BURSA iL MÜFTÜLÜGÜ ULUDAG ÜNiVERSiTESi ...isamveri.org/pdfdrg/D139033/2006/2006_OZM.pdfBURSA iL...
Transcript of BURSA iL MÜFTÜLÜGÜ ULUDAG ÜNiVERSiTESi ...isamveri.org/pdfdrg/D139033/2006/2006_OZM.pdfBURSA iL...
BURSA iL MÜFTÜLÜGÜ ULUDAG ÜNiVERSiTESi iLAHiYAT FAKÜLTESi
HAYATI KiŞiLiGi ve DÜŞÜNCELERiYLE
HZ. ALi SEMPOZYUMU TEBLiG VE MÜZAKERELERi
(08-1 O EKİM 2004 BURSA)
Yayına Hazırlayan
M. Selim ARI K
il MÜFTÜLÜGÜ
BURSA 2005
1.
'
Şi1 FIRKAlARI NJN Hz. Ali TASAVVURU
Prof. Dr. Mustafa ÖZ MÜ ilahiyat Fakültesi
Günümüz islam toplulukları içinde mensuplarının sayısı bakımından Ehlü's-sünne'den sonra ikinci sırada yer alan Şia, temel düşünce itibariyle, Hz Peygamber'in vefatından sonra amcazadesi ve damadı Hz .. Aii ve neslinden gelen imamların Müslümanlar'ın dini ve dünyevl anlamda liderliğini, bir takım özel sıfatlarla donatılmış bulunduklarını, bu sebeple iriananların her türlü problemini peygamber adına çözrneğe yetkili kılınd ı k l arını benimsemektedir. Teşekkülünden itibaren kendi arasında pek çok gruplaşmaya maruz kalan Şia, inançlarının genel islami prensiplerle uzlaşıp uzlaşmaması itibariyle mutedil ve gulat yani ılımlı ve aşırılar olmak üzere iki kısma ayrılmıştır. Mutedil Şia aşırılığı kabul etmemesi, aşırıları islam dışına çıkmış saymasına rağmen, aşırı gruplar da düşüncelerini asırlar boyu devam ettirmişler ve savunmaktan geri kalmamışlardır. Genel olarak tarihte ve zamanımızda Mutedil Şii fırkaları olarak düşünülen, günümüz Şia mevcudunun ekseriyetini teşkil eden imamiyye (veya isnaaşeriyye yahut Caferiyye) ile Yemen'de bulunan ve Ali ile evlatlarının imameti konusunda kendine has düşüncelere sahip olan Zeydiyye'dir. Bunun dışında tarihi geçmişi itibariyle islam dünyasında iyi bir nam bırakmamış bulunan, günümüzde Hindistan Pakistan, Doğu Afri~a'da mevcut ve kısmen Avrupa ve Amerika'da yerleşmiş göçmenler halinde görülen Nizari ve Müsta'li lsmaililer, bu ikili tasnife uymamakta, zaman zaman mutedil ve gali düşünceler ileri sürdükleri görülmekted!r. Bu sebeple .biz, mutedil Şii fırkalar denilince toplumumuzda anlaşılan lmamiyye ve lmamiyye'ye mensup olan tali fırkala rdan bahsedip, nadiren Zeydiyye'den söz edeceğiz. Bunun dışında kalan gali fırkaların isimlerini belirterek Ali hakkındaki düşünce ve tasavvurlarını belirtmekle iktifa edeceğiz.
A. Mutedil Şii Fı rkalarda Hz. Ali Tasavvuru: 1 . Ta rihi ve Ge rçe k bir Şahs iyet Olarak Hz.Aii: Hicretten takriben 22 yıl önce Mekke'de, kendisinden başka hiçbir kim
senin doğmadığı Beytü'I-Haram'da doğmuş, babası Hz. Peygamber'in amcası Ebu Talib, annesi Hz.Peygamber'e karşı anne gibi davranan ve ilk müş
lüman kadınlardan Fatıma bint Esed b. Haşim b. Abdi Menaf~tır. Ali, Ebu Ta~
-179-
lib'in en küçük oğludur. O devrede Mekke'de başlayan kıtlık üzerine Hz.Peygamber, amcasının yükünü hafifletmek için onu · beş yaŞından itibaren himayesine almış, Ali onun yanında büyümüştür. Hz. Peygamber'e risalet geldiğinde dokuz, on yahut on bir yaşında iken ona ilk inanan ve birlikte namaz kılan kişi olmuştur .. Gençliğini Hz. Peygamber'in nezaretinde geçirmiş, onun uğrunda her türlü fedakarlığa katlanmış, bilgi ve davranış itibariyle ondan çok etkilenmiştir.
