise, Ali'ye ilahi özellik[er atfederek gaybı bi·ldiğini, bilgisinin oğullarına ir:ıtikal ettiğini ·ileri sürmüştür. . Ali'nin ilahlığını iddia eden bir başka fırka Nusayriyye'dir. Ali, Muham­med ve Selman'dan teşekkül eden üçlü bir inanç sistemini kabul eden bu zümreye göre Ali mana, Muhammed isim, Selman da Bab'tır. Günümüzde kendilerini Aleviyyun olarak tanımlayan mutediller dışındaki Nusayriyye'ye göre, Mana olan Ali , bulunduğu mekanın ay veya güneş olması konusun­da ihtilaf edilse de, her ·şeyin yaratıcısı olarak kabul edilmektedir.

islam mezhepleri tarihi literatüründe, ei-Gurabiyye ismiyle al'lılan, sis­temleşememiş bir grup, karga kargaya nasıl benzerse AH ve Hz peygam­ber'in .de birbirine öyle benzediğini, Cebrail'i n yanılarak peygamberliği Hz. Muhammmed'e verdiğini, aslında Peygamber'in Ali olmas.ı gerektiğini iddi­a etmiştir.

Daha çok iran'ın batısıı:ıda ve kısmen Irak'ta bulunan ve aşırı Şiilikten ·et­kilenen, Allah'ın yedi insana ,hulul ettiğini iddia eden Ehl-i Hak zümresi'ne göre ikinci hulul Ali'de cereyan etmiştir. Hirkiye'deki Alevi zümrelerin bir .kısmında ·da- daha sonraki tebliğde görüleceği üzer-e- Al.i tasavvuru zaman zaman mitolojik bir tanrı şeklinde tezahür etmektedir. '

-1'85-

Page 9: BURSA iL MÜFTÜLÜGÜ ULUDAG ÜNiVERSiTESi ...isamveri.org/pdfdrg/D139033/2006/2006_OZM.pdfBURSA iL MÜFTÜLÜGÜ ULUDAG ÜNiVERSiTESi iLAHiYAT FAKÜLTESi HAYATI KiŞiLiGi ve DÜŞÜNCELERiYLE

Sonuç: Ali'yi insan üstü bir varlık veya ilah olarak kabul eden ve islam toplu­

munda kabul görmeyen aşırı düşünceleri bir tarafa bıraktığımız takdirde, Mutedil Şia'da Ali gerçek, tarihi ve islami bir şahsiyet olup, ı-ız.Peygam­ber'in daha hayatta iken tayin ve tensip ettiği ümmetin. vasisi, niü'minlerin emiri, dini · ve dünyevi işlerde kendisine itaat edilmesi gereken rehber ve Müslümanlar'ın imamıdır. Onun bu görevi ifasında her ne kadar peygam­ber değilse de, peygamberlik için gerekli sıfatları haiz olması icap etmekte­dir. Bu sebeple Ali, masum, günahsız, geçmiş ve gelecekteki olaylara mut­tali, bilgisi kesbl olmayıp vehbi ve ilahi kaynaklı, cömert, cesur ve bütün in­sani faziletleri kendisinde toplayan, Hz.Peygamber'den sonra en kamil, mükemmel ve kusursuz insandır.

Seçilmiş Bibliyografya: Ebu'I-Halef ei-Eş'arl el-l<umml, l<itabu'I-Makalat ve'l-fırak, nşr. M. Cevad

Meşkur, Tahran 1963, s.19-21; Hasan b. Musa en-Nevbahti, Fıraku'ş-Şia, nşr. H.Ritter, istanbul1931,

s.19-20; l<üleynl, el-Usul mine'l-l<afl, nşr Ali Ekber ei-Gaffarl, Beyrut 1401, 1 ve

ll. Cilt, çeşitli yerler; · ibn Babeveyh el-l<umml, Risaletü i'tikadati'l-imamiyye, tre. E. Ruhi Fığ­

lalı, Ankara1978, s.114 }. Şeyh Müfid, l<itabu'l-irşad, Beyrut 1399/1979, 9-187; ibnu'I-Mutahher ei-Hılll, Nehcü'l-hakk ve . keşfü's-sıdk, Kum 1407, s.

172--234; Tabersl, i'lamü'l-vera, nşr. Ali Ekber ei-Gaffarl, Beyrut 1399/1979, S.159-

205; Muhsin el-Emin, A'yanü'ş-Şia, Beyrut 1403-1983, ı, 323-550; · Ali Sami en-Neşşar, Neş'etü'l-fikri'l-felsefl, Kahire 1977, ll, 36-45.

-186-