Müşrikler Müslümanlar'a yaptıkları eza ve cefayı arttırıp Hz.Peygamber'i öldürmeye karar verince, Hz.Peygamber Ali'yi hicret gecesi Mekke'de bırakmış, Ali, o geceyi Hz.Peygamber'in yatağında geçirerek onun evinde olduğu intibaını uyandırmıştır. Ertesi gün kendisine tevdi edilen emanetleri sahiplerine verdikten sonra, müstakbel eşi Fatıma, annesi Fatıma bint Esed ve diğerleriyle Mekke'den ayrılarak Medine'ye yönelmiş Kuba'da Hz.Peygambere yetişmiştir. Ensar ile Muhacirler arasında akdedilen karç!eşlik esnasında Hz.Peygamber tarafından kardeş seçilmiş, Hicretin 2. yılında Fatıma ile evlenmiş, bu evlilikten Hasan Hüseyin ve ölü doğan yahut küçükken ölen Muhsin adlı oğulları ile Zeynep ve Ümmü kü lsam adlı kızları olmuştur. Fatıma yaşadığı müddetçe başka hiçbir kadınla evlenmemiş, onun vefatını müteakip evlendiği kadınlardan çok sayıda çocuğu olmuştur.
Tebuk gazvesi dışında, başta Bedir, Uhud ve Hayber olmak üzere Hz. Peygamber'in bütün savaşiarına katılan Ali, bu savaşlarda büyük kahramanlıklar göstermiştir. Hz. Peygamber'in vahiy katibi olmuş, Hudeybiye Antlaşmasını yazmış, Evs, Hazreç ve Tayy kabilelerinin islam'a girişinden sonra, daha önce taptıkları putlarla Mekke fethini müteakip Kabe'deki putları kırma görevini yerine getirmiştir. Hicretin 9.yılında Tevbe suresi'nin ilk yedi ayetini okumak, bu yıldan sonra müslümanlada müşriklerin hac esnasında . - . bir arada bulunmayacaklarını ilan etmek ve hiçbir kimsenin Kabe'yi çıplak tavaf edemeyeceğini bi ldirmek üzere Hz. Peygamber tarafından görevlendirilmiştir. Hz.Peygamber'in vefatını takiben yakın akrabaları ile birlikte cenazesini techiz, tel<fin ve benzeri hizmetleri yerine getirmiş, Beni Saide avlusunda halife seçilen.Ebu Bekir' e zevcesi Fatıma'nın ölümün~ kadar altı ay süre ile biat etmemiştir. Ebu Bekir, Ömer ve Osman devirlerinde idari hiçbir görev almadığı gibi savaşlara da katılmamış, Medine'de kalıp dini ilimlerle meşgul olmayı tercih etmiştir. Osman b. Affan'ın icraatını tenkit eden
. Ali, onun ölümünden sonra hilafeti kabullenmek durumunda kalmış, bu şartlar altında kendisine muhalif olan Talha Zübeyr ve Aişe ordusunu 36/656 yılında Basra önlerinde mağlup etmiş, ertesi yıl Muaviye b. Ebi Süfyan güçleri ile 3'7/657 yılında Rakka yakınındaki Sıffln mevkiinde, galip du-
-180-
rumda iken, düşmanının uyguladığı hile ve bunlara kanan ve daha sonra Hariciler adıyla anılan taraftarlarının kendisine karşı çıkması dolayısıyla gereken sonucu elde edememiş, hakem olayı ise istediği şekilde neticelenmemiş ve kendisine bağl ı kuvvetlerle l<ufe'ye dönmüştür. Burada Hariciler'le yaptığı mücadelelerde kısmen muvaffak olmakla birlikte, Abdurrahman b. Mülcem adlı bir harici tarafından zehirli bir hançerle yaralanmış, 40 senesinin Ramazan ayının 19 veya 21. günü (26 veya 28 Ocak 661) Kufe'de vefat etmiş, bu günkü Necef'te defnedilmiştir.
Bu açıklamalarda görüldüğü üzere Hz.Aii mitolojik bir varlık değil, bir zaman dilimi içinde ve bir mekanda, Ebu Talib ve Fatıma bint Esed'in oğlu olarak clüyaya gelmiş, çocukluğu nda islam'ı kabul etmiş, hlam için mücadele vermiş, Hz. Peygamber için her türlü fedakarlığı katlanmış, kızının kocası ve torunlarının babası olarak onun takdir ve tensiplerine mazhar ol- . muş, yakınlığını kazanmış, islam tarihinin en önemli şahsiyetidir.
2. imam, Hz.Peygamber'in Varisi, Vasisi ve Mü'min lerin Emiri Olarak Hz.Aii:
Yukarıda görüldüğü gibi Hz.Aii'nin doğan, büyüyen, yetişen, müslüman olan, Hz.Peygamber'in kızıyla evlenen, bu evlilikten çocukları olan, 35-40 (655-660) yılları arasında fiilen halifelik görevini yürüterek Cemel, Sıffin ve Nehrevan'da hasımiarına mücadele veren ve bir Haricinin darbeleriyle vefat eden bir tarihi şahsiyet olması konusunda mutedil Şia ile diğer islam fırka l arı ile hemen hemen hiçbir bir görüş ayrılığ ı yok gibidir. · Şia bünyesinde liNlll asır ortalarından itibaren geliştiriidiğini gördüğü
müz imarnet nazariyesi gereği, Ali ve kendisinden sonra imam olacak evlatları, Hz. Peygamber'in vefatını takiben islam toplumunu idare edecek, onların her türlü maddi ve manevi problemlerini çözecek, dinihüki:imlerin her asır ve devre göre açıklamasını yapacak, cismani ve ruhani özelliklere haiz kimselerdir. Şia'nın genel düşüncesine göre Hz. Peygamber 23 yıi1ık nübi.:ivvet devresinde Allah'ın vahyini tebliğ etmiş, ·hicretle birlikte ilahi emirlerin Medine'de tatbikatını yapmış, ve en nihayet her fani gibi bu alemden ayrılmış. Böylece nübüvvet devresi sona ermiştir. Hz. f'eygamber'in ir-şat ve uyarıları sadece yaşadığı devre mü.nhasır değildir. Bu sebeple onun vefatıyla, nübüvvet müessesesinin bitimi ve insanların karışıkl ığa terk edilmesi ·ilahi hikmete uygun değildir. Bu sebeple nübüvvet müessesesini, bir anlamda ona eşdeğer olan bir imarnet kurumunurt takip etmesi gereklidir. Bu kurumu temsil eden kimsenin, peygamber olmasa da, Hz.Peygamber'in özelliklerini taşımas ı ve Allah tarafından tayin edilip desteklenmesi içap eder. Z!ra Hz.P~ygamber adına hareket edecek olan imam ve önderin ihtiyaç için-
·181-
de çırpınan, arzu ve menfaatlerine mahkum ve mağlup insanların, kendi aralarından seçeceği herhangi bir kimse olması düşünülemez·. Bundan dolayı imam olacak kimseniri Allah ve peygamberi tarafından belirlenmesi, tıpkı peygamber gibi ilahi bilgilerle mücehhez, masum yani günahsız, Allah'ın emirlerini yerine getiren v.e Müslümanlar'ın · he·r devirde maddi ve manevi rehberliğini yapacak nitelikte olmas.ı icap ederdi . Bu özellikler imamda bulunmadığı takdirde toplumun ona güven ve itimadı mümkün ol~ maz. Bütün bu özellikler Ali'de bulunduğu için Hz.Peygamber'in vefatından .sonra imarnet görevi Allah'ın emri gereği ona verilmiştir. Ondan önce imameti yahut hi/afeti üstlenen Ebu Bekif"t Ömer ve Osman, -Zeydiyye'ye göre baz1 sebeplerle meşru halife olarak kabul edilirlerse de- imamiyye ve bütün tali flrkalanna göre Ali'nin meşru hakkim gasbetmişlef"t böylece Al/ah'm emrine muhalefet etmişlerdir._
Şia'ya göre Ali'nin imameti bizzat Hz. Peygamber'in hayatında Allah'ın emri gereği bazı ayetlerin delalet ve işareti, konuyu açıklayan bir kısım hadisler ve tatbikat ile sabittir. Şia'ya göre "Sizin veliniz. Allah, peygamberi ve iman edenlerdir.." ei-Maide 5/55 ayeti ndeki veli kelimesi tasarruf eden anlamı ndadır ve Ali hakkındanazil olmuştur. "Ey Resuf, Rabbinden sana indirifeni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan onun elçifiğini yapmamiŞ olursun .. ".ei-Maide 5/67 ayeti Gadir Hum gününde Ali'nin fazileti ile ilgili olarak inmiştir. Veda haccı dönüşü burada konaklayan Hz.Peygamber, kendisi kimin mevlası ise Ali'nin de o kimselerin mevlası olduğunu ifade etmiş, Ali'yi seveni sevmesi, düşmanlık edene düşman olması, yardım edene yardımcı olması, hakkı onunla beraber kılması için Allah'a dua etmiştir. islam . literatürünçle Gadir Hum olayı olarak belirtilen, günümüzde de kutlanan bu olay Ali'nin imametinin en önemli delili olarak kabu l edilmektedir. Hz.Peygamber'le birlikte Ali ve ai lesi hakkında indirildiği belirtilen "Ey elii-i beyt Allah sizden sadece günalu gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor ". EIAhzab 33/33"' ayeti Ali'nin imametinin önemli delillerinden biri olarak benimsenmektedir. " .. ibrahim'e Allah, ben seni insanlar için imam yapacağim dediği nde, zürriyyetimden de önderler yap" ei-Bakara 2/7 24 ayetinin açıklamasında Hz. Peygamber ibrahim'in bu duasın ı n kendisine ve Aliye ulaştığını, zira Ali'nin hiçbir zaman puta secde etmediğini belirterek Allah'ın kendisini nebi, Ali'yi de vasi yani halef kıldığın ı ifade etmiştir. "De ki ben buna karşll1k sizden akrabalik sevgisinden başka bir karşllll< istemiyorum" .. eş-Şura,42/23 ayetinde belirtilen konuda, Hz. Peygamber'e akrabasından hangisini sevmek gerektiği sorulduğunda "Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin" dediği ·belir.tilmektedir. Bu ayetlerde Ali'nin halife olması sarahatle
-182-
geçmese bi le, ayetleri yorumlayan hadisler, işaret ve tevillerle Ali'nin imameti isbat edilmeye çalışılmaktadır
Şia'ya göre Hz. Ali'nin imameti, mürnin/erin ve/isi ve vasisi olduğu konusunda mütevatir derecesine ulaştığı iddia edil'en çok say ıda hadisler nakledilmektedir. Hz. Peygamber ve Ali' nin, Adem yaratılmadan 14.000 yıl önce Allah'ın önünde birer nur oldukları, Adem yaratılınca bu nurun ikiye bölündüğü, bir parçasır:ıın kendisi, diğerinin Ali olduğu, diğer rivayetlerde bu nurun Abdülmuttalib'e kadar devam ettiği, ondan sonra Ebu Talib ve Abdullah'a onlardan da, Hz.Peygamber ve Ali'ye geçtiği, Hz. Peygamber'de nUbüvvet, Ali'de velayet ve hilafet şeklinde tecelli ettiği belirtilmektedir. "Yakm akrabanı uyar" eş-Şuara, 26/27 4" ayeti nazil olduğunda Hz. Peygamber yakınlarından otuz kadar kişiyi davet etmiş, yeyip içtikten sonra dinini sahip çıkacak ve dediklerini tutacak kimsenin kendisinin hafifesi olacağını ve cennette beraber bulunacakların ı ifade etmesine karşı kimse bunu kabullenip cevap vermemiş, sadece Ali kabul etmiş ve Hz.Peyga.mber de "evet sen" diye cevaplamıştır. .
Vasilik ve varislik_konusundaki hadisler de Şia bünyesinde imametin deIili olarak ortaya konu lmaktadır. Buna göre Sel man, vasisinin kim qlduğunu sorduğunda Hz. Peygamber, vasisinin ve varisinin Ali olduğunu ifade etmiş, bir başka hadiste ise her nebinin bir vasisi ve varisi olduğu, kendisinin de vasi ve varisinin de Ali olduğu ifade edilmiştir. Ashap, Hz.Peygamber'in yanına gelip içlerinde en çok sevdiği kişinin kim olduğunu sorduklarında Ali olduğunu haber vermiştir. Hz.Peygamber Tebuk gazvesine çıktığı zaman, Ali'yi vekili olarak Medine'de bırakmış, Ali'nin de buna gönlü razı olmayınca "sen Musa'ya göre Harun ne ise, bana göre o durumda bulunmak istemiyor musun? Fakat benden sonra peygamber yoktur." demiştir. Hz. Peygamber'in Medine'de bulunan Ensar ve Muhacirleri kardeş ilan ettiğinde Ali'yi en sona bırakmış, sonunda onu kendisi için geriye bıraktığını, onun kardeşi ve varisi olduğunu belirtmişti. " Ali benden ben de Ali'denim ""A/i'yi ancak mürnin sever" "Ben ilim şehriyim Ali de kap!sJdlr" "A/i'yi üzen beni üzmüştür, ey insanlar onu üzen k1yamet gününde yahudi veya nasrani olarak diriltilir.", "Ali daima hidayet ve hak üzer.e olacaktir" şeklin
deki haberler Şia'nın, Ali'nin imameti, vasiliği, Hz .Peygamber'in varisi insanlar içinde en çok sevdiği kişi ve insanlarm en haylfhSI olduğu konusunda Şii düşünce ve tasavvurlarının teşekkül .ünde önemli rol oynamıştır.
Hz.Peygamber Mirac'a çıktığında semaya yükseltilen peygamberlere, yükseltiliş sebeplerini sorduğunda kendi peygamberfiği ve Ali'nin imameti Sf!· yesinde buralara yükseltildiklerini haber vermişler, . Hz.Peygamber arşın sağ
-183-
tarafına baktığında Ali, oğulları ve torunlarının bir nur denizi üzerinde namaz kılarken karartilarını görmüş, Allah onlar için, "Bunlar benim hüccetlerim, vasilerim ve velilerimdir, onların sonuncusu düşmaniarımdan intikamımı alacaktır .. " demiştir. Hz. Peygamber dördüncü kat semada iken ölüm meleğini görmüş, melek ona, herkesin ruhunu kabz etme yetkisinin bulunduğunu, ancak kendisi ve Ali'nin ruhunu bizzat Allah'ın kabz edeceğini söylemiş, .Miraç gecesi nurdan perdeler ve arşın direkleri üzerine Allah'tan başka ilah yoktur, f:v1uhammed Allah'ın resulüdür, Ali ise mü'minlerin emiridir anlamında la ilaheillallah, Muhammed resuluilah ve Ali b. Ebi Talib Emiru'l-mü'minin ibaresinin yazılmış bulunduğunu haber vermiştir.
3. Hz.Aii'nin Gayb Bilgisi: Şia, Ali başta olmak üzere kendisinden sonra imam olan evlatlarının
gayba muttali kılındıklarını ileri sürmektedir. imamın gaybl bilgilerine doğrudan doğruya ulaşamayıp, ancak bunun Hz.Peygamber vasıtasıyla mümkün olduğunu belirten imamiyye, Allah'ı peygamberine öğrettiği bütün gaybi bilgileri Ali'ye öğretmes·ini emrettiğini idda etmektedir. Ehl-i beyt'in özellikle Ali'nin Cefr, Camia, Mushafu Fatıma ve ismi Azam gibi özel biJgi vasıtalarıyla donatıldığını ifade eden bu fırkaya göre, tamamı 73 barfteo ibaret olan ismi Azam duasından, Adem'e 15, Nuh'a 8, İbrahim'e 1, Musa'ya 4, i_sa'ya 2 harf verilmiştir. Hz.Peygamber'e verilen 72 harf ise Ali'ye teslim edilmiş, kalan 1 harf ise Allah nezdinde bırakılmıştır.
Ş·ia'ya göre bütün insanlar ilim konusunda Ali'ye tabidir. O bütün -ilim·lerde, özelliklekelam fıkıh, tefsir gibi islami bilgilerde sahabilerin gelip kendisine sual sorduğu ve öğrendikleri kimsedir.Bir hutbesinde "Beni kaybet- . ·meden soracaklarınız varsa sorun" şeklindeki ifadesi Şia'ya göre onun ilmi-nin ilahi kaynaklı olduğunu ortaya koymaktadır.
4.Hz. Ali'nin Cesaret ve Cömertliği : Ali insanlar içinde Hz. Peygamber'den sonra en cesur ve cömert kimse
dir. Onun cesareti sadece Şia tarafından değil bütün islam toplumu tarafından kabul edilmektedir. Hatta rivayetlere göre Cebrai'l, "Zülfikar'dan üstün kiiıç, Ali'den .üstün yiğit yoktur' diye nida etmiştir. Allah yolunda kendisini feda edecek kadar cömert olmasına rağmen, yaşadığı devrir'i dünya malına hiç değer vermeyen bir kişisi idi. Bir defada bütün malını tasadduk edecek kadar cömert bir kimse idi. 'Şia'ya göre Ali Cennet'te havzı kevserin başında bu,lurıaca·k, :Livaülhamd'in sahibi ve sıratın gözetleyicisi olacaktır. Cen-net ve cehennem arasır:ıda kurulacak olan sırattan geçebilmek için kişinin elinde Ali'y.i sevdiğini .ifacla eden bir yazı, cennete girecek kişinin elinde de Ali'den a'l:ınacak bir beraet .bulunacaktı r.
-184-
B. Aşırı Şii Fırkalarda Hz. Ali Tasavvuru : Daha önce belirttiğimiz gibi gulat yahut galiyye terimleri aşırı Şia'yı ifa
de etmektedir. Mutedil Şia, onları Allah'ı inkar edenler olarak vasıflandırmış, Yahudiler, Hıristiyanlar, Mecusller, Kaderiyye , Haruriyye, bid'atçiler ve sapık görüşleresahip olanlardan daha· kötü olduklarını belirtmişlerdir. Bu tür fırkalar genellikle Hz.Aii'yi bir insan olmaktan daha çok ilahlık özelliklerle tavsif etmişler, çoğu onun ilahlığını, yahut Allah'ın kendisine hulul etmesi sebebiyle insanüstü güçlere sahip bulunduğunu iddia etmiştir. •
1.Hz. Al'i'nin Şahsiyeti: Aşırı Şii fırkalar genellikle Hz. Ali'yi belirli bir zaman dilimi ve mekan
da belirli bir ana ve babadan doğmuş, diğer insanlar gibi hayatını devam ettirmiş, sonunda herkesin karşılaştığı üzere bu dünyadan ayrılmış, tarihi ve gerçek bir şahsiyet olarak deği.!, hayali, ölümsüz, efsanevl yahut mitolojik bir varl·ı.k olarak telakki etmektedirler.
islam tarihinde Ali'yi bu tarzda düşünen ilk fırkanın Şii ve Sünn1 kaynaklarda Abdullah b. Sebe'ye nisbet edilen Sebeiyye isimli grup olduğu belirti-. lir. Bu grup, Al-i' nin önce vasi sonra da ilahlığını iddia etmiş, ölümünü takiben onun ölmediğini ve sernalara yükseldiğini daha sonra tekrar dörıeceğini ileri sürmüştür.
AH' den yahut oğulları Hasan ile Hüseyin'den sonra oğlu Muhammed b. ei-Hanefiyye'nin imametini ileri süren Keysaniyye ise, Ali'ye ilahi özellik[er atfederek gaybı bi·ldiğini, bilgisinin oğullarına ir:ıtikal ettiğini ·ileri sürmüştür. . Ali'nin ilahlığını iddia eden bir başka fırka Nusayriyye'dir. Ali, Muhammed ve Selman'dan teşekkül eden üçlü bir inanç sistemini kabul eden bu zümreye göre Ali mana, Muhammed isim, Selman da Bab'tır. Günümüzde kendilerini Aleviyyun olarak tanımlayan mutediller dışındaki Nusayriyye'ye göre, Mana olan Ali , bulunduğu mekanın ay veya güneş olması konusunda ihtilaf edilse de, her ·şeyin yaratıcısı olarak kabul edilmektedir.
islam mezhepleri tarihi literatüründe, ei-Gurabiyye ismiyle al'lılan, sistemleşememiş bir grup, karga kargaya nasıl benzerse AH ve Hz peygamber'in .de birbirine öyle benzediğini, Cebrail'i n yanılarak peygamberliği Hz. Muhammmed'e verdiğini, aslında Peygamber'in Ali olmas.ı gerektiğini iddia etmiştir.
Daha çok iran'ın batısıı:ıda ve kısmen Irak'ta bulunan ve aşırı Şiilikten ·etkilenen, Allah'ın yedi insana ,hulul ettiğini iddia eden Ehl-i Hak zümresi'ne göre ikinci hulul Ali'de cereyan etmiştir. Hirkiye'deki Alevi zümrelerin bir .kısmında ·da- daha sonraki tebliğde görüleceği üzer-e- Al.i tasavvuru zaman zaman mitolojik bir tanrı şeklinde tezahür etmektedir. '
-1'85-
Sonuç: Ali'yi insan üstü bir varlık veya ilah olarak kabul eden ve islam toplu
munda kabul görmeyen aşırı düşünceleri bir tarafa bıraktığımız takdirde, Mutedil Şia'da Ali gerçek, tarihi ve islami bir şahsiyet olup, ı-ız.Peygamber'in daha hayatta iken tayin ve tensip ettiği ümmetin. vasisi, niü'minlerin emiri, dini · ve dünyevi işlerde kendisine itaat edilmesi gereken rehber ve Müslümanlar'ın imamıdır. Onun bu görevi ifasında her ne kadar peygamber değilse de, peygamberlik için gerekli sıfatları haiz olması icap etmektedir. Bu sebeple Ali, masum, günahsız, geçmiş ve gelecekteki olaylara muttali, bilgisi kesbl olmayıp vehbi ve ilahi kaynaklı, cömert, cesur ve bütün insani faziletleri kendisinde toplayan, Hz.Peygamber'den sonra en kamil, mükemmel ve kusursuz insandır.
Seçilmiş Bibliyografya: Ebu'I-Halef ei-Eş'arl el-l<umml, l<itabu'I-Makalat ve'l-fırak, nşr. M. Cevad
Meşkur, Tahran 1963, s.19-21; Hasan b. Musa en-Nevbahti, Fıraku'ş-Şia, nşr. H.Ritter, istanbul1931,
s.19-20; l<üleynl, el-Usul mine'l-l<afl, nşr Ali Ekber ei-Gaffarl, Beyrut 1401, 1 ve
ll. Cilt, çeşitli yerler; · ibn Babeveyh el-l<umml, Risaletü i'tikadati'l-imamiyye, tre. E. Ruhi Fığ
lalı, Ankara1978, s.114 }. Şeyh Müfid, l<itabu'l-irşad, Beyrut 1399/1979, 9-187; ibnu'I-Mutahher ei-Hılll, Nehcü'l-hakk ve . keşfü's-sıdk, Kum 1407, s.
172--234; Tabersl, i'lamü'l-vera, nşr. Ali Ekber ei-Gaffarl, Beyrut 1399/1979, S.159-
205; Muhsin el-Emin, A'yanü'ş-Şia, Beyrut 1403-1983, ı, 323-550; · Ali Sami en-Neşşar, Neş'etü'l-fikri'l-felsefl, Kahire 1977, ll, 36-45.
-186-